türkçe bakış - Yedigün Gazetesi

Siyasetin sağı-solu öfke dolu…
Siyasetteki gerginlik gazete manşetlerine de yansıyor
Siyasilerin son açıklamalarına, TBMM’deki bütçe görüşmelerinde kullanılan dile
bakın; siyasetin sağı da solu da birbirine karşı öfke dolu. Bir an önce terk edilmesi
gereken bu siyasi duruş vatandaşı da rahatsız etmeye, ortamı germeye başladı…
13 Aralık 2014 Cumartesi
Fiyatı 25 Kr
www.yedigungazetesi.com
Herkesi huzursuz
eden kavgasının
içine hak-hukuk arayışı
da giriyor hükümet
politikaları da, dünya
çapında yatırımlar da
giriyor barış çabaları
da, inanç ayrılıkları da
giriyor dış politika da…
Çözüm süreciyle ilgili
gelişmeler pamuk
ipliğine bağlı bir
güven(sizlik) içinde
yürüyor. Sadece bütçe
görüşmeleri mi; partilerin grup toplantıları,
etkinlikleri, yazılı ve
görsel medyaya verilen
demeçlere bakın ayın
dili görmek mümkün.
Bu hal vatandaşı da
huzursuz ediyor.
ZARARI KENDİLERİNE…
Siyaset dünyasında işler sarpa sarıyor
Kimisi oy peşinde kimi kavga arıyor
Eni sonu hepsi de bir noktaya varıyor
Tencere dibin kara seninki benden kara
Genel Kurulda CHP milletvekilleri
ile AK Parti milletvekilleri arasında
tartışma yaşandı. (AA)
Sataşmalar, atışmalar
Siyasi partilerin genel başkanları dahil, tüm milletvekili ve parti teşkilatlarına mensup yöneticiler son dönemlerdeki açıklamalarında hep birbirleri aleyhine birtekım iddia ve suçlamaları gündeme getiriyor. Bu da siyasi
gerginliğin üzerine tuz biber oluyor. İşte bu tür iddialar ve siyasilerin açıklamalarından birkaç örnek…
KILIÇDAROĞLU
Başbakan’dan
HDP’ye eleştiri
ve öneri geldi
kendisini ‘bağladı’
Başbakan Ahmet Davutoğlu,
HDP kanadından yapılan
çözüm süreciyle ilgili değerlendirmeleri eleştirerek, bunun
yanlış olduğunu söyledi.
Davutoğlu, "Yürüyen görüşmelerle
ilgili basına çok fazla yorumda
bulunmak doğru bir yöntem değil.
Her görüşmeden sonra sürekli
gündemi meşgul edecek yorumlar
yapmak yerine, önemli olan neticeye odaklanmak. Ne genel af ne
özerklik gibi konular, kesinlikle bu
görüşmeler esnasında gündeme
gelmemiştir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,
SSK Genel Müdürlüğü dönemindeki
iddialarla ilgili olarak, “Benim dönemimde sınava girip de kazanamadığı
halde bir kişinin atandığını ispat etsinler, ben o dönemki genel müdürlükten
ötürü çıkar özür dilerim, ayrıca ben
genel başkan olarak da siyaseti
bırakırım, bu kadar açık ve net
söylüyorum. Ben onlar gibi değilim,
açık, net, samimiyim” diyerek, kendisini bağlayıc ı
ifadeler kullandı.
Gündeme gelmemiş konuları
sanki gündemdeymiş gibi ele
almak, tartışmak, sürece zarar
verir" dedi.
Davutoğlu, "Çözüm Süreci hepimiz
için asli bir süreçtir. İç barışımız ve
geleceğimiz için önemlidir. Burada,
herkesin şiddet dilinden uzak durması lazım" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, "Ben aristokrat bir aileden gelmiş
değilim, mal varlığı olan
zengin olan aileden gelen
birisi de değilim. Benim
çocuklarım çalıştı. Evet, çalıştı.
Ayıp mı? Hayır. Tek günahları ne? Sigortalı olmaları, olacak ne yapayım patron sigortalı yapmış" dedi.
Görüşmelerde
bütçeden çok
politik sözler
Memleketçi
Sanayici ve
İşadamları
Derneği Konya
Şubesi
kuruldu. Şube
Başkanlığı’na
Hüseyin
Bademli getirildi ve bir
tanışma
toplantısı
düzenlendi.
M.Nuri Parmaksız
Hayata ve
A ka dair
8. Sayfada
Hayrettin İvgin
Kültürel Boyut
8. Sayfada
Fehmi Koru
Bu badireyi de
atlatabilirsek...
Prof.Dr. Nurullah Çetin
Türkçe Bakış
9. Sayfada
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç,
CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk
Koç'ın KPSS'siz işe alım iddialarıyla
ilgili, "Pek çok isim var. Bunların hepsi
doğru değildir, yalandır diyemem ama
bir kısmı doğrudur, toptan suçlamak iyi
bir üslup değil" dedi.
Arınç, "Şurada bağırıp çağırıyoruz,
dışarı çıktığımız zaman 'saygılar
efendim' diyoruz. Bunu bu kürsüde de
yapalım yani kabahat şu koltukların
renginde midir, yoksa bu kürsünün şehveti
midir, nesidir bilmiyorum. Ama kendimizden geçiyoruz kardeşim, tanıyamaz hale
geliyoruz" diye konuştu.
MİSİAD vizyona çıktı ‘SOSYAL FAYDA’ için
HABERİ 12. SAYFADA
8. Sayfada
Dışarıda saygılar
içeride bağrışma
Atilla KOCAOĞLU’nun haberi 12. SAYFADA
www.
gazetesi.com.tr
gazetemizi bu adresten
takip edebilirsiniz
’ü
’dan
takip edebilirsiniz
Ankara Halkla
İlişkiler
Derneği
AHİD’nin
geleneksel
aylık söyleşilerinden biri
daha Başkan
Zeliha Doğan
Yeşil’in moderatörlüğünde
gerçekleştirildi.
AYRINTILI HABERİ 12. SAYFADA
Gazetemizi
https://www.
.com/YediGün-Gazetesi
Gazetemizi
https://www.
/yedigun.gazetesi
Eski bir cezaevi müdürü olan terzi
İsmet Ziya Çetinkaya, “Biz terziler
iliğin son düğmeleriyiz” dedi.
Kenan ERGEN’in röportajı 4. SAYFADA
2Yeşilçam’ın “kötüleri” taçlandı...
SINEMA
TV / MAGAZIN
13 Aralık 2014 Cumartesi
Çizer Hakan Arslan, Türk sinemasında "kötü adam" rolleriyle
hafızalara kazanan Erol Taş'tan Bilal İnci'ye, Hüseyin Peyda'dan
Kazım Kartal'a Yeşilçam'ın 27 "kötüsünü" çizimiyle taçlandırdı.
ANKARA - Arslan, AA muhabirine
yaptığı açıklamada, sinema tutkunu
olduğunu belirterek, "Herkesin sıkça
gördüğü fakat ismini bile bilmediği o
karakterleri kendi çizgimle yorumlayıp
öne çıkarmak istedim. Çocukluğumdan
beri izlediğim bu karakterlere ve oyunculuklarına hayranım çünkü
Yeşilçam'ın bu karakterleri içimizden,
bizden biri" dedi. Bunun sinemaya
emeği geçen isimleri anma niteliği
taşıdığını da söyleyen Arslan,
Yeşilçam'a adadığı farklı çalışmalarının
da olduğunu ifade etti.
Arslan, sinemada herkesin
beğendiği, hayran olduğu oyuncular
yerine kötü adamları seçmesini ise
şöyle anlattı: "Çocukluğumdan beri
izlediğim bu karakterlere ve oyunculuklarına hayranım çünkü Yeşilçam'ın
bu karakterleri içimizden, bizden biri,
bazen mahallenin kurnaz esnafı çoğu
zaman da zulmeden bir kabadayı...
Doğar, dövüşür, hile yapar, mutlu olur,
mutsuz eder, kin duyar ve en önemlisi
gerektiğinde ölmesini bilir. Dünya sinemasına baktığımızda bu tarz karakter
oyuncularının özellikle de kötü adam
rollerine bürünenlerin fazlasıyla
sevildiğini söyleyebiliriz. Alfred
Hitchcock'un bununla ilgili güzel bir
sözünü duymuştum, 'Ne kadar başarılı
kötü adam, o kadar başarılı film'. Bu
söz için hem Yeşilçam sinemamızdaki
karakter oyuncularının neden bu kadar
sevildiğinin cevabı hem de gerçekleştirdiğim serinin çıkış noktası diyebiliriz." "Kötü Adamlar" serisini 27 karakterden oluşturduğunu bildiren Arslan,
karakterlerin her birine taç çizmesini
ise "Başa değmesi gereken tacı havada bıraktım çünkü bu serideki karakterler aslında gerekli değeri alamadılar
aslında" sözleriyle açıkladı. (AA)
Bill Cosby’e bir kadın daha cinsel taciz davası açtı
Altın Küre ve
Emmy ödüllü
ABD'li komedyen, televizyon yapımcısı
ve oyuncu Bill
Cosby'e cinsel taciz
suçlamasıyla
bir dava daha
açıldı.
BOSTON - Bir süredir hakkında
ondan fazla kadını taciz ettiği iddiaları bulunan ünlü oyuncuya,
1970'te Cosby tarafından uyuşturucu verilerek tecavüze uğradığını
savunan Tamara Green de dava
açtı.
Ünlü oyuncu ile 1969'da ortak
bir arkadaşı aracılığıyla tanışan
Green'in 1970'te Los Angelas'taki
bir restoranda yemek yerken kendisini iyi hissetmemesi üzerine ünlü
oyuncunun verdiği bazı ilaçları
aldığı, sonrasında Cosby'nin cinsel
saldırısına maruz kaldığı iddia
ediliyor.
Uğradığı mağduriyet hakkında
Vizyona
yeni
girecek
filmler
"Kırımlı: Aşkta ve Savaşta", 2011
yılında hayatını kaybeden ve eserlerinin tamamında Kırım Tatar
kültürünü, Kırım Türklerinin
acılarını yansıtan Cengiz
Dağcı'nın 1956'de yayınlanan ilk
romanı "Korkunç Yıllar"dan yola
çıkılarak senaryolaştırıldı.
Yönetmen Burak Cem Arlıel
imzası taşıyan filmin
senaryosunu, Nil Ünsal ve Atilla
Ünsal kaleme aldı.
Murat Yıldırım, Selma Ergeç,
Bülent Alkış ile Gülçin
Santırcıoğlu'nun oynadığı filmde,
2. Dünya Savaşı sırasında Alman
esir kamplarında tutulan Tatar
esirlerin çektiği acılar ve yaşanan
insanlık dramı anlatılıyor.
09:50 Muharrem Klip
09:55 Yabancı Sinema
"Macera Adası"
11:30 Muharrem Klip
11:35 1'de Bugün
11:50 6 Mantı
13:00 On Muharrem
13:15 Savaşta Barışta Türk
Ordusu
13:45 PTT 1. Lig Futbol
Karşılaşması
14:45 Devre Arası
15:00 PTT 1. Lig Futbol
Karşılaşması
16:00 Gezelim Görelim
16:35 Muharrem Klip
16:40 On Muharrem
16:55 Şimdi Onlar Düşünsün
18:45 1'de Bugün
19:00 Ana Haber Bülteni
19:45 Spor
19:50 Hava Durumu
19:55 Hayat Ağacı
09:10 Adanalı
11:40 Yahşi Cazibe
14:00 Alemin Kıralı
16:10 Yerli Dizi
18:45 Hafta Sonu atv Ana
Haber
20:00 Kertenkele
22:30 Kim Milyoner Olmak
İster?
23:45 Yerli Dizi
01:45Bitmeyen Şarkı
03:10 Aşk ve Ceza
04:40 Beyaz Gelincik
23:30 MARSLILAR ANNEM VE BEN
Yapımı : 2011 - ABD
Tür : Animasyon ,
Komedi , Macera
Süre: 88 Dak.
Yönetmen : Simon Wells
Oyuncular : Seslendirenler : Breckin Meyer ,
Elisabeth Harnois , Joan Cusack,
Tom Everett Scott ,
Dan Fogler
Senaryo : Simon Wells ,
Wendy Wells
Yapımcı : Robert
Zemeckis , Steve Starkey
Film, Milo'nun annesi marslılar
tarafından kaçırıldıktan sonra
annesinin değerini anlaması ve
annesini kurtarmak için içine
düştüğü maceraları konu almaktadır.
ilk defa 2005'te kamuoyunda açıklama yapan Green'in iddiaları üzerine Cosby'nin avukatları bunun
saçma ve yalan olduğunu kaydetmişti.
Cosby hakkında daha önce,
1974'te Los Angeles'taki
malikanesinde o zaman 15 yaşında
olan Judy Huth'a cinsel tacizde
bulunduğu iddiasıyla dava açılmıştı.
Ünlü komedyen, son dönemde
hakkındaki iddialar nedeniyle bir
zamanlar öğrencisi olduğu
Philadelphia'daki Temple
Üniversitesi'nin mütevelli
heyetinden istifa etmişti.
(AA)
"Exodus: Tanrılar ve Krallar"
İngiliz aktör Christian Bale ile Ben
Kingsley, Sigourney Weaver, John
Turturro ve Aaron Paul'un oynadığı
"Exodus: Tanrılar ve Krallar"
filminin yönetmenliğini Ridley Scott
yaptı.
Hz. Musa'nın hayatının önemli
dönüm noktalarını konu edinen
filmde, Hz. Musa'yı Christian Bale
canlandırıyor.
Firavun Ramses'in şiddetinden kaçmak için Hz. Musa'ya güvenen 600
bin kişiyle Hz. Musa'nın bin bir türlü
engeli aşma çabalarını anlatan film;
firavun yönetiminin başına gelen
felaketler ve ordusunun denizde yok
olması olayına odaklanıyor.
07:00 DÜNYAYI GEZİYORUM
08:30 GAGGUK
09:30 2.SAYFA
11:00 HAFTASONU
12:00 BURADA NE YENİR?
13:10 SON TREND
14:15 GAGGUK
15:00 GÜRKAN ŞEF İLE
MANGAL ZAMANI
15:50 5 ÇAYI
16:45 DOLU DOLU
ANADOLU
18:15 EMRE BUGA İLE ANA
20:00 YABANCI
SİNEMA
22:15 YABANCI SİNEMA
HELLBOY
00:00 KICKBOKS
GECESİ
02:10 YABANCI SİNEMA
02:40 YABANCI
SİNEMA
04:15 YABANCI SİNEMA
06:00 Dila Hanım
07:30 Akasya Durağı
09:30 Yerli Dizi
12:00 Yerli Dizi
14:00 Yerli Dizi
16:30 Yerli Sinema
18:30 Star Haber
19:15 Star Life
20:00 Ölüm Vuruşu
22:00 Yabancı Sinema
00:30 Yerli Dizi
03:00 Yerli Sinema
04:30 Yerli Sinema
20:00 YASAK KRALLIK
Orjinal İsmi:The Forbıdden
Kıngdom
Yönetmen:Rob Minkoff
Oyuncular:Jackie Chan, Jet Li,
Michael Angarano
Yapım Yılı:2008
Tür:Aksiyon / Macera
Boston’lu genç delikanlı Jason
Tripitikas hayatta yaşadığı en
zorlu yolculukla karşılaşır.
Onu eski Çin’e geri götüren
sayısız Yeşim Savaşçısıyla bir
maceraya açılır. Şeytani Yeşim
Savaş Lordu ve vicdansız
Beyaz Saçlı İblis’le yüzleşir
Son olarak da, Jason bir kadın
intikam savaşçısıyla tanışır ve
ona aşık olur.
Jordi Savall, CRR'de
konser verecek
İSTANBUL- Jordi Savall, "Hesperion XXI"
topluluğunu yöneteceği "Bab-ı Ali İstanbul'un
Sesleri" projesi kapsamında, 16 Aralık'ta
Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda (CRR)
sevenleriyle buluşacak.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve
Sosyal İşler Daire Başkanlığı Kültür
Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre,
Akdeniz ve Balkanlar'daki ülkelerin ve kültürlerin müzikal mirası üzerine yaptığı başarılı
çalışmalarla tanınan sanatçı ile Hesperion XXI
topluluğu, 1430-1750 yılları arasında Osmanlı
döneminde ve topraklarında yaşamış bestecilerin eserlerini yorumlayacak.
İspanyol ve Avrupa barok müziğini yorumlamak üzere 1974'te kurulan ve bugüne kadar
yaptığı başarılı kayıtlarla repertuvarını Osmanlı,
Ortadoğu, Ermeni, Musevi ve Balkan kültürlerinin müziğiyle genişleten Hespe rion XXI,
İstanbul'un dört asırlık şarkılarını yorumlayacak. Savall yönetimindeki topluluk, şehrin
tınılarını, ritimlerini, makamlarını, usta
müzisyenlerden oluşan uluslararası sanatçı
kadrosuyla sanatseverlere sunacak.
Konserde, Itri, Hacı Abdülkadir Meragi,
Derviş Mehmed, Dimitri Kantemir, Asher
Mizrahi, Tanburi Mustafa Çavuş ve Tanburi
Angeli'nin eserleriyle Ermeni, Yunan ve Kıbrıs
şarkıları yorumlanac ak. (AA)
"Özgürlük Dansı"
Ken Loach'ın yönettiği
"Özgürlük Dansı"nın oyuncu kadrosunda Barry Ward,
Francis Magee, Aileen
Henry ile Simone Kirby
gibi isimler rol aldı.
Cannes Film Festivali'nde
"Altın Palmiye" adayı olan
filmde, Jimmy Gralton'un
gerçek yaşam hikayesinden
esinlenerek adalet ve özgürlük için sanata sarılan bir
aktivistin toplumun bakış
açısını değiştirme mücadelesi anlatılıyor.
01:00 Bay Tahmin
02:30 Aileler Yarışıyor (Tekrar)
03:30 Aramızda Kalmasın
04:45 Ver Fırına (Tekrar)
06:00 Oynat Bakalım (Tekrar)
07:00 Batman (Tekrar)
07:15 Casper (Tekrar)
07:30 Disney Kuşağı
08:45 Oynat Bakalım (Tekrar)
09:30 Ver Fırına (Kolaj)
11:00 Belgesel
12:00 Ardanın Mutfağı
13:00 Kaçak Gelinler (Tekrar)
15:30 Aileler Yarışıyor (Tekrar)
17:00 İngiltere Ligi
19:00 Akademi (Tekrar)
19:15 Kel Alaka (Tekrar)
23.30 Marslılar Annem ve Ben
06:00 Kanal D Çocuk Kulübü
07:15 Akasya Durağı
09:30 Magazin D
12:15 Çok Güzel
Hareketler Bunlar
13:15 Urfalıyam Ezelden
16:00 Ben Bilmem Eşim Bilir
19:00 Ana Haber Bülteni
20:00 Güllerin Savaşı
23:00 Arkadaşım Hoşgeldin
01:00 Tehlikeli Misafir
02:30 Çok Güzel Hareketler
04:00 Ölümün El Yazısı
20:00 SAVAŞ OYUNU
Orjinal İsmi:War Games
Yönetmen:Cosimo Alema
Oyuncular:Stephanie Chapman
Baker, Neil Linpow, Andrew
Harwood Mills
Yapım Yılı:2011
Tür:Aksiyon/Macera
Bir grup genç bir araya gelerek
paintball oynamak isterler.
Ancak gittikleri yerde onları bir
sürpriz beklemektedir. Esrarengiz
bir adam ortaya çıkar ve onlara
gerilim dolu dakikalar yaşatır.
Basit bir oyun gençlerin bir anda
hayat mücadelesi verdikleri bir
savaşa dönüşür.
13 Aralık 2014 Cumartesi
Edirne'den
Meriç Nehri'nin
ayırdığı
Karaağaç
Mahallesi'nin
sakinleri, kışın
taşkın tehdidi
nedeniyle zor
günler geçiriyor.
Meriç suyunun hapsettiği
mahalle: KARAAĞAÇ
EDİRNE - Lozan Antlaşması'na göre,
Yunanistan'ın savaş tazminatı olarak alınan,
Edirne'nin Yunanistan sınırındaki sayfiye yeri
Karaağaç'ta yaşayan yaklaşık 5 bin kişi,
Meriç Nehri taşkınlarında mahallelerinden
dışarı çıkamıyor.
Vatandaşlar, Edirne kent merkeziyle bağlantılarının sağlandığı Meriç ve Tunca köprüleri taşkın nedeniyle trafiğe kapatıldığında
acil durumlarda, kepçelerle ya da askeri zırhlı
araçlarla taşınıyor.
Karaağaç Mahallesi Muhtarı Ağah
Korkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada,
nehir taşkınlarının yıllardan beri Karaağaç
halkının korkulu rüyası olduğunu söyledi.
Kışın yaşanan taşkınların vatandaşların
yaşamını olumsuz etkilediğini belirten
Korkan, "Halkımız hep tedirgin. Özellikle kış
mevsiminde bu tedirginlik daha da artıyor.
Yağmur başladığında beni arıyorlar, 'Bu gece
taşkın olur mu, ne yapalım' diye. İnsanlar
ufak bir sağanakta huzursuzluk yaşıyor
çünkü geçmişte acı tecrübeleri var. Artık teknoloji çok gelişti, bir nehirle baş edilemez
mi" diye konuştu.
Korkan, Karaağaç'ın Edirne'nin nefes
aldığı bir mahalle olduğunu belirtti. Taşkın
nedeniyle mahalledeki kafe, restoran gibi
işletmelerin kapandığını, insanların işe gidemediğini dile getiren Korkan, ekili arazileri
bulunan üreticilerin de taşkından büyük zarar
gördüğünü kaydetti.
Karaağaç'ta işletmecilik yapan Zekeriya
Kayalar da Avrupa'nın pek çok başkentinin
nehirlere yakın kurulduğunu ancak hiçbirinde
bu tarz sorun yaşanmadığını söyledi.
Avrupa Birliği projeleri kapsamında yürütülen Nehir Yatağı Temizleme Projesi'nin
üstünkörü yapıldığını iddia eden Kayalar, "AB
fonlarından yapılan temizlik gayri ciddi yapıldığı için bu sadece 3 yıl rahatlattı. Bu nehirlerin ıslahı yapılamalı. Edirne'nin en güzel
yeri, en mümbit topraklarının bulunduğu
Karaağaç kaderine terk edilmemeli" dedi.
Sıkça su bastığı için adı "Göl Mahalle"
olarak anılan Karaağaç'ın kot olarak alçak
kesiminde oturan sakinlerden Nazmi Örs de
taşkın alarmı verilmesiyle eşyaları toplamaya
başladıklarını ve geceleri uyuyamadıklarını
anlattı.
Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan
da taşkının ülke sorunu halinde geldiğini
söyledi.
Gürkan, sadece DSİ'nin nehir temizlemesiyle bu sorunun çözülemeyeceğini ifade
ederek, "Yunanistan ve Türkiye nehir yatağını
Enez'den Edirne'ye kadar temizlemeli. Bu
ortak soruna ortak çözüm üretmeli" diye
konuştu. (AA)
Polislere rallici gibi eğitim
YOZGAT - Yozgat Emniyet Müdürlüğünde
görevli 30 polis, "Güvenli ve Defansif Sürüş
Teknikleri Eğitimi"ne tabi tutuluyor. Karayolları
Trafik Güvenliği Stratejisi Eylem Planı doğrultusunda hazırlanan "İnsan Odaklı Trafik Güvenliği
ve Trafikte Güvenli Yaşam Projesi" kapsamında
Yozgat Emniyet Müdürlüğü Trafik, Terörle
Mücadele, Asayiş ve Kaçakçılık ve Organize
Suçlarla Mücadele şubelerinden 30 polise
sürüş teknikleri eğitimi veriliyor.
Bilal Şahin Mahallesi Kent Park güzergahında araç trafiğine kapatılan alanda verilen eğitimler, renkli görüntülere sahne oluyor. Polisleri,
araç takibi ve eskortluk sırasında karşılaşabilecekleri risklere karşı hazırlıklı hale getirmek
amacıyla verilen eğitimler, adeta ralliyi andırıyor.
Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürü
Süleyman Tuğrul, basın mensuplarına yaptığı
açıklamada, Karayolları Trafik Güvenliği
Stratejisi Eylem Planı doğrultusunda İl Emniyet
Müdürlüğünce hazırlanan ve Orta Anadolu
Kalkınma Ajansı (ORAN) tarafından kabul edilen
"İnsan Odaklı Trafik Güvenliği ve Trafikte
Güvenli Yaşam Projesi" çerçevesinde emniyet
personelinin eğitime alındığı söyledi.
Eğitimin amacının direksiyon başındaki personelin daha etkin olmasını sağlamak olduğunu
vurgulayan Tuğrul, şunları kaydetti:
"Personelimiz, suçlularla mücadelede şüphelilerin bulunduğu aracı kovalamakta, bazen
de devlet büyüklerimizin geliş-gidişinde yol
güvenliğini sağlamakta. Arkadaşlarımızın bu
görevi yaparken daha bilinçli, daha dikkatli,
daha duyarlı şekilde araç kullanmalarını sağlamak için profesyonel eğitimcilerle bu eğitimi
vermeyi planladık. ORAN'a sunduğumuz proje
sonrasında bu eğitim kabul edildi. Hibe projesiyle bu eğitimi gerçekleştiriyoruz. Bu eğitim,
profesyonel bir şirket tarafından personelimize
verilmektedir. Bir gün teorik eğitim verildi, kalan
4 günde sürekli pratik eğitim verilecek. Trafiğe
kapalı alanda bir hafta boyuncu defansif ve
güvenli sürüş eğitimleri verilecek. Amacımız,
arkadaşlarımızı kazalardan korumak, daha bilinçli sürücü olmalarını sağlamak." (AA)
"Gazi" okulda ilk dersbaşı
HAKKARİ - Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde bulunan Gazi İlk ve Ortaokulundaki öğrenciler, eğitim öğretim yılının başladığı tarihten bu
yana ilk kez kendi okullarında dersbaşı yaptı.
2014-2015 eğitim öğretim yılının başlamasıyla Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve
Kürdi-Der'in, "Anadilde eğitim için okulların
boykot edilmesi" yönünde yaptığı çağrının en
fazla karşılık gördüğü Yüksekova'da, terör
örgütü yandaşları birçok okulu tahrip etti.
Öğrencilerin okula gitmesini engellemek
amacıyla yapılan gösterilerde ilçe merkezindeki
okulları ateşe veren eylemciler, Orman
Mahallesi'nde bin 200 öğrencinin eğitim gördüğü 18 derslikli Gazi İlk ve Ortaokulunun kapısına kilit vurdu.
Bu dönemde yaşanan olaylar nedeniyle
büyük hasar oluşan okulda eğitime ara verilir-
ken, derslerinden geri kalması istenmeyen
öğrencilerin de farklı okullarda eğitim görmesi
sağlandı.
Eylül ayında yaşanan olayların ardından tadilata alınan okul, 6-7 Ekim'de terör örgütü
IŞİD'in Kobani'ye (Ayn el Arap) saldırısını bahane eden göstericilerin bir kez daha hedefi oldu.
Kapısını ve camlarını kırarak içeri giren göstericilerin, benzin döküp molotofkokteyli atarak
tamamen yaktığı okul, kullanılamaz hale geldi.
Yaklaşık bir aylık süre zarfında dört defa tahrip edilen bir kez de tamamen yakılan okulda,
ihale işlemlerinin ardından yeniden onarım çalışması başlatıldı.
İki ay süren çalışmayla eğitim öğretime hazır
hale getirilerek, baştan sona tüm malzemeleri
yenilenen okulun pencerelerine demir korkuluklar takılıp, dış kapısı güçlendirildi. (AA)
"Alkol
bağımlılığından
kurtulmak için
gittiğim merkezde
uyuşturucuya
başladım”
BURSA - Ayık Yaşamla Buluşma
Derneği (AYBUDER) Başkanı Yavuz Tufan
Koçak, "Alkol bağımlılığından kurtulmak
için gittiğim merkezde uyuşturucuya başladım hatta uyuşturucu konusunda bu merkezde doktora yaptım diyebilirim" dedi.
Koçak, Osmangazi Belediyesi Kent
Konseyince Ördekli Kültür Merkezi'nde
düzenlenen "Uyuşturucuyla Uyuşma
Paneli"nde yaptığı konuşmada, derneğin
merkezinin İstanbul'da bulunduğunu bildirdi.
Uyuşturucu bağımlılığının, şeker, tansiyon gibi hastalık olduğunu ve bunu tıp otoritelerinin de kabul ettiğini belirten Koçak,
önceki yıllarda 4 kardeşinden biriyle kendisinin alkol bağımlısı olduğunu söyledi.
