SAVUNMA MEKANİZMALARI Dr. M. Hanifi KOKAÇYA MKÜ Psikiyatri Anabilim dalı Yapısal Kişilik Kuramına Göre Psikoanalitik görüşe göre kişilik; id, ego ve süperego olmak üzere üç sistemden oluşur. İd (Altbenlik) İd, kişiliğin temel sistemidir. İd, kalıtsal olarak gelen, içgüdüleri içeren ve doğuştan var olan psikolojik eğilimlerin tümüdür. Ruhsal enerji kaynağı olan id, diğer iki sistemin çalışması için gerekli olan gücü de sağlar. Haz ilkesinin egemenliği altında işleyen İd, bütün isteklerinin anında yerine getirilmesini bekler. Ego haz arar, acıdan kaçar. Zaman zaman da dış dünyayla ilişkilerini keser, uykuya dalar. İd ise tamamen bilinçsizdir. Ego (Ben) Ego, İd' i denetim altında tutmaya çalışan kişilik birimidir. Ego, organizmanın gerçek nesnel dünyayla alışverişe geçme ihtiyacından varlık bulur. Ego, gerçeklik İlkesi’nin egemenliğindedir. Egonun önemli işlerinden biri de hareket yollarını kontrol etmektir. İd ile ilişkilerinde, Egoyu atın taşkın gücünü dizginlemeye çalışan bir süvariye benzetebiliriz. Ego’ nun gerçek dış dünya ile ilişkisi vardır. O kişiliği düzenleyen, kontrol eden ve yöneten, idare eden “ yönetici ” dir. Bir trafik polisi gibi id, ego, süperego ve dış dünya ile içgüdüleri ile dış çevre şartlarını düzenler. Ego bilinci kontrol eder ve davranışları denetler. Süperego (Üst Ben) Kişiliğin üçüncü ve en son gelişen sistemi süperego' dur. Bu sistem çocuğa anababası tarafından aktarılan ve ödül ve ceza uygulamalarıyla pekiştirilen geleneksel değerlerin temsilcisidir; kişiliğin ahlaki yönüdür. Süperegonun başlıca işlevleri: 1. İd' den gelen içgüdüsel dürtüleri bastırmak ve ketlemek ki bunlar, özellikle toplumun hoş karşılamadığı nitelikteki cinsel ve saldırgan dürtülerdir. 2. Egoyu gerçekçi amaçlar yerine ahlaki amaçlara yönelmeye ikna etmek, 3. Kusursuz olmaya çalışmaktır. Süperego, id ve egoya karşı çıkarak kendi istediği düzene yöneltme eğilimindedir. Ego, içgüdüsel isteklerin doyum bulmasını erteler, süperego ise bu istekleri tümden engellemeye çalışır. İd, ego, süperego farklı ilkelerle çalışan psikolojik süreçlere verilmiş adlardır. Denizdeki buz dağı, bir insan kimliğine benzetilecek olursa buz dağının su üstünde kalan kısmı kişinin bilinçli kimliğini oluşturmaktadır. Buz dağının suyun altında kalan kısmı ise bilinçdışı kimliğimizi oluşturmaktadır. Hafif dalgalanan bir denizde, buz dağının suyun altında kalan kısmının dalga boyu miktarınca açılması ve kapanmasıyla simgeleyebileceğimiz bir ara katman vardır ki buna bilinç öncesi alan denilebilir. Çatışma Organizmanın birbirleriyle bağdaşmayan birden çok dürtü nesnesi ile karşılaşmasıdır Yanaşma-yanaşma: İki ya da daha çok olumlu değerli amaç nesnesi yan yana bulunduğunda ve kişi bunlardan birini seçmek zorunda kaldığında ortaya çıkar. Uzaklaşma-uzaklaşma: İki ya da daha çok olumsuz durum ya da nesne karşısında kalmaktır (yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal,...). Yanaşma-uzaklaşma: Bir amaç nesnesinin hem olumlu, hem olumsuz yanlarının bulunması durumunda ortaya çıkar (iki arkadaşın birlikteyken sürekli kavga etmeleri ama ayrı kaldıklarında birbirlerini özlemeleri). EGO SAVUNMA MEKANİZMALARI Savunmalar kişinin anksiyete dereceleri ve gelişim aşamalarına bağlanarak kullanılır. Ego savunma mekanizmaları, egoya aşamadığı sorunlardan kurtulmaya ve anksiyete ile bireysel olarak baş etmeye yardım eder. Bu mekanizmalar normal davranışlardan daha fazla patolojiktir. Savunma mekanizmaları gerek kişinin ortama adaptasyonunda ve gerekse gelişiminde çok önemli bir rol oynar. Kişilik Gelişimi’nin en göze çarpan ve önemli gerçeklerinden biri, onun sürekli olarak değişimidir. Bu değişim hayat boyunca devam etmekle beraber, en belirgin olarak bebeklik, çocukluk ve ergenlik devrelerinde gözlemlenir. Dış dünyadan gelen tehlikeli uyaranlara karşı her canlı varlığın ortak savunma düzenekleri vardır. Bunlar genelde kaçma ya da acı veren uyaranları ortadan kaldırma şeklindedir. Benliğin savunma düzenekleri deyince, bu yalnız dışarıdan gelen tehlikelere karşı oluşturulan tepki olarak düşünülmemelidir. Benliğin savunma düzenekleri çatışma ve bunaltıya karşı kullanılan benlik işlemleridir. Genellikle bilinçdışı süreçlerdir. Egonun bilinçdışı yönünde bulunurlar. Birey ne tehlikenin ne de kullandığı savunmanın bilincinde değildir. Anksiyete nedir? Bunaltı (anksiyete): Psikanalitik anlamda bunaltı, idle ego ya da egoyla süperego arasındaki dengenin bozulması ve çatışma durumunun bir sonucudur. A) Narsistik Savunma Mekanizmaları B) İmmatür Savunma Mekanizmaları C) Nörotik Savunma Mekanizmaları D) Matür Savunma Mekanizmaları NARSİSTİK EGO SAVUNMALARI (EN İLKEL ve PATOLOJİK OLANLAR) 1. İnkâr (yadsıma, denial) Benlik için tehlikeli olarak algılanan ve bunaltı doğurabilecek bir gerçeği yok saymak, görmemek değişik derecelerde oldukça yaygın olarak kullanılan bir ilkel savunma biçimidir Kötü not alan öğrenci Çocuğu ölen anne Birçok özürlerimizi, utanç ya da suçluluk doğuran eski deneyimlerimizi bilinç altına itmekle kalmayız, bunları hiç yaşanmamış gibi de algılayabiliriz. Öfke 2.Yansıtma (Projeksiyon) Kişinin kabul edilemez dürtü ve arzularını diğerlerine atfetmesiyle oluşan bir diğer kendini aldatma mekanizmasıdır. Kişi, kendisinde bulunmasını kabul edemediği dürtüleri duyguları başkalarında görür ya da başkalarının bu dürtüleri kendinde gördüklerine inanır İçinde öfke ve kin duyguları olan bir kişi, "bana kızıyorlar, benden nefret ediyorlar" diye düşünebilir. Burada hem yadsıma (bende kızma yok), hem de yansıtma (onlarda var) düzeneği işlemektedir Yansıtmalı özdeşim Kendilikte mevcut istenmeyen özellikler bir başkasına yansıtılır, bir yandan da kendisiyle projeksiyon nesnesi arasında özdeşleşme kurulur Bu mekanizma özdeşleşme (idantifikasyon) amacıyla iç dünyadaki hisleri kıskanılan birisine yöneltmek ,onu yansıtılan niteliklere sahipmiş gibi hayal ettikten sonra onunla özdeşleşmektir kıskançlık Girdiği ortamlarda durduk yerde birileriyle mücadele etmeye, takışmaya başlayan veya birisine abartılı dostluk gösterip, bir yandan da huysuzluklar çıkaran tiplerde bu mekanizmanın mevcudiyeti düşünülebilir Kendi annesini daha güçlü algılamak isteyen bir çocukta bu özellik onunun gerçek kişiliğine uymasa bile anneye yansıtılır; anne öyle algılanır ve özdeşim de anneye yansıtılmış bu özelliğe göre olur. Çocukluk çağında ana-baba özelliklerinin algılanışı ve değerlendirilmeleri onların gerçek kişilik özelliklerine tam uymayabilir. 