DS DIVINE 4 SÜPER TEST VW Golf GTI › MAZDA3 1.5L SkyActive Power › VW Polo 1.2 › HYUNDAI Elantra 1.6 CRDi Otomatik “ Güzel otomobiller güzel Paris! ız günler hem Bu sayıyı yayına yetiştirmeye çalıştığım k geldi. Otootomobil hem Kurban Bayramı’na den in sergilendiği mobil bayramı 200’e yakın yeni model biteni sonraki Paris Motor Show’daydı. Orada olan Kurban edilen sayfalarda detaylarıyla göreceksiniz. da aralarında hayvanlara davranıldığı kadar olmasa rına nedenini bizim de olduğumuz bazı basın mensupla adı, dünyanın anlayamadığımız şekilde pek iyi davranılm gelmedi. Bülten en önemli otomobil fuarı için davet bile a karşılık dayolluyorlar ya, nasıl olsa kullanıyorlar! Bun ayan vetkar bazı markalar artık otomobilden anl izin şaşırtıcı bir anlamayan, yetkin olan olmayan demeks konuk listesiyle gezi turları düzenledi. için bizler yine Dert değil, internet çağında yaşadığımız sizn “turistler” de fuarda olan biteni aktarabiliriz ama Temsil ettiğiniz gördüklerini doğru anlayacaklar mı? eyecek mi? markalar “Kim bu gezdirdikleriniz?” dem temleri hangi Eğlence güzel de modern pazarlama yön ıtlı imkanlarla markaya pozitif etki yapıyor? Biz de kıs dergi yapmaya çalışıyoruz işte... ps-Elysees de Olsun Eyfel Kulesi de güzeldir, Cham öyle... Aman görmeyen kalmasın! YAYIN YÖNETMENİ Süreyya İZGİ MOTORSPORLARI EDİTÖRÜ Fatih YURDATAPAN FOTOĞRAF EDİTÖRÜ Ali AKSIN GÖRSEL YÖNETMEN Metin YILMAZ YAZARLAR M.Ali SADE, Oytun IŞLAR PHP Developer Emin ZEYBEK Yıl: 2 Sayı: 20 Gelecek ay görüşmek üzere. Süreyya İZGİ Yayın Yönetmeni Ofis: Çayırbaşı Caddesi Kırklar Sokak No: 15 Büyükdere, Sarıyer / İSTANBUL 212 218 10 89 [email protected] http://www.e-motoring.com https://www.facebook.com/uniqdergi http://twitter.com/emotoring e-motoring magazine › ekim 2014 ûimdi al Mart ·te öde! 0 78 % , faiz oran× HOT NEWS Volkswagen dört koldan atakta VW, Paris otomobil Fuarı’nda dört yeni modelinin ilk gösterimini yaptı: Yeni Passat ve hibrid versiyonu Passat GTE, Polo GTI, her türlü yol şartlarına elverişli sürüş dinamiklerine sahip dört çeker Golf Alltrack ve XL1 konseptinden geliştirilen XL Sport… Markanın 45 yıllık modeli Passat; yeni motoru, daha hafif gövdesi, bilgi-eğlence sistemleri ve geliştirilen sürüş destek sistemleriyle ilk kez sergilendi. Passat, 120 HP ile 280 HP arasında değişen 10 farklı TDI ve TSI motorla sunuluyor. İlk kez tanıtılan Passat GTE ise bir VW hibridi. 115 HP güç üreten, plug-in hibrid bir lityum-iyon bataryanın beslediği elektrik motoru ile 156 HP’lik 1.4 lt TSI motorun birleşimiyle 218 HP’lik karma güce sahip Passat GTE, 1000 km’nin üzerinde sürüş menzili sağlıyor. Sadece elektrikli sürüşle 50 km’lik menzile sahip Passat GTE, 400 Nm maksimum torka sahip. Dördüncü nesil Polo GTI, yeni 1.8 lt’lik TSI motoruyla 192 HP güç üretiyor, 6.7 saniyede 100 km/s hıza ulaşabiliyor ve 236 km/saat maksimum hıza sahip. 320 Nm tork üreten Polo GTI, 6 ileri manuel veya 7 ileri DSG şanzımanla alınabiliyor. VW, yakıt tasarrufu anlamında dünyanın en verimli otomobil olan XL1 modelini baz alarak geliştirdiği ve 270 km/s hıza sahip 200 HP’lik konsept model XL Sport’u da tanıttı. Dünyanın en güçlü iki silindirli motosikleti Ducati 1199 Superleggera’nın V2 motorunun kullanıldığı XL Sport’da 7 ileri DSG şanzıman yer alıyor. Ducati motoru, bu spor konsepti sıfırdan 100 km/s hıza 5.7 sn’de ulaştırıyor. Bir diğer VW yeniliği ise off-road kıyafetli Golf Alltrack oldu. Standart Golf’e göre yerden 20 mm daha yüksek olan araç, 1.8 lt TSI 180 HP, 1.6 lt TDI 110 HP ve 2.0 lt TDI 150 HP’lik motorlara sahip. Jeep Avrupa safarisinde! İtalyan vatandaşlığına geçen (!) Jeep, Paris’te yeni modelleri Renegade ve Cherokee’nin yanında Grand Cherokee ve Wrangler modellerinin özel serilerini sergiliyor. Jeep’in 100’den fazla ülkede satışına başlanan küçük SUV modeli Renegade, Opening Edition, Trailhawk ve Limited, yenilenen Cherokee modeli ise Trailhawk ve Limited versiyonlarıyla fuarda yerini alırken; sınırlı sayıda üretilen Grand Cherokee SRT Red Vapor özel serisi ile yine belirli bir sayıda üretilen Wrangler X serisi de Paris Otomobil Fuarı’nda Avrupalı otomobilseverlerle buluştu. e-motoring magazine › ekim 2014 Ve Citroën, DS’yi yeniden yarattı Citroën Paris Otomobil Fuarı’nda yeni C1’den geliştirilen aktivite aracı Urban Ride modelini öne çıkarırken özellikle C4 Cactus’ten geliştirilen Airflow konseptiyle çok sükse yaptı. Ama asıl bomba Citroën markasının premium markası olarak yeniden tanımlanan DS markası idi. Fuarda DS4 ve DS5’in yanısıra DS Divine konsepti çok dikkat çekti. Citroën’in DS modelleri hakkında ipucu veren yeni DS Divine, 4.21 metre uzunluğunda, 1.98 metre genişliğinde, 1.35 metre yüksekliğinde ve DS3 den esinlenmiş lazer sequential sinyalizyon ön farlara sahip. Citroën DS Divine konseptinin BMW kökenli 1.6 litre hacimli THP motoru, 6000 d/d’de 270 HP güç, 330 Nm maksimum tork üretiyor. Yarı otomobil, yarı moda ikonu olarak nitelenen DS Divine konseptinin içi, Hyper-typage adı verilen konseptin eseri. Swarovski kristal taşlı ve eşsiz mücevherlerin kullanılacağı kokpit ve kabin “süsleri”, sadece 15 dakika içinde değiştirilebiliyor. Dijital teknolojilerle donatılan Divine, gösterge tablosu ise direksiyonun önünde 10.5 inçlik holografik bir HD ekran olacak! Konseptin koltuklarıysa anilinle özel olarak işlenmiş deri kaplı olacak. Ford’da Max’imum yenilenme Ford’un Paris’teki en önemli yenilikleri, tamamen baştan yaratılan C-Max ve S-Max oldu. Ailelerin daha konforlu yolculuklar gerçekleştirmesi için akıllı çözümler sunan C-Max modelleri, akıllı bagaj kapağı ile donatılarak sınıfında bir ilki gerçekleştiriyor. Yeni C-Max ve Grand C-Max’te ayrıca paralel park yanında dikey olarak park etmeye de imkân tanıyan gelişmiş otomatik park sistemi ve 50 km/s’ye kadar hızda çalışan geliştirilmiş aktif şehir içi güvenlik sistemi sunuluyor. C-Max ve Grand C-Max modelleri, versiyona göre, 1.0 lt EcoBoost (100 ve 125 HP), 1.5 lt EcoBoost (150 ve 182 HP), 99 g/km CO2 emisyonu sunan 1.5 lt 95 HP TDCI, 1.5 TDCI 120 HP ve 2.0 lt TDCI seçenekleriyle sunulacak. 32 farklı kombinasyonda katlanabilen koltuklara sahip kabinde Ford’un aktif masaj fonksiyonuna sahip ve segmentinde ilk kez sunulan ısıtmalı ve soğutmalı Ford ‘Multi-Contour’ koltuklar mevcut. Yeni S-Max, 1.5 lt 160 HP EcoBoost benzinli, 2.0 lt 240 HP EcoBoost benzinli ve 2.0 lt TDCI 180 HP turbo dizel motorlarla sunulacak. e-motoring magazine › ekim 2014 HOT NEWS 2 Serisi artık üstsüz BMW, Par is Otomobil Fuarı’nda yenilik olarak X5’in paralelinde yenilenen X6’nın yanında 2 Serisi’nin cabrio versiyonuyla yer aldı. Dört kişilik yapısıyla dikkat çeken ve şimdiye kadar 130 bin adetten fazla satılan 1-Serisi Cabrio’nun yerini alacak olan yeni model, üstü açık durumdayken ‘tekne güvertesi’ görünümüyle dikkat çekiyor. Birçok rakibinin aksine üç renk seçeneğine sahip olan kumaş tavanı tercih eden 2-Serisi Cabrio, 50 km/s hızla giderken 20 sn’de üstünü açabiliyor. Fuarda ayrıca BMW standında elektrikli coupe i8, yeni dört silindirli dizel motor seçeneğiyle 5 Serisi de ziyaretçilerle buluştu. Yeni Fabia Skoda’yı uçuracak Çek üretici Skoda, tamamen yenilediği Fabia Hatchback ve Fabia Combi‘nin örtüsünü Paris Motor Show’da kaldırdı. Modern, dinamik ve çarpıcı tasarımıyla Paris’te ilk kez dünyanın karşısına çıkan Fabia Hatchback ve Fabia Combi, üçüncü neslinde üst sınıf otomobillerde rastlanabilecek güvenlik ve konfor donanımlarının yanı sıra çevre dostu özellikleriyle de iddialı. Hatchback versiyonundaki 330 litrelik bagaj hacmi, sınıfının en genişi. Fabia Hatchback’in, 2015 yılının ilk çeyreğinde Türkiye’de satışa sunulması planlanıyor. Octavia’dan sonra Skoda’nın en çok satan ikinci modeli olan ve 1999 yılında piyasaya çıktığından bu yana dünya çapında yaklaşık 3.5 milyon adetlik satışa ulaşan Fabia, kalitesiyle sınıfının en popüler araçlarından biri olurken, üçüncü nesliyle standartları yeniden belirleyecek. Markaya yeni müşteriler de kazandırması hedeflenen yeni Fabia, Skoda’nın uluslararası pazarlardaki gelişme stratejisinin daha da güçlenmesine katkı sağlayacak. SEAT Leon X-Perience’ın örtüsünü açtı SEAT, Ibiza’nın 30. yılını kutladığı Paris’te Leon X-Perience’ın da dünya prömiyerini yaptı. Leon ailesini tamamlayan ve SEAT’ın genç tasarım dilinin yorumlandığı Leon X-Perience, fonksiyonelliği, estetiği, sağlamlığı ve güvenliğiyle markanın geleceğe yönelik modellerine de işaret ediyor. Leon X-Perience, elektronik kontrollü dört çeker sistemi, ekstra yüksekliği, kendine özgü off-road görünümü ve tüm yol şartlarına uygun süspansiyon sistemiyle sürüş keyfine yeni bir boyut katıyor. Hem şehir içinde hem de arazide kullanım özelliği ile öne çıkan otomobil, SEAT’ın ilk “allroad” aracı olarak dikkat çekiyor e-motoring magazine › ekim 2014 Peugeot’dan Parissien konseptler Peugeot’nun Paris Otomobil Fuarı’ındaki 4000 metrekarelik standında sergilenen 40 otomobil ve tamamen yenilenen 8 serisi modelleri fuarın gözdeleri arasına girdi. Yeni 308 GT ve 508, Fransız markanın yüksek donanımlı modellerin yaygınlaştırılması stratejisinin en iyi örneklerini oluşturuyor. Exalt ve Quartz konsept modelleri ise üst gamda heyecan ve verimliliği birleştiren, fark yaratan yeni bir ürün yelpaze- modeli doruğa çıkarılan hatchback vizyonunu simgeliyor ve si oluşturuyor. Peugeot’nun sürüş keyfi ve çevreye saygı 2012 Paris Otomobil Fuarı’nda ONYX konsepti ile başlatılan konularındaki teknolojik uzmanlığı, 208 2L HYbrid Air show- yaklaşım içinde yerini alıyor. Peugeot Quartz konsepti, car ile sergileniyor. Benzinli versiyonlarda PureTech ailesi ve yeni nesil SUV’un güçlü ifadesi ile Peugeot’nun en güçlü 1.6 THP ile dizel cephesinde ise BlueHDi olmak üzere, yeni versiyonlarının dünyasını bir araya getiriyor. Bu modellerin Euro6 motor seçenekleri de Fransız markanın çevreye verdiği yanında, spor ürün gamı Peugeot 308 GT’ler ve Peugeot 208 önemi simgeliyor. Paris Dakar’da mücadele edecek olan 2008 GTi 30. Yıl özel seri modeli ile zenginleşiyor. Peugeot 2008 DKR’ın yanında tanıtımı yapılan 208 GTi 30’uncu Yıl özel seri DKR, 208 Rallye Cross ve 208 T16’nın teşhiri ile yarış model- de Peugeot Sport’un uzmanlığını kanıtlıyor. leri de unutulmadı. Yeni Peugeot 508, tasarımı ve motor seçenekleriyle köklü bir değişim gösteriyor ve markanın gelecekteki modellerine imza atacak yeni ön yüzü benimsiyor. Yeni ve farklı malzemelerle Paris Otomobil Fuarı için bir kez daha tasarlanan Peugeot Exalt konsept modeli hatchback vizyonunu simgeliyor ve 2012 Paris Otomobil Fuarı’nda Onyx konsepti ile başlatılan yaklaşımı yansıtıyor. Quartz konsepti ise yeni nesil SUV’ların agresif ifadesi ile Peugeot’nun en güçlü versiyonlarının dünyasını bir araya getiriyor. Yeni ve farklı malzemelerle Paris Otomobil Fuarı için yeniden tasarlanan Peugeot Exalt konsept e-motoring magazine › ekim 2014 HOT NEWS Honda yeni kreasyonuyla şov yaptı Paris Otomobil Fuarı’nda yeni ürünleriyle Avrupa pazarına meydan okuyan Honda, genlerindeki sportif ruhunu 2015’te geri döneceği Formula 1 arenasıyla da destekleyecek. 2015 yılı için yapılan tasarım değişiklikleriyle daha da sportif bir görünüm kazanan CR-V modeli, Avrupa’da önemli bir pazara sahip olan dizel-otomatik kombinasyonuna kavuşuyor. Dokuz ileri otomatik şanzımanla donatılan 160 HP’lik 1.6 i-DTEC motor 350 Nm tork değerlerine sahip. Avrupa için yenilenen Honda Jazz, akıcı ve modern dış tasarımı, yeni Honda Magic Seats koltuk katlama sistemi, ortaya yerleştirilen yakıt deposu ve daha uzun aks mesafesiyle 2015 yazında satışa sunulacak. Tasarımdaki yeni unsurların ötesinde uzunluğu 15 mm artırılan Jazz’ın aks aralığı da 30 mm artırıldı. Ortaya e-motoring magazine › ekim 2014 yerleştirilen yakıt deposuyla Jazz’ın rakipsiz iç mekan genişliği daha da arttı. Honda Magic Seats koltuk katlama sistemi sayesinde Jazz, B segmentinin en kullanışlı ve ferah modeli olmayı sürdürecek. Tamamen yeni 1.3 lt’lik i-VTEC motor ise Jazz’ın yakıt ekonomisi ve performanstaki iddiasını daha da ileriye taşıyor. Bu motor için 6 ileri manuel şanzıman standart olarak sunulurken arzu edilirse yarı otomatik CVT şanzıman da seçilebiliyor. Honda’nın sportif karakterini daha da fazla ortaya çıkartmak üzere iç ve dış tasarımı yenilenen Civic HB, Avrupalı Honda severlerle 2015 ilkbaharında buluşacak. Dış tasarımda en büyük değişikliğin gerçekleştirildiği ön bölümde artık gündüz farı özelliğine sahip yeni bir far grubu görev yapacak. Arka tasarımdaysa yenilenen tampona koyu renkli arka spoyler ve LED stop grubu eşlik ediyor. İç mekandaysa artık metalik siyah olacak olan kontrol paneline yeni tip koltuk döşemelerinin yanı sıra yeni kapı panellerinde krom kaplı kapı açma kolları dikkat çekiyor. Araç içi teknolojilerinde de yeni özelliklere yer verilen Honda Civic HB, hem karasal hem internet radyosu, bluetooth bağlantısı, internette gezinme ara yüzü, uydu navigasyonu ve geri görüş kamerası gibi özelliklere sahip Honda Connect sistemiyle donatılabiliyor. Android 4.0.4 işletim sistemiyle yönetilen Honda Connect’in 7 inçlik ekranı, akıllı telefonlarda olduğu gibi dokunmanın yanı sıra kaydırma fonksiyonuyla kolay kullanım imkanı sağlıyor. Honda tarafından ilk kez 1999 yılında üretilip satışa sunulan ve küçük SUV kavramını yaratan HR-V, 2015 yılının yaz aylarında yeniden Avrupa’da yollarda olacak. Bir SUV’dan beklenen değişkenlik ve dayanıklılığı sağlayacak olan coupe benzeri tasarıma sahip HR-V, 1.5 litrelik i-VTEC benzinli ve 1.6 litrelik i-DTEC dizel motorlar satışa sunulacak. Ortaya yerleştirilen yakıt deposu ile hızlı büyüyen B segmenti SUV pazarında eşsiz iç mekan genişliğiyle öne çıkacak olan HR-V, Honda patentli Honda Magic Seats koltuk katlama sistemiyle değişken kullanım imkanı da sağlayacak. Önden çekişli HR-V’nin standart sunulan 6 ileri şanzımanı benzinli versiyonda opsiyonel olarak yarı otomatik CVT şanzımanla da kombine edilebilecek. e-motoring magazine › ekim 2014 HOT NEWS Hyundai geleceğe yatırım yapıyor Hyundai, sofistike tasarımı, ferah kabini ve gelişmiş özellikleriyle öne çıkan Yeni i20’yi 2014 Paris Otomobil Fuarı’nda tanıttı. Genişleyen iç mekan ölçüleriyle sınıfının en iyilerinden biri olan Yeni i20, cömert donanım listesi ve yine sınıfında sadece i20’de bulunan panoramik cam tavanıyla ilgi çekti. Yeni i20’yle birlikte, sıkıştırılmış doğal gazla çalışan yeni nesil i30 CNG, 48 voltluk i40 Hybrid, hidrojen yakıt hücreli ix35 Fuel Cell, Intrado Concept ve 300 beygir gücündeki i20 WRC de Hyundai standında ziyaretçilerin beğenisine sunuldu. Hyundai, Paris’te ayrıca yepyeni Turbo beslemeli motorlarını ve 7 ileri çift kavramalı (DCT) şanzımanını da gün yüzüne çıkardı. Satışa sunulduğundan bu yana Hyundai’nin Avrupa’daki kısma doğru geçildiğindeyse, yukarıya doğru uzayan yapısı gelişimine önemli ölçüde katkıda bulunan i20, yenilenen hali- ve aracın hacmine vurgu yapan yatay stop lambalarıyla dik- yle markanın imajını daha da yukarı taşıyacak. kat çekiyor. C sütunundaki siyah kaplamayla omuz çizgisini Hyundai’nin karakteristik tasarım felsefesi “Fluidic Sculp- pekiştiren Yeni i20, açılabilen cam tavanıyla da fark yaratıyor. ture 2.0 - Akıcı Tasarım”, Yeni i20’yle beraber bambaşka bir boyuta geçiş yapıyor. Hyundai için tasarım anlamında yeni Geniş ve ferah iç mekan bir çağın başlangıcını simgeleyen Yeni i20, estetik çizgileri, Geniş bir kabini olduğunu kapıları açılır açılmaz belli eden zarif hatları ve modern yapısıyla B segmentinin en şık temsil- Yeni i20, tamamen yeni bir platform üzerinde inşa edildi. 