Öncelikle bunu kabullenmek istemediğini, çok iyi bir gelir ve sosyal yaşantısı
olmasına karşın her gün daha kötü bir
duruma düştüğünü dile getiren Koçak,
şunları kaydetti:
"Eşimin ikna etmesiyle alkol bağımlılığından kurtulmak için bir merkezde tedavi
görmeye başladım. Alkol bağımlılığından
kurtulmak için gittiğim merkezde uyuşturucuya başladım hatta uyuşturucu konusunda bu merkezde doktora yaptım diyebilirim. Etrafımda torbacılar, uyuşturucu
bağımlıları vardı. Eşimi, işimi kaybettim. 43
yaşıma geldiğimde kendimi yerden izmarit
toplarken buldum. Bağımlılıktan, merkezlerdeki ilaçlı tedavilerden kurtulamayacağımı anladıktan sonra ABD ve Avrupa ülkelerindeki terapi sistemlerini araştırdım. Bu
sistemleri Türkiye'ye özgü hale getirdim.
Daha sonra benim gibi bağımlılara yardım
etmeye başladım."
Koçak, tedavi sürecinde kesinlikle ilaç
kullanmadıklarını ve merkeze gelenlerin
öncelikle bağımlı olduklarını kabul etmesi
gerektiğini anlatarak, günün büyük bölümünü bir arada geçirerek bağımlılıktan kurduklarını sözlerine ekledi.
Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa
Dündar ise yerel yönetim olarak bu tür sosyal faaliyetlere büyük önem verdiklerini
belirtti.
Daha sonra sahneye çıkan ve "huzur
duası" yapan dernek üyelerinden Seyyide
Yörük, 12 yıl uyuşturucu kullandığını ve 8
sene bunu ailesinden gizlediğini ifade etti.
Yörük, yaklaşık 3 yıl önce bağımlılıktan kurtulduğu bilgisini verdi.
Üniversite mezunu olduğunu, ailesinde
hiç kimsenin alkol dahi kullanmadığını vurgulayan Yörük, dernek üyelerinin bağımlılıktan birbirlerine destek olarak kurtulmaya
çalıştığını ifade etti.
Panelde, diğer dernek üyeleri de yaşam
hikayelerini anlattı. (AA)
Fehmi KORU
[email protected]
3
[email protected]
yurt haberlerİ
Bu badireyi de atlatabilirsek...
DAHA derin tahliller yapmak her zaman mümkün elbette, ancak “çözüm süreci”nin yeniden bir darboğaza girdiğini fark etmek için derinleri kazımak gerekmiyor.
Tarafların söylem ve tavırları, yeniden kopma noktasına
doğru hızla yaklaşıldığına işaret ediyor.
Böyle süreçlerin doğası bunu gerektirir. Sonuçta bir
pazarlık süreci bu ve her pazarlıkta olduğu gibi, taraflardan birinin kabul edebileceği noktaya yaklaşıldığında öbür
tarafın kabul noktasından uzaklaşılmış oluyor...
Önemli olan, masanın yıkılmamış, pazarlığın sürüyor
olmasıdır.
Ancak böyle bir noktaya gelindiğinde, masanın yıkılmasının da an meselesi olduğunu unutmayalım. İki tarafı hâlâ
masada tutan, masadan kalkmanın faturasının ağırlığıdır.
İki taraf da, pazarlığın kesilmesi durumunda ortaya çıkacak tablodan ve onun getireceği eskiye dönüş halinden ilk
sorumlu olmak veya hiç değilse öyle görünmek istemiyor.
Ancak tarafların, gelinen noktada, ilerlemenin mi yoksa
kopmanın mı daha ağır maliyet teşkil edeceği hesabını
yaptıkları da çok aşikâr...
6-7 Ekim olayları yaşanmış ve “sokak” sözcüğünün
meydana getirebileceği yıkım çıplak gözle de görülür hale
gelmişken, 2 ay sonra yeniden içinde “sokak” tehdidinin
yer aldığı cümleleri sarf etmek hazmı güç bir çıkış... Bu
çıkışı yapan da, hükümetin “iç güvenlik reformu” adıyla
Meclis’e sunduğu düzenlemeden rahatsız... Etraftan da
İmralı’nın beklentisinin “özerklik” elde etmek olduğuna
dair açıklamalar duyuluyor...
Pazarlıkta son kozlar mı masaya sürülüyor?
Muhtemeldir.
Ancak daha önce masaya getirilmemiş “yeni” şartların
telaffuzu, her pazarlığı zora sokar.
Tarafların giderek daha keskin hale gelmesinin sebebini
anlayabiliyoruz: Seçim yaklaşıyor ve seçim her bakımdan
el sıkışmanın da son tarihi... Haziran ayında yapılacak
genel seçimden sonra 4 yıl sandık görmeyeceğiz. Ne
genel, ne yerel, ne de Cumhurbaşkanlığı seçimi var sonraki 4 yıl boyunca...
Keşke taraflar öyle görmese; ancak bugünkü tavır alışlara bakılırsa, milat gibi bir şey 2015 Haziran ayı...
El sıkışılacak noktaya erişmek veya kopuş, seçimin
kaderini de belirleyebilir; hatta sadece seçimin değil siyasetin de kaderini...
AK Parti, seçime, sorunu bir daha tekerrür etmeyecek
biçimde çözmüş bir siyasi kadro olarak gitmek ister. On
binlerce can almış, yüz milyarlarca dolara mal olmuş bir
sorunun çözümüne yardımcı olmak HDP/BDP çizgisi için
de önemli bir kazanç teşkil edecektir.
Tabii, erişilen “çözüm”ün kamuoyunu tatmin etmesi
durumunda...
Darboğaza girme, iki tarafın kamuoylarının farklı beklentilere sahip olmasından kaynaklanıyor.
HDP/BDP çizgisinin tatmin etmesi gereken “kamuoyu”
fazla kalabalık değil: İmralı ile Kandil... Buna hatta yalnızca İmralı da denebilir. Giderek sabırsızlanan İmralı’nın
kendisinin geleceğiyle ilgili beklentisini seçim öncesinde
karşılayabilir mi AK Parti? Karşılarsa seçimde nasıl bir
sonuç alabilir?
Ya karşılamaz ve masadan kalkarsa? Öyle bir durumda
gidilecek seçimde sandık şansı ne olabilir?
İnce hesaplar bunlar... Ancak demokrasilerde sandık
hesabı yapılmadan da bir yere varılmıyor işte...
Geldiğimiz noktadan, ipi fazla germeden, sürecin şimdiye kadar elde edilmiş kazanımlarını tehlikeye atmadan,
daha da önemlisi umudu yok etmeden çıkmanın ve badireyi az zararla atlatmanın yolları aranmalı.
Zor, ama imkânsız değil...
12 Aralık 2014/ HABER TÜRK
Ostim'deki patlamalarla
ilgili davada 5 sanığın 5
yıl 4 aydan 45 yıla kadar
hapisi istendi
ANKARA OSTİM Organize
Sanayi Bölgesinde 3
Şubat 2011'de 20
kişinin hayatını kaybettiği patlamalarla
ilgili davada esas
hakkındaki mütalaasını açıklayan
Cumhuriyet Savcısı
Erdinç Hakan
Özdabakoğlu, 5 sanığın "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ve yaralanmasına sebebiyet verme" suçundan
ayrı ayrı 5 yıl 4 aydan 45 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi.
Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya
bazı sanıklar ile müşteki ve tarafların avukatları katıldı.
Duruşmada esas hakkındaki mütalaasını açıklayan
Cumhuriyet Savcısı Erdinç Hakan Özdabakoğlu, sanıklardan Kasım Ersoy, Burhan Koç, Bahadır Esendik, Ali
Bayındır, Tuncay Karabenli'nin "bilinçli taksirle birden
fazla kişinin ölümü ve yaralanmasına sebebiyet verme"
suçundan ayrı ayrı 5 yıl 4 aydan 45 yıla kadar hapisle
cezalandırılmasını istedi.
Savcı Özdabakoğlu, sanıklardan Hüseyin Erdem,
Yusuf Kılıç, Aydın Özkan, Numan Güleç, Metin Biçer,
Kenan Ersoy, Zeki Özdemirel, Abbas Kalaycı, Coşkun
Hamurcu, Ayhan Özkan, Mustafa Saydam, Selma Güleç
ve Hasan Özkan'ın "taksirle adam öldürme ve yaralama"
suçlarından beraatlerini talep etti.
Özdabakoğlu, ayrıca, sanıklardan Kasım Ersoy,
Bahadır Esendik, Burhan Koç, Tuncay Karabenli, Yusuf
Kılıç, Hüseyin Erdem, Ali Bayındır, Metin Biçer, Kenan
Ersoy, Zeki Özdemirel, Abbas Kalaycı, Coşkun
Çamurcu'nun "tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme" suçundan beraatlerini istedi. (AA)
4
ANKARA
13 Aralık 2014 Cumartesi
Eski bir cezaevi müdürü olan terzi İsmet Ziya Çetinkaya:
“Biz terziler iliğin
son düğmeleriyiz”
Güncel sohbet
Güncel
adlı röportaj serimizde bu hafta terzisohbet
lik mesleğini
RÖPORTAJ
masaya yatırdık.
KENAN ERGEN
Eskiden cezaevi
müdürü olan
şimdilerde ise Ulus Yeniçarşı’da
terzilik yapan İsmet Ziya
Çetinkaya, ardlarından gelen
kimsenin olmadığını, bu yüzden
terzilik mesleğinin yok olmaya
yüz tuttuğunu belirterek, “Bir
iliğin son düğmeleriyiz” dedi.
-Sayın Çetinkaya terzilik
mesleğinin sorunlarını anlatır
mısınız?
-Ben 18 yıl da olsa kesinlikle
eğitimden yanayım. Fakat bir kişi
belirli bir yaşa gelmeden temel
eğitimini tamamlayamıyor. Bu
yüzden küçük yaşta yetişmesi
gereken bir çırak bulamıyoruz.
18-20 yaşlarına gelmiş birini
yetiştirmek ise çok zor. Bu yaşta
beklentileri de çok yüksek
oluyor. Terzilik mesleğini
bitirdiler.
-Size göre vatandaşın
terzilere olan ilgisi neden
azaldı?
-Dikilen kaliteli ürünler vatan-
daşa artık pahalı geliyor. 300
liraya bir takım elbiseyi kişi
pahalı buluyor. Bu yüzden bir
takım elbise diktirmek yerine,
300 liraya kalitesiz 3 takım elbise
almayı tercih ediyorlar.
-Eski ve yeni müşteriler ile
arasında fark var mı?
-Evet kesinlikle var. Yeni nesil
müşteriler dikişten anlamıyor.
Eskiden müşteriden korkardık;
çünkü hata bulurlardı.
Şimdikilere ise dikerken korkmuyorum. Çünkü dikişten
anlamıyorlar.
-Terzilerin insan ilişkileri
nasıl?
-Biz, öksüz büyüdük. Masa
-Sizin işleriniz ne durumda; üzerlerinde yattık. Atölyelerde
memnun musunuz? Mesleğin
kapalı yetiştik. Bu yüzden terzigeleceğini nasıl görüyorsunuz? lerin ilişkileri halen çok zayıftır.
Üst düzeyle diyalogumuz yeter-Hamdolsun iyi. Ben kendi
siz. Cezaevi müdürlüğüm döneçevremi buraya çektim. 30 yıl
minde Ecevit, Leyla Zana gibi
cezaevinde yöneticiydim. Ama
birçok isimle tanıştım. Ben
malasef sayımız her geçen gün
memurluğumu kullandım.
azalıyor. Ardımızdan hiç gelen
Kendimi açıp, geliştiriyorum.
yok. Okulu bitirip gelenler maaş
Meslek liselerinden gelmiş olsayve farklı taleplerde bulunuyor. Biz dık; daha da aydın gelirdik.
de bunu karşılayamıyoruz. Yeni
Meslektaşlarımız kapalı kutu
zanaatkarlar yetişmiyor. Bizler
gibiler.
iliğin son deliğiyiz. Akıl başa
geldi ömür bitti; tandır tava geldi
-Bizimle bir anınızı paylaşır
hamur bitti.
mısınız?
-Bu konuda önerileriniz
nelerdir?
-Terzilik mesleğinde kız
meslek liseleri yetiştiriyor. Fakat
bunlarda çok ucuza çalıştırılıyor.
Bu liselerde erkek dalı yok.
Konfeksiyona alt yapı olarak
yetiştiriliyorlar.
Erkek bölümü şart. Terzide
pratik yok, çırak yok. Yok olamaya yüz tutmuş bir meslek.
Talep olmuyor.
-7 milyar insan, 7 milyar
karakter var. Kalfa olarak
çalıştığım bir dönemde bir takım
elbise diktim. Ustam yokken
müşteri geldi. Beğenmedi; aldı
takımı yere vurdu. Takım elbiseyi
alıp fırçalayıp aynı şekilde hiçbir
değişiklik yapmadan ustam müşteriye verdi. Bu kez aynı müşteri
takım elbiseyi ustamın elinden
aldı. Beğendi; giyip gitti. Her
konuda olduğu gibi maalesef ön
yargılıyız.
“
”
ruhu canlandı
Ek ders ücretli personele
otobüs kartı ve yemek bedeli
HABER MERKEZİAnkara Büyükşehir Belediyesi’nde ek ders ücretiyle
çalışan personele EGO otobüs kartı ve yemek ücret
bedellerinin ödenmesi ilişkin Başkanlık Yazısı Büyükşehir
Belediye Meclisi’nde oy birliği ile kabul edildi.
Başkan Vekili Ali İhsan Ölmez Başkanlığı’nda gerçekleştirilen Belediye Meclisi’nde ek ders ücretlilere verilen
müjdenin yanı sıra Büyükşehir ve bağlı kuruluşlarında
görev yapan personelin yeni çıkan Mahalli İdareler
Kanunu’na hakim olabilmeleri için özel eğitim programları
düzenlenmesine karar verildi.
Belediye Meclisi’ne gelen kent gündemine ilişkin
maddelerin dışında Belediye personeline ilişkin iki önemli
gündem maddesi ön plana çıktı.
Bunlardan ilki Belediye’nin değişik birimlerinde
çalışan, branşlarında uzman, yeterli belge ve bilgiye sahip
rehber ve usta öğreticilere EGO otobüs kartı ve yemek
bedeli verilmesi hususundaki Başkanlık Yazısı’nın gündeme alınması oldu.
ANDOSİAD’dan Yaşar’a
nezaket ziyareti
HABER MERKEZİ- Yenimahalle Belediye Başkanı
Fethi Yaşar, Ankara Doğal Gaz Sertifikalı İş Adamları
Derneği’ni konuk etti.
Evlerde ve işyerlerinde kullanılan doğal gaz tesisatlarının sertifikalı olmasına değinen üyeler, bu konuda
Yaşar’dan destek sözü aldı. ANDOSİAD Başkanı Cantürk
Sangu, vatandaşı bilinçlendirmek gerektiğine vurgu
yaparak, “Sertifikasız kimse doğal gaz tesisatı yapmamalıdır. Vatandaş da bu konuda uyarılarak, doğal gaz
tesisatını ona göre bağlatmalıdır. İnsan hayatı bu kadar
ucuz değil. Bu tesisatların işin ehli olmayan ve sertifikasız
olarak çalışan kişiler tarafından yapılması ciddi sorunlar
yaratabilir. Halkı bilinçlendirerek bize destek olmanızı
istiyoruz” dedi.
Üyelere destek sözü veren Başkan Yaşar da bu
konunun ne kadar önemli olduğuna değindi ve “Tesisat
kurallara uygun bir şekilde yapılırsa, vatandaşa sağlıklı bir
yaşam sağlanır. Ancak ülkemizde tesisatın düzgün kurulmamasından kaynaklanan maddi, manevi kayıplar hala
yaşanmaktadır. En ufak yanlış çok büyük acılara sebep
oluyor. Bu yüzden denetimler artırılmalı ve vatandaş
uyarılmalıdır. Günümüzde kartlı doğalgaz sistemi de
sürekli değiştiriliyor. Bugün kartlı, yarın kartsız. Bu sistem
düzene oturtulmalıdır” diye konuştu.
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Fair Play Komisyonu öncülüğünde, Ankara Üniversitesi
Spor Bilimleri Fakültesi’nde “Fair Play Üniversiteler Kervanı” adlı bir etkinlik düzenlendi.
HABER FOTOĞRAF
KENAN ERGEN- “Fair Play
Üniversiteler Kervanı” kapsamında Uluslararası Fair Play
“Karikatür Sergi” açılışı ile öğrencilere yönelik konferans programı
Ankara’da gerçekleştirildi.
Konferansın Moderatörlüğünü
Ankara Üniversitesi Spor Bilimleri
Fakültesi Antrenörlük Eğitimi
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülfem
Ersöz yaptı. Erdoğan Arıpınar,
Murat Özbay, Ahmet Ayık, Ali
Abalı, Doç. Dr. Bilge Donuk,
Semra Demirer, Taha Akgül’ün
konuşmacı olarak katıldığı konferansın onur konuğu olan Basın İlan
Kurumu Genel Müdürü Mehmet
Atalay yoğun programı dolayısıyla
katılamadı. Atalayı temsilen Basın
İlan Kurumu Ankara Şube
Müdürü Yezdan Uğurlu katıldı.
no’lu Amfi’den ekrandan takip
etti. Konferansın açış konuşmasını Spor Bilimleri Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Mithat Kuzu
yaptı. Kuzu, Cumhuriyet’in ilk
üniversitesi olduklarını belirterek,
sporun ve sporcunun önemini
bildiklerini vurguladı.
SPORDA DÜRÜSTLÜK
Kuzu, “Fairplay’ın karşılığı
dürüstlük
kavramına denk geliyor.
Ankara Üniversitesi’nin
Sporda
dürüstlüğün
önemini çok
Gölbaşı yerleşkesindeki Spor
iyi
biliyoruz.
Olimpiyat
komitesine
Bilimleri Fakültesi 1 no’lu Amfi’de
böyle
bir
organizasyon
düzendüzenlenen konferansa öğrenciler
ledikleri
için
teşekkür
ediyorum”
yoğun ilgi gösterdi. Konferans
dedi.
salonuna sığmaya öğrenciler, 2
ATALAY’A TEŞEKKÜR
Konferansa katılan konuşmacılar fairplay ruhunu ve önemini
vurgulayan konuşmalar yaptı.
Konuşmacılar hayatlarından
Fairplay’e örnek sayılabilecek kesitleri paylaştı. Konferansın sonunda
katılımcılara günün anısına birer
teşekkür plaketi verildi. Kapanış
konuşmasını yapan Erdoğan
Arıpınar, Basın İlan Kurumu Genel
Müdürü Mehmet Atalay’a
katkılarından dolayı ayrıca teşekkür
etti. Konferans toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.
Türkiye Diyanet Vakfı’ndan
Filipinler’e insani yardım
HABER MERKEZİTürkiye Diyanet Vakfı, Filipinler’de saatteki hızı 160
kilometreye kadar ulaşan ve toprak kaymalarına neden
olan Hagupit tayfunu sonrası oluşan afet nedeniyle, ilk
etapta 200 bin dolar yardım yapılacağı açıklandı.
TDV Genel Müdürü İsmail Palakoğlu, tayfunun
Samar, Leyte ve Birilan adalarında çok etkili olduğunu,
yaşanan yoğun yağışlar ve sel sebebiyle toprak kaymaları
meydana geldiğini, 4 milyon civarında insan tayfundan
etkilenirken, 1 milyon insanın bölgeden tahliye edildiğini
ve bin 600 merkezde toplandığını söyledi.
Bölgeden tahliye edilen insanların ibadethaneler, okul,
spor salonları ve resmi kurumlar tarafından oluşturulan
barınma merkezlerine yerleştirildiğini, tayfunda 21 kişinin
hayatını kaybettiğini vurgulayan Palakoğlu, bölgede ciddi
anlamda maddi zararın oluştuğunu kaydetti.
Tayfundan en çok Samar Adasının etkilendiğini
belirten Palakoğlu, “Türkiye Diyanet Vakfı olarak 3 kişilik
bir ekibi bugün bölgeye gönderiyoruz. insanların gıda,
hijyen ve barınmalarına yönelik ilk etapta 200 bin dolar
maddi yardım yapacağız. İlerleyen dönemlerde ise ihtiyaca göre yardımlarımızı artıracağız. Camilerin ve kliniklerin
onarımı için gereken desteği sağlayacağız. Halen bölgede
yağışlar sürüyor.
ANKARA
13 Aralık 2014 Cumartesi
Keçiören
Belediyesi
tarafından
hayata geçirilen
Sosyal Paylaşım
Mağazası,
binlerce ihtiyaç
sahibinin yüzünü
güldürüyor.
Sosyal Paylaşım Mağazası
YÜZLERİ GÜLDÜRÜYOR
HABER MERKEZİGünlük temel ihtiyaçlarının
tamamını veya büyük bir kısmını
karşılayacak yeterli gelire sahip
olmayan ihtiyaç sahipleri göz
önünde bulundurularak oluşturulan Sosyal Paylaşım Mağazası,
dar gelirli vatandaşların kara gün
dostu oluyor. Mağazada
elbiseden ayakkabıya, çantadan
paltoya, gömlekten kravata,
7’den 70’e her yaşa yönelik
muhtelif birinci el giyim eşyaları
yer alıyor. Tezgahların pırıl pırıl
düzenlendiği ferah ve temiz bir
mağaza ortamında, gezip
beğenerek ve seçerek alışveriş
yapabilme imkanının tanındığı
mağazada, ihtiyaç sahibi insanları
rahatlatan, güçlü hissettiren ve
güven veren bir atmosfer oluşturulmasına özen gösteriliyor.
Sosyal Paylaşım Mağazası için
müracaat eden vatandaşların
evlerine giden Keçiören
Belediyesi ekipleri, böylece
vatandaşların ne tür ihtiyaçları
olduğunu yerinde tespit ediyor.
Ardından müracaat sahipleri giysi
ihtiyaçlarının karşılanması
amacıyla Sosyal Paylaşım
Mağazası’na yönlendiriliyor.
Sosyal belediyecilik anlayışı
gereği kurdukları Sosyal Paylaşım
Mağazası’nın büyük ilgi
gördüğünü belirten Keçiören
Belediye Başkanı Mustafa Ak,
sosyal yardım hizmetlerine önem
verdiklerini vurgulayarak
“Amacımız yoksullukla mücadele
sürecinde etkin bir rol almak,
rehberlik ve öncülük yapmak,
ihtiyaç sahiplerine belediyenin
dost elini uzatmaktır.
Sosyal Paylaşım Mağazamız,
ihtiyaç sahibi birçok Keçiörenliye
destek olmaya devam edecektir”
dedi.
5
Çankaya’da denetimler
ARALIKSIZ SÜRÜYOR
HABER MERKEZİÇankaya’da işyerleri ve pazarlarda gerçekleştirdiği denetimlerde, kurallara ve usule uygun olmayan şekilde çalışanlara, kanuni işlem uyguladı. Umuma açık eğlence yerleri,
gayrisıhhi ve sıhhi işyerleri, bakkal, market, kasap, fırın, pastane, balıkçı, berber, kuaför, umumi temizlik, seyyar satıcı,
inşaat, hafriyat ve oto galerilerden oluşan toplam 1294 noktada denetim yapan Çankaya Belediyesi, ilgili yerlere,
uygunluk, ihtar, idari ve yaptırım tutanağı ile durum tespiti
yaptığı işletmelerde, ihtara uymayanlara idari para cezası da
uyguladı.
Belediyeye çeşitli kanallardan gelen 697 şikayeti değerlendirmeye alan ekipler, gürültüden dilenciye, ölçüsüz teraziden inşaat hafriyatına kadar geniş bir yelpazede denetimlerini sürdürdü. Yakalanan 222 dilenciyi bulundukları bölgelerden uzaklaştıran belediye, konuyla ilgili emniyet güçlerini de bilgilendirdi. Belediyenin, pazarcılardan ve seyyar
satıcılardan topladığı megafon sayısı 107'yi bulurken kurallara uygun olmayan bez afiş ve tabela sayısı da 380 oldu.
Seyyar satıcılar konusunda da denetimi sıkı tutan belediye,
bu konuda 205 işlem yaptı. Belediye, seyyar satıcılarla ilgili
araca ve ruhsata el koyma işleminin yanı sıra usule uygun
olmayan 40 işyerine de mühürleme işlemi yaptı. Belediye
ayrıca belediye encümenince verilen para cezalarının tahsilatını da gerçekleştirdi.
Başkan Duruay, hemşeri
dernekleriyle buluştu
Mevlana Sincan’da anıldı
Mevlana Celaleddin Rumi’nin 741. vuslat yılı nedeniyle Sincan
Belediyesi tarafından Şeb-i Arus programı düzendi.
HABER MERKEZİSincan Belediyesi 741. yılında Hz. Mevlana
Celaleddin Rumi’yi dualarla andı. Yenikent Kapalı
Spor Salonu’nda gerçekleştirilecek programda Hz.
Mevlana’nın yüzyılları aşan sevgiye ve aşka dair
mesajları, hayata bakışı, eserleri vatandaşlara
anlatıldı. Kur’an-ı Kerim ve ilahilerin okunduğu vuslat yıldönümünde Mevlana’nın hayatı, fikirleri ve
eserlerine ait konuşmalar yapılacak. Öldüğü
geceyi “Sevgiliye kavuşma, düğün gecesi” olarak
kabul eden Mevlana, sema eşliğinde yâd edildi.
Hz. Mevlana’yı rahmet ve minnetle andıklarını
Başkent’e yeni figürler
Ankara’ya farklı bir güzellik daha kazandırmak amacıyla çalışmlarını aralıksız sürdüren
Büyükşehir Belediyesi, kentin farklı noktalarına “kent figürleri” yerleştiriyor.
HABER MERKEZİAnkara Büyükşehir Belediyesi, kenti daha
estetik yapmak için çalışmalarını sürdürüyor.
Bu kapsamda Büyükşehir Belediyesi, kedi
figürlerini, ilk etapta hizmet birimlerinin önüne
konumlandırdı. Ankara’ya özgü hayvan türlerinden
biri olan “Ankara Kedisi”ni yaşatmak amacıyla
çeşitli etkinliklerde ve görsel tasarımlarda sıkça
kullanılan Ankara Kedisi figürü, Büyükşehir
Belediyesi’nin Hipodrom Caddesi üzerinde bulunan ana hizmet binası ile Kızılay’daki Basın Yayın
ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı binası önünde
Ankaralıların beğenisine sunuldu.
Büyükşehir Belediyesi, bulundukları alanlara
anlam kazandıran figürlerden birini de Kuğulu
Park-Tunalı Hilmi Caddesi Kavşağı’na yerleştirdi.
Çankaya’daki Kuğulupark’ın simgesi olan kuğular
bu kez “kuğu figürü” olarak Kuğulu Park ile bütünleşti.
Ankara’da ticaret hayatının kalbinin attığı
Ankara Ticaret Borsası’nın Macunköy’deki
binasının önüne “boğa figürü” yerleştirilirken,
Maltepe’de Gazi Mustafa Kemal Bulvarı üzerinde
bulunan Türkiye Dil ve Edebiyatçılar Derneği
binasının önüne de “kitap figürü” konumlandırıldı.
Büyükşehir Belediyesi Kent Estetiği Dairesi
yetkilileri, Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları
Eğitim ve Araştırma Hastanesi önüne “Çocuğunu
Sallayan Anne”, Milli Kütüphane önüne de kitap
sevgisini yansıtan soyut figürlerin yerleştirildiğini
bildirdiler.
belirten Sincan Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa
Tuna; “Hz. Mevlana Allah aşkıyla, insana olan
hoşgörüsüyle herkese örnek olmuş ve bunu kendi
döneminin çok ötesine taşımış büyük bir alimdir.
Şair, düşünce adamı ve mutasavvıf kişiliği ile
tasavvufta Mevlevî yolunun öncüsü olmuştur.
Hoşgörü deyince hepimizin aklına gelen Hz.
Mevlana’yı vefatının 741. seneyi devriyesinde de
rahmetle anıyor onun öğretilerinin gönülden
gönülle akmaya devam etmesini temenni ediyorum. Adı dilimizde olan Mevlana’nın inşallah tadı
da yüreğimizde olsun” dedi.
AİLE EĞİTİM
Merkezi’ne yoğun ilgi
HABER MERKEZİKeçiören Aile Eğitim
Merkezi, verdiği aile danışmanlık hizmeti ile vatandaşlardan büyük ilgi
görüyor. Merkez ayrıca
düzenlediği evlilik okulu ve
anne-baba okulu seminerleri ile de Keçiörenli ailelere
bilgi desteği veriyor.
Bireylerin ve ailelerin
yaşam kalitelerini yükseltmek amacıyla ücretsiz
danışmanlık ve seminer
hizmetleri veren Aile Eğitim
Merkezi’nde aile danışmanlığının yanısıra, beslenme danışmanlığı, hukuk
danışmanlığı, pedagojik
danışmanlık ve psikolojik
danışmanlık desteği de
sunuluyor. Danışmanlık
hizmetinden yararlanmak
isteyen Keçiörenliler telefonla veya şahsen
merkeze başvurarak randevu alıyor. Başvuranlar,
haklarında kısa bir bilgi
alınmasının ardından
gerekli alana yönlendiriliy-
or. Özellikle okul ve kış
sezonunda danışmanlıklar
daha yoğun şekilde talep
görüyor.
