Siyasetin sağı-solu öfke dolu… Siyasetteki gerginlik gazete manşetlerine de yansıyor Siyasilerin son açıklamalarına, TBMM’deki bütçe görüşmelerinde kullanılan dile bakın; siyasetin sağı da solu da birbirine karşı öfke dolu. Bir an önce terk edilmesi gereken bu siyasi duruş vatandaşı da rahatsız etmeye, ortamı germeye başladı… 13 Aralık 2014 Cumartesi Fiyatı 25 Kr www.yedigungazetesi.com Herkesi huzursuz eden kavgasının içine hak-hukuk arayışı da giriyor hükümet politikaları da, dünya çapında yatırımlar da giriyor barış çabaları da, inanç ayrılıkları da giriyor dış politika da… Çözüm süreciyle ilgili gelişmeler pamuk ipliğine bağlı bir güven(sizlik) içinde yürüyor. Sadece bütçe görüşmeleri mi; partilerin grup toplantıları, etkinlikleri, yazılı ve görsel medyaya verilen demeçlere bakın ayın dili görmek mümkün. Bu hal vatandaşı da huzursuz ediyor. ZARARI KENDİLERİNE… Siyaset dünyasında işler sarpa sarıyor Kimisi oy peşinde kimi kavga arıyor Eni sonu hepsi de bir noktaya varıyor Tencere dibin kara seninki benden kara Genel Kurulda CHP milletvekilleri ile AK Parti milletvekilleri arasında tartışma yaşandı. (AA) Sataşmalar, atışmalar Siyasi partilerin genel başkanları dahil, tüm milletvekili ve parti teşkilatlarına mensup yöneticiler son dönemlerdeki açıklamalarında hep birbirleri aleyhine birtekım iddia ve suçlamaları gündeme getiriyor. Bu da siyasi gerginliğin üzerine tuz biber oluyor. İşte bu tür iddialar ve siyasilerin açıklamalarından birkaç örnek… KILIÇDAROĞLU Başbakan’dan HDP’ye eleştiri ve öneri geldi kendisini ‘bağladı’ Başbakan Ahmet Davutoğlu, HDP kanadından yapılan çözüm süreciyle ilgili değerlendirmeleri eleştirerek, bunun yanlış olduğunu söyledi. Davutoğlu, "Yürüyen görüşmelerle ilgili basına çok fazla yorumda bulunmak doğru bir yöntem değil. Her görüşmeden sonra sürekli gündemi meşgul edecek yorumlar yapmak yerine, önemli olan neticeye odaklanmak. Ne genel af ne özerklik gibi konular, kesinlikle bu görüşmeler esnasında gündeme gelmemiştir. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, SSK Genel Müdürlüğü dönemindeki iddialarla ilgili olarak, “Benim dönemimde sınava girip de kazanamadığı halde bir kişinin atandığını ispat etsinler, ben o dönemki genel müdürlükten ötürü çıkar özür dilerim, ayrıca ben genel başkan olarak da siyaseti bırakırım, bu kadar açık ve net söylüyorum. Ben onlar gibi değilim, açık, net, samimiyim” diyerek, kendisini bağlayıc ı ifadeler kullandı. Gündeme gelmemiş konuları sanki gündemdeymiş gibi ele almak, tartışmak, sürece zarar verir" dedi. Davutoğlu, "Çözüm Süreci hepimiz için asli bir süreçtir. İç barışımız ve geleceğimiz için önemlidir. Burada, herkesin şiddet dilinden uzak durması lazım" diye konuştu. Kılıçdaroğlu, "Ben aristokrat bir aileden gelmiş değilim, mal varlığı olan zengin olan aileden gelen birisi de değilim. Benim çocuklarım çalıştı. Evet, çalıştı. Ayıp mı? Hayır. Tek günahları ne? Sigortalı olmaları, olacak ne yapayım patron sigortalı yapmış" dedi. Görüşmelerde bütçeden çok politik sözler Memleketçi Sanayici ve İşadamları Derneği Konya Şubesi kuruldu. Şube Başkanlığı’na Hüseyin Bademli getirildi ve bir tanışma toplantısı düzenlendi. M.Nuri Parmaksız Hayata ve A ka dair 8. Sayfada Hayrettin İvgin Kültürel Boyut 8. Sayfada Fehmi Koru Bu badireyi de atlatabilirsek... Prof.Dr. Nurullah Çetin Türkçe Bakış 9. Sayfada Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç'ın KPSS'siz işe alım iddialarıyla ilgili, "Pek çok isim var. Bunların hepsi doğru değildir, yalandır diyemem ama bir kısmı doğrudur, toptan suçlamak iyi bir üslup değil" dedi. Arınç, "Şurada bağırıp çağırıyoruz, dışarı çıktığımız zaman 'saygılar efendim' diyoruz. Bunu bu kürsüde de yapalım yani kabahat şu koltukların renginde midir, yoksa bu kürsünün şehveti midir, nesidir bilmiyorum. Ama kendimizden geçiyoruz kardeşim, tanıyamaz hale geliyoruz" diye konuştu. MİSİAD vizyona çıktı ‘SOSYAL FAYDA’ için HABERİ 12. SAYFADA 8. Sayfada Dışarıda saygılar içeride bağrışma Atilla KOCAOĞLU’nun haberi 12. SAYFADA www. gazetesi.com.tr gazetemizi bu adresten takip edebilirsiniz ’ü ’dan takip edebilirsiniz Ankara Halkla İlişkiler Derneği AHİD’nin geleneksel aylık söyleşilerinden biri daha Başkan Zeliha Doğan Yeşil’in moderatörlüğünde gerçekleştirildi. AYRINTILI HABERİ 12. SAYFADA Gazetemizi https://www. .com/YediGün-Gazetesi Gazetemizi https://www. /yedigun.gazetesi Eski bir cezaevi müdürü olan terzi İsmet Ziya Çetinkaya, “Biz terziler iliğin son düğmeleriyiz” dedi. Kenan ERGEN’in röportajı 4. SAYFADA 2Yeşilçam’ın “kötüleri” taçlandı... SINEMA TV / MAGAZIN 13 Aralık 2014 Cumartesi Çizer Hakan Arslan, Türk sinemasında "kötü adam" rolleriyle hafızalara kazanan Erol Taş'tan Bilal İnci'ye, Hüseyin Peyda'dan Kazım Kartal'a Yeşilçam'ın 27 "kötüsünü" çizimiyle taçlandırdı. ANKARA - Arslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sinema tutkunu olduğunu belirterek, "Herkesin sıkça gördüğü fakat ismini bile bilmediği o karakterleri kendi çizgimle yorumlayıp öne çıkarmak istedim. Çocukluğumdan beri izlediğim bu karakterlere ve oyunculuklarına hayranım çünkü Yeşilçam'ın bu karakterleri içimizden, bizden biri" dedi. Bunun sinemaya emeği geçen isimleri anma niteliği taşıdığını da söyleyen Arslan, Yeşilçam'a adadığı farklı çalışmalarının da olduğunu ifade etti. Arslan, sinemada herkesin beğendiği, hayran olduğu oyuncular yerine kötü adamları seçmesini ise şöyle anlattı: "Çocukluğumdan beri izlediğim bu karakterlere ve oyunculuklarına hayranım çünkü Yeşilçam'ın bu karakterleri içimizden, bizden biri, bazen mahallenin kurnaz esnafı çoğu zaman da zulmeden bir kabadayı... Doğar, dövüşür, hile yapar, mutlu olur, mutsuz eder, kin duyar ve en önemlisi gerektiğinde ölmesini bilir. Dünya sinemasına baktığımızda bu tarz karakter oyuncularının özellikle de kötü adam rollerine bürünenlerin fazlasıyla sevildiğini söyleyebiliriz. Alfred Hitchcock'un bununla ilgili güzel bir sözünü duymuştum, 'Ne kadar başarılı kötü adam, o kadar başarılı film'. Bu söz için hem Yeşilçam sinemamızdaki karakter oyuncularının neden bu kadar sevildiğinin cevabı hem de gerçekleştirdiğim serinin çıkış noktası diyebiliriz." "Kötü Adamlar" serisini 27 karakterden oluşturduğunu bildiren Arslan, karakterlerin her birine taç çizmesini ise "Başa değmesi gereken tacı havada bıraktım çünkü bu serideki karakterler aslında gerekli değeri alamadılar aslında" sözleriyle açıkladı. (AA) Bill Cosby’e bir kadın daha cinsel taciz davası açtı Altın Küre ve Emmy ödüllü ABD'li komedyen, televizyon yapımcısı ve oyuncu Bill Cosby'e cinsel taciz suçlamasıyla bir dava daha açıldı. BOSTON - Bir süredir hakkında ondan fazla kadını taciz ettiği iddiaları bulunan ünlü oyuncuya, 1970'te Cosby tarafından uyuşturucu verilerek tecavüze uğradığını savunan Tamara Green de dava açtı. Ünlü oyuncu ile 1969'da ortak bir arkadaşı aracılığıyla tanışan Green'in 1970'te Los Angelas'taki bir restoranda yemek yerken kendisini iyi hissetmemesi üzerine ünlü oyuncunun verdiği bazı ilaçları aldığı, sonrasında Cosby'nin cinsel saldırısına maruz kaldığı iddia ediliyor. Uğradığı mağduriyet hakkında Vizyona yeni girecek filmler "Kırımlı: Aşkta ve Savaşta", 2011 yılında hayatını kaybeden ve eserlerinin tamamında Kırım Tatar kültürünü, Kırım Türklerinin acılarını yansıtan Cengiz Dağcı'nın 1956'de yayınlanan ilk romanı "Korkunç Yıllar"dan yola çıkılarak senaryolaştırıldı. Yönetmen Burak Cem Arlıel imzası taşıyan filmin senaryosunu, Nil Ünsal ve Atilla Ünsal kaleme aldı. Murat Yıldırım, Selma Ergeç, Bülent Alkış ile Gülçin Santırcıoğlu'nun oynadığı filmde, 2. Dünya Savaşı sırasında Alman esir kamplarında tutulan Tatar esirlerin çektiği acılar ve yaşanan insanlık dramı anlatılıyor. 09:50 Muharrem Klip 09:55 Yabancı Sinema "Macera Adası" 11:30 Muharrem Klip 11:35 1'de Bugün 11:50 6 Mantı 13:00 On Muharrem 13:15 Savaşta Barışta Türk Ordusu 13:45 PTT 1. Lig Futbol Karşılaşması 14:45 Devre Arası 15:00 PTT 1. Lig Futbol Karşılaşması 16:00 Gezelim Görelim 16:35 Muharrem Klip 16:40 On Muharrem 16:55 Şimdi Onlar Düşünsün 18:45 1'de Bugün 19:00 Ana Haber Bülteni 19:45 Spor 19:50 Hava Durumu 19:55 Hayat Ağacı 09:10 Adanalı 11:40 Yahşi Cazibe 14:00 Alemin Kıralı 16:10 Yerli Dizi 18:45 Hafta Sonu atv Ana Haber 20:00 Kertenkele 22:30 Kim Milyoner Olmak İster? 23:45 Yerli Dizi 01:45Bitmeyen Şarkı 03:10 Aşk ve Ceza 04:40 Beyaz Gelincik 23:30 MARSLILAR ANNEM VE BEN Yapımı : 2011 - ABD Tür : Animasyon , Komedi , Macera Süre: 88 Dak. Yönetmen : Simon Wells Oyuncular : Seslendirenler : Breckin Meyer , Elisabeth Harnois , Joan Cusack, Tom Everett Scott , Dan Fogler Senaryo : Simon Wells , Wendy Wells Yapımcı : Robert Zemeckis , Steve Starkey Film, Milo'nun annesi marslılar tarafından kaçırıldıktan sonra annesinin değerini anlaması ve annesini kurtarmak için içine düştüğü maceraları konu almaktadır. ilk defa 2005'te kamuoyunda açıklama yapan Green'in iddiaları üzerine Cosby'nin avukatları bunun saçma ve yalan olduğunu kaydetmişti. Cosby hakkında daha önce, 1974'te Los Angeles'taki malikanesinde o zaman 15 yaşında olan Judy Huth'a cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla dava açılmıştı. Ünlü komedyen, son dönemde hakkındaki iddialar nedeniyle bir zamanlar öğrencisi olduğu Philadelphia'daki Temple Üniversitesi'nin mütevelli heyetinden istifa etmişti. (AA) "Exodus: Tanrılar ve Krallar" İngiliz aktör Christian Bale ile Ben Kingsley, Sigourney Weaver, John Turturro ve Aaron Paul'un oynadığı "Exodus: Tanrılar ve Krallar" filminin yönetmenliğini Ridley Scott yaptı. Hz. Musa'nın hayatının önemli dönüm noktalarını konu edinen filmde, Hz. Musa'yı Christian Bale canlandırıyor. Firavun Ramses'in şiddetinden kaçmak için Hz. Musa'ya güvenen 600 bin kişiyle Hz. Musa'nın bin bir türlü engeli aşma çabalarını anlatan film; firavun yönetiminin başına gelen felaketler ve ordusunun denizde yok olması olayına odaklanıyor. 07:00 DÜNYAYI GEZİYORUM 08:30 GAGGUK 09:30 2.SAYFA 11:00 HAFTASONU 12:00 BURADA NE YENİR? 13:10 SON TREND 14:15 GAGGUK 15:00 GÜRKAN ŞEF İLE MANGAL ZAMANI 15:50 5 ÇAYI 16:45 DOLU DOLU ANADOLU 18:15 EMRE BUGA İLE ANA 20:00 YABANCI SİNEMA 22:15 YABANCI SİNEMA HELLBOY 00:00 KICKBOKS GECESİ 02:10 YABANCI SİNEMA 02:40 YABANCI SİNEMA 04:15 YABANCI SİNEMA 06:00 Dila Hanım 07:30 Akasya Durağı 09:30 Yerli Dizi 12:00 Yerli Dizi 14:00 Yerli Dizi 16:30 Yerli Sinema 18:30 Star Haber 19:15 Star Life 20:00 Ölüm Vuruşu 22:00 Yabancı Sinema 00:30 Yerli Dizi 03:00 Yerli Sinema 04:30 Yerli Sinema 20:00 YASAK KRALLIK Orjinal İsmi:The Forbıdden Kıngdom Yönetmen:Rob Minkoff Oyuncular:Jackie Chan, Jet Li, Michael Angarano Yapım Yılı:2008 Tür:Aksiyon / Macera Boston’lu genç delikanlı Jason Tripitikas hayatta yaşadığı en zorlu yolculukla karşılaşır. Onu eski Çin’e geri götüren sayısız Yeşim Savaşçısıyla bir maceraya açılır. Şeytani Yeşim Savaş Lordu ve vicdansız Beyaz Saçlı İblis’le yüzleşir Son olarak da, Jason bir kadın intikam savaşçısıyla tanışır ve ona aşık olur. Jordi Savall, CRR'de konser verecek İSTANBUL- Jordi Savall, "Hesperion XXI" topluluğunu yöneteceği "Bab-ı Ali İstanbul'un Sesleri" projesi kapsamında, 16 Aralık'ta Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda (CRR) sevenleriyle buluşacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Kültür Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, Akdeniz ve Balkanlar'daki ülkelerin ve kültürlerin müzikal mirası üzerine yaptığı başarılı çalışmalarla tanınan sanatçı ile Hesperion XXI topluluğu, 1430-1750 yılları arasında Osmanlı döneminde ve topraklarında yaşamış bestecilerin eserlerini yorumlayacak. İspanyol ve Avrupa barok müziğini yorumlamak üzere 1974'te kurulan ve bugüne kadar yaptığı başarılı kayıtlarla repertuvarını Osmanlı, Ortadoğu, Ermeni, Musevi ve Balkan kültürlerinin müziğiyle genişleten Hespe rion XXI, İstanbul'un dört asırlık şarkılarını yorumlayacak. Savall yönetimindeki topluluk, şehrin tınılarını, ritimlerini, makamlarını, usta müzisyenlerden oluşan uluslararası sanatçı kadrosuyla sanatseverlere sunacak. Konserde, Itri, Hacı Abdülkadir Meragi, Derviş Mehmed, Dimitri Kantemir, Asher Mizrahi, Tanburi Mustafa Çavuş ve Tanburi Angeli'nin eserleriyle Ermeni, Yunan ve Kıbrıs şarkıları yorumlanac ak. (AA) "Özgürlük Dansı" Ken Loach'ın yönettiği "Özgürlük Dansı"nın oyuncu kadrosunda Barry Ward, Francis Magee, Aileen Henry ile Simone Kirby gibi isimler rol aldı. Cannes Film Festivali'nde "Altın Palmiye" adayı olan filmde, Jimmy Gralton'un gerçek yaşam hikayesinden esinlenerek adalet ve özgürlük için sanata sarılan bir aktivistin toplumun bakış açısını değiştirme mücadelesi anlatılıyor. 01:00 Bay Tahmin 02:30 Aileler Yarışıyor (Tekrar) 03:30 Aramızda Kalmasın 04:45 Ver Fırına (Tekrar) 06:00 Oynat Bakalım (Tekrar) 07:00 Batman (Tekrar) 07:15 Casper (Tekrar) 07:30 Disney Kuşağı 08:45 Oynat Bakalım (Tekrar) 09:30 Ver Fırına (Kolaj) 11:00 Belgesel 12:00 Ardanın Mutfağı 13:00 Kaçak Gelinler (Tekrar) 15:30 Aileler Yarışıyor (Tekrar) 17:00 İngiltere Ligi 19:00 Akademi (Tekrar) 19:15 Kel Alaka (Tekrar) 23.30 Marslılar Annem ve Ben 06:00 Kanal D Çocuk Kulübü 07:15 Akasya Durağı 09:30 Magazin D 12:15 Çok Güzel Hareketler Bunlar 13:15 Urfalıyam Ezelden 16:00 Ben Bilmem Eşim Bilir 19:00 Ana Haber Bülteni 20:00 Güllerin Savaşı 23:00 Arkadaşım Hoşgeldin 01:00 Tehlikeli Misafir 02:30 Çok Güzel Hareketler 04:00 Ölümün El Yazısı 20:00 SAVAŞ OYUNU Orjinal İsmi:War Games Yönetmen:Cosimo Alema Oyuncular:Stephanie Chapman Baker, Neil Linpow, Andrew Harwood Mills Yapım Yılı:2011 Tür:Aksiyon/Macera Bir grup genç bir araya gelerek paintball oynamak isterler. Ancak gittikleri yerde onları bir sürpriz beklemektedir. Esrarengiz bir adam ortaya çıkar ve onlara gerilim dolu dakikalar yaşatır. Basit bir oyun gençlerin bir anda hayat mücadelesi verdikleri bir savaşa dönüşür. 13 Aralık 2014 Cumartesi Edirne'den Meriç Nehri'nin ayırdığı Karaağaç Mahallesi'nin sakinleri, kışın taşkın tehdidi nedeniyle zor günler geçiriyor. Meriç suyunun hapsettiği mahalle: KARAAĞAÇ EDİRNE - Lozan Antlaşması'na göre, Yunanistan'ın savaş tazminatı olarak alınan, Edirne'nin Yunanistan sınırındaki sayfiye yeri Karaağaç'ta yaşayan yaklaşık 5 bin kişi, Meriç Nehri taşkınlarında mahallelerinden dışarı çıkamıyor. Vatandaşlar, Edirne kent merkeziyle bağlantılarının sağlandığı Meriç ve Tunca köprüleri taşkın nedeniyle trafiğe kapatıldığında acil durumlarda, kepçelerle ya da askeri zırhlı araçlarla taşınıyor. Karaağaç Mahallesi Muhtarı Ağah Korkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, nehir taşkınlarının yıllardan beri Karaağaç halkının korkulu rüyası olduğunu söyledi. Kışın yaşanan taşkınların vatandaşların yaşamını olumsuz etkilediğini belirten Korkan, "Halkımız hep tedirgin. Özellikle kış mevsiminde bu tedirginlik daha da artıyor. Yağmur başladığında beni arıyorlar, 'Bu gece taşkın olur mu, ne yapalım' diye. İnsanlar ufak bir sağanakta huzursuzluk yaşıyor çünkü geçmişte acı tecrübeleri var. Artık teknoloji çok gelişti, bir nehirle baş edilemez mi" diye konuştu. Korkan, Karaağaç'ın Edirne'nin nefes aldığı bir mahalle olduğunu belirtti. Taşkın nedeniyle mahalledeki kafe, restoran gibi işletmelerin kapandığını, insanların işe gidemediğini dile getiren Korkan, ekili arazileri bulunan üreticilerin de taşkından büyük zarar gördüğünü kaydetti. Karaağaç'ta işletmecilik yapan Zekeriya Kayalar da Avrupa'nın pek çok başkentinin nehirlere yakın kurulduğunu ancak hiçbirinde bu tarz sorun yaşanmadığını söyledi. Avrupa Birliği projeleri kapsamında yürütülen Nehir Yatağı Temizleme Projesi'nin üstünkörü yapıldığını iddia eden Kayalar, "AB fonlarından yapılan temizlik gayri ciddi yapıldığı için bu sadece 3 yıl rahatlattı. Bu nehirlerin ıslahı yapılamalı. Edirne'nin en güzel yeri, en mümbit topraklarının bulunduğu Karaağaç kaderine terk edilmemeli" dedi. Sıkça su bastığı için adı "Göl Mahalle" olarak anılan Karaağaç'ın kot olarak alçak kesiminde oturan sakinlerden Nazmi Örs de taşkın alarmı verilmesiyle eşyaları toplamaya başladıklarını ve geceleri uyuyamadıklarını anlattı. Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan da taşkının ülke sorunu halinde geldiğini söyledi. Gürkan, sadece DSİ'nin nehir temizlemesiyle bu sorunun çözülemeyeceğini ifade ederek, "Yunanistan ve Türkiye nehir yatağını Enez'den Edirne'ye kadar temizlemeli. Bu ortak soruna ortak çözüm üretmeli" diye konuştu. (AA) Polislere rallici gibi eğitim YOZGAT - Yozgat Emniyet Müdürlüğünde görevli 30 polis, "Güvenli ve Defansif Sürüş Teknikleri Eğitimi"ne tabi tutuluyor. Karayolları Trafik Güvenliği Stratejisi Eylem Planı doğrultusunda hazırlanan "İnsan Odaklı Trafik Güvenliği ve Trafikte Güvenli Yaşam Projesi" kapsamında Yozgat Emniyet Müdürlüğü Trafik, Terörle Mücadele, Asayiş ve Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele şubelerinden 30 polise sürüş teknikleri eğitimi veriliyor. Bilal Şahin Mahallesi Kent Park güzergahında araç trafiğine kapatılan alanda verilen eğitimler, renkli görüntülere sahne oluyor. Polisleri, araç takibi ve eskortluk sırasında karşılaşabilecekleri risklere karşı hazırlıklı hale getirmek amacıyla verilen eğitimler, adeta ralliyi andırıyor. Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürü Süleyman Tuğrul, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Karayolları Trafik Güvenliği Stratejisi Eylem Planı doğrultusunda İl Emniyet Müdürlüğünce hazırlanan ve Orta Anadolu Kalkınma Ajansı (ORAN) tarafından kabul edilen "İnsan Odaklı Trafik Güvenliği ve Trafikte Güvenli Yaşam Projesi" çerçevesinde emniyet personelinin eğitime alındığı söyledi. Eğitimin amacının direksiyon başındaki personelin daha etkin olmasını sağlamak olduğunu vurgulayan Tuğrul, şunları kaydetti: "Personelimiz, suçlularla mücadelede şüphelilerin bulunduğu aracı kovalamakta, bazen de devlet büyüklerimizin geliş-gidişinde yol güvenliğini sağlamakta. Arkadaşlarımızın bu görevi yaparken daha bilinçli, daha dikkatli, daha duyarlı şekilde araç kullanmalarını sağlamak için profesyonel eğitimcilerle bu eğitimi vermeyi planladık. ORAN'a sunduğumuz proje sonrasında bu eğitim kabul edildi. Hibe projesiyle bu eğitimi gerçekleştiriyoruz. Bu eğitim, profesyonel bir şirket tarafından personelimize verilmektedir. Bir gün teorik eğitim verildi, kalan 4 günde sürekli pratik eğitim verilecek. Trafiğe kapalı alanda bir hafta boyuncu defansif ve güvenli sürüş eğitimleri verilecek. Amacımız, arkadaşlarımızı kazalardan korumak, daha bilinçli sürücü olmalarını sağlamak." (AA) "Gazi" okulda ilk dersbaşı HAKKARİ - Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde bulunan Gazi İlk ve Ortaokulundaki öğrenciler, eğitim öğretim yılının başladığı tarihten bu yana ilk kez kendi okullarında dersbaşı yaptı. 2014-2015 eğitim öğretim yılının başlamasıyla Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Kürdi-Der'in, "Anadilde eğitim için okulların boykot edilmesi" yönünde yaptığı çağrının en fazla karşılık gördüğü Yüksekova'da, terör örgütü yandaşları birçok okulu tahrip etti. Öğrencilerin okula gitmesini engellemek amacıyla yapılan gösterilerde ilçe merkezindeki okulları ateşe veren eylemciler, Orman Mahallesi'nde bin 200 öğrencinin eğitim gördüğü 18 derslikli Gazi İlk ve Ortaokulunun kapısına kilit vurdu. Bu dönemde yaşanan olaylar nedeniyle büyük hasar oluşan okulda eğitime ara verilir- ken, derslerinden geri kalması istenmeyen öğrencilerin de farklı okullarda eğitim görmesi sağlandı. Eylül ayında yaşanan olayların ardından tadilata alınan okul, 6-7 Ekim'de terör örgütü IŞİD'in Kobani'ye (Ayn el Arap) saldırısını bahane eden göstericilerin bir kez daha hedefi oldu. Kapısını ve camlarını kırarak içeri giren göstericilerin, benzin döküp molotofkokteyli atarak tamamen yaktığı okul, kullanılamaz hale geldi. Yaklaşık bir aylık süre zarfında dört defa tahrip edilen bir kez de tamamen yakılan okulda, ihale işlemlerinin ardından yeniden onarım çalışması başlatıldı. İki ay süren çalışmayla eğitim öğretime hazır hale getirilerek, baştan sona tüm malzemeleri yenilenen okulun pencerelerine demir korkuluklar takılıp, dış kapısı güçlendirildi. (AA) "Alkol bağımlılığından kurtulmak için gittiğim merkezde uyuşturucuya başladım” BURSA - Ayık Yaşamla Buluşma Derneği (AYBUDER) Başkanı Yavuz Tufan Koçak, "Alkol bağımlılığından kurtulmak için gittiğim merkezde uyuşturucuya başladım hatta uyuşturucu konusunda bu merkezde doktora yaptım diyebilirim" dedi. Koçak, Osmangazi Belediyesi Kent Konseyince Ördekli Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Uyuşturucuyla Uyuşma Paneli"nde yaptığı konuşmada, derneğin merkezinin İstanbul'da bulunduğunu bildirdi. Uyuşturucu bağımlılığının, şeker, tansiyon gibi hastalık olduğunu ve bunu tıp otoritelerinin de kabul ettiğini belirten Koçak, önceki yıllarda 4 kardeşinden biriyle kendisinin alkol bağımlısı olduğunu söyledi. Öncelikle bunu kabullenmek istemediğini, çok iyi bir gelir ve sosyal yaşantısı olmasına karşın her gün daha kötü bir duruma düştüğünü dile getiren Koçak, şunları kaydetti: "Eşimin ikna etmesiyle alkol bağımlılığından kurtulmak için bir merkezde tedavi görmeye başladım. Alkol bağımlılığından kurtulmak için gittiğim merkezde uyuşturucuya başladım hatta uyuşturucu konusunda bu merkezde doktora yaptım diyebilirim. Etrafımda torbacılar, uyuşturucu bağımlıları vardı. Eşimi, işimi kaybettim. 43 yaşıma geldiğimde kendimi yerden izmarit toplarken buldum. Bağımlılıktan, merkezlerdeki ilaçlı tedavilerden kurtulamayacağımı anladıktan sonra ABD ve Avrupa ülkelerindeki terapi sistemlerini araştırdım. Bu sistemleri Türkiye'ye özgü hale getirdim. Daha sonra benim gibi bağımlılara yardım etmeye başladım." Koçak, tedavi sürecinde kesinlikle ilaç kullanmadıklarını ve merkeze gelenlerin öncelikle bağımlı olduklarını kabul etmesi gerektiğini anlatarak, günün büyük bölümünü bir arada geçirerek bağımlılıktan kurduklarını sözlerine ekledi. Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar ise yerel yönetim olarak bu tür sosyal faaliyetlere büyük önem verdiklerini belirtti. Daha sonra sahneye çıkan ve "huzur duası" yapan dernek üyelerinden Seyyide Yörük, 12 yıl uyuşturucu kullandığını ve 8 sene bunu ailesinden gizlediğini ifade etti. Yörük, yaklaşık 3 yıl önce bağımlılıktan kurtulduğu bilgisini verdi. Üniversite mezunu olduğunu, ailesinde hiç kimsenin alkol dahi kullanmadığını vurgulayan Yörük, dernek üyelerinin bağımlılıktan birbirlerine destek olarak kurtulmaya çalıştığını ifade etti. Panelde, diğer dernek üyeleri de yaşam hikayelerini anlattı. (AA) Fehmi KORU [email protected] 3 [email protected] yurt haberlerİ Bu badireyi de atlatabilirsek... DAHA derin tahliller yapmak her zaman mümkün elbette, ancak “çözüm süreci”nin yeniden bir darboğaza girdiğini fark etmek için derinleri kazımak gerekmiyor. Tarafların söylem ve tavırları, yeniden kopma noktasına doğru hızla yaklaşıldığına işaret ediyor. Böyle süreçlerin doğası bunu gerektirir. Sonuçta bir pazarlık süreci bu ve her pazarlıkta olduğu gibi, taraflardan birinin kabul edebileceği noktaya yaklaşıldığında öbür tarafın kabul noktasından uzaklaşılmış oluyor... Önemli olan, masanın yıkılmamış, pazarlığın sürüyor olmasıdır. Ancak böyle bir noktaya gelindiğinde, masanın yıkılmasının da an meselesi olduğunu unutmayalım. İki tarafı hâlâ masada tutan, masadan kalkmanın faturasının ağırlığıdır. İki taraf da, pazarlığın kesilmesi durumunda ortaya çıkacak tablodan ve onun getireceği eskiye dönüş halinden ilk sorumlu olmak veya hiç değilse öyle görünmek istemiyor. Ancak tarafların, gelinen noktada, ilerlemenin mi yoksa kopmanın mı daha ağır maliyet teşkil edeceği hesabını yaptıkları da çok aşikâr... 6-7 Ekim olayları yaşanmış ve “sokak” sözcüğünün meydana getirebileceği yıkım çıplak gözle de görülür hale gelmişken, 2 ay sonra yeniden içinde “sokak” tehdidinin yer aldığı cümleleri sarf etmek hazmı güç bir çıkış... Bu çıkışı yapan da, hükümetin “iç güvenlik reformu” adıyla Meclis’e sunduğu düzenlemeden rahatsız... Etraftan da İmralı’nın beklentisinin “özerklik” elde etmek olduğuna dair açıklamalar duyuluyor... Pazarlıkta son kozlar mı masaya sürülüyor? Muhtemeldir. Ancak daha önce masaya getirilmemiş “yeni” şartların telaffuzu, her pazarlığı zora sokar. Tarafların giderek daha keskin hale gelmesinin sebebini anlayabiliyoruz: Seçim yaklaşıyor ve seçim her bakımdan el sıkışmanın da son tarihi... Haziran ayında yapılacak genel seçimden sonra 4 yıl sandık görmeyeceğiz. Ne genel, ne yerel, ne de Cumhurbaşkanlığı seçimi var sonraki 4 yıl boyunca... Keşke taraflar öyle görmese; ancak bugünkü tavır alışlara bakılırsa, milat gibi bir şey 2015 Haziran ayı... El sıkışılacak noktaya erişmek veya kopuş, seçimin kaderini de belirleyebilir; hatta sadece seçimin değil siyasetin de kaderini... AK Parti, seçime, sorunu bir daha tekerrür etmeyecek biçimde çözmüş bir siyasi kadro olarak gitmek ister. On binlerce can almış, yüz milyarlarca dolara mal olmuş bir sorunun çözümüne yardımcı olmak HDP/BDP çizgisi için de önemli bir kazanç teşkil edecektir. Tabii, erişilen “çözüm”ün kamuoyunu tatmin etmesi durumunda... Darboğaza girme, iki tarafın kamuoylarının farklı beklentilere sahip olmasından kaynaklanıyor. HDP/BDP çizgisinin tatmin etmesi gereken “kamuoyu” fazla kalabalık değil: İmralı ile Kandil... Buna hatta yalnızca İmralı da denebilir. Giderek sabırsızlanan İmralı’nın kendisinin geleceğiyle ilgili beklentisini seçim öncesinde karşılayabilir mi AK Parti? Karşılarsa seçimde nasıl bir sonuç alabilir? Ya karşılamaz ve masadan kalkarsa? Öyle bir durumda gidilecek seçimde sandık şansı ne olabilir? İnce hesaplar bunlar... Ancak demokrasilerde sandık hesabı yapılmadan da bir yere varılmıyor işte... Geldiğimiz noktadan, ipi fazla germeden, sürecin şimdiye kadar elde edilmiş kazanımlarını tehlikeye atmadan, daha da önemlisi umudu yok etmeden çıkmanın ve badireyi az zararla atlatmanın yolları aranmalı. Zor, ama imkânsız değil... 12 Aralık 2014/ HABER TÜRK Ostim'deki patlamalarla ilgili davada 5 sanığın 5 yıl 4 aydan 45 yıla kadar hapisi istendi ANKARA OSTİM Organize Sanayi Bölgesinde 3 Şubat 2011'de 20 kişinin hayatını kaybettiği patlamalarla ilgili davada esas hakkındaki mütalaasını açıklayan Cumhuriyet Savcısı Erdinç Hakan Özdabakoğlu, 5 sanığın "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ve yaralanmasına sebebiyet verme" suçundan ayrı ayrı 5 yıl 4 aydan 45 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi. Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya bazı sanıklar ile müşteki ve tarafların avukatları katıldı. Duruşmada esas hakkındaki mütalaasını açıklayan Cumhuriyet Savcısı Erdinç Hakan Özdabakoğlu, sanıklardan Kasım Ersoy, Burhan Koç, Bahadır Esendik, Ali Bayındır, Tuncay Karabenli'nin "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ve yaralanmasına sebebiyet verme" suçundan ayrı ayrı 5 yıl 4 aydan 45 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi. Savcı Özdabakoğlu, sanıklardan Hüseyin Erdem, Yusuf Kılıç, Aydın Özkan, Numan Güleç, Metin Biçer, Kenan Ersoy, Zeki Özdemirel, Abbas Kalaycı, Coşkun Hamurcu, Ayhan Özkan, Mustafa Saydam, Selma Güleç ve Hasan Özkan'ın "taksirle adam öldürme ve yaralama" suçlarından beraatlerini talep etti. Özdabakoğlu, ayrıca, sanıklardan Kasım Ersoy, Bahadır Esendik, Burhan Koç, Tuncay Karabenli, Yusuf Kılıç, Hüseyin Erdem, Ali Bayındır, Metin Biçer, Kenan Ersoy, Zeki Özdemirel, Abbas Kalaycı, Coşkun Çamurcu'nun "tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme" suçundan beraatlerini istedi. (AA) 4 ANKARA 13 Aralık 2014 Cumartesi Eski bir cezaevi müdürü olan terzi İsmet Ziya Çetinkaya: “Biz terziler iliğin son düğmeleriyiz” Güncel sohbet Güncel adlı röportaj serimizde bu hafta terzisohbet lik mesleğini RÖPORTAJ masaya yatırdık. KENAN ERGEN Eskiden cezaevi müdürü olan şimdilerde ise Ulus Yeniçarşı’da terzilik yapan İsmet Ziya Çetinkaya, ardlarından gelen kimsenin olmadığını, bu yüzden terzilik mesleğinin yok olmaya yüz tuttuğunu belirterek, “Bir iliğin son düğmeleriyiz” dedi. -Sayın Çetinkaya terzilik mesleğinin sorunlarını anlatır mısınız? -Ben 18 yıl da olsa kesinlikle eğitimden yanayım. Fakat bir kişi belirli bir yaşa gelmeden temel eğitimini tamamlayamıyor. Bu yüzden küçük yaşta yetişmesi gereken bir çırak bulamıyoruz. 18-20 yaşlarına gelmiş birini yetiştirmek ise çok zor. Bu yaşta beklentileri de çok yüksek oluyor. Terzilik mesleğini bitirdiler. -Size göre vatandaşın terzilere olan ilgisi neden azaldı? -Dikilen kaliteli ürünler vatan- daşa artık pahalı geliyor. 300 liraya bir takım elbiseyi kişi pahalı buluyor. Bu yüzden bir takım elbise diktirmek yerine, 300 liraya kalitesiz 3 takım elbise almayı tercih ediyorlar. -Eski ve yeni müşteriler ile arasında fark var mı? -Evet kesinlikle var. Yeni nesil müşteriler dikişten anlamıyor. Eskiden müşteriden korkardık; çünkü hata bulurlardı. Şimdikilere ise dikerken korkmuyorum. Çünkü dikişten anlamıyorlar. -Terzilerin insan ilişkileri nasıl? -Biz, öksüz büyüdük. Masa -Sizin işleriniz ne durumda; üzerlerinde yattık. Atölyelerde memnun musunuz? Mesleğin kapalı yetiştik. Bu yüzden terzigeleceğini nasıl görüyorsunuz? lerin ilişkileri halen çok zayıftır. Üst düzeyle diyalogumuz yeter-Hamdolsun iyi. Ben kendi siz. Cezaevi müdürlüğüm döneçevremi buraya çektim. 30 yıl minde Ecevit, Leyla Zana gibi cezaevinde yöneticiydim. Ama birçok isimle tanıştım. Ben malasef sayımız her geçen gün memurluğumu kullandım. azalıyor. Ardımızdan hiç gelen Kendimi açıp, geliştiriyorum. yok. Okulu bitirip gelenler maaş Meslek liselerinden gelmiş olsayve farklı taleplerde bulunuyor. Biz dık; daha da aydın gelirdik. de bunu karşılayamıyoruz. Yeni Meslektaşlarımız kapalı kutu zanaatkarlar yetişmiyor. Bizler gibiler. iliğin son deliğiyiz. Akıl başa geldi ömür bitti; tandır tava geldi -Bizimle bir anınızı paylaşır hamur bitti. mısınız? -Bu konuda önerileriniz nelerdir? -Terzilik mesleğinde kız meslek liseleri yetiştiriyor. Fakat bunlarda çok ucuza çalıştırılıyor. Bu liselerde erkek dalı yok. Konfeksiyona alt yapı olarak yetiştiriliyorlar. Erkek bölümü şart. Terzide pratik yok, çırak yok. Yok olamaya yüz tutmuş bir meslek. Talep olmuyor. -7 milyar insan, 7 milyar karakter var. Kalfa olarak çalıştığım bir dönemde bir takım elbise diktim. Ustam yokken müşteri geldi. Beğenmedi; aldı takımı yere vurdu. Takım elbiseyi alıp fırçalayıp aynı şekilde hiçbir değişiklik yapmadan ustam müşteriye verdi. Bu kez aynı müşteri takım elbiseyi ustamın elinden aldı. Beğendi; giyip gitti. Her konuda olduğu gibi maalesef ön yargılıyız. “ ” ruhu canlandı Ek ders ücretli personele otobüs kartı ve yemek bedeli HABER MERKEZİAnkara Büyükşehir Belediyesi’nde ek ders ücretiyle çalışan personele EGO otobüs kartı ve yemek ücret bedellerinin ödenmesi ilişkin Başkanlık Yazısı Büyükşehir Belediye Meclisi’nde oy birliği ile kabul edildi. Başkan Vekili Ali İhsan Ölmez Başkanlığı’nda gerçekleştirilen Belediye Meclisi’nde ek ders ücretlilere verilen müjdenin yanı sıra Büyükşehir ve bağlı kuruluşlarında görev yapan personelin yeni çıkan Mahalli İdareler Kanunu’na hakim olabilmeleri için özel eğitim programları düzenlenmesine karar verildi. Belediye Meclisi’ne gelen kent gündemine ilişkin maddelerin dışında Belediye personeline ilişkin iki önemli gündem maddesi ön plana çıktı. Bunlardan ilki Belediye’nin değişik birimlerinde çalışan, branşlarında uzman, yeterli belge ve bilgiye sahip rehber ve usta öğreticilere EGO otobüs kartı ve yemek bedeli verilmesi hususundaki Başkanlık Yazısı’nın gündeme alınması oldu. ANDOSİAD’dan Yaşar’a nezaket ziyareti HABER MERKEZİ- Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, Ankara Doğal Gaz Sertifikalı İş Adamları Derneği’ni konuk etti. Evlerde ve işyerlerinde kullanılan doğal gaz tesisatlarının sertifikalı olmasına değinen üyeler, bu konuda Yaşar’dan destek sözü aldı. ANDOSİAD Başkanı Cantürk Sangu, vatandaşı bilinçlendirmek gerektiğine vurgu yaparak, “Sertifikasız kimse doğal gaz tesisatı yapmamalıdır. Vatandaş da bu konuda uyarılarak, doğal gaz tesisatını ona göre bağlatmalıdır. İnsan hayatı bu kadar ucuz değil. Bu tesisatların işin ehli olmayan ve sertifikasız olarak çalışan kişiler tarafından yapılması ciddi sorunlar yaratabilir. Halkı bilinçlendirerek bize destek olmanızı istiyoruz” dedi. Üyelere destek sözü veren Başkan Yaşar da bu konunun ne kadar önemli olduğuna değindi ve “Tesisat kurallara uygun bir şekilde yapılırsa, vatandaşa sağlıklı bir yaşam sağlanır. Ancak ülkemizde tesisatın düzgün kurulmamasından kaynaklanan maddi, manevi kayıplar hala yaşanmaktadır. En ufak yanlış çok büyük acılara sebep oluyor. Bu yüzden denetimler artırılmalı ve vatandaş uyarılmalıdır. Günümüzde kartlı doğalgaz sistemi de sürekli değiştiriliyor. Bugün kartlı, yarın kartsız. Bu sistem düzene oturtulmalıdır” diye konuştu. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Fair Play Komisyonu öncülüğünde, Ankara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi’nde “Fair Play Üniversiteler Kervanı” adlı bir etkinlik düzenlendi. HABER FOTOĞRAF KENAN ERGEN- “Fair Play Üniversiteler Kervanı” kapsamında Uluslararası Fair Play “Karikatür Sergi” açılışı ile öğrencilere yönelik konferans programı Ankara’da gerçekleştirildi. Konferansın Moderatörlüğünü Ankara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Antrenörlük Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülfem Ersöz yaptı. Erdoğan Arıpınar, Murat Özbay, Ahmet Ayık, Ali Abalı, Doç. Dr. Bilge Donuk, Semra Demirer, Taha Akgül’ün konuşmacı olarak katıldığı konferansın onur konuğu olan Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay yoğun programı dolayısıyla katılamadı. Atalayı temsilen Basın İlan Kurumu Ankara Şube Müdürü Yezdan Uğurlu katıldı. no’lu Amfi’den ekrandan takip etti. Konferansın açış konuşmasını Spor Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mithat Kuzu yaptı. Kuzu, Cumhuriyet’in ilk üniversitesi olduklarını belirterek, sporun ve sporcunun önemini bildiklerini vurguladı. SPORDA DÜRÜSTLÜK Kuzu, “Fairplay’ın karşılığı dürüstlük kavramına denk geliyor. Ankara Üniversitesi’nin Sporda dürüstlüğün önemini çok Gölbaşı yerleşkesindeki Spor iyi biliyoruz. Olimpiyat komitesine Bilimleri Fakültesi 1 no’lu Amfi’de böyle bir organizasyon düzendüzenlenen konferansa öğrenciler ledikleri için teşekkür ediyorum” yoğun ilgi gösterdi. Konferans dedi. salonuna sığmaya öğrenciler, 2 ATALAY’A TEŞEKKÜR Konferansa katılan konuşmacılar fairplay ruhunu ve önemini vurgulayan konuşmalar yaptı. Konuşmacılar hayatlarından Fairplay’e örnek sayılabilecek kesitleri paylaştı. Konferansın sonunda katılımcılara günün anısına birer teşekkür plaketi verildi. Kapanış konuşmasını yapan Erdoğan Arıpınar, Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay’a katkılarından dolayı ayrıca teşekkür etti. Konferans toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi. Türkiye Diyanet Vakfı’ndan Filipinler’e insani yardım HABER MERKEZİTürkiye Diyanet Vakfı, Filipinler’de saatteki hızı 160 kilometreye kadar ulaşan ve toprak kaymalarına neden olan Hagupit tayfunu sonrası oluşan afet nedeniyle, ilk etapta 200 bin dolar yardım yapılacağı açıklandı. TDV Genel Müdürü İsmail Palakoğlu, tayfunun Samar, Leyte ve Birilan adalarında çok etkili olduğunu, yaşanan yoğun yağışlar ve sel sebebiyle toprak kaymaları meydana geldiğini, 4 milyon civarında insan tayfundan etkilenirken, 1 milyon insanın bölgeden tahliye edildiğini ve bin 600 merkezde toplandığını söyledi. Bölgeden tahliye edilen insanların ibadethaneler, okul, spor salonları ve resmi kurumlar tarafından oluşturulan barınma merkezlerine yerleştirildiğini, tayfunda 21 kişinin hayatını kaybettiğini vurgulayan Palakoğlu, bölgede ciddi anlamda maddi zararın oluştuğunu kaydetti. Tayfundan en çok Samar Adasının etkilendiğini belirten Palakoğlu, “Türkiye Diyanet Vakfı olarak 3 kişilik bir ekibi bugün bölgeye gönderiyoruz. insanların gıda, hijyen ve barınmalarına yönelik ilk etapta 200 bin dolar maddi yardım yapacağız. İlerleyen dönemlerde ise ihtiyaca göre yardımlarımızı artıracağız. Camilerin ve kliniklerin onarımı için gereken desteği sağlayacağız. Halen bölgede yağışlar sürüyor. ANKARA 13 Aralık 2014 Cumartesi Keçiören Belediyesi tarafından hayata geçirilen Sosyal Paylaşım Mağazası, binlerce ihtiyaç sahibinin yüzünü güldürüyor. Sosyal Paylaşım Mağazası YÜZLERİ GÜLDÜRÜYOR HABER MERKEZİGünlük temel ihtiyaçlarının tamamını veya büyük bir kısmını karşılayacak yeterli gelire sahip olmayan ihtiyaç sahipleri göz önünde bulundurularak oluşturulan Sosyal Paylaşım Mağazası, dar gelirli vatandaşların kara gün dostu oluyor. Mağazada elbiseden ayakkabıya, çantadan paltoya, gömlekten kravata, 7’den 70’e her yaşa yönelik muhtelif birinci el giyim eşyaları yer alıyor. Tezgahların pırıl pırıl düzenlendiği ferah ve temiz bir mağaza ortamında, gezip beğenerek ve seçerek alışveriş yapabilme imkanının tanındığı mağazada, ihtiyaç sahibi insanları rahatlatan, güçlü hissettiren ve güven veren bir atmosfer oluşturulmasına özen gösteriliyor. Sosyal Paylaşım Mağazası için müracaat eden vatandaşların evlerine giden Keçiören Belediyesi ekipleri, böylece vatandaşların ne tür ihtiyaçları olduğunu yerinde tespit ediyor. Ardından müracaat sahipleri giysi ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla Sosyal Paylaşım Mağazası’na yönlendiriliyor. Sosyal belediyecilik anlayışı gereği kurdukları Sosyal Paylaşım Mağazası’nın büyük ilgi gördüğünü belirten Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak, sosyal yardım hizmetlerine önem verdiklerini vurgulayarak “Amacımız yoksullukla mücadele sürecinde etkin bir rol almak, rehberlik ve öncülük yapmak, ihtiyaç sahiplerine belediyenin dost elini uzatmaktır. Sosyal Paylaşım Mağazamız, ihtiyaç sahibi birçok Keçiörenliye destek olmaya devam edecektir” dedi. 5 Çankaya’da denetimler ARALIKSIZ SÜRÜYOR HABER MERKEZİÇankaya’da işyerleri ve pazarlarda gerçekleştirdiği denetimlerde, kurallara ve usule uygun olmayan şekilde çalışanlara, kanuni işlem uyguladı. Umuma açık eğlence yerleri, gayrisıhhi ve sıhhi işyerleri, bakkal, market, kasap, fırın, pastane, balıkçı, berber, kuaför, umumi temizlik, seyyar satıcı, inşaat, hafriyat ve oto galerilerden oluşan toplam 1294 noktada denetim yapan Çankaya Belediyesi, ilgili yerlere, uygunluk, ihtar, idari ve yaptırım tutanağı ile durum tespiti yaptığı işletmelerde, ihtara uymayanlara idari para cezası da uyguladı. Belediyeye çeşitli kanallardan gelen 697 şikayeti değerlendirmeye alan ekipler, gürültüden dilenciye, ölçüsüz teraziden inşaat hafriyatına kadar geniş bir yelpazede denetimlerini sürdürdü. Yakalanan 222 dilenciyi bulundukları bölgelerden uzaklaştıran belediye, konuyla ilgili emniyet güçlerini de bilgilendirdi. Belediyenin, pazarcılardan ve seyyar satıcılardan topladığı megafon sayısı 107'yi bulurken kurallara uygun olmayan bez afiş ve tabela sayısı da 380 oldu. Seyyar satıcılar konusunda da denetimi sıkı tutan belediye, bu konuda 205 işlem yaptı. Belediye, seyyar satıcılarla ilgili araca ve ruhsata el koyma işleminin yanı sıra usule uygun olmayan 40 işyerine de mühürleme işlemi yaptı. Belediye ayrıca belediye encümenince verilen para cezalarının tahsilatını da gerçekleştirdi. Başkan Duruay, hemşeri dernekleriyle buluştu Mevlana Sincan’da anıldı Mevlana Celaleddin Rumi’nin 741. vuslat yılı nedeniyle Sincan Belediyesi tarafından Şeb-i Arus programı düzendi. HABER MERKEZİSincan Belediyesi 741. yılında Hz. Mevlana Celaleddin Rumi’yi dualarla andı. Yenikent Kapalı Spor Salonu’nda gerçekleştirilecek programda Hz. Mevlana’nın yüzyılları aşan sevgiye ve aşka dair mesajları, hayata bakışı, eserleri vatandaşlara anlatıldı. Kur’an-ı Kerim ve ilahilerin okunduğu vuslat yıldönümünde Mevlana’nın hayatı, fikirleri ve eserlerine ait konuşmalar yapılacak. Öldüğü geceyi “Sevgiliye kavuşma, düğün gecesi” olarak kabul eden Mevlana, sema eşliğinde yâd edildi. Hz. Mevlana’yı rahmet ve minnetle andıklarını Başkent’e yeni figürler Ankara’ya farklı bir güzellik daha kazandırmak amacıyla çalışmlarını aralıksız sürdüren Büyükşehir Belediyesi, kentin farklı noktalarına “kent figürleri” yerleştiriyor. HABER MERKEZİAnkara Büyükşehir Belediyesi, kenti daha estetik yapmak için çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda Büyükşehir Belediyesi, kedi figürlerini, ilk etapta hizmet birimlerinin önüne konumlandırdı. Ankara’ya özgü hayvan türlerinden biri olan “Ankara Kedisi”ni yaşatmak amacıyla çeşitli etkinliklerde ve görsel tasarımlarda sıkça kullanılan Ankara Kedisi figürü, Büyükşehir Belediyesi’nin Hipodrom Caddesi üzerinde bulunan ana hizmet binası ile Kızılay’daki Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı binası önünde Ankaralıların beğenisine sunuldu. Büyükşehir Belediyesi, bulundukları alanlara anlam kazandıran figürlerden birini de Kuğulu Park-Tunalı Hilmi Caddesi Kavşağı’na yerleştirdi. Çankaya’daki Kuğulupark’ın simgesi olan kuğular bu kez “kuğu figürü” olarak Kuğulu Park ile bütünleşti. Ankara’da ticaret hayatının kalbinin attığı Ankara Ticaret Borsası’nın Macunköy’deki binasının önüne “boğa figürü” yerleştirilirken, Maltepe’de Gazi Mustafa Kemal Bulvarı üzerinde bulunan Türkiye Dil ve Edebiyatçılar Derneği binasının önüne de “kitap figürü” konumlandırıldı. Büyükşehir Belediyesi Kent Estetiği Dairesi yetkilileri, Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi önüne “Çocuğunu Sallayan Anne”, Milli Kütüphane önüne de kitap sevgisini yansıtan soyut figürlerin yerleştirildiğini bildirdiler. belirten Sincan Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Tuna; “Hz. Mevlana Allah aşkıyla, insana olan hoşgörüsüyle herkese örnek olmuş ve bunu kendi döneminin çok ötesine taşımış büyük bir alimdir. Şair, düşünce adamı ve mutasavvıf kişiliği ile tasavvufta Mevlevî yolunun öncüsü olmuştur. Hoşgörü deyince hepimizin aklına gelen Hz. Mevlana’yı vefatının 741. seneyi devriyesinde de rahmetle anıyor onun öğretilerinin gönülden gönülle akmaya devam etmesini temenni ediyorum. Adı dilimizde olan Mevlana’nın inşallah tadı da yüreğimizde olsun” dedi. AİLE EĞİTİM Merkezi’ne yoğun ilgi HABER MERKEZİKeçiören Aile Eğitim Merkezi, verdiği aile danışmanlık hizmeti ile vatandaşlardan büyük ilgi görüyor. Merkez ayrıca düzenlediği evlilik okulu ve anne-baba okulu seminerleri ile de Keçiörenli ailelere bilgi desteği veriyor. Bireylerin ve ailelerin yaşam kalitelerini yükseltmek amacıyla ücretsiz danışmanlık ve seminer hizmetleri veren Aile Eğitim Merkezi’nde aile danışmanlığının yanısıra, beslenme danışmanlığı, hukuk danışmanlığı, pedagojik danışmanlık ve psikolojik danışmanlık desteği de sunuluyor. Danışmanlık hizmetinden yararlanmak isteyen Keçiörenliler telefonla veya şahsen merkeze başvurarak randevu alıyor. Başvuranlar, haklarında kısa bir bilgi alınmasının ardından gerekli alana yönlendiriliy- or. Özellikle okul ve kış sezonunda danışmanlıklar daha yoğun şekilde talep görüyor. Toplumların sağlıklı bir şekilde gelişmesini ve geleceğe güvenle bakmasını sağlayan temel yapının aile olduğuna inanan Keçiören Belediyesi, “ilk eğitimimizi aldığımız ve bizleri hayata hazırlayan güvenli sığınak” olan aile kurumunu destekleyici hizmetleri de ihmal etmiyor. Birbirine sevgili ve saygılı aile yapısının bütün bir toplumu ayakta tuttuğu ilkesinden yola çıkan Keçiören Belediyesi, kurduğu Aile Eğitim Merkezi ile ailelerin refahını ve huzurunu artırmaya, onlara her açıdan katkı sunmaya yönelik danışmanlık ve seminer hizmetleri veriyor. Aile Danışmanlığı hizmetine genelde aileler, anne-baba ve çocuk, karı- koca, gelin-kaynana olarak aile içi problemlerini çözmek, iletişim becerileri kazanmak için başvuruyor. Haftada ortalama 6-8 seans danışmanlık hizmeti verilirken, seanslar uzman danışman tarafından ailelerin takibi yapılacak şekilde planlanıyor. “Mutlu bireylerin mutlu aileler ile olacağı” felsefesinden yola çıkan Keçiören Belediyesi, evlilik okulu seminerleri düzenleyerek katılımcıları “evlilik tanımlaması ve eş olabilmek, aile olmanın önemi, evlilikte kadın ve erkeğin sorumlulukları, sevgi dilleri, farklılık mutluluğa engel mi, evlilikte iletişim becerileri, aile içi hedefler” konularında bilgilendiriyor. Ayrıca gerçekleştirilen anne-baba okulu seminerleri ile de Keçiörenlilere “anne ve babaların sorumlulukları, anne ve baba arasındaki ilişkinin çocuklara etkisi, ailede sevginin önemi, doğumla başlayan süreç ve aşamalar, çocuk eğitiminde dikkat edilmesi gerekenler, okul öncesi eğitimin önemi, ailelerin okul başarısındaki rolü, çocuğun yetişkin olana kadar geçirdiği süreçler” hakkında bilgi veriliyor. Merkezde bugüne kadar 35 bin kişiye seminer hizmeti sunuldu. HABER MERKEZİGölbaşı Yozgatlılar derneğinin düzenlediği kahvaltıya katılan Gölbaşı Belediye Başkanı Fatih Duruay, hemşehri dernekleri ile buluştu. Gölbaşı Yozgatlılar Derneği tarafından Göktürk gezi teknesinde düzenlenen kahvaltıya Gölbaşı Kaymakamı Şahin Aslan, Gölbaşı Belediye Başkanı Fatih Duruay ve Gölbaşı’nda bulunan hemşehri dernekleri temsilcileri katıldı. Düzenlenen programda Göktürk Gezi teknesinde Mogan gölünde, hem göl turu yaptılar hem de kahvaltı yaptılar. Gölbaşı Belediye Başkanı Fatih Duruay, Hemşeri derneklerimiz ile bir araya gelmek beni çok mutlu ediyor diyerek, ‘Hemşeri derneklerimizle bugün olduğu gibi her zaman el ele, gönül gönüle olduk. Desteklerimizi hemşeri derneklerimizden hiç esirgemedik. Bu programı düzenleyen Yozgatlılar derneğine teşekkür ediyorum.’ İfadelerini kullandı. Çankayalı kadınlara okuma yazma kursu Çankaya Belediyesi, okuma yazma bilmeyen kadınlar için Toplumsal Dayanışma Merkezleri’nde, okuma yazma öğretiyor. HABER MERKEZİÇankaya Belediyesi Toplumsal Dayanışma Merkezleri’nde (TODAM), okuma yazma bilmeyen yetişkinler için düzenlenen dersler tüm hızıyla devam ediyor. Çocuklarını TODAM’lardaki yabancı dil eğitiminden, enstrüman çalmaya kadar pek çok alandaki derslere gönderen kadınların, kendileri de okuma yazma derslerine katılıyor. Okuma yazma derslerinin verildiği TODAM’lardan birisi olan Bademlidere TODAM’da görüştüğümüz kursiyerler, özlemini duydukları ilköğretim sıralarına oturmaktan mutluluk duyduklarını ifade etti. Eğitime katılan Fadime Genç, Belkıs Dorak ve Gülden Bucağa, kırklı yaşlara gelmelerine karşın, okuma yazma öğrenmeye yeni fırsat bulabildiklerini küçükken çeşitli nedenlerle okula gidemediklerini belirtti. Kursiyerler, evlerine yürüme mesafesinde olan TODAM’da, ders almanın dışında sosyalleşme imkanı da bulduklarını ifade etti. 6 EKONOMİ 13 Aralık 2014 Cumartesi Türk halı sektörünün yılın 11 ayındaki ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1,5'luk artışla 2 milyar 140 milyon dolar oldu. 158 ülkeye halı serdik İZMİR - RAMAZAN ERCAN - Türk el halısına en yoğun ilgiyi ABD, makine halısına ise Suudi Arabistan gösterirken, Türk halıları dünyanın farklı coğrafyalarındaki 158 ülkeye ihraç edildi. AA muhabirinin Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerinden derlediği bilgilere göre, Türk halı sektörü Kasım 2014'de 224 milyon 937 bin, yılın 11 aylık döneminde ise 2 milyar 140 milyon 186 bin dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Geçen yılın Ocak-Kasım dönemine göre yüzde 1,5'luk artış gösteren Türk halı sektörünün en büyük taliplisi ise 337 milyon dolarlık ihracat yapılan Suudi Arabistan ile 245 milyon dolarlık ihracatın gerçekleştirilen ABD oldu. Türk halıları, ABD'den Japonya'ya, Kanada'dan Güney Afrika'ya kadar dünyanın 158 ülkesinde yerleri süsledi. Türk halılarının yılın 11 aylık döneminde en fazla satıldığı ülke geçen yılın aynı dönemine göre ihracatı yüzde 15 artan Suudi Arabistan oldu. Bu ülkeye 337 milyon 43 bin dolarlık halı ihracatı yapılırken ABD'ye 245 milyon 473 bin dolarlık, Irak'a 183 milyon 457 bin dolarlık halı satıldı. 158 ülke içerisinde en az ihracat ise biner dolar ile Kongo, Togo, 2 bin dolar ile Grenada, Togo, Lihtenştayn, Zimbabve, 3 bin dolar ile Barbados'a yapıldı. İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri'nın Ocak-Ekim 2014 verilerine göre ise bu süre zarfında 104 milyon 151 bin dolarlık "Türk el halısı" ihracatı gerçekleştirildi. Türk el halılarının en fazla satıldığı ülke 35 milyon 317 bin dolarlık ihracatla ABD oldu. Bu ülkeyi 17 milyon 837 bin dolarlık ihracatla Macaristan, 15 milyon 176 bin dolarlık ihracatla Japonya izledi. Türk makine halısının yılın 10 ayında en çok satıldığı ülke ise 316 milyon 468 bin dolarlık satışın yapıldığı Suudi Arabistan oldu. Bu ülkeyi 183 milyon 518 bin dolarlık ihracatla ABD, 140 milyon dolarlık ihracatla Irak takip etti. (AA) Türkiye, petrol fiyatlarındaki düşüşten karlı çıkacak LONDRA - GÖKHAN KURTARAN Allianz Başekonomi Danışmanı Muhammed El-Erian, Türkiye'nin küresel belirsizlik ortamına karşın yolunu bulabileceğini, düşük petrol fiyatlarının Türkiye ekonomisine fayda sağlayacağını kaydetti. Uzun yıllar tahvil fonu yöneticisi PIMCO'nun (Pacific Investment Management) üst düzey yöneticiliğini yapan El-Erian, Türk ve dünya ekonomisine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı. Türkiye'nin küresel belirsizlik ortamında yolunu bulabilme becerisine sahip olduğunu belirten El-Erian, petrol ithal eden bir ülke olarak Türkiye'nin petrol fiyatlarındaki sert düşüşten anlamlı bir şekilde faydalanacağını, azalan enerji ithalat maliyetine ek olarak, düşük fiyatların Türkiye'nin ödemeler dengesine faydalı etki oluşturacağını anlattı. "Bu, Türkiye ekonomisi ve halk için ciddi kazanımlar anlamına geliyor" diyen El-Erian, öte yandan Türkiye'de bazı ekonomik savunma unsurlarının zayıfladığını, mali politika ihtiyaçlarının dikkatli ve ihtiyaçlara karşılık verecek şekilde konumlandırılması gerektiğini ifade etti. El-Erian, önünüzdeki dönemde TL'nin diğer para birimleri karşısındaki performansına ilişkin sorulara ise, hem yerel hem de küresel faktörlerde daha fazla oynaklığa hazır olunması gerektiğini vurguladı. Muhammed El-Erian, son aylarda yeniden gündeme gelen "kur savaşları" terminolojisine ilişkin olarak, düşük küresel ekonomik büyümenin olduğu ortamında, ABD haricinde para birimlerinin değerlenmesini görmeye istekli çok az ülke olduğunu belirterek, "Şimdiden Kore dahil olmak üzere Asya ekonomileri Japonya'ya katılarak dolar karşında para birimlerinin değerini azaltıyor" dedi. Küresel ekonominin yeni bir dönemden geçtiğini vurgulayan El-Erian, "Geniş çaplı doların değerlenmesinden oluşan bir süreçten geçiyoruz ve iki şeyden biri olmazsa bu sürecin devam etmesini beklemeliyiz. ABD'de negatif bir politika reaksiyonu ya da bir çeşit piyasa kazası" diye konuştu. ABD Merkez Bankası'nın (Fed) parasal genişleme programını tamamlamasının ardından olası faiz artırımının zamanının ve hızının da önemli olduğuna işaret eden El Erian, şöyle konuştu: "Fed, önümüzdeki senenin ortasında başlayacak şekilde faiz artırma yolunda ilerliyor. Bunu yaparak, dikkatli ve ölçülü bir faiz koridorunu üstlenmesi, normalize edilmiş oranların tarihsel ortalamasının biraz altında durması olası. Fed'in olası faiz artışının gelişmekte olan ekonomiler üzerindeki etkisini tahmin etmek 2013/11150 E. oldukça güç. Küresel ekonomi ve Müdürlüğümüz dosyasında YediGün gazetesinde 17.11.2014 tarih ve B:15047 Basın numarası ile piyasalar güvenli olmayan sularda yayınlanan 06 DP 8055 plakalı aracın açık artırma ilanında, ilerliyor. En iyiyi umut ederken 1. İhale tarihinin 18.12.2014 olarak yazılması gerekirken, 08.12.2014 olarak yazılmış olduğu ve bu şekilde ilan edildiği anlaşıldığından, gelişmekte olan ekonomiler küre1. İhale tarihinin 18.12.2014 olduğu ilan olunur. sel finansal istikrarda oluşabilecek Basın Tashih - 15047 (www.bik.gov.tr) krizlere karşı kendilerini korumalı. (AA) Resmi İlanlar www.ilan.gov.tr.de T.C. ANKARA 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN T.C. ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İLAN Mülkiyeti/tasarrufu belediyemize ait, İlkadım Mahallesi Yeşilvadi Sokak No:4A’da bulunan Zahid Kotku Camii altındaki – 1 ve – 2 katları, aşağıda belirtilen muhammen bedel ve geçici teminatlar üzerinden 2886 sayılı yasanın 36. Maddesi doğrultusunda kapalı zarf usulüyle 10 (on) yıl süre ile kiraya verilmek üzere ihaleye çıkartılacaktır. 1-İhale için verilen teklif mektupları Hizmet Binamızda 7. Katta bulunan Yazı İşleri ve Kararlar Dairesi Başkanlığına ihale günü (25.12.2014) saat 12:00’ye kadar teslim edilecektir. Bu saatten sonra verilecek teklif mektupları değerlendirmeye alınmayacaktır. 2-İhaleler aşağıda belirtilen tarihlerde Yenimahalle Hipodrom Caddesi No: 5 Kat: 18 adresindeki Belediye Hizmet Binası toplantı salonunda toplanan Encümen huzurunda saat 14:00’de yapılacaktır. 3-İhale edilecek işyerlerine ait, geniş ve teferruatlı bilgiyi içeren şartname ve kira sözleşmesi her gün çalışma saatleri içerisinde Büyükşehir Belediye Başkanlığı Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığından (Hipodrom Caddesi No: 5 Kat: 13 Yenimahalle/Ankara) görülebilir veya 100.00TL karşılığı temin edilebilir. 4. İhaleye katılacakda aranan şartlar; İhaleye katılacak isteklilerin Prodüksiyon Hizmetleri ile ilgili faaliyette bulunduğuna dair Ticaret Sicil Gazetesi, Oda Kayıt Belgesi ve resmi yazı olmak zorundadır. 4.1. İhaleye katılacak olan; Gerçek Kişiller; Nüfus cüzdanı fotokopisi, Geçici teminata ait belge, Tüzel Kişiler; İmza sirküsü, Geçici teminata ait belge, Ticaret sicil gazetesi (aslı veya noter tastikli sureti) Vakıflar/Dernekler; İmza Sirküleri (Aslı veya Noterden tasdikli sureti), Yetki belgesi, Geçici teminata ait belge Ortak katılımcılar; Ortaklık belgesi ( noterden), İmza sirküsü, Geçici teminata ait belge 5-İhale komisyonu (Encümen) gerekçesini karar içerisinde belirtmek koşulu ile ihaleyi fesh etmeye veya açık pazarlığa çevirmekte serbesttir. Encümen’ce görüşülerek karara bağlanan ihaleler ita amirinin onay’ını takiben geçerlilik kazanacağı gibi ita amirinin ihaleyi fesh etmesi halinde iştirakçi idareye karşı herhangi bir hak iddiasında bulunamaz. S.NO İŞ YERİNİN ADRESİ 1 Mahallesi Yeşilvadi Sokak No:4A’da bulunan Zahid Kotku Camii altındaki – 1 ve – 2 katları SÜRE M² 1 YILLIK MUH. BEDEL GEÇİCİ TEMİNAT %3 İHALE TARİHİ 10 Yıl 1980 30.000,00-TL+KDV Resmi İlanlar www.ilan.gov.tr.de 900,00-TL 25.12.2014 Basın - 16276 (www.bik.gov.tr) Türkiye, Avrupa’dan daha çok büyüdü ANKARA AYŞENUR SAĞLAMTürkiye ekonomisi, yılın 3. çeyreğinde beklentilerin altında kalan yüzde 1,7 büyüme oranına rağmen AB ve Avro Bölgesi ekonomilerinin üstünde performans sergiledi. AA muhabirinin Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerinden derlediği bilgilere göre, 18 üyeli Avro Bölgesi yılın 3. çeyreğinde yıllık bazda yüzde 0,8, 28 üyeli AB ekonomisi ise yüzde 1,3 büyüdü. Söz konusu dönemde,Türkiye ekonomisinin yüzde 1,7 ile beklentilerin altında olsa da, Avrupa ortalamasından hızlı büyümesi dikkati çekti. Aynı dönemde Avrupa'nın lokomotif ekonomilerinden Almanya yüzde 1,2, Fransa yüzde 0,4 büyürken, İtalya ekonomisi yüzde 0,4 daralma gösterdi. Dünyanın en güçlü ekonomisi ABD'nin ise bu dönemdeki büyüme hızı yüzde 2,3 oldu. Üye ülkeler arasında yılın 3. çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre en fazla büyüme yüzde 3,4 ile Polonya'da görüldü. Bu ülkeyi yüzde 3,3 ile Romanya, yüzde 3 ile İngiltere izledi. Ekonomisi en fazla daralan ülke yüzde 2,5 ile Güney Kıbrıs Rum Kesimi olurken, Finlandiya ekonomisi de yüzde 0,3 ile ekonomisi daralan ülkeler arasında yer aldı. (AA) Doğalgazda abonelik ücretleri artırıldı ANKARA Doğalgaz abone bağlantı bedeli için dağıtım şirketine ödenecek tutar, gelecek yıl 33 lira artarak 393 lira olacak. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), 2015 yılında doğalgaz dağıtım şirketlerinin abonelerden tahsil edeceği bağlantı tarifeleri, iç tesisat proje onayı, kontrolörlük, güvence bedelleri, test ve işletmeye alma işlem bedelleri ücretlerini belirledi. Kurumun yıllık enflasyon, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) artışlarını baz alarak belirlediği tarifelere göre aboneler, 2014'te doğalgaz bağlantı bedeli için dağıtım şirketine 360 lira öderken, 2015'te bu rakam 393 liraya çıktı. Bu yıl doğalgazda güvence bedeli için dağıtım şirketine 327 lira ödeyen aboneden, gelecek yıl güvence bedeli için 357 lira tahsil edilecek. Doğalgaz dağıtım şirketleri 2015 yılında abonelerden sayaç açma kapama bedeli için 26 lira tahsil edecek. Bu rakam, 2014'te 24 lira olarak belirlenmişti. EPDK'nın 3603 nolu kararı gereği, brüt 200 metrekareye kadar olan yerler için sadece bir bağlantı bedeli alınırken, aboneler 2015'te ilave her 100 metrekare alan için dağıtım şirketlerine bağlantı bedeli olarak 324 lira ödeyecek. Belirlenen tarifelere göre, ilk 100 metrelik bağlantı hattı kontrolü için aboneler dağıtım şirketlerine 324 lira, ilave her 1 metre bağlantı için de 2 lira daha fazla ödeme yapacaklar. Ayrıca aboneler dağıtım şirketlerine, iç tesisat proje onayı, kontrolörlük, test ve işletmeye alma işlem bedelleri için sayaç tipine göre 29 ile 198 lira arasında değişen fiyatlarda ödeme gerçekleştirecek. (AA) Devlet 1 lira harcıyor, Kocaeli 10 katını geri veriyor KOCAELİ- ŞAHİN OKTAY - Türk imalat sanayisinin yaklaşık yüzde 15'ine ev sahipliği yapan, devletin her 1 liralık harcaması karşılığında 10 lira geri veren Kocaeli, ocak-ekimde sergilediği yüzde 89,4'lük vergi toplama performansıyla ilk sıraya yerleşti. Sanayi kenti Kocaeli, vergi toplamada gösterdiği performansla adeta parmak ısırtıyor. Devletten aldığı her 1 liraya karşılık hazineye 10 lira katkı sağlayan şehir, vergi tahsilat oranı ve kişi başına vergide rakiplerini geride bıraktı. Maliye Bakanlığının verilerinden derlenen bilgiye göre, 10 aylık dönemde 357 milyar 865 milyon 889 bin liralık verginin 286 milyar 575 milyon 420 bin lirası tahsil edildi. Böylece Türkiye'deki vergi tahsilat oranı yüzde 80,08 olarak gerçekleşti. Tahsil edilen vergilerin yüzde 40,8'ini dahilde alınan mal ve hizmetler, yüzde 29,5'ini gelir ve kazanç üzerinden alınanlar, yüzde 20,2'sini uluslararası ticaret ve muamelelerden alınanlar, yüzde 4'ünü harçlar, yüzde 2,9'unu damga vergileri, yüzde 2,6'sını mülkiyet üzerinden alınan vergiler oluşturdu. Ülke genelinde toplanan vergilerin yüzde 48'ine denk gelen 134 milyar 626 milyon 276 bin liralık kısmını devletin kasasına tek başına aktaran İstanbul, açık ara farkla en fazla vergi toplanan kent oldu. İkinci sıradaki İzmir'de 32 milyar 508 milyon 983 bin, üçüncü Kocaeli'nde 32 milyar 310 milyon 797 bin, dördüncü Ankara'da 29 milyar 922 milyon 321 bin ve beşinci Bursa'da 5 milyar 937 milyon 755 bin lira vergi tahsilatı yapıldı. Yılın 10 aylık döneminde 36 milyar 148 milyon 80 bin liralık verginin yüzde 89,4'üne denk gelen 32 milyar 310 milyon 797 bin lirasının tahsil edildiği Kocaeli, vergi tahsilat oranında ilk sırada yer aldı. Kocaeli'ni yüzde 85,3'le İzmir, 85,1'le Tunceli, 83,7'yle İstanbul ve Kırıkkale, 81,4'le Mersin ve Tekirdağ, 80,9'la Hatay takip etti. En fazla verginin toplandığı 5 şehir arasında yer alan başkentle otomotiv sanayisinin kalbi Bursa, söz konusu dönem için vergi tahsilat oranı bakımından ilk 10'a giremedi. (AA) EKONOMİ 13 Aralık 2014 Cumartesi Zeytinyağında 1 Kasım'da başlayan sezonda ürünün kilogram fiyatının kısa sürede 10 liranın üzerine çıkması, üreticinin ürününü "sofralık"tan ziyade "yağlık" olarak değerlendirmesine yol açtı. Sofralığa ayrılan zeytin miktarının azalması da fiyatını artırdı. Sofralık zeytin zamlandı İZMİR - ALİ RIZA KARASU - Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi'nin sezon başında açıkladığı rapora göre bu sezon 189 bin ton zeytinyağı, 438 bin ton sofralık zeytin rekoltesi beklenen Türkiye'de, denge zeytinyağı lehine değişti. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Emre Uygun, zeytinyağında sezonun henüz bir ay önce başlamasına rağmen 7,5 liradan açılan kilogram fiyatının kısa sürede 10 liraya yükseldiğini hatırlattı. Zeytinyağının daha fazla kazandırmasından dolayı, üreticinin "sofralık" olarak değerlendirilmesi gereken zeytinin bir bölümünün yağ fabrikalarına gönderdiğini belirten Uygun, bu durumun ham sofralık zeytin fiyatını artıran nedenlerden biri olduğunu kaydetti. Uygun, "Zeytinyağında geçen yıldan stok devri olmadı. Ürüne ciddi bir talep oldu. Zeytinyağının fiyatı üreticide kiloda yaklaşık 3 lira artarak 10 liranın üzerine çıktı. Fiyatların daha da artacağı söylentileri üreticinin ürününün bir bölümünü yağ olarak değerlendirmesine yol açtı. Bu da sofralık zeytinin fiyatına yansıdı" dedi. Artan maliyetler sebebiyle ihracatta fiyat tutturmada sıkıntı yaşadıklarını dile getiren Uygun, kazanılan pazarların kaybedilmemesi adına hükümetten ambalajlı zeytin ve zeytinyağı ihra- catına teşvik primini yükseltmesi talebinde bulunduklarını kaydetti. Teşvik verilmemesi durumunda 150 milyon dolara ulaşan sofralık zeytin ihracatının tehlikeye düşeceğini dile getiren Uygun, şunları söyledi: "İhracat pazarını kaybetmeme adına, Ekonomi Bakanlığı'ndan markalı ihracata verilen desteklerin iki katına çıkarılmasını istedik. 1 litrelik ambalajlı zeytinyağında 1,25 lira olan teşvik miktarının 2,5 lira, 1 kilogramlık ambalajlı zeytinyağında 47 kuruş olan ihracat desteğinin 94 kuruşa çıkarılmasını talep ettik. Ümit ediyoruz ki bu talebimiz karşılanacak. Aksi takdirde en büyük pazarlarımızda rafları Yunan ve İspanyollar doldurur." Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi Başkanı Kadri Gündeş, salamura fabrikalarına giden zeytinde yüzde 20 düşüş yaşandığını söyledi. Bu düşüşün ham sofralık ürün fiyatlarını da artırdığını, geçen yıl 2 lira olan kilogram fiyatının 2,70 liraya çıktığını kaydeden Gündeş, ürünün az olmasının ihracatı da olumsuz etkileyeceğini dile getirdi. Sofralık zeytin üretiminde önemli yere sahip Akhisar'ın Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Alper Alhat, tarım ürünlerinin genelinde yaşanan fiyat artışının sofralık zeytinde de görüldüğünü bildirdi. Sofralık zeytinin ekim-kasım aylarında topla- Sendikalı işçi sayısı azalıyor KIRŞEHİR - Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, "İşçi sayısı artıyor ama sendikalı işçi sayısı azalıyor. Taşeron firmadaki arkadaşlarımızı sendikalarımızın bünyesine katamazsak gerçekten geleceğimiz yok" dedi. Arslan, Hizmet-İş Sendikası'na bağlı Aksaray, Malatya ve Karaman şube yöneticilerinin sendikal gelişmelere ilişkin eğitimi amacıyla bir otelde düzenlenen eğitim seminerinin açılışında yaptığı konuşmada, Hak-İş ve Hizmet-İş Sendikası'nın tarihi sürecine ilişkin bilgi aktardı. Türkiye'de, hesaplarına göre 1 milyondan fazla taşeron işçi olduğunu ve bunların kamu hizmeti yaptığını belirten Arslan, bu işçilerin tamamına yakınının belediyeler veya kamu kurumlarının asıl işinde çalışan kadrolu işçiler olması gerektiğini ifade etti. Taşeron işçi çalıştırmanın üç şartı olduğunu aktaran Arslan, "İşin gereği olacak, uzmanlık gerektirecek bir iş olacak ve teknolojik nedenler gerektirecek. Taşerona iş yaptırılacaksa bunlara dikkat edilmesi gerekiyor. Böyle bir iş ne olabilir? Marmaray, Üçüncü Boğaz Köprüsü, Körfez Geçiş Köprüsü olabilir. Bunlar uzmanlık ve teknoloji gerektiren işler ve buralarda taşeron çalıştırılabilir. Allah aşkına belediyede hangi işte taşerona gerek var? Temizliği taşerona vermişiz, uzmanlık mı gerektiriyor? Hayır. Belediyenin her işinin tamamına yakını, mevzuatına aykırı olarak çalıştırılan işçilerden oluşuyor" diye konuştu. Arslan, Sağlık Bakanlığı'nda 130 bin taşeron işçi çalıştığını, çalışanların kadrolarının dışında başka alanlarda görev yaptığını, işçilerin işini kaybetme korkusu nedeniyle dava açamadığını kaydetti. Yeni taşeron mevzuatıyla ilgili düzenleme yapılması gerektiğini, bunun için çalıştıklarını vurgulayan Arslan, şöyle devam etti: "Bir taraftan da mevcut taşeron mevzuatına göre işçileri sendikamıza üye yapmamız gerekiyor. Henüz yasa çıkmadan, 24 Ocak'ta kampanya başlattık. Kampanyamızdaki hareketle kısa zamanda bir ilki gerçekleştirdik. Üye sayımız ocak ayında 53 bindi, temmuz ayında 83 bine ulaştı.”(AA) narak fabrikaya gönderildiğini belirten Alhat, erken yağışların zeytinde yağ oranını artırdığını ve zeytinyağı fiyatının artmasının, üreticinin bir bölümünün ürünlerini yağlık olarak değerlendirmeye yönelttiğini dile getirdi. Bu tercihe rağmen salamura kuyularına yeterince sofralık zeytinin bulunduğunu anlatan Alper Alhat, sofralık zeytindeki fiyat artışının tek sebebinin çiftçinin ürününü "yağlık" olarak değerlendirilmesine bağlanamayacağını ifade etti. Üreticinin zeytinyağını ortalama 9,5 liradan sattığına dikkati çeken Alhat, "Üreticiden 9,5 liraya zeytinyağını alanlar, 'piyasa fiyatı 20 lira olur' demeye başladı. Üreticiden alınan fiyat belli, ürünü yüzde 100 karla 20 liraya satacaklarına kiloda 3-5 lira karla satsınlar. Herkes daha uygun kar ederse tüketici de düşük fiyattan ürün alır." Türkiye'nin sofralık zeytin ihracatında son yıllarda düzenli bir artış yaşanıyor. Geçen sezon 137 milyon dolarlık yaklaşık 80 bin ton sofralık zeytin ihracatı yapıldı. İhracatta siyah zeytin ilk sırada yer aldı. 1 Ekim 2013 ile 30 Eylül 2014 tarihleri arasında 64 bin ton siyah, 15 bin ton ise yeşil zeytin ihracatı gerçekleşti. İhracat sıralamasında Romanya, Irak, Bulgaristan, Almanya ve Amerika ilk 5 sırada yer aldı. (AA) 7 Türkiye, vergi artışında OECD içinde 2. sırada PARİS- Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) raporuna göre, 2012-2013 yılları arasında vergi artışlarında Portekiz ilk sırada yer aldı. Merkezi Paris'te bulunan OECD'nin 2014 vergi raporuna göre, 2012 ve 2013 yılları arasında vergilerin gayri safi milli hasılaya oranında yüzde 2,2 artışla Portekiz ilk sırada bulunuyor. Portekiz'i 1,7 artışla Türkiye, yüzde 1,5 artışla Slovakya izledi. OECD verilerine göre yüzde 1,4 artışla Danimarka dördüncü sırada, yüzde 1,2 artışla Finlandiya beşinci sırada geldi. Vergiler bir önceki yıla oranla Norveç'te yüzde 1,5, Şili'de yüzde 1,2 Yeni Zelanda'da ise yüzde 0,9 düşüş gösterdi. OECD ülkeleri içinde ortalama olarak vergi yükü 0,4 puan artarak, yüzde 34,1'e çıkarken, 2013'te vergi gelirlerinin gayri safi milli hasılaya oranı 21 ülkede artarken, sadece 9'unda düşüş gösterdi. 