2570 cisi olma iddiasını ortaya koyuyor. Altıgen ızgarası, fonksiyo- mm olan dingil mesafesi, yolcuların daha fazla rahat etmesi nel LED farları, geniş hava girişli sportif tamponu sayesinde için eskisine göre 45 mm uzatıldı. Sınıfında lider bir iç hacme ön kısımda etkileyici bir görüntüye bürünen otomobil, arka sahip olan Yeni i20, 1892 mm diz mesafesi ve 326 litrelik e-motoring magazine › ekim 2014 bagaj hacmiyle sadece gençlere değil ailelere de göz kırpıyor. Eskisine göre daha sessiz bir kabine sahip olan Yeni i20, daha fazla konfor için en zorlu yol koşullarında test edildi. Güney Avrupa’daki Alp Dağları’nın zorlu virajlarında süspansiyon sistemi test edilirken aynı zamanda İskandinavya’da da soğuk kış testleri gerçekleştirildi. Hyundai’nin Avrupa pazarı için geliştirdiği Yeni i20, İzmit’teki Hyundai Assan Fabrikası’nda Türk işçisinin emeğiyle üretilecek. Türk otomotiv sektörüne ve ekonomisine katkıda bulunacak olan Yeni i20, Kasım ayında önce Türkiye’de, daha sonra da tüm Avrupa’da satışa sunulacak. Hyundai’den yeni motorlar ve şanzıman Hyundai, yeni nesil Kappa 1,0 litre T-GDI motorunu ilk kez Paris Otomobil Fuarı’nda görücüye çıkardı. Motor hacmindeki küçülmeyle birlikte, yüksek performans ve düşük yakıt tüketimi hedefleyen Hyundai, özellikle genç kullanıcıların ilgisini çekmeye hazırlanıyor. Üç silindirli, benzinli 1.0 lt turbo motor, Euro6 uyumlu ve 84g/km gibi düşük bir emisyon değerine sahip. 120 beygir gücündeki motorun torkuysa 172 Nm. Ayrıca atmosferik motora göre daha verimli ve performanslı. Hyundai’nin fuarda sergilediği bir diğer yenilik ise C segmentindeki iddialı modeli i30’un yeni CNG konsept versiyonu. Kappa 1.4 litre T-GDI motora sahip konsept, CNG modunda 117 beygir güç üretiyor. 206 Nm maksimum torka sahip motorun yakıt tüketimi de oldukça ekonomik. 7 ileri çift kavramalı (DCT) şanzımanı da i30 CNG ile birlikte tanıtan Hyundai, otomatik ve manuel kullanım olanağını en gelişmiş şekilde sunmuş oluyor. 7 ileri DCT şanzıman, hızlanma performansını artırırken aynı zamanda yakıt tüketimini de önemli ölçüde azaltıyor. Klasik tip, tork konvertörlü 6 ileri otomatik şanzımana göre daha düşük emisyon değeri de elde edilmiş oluyor. 30’dan fazla Avrupa ülkesinde “Made in Turkey” imzası taşıyacak Hyundai Assan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar, “Bugün burada yeni otomobilimizin dünya prömiyerini gerçekleştirdiğimiz için çok mutlu ve gururluyum. Çünkü ülkemizde üretilen bir otomobilin tüm Avrupa’ya sadece Türkiye’den ihraç edilmesi bizler için önemli bir şey. Hyundai i20, 7’den 70’e herkesin gönlünde taht kuracak özelliklere sahip son derece modern bir otomobil. Yılda 130.000 adet Yeni i20 üretip, 110.000 adet ihraç etmeyi hedefliyoruz. Amacımız hem ekonomiye, hem de sektöre katkıda bulunmak” dedi. Hyundai Assan Genel Müdürü Önder Göker ise Paris’te dünya prömiyeri gerçekleştirilen Yeni i20 hakkında, “İzmit’te üretilen gururumuz i20, tamamen gerçek bir Avrupalı. A’dan Z’ye bir çok noktasında yenilik söz konusu ve kalitesi artırılırken genişliğiyle de herkesin beğenisini kazanacak. Gelişmiş teknolojisi, üst düzey donanımları ve konfor öğeleriyle segmentine yön verecek. Başta Türkiye olmak üzere tüm Avrupa’da Hyundai’nin marka imajını artırmak için katkıda bulunacak. Yeni i20 ile gurur duyuyoruz çünkü “Made in Turkey” imzasıyla 30’dan fazla Avrupa ülkesinde ülkemizi temsil edecek” dedi. e-motoring magazine › ekim 2014 Toyota’nın alternatif arayışları Japon üretici Toyota’nın geleceğin motor teknolojileri ile ilgili yol haritası, gerçek üretim modellerinin ilk kez birarada sergilenmesi ile Paris’te hayata geçti. Toyota standını ziyaret edenler, hibrid motor teknolojisi ile donatılan C-HR konsepti, dünyanın ilk hidrojen yakıt hücreli seri üretim otomobili Toyota Fuel Cell Sedan, kısa mesafeler için elektrikli otomobili kişisel mobilite aracı Toyota i-ROAD ve Yeni Yaris modellerine yoğun ilgi gösterdiler. Paris Motor Show’da dünya prömiyeri gerçekleştirilen Toyota C-HR konsept, Toyota’nın yenilikçi bakış açısının bir yansıması olarak dikkat çekti. C-HR konsept, şehir içi kolay kullanım ile dinamik sürüş keyfini bir araya getiriyor. Toyota fuarda geleneksel içten yanmalı motor performansına eşdeğer hidrojen yakıt hücreli hibrid otomobili 4 kapılı Fuel Cell Sedan’ın seri üretim modelini de e-motoring magazine › ekim 2014 tanıttı. Benzinli araçların menziline yakın kilometrelere ulaşan Fuel Cell Sedan’ın yakıtı sadece 3 dakikada doldurulabiliyor ve kullanımda su buharından başka hiçbir madde salımı gerçekleşmiyor. İki yıl önce görücüye çıkan 2 kişilik Toyota i-ROAD’un seri üretim modelinin Avrupa Prömiyeri Paris Motor Show’da yapıldı. iROAD, şehir içi ulaşıma yepyeni bir bakış açısı getirerek eşsiz bir esnekliği barındırıyor. Scooter ve motorsikletlerin sağladığı manevra kabiliyetini, daha konforlu, hava geçirmez tasarımı, dengeli ve güvenli yapısıyla avantaja çeviren i-ROAD otomobil konforunu sunuyor. Lityum-iyon aküden sağlanan güç ile desteklenen bir çift 1.9 kW’lık elektrikli motora sahip i-ROAD, 50 km’ye yakın menzili, sıfır emisyon ve kompakt boyutları ile şehirlerde kişisel sürdürülebilir ulaşım sağlıyor. Dört kapılı TT! Audi, Paris Motor Show’da TT modelinin dört koltuklu, beş kapılı ve hız konusunda iddialı versiyonu olan Audi TT Sportback konseptini tanıtıyor. Klasik TT tasarım öğelerine sahip dış görünüm, yeni ve uzun bir yapıya dönüştürülmüş. Modelin 2.0 TFSI motoru, sunduğu 400 HP maksimum güç ile yüksek performans ve gücü vadediyor. Son 20 yılda, Audi A5 Sportback ve Audi A7 Sportback ile otomotiv tasarımında iz bırakan Audi, Paris Motor Show’da efsane modellerinden biri olan TT’nin de Sportback konseptini sunuyor. Beş kapılı Audi TT Sportback konsepti 4,47 metre uzunluğu, 1,89 metre genişliği ve 1,38 metre yüksekliği ve 2,63 metre aks mesafesi ile yeni üretilen TT’ye göre 29 santimetre daha uzun, 6 santimetre daha geniş ve aks mesafesi 12 santimetre daha geniş. Yüksekliği ise yeni TT’ye göre 3 santimetre daha az. Audi TT Sportback konsepti, 400 HP gücü, 7 vitesli S tronic şanzımanı ve quatro dört çeker sistemiyle bir Audi olduğunu her şekilde belli ederken, 3,9 saniyelik sıfırdan 100 km/s hıza çıkış süresiyle de oldukça etkileyici. Sofistike süspansiyon ve ağırlık merkezinin alçakta olması, dinamik yol tutuş özelliği sağlarken gövdede birçok hafif alüminyum parça kullanılmış. LED uzun farları tamamlayan ve her iki farda bulunan lazer ışıkları, Audi’nin geliştirdiği ve karanlıkta giderken güvenliği önemli ölçüde artıran bir inovasyon. Audi sanal kokpiti show otomobilin zarif tasarımlı iç mekanının tümüne hakim. Efsaneler İstanbul’a geliyor Dünyanın en heyecanlı motorsporları organizasyonlarından biri olan, FIA Dünya Rallikross Şampiyonası’nın 11. ayağı, 11–12 Ekim 2014 tarihleri arasında Türkiye’de ilk defa Intercity İstanbul Park’ta takipçileri ile buluşacak. Şampiyona kapsamında yıldız pilotlar Ken Block, Petter Solberg ve Jacques Villeneuve, yarışseverlerin karşısına çıkacak. FIA Dünya Rallikross Şampiyonası, 1.9 saniyede 100 km’ye çıkabilen süper otomobiller ile yarışılan ve genellikle asfalt ve toprak olmak üzere karma yüzeylerden oluşan bir pist yarışı. Supercar ve RX Lites olmak üzere iki kategori içeren ve eleme usulü ile koşulan şampiyona 12 ayaktan oluşmakta. Portekiz’den start alan FIA Dünya Rallikross Şampiyonası, İngiltere, Norveç, Finlandiya, İsveç, Belçika, Kanada, Fransa, Almanya ve İtalya’dan sonra 11-12 Ekim tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret edecek. Online açık artırmada İkinciyeni dönemi ikinciyeni markası ile ikinci el otomobil satışında, online açık artırma heyecanı başlıyor. Türk otomotiv sektörünün en eski ve saygın kuruluşlarından biri olan Çelik Motor, faaliyet alanını daha da genişleterek yepyeni bir iş koluna girdi. Çelik Motor, ikinci el araçların internet üzerinden, açık artırma yoluyla, daha hızlı ve güvenli bir şekilde satılmasını sağlayan bir platform oluşturdu. www.ikinciyeni.com adresi üzerinden gerçekleştirilecek olan online açık artırma sistemi sunduğu farklı özelliklerle Türkiye’de ikinci el araç satışında yepyeni bir dönem başlatıyor. e-motoring magazine › ekim 2014 HOT NEWS Paris’te Mercedes şovu Mercedes-Benz, “Paris Motor Show” öncesinde düzenlediği özel bir organizasyonla yepyeni modellerini dünya basınına tanıttı. Tarihi bir havuz olan Piscine Molitor’da gerçekleştirilen özel etkinlikte fuarda sergilenen tüm yeni modeller basının karşısına çıktı. Fuarın ilk gününde ise MercedesBenz standında tamamen yenilenen B-Serisi, Mercedes-AMG tarafından geliştirilen, 4,0 litre-V8biturbo motoru ve Mercedes-Benz Intelligent Drive teknolojisi sayesinde yolda ve yarış pistinde en üst düzeyde sürüş keyfi sunacak yepyeni MercedesAMG GT, C 63 AMG, S-Serisi’nin en güçlü modeli olan S 65 AMG Coupé Mercedes-Benz’in ilk dışarıdan şarj edilebilen hibrit modeli S500 PLUGIN HYBRID ve yeni smart fortwo ve forfour modelleri Daimler AG Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Dieter Zetsche tarafından tanıtıldı. Espace yeniden doğuyor Renault, Paris Otomobil Fuarı’nda iki dünya prömiyeri gerçekleştirdi: Yeni Espace ve EOLAB konsepti. Yeni Espace evrim geçirerek son derece zarif bir crossover’a dönüştü. EOLAB duygu dolu tasarımı, sahip olduğu teknolojiler ve sunduğu verimlilik ile hayalleri yakalayan bir konsept otomobil… Renault Espace modelini yeniden yarattı. Büyük bir sedan yokluğunda arkanın amiral gemisi niteliğindeki modeli Espace son derece kapsamlı bir dönüşüm geçirdi. Havacılık dünyasından esinlenerek tasarlanan Yeni Renault Espace büyük bir crossover’ın e-motoring magazine › ekim 2014 coşkulu hatlarını zarif ve bir o kadar da sağlam bir görünüm ile birleştiriyor. Espace, bir aile otomobilinin çevik kullanım ve modülerlik özelliklerine üst düzey stil ve sürüş zevki katıyor. Otomobilin hem beş hem de yedi koltuklu versiyonunda ustaca düşünülmüş iç mekan modülerliği sunuluyor. Renault aynı zamanda kendine özgü “Initiale Paris” versiyonunu da Renault Espace ve Clio ile sunuyor. “Initiale Paris” versiyonu Renault modellerinin lüks versiyonlarında sunulacak. Initiale Paris versiyonunun dört kilit özelliği; sıra dışı görüntü, eşsiz detaylar, alışılmışın dışında lüksü ve kişiselleştirilmiş müşteri hizmeti. Espace seçkin dış tasarım özellikleri, iç mekâna ve seyahat konforuna verilen özel önem, en gelişmiş ekipmanlar ve teknolojiler ile öne çıkıyor. Renault Paris Fuarı’nda ayrıca Twingo modelini de sergiliyor. Ve 500X kendini gösterdi Fiat 500 Ailesi’nin son üyesi 500X, Paris Otomobil Fuarı’nda ilk kez otomotiv tutkunlarıyla buluştu. Ailenin kompakt SUV özelliklerini taşıyan yeni üyesi 500X, hem şehirli hem de doğaya meraklı otomobil tutkunlarının zevk ve ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlandı. Fiat’ın İtalya Melfi’deki fabrikasında üretilen 500X, ABD dâhil dünya çapında 100 ülkede satışa sunulacak. Fiat’ın tasarım merkezi Centro Stile tarafından tasarlanan yeni 500X; ilk etapta 2.0 MultiJet II 140 HP ve 1.6 MultiJet II 120 HP dizel ve 1.4 MultiAir 140 HP benzinli motorlar ile pazarda yerini alacak olan Fiat 500X, daha sonra 1.3 MultiJet 95 HP dizel ve 1.6 E-TorQ 110 HP ve 1.4 MultiAir 170 HP benzinli motorların da alternatifler arasına katılmasıyla sınıfının en zengin motor gamına sahip modeli olacak. Fiat 500X, ZF tarafından geliştirilen 9 ileri tam otomatik vites seçeneğini sunan ilk Fiat modeli olacak. Kendi segmentinde bir ilk olacak bu şanzımana ek olarak, 6 kademeli çift kavramalı otomatik vites “DCT” seçeneği de Fiat 500X’in sunduğu alternatifleri arasında yer alacak. Nissan standında Nismo fırtınası Japon üretici Nissan fuarda performans modeli Nismo’ya verdiği ağırıkla dikkat çekti. Neredeyse sergilenen her modelin Nismo’su da oradaydı! Nissan standındaki en dikkat çekici modeli yeni kompakt hatchback modeli Pulsar ve onun performans modeli Pulsar Nismo Concept idi. Turbo beslemeli 1.6 litrelik motora sahip Pulsar Nismo, yaklaşık 270 HP güce sahip. VW Golf GTI, Renault Megane RS ve Honda Civic TypeR’a rakip olacak otomobil, agresif tasarımlı gövde parçaları, karbon fiber elemanlar, 19 inçlik jantlar ve çift egzoz çıkışıyla kendisini belli ediyor. Nissan standında ayrıca geçen yıl Tokyo Otomobil Fuarı’nda tanıtılan IDx Freeflow konsepti de Nismo versiyonu konseptiyle ilgi topladı. Japon üretici ayrıca Juke ve GT-R’ın Nismo modellerini de otomobil severlerle buluşturdu. e-motoring magazine › ekim 2014 HOT NEWS Mehmet Akın Hyundai’de Hyundai Assan Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı, sektörün en tecrübeli isimlerinden biri Mehmet Akın oldu. Mehmet Akın, 18 yıldan fazla Türk Otomotiv Sektörü’nün önemli kademelerinde yöneticilik yaptı. Otomotiv sektöründeki kariyerine 1996 yılında Pazarlama Uzmanı olarak başlayan Mehmet Akın, 2004 yılında Nissan Pazarlama Müdürü olarak terfi etti. 2007-2013 yılları arasında Pazarlama ve Müşteri İlişkileri Yönetimi Müdürü olarak çalışan Mehmet Akın, 2013 yılında da Pazarlama&Bayi Geliştirme ve İş Birimi Koordinatörü olarak terfi etmişti. Nissan’da Yeni Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Akın’ın Hyundai’ye transferinin ardından Nissan’da görev değişimi yaşandı. Marka bünyesinde 2005 yılından itibaren önemli başarılara imza atan İbrahim Anaç, Nissan’ın Satış, Servis, Yedek Parça ve Aksesuar, Pazarlama ve Lojistik Merkezi’nden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı oldu. Nissan Türkiye’de 2005 yılında Pazarlama Müdürü olarak göreve başlayan ve 2007 yılında Satış Müdürlüğü görevini üstlenen İbrahim Anaç, 2013 yılından itibaren sürdürdüğü İş Birimi Koordinatörlüğü’nün ardından 1 Ekim 2014 itibari ile Nissan’ın yeni Satış, Servis, Yedek Parça ve Aksesuar, Pazarlama ve Lojistik Merkezi’nden Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı’na getirildi. Ford Otosan yönetiminde şok değişiklik 2010 yılından bu yana Ford Otosan’da Pazarlama, Satış ve Satış Sonrası Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapmakta olan Aykut Özüner Koç topluluğu çatısı altındaki bir başka şirket olan Zer Merkezi Hizmetler’e Genel Müdür olarak atandı. Zer Merkezi Hizmetler, Koç Topluluğu şirketleri adına merkezi satın alma faaliyetlerini gerçekleştiren uzmanlık merkezi olarak hizmet sunuyor. Medya, Hizmetler, Endirekt ve Direkt Malzeme, Lojistik gibi tedarik zincirinin birçok alanında uzman faaliyetlerini sürdürmekte olan Zer 2003 yılında kuruldu. Zer’in faaliyetlerindeki amaç, Koç Topluluğu şirketlerinin rekabet gücünü arttırmak ve şirketlerin esas işlerine odaklanmaları için stratejik bir platform oluşturmak. e-motoring magazine › ekim 2014 SEAT’a kadın eli değince Pazarlama Müdürü Tilbe Düğencioğlu Polat (sağda) ve Satış Müdürü Didem Altuğlu Öztaş. Erkek egemen olarak bilinen otomotiv sektöründe, satış ve pazarlama yöneticileri kadın olan SEAT Türkiye, üst üste elde ettiği başarılar ile geçen yıl 70 ülke arasında satış oranını en çok artıran ülke oldu. Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada otomotiv, erkeklerin daha çok rağbet gösterdiği, daha çok söz sahibi olduğu erkek egemen bir sektör olarak görüldü, görülmeye de devam ediyor. Ancak son yıllarda bu algı kırılmaya başlansa da, kat edeceğimiz daha çok yol var. Doğuş OtomotivSEAT, ülkemiz için bir istisna. Hem satış hem de pazarlaması, kadınlara emanet. Bu yönüyle Türkiye’deki otomotiv markaları arasında ayrışıyor. Pazarlama Müdürü Tilbe Düğencioğlu Polat ve Satış Müdürü Didem Altuğlu Öztaş, markanın dünyada üst seviyelerde de konumlanmasını sağlıyor. Satışların yüzde 51’i Leon SEAT’ın, geçen yıl başladığı ve bu yıl da sürdürdüğü başarının altında kullanıcıların ihtiyaçlarını karşılayan yeni modellerin olduğunu söyleyen Tilbe Düğencioğlu Polat, “Geçen sene pazara sunduğumuz Leon, sportif tasarımı ve geniş motor yelpazesi ile satışlarımızın artmasındaki en önemli model olarak ön plana çıkıyor. Geçen sene Ocak – Ağustos arasında segmentinde sekizinci olan Leon, bu sene aynı dönemde kendi segmentinde en çok tercih edilen üçüncü otomobil oldu.” Polat, “Bu yıl Ağustos ve Eylül ayında satışa sunduğumuz Leon ST ve Leon Cupra ile tüm aileyi Türkiye’deki kullanıcılar ile buluşturuyoruz. Satışlarımızın yüzde 51’i de Leon modellerinden oluşuyor.” dedi. Daralan pazara rağmen, satışlarını artırdı SEAT, iki kadın yöneticiyle 2013 yılında, 11 bin 65 adetlik satış ile Türkiye’de en başarılı yılını yaşadı. Bu yıl da daralan pazara rağmen ilk 8 ayda 6 bin 580 adetlik bir satış gerçekleştirerek satış oranlarını geçen yıla göre yüzde 1 artırmayı başardı. Didem Altuğlu Öztaş, “Geçen yıl, satışlarımızı bir önceki yıla göre yüzde 90 oranında artırdık, böylece Türkiye’de en çok büyüyen mass marka olduk (1.000 adet üzerinde satan markalar içinde). Bu büyüme oranıyla, 70 ülke içinde en çok büyüyen SEAT ülkesi de Türkiye oldu. En çok SEAT satan 8’inci ülke olarak SEAT S.A’nın da odağına girdik, ülke olarak ağırlığımız arttı” diyor. Pazarın yüzde 87’sinine ulaşan SEAT markası SEAT markasının yapılanmasını tamamladığını belirten Didem Altuğlu Öztaş, “Son iki yılda 3 yeni yetkili satıcının da katılmasıyla, 17 şehirde 25 yetkili satıcımız oldu. Yetkili Satıcı ve Servis teşkilatının yapılanmasının tamamlanması ve filo satışlarımızın da artmasının başarımıza katkısı büyük oldu” diye konuştu. 2014 ilk 8 ayda geçen yıl yüzde 1.6 olan pazar payını yüzde 2’ye yükselten SEAT’ın yıl sonu hedefi, daralan pazarda geçen seneki adedin üzerine çıkmak, istikrarlı büyümesine devam etmek ve pazar payını artırmak olarak açıklandı. e-motoring magazine › ekim 2014 Fiat Doblò dünya sahnesinde Tofaş’ın Bursa’daki fabrikasında üretilen Yeni Fiat Doblò’nun dünya prömiyeri, 65. IAA Hannover Ticari Araçlar ve Yan Sanayi Fuarı’nda gerçekleştirildi. İşlevselliği, taşıma kapasitesi, düşük yakıt tüketimi ve işletme maliyetleri bakımından sınıfında liderliğini daha da güçlendirecek olan Yeni Fiat Doblò, 2015 yılı ilk çeyreğinde Türkiye pazarındaki yerini alacak. Yeni Fiat Doblò, konforu, küçük bir VAN’a eşdeğer boyutları ve bir üst segmentteki VAN modellerin taşıma kapasitesinin yanında, B segmentinin yakıt tüketimi ve emisyon değerlerini bir araya getiriyor. Yeni Doblò bunun yanı sıra, sadece yük taşıyan küçük bir VAN olarak değil farklı işlere ve farklı donanımlara uyarlanabilen orijinal bir hafif ticari araç olarak, çok yönlülüğünü ve işlevselliğini kanıtlıyor. 2015 yılı ilk çeyreğinde Avrupa ve Türkiye’de satışa sunulacak olan yeni Doblò, segmentinin en geniş model seçeneklerini sunuyor. Cargo, Combi, Trucks e-motoring magazine › ekim 2014 ve Flatbeds olmak üzere dört farklı gövde seçeneğiyle birlikte, iki ayrı yükseklik ve uzunluk versiyonu bulunan Doblò bu sayede, sayısız farklı kullanım ihtiyacına cevap veriyor. Tamamen Yenilenen iç mekân ve dış görünüm Bir önceki nesle göre daha modern bir görünüm kazanan Yeni Fiat Doblò’nun tamponları, inceltilmiş ve eğimli tavanla uyumlu, öncekilerden farklı kaputu ilk bakışta dikkat çekiyor. Yeni Doblò’nun kabin içindeki değişiklikleri de ayrıca öne çıkıyor. Yenilenen gösterge panelinin yanında gösterge paneli grafikleri, kaplamaları, direksiyon simidi ve kapı panelleri ile de Yeni Doblò farkını ortaya koyuyor. Doblò’nun yolcu bölümünde dikkat çeken diğer özellikler arasında, elektrikli kapı camları, Bluetooth radyo ve USB girişi bulunan eğlence sistemi, 5 inç renkli dokunmatik ekranla entegre navigasyon sistemi ile dijital radyo TurboJet çift yakıtlı (benzin/metan) motoru sayesinde yüksek performans sağlıyor. 1.3 litre ve 1.6 litre turbo benzinli motorlar için tork seviyesi arttırılan Yeni Doblò, düşük devirde daha yüksek tork (1.3 MJet motorda bu oran yaklaşık %40 arttırılmıştır) sunuyor ve sonucunda da daha fazla esneklik ve daha hızlı motor performansı sağlıyor. 90 beygir gücündeki 1.3 MultiJet II ve 105 playback’i (DAB) bulunan Uconnect sistemi yer alıyor. Yeni Doblò’nun işlevselliği, düzgün formu, ergonomik kapı kolları ve aracın içine hem kolay hem de uygun erişim imkânı sunan 180° açılır arka kapılarla da ortaya çıkıyor. Yeni Fiat Doblò, performans seviyesi bakımından yükü ne kadar olursa olsun, tüm sürüş koşullarında üstün konfor ve yol tutuşu sunan bağımsız Bi-link arka süspansiyonlara sahip bulunuyor. Bunun yanı sıra, Fiat Professional’ın takdir edilen özel “tek görev-tek motor” stratejisiyle uyumlu olarak, 1.4 beygir gücündeki 1.6 MultiJet II motorlar, “EcoJet” versiyonunda da mevcut ve Start&Stop sistemi kullanımı, düşük yuvarlanma dirençli lastikleri, düşük viskoziteli yağı, “akıllı” alternatörü, çeşitli yağ değişim pompaları ve aerodinamik paketi sayesinde yakıt tüketimi ve emisyon düzeyi bakımından da önemli bir azalma sunuyor. Yeni Fiat Doblò’da Traction+ sistemi de bulunuyor. Bu sistem ağırlık yüklemeden ve işletme maliyetlerini (4×4 sistemlerde olduğu gibi) arttırmadan daha zayıf yol tutuşlu yüzeylerde (karlı veya çamurlu gibi) bile daha fazla çekiş sağlıyor. Kabindeki sesi ortalama 3dB azaltabilen yolcu bölümündeki ses yalıtım çözümleri sayesinde akustik performans seviyesi bakımından da geliştirilen Yeni Doblòlar’da 6 adet turbo dizel ve 3 adet benzinli motor seçeneği bulunuyor. Bu motorlar dizel versiyonlarda; 1.3 MultiJet II 75HP ve 90 HP 200 Nm 1.6 MultiJet II 100 HP ve 105 HP 290 Nm, otomatik şanzımana sahip 1.6 MultiJet II 90 HP 200 Nm ve MultiJet II 135 HP 320 Nm; benzinli motor seçeneklerinde ise 1.4 lt 95 HP 127 Nm, 1.4 TurboJet 120 HP 206 Nm ve 1.4 TurboJET 120 HP 206 Nm çift yakıtlı (benzin/metan) olarak sıralanıyor. Fiat Doblò’nun üstün yol tutuşu, teknoloji harikası elektronik denge kontrol sistemlerinin standart olarak kullanımıyla garantileniyor. Bu sistemler arasında; elektronik fren gücü dağılımı EBD ile ABS, ASR (Kayma Önleyici Düzenleme) ile tamamlanan ESC, HBA (Hidrolik Fren Desteği) ve sürücüye yokuşta kalkış sırasında yardımcı olan Hillholder sistemleri bulunuyor. Sürücü ve yolcunun, baş ile göğsünü koruma amaçlı tasarlanan ön ve yan hava yastıklarıyla, lastik basıncı görüntüleme sistemi de güvenlik donanımlarını tamamlıyor. e-motoring magazine › ekim 2014 LANSMAN Citroën C1 ve C4 Cactus e-motoring magazine › ekim 2014 E L B U D ATAK “Double Chevron” Citroën, ülkemizdeki model gamını iki yeni modelle genişletiyor. Tamamen baştan yaratılan C1 ve C4′ten geliştirilen yenilikçi Cactus modelleri satışa sunuldu. e-motoring magazine › ekim 2014 LANSMAN Citroën C1 ve C4 Cactus e-motoring magazine › ekim 2014 F ransız üreticinin küçük sınıfta 2005’te piyasaya çıktığından bu yana dünya genelinde 780 bin’lik satış adedine ulaşan C1, yeni neslinde de kompakt, ekonomik ve çevre dostu bir şehir aracı kavramını yenilikçi teknolojiler ve kullanım konforu ile birleştirerek sunuyor. Ülkemizde 5 kapılı gövde tipi ile satışa sunulacak olan Yeni C1’in tavanı katlanarak açılabilen Airscape isimli bir modeli de bulunuyor. Citroën Türkiye, C1′i 1.0 litre hacimli üç silindirli ve 68HP’lik VTi motoru yöneten manuel ve ETG6 (otomatikleştirilmiş) şanzıman seçenekleri ile satışa sunulacak. Citroën C1′in düz vitesli versiyonunda başlangıç fiyatı 39.900 TL. Aracın otomatikleştirilmiş şanzımanlı versiyonun fiyatı ise 44.900 TL’den başlıyor. C1, farklı tavan ve gövde rengi seçenekleri ile kişiselleştirmeye de imkan sağlıyor. Otomobil 8 farklı renk seçeneğiyle sunuluyor. Standart donanımda yer alan “Mirror Screen” teknolojisi ile otomobil içi mobil iletişimde sınıfında yeni bir standart yaratan Yeni C1, akıllı cep telefonlarının sahip olduğu uygulamaların ön konsolda bulunan 7’’lik dokunmatik tablet ekran üzerinden de kullanılabilmesini sağlayarak iletişimi sürekli kılıyor. Bulunduğu sınıfta görülmemiş Mirror Screen teknolojisi ve geri görüş kamerası, standart olarak sunulan yokuş kalkış desteği gibi teknolojik özellikleri benzersiz tasarım detayları ve farklı renk seçenekleri ile birleştiren Yeni Citroën C1, şehir için birebir bir otomobil olarak sunuluyor. Otomobilin rahat iç mekanı, şehir içinde rahat ve kıvrak sürüşlere imkan tanıyor. Kabin içi mesafeler, segmentin sınırları içinde Yeni C1 sahip olduğu 7 inçlik dokunmatik tablet ekranı ile birçok özelliği bir arada barındırıyor. Araç içi kullanımda sürücünün temel ihtiyacı olan radyo, telefon, araç içi fonksiyonların yönetilmesi gibi özellikleri bir arada sunabilen dokunmatik ekran, bir özelliği ile de benzerlerinden ayrılıyor. Akıllı telefon uygulamalarını kopyalamayı ve çalıştırmayı sağlayan navigasyon, rehber, mesaj ,müzik ve sosyal ağlara (Facebook, Twitter) ulaşım gibi uygulamaların yer aldığı “Mirror Screen” teknolojisi ile e-motoring magazine › ekim 2014 LANSMAN Citroën C1 ve C4 Cactus kişisel cep telefonunuzda kullandığınız uygulamalar C1’in 7’’lik ekranında da görülerek kullanılabiliyor. Bu benzersiz teknoloji sayesinde kesintisiz mobil iletişim Citroën C1 ile Citroën’de yeni bir döneme başlanmış oluyor. Mirror Screen teknolojisinden faydalanmak için akıllı telefonun uyumluluğunu kontrol etmek, veri değişimi uygulamasını yüklemek ve aracın USB portunda uygun bir kablo ile bağlantı kurmak yeterli oluyor. Mirror Screen, yokuş kalkış desteği ve geri görüş kamerası gibi yeni ve kullanışlı teknolojiler ile donatılan Yeni C1, minik şehir otomobilleri arasında standartları yeniden belirliyor. Minik Citroën, ABS, EBD (Elektronik Fren Güç Dağılımı), ESP, Hill Holder, sürücü ve yolcu hava yastığı, Isofix çocuk koltuğu bağlantıları, yükseklik ayarlı elektrik destekli direksiyon, deri kaplı direksiyon simidi, USB&Bluetooth, klima, Mirror Screen özellikli dokunmatik tablet ekran, Mirror Screen gibi özellikler standart sunuluyor. e-motoring magazine › ekim 2014 Farklı beklentilere cevapla farklılaşma Son dönemde özlenen sıradışı tasarımlarına geri dönme sinyalleri veren Citroën, tamamen baştan tasarlanmış olmasa bile Cactus ile bunun önemli adımlarından birini atıyor. Citroën Türkiye’nin Bodrum’da lanse ettiği C4 Cactus, rekabetin en yoğun olduğu C ve B Crossover segmentlerinin tam ortasında konumlanan, fonksiyonelliği ve çekiciliği birleştiren yeni bir anlayış ile ayrı bir yerde duruyor. Daha fazla tasarım ve daha fazla konforu kullanışlı teknolojiler ile bir araya getirerek akılcı bütçelerde otomobil severlere sunmayı hedefleyen Citroën C4 Cactus, 54.900 TL’lik rekabetçi fiyatı ile Türkiye yollarında. 