4.Primitif idealizasyon ( olgun olmayan örnek alma) Kişinin etrafındaki tüm bireyler ya tamamı ile iyidir ya da tamamı ile kötüdür. İyi olarak görünenlerin iyilik dereceleri abartılır ve tanrılaştırılarlar, kötü olarak algılanmış olanlar ise yerden yere vurulurlar. Yani ya siyah ya beyazdırlar. İkisi bir kişide bir araya getirilemez. Bu nedenle karşılarındakiler haksızlığa uğrar ya da aşırı güvendiklerinden kendileri aldanabilirler. 5. Distorsiyon (Çarpıtma) Dış dünyanın, kişinin ruhsal ihtiyaçlarını doyuracak şekilde değiştirilmesi değişik algılanması B) İmmatür Savunma Mekanizmaları 1. Blokaj Düşüncenin, kimi zamanda afekt ve impulsların geçici bir inhibisyonudur. Blokaj, bastırma mekanizmasına benzer özellikler taşır. Aradaki fark, blokaj olduğunda kişide bir gerginliğin baş göstermesidir. 2.İntrojeksiyon(içe alma): Sevilen veya nefret edilen objelerin kısmi veya bütün olarak içe alınmasıdır. Kaybedilmeye tahammül edilemeyen ama bir şekilde (ayrılık,ölüm sebebiyle) kaybedilen nesne ego’nun içine alınarak (introjeksiyon) korunur Kalbimizde yaşıyor! 3.Somatizasyon Yalnızlık, kabul edilmeyen agresif düşünceleri, ağrı ve somatik hastalık şekline dönüştürmektir. Psişik çatışmaların bedensel bir dille sergilenmesidir 4. Pasif-Agresif Davranış Agresyon dolaylı olarak yansıtılır. Pasifite, en belirgin dolaylı agresyon şeklidir Kendilerinden beklentisi olanlara çeşitli edilgen davranışlarla karşı koyarlar. Dışarıdan gelen istek ve taleplere karşı pasif direnç gösterirler. Bu edilgen tepkiler, hem iş hem de aile yaşamında yoğun olarak ortaya çıkar. Verilen görevi ya erteler veya görevi yaparken çok ağır davranırlar Bu kişiler günlük sosyal ve mesleki durumlarda yerine getirilmesi gerekenlere karşı pasif olarak direniş gösterir. Bu yüzden yapması gereken işleri zamanında yetiştiremez. Bazen de bunu kasıtlı olarak yaparlar. 5. Regresyon (Gerileme) Kişi, çatışma ve anksiyeteden kurtulmak için libidinal fazın erken devrelerine döner Bir çocuğun yeni doğan kardeşine gösterilen ilgiyi kıskanmasının ardından gece altına kaçırmaların başlaması çocuğun sfinkter kontrolünün kazandığı anal evreye gerilediğini gösterir.Parmağını emmeye başlayan büyük bir çocuk oral devreye regrese olmuştur C.) Nörotik Savunma Mekanizmaları 1.Yer değiştirme (Displacement) Bir dürtü ya da duygunun asıl nesneden ayrılıp başka bir nesneye yönelmesidir. Çatışmaya ve bunaltıya neden olabilecek ve benlikçe kabul edilmeyen bir dürtü asıl yöneleceği nesne yerine başka bir nesneye yönelerek çatışma ve bunaltı bir derece azaltılabilir ya da önlenebilir Patronuna kızıp karısına bağıran adam 2. Çözülme (Dissociation) Diğer savunma mekanizmaları ile başa çıkılamayan anksiyete varlığında devreye girer.Hastanın düşünce ve duygulanımı birbirinden ayrılır.Zihinsel düzensizlik görülür.Oryantasyon kaybı ve şuurda bulanma hali görülebilir.Kişi nerede olduğunu ne yaşadığını hatırlamayabilir. 