2014-2015 Fizikokimyalab Foyleri

T.C.
KOCAELİ ÜNVERSİTESİ
KİMYA MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ
FİZİKOKİMYA LABORATUVARI
DENEY FÖYÜ
2014/2015 GÜZ YARIYILI
ADSORPSİYON
DENEYİN AMACI : Katılar tarafından gerçekleştirilen adsorpsiyon olayının incelenmesi.
TEORİK BİLGİ : Bir katının ya da bir sıvının sınır yüzeyindeki konsantrasyon değişmesi
olayına adsorpsiyon denir. Konsantrasyonun artışı halinde buna pozitif adsorpsiyon, azalışı
halinde de negatif adsorpsiyon denir. Yüzeyde konsantrasyonu artmış olan maddeye
adsorplanmış madde, adsorplanan maddeye de adsorban adı verilir. Adsorpsiyon olayı
maddenin maddenin sınır yüzeyinde moleküller arasındaki kuvvetlerin denkleşmemiş
olmasından ileri gelir. Adsorpsiyon ile absorpsiyonu karıştırmamak gerekir. Absorpsiyonda
absorplanan madde, absorplayıcı maddenin içine doğru yayılır, adsorpsiyonda ise yüzeyde
tutunma sözkonusudur.
Gazların Katılar Tarafından Adsorpsiyonu
Bütün katılar az çok bütün gazları adsorplar. En iyi adsorbanlar geniş bir gözenekli yüzeye
sahip olan maddelerdir. Örneğin; toz halinde platin, çeşitli kökenli kömür tozları, silis jeli.
Düz yüzeylerde de adsorpsiyon olur ama daha azdır.
Katılar tarafından gazların adsorpsiyonunda aynı bir adsorban tarafından, bazı gazlar az veya
çok adsorplanır ve adsorpsiyon çok hızlı gerçekleşir. Adsorbanın doymuşluğa yaklaşması
oranında hız azalır. Adsorpsiyon, adsorbanın yüzey alanına ve kimyasal yapısına bağlıdır.
Gözenekli ve tanecikli yüzeylerin adsorplayıcı özellikleri çok fazladır. Adsorbanın birim
kütlesi ve hacmi tarafından adsorplanan gaz miktarı, gazın konsantrasyonu ve kısmi basıncı
ile orantılıdır, ancak adsorban doyduğunda gazın basıncının arttırılmasının bir etkisi yoktur.
Gazların katılar tarafından adsorplanmasının incelenmesi sonucunda, iki tip adsorpsiyon
varlığı saptanmıştır. Fiziksel ve kimyasal adsorpsiyon.
Fiziksel adsorpsiyonda, adsorplanmış molekülleri adsorban yüzeyine bağlı tutan kuvvetler,
gaz molekülleri arasında var olan Van der Waals kuvvetleri cinsindendir. Kimyasal
adsorpsiyon ise, adsorplanan moleküllerde adsorbanın yüzey molekülleri ya da atomları
arasında gerçek bir reaksiyondan ileri gelir. Sıcaklık ile artar. Fiziksel adsorpsiyonda olduğu
gibi tüm yüzeyde değil aktif merkez denilen bazı kısımlarda kendini gösterir.
Birçok hallerde, gaz molekül halde adsorplanır, bazı hallerde ise gaz molekülleri dissosiye
olarak adsorplanır. Genellikle; sıcaklık yükselirken adsorpsiyon azalır. Yüksek sıcaklık
adsorpsiyonu aktive edilmiş kimyasal adsorpsiyondur. Düşük sıcaklık adsorpsiyonu ise, Van
der Waals adsorpsiyonudur. Fiziksel kuvvetler yapıya özel olmadığından Van der Waals
adsorpsiyonu bütün hallerde meydana gelir. Kimyasal adsorpsiyona örnek olarak ; oksijenin
sıcakta tungsten tarafından adsorplanması gösterilebilir.
Başka örnek olarak, karbonmonoksitin tungsten, oksijenin gümüş, altın, platin ve karbon
tarafından adsorplanması verilebilir. Bazı sistemler düşük sıcaklıklarda fiziksel, yüksek
sıcaklıklarda
ise
kimyasal
adsorpsiyon
gösterirler.
Hidrojenin
nikel
üzerindeki
adsorpsiyonunda durum böyledir.
Sabit sıcaklıkta adsorban tarafından adsorplanan madde miktarı ile denge basıncı veya
konsantrasyonu arasındaki bağıntıya adsorpsiyon izotermi denir. Gazların katı tarafından
adsorpsiyonuna ait beş genel izoterm tipi gözlenmiştir.
Bu beş tip izotermden 1. tipine kimyasal adsorpsiyonda rastlanır. Fiziksel adsorpsiyonda ise
her beş tipe de rastlanır.
1. tip izotermlerde belli miktarda adsorban tarafından adsorplanan gaz miktarı, basınçla hızla
artar ve daha sonra katı yüzeyinin gaz molekülleri ile doymasıyla daha yavaş artış gösterir. Bu
değişme Freundlich izotermi ile şu şekilde gösterilir ;
x : m kütlesinin adsopladığı gaz miktarı
p : adsorplanan gazı kısmi basıncı
x
 k. p n
m
k ve n : sabitler
Bu eşitlikte; k ve n sabitlerinin saptanması için iki tarafın logaritması alınır;
(1)
x
log  log k  n.log p
m
(2)
Absise log p ve ordinata log x/m değerleri koyulursa bir doğru elde edilir. Bu doğrunun eğimi
n’i, kayımı ise log k’yı verir. Freundlich izotermi bazen;
x
 k . p1/ n
m
(3)
Olarak da yazılır. Bu durumda n bir tamsayıdır.
Birçok hallerde ve özellikle kimyasal adsorpsiyonda, bir doymuşluğa varılır. x/m oranı bir
limite erişirki, bu tüm katı yüzeyini kapsayan adsorplanmış gazın bir monomoleküler tabaka
oluşturmasına karşılıktır. Freundlich ifadesi, bu sonucu açıklayamaz. Bu durumu açıklamak
amacıyla Langmuir izotermi bulunmuştur. Langmuir, adsorplanmış olanın gaz moleküllerinin
olduğunu, belli bir zaman içinde adsorplanan gaz miktarının katı yüzeyden ayrılan gaz
miktarına eşit ( dinamik bir denge sözkonusu ) olduğunu, adsorpsiyon hızının, gazın basıncı
ve katının örtülmemiş yüzeyi ile orantılı olduğunu, adsorplanmış moleküllerin dissosiye
olmadığını kabul ederek, izotermi türetmiştir.
Adsorplanan toplam yüzey S, kaplanan yüzey kesri Q ise; kaplanan yüzey S.Q; serbest yüzey
de (1-Q) / S ‘ dir. Eğer gazın basıncı p, k1 ve k2 ile de adsorpsiyon ve desorpsiyon orantı
katsayıları gösterilecek olursa dt zamanında, adsorbanın birim kütlesinin alanı tarafından
adsorplanan gaz miktarı y, örtülen yüzey kesri ile
k1 p (1  Q ) Sdt  k 2QSdt
Q
k1 p
bp

k2  k1 p 1  bp
k
b 1
k2
orantılıdır.
(4)
y  kQ 
kbp
1  bp
ap
1  bp
a  kb
y 
(5)
(5) bağıntısı Langmuir adsorpsiyon izotermidir. A ve b incelenen sisteme ait sabitler, y 1 gr
adsorban tarafından adsorplanan gram miktarı. Eşitlik düzenlenirse ;
p
p
1 b

  p
y x a a
 
m
Absise p, ordinata
(6)
p
x değerleri konulursa, eğimi b/a, kayımı 1/a olan bir doğru elde edilir.
m
Buradan a ve b hesaplanabilir.
Çözünmüş Maddelerin Katılar Tarafından Adsorpsiyonu
Bir çözeltideki çözünmüş madde çözücü katı tarafından adsorplanır. Çözünmüş maddenin
adsorpsiyonu ikiye ayrılabilir.
1. Yüzey gerilimindeki değişiklikten ileri gelen adsorpsiyon
2. Elektrostatik kuvvetlerden ileri gelen adsorpsiyon
Yüzey Gerilimindeki Değişiklikten İleri Gelen Adsorpsiyon
Bir çözeltide çözünmüş bir cisim, yüzey tabakada ve sıvının içinde farklı bir dağılıma sahiptir.
W.Gibbs şu sonucu bulmuştur. Yüzey gerilimini azaltan cisimlerin sınır yüzeyindeki
konsantrasyonları sıvı içindekinden daha fazla, yüzey gerilimini arttıran cisimlerinki ise daha
azdır. Birinci halde adsorpsiyon pozitif, ikinci halde ise negatiftir. Aynı olay, iki sıvının ve bir
katıyla bir sıvının temas yüzeyinde de kendini gösterir. Eğer, çözünmüş madde, örneğin su ile
kömür arasındaki yüzey gerilimini düşürürse, çözünmüş madde kömür – su sınırında toplanmış
bulunur ve pozitif adsorpsiyon kendini gösterir.
1. Adsorbanın birim kütlesi tarafından adsorplanan madde miktarı çözünmüş maddenin
konsantrasyonuna bağlıdır. Adsorban doyduğunda adsorpsiyon durur.
2. Adsorpsiyon iki yönlüdür ancak adsorpsiyon sonucu kimyasal değişme olursa olay iki
yönlü değildir.
3. Adsorpsiyon izotermi gaz adsorpsiyonundakine benzer ve (1) , (2) , (3) , (6) , (7)
bağıntıları yaklaşık olarak kullanılabilir. Ancak gazın kısmi basıncı yerine çözünmüş
maddenin konsantrasyonu yer alır.
x
 k .c1/ n
m
c
1 b
  c
x a a
 