Toplumların sağlıklı bir
şekilde gelişmesini ve
geleceğe güvenle bakmasını sağlayan temel
yapının aile olduğuna
inanan Keçiören
Belediyesi, “ilk eğitimimizi
aldığımız ve bizleri hayata
hazırlayan güvenli sığınak”
olan aile kurumunu
destekleyici hizmetleri de
ihmal etmiyor. Birbirine
sevgili ve saygılı aile
yapısının bütün bir
toplumu ayakta tuttuğu
ilkesinden yola çıkan
Keçiören Belediyesi, kurduğu Aile Eğitim Merkezi
ile ailelerin refahını ve
huzurunu artırmaya, onlara
her açıdan katkı sunmaya
yönelik danışmanlık ve
seminer hizmetleri veriyor.
Aile Danışmanlığı
hizmetine genelde aileler,
anne-baba ve çocuk, karı-
koca, gelin-kaynana olarak
aile içi problemlerini
çözmek, iletişim becerileri
kazanmak için başvuruyor.
Haftada ortalama 6-8
seans danışmanlık hizmeti
verilirken, seanslar uzman
danışman tarafından
ailelerin takibi yapılacak
şekilde planlanıyor.
“Mutlu bireylerin mutlu
aileler ile olacağı” felsefesinden yola çıkan
Keçiören Belediyesi, evlilik
okulu seminerleri
düzenleyerek katılımcıları
“evlilik tanımlaması ve eş
olabilmek, aile olmanın
önemi, evlilikte kadın ve
erkeğin sorumlulukları,
sevgi dilleri, farklılık mutluluğa engel mi, evlilikte
iletişim becerileri, aile içi
hedefler” konularında bilgilendiriyor. Ayrıca gerçekleştirilen anne-baba okulu
seminerleri ile de
Keçiörenlilere “anne ve
babaların sorumlulukları,
anne ve baba arasındaki
ilişkinin çocuklara etkisi,
ailede sevginin önemi,
doğumla başlayan süreç
ve aşamalar, çocuk eğitiminde dikkat edilmesi
gerekenler, okul öncesi
eğitimin önemi, ailelerin
okul başarısındaki rolü,
çocuğun yetişkin olana
kadar geçirdiği süreçler”
hakkında bilgi veriliyor.
Merkezde bugüne kadar
35 bin kişiye seminer
hizmeti sunuldu.
HABER MERKEZİGölbaşı Yozgatlılar derneğinin düzenlediği kahvaltıya
katılan Gölbaşı Belediye Başkanı Fatih Duruay, hemşehri
dernekleri ile buluştu.
Gölbaşı Yozgatlılar Derneği tarafından Göktürk gezi
teknesinde düzenlenen kahvaltıya Gölbaşı Kaymakamı
Şahin Aslan, Gölbaşı Belediye Başkanı Fatih Duruay ve
Gölbaşı’nda bulunan hemşehri dernekleri temsilcileri
katıldı. Düzenlenen programda Göktürk Gezi teknesinde
Mogan gölünde, hem göl turu yaptılar hem de kahvaltı
yaptılar.
Gölbaşı Belediye Başkanı Fatih Duruay, Hemşeri
derneklerimiz ile bir araya gelmek beni çok mutlu ediyor
diyerek, ‘Hemşeri derneklerimizle bugün olduğu gibi her
zaman el ele, gönül gönüle olduk. Desteklerimizi
hemşeri derneklerimizden hiç esirgemedik. Bu programı
düzenleyen Yozgatlılar derneğine teşekkür ediyorum.’
İfadelerini kullandı.
Çankayalı kadınlara
okuma yazma kursu
Çankaya Belediyesi, okuma yazma bilmeyen kadınlar için Toplumsal Dayanışma Merkezleri’nde,
okuma yazma öğretiyor.
HABER MERKEZİÇankaya Belediyesi Toplumsal Dayanışma
Merkezleri’nde (TODAM), okuma yazma bilmeyen
yetişkinler için düzenlenen dersler tüm hızıyla devam
ediyor. Çocuklarını TODAM’lardaki yabancı dil eğitiminden, enstrüman çalmaya kadar pek çok alandaki derslere gönderen kadınların, kendileri de okuma yazma
derslerine katılıyor.
Okuma yazma derslerinin verildiği TODAM’lardan
birisi olan Bademlidere TODAM’da görüştüğümüz kursiyerler, özlemini duydukları ilköğretim sıralarına oturmaktan mutluluk duyduklarını ifade etti. Eğitime katılan
Fadime Genç, Belkıs Dorak ve Gülden Bucağa, kırklı
yaşlara gelmelerine karşın, okuma yazma öğrenmeye
yeni fırsat bulabildiklerini küçükken çeşitli nedenlerle
okula gidemediklerini belirtti. Kursiyerler, evlerine
yürüme mesafesinde olan TODAM’da, ders almanın
dışında sosyalleşme imkanı da bulduklarını ifade etti.
6
EKONOMİ
13 Aralık 2014 Cumartesi
Türk halı
sektörünün yılın
11 ayındaki
ihracatı, geçen
yılın aynı
dönemine göre
yüzde 1,5'luk
artışla 2 milyar
140 milyon
dolar oldu.
158 ülkeye halı serdik
İZMİR - RAMAZAN ERCAN - Türk el
halısına en yoğun ilgiyi ABD, makine halısına
ise Suudi Arabistan gösterirken, Türk halıları
dünyanın farklı coğrafyalarındaki 158 ülkeye
ihraç edildi.
AA muhabirinin Türkiye İhracatçılar Meclisi
verilerinden derlediği bilgilere göre, Türk halı
sektörü Kasım 2014'de 224 milyon 937 bin,
yılın 11 aylık döneminde ise 2 milyar 140 milyon 186 bin dolarlık ihracat gerçekleştirdi.
Geçen yılın Ocak-Kasım dönemine göre
yüzde 1,5'luk artış gösteren Türk halı sektörünün en büyük taliplisi ise 337 milyon
dolarlık ihracat yapılan Suudi Arabistan ile 245
milyon dolarlık ihracatın gerçekleştirilen ABD
oldu.
Türk halıları, ABD'den Japonya'ya,
Kanada'dan Güney Afrika'ya kadar dünyanın
158 ülkesinde yerleri süsledi.
Türk halılarının yılın 11 aylık döneminde en
fazla satıldığı ülke geçen yılın aynı dönemine
göre ihracatı yüzde 15 artan Suudi Arabistan
oldu. Bu ülkeye 337 milyon 43 bin dolarlık halı
ihracatı yapılırken ABD'ye 245 milyon 473 bin
dolarlık, Irak'a 183 milyon 457 bin dolarlık halı
satıldı.
158 ülke içerisinde en az ihracat ise biner
dolar ile Kongo, Togo, 2 bin dolar ile Grenada,
Togo, Lihtenştayn, Zimbabve, 3 bin dolar ile
Barbados'a yapıldı.
İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı
Birlikleri'nın Ocak-Ekim 2014 verilerine göre
ise bu süre zarfında 104 milyon 151 bin dolarlık "Türk el halısı" ihracatı gerçekleştirildi.
Türk el halılarının en fazla satıldığı ülke 35
milyon 317 bin dolarlık ihracatla ABD oldu. Bu
ülkeyi 17 milyon 837 bin dolarlık ihracatla
Macaristan, 15 milyon 176 bin dolarlık ihracatla Japonya izledi.
Türk makine halısının yılın 10 ayında en
çok satıldığı ülke ise 316 milyon 468 bin
dolarlık satışın yapıldığı Suudi Arabistan oldu.
Bu ülkeyi 183 milyon 518 bin dolarlık ihracatla
ABD, 140 milyon dolarlık ihracatla Irak takip
etti. (AA)
Türkiye, petrol fiyatlarındaki
düşüşten karlı çıkacak
LONDRA - GÖKHAN KURTARAN Allianz Başekonomi Danışmanı Muhammed
El-Erian, Türkiye'nin küresel belirsizlik ortamına karşın yolunu bulabileceğini, düşük petrol
fiyatlarının Türkiye ekonomisine fayda
sağlayacağını kaydetti.
Uzun yıllar tahvil fonu yöneticisi
PIMCO'nun (Pacific Investment
Management) üst düzey yöneticiliğini yapan
El-Erian, Türk ve dünya ekonomisine ilişkin
AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Türkiye'nin küresel belirsizlik ortamında
yolunu bulabilme becerisine sahip olduğunu
belirten El-Erian, petrol ithal eden bir ülke
olarak Türkiye'nin petrol fiyatlarındaki sert
düşüşten anlamlı bir şekilde faydalanacağını,
azalan enerji ithalat maliyetine ek olarak,
düşük fiyatların Türkiye'nin ödemeler dengesine faydalı etki oluşturacağını anlattı.
"Bu, Türkiye ekonomisi ve halk için ciddi
kazanımlar anlamına geliyor" diyen El-Erian,
öte yandan Türkiye'de bazı ekonomik savunma unsurlarının zayıfladığını, mali politika
ihtiyaçlarının dikkatli ve ihtiyaçlara karşılık
verecek şekilde konumlandırılması gerektiğini
ifade etti.
El-Erian, önünüzdeki dönemde TL'nin diğer
para birimleri karşısındaki performansına
ilişkin sorulara ise, hem yerel hem de küresel
faktörlerde daha fazla oynaklığa hazır olunması gerektiğini vurguladı.
Muhammed El-Erian, son aylarda yeniden
gündeme gelen "kur savaşları" terminolojisine ilişkin olarak, düşük küresel ekonomik
büyümenin olduğu ortamında, ABD haricinde
para birimlerinin değerlenmesini görmeye
istekli çok az ülke olduğunu belirterek,
"Şimdiden Kore dahil olmak üzere Asya
ekonomileri Japonya'ya katılarak dolar
karşında para birimlerinin değerini azaltıyor"
dedi. Küresel ekonominin yeni bir dönemden
geçtiğini vurgulayan El-Erian, "Geniş çaplı
doların değerlenmesinden oluşan bir
süreçten geçiyoruz ve iki şeyden biri olmazsa
bu sürecin devam etmesini beklemeliyiz.
ABD'de negatif bir politika reaksiyonu ya da
bir çeşit piyasa kazası" diye konuştu.
ABD Merkez Bankası'nın (Fed) parasal
genişleme programını tamamlamasının ardından olası faiz artırımının zamanının ve hızının
da önemli olduğuna işaret eden El Erian,
şöyle konuştu: "Fed, önümüzdeki senenin
ortasında başlayacak şekilde faiz artırma yolunda ilerliyor. Bunu yaparak, dikkatli ve
ölçülü bir faiz koridorunu üstlenmesi, normalize edilmiş oranların tarihsel ortalamasının biraz altında durması
olası. Fed'in olası faiz artışının
gelişmekte olan ekonomiler
üzerindeki etkisini tahmin etmek
2013/11150 E.
oldukça güç. Küresel ekonomi ve
Müdürlüğümüz dosyasında YediGün gazetesinde 17.11.2014 tarih ve B:15047 Basın numarası ile
piyasalar güvenli olmayan sularda
yayınlanan 06 DP 8055 plakalı aracın açık artırma ilanında,
ilerliyor. En iyiyi umut ederken
1. İhale tarihinin 18.12.2014 olarak yazılması gerekirken, 08.12.2014 olarak yazılmış olduğu ve bu
şekilde ilan edildiği anlaşıldığından,
gelişmekte olan ekonomiler küre1. İhale tarihinin 18.12.2014 olduğu ilan olunur.
sel finansal istikrarda oluşabilecek
Basın Tashih - 15047 (www.bik.gov.tr)
krizlere karşı kendilerini korumalı.
(AA)
Resmi İlanlar www.ilan.gov.tr.de
T.C. ANKARA 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN
T.C. ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İLAN
Mülkiyeti/tasarrufu belediyemize ait, İlkadım Mahallesi Yeşilvadi Sokak No:4A’da bulunan Zahid Kotku Camii altındaki – 1 ve – 2 katları, aşağıda
belirtilen muhammen bedel ve geçici teminatlar üzerinden 2886 sayılı yasanın 36. Maddesi doğrultusunda kapalı zarf usulüyle 10 (on) yıl süre
ile kiraya verilmek üzere ihaleye çıkartılacaktır.
1-İhale için verilen teklif mektupları Hizmet Binamızda 7. Katta bulunan Yazı İşleri ve Kararlar Dairesi Başkanlığına ihale günü (25.12.2014)
saat 12:00’ye kadar teslim edilecektir. Bu saatten sonra verilecek teklif mektupları değerlendirmeye alınmayacaktır.
2-İhaleler aşağıda belirtilen tarihlerde Yenimahalle Hipodrom Caddesi No: 5 Kat: 18 adresindeki Belediye Hizmet Binası toplantı salonunda toplanan Encümen huzurunda saat 14:00’de yapılacaktır.
3-İhale edilecek işyerlerine ait, geniş ve teferruatlı bilgiyi içeren şartname ve kira sözleşmesi her gün çalışma saatleri içerisinde Büyükşehir
Belediye Başkanlığı Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığından (Hipodrom Caddesi No: 5 Kat: 13 Yenimahalle/Ankara) görülebilir veya 100.00TL karşılığı temin edilebilir.
4. İhaleye katılacakda aranan şartlar;
İhaleye katılacak isteklilerin Prodüksiyon Hizmetleri ile ilgili faaliyette bulunduğuna dair Ticaret Sicil Gazetesi, Oda Kayıt Belgesi ve resmi yazı
olmak zorundadır.
4.1. İhaleye katılacak olan; Gerçek Kişiller; Nüfus cüzdanı fotokopisi, Geçici teminata ait belge, Tüzel Kişiler; İmza sirküsü, Geçici teminata ait
belge, Ticaret sicil gazetesi (aslı veya noter tastikli sureti) Vakıflar/Dernekler; İmza Sirküleri (Aslı veya Noterden tasdikli sureti), Yetki belgesi,
Geçici teminata ait belge Ortak katılımcılar; Ortaklık belgesi ( noterden), İmza sirküsü, Geçici teminata ait belge
5-İhale komisyonu (Encümen) gerekçesini karar içerisinde belirtmek koşulu ile ihaleyi fesh etmeye veya açık pazarlığa çevirmekte serbesttir.
Encümen’ce görüşülerek karara bağlanan ihaleler ita amirinin onay’ını takiben geçerlilik kazanacağı gibi ita amirinin ihaleyi fesh etmesi halinde
iştirakçi idareye karşı herhangi bir hak iddiasında bulunamaz.
S.NO İŞ YERİNİN ADRESİ
1
Mahallesi Yeşilvadi Sokak No:4A’da bulunan
Zahid Kotku Camii altındaki – 1 ve – 2 katları
SÜRE
M² 1 YILLIK MUH. BEDEL GEÇİCİ TEMİNAT %3 İHALE TARİHİ
10 Yıl 1980
30.000,00-TL+KDV
Resmi İlanlar www.ilan.gov.tr.de
900,00-TL
25.12.2014
Basın - 16276 (www.bik.gov.tr)
Türkiye, Avrupa’dan
daha çok büyüdü
ANKARA AYŞENUR
SAĞLAMTürkiye
ekonomisi, yılın
3. çeyreğinde
beklentilerin
altında kalan
yüzde 1,7
büyüme oranına
rağmen AB ve
Avro Bölgesi
ekonomilerinin
üstünde performans sergiledi.
AA muhabirinin Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Avrupa
İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerinden derlediği bilgilere göre,
18 üyeli Avro Bölgesi yılın 3. çeyreğinde yıllık bazda yüzde
0,8, 28 üyeli AB ekonomisi ise yüzde 1,3 büyüdü. Söz
konusu dönemde,Türkiye ekonomisinin yüzde 1,7 ile beklentilerin altında olsa da, Avrupa ortalamasından hızlı büyümesi
dikkati çekti.
Aynı dönemde Avrupa'nın lokomotif ekonomilerinden
Almanya yüzde 1,2, Fransa yüzde 0,4 büyürken, İtalya
ekonomisi yüzde 0,4 daralma gösterdi. Dünyanın en güçlü
ekonomisi ABD'nin ise bu dönemdeki büyüme hızı yüzde 2,3
oldu.
Üye ülkeler arasında yılın 3. çeyreğinde bir önceki yılın aynı
çeyreğine göre en fazla büyüme yüzde 3,4 ile Polonya'da
görüldü. Bu ülkeyi yüzde 3,3 ile Romanya, yüzde 3 ile
İngiltere izledi.
Ekonomisi en fazla daralan ülke yüzde 2,5 ile Güney Kıbrıs
Rum Kesimi olurken, Finlandiya ekonomisi de yüzde 0,3 ile
ekonomisi daralan ülkeler arasında yer aldı. (AA)
Doğalgazda abonelik
ücretleri artırıldı
ANKARA Doğalgaz abone
bağlantı bedeli için
dağıtım şirketine
ödenecek tutar, gelecek yıl 33 lira artarak
393 lira olacak.
Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu
(EPDK), 2015 yılında
doğalgaz dağıtım şirketlerinin abonelerden
tahsil edeceği bağlantı tarifeleri, iç tesisat
proje onayı, kontrolörlük, güvence bedelleri, test ve işletmeye alma işlem bedelleri ücretlerini belirledi.
Kurumun yıllık enflasyon, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve
Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) artışlarını baz alarak
belirlediği tarifelere göre aboneler, 2014'te doğalgaz bağlantı
bedeli için dağıtım şirketine 360 lira öderken, 2015'te bu
rakam 393 liraya çıktı. Bu yıl doğalgazda güvence bedeli için
dağıtım şirketine 327 lira ödeyen aboneden, gelecek yıl
güvence bedeli için 357 lira tahsil edilecek.
Doğalgaz dağıtım şirketleri 2015 yılında abonelerden
sayaç açma kapama bedeli için 26 lira tahsil edecek. Bu
rakam, 2014'te 24 lira olarak belirlenmişti.
EPDK'nın 3603 nolu kararı gereği, brüt 200 metrekareye
kadar olan yerler için sadece bir bağlantı bedeli alınırken,
aboneler 2015'te ilave her 100 metrekare alan için dağıtım
şirketlerine bağlantı bedeli olarak 324 lira ödeyecek.
Belirlenen tarifelere göre, ilk 100 metrelik bağlantı hattı kontrolü için aboneler dağıtım şirketlerine 324 lira, ilave her 1
metre bağlantı için de 2 lira daha fazla ödeme yapacaklar.
Ayrıca aboneler dağıtım şirketlerine, iç tesisat proje onayı,
kontrolörlük, test ve işletmeye alma işlem bedelleri için
sayaç tipine göre 29 ile 198 lira arasında değişen fiyatlarda
ödeme gerçekleştirecek.
(AA)
Devlet 1 lira harcıyor,
Kocaeli 10 katını geri veriyor
KOCAELİ- ŞAHİN OKTAY - Türk imalat sanayisinin yaklaşık
yüzde 15'ine ev sahipliği yapan, devletin her 1 liralık harcaması
karşılığında 10 lira geri veren Kocaeli, ocak-ekimde sergilediği
yüzde 89,4'lük vergi toplama performansıyla ilk sıraya yerleşti.
Sanayi kenti Kocaeli, vergi toplamada gösterdiği performansla adeta parmak ısırtıyor. Devletten aldığı her 1 liraya
karşılık hazineye 10 lira katkı sağlayan şehir, vergi tahsilat oranı
ve kişi başına vergide rakiplerini geride bıraktı.
Maliye Bakanlığının verilerinden derlenen bilgiye göre, 10
aylık dönemde 357 milyar 865 milyon 889 bin liralık verginin
286 milyar 575 milyon 420 bin lirası tahsil edildi. Böylece
Türkiye'deki vergi tahsilat oranı yüzde 80,08 olarak gerçekleşti.
Tahsil edilen vergilerin yüzde 40,8'ini dahilde alınan mal ve
hizmetler, yüzde 29,5'ini gelir ve kazanç üzerinden alınanlar,
yüzde 20,2'sini uluslararası ticaret ve muamelelerden alınanlar,
yüzde 4'ünü harçlar, yüzde 2,9'unu damga vergileri, yüzde
2,6'sını mülkiyet üzerinden alınan vergiler oluşturdu.
Ülke genelinde toplanan vergilerin yüzde 48'ine denk gelen
134 milyar 626 milyon 276 bin liralık kısmını devletin kasasına
tek başına aktaran İstanbul, açık ara farkla en fazla vergi
toplanan kent oldu.
İkinci sıradaki İzmir'de 32 milyar 508 milyon 983 bin, üçüncü
Kocaeli'nde 32 milyar 310 milyon 797 bin, dördüncü
Ankara'da 29 milyar 922 milyon 321 bin ve beşinci Bursa'da 5
milyar 937 milyon 755 bin lira vergi tahsilatı yapıldı.
Yılın 10 aylık döneminde 36 milyar 148 milyon 80 bin liralık
verginin yüzde 89,4'üne denk gelen 32 milyar 310 milyon 797
bin lirasının tahsil edildiği Kocaeli, vergi tahsilat oranında ilk
sırada yer aldı. Kocaeli'ni yüzde 85,3'le İzmir, 85,1'le Tunceli,
83,7'yle İstanbul ve Kırıkkale, 81,4'le Mersin ve Tekirdağ,
80,9'la Hatay takip etti. En fazla verginin toplandığı 5 şehir
arasında yer alan başkentle otomotiv sanayisinin kalbi Bursa,
söz konusu dönem için vergi tahsilat oranı bakımından ilk 10'a
giremedi. (AA)
EKONOMİ
13 Aralık 2014 Cumartesi
Zeytinyağında
1 Kasım'da başlayan
sezonda ürünün
kilogram fiyatının kısa
sürede 10 liranın
üzerine çıkması,
üreticinin ürününü
"sofralık"tan ziyade
"yağlık" olarak
değerlendirmesine
yol açtı. Sofralığa
ayrılan zeytin miktarının azalması da
fiyatını artırdı.
Sofralık zeytin zamlandı
İZMİR - ALİ RIZA KARASU - Ulusal Zeytin
ve Zeytinyağı Konseyi'nin sezon başında açıkladığı rapora göre bu sezon 189 bin ton
zeytinyağı, 438 bin ton sofralık zeytin rekoltesi
beklenen Türkiye'de, denge zeytinyağı lehine
değişti.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği
Başkan Yardımcısı Emre Uygun, zeytinyağında
sezonun henüz bir ay önce başlamasına rağmen
7,5 liradan açılan kilogram fiyatının kısa sürede
10 liraya yükseldiğini hatırlattı.
Zeytinyağının daha fazla kazandırmasından
dolayı, üreticinin "sofralık" olarak değerlendirilmesi gereken zeytinin bir bölümünün yağ
fabrikalarına gönderdiğini belirten Uygun, bu
durumun ham sofralık zeytin fiyatını artıran
nedenlerden biri olduğunu kaydetti.
Uygun, "Zeytinyağında geçen yıldan stok
devri olmadı. Ürüne ciddi bir talep oldu.
Zeytinyağının fiyatı üreticide kiloda yaklaşık 3 lira
artarak 10 liranın üzerine çıktı. Fiyatların daha da
artacağı söylentileri üreticinin ürününün bir
bölümünü yağ olarak değerlendirmesine yol açtı.
Bu da sofralık zeytinin fiyatına yansıdı" dedi.
Artan maliyetler sebebiyle ihracatta fiyat tutturmada sıkıntı yaşadıklarını dile getiren Uygun,
kazanılan pazarların kaybedilmemesi adına
hükümetten ambalajlı zeytin ve zeytinyağı ihra-
catına teşvik primini yükseltmesi talebinde
bulunduklarını kaydetti. Teşvik verilmemesi durumunda 150 milyon dolara ulaşan sofralık zeytin
ihracatının tehlikeye düşeceğini dile getiren
Uygun, şunları söyledi: "İhracat pazarını kaybetmeme adına, Ekonomi Bakanlığı'ndan markalı
ihracata verilen desteklerin iki katına çıkarılmasını istedik. 1 litrelik ambalajlı zeytinyağında
1,25 lira olan teşvik miktarının 2,5 lira, 1 kilogramlık ambalajlı zeytinyağında 47 kuruş olan
ihracat desteğinin 94 kuruşa çıkarılmasını talep
ettik. Ümit ediyoruz ki bu talebimiz karşılanacak.
Aksi takdirde en büyük pazarlarımızda rafları
Yunan ve İspanyollar doldurur."
Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi
Başkanı Kadri Gündeş, salamura fabrikalarına
giden zeytinde yüzde 20 düşüş yaşandığını
söyledi. Bu düşüşün ham sofralık ürün fiyatlarını
da artırdığını, geçen yıl 2 lira olan kilogram fiyatının 2,70 liraya çıktığını kaydeden Gündeş,
ürünün az olmasının ihracatı da olumsuz etkileyeceğini dile getirdi.
Sofralık zeytin üretiminde önemli yere sahip
Akhisar'ın Ticaret Borsası Yönetim Kurulu
Başkanı Alper Alhat, tarım ürünlerinin genelinde
yaşanan fiyat artışının sofralık zeytinde de
görüldüğünü bildirdi.
Sofralık zeytinin ekim-kasım aylarında topla-
Sendikalı işçi
sayısı azalıyor
KIRŞEHİR - Hak-İş Genel Başkanı Mahmut
Arslan, "İşçi sayısı artıyor ama sendikalı işçi sayısı
azalıyor. Taşeron firmadaki arkadaşlarımızı
sendikalarımızın bünyesine katamazsak gerçekten
geleceğimiz yok" dedi.
Arslan, Hizmet-İş Sendikası'na bağlı Aksaray,
Malatya ve Karaman şube yöneticilerinin sendikal
gelişmelere ilişkin eğitimi amacıyla bir otelde düzenlenen eğitim seminerinin açılışında yaptığı konuşmada, Hak-İş ve Hizmet-İş Sendikası'nın tarihi sürecine
ilişkin bilgi aktardı.
Türkiye'de, hesaplarına göre 1 milyondan fazla
taşeron işçi olduğunu ve bunların kamu hizmeti yaptığını belirten Arslan, bu işçilerin tamamına yakınının
belediyeler veya kamu kurumlarının asıl işinde
çalışan kadrolu işçiler olması gerektiğini ifade etti.
Taşeron işçi çalıştırmanın üç şartı olduğunu
aktaran Arslan, "İşin gereği olacak, uzmanlık gerektirecek bir iş olacak ve teknolojik nedenler gerektirecek. Taşerona iş yaptırılacaksa bunlara dikkat
edilmesi gerekiyor. Böyle bir iş ne olabilir? Marmaray,
Üçüncü Boğaz Köprüsü, Körfez Geçiş Köprüsü olabilir. Bunlar uzmanlık ve teknoloji gerektiren işler ve
buralarda taşeron çalıştırılabilir. Allah aşkına
belediyede hangi işte taşerona gerek var? Temizliği
taşerona vermişiz, uzmanlık mı gerektiriyor? Hayır.
Belediyenin her işinin tamamına yakını, mevzuatına
aykırı olarak çalıştırılan işçilerden oluşuyor" diye
konuştu.
Arslan, Sağlık Bakanlığı'nda 130 bin taşeron işçi
çalıştığını, çalışanların kadrolarının dışında başka
alanlarda görev yaptığını, işçilerin işini kaybetme
korkusu nedeniyle dava açamadığını kaydetti.
Yeni taşeron mevzuatıyla ilgili düzenleme yapılması gerektiğini, bunun için çalıştıklarını vurgulayan
Arslan, şöyle devam etti: "Bir taraftan da mevcut
taşeron mevzuatına göre işçileri sendikamıza üye
yapmamız gerekiyor. Henüz yasa çıkmadan, 24
Ocak'ta kampanya başlattık. Kampanyamızdaki
hareketle kısa zamanda bir ilki gerçekleştirdik. Üye
sayımız ocak ayında 53 bindi, temmuz ayında 83
bine ulaştı.”(AA)
narak fabrikaya gönderildiğini belirten Alhat,
erken yağışların zeytinde yağ oranını artırdığını
ve zeytinyağı fiyatının artmasının, üreticinin bir
bölümünün ürünlerini yağlık olarak değerlendirmeye yönelttiğini dile getirdi.
Bu tercihe rağmen salamura kuyularına yeterince sofralık zeytinin bulunduğunu anlatan Alper
Alhat, sofralık zeytindeki fiyat artışının tek sebebinin çiftçinin ürününü "yağlık" olarak değerlendirilmesine bağlanamayacağını ifade etti.
Üreticinin zeytinyağını ortalama 9,5 liradan
sattığına dikkati çeken Alhat, "Üreticiden 9,5
liraya zeytinyağını alanlar, 'piyasa fiyatı 20 lira
olur' demeye başladı. Üreticiden alınan fiyat
belli, ürünü yüzde 100 karla 20 liraya satacaklarına kiloda 3-5 lira karla satsınlar. Herkes daha
uygun kar ederse tüketici de düşük fiyattan ürün
alır."
Türkiye'nin sofralık zeytin ihracatında son yıllarda düzenli bir artış yaşanıyor.