3. Entellektüalizasyon Anksiyeteden ve çatışmalardan korunabilmek için kişi her olayda entellektüel açıklamalar yapar. Dikkat iç dünyadan daha çok dış olaylar üzerinde toplanır. Duygusal reaksiyonlar vermekten kaçınmak,hissedilenler de dahil gerçek tutumunu ortaya koymamak için olayları saf bilgi boyutunda ele almak Ağlayan tıp öğrencisi… 4. Yalıtma (izolasyon) Bir anının, bilme, anlama yönü tamamen hatırlanırken, duygusal yanı özellikle bastırılır hatırlanmaz Cenaze, cinsel travma 5. Rasyonalizasyon (mantığa bürüme) Kişi, acı verici anksiyete yaratıcı olaylarda akla uygun açıklamalar yaparak sıkıntıdan kurtulmaya çalışır Sınava az çalışan öğrenci Tacizci antisosyalın açıklaması Trafik kazası antisosyal 6. Karşıt tepki kurma (Reaction formation) Kişi kendi içindeki duygu ve dürtülerin tam karşıtı reaksiyon ve davranışlar göstererek çatışmalardan kurtulur. Örneğin içinde nefret duygusu olan bir kişi aşırı sevgi gösterilerinde bulunabilir Benlikçe kabul edilmeyen birçok dürtü ve gereksinimler aşırı baskıcı, bağnaz, ahlakçı bir tutumla bastırılmaya çalışılabilir 7. Konversiyon (dönüştürme) Dönüştürme, anksiyete yaratabilecek bilinçdışı duyguların bilinç düzeyine erişmesini engelleyebilmek ya da zorlama yaratan çevresel durumlardan kaçabilmek amacıyla ve gerçek bir organik nedeni olmayan bedensel hastalık belirtileri biçiminde ortaya çıkan, bir savunma mekanizmasıdır. 8. Bastırma (Represyon) Dürtülerin, eski yaşantıların bilinç dışına itilip orada saklanmasıdır Her kişide bastırma mekanizması işler Bilinçli yapılmaz 9.Yapma bozma (doing-undoing) Çatışmalarla veya dış stresörlerle başa çıkmak için, kişi simgesel olarak bunları düzeltici veya iptâl edici sözler veya hareketler yapar ama yeterli rahatlama olmayınca tekrar eder. Obsesif Kompulsif Bozukluk’ta tipiktir. Suçluluk hissettiklerinde insanlar özenle seçtikleri yapma ve bozma aktivitelerinde bulunurlar. İstenilmeyen bazı duygu ve düşüncelerin reddedilmesi bozmadır. Bir yanlışı düzeltmek ya da suçluluktan kurtulmak için kişi bu metotları kullandığında bazen anksiyete azaltılabilir. Yapma-bozma mekanizması günlük yaşamda çok sık kullanılır. Kusurlu davranışlarımız için dilediğimiz özürler, günahlarımıza karşılık verdiğimiz sadakalar ve arada bir duyduğumuz pişmanlık duyguları bu mekanizmanın ürünüdür D) Matür Savunma Mekanizmaları 1. Baskılama (Suppression) Kişi bilinçli ya da yarı bilinçli olarak dikkatini içsel çatışmanın olduğu noktadan uzakta tutar. Ya da dikkatini o noktaya vermeyi erteler. 2.Yüceltme (sublimasyon) Çocukluk çağındaki dürtülerin amaçlarını tümden değiştirip benlik için yapıcı ve yaratıcı amaçlar edinmeleridir Bilinçdışı çatışmalar ve dürtülerin bilinç alanına daha kabûl edilebilir birtakım faâliyetler hâlinde çıkması demektir MI- kardiyolog Dexter? 