m
(7)
4. Bir madde yüksek yüzey gerilimli bir çözücüde, düşük yüzey
gerilimli bir çözücüye oranla daha şiddetle adsorplanır.
Adsorpsiyon Uygulamaları
Katıların gazları adsorpsiyonundan, gaz maskeleri yapımında, vakum yapılmasında, gaz
reaksiyonlarının katalizinde yararlanılır. Çöktürme işleminde adsorpsiyon önemli rol oynar.
Bazı maddeler bazı iyonları iyi adsorplar. Çözeltilerde renk giderilmesi, suların bakteri ve
yabancı maddelerden arındırılmasında da adsorpsiyon uygulanmaktadır.
GEREKLİ MADDE VE MALZEMELER: 7 adet kapaklı ve 7 adet kapaksız erlenmayer, 1
büret, süzgeç kağıdı, 7 adet huni, toz aktif kömür, 0.5 M Asetik asit çözeltisi, 0.1 M Sodyum
hidroksit çözeltisi.
DENEYİN YAPILIŞI
Her biri 50, 25, 15, 7.5, 4.2 ve 0 ml 0.5 mol/l asetik asit içeren 7 şişenin herbirine 1 gr aktif
kömür konur. Su ile 50 ml’ye tamamlanır. Her çözelti kuru balonlara süzgeç kâğıdı ile
süzülür. Her bir süzüntüden belli miktarda alınarak (birincisinden 5 ml, ikincisinden 10 ml,
diğerlerinden 20 ml) standart baz çözeltisi ile fenolftalein indikatörü kullanılarak titre edilir.
SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
1. 50 ml çözeltideki asetik asit miktarını adsorplamadan önce ve sonra olmak üzere
bulunuz.
2. İki değerin farkı m gr. kömürün adsorpladığı asetik asit miktarını (x) verecektir.
3. x/m ‘ e karşı c, log(x/m)’ e karşı log c, c/(x/m) ‘ e karşı c grafiklerini çizip k, n, a, b
sabitlerini hesaplayınız.
MONOMOLEKÜLSEL REAKSİYONUN İNCELENMESİ
DENEYİN AMACI: Şekerin dönüşüm reaksiyonuna ait hız sabitinin polarimetri yöntemi ile
bulunması.
TEORİK BİLGİ : Reaksiyon hızı, bir reaksiyonda birim zamanda ve birim hacimde
dönüşen maddenin mol sayısıdır. Birimi [mol / zaman x hacim] olarak ifade edilir. İkinci
mertebeden elementer bir reaksiyon göz önüne alalım:
A
t = 0 anı
+
a
t = t anı
B →
b
(a – x) (b – x)
C
0
x
+ D
0
x
Burada; a,b: A ve B’nin başlangıçtaki molar konsantrasyonları (mol / hacim),
x: Herhangi bir t anında her bir bileşenin reaksiyona giren miktarı
(mol / hacim).
A’nın dönüşmesi xA = Reaksiyona girmemiş olan A’nın mol sayısı
Beslenen A’nın mol sayısı
olarak ifade edilir.
Reaksiyon hızı (RH=
dx
), ancak belirli sıcaklıkta sabit olan reaksiyon hız sabiti k’ya ve
dt
reaksiyona giren bileşenlerin t anındaki konsantrasyonlarına (CA,CB) bağlıdır. Reaksiyon
hızının bağlı olduğu konsantrasyon terimlerinin sayısına (üslerinin toplamına) da
“reaksiyonun mertebesi” denir. Spesifik bir reaksiyon için hız sabitinin hesaplanmasında en
yaygın olarak kullanılan eşitlik “Arrhenius Eşitliği”dir:
k(T) = A. e-E/R.T
Burada; A = Arrhenius sabiti
E = Reaksiyonun aktivasyon enerjisi
R = İdeal gaz sabiti
T = Sıcaklık (K)
Reaksiyon hızının konsantrasyon terimlerinin elde edilmesini de bir örnekle açıklayalım:
2NO + O2 → 2NO2 elementer reaksiyonu için RH = k.CNO2. CO2
Reaksiyon hız ifadesi içinde yer alan konsantrasyon terimlerinin hıza etkisi stokiyometrik
katsayılarının kuvvetleri kadardır. Reaksiyonun mertebesi ise, konsantrasyon terimlerinin
üsleri toplamı kadardır. Yani bu reaksiyonun mertebesi 3’tür.
Herhangi bir reaksiyonda k’nın birimini bilirsek, reaksiyonun toplam mertebesini de biliyoruz
demektir. A → ürünler şeklinde bir reaksiyonun hız sabiti k olsun.
RH = k
(0.mertebe)
→ [k]= mol / lt.sn
RH = k.CA (1.mertebe)
→ [k]= sn-1
RH = k.CA2 (2.mertebe)
→ [k]= lt / mol.sn
RH = k.CA3 (3.mertebe)
→ [k]= (lt / mol)2.sn-1
A + B → C + D reaksiyonunun hız ifadesini dönüşmenin fonksiyonu olarak yazalım:
RH =
dx
= k.CA.CB = k(a-x)(b-x)
dt
(1)
dx
 (a  x)(b  x)   kdt
dx
B
A
=
dx +
dx
(a  x)(b  x) (a  x)
(b  x)
şeklinde kesirlere ayırma yöntemi ile integral çözülürse,
k=
2.303
b( a  x )
log
t ( a  b)
a(b  x)
(2)
elde edilir. A’nın konsantrasyonu B’ye göre çok fazla ise A’nın reaksiyona giren kısmı x,
başlangıç konsantrasyonunun yanında çok küçük olacağından ihmal edilebilir ve (a-x) = a ve
(a-b) = a alınabilir. Bu durumda (2) eşitliği,
k=
2.303
b
log
ta
(b  x)
(3)
olur. a sabit olduğundan,
ka=k’=
2.303
b
log
t
(b  x)
(4)
olur. Böylece aslında ikinci mertebe olan reaksiyon birini mertebe reaksiyona dönüşmüş olur.
Böyle reaksiyonlara “yalancı (psödo) birinci mertebe reaksiyon” denir. Şekerin sulu asidik
ortamdaki dönüşümü de böyle bir reaksiyondur:
H
C12H22O11 + HOH 
 C6H12O6 + C6H12O6
Sakkaroz
Glikoz
Fruktoz
Reaksiyon sakkaroza göre birinci mertebedendir. [H+] reaksiyon boyunca sabit kalır.
Reaksiyon hızı çeşitli yöntemlerle belirlenebilir. Bunlarda biri de polarimetridir (Şekil-1). Bu
yöntem ancak şeker gibi optikçe aktif reaktanların sözkonusu olduğu reaksiyonlar için
kullanılabilir.
Monokromatik
ışık kaynağı
→
Polarizör
→
Numune
tüpü
→
Analizör
Şekil-1. Polarimetre
Işık, bir elektrik ve bir manyetik alan vektörünün daima birbirine dikey kalacak şekilde
hareket ettiği elektromanyetik bir dalgadır. Bir nikol prizması gibi polarizan filtre üzerinden
geçtiğinde polarize hale gelir. Düzlem polarize ışık, sağ ve sol polarize ışınların (aynı açılı ve
zıt fazlı) çakışması ile meydana gelir. Düzlem polarize ışığın elektrik bileşeni bir düzlemde,
manyetik bileşeni ise bu düzleme dik olan ikinci bir düzlemde yayılır.
Düzlem polarize ışık bazı maddelerden geçtiğinde titreşim düzlemi belli bir açı kadar değişir.
Bu maddelere optikçe aktif maddeler denir ( şeker çözeltisi, bazı karboksilli asitler
aminoasitler vb). Bir maddenin optikçe aktif olabilmesi için inversiyon simetri elemanına
sahip olması gerekmektedir. Bu açının değişim miktarı optikçe aktif maddenin
konsantrasyonu ile orantılıdır. Bu yolla optikçe aktif maddelerin miktarını belirlemek
mümkündür. Sakkarimetri tamamen bu prensibe dayanır. Polarize ışık düzlemini saat
yönünde çevirenlere “sağa çevirenler (dekstrojir)”, aksi yönde çevirenlere de “sola çevirenler
(levojir)” denir. Sağa çevirenlerin önüne (+), sola çevirenlerin önüne (-) konur. Çevirme
açısına etki eden faktörler şunlardır:
a) Sıcaklık,
b) Kullanılan ışığın dalga boyu (λ ne kadar küçükse çevirme açısı o kadar büyük olur),
c) Işığın içinden geçtiği yolun uzunluğu,
d) Maddenin yapısı,
e) Maddenin konsantrasyonu.
Bu deneyde de şeker reaksiyona girdikçe konsantrasyonu, dolayısıyla da çevirme açısı
değişecektir. Böylece hız sabiti bulunabilecektir. Sakkaroz
polarize ışığı sağa çevirir.
Ürünlerden glikoz sağa, fruktoz ise sola çevirir. Fruktoz daha büyük bir molar rotasyona
sahiptir. Dolayısıyla ürünler oluştukça sağa doğru çevrilme miktarında azalma olacak ve
sonunda ışık sola çevrilecektir.
Başlangıçta ölçülen çevirme açısı α0 ve reaksiyon sonunda ölçülen ise α∞ olsun. Bu iki değer
arasındaki fark sakkarozun orijinal konsantrasyonunun bir ölçüsüdür. Herhangi bir t anındaki
sakkaroz konsantrasyonu, son okuma ve t anındaki okuma farkına eşittir (α∞ – αt).
GEREKLİ MADDE ve MALZEMELER
Polarimetre, %15’lik şeker çözeltisi, derişik HCl, pipet, beher.
DENEYİN YAPILIŞI
50 cm3 %15’lik şeker çözeltisine 3 cm3 derişik HCl koyun ve bu anı sıfır olarak alın. 15
dakika sonra şeker çözeltisini polarimetre tüpüne koyun ve çevirme açısını okuyun. Bu
şekilde 15’er dakika aralıklarla en az dört okuma daha yapın. Okuduğunuz bu açılar αt
değerleridir.
Asitli şeker çözeltisini 65 ˚C’ye kadar ısıtın. Böylece dönüşüm reaksiyonu hızlanmış olur.
Soğuyunca tekrar çevirme açısını okuyun. Bu da α∞ değeridir.
SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
1. Okunan değerler (t = zaman ve α = çevirme açısı) bir tabloya yerleştirilir.
2. αt değerleri zamana karşı grafiğe yerleştirilir ve sıfır anındaki çevirme açısı (α0)
bulunur.
3. Her okunan açı için hız sabiti k değerlerini,
k=
2.303
 