Geçen sezon 137 milyon dolarlık yaklaşık 80
bin ton sofralık zeytin ihracatı yapıldı. İhracatta
siyah zeytin ilk sırada yer aldı.
1 Ekim 2013 ile 30 Eylül 2014 tarihleri arasında 64 bin ton siyah, 15 bin ton ise yeşil zeytin
ihracatı gerçekleşti. İhracat sıralamasında
Romanya, Irak, Bulgaristan, Almanya ve Amerika
ilk 5 sırada yer aldı. (AA)
7
Türkiye, vergi artışında
OECD içinde 2. sırada
PARİS- Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü
(OECD) raporuna göre, 2012-2013 yılları arasında
vergi artışlarında Portekiz ilk sırada yer aldı.
Merkezi Paris'te bulunan OECD'nin 2014 vergi
raporuna göre, 2012 ve 2013 yılları arasında vergilerin gayri safi milli hasılaya oranında yüzde 2,2
artışla Portekiz ilk sırada bulunuyor. Portekiz'i 1,7
artışla Türkiye, yüzde 1,5 artışla Slovakya izledi.
OECD verilerine göre yüzde 1,4 artışla
Danimarka dördüncü sırada, yüzde 1,2 artışla
Finlandiya beşinci sırada geldi.
Vergiler bir önceki yıla oranla Norveç'te yüzde
1,5, Şili'de yüzde 1,2 Yeni Zelanda'da ise yüzde
0,9 düşüş gösterdi. OECD ülkeleri içinde ortalama
olarak vergi yükü 0,4 puan artarak, yüzde 34,1'e
çıkarken, 2013'te vergi gelirlerinin gayri safi milli
hasılaya oranı 21 ülkede artarken, sadece 9'unda
düşüş gösterdi.
2013 verilerine göre vergilerin, gayri safi milli
hasılaya oranının en fazla olduğu ülkeler sıralamasında yüzde 48,6 ile Danimarka ilk sırada,
yüzde 45 ile Fransa ikinci sırada ve yüzde 44,5 ile
Belçika üçüncü sırada yer aldı.
Sıralamanın sonunda ise yüzde 19,7 ile Meksika
yer alırken, yüzde 20,2 ile Şili sondan ikinci, yüzde
24 ile Kore sondan üçüncü oldu.
Türkiye'de ise bu oran 2012 yılında 27,6 iken,
2103 yılında 1,7 puan artışla yüzde 29,3 çıktı.
(AA)
TPAO'nun yatırımları
11 milyar doları, geliri
18 milyar doları buldu
El yapımı yorganlara Bulgaristan ve
Yunanistan’dan gelen turistler ilgi gösteriyor
EDİRNE - SELAHATTİN KAÇURU Edirne'de, çok fazla rağbet görmeyen el
yapımı yorganlara, komşu ülkelerden gelen
turistler ilgi gösteriyor.
Alışveriş yapmak için günübirlik Edirne'ye
Bulgaristan ve Yunanistan'dan gelen turistler, sağlıklı olduğunu düşündükleri yorganları satın alarak ülkelerine götürüyor.
Kentte 25 yıldır yorgancılık yapan
Hüseyin Bıyık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, el yapımı yorganların unutulmaya
yüz tuttuğunu söyledi.
Genellikle genç kızların çeyizinde bulunması için alınan ipek has işlemeli yorgan-
ların büyük emekle, binlerce ilmikle
yapıldığını belirten Bıyık, şöyle konuştu:
"Çok fazla talep olmadığı için eskisi kadar
yorgan üretmiyoruz. Ürünlerimize
Yunanistan ve Bulgaristan'dan daha çok
rağbet var. Turistler bu yorganın sağlıklı
olduğunu yeni öğrendiklerini ve bu yüzden
ilgi gösterdiklerini ifade ediyor. Yün basma
dediğimiz yorganlar romatizma ve vücut
ağrılarına iyi geliyor. Keşke kentte de satabilsek. İlgi görmediği için çırak bulmakta da
zorlanıyoruz."
Bıyık, yorgancılığın unutulmaya yüz
tutmuş meslekler arasına girdiğini
vurguladı.
Kimsenin bu mesleği öğrenmek
istemediğini, gençlerin daha rahat ve farklı
işleri tercih ettiğini dile getiren Bıyık, seri ve
ucuz üretilen yorganlarla da mücadele
edemediklerini aktardı. Bıyık, yün yorganın
sağlık açısından da yararlı olduğunu
belirterek, şunları anlattı:
"El yapımı yorganlarımızda, kuzu ve
koyun yünüyle elyaf ve pamuk kullanıyoruz.
Bu yünler, ipek ve naylon karışımı kumaş
içerisinde saatler ve bazen günler süren
işlemlerden geçirilerek yorgan haline
getiriliyor. Elyaf yorganı 10, pamuklu
yorganı 130, ipek yorganlar ise 150-250 lira
arasında satılıyor." (AA)
Moody's: "Düşük petrol fiyatları
büyüme için pozitif olacak"
LONDRA - Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, düşük petrol fiyatlarının 2015 yılında küresel ekonomik büyüme
için pozitif olacağını açıkladı.
Moody's, internet sitesinden yaptığı açıklamada, petrol ihracınden elde ettikleri gelire
bağımlı olan ve büyük çaplı harcama programlarına devam etmek zorunda kalacak ülkelerin,
düşük petrol fiyatlarına uyum sağlamakta zorluk çekebileceğini belirtirken, "Düşük petrol
fiyatları 2015 yılında küresel ekonomik büyüme
için pozitif olacak" ifadesini kullandı.
Düşük petrol fiyatlarının oluşturacağı pozitif
etkinin ülkeden ülkeye farklılıklar gösterebileceğine işaret eden Moody's, "Petrol fiyatlarının
düşüşü eğer Moody's'in 2015 yılı için baz tahmini olan 80-85 dolar seviyesinin altına
düşerse, petrol ihracı yapan ülkeler için ciddi
zorluklar oluşacaktır" tahmininde bulundu.
Moody's Başekonomisti Lucio Vinhas,
konuya ilişkin, "Her durumda mevcut zorluklara en iyi şekilde karşı durabilecek ülkeler, en
geniş politika esnekliğine, geniş açılı karşı
döngüsel politika araçlarına, dalgalı kur oranlarına ve geniş çaplı döviz rezervlerine sahip
ülkeler olacaktır" değerlendirmesini yaptı.
Moody's açıklamasında, kasım ayında Brent
petrolün 2015 yılındaki varil fiyatına ilişkin tahminini, bu yılın mayıs ayındaki bir önceki tahminine oranla yaklaşık 20 dolar azaltarak 8085 dolar seviyesine çektiğini hatırlattı.
Kamu harcamaları için petrol gelirlerine en
bağımlı durumda olan ülkelerin, fiyat düşüşlerinden gelecek dönemde en olumsuz etkilenecek ülkeler olduğu belirtilen açıklamada,
Rusya ve Venezüella'nın bu kategoride yer
aldığı bildirildi. Moody's, öte yandan mali tamponları nedeniyle Suudi Arabistan'ın petrol
fiyatlarındaki düşüşe daha dayanıklı bir performans sergilemesinin beklendiğini belirterek,
Meksika'nın ise nispeten muhafazakar bütçe
politikası nedeniyle fiyat düşüşlerine daha
dirençli olabileceği değerlendirmesini yaptı.
(AA)
ANKARA- Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı
(TPAO) Genel Müdürü Besim Şişman, TPAO'nun
yatırımlarının 11 milyar doları, gelirinin ise 18 milyar doları bulduğunu bildirdi.
Şişman, TPAO'nun 60. kuruluş yılı etkinlikleri
kapsamında düzenlenen Uluslararası Petrol ve
Doğalgaz Stratejileri Konferansı'nda, TPAO'nun
stratejisi hakkında bilgi verdi.
Son aylarda petrol fiyatında dalgalanmalar, politik problemler, Türkiye'ye yakın bölgelerde olayların yaşandığına işaret eden Şişman, bu
gelişmelerin, ekonomik, sosyal, jeopolitik ve teknik
sorunlara neden olduğunu söyledi.
Şişman, şöyle konuştu:
''Tüm bunlar, bir açıdan bizim için tehdit olabildiği gibi başka bir açıdan yaklaştığımızda tüm
bunları fırsata dönüştürme şansımız olabiliyor.
Dolayısıyla petrol, doğalgaz şirketleri hem teknik
açıdan her türlü operasyona hazır olmaya
çalışırken, hem de içinde bulundukları coğrafyaya
bakarak ülkelerin menfaatleri doğrultusunda
stratejiler geliştirerek bu doğrultuda hareket
etmeleri gerekiyor."
Afrika'da çok iyi fırsatlar olduğunu, TPAO olarak
bu bölgede yoğun çalışma içerisinde olduklarını
dile getiren Şişman, petrol ve doğalgaz endüstrisine ilişkin, şunları söyledi:
"Endüstri yön değiştirme içinde; ankonvansiyonale kayış, doğalgazın ön plana çıkması, derin
denizlerdeki aramalar ciddi yatırımları da
beraberinde getirdi, ve teknoloji değişti. Bu
dönüşümün yatırımcıları nasıl etkileyeceğini göz
önünde bulunduran stratejiler oluşturulması
gerekir."
Petrol fiyatlarının düşük seyretmesinin ülke
ekonomisine katkı yapacağını bildiren Şişman,
maliyeti yüksek ankonvansiyonel petrol ve doğalgaz çıkarma yöntemlerinin petrol fiyatlarından
doğrudan etkileneceğini belirtti.
Türkiye'daki ankonvansionel potansiyelinin yüksek olduğunu da ifade eden Şişman, bu kaynakların üretilebilirliğini görmek için sabırlı olmak
gerektiğini söyledi.
Besim Şişman, günlük petrol üretimi 74 bin varil
olan TPAO'nun daha da büyüyeceğini kaydeden
Şişman, ''Yatırım 11 milyar dolar ve 18 milyar
doların üzerinde geliri olmuş bir petrol şirketiyiz.
Uluslararası şirketlerle rekabet edecek boyuta
gelecek şekilde düşünmemiz gerekiyor. 2023
hedefleri arasında üretim ve rezervleri ikiye katlamak yer alıyor" diye konuştu.
Şişman, Karadeniz'de Shell ile işbirliği içinde 6
kuyu kazdıklarını, bu sayıyı artıracaklarını, ve
üretilebilir rezerv bulana kadar da aramaya devam
edeceklerini söyledi.
"Barbaros Hayrettin Paşa" sismik gemisinin
Akdeniz'de Shell ve Petronas gibi büyük şirketlerle
çalışmaya devam ettiğini ifade eden Şişman, 5-6
ay sonra belirli bir noktaya gelineceğini tahmin
ettiğini dile getirdi. (AA)
8
KÜLTÜR-SANAT
13 Aralık 2014 Cumartesi
KÜLTÜREL
BOYUT
Prof. Dr. Hayrettin İVGİN
[email protected]
SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS VE
ÂŞIKLIK GELENEĞİ ETKİNLİKLERİ
Âşıklık Geleneği, UNESCO tarafından “Somut
Olmayan Kültürel Miras” olarak bundan 4 yıl önce tescil
edildi. Sadece âşıklık geleneği değil; bir geleneksel gölge
oyunu olan Karagöz Sanatı, Nevruz Geleneği, Semah
Geleneği, Meslevi Sema Geleneği, Tören Keşkeği
Geleneği, Meddahlık Geleneği, Mesir Macunu Geleneği,
Kırkpınar Yağlı Güreş Geleneği gibi bazı geleneklerimiz
ve sanatlarımız da dünya somut olmayan kültürel miras
envanterine alındı.
Bu envanterin önemi şudur:
Bundan sonra SOKÜM Envanterine geçen gelenekler
için, ilgili devletler çalışmalarını daha fazla yoğunlaştırarak bu geleneklerin yaşamasına özel çaba gösterecekler,
daha fazla ödenek ayıracaklardır. Hattâ bu geleneklerin
devamını sağlayan yaşayan insanlarını koruyacak, onları
“Yaşayan İnsan Hazinesi” olarak ilân edeceklerdir.
Türkiye, Âşıklık Geleneğini sürdüren iki âşığımızı
“Yaşayan İnsan Hazinesi” olarak ilân etti. Bunlardan birisi
Sanatçı Neşet Ertaş, diğeri Âşık Şeref Taşlıova’dır.
Bunlardan Neşet Ertaş’ı 2012 yılının son aylarında maalesef kaybettik . Şu anda Âşıklık Geleneği içinde “Yaşayan
İnsan Hazinesi” olarak sadece “Âşık Şeref Taşlıova kalmıştır. Ancak onu da Ekim-2014 ayı içinde kaybettik.
Âşıklık Geleneği’nin korunması ve yaşatılması konusunda, ilgili devlet kurum ve kuruluşlarının yeteri kadar
tedbir aldıklarını söylemek maalesef mümkün değildir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı eski yapısı ve mantalitesine
göre, bu sanata bakmaktadır. Halâ gerekli tedbirleri alamamaktadır. Gerçi eskiye göre gelişme olsa da, bu gelişmenin yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Ancak, bazı âşık
derneklerinin ve bazı belediyelerin özel çaba ve gayretlerini görebiliyoruz. Biz biliyoruz ki bu belediyelerin değerli
başkanlarının kişisel gayretleri ile âşık festivalleri, yarışmaları ve bayramı olmaktadır.
Bu belediyelerden birisi de Bursa Yıldırım
Belediyesi’dir. Bakanlığın yapması gereken çalışmaları bu
belediyemiz gerçekleştirmektedir. Bir halk bilimci ve araştırmacı niteliğine sahip Belediye Başkanı Sayın Dr. Özgen
Keskin; dokuz yıldır, Bursa’da “Türkiye Âşıklar ve Şairler
Bayramı” düzenlemektedir. Hem de bayram, başlangıcından bu yana uluslararası nitelikte yapılmaktadır.
9. su yapılan Uluslararası Türkiye Âşıklar ve Şairler
Bayramı, 6-7 Temmuz 2013 tarihlerinde BursaYıldırım’da yapıldı. Bayrama; Türkiye, Azerbaycan,
Kerkük, Gagavuz Özerk Bölgesi, Özbekistan, KKTC,
Romanya, Türkmenistan, Kazakistan ve Kırgızistan’dan
şairler ve âşıklar katıldı. 6 Temmuz 2013 günü şairler ve
âşıklar arasında şiir okuma, türkü, lebdeğmez ve atışma
dallarında yarışmalar da yapıldı. Fotoğraf sergisi açıldı,
halka açık olarak şölenler düzenlendi.
Ben, 6 Temmuz’da yapılan Âşıklar Yarışmasında, jüri
üyesi olarak görev yaptım. Âşıklar arasında yapılan yarışma üç dalda (türkü, atışma ve lebdeğmez) gerçekleştirildi.
Halka ve seyircilere açık yapılan yarışmalar, büyük bir ilgi
ile izlendi.
Âşıklar Yarışması şu şekilde sonuçlandı:
Türkü Dalında
Birinci: Âşık Haşimî Aslıhak (Çorum)
İkinci: Âşık Ahmet Rıza (Irak-Telafer)
Üçüncü: Âşık Devaî (Mersin)
Atışma Dalında
Birinci: Âşık Mürsel Sinan (Kars)
İkinci: Âşık Zafer Kazancı (Erzurum)
Üçüncü: Âşık Yağız Ozan (Bursa)
Lebdeğmez Dalında
Birinci: Âşık Taner Öztürkoğlu (Erzurum)
İkinci: Âşık Ahmet Poyrazoğlu (Van-Erçiş)
Üçüncü: Ozan Nihat (Burdur)
Derece alanların dışında; Âşık Bilâl Ersarı, Âşık
Muhsin Yaralı, Âşık Hüseyin Sümmanoğlu, Âşık
Ebubekir Zamanî, Âşık Yılmaz Pala, Âşık Kelamoğlu,
Turgay Mutlu, Rasim Saraç, Özkan Hüseyin, Metin
Çetinkaya, Ali Serhatî gibi âşıklar da etkinliğe katıldılar.
Etkinliğin Onur Konuğu olarak Âşık Şeref Taşlıova da
bulunuyordu.
Bu uluslararası etkinlik içinde Şairler Şöleni de gerçekleştirildi. Tam 24 şairin katıldığı etkinliğe; Ekber Qoşalı
(Azerbaycan), Seher Ahmet (Azerbaycan), Güllü Karanfil
(Gagauz Yeri Özerk Bölgesi), Ecrin Lidia Cherieliue
(Romanya), Hasiyet Rüstemova (Özbekistan), Vahdettin
Işıldak, Mustafa Berçin, Sergül Vural, Nedim Uçar,
Mustafa Firengiz, Ayşe Paslanmaz, Abdullah Sataoğlu,
İsmet Bora Binatlı gibi şairler katılmışlardır.
Koruma altına alınan ve somut olmayan kültür miras
envanterin de yer alan âşıklık geleneğinin korunması,
yaşatılması, devamı ve tanıtılması konusunda yapılan
önemli bir etkinliği geride bıraktık. Bu etkinliği aralıksız
dokuz yıldır devam ettirmiş olan Bursa-Yıldırım
Belediyesinin eski değerli Başkanı Dr. Özgen Keskin’i
kutluyoruz.
2014 yılı içinde yapılan mahalli İdare Seçimlerinde Dr.
Özgen Keskin aday gösterilmedi. Başka bir AKP’li
Belediye Başkanı oldu. Ama bu etkinlikler de son buldu.
YouTube'da 2014'te en çok
izlenen videolar belli oldu
İSTANBUL - Türkiye'de ve dünyada 2014'te
YouTube'a damgasını vuran videolar, kanallar ve
anlar "YouTube Rewind" başlığı altında toplandı.
Bu yıla yıla damga vuran insanları ve anları kutlamak amacıyla hazırlanan "Rewind" videosu,
Japonya, Almanya, İsrail, Meksika, Fransa'nın da
aralarında bulunduğu dünyanın pek çok yerinden
katılımla ortaya çıktı. Bu 10 video toplamda yüz
milyonlarca içerik takip eden kişi tarafından
görüntülenirken, kümülatif olarak 21 milyon aboneye ulaştı.
YouTube'da Türkiye'de en çok izlenen müzik
videosu, İrem Derici'nin "Kalbimin Tek Sahibine"
parçası oldu. Türkiye'de en çok izlenen müzik
videoları şöyle: "Gülşen feat. Murat Boz - İltimas,
Doğukan Manço feat. Tuğba Yurt - Sakin Ol,
Sinan Akçıl - Tabi Tabi, Gökhan Türkmen - Çatı
Katı (Official Video), Demet Akalın - İlahi Adalet,
Ravi İncigöz feat. Mustafa Ceceli - Şeker, Nazan
Öncel feat. Tarkan - Hadi O Zaman, Ayse Hatun
Onal - Çak Bir Selam, Sıla - Yabancı."
Türkiye'de en çok sırasıyla "Yanarım - Karlos
Yaren, Recep İvedik 4 Fragmanı, Shez Long Sağlam Yatcan - Lassa, Pepee Şarkıları - 13
Şarkı Bir Arada - Düşyeri, Göğsündeki armayla
hep daha yükseklere! - Türk Hava Yolları, Kenan
Doğulu'dan Potanın Perilerine Sürpriz! - Garanti,
İlyas Yalçıntaş - İncir Performansı - X Factor Star
Işığı, Ali Babanın Çiftliği - Çocuk Şarkısı - Sevimli
Dostlar Çocuk Şarkıları, Güldür Güldür Hunharca
Gülen Adam Show, Nil Karaibrahimgil Kanatlarım Var Ruhumda- Medcezir" videoları
izlendi. (AA)
Gazzeli ressamlar
savaşı resmediyor
İsrail'in Gazze'ye saldırılarından etkilenen Filistinli ressamlar, bunu tablolarına da yansıtıyor.
GAZZE - İsrail'in son saldırılarının ardından
yaklaşık 3 ay geçmesine rağmen bombardımanın
tahribatı bütün alanlarda görülüyor. Olayların tesiri
altında kalan ressamlar da farklı tablolar yapmak
istemelerine rağmen "savaş ve geride bıraktıkları"ndan başka bir şeyi çizemediklerini dile getiriyor.
Gazzeli ressam Diyana el-Husari (27), AA
muhabirine yaptığı açıklamada, "ne kadar istese
de" kendisini savaşı ve tahribatını çizmekten alıkoyamadığını söyledi.
Evinin bir odasını resim resim atölyesine çeviren Husari, "Tablolarımda savaşın etkilerini ve
Gazze'de yaşadıklarımızı çizmekten ne kadar
kaçsam da yapamıyorum. Bu benim hayatımın
bir parçası" dedi.
Saldırılarda çok zor günler geçirdiklerini,
bunun psikolojisini etkilediğini vurgulayan Husari,
"Tablolarımın hepsinin Gazze'deki ölümleri, yıkımı
ve enkazı anlattığını fark ediyorum" diye konuştu.
İsrail saldırılarında büyük bir bölümü yıkılan
evinin enkazını resmeden sanatçı Ali eş-Şeyh
Ahmed de savaşın psikolojisini ciddi ölçüde etkilediğini vurgulayarak, "Evimi kaybettiğim için çok
üzgünüm. Tablolarımın çoğu da enkaz altında
kaldı" ifadelerini kullandı.
Yaşadıklarını en iyi şekilde yansıttığı için artık
tablolarında siyah ve gri renklerini çoğunlukla k ullandığını aktaran Ahmed, "Özgün tablolar ortaya
koymak için iç huzura sahip olmak gerekiyor.
Ama bulunduğumuz şartlarda bu mümkün görünmüyor" şeklinde konuştu.
Ressam Emel Aşur da gerçekleri uluslararası
kamuoyuna yansıtmak için üzerine düşeni yaparak, dünyaya mesaj gönderdiğini dile getirdi.
Sosyal medyada Filistinli olduğunu öğrenen
yabancıların kendisinden "Filistin davasını" anlatan tablolar i stediklerini belirten Aşur, şunları söyledi:
"Izdırap dolu hayatımdan kopup farklı resimler
yapmak istiyorum. Tablolarım güzel yaşamı anlat-
sın, canlı renkler kullanayım istiyorum ama olmuyor. Sonunda bu acının beni kontrol altına aldığını, tablolarımın acıları konuştuğunu görüyorum."
İsrail, yıllardır abluka altında tuttuğu Gazze'ye,
7 Temmuz'da saldırı başlatmış, 26 Ağustos'ta
varılan ateşkesle s aldırılarına son vermişti.
Saldırılarda 2 bin 158 kişi hayatını kaybetmiş, 11
binden fazla kişi yaralanmıştı. Söz konusu saldırılarda binlerce yapı tamamen yıkılırken, on binlerce bina da zarar görmüştü. (AA)
Prof. Dr Öbek: "Mevlana, aslının
Türk olduğunu söylemiş"
EDİRNE - Trakya Üniversitesi (TÜ) Edebiyat
Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Öbek,
Mevlana'nın aslının Türk olduğunu söylediğini
savundu.
Öbek, TÜ ve İran'ın İstanbul
Başkonsolosluğunca merkez kütüphanede
düzenlenen "Fars Şiiri" konulu panelde bir katılımcının, "Mevlana'nın Fars şairi olarak nitelendirilmesi doğru mudur" sorusunu yanıtladı.
Mevlana'nın Türk, Kürt ya da Arap olmasının
önemi olmadığını belirten Öbek, şöyle konuştu:
"Mesela Türkiye'de şu anda Türk dışında
başka unsurlar var mıdır, vardır. Avrupa'da da
Arabistan'da da bu vardır. Mevlana'nın rubailerinde Türklüğüne ilişk in kelimeler vardır. Mevlana
aslının Türk olduğunu söylemiş. Şu tartışılır,
Mevlana'nın aslen Türk olmadığı iddia edilemez.
Rubailerinde ve kaynaklarda bu vardır. Hiçbir
İranlı, hiç kimse bu tezi çürütemez ama şunu
söyleyelim Mevlana Türk olduğu için seviliyor
değildir. Mevlana Farsça yazdığı için de seviliyor
değildir. Mevlana içerik bakımından Mevlana'dır,
üslup bakımından Mevlana'dır."
Öbek, Farsça'nın Arapça'ya nazaran
Türkçe'ye daha çok benzediğini söyledi.
Türkçe, Arapça ve Farsça'nın hiçbir ortak dil
ailesine mensup olmadığını belirten Öbek, şöyle
devam etti:
"Türkçe, Ural - Altay'dır, Farsça Hint Avrupa'dır ve Arapça Sabihan'dır. Kültür ve edebiyat dili olarak Türkler bu dile aşinadırlar.
Kurulan devletlerde bu dil üst bürokrasiyi temsil
ettiği için o dönemde biliniyordu. Orduda bu dil
farklı bir şekilde değerlendirilebilir. Ordu dilinde
Farsça'nın bir hakimiyetinin olduğunu söyleyemeyiz. Bu da engin derin Türk politikasının izidir."
Öbek, Farsça'nın Türkler ve batılılar tarafından
şiir dili olarak estetik bulunduğunu ve pek çok
şairin de bu dili kullandığını aktardı.
Yazışma ve saray dilinde Farsça'nın Türkler
tarafından kullanıldığının tespit edilmesi gerektiğini aktaran Öbek, "Tarihte böyl e balonlarda şişirilmiştir. Tabirimi mazur karşılayın. Karamanoğlu
Mehmet Bey'in, Türkçe'yi ilk onun başlattığı gibi.
Aslında bu gerçek dışı bir şeydir. Türkçe'nin
resmi dil olarak ilk kurumsallaştığı devlet şuurlu
bir şekilde Osmanlı Devleti'dir" diye konuştu.
Öbek, son zamanlardaki Osmanlıca tartışmalarının gereksiz ve boş olduğunu öne sürdü.
İran'ın İstanbul Başkonsolosu Mohsen
Mortazaeifar ve öğren cilerin katıldığı panelde,
Prof. Dr. Kavass Hasanli, Prof. Dr. Recep
Duymaz, Prof. Dr. Mehmet Atalay, Prof. Dr. Ali
Güleryüz ve Araştırma Görevlisi Serpil Koç
Konuksever birer sunum yaptı. (AA)
kadar sınırsız olduğunu anlıyor ve aşkın dikeninHasrete alışmak yoktur; öle
öle özlemi kabullenmek vardır
den, elemin karabulutlarından aydınlığı sağıyor
hayatta ve susabilmek, beklekalbim.
menin çaresidir aşkta.
Böyle zamanlarda incitmemenin değil, incinHasreti kabullenmek hüznün memenin önemini kavrıyor ruh, şükür ve dualardalgakıranı ve mutluluğun
la asl olanın sonsuzluk olduğuna iman ediyor
anahtarı olan sabır, tevekkül
gönül.
dağının ardında saklı.
HAYATA VE AŞKA DAİR
Yazdıklarımla veya söylediklerimle tamamen
Bilirim bilmesine de anlaşı- anlaşılmasam da, hayatın ve ölümün içindeki
lamayacağımı, yine de kendimi güzelliği seyran edebilmenin mutluluğunda seranlatmak için beyhude yere çır- mest kalbim.
pınır dururum. Oysaki susabilGörebildiğimizi yazmak, hissedebildiğimizi
mek ve tahammül gösterebilanlatmaya çalışmak olmalı derdimiz ve gayemiz.
mek olumsuzluklara, kalbi
Ruhun ölümsüzlüğü mutlak, hasretin varlığı
sükûtun cevherinde yoğurur ve
gerçek
lakin özlemin dikenlerinden derebilirsek
HAYATIN GÖKKUŞAĞI AŞKTIR
ruhu kemâle erdirir her nefeste.
gülleri ve sermayemizin gönül olduğunu unutGönlümüzden sadır olan
madan yaşayabilirsek aşkı ancak o zaman sergüHasreti kabullenmek hüznün dalgakıranı ve
duaların göğe değişi, şükürden mürekkep solukzeştimizi anlatabiliriz.
mutluluğun anahtarı.
ların hazzı ve bir nefeslik ömrün sonsuzluktan
Bu yüzden sükûtun kucağında şükreder ruhum
Hepimizin hayat tarlasında büyüyen çiçeğin
önceki durağı değil mi dünya? Bir gün bitmeyeve gerçeğin gerçeği mahşere tevekkülle koşar
adı ıstırap, sizinkilerden farklı benim özlemim.
cek mi gördüğümüz bu rüya?
kalp yurdum.
Bire bin verip hüzün sarmaşığına bağlasa da beni
Sevebilmektir asıl güzellik
kalbim, inancım sonsuz aşka. Ölümü özleyişim
ve yaratılmış olanı Yaradan’dan
GÜNÜN ŞİİRİ
bundan, ölümü bekleyişim durmaksızın yağan
ötürü sevmektir asl olan. Aşkta
hüzün yağmurlarından.
teslimiyet ve huzur bu gerçekte
Sende sonsuzluğu görmek düşe dalmak ne güzel,
Biliyorum hayatın gökkuşağı aşk ve dualarımız- gizli.
Şiirler, divanlar, gazeller aradan gayrı sahip olduğumuz bir şey yok bu hayatta
Bakışından büyülenmiş baka kalmak ne güzel.
sında gezinirken gönlüm ne
ve bunun idrakinde olmak bile nimettir kula.