3. Altruism (Özgecilik) Ego, kendi içgüdülerini doğrudan değil başkalarının yararını gözeten faaliyetler ile doyurma yolunu seçer Belli bir karşılık beklemeksizin, kişinin özsaygısını arttıracak şekilde başkalarına hizmet etmesi, yardımcı olması, fedakârlık göstermesidir Kağnının üzerine battaniye örten anne Özgecilik mekanizması “bencil olmayan, fedakarca davranışların” temelini oluşturur Şehitler Çocuğu nedeniyle kendi bakımını ihmal eden anne 4. Mizah (humour) Kişinin dayanılması güç bir şeye dikkatini verebilmesini ve tahammül edebilmesini sağlar. Gerçeği değerlendirme yetisini asla ortadan kaldırmaz ama başa çıkılması güç olan sorunla daha az psişik enerji harcayarak mücadele etmeyi sağlar Kişinin kendisiyle dalga geçebilmesi Şişman kız Metin Şentürk 5. Asetizm (Çilecilik) Yaşantıların haz verici etkilerinden kendini soyutlamak sûretiyle yüksek ahlâki (genellikle de dinî veya mistik, bâzen de ideolojik) değerler uğruna basit günlük zevklerden feragat etmek demektir İnzivaya çekilmek 6.Antisipasyon(beklenti oluşturma) Stres yaratan durumlar karşısında uyum sağlayabilmek için “beklenti oluşturma” kapasitesi son derece önemlidir.Bilinç düzeyinde yer alan bir savunma mekanizmasıdır. Kişi içinde bulunduğu durumu gerçekçi bir şekilde değerlendirerek ihtiyaçlarını,sınırlarını,taleplerini gözden geçirir ve düzenler. Diğer savunma mekanizmaları 1. Kompansasyon Kişinin sahip olduğu niteliklerden başarısız olduğu ve aşağılık duygusu (Adler) hissettiklerini başarılı olduğu ve takdir topladığı diğerleriyle kapamaya çalışmasıdır Napolyon Ayırma (Splitting), Primitif İdeâlizasyon ve Devalüasyon (Değersizleştirme): Realiteyi bütün nüanlarıyla ve olduğu gibi kavrayamayan, kabûl edemeyen zayıf Ego, onu “tamamen iyi” ve “tamamen kötü” diye ikiye böler; yâni, her şey siyah veya beyaz olur ve gri tonları kaybolur (splitting). İyi tarafa konulan nesneler saçma derecede abartılı olarak yüceltilir ve göklere çıkartılır (Primitif İdeâlizasyon). Gerçekçi olmayan bu kavrayış biçimi çok kırılgandır ve en ufak bir sebeple, rahatlıkla tam tersine dönüştürülüp, söz konusu nesne bir anda “tu kaka” ilân edilebilir, gözden düşürülüp düşman olunabilir (devalüasyon). Dışa Vurma (eyleme geçme: acting out): Kişi yaşadığı olumsuz bir durumun getirdiği duygu yükünü, bilinçli olarak taşıyamayacak ve üstesinden gelemeyecek olgunluk düzeyinde ise, aniden düşünmeksizin ve olumsuz sonuçları hesaba katmadan vücutsal ya da sözel bir tepki göstermesi durumudur.. Bu davranış ile olayın kendi üzerindeki tepkisini yoketmeye geçici bir rahatlama yaratmaya çalışması durumudur. “Pire için yorgan yakmak” ya da “keskin sirke küpüne zarar verir” bu durumu belirtmeye çalışan ata sözleri arasındadır Özdeşim Kurma Özdeşim, başarısızlık düşüncelerinden korur ve benlik değerini artırabilir. Böylece başarı nedenleri, organizasyonlarıyla ya da değerli olacakları ümidiyle insanlar hissettikleri temel aşağılıklarını kendi kendilerine identize edebilirler. Stockholm sendromu Psikiyatr Nils Bejerot tarafından adlandırılan sendrom, ismini 1973 yılında İsveç'in başkenti Stockholm'de yaşanan bir olaydan almaktadır. Banka soyguncusu tarafından altı gün boyunca rehin tutulan bir kadın, soyguncuya duygusal olarak bağlanır. Serbest kaldığında soyguncuyu savunmakla kalmaz, nişanlısını terk ederek kendisini rehin alan banka soyguncusunun hapisten çıkmasını bekler. 