1.6 e-HDi 92 HP ETG6’nın başlangıç fiyatı ise 66.300 TL seviyelerinde. Citroën C4 Cactus ülkemizde ilk aşamada 1.2 litre PureTech 82 HP benzinli ve 1.6 e-HDi 92 HP turbo dizel motor seçenekleri ile satılacak. 1.2 litre PureTech 82 HP benzinli motorda manuel ve ETG (otomatikleştirilmiş manuel) şanzıman seçenekleri bulunurken 1.6 e-HDi 92 HP turbo dizel motor sadece ETG6 şanzıman ile satılacak. Citroën C4 Cactus, LIVE, FEEL ve SHINE olmak üzere iki donanım seçeneği ile piyasaya sunuluyor. Farklılaşan müşteri beklentilerine cevap vermek üzere tasarlandığı ifade edilen Cactus, C4′ten geliştirilmiş olsa da geleneksel hatchback formatından biraz daha farklı bir görüntüye sahip. Araç; 2.60m’lik dingil mesafesi, 4.16m’lik uzunluğu ve 1.73m genişliği ile rahat bir iç mekan sunuyor. Kompakt hatchback ölçülerine sahip C4 Cactus’ün yüksekliği ise 1.48m. Düşük kullanım maliyetli ve kon- forlu bir hatchback olması için hazırlanan C4 Cactus’te Citroën’in yeni yaklaşımının temeli verimliliği artırmak için ‘gereğinden fazla olanları kullanmamak’ ilkesine dayanıyor. C4 Cactus’ün yan tarafındaki ilginç kabartılar “hava tamponu” olarak tercüme edebileceğimiz Airbump adı verilen, otomobilin yan taraflarına gelebilmesi muhtemel küçük darbelerin zarar vermesini engellemeye yönelik bir uygulama. Siyah, gri, kum rengi ve kahverengi olmak üzere 4 seçeneğe sahip bu kısım TPU (thermoplastic polyurethane-termoplastik poliüretan) malzemeden üretiliyor. Arka cam sorunsalı alışkanlık haline geldi Kompakt ve hafif bir platformda üretilen ve yeni nesil motorların kullanılmasıyla C4 Cactus’ün ağırlığı C4’e göre 200 kg daha azaltılmış durumda. Araç hafifletilirken arka camlardan feragat edilmesini garipsedik ama yerine etkili havalandırma için kelebek açılır arka camlar sunulmuş. DS4’te de hiç açılamayan arka camlar, coupe görünümü uğrunda feda edilmişti. Otomobilde fazla kullanılmadığı saptanan asimetrik katlanan arka koltuk sırtlıklarının yerine tek parça katlanan sırtlık tercih edilmiş. İzolasyonlu cam tavan da otomobili hafifleten unsurlardan. Cactus’ün bundan sonra tüm markalarda yaygınlaşmasını umabileceğimiz Magic Wash adı verilen sileceklere entegre su fıskiyeleri, cam temizleme sırasında daha efektif oluyor ve görüş açısı engellenmiyor. Bu tekniği daha önce Alfa Romeo ve Mercedes-Benz de bazı modellerinde uygulamıştı. C4 Cactus’te en dikkat çekici unsurlardan biri de ETG robotize şanzımanın Easy Push adı verilen butonlarla kullanımı. Bazı Aston Martin modelleri ve en son Renault Twizy’deki gibi sadece ileri, geri ve boş düğmelerine basılarak yönetilebilen sistem, otomobil kullanımını son derece basitleştiriyor. Tabii manuel değişimler yapmak isteyenler için direksiyondan vites değiştirme seçeneği de unutulmamış. Aracın ferah kabininde koltuklarda “divan” konforu gözleniyor. El işi, şık valizlerden esinlenerek tasarlanmış Top Box olarak adlandırılan sıradışı torpido gözü, yine şık valizlerden esinlenilerek tasarlanan kapı kollarıyla uyumlu bir bütünlük sergiliyor. Kokpitte kumanda düğmeleri, yerini 7 inçlik dokunmatik tablet ekrana bırakarak klimadan telefona tüm araç fonksiyonlarının bir arada kontrol edilmesine olanak veriyor. Bu yenilikçi tasarımlar, Citroën’in o sıradışı “özüne” dönmekte olduğunu gösteriyor. e-motoring magazine › ekim 2014 LANSMAN Peugeot 508 ve 308 Yenilenen yüz yeni teknoloj Aslan cephesinde makyajı tazelenen 508 ve ilk kez 308 ile sunulan 3 silindirli benzinli motor ve yeni otomatik şanzıman teknolojileri dikkat çekiyor. e-motoring magazine › ekim 2014 zler, iler e-motoring magazine › ekim 2014 LANSMAN Peugeot 508 ve 308 508’İN YENİLENEN YÜZÜ, PEUGEOT’NUN YENİ MODELLERİNDE İZLEYECEĞİ ROTA HAKKINDA DA FİKİR VERİCİ. KABİNDE YAPILAN İYİLEŞTİRMELER İSE KALİTE VE KONFORU YÜKSELTMİŞ. e-motoring magazine › ekim 2014 Peugeot , Türkiye pazarına Ekim ayı itibariyle 2 yeni model ve teknolojisini sunuyor. Yakıt tüketimi ve performans açısından pazar liderliğine oynayan bu yeni modeller ile Peugeot, tarihinin en genç ürün gamına sahip oluyor. Makyajlanan Peugeot 508 ve ilk kez 308 ile sunulan 3 silindirli benzinli motor ve otomatik vites teknolojileri çok ilgi çekeceğe benziyor. Mardin’de yapılan lansmanda aslan cephesindeki bu yenilikleri yakından inceledik. 115 HP’lik Peugeot 508 Access 1.6 HDi’de 86.500 TL’den başlayan fiyatlar, 163 HP’lik 508 Allure 2.0 HDi’de 144.500 TL’ye kadar yükselebiliyor. Peugeot 308’deyse 130 HP’lik 1.2 PureTech’i manuel vitesle 61.600, otomatik vitesle 67.100 TL’den satacak. Allure donanımında fiyat 72.100 TL’ye kadar çıkıyor. Makyaj operasyonundan adeta yeniden doğarak çıkan 508, burun tasarımında güçlü karakterini ortaya koyuyor. Peugeot 508’de yeni tip radyatör ızgarası ile dokunmatik ekran, geri görüş kamerası ve kör nokta uyarı sistemi gibi yenilikler yer alıyor. Aynı zamanda tutumlu ve yüksek performanslı 1.6 e-HDi 115 HP ETG6 Stop&Start’ın yanısıra Euro 6 normlarında yeni benzinli 1.6 THP 165 HP Otomatik Stop&Start motor seçeneği tüketicilerin beğenisine sunuluyor. Avrupa’da “2014 Yılının Otomobili” seçilen Peugeot 308 ise Ekim ayı itibariyle Türkiye pazarına sunulacak olan EAT6 (6 kademeli Efficient Automatic Transmission) vites seçenekli 130 beygir gücündeki yeni turbo benzinli PureTech motoru ile ürün gamını genişletiyor. Peugeot Türkiye bu iki önemli modeli Mardin’de yaptığı lansmanla otomobil medyasına tanıttı. Lansmanda kapsamlı bir makyaj operasyonunda geçen 508’i ve yeni motor ve otomatik vites opsiyonuyla 308’i deneme şansı bulduk. e-motoring magazine › ekim 2014 LANSMAN Peugeot 508 ve 308 Fransa’da ve Çin’de üretilen ve ilk tanıtımından bu yana 370.000 adedin üzerinde satılan 508, yeni dönemde yollarda daha güçlü bir görüntüyle süzülecek. Burun yapısında far, ızgara, tampon ve kaput yeniden tasarlanmış. Daha aşağıda ve ortasında Peugeot aslanı taşıyan radyatör ızgarası, 5 serisinin ünlü öncülerine gönderme yapıyor. Aynı zamanda Yeni Peugeot 508’in, gamın gelecekteki yeni modelleri üzerinde görülecek olan, önde daha dışa uzanan ve prestijli bir marka kimliğini simgeliyor. Otomobilin üst donanım paketlerinde %100 LED’li far grubu dikkat çekiyor. Farlar her biri 4 LED içeren 3 modülden oluşuyor ve bunlara bir de virajda e-motoring magazine › ekim 2014 ilave aydınlatma fonksiyonu için farın dışındaki 3 ilave LED’i ekleniyor. Bu teknoloji, güvenlik, sürat ve kullanım tasarrufu nitelikleri dışında aydınlatma kapasitesini arttırıyor ve otomobilin bakışını güçlendiriyor. Daha yatay şekilde yeniden çizilen kaput, 508’i üst gam modeller dünyasına sokuyor ve ön ile arka bölümler arkasındaki dengeyi güçlendiriyor. Arka taraf daha yapılı, koruyucu fonksiyonun arttırılmış ve arka bagajdan ayırt edilen tamponu ile dikkat çekiyor. Böylece, yeni Peugeot 508’in uzunluğu ön dingil çıkıntısı üzerinde 16 mm ve arka dingil çıkıntısı üzerinde 22 mm olmak üzere toplam 38 mm arttırıldı. Bu yeni dış boyutlar Peugeot 508’in lansmanından beri taşıdığı zarafet, sadelik ve tutumluluk değerlerini arttırıyor. Peugeot 508’in arka lambaları da hem yandan görünüş ve hem de tam arkadan görünüşleri ile önceki versiyona göre daha yatay şekilde yeniden tasarlanmış. Her biri üç pençe üzerinde dağıtılmış 36 LED’den oluşuyor. Geniş kabin ve bagaj boyutları ise eskisiyle aynı. Makyajlı Peugeot 508’de yeni Euro 6 motor ilk kez kullanıldı. 155 HP’lik 1,6 lt’lik THP Euro5 motorun yerini alan yeni motor, aşırı beslemeli (turbo twin scrol), stekyometrik direkt enjeksiyonlu (200 bar), 165 HP güç üretiyor. Bu motor altı kademeli yeni otomatik vites kutusu EAT6 ile eşleşiyor. 508’in dizel motor gamındaysa 115 HP’lik 1,6 lt e-HDi, altı ileri manuel vites kutusu veya altı ileri yarı otomatik vites kutusu ile eşleştiriliyor. Bu makyaj operasyonunun ardından Peugeot 508, “yarıda bırakılmış” gibi görünen tasarımından tamamen sıyrılıp “artık tamamlanmış” gibi görünüyor. Makyaj 508’i yepyeni bir otomobil gibi lanse etmeye yetmiş. 115 HP’lik Peugeot 508 Access 1.6 HDi’de 86.500 TL’den başlayan fiyatlar, 163 HP’lik 508 Allure 2.0 HDi’de 144.500 TL’ye kadar yükselebiliyor. Active donanımından itibaren alınabilen yeni benzinli 1.6 THP 165 HP Otomatik Stop&Start motor seçeneğinde fiyat 93.500 TL. Access’ten itibaren alınabilen 115 HP’lik 1.6 e-HDi ETG6 S&S 91.500 TL’den başlıyor. Peugeot cephesindeki bir diğer yenilik ise 308’in Ekim ayı itibariyle Türkiye pazarına sunulacak olan EAT6 (6 ileri kademeli Efficient Automatic Transmission) vites seçenekli 130 beygir gücündeki yeni turbo benzinli PureTech motoru ile ürün gamını genişletmesi oldu. Peugeot 308 1.2L PureTech 130 S&S altı ileri manuel vites kutusunun yanısıra yeni altı kademeli EAT6 otomatik vites kutusu ile de sunuluyor. Bu uygulama Peugeot’nun Stop & Start sisteminin otomatik vitesli benzinli bir model ile ilk birlikteliğini oluşturuyor. Japon şanzıman üreticisi AISIN ile birlikte geliştirilen bu yeni nesil EAT6 (Efficient Automatic Transmission - Verimli Otomatik Şanzıman) otomatik vites kutuları üst düzey kullanım konforu sunuyor. Quick Shift teknolojisi ile vites geçişlerinde sürat ve akıcılık, optimize konvertisör sayesinde hassas sürüklenme yönetimi özellikleri sunuyor. Şanzıman performansı kaymaları engellemek amacıyla iç sürtünmelerin azaltılması ve kilitli konvertisörlerin kullanımı ile geliştirildi. Peugeot 308 1.2L PureTech 130 S&S EAT6 böylece 100 kilometrede 4,9 litre ve kilometrede 114 gram CO2’dan başlayan, yani yerini aldığı 1.6L VTi 120 BVA modeline göre 2 l/100 km ve 45 g/km CO2 düşük yakıt tüketimi ve emisyon değerleri sergiliyor. Peugeot Türkiye, 308’de 130 HP’lik 1.2 PureTech’i manuel vitesle 61.600, otomatik vitesle 67.100 TL’den satacak. Allure donanımında fiyat 72.100 TL’ye kadar çıkıyor. e-motoring magazine › ekim 2014 Automobile Insider Otomobilin temeli olarak mühendislik VW MQB Otomobil dergileri birkaç sebeple okunuyordur, ya otomobil tutkunuzdur, ya yenilikleri takip ediyorsunuzdur, ya araba alacaksınızdır değiștireceksinizdir. Ama her durumda otomobili seviyorsunuzdur. Otomobil benim de tutkum, birçoğunuzdan farkım ben bir otomobil șirketinde otomobil geliștiriyorum. Hem tutkumla ilgileniyorum hem de bu ișten para kazanıyorum J. İșim gereği sizlerle çok çeșitli ortamlarda karșılașıyorum. İnternette belli bașlı otomobil forumlarını takip ediyorum. Sizlerin otomobil hakkında ne kadar çok bilginiz olduğunu görünce mutlu oluyorum. Ancak “otomobil üretim ișinin” ne kadar az bilindiğini görünce de oldukça șașırıyorum. Bu yüzden otomobil üretim ișinin sadece “üretim tesisiyle” sınırlı olmadığını, arkasında birçok değișik mesleğin ve bilgi birikiminin olduğunu dilim döndüğünce bu köșede sizlerle paylașmaya çalıșıyorum. Marketing, Dizayn, Satın Alma mesleklerinden bahsettik. e-motoring magazine › ekim 2014 Gelelim Mühendislik bölümüne. Burada söz konusu olan sadece makine mühendisliğine indirgenmiș mühendislik değil tabii ki, aracın ve motorun geliștirilmesinde görev yapan bütün mühendislik mesleklerinden bahsediyoruz. Her firmanın değișik ve ilginç organizasyon șemaları var. Bazılarını içinde yașamamıza rağmen bizler bile anlayamıyoruz. Ana Mühendislik bölümlere önce üstten bir bakalım sonra içlerine girip detaylarını inceleyeceğiz. - Mekanik mühendislik (Powertrain Engineering) arabayı yürüten bütün mekanik organların mühendisliği - Araç mühendisliği (Vehicle Engineering) Mekanik organlar dıșında geri kalan araçtaki tüm parçaların mühendisliği - Üretim Mühendisliği (Manufacturing Engineering) Adı üstünde araçların üretilebilmesi için genellikle fabrikalarda çalıșan ekiplerin olușturduğu mühendislik. Mekanik mühendislik (Powertrain Engineering) konusuna girelim birlikte. Aracın en uzun sürede geliștirilen motor, vites kutusu ve ön, arka takım gibi parçaları bu uzmanlık alanındadır. Uzun sürer, çünkü geliștirilmesi çok pahalı olan bu parçaların doğrulanma testleri de çok uzun sürer. Yapılabilecek hatalar, müșteride onarılması zor, pahalı ve imaj kaybettiren problemler yaratabilir. Düșünsenize sattığınız her araç 50.000 km sonrasında yağ yakmaya bașlıyor ya da vites dișlileri kırılıyor. Powertrain projeleri, araç projelerinden ayrı bir planlamayla takip edilir, geliștirilir. İște bu yüzden yeni bir araç piyasaya çıktığı zaman onu ilk inceleyen, test eden otomobil dergisi yazarları klasik cümlelerini yazarlar. “Motor kaputunun altında bir önceki modelden tanıdığımız 1,6 litrelik bir ünite!!! bulunuyor”. Eskiden Almanya’da Volkswagen ve Mercedes, Fransa ‘da Peugeot ile Renault kendi motorlarını kendi vites kutularını üretip kendi bașlarına doğrulamaya çalıșırlar ve bu yolda çok para harcarlardı. Araç bașına birim maliyette çok ama çok yüksek olurdu. Volkswagen firmasının Audi, Skoda, Seat firmalarını satın almasıyla otomobil sektörüne yeni bir pencere açıldı “Ortak platform kullanımı” Müșterinin görmediği parçalar birçok modelde kullanılabilir oldu Ne demek ortak platform? Bir örnekle anlatalım, Bir araç için, debriyaj fren ve gaz pedallarını geliștirelim doğrulama testlerini yapalım ve onları bir mağazanın rafına koyalım. Pedal grubuna ihtiyacı olan diğer bir araç projesi de gidip raftan alıp aracına taksın. Sonrasında o pedal grubunu arabaya montaj hattında takan montaj ekipmanları da standartlașsın. Pedal grubu örneğini birçok parçaya uygulayabiliriz. IHS Automotive’in yaptığı araștırmaya göre 2017’de Volkswagen grubu “MQB platformunu așağıdaki modellerin 41 değișik versiyonunda kullanacak. Volkswagen – Polo, Golf, Golf Plus, Jetta, Touran, Beetle, Eos, Sharan, Passat, CC. Audi – A1, A3, Q3, TT Seat – Ibiza, Lean, Exeo, Alhambra. Skoda – Fabia, Roomster, Yeti, Octavia, Superb Aylar önce köșemize nasıl bașlamıștık, hatırlayın, Jetta’nın yerine geçecek bir araç üretecektik. Pedal takımının nereden geleceği belli oldu bile. Önümüzdeki ay mühendisliğe devam ediyoruz. e-motoring magazine › ekim 2014 TEST VW Golf GTI Alev topu! Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Kaan ÇAKIN e-motoring magazine › ekim 2014 VW’nin 39 yaşındaki hızlı kurdu Golf GTI, yedinci nesilde günlük kullanıma uygun çok hızlı bir otomobil durumunda. Nasıl kullanırsanız öyle bir karaktere bürünüyor. Zorlaması yok! e-motoring magazine › ekim 2014 TEST VW Golf GTI G olf GTI çok özel bir otomobildir. Her jenerasyonda sportif lezzeti üst seviyede hissettiren tasarımlarla karşımıza çıktı bu haşin Alman kurdu!.. Literatüre GTI harflerini yanyana kazandıran da oydu, hot hatch kavramının önünü açan da. 1974 yılında Wolfsburg, Kafer ile vedalaşıp Golf’ü tanıtırken, en hızlı kardeş bir sene sonra dökülmüştü yollara. O yıllar için 1.6 litrelik motorda 110 HP maksimum güç çıkışı, küçük aile otomobilini çılgın GTI haline getirmeye yetmişti. İlk 6 jenerasyonda zaman zaman sporcu kimliğin çok daha öne çıktığı versiyonlar oldu ama hiç bu kadar standart versiyona yakın görmemiştim kendi adıma. Üçüncü nesil Audi A3, Seat Leon ve Skoda Octavia ile ortak MQB platform üzerine inşa edilen 7. seride, beş kapılı versiyonu görmedim ama işler iyice karışmasın, üç kapılı gövde daha tahrik edici, kesin. Ön tamponda R8 benzeri yivlerin bulunduğu gövdenin hiçbir yerinde Golf yazmıyor ama kabin standart Golf’ten çok farklı değil. GTI ruhunu sürüşte bulmak zorundasınız ki salise sürmüyor. Ama kabin sadece hızlandırılmış bir Golf’ü kullanıyor gibi hissettiriyor. Kalite ve konfor birer Golf klasiği, o kesin. Ama ergonomik kusur bulmak/aramak değil de, VW o konuları geçeli çok oluyor ama iç mekanda sporcu ruhu göremedim ben. Kokpit yapısından sürücünün oturma pozisyonuna kadar GTI’ye özel bir tasarıma gerek duyulmamış. Koltuk döşemeleri bile geleneksel pötikareli Alman “piknik” desenleriyle kaplı. Yüksek yanal destekli sert spor koltuklar bu manzaranın yarattığı e-motoring magazine › ekim 2014 VW Golf GTI + Performans + Yol tutuş + Motor sesi + Malzeme kalitesi ve zengin donanım - GTI için fazla konforlu - Eski yüzlü kokpit - Kabinde eksik sporcu ruh - Elektronik park freni Yakıt tipi: Benzin Motor hacmi (cc): 1984 Motor gücü (HP): 220@4500-6200 Maksimum tork (Nm): 350@1500-4400 d/d Vites kutusu: 6-ileri DSG otomatik Maksimum hız (km/s): 244 0-100 km/s hızlanma (sn): 6.5 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 8.1/5.3/6.4 Ağırlık (kg): 1370 U/G/Y (mm): 4268/1799/1442 Aks mesafesi (mm): 2631 gevşemeyi kıramamış. İsmi Clark koyulmuş olsa bile! Kırmızı dikişli olsa bile! Ama form olarak koltukların olağanüstü güzel göründüğünü söylemeliyim. Arka koltukların geniş diz mesafesiyle ilgilenen var mı??? Direksiyon ve pedallar gibi bazı sportif aksamlarla “süslenmiş” kabinde dört yetişkin yolcuyu rahat ettirecek yeterli alan var, bagaj ise tüm rakipleriyle başedebilecek kadar iddialı. Ama bu son cümleyi herhangi bir Golf versiyonunda da kullanabiliyoruz. GTI’ye özel bir durum yok! Dokunmatik 8 inç renkli ekrandaki sürüş profili seçimi, Normal, Sport, Ekonomik ve de programlanabilir özel tercihler arasında seçim yapma imkanı veriyor. Bu belki GTI’yi şehir trafiğinde normalleştirmek ya da ekonomik sürüş için dizginlemek için sunulmuş olabilir. Ama bu düzeyde bir otomobilin kullanıcısının bu tip yöneltmelere ihtiyacı olmasa gerek diye düşünüyorum da o da adaptif şasi kontrolü DCC’nin marketing çalışması! Günlük kullanıma uygun bir performans otomobilini binbir çeşit sürücü tipinin kullanabilmesi için “evcilleştirebilme imkanı” tanınmış... Aynı ekranda normal otomobillerdeki gibi radyo, telefon, ses sistemi gibi ayarlar da yapılabiliyor. Ekranın çevresinin karbon fiber -görünümlü plastikle!- kaplı olması bile durumu kurtarmıyor. Bu donanımdansa 280 km/s’de son bulan gösterge tablosunun yanındaki kronometre, bir GTI kullanıcısı için çok daha etkileyici! Otomobili -ya da sürücüyü!- evcilleştirmeye yönelik bir sorun daha var: parmak freni! Bu tip performanslı araçlarda kimi zaman mekanik el freninin çok iş gördüğünü herkes bilir. İşin kötü yanı, sistem o kadar müdahil ki, park halinden gaza basıldığında da çıkmıyor, freni mutlaka sürücünün çözmesini istiyor. VW de Mercedes’in hiper güvenlik sendromuna tutulmuş gibi... e-motoring magazine › ekim 2014 TEST VW Golf GTI İkisi bir arada! VW’nin EA888 kodlu motoru, Golf GTI’de üçüncü dönemini yaşıyor. Üst kapağında yapılan tasarım değişikliğiyle Euro 6 egzoz emisyonunu da karşılar hale getirilen makina, turbo ile aşırı besleniyor. Dualinjection/çift enjeksiyon sisteminin ilk kez tanıtılıp uygulandığı motorda benzin, çok noktadan direkt olarak silindire püskürtülüyor. Enjeksiyonun yanısıra benzinin yayılması, egzoz supaplarının iki kademeli hareketi, soğutma sisteminin akıllı kontrolü ve start stop sistemi, resmi tamamlayan unsurlar oluyor. Turbo boşluğu yaşatmayan motor, Golf GTI’yi müthiş ivmelendiriyor. Korkacağınız kadar müthiş hem de! Kalkıştan 100 km/s hıza sadece 6 saniyede ulaşabilen alev topu, 200 km/s hıza da 16 saniyede erişebiliyor. Siz yolu gösterin yeter! Direksiyondan da yönetilebilen DSG şanzımanın vites kolu, sağ yola alınıp geleneksel yolla manuel de kullanılıyor. Elektronik olarak sınırlandığı 250 km/s otomobilin sınırı değil, zaten bu otomobille maksimum hıza ulaşmak değil, asıl hızlanma süreci çok zevkli. Zannediyorsunuz ki gaz pedalı ve DSG organik bir ilişki içinde, o kadar anlık tepkilerle e-motoring magazine › ekim 2014 çalışıyorlar ki canlı olduklarını düşünüyor insan! Hep hız performansından söz ettim ama düşük hızlı şehir yolculuklarında da sürücü ve yolcular için hırpalayıcı bir agresiflik içinde değil. Nasıl kullanırsanız öyle bir karakter içinde. Her karakterde çok iyi. İşte bu çok büyük bir başarı! Önde MacPherson tipi salıncaklı ve arkada çok kollu bağımsız süspansiyon, standart Golf’e göre 15 mm alçakta sürüş sağlayacak şekilde düzenlenmiş. Ama kullanılan 19 inçlik jantlara ve adeta “yanaksız” lastiklere (225/35 R19) rağmen şaşırtıcı bir konfor düzeyi gözleniyor Golf GTI’de! Hem bu kadar güçlü tutunup hem de nasıl bu kadar yumuşak hissettirebildiğine an- KABİN İÇİNDE GOLF GTI’YE ÖZEL, SPORTİF HİSSETTİRECEK BİR DONANIM BULUNMUYOR. KOLTUK YAPISI ETKİLEYİCİYSE DE ÖZELLİKLE ‘NOSTALJİK’ DÖŞEMELER OTOMOBİLİN EN ZAYIF HALKASI! lam veremiyor insan! Yola yapışmış bir şekilde ilerleyen Golf, sahip olduğu elektronik destek sistemlerine yol koşullarında gerek bırakmayacak kadar izine sadık, pistteyse ne kendime ne Golf GTI’ye garanti veremem! Köy yollarındaki viraj içlerinde yola o kadar bağlı ki “acaba dört tekerlekten çekişli mi?” diye düşündürttüğü olmadı diyemem! GTI’de performansı zaptetmenin yolu biraz büyükçe fren pedalından geçiyor. Bu büyüklük heel&toe tekniğine zorluk çıkarabilecek ölçüde, dikkat etmek ge- rek. Ama doğrusu durmak gerektiğinde motorun ürettiği enerjinin negatif karşılığıymışcasına müthiş yavaşlama ve duruş performansı sağlıyor. Anlıyorsunuz ki sizi tutan bir garantör var! Otomobilde standart donanım listesi uzun, sonu gelmeyecek sanıyorsunuz. Akla gelen gelmeyen her şey var sanıyorsunuz ama 132.000 TL’lik etiketi panoramik açılan cam tavan, 19 inçlik jantlar, adaptif şasi kontrolü ve sürücü profili seçimi, anahtarsız giriş ve metalik boya gibi ekstra donanımlarla zenginleştirmek mümkün! e-motoring magazine › ekim 2014 TEST Mazda3 1.5L SkyActive Power Kadife Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN e-motoring magazine › ekim 2014 e gibi Ardı ardına tanıttığı stil sahibi kaliteli modelleriyle dikkat çeken Mazda, pazarlama konusunda aynı büyüklükte adımlar atamıyor. Bu güzel otomobil de bu stratejinin kurbanlarından olmaya aday! e-motoring magazine › ekim 2014 TEST Mazda3 1.5L SkyActive Power Mazda, Türkiye’de ilginç bir yol izliyor. Marka olarak globalde en etkileyici modeller ardı ardına tanıtılırken, 1990’ların başındaki görkemli dönem tekrarlanabilecekken ülkemizde son derece kısıtlı adetlerle adeta kendi ayağına ateş ediyor. “Varlığı yokluğu bir” şeklinde özetlenebilecek bu durum, Mazda2’de de böyle olmuştu. Mazda6’da da öyle oldu. Son zamanlardaki en ilgi çekmeye aday model Mazda3’te de pek bir şey değişmeyecek, belli. Kompakt sınıfta gayet nitelikli bir otomobil geliştirilmiş olmasına karşın neredeyse kimsenin aklına gelmeyecek bir sessizlik içersinde yol alınmaya çalışılıyor. İlkbaharda yapılan lansmanda açıklanan 1000 adetlik yıl sonu hedefi, durumu netleştirmişti aslında ama test aracımızın durduğumuz birkaç yerde “Mazda Türkiye’de hala var mı?”, “Mazda mı kaldı?” gibi hayret e-motoring magazine › ekim 2014 dolu sorularla karşılaşmamız noktayı koydu! Eskiden otomobil yoksa ticari araçla rağbet görürdü Mazda, şimdi o da yok. Showroom ve servisler de gizli olsa gerek... Pek ortada görünmüyorlar. Belçika’dan yönetimle bu kadar... Tabii şirket stratejisidir, bilemeyiz... Otomobil yayıncılığı yaptığım son 15 yılda ilk kez gördüğüm üzeri böylesi giydirmelerle teslim edilen test aracımız, biraz reklamı bedavaya getirme (!) gayretine alet olmuş gibi görünse de Mazda3 asla bu durumu hak edecek bir otomobil değil. Japon üretim felsefesi gereklerinden “hafifliğe” pek prim vermeyen Mazda3, son derece oturaklı, tok ve güven veren bir karaktere sahip. Red Dot Tasarım ödüllü şık elbisesiyle sıkıcı Japon tasarımlarına alternatif yaratabilmiş olan otomobil, karakter sahibi ızgarası, kaslı kaput ve profil yapısıyla çok dikkat çekici. Arka kısımdaydaysa Alfa Romeo hatlarını anımsatan tasarım fark ediliyor. Son zamanlarda yeni projelerde yakınlaşan iki marka belki de tasarımda da işbirliğine girmiş olabilir. Ama iki marka da risk taşıyor, beraber tökezlemesinler de! Otomobili üzerinde taşıyan platform Ford Focus’a ait. 4460 mm uzunluğundaki otomobilin yüksekliği 1450, genişliğiyse 1795 mm. Boyutlardan gövdenin Focus’a çok yakın olduğu anlaşılabilir. Mazda3’ün aks mesafesi ise 2700 mm. Kabinde geleneksel Japon ucuzculuğu ve sadeliğinden eser yok. İşçilik hatasız, kalite belirgin şekilde yüksek. Mazda 323’teki gibi alçak tasarımlı, soft touch malzemeden üretilmiş kokpit, metal kaplamaların da desteğiyle gelen modern yapısıyla fark ediliyor. Kokpit üzerindeki ekranda navigasyondan audio ayarlarına birçok fonksiyon, orta konsoldaki 7 inçlik Aktif Sürüş Ekranı’ndan yönetiliyor. Gösterge tablosunda hız saati minik kaldığından takibi head up e-motoring magazine › ekim 2014 TEST Mazda3 1.5 SkyActive Power Mazda3 1.5L SkyActive Power + Tasarım + Rölantide çok sessiz + Konforlu ve akıcı sürüş + Kaliteli iç mekan + Zengin donanım - Zayıf ivmelenme - Yüksek yakıt tüketimi - Küçük ve sıkışık göstergeler Yakıt tipi: Benzin Motor hacmi (cc): 1496 Motor gücü (HP): 118@4000 Maksimum tork (Nm): 150@4000 d/d Vites kutusu: 6-ileri otomatik Maksimum hız (km/s): 190 0-100 km/s hızlanma (sn): 10.4 display üzerinden yapmak gerekiyor. Onun da oturma pozisyonu ya da sürücü boyuna göre ayarlanması gerekli. Doğrusu head up display yükseklik ayarını bu ekrana taşımak pek de iyi bir fikir değil, ben Aktif Sürüş Ekranı’nda ikinci gün buldum! Kapı kolları ve direksiyon üzerindeki karbon kevlar desenli plastikler bile sırıtmıyor, kalite algısına gölge düşürmüyor. Torpido gözünün kapağı bile kontrollü açılıyor. Şık döşemelere sahip koltuklar sportif tasarımlı. Sunulan oturma alanları ve diz mesafeleriyse Ford Focus’tan çok farklı değil. Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 5.1/4.3/6.5 Motor yetersiz gelebilir Ağırlık (kg): 1276 Dünyada downsizing devrimi yapılmış, birçok marka küçük hacimli motorlarda turbo desteğiyle yüksek güç elde edebilmişken Mazda3, Türkiye’de sadece bu 1.5 litrelik U/G/Y (mm): 4465/1795/1450 Aks mesafesi (mm): 2700 e-motoring magazine › ekim 2014 Aslında Japon üreticiler arasında en kaliteli üretimleri yapan Mazda, genelde tümünün peşinde olduğu “Avrupalı kullanıcıların beklentileri” meselesinde çözüme ulaşmış durumda. Ama bilinçli bir seçim değilse markanın butik kalmasının nedenleri başka yerlerde aranmalı. atmosferik motorla satılıyor! Mazda motor gamında yer alan SkyActiv-G I4 kodlu motor sadece 118 HP üretiyor. Kağıt üzerinde rakiplerine göre zayıf kalan motor, yırtıcı bir ses yaymasına karşın pek de randımanlı değil. Diğer bir deyişle çıkardığı ses kadar hızlanmıyor. Aslında Mazda3 için Avrupa spectlerinde 1.5 litre 99 HP’lik G100 kodlu motordan söz ediliyor ama bu, modeli satmak Türkiye’de alay konusu yapabilir. Yeterince ifade edilmediğini düşündüğüm SkyActive konseptini kısaca açıklayalım; hi-tech üretim yöntemleriyle motoru ve aktarma organlarını hafifletip daha da verimli hale getirmeye çalışan bu mühendislik, bu otomobilde kendisini belli etmek istiyor. Ama otomatik şanzımanla hızlanmaları ağırlaşan araç, şehir içi yakıt tüketiminde 10 litrenin altında değerleri sadece kağıt üzerinde sunabiliyor. İstanbul trafiğindeki genel manzara 100km/9.5-10lt civarında. Otomobile dair en olumlu özellik başarılı sürüş karakteri. Gerek direksiyon tepkileri ve gerekse yol tutuş konusunda sınıfının en iyilerinden biri olan Mazda3, frenajda da güçlü, güven veriyor. Tabii kullandığımız otomobilde 18 inçlik jantlar olduğunu eklemeliyim. Buna karşılık rahatsızlık verici bir sertlik yok. Hızlanmadaki atalette de güçlü yol tutuşta da önemli etkisi olacağı tartışılmaz. Tabii yüksek yakıt tüketiminde de!.. Güzel görünüyor ama ideal değerler için 16 inçlik jantlarla denemeli! Otomatik şanzımanın tepkileri gecikmesiz, yeterince çabuk. İstendiğinde kol sola çekilerek manuel kullanılabildiği gibi direksiyon üzerindeki kollarla da manuel vites değiştirmek mümkün. Mazda, bu motorla düşük satış hedefleri açıklamakta haklı. Zira genç ve orta yaş grubu, çok güzel bir otomobil olmasına karşın gücünden dolayı mesafeli duracaktır, yaşlı kesim içinse küçük gelmesi muhtemel. Yıllardır hiçbir otomobilde dik yokuş tırmanırken klimayı kapatma gereği duymamıştım. Otomobilin yalıtımı kadar motorun rölanti sessizliği de övgüye değer. Çalışıp çalışmadığı gösterge tablosundan anlaşılabilecek kadar sessiz olan motor, otomobil hızlanırken ise tiz çığlıklar atıyor! Aslında Japon üreticiler arasında en kaliteli üretimleri yapan Mazda, genelde tümünün peşinde olduğu “Avrupalı kullanıcıların beklentileri” meselesinde çözüme ulaşmış durumda. Ama bilinçli bir seçim değilse markanın butik kalmasının nedenleri başka yerlerde aranmalı. Mazda3, 60.600’TL’den başlayan hatchback ve 55.500 TL’den başlayan sedan gövde formlarında Motion, Reflex ve Power versiyonlarıyla satılıyor. Test otomobilimiz Mazda3 1.5 Power’ın fiyatı ise 72.000 TL’den başlıyor. e-motoring magazine › ekim 2014 TEST Hyundai Elantra 1.6 CRDi Otomatik Otomatik Hem marka hem de müşterilen açısından uzun zamandır beklene müjdeli bir haberdi dizel motor ile otomatik şanzımanın buluşması. Konfor ve ekonomi de eklenince Elantra’yı uçuruyor! e-motoring magazine › ekim 2014 pilotta! Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN e-motoring magazine › ekim 2014 TEST Hyundai Elantra 1.6 CRDi Otomatik 2 011’de yollara çıkıp üç yıl sonra makyajlanan Elantra, yeni teknolojilerle daha çekici bir hale getirildi. Kozmetik iyileştirmelerin yanında en önemli adım ise dizel motora kombine edilen otomatik şanzıman oldu. Makyaj sonrası yeni nesil LED teknolojisi kullanılan mercekli farlarla yüzü yenilenen otomobilin arkasında yükselen bagaj kapağı ve yeni arka aydınlatma grubu fark ediliyor. Kabindeyse adeta bir Uzakdoğu Volkswagen’i ile karşı karşıyayız. Ergonomik açıdan hatasız olan kabin, kalitesiyle de sıkıntı yaratmıyor. Sunulan cömert mesafeler, arka koltuk yolcularını da çok rahat ettiriyor. Kabinin ses yalıtımı da başarılı. Kapılar kapatıldığında die-motoring magazine › ekim 2014 zel sesi dışarıda bırakılabiliyor. Elantra’da sunulan 435 litrelik bagaj alanı, bir üst segmentteki araçlarla kıyaslanabilecek kapasiteye sahip. Bagaj kapağının içinde bir tutamak olsa daha kullanışlı olabilirmiş. Kaputun altındaki motor/şanzıman ikilisi, uzun süredir beklenen, modelin talihini değiştirebilecek özellikte. Bundan 10 sene öncesine kadar feminen bulunan ama özellikle büyük şehirlerde trafik koşullarımız sarpa sardıkça “yolların yükselen yıldızı” durumuna gelen otomatik şanzımanı 1.6 litrelik dizel motorla buluşturan Hyundai’ye artık bunun keyfini çıkarmak düşüyor. Otomatik şanzımanlı versiyonda manu- Hyundai Elantra 1.6 CRDi Otomatik + Torklu dinamik sürüş + Düşük yakıt tüketimi el kardeşine göre 20 Nm’lik bir tork fazlası var. Yazılımla yapılan bu geliştirme, vites kutusunun yaratabileceği kayıpları tolore ederken sürücüye daha fazla çekiş sağlıyor. Elantra’nın 6 kademeli otomatik şanzımanı, yükseltilmiş torka rağmen sarsıntısız geçişler sağlıyor ve istendiğinde koldan manuel olarak da kullanılabiliyor. Motora gelirsek, alt devirlerde de güçsüz hissettirmeyen makine, maksimum çekiş gücünü 2750 d/d’den itibaren sürücünün emrine veriyor. Sarsıntısız vites değişimleriyle kolayca ivmelenen otomobil, yüksek hızlara ulaşabiliyor. Şanzımanın manuel de kullanılabilmesi, yavaşlarken vites düşürerek motor kompresyonundan yararlanılabilmesine ola- + Rahat ve ferah kabin + Güven veren konforlu yol tutuş - Mavi iç aydınlatmalar - Bagaj kapağında tutamak yok Yakıt tipi: Dizel Motor hacmi (cc): 1582 Motor gücü (HP): 120@4000 Maksimum tork (Nm): 280@2750 d/d Vites kutusu: 6-ileri otomatik Maksimum hız (km/s): 190 0-100 km/s hızlanma (sn): 11.5 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 7.7/4.7/5.8 Ağırlık (kg): 1383 U/G/Y (mm): 4550/1775/1445 Aks mesafesi (mm): 2700 e-motoring magazine › ekim 2014 TEST Hyundai Elantra 1.6 CRDi Otomatik › BUNDAN 10 SENE ÖNCESİNE KADAR FEMİNEN BULUNAN AMA ARTIK ÖZELLİKLE BÜYÜK ŞEHİRLERDE TRAFİK KOŞULLARIMIZ ÇETİNLEŞİP SARPA SARDIKÇA “YOLLARIN YÜKSELEN YILDIZI” DURUMUNA GELEN OTOMATİK ŞANZIMANI 1.6 LİTRELİK DİZEL MOTORLA BULUŞTURAN HYUNDAI’YE ARTIK BUNUN KEYFİNİ ÇIKARMAK DÜŞÜYOR. nak tanıyor. Ara hızlanmalardaysa tam gaz verildiğinde sistem hızla vites düşürüp etkili hızlanma yapılmasını sağlıyor. Elantra’da yol ile iletişim gayet net. Gelişmiş süspansiyon sistemiyle yol güçlü tutunduğunu hissettiren otomobil, virajlarda da güvende hissettiriyor. Bağımsız arka süspansiyon elemanları, elektronik destek ünitelerinin devreye girmesine gerek bırakmaksızın stabilite sağlayabiliyor. Zaten o sistemlerden en çok ıslak yol yüzeyinde e-motoring magazine › ekim 2014 yaşanabilecek kaymalarda destek bekliyoruz. Elantra’da standart olarak sunulan VSM (Vehicle Stability Management – Araç Stabilite Yönetim Programı) ile birlikte farklı yüzeylerde meydana gelen, ani fren ve yön değişiklikleri esnasında aracın yön kontrolü sağlanmış oluyor. VSM, dört tekerlek üzerinde oluşan, birbirine eşit olmayan çekim kuvvet dağılımını dengelerken elektrik destekli direksiyon üzerinde ters yönde kuvvet uygulayarak sürücüyü de doğru yönde direksiyon hareketine yönlendirerek yardımcı oluyor. Normal sürüşte yaylandırma konforu yeterince iyi olan süspansiyon elemanları, yüzeyden gelen kısa sert darbeleri bile kabine emerek yansıttığından konforu bozmuyor. Sürücü emirlerine net yanıtlar veren direksiyon da yol yüzeyi hakkında fikir verebiliyor. Otomobil güvenlik donanımlarıyla da hayli dikkat çekici. Elantra’da önde sürücü ve yolcu hava yastıkları ile yan ve perde hava yastıkları, hem Style hem de Elite donanım seviyesinde standart. ABS, ESP, BAS (Fren destek sistemi), VSM (Araç stabilite yönetim programı) ve soğutmalı fren disklerinin tüm donanım paketlerinde standart sunulduğu Elantra’da ayrıca immobilizer ve hıza duyarlı olarak otomatik kilitlenen ve kaza anında otomatik açılan kapı kilitleri de standart. Style ve Elite olmak üzere 2 farklı donanım paketi satılan Elantra’da isteğe bağlı olarak 6 vitesli manuel ya da otomatik şanzıman tercih edilebilirken sadece benzinli motorda Style donanım seviyesi manuel olarak sunuluyor. Elantra’da dizel motor ekonomisini otomatik şanzımanla birleştirmek 72.850 TL’den başlıyor. Bunu Elite düzeyde yaşamaK için ödenecek bedeliyse 80.000 TL. e-motoring magazine › ekim 2014 TEST VW Polo 1.2 TSI BlueMotion Haşarı ama çok tutumlu Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN e-motoring magazine › ekim 2014 İkiz turbolu 1.2 litrelik TSI motoru, Polo’ya şaşırtıcı bir dinamizm getiriyor ve minik VW az yakıtla, güvenle çok iş yapıyor . M akyaj operasyonunda VW’nin Polo’yu riske atması düşünülemezdi. Zaten yapmadı da. Ana hatlara dokunmadan daha etkili bir görüntü kazandırdı. Özellikle farların arasında uzayan yatay ızgara, otomobilin aynada belirdiğinde Scirocco zannedilmesine yol açabilir! Farları, ön ızgarası, tamponları ve arka aydınlatma grubu yenilenen otomobilde gelişmiş sürüş teknolojileri göze çarpıyor, Polo küçük sınıfın limitlerini zorluyor. Bunları sıralarsak Elektronik Stabilizasyon Programı (ESP)’nın yanında, ilk olarak Golf VII’de sunulan İkincil Çarpışma Freni ‘Multi-Collision Brake’ de makyajlı Polo’da öne çıkıyor. Bu ekipmanlar Yeni Polo’nun tüm verisyonlarında standart. Tipik VW tarzı olan terzi elinden çıkmışcasına hatasız kabin işçiliği ve kullanılan kaliteli malzemeler, otomobilin düzeyini yükseltiyor. e-motoring magazine › ekim 2014 TEST VW Polo 1.2 TSI BlueMotion 1.2 TSI BlueMotion VW Polo + Tatminkar performans + Makul yakıt tüketimi + Dinamik görünüm + Kabin kalitesi + Akıcı sürüş - Sürüş ruhu - Sert süspansiyon - Kontak anahtarının start pozisyonu! Yakıt tipi: Benzin Motor hacmi (cc): 1197 Motor gücü (HP): 90@4800 Maksimum tork (Nm): 160@1400-4000 d/d Vites kutusu: 7-ileri DSG otomatik Maksimum hız (km/s): 184 0-100 km/s hızlanma (sn): 10.8 Gösterge tablosu, klima kontrol paneli, dokunmatik renkli LCD bilgi-eğlence sistemleri ve hatta direksiyon simidi yenilenen Polo’da kullanıcıya yansıyan en fonksiyonel yenilik, elektromekanik servo direksiyon sistemi. Geleneksel hidrolik pompası yerine hassas bir elektrik motorundan beslenen direksiyon, park manevralarında yumuşaklığıyla kolaylık sağlıyor. Yıllar boyu ısrarla “Volkswagen kabinlerinde kusur bulmak zor” dedik ama Polo 1.0’da olduğu gibi Polo 1.2’de de kontak anahtarının pozisyonu hiç ergonomik değil. Anahtar kontağa takıldığında açısı hiç de kullanıcı dostu görünmüyor! Bir de direksiyon üzerindeki yol bilgisayarı ve müzik sistemi kumandaları minik yapılarından dolayı pek kullanışlı sayılamaz. Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) Canlı performans (lt/100 km): 5.8/4.1/4.7 Volkswagen Polo’nun kaputunun altındaki turboyla aşırı beslenen 1.2 litrelik TSI benzinli motor, 1100 kg ağırlığındaki aracı neredeyse yerden kesiyor! Diriliğiyle kullanıcısını tatmin eden otomobil, hızlanmalar kadar ara hızlanma performansıyla da keyif veriyor. Bunda ikiz Ağırlık (kg): 1139 U/G/Y (mm): 3972/1682/11453691 Yazı: Süreyya İZGİ Aks mesafesi (mm): 2470 Fotoğrafl ar: Ali AKSIN e-motoring magazine › ekim 2014 DİKKATLİ BAKMADIKÇA POLO’NUN MAKYAJINI ANLAMAK ÇOK KOLAY DEĞİL! ARKA AYDINLATMA GRUBU BU TEŞHİSTE ANAHTAR ROL OYNAYABİLİR! turbolu ve direkt benzin enjeksiyonlu TSI motor kadar 7 ileri vitesli DSG şanzımanın da katkısı büyük. Hızlı devirlenen motor, DSG şanzımanla hızlı işbirliği yaparak küçük Volkswagen’i hızlı hızlandırıyor. Otomobilin sert karakterinde 17 inçlik jantların da payı yüksek. Yoksa Polo 1.2 gibi bir otomobilde sert süspansiyon pek beklenmez, tercih de edilmez. VW Türkiye basında görünecek test otomobilinin en yüksek donanımlı olmasını istemiş olmalı! Çünkü bu lastik ebatlarıyla Polo fiyatı 60 bin TL’yi aşsa da olduğundan sportif görünüyor! Tabii 45 yanaklı bu lastiklerle eşsiz İstanbul yollarında çukurlara ve kasislere karşı çok dikkatli olmak gerekiyor. Polo 1.2’nin yakıt sarfiyatı, kullanıcının cüzdanına oynuyor! Motorun yüksek ve geniş tork çıkışı, akıcı sürüş sağlarken İstanbul trafiğinde 100 km/6.3 litre gibi değerler sunabiliyor. Akıcı karaktere çok teslim olmayıp sakin kullanımla şehir trafiğinde dahi 6.0 litrenin altına inilebilir. Volkswagen Türkiye, Polo’da zengin donanım paketi sunuyor. Bütün donanım seviyelerinde ESP’nin standart sunulduğu otomobilde ABS, elektronik tork kontrol sistemi, çekiş kontrol sistemi, elektronik diferansiyel kilidi de aynı üniteden yönetiliyor. Bu sistemlerin varlığı, kabin ve sürüş avantajlarının yanına güvenlik gibi bir artıyı daha ekliyor. e-motoring magazine › ekim 2014 MAGAZiN Aerodinami geldi rozetler tarih oldu Eskiden en yaygın otomobil takılarından biri olan rozetler aerodinamik kaygılarla tasarımlar değişince artık kendisine sınırlı sayıda modelde yer bulabilir oldu. e-motoring magazine › ekim 2014 Fotoğraf: © Buschmen Ç ok uzak değil, 1980’li yılların sonuna kadar aerodinamide köşeler çok da önemsenmiyordu. Hemen her marka, ‘60, ‘70 ve 80’li yıllar boyunca sert hatlı ve köşeli modeller ürettiler. Daha öncesindeyse zaten aerodinami kelimesi ancak uçaklarla, roketlerle birlikte anılırdı... 1980’lerin başında Mercedes 190 modelini tanıttığında geleneksel üç kutu sedan gövde formatının ne kadar yumuşatıldığı konuşuldu ki, o bile gayet köşeli bir otomobildi. 