2013 verilerine göre vergilerin, gayri safi milli hasılaya oranının en fazla olduğu ülkeler sıralamasında yüzde 48,6 ile Danimarka ilk sırada, yüzde 45 ile Fransa ikinci sırada ve yüzde 44,5 ile Belçika üçüncü sırada yer aldı. Sıralamanın sonunda ise yüzde 19,7 ile Meksika yer alırken, yüzde 20,2 ile Şili sondan ikinci, yüzde 24 ile Kore sondan üçüncü oldu. Türkiye'de ise bu oran 2012 yılında 27,6 iken, 2103 yılında 1,7 puan artışla yüzde 29,3 çıktı. (AA) TPAO'nun yatırımları 11 milyar doları, geliri 18 milyar doları buldu El yapımı yorganlara Bulgaristan ve Yunanistan’dan gelen turistler ilgi gösteriyor EDİRNE - SELAHATTİN KAÇURU Edirne'de, çok fazla rağbet görmeyen el yapımı yorganlara, komşu ülkelerden gelen turistler ilgi gösteriyor. Alışveriş yapmak için günübirlik Edirne'ye Bulgaristan ve Yunanistan'dan gelen turistler, sağlıklı olduğunu düşündükleri yorganları satın alarak ülkelerine götürüyor. Kentte 25 yıldır yorgancılık yapan Hüseyin Bıyık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, el yapımı yorganların unutulmaya yüz tuttuğunu söyledi. Genellikle genç kızların çeyizinde bulunması için alınan ipek has işlemeli yorgan- ların büyük emekle, binlerce ilmikle yapıldığını belirten Bıyık, şöyle konuştu: "Çok fazla talep olmadığı için eskisi kadar yorgan üretmiyoruz. Ürünlerimize Yunanistan ve Bulgaristan'dan daha çok rağbet var. Turistler bu yorganın sağlıklı olduğunu yeni öğrendiklerini ve bu yüzden ilgi gösterdiklerini ifade ediyor. Yün basma dediğimiz yorganlar romatizma ve vücut ağrılarına iyi geliyor. Keşke kentte de satabilsek. İlgi görmediği için çırak bulmakta da zorlanıyoruz." Bıyık, yorgancılığın unutulmaya yüz tutmuş meslekler arasına girdiğini vurguladı. Kimsenin bu mesleği öğrenmek istemediğini, gençlerin daha rahat ve farklı işleri tercih ettiğini dile getiren Bıyık, seri ve ucuz üretilen yorganlarla da mücadele edemediklerini aktardı. Bıyık, yün yorganın sağlık açısından da yararlı olduğunu belirterek, şunları anlattı: "El yapımı yorganlarımızda, kuzu ve koyun yünüyle elyaf ve pamuk kullanıyoruz. Bu yünler, ipek ve naylon karışımı kumaş içerisinde saatler ve bazen günler süren işlemlerden geçirilerek yorgan haline getiriliyor. Elyaf yorganı 10, pamuklu yorganı 130, ipek yorganlar ise 150-250 lira arasında satılıyor." (AA) Moody's: "Düşük petrol fiyatları büyüme için pozitif olacak" LONDRA - Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, düşük petrol fiyatlarının 2015 yılında küresel ekonomik büyüme için pozitif olacağını açıkladı. Moody's, internet sitesinden yaptığı açıklamada, petrol ihracınden elde ettikleri gelire bağımlı olan ve büyük çaplı harcama programlarına devam etmek zorunda kalacak ülkelerin, düşük petrol fiyatlarına uyum sağlamakta zorluk çekebileceğini belirtirken, "Düşük petrol fiyatları 2015 yılında küresel ekonomik büyüme için pozitif olacak" ifadesini kullandı. Düşük petrol fiyatlarının oluşturacağı pozitif etkinin ülkeden ülkeye farklılıklar gösterebileceğine işaret eden Moody's, "Petrol fiyatlarının düşüşü eğer Moody's'in 2015 yılı için baz tahmini olan 80-85 dolar seviyesinin altına düşerse, petrol ihracı yapan ülkeler için ciddi zorluklar oluşacaktır" tahmininde bulundu. Moody's Başekonomisti Lucio Vinhas, konuya ilişkin, "Her durumda mevcut zorluklara en iyi şekilde karşı durabilecek ülkeler, en geniş politika esnekliğine, geniş açılı karşı döngüsel politika araçlarına, dalgalı kur oranlarına ve geniş çaplı döviz rezervlerine sahip ülkeler olacaktır" değerlendirmesini yaptı. Moody's açıklamasında, kasım ayında Brent petrolün 2015 yılındaki varil fiyatına ilişkin tahminini, bu yılın mayıs ayındaki bir önceki tahminine oranla yaklaşık 20 dolar azaltarak 8085 dolar seviyesine çektiğini hatırlattı. Kamu harcamaları için petrol gelirlerine en bağımlı durumda olan ülkelerin, fiyat düşüşlerinden gelecek dönemde en olumsuz etkilenecek ülkeler olduğu belirtilen açıklamada, Rusya ve Venezüella'nın bu kategoride yer aldığı bildirildi. Moody's, öte yandan mali tamponları nedeniyle Suudi Arabistan'ın petrol fiyatlarındaki düşüşe daha dayanıklı bir performans sergilemesinin beklendiğini belirterek, Meksika'nın ise nispeten muhafazakar bütçe politikası nedeniyle fiyat düşüşlerine daha dirençli olabileceği değerlendirmesini yaptı. (AA) ANKARA- Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Genel Müdürü Besim Şişman, TPAO'nun yatırımlarının 11 milyar doları, gelirinin ise 18 milyar doları bulduğunu bildirdi. Şişman, TPAO'nun 60. kuruluş yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen Uluslararası Petrol ve Doğalgaz Stratejileri Konferansı'nda, TPAO'nun stratejisi hakkında bilgi verdi. Son aylarda petrol fiyatında dalgalanmalar, politik problemler, Türkiye'ye yakın bölgelerde olayların yaşandığına işaret eden Şişman, bu gelişmelerin, ekonomik, sosyal, jeopolitik ve teknik sorunlara neden olduğunu söyledi. Şişman, şöyle konuştu: ''Tüm bunlar, bir açıdan bizim için tehdit olabildiği gibi başka bir açıdan yaklaştığımızda tüm bunları fırsata dönüştürme şansımız olabiliyor. Dolayısıyla petrol, doğalgaz şirketleri hem teknik açıdan her türlü operasyona hazır olmaya çalışırken, hem de içinde bulundukları coğrafyaya bakarak ülkelerin menfaatleri doğrultusunda stratejiler geliştirerek bu doğrultuda hareket etmeleri gerekiyor." Afrika'da çok iyi fırsatlar olduğunu, TPAO olarak bu bölgede yoğun çalışma içerisinde olduklarını dile getiren Şişman, petrol ve doğalgaz endüstrisine ilişkin, şunları söyledi: "Endüstri yön değiştirme içinde; ankonvansiyonale kayış, doğalgazın ön plana çıkması, derin denizlerdeki aramalar ciddi yatırımları da beraberinde getirdi, ve teknoloji değişti. Bu dönüşümün yatırımcıları nasıl etkileyeceğini göz önünde bulunduran stratejiler oluşturulması gerekir." Petrol fiyatlarının düşük seyretmesinin ülke ekonomisine katkı yapacağını bildiren Şişman, maliyeti yüksek ankonvansiyonel petrol ve doğalgaz çıkarma yöntemlerinin petrol fiyatlarından doğrudan etkileneceğini belirtti. Türkiye'daki ankonvansionel potansiyelinin yüksek olduğunu da ifade eden Şişman, bu kaynakların üretilebilirliğini görmek için sabırlı olmak gerektiğini söyledi. Besim Şişman, günlük petrol üretimi 74 bin varil olan TPAO'nun daha da büyüyeceğini kaydeden Şişman, ''Yatırım 11 milyar dolar ve 18 milyar doların üzerinde geliri olmuş bir petrol şirketiyiz. Uluslararası şirketlerle rekabet edecek boyuta gelecek şekilde düşünmemiz gerekiyor. 2023 hedefleri arasında üretim ve rezervleri ikiye katlamak yer alıyor" diye konuştu. Şişman, Karadeniz'de Shell ile işbirliği içinde 6 kuyu kazdıklarını, bu sayıyı artıracaklarını, ve üretilebilir rezerv bulana kadar da aramaya devam edeceklerini söyledi. "Barbaros Hayrettin Paşa" sismik gemisinin Akdeniz'de Shell ve Petronas gibi büyük şirketlerle çalışmaya devam ettiğini ifade eden Şişman, 5-6 ay sonra belirli bir noktaya gelineceğini tahmin ettiğini dile getirdi. (AA) 8 KÜLTÜR-SANAT 13 Aralık 2014 Cumartesi KÜLTÜREL BOYUT Prof. Dr. Hayrettin İVGİN [email protected] SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS VE ÂŞIKLIK GELENEĞİ ETKİNLİKLERİ Âşıklık Geleneği, UNESCO tarafından “Somut Olmayan Kültürel Miras” olarak bundan 4 yıl önce tescil edildi. Sadece âşıklık geleneği değil; bir geleneksel gölge oyunu olan Karagöz Sanatı, Nevruz Geleneği, Semah Geleneği, Meslevi Sema Geleneği, Tören Keşkeği Geleneği, Meddahlık Geleneği, Mesir Macunu Geleneği, Kırkpınar Yağlı Güreş Geleneği gibi bazı geleneklerimiz ve sanatlarımız da dünya somut olmayan kültürel miras envanterine alındı. Bu envanterin önemi şudur: Bundan sonra SOKÜM Envanterine geçen gelenekler için, ilgili devletler çalışmalarını daha fazla yoğunlaştırarak bu geleneklerin yaşamasına özel çaba gösterecekler, daha fazla ödenek ayıracaklardır. Hattâ bu geleneklerin devamını sağlayan yaşayan insanlarını koruyacak, onları “Yaşayan İnsan Hazinesi” olarak ilân edeceklerdir. Türkiye, Âşıklık Geleneğini sürdüren iki âşığımızı “Yaşayan İnsan Hazinesi” olarak ilân etti. Bunlardan birisi Sanatçı Neşet Ertaş, diğeri Âşık Şeref Taşlıova’dır. Bunlardan Neşet Ertaş’ı 2012 yılının son aylarında maalesef kaybettik . Şu anda Âşıklık Geleneği içinde “Yaşayan İnsan Hazinesi” olarak sadece “Âşık Şeref Taşlıova kalmıştır. Ancak onu da Ekim-2014 ayı içinde kaybettik. Âşıklık Geleneği’nin korunması ve yaşatılması konusunda, ilgili devlet kurum ve kuruluşlarının yeteri kadar tedbir aldıklarını söylemek maalesef mümkün değildir. Kültür ve Turizm Bakanlığı eski yapısı ve mantalitesine göre, bu sanata bakmaktadır. Halâ gerekli tedbirleri alamamaktadır. Gerçi eskiye göre gelişme olsa da, bu gelişmenin yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Ancak, bazı âşık derneklerinin ve bazı belediyelerin özel çaba ve gayretlerini görebiliyoruz. Biz biliyoruz ki bu belediyelerin değerli başkanlarının kişisel gayretleri ile âşık festivalleri, yarışmaları ve bayramı olmaktadır. Bu belediyelerden birisi de Bursa Yıldırım Belediyesi’dir. Bakanlığın yapması gereken çalışmaları bu belediyemiz gerçekleştirmektedir. Bir halk bilimci ve araştırmacı niteliğine sahip Belediye Başkanı Sayın Dr. Özgen Keskin; dokuz yıldır, Bursa’da “Türkiye Âşıklar ve Şairler Bayramı” düzenlemektedir. Hem de bayram, başlangıcından bu yana uluslararası nitelikte yapılmaktadır. 9. su yapılan Uluslararası Türkiye Âşıklar ve Şairler Bayramı, 6-7 Temmuz 2013 tarihlerinde BursaYıldırım’da yapıldı. Bayrama; Türkiye, Azerbaycan, Kerkük, Gagavuz Özerk Bölgesi, Özbekistan, KKTC, Romanya, Türkmenistan, Kazakistan ve Kırgızistan’dan şairler ve âşıklar katıldı. 6 Temmuz 2013 günü şairler ve âşıklar arasında şiir okuma, türkü, lebdeğmez ve atışma dallarında yarışmalar da yapıldı. Fotoğraf sergisi açıldı, halka açık olarak şölenler düzenlendi. Ben, 6 Temmuz’da yapılan Âşıklar Yarışmasında, jüri üyesi olarak görev yaptım. Âşıklar arasında yapılan yarışma üç dalda (türkü, atışma ve lebdeğmez) gerçekleştirildi. Halka ve seyircilere açık yapılan yarışmalar, büyük bir ilgi ile izlendi. Âşıklar Yarışması şu şekilde sonuçlandı: Türkü Dalında Birinci: Âşık Haşimî Aslıhak (Çorum) İkinci: Âşık Ahmet Rıza (Irak-Telafer) Üçüncü: Âşık Devaî (Mersin) Atışma Dalında Birinci: Âşık Mürsel Sinan (Kars) İkinci: Âşık Zafer Kazancı (Erzurum) Üçüncü: Âşık Yağız Ozan (Bursa) Lebdeğmez Dalında Birinci: Âşık Taner Öztürkoğlu (Erzurum) İkinci: Âşık Ahmet Poyrazoğlu (Van-Erçiş) Üçüncü: Ozan Nihat (Burdur) Derece alanların dışında; Âşık Bilâl Ersarı, Âşık Muhsin Yaralı, Âşık Hüseyin Sümmanoğlu, Âşık Ebubekir Zamanî, Âşık Yılmaz Pala, Âşık Kelamoğlu, Turgay Mutlu, Rasim Saraç, Özkan Hüseyin, Metin Çetinkaya, Ali Serhatî gibi âşıklar da etkinliğe katıldılar. Etkinliğin Onur Konuğu olarak Âşık Şeref Taşlıova da bulunuyordu. Bu uluslararası etkinlik içinde Şairler Şöleni de gerçekleştirildi. Tam 24 şairin katıldığı etkinliğe; Ekber Qoşalı (Azerbaycan), Seher Ahmet (Azerbaycan), Güllü Karanfil (Gagauz Yeri Özerk Bölgesi), Ecrin Lidia Cherieliue (Romanya), Hasiyet Rüstemova (Özbekistan), Vahdettin Işıldak, Mustafa Berçin, Sergül Vural, Nedim Uçar, Mustafa Firengiz, Ayşe Paslanmaz, Abdullah Sataoğlu, İsmet Bora Binatlı gibi şairler katılmışlardır. Koruma altına alınan ve somut olmayan kültür miras envanterin de yer alan âşıklık geleneğinin korunması, yaşatılması, devamı ve tanıtılması konusunda yapılan önemli bir etkinliği geride bıraktık. Bu etkinliği aralıksız dokuz yıldır devam ettirmiş olan Bursa-Yıldırım Belediyesinin eski değerli Başkanı Dr. Özgen Keskin’i kutluyoruz. 2014 yılı içinde yapılan mahalli İdare Seçimlerinde Dr. Özgen Keskin aday gösterilmedi. Başka bir AKP’li Belediye Başkanı oldu. Ama bu etkinlikler de son buldu. YouTube'da 2014'te en çok izlenen videolar belli oldu İSTANBUL - Türkiye'de ve dünyada 2014'te YouTube'a damgasını vuran videolar, kanallar ve anlar "YouTube Rewind" başlığı altında toplandı. Bu yıla yıla damga vuran insanları ve anları kutlamak amacıyla hazırlanan "Rewind" videosu, Japonya, Almanya, İsrail, Meksika, Fransa'nın da aralarında bulunduğu dünyanın pek çok yerinden katılımla ortaya çıktı. Bu 10 video toplamda yüz milyonlarca içerik takip eden kişi tarafından görüntülenirken, kümülatif olarak 21 milyon aboneye ulaştı. YouTube'da Türkiye'de en çok izlenen müzik videosu, İrem Derici'nin "Kalbimin Tek Sahibine" parçası oldu. Türkiye'de en çok izlenen müzik videoları şöyle: "Gülşen feat. Murat Boz - İltimas, Doğukan Manço feat. Tuğba Yurt - Sakin Ol, Sinan Akçıl - Tabi Tabi, Gökhan Türkmen - Çatı Katı (Official Video), Demet Akalın - İlahi Adalet, Ravi İncigöz feat. Mustafa Ceceli - Şeker, Nazan Öncel feat. Tarkan - Hadi O Zaman, Ayse Hatun Onal - Çak Bir Selam, Sıla - Yabancı." Türkiye'de en çok sırasıyla "Yanarım - Karlos Yaren, Recep İvedik 4 Fragmanı, Shez Long Sağlam Yatcan - Lassa, Pepee Şarkıları - 13 Şarkı Bir Arada - Düşyeri, Göğsündeki armayla hep daha yükseklere! - Türk Hava Yolları, Kenan Doğulu'dan Potanın Perilerine Sürpriz! - Garanti, İlyas Yalçıntaş - İncir Performansı - X Factor Star Işığı, Ali Babanın Çiftliği - Çocuk Şarkısı - Sevimli Dostlar Çocuk Şarkıları, Güldür Güldür Hunharca Gülen Adam Show, Nil Karaibrahimgil Kanatlarım Var Ruhumda- Medcezir" videoları izlendi. (AA) Gazzeli ressamlar savaşı resmediyor İsrail'in Gazze'ye saldırılarından etkilenen Filistinli ressamlar, bunu tablolarına da yansıtıyor. GAZZE - İsrail'in son saldırılarının ardından yaklaşık 3 ay geçmesine rağmen bombardımanın tahribatı bütün alanlarda görülüyor. Olayların tesiri altında kalan ressamlar da farklı tablolar yapmak istemelerine rağmen "savaş ve geride bıraktıkları"ndan başka bir şeyi çizemediklerini dile getiriyor. Gazzeli ressam Diyana el-Husari (27), AA muhabirine yaptığı açıklamada, "ne kadar istese de" kendisini savaşı ve tahribatını çizmekten alıkoyamadığını söyledi. Evinin bir odasını resim resim atölyesine çeviren Husari, "Tablolarımda savaşın etkilerini ve Gazze'de yaşadıklarımızı çizmekten ne kadar kaçsam da yapamıyorum. Bu benim hayatımın bir parçası" dedi. Saldırılarda çok zor günler geçirdiklerini, bunun psikolojisini etkilediğini vurgulayan Husari, "Tablolarımın hepsinin Gazze'deki ölümleri, yıkımı ve enkazı anlattığını fark ediyorum" diye konuştu. İsrail saldırılarında büyük bir bölümü yıkılan evinin enkazını resmeden sanatçı Ali eş-Şeyh Ahmed de savaşın psikolojisini ciddi ölçüde etkilediğini vurgulayarak, "Evimi kaybettiğim için çok üzgünüm. Tablolarımın çoğu da enkaz altında kaldı" ifadelerini kullandı. Yaşadıklarını en iyi şekilde yansıttığı için artık tablolarında siyah ve gri renklerini çoğunlukla k ullandığını aktaran Ahmed, "Özgün tablolar ortaya koymak için iç huzura sahip olmak gerekiyor. Ama bulunduğumuz şartlarda bu mümkün görünmüyor" şeklinde konuştu. Ressam Emel Aşur da gerçekleri uluslararası kamuoyuna yansıtmak için üzerine düşeni yaparak, dünyaya mesaj gönderdiğini dile getirdi. Sosyal medyada Filistinli olduğunu öğrenen yabancıların kendisinden "Filistin davasını" anlatan tablolar i stediklerini belirten Aşur, şunları söyledi: "Izdırap dolu hayatımdan kopup farklı resimler yapmak istiyorum. Tablolarım güzel yaşamı anlat- sın, canlı renkler kullanayım istiyorum ama olmuyor. Sonunda bu acının beni kontrol altına aldığını, tablolarımın acıları konuştuğunu görüyorum." İsrail, yıllardır abluka altında tuttuğu Gazze'ye, 7 Temmuz'da saldırı başlatmış, 26 Ağustos'ta varılan ateşkesle s aldırılarına son vermişti. Saldırılarda 2 bin 158 kişi hayatını kaybetmiş, 11 binden fazla kişi yaralanmıştı. Söz konusu saldırılarda binlerce yapı tamamen yıkılırken, on binlerce bina da zarar görmüştü. (AA) Prof. Dr Öbek: "Mevlana, aslının Türk olduğunu söylemiş" EDİRNE - Trakya Üniversitesi (TÜ) Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Öbek, Mevlana'nın aslının Türk olduğunu söylediğini savundu. Öbek, TÜ ve İran'ın İstanbul Başkonsolosluğunca merkez kütüphanede düzenlenen "Fars Şiiri" konulu panelde bir katılımcının, "Mevlana'nın Fars şairi olarak nitelendirilmesi doğru mudur" sorusunu yanıtladı. Mevlana'nın Türk, Kürt ya da Arap olmasının önemi olmadığını belirten Öbek, şöyle konuştu: "Mesela Türkiye'de şu anda Türk dışında başka unsurlar var mıdır, vardır. Avrupa'da da Arabistan'da da bu vardır. Mevlana'nın rubailerinde Türklüğüne ilişk in kelimeler vardır. Mevlana aslının Türk olduğunu söylemiş. Şu tartışılır, Mevlana'nın aslen Türk olmadığı iddia edilemez. Rubailerinde ve kaynaklarda bu vardır. Hiçbir İranlı, hiç kimse bu tezi çürütemez ama şunu söyleyelim Mevlana Türk olduğu için seviliyor değildir. Mevlana Farsça yazdığı için de seviliyor değildir. Mevlana içerik bakımından Mevlana'dır, üslup bakımından Mevlana'dır." Öbek, Farsça'nın Arapça'ya nazaran Türkçe'ye daha çok benzediğini söyledi. Türkçe, Arapça ve Farsça'nın hiçbir ortak dil ailesine mensup olmadığını belirten Öbek, şöyle devam etti: "Türkçe, Ural - Altay'dır, Farsça Hint Avrupa'dır ve Arapça Sabihan'dır. Kültür ve edebiyat dili olarak Türkler bu dile aşinadırlar. Kurulan devletlerde bu dil üst bürokrasiyi temsil ettiği için o dönemde biliniyordu. Orduda bu dil farklı bir şekilde değerlendirilebilir. Ordu dilinde Farsça'nın bir hakimiyetinin olduğunu söyleyemeyiz. Bu da engin derin Türk politikasının izidir." Öbek, Farsça'nın Türkler ve batılılar tarafından şiir dili olarak estetik bulunduğunu ve pek çok şairin de bu dili kullandığını aktardı. Yazışma ve saray dilinde Farsça'nın Türkler tarafından kullanıldığının tespit edilmesi gerektiğini aktaran Öbek, "Tarihte böyl e balonlarda şişirilmiştir. Tabirimi mazur karşılayın. Karamanoğlu Mehmet Bey'in, Türkçe'yi ilk onun başlattığı gibi. Aslında bu gerçek dışı bir şeydir. Türkçe'nin resmi dil olarak ilk kurumsallaştığı devlet şuurlu bir şekilde Osmanlı Devleti'dir" diye konuştu. Öbek, son zamanlardaki Osmanlıca tartışmalarının gereksiz ve boş olduğunu öne sürdü. İran'ın İstanbul Başkonsolosu Mohsen Mortazaeifar ve öğren cilerin katıldığı panelde, Prof. Dr. Kavass Hasanli, Prof. Dr. Recep Duymaz, Prof. Dr. Mehmet Atalay, Prof. Dr. Ali Güleryüz ve Araştırma Görevlisi Serpil Koç Konuksever birer sunum yaptı. (AA) kadar sınırsız olduğunu anlıyor ve aşkın dikeninHasrete alışmak yoktur; öle öle özlemi kabullenmek vardır den, elemin karabulutlarından aydınlığı sağıyor hayatta ve susabilmek, beklekalbim. menin çaresidir aşkta. Böyle zamanlarda incitmemenin değil, incinHasreti kabullenmek hüznün memenin önemini kavrıyor ruh, şükür ve dualardalgakıranı ve mutluluğun la asl olanın sonsuzluk olduğuna iman ediyor anahtarı olan sabır, tevekkül gönül. dağının ardında saklı. HAYATA VE AŞKA DAİR Yazdıklarımla veya söylediklerimle tamamen Bilirim bilmesine de anlaşı- anlaşılmasam da, hayatın ve ölümün içindeki lamayacağımı, yine de kendimi güzelliği seyran edebilmenin mutluluğunda seranlatmak için beyhude yere çır- mest kalbim. pınır dururum. Oysaki susabilGörebildiğimizi yazmak, hissedebildiğimizi mek ve tahammül gösterebilanlatmaya çalışmak olmalı derdimiz ve gayemiz. mek olumsuzluklara, kalbi Ruhun ölümsüzlüğü mutlak, hasretin varlığı sükûtun cevherinde yoğurur ve gerçek lakin özlemin dikenlerinden derebilirsek HAYATIN GÖKKUŞAĞI AŞKTIR ruhu kemâle erdirir her nefeste. gülleri ve sermayemizin gönül olduğunu unutGönlümüzden sadır olan madan yaşayabilirsek aşkı ancak o zaman sergüHasreti kabullenmek hüznün dalgakıranı ve duaların göğe değişi, şükürden mürekkep solukzeştimizi anlatabiliriz. mutluluğun anahtarı. ların hazzı ve bir nefeslik ömrün sonsuzluktan Bu yüzden sükûtun kucağında şükreder ruhum Hepimizin hayat tarlasında büyüyen çiçeğin önceki durağı değil mi dünya? Bir gün bitmeyeve gerçeğin gerçeği mahşere tevekkülle koşar adı ıstırap, sizinkilerden farklı benim özlemim. cek mi gördüğümüz bu rüya? kalp yurdum. Bire bin verip hüzün sarmaşığına bağlasa da beni Sevebilmektir asıl güzellik kalbim, inancım sonsuz aşka. Ölümü özleyişim ve yaratılmış olanı Yaradan’dan GÜNÜN ŞİİRİ bundan, ölümü bekleyişim durmaksızın yağan ötürü sevmektir asl olan. Aşkta hüzün yağmurlarından. teslimiyet ve huzur bu gerçekte Sende sonsuzluğu görmek düşe dalmak ne güzel, Biliyorum hayatın gökkuşağı aşk ve dualarımız- gizli. Şiirler, divanlar, gazeller aradan gayrı sahip olduğumuz bir şey yok bu hayatta Bakışından büyülenmiş baka kalmak ne güzel. sında gezinirken gönlüm ne ve bunun idrakinde olmak bile nimettir kula. MEHMET NURİ PARMAKSIZ YAŞAM-ÇEVRE BULMACA 13 Aralık 2014 Cumartesi Okuma yazma öğrenmek için engel tanımadılar Mardin'de çok sayıda kadın çeşitli gerekçelerle yarım bıraktıkları okuma yazma heveslerini düzenlenen kurslara katılarak gideriyor. MARDİN - Mardin'de çok sayıda kadın çeşitli gerekçelerle yarım bıraktıkları okuma yazma heveslerini düzenlenen kurslara katılarak gideriyor. GAP Medrese Gül Çok Amaçlı Toplum Merkezi'nde (ÇATOM) düzenlenen 1. ve 2. kademe okuma yazma kursuna katılan kimi gelin kaynana, kimi torun sahibi, kimi de elti 50 yaşın üstünde kadınlar okuma yazma öğrenebilmenin mutluluğunu yaşıyor. İleri yaşlarına, çocuk ve torun sahibi olmalarına, ailelerinin engellemelerine ve çevrenin tepkisine aldırmadan kursa katılan kadınlar öğrenmenin önünde engel tanımayarak herkese de örnek oluyor. Bedia Eryıldız (65) AA muhabirine Arapça yaptığı açıklamada, kız çocuklarının okutulmaması nedeniyle okuma yazma öğrenemediğini ancak aradan geçen yıllara, çocuk ve torun sahibi olmasına rağmen okuma isteğinin hiç geçmediğini söyledi. Bu nedenle kursa kayıt yaptırarak okuma yazma öğrenmeyi düşündüğünü anlatan Eryıldız, yalnız kursa gelemeyeceği için gelinini de kursa katılmaya ikna ettiğini belirtti. Eryıldız, yıllarca okuma yazma bilmediği için büyük sıkıntı çektiğini ifade ederek, "Okuma yazma öğrenmek istiyordum. Gelinimi de ikna ederek temel okuma yazma eğitimi almak için bu kursa katıldık. Bu eğitim ile yaşadığım zorlukların üstesinden geleceğime inanıyorum" dedi. Eryıldız'ın gelini Hicran Eryıldız ise kayınvalidesinin isteği ile kursa geldiğini söyledi. Okuma yazmayı az da olsa bildiğini ancak kursa katılarak diploma almak istediğini dile getiren Eryıldız, "Kayınvalidem, 'Kursa katılalım' dediğinde önceleri çekindim. Sonra kursa geldik. Bu eğitimi tamamladıktan sonra açıköğretim ile orta ve lise diplomamı da alıp bir işe girmeyi hedefliyorum" şeklin- Sebze ve meyvenin "hal"inden kadınlar anlıyor BURSA - Bursa Kent Hali'nde "ekmek parası" için çalışan kadınlar, çocuklarının geçimini sağlayabilmek için pazar hariç her gece saat 05.00'te işe gelip öğleye kadar mesai yapıyor. Halde çalışan kadınlar, kentte insanların çoğu derin uykuda iken mesaiye başlamak için evlerinden çıkıp yola koyuluyor. Bazen sıfırın altına düşen, kimi zaman da bunaltıcı derecede sıcak olan havalarda, gecenin zifiri karanlığında Kent Hali'nin yolunu tutan kadınlar, hemcinslerinin evde işe giden eşlerine, okula giden çocuklarına kahvaltı hazırlamak için uyandığı dakikalarda mesailerinin önemli bölümünü bitiriyor. Ağırlıklı olarak soğan ve patates toptancılığı yapan komisyoncularda 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 1 2 3 4 5 6 çalışan kadınlar, günde 40-50 ton sebze ve meyveyi elden geçirip ayıklıyor. Kadın işçilerin, hafta tatili olan pazar günleri dışında saat 05.00'te başlayan mesaisi öğleye kadar sürüyor. Ayıklanan, kasalara doldurulan ürünler, market rafları, pazar tezgahları ve manav dükkanlarında sabahın erken saatlerinde yerlerini alıyor. (AA) 7 8 9 10 de konuştu. 