MEHMET NURİ
PARMAKSIZ
YAŞAM-ÇEVRE
BULMACA
13 Aralık 2014 Cumartesi
Okuma yazma öğrenmek
için engel tanımadılar
Mardin'de çok
sayıda kadın
çeşitli gerekçelerle yarım bıraktıkları okuma yazma
heveslerini
düzenlenen kurslara katılarak
gideriyor.
MARDİN - Mardin'de çok sayıda
kadın çeşitli gerekçelerle yarım bıraktıkları okuma yazma heveslerini düzenlenen
kurslara katılarak gideriyor.
GAP Medrese Gül Çok Amaçlı Toplum
Merkezi'nde (ÇATOM) düzenlenen 1. ve
2. kademe okuma yazma kursuna katılan kimi gelin kaynana, kimi torun sahibi,
kimi de elti 50 yaşın üstünde kadınlar
okuma yazma öğrenebilmenin mutluluğunu yaşıyor.
İleri yaşlarına, çocuk ve torun sahibi
olmalarına, ailelerinin engellemelerine ve
çevrenin tepkisine aldırmadan kursa
katılan kadınlar öğrenmenin önünde
engel tanımayarak herkese de örnek oluyor.
Bedia Eryıldız (65) AA muhabirine
Arapça yaptığı açıklamada, kız çocuklarının okutulmaması nedeniyle okuma
yazma öğrenemediğini ancak aradan
geçen yıllara, çocuk ve torun sahibi
olmasına rağmen okuma isteğinin hiç
geçmediğini söyledi.
Bu nedenle kursa kayıt yaptırarak
okuma yazma öğrenmeyi düşündüğünü
anlatan Eryıldız, yalnız kursa gelemeyeceği için gelinini de kursa katılmaya ikna
ettiğini belirtti.
Eryıldız, yıllarca okuma yazma bilmediği için büyük sıkıntı çektiğini ifade ederek, "Okuma yazma öğrenmek istiyordum. Gelinimi de ikna ederek temel
okuma yazma eğitimi almak için bu
kursa katıldık. Bu eğitim ile yaşadığım
zorlukların üstesinden geleceğime inanıyorum" dedi.
Eryıldız'ın gelini Hicran Eryıldız ise
kayınvalidesinin isteği ile kursa geldiğini
söyledi.
Okuma yazmayı az da olsa bildiğini
ancak kursa katılarak diploma almak
istediğini dile getiren Eryıldız,
"Kayınvalidem, 'Kursa katılalım' dediğinde önceleri çekindim. Sonra kursa geldik. Bu eğitimi tamamladıktan sonra
açıköğretim ile orta ve lise diplomamı da
alıp bir işe girmeyi hedefliyorum" şeklin-
Sebze ve meyvenin
"hal"inden kadınlar anlıyor
BURSA - Bursa Kent Hali'nde
"ekmek parası" için çalışan kadınlar,
çocuklarının geçimini sağlayabilmek
için pazar hariç her gece saat
05.00'te işe gelip öğleye kadar mesai
yapıyor.
Halde çalışan kadınlar, kentte
insanların çoğu derin uykuda iken
mesaiye başlamak için evlerinden
çıkıp yola koyuluyor.
Bazen sıfırın altına düşen, kimi
zaman da bunaltıcı derecede sıcak
olan havalarda, gecenin zifiri karanlığında Kent Hali'nin yolunu tutan
kadınlar, hemcinslerinin evde işe
giden eşlerine, okula giden çocuklarına kahvaltı hazırlamak için uyandığı
dakikalarda mesailerinin önemli bölümünü bitiriyor.
Ağırlıklı olarak soğan ve patates
toptancılığı yapan komisyoncularda
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
1
2
3
4
5
6
çalışan kadınlar, günde 40-50 ton
sebze ve meyveyi elden geçirip ayıklıyor. Kadın işçilerin, hafta tatili olan
pazar günleri dışında saat 05.00'te
başlayan mesaisi öğleye kadar sürüyor.
Ayıklanan, kasalara doldurulan
ürünler, market rafları, pazar tezgahları ve manav dükkanlarında sabahın
erken saatlerinde yerlerini alıyor.
(AA)
7
8
9
10
de konuştu.
4 çocuk, 2 torun sahibi Nahide
Gülincihan da büyük bir hevesle katıldığı
kursta önceleri zorluk çekse de okuma
yazmayı yavaş yavaş kavradığını söyledi.
Gülincihan, gençliğinde okumanın önemini bilmediğini, bu nedenle okumak
istemediğini ifade ederek, "Evlendim.
Çocuklarımı büyüttüm. Torun sahibiyim
ve şimdi okumayı çok istiyorum. Okuma
yazma öğrenerek kimseye ihtiyaç duymadan işlerimi görmek istiyorum" diye
konuştu.
51 yaşındaki Sevim Günger de okuma
yazmayı öğrendiği için çok mutlu olduğunu dile getirerek, adını dahi yazmayı
bilmezken artık okuma yazma konusunda hiçbir sıkıntısının kalmadığını kaydetti.
Boş zamanlarında kitap okumak istediğine işaret eden Günger, "Allah devletimizden razı olsun. Okumanın yaşı yokmuş" dedi.
4 çocuk annesi Zehra Büyük ise, çeşitli
gerekçelerle zamanında okutulmadığını
ancak şimdi eşinin desteğiyle okuma
yazma öğrendiğini vurguladı.
ÇATOM Sorumlusu Dilek Sanavu,
düzenledikleri 1. ve 2. kademe okuma
yazma kursuna kadınların yoğun ilgisinin
kendilerini mutlu ettiğini söyledi.
Kursa katılımı sağlamak için ev ziyaretleri gerçekleştirdiklerini belirten Sanavu,
bu ziyaretlerde her yaştan kadına okumanın önemini anlattıklarını ifade etti.
Sanavu, diğer aile bireyleriyle görüşüp
ikna ederek kadınların kursa katılmalarını
sağladıklarını aktararak, bu sayede 1865 yaş arası çok sayıda kadının eğitim
imkanından faydalandığını vurguladı.
Verilen eğitimlerin çok yararlı olduğunu
dile getiren Sanavu, aldıkları eğitimle
kadınların yaşam kalitesinin de yükseldiğini anlattı.
Kursta eğitim veren emekli sınıf öğretmeni Hamdiye Can da öğrencilerinin
çoğunun kendisi ile yaşıt olduğunu söyledi.
Bu sayede öğrencileri ile ilişkilerinin iyi
olduğunu dile getiren Can, öğrenmede
yaşın önemli olmadığını gösteren kursiyerlerin yaşıtlarına olduğu kadar gençlere
de örnek teşkil ettiğini sözlerine ekledi.
(AA)
BULMACA
Soldan sağa:
1. Kalçanın iki tarafında bulunan sinir ve bu sinirlerin ağrılı hastalığı. –
Kalsiyumun simgesi. 2. Sonsuza kadar, sürgit. 3. Nazım Hikmet’in soyadı. –
Kral karısı, kraliçe. 4. Yarı memnunluk anlatan bir ünlem. – Bolluk, gürlük,
verim. 5. Geçimsizlik, anlaşmazlık, arabozuculuk. – Otlak. 6. Matem. –
Parlak kırmızı renkte değerli bir taş. 7. Bitmemiş, eksik, tamamlanmamış. 8.
Tayin. – Gerçekleştirilmesi zamana bağlı istek. 9. Şehzadelerin özel eğitmenleri. – Hitit. 10. Sızlanma, sızıltı, yakınma. 11. Lezzet. – Ayakkabıların
dayanıklılığını arttırmak için altına çakılan iribaşlı çivi. 12. Sonsuz, ölümsüz,
bengi. – Sosyolojide bir kabile veya boyun bölündüğü bölümlerden her biri.
13. Radyumun simgesi. – Isparta ilinin bir ilçesi. 14. Kuranda bir sure. –
Müşkülpesent. 15. Mikroskop camı. – Kabaca evet. 16. Mitoloji. – Bir yağış
türü. 17. Yasaklama, yasak etme. – Yüz, çehre. 18. Rütbesiz asker. – Yapı. –
Suçu bağışlama. 19. Avrupa’da bir başkent. – Tanrıtanımaz, dinsiz. 20.
Sözlerinin bütünü veya çoğu şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseri. –
Hamız.
Yukarıdan aşağıya:
1. Canavar düdüğü. – Cilve, işve. – Kars yöresinde oynanan bir halk oyunu.
2. Tanrı bilimi. – Üç aylardan ikincisi. – Çölde uzaktan su gibi görünen ışık
yanılması, ılgın, pusarık. 3. Japonya’nın para birimi. – Alın yazısı, yazgı,
kader. – Saha, meydan. – Bir cetvel türü. 4. Bir renk. – Derece, aşama, kerte,
evre. – Güvey. – Bir sayı. 5. Ahırdaki gübreyi dışarı atmak için kullanılan
kapaklı veya kapaksız delik, pencere. – Bakırtaşı. – Olta ipi. 6. Avrupa’da
büyük bir yarımada. – Güney Afrika’nın plaka işareti. – Avuç içi. – Gümüş
balığı. 7. Lahana. – Kuzu sesi. – Dağ kırlangıcı,
keçisağan. – Arapçada su. 8. Cüzi, kısmi. – Metin
olma, dayanıklılık. – Kiloamperin simgesi. –
ÇÖZÜMÜ
İskambilde birli. 9. Ermiş kimselerin gösterdiklerine
BUGÜN
inanılan, doğaüstü davranış veya durum. – Eski
11. SAYFADA
dilde güzel koku. – İstikbal, gelecek. 10. Metal
olmayan elementler. – İçinde diri balık saklanan
denizden ayrılmış havuz. – Zariflik.
Hazırlayan: Ercan BoSTANCıoĞlu
9
TÜRKÇE BAKIŞ
Prof. Dr. Nurullah Çetin
[email protected]
İÇE DÖNÜK MİLLİYETÇİLİK, ASIL ŞİMDİ!...
Son zamanlarda iyi niyetli olduğundan şüphe etmediğim bazı arkadaşlar,
anlaşılması, izahı güç, bazı kötü
niyetlilerin istismarına açık, garip laflar etmeye başladılar. Mesela Ahmet
Ünal bir yazısında şöyle diyor:
“Ben milliyetçiliğin istikametinin
ülke içine değil, dışarıya yönelmesine
inananlardanım.
Yüzde 99’u Türk ve Müslüman
kabul edilen Anadolu insanı, vatanında kime karşı milliyetçilik yahut
İslamcılık yapacak! Korkularımızı
yenmeli, öz yurdumuzda garip olduğumuz psikolojisini artık aşmalıyız.
Kendi ülkemizde kimse bize azınlık
muamelesini reva göremez. Ülkümüz
bize ait değerleri bayraklaştırarak
yurtdışında dalgalandırabilmek olmalıdır. Medeniyet projelerimizle gündeme gelmeliyiz. Ufuk çizgimiz Sevr
korkusu altında oylanan Misak-ı
Millî’nin dar kalıpları ile sınırlanmamalıdır.
Gençlerin heyecanını yurt içinde
küçük hedeflere yönlendirenler yayılır. Ülkücü gençleri Kazakistan’da
Türk tarihi ve Türkçe üzerine lisansüstü çalışma yaparken görmek emelimdir. İslamcıları Akdeniz kıyılarındaki bütün Müslüman ülkelerde akademik araştırmalar yaparken izlemek
hayalimdir.
Solcu gençler ise eski Sovyetler ve
Çin’i âdeta baştan sona kuşatmalıydılar.
Ülkesine, diline, ırkına, dinine hizmet uzun boylu ve projeli çalışmalar
gerektirir. Günübirlik tepkiler, temelsiz görüşlerle idealist olunmaz.
Gençliğin hayat ateşinin seviyesini
ayarlamazsanız ya piştiği kabı taşırır
ve kendi alevini söndürür ya da
“Kırk yıl oldu, kaynatırım kaynamaz”
diyerek dövünürsünüz. Felaket senaryolarına ancak ideallerini kaybeden,
davasına ve milletine güvenmeyenler
teslim olur.”
Ahmet Ünal’ın bu içe dönük, dışa
dönük milliyetçilik meselesini Prof.
Dr. Turan Güven, daha önce bir yazısında dile getirmişti. Şöyle demişti:
“Dağılan imparatorluğumuzun her
coğrafyasından göçler alan
Anadolu’da, içe dönük bir milliyetçiliğin hiçbir siyasi geleceği yoktur.
Ancak, yenik düşmüş bir medeniyetin
çocukları olarak, topyekün dışa
dönük bir milliyetçiliğe ihtiyacımız
olduğunu da vurgulamak isterim.”
Avrupa Birliği ve Amerika himayesinde ve onların yerli işbirlikçilerinin
güdümünde etnik bölücü siyasetin
iyice arttığı, etnik temele dayalı kavmiyetçiliğin demokrasi adına kutsanıp; kültürel, hukukî, siyasi birliktelik
olan millet birliğinin yani milliyetçiliğin tamamen kavram kargaşasıyla
ırkçılık olarak sunulduğu bu vasatta,
Ahmet Ünal ve Turan Güven gibi
arkadaşların böylesi bir söylemi, iyi
niyetli bile olsa Türk milletini tasfiye
amacındaki liberal faşistlerin ve ırkçı
kavmiyetçi Kürtçülerin işine gelir.
Bu arkadaşların hassasiyeti milliyetçiliğin ırkçılık, mafyacılık, kavga
gürültü ve dine önem vermemek olarak algılanması ise, bu konuda kimsenin bir itirazı yok. Zaten kimse milliyetçiliği böyle algılamıyor. Milyonda
bir böyle algılayan varsa da bunlar
milliyetçiliği bağlamaz.
Şimdi tamamen samimi olduğuna
inanalım diyeceğimiz bu arkadaşların
zihniyet yapısına ve bu söylemin
nereye varacağına bir bakalım.
Milliyetçilik, bir defa dışarıdan
ziyade içeriye lazımdır. Dışarıya milliyetçilik olmaz. Dışarıya karşı millet
olunur. Dışarıda millet temsil edilir.
Milliyetçilik, bir millete mensup olma
şuurudur. Biz Türk’üz, Türk milletine
mensubuz. Milletimizin sahip olduğu
maddi ve manevi değerleri öğrenmemiz, korumamız ve geliştirmemiz
milliyetçiliktir. Milliyetçilik, Türk
milletini yüceltmektir, sorunlarına
çare bulmak, bütün imkânlarını daha
da geliştirmektir. Milliyetçilik, aynı
millete mensup olmanın gururunun,
sorumluluğunun, hak ve vazifelerinin
idrakini taşımaktır.
Bir insanda milliyetçilik ruh ve
şuuru yoksa onun milletine hizmet
etmek gibi bir amacı da olmaz.
Meseleye bu açıdan bakarsak
İngilize, Almana, Afrikalıya Türk
milliyetçiliği yapılmaz. Türk milliyetçiliği, Türk milletine yapılır.
Milliyetçilik, Türk’e Türklüğünü,
millî kimliğini hatırlatmak, tarihiyle,
ecdadıyla, medeniyetiyle, diniyle
övünme şuuru vermektir. Yani milliyetçiliğin istikameti zaten içe dönüktür.
Emperyalistlerin bize dönük olarak
uyguladıkları zihinsel emperyalizm
projelerinin temelini Türk’e
Türklüğünü unutturmak, Türk’e Türk
düşmanlığı propagandası yapmak
yani Türk’ü mankurtlaştırmak oluşturur. Türk, Türk milliyet ruh ve şuurunu unutursa ne idüğü belirsiz kozmopolit bir çamur havuzunda yüzdürülürse kolayca güdülebilir, kolayca
sömürülebilir; hatta kolayca yok edilebilir.
Tanzimat sonrası süreçte özellikle
İngilizler, bizi “medeniyet enternasyonalizmi” içinde, 1917 sonrası
süreçte Komünistler komünizm enternasyonalizmi içinde Türk milliyet ruh
ve şuurunu yok etmeye ve bizi bu
yolla kolayca sömürülebilir ve yedeğe
alınabilir hâle getirmeye çalıştılar.
Şimdilerde de Amerika, bizi globalizm enternasyonalizmi içinde iğdiş
etmeye çalışıyor. Amerika’da içe
dönük milliyetçilik, yüzde doksanlarda seyrediyor ama öbür taraftan bize
milliyetçi olmayın diye emir veriyor.
Dışarıdan emperyalist devlet ve
milletlerin Türk’e dönük bu mankurtlaştırma, milliyetsizleştirme, kozmopolitizm içinde kişiliksizleştirme projelerini anlayabiliriz de içerden bu
tezgâha bilerek ya da bilmeyerek
düşen arkadaşları bir türlü anlayamıyorum.
Bir zamanlar Çetin Altan adlı bir
vatandaş, gazete yazılarında, milliyetçi tavır içinde olanları, sanki kötü bir
şey yapıyorlarmış gibi sürekli Türk’e
Türk propagandası yapmakla suçlar,
alaycı bir ifade kullanırdı. Çetin Altan
gibi dönemine göre sosyalist, dönemine göre liberal; ama her dönem
milliyet karşıtı olabilenleri anlayabiliyorum.
Onların Batıya olan aşırı sempatilerini, bazen Marksizmin, sosyalizmin
bazen liberalizmin sözcüsü olmalarını, bu kanaldan Türk’ün Türklük
ruhunu yok etme çalışmalarını anlayabiliyorum. Ama Müslüman ve Türk
olduğunu söyleyen arkadaşları anlayamıyorum. Aşırı din hassasiyetleri
elbette takdire şayan, ama milliyet
ruhunu yok edecek bir tavır da affedilecek bir şey değil. Milliyet ruhu yok
edildiği takdirde Türk’ün bu coğrafyada barınması mümkün değildir.
(DEVAM EDECEK)
Arıcılığa destek için 227
bal ormanı kuruldu
ANKARA - Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu, Orman
Genel Müdürlüğü uygulamaya koyduğu Bal Ormanları Eylem Planı
kapsamında bugüne kadar 227 bal
ormanı kurulduğunu belirterek,
Türkiye'nin verilen destekler sayesinde bal üretiminde dünyada 2.
sıraya yükseldiğini kaydetti.
Eroğlu, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, Türkiye'nin bal üretim
miktarı ile kovan başına düşen bal
verimini artırmak ve arıcılık sektörünü desteklemek amacıyla Bal
Ormanları Projesi'ni hayata geçirdiklerini hatırlattı.
Veysel Eroğlu, "2008 yılından bu
yana 28 bin 910 hektar sahada
227 adet bal ormanı tesis ettik.
Ülkemizi son 10 yılda dünya bal
üretiminde 6. sıradan 2. sıraya yükselttik. Ayrıca, 2017 yılının sonuna
kadar toplam 34 bin 790 hektarlık
alanda bal ormanı tesis etmeyi
hedefliyoruz" ifadesini kullandı.
Ormanlarda tamamen organik
bal üretmek amacıyla bal ormanları
kurduklarını vurgulayan Eroğlu,
şunları paylaştı:
"Bu çok önemli, arıcılar bilir.
Eskiden arıcılar ormana sokulmuyordu. 2007 yılında bana arıcılar
geldi. Dediler ki, 'ormanlara biz
giremiyoruz'. 'Nasıl giremiyorsunuz' deyince, meğer ormanlara
hayvanlar giremez diye bir kanun
varmış. Neticede arı da bir hayvan
ve bu sebeple ormanlara arıları
sokmuyorlarmış, ben de güldüm.
Arılar orman için faydalı. Bu
sebeple 16 sayfalık genelge ile bal
ormanları kurulması talimatını verdik. Hatta bal ormanları için özel
bir düzenleme yaptık. Bu Türkiye
için çok faydalı oldu. Türkiye bal
üretiminde 6. sırada iken çıkardığımız yönetmelikle ülkemizi bal üretiminde 2. sıraya yükselttik. Bu ekonomik olarak bir kazanç sağladı."
(AA)
10
13 Aralık 2014 Cumartesi
SAĞLIK
Fındık kabuğu kanser
hastalarına şifa olacak
Düzce Üniversitesi (DÜ) öncülüğünde 5 yıldır sürdürülen projeyle fındık kabuklarında doğal olarak bulunan kemoterapi ilaçlarının etken maddesi paklitakselin yerli ilaç sanayisine ve ekonomiye kazandırılması hedefleniyor.
Her yıl yaklaşık 250 bin tonun
değerlendirilmesi anlamında çok
DÜZCE - DÜ Fen Edebiyat
üzerinde sert kabuk ve 500 bin
Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim
güzel örnektir. Bu ilaç, 1960'lı yılların
tonun üzerinde 'çotanak' denilen,
Üyesi Prof. Dr. Halil İbrahim Uğraş
başında ABD'de porsuk dediğimiz
yumuşak kabuk atığının ortaya çıktı- ağacın kabuğundan elde edilmiş.
AA muhabirine yaptığı açıklamada,
ğını vurgulayan Uğraş, bunlardan
fındığın ülkenin en önemli tarımsal
Fındık kabuğunda bulunması da
ihraç ürünlerinden olduğunu, kavrul- yakıt olarak yararlanıldığını aktardı.
bizim için ders niteliğinde çünkü bir
muş fındıkla yıllık 1,5 milyar dolar
Prof. Dr. Uğraş, çalışmalara ilişkin bilim adamı fındığın bazı yemişler
ihracat geliri sağlandığını söyledi.
şu bilgileri verdi:
gibi bazı hastalıklara yakalanmadığıKazançlı ürün olmasına rağmen,
"Çalışmaları üç temel kısma ayır- nı görüp, sebebini araştırırken bu
fındığın üzerinde az çalışma yapıldı- dık. Birincisi, fındıkta makro seviyemaddenin varlığını tespit ediyor. Yani
ğını gördüklerini anlatan Uğraş,
de bulunan bu maddenin fizibilite
fındık kabukları bu maddeyi savun"Gerek fındığın kendisi, gerekse
çalışmasını yaparak, ülkemiz sanayima aracı olarak üretmekte. Miktarı
atıklarıyla ilgili çalışmalar ne yazık ki sine yatırım olarak kazandırılması.
az miktarda. 2000 yılının başlangıBu konuda Sanayi Bakanlığı'na pro- da porsuk ağacındakilere nazaran
daha az."
cında ABD'de yapılan çalışmada fın- jemizi sunduk. İkinci kısımda ise
Bin ton fındık kabuğunda 4 ila 5
dığın sert kabuğunda ve daha sonra bizim için önemli ham madde kaynakilogram paklitaksel bulunduğunu
yapılan çalışmada yumuşak kabuğı olduğundan dolayı daha kolay
hesapladıklarını anlatan Uğraş, sözğunda bazı kanser hastalıklarında
yollardan saflaştırılması ile ilgili
lerini şöyle tamamladı:
kemoterapi ilacı olarak kullanılan,
temel bilim çalışmalarımızı da
'paklitaksel' dediğimiz maddeye
"Beş yıldır ülkemizin fındık yetiTÜBİTAK'a sunduk. Fındık kabuğunrastlandı. 2005'te de fındık araştırma dan ülkemizde yakıt olarak yararlaşen bütün bölgelerinden numuneler
grubunun başka çalışma grubuna
nılmakta. Oysa bu çalışmalarda kan- aldık. Bu numuneleri inceliyoruz ve
yaptırdığı araş- ser ilacının bulunması, fındık kabumadde olarak hangi bölgeden daha
tırmada bu
ğunun ne kadar önemli olduğunu
çok sonuç alacağız, bunu tespit
durum teyit edil- ortaya koydu. Amacımız her yıl
edeceğiz. Maddenin kendisi çok
di" şeklinde
büyük miktarlarda açığa çıkan bu
değerli. Fiyatlarına baktığımızda
konuştu.
değeri ülke ekonomisine kazandırgetirisi kilogram bazında 1 milyon
Uğraş, fındı- mak."
dolardan başlıyor. Flakonlar şeklinde
ğın posası
Paklitakselin günlük tüketiminin
Park Bahçe ve Çevre Düzenlemesi hizmet alımı 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 19 uncu madpaketlendiği taktirde fiyat çok daha
yanında kabukanseri önleyici özelliğinin bulunmadesine göre açık ihale usulü ile ihale edilecektir. İhaleye ilişkin ayrıntılı bilgiler aşağıda yer almakyüksek rakamlara ulaşabilmekte.
ğunun da çok
dığını dile getiren Uğraş, doktorların
tadır:
değerli olduğubunu kemoterapi ilacı olarak önerdi- Tabii madde ayrışımı yaptığımız
İhale Kayıt Numarası : 2014/167001
kabuklar yine ekonomiye dönüp
na dikkati çeke- ğini söyledi.
l-İdarenin
yakacak olarak değerlenecektir. Şu
rek, yıllık ortalaa) Adresi : Ayaş Yolu 18 Km. 06930 Etimesgut/ANKARA
"Yanlış anlaşılmasın, bu maddeandaki çalışmalarımız doğrudan
b) Telefon ve faks numarası : 0 312 293 44 00 - 0 312 244 90 78
ma 400-500 bin nin kendisi zehirdir, yan etkileri de
temel bilim ve endüstriyel üretim
c) Elektronik Posta Adresi : [email protected]
tonluk ürünün
çok fazladır" diyen Uğraş, şöyle
ç) İhale dokümanının görülebileceği internet adresi: https://ekap.kik.gov.tr/EKAP/
amaçlı olduğu için çalışmalarımızı
dünya üretiminin konuştu:
2-İhale konusu hizmetin
yüzde 70'ini
"Kanser hastaları dışında kullanıl- elde ettiğimiz sonuçlar ışığında
a) Niteliği, türü ve miktarı
:
kapsadığını
ması büyük tehlikelere yol açacaktır. patent başvurusuyla sonuçlandırmaMart-Nisan-Mayıs-Haz.-Tem.-Ağus.-Eylül-Ekim-Kasım 2015 Ziraat Müh. (1 Adet)
hatırlattı.
Bu ilacın bulunması, kaynakların
yı amaçlıyoruz." (AA)
Mart 2015
15 İşçi
Nisan-Mayıs-Haziran-Temmuz-Ağustos 2015
35 İşçi
Eylül 2015
25 İşçi
Ekim-Kasım 2015
17 İşçi
Aralık 2015 Ocak 2016
7 İşçi
Ayrıntılı bilgiye EKAP'ta yer alan ihale dokümanı içinde bulunan idari şartnameden ulaşılabilir.
b) Yapılacağı yer : Ankara Şeker Fabrikası İçerisinde Bulunan Bitkisel Çitler, Ormanlık sahalar,
Çim Sahalar, Çiçek Tarhları ve Meyvelik Alanlar
c) Süresi : İşe başlama tarihi : 02.03.2015
İşin bitiş tarihi : 31.01.2016
3- İhalenin
ANTALYA - Türkiye'nin ilk yüz nakli opea) Yapılacağı yer : Ankara Şeker Fabrikası Ofis Binası Toplantı Salonu
rasyonu gerçekleştiren, ardından 4 yüz nakli
b) Tarihi ve saati : 07.01.2015 -14:00
4. İhaleye katılabilme şartları ve istenilen belgeler ile yeterlik değerlendirmesinde uygulanacak kriameliyatı daha yapan Akdeniz Üniversitesi Tıp
terler:
Fakültesi Plastik ve Rekonsrüktif Estetik
4.1. İhaleye katılma şartları ve istenilen belgeler:
Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.
4.1.1. Mevzuatı gereği kayıtlı olduğu Ticaret ve/veya Sanayi Odası veya Meslek Odası Belgesi;
Ömer Özkan, bilimsel olarak bir insanın aynı4.1.1.1. Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da ilgili
sının üretilmesinin mümkün olduğunu söyledi.
meslek odasından, ilk ilan veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, odaya kayıtlı olduAntalya Sanayici ve İş Adamları
ğunu gösterir belge,
Derneği'nin
(ANSİAD) 12. Girişimcilik Haftası
4.1.1.2. Tüzel kişi olması halinde, ilgili mevzuat gereği kayıtlı bulunduğu ticaret ve/veya sanayi
etkinlikleri kapsamında Akdeniz Üniversitesi
odasından, ilk ilan veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, tüzel kişiliğinin odaya kayıtlı
Atatürk Konferans Salonu'nda "Tekno
olduğunu gösterir belge,
Girişimcilik ve Geleceği Yaratmak" konulu
4.1.2. Teklif vermeye yetkili olduğunu gösteren İmza Beyannamesi veya imza Sirküleri;
sahip. Bilimsel olarak bir insanın aynısının
4.1.2.1. Gerçek kişi olması halinde, noter tasdikli imza beyannamesi,
panel düzenlendi.