log 0
t
t  
eşitliğine göre hesaplayın. Buradan ortalama k değeri bulunur.
4. Yukarıdaki eşitlik düzenlenirse,
log (αt- α∞) = log (α0- α∞) -
k
t
2.303
haline gelir. log (αt- α∞) ile t arasında çizilen grafiğin eğiminden k bulunur ve yukarıda
bulunan k ile karşılaştırılır.
PROBLEMLER
1. Optik çevirme açısı ve zaman arasındaki bağıntı α = -0.04t + 9.3 olan şeklinde
veriliyor. Suyun aşırısı kullanıldığına göre şekerin asidik sulu ortamdaki dönüşümü
için hız sabitini bulunuz.
(Isıttıktan sonra ölçülen çevirme açısı -3.1’dir.)
2. Sakkaroz + Asit → Glikoz + Fruktoz
reaksiyonunda polarimetreden aşağıdaki
değerler okunmuştur:
t(dk)
0
10
20
8
α (derece)
11,25
10,25
9,5
-3,25
Buna göre hız ifadesini çıkarınız ve hız sabitini hesaplayınız.
REFRAKTOMETRİ
(KIRILMA İNDİSİ ÖLÇÜMLERİ)
Optik ölçümler; karışımların analizinde, organik bileşiklerin saflığı ve moleküler yapıların
belirlenmesine kullanılırlar. Kimyada kullanılan en önemli testlerden biridir.
Herbir madde için karakteristik olan kırılma indisi sıcaklığa bağlıdır. “n” ile gösterilen kırılma
indisi bir çok sıvı için 4x10-4 K-1 dir.
dn
 4  10 4 K 1
dT
Kırılma indisinin değeri ölçüm için kullanılan ışığın dalga boyuna da bağlıdır. Dalga boyunun
artmasıyla kırılma indisi n, yavaşça azalır.
Lorenz ve Lorentz bağıntısına göre spesifik kırılma, Rs
 n2 1  1

Rs   2
n

2


dur. Bu değer belli bir madde için sıcaklığa bağlı olmaksızın sabittir. Bir bileşiğin molar
kırılması, Rm ise şu eşitlikte tanımlanır:
 n 2  1  Mr

Rm   2
 
n

2


burada Mr ve ρ sırasıyla maddenin relatif mol ağırlığı ve yoğunluğudur. Rm, molar hacim
biriminde (cm3/mol) ve toplanabilir yapısal bir özelliktir. Böylece değişik atomların,
radikallerin ve bağların kırılma eşdeğerlerini tespit etmek mümkündür. Sıvıların kırılma
indisleri sıcaklıkla değiştiğinden ölçüm sistemi için sıcaklık kontrolü gereklidir.
Bir karışımın molar kırılması [R]A, B bağımsız bileşenlerinin katkısının toplamıdır. Yani,
[ R] A, B  X A[ R]B  X B [ R]B
Burada, XA ve XB ile [R]A ve [R]B sırasıyla iki bileşenin mol yüzdeleri ve molar
kırılmalarıdır.
[ R] A, B
n A2 , B  1  X A M A  X B M B

 2
 A, B
n A, B  2 




Burada, nA,B ve ρA,B karışımının kırılma indisi ve yoğunluğudur. Kırılma indisi ölçen aletlerde
(refraktometre), monokromatik ışın saydam ve izotropik bir ortamdan diğerine geçerken
kırılır. Bu kırılmanın derecesi, n2/n1, gelme kırılma açıları inüslerinin oranına ve her ortamdan
geçen ışığın bu ortamlardaki hızlarının oranına eşittir.
n2 sin i v1


n1 sin r v 2
Boşluk yada havanın kırılma indisi 1 alınır. Prensip olarak v1 ışığının boşluktaki hızı olarak
alınır. v1, maksimum bir değerdir (her zaman n>1) ve dalga boyundan bağımsızdır. Ancak v2,
ışığın dalga hızı ve dolayısıyla n dalga boyuna göre değişim gösterir. Kritik açı
refraktometrelerinin iki tipi Abbe ve Pulfiich refraktometreleridir.
Her iki alet için kırılma indisinin doğruluk derecesi  1x10-4 ve çalışma aralığı 1,3-1,85 dir.
Abbe refraktometresinin Pulfiich refraktometresinden tek üstünlüğü 0,05 cm3 sıvı ile
çalışmasıdır. Pulfiich refraktometresi için en az 1 cm3 sıvı gerekmektedir. Her iki
refraktometrede de prizma, okumalar arasında etanol ile silinmeli ve bundan sonra
incelenecek sıvı konulmalıdır.
Kritik açı refraktometrelerinin başlıca dezavantajları şunlardır:
1. Görüş alanı simetrik değildir.
2. Yalnızca kırılma indisi prizmanınkinden daha düşük olan maddeler için ölçüm
yapılabilir.
3. Ölçülen kırılma indisi yüzey tabakasına aittir. Bu maddenin tümü için geçerli
olmayabilir.
Bu dezavantajlar, doğruluk derecesi  1x10-5olan kritik açılı olmayan refraktometrelerde
(diferansiyel refraktometre) düzeltilmiştir. Fakat bu tipler için 2-3 cm3 numune
gerekmektedir.
DENEYSEL METOT
Deney 1-Etilalkol Ve Su Karışımları İçin Bileşimle Kırılma İndisin Değişmesinin
Belirlenmesi
Gerekli madde ve malzemeler: Refraktometre, sodyum lambası, saf etilalkol ve su,
piknımetre.
Deneyin yapılışı:
Belli hacimleri karıştırarak değişik bileşimlerde su ve etilalkol karışımları hazırlanır (1:9, 2:8,
…9:1). Saf maddelerin ve herbir karışımın kırılma indisleri ve karışımlardan en az birinin
yoğunluğu ölçülür.
Deneysel verilerin Kullanılması ve Tartışılması:
1. Kırılma indisini,
a) Hacim bileşimine
b) Ağırlık bileşimine
c) Mol kesrine karşı grafik olarak hazırlayın. İki saf madde ve karışım için moleküler
kırılmayı hesaplayın.
2. Bu sıvılar için [R]A,B bağıntısı geçerlimidir? Hangi şartlar altında bu bağıntıyı uygulamak
mümkün değildir?
Deney 2. Homolog Alkol, Keton Ve Ester Serileri İçin Moleküler Kırılma Değerlerinin
Bulunması Ve Metilen Grubu, Korbon, Hidrojen Ve Oksijen İçin Kırılma
Eşdeğerlerinin Bulunması
Gerekli madde ve malzemeler: Refraktometre, sodyum lambası, saf organik bileşikler,:
metanol, etanol, propanol, butanol, metil formiyat, etil formiyat, n-propil formiyat, metil
asetat, etil asetat ve n-hekzan.
Deneyin yapılışı:
Herbir sıvının kırılma indisi değeri refraktometrede okunur. Her ölçümden sonra
refraktometrenin prizması etil alkolle temizlenir.
Deneysel verilerin Kullanılması ve Tartışılması:
Elde edilen kırılma indisleri değerlerinden hareketle;
1.
Herbir sıvının moleküler kırılmasını hesaplayın.
 n2 1  M X