4 çocuk, 2 torun sahibi Nahide Gülincihan da büyük bir hevesle katıldığı kursta önceleri zorluk çekse de okuma yazmayı yavaş yavaş kavradığını söyledi. Gülincihan, gençliğinde okumanın önemini bilmediğini, bu nedenle okumak istemediğini ifade ederek, "Evlendim. Çocuklarımı büyüttüm. Torun sahibiyim ve şimdi okumayı çok istiyorum. Okuma yazma öğrenerek kimseye ihtiyaç duymadan işlerimi görmek istiyorum" diye konuştu. 51 yaşındaki Sevim Günger de okuma yazmayı öğrendiği için çok mutlu olduğunu dile getirerek, adını dahi yazmayı bilmezken artık okuma yazma konusunda hiçbir sıkıntısının kalmadığını kaydetti. Boş zamanlarında kitap okumak istediğine işaret eden Günger, "Allah devletimizden razı olsun. Okumanın yaşı yokmuş" dedi. 4 çocuk annesi Zehra Büyük ise, çeşitli gerekçelerle zamanında okutulmadığını ancak şimdi eşinin desteğiyle okuma yazma öğrendiğini vurguladı. ÇATOM Sorumlusu Dilek Sanavu, düzenledikleri 1. ve 2. kademe okuma yazma kursuna kadınların yoğun ilgisinin kendilerini mutlu ettiğini söyledi. Kursa katılımı sağlamak için ev ziyaretleri gerçekleştirdiklerini belirten Sanavu, bu ziyaretlerde her yaştan kadına okumanın önemini anlattıklarını ifade etti. Sanavu, diğer aile bireyleriyle görüşüp ikna ederek kadınların kursa katılmalarını sağladıklarını aktararak, bu sayede 1865 yaş arası çok sayıda kadının eğitim imkanından faydalandığını vurguladı. Verilen eğitimlerin çok yararlı olduğunu dile getiren Sanavu, aldıkları eğitimle kadınların yaşam kalitesinin de yükseldiğini anlattı. Kursta eğitim veren emekli sınıf öğretmeni Hamdiye Can da öğrencilerinin çoğunun kendisi ile yaşıt olduğunu söyledi. Bu sayede öğrencileri ile ilişkilerinin iyi olduğunu dile getiren Can, öğrenmede yaşın önemli olmadığını gösteren kursiyerlerin yaşıtlarına olduğu kadar gençlere de örnek teşkil ettiğini sözlerine ekledi. (AA) BULMACA Soldan sağa: 1. Kalçanın iki tarafında bulunan sinir ve bu sinirlerin ağrılı hastalığı. – Kalsiyumun simgesi. 2. Sonsuza kadar, sürgit. 3. Nazım Hikmet’in soyadı. – Kral karısı, kraliçe. 4. Yarı memnunluk anlatan bir ünlem. – Bolluk, gürlük, verim. 5. Geçimsizlik, anlaşmazlık, arabozuculuk. – Otlak. 6. Matem. – Parlak kırmızı renkte değerli bir taş. 7. Bitmemiş, eksik, tamamlanmamış. 8. Tayin. – Gerçekleştirilmesi zamana bağlı istek. 9. Şehzadelerin özel eğitmenleri. – Hitit. 10. Sızlanma, sızıltı, yakınma. 11. Lezzet. – Ayakkabıların dayanıklılığını arttırmak için altına çakılan iribaşlı çivi. 12. Sonsuz, ölümsüz, bengi. – Sosyolojide bir kabile veya boyun bölündüğü bölümlerden her biri. 13. Radyumun simgesi. – Isparta ilinin bir ilçesi. 14. Kuranda bir sure. – Müşkülpesent. 15. Mikroskop camı. – Kabaca evet. 16. Mitoloji. – Bir yağış türü. 17. Yasaklama, yasak etme. – Yüz, çehre. 18. Rütbesiz asker. – Yapı. – Suçu bağışlama. 19. Avrupa’da bir başkent. – Tanrıtanımaz, dinsiz. 20. Sözlerinin bütünü veya çoğu şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseri. – Hamız. Yukarıdan aşağıya: 1. Canavar düdüğü. – Cilve, işve. – Kars yöresinde oynanan bir halk oyunu. 2. Tanrı bilimi. – Üç aylardan ikincisi. – Çölde uzaktan su gibi görünen ışık yanılması, ılgın, pusarık. 3. Japonya’nın para birimi. – Alın yazısı, yazgı, kader. – Saha, meydan. – Bir cetvel türü. 4. Bir renk. – Derece, aşama, kerte, evre. – Güvey. – Bir sayı. 5. Ahırdaki gübreyi dışarı atmak için kullanılan kapaklı veya kapaksız delik, pencere. – Bakırtaşı. – Olta ipi. 6. Avrupa’da büyük bir yarımada. – Güney Afrika’nın plaka işareti. – Avuç içi. – Gümüş balığı. 7. Lahana. – Kuzu sesi. – Dağ kırlangıcı, keçisağan. – Arapçada su. 8. Cüzi, kısmi. – Metin olma, dayanıklılık. – Kiloamperin simgesi. – ÇÖZÜMÜ İskambilde birli. 9. Ermiş kimselerin gösterdiklerine BUGÜN inanılan, doğaüstü davranış veya durum. – Eski 11. SAYFADA dilde güzel koku. – İstikbal, gelecek. 10. Metal olmayan elementler. – İçinde diri balık saklanan denizden ayrılmış havuz. – Zariflik. Hazırlayan: Ercan BoSTANCıoĞlu 9 TÜRKÇE BAKIŞ Prof. Dr. Nurullah Çetin [email protected] İÇE DÖNÜK MİLLİYETÇİLİK, ASIL ŞİMDİ!... Son zamanlarda iyi niyetli olduğundan şüphe etmediğim bazı arkadaşlar, anlaşılması, izahı güç, bazı kötü niyetlilerin istismarına açık, garip laflar etmeye başladılar. Mesela Ahmet Ünal bir yazısında şöyle diyor: “Ben milliyetçiliğin istikametinin ülke içine değil, dışarıya yönelmesine inananlardanım. Yüzde 99’u Türk ve Müslüman kabul edilen Anadolu insanı, vatanında kime karşı milliyetçilik yahut İslamcılık yapacak! Korkularımızı yenmeli, öz yurdumuzda garip olduğumuz psikolojisini artık aşmalıyız. Kendi ülkemizde kimse bize azınlık muamelesini reva göremez. Ülkümüz bize ait değerleri bayraklaştırarak yurtdışında dalgalandırabilmek olmalıdır. Medeniyet projelerimizle gündeme gelmeliyiz. Ufuk çizgimiz Sevr korkusu altında oylanan Misak-ı Millî’nin dar kalıpları ile sınırlanmamalıdır. Gençlerin heyecanını yurt içinde küçük hedeflere yönlendirenler yayılır. Ülkücü gençleri Kazakistan’da Türk tarihi ve Türkçe üzerine lisansüstü çalışma yaparken görmek emelimdir. İslamcıları Akdeniz kıyılarındaki bütün Müslüman ülkelerde akademik araştırmalar yaparken izlemek hayalimdir. Solcu gençler ise eski Sovyetler ve Çin’i âdeta baştan sona kuşatmalıydılar. Ülkesine, diline, ırkına, dinine hizmet uzun boylu ve projeli çalışmalar gerektirir. Günübirlik tepkiler, temelsiz görüşlerle idealist olunmaz. Gençliğin hayat ateşinin seviyesini ayarlamazsanız ya piştiği kabı taşırır ve kendi alevini söndürür ya da “Kırk yıl oldu, kaynatırım kaynamaz” diyerek dövünürsünüz. Felaket senaryolarına ancak ideallerini kaybeden, davasına ve milletine güvenmeyenler teslim olur.” Ahmet Ünal’ın bu içe dönük, dışa dönük milliyetçilik meselesini Prof. Dr. Turan Güven, daha önce bir yazısında dile getirmişti. Şöyle demişti: “Dağılan imparatorluğumuzun her coğrafyasından göçler alan Anadolu’da, içe dönük bir milliyetçiliğin hiçbir siyasi geleceği yoktur. Ancak, yenik düşmüş bir medeniyetin çocukları olarak, topyekün dışa dönük bir milliyetçiliğe ihtiyacımız olduğunu da vurgulamak isterim.” Avrupa Birliği ve Amerika himayesinde ve onların yerli işbirlikçilerinin güdümünde etnik bölücü siyasetin iyice arttığı, etnik temele dayalı kavmiyetçiliğin demokrasi adına kutsanıp; kültürel, hukukî, siyasi birliktelik olan millet birliğinin yani milliyetçiliğin tamamen kavram kargaşasıyla ırkçılık olarak sunulduğu bu vasatta, Ahmet Ünal ve Turan Güven gibi arkadaşların böylesi bir söylemi, iyi niyetli bile olsa Türk milletini tasfiye amacındaki liberal faşistlerin ve ırkçı kavmiyetçi Kürtçülerin işine gelir. Bu arkadaşların hassasiyeti milliyetçiliğin ırkçılık, mafyacılık, kavga gürültü ve dine önem vermemek olarak algılanması ise, bu konuda kimsenin bir itirazı yok. Zaten kimse milliyetçiliği böyle algılamıyor. Milyonda bir böyle algılayan varsa da bunlar milliyetçiliği bağlamaz. Şimdi tamamen samimi olduğuna inanalım diyeceğimiz bu arkadaşların zihniyet yapısına ve bu söylemin nereye varacağına bir bakalım. Milliyetçilik, bir defa dışarıdan ziyade içeriye lazımdır. Dışarıya milliyetçilik olmaz. Dışarıya karşı millet olunur. Dışarıda millet temsil edilir. Milliyetçilik, bir millete mensup olma şuurudur. Biz Türk’üz, Türk milletine mensubuz. Milletimizin sahip olduğu maddi ve manevi değerleri öğrenmemiz, korumamız ve geliştirmemiz milliyetçiliktir. Milliyetçilik, Türk milletini yüceltmektir, sorunlarına çare bulmak, bütün imkânlarını daha da geliştirmektir. Milliyetçilik, aynı millete mensup olmanın gururunun, sorumluluğunun, hak ve vazifelerinin idrakini taşımaktır. Bir insanda milliyetçilik ruh ve şuuru yoksa onun milletine hizmet etmek gibi bir amacı da olmaz. Meseleye bu açıdan bakarsak İngilize, Almana, Afrikalıya Türk milliyetçiliği yapılmaz. Türk milliyetçiliği, Türk milletine yapılır. Milliyetçilik, Türk’e Türklüğünü, millî kimliğini hatırlatmak, tarihiyle, ecdadıyla, medeniyetiyle, diniyle övünme şuuru vermektir. Yani milliyetçiliğin istikameti zaten içe dönüktür. Emperyalistlerin bize dönük olarak uyguladıkları zihinsel emperyalizm projelerinin temelini Türk’e Türklüğünü unutturmak, Türk’e Türk düşmanlığı propagandası yapmak yani Türk’ü mankurtlaştırmak oluşturur. Türk, Türk milliyet ruh ve şuurunu unutursa ne idüğü belirsiz kozmopolit bir çamur havuzunda yüzdürülürse kolayca güdülebilir, kolayca sömürülebilir; hatta kolayca yok edilebilir. Tanzimat sonrası süreçte özellikle İngilizler, bizi “medeniyet enternasyonalizmi” içinde, 1917 sonrası süreçte Komünistler komünizm enternasyonalizmi içinde Türk milliyet ruh ve şuurunu yok etmeye ve bizi bu yolla kolayca sömürülebilir ve yedeğe alınabilir hâle getirmeye çalıştılar. Şimdilerde de Amerika, bizi globalizm enternasyonalizmi içinde iğdiş etmeye çalışıyor. Amerika’da içe dönük milliyetçilik, yüzde doksanlarda seyrediyor ama öbür taraftan bize milliyetçi olmayın diye emir veriyor. Dışarıdan emperyalist devlet ve milletlerin Türk’e dönük bu mankurtlaştırma, milliyetsizleştirme, kozmopolitizm içinde kişiliksizleştirme projelerini anlayabiliriz de içerden bu tezgâha bilerek ya da bilmeyerek düşen arkadaşları bir türlü anlayamıyorum. Bir zamanlar Çetin Altan adlı bir vatandaş, gazete yazılarında, milliyetçi tavır içinde olanları, sanki kötü bir şey yapıyorlarmış gibi sürekli Türk’e Türk propagandası yapmakla suçlar, alaycı bir ifade kullanırdı. Çetin Altan gibi dönemine göre sosyalist, dönemine göre liberal; ama her dönem milliyet karşıtı olabilenleri anlayabiliyorum. Onların Batıya olan aşırı sempatilerini, bazen Marksizmin, sosyalizmin bazen liberalizmin sözcüsü olmalarını, bu kanaldan Türk’ün Türklük ruhunu yok etme çalışmalarını anlayabiliyorum. Ama Müslüman ve Türk olduğunu söyleyen arkadaşları anlayamıyorum. Aşırı din hassasiyetleri elbette takdire şayan, ama milliyet ruhunu yok edecek bir tavır da affedilecek bir şey değil. Milliyet ruhu yok edildiği takdirde Türk’ün bu coğrafyada barınması mümkün değildir. (DEVAM EDECEK) Arıcılığa destek için 227 bal ormanı kuruldu ANKARA - Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Orman Genel Müdürlüğü uygulamaya koyduğu Bal Ormanları Eylem Planı kapsamında bugüne kadar 227 bal ormanı kurulduğunu belirterek, Türkiye'nin verilen destekler sayesinde bal üretiminde dünyada 2. sıraya yükseldiğini kaydetti. Eroğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin bal üretim miktarı ile kovan başına düşen bal verimini artırmak ve arıcılık sektörünü desteklemek amacıyla Bal Ormanları Projesi'ni hayata geçirdiklerini hatırlattı. Veysel Eroğlu, "2008 yılından bu yana 28 bin 910 hektar sahada 227 adet bal ormanı tesis ettik. Ülkemizi son 10 yılda dünya bal üretiminde 6. sıradan 2. sıraya yükselttik. Ayrıca, 2017 yılının sonuna kadar toplam 34 bin 790 hektarlık alanda bal ormanı tesis etmeyi hedefliyoruz" ifadesini kullandı. Ormanlarda tamamen organik bal üretmek amacıyla bal ormanları kurduklarını vurgulayan Eroğlu, şunları paylaştı: "Bu çok önemli, arıcılar bilir. Eskiden arıcılar ormana sokulmuyordu. 2007 yılında bana arıcılar geldi. Dediler ki, 'ormanlara biz giremiyoruz'. 'Nasıl giremiyorsunuz' deyince, meğer ormanlara hayvanlar giremez diye bir kanun varmış. Neticede arı da bir hayvan ve bu sebeple ormanlara arıları sokmuyorlarmış, ben de güldüm. Arılar orman için faydalı. Bu sebeple 16 sayfalık genelge ile bal ormanları kurulması talimatını verdik. Hatta bal ormanları için özel bir düzenleme yaptık. Bu Türkiye için çok faydalı oldu. Türkiye bal üretiminde 6. sırada iken çıkardığımız yönetmelikle ülkemizi bal üretiminde 2. sıraya yükselttik. Bu ekonomik olarak bir kazanç sağladı." (AA) 10 13 Aralık 2014 Cumartesi SAĞLIK Fındık kabuğu kanser hastalarına şifa olacak Düzce Üniversitesi (DÜ) öncülüğünde 5 yıldır sürdürülen projeyle fındık kabuklarında doğal olarak bulunan kemoterapi ilaçlarının etken maddesi paklitakselin yerli ilaç sanayisine ve ekonomiye kazandırılması hedefleniyor. Her yıl yaklaşık 250 bin tonun değerlendirilmesi anlamında çok DÜZCE - DÜ Fen Edebiyat üzerinde sert kabuk ve 500 bin Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim güzel örnektir. Bu ilaç, 1960'lı yılların tonun üzerinde 'çotanak' denilen, Üyesi Prof. Dr. Halil İbrahim Uğraş başında ABD'de porsuk dediğimiz yumuşak kabuk atığının ortaya çıktı- ağacın kabuğundan elde edilmiş. AA muhabirine yaptığı açıklamada, ğını vurgulayan Uğraş, bunlardan fındığın ülkenin en önemli tarımsal Fındık kabuğunda bulunması da ihraç ürünlerinden olduğunu, kavrul- yakıt olarak yararlanıldığını aktardı. bizim için ders niteliğinde çünkü bir muş fındıkla yıllık 1,5 milyar dolar Prof. Dr. Uğraş, çalışmalara ilişkin bilim adamı fındığın bazı yemişler ihracat geliri sağlandığını söyledi. şu bilgileri verdi: gibi bazı hastalıklara yakalanmadığıKazançlı ürün olmasına rağmen, "Çalışmaları üç temel kısma ayır- nı görüp, sebebini araştırırken bu fındığın üzerinde az çalışma yapıldı- dık. Birincisi, fındıkta makro seviyemaddenin varlığını tespit ediyor. Yani ğını gördüklerini anlatan Uğraş, de bulunan bu maddenin fizibilite fındık kabukları bu maddeyi savun"Gerek fındığın kendisi, gerekse çalışmasını yaparak, ülkemiz sanayima aracı olarak üretmekte. Miktarı atıklarıyla ilgili çalışmalar ne yazık ki sine yatırım olarak kazandırılması. az miktarda. 2000 yılının başlangıBu konuda Sanayi Bakanlığı'na pro- da porsuk ağacındakilere nazaran daha az." cında ABD'de yapılan çalışmada fın- jemizi sunduk. İkinci kısımda ise Bin ton fındık kabuğunda 4 ila 5 dığın sert kabuğunda ve daha sonra bizim için önemli ham madde kaynakilogram paklitaksel bulunduğunu yapılan çalışmada yumuşak kabuğı olduğundan dolayı daha kolay hesapladıklarını anlatan Uğraş, sözğunda bazı kanser hastalıklarında yollardan saflaştırılması ile ilgili lerini şöyle tamamladı: kemoterapi ilacı olarak kullanılan, temel bilim çalışmalarımızı da 'paklitaksel' dediğimiz maddeye "Beş yıldır ülkemizin fındık yetiTÜBİTAK'a sunduk. Fındık kabuğunrastlandı. 2005'te de fındık araştırma dan ülkemizde yakıt olarak yararlaşen bütün bölgelerinden numuneler grubunun başka çalışma grubuna nılmakta. Oysa bu çalışmalarda kan- aldık. Bu numuneleri inceliyoruz ve yaptırdığı araş- ser ilacının bulunması, fındık kabumadde olarak hangi bölgeden daha tırmada bu ğunun ne kadar önemli olduğunu çok sonuç alacağız, bunu tespit durum teyit edil- ortaya koydu. Amacımız her yıl edeceğiz. Maddenin kendisi çok di" şeklinde büyük miktarlarda açığa çıkan bu değerli. Fiyatlarına baktığımızda konuştu. değeri ülke ekonomisine kazandırgetirisi kilogram bazında 1 milyon Uğraş, fındı- mak." dolardan başlıyor. Flakonlar şeklinde ğın posası Paklitakselin günlük tüketiminin Park Bahçe ve Çevre Düzenlemesi hizmet alımı 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 19 uncu madpaketlendiği taktirde fiyat çok daha yanında kabukanseri önleyici özelliğinin bulunmadesine göre açık ihale usulü ile ihale edilecektir. İhaleye ilişkin ayrıntılı bilgiler aşağıda yer almakyüksek rakamlara ulaşabilmekte. ğunun da çok dığını dile getiren Uğraş, doktorların tadır: değerli olduğubunu kemoterapi ilacı olarak önerdi- Tabii madde ayrışımı yaptığımız İhale Kayıt Numarası : 2014/167001 kabuklar yine ekonomiye dönüp na dikkati çeke- ğini söyledi. l-İdarenin yakacak olarak değerlenecektir. Şu rek, yıllık ortalaa) Adresi : Ayaş Yolu 18 Km. 06930 Etimesgut/ANKARA "Yanlış anlaşılmasın, bu maddeandaki çalışmalarımız doğrudan b) Telefon ve faks numarası : 0 312 293 44 00 - 0 312 244 90 78 ma 400-500 bin nin kendisi zehirdir, yan etkileri de temel bilim ve endüstriyel üretim c) Elektronik Posta Adresi : [email protected] tonluk ürünün çok fazladır" diyen Uğraş, şöyle ç) İhale dokümanının görülebileceği internet adresi: https://ekap.kik.gov.tr/EKAP/ amaçlı olduğu için çalışmalarımızı dünya üretiminin konuştu: 2-İhale konusu hizmetin yüzde 70'ini "Kanser hastaları dışında kullanıl- elde ettiğimiz sonuçlar ışığında a) Niteliği, türü ve miktarı : kapsadığını ması büyük tehlikelere yol açacaktır. patent başvurusuyla sonuçlandırmaMart-Nisan-Mayıs-Haz.-Tem.-Ağus.-Eylül-Ekim-Kasım 2015 Ziraat Müh. (1 Adet) hatırlattı. Bu ilacın bulunması, kaynakların yı amaçlıyoruz." (AA) Mart 2015 15 İşçi Nisan-Mayıs-Haziran-Temmuz-Ağustos 2015 35 İşçi Eylül 2015 25 İşçi Ekim-Kasım 2015 17 İşçi Aralık 2015 Ocak 2016 7 İşçi Ayrıntılı bilgiye EKAP'ta yer alan ihale dokümanı içinde bulunan idari şartnameden ulaşılabilir. b) Yapılacağı yer : Ankara Şeker Fabrikası İçerisinde Bulunan Bitkisel Çitler, Ormanlık sahalar, Çim Sahalar, Çiçek Tarhları ve Meyvelik Alanlar c) Süresi : İşe başlama tarihi : 02.03.2015 İşin bitiş tarihi : 31.01.2016 3- İhalenin ANTALYA - Türkiye'nin ilk yüz nakli opea) Yapılacağı yer : Ankara Şeker Fabrikası Ofis Binası Toplantı Salonu rasyonu gerçekleştiren, ardından 4 yüz nakli b) Tarihi ve saati : 07.01.2015 -14:00 4. İhaleye katılabilme şartları ve istenilen belgeler ile yeterlik değerlendirmesinde uygulanacak kriameliyatı daha yapan Akdeniz Üniversitesi Tıp terler: Fakültesi Plastik ve Rekonsrüktif Estetik 4.1. İhaleye katılma şartları ve istenilen belgeler: Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. 4.1.1. Mevzuatı gereği kayıtlı olduğu Ticaret ve/veya Sanayi Odası veya Meslek Odası Belgesi; Ömer Özkan, bilimsel olarak bir insanın aynı4.1.1.1. Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da ilgili sının üretilmesinin mümkün olduğunu söyledi. meslek odasından, ilk ilan veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, odaya kayıtlı olduAntalya Sanayici ve İş Adamları ğunu gösterir belge, Derneği'nin (ANSİAD) 12. Girişimcilik Haftası 4.1.1.2. Tüzel kişi olması halinde, ilgili mevzuat gereği kayıtlı bulunduğu ticaret ve/veya sanayi etkinlikleri kapsamında Akdeniz Üniversitesi odasından, ilk ilan veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, tüzel kişiliğinin odaya kayıtlı Atatürk Konferans Salonu'nda "Tekno olduğunu gösterir belge, Girişimcilik ve Geleceği Yaratmak" konulu 4.1.2. Teklif vermeye yetkili olduğunu gösteren İmza Beyannamesi veya imza Sirküleri; sahip. Bilimsel olarak bir insanın aynısının 4.1.2.1. Gerçek kişi olması halinde, noter tasdikli imza beyannamesi, panel düzenlendi. üretilmesi mümkün. Klonlama artık yapılabilir 4.1.2.2. Tüzel kişi olması halinde, ilgisine göre tüzel kişiliğinin ortakları, üyeleri veya kurucuları ile Prof. Dr. Özkan, panelde, Antalya'nın duruma geldi ancak başta kilisenin karşı çıktüzel kişiliğin yönetimdeki görevlileri belirten son durumu gösterir Ticaret Sicil Gazetesi, bu bilgileturizm kentinin yanı sıra sağlık alanında da ması nedeniyle engelleniyor. Sadece laborarin tamamının bir Ticaret Sicil Gazetesinde bulunmaması halinde, bu bilgilerin tümünü göstermek etkili bir kent olduğunu dile getirerek, tuvar çalışmalarına izin veriliyor. Araştırmaları üzere ilgili Ticaret Sicil Gazeteleri veya bu hususları gösteren belgeler ile tüzel kişiliğin noter tasTürkiye'nin ilk organ nakli hastanesinin sürdürmek adına bizim de bir Sağlık Bilimleri dikli imza sirküleri, Akdeniz Üniversitesi bünyesinde kurulduğunu Enstitüsü ile kök hücre laboratuvarı kurmamız 4.1.3. Şekli ve içeriği İdari Şartnamede belirlenen teklif mektubu. kaydetti. lazım.'' 