1980’lerin ikinci yarısında Audi, 80 ve 100 modelleriyle yuvarlanma işini ilk abartan üretici oldu. Ama 1990’lar başladığında herkes köşeleri eritip yuvarlanma peşine düştü. Çünkü aerodinaminin performans ve yakıt tüketimi açısından önemi fark edildi. Gövde tasarımlarında köşeler terk edilirken otomobiller yumuşak hatlarla üretildi. İşte bu motoring kültürünün en geleneksel unsurlarından olan rozetlerin de sonunu getirdi. Belki ülkemizde pek yaygın olmadı ya da taksicilerin/minibüsçülerin araçlarının radyatör ızgaralarına taktıkları Cadillac amblemlerinden öteye geçemedi ama dünyada özellikle oldukça yaygın olarak kullanıldı. Bunda elbette otomobil kulüplerinin de payı oldu. 80’li yıllara geldiğimizdeyse yapıştırma kültürü ve teknolojisi gelişti, metal plaketlerin yerini arkaya yapıştırılan stickerlar aldı. Onlar da genelde ülke kodları, STP ya da Wynns gibi yağ markaları oldu... İşte onlarla motoring kültürü de ucuzlamaya başladı! Artık kimsenin aracın önüne rozet ya da plaket takmaya niyeti yoktu. Demode görünüyorlardı, güzel ama eskiydiler. Daha kötüsü modern otomobillerde onları takacak yer de yoktu, radyatör ızgaraları giderek küçülüyor, yok oluyordu... Bugün rozet kullanılan otomobil sayısı son derece az. Tüm modern teknolojilerine rağmen nostaljik bağlarından kopamayan MINI’de süren rozet kültürünü başka markalarda görmek olasılık dışı artık. Neyse ki 20 yıl sonra tuning markalarının stickerları çıktı da boşluklar dolmuş oldu! e-motoring magazine › ekim 2014 ANALiZ Otomobilin Türkiye macerası (2) Eski Türkiye’nin (!) otomobilleri Ülkemizin kısa otomobil tarihini analiz ettiğimiz yazının ikinci bölümündeyiz. Yazarımız Oytun Işlar’ın kaleminden 1970’li yıllardan bugüne yaşanan gelişmeleri okuyacaksınız. e-motoring magazine › ekim 2014 Yetmişli yıllara gelindiğinde Fiat’ın ve Renault’un tarihlerinde ürettikleri en başarılı modeller olan 124 ve R12’nin Türkiye’de üretilmesi belki de ülkenin otomotiv tarihinin verdiği en doğru karar olacaktı. Dolayısıyla Türkiye tüketicisi ancak 1971 yılına gelindiğinde kendi ruhuna ve kullanımına uygun otomobillerle tanıştı. Ancak devasa Amerikan canavarlarına o kadar alışıklardı ki, yetmişli yıllar için en yeni teknolojilerin ve güvenlik kriterlerinin ortalama değerlerde sağlanabildiği bu iki yeni modeli ilk zamanlarda hiç benimseyemediler. Uzun yıllar zor ekonomik şartlarda üretim sağlayan ve belki de 20 yıl sonra dünya normlarına ulaşmaya çabalayan bu öncü sektör için ilk zamanlar montaj, daha sonraki yıllarda artabilen yerlilik oranlarıyla Fiat 124 kesintilerle toplam 17, Renault 12 ise kesintisiz 28 yıl bantlarda kaldı. Fiat, lisansını verdiği Tofaş’a, kendi üretimlerinde kullanabilmesi için Murat ismine bile müsaade etti. Aynı model, Rusya, İspanya, Güney Kore başta olmak üzere, dünyanın birçok ülkesinde başka isimlerle üretiliyordu. Her iki modelin kalite ve donanım seviyeleri anavatanlarında üretilenlerden oldukça düşüktü. Maliyeti düşürmek o yıllarda Türkiye’de en önemli etkendi. Anadol, Renault ve Tofaş’ın birbirlerine olan rekabetlerinde kazanan yoktu. Satış adetleri birbirlerine yakın, her markanın ve modelin alıcısı kendine özgüydü. Taksiciler, emekliler, öğretmenler Anadol ve Murat modellerine yönelirken, mühendisler, hukukçular ve asker kökenli devlet memurları mutlaka Renault 12 modeline yöneliyorlardı. Renault, bir askeriye kuruluşu olan Oyak tarafından üretiliyordu ve ordu mensuplarının başka bir markaya yönelmesi imkansız denebilecek durumdaydı. Diğer rakiplerine oranla daha güncel teknolojiler barındırması R12 modelini bir seviye yukarı da taşımaktaydı. Üstelik o yıllarda palazlanan motor sporlarında önden çekişli Renault’nun başarıları Anadol’un spor modeli STC’yi bile gölgeliyordu. Devlet daireleri, Türk Polisi ve başbakanlık bile Renault 12 tercih ediyordu. 7 yıl 124 üreten Tofaş, kült modelinin yerini alan 131’i üretmeye başlamasıyla dengeler değişti. Modern, aydınlık, zarif ve motor gücü arttırılmış bir Murat aylarca tüketici kuyruklarının oluşmasına neden olup Renault 12’yi tahtından etmeye başlamıştı. Bu arada ülkedeki siyasi ve ekonomik dengeler de dibe vurmuş, akaryakıt ve döviz sıkıntısı nedeniyle tüm üreticiler biraz daha kemerleri sıkmaya başlamışlardı. Mümkün olduğu kadar düşük donanımlı, kalite kontrolden yoksun modellerin o yıllara yayıldığını görebiliriz. Ancak, bir otomobil ihtiyacı oluşmaya başlayan Türk insanı, yine de ilk otomobillerini bu 3 markanın piyasada olan sayılı seçenekleri ile gidermeye devam etmekteydiler. O dönem hem işte, hem de ailesiyle gezinti amacıyla kullanılan station wagon karoserli araçları sadece Renault ve Anadol üretmekteydi. Tofaş station wagon işine o yıllarda girmedi. Eğer 124 ve 131 SW modellerini üretmeye kalksaydı, zaten düşük olan kardeş firma Anadol’un SW satışları da dibe vuracaktı. 1980 darbesi sanayiye, ekonomiye, içinde insan etkeni barındıran tüm sosyal fenomenlerin tepesine inen bir darbeydi. 1980 yılında, rekabette zorlanmaya başlayan Renault, tıpkı Tofaş gibi model yenileyip 18’e geçmek için koşullarını zorlamaya başladığı bir anda darbe geldi. Her üç firmanın da ithalat yapıp, üretim maliyetlerinin bile altında satılabilen düşük sınıftaki yabancı modelleri satmaya girişimleri olamadı. Çünkü ithalat imkanı cunta tarafından durduruldu. e-motoring magazine › ekim 2014 ANALiZ Otomobilin Türkiye macerası (2) Darbe öncesi çeşitli şekillerde gerçekleştirilen ithalatlardan kalan araç parkı o yıllarda eritildi. Ancak parça sıkıntısı, servis ve yakıt fiyatlarındaki artış nedeniyle otomobil sahibi olmayı bir yana bırakın, mevcut otomobilin bile yürütülmesi bile güç hale gelmişti. 1980 yılına gelindiğinde, eski yıllardan kalan dev Amerikanlar hurdalıkları süslemeye, Simca, Honda, Alfa Romeo, Volvo gibi sofistike Avrupa markalarının tek tük trafikte görüldüğünü hatırlayabiliriz. Araç parkının büyük çoğunluğu tek tip hale gelen R12, Tofaş ve Anadol modellerinden ibaret haldeydi. Darbe sonrası oluşturulmaya başlanan normalleşme sürecinde serbest bırakılan ithalat neticesinde, türk tüketicisinin o günlere kadar hiç tanımadığı otomobil markaları teker teker piyasaya girerken Anadol, R12 ve 131’in bu yeni misafirlerle baş edebilecek gücü kalmamıştı. Anadol, SW modelinden türetilen ve son derece kaba hatlara sahip son sedan modelini, Tofaş, 131 modelinin station wagon ve lüks modelini, Renault ise piyasaya çıkartamadığı R18’in motor ve birkaç aksesuarını barındıran GTS ve TX serilerini peşi sıra piyasaya verip bu ithalat dalgasına karşı savunmaya geçmeye uğraşıyorlardı. Rüzgar tersten esiyordu ve tüketicinin hem sıra beklemeye, hem de modası geçmiş modellerle devam etmeye hiç niyeti yoktu. 1985 yılında ilk atılım Oyak’tan geldi ve Renault 9 piyasaya sürüldü. Birkaç yıl önce Avrupa ve amerika’da ödüller almış bu çağdaş otomobil tam 15 yıl boyunca hatchback türevi R11 ile üretilecekti ve türk tüketicisinin de zamanla çok benimsediği bir model haline dönüşecekti. e-motoring magazine › ekim 2014 Otosan belki de tarihi hatasını yapıp Anadol markasını tarihe gömüp, dünya piyasasından çoktan kalkmış olan Ford Cortina’yı Taunus ismi ile tekrar üretimine aldı. Tofaş ise 1980’li yılları 131 makyajları ile idare etti. Her üç marka da ellerindeki imkanlar dahilinde pazara ürün arz edip ihtiyaç yaratmakta ustalaşmışlardı. Taunus, 131 ve R12 yetmişli yılların orta üst sınıf araçlarıydılar ve Avrupa tüketicisi ile karşılaştırıldığında gerek boyut, gerek tüketim gerekse teknoloji olarak çok geri kalmışlardı. Ancak henüz tüketicinin gözü açılmamıştı. Yine de en yeni model olan R9/11 lehine yönelmekteydiler. Ufak, pratik, az yakan ve kullanıcısını üzmeyen modellerin dönemiydi. Benzin ithaldi ve devlet benzini borç parayla tüketiciye sunuyordu. Borç ve IMF politikaları enflasyonu körüklüyordu. Vergilendirme sistemi büyük veya küçük hacimli motor/model olarak tasarlanmamıştı. Ağırlığa göre vergi tahsilatı yapılıyordu. Son model Toyota Carina, 1.3 litrelik Serçe ile neredeyse aynı vergilendirmeye tabi tutuluyordu. Patlayan ithalat neticesinde, bir otomobile ulaşmak isteyenler Skoda, Suzuki ve Lada markalarına yönelirken, ekonomik durumu daha yukarılara çıkanlar son model Toyota, Subaru gibi yüksek teknolojilerle müşteri avlamaya başlayan Japonlara yöneliyorlardı. Almanların prestiji hep yüksek olmuştu. Alırken de satarken de pahalıydılar. Ayrıca günümüzün en çok satan Alman markası VW, akıllıca temsil edilemeyen bir ithalatçının elindeydi. Otomobil piyasasındaki yükselişi gören GM temsilcisi Genoto, Opel’i Türkiye’de üretmeye karar verdi ancak model seçiminde eski rakipleri gibi yanlış ata oynadı. Orta sınıf son model Vectra’yı tüketiciye arz ettiğinde Oyak Re- nault tarihi hatasını yapıp R21 ile cevap verdi. Koç Holding Taunus’u süslerken Tofaş’ta ise, Murat markasını tarihe gömüp kompakt sınıftaki Fiat Tempra üretimi ile kızışmış rekabete girdiğinde yıl 1990’ı gösteriyordu. Artık Murat ismi anılmıyordu ama Şahin, Doğan, Kartal üçlüsü, tüm ilkelliklerine karşın 2003 yılına kadar birer bestseller olarak üretiliyordu. Bu yeni 10 yıllık süreçte Türk otomobil dünyası pişti diyebiliriz. İthal markalar ardarda piyasaya girmeye devam ederken, tüketici artık daha bilinçli ve kendine en uygun seçeneğe yönelme ihtiyacını duymaya başlamıştı. Rus malı Lada yok satıyor, çatırdamaya başlayan Doğu Bloğu’nun Dacia’sı, Polonya üretimi Fiat 126, Ukrayna üretimi Tavria, VW eline teslim olmuş Skoda bile alıcı bulabiliyordu. Yerli üretim karşılığı Serçe ve Toros varken (!) bile tüketicinin daha da ucuz ithal emsallere yönelmesi piyasada zamanla büyük bir hurdalığa sahip olma endişesi doğurmaya başlamıştı bile… 90’lı yıllarda hacim açısından ilk önemli hamleyi yapan Tofaş oldu. Tempra’nın hatchback modeli Tipo ve B sınıfı Uno’nun üretimine başlamasıyla tam bir model ailesi yaratarak akıllıca bir strateji izledi. Renault ise hayal ürünü 21’den beklediği başarıyı göremeyip alt segmentteki R19’a yöneldi. Hala üretimde olan 9/11 modelinin gelişmişi olan 19’u ürün gamına eklemek ve kısa süre sonra yine bir gelişmiş model olan Megane 1 üretimine kalkışmak muhtemelen firmanın Güney Amerika partnerinin yolundan gitmek anlamına geliyordu. Tüketicinin kafasını karıştırmak yerine anavatanında yok satan Clio üretimine yönelmek oldukça akıllıca bir strateji olabilirdi. Opel ise sadece 90’lı yıllarda üretim yapabildi. Satışları ortalama gitmiş olsa bile 2000 yılında üretimi durdurma kararı aldı. Aynı 10 yıllık dönemde otomobil üretimi başlatan Honda, Toyota ve Hyundai gibi Uzakdoğu firmaları, son 20 küsür yıllık dönemde uzun zamanlı satış kuyrukları oluşturup tüketiciye düşük kalitede ürünler sunan Otosan, Tofaş ve Oyak markaları için hem bir toparlanma, hem de durup yanlışlar üzerinde düşünme konusunda bir uyarıdan ziyade fırsat olmuştu. Uzun yıllar sadece iç piyasayı besleyen firmalar, üst üste yeniledikleri modelleri ve artan kaliteleri neticesinde hem anavatanında üretimi güncel modellerle eşdeğer üretime erişmiş, hem kalitelerini dünya standardına yükseltmiş, hem de Türk tüketicisine verimli ürünler sunmaya başlamışlardı. …..ve milenyum gelip çattığında ülkedeki ekonomik kriz ilk olarak otomobil sektörünü vurdu! Yakın zamanları gelecek sayıda irdeleyelim. Ne dersiniz? e-motoring magazine › ekim 2014 sade’ce M. Ali Sade ESKİ BİR BAYRAM ANISI Eski mekanik saatlere merakım ilkokulda yaz tatillerinde bir saatçinin yanında çıraklık yaparken başladı. Daha sonra bambaşka mesleklere yönelmeme rağmen mekanik saat merakım hiç bitmedi. Halen de devam ediyor aslında. Lafı uzatmadan konuya gireyim. 1980’lerde Trakya’da çalışırken oldukça samimi olduğum bir arkadaşım vardı. Arkadaşımın ailesi oldukça varlıklı ve zengin bir aileydi. O da saatlere çok meraklıydı. Kimi zaman evdeki eski saatleri kapıp getirir, beraberce bakım yapardık. Kimi zaman da konukomşusundan topladığı antika duvar ve masa saatlerini inceleyip, değerlendirir ve fikir sahibi olurduk. Aslında eline tornavida bile yakışmaz, pek de bir iş çıkaramazdı ama boş vakitlerimizi meyhaneler, birahaneler gibi “hane”lerde geçirmektense bu işlerle uğraşmayı tercih ederdik. Gerçekten de Allah selamet versin, başta da yazdığım gibi oldukça varlıklı bir aileden gelmesine, ailesinin de durumu iyi olmasına rağmen bizim arkadaş çok pintiydi. Tamirat işlerini her zaman benim evde yapardık. Gelirken diyelim ki eline bir paket bisküvi alıp da geldiyse ve bu paketten de es kaza bir kaç tane artan olduysa mutlaka artanları da cebine koyar öyle giderdi. O yıllarda ben sigara da içerdim. O da içerdi. Ama sırf bana değil hiç kimseye bir tek sigara ikram ettiği bile görülmemiştir. Öyle de kılkuyruktu. Annelerinin çok eski bir rakkaslı duvar saatini beraberce tamir etmiştik. Kendi kolundaki Nacar’ı defalarca söküp temizleyip parlatmışızdır. Bir kaç defa da bu saate zemberek değiştirmiştik. Çünkü saatler konusunda epeyce bilgisi olmasına rağmen saati kurarken sona geldiğini anlamaz ve ha bire zorlar dururdu. Bir gün konuşurken Ankara’da anneannesinin antika bir konsol üstü saati olduğundan, kadıncağızın bu saati çok sevdiğinden, ancak son zamanda saatin bozulduğundan, sadece bir kaç saat çalışıp durduğundan bahsetti. Ve bu saati kimseye emanet edemediklerinden kurban bayramında onların arabasıyla oraya giderek saate bakıp bakamayacağımızı sordu. Bana da gezmek lazım ya kabul ettim. Hem de gezinti arabayla olunca ve muhtemelen de babasının 1964 Chevrolet’i ile gideceğimizden bu işe çok sevindim. Arife akşamı işten çıkınca götüreceğim saat tamiri alet ve avadanlıklarını ayarladım. Saat takımlarım haricinde belki gerekebilir diye bir kaç düz tornavida, bir pense ile bir de açıkağız anahtar takımını da yanıma alarak arkadaşımın evine gittim. O da hazır bekliyormuş, evlerinin arkasına dolaştık. Derme çatma bir garaj kapısını açtığımızda içeride pırıl pırıl lacivert renkte bir Murat 124 durduğunu gördüm. Böyle bir otomobilleri olduğundan haberim bile yoktu. Ben ‘64 Chevrolet’i umarken şansıma bu denk gelmişti. Aslında bu bana göre daha iyiydi. Çünkü 124’ü gerçekten çok severdim. Arkadaşım otomobili çalıştırıp kapının önüne getirdi. Bu arada