Rm   2

n  2 
Aşağıdaki atomik kırılma katkılarından hareketle herbir molekül için teorik moleküler (R’m)
kırılmaları hesaplayıp, yukarıda deneysel olarak bulunan (Rm) değerlerini karşılaştırınız.
2.
Herbir serideki metilen grubunun katkısını belirleyin.
3.
Her iki seride de metilen grubunun katkısı aynımıdır?
4.
Alkol serisinde C,H ve –O- nın kırılma eşdeğerini hesaplayınız.
Tablo 1. Atomik Kırılma Katkıları
Karbon
:2,591
Oksijen (OH grubunda, O-)
:1,525
Hidrojen
:1,028
Oksijen (CO grubunda, O=)
:2,211
Klor
:5,967
Oksijen (eterde, O-)
:1,643
Brom
:8,865
Üçlü halka
:0,71
İyot
:13,900
Dörtlü halka
:0,46
(C~C) Çifte bağ
:1,733
Flor
:1,00
(C~C) Üçlü bağ
:2,398
Tablo 2.
Hacimce Etil Alkol/Su
Karışımın Yoğunluğu (gr/cm3)
100/0
0,7907
90/10
0,8298
80/20
0,8595
70/30
0,8857
60/40
0,9103
50/50
0,9327
40/60
0,9503
30/70
0,9634
20/80
0,9756
10/90
0,9865
0/100
1,000
ZAYIF BİR ASİDİN AYRIŞMA SABİTİNİN HESAPLANMASI
DENEYİN AMACI: Oswald seyreltme kanununu kullanarak zayıf bir asidin ayrışma
sabitinin kondüktometrik yolla hesaplanması.
GENEL BİLGİ
Katılarda elektrik iyonlarla, çözeltilerde ise iyonlar aracılığı ile
E=I.R
(1)
Bu bağıntıda;
E: Potansiyel (Volt)
I: Akım (Amper)
R: Direnç (Ohm)
Özgül Direnç: 1 cm yüksekliğinde ve 1 cm2 kesit alanı olan levhanın elektrik akımına karşı
gösterdiği dirençtir.
r=R.S/a
(2)
R: Direnç (Ohm)
S: Elektrotların yüzeyi (cm2)
A: Elektrotlar arası uzaklık (cm)
Özgül (Spesifik) İletkenlik: Elektrotlar arasındaki çözeltinin iletlenliğidir.
X = 1/r = a / S . R
K=a/S
L=1/R
(3)
X: Spesifik iletkenlik (ohm-1cm-1)
K: Kap sabiti (cm-1)
L: İletkenlik (ohm-1) veya (S)
X=K.L
(S = Siemens = ohm-1)
(4)
Ekivalent İletkenlik: 1 cm uzaklıktaki elektrotlar arasında 1 eş. gr / lt veya eki. gr / lt
elektrolit çözeltisinin iletkenliğidir.
Λ =
1000 . X
C
(5)
C: Konsantrasyon (eki.gr / lt)
Λ: Ekivalent iletkenlik (eki-1cm2ohm-1)
Ekivalent iletkenlik, bir ekivalent katıdan göç eden iyonların hızı ve sayısının bir ölçüsüdür.
Tüm elektrolitler için Λ değeri seyrelme ile artar.
Bu olay iyonların sayısındaki artış ve iyonların mobilitesinin artışını gösterir. Arrhenius’a
göre iyonların mobiliteleri konsantrasyonlarından bağımsızdır. Seyrelme ayrışmayı arttırır ve
ayrışmanın tam olabilmesi için sonsuz seyrelme gerekir. Buna göre ayrışma derecesi;
α = Λ / Λo
formülüyle ifade edilir.
Λo: Sonsuz seyreltiklikteki ekivalent iletkenlik.
Bu teori zayıf elektrolitler için doğrudur. Eğer zayıf elektrolitin konsantrasyonu C ve ayrışma
derecesi α ise ;
AB ↔ A+ + B[A+] [B-]
C α2
Λ2C
Kc = ________ = ________ = __________
[AB]
1-α
Λo(Λo- Λ)
(6)
Böylece Kc iletkenlik ölçümlerinden hesaplanabilir.
Kuvvetli elektrolitler Arrhenius teorisine uymaz. Tüm kuvvetli elektrolitler hatta katı
durumda bile iyonize olurlar, bu nedenle seyrelme sonucu ayrışmadaki artmaya bağlanmaz.
İyonlar arasında kuvvetli kulombik kuvvetler vardır. Bu nedenle kuvvetli elektrolitlerin çok
seyreltik çözeltileri için Debye-Hückel ve Onsager aşağıdaki bağıntıyı vermiştir:
Λ = Λo – (A + B Λo) I
(7)
Zayıf elektrolitlerin Λo değeri ise bu bağıntıya göre hesaplanmaz. Zayıf elektrolitler
Kohlrausch bağıntısı uygulanır.
Λo = Λo+ + Λo-
(8)
Örneğin asetik asit için 25 oC’de ekivalent iletkenlik;
Λo(CH3COOH) = Λo(H+) + Λo(CH3COO-)
= 349.7 + 40.9
=390.6 ohm-1cm2eki-1
Eğer elektrolit çok zayıfsa bağıntı (6)’daki paydada bulunan (1-α) yerine yaklaşık 1 alınabilir
(9)
ve
Kc= α2C
(10)
α2 = Kc /C
Bu bağıntıya göre α2 ordinata 1/C apsise konularak çizilen grafiğin eğimi Kc olacaktır.
Α değeri çözeltinin ekivalent iletkenliğinden aşağıdaki bağıntıya göre hesaplanır.
_____
Λ
α= _Λ
o
(11)
Asetik asit ve benzoik asit için bu bağıntılar kullanılabilir.
DENEYİN YAPILIŞI
İletkenlik ölçme cihazı ile saf suyun iletkenliği ölçülür. Saf suyun iletkenliği 2 . 10-6 ohm-1
‘den büyükse suyun iletkenliği kaptaki çözeltinin iletkenliğinden çıkarılmalıdır.
Benzer biçimde 0.1 M , 0.05 M ve 0.01 M KCl ve ardından aynı konsantrasyonlarda asetik
asit çözeltilerinin iletkenliği ölçülür.
Her ölçümden önce ve sonra cihazın elektrodu saf su ile yıkanmalıdır. Ölçümler az derişikten
daha çok derişiğe doğru yapılmalıdır.
SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Çözeltilerin özgül iletkenlikleri (X), kap sabiti (K) ve cihazdan okunan değer (L) ise;
X = K . L bağıntısından yararlanılarak 0.1 M , 0.05 M ve 0.01 M KCl çözeltisinin cihazdan
okunan L değerleri y eksenine, aşağıda verilen X değerleri x eksenine yerleştirilerek çizilen
doğrunun eğimi K değerini verir.
C (M)
X(ohm-1cm-1) ….
0.1
0.012896
0.05
0.006668
0.01
0.001413
K değeri bilindiğinden bağıntı (10) ‘a göre her asetik asit çözeltisi için X değerleri hesaplanır
1000 . X
________
Λ =
C
bağıntısına göre ekivalent iletkenlik değerleri hesaplanır. Bu değerlerden yararlanarak;
α=
Λ
_____
Λo
bağıntısına göre α ve buradan α2 ve α2C değerleri hesaplanır.
α2 y eksenine 1/C x eksenine konularak çizilen grafiğin eğimi bağıntı (10)’a göre ayrışma
sabiti (Kc) değeridir.
KOLLİGATİF ÖZELLİKLER
DENEYİN AMACI: Seyreltik çözeltilerin sayısal (kolligatif) özellikleri hakkında bilgi
edinilmesi, donma noktası alçalmasından (kriyoskopi) yararlanarak çözünen maddenin
molekül ağırlığının bulunmasıdır.
TEORİK BİLGİ: Katı bir maddenin sıvı bir çözücüde oluşturduğu ideal çözeltinin saf
çözücüye göre buhar basıncı düşmesi, donma noktası alçalması ve kaynama sıcaklığı
yükselmesi yanında ozmos olayı sayısal özellik taşımaktadır. Çözünen taneciklerden oluşan
taneciklerin büyüklüğüne, şekline, cinsine, kimyasal yapısına ve yüküne bağlı olmayıp
yalnızca sayısına bağlı olduğundan dolayı bu özelliklere kolligatif özellikler adı verilmiştir.
Molekülün doğasına değil, sayısına bağlı olan kaynama noktası yükselmesi (ebülyoskopi) ve
donma
noktası
alçalması
(kriyoskopi)
gibi
kolligatif
özellikler
molekül
ağırlığı
belirlenmesinde geniş kullanım alanı bulmaktadırlar.
Buhar Basıncı Düşmesi: İdeal bir çözeltinin buhar basıncı çözeltiyi oluşturan bileşenlerin
buhar basınçları toplamına eşittir. Buna göre çözünen katı olduğu için çözeltinin basıncı
sadece çözücünün buhar basıncına eşittir.
p  p1  p2  p1 x1  p2 x2  p x1  p1 (1  x2 )  p1
0
0
p1 - p1
p1
0

0
0
0
p
 x2
p1
Çözünen uçucu olmadığından çözeltinin p buhar basıncı çözücünün çözeltideki p1
kısmi buhar basıncından yüksek olacağından dolayı çözeltinin buhar basıncı, saf çözücüye
göre düşmüştür.
Donma Sıcaklığı Düşmesi: Katı-sıvı dengesinin sıcaklığına, erime sıcaklığı ya da donma
sıcaklığı denir. Bir sıvının donma noktası, sıvının en küçük bir damlasının donmaya başladığı
sıcaklıktır. Burada maddenin katı ve sıvı hali karşılıklı olarak dengede bulunur. Basınç 1atm
iken çözeltideki çözücünün T donma sıcaklığı saf çözücünün T0 donma sıcaklığından
düşüktür.
Çözücüde çözünen katı madde iyonlarına ayrışıyorsa oluşan çözeltiye elektrolit çözelti denir.
Sadece moleküler dağılıyorsa elektrolit olmayan çözelti denir.
1- Elektrolit olmayan çözeltiler için: Bir çözücüye çözünen eklendiği zaman donma
noktası alçalması aşağıdaki eşitliğe göre olmaktadır.
2
Td=(
RT0 M
).m
1000.H d
Td
: Donma
M
: Çözünenin molal konsantrasyonu
Hd
: Çözünenin molar ergime ısısı
M
: Molekül ağırlığı
R
: İdeal gaz sabiti
T0
: Saf
noktası alçalması
çözücünün donma noktası
Bu eşitlik ideal çözeltiler ve küçük sıcaklıklar için geçerlidir. Eşitlikteki parantez içinde kalan
terimler yalnızca çözücünün özelliklerine bağlı olup, sıcaklığa bağlı değildirler. Eşitlik
Td = Kd . m
şeklinde yazılabilir ve Kd donma sıcaklığı düşmesi sabiti ya da kriyoskopi sabiti olarak
adlandırılır. 1000 gr çözücüye göre yukarıdaki eşitlik düzenlenirse;
Td= (
1000.K d .w2
)
M .w1
Şeklinde bulunur.
Bu eşitlikte M çözünenin molekül ağırlığı, w1 ve w2 ise sırasıyla çözücü ve çözünenin gram
ağırlıklarıdır. Eşitlikte M degeri çözülecek olursa;
 K .w .1000 