4.1.4. Şekli ve içeriği İdari Şartnamede belirlenen geçici teminat. Dünyada ilk naklin 2 bin yıl önce bir köle4.1.5. İhale konusu işin tamamı veya bir kısmı alt yüklenicilere yaptırılamaz. Akdeniz Üniversitesi Biyamedikal Optik den alınan bacağın asilzadeye nakledilmesiyle Araştırma Ünitesi Biyofizik Anabilim Dalı 4.1.6. Tüzel kişi tarafından iş deneyimini göstermek üzere sunulan belgenin, tüzel kişiliğin yarısıngerçekleştiğini bildiren Özkan, Türkiye'de ise Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Canpolat da dan fazla hissesine sahip ortağına ait olması halinde, ticaret ve sanayi odası/ticaret odası bünyeilk naklin 1995 yılında Prof. Dr. Mehmet sinde bulunan ticaret sicil memurlukları veya yeminli mali müşavir ya da serbest muhasebeci mali ABD'de lazer kullanarak kanserli hücrenin müşavir tarafından ilk ilan tarihinden sonra düzenlenen ve düzenlendiği tarihten geriye doğru son Haberal tarafından yapıldığını söyledi. tedavisi üzerinde çalıştıklarını, cerrahların bir yıldır kesintisiz olarak bu şartın korunduğunu gösteren, standart forma uygun belge, Kendisinin organ nakli serüveni hakkında isteği doğrultusunda teşhis ve tedavide 4.2. Ekonomik ve mali yeterliğe ilişkin belgeler ve bu belgelerin taşıması gereken kriterler: bilgi veren Ömer Özkan, "Bir gün vali muavikolaylık sağlayabilecek medikal malzemeler İdare tarafından ekonomik ve mali yeterliğe ilişkin kriter belirtilmemiştir. ni, iki kolu yanık sonrası kopmuş bir hastayı ürettiklerini anlattı. 4.3. Mesleki ve Teknik yeterliğe ilişkin belgeler ve bu belgelerin taşıması gereken kriterler: gönderdi. O güne kadar Türkiye'de 5-6 kol Canpolat, kadınlarda sıkça görülen meme 4.3.1. İş deneyimini gösteren belgeler: nakli yapılmış. 'Biz neden yapmayalım' dedik. kanseri ile mücadelede önemli yer tutan Son beş yıl içinde bedel içeren bir sözleşme kapsamında kabul işlemleri tamamlanan ve teklif ediÇalışmaya başladık, mevzuat karşımıza çıktı" Meme Lazer Tomografisi yaptıklarını, fototeralen bedelin % 30 oranından az olmamak üzere, ihale konusu iş veya benzer işlere ilişkin iş denededi. yimini gösteren belgeler veya teknolojik ürün deneyim belgesi. pi cihazı ile erken doğan bebeklere seyyar Özkan, organ naklinin yapılabileceği hasta- eve götürülebilir bir cihazı ürüne dönüştürmek 4.4. Bu ihalede benzer iş olarak kabul edilecek işler: nelerin belirlendiğini ancak Akdeniz 4.4.1.Kamu veya Özel Sektörde Bedel İçeren Tek Bir Sözleşme Kapsamında Kabul İşlemleri üzere olduklarını söyledi. Tamamlanan Her Türlü Park Bahçe ve Çevre Düzenleme işi. Üniversitesinin bu hastaneler arasında yer Patent başvurusu konusunda Türkiye'nin 5. Ekonomik açıdan en avantajlı teklif sadece fiyat esasına göre belirlenecektir. almadığını dile getirerek, Sağlık Bakanlığına benzer ülkelerin çok gerisinde bulunduğunu 6. İhaleye sadece yerli istekliler katılabilecektir. nakil yapmak için başvuruda bulunduklarını, vurgulayan Canpolat, Türkiye'nin 7 bin başvu7. İhale dokümanının görülmesi ve satın alınması: bunun için 7 yıl mücadele ettiklerini anlattı. rusuna karşılık Kore'nin 700 bin patent baş7.1. İhale dokümanı, idarenin adresinde görülebilir ve 100 TRY (Türk Lirası) karşılığı Ankara Şeker Kol nakli yapmayı planlamaları üzerine 24 vurusu olduğunu kaydetti. Fabrikası Ticaret Servisi adresinden satın alınabilir. saatte şartlı özel izin çıkarttırarak ilk kol nakliİşadamlarının fikir ve proje üreten gençleri 7.2. İhaleye teklif verecek olanların ihale dokümanını satın almaları veya EKAP üzerinden e-imza ni 2010 yılında yaptıklarını belirten Özkan, desteklemesi gerektiğine işaret eden Murat kullanarak indirmeleri zorunludur. "Bize 'Başarılı olursanız mevzuata girersiniz' Canpolat, bu konuda üniversitelerin de yeter8. Teklifler, ihale tarih ve saatine kadar Ankara Şeker Fabrikası Ofis Binası Haberleşme Servisi dediler. Ameliyat başarılı oldu ve üniversitesiz kaldığını ifade etti. adresine elden teslim edilebileceği gibi, aynı adrese iadeli taahhütlü posta vasıtasıyla da gönderimiz organ nakli yapabilecek hastaneler arasılebilir. Canpolat, şöyle konuştu: na girdi. Bundan, hedefiniz varsa pes etme9. İstekliler tekliflerini, Birim fiyatlar üzerinden vereceklerdir. İhale sonucu üzerine ihale yapılan "Üniversitelerin misyonu toplumun hayat istekliyle, her bir iş kaleminin miktarı ile bu kalemler için teklif edilen birim fiyatların çarpımı sonucu meyi öğrendim" diye konuştu. standardını yükseltecek ürün geliştirmek, bulunan toplam bedel üzerinden birim fiyat sözleşme imzalanacaktır. Kök hücre konusuna da değinen Prof. Dr. istihdam yaratmak ve bulundukları bölgede Bu ihalede, işin tamamı için teklif verilecektir. Özkan, kök hücrenin organ nakillerinde hücekonominin motoru olmaktır. Neden olmuyor? 10. İstekliler teklif ettikleri bedelin %3'ünden az olmamak üzere kendi belirleyecekleri tutarda geçirelerin yenilenmesine çare olduğuna işaret Üniversitelerde akademisyenlerin atamalarınci teminat vereceklerdir. etti. da kriterler yeterli değil. Türkiye'de üniversite11. Verilen tekliflerin geçerlilik süresi, ihale tarihinden itibaren 90 (Doksan) takvim günüdür. Kök hücrenin felçten migrene, kalp krizinler araştırmacı üniversite modeli ile yönetilmi12. Konsorsiyum olarak ihaleye teklif verilemez. den parkinsona, hatta hemoroide kadar her yor.'' 13.Diğer hususlar: derde deva olduğunu vurgulayan Özkan, şunKonuşmaların ardından ANSİAD Başkanı Teklifi sınır değerin altında olduğu tespit edilen isteklilerin teklifleri, Kanunun 38 inci maddesinde ları söyledi: Ali Eroğlu, Prof. Dr. Özkan, Prof. Dr. Canpolat öngörülen açıklama istenmeksizin reddedilecektir. "Kök hücre insan vücudunun ana hücresi. ile panelin oturum başkanı Akdeniz Basın - 16404 (www.bik.gov.tr) Organ ve dokuya dönüşebiliyor. Sonsuza Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Resmi İlanlar www.ilan.gov.tr.de Prof. Dr. Ayşe Boztosun'a plaket verdi. (AA) kadar bölünebilme ve çoğalma yeteneğine TÜRKİYE ŞEKER FABRİKALARI A.Ş. ANKARA ŞEKER FABRİKASI İLAN Prof. Özkan: “Bilimsel olarak insanın üretilmesi mümkün” dış dünya 13 Aralık 2014 Cumartesi Kosova'da 6 ay sonra yeni hükümet kuruldu Kosova'da 8 Haziran'da yapılan genel seçimlerde en fazla oyu alan iki partinin anlaşması sonrasında seçimlerden 6 ay sonra yeni hükümet kuruldu. PRİŞTİNE - Kosova Demokratik Birliği (LDK) ile Kosova Demokratik Partisi (PDK) arasında dün imzalanan koalisyon anlaşmasında uzlaşılan yeni bakanlar kurulu, Kosova Meclisi'nden güvenoyu aldı. Kosova Meclisi'ndeki 120 milletvekilinden 113'ünün katıldığı oylamada, 73 milletvekili "evet", 38 milletvekili "hayır" oyu kullanırken, iki milletvekili de çekimser kaldı. LDK Genel Başkanı İsa Mustafa'nın başbakanlığında kurulan hükümette, Kosova'nın bağımsızlığını kazandığı 2008 yılından beri başbakanlık görevini yürüten PDK Genel Başkanı Haşim Taçi dışişleri bakanı ve başbakan yardımcılığı görevini üstlendi. Yeni Başbakan İsa Mustafa ve bakanlar, Meclisten güvenoyu aldıktan sonra yemin ederek görevlerine başladı. Bu arada, koalisyon ortağı "Sırp Listesi"ne yeni hükümette bir başbakan yardımcılığı ve iki bakanlık verildi. Yeni Başbakan Mustafa, yemin töreninin ardından yaptığı açıklamada, yeni hükümetin Kosova vatandaşları için çalışacağını belirterek, kendilerine güvenerek oy verenlere teşekkür etti. Yeni kurulan hükümette yer alan isimler ve görevleri şöyle: Başbakan İsa Mustafa, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Haşim Taçi, Başbakan Yardımcısı ve Kültür Bakanı Kujtim Shala, Başbakan Yardımcısı Branimir Stoyanoviç, Yerel Yönetimler Bakanı Lyubomir Mariç, Geri Dönüş ve Topluluklar Bakanı Aleksandar Yablanoviç, Kamu Yönetimi Bakanı Mahir Yağcılar, Eğitim, Bilim ve Teknoloji Bakanı Arsim Bajrami, Maliye Bakanı Avdullah Hoti, Diaspora Bakanı Valon Murati, Adalet Bakanı Hayredin Ruhani: "Sonunda kazanan Suriye halkı olacak" TAHRAN - İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ülkesinin terörizmle mücadele konusunda, Suriye halkı ve hükümetinin yanında yer almaya devam edeceğini belirtti. Ruhani, "Dünya, Aşırılık ve Şiddete Karşı" konferansına katılmak üzere Tahran'da bulunan Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim'i kabul etti. Basına kapalı gerçekleşen görüşmede, İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif de hazır bulundu. Cumhurbaşkanlığından görüşmenin ayrıntılarına ilişkin yapılan açıklamaya göre; Ruhani, "İran'ın, terörizmle mücadele konusunda her zaman Suriye halkı ve hükümetinin yanında yer almaya devam edeceğini" vurguladı. "Bazı ülkelerin teröristleri destekleme yolunu seçmelerinin yanlış ve faydasız olduğunun bugün herkes için açıklığa kavuştuğunu" kaydeden Ruhani, "Bu destekler, sadece bölgede şiddet ve güvensizliğin yayılmasına neden oldu" yorumunu yaptı. "Suriye'de eline silah alan kişiler muhalif değil, teröristtir" iddiasında bulunan Ruhani, şunları kaydetti: "Bu gerçek, geçen son birkaç ay içerisinde tüm dünyaya aşikar oldu. Öyle ki, bu teröristlerin mevcudiyetine neden olan ve destekleyen kimseler dahi, artık yavaş yavaş teröristlerle aralarına mesafe koymaya başladı. Suriye hükümeti ve ordusunun teröristlerle mücadele etme ve ülkelerini savunma gücüne sahip olduğu, artık bütün dünya tarafından biliniyor." "Bölgesel koşulların Suriye'de siyasi, dengeli ve akılcı bir çözüme doğru yol aldığı" değerlendirmesinde bulunan Ruhani, "Suriye halkının mevcut durumdan 'kazanan' olarak çıkacağına eminiz" ifadesini kullandı. (AA) Kuçi, Tarım, Ormancılık ve Kırsal Kalkınma Bakanı Memli Krasniqi, Avrupa Entegrasyonu Bakanı Bekim Qollaku, Ekonomik Kalkınma Bakanı Blerand Stavileci, Çevre ve Alan Planlama Bakanı Ferid Agani, İçişleri Bakanı Skender Hyseni, Sağlık Bakanı İmet Rahmani, Altyapı Bakanı Lutfi Zharku, Ticaret ve Endüstri Bakanı Hikmete Bajrami, Güvenlik Güçleri Bakanı Haki Demolli, Çalışma Bakanı Arban Abrashi, Devlet Bakanı Edita Tahiri, Devlet Bakanı Rasim Demiri. Koalisyon anlaşmasının ardından dün de Kadri Veseli, Meclis Başkanlığı'na seçilmişti. Kosova'nın başkenti Priştine'de 15 Mayıs 1951 tarihinde dünyaya gelen İsa Mustafa, 1974'ten itibaren Priştine Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde öğre- tim görevlisi olarak çalıştı. Kosova Bilim ve Sanat Akademisi üyesi olan Mustafa, siyasi kariyerine eski Yugoslavya döneminde, Komünist Parti'de başladı. 1980 yılında Priştine Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilen Mustafa, 1984-1988 yılları arasında Kosova'da bakanlık yaptı. Mustafa, 1990 yılında sürgündeyken Kosova hükümetinde yeniden bakanlık görevi yaptı. 1999 yılında ülkesine dönen Mustafa, 2007-2013 yılları arasında yeniden Priştine Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine seçildi. 2010 yılında LDK'nın genel başkanlığını kazanan Mustafa, 8 Haziran'daki seçimlerin ardından önce Meclis Başkanlığına seçilmiş ancak Anayasa Mahkemesi'nin bu seçimi iptal etmesi üzerine görevden ayrılmıştı. (AA) Yemen'de yetersiz beslenme çocukları tehdit ediyor SANA - Yemen'de son yıllarda yaşanan gelişmeler sebebiyle artan yoksulluk ve işsizlik, gelir seviyesi yetersiz ailelerin çocuklarını tehdit ediyor. Ülkedeki yaklaşık 2,5 milyon çocuk, yetersiz beslenme dolayısıyla çeşitli hastalıklarla yüz yüze bulunuyor ve bu hastalıklarla mücadelede olumlu sonuç almak zorlaşıyor. Yemen Ziraat Bakanı Ferid Mucevver geçen hafta, Birleşmiş Milletler'e (BM) bağlı bir kurumun birifing toplantısında Yemen'in 2011 yılından beri hızla ''istikrarsız bir ülke'' görünümüne büründüğünü belirterek, ''Artan şiddet olayları, siyasi çekişmeler ve silahlı grupların güç savaşının ülkeyi giderek yoksullaştırması ülke nüfusunun yarısını etkiliyor. Bundan ise en çok çocuklar zarar görüyor. Gıda kaynaklarının azalması, tarım faaliyetlerinin ülke ihtiyacını karşılamaması ve hayat pahalılığı, hükümetimizin öncelikleri arasında olmalı'' demişti. AA muhabirinin, Başkent Sana'daki çocuk hastanesi Müsteşfe Sebin yetkililerinden aldığı bilgiye göre, tedavi altına alınan çocukların birçoğunda yetersiz beslenmeden kaynaklı solunum hastalıkları, vitamin eksikliğine bağlı kemik ve organ yetmezliği hastalıkları en sık görülenler arasında yer alıyor. Müsteşfe Sebin Hastanesi yetkilileri, hastalıkların sebeplerinin, ülkede yaşanan ekonomik ve güvenlik sorunlarıyla, anne babaların yeterli bilgiye sahip bulunmaması olduğunu belirtti. Çocuk Hastalıkları Doktoru Akil edDeviyl, ''Yetersiz beslenme kaynaklı hastalık şikayeti ile hastanemize gelen anne babaların çoğu düşük gelirli ve alım gücü zayıf ailelerden oluşuyor. Çocuklarına yeterli gıda edinemiyorlar'' dedi. Dr. Şehrazad Baalvi ise ailelerin bilinçsiz olduğunu dile getirerek, ''Anne babalar çok bilinçsiz. Aileler çocuklarına doğdukları andan itibaren doğru gıdaları veremiyorlar. Bir kere halkımız anne sütünün öneminden habersiz. Bunun yanında çok fazla yapay ve kimyasal içerikli hazır mamalar kullanılıyor. Bence anne babaları bu konularda bilinçlendirmek, yoksullukla mücadele kadar önemli'' diye konuştu. BM Dünya Gıda Programı Yemen'de yaşanan ''yetersiz beslenme'' konusunda daha önce yardım çağrıları yapmış ve sorunun ilerleyen yıllarda daha geniş bir çocuk nüfusunu etkileyebileceğine işaret etmişti. Yemen, 2011 yılında başlayan siyasi istikrarsızlıklarla birlikte ekonomik sorunlarla da mücadele etmeye çalışıyor. (AA) Kerkük kimin? tartışması KERKÜK - Irak Parlamentosu Başkanı Selim el-Cuburi'nin Kerkük ziyaretinde "Kerkük kimindir" tartışması yaşandı. Başkent Bağdat'tan Kerkük'e özel uçakla gelen Cuburi, temasları kapsamında ilk olarak Kerkük Valisi Necmeddin Kerim ile bir araya geldi. Kerkük Valilik binasındaki toplantıda, Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşed Salihi, Kerkük İl Meclis Başkanı Hasan Turan ile bazı Kerkük milletvekilleri ve diğer yetkililer hazır bulundu. Toplantıda Kerkük'ün güvenliği ve kentteki sığınmacıların durumu ele alındı. Kerkük İl Meclisi Toplantı Salonu'nda ikinci görüşmesini yapan Cuburi, burada yaptığı konuşmada, "Kerkük, bir Irak şehridir ve Irak halkı, bu kenti koruyor. Burası, tüm Irak halkı için önemli bir kenttir. Kerkük'ü en ciddi şekilde ancak Kerküklüler koruyabilir. Kerkük'ün savunulmasında başarılı olan yerel yönetim ve tüm güvenlik güçlerini selamlıyorum'' dedi. Toplantıda söz alan Kerkük Kürt Kardeşlik Listesi'nden Muhammet Kemal, Cuburi'nin, "Kerkük, bir Irak şehridir" sözlerine tepki göstererek, "Parlamento Başkanının şehrimize gelmesi bizi sevindirdi. Ancak Cuburi'nin 'Kerkük bir Irak şehridir ve Irak halkı Kerkük'ü koruyor' açıklamasını gerçekçi bulmuyorum. Burayı aylardan beri Peşmerge güçleri koruyor. Kerkük, Kürdistan şehridir" diye konuştu. ITC Başkanı Erşed Salihi ise Kemal'in konuşmasına müdahale ederek, "Kerkük'ü, Peşmergenin koruduğu doğrudur. Ancak bu, Kerkük'ün, Kürdistan şehri olduğu anlamına gelmez. Parlamentodaki bir Kerkük temsilcisi olarak diyorum ki bu şehir herkesindir. Ancak biri kalkıp 'burası Kürdistan'dır' diyorsa ben de o zaman 'burası Türkmen şehridir' derim" şeklinde karşılık BULMACANIN ÇÖZÜMÜ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 1 2 3 4 5 verdi. İl Meclisinde Irak Türkmen Cephesi listesi adına konuşan Tahsin Kahya, Cuburi'nin, Kerkük ziyaretini olumlu değerlendirdiklerini belirterek, şunları söyledi: "Kerkük'te Türkmen, Arap ve Kürt olmak üzere üç etnik unsur yaşıyor. Ancak şu an sizin de oturduğunuz meclis başkanlık protokolünde bir Türkmen'in bulunmaması bizi üzmüştür. Bu yüzden tüm kesimlerin her yerde temsil edilmesini temenni ediyoruz." Temaslarının ardından gazetecilere açıklamada bulunan Cuburi, tartışmaya neden olan açıklamasına ilişkin, "Kerkük, elbette bir Irak şehridir. Kerkük'ün Kürdistan şehri olduğunu iddia edenler, şunu bilmelidir ki Kürdistan da federal Irak'ın bir parçasıdır. Bu yüzden hepimiz Irak'a bağlıyız" dedi. Terör örgütü IŞİD'e karşı Kerkük'teki aşiretlerin de silahlanmasını isteyen Cuburi, şu ifadeleri kullandı: "Buradaki Arap ve Türkmen gönüllülerin silahlandırılması gerekiyor. Bu konuda herkes katkıda bulunmalı. Ancak silahlanmanın da bir yolu vardır. Tüm silahlanma devlet yoluyla olmalıdır. Bugün tüm ülke istisnai bir süreç yaşıyor. Medeni ve hukuk devleti olduğumuzdan dolayı silahlar, devlet tarafından verilmeli ve denetlenmelidir. Böylece devlet kurum ve kuruluşlarını korumuş olacağız." (AA) 6 7 8 9 10 12 haber 13 Aralık 2014 Cumartesi HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, "Yerel yönetimin güçlendirilmesi, kendisi hakkında karar vermesi, karar süreçlerine etkin olarak katılması özerkliktir, biz buna bir de demokratik olma vasfını eklemişiz" dedi. Bütçe görüşmelerinde en çok politika konuşuluyor! TBMM- HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, "Yerel yönetimin güçlendirilmesi, kendisi hakkında karar vermesi, karar süreçlerine etkin olarak katılması özerkliktir, biz buna bir de demokratik olma vasfını eklemişiz" dedi. TBMM Genel Kurulu'nda, Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Başbakanlık, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay ile bağlı kurumların bütçelerinin görüşmeleri sürüyor. Bütçeler üzerinde söz alan HDP İstanbul Milletvekili Önder, bütçenin, yoksuldan, mazlumdan, ötekileştirilenlerden yana olmadığını savundu. Çözüm süreci konusunda bilgi vermek istediğini belirten Önder, "Eğer siz Kürt halkının direnişini, itirazını güvenlik yasalarıyla, iç güvenlik paketleriyle gerileteceğinizi düşünüyorsanız, bu büyük bir yanılgı olur" ifadesini kullandı. Önder, "27 Mayıs'ın hukuku neyse bugün getirdiğiniz güvenlik paketi o, 12 Mart'ta neyse bugün o, 12 Eylül'de neyse o, 28 Şubat'ta neyse o. Hukuk, kimsenin babasının keyfine göre eğip bükeceği bir şey değildir, evrensel kriterleri vardır, genel ilkeleri vardır" diye konuştu. Önder, sözlerini şöyle sürdürdü: "Öyle bir algı oluşturuldu ki 'Müzakerede özerklik mi konuşuluyor?' Ne mani? Bunun karşıtı ne? Halihazırdaki merkeziyetçi tutum. Özellikle sosyal demokrat arkadaşlarımızın ya da belli kalemlerin buna gösterdiği tepkiyi hele hiç anlayamıyorum. Bugün artık yerel yönetimin güçlendirilmesi, bunun adı özerkliktir. Yerel yönetimin kendisi hakkında karar vermesi, özerkliktir. Karar süreçlerine etkin olarak katılması, özerkliktir, biz buna bir de demokratik olma vasfını eklemişiz. Fakat bu ülkede kanın sürmesini isteyen, barışa hazırlıklı olmayan herkes özerkliği bir bölünme paranoyasıyla eşit hale getirdi, bunun üzerinden bir siyaset geliştirmeye çalışıyor. Özerklik, tam tersine, bir hakkın, demokrasi ve ortak ve vatanın teminatı demektir. Karar süreçlerine etkin katılmanın nesi var? GERİLİYORUZ! Dursun ERKILIÇ TBMM’deki bütçe görüşmelerinde kullanılan dil bir kez daha gösterdi ki, siyasetin sağı da solu da birbirine karşı öfke dolu. Bir an önce terk edilmesi gereken bu siyasi duruş vatandaşı da rahatsız etmeye, ortamı germeye başladı… HER ŞEY GERGİNLİK KONUSU YAPILABİLİYOR Türkiye 13 yıldır tek başına iktidarla yönetilmesine rağmen siyaseten huzur bulamıyor. Daha doğrusu siyasiler huzursuzluk için birbirleriyle yarışıyor. Huzursuzluk kavgasının içine hak-hukuk arayışı da giriyor hükümet politikaları da, dünya çapında yatırımlar da giriyor barış çabaları da, inanç ayrılıkları da giriyor dış politika da… Say say bitmez, yaz yaz tükenmez… Çözüm süreciyle ilgili gelişmeler pamuk ipliğine bağlı bir güven(sizlik) içinde yürüyor. Hükümet ‘önce kamu düzeni’ diyor muhatapları ‘molotoflu, maskeli balo’! Alevi açılımında, eğitimle ilgili düzenlemelerde, son olarak Osmanlıca tartışmalarında gerginlik zirve yaptı. VATANDAŞIN BAKIŞI Sadece bütçe görüşmeleri mi; partilerin grup toplantıları, etkinlikleri, yazılı ve görsel medyaya verilen demeçlere bakın ayın dili görmek mümkün. Siyasiler birbirine gergin gergin bakarken vatandaşın onlara bakışı ise şöyle: “Tencere dibin kara seninki benden kara!” Demem o ki: Siyaset dünyasında işler sarpa sarıyor Kimisi oy peşinde kimi kavga arıyor Eni sonu hepsi de bir noktaya varıyor Tencere dibin kara seninki benden kara Osmanlıca dersini savaş sebebi yaptık Yanlış sözler edildi; ki, hissemizi kaptık Kafalar çok karışık şöyle söyleme saptık Tencere dibin kara seninki benden kara Kamu düzeni denen huzuru arar olduk Düzeni kim bozarsa saçı, başını yolduk Sonunda sanki yine şurada karar kıldık Tencere dibin kara seninki benden kara Saray, saray diyerek odasına doluştuk Bu kavganın içinde her birimiz buluştuk Gün geldi şu duruma fena halde alıştık Tencere dibin kara seninki benden kara Barış diliyle olan nüktedanlık özlendi Siyasetçiler sanki kavga için sözlendi Gidişat bu olunca acı gerçek gözlendi Tencere dibin kara seninki benden kara Havaalanı, köprü, otoyollar yapalım Hızlı tirene binip sağa-sola sapalım Acı gerçeği görüp ağlamayıp n’apalım Tencere dibin kara seninki benden kara Bu, bir ülkeyi niye bölsün? Orada yaşayan halkların sosyal, kültürel bütün yönelimlerine, tercihlerine ve kökenlerine dair kendilerinin, kendi bütçelerinden istediklerini yapmalarına ne mani? Eğer özerklikle yönetiliyor olsaydık ne Soma ne Ermenek'i yaşamazdık. Oralarda o zeytin ağacını söktürtmezdi o insanlar. Ankara'dan oraya ahkam kesmeye kalkınca bunlar oluyor. Onun için sadece bu işi Kürt meselesi gibi ele almayın, eksik kavramış olursunuz. Bu, tam da bütün bu demokratik sorun alanlarının, demokrasimizde yaşanan sorun alanlarının çözümünün, biricik, bugüne kadar geliştirilmiş en yetkin yoludur. Üstelik, biz buna gizli saklı da demiyoruz; Anayasa teklifimizde var, bu, bizim parti programımızda var. İçinde bölünmeye hizmet edecek ya da bölünmeyi tetikleyecek bir tek cümle söyleyenin de alnını karışlarım. Artık söyleyeceğimiz sözleri de aman, süreç zarar görmesin diye özenle, kırk kantarda tartarak söylemek zorunda kalıyoruz. Müzakere böyle olmaz." (AA) MİSİAD vizyona çıktı Atilla KOCAOĞLU KONYA- Memleketçi Sanayici ve İşadamları Derneği (MİSİAD)'ın Konya Şubesi kuruldu. Şube Başkanlığı’na Hüseyin Bademli getirildi. MİSİAD tarafından Dedeman Otel'de bir tanışma toplantısı düzenlendi. Toplantıya çok sayıda dernek üyesi ve basın mensubu katıldı. Tanıtım toplantısında konuşan ve derneği tanıtan MİSİAD Genel Başkan Vekili Altuğ Çankaya, dernek olarak Türk iktisadi hayatına yeni bir soluk getirdiklerini söyledi. Çankaya, "Ferudun Öncel'in başkanlığında kurulan bir derneğiz. MİSİAD, geç kalmış bir kurum. Milli İktisadi Kongresi'nin kararlarına ve sonuç bildirgesine bağlıyız. Partiler üstü bir kurumuz. 