otomobil 1974 modeldi ve on yıllık olmasına karşılık sadece 10 bin km. yapmıştı. Pintiliklerinden hiç binmemişlerdi. Benzin aldıktan sonra gece vakti yola sade’ce M. Ali Sade koyulduk. Bizim 124 kükreyerek yol aldı ve sabaha karşı Düzce’deki otobüslerin mola verdikleri tesislerin birine kadar gayet güzel geldi. Burada bayat çayları içerek biraz uykumuzu dağıtmaya çalıştık. Arkadaşıma “yorulduysan biraz da ben devam edeyim” dediysem de bana itimat etmedi. Sadece “babam kimseye verme dedi” diyerek noktayı koydu. Buna biraz bozulduysam da belli etmedim. Gerede’ye doğru tekrar yola koyulduk. Ama o da ne? Yeniçağa’yı geçince yol boyunca kükreyerek aslanlar gibi gelen 124 bir anda kedi oldu ve miyavlamaya başladı. Arabada bir tekleme peydahlandı, patır kütür çalışır oldu. O vaziyette Gerede Esentepe’deki çay salonuna kadar geldik. Arkadaşıma “şu kaputu aç da bir bakalım, belki kolay bir şeydir” diye ne kadar söylediysem de bana itimat etmedi ve “dur şimdi, biraz motor soğusun düzelir” dedi. Gerede’yi bilen bilir, yaz günü bile buz gibi bir esintisi olur. O sabah da çok soğuktu. Arabadan inip koşarak çay salonuna geçtik. Yine birkaç berbat çaydan sonra arabaya oturduk. Arkadaşım marşa bastı, bir numara yok. Peş peşe bastı bastı. Yine çalışmadı.”Aküyü bitireceksin, basma da bir bakalım” dedim. Sessizce başını salladı. Hem telaşlanmış ve hem de çaresiz bana mahkûm olmuştu. Arka koltuğun üzerindeki çantamın fermuarını açtım. Takımlarımı arka koltuğa döktüm. İçinden bir ince bir de uzun düz tornavida aldım. İki ağız anahtarlarımın da hepsini alıp geçerken de kaputu kendim açıp motorun başına geçtim. Birinci bujinin kablosunu söküp kablonun ucunu buji kafasına yaklaştırdım ve “bas marşa” dedim. Kablonun ucunda hiç bir hareket yoktu. Diğer bujileri de aynı şekilde denedim. Hiçbirinde kıvılcım emaresi yoktu. › “DAHA MARŞ DİŞLİSİ VOLANA DEĞER DEĞMEZ BİZİM 124 KÜKREYİVERDİ. YAN GÖZLE ARABANIN İÇİNE BAKTIM, BİZİMKİNİN KEYFİ YERİNE GELMİŞTİ.” Distribütörün kapağını söktüm. Gözle muayene ettim, herhangi bir çatlak, oksitlenme görünmüyordu, tepe kömürü de sağlamdı. Aynı şekilde tevzi makarasını da inceledim, o da iyiydi. Bu 124’ lerin en pis taraflarından birisi tevzi makarası kolayca sökülüp platine ulaşılmaz. Rahat çalışmak için distribütör mutlaka yerinden çıkartılmalıdır. Anahtarlarımın arasından 13’ü bulup dis- tribütörün altındaki tespit nalını söktüm. Tevzi makarasının yönünü işaretledim, kablosunu da gevşetip söktüm ve distribütörü komple dışarı alıverdim. Bizim arkadaş “Ne yaptın, hiç o sökülür mü, biz şimdi bu dağın başında tamirciyi nereden buluruz?” diye çığlık atmaya başladı. Hiç sesimi çıkarmadım. Distribütörü milinden çevirerek platin aralığını kontrol ettim. Bunda da platin tamamen kapanmış ve bu kapanmadan dolayı kontaklar meme yapmıştı. Platin kontaklarını çantamdaki ince zımpara ile zımparalayarak pırıl pırıl yaptım. Üfleyip döküntüleri temizledim. Temiz bir kâğıtla da kuruladım. Platinin sabitleme vidalarını gevşetip platin aralığını bildiğim şekle getirdim. Sonra da tespitleri önce tornavida ile sonra da getirdiğim açıkağızlı anahtarların ufaklarıyla iyice sabitledim. Bence çok güzel olmuştu. Distribütörü söktüğüm şekilde yerine taktım. Nalı yerine oturtturdum, ama sıkmadım. Distribütör kapağını taktım. Kabloları tekrar kontrol ettim. Ve otomobil içinde çaresiz beni seyreden arkadaşıma seslendim:”Bas bakalım çalışacak mı?” Daha marş dişlisi volana değer değmez bizim 124 kükreyiverdi. Yan gözle arabanın içine baktım. Bizimkinin keyfi yerine gelmişti. Motorun biraz ısınmasını bekledim. Motor iyice ısınınca distribütörü sağ sol yapıp avansını el ile ayarladım. Son kontrollerimi yapıp takımlarımı topladım. Kaputu kapatıp yerime geçtim. Arkadaşım araba bozulunca epey telaşlanmıştı. Ama artık yüzünde telaş değil keyif vardı. Otomobil de düzelince güle oynaya Ankara’ya vardık. Anneannesi Hukuk Fakültesi civarında bir yerde yalnız başına oturuyordu. Önce oraya gittik. Bayramlaşma ve güzel bir kahvaltı faslından sonra antika konsol saatini ele aldık. Saat oldukça eski olmasına rağmen pırıl pırıldı. Pirinçten yapılma arka kapağı bile ilk günkü gibiydi. Sadece mekanizmasında belli belirsiz bir tozlanma göze çarpıyordu. Kaldı ki aslında onca yoldan gelinecek önemli bir arızası da yokmuş. Sadece ana zembereği tespit çivisinden kurtulmuş. Bunu görünce güldüm. Demek ki zembereği zorlamak da irsi bir davranış olmalı diye düşündüm. Yukarıda torununun da Nacar’ın zembereğini bir kaç defa zorlamaktan dolayı kırdığını söylemiştim. Neden güldüğümü yaşlı kadına söylemedim. Sadece “onca yoldan bu ufak arıza için mi geldik” diyerek onları rahatlattım. Zembereği yerine oturtup biraz da saatin içinde kaba temizlik yaptıktan sonra ben onları kendi hallerine bıraktım. Bayramın son günü sabahı Kızılay’da buluşmak üzere ayrıldık. Pazar günü Kızılay’da buluştuk. Arkadaşım “Ağabey sen kullan, ben sana güvenmeyerek haksızlık ettim” dedi. Böyle bir bayram geçirdik işte. DiZi Kaybolan markalar (3) Üzerinde güneş batan İngilizler Yüzyıllardır dünyanın yöneticisi olan İngiltere için “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” denilir. Peki acaba bu ifade otomobil markaları için de geçerli midir? e-motoring magazine › ekim 2014 İ kinci Dünya Savaşı sonrasında en fazla otomobil markasına sahip İngiltere, hem binek otomobillerinde hem de ticari araçlarda korkunç bir kan kaybı sonucu 20′den fazla markanın yok olmasına tanık olmuştu. Yalnız markaların kaybolması değil, ülkenin iki büyük kuruluşu Rootes Motors ile British Motors Corporation dağılarak beraberlerinde bir düzineden fazla markayı da götürdüler. Lord Rootes, otomotiv imparatorluğunu kurmak için 1920′li yıllarda Hillman markasıyla başlayarak sırasıyla Sunbeam, Talbot, Humber, Singer ve Commer ticari araçları ilavesiyle ikinci büyük otomotiv grubu haline gelmişti. Ancak birçok model arasında bir standardizasyona gidilememesi grubun kan kaybına neden oldu. 1960′lı yıllarda Chrysler, Rootes grubuna ortak oldu ancak muhafazakar İngiliz kafasını değiştirmeyince yaprak dökümü başladı. İlk giden markalar Humber ve Singer oldu. Hillman arkadan motorlu modelleri sayesinde bir süre daha dayandı. Ancak sonunda tüm şirketin hisseleri Peugeot’ya devredildi. Sunbeam markasına Peugeot’nun Ryton fabrikasında bir süre daha yaşam hakkı tanındı. Sunbeam-Talbot-Lotus ralli versiyonu ile 1981 yılında Dünya Markalar Şampiyonluğu’nu kazanmış olması bile Rootes’un bu son kalıntısını kurtaramadı. e-motoring magazine › ekim 2014 DiZi Kaybolan markalar (3) Sadece eski Talbot markası, Fransa’da da bir geçmişi olduğu için Peugeot tarafından canlandırılmak istendi. Talbot Tagora isimli lüks bir aile tipiyle Murena isimli bir spor model üretildikten sonra Talbot markası tamamen tarihe karıştı. İngiltere’nin en popüler iki markası olan Austin ve Morris 1952′de birleşerek BMC’yi kurdular. Bu büyük kuruluşa bağlanarak yaşamlarını sürdürmek isteyen küçük markalar bir araya geldiler. Kısa sürede BMC’nin yelpazesi altında Healey spor otomobilleri yapımcısı ve Austin-Healey’lerin yaratıcısı Donald Healey’in şirketi ile MG Riley, Wolseley ve Vanden Plas modelleri de katıldılar. BMC, tıpkı Amerika’daki General Motors gibi çok markayı birden pazarlamanın avantajlarını yakalamak istemişti. Ancak planlar pek tutmadı. Kendi ana pazarında bile, sadece panjurları değişik birbirine benzer modeller çıkarmaya başlayan kuruluşun en başarılı tasarımı, 1960′lı yılların başında minik otomobiller devrimini yaratan önden transversal motorlu Mini serisi oldu. Mini’ler, Kraliçe’den Beatles üyelerine kadar herkesin tercih ettiği bir fenomen olurken Cooper S modeliyle rallilerde de hayli başarılı oldu. Ne var ki şirket büyük modellere-motoring magazine › ekim 2014 inden sürekli zarar ediyordu. Daha sonraları Standart-Triumph ve Rover şirketlerini devralan Leyland grubuyla birleşerek British-Leyland grubu haline gelen BMC, 1980′li yıllarda Honda ile tesis paylaşımına giderek hem Japon üreticinin modellerini hem de Austin ve Rover modellerini üretti. Görünen o ki, sadece BMC’nin değil, otomobil tarihinin en başarılı ürünlerinden biri olarak sadece Mini, BMW’nin sahiplenmesinden sonra MINI, ülkenin sıkıntılı döneminden sıyrılıp ayakta kalan en önemli marka oldu. Austin-Healey markasını taşıyan spor otomobiller 1969 yılında üretimden kaldırılmıştı. Bu modeller, üretildikleri ilk tipten itibaren hiç değiştirilmemişti. Bu nedenle günümüzde her biri çok yüksek fiyatlarla alıcı bulabiliyor. MG’ler ise çeşitli versiyonlarıyla 1970′li yılların ortalarına kadar spor otomobiller piyasasında canlı kaldılarsa da Amerikan pazarında muscle otomobillere karşı şans bulamayınca üretimi noktaladı. 1990′ları Rover ile birlikte BMW kanatları altında geçiren MG, şimdilerde yine Rover -yeni adıyla Roewe!- ile birlikte Çin’lilerin eline geçti… Leyland’ın BMC Grubu’na getirdiği Triumph’a gelince, hem aile tipi hem de spor otomobilleriyle İngiltere’nin BMW’si konu- munda olan marka, TR2 modeliyle başlayarak 1953′ten 1984′teki TR8′e kadar çeşitli sportif modeller çıkardı. Triumph’un bir de şirin ve ucuz modeli Spitfire ile Herald serileri vardı. İngiltere’nin 16 supaplı binek otomobil motorunu üretmesine karşın Triumph da değişen piyasa koşullarına ayak uyduramadı. Bu meşhur markalar mezarlığına dönen grubun son başarısızlığıysa sadece Amerika pazarı için geliştirilen Sterling markasıydı. 1985-1990 arasında doğup yaşayıp ölen (!) markayı günümüzde kimse hatırlamak bile istemiyor! İngiltere’nin irili ufaklı diğer markaları arasında sayabileceğimiz daha niceleri var: Jowett, ArmstrongSiddeley, Lea-Francis, Panther, H.R.G. Turner, Alvis, Frazer-Nash… Bunca batan İngiliz markası arasında halen onurla anılan bir marka var ki, gerçekten İngilizler’in gurur durumunda olan Jensen’den başkası değil! Kendi bünyesinde dört tekerlekten çekişli spor otomobili geliştiren Jensen, fiberglas gövde üretiminin de öncülerindendi. e-motoring magazine › ekim 2014 ETERNAL Renault Clio RSi (1993) Sanılır ki sportif hatchbackler pahalı olmak zorundalar!.. İlk Clio’nun ekonomik sporcusu, düşük tüketimi ve zayıf donanımına karşın akıcılığıyla döneminin pahalı haydutlarına alternatif yaratabilmişti. Orta karar e-motoring magazine › ekim 2014 hot hatch e-motoring magazine › ekim 2014 ETERNAL Renault Clio RSi (1993) Daha az, daha çoktur. Bu eski İngiliz atasözü, konu otomobil olduğunda genellikle konuyu özetler. Özellikle Renault Clio Rsi’de anlamını tam olarak buluyor. İlk Clio’nun hızlı versiyonu, sportif ruhu ve “ateşli” karakteriyle 1990’lara damgasını vurmuştu. Otomobilin kabinin kaplayan gri plastik, kabinde iç boğan karamsar bir hava yaratıyordu. 1980’lerde Renault 25 için tasarlanan füturistik kokpit tasarımı, ilk Clio’ya küçültülerek aktarılmıştı. Kapağın altında gizlenen kızaklı radyo teyp, hırsızlara karşı alınmış basit ve etkisiz bir önlemdi. Gösterge tablosundaysa 1980’lerin Renault modellerinde kullanılan tasarım sürüyordu. Clio RSi’deki fark, daha hızlı hareketlenen ibreler ve üç kollu direksiyon simidinden oluşuyordu. Clio’nun en çok eleştirilen küçük dış aynalarında RSi için herhangi bir değişiklik yapılmamıştı. Clio RSi’nin yüksek yanal destekli iri sportif koltukları, sanki başka bir markadan alınmış gibi görünüyordu ama yolcularını çok iyi hissettiriyordu. Üç kapılı Clio’nun kelebek camları, kabin havalandırmasında önemli rol oynuyordu. Bir sportif ruhlu otomobil için Clio RSi’de hayli büyük bir bagaj alanı da sunuluyordu. Motor performansı, kullanışlılıktan feragat etmeyi gerektirmemişti! 265 litrelik hacim, koltuk sırtlıklarının yatırılmasıyla 1055 e-motoring magazine › ekim 2014 litreye kadar genişletilebiliyordu. Sırtlık yatırılması deyip geçmemek gerek, 1991’de asimetrik olarak katlanan sırtlıklar, her otomobilde bulunan bir özellik değildi! Tıpkı hidrolik direksiyon, ABS, merkezi kilit sistemi ve elektrikli camlar gibi! Havayastıkları mı? Şaka yapıyor olmalısınız, tabii ki yoktu! RSi kaputunun altında, dönemine göre oldukça güçlü bir motor vardı, hızlı Clio’ya ruhunu kazandıran. Aslında yeni bir motor değildi ama küçük ve hafif Clio’da bir başka ruh kazanmıştı. 8 supaplı bu motor, R19, Megane ve Laguna’da da kullanıldıktan sonra sonraki yıllarda Dacia modellerinde de görev yapacaktı. 0-100 km/s hızlamasını 9.0 saniyede gerçekleştirebilen otomobil, dönemin popüler modelleri Opel Corsa GSi ve Ford Fiesta S 16V’ye uygun fiyatlı bir alternatif yaratıyordu. Tabii Clio ailesinin 135 HP’lik top modeli Clio 1.8 16V’ye de! 109 HP’lik motor, 155 Nm gibi yüksek bir tork çıkışıyla bu rakiplere kök söktürebilecek özellikteydi. Çünkü 100 km/s hıza saniyenin sadece onda biri kadar daha kısa sürede çıkıyordu! Doğrusu insanın gözünü açıp kapatması bile daha uzun sürüyordu! Tabii Clio 1.8 16V’nin görsel sportif özellikleri kadar sürüş dinamikleri de daha üstündü. Ama bu üstünlükler, 100 km’de 2 litrelik tüketim farkı yaratıyordu. Bu durum Clio RSi’yi, ekonomik performans otomobili konumuna yerleştiriyordu. Maksimum hızı 195 km/s olan Clio RSi’de sadece “kurşunsuz süper” benzin kullanılabiliyordu!.. Clio RSi’nin dikkat çeken özelliklerinden biri de sert yapılı süspansiyon sistemiydi. Clio 1.8 16V’ye göre daha konforlu olan RSi, virajlarda da sürücüsünü rahatlıkla tatmin edebiliyordu. Gerçi ani gaz kesmelerde arkası kopma eğilimi gösteriyordu ama direksiyonuna hakim sürücüler için çizgiye dönmek çocuk oyuncağıydı. e-motoring magazine › ekim 2014 e-motoring magazine › ekim 2014
© Copyright 2024 Paperzz