M=  d 2
 Td .w1 
Eşitliği elde edilir. Bu eşitlik donma noktası alçalması ile molekül ağırlığı saptanmasında
kullanılır. Burada Td , w1 ve w2 deneysel olarak saptanır.
2- Elektrolit çözeltiler için: Moleküler maddelerden hazırlanan çözeltilerdeki taneciklerin
molar miktarı çözünen maddenin molar miktarına eşit olduğu halde, elektrolitlerle hazırlanan
çözeltilerdeki taneciklerin molar miktarı iyonlaşmadan dolayı çözünen katının molar
miktarından daha büyüktür. Elektrolit çözeltilerde çözünenin tanecik sayısı ayrışma
derecesine bağlı olduğu için Vant Hoff tarafından verilen bağıntı;
i=
T d
T d 0
şeklindedir. Burada Td elektrolitin donma noktası alçalması, Td0 elektrolit olmayan
maddenin donma noktası alçalmasını gösterir.
Td0 = Kd.m
Td =i.Kd.m
Burada i’nin ayrışma derecesi α ile ilişkisi;
i = 1- α + αv = 1+ α(v-1) bağıntısı ile verilir. Burada v elektrolitin molekülleri tarafından
oluşturulan toplam iyon sayısıdır.
Bu yaklaşımdan faydalanılarak, elektrolitin ölçülen donma noktası alçalmasından relatif
moleküler kütle bulunur ve bundan da yararlanılarak ayrışma derecesi α,
α:
M0  MI
M I v  1
hesaplanabilir. M0 teorik moleküler kütledir.
DENEYİN YAPILIŞI
Deney kabı buz tuz karışımıyla doldurulur. Buz tuz karışımı kullanılmasının sebebi 0 0C’den
daha düşük sıcaklıkta buz banyosunun elde edilmesini sağlamaktır.
İlk olarak deney tüpü içine 20 g saf su konulur. Tüp içine konulan suyun miktarı kesin olarak
bilinmelidir. Çözücünün donma noktası tayin etmek için termometre deney tüpüne daldırılır.
Sıvı sürekli karıştırılarak donma noktası saptanır. Bu sıcaklık (T0) olarak kaydedilir. Daha
sonra kriyoskopi tüpü çıkarılarak eritilir.
Daha sonra üç ayrı tüpe 0,2 gr NaCI hassas olarak tartılır. Tüp içine ilk NaCI ilavesi yapılarak
karıştırılır ve NaCI’nin erimesi sağlanır. Saf çözücüde olduğu gibi ilk ilaveden sonra donma
noktası saptanır ( T1 0C ). İki kez daha 0,2 g NaCI katılarak T2 ve T3 sıcaklıkları kaydedilir.
SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
(T-Tn ) = (ΔTd)n ve n=1,2,3 değerleri hesaplanır. Daha sonra her üç konsantrasyon için
molalite ve ΔTd /m değerleri saptanır.
Ordinata ΔTd /m, apsise m (g katı/1000 g çözücü) değerleri konularak çizilen grafigin
kayımından elde edilen değere ΔTd /m =OB denilirse M = Kd/OB bağıntısından molekül
ağırlığı hesaplanır.
ΔTd /m = Kd/MI
Kd: 1,858 K.kg/mol
MI (Relatif molekül kütlesi) kullanılarak zayıf elektrolitler için (α) ayrışma derecesi de
saptanabilir.
α:
M0  MI
M I v  1
Mo
: Teorik Molekül Ağırlığı
ν
: Moekül ayrıştığında olduğunda oluşan iyon sayısı
VİSKOZİTE
DENEYİN AMACI : Viskozite kavramının gözden geçirilmesi ve bir polimerin molekül
ağırlığının viskozimetrik yöntemle hesaplanması
TEORİK BİLGİ : Bir sıvının viskozitesi, sıvı içindeki partiküllerin birbirlerinin hareketine
karşı gösterdikleri direnç sonucunda ortaya çıkan bir özelliktir. Bir sıvı içinde herhangi bir
kuvvetin oluşturduğu hareket, sıvının viskozitesi nedeniyle yavaşlar. Sıvıların viskozitesi, o
sıvının molekül büyüklüğü, moleküller arası çekim kuvvetleri, sıcaklık gibi faktörlere
bağlıdır. Polar olmayan sıvılar genellikle düşük viskoziteli iken, moleküller arasında
doğrudan doğruya bağlanmanın olduğu gliserin gibi sıvılar yüksek viskozitelidir.
Sıvıların ve çözeltilerin bir tüp içerisindeki akış hızı dV
dt
(V: hacim, t: zaman) Poiseulle
tarafından,
dV r 4 p

dt
8l
ilişkisiyle sıvının viskozitesine
(1)
 
bağlı olarak verilmiştir. Bağıntıda; r ölçümlerde
kullanılan tüpün yarıçapını; l tüp boyunu; p viskozimetre alt çizgisi ve akıştaki sıvının
yüzeyi arasındaki hidrostatik basınç farkını gösterir.
Uygulamada tüp yere dik tutularak ölçüm yapılır. Bu koşulda, tüpteki sıvı iki seviyesi
arasındaki basınç farkı aşağıdaki bağıntıya eşittir:
p  hg
(2)
Bağıntıda; h ölçümler boyunca sıvının tüpteki ortalama yüksekliği;  sıvının yoğunluğu ve
g yerçekimi ivmesidir.
Bağıntı (2) ile verilen basınç farkının, bağıntı (1)’de yerine koyulmasıyla, sabit akış hızı
varsayımında bir sıvının viskozitesi,

r 4 hgt
(3)
8lV
bağıntısına eşit olur.
Viskozimetre:
Sıvıların viskozitesi farklı yöntemlerle bulunabilir. Yukarıda değinilen sıvı ya da çözeltilerin
bir tüpten akıtılması yönteminde genelde bir parçası kılcal borudan oluşmuş viskozimetre adı
verilen aletler kullanılır. Viskozimetrenin kılcal kısmından belirli miktarda sıvı akıtılır ve akış
süresi belirlenir. Şekil 1’de bu amaçla kullanılabilecek viskozimetre türlerinden Ostwald ve
Ubbelohde tipi viskozimetrelerin şekli verilmiştir.
Şekil 1.
a) Ostwald Viskozimetresi
b)Ubbelohde Viskozimetresi
Ostwald viskozimetresinin birisi kılcal olan iki kolu vardır. Sıvı B bölmesine doldurulduktan
sonra bir puar yardımıyla D bölmesi üzerine kadar yükseltilir. Daha sonra serbest akışa
bırakılır ve sıvının üst seviyesi viskozimetrede işaretlenmiş olan a noktasından geçerken
kronometre çalıştırılır. b noktasına geldiğinde kronometre durdurulur. Böylece, a ve b
noktaları arasındaki hacme sahip sıvının akış zamanı belirlenir. Ostwalt ve Ubbelohde
viskozimetrelerindeki D bölmesi, puarın bırakılıp kronometreye basılmasına yetecek kadar
zaman kazanmak amacıyla eklenmiştir.
Şekilde h ile gösterilen iki koldaki sıvı seviyeleri farkı Ostwalt viskozimetresinin
kılcalından akan sıvının akış hızını etkiler. Sıvının akışı sırasında bu yükseklik sürekli
değişeceğinden, sıvının yaptığı hidrostatik basınç da sürekli değişecektir. Bu nedenle, Ostwalt
viskozimetresiyle yapılacak karşılaştırmalı ölçümlerde, viskozimetreye her zaman aynı miktar
sıvı koyularak hidrostatik basıncın birbirine yakın tutulması sağlanmalıdır.
Polimerlerin viskozite yöntemiyle mol kütleleri bulunurken farklı derişimlerdeki polimer
çözeltilerinin akış süreleri ölçülür. Polimer çözeltilerinin viskozitelerini polimer ve çözücü
türü, polimerin mol kütlesi, polimer derişimi ve sıcaklık etkiler. Bu nedenle, viskozite
ölçümleri iyi kontrol edilen sabit bir sıcaklıkta yapılmalıdır.
Viskozite terimleri:
Sıvıların viskozitesi yukarıda açıklanan yönteme uygun olarak V hacmindeki sıvının akış
süresi t  viskozimetre yardımıyla belirlendikten sonra bağıntı (3)’ten diğer terimler de yerine
koyularak hesaplanabilir. Ancak, bağıntıda yer alan kılcal yarıçapı r  , kılcal boyu l  , akan
sıvının hacmi V  gibi viskozimetre karakteristiklerini hassas bir şekilde ölçmek kolay
değildir. Bu nedenle, Poiseulle bağıntısı bir sıvının viskozitesini doğrudan belirlemede sık
kullanılmaz. Yine de, Poiseulle bağıntısıyla polimer çözeltilerinin bağıl akış sürelerini,
dolayısıyla bağıl viskozitelerini bulmak olanaklıdır.
Poiseulle bağıntısı çözücü ve polimer çözeltisi için ayrı ayrı yeniden aşağıdaki şekilde yazılır:

r 4 hgt
0 
8lV
r 4 p0 t 0
8lV
çözelti
(4)
çözücü
(5)
Eşitliklerde  ve t çözeltinin viskozitesi ve akış süresini,  0 ve t 0 da çözücünün
viskozitesini ve akış süresini göstermektedir. Ölçümlerde aynı viskozimetre kullanıldığından
viskozite karakteristikleri olan r , l ,V değerleri de değişmez. Yeterince seyreltik polimer
çözeltilerinde, çözelti ve çözücü yoğunluklarının da birbirine çok yakın olduğu varsayılıp
p  p0 alınarak yukarıdaki iki bağıntı oranlandığında,
r 

t

0 t0
(6)
şeklinde polimer çözeltisi ve çözücü arasındaki ilişkiyi gösteren bağıl viskozite  r  değerine
geçilir.
Polimer çözeltisinin viskozimetredeki akış süresi
t  ,
aynı hacimdeki çözücünün akış
süresinden t 0  her zaman büyüktür. Dolayısıyla  r ’ın sayısal değeri de her zaman 1’den
büyük olacaktır. Bağıl viskozite yerine bağıl viskoziteden 1 sayısı çıkartılarak elde edilen
spesifik viskoziteyi  sp  kullanmak daha uygundur. Spesifik viskozite, çözünen moleküllerin
etkisiyle çözücünün viskozitesindeki kısmi artışı vurgular.
 sp   r  1 
 0
0
(7)
Spesifik viskozite, çözelti derişiminden etkilenir ve derişimle değişimi Huggins bağıntısıyla
verilir. Seyreltik polimer çözeltileri için Huggins bağıntısı aşağıdaki gibi yazılır:
 sp
C
    k '   C
2
(8)
Eşitlikte C polimer çözeltisinin derişimi ve k ' genellikle 0,35-0,4 arası değişen Huggins
sabitidir.
 sp
C
oranı indirgenmiş spesifik viskozite sayısı veya indirgenmiş viskozite sayısı
olarak adlandırılır. Eşitlikte yer alan   ’ya da intrinsik viskozite ya da limit viskozite sayısı
denir. Limit viskozite sayısı, C  0 ’a yapılan ekstrapolasyonla bulunduğu için kuramsal bir
viskozite türüdür. Bu anlamda limit viskozite sayısı, moleküller arası etkileşimlerin
gözlenmediği polimer çözeltilerinde (sonsuz seyreltik), polimer moleküllerinin çözücü
viskozitesini arttırma yeteneğinin bir ölçüsüdür.
Çözeltideki polimer derişimi düştükçe,
 sp
C
oranı küçülür ve yeterince seyreltik çözeltilerde
(sonsuz seyreltik)   değerine ulaşır.
 sp 