30'u aşkın şubemizle yolumuza devam ediyoruz. Mezhep, ırk ve din ayrımı yapmadan herkesi üye yapıyoruz. Milletini seven herkes bu kervanın yolcusudur" dedi. Savunma ihracatı yüzde 35 arttı ANKARA - HÜSEYİN KARATEPE Türkiye'nin savunma sanayisi ihracatı kasım ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 35 artarak 1,5 milyar dolara yaklaştı. AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, özellikle son 10 yılda yerlilik oranını artıran Türk savunma sanayisi, ihracat atağına da devam ediyor. Geçen yılın kasım ayında yaklaşık 110 milyon dolarlık ihracat yapan sektör, bu yılın aynı ayında ihracatını yüzde 35 artırarak 147 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Savunma sanayisinde, Ocak-kasım dönemi itibariyle geçen yıl 1 milyar 225 milyon dolarlık ihracat yapılırken, ihracatçılar söz konusu rakamı bu yılın aynı döneminde yüzde 20 artırarak 1 milyar 472 milyon dolara yükseltti. Uluslararası alanda rekabet gücünü artıran Türk savunma ve havacılık sanayisi, ocak-kasım döneminde 150'den fazla ülke ve serbest bölgeye toplam 1,4 milyar dolardan fazla ihracat yapma başarısına imza attı. Söz konusu dönemde en çok savunma ve havacılık ihracatı daha önce de olduğu gibi yine ABD'ye yapıldı. Bu ülkeye yapılan ihracat 508 milyon doları aştı. Sektörde en çok ihracat yapılan ülkeler sıralamasında ABD'yi 109 milyon dolarla Malezya, 87,5 milyon dolarla Birleşik Arap Emirlikleri, 83,6 milyon dolarla İspanya ve 74,8 milyon dolarla İtalya takip etti. (AA) Yargıtay yeni üyeleri için bina arayışında ANKARA- AYLİN SIRIKLI DAL Yargıtay yönetimi, 8 yeni daire kurulması ve 129 üyenin daha seçilecek olması dolayısıyla bina arayışına girdi. Kızılay'da, Başbakanlık Merkez Bina karşısındaki tarihi binada hizmet veren Yargıtay, kurulduğundan bu yana artırılan üye ve daire sayıları nedeniyle 6 ayrı binaya bölündü. Mevcut ana bina, ana binaya tüp geçitle bağlı ek bina, Vekaletler Caddesindeki Yargıtay ek binası ve Kavaklıdere'deki binası ile hizmet verenYargıtay'a, 2010'da üye ve daire sayılarının artırılmasının ardından Kızılay'daki Emekli Sandığı binası da tahsis edildi. Birinci ve Üçüncü Ceza Daireleri dışındaki ceza daireleri bu ek binaya taşındı. Ancak bunun da yetersiz kalması nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının taşınması gündeme geldi. Kavaklıdere'deki eski TRT binasında 6 Mart 2000'den bu yana hizmet veren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Balgat'a taşındı. Başsavcılıktan boşalan binaya ise bazı dairelerin tetkik hakimleri geçti. Böylece 2011 yılında Yargıtay, dördü Kızılay'da, biri Kavaklıdere'de, biri Balgat'ta olmak üzere 6 ayrı binada hizmet vermeye başladı. Şimdi ise yeni 129 üyenin daha seçilmesi nedeniyle tekrar bina arayışına girildi. Yargıtay yönetimi, yeni 8 daire kurulacağından en az 20 bin metrekarelik yeni bir binaya daha ihtiyaç bulunduğu tespitini yaptı. Yeni bina için yetkililerle görüşmeler devam ediyor. Bu arada, daireleri tek bir çatı altında birleştirecek yeni bina için çalışmalarını yıllardır sürdüren Yargıtay yönetimi, uygun arsa arayışına girmişti. Anayasa Mahkemesi yanındaki PTT'ye ait arazinin tahsisi yapıldı. Bu arsaya, Yargıtay Hizmet Binası yapılması planlanıyor. Yeni binanın hizmete girmesiyle sorunun çözülmesi amaçlanıyor. (AA) YAZIHANE Aydın UZKAN [email protected] DUYARSIZLAŞAN TOPLUM Günümüzde insanlar, ben merkezli bir anlayışın içine çekilerek git gide bireyselleşiyor. Bireyselleşen insan, benlik taşları ile ördüğü duvarların arasındaki kendi dünyasında yapayalnız yaşıyor.Yalnızlaşan bireyler etrafından bi haber olup daha bir duyarsızlaşıyor. Toplum, duyarlı gibi gözüken duyarsız insanlar olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. İnsanı insan yapan en temel özelliklerden biri de tepki vermesidir. Buna karşın insanlar çevrelerinde ve dünyada gerçekleşen birçok acı olaya karşı umursamaz bir tavır takınıp tepki vermiyor. Ne duyduğu bir çığlık, ne kan kokusu şizofrenik süreç yaşayan insanlığı kendine getiremiyor. Kalplerde tın yok. Yaşananlar hissiz bir kalple ve boş bakışlarla sadece izleniyor. Hissiyatları kısırlaştırılmış insanlar ne başkalarının mutluluklarına doyasıya sevinebiliyor, ne de onların acılarına doğru dürüst hüzünlenip içten ağlayabiliyor. Duygularına neşter vurularak duyarsızlaşanlar , bu vurdumduymaz kültüre kendini teslim ederek git gide kendinden uzaklaşıyor. Her insan, kendi hayat mücadelesi içinde kaybolup gidiyor. Yeryüzünün her yanında her an binlerce acı yaşanıyor . Yaşanan acılar medya aracılığı ile insanlığın gözüne sokulurcasına her yanda teşhir ediliyor . Buna rağmen insanlar hala eline aldığı gazetelerin ilk önce magazin eklerini, spor ve ekonomi sayfasını okuyor. Yeryüzündeki acıları, yaslandığı yumuşacık koltuklarında aksiyon filmi izler gibi seyrediyor. Kan görmekten korkan birinin, mezbahanede çalışmaya başlayınca artık çok etkilenmemesine benzer bir hal alıyor hayat. Gözlerin takıldığı en acı kareye yürekler takılmıyor. Tüylerin diken diken olması tarihe karışıyor. Sokak ortasında millet birbirini boğazlarken, ahlaksız davranışlar hayatın her noktasında cesurca endam ederken başını çevirip bakma gereği bile duymayanların sayısı git gide artıyor. Yeni nesil sahip olduğu ağlarda ve bilmem kaç inçlik avuç içi dünyalarında nefes almaya devam ediyor. "Sırtımdaki oku ben facebook'tayken çıkarın!" diyecek kadar kendinden geçip etrafına duyarsızlaşıyor. Üç maymunu oynarken sahte bir hayatın kollarında buluyor kendini. Gerçeklerle yüz yüze geldiğinde ise duygusal bir fon müziği eşliğinde ağlayıp ah ediyor. Oysa ki erdemli insan, ne yaşadığı mekanda ne de yeryüzünün her hangi noktasında yaşanan olaylara ilgisiz kalamaz. Gözlerini ve kulaklarını kapatıp üç maymunu oynayarak hayata duyarsız kalamaz. Çünkü duyarsızlık öyle haldir ki, tüm insani duygulara neşter vurup hissiyatları kısırlaştırır. İnsanın diğer canlılarla arasındaki farkın ortadan kaybolmasına sebep olur. Bir bilinç felci ve düşünce kaymasıdır o. Gözden uzak acıları , gönülden ırak tutmaktır, 'Yeryüzünün herhangi bir yerindeki kardeşine zarar gelse, kendimi mesul tutmam lazım.' hassasiyetini kaybetmektir. Bu ise , en yüce amaçlar için dünyaya gelen insanın misyonuna ihaneti demektir. Duyarsız insanlar, bir nevi ölü hükmündedirler. Bedenleri canlı olsa da hisleri ve vicdanları etkinliğini kaybetmiştir. Onlar baksa da göremez, işitseler de duyamaz. Kalpleri çarpsa da vicdanları sızlamaz. Vicdanlarına narkoz verilmiş canlılardır onlar.İzzetlice yaşamak isteyen insan, duyarsızlık virüsüne karşı kendini korumalıdır. Çünkü duyarsızlık, bulaşıcı, sinsice ilerleyen ve uzun soluklu bir hastalıktır. Yavaş seyrettiği için farkına bile varılması biraz güçtür. ‘ Boş veer ,dünyayı sen mi değiştireceksin ?’’lakırdısına ve ‘’Gemisini kurtaran kaptan’’ anlayışına yürekten kulak kabartanların bu virüse yakalanmaları an meselesidir. Şu bir gerçektir ki , en yakınındaki olaylara dahi duyarsız kalan ve suskunluğa bürünenler çevresinde daha başka olumsuzlukların yeşermesine zemin hazırlar. Napolyon Bonapart ne güzel söyler ; “Dünyanın çok acı çektiğini görüyorum. Ama bunun nedeni, kötü insanların uyguladığı şiddet değil, iyi insanların suskunluğu.” Bu nedenle hayata karşı duyarlılıklar arttırılmalı ve ‘’Susma sustukça sıra sana gelecek” sözünün de yalnızca bir slogan olmadığının farkına varılmalıdır. Yalnız acele edilmelidir ki, bu fark edildiğinde güneş batmış olmasın ! ‘Sosyal fayda’ için ‘halkla ilişki’ şart HABER MERKEZİ ANKARAAnkara Halkla İlişkiler Derneği AHİD’nin geleneksel aylık söyleşilerinden biri daha Başkan Zeliha Doğan Yeşil’in moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Tüketici ve Çevre Eğitim Vakfı Gençlik Danışmanı Murat Öztürk “Sosyal Fayda Projelerinde Halkla İlişkilerin önemi” başlıklı sunumunda, son yıllarda yaşamımıza giren yeni kavram ve terimlerin tanımları üzerinde dururken sosyal fayda projeleriyle birlikte yeni meslek ve istihdam fikrinin doğduğunu, kullanılmak üzere fonların kullanıma sunulduğunu, eğitimlerle proje yazan ve yaratan insanların yetiştiğini belirtti. Türkiye ikliminin çok farklı olduğunu, proje üretmek için mutlaka sahaya inmek ve sahayı çok iyi tanımak gerektiğini ifade eden Öztürk, projelerin ofislerde üretilmesinin söz konusu olamayacağını kaydetti. Mevcut bir fon belirlenmişse ve o fondan yararlanmak isteniyorsa öncelikle gündemin belirlenmesi, sorunun tespit edilmesi, sonra sahayı iyi bilen bir Sivil Toplum Kuruluşu/dernek ile iletişim ve işbirliğine girilmesi yöntemini öneren Öztürk, bu aşamadan sonra da prosedürüne uygun yazma aşamasına geçileceğini, bu aşamada da uzman bir danışman firmadan destek alınmasının yararlı olacağını kaydetti. “Projenin bir yazarlık yönü vardır. Bunun için çok proje örnekleri ve çok kitap okumak gerekir. Varolan şeyleri yeni bir kombinasyonla birleştirmek gerekir” diyen Öztürk, ülkemizde aktif yaşlanma/ emeklilik kültürü olduğunu, asıl tecrübe ve bilgelik kazanmanın uzun yıllardan sonra oluştuğunu, bu tecrübeden mutlaka yararlanmak gerektiğini söyledi. Her şeyin bir hayal kurmakla başladığını kendi yaşadığı örneklerle anlatan ve proje hazırlarken kaynak bulmak için sektörüne de sosyal fayda ve gelir getireceğine inanan işadamlarından yararlanabileceğini vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti: “Yeni kombinasyon=inovasyon kavramı çok önemlidir. Sürdürülebilir çarklı sistem –ki bu bir enerjiyle çalışır-bunu sağlamak gerekir. Sosyal girişimcilik, para sürdürülebilirliği etkiliyor. Bunun yanında elde edilen ürünün pazarlaması ve gelir getirecek hale getirilmesi gerekiyor. Pazarı yaratmak için iyi bir hikayesinin olması, ikna edici olması ve inandırıcı olması gerekiyor. Finansal boyutu ve iyi bir marketing çalışması yapılmalı, motivasyon sağlanmalı. Halkla İlişkilerin önemi burada başlıyor. İyi bir proje kurgulaması yapmalı, iyi bir fon amaçlanmalı, iyi bir hikaye oluşturulmalı, empati yapmalı, yeni fikirleri iyi anlatmalıdır.” TURİZM 13 Aralık 2014 Cumartesi Antik kentteki "kaya mezara" tel örgülü koruma TOKAT - Tokat'taki Komana Antik Kenti'nde bulunan kaya mezar, etrafına çekilen tel örgüyle koruma altına alındı. ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yerleşim Arkeolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve kazı heyeti başkanı Prof. Dr. Burcu Erciyas, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Komana Antik Kenti'nin geniş bir alanı kapladığını söyledi. Gümenek'te mevkisindeki antik kentte 2004 yılından bu yana çalışmalar yaptıklarını anlatan Erciyas, "Bu sene kazı çalışmalarımızı Eylül ayı başı gibi tamamladık. Komana, Tokat için önemli bir yer. Buranın gün yüzüne çıkması, Tokat turizmi için iyi olacak" dedi. Erciyas, antik kent sınırlarında bir "kaya mezar" bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Kaya mezarı, Komana Antik Kenti nekropolünde (Antik kentlerde mezarlıkların ve toplu mezar yerlerinin bulunduğu bölgeye verilen isim) yer alan ve kentin ileri gelenlerinden biri için yaptırıldığı düşünülen, Helenistik döneme ait bir mezar yapısıdır. Kaya mezarı, bağımsız bir kaya kütlesinin üzerine Amasya'da görülen kaya mezarlarına benzer olarak tapınak görüntüsünde yapılmıştır. Antik çağlarda iki sütunun taşıdığı bir alınlığı olup, mezar odasına giriş küçük bir pencereden sağlanmıştır. Alınlık üzerinde bir kalkan tasviri vardır. Alt tarafta iki satır yazı, mezarın bu ikinci kullanımında kime ait olduğunu göstermektedir. Mezar odası, 2,34x1,65 metre büyüklüğündedir." Kaya mezarın Tokat-Niksar karayolu yakınlarında bulunduğunu belirten Erciyas, "Kayanın doğu yüzeyinde ikinci bir kaya mezarı bulunur. Bu mezarın dışı bezemeli değildir ancak içerisinde iki adet mezar çukuru ve arka tarafta bir kline (mezar) vardır. Kaya mezarı, 2013 yılında bilinçsiz kişiler tarafından dinamitle patlatılarak içerisinde hazine aranmıştı. Tokat Müzesi ve kazı heyeti iş birliğinde bu yıl tel örgü içerisine alınarak bilgilendirici pano hazırlandı. Kaya mezarı, Komana Antik Kenti'nin önemli bir anıtsal yapısı olarak halkın ziyaretine açıktır. Mezarda herhangi bir kazı çalışması gerekmemektedir çünkü mezar odası antik çağlarda girilerek talan edilmiş, geriye yalnızca doğal kaya kütlesi kalmıştır" diye konuştu. Mitridat Krallığı'nın yönetiminde önemli bir kültür merkezi olan ve Roma İmparatorluğu döneminde de özerkliğini koruyan Komana Antik Kenti'nin, tarihte, ''Anadolu tanrısı Ma''ya adanmış kutsal alan olduğu belirtiliyor. Aynı zamanda çevre bölgeler için ticaret merkezi görevi gördüğü ifade edilen kentin, o dönemde kutsal alanda düzenlenen festivaller, zengin pazar yeri ve çevresindeki verimli arazisiyle Anadolu'nun her tarafından ziyaretçi aldığı kaydediliyor. (AA) ıSSN 1308-7622 Yıl: 44 Sayı: 15047 13 Aralık 2014 Cumartesi GÜNLÜK SİYASİ GAZETE Yayın Sahibi İmaj İç ve Dış Tic. A.Ş. Genel Yayın Yönetmeni Ahmet TEKEŞ Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Abdülmecit KoYuNSAĞAN Haber Koordinatörü Dursun ERKılıÇ Yazı İşleri Müdürü Ayşegül BAlDEMİR İstihbarat Şefleri Şenol GÜNÜÇ - Kenan ERGEN Görsel Yönetmen Şebnem ÜNAl Sayfa Editörleri Hakkı Murat SÖBÜTAY - Emine ÖZCAN İnternet Editörü Alparslan oĞuZ Haber Merkezi İsmail YılDıZ, Mihriban DEMİREl, Ayşenur GÜRER, Tülay CANPolAT, Gazi BoZKuRT, Burcu KERİM, Betül SÜSlEN İdari Merkez Macun Mah. 195. Cadde No: 2 Yenimahalle/ANKARA Yazı İşleri Tel: 397 91 40 (PBX) Fax: 397 41 54 [email protected] Yayın Sahibi Temsilcisi: Yiğit YİĞİT İstanbul Temsilciliği Ankara Temsilciliği Tevfik Bey Mah. Tahsin Tekoğlu Cad. Rüzgarlı Cd. Plevne Sk. No: 14 No: 2 K.1 Sefaköy/Küçükçekmece/İSTANBul ulus/ANKARA Tel: (0212) 540 40 45 Tel: (0312) 310 35 53 Dağıtım: TuRKuVAZ DAĞıTıM SAN. VE TİC. A.Ş. Yayın Türü: Yaygın Süreli (Pazar hariç) Basıldığı Yer: Dorukkaya Mat. Yay. Rek. Mağ. Enerji ve İnş. A.Ş. - İstanbul Yolu 6. km Macun Mh. 3. Cd. No: 2/1 Yenimahalle/ANKARA Tel: 397 11 97 Resmi ilanlarımızı internet sitemizden de görebilirsiniz. www.yedigungazetesi.com.tr Sözleşmesiz yazarlara ücret ödenmez YediGün Basın Meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir 13 KARABÜK - Eflani ilçe merkezinde 1884 yılında yapılan ve bir süre kullanıldıktan sonra atıl kalan ve Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı (BAKKA) tarafından restore edilen Taşhan, düzenlenen törenle hizmete alındı. Belediye sosyal tesisleri olarak kullanılacak han için belediyeye ait bir düğün salonunda yapılan açılış törenine, Karabük Valisi Orhan Alimoğlu, Garnizon Komutanı Jandarma Kıdemli Albay Samit Tokmak, Karabük Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Burhanettin Uysal, Eflani Kaymakamı Tolga Özdemir, Belediye Başkanı İbrahim Ertuğrul, BAKKA Genel Sekreteri Faruk Tezel, Karabük Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sedat Namal, Emniyet Müdürü Serhat Tezsever, AK Parti Karabük İl Başkanı Timurçin Saylar, diğer protokol üyeleri ve vatandaşlar katıldı. Törende, hanın girişinde bulunan ve hanla birlikte restore edilen Osmanlı Türkçesi ile yazılı kitabe, Kaymakam Özdemir tarafından okundu. Törende konuşma yapan Vali Alimoğlu, hanın Osmanlı Türkçesi ile yazılı kitabesinin çok güzel olduğunu söyledi. (AA) Heraklides’in lahiti Ereğli Müzesi’nde MÖ 388'de Zonguldak'ın Ereğli ilçesinde dünyaya gelen filozof ve astronom Heraklides'e ait lahit Ereğli Müzesi'nde sergileniyor. Türkiye'ye bu kış 4,2 milyon turist bekleniyor ESKİŞEHİR - Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Başaran Ulusoy, Türkiye'de kış turizminin yanında sağlık ve termal turizm alanında artan yatırımlar ve yaşanan gelişmeler dikkate alındığında Aralık 2014-Şubat 2015 arası dönemde ülkeye 4,2 milyon yabancı turist gelmesini beklediklerini bildirdi. Ulusoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2014 yılının Türk turizmi için iyi geçtiğini, turist sayısında ve turizm gelirlerinde ciddi oranlarda artış yaşandığını söyledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından açıklanan verilere göre, 2014 yılının Ocak-Ekim döneminde gelen yabancı ziyaretçi sayısının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5,57 oranında artarak 33 milyon 528 bin 56 kişiye ulaştığını belirten Ulusoy, şöyle konuştu: "Aralık 2013-Şubat 2014 döneminde ülkemize gelen yabancı ziyaretçi sayısı, 3 milyon 941 bin 994 kişi olarak gerçekleşmişti. Bu, bir önceki yıla göre yüzde 6 artış anlamına geliyor. Ülkemizde kış turizmi yanında sağlık ve termal turizm alanında artan yatırımlar ve yaşanan gelişim dikkate alındığında Aralık 2014Şubat 2015 arası dönemde gelen yabancı ziyaretçi sayısının en az yüzde 6 oranında artmasını ve 4,2 milyon seviyesine çıkmasını bekliyoruz." ZONGULDAK - İlçede 19. yüzyılda bölgenin ileri gelenlerinden Halil Paşa Karamahmutoğlu'nun yaptırdığı konakta hizmet veren Ereğli Müzesi'nde, eski Tunç Çağı, Grek, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemine ait eserler yer alıyor. Arkeoloji ve etnografya müzesi niteliğindeki müzede sergilenen 6 bini aşkın eser arasındaki Heraklides'in lahidi bölgeye gelen yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Ereğli Müze Müdürü Ahmet Mercan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, müzelerinin 1988'de Atatürk Kültür Merkezi'nin içerisinde sadece müdürlük olarak hizmet verdiğini, o dönemdeki 10 yıllık süreçte bazı eserlere ilişkin kayıtların olmadığını söyledi. Eserlerinin 1998'den itibaren mevcut müzeye taşındığını aktaran Mercan, "Müzemizdeki lahitin Heraklides'e ait olduğunu üzerindeki 8 satırlık mezar yazıtından anlıyoruz. Bu yazıda okunabildiği kadar 'Heraklides, oğlu ve şehrin milletvekili' yazıyor. Ne kadar yaşadığı okunamıyor. Müzenin önemli eserleri arasındaki lahit bir aile mezarlığı konumunda. Aileden birkaç neslin buraya gömüldüğü belli" diye konuştu. Mercan, müzelerin tarihin tapusu olduğuna işaret ederek "Heraklides'in yaşamıyla ilgili elimizde fazla bir bilgi yok, sadece kaynak olarak lahit var. Yazılı kaynaklar çıktığı zaman Heraklides'in Ereğli'deki yaşamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olabiliriz. Böylece müzemiz ve bölgemiz daha fazla turistin ilgisini çekecektir" diye konuştu. Araştırmacı Kutsal Kıvrak ise Ereğli'nin tarihi üzerine hazırladığı bir kitap doğrultusunda 2 yıldır çalışma yaptığını, Heraklides'in Galileo Galilei'den önce dünyanın döndüğüne yönelik varsayımının litaretürde yer aldığını söyledi. Galilei'nin bilimsel verilerle doğruladığı bilgileri Heraklides'in yüzlerce yıl önce öngördüğünü anlatan Kıvark, şunları kaydetti: "Heraklides, Ereğli'de doğup büyümüş. Gençlik yıllarında ise Atina'ya gidip Platon'un kurduğu Akademia'ya girdi ve yöneticilik yaptı. Matematiği çok iyi olan Heraklides, dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü varsayımı ortaya atmasıyla herkes tarafından tanındı. Filozof, MÖ 350 yıllarında dünyanın ve güneşin kendi ekseni etrafında döndüğünü söylemiştir ancak o dönem görüşleri kabul görmemiştir. Araştırmamıza göre de daha sonra Ereğli'ye dönmüş ve 78 yaşında yaşamını yitirmiştir. Kendi doğup büyüdüğü Ereğli'de yeterince tanınmayan Heraklides'i daha iyi anlatabilmek için hazırladığımız kitap yakın zamanda baskıya girecektir." (AA) 13 Aralık 2014 Cumartesi PSG'li 2 taraftar bıçaklandı ANKARA - UEFA Şampiyonlar Ligi'nde Barcelona ile Paris Saint-Germain (PSG) arasında Nou Camp Stadı'nda oynanan karşılaşma sonrasında çıkan olaylarda iki Fransız taraftar bıçaklandı. İspanyol emniyetinden yapılan açıklamada, Barcelona ile Paris İSTANBul (AA) - SERDAl KAlAYCı - Spor Toto Süper lig'de sezonun 12 maçlık bölümünde forma giydiği 8 karşılaşmada 6 gol atan İstanbul Başakşehir'in golcüsü Semih Şentürk, kariyerinin adeta "ikinci baharını" yaşıyor. Fenerbahçe'deki 14 yıllık kariyerinin ardından, 2013-2014 sezonunun ikinci yarısında Medical Park Antalyaspor forması giyen, 2014-2015 sezonuna İstanbul Başakşehir'de başlayan tecrübeli futbolcu, dikkatleri üzerine çekti. İstanbul Başakşehir'in deplasmanda dün Eskişehirspor'u 1-0 yendiği maçta Süper lig kariyerinin 226. maçına çıkan Semih, takımına 3 puan getiren tek golüyle de lig kariyerinin 65. golüne ulaştı. Sarı-lacivertli takımdan 205 maç ve 56 gollük lig performansıyla ayrılan Semih, Medical Park Antalyaspor'da geçen sezonun ikinci yarısında 13 maçta 3 golün ardından, İstanbul Başakşehir'de bu sezon 8 müsabakada 6. golünü kaydetti. Semih, 2014-2015 sezonunda ilk gollerini, 5. haftada 4-0 kazandıkları Akhisar Belediyespor'a karşı "hattrick" yaparak kaydetti. İstanbul Başakşehir spor formasıyla bu sezon çıktığı ilk maçta Ege temsilcisine adeta patlayan Semih, 13, 57 ve 72. dakikalarda olmak üzere 3 golle takımına galibiyeti getiren isim oldu. Tecrübeli futbolcu, 7. haftada Galatasaray'ı 4-0 yendikleri, 10. haftada deplasmanda Çaykur Rizespor'u 20, 12. haftada da yine rakip sahada Eskişehirspor'u 1-0 yendikleri maçta birer gol kaydetti. Semih Şentürk, 2007-2008 sezonundaki "Gol