üretilmesi mümkün. Klonlama artık yapılabilir
4.1.2.2. Tüzel kişi olması halinde, ilgisine göre tüzel kişiliğinin ortakları, üyeleri veya kurucuları ile
Prof. Dr. Özkan, panelde, Antalya'nın
duruma geldi ancak başta kilisenin karşı çıktüzel kişiliğin yönetimdeki görevlileri belirten son durumu gösterir Ticaret Sicil Gazetesi, bu bilgileturizm kentinin yanı sıra sağlık alanında da
ması nedeniyle engelleniyor. Sadece laborarin tamamının bir Ticaret Sicil Gazetesinde bulunmaması halinde, bu bilgilerin tümünü göstermek
etkili bir kent olduğunu dile getirerek,
tuvar çalışmalarına izin veriliyor. Araştırmaları
üzere ilgili Ticaret Sicil Gazeteleri veya bu hususları gösteren belgeler ile tüzel kişiliğin noter tasTürkiye'nin ilk organ nakli hastanesinin
sürdürmek adına bizim de bir Sağlık Bilimleri
dikli imza sirküleri,
Akdeniz Üniversitesi bünyesinde kurulduğunu Enstitüsü ile kök hücre laboratuvarı kurmamız
4.1.3. Şekli ve içeriği İdari Şartnamede belirlenen teklif mektubu.
kaydetti.
lazım.''
4.1.4. Şekli ve içeriği İdari Şartnamede belirlenen geçici teminat.
Dünyada ilk naklin 2 bin yıl önce bir köle4.1.5. İhale konusu işin tamamı veya bir kısmı alt yüklenicilere yaptırılamaz.
Akdeniz Üniversitesi Biyamedikal Optik
den alınan bacağın asilzadeye nakledilmesiyle Araştırma Ünitesi Biyofizik Anabilim Dalı
4.1.6. Tüzel kişi tarafından iş deneyimini göstermek üzere sunulan belgenin, tüzel kişiliğin yarısıngerçekleştiğini bildiren Özkan, Türkiye'de ise Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Canpolat da
dan fazla hissesine sahip ortağına ait olması halinde, ticaret ve sanayi odası/ticaret odası bünyeilk naklin 1995 yılında Prof. Dr. Mehmet
sinde bulunan ticaret sicil memurlukları veya yeminli mali müşavir ya da serbest muhasebeci mali
ABD'de lazer kullanarak kanserli hücrenin
müşavir tarafından ilk ilan tarihinden sonra düzenlenen ve düzenlendiği tarihten geriye doğru son
Haberal tarafından yapıldığını söyledi.
tedavisi üzerinde çalıştıklarını, cerrahların
bir yıldır kesintisiz olarak bu şartın korunduğunu gösteren, standart forma uygun belge,
Kendisinin organ nakli serüveni hakkında
isteği doğrultusunda teşhis ve tedavide
4.2. Ekonomik ve mali yeterliğe ilişkin belgeler ve bu belgelerin taşıması gereken kriterler:
bilgi veren Ömer Özkan, "Bir gün vali muavikolaylık sağlayabilecek medikal malzemeler
İdare tarafından ekonomik ve mali yeterliğe ilişkin kriter belirtilmemiştir.
ni, iki kolu yanık sonrası kopmuş bir hastayı
ürettiklerini anlattı.
4.3. Mesleki ve Teknik yeterliğe ilişkin belgeler ve bu belgelerin taşıması gereken kriterler:
gönderdi. O güne kadar Türkiye'de 5-6 kol
Canpolat, kadınlarda sıkça görülen meme
4.3.1. İş deneyimini gösteren belgeler:
nakli yapılmış. 'Biz neden yapmayalım' dedik. kanseri ile mücadelede önemli yer tutan
Son beş yıl içinde bedel içeren bir sözleşme kapsamında kabul işlemleri tamamlanan ve teklif ediÇalışmaya başladık, mevzuat karşımıza çıktı" Meme Lazer Tomografisi yaptıklarını, fototeralen bedelin % 30 oranından az olmamak üzere, ihale konusu iş veya benzer işlere ilişkin iş denededi.
yimini gösteren belgeler veya teknolojik ürün deneyim belgesi.
pi cihazı ile erken doğan bebeklere seyyar
Özkan, organ naklinin yapılabileceği hasta- eve götürülebilir bir cihazı ürüne dönüştürmek
4.4. Bu ihalede benzer iş olarak kabul edilecek işler:
nelerin belirlendiğini ancak Akdeniz
4.4.1.Kamu veya Özel Sektörde Bedel İçeren Tek Bir Sözleşme Kapsamında Kabul İşlemleri
üzere olduklarını söyledi.
Tamamlanan Her Türlü Park Bahçe ve Çevre Düzenleme işi.
Üniversitesinin bu hastaneler arasında yer
Patent başvurusu konusunda Türkiye'nin
5. Ekonomik açıdan en avantajlı teklif sadece fiyat esasına göre belirlenecektir.
almadığını dile getirerek, Sağlık Bakanlığına
benzer ülkelerin çok gerisinde bulunduğunu
6. İhaleye sadece yerli istekliler katılabilecektir.
nakil yapmak için başvuruda bulunduklarını,
vurgulayan Canpolat, Türkiye'nin 7 bin başvu7. İhale dokümanının görülmesi ve satın alınması:
bunun için 7 yıl mücadele ettiklerini anlattı.
rusuna karşılık Kore'nin 700 bin patent baş7.1. İhale dokümanı, idarenin adresinde görülebilir ve 100 TRY (Türk Lirası) karşılığı Ankara Şeker
Kol nakli yapmayı planlamaları üzerine 24
vurusu olduğunu kaydetti.
Fabrikası Ticaret Servisi adresinden satın alınabilir.
saatte şartlı özel izin çıkarttırarak ilk kol nakliİşadamlarının fikir ve proje üreten gençleri
7.2. İhaleye teklif verecek olanların ihale dokümanını satın almaları veya EKAP üzerinden e-imza
ni 2010 yılında yaptıklarını belirten Özkan,
desteklemesi gerektiğine işaret eden Murat
kullanarak indirmeleri zorunludur.
"Bize 'Başarılı olursanız mevzuata girersiniz'
Canpolat, bu konuda üniversitelerin de yeter8. Teklifler, ihale tarih ve saatine kadar Ankara Şeker Fabrikası Ofis Binası Haberleşme Servisi
dediler. Ameliyat başarılı oldu ve üniversitesiz kaldığını ifade etti.
adresine elden teslim edilebileceği gibi, aynı adrese iadeli taahhütlü posta vasıtasıyla da gönderimiz organ nakli yapabilecek hastaneler arasılebilir.
Canpolat, şöyle konuştu:
na girdi. Bundan, hedefiniz varsa pes etme9. İstekliler tekliflerini, Birim fiyatlar üzerinden vereceklerdir. İhale sonucu üzerine ihale yapılan
"Üniversitelerin misyonu toplumun hayat
istekliyle, her bir iş kaleminin miktarı ile bu kalemler için teklif edilen birim fiyatların çarpımı sonucu
meyi öğrendim" diye konuştu.
standardını yükseltecek ürün geliştirmek,
bulunan toplam bedel üzerinden birim fiyat sözleşme imzalanacaktır.
Kök hücre konusuna da değinen Prof. Dr.
istihdam yaratmak ve bulundukları bölgede
Bu ihalede, işin tamamı için teklif verilecektir.
Özkan, kök hücrenin organ nakillerinde hücekonominin motoru olmaktır. Neden olmuyor?
10. İstekliler teklif ettikleri bedelin %3'ünden az olmamak üzere kendi belirleyecekleri tutarda geçirelerin yenilenmesine çare olduğuna işaret
Üniversitelerde akademisyenlerin atamalarınci teminat vereceklerdir.
etti.
da kriterler yeterli değil. Türkiye'de üniversite11. Verilen tekliflerin geçerlilik süresi, ihale tarihinden itibaren 90 (Doksan) takvim günüdür.
Kök
hücrenin
felçten
migrene,
kalp
krizinler araştırmacı üniversite modeli ile yönetilmi12. Konsorsiyum olarak ihaleye teklif verilemez.
den parkinsona, hatta hemoroide kadar her
yor.''
13.Diğer hususlar:
derde
deva
olduğunu
vurgulayan
Özkan,
şunKonuşmaların ardından ANSİAD Başkanı
Teklifi sınır değerin altında olduğu tespit edilen isteklilerin teklifleri, Kanunun 38 inci maddesinde
ları söyledi:
Ali Eroğlu, Prof. Dr. Özkan, Prof. Dr. Canpolat
öngörülen açıklama istenmeksizin reddedilecektir.
"Kök hücre insan vücudunun ana hücresi. ile panelin oturum başkanı Akdeniz
Basın - 16404 (www.bik.gov.tr)
Organ ve dokuya dönüşebiliyor. Sonsuza
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi
Resmi İlanlar www.ilan.gov.tr.de
Prof. Dr. Ayşe Boztosun'a plaket verdi. (AA)
kadar bölünebilme ve çoğalma yeteneğine
TÜRKİYE ŞEKER FABRİKALARI A.Ş.
ANKARA ŞEKER FABRİKASI İLAN
Prof. Özkan: “Bilimsel olarak
insanın üretilmesi mümkün”
dış dünya
13 Aralık 2014 Cumartesi
Kosova'da 6 ay sonra
yeni hükümet kuruldu
Kosova'da 8 Haziran'da yapılan genel seçimlerde en fazla oyu alan iki partinin anlaşması sonrasında seçimlerden 6 ay sonra yeni hükümet kuruldu.
PRİŞTİNE - Kosova Demokratik
Birliği (LDK) ile Kosova Demokratik
Partisi (PDK) arasında dün imzalanan
koalisyon anlaşmasında uzlaşılan yeni
bakanlar kurulu, Kosova Meclisi'nden
güvenoyu aldı. Kosova Meclisi'ndeki
120 milletvekilinden 113'ünün katıldığı
oylamada, 73 milletvekili "evet", 38
milletvekili "hayır" oyu kullanırken, iki
milletvekili de çekimser kaldı.
LDK Genel Başkanı İsa Mustafa'nın
başbakanlığında kurulan hükümette,
Kosova'nın bağımsızlığını kazandığı
2008 yılından beri başbakanlık görevini
yürüten PDK Genel Başkanı Haşim
Taçi dışişleri bakanı ve başbakan yardımcılığı görevini üstlendi.
Yeni Başbakan İsa Mustafa ve
bakanlar, Meclisten güvenoyu aldıktan
sonra yemin ederek görevlerine başladı.
Bu arada, koalisyon ortağı "Sırp
Listesi"ne yeni hükümette bir başbakan yardımcılığı ve iki bakanlık verildi.
Yeni Başbakan Mustafa, yemin
töreninin ardından yaptığı açıklamada,
yeni hükümetin Kosova vatandaşları
için çalışacağını belirterek, kendilerine
güvenerek oy verenlere teşekkür etti.
Yeni kurulan hükümette yer alan
isimler ve görevleri şöyle:
Başbakan İsa Mustafa, Başbakan
Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Haşim
Taçi, Başbakan Yardımcısı ve Kültür
Bakanı Kujtim Shala, Başbakan
Yardımcısı Branimir Stoyanoviç, Yerel
Yönetimler Bakanı Lyubomir Mariç,
Geri Dönüş ve Topluluklar Bakanı
Aleksandar Yablanoviç, Kamu Yönetimi
Bakanı Mahir Yağcılar, Eğitim, Bilim ve
Teknoloji Bakanı Arsim Bajrami, Maliye
Bakanı Avdullah Hoti, Diaspora Bakanı
Valon Murati, Adalet Bakanı Hayredin
Ruhani:
"Sonunda
kazanan Suriye
halkı olacak"
TAHRAN - İran Cumhurbaşkanı
Hasan Ruhani, ülkesinin terörizmle
mücadele konusunda, Suriye halkı ve
hükümetinin yanında yer almaya
devam edeceğini belirtti.
Ruhani, "Dünya, Aşırılık ve Şiddete
Karşı" konferansına katılmak üzere
Tahran'da bulunan Suriye Dışişleri
Bakanı Velid Muallim'i kabul etti.
Basına kapalı gerçekleşen görüşmede, İran Dışişleri Bakanı Muhammed
Cevad Zarif de hazır bulundu.
Cumhurbaşkanlığından görüşmenin ayrıntılarına ilişkin yapılan açıklamaya göre; Ruhani, "İran'ın, terörizmle
mücadele konusunda her zaman
Suriye halkı ve hükümetinin yanında
yer almaya devam edeceğini" vurguladı. "Bazı ülkelerin teröristleri destekleme yolunu seçmelerinin yanlış ve faydasız olduğunun bugün herkes için
açıklığa kavuştuğunu" kaydeden
Ruhani, "Bu destekler, sadece bölgede şiddet ve güvensizliğin yayılmasına
neden oldu" yorumunu yaptı.
"Suriye'de eline silah alan kişiler
muhalif değil, teröristtir" iddiasında
bulunan Ruhani, şunları kaydetti:
"Bu gerçek, geçen son birkaç ay
içerisinde tüm dünyaya aşikar oldu.
Öyle ki, bu teröristlerin mevcudiyetine
neden olan ve destekleyen kimseler
dahi, artık yavaş yavaş teröristlerle
aralarına mesafe koymaya başladı.
Suriye hükümeti ve ordusunun teröristlerle mücadele etme ve ülkelerini
savunma gücüne sahip olduğu, artık
bütün dünya tarafından biliniyor."
"Bölgesel koşulların Suriye'de siyasi, dengeli ve akılcı bir çözüme doğru
yol aldığı" değerlendirmesinde bulunan Ruhani, "Suriye halkının mevcut
durumdan 'kazanan' olarak çıkacağına eminiz" ifadesini kullandı. (AA)
Kuçi, Tarım, Ormancılık ve Kırsal
Kalkınma Bakanı Memli Krasniqi,
Avrupa Entegrasyonu Bakanı Bekim
Qollaku, Ekonomik Kalkınma Bakanı
Blerand Stavileci, Çevre ve Alan
Planlama Bakanı Ferid Agani, İçişleri
Bakanı Skender Hyseni, Sağlık Bakanı
İmet Rahmani, Altyapı Bakanı Lutfi
Zharku, Ticaret ve Endüstri Bakanı
Hikmete Bajrami, Güvenlik Güçleri
Bakanı Haki Demolli, Çalışma Bakanı
Arban Abrashi, Devlet Bakanı Edita
Tahiri, Devlet Bakanı Rasim Demiri.
Koalisyon anlaşmasının ardından
dün de Kadri Veseli, Meclis
Başkanlığı'na seçilmişti.
Kosova'nın başkenti Priştine'de 15
Mayıs 1951 tarihinde dünyaya gelen
İsa Mustafa, 1974'ten itibaren Priştine
Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde öğre-
tim görevlisi olarak çalıştı.
Kosova Bilim ve Sanat Akademisi
üyesi olan Mustafa, siyasi kariyerine
eski Yugoslavya döneminde, Komünist
Parti'de başladı. 1980 yılında Priştine
Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilen Mustafa, 1984-1988 yılları arasında
Kosova'da bakanlık yaptı. Mustafa,
1990 yılında sürgündeyken Kosova
hükümetinde yeniden bakanlık görevi
yaptı. 1999 yılında ülkesine dönen
Mustafa, 2007-2013 yılları arasında
yeniden Priştine Büyükşehir Belediye
Başkanlığı görevine seçildi. 2010 yılında LDK'nın genel başkanlığını kazanan
Mustafa, 8 Haziran'daki seçimlerin
ardından önce Meclis Başkanlığına
seçilmiş ancak Anayasa
Mahkemesi'nin bu seçimi iptal etmesi
üzerine görevden ayrılmıştı. (AA)
Yemen'de yetersiz beslenme
çocukları tehdit ediyor
SANA - Yemen'de son yıllarda yaşanan gelişmeler sebebiyle artan yoksulluk ve işsizlik, gelir seviyesi yetersiz
ailelerin çocuklarını tehdit ediyor.
Ülkedeki yaklaşık 2,5 milyon çocuk,
yetersiz beslenme dolayısıyla çeşitli
hastalıklarla yüz yüze bulunuyor ve bu
hastalıklarla mücadelede olumlu sonuç
almak zorlaşıyor.
Yemen Ziraat Bakanı Ferid
Mucevver geçen hafta, Birleşmiş
Milletler'e (BM) bağlı bir kurumun birifing toplantısında Yemen'in 2011 yılından beri hızla ''istikrarsız bir ülke''
görünümüne büründüğünü belirterek,
''Artan şiddet olayları, siyasi çekişmeler
ve silahlı grupların güç savaşının ülkeyi
giderek yoksullaştırması ülke nüfusunun yarısını etkiliyor. Bundan ise en çok
çocuklar zarar görüyor. Gıda kaynaklarının azalması, tarım faaliyetlerinin ülke
ihtiyacını karşılamaması ve hayat pahalılığı, hükümetimizin öncelikleri arasında
olmalı'' demişti.
AA muhabirinin, Başkent Sana'daki
çocuk hastanesi Müsteşfe Sebin yetkililerinden aldığı bilgiye göre, tedavi altına
alınan çocukların birçoğunda yetersiz
beslenmeden kaynaklı solunum hastalıkları, vitamin eksikliğine bağlı kemik ve
organ yetmezliği hastalıkları en sık
görülenler arasında yer alıyor.
Müsteşfe Sebin Hastanesi yetkilileri,
hastalıkların sebeplerinin, ülkede yaşanan ekonomik ve güvenlik sorunlarıyla,
anne babaların yeterli bilgiye sahip
bulunmaması olduğunu belirtti.
Çocuk Hastalıkları Doktoru Akil edDeviyl, ''Yetersiz beslenme kaynaklı
hastalık şikayeti ile hastanemize gelen
anne babaların çoğu düşük gelirli ve
alım gücü zayıf ailelerden oluşuyor.
Çocuklarına yeterli gıda edinemiyorlar''
dedi.
Dr. Şehrazad Baalvi ise ailelerin
bilinçsiz olduğunu dile getirerek, ''Anne
babalar çok bilinçsiz. Aileler çocuklarına doğdukları andan itibaren doğru
gıdaları veremiyorlar. Bir kere halkımız
anne sütünün öneminden habersiz.
Bunun yanında çok fazla yapay ve kimyasal içerikli hazır mamalar kullanılıyor.
Bence anne babaları bu konularda
bilinçlendirmek, yoksullukla mücadele
kadar önemli'' diye konuştu.
BM Dünya Gıda Programı Yemen'de
yaşanan ''yetersiz beslenme'' konusunda daha önce yardım çağrıları yapmış
ve sorunun ilerleyen yıllarda daha geniş
bir çocuk nüfusunu etkileyebileceğine
işaret etmişti.
Yemen, 2011 yılında başlayan siyasi
istikrarsızlıklarla birlikte ekonomik
sorunlarla da mücadele etmeye çalışıyor. (AA)
Kerkük kimin?
tartışması
KERKÜK - Irak Parlamentosu
Başkanı Selim el-Cuburi'nin Kerkük
ziyaretinde "Kerkük kimindir" tartışması yaşandı.
Başkent Bağdat'tan Kerkük'e
özel uçakla gelen Cuburi, temasları
kapsamında ilk olarak Kerkük Valisi
Necmeddin Kerim ile bir araya geldi.
Kerkük Valilik binasındaki toplantıda,
Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı
ve Kerkük Milletvekili Erşed Salihi,
Kerkük İl Meclis Başkanı Hasan
Turan ile bazı Kerkük milletvekilleri
ve diğer yetkililer hazır bulundu.
Toplantıda Kerkük'ün güvenliği ve
kentteki sığınmacıların durumu ele
alındı. Kerkük İl Meclisi Toplantı
Salonu'nda ikinci görüşmesini yapan
Cuburi, burada yaptığı konuşmada,
"Kerkük, bir Irak şehridir ve Irak
halkı, bu kenti koruyor. Burası, tüm
Irak halkı için önemli bir kenttir.
Kerkük'ü en ciddi şekilde ancak
Kerküklüler koruyabilir. Kerkük'ün
savunulmasında başarılı olan yerel
yönetim ve tüm güvenlik güçlerini
selamlıyorum'' dedi.
Toplantıda söz alan Kerkük Kürt
Kardeşlik Listesi'nden Muhammet
Kemal, Cuburi'nin, "Kerkük, bir Irak
şehridir" sözlerine tepki göstererek,
"Parlamento Başkanının şehrimize
gelmesi bizi sevindirdi. Ancak
Cuburi'nin 'Kerkük bir Irak şehridir
ve Irak halkı Kerkük'ü koruyor' açıklamasını gerçekçi bulmuyorum.
Burayı aylardan beri Peşmerge güçleri koruyor. Kerkük, Kürdistan şehridir" diye konuştu.
ITC Başkanı Erşed Salihi ise
Kemal'in konuşmasına müdahale
ederek, "Kerkük'ü, Peşmergenin
koruduğu doğrudur. Ancak bu,
Kerkük'ün, Kürdistan şehri olduğu
anlamına gelmez. Parlamentodaki
bir Kerkük temsilcisi olarak diyorum
ki bu şehir herkesindir. Ancak biri
kalkıp 'burası Kürdistan'dır' diyorsa
ben de o zaman 'burası Türkmen
şehridir' derim" şeklinde karşılık
BULMACANIN ÇÖZÜMÜ
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
1
2
3
4
5
verdi. İl Meclisinde Irak Türkmen
Cephesi listesi adına konuşan Tahsin
Kahya, Cuburi'nin, Kerkük ziyaretini
olumlu değerlendirdiklerini belirterek,
şunları söyledi:
"Kerkük'te Türkmen, Arap ve
Kürt olmak üzere üç etnik unsur
yaşıyor. Ancak şu an sizin de oturduğunuz meclis başkanlık protokolünde bir Türkmen'in bulunmaması bizi
üzmüştür. Bu yüzden tüm kesimlerin
her yerde temsil edilmesini temenni
ediyoruz."
Temaslarının ardından gazetecilere açıklamada bulunan Cuburi, tartışmaya neden olan açıklamasına
ilişkin, "Kerkük, elbette bir Irak şehridir. Kerkük'ün Kürdistan şehri olduğunu iddia edenler, şunu bilmelidir ki
Kürdistan da federal Irak'ın bir parçasıdır. Bu yüzden hepimiz Irak'a
bağlıyız" dedi.
Terör örgütü IŞİD'e karşı
Kerkük'teki aşiretlerin de silahlanmasını isteyen Cuburi, şu ifadeleri kullandı:
"Buradaki Arap ve Türkmen
gönüllülerin silahlandırılması gerekiyor. Bu konuda herkes katkıda
bulunmalı. Ancak silahlanmanın da
bir yolu vardır. Tüm silahlanma devlet yoluyla olmalıdır. Bugün tüm ülke
istisnai bir süreç yaşıyor. Medeni ve
hukuk devleti olduğumuzdan dolayı
silahlar, devlet tarafından verilmeli ve
denetlenmelidir. Böylece devlet
kurum ve kuruluşlarını korumuş olacağız." (AA)
6
7
8
9
10
12
haber
13 Aralık 2014 Cumartesi
HDP İstanbul
Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder,
"Yerel yönetimin
güçlendirilmesi,
kendisi hakkında
karar vermesi,
karar süreçlerine
etkin olarak
katılması özerkliktir,
biz buna bir de
demokratik olma
vasfını eklemişiz"
dedi.
Bütçe görüşmelerinde en
çok politika konuşuluyor!
TBMM- HDP İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder, "Yerel yönetimin güçlendirilmesi, kendisi hakkında karar vermesi, karar süreçlerine etkin olarak katılması özerkliktir, biz buna
bir de demokratik olma vasfını eklemişiz" dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda,
Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Başbakanlık,
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay,
Sayıştay ile bağlı kurumların bütçelerinin
görüşmeleri sürüyor.
Bütçeler üzerinde söz alan HDP İstanbul
Milletvekili Önder, bütçenin, yoksuldan,
mazlumdan, ötekileştirilenlerden yana
olmadığını savundu.
Çözüm süreci konusunda bilgi vermek istediğini belirten Önder, "Eğer siz Kürt halkının
direnişini, itirazını güvenlik yasalarıyla, iç güvenlik paketleriyle gerileteceğinizi düşünüyorsanız,
bu büyük bir yanılgı olur" ifadesini kullandı.
Önder, "27 Mayıs'ın hukuku neyse bugün
getirdiğiniz güvenlik paketi o, 12 Mart'ta neyse
bugün o, 12 Eylül'de neyse o, 28 Şubat'ta
neyse o. Hukuk, kimsenin babasının keyfine
göre eğip bükeceği bir şey değildir, evrensel
kriterleri vardır, genel ilkeleri vardır" diye konuştu. Önder, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Öyle bir algı oluşturuldu ki 'Müzakerede
özerklik mi konuşuluyor?' Ne mani? Bunun
karşıtı ne? Halihazırdaki merkeziyetçi tutum.
Özellikle sosyal demokrat arkadaşlarımızın ya
da belli kalemlerin buna gösterdiği tepkiyi hele
hiç anlayamıyorum. Bugün artık yerel yönetimin
güçlendirilmesi, bunun adı özerkliktir. Yerel
yönetimin kendisi hakkında karar vermesi,
özerkliktir. Karar süreçlerine etkin olarak katılması, özerkliktir, biz buna bir de demokratik
olma vasfını eklemişiz. Fakat bu ülkede kanın
sürmesini isteyen, barışa hazırlıklı olmayan
herkes özerkliği bir bölünme paranoyasıyla eşit
hale getirdi, bunun üzerinden bir siyaset
geliştirmeye çalışıyor. Özerklik, tam tersine, bir
hakkın, demokrasi ve ortak ve vatanın teminatı
demektir.
Karar süreçlerine etkin katılmanın nesi var?
GERİLİYORUZ!
Dursun ERKILIÇ
TBMM’deki bütçe görüşmelerinde
kullanılan dil bir kez daha gösterdi ki,
siyasetin sağı da solu da birbirine
karşı öfke dolu. Bir an önce terk
edilmesi gereken bu siyasi duruş
vatandaşı da rahatsız etmeye, ortamı
germeye başladı…
HER ŞEY GERGİNLİK
KONUSU YAPILABİLİYOR
Türkiye 13 yıldır tek başına iktidarla yönetilmesine
rağmen siyaseten huzur bulamıyor. Daha doğrusu
siyasiler huzursuzluk için birbirleriyle yarışıyor.
Huzursuzluk kavgasının içine hak-hukuk arayışı da
giriyor hükümet politikaları da, dünya çapında
yatırımlar da giriyor barış çabaları da, inanç ayrılıkları
da giriyor dış politika da… Say say bitmez, yaz yaz
tükenmez…
Çözüm süreciyle ilgili gelişmeler pamuk ipliğine
bağlı bir güven(sizlik) içinde yürüyor. Hükümet ‘önce
kamu düzeni’ diyor muhatapları ‘molotoflu, maskeli
balo’! Alevi açılımında, eğitimle ilgili düzenlemelerde,
son olarak Osmanlıca tartışmalarında gerginlik zirve
yaptı.
VATANDAŞIN BAKIŞI
Sadece bütçe görüşmeleri mi; partilerin grup
toplantıları, etkinlikleri, yazılı ve görsel medyaya verilen demeçlere bakın ayın dili görmek mümkün.
Siyasiler birbirine gergin gergin bakarken vatandaşın
onlara bakışı ise şöyle: “Tencere dibin kara seninki
benden kara!” Demem o ki:
Siyaset dünyasında işler sarpa sarıyor
Kimisi oy peşinde kimi kavga arıyor
Eni sonu hepsi de bir noktaya varıyor
Tencere dibin kara seninki benden kara
Osmanlıca dersini savaş sebebi yaptık
Yanlış sözler edildi; ki, hissemizi kaptık
Kafalar çok karışık şöyle söyleme saptık
Tencere dibin kara seninki benden kara
Kamu düzeni denen huzuru arar olduk
Düzeni kim bozarsa saçı, başını yolduk
Sonunda sanki yine şurada karar kıldık
Tencere dibin kara seninki benden kara
Saray, saray diyerek odasına doluştuk
Bu kavganın içinde her birimiz buluştuk
Gün geldi şu duruma fena halde alıştık
Tencere dibin kara seninki benden kara
Barış diliyle olan nüktedanlık özlendi
Siyasetçiler sanki kavga için sözlendi
Gidişat bu olunca acı gerçek gözlendi
Tencere dibin kara seninki benden kara
Havaalanı, köprü, otoyollar yapalım
Hızlı tirene binip sağa-sola sapalım
Acı gerçeği görüp ağlamayıp n’apalım
Tencere dibin kara seninki benden kara
Bu, bir ülkeyi niye bölsün? Orada yaşayan
halkların sosyal, kültürel bütün yönelimlerine,
tercihlerine ve kökenlerine dair kendilerinin,
kendi bütçelerinden istediklerini yapmalarına ne
mani? Eğer özerklikle yönetiliyor olsaydık ne
Soma ne Ermenek'i yaşamazdık. Oralarda o
zeytin ağacını söktürtmezdi o insanlar.
Ankara'dan oraya ahkam kesmeye kalkınca
bunlar oluyor. Onun için sadece bu işi Kürt
meselesi gibi ele almayın, eksik kavramış olursunuz. Bu, tam da bütün bu demokratik sorun
alanlarının, demokrasimizde yaşanan sorun
alanlarının çözümünün, biricik, bugüne kadar
geliştirilmiş en yetkin yoludur. Üstelik, biz buna
gizli saklı da demiyoruz; Anayasa teklifimizde
var, bu, bizim parti programımızda var. İçinde
bölünmeye hizmet edecek ya da bölünmeyi
tetikleyecek bir tek cümle söyleyenin de alnını
karışlarım. Artık söyleyeceğimiz sözleri de
aman, süreç zarar görmesin diye özenle, kırk
kantarda tartarak söylemek zorunda kalıyoruz.