 C  c 0
   
(9)
Yukarıda değinilen viskozite türlerinden hiçbirisi gerçek viskozite birimi olan poise ( g
cm.s
)
türünden değildir. Bağıl viskozite ve spesifik viskozite birimsiz, indirgenmiş viskozite ve
3
limit viskozite sayısı cm
g
gibi birimler alır.
Limit viskozite sayısı-Mol kütlesi ilişkisi:
Polimer çözeltilerinin limit viskozite sayısı ile polimerin mol kütlesi Mark-Houwink eşitliği
olarak bilinen aşağıdaki eşitlik ile birbirine bağlanmıştır:
   KM v
(10)
Mark-Houwink sabitleri olan K ve  , polimer-çözücü sistemine göre değişir ve Tablo-1’de
verildiği gibi polimer türünden, çözücü türünden, sıcaklıktan ve polimerin molekül ağırlığı
dağılım sınırlarından etkilenir. K ve  sabitlerinin sayısal değeri Polymer Handbook gibi
uygun kaynaklardan bulunabilir. Viskozimetrik ölçümlerden
kullanılaraak 10 bağıntısından M v hesaplanabilir.
Tablo 1. Bazı polimer-çözücü sistemleri için K ve  sabitleri
bulunacak olan   değeri
GEREKLİ MADDE VE MALZEMELER: Viskozimetre, termostat, kronometre, toluende
hazırlanmış polistiren çözeltileri, toluen, balon jojeler, puar
DENEYİN YAPILIŞI
1. Mol kütlesi bulunacak polimerin K ve  sabitleri uygun kaynaklardan seçilir.
Deneyler bu sabitlerin geçerli olduğu çözücü ve sıcaklıklarda yapılmalıdır.
2. Polimerin en az dört farklı derişimde seyreltik çözeltisi hazırlanır (Çoğu kez 1 g
polimer /100 ml çözücü ve daha düşük derişimlerde).
3. Çözücünün akış süresi t 0 ve çözeltilerin akış süreleri t belirlenir.
4. Her bir polimer çözeltisi için (6) bağıntısından  r ve (7) bağıntısından  sp değerleri
hesaplanır.
5.
 sp
C
değerleri de bulunduktan sonra (9) bağıntısına uygun olarak C ’ye karşı grafiğe
geçirilir. Elde edilen doğrunun kayımından   bulunur.
6.
 