Krallığı" başarısıyla, Aykut Kocaman'ın 1994-1995 sezonunda elde ettiği üçüncü gol krallığının ardından, Fenerbahçe'de krallık tacını takan son Türk futbolcu oldu. Fenerbahçe A takım formasını ilk kez giydiği 2000-2001 sezonunda Süper lig'de ilk şampiyonluğun sevincini yaşayan tecrübeli futbolcu, daha sonra 2003-2004, 2004-2005, 2006-2007 ve 2010-2011 sezonlarındaki şampiyonluklara tanıklık etti. "Nöbetçi Golcü", Fenerbahçe formasıyla, 35 Avrupa kupası mücadelesinde toplam 9 gol attı. Fenerbahçe'nin 2008-2009 sezonu uEFA Şampiyonlar ligi 2. ön eleme turu rövanşında deplasmanda MTK Budapeşte'yi 5-0 yendiği maçta 4 gol birden atan Semih Şentürk, Fethi Heper'in, bir Avrupa kupası maçında en fazla gol atan Türk futbolcusu unvanını egale etti. (AA) Saint-Germain arasında dün oynanan karşılaşmanın ardından bıçaklanan 2 PSG taraftarının hastaneye kaldırıldığı belirtildi. Açıklamada, ilk olayda, kar maskesi takan 2 kişinin saldırısına uğrayan taraftarın tedavisine hastanede devam edildiği ve hayati tehlikesinin bulunmadığı kaydedildi. (AA) Cardozo deplasmanlarda suskun TRABZON - Trabzonspor'un sezon başında Portekiz'in Benfica takımından kadrosuna dahil ettiği Oscar Cardozo, iç saha maçlarındaki başarılı grafiğini deplasmanlarda gösteremedi. Spor Toto Süper Lig'de dün bordo-mavili takımın Beşiktaş'a Konya'da 3-0 mağlup olduğu maçta suskun kalan Paraguaylı futbolcu, dış saha maçlarında takımına katkı sağlayamadı. UEFA Avrupa Ligi ve Spor Toto Süper Lig'de olmak üzere 9 kez rakip fileleri havalandıran Cardozo, bu gollerin 8'ini Hüseyin Avni Aker Stadı'nda, 1'ini ise deplasmanda kaydetti. Bordo-mavili futbolcu, Hüseyin Avni Aker Stadı'nda oynanan Gençlerbirliği maçında 3, Torku Konyaspor maçında 2, Gaziantepspor, Mersin İdmanyurdu ve UEFA Avrupa Ligi playoff turundaki Rostov maçlarında birer kez rakip fileleri havalandırdı. Toplam 8 deplasman maçında görev alan Cardozo, dış sahadaki tek golünü ligin 3'üncü haftasında İstanbul Başakşehir maçının 90+5. dakikasında penaltıdan kaydetti. Paraguaylı oyuncunun gol attığı iç saha maçlarında bordo-mavili takım, Gaziantepspor karşısında beraberlik, Mersin İdmanyurdu, Torku Konyaspor ve Gençlerbirliği maçlarından da galibiyetle ayrılarak 10 puan topladı. Cardozo'nun deplasmanda tek gol attığı İstanbul Başakşehir maçı 1-1 beraberlikle sonuçlanırken bu futbolcunun gol attığı dış saha maçında takımı 1 puan kazandı. Babasının izinde 10 yaşında zirveye çıktı Zirve Dağcılık İl Temsilcisi ve Cilo Dağcılık Kulübü Başkanı Hacı Tansu'nun 10 yaşındaki oğlu Talha Armanç Tansu, 3200 rakımlı Benanu Dağı'na tırmandı. Passolig aldı, Arjantin'de maç izledi HAKKARİ- Zirve Dağcılık İl Temsilciliği tarafından bu yılki faaliyet programı kapsamında Benanu Dağı'na kış tırmanışı düzenlendi. İkisi kadın 8 dağcının katıldığı tırmanışta il temsilcisi ve Cilo Dağcılık Kulübü Başkanı Hacı Tansu'nun 10 yaşındaki oğlu Talha Armanç da yer aldı. Kulübün en küçük üyesi olan ilkokul 5. sınıf öğrencisi Talha Armanç, yaşına rağmen bütün zorluklara göğüs gerip 2 gün süren tırmanışı başarıyla tamamladı. Profesyonel dağcılara taş çıkartan küçük dağcı, 2900 metre yükseklikteki Deman Tepesi'ndeki kampın ardından gruptaki diğer dağcılarla zirve yaptı. Kendisinden yaşça büyük dağcılarla sarp kayalıkları aşıp tırmanışı başarıyla sonlandıran Tansu, bu başarısıyla Hakkari'de bugüne kadar 3200 rakımlı dağa tırmanan en küçük dağcı unvanının da sahibi oldu. Tansu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tırmanıştan büyük keyif aldığını belirterek, hedefinin dünyanın en iyi dağcıları arasında yer almak olduğunu söyledi. Tırmanışta fazla zorlanmadığını anlatan Tansu, "Dağ yolunda çok kar vardı. Bazen oyunlar oynayarak karın keyfini çıkardım ve zirveye ulaştım" dedi. (AA) İSTANBUL - Üye sayısı 600 bine ulaşan Passolig'in 500 bininci talihlisi Rüçhan Özcüler, Arjantin'de iki maçı tribünde izledi. Passolig'den yapılan açıklamaya göre, 500 bininci talihli Rüçhan Özcüler, teknik direktör Hikmet Karaman ile Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te maç izleme şansını yakaladı. Arjantin'deki ilk gününde Benfield-Rosario Central maçını izleyen Özcüler ve Karaman, ikinci gün ise Boca Juniors-Gimnasia la Plata arasındaki karşılaşmayı da yerinde seyretti. Özcüler, Arjantin'deki maçlarda da Türkiye'deki gibi e-bilet uygulamasına benzer bir uygulamanın olduğunu belirterek, "Hayatımda ilk kez maça gitmek için Passolig kart aldım. 'Türkiye'de maç izlerim' derken şansım yüzüme güldü ve harika bir seyahat kazandım. Futbolun en önemli ülkelerinden biri olan Arjantin'de maç izledim. Dünyanın en önemli takımlarından Boca Juniors'ı canlı canlı takip ettim" diye görüşlerini aktardı. (AA) 15 SPOR İç savaş Shakhtar Donetsk'i durduramadı ANKARA - Rumen teknik adam Mircea Lucescu'nun çalıştırdığı Shakhtar Donetsk, Ukrayna'nın doğusunda ordu ile Rusya yanlısı ayrılıkçılar arasında yaşanan iç savaş nedeniyle ülkede yaşanan olumsuzluklara rağmen istikrarlı bir şekilde yoluna devam ediyor. Olaylardan en fazla etkilenen kentlerden Donetsk'i n futbol takımlarından Shakhtar Donetsk'in stadı ve antrenman tesisleri, yaşanan patlamalar nedeniyle büyük hasar gördü. Kulübün kent merkezindeki ofisi silahlı kişilerce işgal edildi, çatışmalar nedeniyle şehirdeki havaalanları kapatılmak zorunda kaldı. Olaylar nedeniyle antrenmanlarını ve maçlarını Donetsk şehrinde yapamayan, sezonu ülkenin batısındaki Lviv'de geçiren Shakhtar Donetsk, tüm bu olumsuzlukla ra rağmen "Devler Ligi"nde grubunu ikinci sırada tamamlayarak Avrupa futbolunun kulüpler düzeyindeki en büyük kupasında son 16 takım arasına yükseldi. Geçmiş yıllarda Galatasaray ve Beşiktaş'ı çalıştıran Mircea Lucescu teknik direktörlüğündeki Shakhtar Donetsk, Rumen teknik adamın göreve geldiği 2004-2005 sezonundan bu yana 8 kez UEFA Şampiyonlar Ligi gruplarında mücadele etmeyi başardı. Lucescu yöneti minde son 10 sezondur "Devler Ligi"nin gediklileri arasında giren Donetsk ekibi, sadece 2005-2006 ve 20092010 sezonlarında elemeleri geçemedi. Shakhtar Donetsk, Lucescu ile sekiz kez yer aldığı Şampiyonlar Ligi'nde son 5 sezondur üçüncü kez gruptan çıkmayı başardı. Turnuvada 2010-2011'de çeyrek final oynayan turuncu-siyahlılar, 2012-2013'te ve bu sezon ikinci tura yükseldi. Shakhtar Donetsk, 10 sezonluk Lucescu yönetiminde birçok kupa kaldırma başarısı gösterdi. Takımının başında Ukrayna liginde üst üste 5 kez olmak üzere 8 şampiyonluk yaşayan Lucescu, 5 Ukrayna Kupası, 6 Ukrayna Süper Kupası kazandı. Lucescu, Avrupa'da ise 2008-2009 sezonunda yabancısı olmadığı İstanbul'da oynanan UEFA Kupası finalinde takımıyla Werder Bremen karşısında 2-1'lik galibiyet elde ederek zafere ulaştı. Mircea Lucescu'nun öğren cileri, Şampiyonlar Ligi H Grubu'nu 9 puanla Portekiz temsilcisi Porto'nun ardından ikinci sırada bitirdi. Shakhtar Donetsk, grupta 2 galibiyet, 3 beraberlik, 1 mağlubiyet aldı. İlk iki hafta Athletic Bilbao ile 0-0, Porto ile 2-2 berabere kalan Ukrayna ekibi, BATE Borisov karşısında 7-0 ve 5-0'lık farklı galibiyetler elde etti. Kalan iki maçında Athletic Bilbao'ya 1-0 yenilen Shakhtar Donetsk, Porto ile 1 -1 berabere kaldı. Shakhtar Donetsk, grup aşamasında 15 gol attı, 4 gol yedi. Ukrayna temsilcisi, 17 gollü Chelsea, 16'şar gollü Real Madrid, Bayern Münih ve Porto'nun ardından "Devler Ligi"nin en fazla gol atan takımlarından biri oldu. Shakhtar Donetsk, grup aşamasının en az gol yiyen takımları arasında da yer aldı. Shakhtar Donetsk, son yıllarında büyük üstünlük kurduğu Ukrayna Premier Lig'de bu sezon ilk devreyi ikinci sırada tamamladı. İlk devresi 7 Aralık'ta tamamlanan ligde, 14 haftalık periyotta 31 puan toplayan Donetsk ekibi, lider Dinamo Kiev'in 5 puan gerisinde kaldı. Ligde 10 galibiyet, 1 beraberlik, 3 mağlubiyet alan Shakhtar Donetsk, bu maçlarda 32 gol atıp kalesinde 8 gol gördü. Shakhtar Donetsk, Ukrayna Kupası'nda ise çeyrek finale çıkma başarısı gösterdi. İlk turda Obolon-Brovar'ı 1-0 yenen Lu cescu'nun öğrencileri, ikinci turda Poltava'yı 4-1 ve 5-1'lik skorlarla saf dışı bıraktı. Turuncu-siyahlı takımın çeyrek finaldeki rakibi ise Metalist Kharkiv oldu. (AA) 13 Aralık 2014 Cumartesi KASTAMONU - Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği'nce (TÜFAD) hazırlanan "50. Yılda 50 Bin Çocuk Projesi"yle futbolda yeni yeteneklerin Türk sporuna kazandırılması amaçlanıyor. TÜFAD Genel Başkanı İsmail Dilber, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kuru- luşlarının 50. yıl dönümü dolayısıyla hazırlanan proje kapsamında 56 ildeki şubeleri aracılığıyla 11-12 yaş grubunda futbola yetenekli çocukların belirleneceğini söyledi. Çocukların düzenlenen turnuvalarda değerlendirileceğini, il karmalarının oluşturulacağını aktaran Dilber, "Daha sonra Antalya'da yapılacak çalışmaların ardından bölge karması seçilecek. Ardından da Çanakkale'de çeşitli etkinlikler düzenlenecek. Projeyle, yetenekli çocukların Türk futboluna kazandırılması amaçlanıyor " ifadesini kullandı. (AA) İlhan Cavcav'dan Cizre'ye “selam” Gençlerbirliği Kulübü Başkanı İlhan Cavcav, Cizrespor ve Cizre'ye "selam göndererek", gösterdikleri misafirperverlik için teşekkür etti. ANKARA - Gençlerbirliği Kulübü Başkanı İlhan Cavcav, Cizrespor ve Cizre'ye "selam göndererek", gösterdikleri misafirperverlik için teşekkür etti. İlhan Cavcav, AA muhabirine yaptığı açıklamada "elinden geldiği kadar" deplasmanlarda kırmızı-karalı ekibin yanında olmaya çalışan bir başkan olduğunu belirterek, "Şimdiye kadar kaçırdığım deplasman 36 yılda 36'yı geçmez. Cizre'de de bulunamadığım için üzgünüm. Yöneticiler ve kulüp çalışanlarından öğrendiğim kadarıyla son derece misafirperver bir ağırlama olmuş. Cizrespor yönetimi ve Cizre'ye buradan selam gönderiyorum. Kupa maçında bize gösterdikleri misafirperverlik için kendilerine teşekkür ediyorum" diye konuştu. Ziraat Türkiye Kupası H Grubu'nda oynadıkları Cizrespor maçında yaşananları "her gün her statta olan şeyler" diye değerlendiren İlhan Cavcav, "Ankara 19 Mayıs Stadı'nda oynanan maçlardan sonra da bizim takımımız 1 saatte ancak otobüse biniyor. Bunu herkes bilir. Cizre Stadı'nda geçirilen 1 saati 'mahsur kalmak' gibi düşünmek, gazeteci arkadaşların Cizre'ye gitmeden haber yapmak zorunda kalmalarından mütevellit olmalı" değerlendirmesini yaptı. Cavcav, Cizrespor'a başarılar dileyerek, rakiplerinin Gençlerbirliği karşısında sergilediği performansı ligde de göstermesini ve profesyonel lige yükselmesini temenni etti. İlhan Cavcav, Gençlerbirliği'nin genç oyuncularla sergileyeceği başarıyı görünür kılmanın gazetecilerin sorumluluğunda olduğunu ifade etti. Cizrespor maçında Gençlerbirliği olarak genç bir kadroyla mücadele ettiklerini belirten Cavcav, "Ancak biz her maçımıza gençlerden kurulu bir kadroyla çıkıyoruz. Karşılaşmalarda kadromuzdaki 11 genç futbolcumuzdan beş altısı sahada oluyor. Gençlerbirliği'nin bu farkını gazeteci arkadaşlarımın görmesi diğer kulüplere de örnek olması açısından çok önemli" dedi. "40 yılda bir, o da kupa maçında 2 genç oynatıyor diye İstanbul kulüpleri manşetten inmiyor. Oysa biz Gençlerbirliği olarak her hafta manşetlik iş yapıyoruz" diyen Cavcav, sözlerini şöyle tamamladı: "Gençlerbirliği'nin felsefesi gençlere önem vermek. Bu nedenle ilk yarının sonuna kadar oynanacak 4 maç çok önemli. Çünkü Gençlerbirliği futbolcuları, bu süreci başarıyla sonuçlandırırsa hem altyapımızdaki çocuklarımın, hem de bütün Türkiye'deki genç futbolcuların önünü açacak. Kulübümüzün felsefesi hep devam edecektir. Bu felsefeyi ve başarıyı görünür kılmak da gazeteci arkadaşların sorumluluğundadır." NBA, yeni yıldızları Türkiye'de yetiştirecek İSTANBUL- Dünyanın en önemli basketbolcularını bünyesinde barındıran Amerikan Ulusal Basketbol Ligi (NBA), yeni yıldızları Türkiye'de yetiştirecek. NBA'in Avrupa'da pilot ülke olarak seçtiği Türkiye'deki okulların başında yer alacak NBA Basketbol Okulu Teknik Direktörü Jeff Christensen, dünyanın en önemli liginin "Bu oyunu seviyorum" mesajını, açacakları okullarda çocuklara aktarmak istediklerini söyledi. Christensen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Avrupa ve Anadolu yakasında olmak üzere iki okul açacaklarını belirterek, "Hafta sonları, 75 dakikalık programlar olarak eğitimler yapılacak. Çocukların yeteneklerini geliştirmeleri için onlara yardımcı olacağız. Herhangi bir kulüpte oynasalar da okullara katılabilecekler" dedi. Okullarda eğitim almak isteyen öğrenciler için herhangi bir seçme veya eleme yapmayacaklarını vurgulayan Jeff Christensen, "Başvuran öğrenciler yaş gruplarına göre ayrılacak. Yaş gruplarındaki kesin ayrıma öğrenci sayısına göre karar vereceğiz. Şu an için 6-16 yaşındaki çocukları kabul ediyoruz. İlk amacımız çocuklara basketbolu sevdirmek. Bu sevgiyi yaratırsak geri kalan hayatlarında bu sevgi devam edecektir. NBA'in mottosu da bu" diye konuştu. İlk okulu Anadolu yakasında açacaklarını kaydeden Christensen, bu okuldaki eğitimi oturttuktan sonra Avrupa yakasındaki okulu faaliyete sokacaklarını dile getirdi. Christensen, Türkiye'nin bu proje kapsamında NBA'in Avrupa'daki pilot ülkesi olacağını söyledi. Avrupa dışında Çin'de okul açtıklarını anlatan Jeff Christensen, "Avrupa'daki pilot okulumuz burası olacak. Buradaki başarıya göre Avrupa'da yayılmak istiyoruz" ifadelerini kullandı. Türkiye'yi pilot ülke seçmelerinde birçok etkenin olduğunu belirten ABD'li çalıştırıcı, şunları söyledi: "Özellikle Türkiye, mükemmel bir ülke. Basketbola ilginin yüksek olduğunu gözlemledik. Bu yüzden NBA, pilot ülke olarak burayı seçti. Buraya gelmeden önce Türkiye liginde oynayan arkadaşlarımla görüştüm. Hepsinden pozitif şeyler duydum. Ligin kalitesinden ve seyircilerin ilgisinden bahsettiler. Ben de kendi gözlemlerimi yapmak için sabırsızlanıyorum. Ben bütün yıl burada olacağım.” (AA) 13 Aralık 2014 Cumartesi Kültür ve Turizm Bakanlığı, yurtdışına kaçırılan tarihi eserlerin ait olduğu topraklara dönüşü için yürüttüğü son operasyonla 65 kültür varlığını daha geri aldı. ABD'de ele geçirilen 48 ok ucu, 1 yüzük, 1 bronz kemer tokası ile 15 sikke, Türkiye'nin New York Başkonsolosluğuna törenle teslim edildi. Yurtdışına kaçırılan tarihi eserler Türkiye'ye dönüş yolunda ANKARA - ŞENAY ÜNAL Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yurtdışına kaçırılan tarihi eserlerin ait olduğu topraklara getirilmesi için çalışmaları aralıksız sürdürdüklerini söyledi. İstikrarlı ve kararlı çalışmalarının bir kez daha olumlu sonuçlandığını ifade eden Çelik, "Son operasyonda ele geçirilen tarihi eserlerle 2014 yılında toplam 81 varlığımız kültür mirasımıza kazandırılmış oldu. Yurtdışına kaçırılan tarihi eserlerin iadesinde, son dönemde yaşanan örneklerde de görüldüğü üzere daha seri sonuç alıyor ve bulunduğu yerler, koşullar ne olursa olsun ulaşıp iadesini sağlıyoruz" diye konuştu. Tarihi eserlerin iadesinde erişilen noktanın, titizlikle uygulanan atılımcı ve kararlı politikaların önemli bir sonucu olduğunu belirten Çelik, şöyle devam etti: "Yakaladığımız bu başarılar, koordineli bir şekilde profesyonel yöntemlerle ve diplomatik girişimlerle yaptığımız çalışmaların birer ürünüdür. Tabi aynı zamanda çalışmalarımızı yalnızca ülkemiz adına değil, insanlık mirası adına da yaptığımızın bilincindeyiz. Bu son operasyonda da ABD'nin New York kentinde, ülkemize ait kültür varlığı niteliğindeki 48 ok ucu, 1 yüzük, 1 bronz kemer tokası ve 15 sikkenin ülkemize iadesi sağlandı. ABD'nin Göçmen ve Gümrük Ofisi, Newark Şubesi geçen yıl, New York Başkonsolosluğumuzla irtibata geçerek, İzmir'den ABD'ye gönderilen bir kargo paketinin içinde 48 ok ucu, 1 yüzük, 1 bronz kemer tokası ile 15 sikkenin yakalandığını bildirdi. Bu temasın ardından hemen işlemleri başlattık ve yapılan ön incelemeler sonucunda eserlerin ülkemize ait olduğu uzman raporuyla belgelendi. Olayın faillerine ve bağlantılarına ulaşmak için işlemler başlatıldı, hem yurt dışı hem yurt içi, gerek emniyet güçlerimiz gerekse alan uzmanları tam zamanlı çalışıyor." Bakan Çelik, yasadışı yollarla ülke dışına çıkarılan kültür varlıklarının geri alınması çalışmaları kapsamında, 2014 yılı Kasım ayı itibariyle, toplamda 16 kültür varlığının Türkiye'ye iadesinin sağlandığına dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Bu son gelişme ile 2014'te sayımız 81'e ulaştı. Son 10 yılda 4 bin 224 kültür varlığımızın ait oldukları topraklara dönmesini başardık. Daha önce de 10 mezar taşı ve adak steli ile bağış yoluyla iadesi sağlanan 4 amfora ve 1 at koşum takımına ait tunç gem ABD'den, bir Yortan kabının Avusturalya'dan iadesi sağlanmıştı. Hemen belirteyim Almanya, ABD, İtalya, Fransa, Danimarka, Bulgaristan, İsviçre, İskoçya ve İngiltere'de bulunan pek çok eserimizin iade çalışmaları da gerek hukuki gerek diplomatik yollarla sürüyor. Bu gelişmeler aynı zamanda, Bakanlığımızın kültür varlıklarımızın iadesi konusunda göstermiş olduğu çalışmaların uluslararası kamuoyu tarafından da desteklendiğinin ve yurtdışında da takdirle karşılandığının önemli bir göstergesidir. Son olarak bu konuda her zaman yinelediğim bir çağrıyı bir kez daha yapmak istiyorum; bizim tarihi eserlerimizin iadesi konusunda ulusal ve uluslararası diğer birimlerle koordineli bir şekilde yürüttüğümüz profesyonel çalışmalara vatandaşlarımızın da desteğini bekliyoruz. Bu konuda çevrelerinde olup bitene karşı duyarlı olmalarını ve şüphe uyandıran durumlarda bizlerle temasa geçmelerini rica ediyoruz." (AA) Time dergisi Deniz canlılarından “Ebola Savaşçıları”nı hediyelik eşya yapıyorlar yılın kişisi seçti İSKENDERİYE - MERVE CEMAL Mısır'ın İskenderiye kentinde balıkçılar, avladıkları deniz canlılarını tahnit edip hediyelik eşya olarak satıyor. Akdeniz kıyısındaki İskenderiye'de balıkçılar, eski Mısır medeniyetinden gelen bir gelenek olan mumyalama işlemini günümüzde deniz canlılarına uygulayarak, avladıkları canlıların ölü bedenlerinin bozulmamasını sağlıyor. Tanhit adı verilen bu işlemi, deniz yıldızı, istakoz, mercan, deniz atı gibi çeşitli canlılara uygulayan balıkçılar ve avcılar, söz konusu canlıları kimyasal maddelerle ilaçladıktan sonra, rengini ve dış dokusunu koruyarak hediyelik eşya yapıyor. Tahnit edilen canlıları satan Cemal Ahmed, avlanmadan başlayarak tezgahlara gelinceye kadar geçen süreyi anlattı. Ahmed, "Deniz ürünleri avlandıktan sonra içi klor dolu bir kaba koyuluyor. Tüm karışımlardan arındırılıp yalnızca kendi rengi kalıncaya kadar bekletiliyor. Herhangi bir boya kullanmıyoruz, kendi renginde dokusunda bırakıyoruz" dedi. Ahmed, "Daha sonra su ile yıkıyoruz, kuruması için güneş altında bırakıyoruz. Bir süre güneşte kaldıktan sonra kuruyunca iç organları çıkartılıyor ve içine bazı kimyasal maddeler ile tuz konuluyor. Daha sonra tekrar güneş altında bekletiyoruz" diye konuştu. Bu işlemlerin ardından çeşitli hediyelik eşyalar şeklinde satılmak üzere tezgahlardaki yerlerini aldığını belirten Ahmed, "Tahnit edilen deniz canlıları 20 yıl hiç bozulmadan ilk günkü gibi durabilirler" ifadelerini kullandı. Tahnit işiyle ilgilenen Ahmed Mahmud, Akdeniz ve Kızıldeniz'de avladıkları istakoz, deniz yıldızı, mercan, deniz salyangozu, değişik balıklar gibi çeşitli canlıları tahnit ettiğini, bunu bir sanat olarak gördüğünü, abajur, süs eşyaları gibi çeşitli eşyalarda değerlendirdiklerini ifade etti. Bir başka satıcı İhab Assam, yabancı turistlerin tahnitlere rağbet gösterdiğini, onların yaptıkları alışverişlerle ayakta kaldıklarını belirtti. Assam, turistlerin deniz ürünlerinin hediyelik eşyaya dönüştürülmesine ilgi gösterdiğini, tahnit işine ilgi duyduklarını dile getirdi. (AA) NEW YORK - ABD'nin Time dergisi, Ebola ile mücadele eden doktor ve hemşireleri "bu yılın kişisi" olarak seçti. Derginin editörü Nancy Gibbs, özellikle salgının etkilediği Batı Afrika ülkelerinde ve dünyanın birçok bölgesinde Ebola salgını ile mücadele eden Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü, uluslararası yardım kuruluşu Samaritan Purse gibi birçok sivil toplum örgütünde çalışan doktor ve hemşireleri kutladı. Salgınla mücadele eden doktor ve hemşirelerin büyük cesaret ve sabır gösterdiğini ifade eden Gibbs, salgının sadece sivilleri değil, bununla mücadele eden doktor ve hemşireleri de etkilediğini kaydetti. Gibbs, Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü gönüllüsü olan ve aynı zamanda Ebola ile mücadele eden Salome Karwah'ın bir hafta içerisinde anne ve babasını kaybetmesine rağmen hastalarına yardım etmeye devam ettiğini ifade etti. "Yılın kişisi" listesinde Ebola savaçılarının ardından Ferguson protestocuları, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çinli girişimci Jack Ma ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani yer aldı. Time dergisi, geçen yıl Papa Franciscus'u yılın kişisi seçmişti. Derginin okuyucuları tarafından Hindistan Başbakanı Narendra Modi, "yılın kişisi" seçilmişti. Modi, derginin internet sitesinde oluşturulan portalda kullanılan yaklaşık 5 milyon oyun yüzde 16'sından fazlasını alarak zirveye yerleşmişti. Hindistan'da mayıs ayında yapılan seçim kampanyası maratonunda ülke ekonomisini canlandırma sözü veren ve ülkenin 15. başbakanı olan Narendra Modi, milliyetçi Bharatiya Janata Partisi'nin lideri. Okuyucuların oylarıyla belirlediği listede, Ferguson'daki göstericiler ikinci sıraya yerleşirken, ilk beş arasında Hong Kong'daki gösterilerin lideri Joshua Wong, Pakistanlı kadın hakları eylemcisi Malala Yusufzay ve Batı Afrika'da Ebola'yı tedavi eden doktorlarla hemşireler bulunuyor. Derginin 1927 yılından bu yana "yılın kişisi" unvanını verdiği isimler arasında Mahatma Gandi, Adolf Hitler, Kraliçe Elizabeth, Martin Luther King Jr., ABD Başkanı Barack Obama ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yer alıyor. (AA)
© Copyright 2024 Paperzz