Müzakere böyle olmaz." (AA)
MİSİAD
vizyona çıktı
Atilla KOCAOĞLU
KONYA- Memleketçi Sanayici ve
İşadamları Derneği (MİSİAD)'ın Konya
Şubesi kuruldu. Şube Başkanlığı’na
Hüseyin Bademli getirildi. MİSİAD tarafından Dedeman Otel'de bir tanışma toplantısı düzenlendi.
Toplantıya çok sayıda dernek üyesi ve
basın mensubu katıldı. Tanıtım toplantısında konuşan ve derneği tanıtan MİSİAD Genel Başkan Vekili Altuğ Çankaya,
dernek olarak Türk iktisadi hayatına yeni
bir soluk getirdiklerini söyledi. Çankaya,
"Ferudun Öncel'in başkanlığında kurulan
bir derneğiz. MİSİAD, geç kalmış bir
kurum.
Milli İktisadi Kongresi'nin kararlarına
ve sonuç bildirgesine bağlıyız. Partiler
üstü bir kurumuz. 30'u aşkın şubemizle
yolumuza devam ediyoruz. Mezhep, ırk
ve din ayrımı yapmadan herkesi üye
yapıyoruz. Milletini seven herkes bu kervanın yolcusudur" dedi.
Savunma ihracatı yüzde 35 arttı
ANKARA - HÜSEYİN KARATEPE Türkiye'nin savunma sanayisi ihracatı kasım
ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 35
artarak 1,5 milyar dolara yaklaştı.
AA muhabirinin derlediği bilgilere göre,
özellikle son 10 yılda yerlilik oranını artıran
Türk savunma sanayisi, ihracat atağına da
devam ediyor. Geçen yılın kasım ayında
yaklaşık 110 milyon dolarlık ihracat yapan
sektör, bu yılın aynı ayında ihracatını yüzde
35 artırarak 147 milyon dolarlık ihracat
gerçekleştirdi.
Savunma sanayisinde, Ocak-kasım
dönemi itibariyle geçen yıl 1 milyar 225 milyon dolarlık ihracat yapılırken, ihracatçılar söz
konusu rakamı bu yılın aynı döneminde
yüzde 20 artırarak 1 milyar 472 milyon
dolara yükseltti.
Uluslararası alanda rekabet gücünü
artıran Türk savunma ve havacılık sanayisi,
ocak-kasım döneminde 150'den fazla ülke
ve serbest bölgeye toplam 1,4 milyar dolardan fazla ihracat yapma başarısına imza
attı. Söz konusu dönemde en çok savunma
ve havacılık ihracatı daha önce de olduğu
gibi yine ABD'ye yapıldı. Bu ülkeye yapılan
ihracat 508 milyon doları aştı.
Sektörde en çok ihracat yapılan ülkeler
sıralamasında ABD'yi 109 milyon dolarla
Malezya, 87,5 milyon dolarla Birleşik Arap
Emirlikleri, 83,6 milyon dolarla İspanya ve
74,8 milyon dolarla İtalya takip etti. (AA)
Yargıtay yeni üyeleri
için bina arayışında
ANKARA- AYLİN SIRIKLI DAL Yargıtay yönetimi, 8 yeni daire kurulması ve
129 üyenin daha seçilecek olması dolayısıyla bina arayışına girdi.
Kızılay'da, Başbakanlık Merkez Bina
karşısındaki tarihi binada hizmet veren
Yargıtay, kurulduğundan bu yana artırılan
üye ve daire sayıları nedeniyle 6 ayrı binaya
bölündü.
Mevcut ana bina, ana binaya tüp geçitle
bağlı ek bina, Vekaletler Caddesindeki
Yargıtay ek binası ve Kavaklıdere'deki binası
ile hizmet verenYargıtay'a, 2010'da üye ve
daire sayılarının artırılmasının ardından
Kızılay'daki Emekli Sandığı binası da tahsis
edildi.
Birinci ve Üçüncü Ceza Daireleri dışındaki ceza daireleri bu ek binaya taşındı. Ancak
bunun da yetersiz kalması nedeniyle
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının taşınması gündeme geldi. Kavaklıdere'deki eski
TRT binasında 6 Mart 2000'den bu yana
hizmet veren Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı, Balgat'a taşındı.
Başsavcılıktan boşalan binaya ise bazı
dairelerin tetkik hakimleri geçti. Böylece
2011 yılında Yargıtay, dördü Kızılay'da, biri
Kavaklıdere'de, biri Balgat'ta olmak üzere 6
ayrı binada hizmet vermeye başladı.
Şimdi ise yeni 129 üyenin daha seçilmesi
nedeniyle tekrar bina arayışına girildi.
Yargıtay yönetimi, yeni 8 daire kurulacağından en az 20 bin metrekarelik yeni bir
binaya daha ihtiyaç bulunduğu tespitini
yaptı. Yeni bina için yetkililerle görüşmeler
devam ediyor.
Bu arada, daireleri tek bir çatı altında birleştirecek yeni bina için çalışmalarını yıllardır
sürdüren Yargıtay yönetimi, uygun arsa
arayışına girmişti. Anayasa Mahkemesi
yanındaki PTT'ye ait arazinin tahsisi yapıldı.
Bu arsaya, Yargıtay Hizmet Binası yapılması
planlanıyor. Yeni binanın hizmete girmesiyle
sorunun çözülmesi amaçlanıyor. (AA)
YAZIHANE
Aydın UZKAN
[email protected]
DUYARSIZLAŞAN TOPLUM
Günümüzde insanlar, ben merkezli bir anlayışın içine
çekilerek git gide bireyselleşiyor. Bireyselleşen insan, benlik
taşları ile ördüğü duvarların arasındaki kendi dünyasında
yapayalnız yaşıyor.Yalnızlaşan bireyler etrafından bi haber olup
daha bir duyarsızlaşıyor. Toplum, duyarlı gibi gözüken
duyarsız insanlar olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
İnsanı insan yapan en temel özelliklerden biri de tepki vermesidir. Buna karşın insanlar çevrelerinde ve dünyada gerçekleşen birçok acı olaya karşı umursamaz bir tavır takınıp tepki
vermiyor. Ne duyduğu bir çığlık, ne kan kokusu şizofrenik
süreç yaşayan insanlığı kendine getiremiyor. Kalplerde tın yok.
Yaşananlar hissiz bir kalple ve boş bakışlarla sadece izleniyor.
Hissiyatları kısırlaştırılmış insanlar ne başkalarının mutluluklarına doyasıya sevinebiliyor, ne de onların acılarına doğru
dürüst hüzünlenip içten ağlayabiliyor. Duygularına neşter vurularak duyarsızlaşanlar , bu vurdumduymaz kültüre kendini teslim ederek git gide kendinden uzaklaşıyor. Her insan, kendi
hayat mücadelesi içinde kaybolup gidiyor.
Yeryüzünün her yanında her an binlerce acı yaşanıyor .
Yaşanan acılar medya aracılığı ile insanlığın gözüne sokulurcasına her yanda teşhir ediliyor . Buna rağmen insanlar hala
eline aldığı gazetelerin ilk önce magazin eklerini, spor ve
ekonomi sayfasını okuyor. Yeryüzündeki acıları, yaslandığı
yumuşacık koltuklarında aksiyon filmi izler gibi seyrediyor.
Kan görmekten korkan birinin, mezbahanede çalışmaya
başlayınca artık çok etkilenmemesine benzer bir hal alıyor
hayat. Gözlerin takıldığı en acı kareye yürekler takılmıyor.
Tüylerin diken diken olması tarihe karışıyor. Sokak ortasında
millet birbirini boğazlarken, ahlaksız davranışlar hayatın her
noktasında cesurca endam ederken başını çevirip bakma gereği
bile duymayanların sayısı git gide artıyor. Yeni nesil sahip
olduğu ağlarda ve bilmem kaç inçlik avuç içi dünyalarında
nefes almaya devam ediyor. "Sırtımdaki oku ben facebook'tayken çıkarın!" diyecek kadar kendinden geçip etrafına
duyarsızlaşıyor. Üç maymunu oynarken sahte bir hayatın kollarında buluyor kendini. Gerçeklerle yüz yüze geldiğinde ise
duygusal bir fon müziği eşliğinde ağlayıp ah ediyor.
Oysa ki erdemli insan, ne yaşadığı mekanda ne de
yeryüzünün her hangi noktasında yaşanan olaylara ilgisiz kalamaz. Gözlerini ve kulaklarını kapatıp üç maymunu oynayarak
hayata duyarsız kalamaz. Çünkü duyarsızlık öyle haldir ki,
tüm insani duygulara neşter vurup hissiyatları kısırlaştırır.
İnsanın diğer canlılarla arasındaki farkın ortadan kaybolmasına
sebep olur. Bir bilinç felci ve düşünce kaymasıdır o. Gözden
uzak acıları , gönülden ırak tutmaktır, 'Yeryüzünün herhangi bir
yerindeki kardeşine zarar gelse, kendimi mesul tutmam lazım.'
hassasiyetini kaybetmektir. Bu ise , en yüce amaçlar için
dünyaya gelen insanın misyonuna ihaneti demektir.
Duyarsız insanlar, bir nevi ölü hükmündedirler. Bedenleri
canlı olsa da hisleri ve vicdanları etkinliğini kaybetmiştir. Onlar
baksa da göremez, işitseler de duyamaz. Kalpleri çarpsa da
vicdanları sızlamaz. Vicdanlarına narkoz verilmiş canlılardır
onlar.İzzetlice yaşamak isteyen insan, duyarsızlık virüsüne
karşı kendini korumalıdır. Çünkü duyarsızlık, bulaşıcı, sinsice
ilerleyen ve uzun soluklu bir hastalıktır. Yavaş seyrettiği için
farkına bile varılması biraz güçtür. ‘ Boş veer ,dünyayı sen mi
değiştireceksin ?’’lakırdısına ve ‘’Gemisini kurtaran kaptan’’
anlayışına yürekten kulak kabartanların bu virüse yakalanmaları an meselesidir.
Şu bir gerçektir ki , en yakınındaki olaylara dahi duyarsız
kalan ve suskunluğa bürünenler çevresinde daha başka olumsuzlukların yeşermesine zemin hazırlar. Napolyon Bonapart ne
güzel söyler ; “Dünyanın çok acı çektiğini görüyorum. Ama
bunun nedeni, kötü insanların uyguladığı şiddet değil, iyi insanların suskunluğu.” Bu nedenle hayata karşı duyarlılıklar arttırılmalı ve ‘’Susma sustukça sıra sana gelecek” sözünün de yalnızca bir slogan olmadığının farkına varılmalıdır. Yalnız acele
edilmelidir ki, bu fark edildiğinde güneş batmış olmasın !
‘Sosyal fayda’ için
‘halkla ilişki’ şart
HABER
MERKEZİ
ANKARAAnkara Halkla İlişkiler
Derneği AHİD’nin
geleneksel aylık
söyleşilerinden biri
daha Başkan Zeliha
Doğan Yeşil’in moderatörlüğünde
gerçekleştirildi.
Tüketici ve Çevre Eğitim Vakfı Gençlik Danışmanı
Murat Öztürk “Sosyal Fayda Projelerinde Halkla
İlişkilerin önemi” başlıklı sunumunda, son yıllarda
yaşamımıza giren yeni kavram ve terimlerin tanımları
üzerinde dururken sosyal fayda projeleriyle birlikte yeni
meslek ve istihdam fikrinin doğduğunu, kullanılmak
üzere fonların kullanıma sunulduğunu, eğitimlerle proje
yazan ve yaratan insanların yetiştiğini belirtti. Türkiye
ikliminin çok farklı olduğunu, proje üretmek için mutlaka sahaya inmek ve sahayı çok iyi tanımak gerektiğini
ifade eden Öztürk, projelerin ofislerde üretilmesinin söz
konusu olamayacağını kaydetti. Mevcut bir fon belirlenmişse ve o fondan yararlanmak isteniyorsa öncelikle
gündemin belirlenmesi, sorunun tespit edilmesi, sonra
sahayı iyi bilen bir Sivil Toplum Kuruluşu/dernek ile
iletişim ve işbirliğine girilmesi yöntemini öneren Öztürk,
bu aşamadan sonra da prosedürüne uygun yazma
aşamasına geçileceğini, bu aşamada da uzman bir
danışman firmadan destek alınmasının yararlı olacağını
kaydetti.
“Projenin bir yazarlık yönü vardır. Bunun için çok
proje örnekleri ve çok kitap okumak gerekir. Varolan
şeyleri yeni bir kombinasyonla birleştirmek gerekir”
diyen Öztürk, ülkemizde aktif yaşlanma/ emeklilik
kültürü olduğunu, asıl tecrübe ve bilgelik kazanmanın
uzun yıllardan sonra oluştuğunu, bu tecrübeden mutlaka yararlanmak gerektiğini söyledi. Her şeyin bir hayal
kurmakla başladığını kendi yaşadığı örneklerle anlatan
ve proje hazırlarken kaynak bulmak için sektörüne de
sosyal fayda ve gelir getireceğine inanan işadamlarından yararlanabileceğini vurgulayarak sözlerine şöyle
devam etti: “Yeni kombinasyon=inovasyon kavramı
çok önemlidir. Sürdürülebilir çarklı sistem –ki bu bir
enerjiyle çalışır-bunu sağlamak gerekir. Sosyal girişimcilik, para sürdürülebilirliği etkiliyor. Bunun yanında elde
edilen ürünün pazarlaması ve gelir getirecek hale getirilmesi gerekiyor. Pazarı yaratmak için iyi bir hikayesinin
olması, ikna edici olması ve inandırıcı olması gerekiyor.
Finansal boyutu ve iyi bir marketing çalışması yapılmalı, motivasyon sağlanmalı. Halkla İlişkilerin önemi
burada başlıyor. İyi bir proje kurgulaması yapmalı, iyi bir
fon amaçlanmalı, iyi bir hikaye oluşturulmalı, empati
yapmalı, yeni fikirleri iyi anlatmalıdır.”
TURİZM
13 Aralık 2014 Cumartesi
Antik kentteki
"kaya mezara" tel
örgülü koruma
TOKAT - Tokat'taki Komana Antik
Kenti'nde bulunan kaya mezar, etrafına çekilen
tel örgüyle koruma altına alındı.
ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yerleşim
Arkeolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve kazı
heyeti başkanı Prof. Dr. Burcu Erciyas, AA
muhabirine yaptığı açıklamada, Komana Antik
Kenti'nin geniş bir alanı kapladığını söyledi.
Gümenek'te mevkisindeki antik kentte 2004
yılından bu yana çalışmalar yaptıklarını anlatan
Erciyas, "Bu sene kazı çalışmalarımızı Eylül ayı
başı gibi tamamladık. Komana, Tokat için
önemli bir yer. Buranın gün yüzüne çıkması,
Tokat turizmi için iyi olacak" dedi.
Erciyas, antik kent sınırlarında bir "kaya
mezar" bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Kaya mezarı, Komana Antik Kenti
nekropolünde (Antik kentlerde mezarlıkların ve
toplu mezar yerlerinin bulunduğu bölgeye verilen isim) yer alan ve kentin ileri gelenlerinden
biri için yaptırıldığı düşünülen, Helenistik
döneme ait bir mezar yapısıdır. Kaya mezarı,
bağımsız bir kaya kütlesinin üzerine Amasya'da
görülen kaya mezarlarına benzer olarak tapınak
görüntüsünde yapılmıştır. Antik çağlarda iki
sütunun taşıdığı bir alınlığı olup, mezar odasına
giriş küçük bir pencereden sağlanmıştır. Alınlık
üzerinde bir kalkan tasviri vardır. Alt tarafta iki
satır yazı, mezarın bu ikinci kullanımında kime
ait olduğunu göstermektedir. Mezar odası,
2,34x1,65 metre büyüklüğündedir." Kaya
mezarın Tokat-Niksar karayolu yakınlarında
bulunduğunu belirten Erciyas, "Kayanın doğu
yüzeyinde ikinci bir kaya mezarı bulunur. Bu
mezarın dışı bezemeli değildir ancak içerisinde
iki adet mezar çukuru ve arka tarafta bir kline
(mezar) vardır. Kaya mezarı, 2013 yılında bilinçsiz kişiler tarafından dinamitle patlatılarak
içerisinde hazine aranmıştı. Tokat Müzesi ve
kazı heyeti iş birliğinde bu yıl tel örgü içerisine
alınarak bilgilendirici pano hazırlandı. Kaya
mezarı, Komana Antik Kenti'nin önemli bir anıtsal yapısı olarak halkın ziyaretine açıktır.
Mezarda herhangi bir kazı çalışması gerekmemektedir çünkü mezar odası antik çağlarda
girilerek talan edilmiş, geriye yalnızca doğal
kaya kütlesi kalmıştır" diye konuştu.
Mitridat Krallığı'nın yönetiminde önemli bir
kültür merkezi olan ve Roma İmparatorluğu
döneminde de özerkliğini koruyan Komana
Antik Kenti'nin, tarihte, ''Anadolu tanrısı Ma''ya
adanmış kutsal alan olduğu belirtiliyor.
Aynı zamanda çevre bölgeler için ticaret
merkezi görevi gördüğü ifade edilen kentin, o
dönemde kutsal alanda düzenlenen festivaller,
zengin pazar yeri ve çevresindeki verimli
arazisiyle Anadolu'nun her tarafından ziyaretçi
aldığı kaydediliyor. (AA)
ıSSN 1308-7622
Yıl: 44
Sayı: 15047
13 Aralık 2014
Cumartesi
GÜNLÜK SİYASİ GAZETE
Yayın Sahibi
İmaj İç ve Dış Tic. A.Ş.
Genel Yayın Yönetmeni
Ahmet TEKEŞ
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Abdülmecit KoYuNSAĞAN
Haber Koordinatörü
Dursun ERKılıÇ
Yazı İşleri Müdürü
Ayşegül BAlDEMİR
İstihbarat Şefleri
Şenol GÜNÜÇ - Kenan ERGEN
Görsel Yönetmen
Şebnem ÜNAl
Sayfa Editörleri
Hakkı Murat SÖBÜTAY - Emine ÖZCAN
İnternet Editörü
Alparslan oĞuZ
Haber Merkezi
İsmail YılDıZ, Mihriban DEMİREl, Ayşenur GÜRER, Tülay CANPolAT,
Gazi BoZKuRT, Burcu KERİM, Betül SÜSlEN
İdari Merkez
Macun Mah. 195. Cadde No: 2 Yenimahalle/ANKARA
Yazı İşleri Tel: 397 91 40 (PBX) Fax: 397 41 54
[email protected]
Yayın Sahibi
Temsilcisi:
Yiğit YİĞİT
İstanbul Temsilciliği
Ankara Temsilciliği
Tevfik Bey Mah. Tahsin Tekoğlu Cad.
Rüzgarlı Cd. Plevne Sk. No: 14
No: 2 K.1 Sefaköy/Küçükçekmece/İSTANBul
ulus/ANKARA
Tel: (0212) 540 40 45
Tel: (0312) 310 35 53
Dağıtım: TuRKuVAZ DAĞıTıM SAN. VE TİC. A.Ş.
Yayın Türü: Yaygın Süreli (Pazar hariç)
Basıldığı Yer:
Dorukkaya Mat. Yay. Rek. Mağ. Enerji ve İnş. A.Ş. - İstanbul Yolu
6. km Macun Mh. 3. Cd. No: 2/1 Yenimahalle/ANKARA Tel: 397 11 97
Resmi ilanlarımızı internet sitemizden de görebilirsiniz.
www.yedigungazetesi.com.tr
Sözleşmesiz yazarlara ücret ödenmez
YediGün Basın Meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir
13
KARABÜK - Eflani ilçe merkezinde 1884
yılında yapılan ve bir süre kullanıldıktan
sonra atıl kalan ve Batı Karadeniz Kalkınma
Ajansı (BAKKA) tarafından restore edilen
Taşhan, düzenlenen törenle hizmete alındı.
Belediye sosyal tesisleri olarak kullanılacak han için belediyeye ait bir düğün salonunda yapılan açılış törenine, Karabük Valisi
Orhan Alimoğlu, Garnizon Komutanı
Jandarma Kıdemli Albay Samit Tokmak,
Karabük Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Burhanettin Uysal, Eflani Kaymakamı Tolga
Özdemir, Belediye Başkanı İbrahim Ertuğrul,
BAKKA Genel Sekreteri Faruk Tezel,
Karabük Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı
Sedat Namal, Emniyet Müdürü Serhat
Tezsever, AK Parti Karabük İl Başkanı
Timurçin Saylar, diğer protokol üyeleri ve
vatandaşlar katıldı.
Törende, hanın girişinde bulunan ve
hanla birlikte restore edilen Osmanlı
Türkçesi ile yazılı kitabe, Kaymakam
Özdemir tarafından okundu.
Törende konuşma yapan Vali Alimoğlu,
hanın Osmanlı Türkçesi ile yazılı kitabesinin
çok güzel olduğunu söyledi.
(AA)
Heraklides’in lahiti Ereğli Müzesi’nde
MÖ 388'de Zonguldak'ın Ereğli ilçesinde
dünyaya gelen filozof ve astronom Heraklides'e
ait lahit Ereğli Müzesi'nde sergileniyor.
Türkiye'ye bu kış 4,2 milyon turist bekleniyor
ESKİŞEHİR - Türkiye Seyahat
Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı
Başaran Ulusoy, Türkiye'de kış turizminin
yanında sağlık ve termal turizm alanında
artan yatırımlar ve yaşanan gelişmeler
dikkate alındığında Aralık 2014-Şubat
2015 arası dönemde ülkeye 4,2 milyon
yabancı turist gelmesini beklediklerini
bildirdi. Ulusoy, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, 2014 yılının Türk turizmi için
iyi geçtiğini, turist sayısında ve turizm
gelirlerinde ciddi oranlarda artış
yaşandığını söyledi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından
açıklanan verilere göre, 2014 yılının
Ocak-Ekim döneminde gelen yabancı
ziyaretçi sayısının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5,57 oranında artarak
33 milyon 528 bin 56 kişiye ulaştığını
belirten Ulusoy, şöyle konuştu:
"Aralık 2013-Şubat 2014 döneminde
ülkemize gelen yabancı ziyaretçi sayısı, 3
milyon 941 bin 994 kişi olarak gerçekleşmişti. Bu, bir önceki yıla göre yüzde 6
artış anlamına geliyor. Ülkemizde kış turizmi yanında sağlık ve termal turizm
alanında artan yatırımlar ve yaşanan
gelişim dikkate alındığında Aralık 2014Şubat 2015 arası dönemde gelen
yabancı ziyaretçi sayısının en az yüzde 6
oranında artmasını ve 4,2 milyon seviyesine çıkmasını bekliyoruz."
ZONGULDAK - İlçede 19.
yüzyılda bölgenin ileri gelenlerinden Halil Paşa
Karamahmutoğlu'nun yaptırdığı
konakta hizmet veren Ereğli
Müzesi'nde, eski Tunç Çağı, Grek,
Roma, Bizans ve Osmanlı dönemine ait eserler yer alıyor.
Arkeoloji ve etnografya müzesi
niteliğindeki müzede sergilenen 6
bini aşkın eser arasındaki
Heraklides'in lahidi bölgeye gelen
yerli ve yabancı turistlerin ilgisini
çekiyor. Ereğli Müze Müdürü
Ahmet Mercan, AA muhabirine
yaptığı açıklamada, müzelerinin
1988'de Atatürk Kültür
Merkezi'nin içerisinde sadece
müdürlük olarak hizmet verdiğini,
o dönemdeki 10 yıllık süreçte bazı
eserlere ilişkin kayıtların olmadığını
söyledi. Eserlerinin 1998'den
itibaren mevcut müzeye
taşındığını aktaran Mercan,
"Müzemizdeki lahitin Heraklides'e
ait olduğunu üzerindeki 8 satırlık
mezar yazıtından anlıyoruz. Bu
yazıda okunabildiği kadar
'Heraklides, oğlu ve şehrin milletvekili' yazıyor. Ne kadar
yaşadığı okunamıyor. Müzenin
önemli eserleri arasındaki lahit bir
aile mezarlığı konumunda. Aileden
birkaç neslin buraya gömüldüğü
belli" diye konuştu. Mercan,
müzelerin tarihin tapusu olduğuna
işaret ederek "Heraklides'in
yaşamıyla ilgili elimizde fazla bir
bilgi yok, sadece kaynak olarak
lahit var. Yazılı kaynaklar çıktığı
zaman Heraklides'in Ereğli'deki
yaşamı hakkında daha fazla bilgi
sahibi olabiliriz. Böylece müzemiz
ve bölgemiz daha fazla turistin
ilgisini çekecektir" diye konuştu.
Araştırmacı Kutsal Kıvrak ise
Ereğli'nin tarihi üzerine hazırladığı
bir kitap doğrultusunda 2 yıldır
çalışma yaptığını, Heraklides'in
Galileo Galilei'den önce dünyanın
döndüğüne yönelik varsayımının
litaretürde yer aldığını söyledi.
Galilei'nin bilimsel verilerle
doğruladığı bilgileri Heraklides'in
yüzlerce yıl önce öngördüğünü
anlatan Kıvark, şunları kaydetti:
"Heraklides, Ereğli'de doğup
büyümüş. Gençlik yıllarında ise
Atina'ya gidip Platon'un kurduğu
Akademia'ya girdi ve yöneticilik
yaptı. Matematiği çok iyi olan
Heraklides, dünyanın kendi ekseni
etrafında döndüğünü varsayımı
ortaya atmasıyla herkes tarafından
tanındı. Filozof, MÖ 350 yıllarında
dünyanın ve güneşin kendi ekseni
etrafında döndüğünü söylemiştir
ancak o dönem görüşleri kabul
görmemiştir. Araştırmamıza göre
de daha sonra Ereğli'ye dönmüş
ve 78 yaşında yaşamını yitirmiştir.
Kendi doğup büyüdüğü Ereğli'de
yeterince tanınmayan Heraklides'i
daha iyi anlatabilmek için hazırladığımız kitap yakın zamanda
baskıya girecektir." (AA)
13 Aralık 2014 Cumartesi
PSG'li 2 taraftar bıçaklandı
ANKARA - UEFA
Şampiyonlar Ligi'nde
Barcelona ile Paris
Saint-Germain (PSG)
arasında Nou Camp
Stadı'nda oynanan karşılaşma sonrasında
çıkan olaylarda iki
Fransız taraftar bıçaklandı.
İspanyol emniyetinden yapılan açıklamada,
Barcelona ile Paris
İSTANBul (AA) - SERDAl KAlAYCı - Spor Toto
Süper lig'de sezonun 12 maçlık bölümünde forma giydiği 8 karşılaşmada 6 gol atan İstanbul Başakşehir'in
golcüsü Semih Şentürk, kariyerinin adeta "ikinci baharını" yaşıyor.
Fenerbahçe'deki 14 yıllık kariyerinin ardından,
2013-2014 sezonunun ikinci yarısında Medical Park
Antalyaspor forması giyen, 2014-2015 sezonuna
İstanbul Başakşehir'de başlayan tecrübeli futbolcu, dikkatleri üzerine çekti.
İstanbul Başakşehir'in deplasmanda dün
Eskişehirspor'u 1-0 yendiği maçta Süper lig kariyerinin
226. maçına çıkan Semih, takımına 3 puan getiren tek
golüyle de lig kariyerinin 65. golüne ulaştı.
Sarı-lacivertli takımdan 205 maç ve 56 gollük lig
performansıyla ayrılan Semih, Medical Park
Antalyaspor'da geçen sezonun ikinci yarısında 13
maçta 3 golün ardından, İstanbul Başakşehir'de bu
sezon 8 müsabakada 6. golünü kaydetti.
Semih, 2014-2015 sezonunda ilk gollerini, 5. haftada 4-0 kazandıkları Akhisar Belediyespor'a karşı "hattrick" yaparak kaydetti.
İstanbul Başakşehir spor formasıyla bu sezon çıktığı
ilk maçta Ege temsilcisine adeta patlayan Semih, 13,
57 ve 72. dakikalarda olmak üzere 3 golle takımına
galibiyeti getiren isim oldu.
Tecrübeli futbolcu, 7. haftada Galatasaray'ı 4-0 yendikleri, 10. haftada deplasmanda Çaykur Rizespor'u 20, 12. haftada da yine rakip sahada Eskişehirspor'u 1-0
yendikleri maçta birer gol kaydetti. Semih Şentürk,
2007-2008 sezonundaki "Gol Krallığı" başarısıyla,
Aykut Kocaman'ın 1994-1995 sezonunda elde ettiği
üçüncü gol krallığının ardından, Fenerbahçe'de krallık
tacını takan son Türk futbolcu oldu. Fenerbahçe A
takım formasını ilk kez giydiği 2000-2001 sezonunda
Süper lig'de ilk şampiyonluğun sevincini yaşayan tecrübeli futbolcu, daha sonra 2003-2004, 2004-2005,
2006-2007 ve 2010-2011 sezonlarındaki şampiyonluklara tanıklık etti. "Nöbetçi Golcü", Fenerbahçe formasıyla, 35 Avrupa kupası mücadelesinde toplam 9 gol attı.