ile birlikte uygun K ve  değerleri kullanılarak (10) bağıntısından polimerin
viskozite-ortalama mol kütlesi M v  hesaplanır.
SULU ÇÖZELTİDE ETANOLÜN MOLAR HACMİNİN VE KISMİ MOLAR
HACMİNİN BELİRLENMESİ
DENEYİN AMACI : Çeşitli ağırlık kesirlerindeki etanol-su karışımlarında etanolün kısmi
molar hacminin belirlenmesi
GENEL BİLGİ: Karışımların hacmi genellikle karışımları oluşturan bileşiklerin hacimleri
toplamından farklıdır. Fark negatif veya pozitif olabilir. Bunun nedeni karışımı oluşturan
bileşenlerin benzer ve benzer olmayan molekülleri arasındaki etkileşimlerin farklı oluşudur.
Örneğin A ve B gibi iki madde karıştırıldığında A-A molekülleri arasındaki etkileşim ile B-B
arası ve A-B arası etkileşimler farklı ise hacim değişimi olacaktır. Etkileşim aynı ise hacim
değişimi olmaz, böyle karışımlara ideal karışımlar denir (Hacim değişiminin negatif veya
pozitif oluşu üzerinde düşününüz).
E ve S gibi iki sıvının nE ve nS mol sayıda oluşturduğu karışımın hacmi
(1)
dir. Burada VE , VS , E ve S’nin karışımdaki kısmi molar hacimleridir. Sabit basınç, sıcaklık
ve bileşimde, karışımdaki bileşenlerden birinin mol sayısındaki birim artışa karşı gelen hacim
değişimi o bileşenin kısmi molar hacmi olarak tanımlanabilir. Bu tanıma göre;
(2)
olarak gösterilir. Karışımda E ve S’nin ağırlıkları WE ve WS ise, mol sayıları
eşitlik (1)’de yerine konulursa:
(3)
eşitliği bulunur. Her iki taraf (WE+WS) ile bölünürse,
(4)
ve buradan
V SP= (VE) SP . (WE/WT) + (VS) SP . (WS/WT)
(5)
bulunur. Bu denklemde (VE)SP E’nin kısmi spesifik hacmidir. WE/WT ise E’nin ağırlık
kesridir. 5 numaralı eşitliğe göre karışımın spesifik hacminin bileşenlerden birinin, örneğin
E’nin ağırlık kesrine göre değişimi çizilirse herhangi bir noktadaki teğet eğimi,
(6)
olur. ( Bu eşitliği çıkarınız, bunun için ağırlık kesri toplamının 1’e eşit olduğunun
hatırlayınız). 6 numaralı eşitliğe göre herhangi bir bileşimde karşı gelen teğetin W E/WT=1 ve
WE/WT = 0 doğrularını kestiği noktalar sırasıyla (VE)
SP
ve (VS)
SP
değerlerini verir. Kısmi
molar hacim
V= (V)SP .M
eşitliğinden bulunur.
GEREKLİ MADDE VE MALZEMELER:
Piknometre, Pipet, Saf Su, Etil Alkol, Beher, Mezür, Termometre.
(7)
DENEYİN YAPILIŞI :
Temizlenmiş, kurutulmuş ve numaralandırılmış piknometreler cam kapileri ile birlikte hassas
olarak tartılır (mboş1-2-3...). Daha sonra piknometre boğazının yarısına kadar saf su ile
doldurulur, cam kapileri takılır ve hassas olarak tartılır (msu1-2-3...).
Piknometrelerdeki saf su boşaltılır ve temizlenip kurutulduktan sonra hacimce % 0-30-60-100
oranında etanol-su çözeltileri hazırlanarak sırasıyla piknometrelere doldurulur, cam kapileri
takılır ve hassas olarak tartılır (mçöz.1-2-3...).
HESAPLAMALAR :
dsu = 099707gr/ml (25 oC)
Met= 46,07
d = m / v  Piknometre hacmi Vpik.= (msu – mboş) / dsu
Piknometredeki çözeltinin ağırlığı  m1çöz. = mçöz.- mboş
Piknometredeki çözeltinin yoğunluğu  dçöz= m1çöz/Vpik
Piknometredeki çözeltinin spesifik hacmi  Vsp= 1/d
Piknometredeki çözeltinin molar hacmi  V=M . Vsp veya V=M/d
Kısmi molar hacim
ise, mol ağırlığı ile kısmi spesifik hacmin
çarpımına eşittir.
% Ağırlık kesirlerinin bulunması için;
% Ağ. Çöz= met / mTop. = %Vet. det / (%Vet. det + %Vsu. dsu)
Kısmi molar hacim
ise, mol ağırlığı ile kısmi spesifik hacmin
çarpımına eşittir.
ÜÇ BİLEŞENLİ SİSTEMLERDE ÇÖZÜNÜRLÜK
TEORİ: Sabit sıcaklık ve basınçta üç bileşenli sistemlerin çözünürlüğü düzlem
koordinatlarda eşkenar üçgen ile gösterilir. Eşkenar üçgenin köşeleri saf bileşenleri, kenarları
ise % bileşimleri gösterir. Bileşimlerin yüzdesi, o bileşimi temsil eden köşenin karşısındaki
kenara çizilen paralellerle belirlenir (Şekil 1).
Şekil 1. Üç bileşenli sistemlerin eşkenar üçgenle gösterilen çözünürlük eğrisi
Üçgenin herhangi bir kenarı üzerinde olan bir nokta sadece iki bileşenin karışımını,
üçgenin içinde bulunan herhangi bir nokta ise üç bileşenin karışımını gösterir.
A ve B bileşenleri birbiri içinde kısmen karışıyorsa AB kenarı boyunca A bileşenine B
ilave edildiği zaman ilk önce B bileşeni A bileşeni içinde homojen bir çözelti vermek üzere
çözünür, fakat daha fazla B bileşeni katıldığı zaman x noktasında doygunluğa erişir. Bu x
noktası A içinde B’nin doygun çözeltisini, y noktası ise B içinde A’nın doygun çözeltisini
gösterir. x ve y noktaları arasındaki karışımlar iki fazlıdır.
Eğer A ve B bileşenleri ile tam olarak karışabilen bir C bileşeni AB karışımına ilave
edilirse Şekil 1’de görülen üç bileşenli sistemler meydana gelir. Bunlar bazı bileşimlerdeki tek
fazlı, bazı bileşimlerde ise iki fazlıdır. Tek ve iki fazlı bileşimler Şekil 1’de xzy eğrisi ile
sınırlandırılmıştır. Bu eğrinin altına rastlayan bileşimlerde sistem iki fazlı, dışında ise tek
fazlıdır. xzy eğrisine “denge eğrisi” veya “çözünürlük eğrisi” denir.
Bileşimi M noktası ile belirtilen üçlü bir heterojen karışımın kendi haline
bırakıldığında bileşimleri a ve b noktalarına karşılık gelen iki ayrı homojen ve üç bileşenli
faza ayrılır. Bunlara “konjuge çözeltiler”, bu iki noktayı birleştiren (ab) noktasına “bağlantı
doğrusu” denir. M noktası ile belirttiğimiz a, b karışımlarına daha fazla C bileşeninden ilave
edecek olursak, iki fazın bileşimleri birbirine yaklaşır. Bağlantı doğrularının uzunlukları
kısalır, nihayet z noktasında her iki fazın bileşimleri aynı olur ve homojen bir çözelti oluşur.
Bu z noktasına “dönüm noktası” veya “kritik nokta” denir.
DENEYDE KULLANILACAK MALZEMELER
Büret, pipet, erlen, benzen, asetik asit, su.
DENEYİN YAPILIŞI
1) 5 mL’lik pipet kullanarak, 2.5 mL benzen konur. Bir büret yardımıyla 1 mL su ilave
edilir. Diğer bir büretten erleni hızlıca karıştırarak ve bulutsuz berrak (homojen) bir çözelti
olana kadar asetik asit ilave edilir, ve ilave edilen asit hacmi kaydedilir. Aynı sıvıya 2 mL su
ilave edilir ve kuvvetlice çalkalanarak asetik asitle titre edilir. Büretten harcanan asetik asit
hacmi kaydedilir. Daha sonra aynı sıvıya 2’şer mL suyu 6 kez daha ekleyerek berrak çözelti
olana kadar karışıma asit eklenir. Sonuçlar kaydedilir ve bütün sonuçlar bir tablo halinde
hazırlanır. Bu tabloda ilave edilen su hacmi, hesapla bulunan toplam su hacmi, ilave edilen
asetik asit hacmi hesapla bulunan toplam asetik asit hacmi, benzenin ağırlığı, toplam su ve
toplam asetik asit ağırlıkları, 3’lü karışımın hacimce yüzdesi ve ağırlıkça yüzdesi yazılır (8
nokta).
2) Pipet kullanarak 2 mL benzen 500 mL’lik bir erlene konur. Bir büretten 25 mL su
diğer büretten de homojen bir çözelti olana kadar çalkalayarak asetik asit ilave edilir ve hacim
kaydedilir. İşlem 5 defa 25 mL’lik su eklenerek tekrarlanır. Her defasında çözeltiyi homojen
hale getirmek için ilave edilen asetik asit hacmi kaydedilir (6 nokta).
3) 10 mL benzen + 1 mL su ile hazırlanan çözelti asetik asit ile titre edilir. Sonra buna
10 mL daha benzen ilave edilip titrasyona devam edilir. 4 kez 10’ar mL benzen ilave edilip
tekrar titrasyon yapılır (6 nokta).
HESAPLAMALAR
Bütün sonuçlar bir tablo halinde hazırlanır. Bu tabloda ilave edilen su hacmi, hesapla
bulunan toplam su hacmi, ilave edilen asetik asit hacmi, hesapla bulunan toplam asetik asit
hacmi,benzenin ağırlığı, toplam su ve toplam asetik asit ağırlıkları, 3’lü karışımın hacimce
yüzdesi ve ağırlıkça yüzdesi yazılır. Tablolardaki % hacim ve % ağırlık verileriyle eşkenar
üçgen grafikleri çiziniz, bunun için önceden eşkenar üçgen diyagramı üzerinde tablodaki
yüzdeleri gösteren noktaları işaretleyiniz. Bu eğri için 20 noktayı birbirine bağlayarak denge
eğrisini çiziniz ve yorumlayınız.
BİR GAZIN ISI KAPASİTELERİ ORANININ TAYİNİ
AMAÇ
Havanın ısınma katsayısının adyabatik genleşmeden faydalanılarak belirlenmesi.
TEORİ
Farklı maddelerin eşit kütlelerinin sıcaklığını bir derece arttırabilmek için farklı miktarlarda
enerji gerekmektedir. Özgül ısı, bir maddenin birim kütlesinin sıcaklığını bir derece arttırmak
için gerekli olan enerjidir. Sabit hacimdeki özgün ısı Cv, sabit basınçtaki özgül ısı ise Cp
olarak adlandırılır.
Her sistemin iç enerjisi sıcaklıkla değişmektedir. Sabit hacimdeki ısı alışverişi δq şeklinde
gösterilerek sabit hacimdeki molar ısınma ısısı şu şekilde belirlenir;
Sabit hacimdeki sisteme verilen ısı yalnızca iç enerjinin artmasına harcandığı halde, sabit
basınçtaki sisteme verilen ısı iç enerjinin artması yanında ortama karşı yapılan işe de
harcanmaktadır. Düşünülen her sistemin entalpisi sıcaklıkla değişmektedir. Basınç sabit iken
molar ısınma ısısı şu şekildedir;
Cp ve Cv arasındaki özel bir bağıntı h=u+RT denkleminin türevi alınarak elde edilebilir;
dh=du+RdT
dH yerine
ve
konur ve elde edilen bağıntı dT ile bölünürse;
yerine
Cp = Cv + R elde edilir.
Isı alışverişinin olmadığı yalıtılmış sistemler olan adyabatik sistemlerde;
du=
+
=0+
= n*Cv*dT şeklinde hesaplanır.
İdeal gazların adyabatik tersinir veya sıkışması için yukarıdaki bağıntıların integralleri
alınarak şu bağıntılar elde edilir;
n*Cv*dT = -p*dV = - (n*R*T/V)dV
, burada γ ısı kapasitesi olarak tanımlanır.
T2 ve P2 şartlarındaki gaz sabit hacimde T1 sıcaklığına getirilirse basınç P3 olur. Charles –
Guy Lussac yasasına göre;
Bu denklem bir önceki denklem ile birleştirilip, logaritması γ göre düzenlenirse;
Denklem tekrar düzenlendiğinde ısı kapasitesi için aşağıdaki eşitlik elde edilir.
DENEYSEL YÖNTEM
Kullanılacak araç ve gereçler
 Tek boyunlu balon
 Manometre
 Puar
 İki yollu musluk
 Milimetrik kağıt
 Su
Deneyin yapılışı
 Tek boyunlu balonun ağzı mantar tıpa ile kapatılır. Mantara üç yollu cam boru takılır.
Cam borunun orta kısmına iki yollu musluk bağlanır ve cam borunun üst kısmına da
puar takılarak hava geçiş sistemi hazırlanmış olur (Şekil 1).
 Manometreye bir miktar su konulur. Sıvı seviyeleri arasındaki farkı okumak için arka
plana milimetrik kâğıt yerleştirilerek deney düzeneği hazırlanmış olur.
 İlk olarak manometre sıvı seviyeleri eşitlenir (Şekil 2.a). Daha sonra muslukla aynı
hizada olan atmosfere açık cam boru parmak ile kapatılır ve musluk 180ᵒC
döndürülerek sıvı seviyeleri arasındaki fark belli bir h1 değerine çıkıncaya kadar puar
yardımıyla balona hava gönderilir. Sıvı seviyesi h1 kaydedilir (Şekil 2.b). Sistem P1,
T1 ve V1 şartlarındadır ve sıvı seviyesi h1 dir.
 Son olarak musluk hızlı bir şekilde 360ᵒC çevrilir ve tekrar eski konumuna getirilmiş
olur. Bu esnada balonda olan havanın bir kısmı boşalır ve manometre sıvı seviyesi
hızlı bir şekilde değişir (Şekil 2.c) (Sistem bu anda P2, T2 ve V2 şartlarındadır). Bu
durumda gazın kısa zamanda genleşmesi söz konusudur ve bu olay adyabatik olup
genleşme için gerekli enerji sistemin iç enerjisinden sağlanır. Bu sebeple T2 ˂ T1 dir.
Şekil 1. Deney Düzeneği
a)
b)
c)
Şekil 2. a) Manometre kolları eşit, b) balona hava girişi, c) adyabatik genleşme

Sistem ile çevre arasında denge kuruluncaya kadar beklenir ve ortamdan sisteme
ısı geçişi gerçekleşir. Bunun sonucu olarak sistem basıncı P2’den P3’e yükselir. Sistem
koşulları P3, T1 ve V2 konumundadır ve sıvı seviyesi farkı h2 dir (Şekil 2.c).