23 Ağustos 1973 günü Stockholm’de bir bankayı soymak üzere basan soyguncular 4 banka görevlisini 6 gün (131 saat) rehin tuttu. Soyguncular banka personeline iyi davrandı, aralarında iyi ilişkiler oluştu; Rehineler polisin bankayı basacağını fark edip soyguncuları uyardılar; Daha sonra mahkemede soyguncular aleyhine ifade vermek istemediler, savunma ücreti için para topladılar. Olay, “soyguncular bankadan para çalamadılar ama bazı insanların kalbini çaldılar” biçiminde yorumlandı… Bu sendromun ortaya çıkmasının temel nedeni, hayatta kalma içgüdüsüdür. Dış dünyadan tamamen soyutlanan kurban, ihtiyaçları için kendisine baskı yapan kişiye bağımlı olduğunu hisseder. Saldırganın yaptığı küçük iyilikler kurbanın gözünde büyür, zamanla kurban kendisini saldırganın yerine koyup olayları onun gözünden görmeye, yaptıklarına hak vermeye başlar. Kurban tarafından baskıcının şiddet eğiliminin tamamen göz ardı edilmesi sonucunda, içinde bulunulan tehlike de reddedilir. Kurban, tek olumlu ilişkisinin şiddet gösteren ile kendi arasında olan olduğunu düşündüğü için bu ilişkiyi de kaybetmek istemez ve dolayısıyla saldırgandan ayrılması gittikçe zorlaşır 1974 yılında Patty Hearst isimli bir milyoner kadın bir terörist grup tarafından kaçırıldıktan 2 ay sonra onlarla birlikte bir banka soygunu yaparken yakalandı Rehin alma durumu ve benzer bir baskı yaratan kaçırılma durumlarında (rehine-esir alan) Tecavüze uğrama, ensest ya da cinsel tacize maruz kalan çocuklarda (istismara uğrayan çocuk-istismar eden ebeveyn) Savaşta bulunma, savaş esirleri, toplama kamplarında yaşama durumlarında Aile içi şiddete maruz kalınması durumlarında (dövülen eşdöven eş) Yoğun dini (tarikat benzeri ) ve siyasi baskı uygulanması durumlarında (brainwashing durumlarında) (takipçi-lider) 2001 yılında İngiliz bayan gazeteci Yvonne Ridley, Afganistan’da Taliban tarafından kaçırıldı, ilk 11 gün onlarla kavga etti, yemek yemedi. İslâm dinini incelemesi şartıyla serbest bırakıldıktan sonra İslâm dinine ilgi duydu, 2003 yılında da Müslüman oldu. LİMA SENDROMU Stockholm sendromunun tersi olarak adlandırılır. Stockholm sendromu ile aynı koşullarda meydana gelir ve rehin alan kişiler kurbanlarına bağlılık hissederler. 1996′da Peru’nun Lima kentinde gerçekleşen Japon elçiliği rehine krizinin ardından bu adı almıştır. Çeşitli ülkelerden diplomat, asker ve işadamlarının bulunduğu partiyi basan 14 gerilla yüzlerce kişiyi rehin aldı. 4 ay süren krizde militanlar rehinelerin ihtiyaçlarını karşıladı, sevecen davrandı ve çoğunu salıverdi… Tarasoff vakası Poddlar ve Tatiana Tarasoff California Uni PDR Kampüs polisi Ölüm- 1969 BAŞARILAR
© Copyright 2024 Paperzz