Fenerbahçe'nin 2008-2009 sezonu uEFA Şampiyonlar
ligi 2. ön eleme turu rövanşında deplasmanda MTK
Budapeşte'yi 5-0 yendiği maçta 4 gol birden atan
Semih Şentürk, Fethi Heper'in, bir Avrupa kupası
maçında en fazla gol atan Türk futbolcusu unvanını
egale etti. (AA)
Saint-Germain arasında
dün oynanan karşılaşmanın ardından bıçaklanan 2 PSG taraftarının
hastaneye kaldırıldığı
belirtildi. Açıklamada, ilk
olayda, kar maskesi
takan 2 kişinin saldırısına uğrayan taraftarın
tedavisine hastanede
devam edildiği ve hayati
tehlikesinin bulunmadığı
kaydedildi. (AA)
Cardozo
deplasmanlarda
suskun
TRABZON - Trabzonspor'un sezon başında
Portekiz'in Benfica takımından kadrosuna dahil
ettiği Oscar Cardozo, iç saha maçlarındaki
başarılı grafiğini deplasmanlarda gösteremedi.
Spor Toto Süper Lig'de dün bordo-mavili
takımın Beşiktaş'a Konya'da 3-0 mağlup olduğu maçta suskun kalan Paraguaylı futbolcu,
dış saha maçlarında takımına katkı sağlayamadı.
UEFA Avrupa Ligi ve Spor Toto Süper
Lig'de olmak üzere 9 kez rakip fileleri havalandıran Cardozo, bu gollerin 8'ini Hüseyin Avni
Aker Stadı'nda, 1'ini ise deplasmanda kaydetti.
Bordo-mavili futbolcu, Hüseyin Avni Aker
Stadı'nda oynanan Gençlerbirliği maçında 3,
Torku Konyaspor maçında 2, Gaziantepspor,
Mersin İdmanyurdu ve UEFA Avrupa Ligi playoff turundaki Rostov maçlarında birer kez rakip
fileleri havalandırdı.
Toplam 8 deplasman maçında görev alan
Cardozo, dış sahadaki tek golünü ligin 3'üncü
haftasında İstanbul Başakşehir maçının 90+5.
dakikasında penaltıdan kaydetti.
Paraguaylı oyuncunun gol attığı iç saha
maçlarında bordo-mavili takım, Gaziantepspor
karşısında beraberlik, Mersin İdmanyurdu,
Torku Konyaspor ve Gençlerbirliği maçlarından
da galibiyetle ayrılarak 10 puan topladı.
Cardozo'nun deplasmanda tek gol attığı
İstanbul Başakşehir maçı 1-1 beraberlikle
sonuçlanırken bu futbolcunun gol attığı dış
saha maçında takımı 1 puan kazandı.
Babasının izinde 10 yaşında zirveye çıktı
Zirve Dağcılık İl Temsilcisi ve Cilo Dağcılık Kulübü Başkanı Hacı Tansu'nun 10
yaşındaki oğlu Talha Armanç Tansu, 3200 rakımlı Benanu Dağı'na tırmandı.
Passolig aldı,
Arjantin'de
maç izledi
HAKKARİ- Zirve Dağcılık İl Temsilciliği tarafından bu yılki faaliyet programı kapsamında
Benanu Dağı'na kış tırmanışı düzenlendi. İkisi
kadın 8 dağcının katıldığı tırmanışta il temsilcisi
ve Cilo Dağcılık Kulübü Başkanı Hacı Tansu'nun
10 yaşındaki oğlu Talha Armanç da yer aldı.
Kulübün en küçük üyesi olan ilkokul 5. sınıf
öğrencisi Talha Armanç, yaşına rağmen bütün
zorluklara göğüs gerip 2 gün süren tırmanışı
başarıyla tamamladı.
Profesyonel dağcılara taş çıkartan küçük
dağcı, 2900 metre yükseklikteki Deman
Tepesi'ndeki kampın ardından gruptaki diğer
dağcılarla zirve yaptı.
Kendisinden yaşça büyük dağcılarla sarp
kayalıkları aşıp tırmanışı başarıyla sonlandıran
Tansu, bu başarısıyla Hakkari'de bugüne kadar
3200 rakımlı dağa tırmanan en küçük dağcı
unvanının da sahibi oldu.
Tansu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tırmanıştan büyük keyif aldığını belirterek, hedefinin
dünyanın en iyi dağcıları arasında yer almak
olduğunu söyledi. Tırmanışta fazla zorlanmadığını
anlatan Tansu, "Dağ yolunda çok kar vardı.
Bazen oyunlar oynayarak karın keyfini çıkardım
ve zirveye ulaştım" dedi. (AA)
İSTANBUL - Üye sayısı 600 bine ulaşan
Passolig'in 500 bininci talihlisi Rüçhan Özcüler,
Arjantin'de iki maçı tribünde izledi.
Passolig'den yapılan açıklamaya göre, 500
bininci talihli Rüçhan Özcüler, teknik direktör
Hikmet Karaman ile Arjantin'in başkenti Buenos
Aires'te maç izleme şansını yakaladı.
Arjantin'deki ilk gününde Benfield-Rosario
Central maçını izleyen Özcüler ve Karaman, ikinci
gün ise Boca Juniors-Gimnasia la Plata arasındaki karşılaşmayı da yerinde seyretti.
Özcüler, Arjantin'deki maçlarda da Türkiye'deki
gibi e-bilet uygulamasına benzer bir uygulamanın
olduğunu belirterek, "Hayatımda ilk kez maça gitmek için Passolig kart aldım. 'Türkiye'de maç izlerim' derken şansım yüzüme güldü ve harika bir
seyahat kazandım. Futbolun en önemli ülkelerinden biri olan Arjantin'de maç izledim. Dünyanın en
önemli takımlarından Boca Juniors'ı canlı canlı
takip ettim" diye görüşlerini aktardı. (AA)
15
SPOR
İç savaş
Shakhtar
Donetsk'i
durduramadı
ANKARA - Rumen teknik adam Mircea
Lucescu'nun çalıştırdığı Shakhtar Donetsk,
Ukrayna'nın doğusunda ordu ile Rusya yanlısı
ayrılıkçılar arasında yaşanan iç savaş
nedeniyle ülkede yaşanan olumsuzluklara
rağmen istikrarlı bir şekilde yoluna devam
ediyor.
Olaylardan en fazla etkilenen kentlerden
Donetsk'i n futbol takımlarından Shakhtar
Donetsk'in stadı ve antrenman tesisleri,
yaşanan patlamalar nedeniyle büyük hasar
gördü. Kulübün kent merkezindeki ofisi silahlı
kişilerce işgal edildi, çatışmalar nedeniyle
şehirdeki havaalanları kapatılmak zorunda
kaldı.
Olaylar nedeniyle antrenmanlarını ve
maçlarını Donetsk şehrinde yapamayan,
sezonu ülkenin batısındaki Lviv'de geçiren
Shakhtar Donetsk, tüm bu olumsuzlukla ra
rağmen "Devler Ligi"nde grubunu ikinci sırada tamamlayarak Avrupa futbolunun kulüpler
düzeyindeki en büyük kupasında son 16
takım arasına yükseldi.
Geçmiş yıllarda Galatasaray ve Beşiktaş'ı
çalıştıran Mircea Lucescu teknik direktörlüğündeki Shakhtar Donetsk, Rumen teknik
adamın göreve geldiği 2004-2005 sezonundan bu yana 8 kez UEFA Şampiyonlar Ligi
gruplarında mücadele etmeyi başardı.
Lucescu yöneti minde son 10 sezondur
"Devler Ligi"nin gediklileri arasında giren
Donetsk ekibi, sadece 2005-2006 ve 20092010 sezonlarında elemeleri geçemedi.
Shakhtar Donetsk, Lucescu ile sekiz kez
yer aldığı Şampiyonlar Ligi'nde son 5 sezondur üçüncü kez gruptan çıkmayı başardı.
Turnuvada 2010-2011'de çeyrek final
oynayan turuncu-siyahlılar, 2012-2013'te ve
bu sezon ikinci tura yükseldi.
Shakhtar Donetsk, 10 sezonluk Lucescu
yönetiminde birçok kupa kaldırma başarısı
gösterdi.
Takımının başında Ukrayna liginde üst üste
5 kez olmak üzere 8 şampiyonluk yaşayan
Lucescu, 5 Ukrayna Kupası, 6 Ukrayna Süper
Kupası kazandı. Lucescu, Avrupa'da ise
2008-2009 sezonunda yabancısı olmadığı
İstanbul'da oynanan UEFA Kupası finalinde
takımıyla Werder Bremen karşısında 2-1'lik
galibiyet elde ederek zafere ulaştı.
Mircea Lucescu'nun öğren cileri,
Şampiyonlar Ligi H Grubu'nu 9 puanla
Portekiz temsilcisi Porto'nun ardından ikinci
sırada bitirdi.
Shakhtar Donetsk, grupta 2 galibiyet, 3
beraberlik, 1 mağlubiyet aldı.
İlk iki hafta Athletic Bilbao ile 0-0, Porto ile
2-2 berabere kalan Ukrayna ekibi, BATE
Borisov karşısında 7-0 ve 5-0'lık farklı galibiyetler elde etti. Kalan iki maçında Athletic
Bilbao'ya 1-0 yenilen Shakhtar Donetsk,
Porto ile 1 -1 berabere kaldı.
Shakhtar Donetsk, grup aşamasında 15
gol attı, 4 gol yedi.
Ukrayna temsilcisi, 17 gollü Chelsea,
16'şar gollü Real Madrid, Bayern Münih ve
Porto'nun ardından "Devler Ligi"nin en fazla
gol atan takımlarından biri oldu. Shakhtar
Donetsk, grup aşamasının en az gol yiyen
takımları arasında da yer aldı.
Shakhtar Donetsk, son yıllarında büyük
üstünlük kurduğu Ukrayna Premier Lig'de bu
sezon ilk devreyi ikinci sırada tamamladı.
İlk devresi 7 Aralık'ta tamamlanan ligde, 14
haftalık periyotta 31 puan toplayan Donetsk
ekibi, lider Dinamo Kiev'in 5 puan gerisinde
kaldı.
Ligde 10 galibiyet, 1 beraberlik, 3 mağlubiyet alan Shakhtar Donetsk, bu maçlarda 32
gol atıp kalesinde 8 gol gördü.
Shakhtar Donetsk, Ukrayna Kupası'nda ise
çeyrek finale çıkma başarısı gösterdi.
İlk turda Obolon-Brovar'ı 1-0 yenen
Lu cescu'nun öğrencileri, ikinci turda
Poltava'yı 4-1 ve 5-1'lik skorlarla saf dışı
bıraktı. Turuncu-siyahlı takımın çeyrek
finaldeki rakibi ise Metalist Kharkiv oldu.
(AA)
13 Aralık 2014 Cumartesi
KASTAMONU - Türkiye Futbol
Antrenörleri Derneği'nce (TÜFAD) hazırlanan "50. Yılda 50 Bin Çocuk Projesi"yle
futbolda yeni yeteneklerin Türk sporuna
kazandırılması amaçlanıyor.
TÜFAD Genel Başkanı İsmail Dilber, AA
muhabirine yaptığı açıklamada, kuru-
luşlarının 50. yıl dönümü dolayısıyla hazırlanan proje kapsamında 56 ildeki şubeleri
aracılığıyla 11-12 yaş grubunda futbola
yetenekli çocukların belirleneceğini söyledi. Çocukların düzenlenen turnuvalarda
değerlendirileceğini, il karmalarının oluşturulacağını aktaran Dilber, "Daha sonra
Antalya'da yapılacak çalışmaların ardından
bölge karması seçilecek. Ardından da
Çanakkale'de çeşitli etkinlikler düzenlenecek. Projeyle, yetenekli çocukların
Türk futboluna kazandırılması amaçlanıyor
" ifadesini kullandı.
(AA)
İlhan Cavcav'dan
Cizre'ye “selam”
Gençlerbirliği
Kulübü
Başkanı
İlhan Cavcav,
Cizrespor ve
Cizre'ye
"selam göndererek",
gösterdikleri
misafirperverlik için
teşekkür etti.
ANKARA - Gençlerbirliği
Kulübü Başkanı İlhan Cavcav,
Cizrespor ve Cizre'ye "selam
göndererek", gösterdikleri misafirperverlik için teşekkür etti.
İlhan Cavcav, AA
muhabirine yaptığı açıklamada
"elinden geldiği kadar" deplasmanlarda kırmızı-karalı ekibin
yanında olmaya çalışan bir
başkan olduğunu belirterek,
"Şimdiye kadar kaçırdığım
deplasman 36 yılda 36'yı
geçmez. Cizre'de de bulunamadığım için üzgünüm.
Yöneticiler ve kulüp çalışanlarından öğrendiğim kadarıyla
son derece misafirperver bir
ağırlama olmuş. Cizrespor
yönetimi ve Cizre'ye buradan
selam gönderiyorum. Kupa
maçında bize gösterdikleri misafirperverlik için kendilerine
teşekkür ediyorum" diye
konuştu. Ziraat Türkiye Kupası
H Grubu'nda oynadıkları
Cizrespor maçında yaşananları
"her gün her statta olan şeyler"
diye değerlendiren İlhan
Cavcav, "Ankara 19 Mayıs
Stadı'nda oynanan maçlardan
sonra da bizim takımımız 1
saatte ancak otobüse biniyor.
Bunu herkes bilir. Cizre
Stadı'nda geçirilen 1 saati
'mahsur kalmak' gibi düşünmek, gazeteci arkadaşların
Cizre'ye gitmeden haber yapmak zorunda kalmalarından
mütevellit olmalı" değerlendirmesini yaptı.
Cavcav, Cizrespor'a
başarılar dileyerek, rakiplerinin
Gençlerbirliği karşısında
sergilediği performansı ligde de
göstermesini ve profesyonel
lige yükselmesini temenni etti.
İlhan Cavcav,
Gençlerbirliği'nin genç oyuncularla sergileyeceği başarıyı
görünür kılmanın gazetecilerin
sorumluluğunda olduğunu
ifade etti. Cizrespor maçında
Gençlerbirliği olarak genç bir
kadroyla mücadele ettiklerini
belirten Cavcav, "Ancak biz her
maçımıza gençlerden kurulu bir
kadroyla çıkıyoruz.
Karşılaşmalarda kadromuzdaki
11 genç futbolcumuzdan beş
altısı sahada oluyor.
Gençlerbirliği'nin bu farkını
gazeteci arkadaşlarımın
görmesi diğer kulüplere de
örnek olması açısından çok
önemli" dedi. "40 yılda bir, o da
kupa maçında 2 genç oynatıyor diye İstanbul kulüpleri
manşetten inmiyor. Oysa biz
Gençlerbirliği olarak her hafta
manşetlik iş yapıyoruz" diyen
Cavcav, sözlerini şöyle tamamladı: "Gençlerbirliği'nin felsefesi
gençlere önem vermek. Bu
nedenle ilk yarının sonuna
kadar oynanacak 4 maç çok
önemli. Çünkü Gençlerbirliği
futbolcuları, bu süreci başarıyla
sonuçlandırırsa hem
altyapımızdaki çocuklarımın,
hem de bütün Türkiye'deki
genç futbolcuların önünü açacak. Kulübümüzün felsefesi
hep devam edecektir. Bu felsefeyi ve başarıyı görünür kılmak
da gazeteci arkadaşların
sorumluluğundadır."
NBA, yeni
yıldızları Türkiye'de
yetiştirecek
İSTANBUL- Dünyanın en önemli basketbolcularını bünyesinde barındıran Amerikan
Ulusal Basketbol Ligi (NBA), yeni yıldızları
Türkiye'de yetiştirecek. NBA'in Avrupa'da
pilot ülke olarak seçtiği Türkiye'deki okulların
başında yer alacak NBA Basketbol Okulu
Teknik Direktörü Jeff Christensen, dünyanın
en önemli liginin "Bu oyunu seviyorum"
mesajını, açacakları okullarda çocuklara
aktarmak istediklerini söyledi. Christensen,
AA muhabirine yaptığı açıklamada, Avrupa ve
Anadolu yakasında olmak üzere iki okul açacaklarını belirterek, "Hafta sonları, 75
dakikalık programlar olarak eğitimler yapılacak. Çocukların yeteneklerini geliştirmeleri
için onlara yardımcı olacağız. Herhangi bir
kulüpte oynasalar da okullara katılabilecekler" dedi.
Okullarda eğitim almak isteyen öğrenciler
için herhangi bir seçme veya eleme yapmayacaklarını vurgulayan Jeff Christensen,
"Başvuran öğrenciler yaş gruplarına göre
ayrılacak. Yaş gruplarındaki kesin ayrıma
öğrenci sayısına göre karar vereceğiz. Şu an
için 6-16 yaşındaki çocukları kabul ediyoruz.
İlk amacımız çocuklara basketbolu
sevdirmek. Bu sevgiyi yaratırsak geri kalan
hayatlarında bu sevgi devam edecektir.
NBA'in mottosu da bu" diye konuştu.
İlk okulu Anadolu yakasında açacaklarını
kaydeden Christensen, bu okuldaki eğitimi
oturttuktan sonra Avrupa yakasındaki okulu
faaliyete sokacaklarını dile getirdi.
Christensen, Türkiye'nin bu proje kapsamında NBA'in Avrupa'daki pilot ülkesi olacağını söyledi. Avrupa dışında Çin'de okul
açtıklarını anlatan Jeff Christensen,
"Avrupa'daki pilot okulumuz burası olacak.
Buradaki başarıya göre Avrupa'da yayılmak
istiyoruz" ifadelerini kullandı. Türkiye'yi pilot
ülke seçmelerinde birçok etkenin olduğunu
belirten ABD'li çalıştırıcı, şunları söyledi:
"Özellikle Türkiye, mükemmel bir ülke.
Basketbola ilginin yüksek olduğunu gözlemledik. Bu yüzden NBA, pilot ülke olarak
burayı seçti. Buraya gelmeden önce Türkiye
liginde oynayan arkadaşlarımla görüştüm.
Hepsinden pozitif şeyler duydum. Ligin
kalitesinden ve seyircilerin ilgisinden bahsettiler. Ben de kendi gözlemlerimi yapmak için
sabırsızlanıyorum. Ben bütün yıl burada olacağım.” (AA)
13 Aralık 2014 Cumartesi
Kültür ve Turizm Bakanlığı, yurtdışına kaçırılan tarihi
eserlerin ait olduğu topraklara dönüşü için yürüttüğü
son operasyonla 65 kültür varlığını daha geri aldı. ABD'de
ele geçirilen 48 ok ucu, 1 yüzük, 1 bronz kemer tokası
ile 15 sikke, Türkiye'nin New York Başkonsolosluğuna
törenle teslim edildi.
Yurtdışına kaçırılan tarihi eserler
Türkiye'ye dönüş yolunda
ANKARA - ŞENAY ÜNAL Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik,
AA muhabirine yaptığı açıklamada,
yurtdışına kaçırılan tarihi eserlerin ait
olduğu topraklara getirilmesi için
çalışmaları aralıksız sürdürdüklerini
söyledi.
İstikrarlı ve kararlı çalışmalarının bir
kez daha olumlu sonuçlandığını ifade
eden Çelik, "Son operasyonda ele
geçirilen tarihi eserlerle 2014 yılında
toplam 81 varlığımız kültür mirasımıza
kazandırılmış oldu. Yurtdışına
kaçırılan tarihi eserlerin iadesinde,
son dönemde yaşanan örneklerde de
görüldüğü üzere daha seri sonuç
alıyor ve bulunduğu yerler, koşullar ne
olursa olsun ulaşıp iadesini
sağlıyoruz" diye konuştu.
Tarihi eserlerin iadesinde erişilen
noktanın, titizlikle uygulanan atılımcı
ve kararlı politikaların önemli bir
sonucu olduğunu belirten Çelik, şöyle
devam etti:
"Yakaladığımız bu başarılar,
koordineli bir şekilde profesyonel
yöntemlerle ve diplomatik girişimlerle
yaptığımız çalışmaların birer ürünüdür.
Tabi aynı zamanda çalışmalarımızı
yalnızca ülkemiz adına değil, insanlık
mirası adına da yaptığımızın bilincindeyiz. Bu son operasyonda da
ABD'nin New York kentinde, ülkemize
ait kültür varlığı niteliğindeki 48 ok
ucu, 1 yüzük, 1 bronz kemer tokası
ve 15 sikkenin ülkemize iadesi sağlandı. ABD'nin Göçmen ve Gümrük
Ofisi, Newark Şubesi geçen yıl, New
York Başkonsolosluğumuzla irtibata
geçerek, İzmir'den ABD'ye gönderilen
bir kargo paketinin içinde 48 ok ucu,
1 yüzük, 1 bronz kemer tokası ile 15
sikkenin yakalandığını bildirdi. Bu
temasın ardından hemen işlemleri
başlattık ve yapılan ön incelemeler
sonucunda eserlerin ülkemize ait
olduğu uzman raporuyla belgelendi.
Olayın faillerine ve bağlantılarına ulaşmak için işlemler başlatıldı, hem yurt
dışı hem yurt içi, gerek emniyet güçlerimiz gerekse alan uzmanları tam
zamanlı çalışıyor."
Bakan Çelik, yasadışı yollarla ülke
dışına çıkarılan kültür varlıklarının geri
alınması çalışmaları kapsamında,
2014 yılı Kasım ayı itibariyle, toplamda
16 kültür varlığının Türkiye'ye
iadesinin sağlandığına dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Bu son
gelişme ile 2014'te sayımız 81'e ulaştı.
Son 10 yılda 4 bin 224 kültür varlığımızın ait oldukları topraklara dönmesini başardık. Daha önce de 10
mezar taşı ve adak steli ile bağış
yoluyla iadesi sağlanan 4 amfora ve 1
at koşum takımına ait tunç gem
ABD'den, bir Yortan kabının
Avusturalya'dan iadesi sağlanmıştı.
Hemen belirteyim Almanya, ABD,
İtalya, Fransa, Danimarka,
Bulgaristan, İsviçre, İskoçya ve
İngiltere'de bulunan pek çok eserimizin iade çalışmaları da gerek hukuki
gerek diplomatik yollarla sürüyor. Bu
gelişmeler aynı zamanda,
Bakanlığımızın kültür varlıklarımızın
iadesi konusunda göstermiş olduğu
çalışmaların uluslararası kamuoyu
tarafından da desteklendiğinin ve yurtdışında da takdirle karşılandığının
önemli bir göstergesidir. Son olarak bu
konuda her zaman yinelediğim bir
çağrıyı bir kez daha yapmak istiyorum;
bizim tarihi eserlerimizin iadesi
konusunda ulusal ve uluslararası diğer
birimlerle koordineli bir şekilde yürüttüğümüz profesyonel çalışmalara
vatandaşlarımızın da desteğini
bekliyoruz. Bu konuda çevrelerinde olup
bitene karşı duyarlı olmalarını ve şüphe
uyandıran durumlarda bizlerle temasa
geçmelerini rica ediyoruz." (AA)
Time dergisi
Deniz canlılarından
“Ebola
Savaşçıları”nı
hediyelik eşya yapıyorlar
yılın kişisi seçti
İSKENDERİYE - MERVE CEMAL Mısır'ın İskenderiye kentinde balıkçılar,
avladıkları deniz canlılarını tahnit edip
hediyelik eşya olarak satıyor.
Akdeniz kıyısındaki İskenderiye'de
balıkçılar, eski Mısır medeniyetinden
gelen bir gelenek olan mumyalama
işlemini günümüzde deniz canlılarına
uygulayarak, avladıkları canlıların ölü
bedenlerinin bozulmamasını sağlıyor.
Tanhit adı verilen bu işlemi, deniz
yıldızı, istakoz, mercan, deniz atı gibi
çeşitli canlılara uygulayan balıkçılar ve
avcılar, söz konusu canlıları kimyasal
maddelerle ilaçladıktan sonra, rengini
ve dış dokusunu koruyarak hediyelik
eşya yapıyor.
Tahnit edilen canlıları satan Cemal
Ahmed, avlanmadan başlayarak tezgahlara gelinceye kadar geçen süreyi
anlattı. Ahmed, "Deniz ürünleri
avlandıktan sonra içi klor dolu bir kaba
koyuluyor. Tüm karışımlardan arındırılıp
yalnızca kendi rengi kalıncaya kadar
bekletiliyor. Herhangi bir boya kullanmıyoruz, kendi renginde dokusunda
bırakıyoruz" dedi.
Ahmed, "Daha sonra su ile yıkıyoruz,
kuruması için güneş altında bırakıyoruz. Bir süre güneşte kaldıktan sonra
kuruyunca iç organları çıkartılıyor ve
içine bazı kimyasal maddeler ile tuz
konuluyor. Daha sonra tekrar güneş
altında bekletiyoruz" diye konuştu.
Bu işlemlerin ardından çeşitli hediyelik eşyalar şeklinde satılmak üzere tezgahlardaki yerlerini aldığını belirten
Ahmed, "Tahnit edilen deniz canlıları 20
yıl hiç bozulmadan ilk günkü gibi durabilirler" ifadelerini kullandı.
Tahnit işiyle ilgilenen Ahmed
Mahmud, Akdeniz ve Kızıldeniz'de
avladıkları istakoz, deniz yıldızı, mercan, deniz salyangozu, değişik balıklar
gibi çeşitli canlıları tahnit ettiğini, bunu
bir sanat olarak gördüğünü, abajur, süs
eşyaları gibi çeşitli eşyalarda değerlendirdiklerini ifade etti.
Bir başka satıcı İhab Assam, yabancı
turistlerin tahnitlere rağbet gösterdiğini,
onların yaptıkları alışverişlerle ayakta
kaldıklarını belirtti. Assam, turistlerin
deniz ürünlerinin hediyelik eşyaya
dönüştürülmesine ilgi gösterdiğini, tahnit işine ilgi duyduklarını dile getirdi.
(AA)
NEW YORK - ABD'nin
Time dergisi, Ebola ile
mücadele eden doktor ve
hemşireleri "bu yılın kişisi"
olarak seçti.
Derginin editörü Nancy
Gibbs, özellikle salgının
etkilediği Batı Afrika
ülkelerinde ve dünyanın
birçok bölgesinde Ebola
salgını ile mücadele eden
Sınır Tanımayan Doktorlar
Örgütü, uluslararası yardım
kuruluşu Samaritan Purse
gibi birçok sivil toplum
örgütünde çalışan doktor ve
hemşireleri kutladı.
Salgınla mücadele eden
doktor ve hemşirelerin
büyük cesaret ve sabır gösterdiğini ifade eden Gibbs,
salgının sadece sivilleri
değil, bununla mücadele
eden doktor ve hemşireleri
de etkilediğini kaydetti.
Gibbs, Sınır Tanımayan
Doktorlar Örgütü gönüllüsü
olan ve aynı zamanda Ebola
ile mücadele eden Salome
Karwah'ın bir hafta
içerisinde anne ve babasını
kaybetmesine rağmen
hastalarına yardım etmeye
devam ettiğini ifade etti.
"Yılın kişisi" listesinde
Ebola savaçılarının ardından
Ferguson protestocuları,
Rusya Devlet Başkanı
Vladimir Putin, Çinli girişimci Jack Ma ve Irak Kürt
Bölgesel Yönetimi (IKBY)
Başkanı Mesut Barzani yer
aldı. Time dergisi, geçen yıl
Papa Franciscus'u yılın
kişisi seçmişti.
Derginin okuyucuları
tarafından Hindistan
Başbakanı Narendra Modi,
"yılın kişisi" seçilmişti. Modi,
derginin internet sitesinde
oluşturulan portalda kullanılan yaklaşık 5 milyon
oyun yüzde 16'sından
fazlasını alarak zirveye yerleşmişti. Hindistan'da mayıs
ayında yapılan seçim kampanyası maratonunda ülke
ekonomisini canlandırma
sözü veren ve ülkenin 15.
başbakanı olan Narendra
Modi, milliyetçi Bharatiya
Janata Partisi'nin lideri.
Okuyucuların oylarıyla
belirlediği listede,
Ferguson'daki göstericiler
ikinci sıraya yerleşirken, ilk
beş arasında Hong
Kong'daki gösterilerin lideri
Joshua Wong, Pakistanlı
kadın hakları eylemcisi
Malala Yusufzay ve Batı
Afrika'da Ebola'yı tedavi
eden doktorlarla hemşireler
bulunuyor.
Derginin 1927 yılından bu
yana "yılın kişisi" unvanını
verdiği isimler arasında
Mahatma Gandi, Adolf
Hitler, Kraliçe Elizabeth,
Martin Luther King Jr., ABD
Başkanı Barack Obama ve
Rusya Devlet Başkanı
Vladimir Putin yer alıyor.
(AA)