P2= Patm olduğu için h1=P1 – P2 ve h2= P3 – P2 olur ve h1 – h2 = P1 – P3 olacaktır.
Buradan ısı kapasitesi şu şekilde hesaplanır:
 Deney en az 5 kez tekrarlanarak h1 ve h2 değerleri bulunur.
HESAPLAMALAR
 Bulunan h1 ve h2 değerlerinin ortalamaları alınır ve yukarıdaki denklemde yerine
yerleştirilerek ısı kapasitesi γ belirlenir.
 Manometre sıvı yoğunluğundan faydalanarak her bir haldeki gaz basınçları hesaplanır.
KAYNAKLAR
 Çengel Y.A., Termodinamik - Mühendislik Yaklaşımıyla, 3. Baskı, 1996.
 Sarıkaya Y., Fizikokimya, 2. Baskı, Ankara, 1997.
ÇÖZÜNÜRLÜK YÖNTEMİ İLE ÇÖZÜNME ISISININ TAYİNİ
Deneyin Amacı: Doymuş çözeltisi hazırlanan bir maddenin çözünürlüğünün sıcaklıkla
değişimi ve çözünme ısısının belirlenmesi.
TEORİ
Katı haldeki çoğu kimyasal maddenin bir sıvı içinde homojen olarak dağılmasına çözünme,
bu sıvı karışıma ise çözelti adı verilir. Sabit basınç ve sıcaklık altında çözünen maddenin saf
haldeki katısı ile dengede olan sıvı karışım doygun çözeltidir ve çözünenin bu doygun
çözeltideki derişimine çözünürlük adı verilir. Çözünürlük, a) çözücünün yapısına, b)
çözünenin yapısına, c) sıcaklığa ve d) basınca bağlıdır. Bir katının sıvıdaki çözünürlüğü
yalnız sıcaklıkla değişir. Sıcaklık artışı genellikle katının sıvıdaki çözünürlüğünü de artırır.
Sıvı ve katı maddelerin sıvılardaki çözünürlüğüne basıncın etkisi çok azdır.
Bir katının çözünürlüğünün tayini, çözünen maddenin fazlasını çözücü ile karıştırıp dengeye
gelmesini sağladıktan sonra doymuş çözeltiyi analiz etmek ilkesine dayanır. Çözünürlük
yukarıda açıklandığı gibi sıcaklığın fonksiyonudur. Bazı çözeltiler oluşurken çevreye ısı
verilir, bazılarında çevreden ısı alır. Bu alınan verilen ısıya çözünme entalpisi denir ve ∆Hç ile
gösterilir. Çözünürlüğün sıcaklıkla değişimi Van’t Hoff denkliği ile açıklanabilir:
(1)
(2)
)
(3)
Burada C1 ve C2 değerleri T1 ve T2 (K) sıcaklıklarındaki çözünürlük ve ∆Hç de cal/mol
cinsinden çözünme ısısıdır.
Çözeltideki çözünmüş madde miktarı şu şekilde hesaplanır:
(4)
Burada;
C= Çözünürlük, g /100 ml
E= okzalik asitin eşdeğer gram tartısı
= 0.6 N NaOH sarfiyatı, ml
= titre edilen okzalik asitin hacmi, ml
DENEYSEL YÖNTEM
Kullanılacak malzemeler
 Su banyosu/ısıtıcılı karıştırıcı
 Termometre
 Erlenmayer
 Pipet
 Büret
 Erlen
 Okzalik asit
 0.6 N NaOH çözeltisi
 Fenolftalein indikatörü
Deneyin Yapılışı
 İlk olarak okzalik asitin 60°C’deki doymuş çözeltisi (62 g/100 g su) hazırlanır.
 Hazırlanan çözelti oda sıcaklığına soğutulur.
 Oda sıcaklığına soğutulmuş çözeltinin sıcaklığı termometre ile ölçülür ve pipet
yardımıyla 5 ml örnek alınarak 250 ml lik erlene alınır. Fenolftalein ilave edilir ve 0.6
N NaOH çözeltisi ile titre edilir, sarfiyat (V) kaydedilir.
 Bu işlemler belirli sıcaklıklar için tekrar yapılır ve sarfiyatlar kaydedilir.
Hesaplamalar
 Her sıcaklık için kaydedilen sarfiyat değerleri kullanılarak okzalik asitin çözünürlüğü
Denklem (4) ile hesaplanır.
 Hesaplanan çözünürlük değerleri ile Van’t Hoff denkleminden yararlanılarak okzalik
asitin çözünme ısısı hesaplanır.
 Ayrıca lnC’ye karşı 1/T grafiği eğiminden de çözünme ısısı ∆Hç hesaplanır.
 Analitik ve grafik yöntemlerle elde edilen değerler tartışılır ve litaratür ile
karşılaştırılır.
Kaynaklar
 Sarıkaya Y., Fizikokimya, 2. Baskı, Ankara, 1997.
http://w3.gazi.edu.tr/~syasyerli/KM380/2a.pdf (Ziyaret Tarihi: 20 Eylül 2014).
Rapor Formatı
FİZİKOKİMYA LABORATUVARI
DENEY ADI
Hazırlayanlar
: Adı Soyadı – Numarası, Grup No.
Deneyin Yapılış Tarihi
:
Rapor Teslim Tarihi
:
Deney Sorumlusu
:
1. GİRİŞ
- Deneyin amacı ve içeriği belirtilecektir.
- Bu bölümde teorik bilgiler yazılmayacaktır.
2- TEORİ
-Teori 2 sayfa ile sınırlandırılmıştır. Fazla sayfa fazla puan demek değildir.
- Teoride kullanılan kaynaklar MUTLAKA metin içinde numaralandırılarak,
Kaynaklar bölümünde belirtilecektir. Kaynaklar gerek duyulduğunda Deney Sorumlusu
tarafından istenebilir.
3- DENEYSEL YÖNTEM
3.1 Deneyde Kullanılan Malzemeler (Kimyasal, Ekipmanlar ve Deney Düzeneği)
3.2 Deneyin Yapılışı
4- HESAPLAMALAR ve SONUÇLAR
4.1. Veriler (Kimyasal, Ekipmanlar ve Deney Düzeneği)
4.2. Hesaplamalar
4.4. Sonuçlar
- Hesaplamalar sonunda elde edilen değerler tablolar şeklinde belirtilir.
- Deney sonucunda bir grafik elde ediliyorsa bu bölümde verilir.
5- YORUM
- Sonuçlar hakkında yorum ve değerlendirmeler yapılır.
- Elde edilen deneysel sonuçlar, teorilerle karşılaştırılır. Farklılıkların nedenleri
tartışılır.
- Yorum bölümü raporun en önemli bölümüdür ve değerlendirmenin en büyük kısmını
bu bölüm oluşturur.
SEMBOLLER
KAYNAKLAR
- Deney föyü kaynak olarak KULLANILAMAZ.
Kaynak Yazım Formatı:
Süreli Yayınlar

Yazarın soyadı, İlk ve ikinci adının ilk harfleri, Konu başlığı, Süreli yayının ismi
(italik), cilt numarası, sayı numarası, sayfa numaraları, yıl.
Ör:
Kaplan, H., Hutkins, W. R., “Fermentation of Fructooligosaccharides by Lactic Acid
Bacteria and Bifidobacteria”, Journal of Applied and Environmental Microbiology, 66 (6),
2682-2684, 2000.,
Kitaplar

Yazarın soyadı, İlk ve ikinci soyadının ilk harfleri, kitabın başlığı, Baskı sayısı, Basım
yeri, Basım evi, basım yılı.
Ör:
H. C. Fogler, Elements of Chemical Reaction Engineering, 3 rd Edition, New York,
Prentice Hall, 1999.
Tezler

Kaplan, H., “Fermentation of Fructooligosaccharides by Lactic Acid Bacteria and
Bifidobacteria”, Ph. D. Thesis, University of Nebraska-Lincoln, 2002.
Sunumlar

Kaplan, H., Hutkins, W. R., “Fructooligosaccharides in yogurt: Functional and
microbiological properties”, IFT Annual Meeting, Vol. 21-3, Chicago, 2003.
İnternet

American Express, Creating an effective business plan, Retrieved April 24, 1999 from
the World Wide Web: http//www. Americanexpress. com
EKLER
GENEL YAZIM KURALLARI

Alt Başlıkları 2.1, 2.2 şeklinde numaralandırma sırasıyla gösterin.
1. Giriş
2-Teori
2.1 ......
2.2 ......
2.2.1.......
2.2.2.......
3-.........

Rapordaki şekillerin isimleri numaralandırılarak şekillerin altına, tablolarda ise yine
numaralandırılarak tablonun üstüne yazılacaktır.

Raporlar bilgisayarda ya da el ile yazılabilir.
2014-2015 Öğretim yılı Güz yarıyılı Fizikokimya Laboratuvarı dersi kuralları
1. Öğrenciler laboratuvar saatinin başladığı saatte öncelikle yazılı sınava tabi
tutulacaklardır. Bu sınavdan 50 puanın altında alan öğrencinin deney rapor notu ve
deney performans notu “0” (sıfır) dır. Öğrenci o hafta devamsızlık hakkını kullanmış
sayılır.
2. Yazılı sınava girmeyen veya yazılı sınava girip deneye girmeyen öğrenci devamsızlık
hakkını kullanmış sayılır. Öğrencinin deney rapor notu ve deney performans notu “0”
(sıfır) dır.
3. Tüm öğrenciler laboratuvar kurallarına uymak zorundadır (Deneylere önlük, eldiven
ve gözlüksüz girilemez, cep telefonları ile görüşme yapılamaz, bir şey yiyip
içilemez). Laboratuvar kurallarına uymayan öğrenci deney sorumlusu tarafından
laboratuvardan uzaklaştırılır. Bu durumda öğrencinin deney performans ve rapor notu
da sıfırdır.
4. Deney sırasında kullanılan cam eşyaların sorumluluğu deneyi yapan gruba aittir.
Kırılan eşyalar öğrenciler tarafından temin edilip laboratuvar sorumlusuna teslim
edilir.
5. Deney raporları grup ortak raporu şeklinde teslim edilir, bilgisayarda (yazım
kurallarına uygun olarak) ya da elle hazırlanabilir. Raporlar, Kaynak Araştırma ve
Sunumu dersinde öğrenilmiş olunan formatta yazılır.
6. Deney raporları bir sonraki deney günü saat 17:00 a kadar teslim edilmek zorundadır.
Deney raporunun bir gün gecikmesi durumunda rapor teslim alınır, ancak 80 puan
üzerinden değerlendirilir. Rapor, 1 (bir) günden fazla gecikirse grup rapor notu sıfır
olur. Deney raporunun teslimi sırasında bütün öğrenciler hazır bulunmalıdır; deney
sorumlusu öğrencilerin deney raporu hazırlığına katılımını ölçmek için sözlü yapar.
7. Yıl içi ders değerlendirmesi aşağıdaki gibidir.
Yazılı sınav (deneyden önce):%30
Deney performansı : %20 Deneyden sorumlu araştırma görevlisi tarafından
belirlenir. Öğrencinin deney esnasındaki ilgisi, sorulan sorulara verdiği cevap, deney
kurallarına uyum, deney raporu hazırlığına katılımı belirleyici etkenlerdir.
Deney raporu : %50
8. Öğrencinin final sınavına girebilmesi için deneylerin en az %80’ine (10 deneyden
8’ine) katılmış olması gerekmektedir.