MADENCİLİK - ResearchGate

MADENCİLİK
TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI DERGİSİ
THE JOURNAL OF THE CHAMBER OF MINING ENGINEERS OF TURKEY
MART
CİLT
SAYI
MARCH VOLUMENUMBER
2013 52
1
İÇİNDEKİLER / CONTENTS
Yazar: Fathi HABASHİ,
Çeviri: Ahmet Deniz BAŞ,
Ersin Y. YAZICI, Oktay CELEP
3
ALTIN METALURJİSİNDE YENİ GELİŞMELER
Recent Advances in Gold Metallurgy
A. Emre DURSUN, Niyazi BİLİM,
M. Kemal GÖKAY
19
KESKİ GEOMETRİSİNİN SPESİFİK ENERJİ
DEĞERİ ÜZERİNE OLAN ETKİSİNİN
İNCELENMESİ
Investigation of the Effect of Chisel Tool
Geometry on Specific Energy
Erkan ÖZKAN, Gencay SARIIŞIK,
Sadık CEYLAN
27
Doğal Taş Ocaklarında, Kanal Açma
Yönteminde Yeni Bir Uygulama ve Verimlilik
Analizi
A New Application of New Channel Opening
Method in Natural Stone Quarries and
Productivity Analysis
Murat YURDAKUL, Hürriyet AKDAŞ
35
Blok Kesicilerle Doğal Taş Kesiminde
Elektrik Tüketim Değerleri İçin Model Eğri
Önerisi: Gerçek Mermerler Örneği
On the Power Consumption during Natural
Stone Cutting Processing by Using Block
Cutters: A Model Curve for Marbles
MADENCİLİK dergisi yazı dizin ve özetlerinin yeraldığı veri tabanları / INDEXED in
IMM Abstracts, GeoRef, Aluminium Industry Abstracts, Cambridge Scientific Abstracts,
PASCAL, Chemical Abstracts, ENCOMPLIT, ENCOMPLİT2, ENERGY, Compendex
Abone Koşulları:
Yıllık abone bedeli 100,00 TL'dir.
Subscription
Annual subscription rate is 100,00 TL. All
subscription inquries should be made to the
correspondence address.
By bank transfer to (USD account)
Turkiye Is Bankasi Mesrutiyet Branch,
Kizilay - Ankara
Swift Code : ISBKTRISXXX
IBAN- TR860006400000242130774805
Banka Hesap No:
Türkiye İş Bankası Meşrutiyet Şubesi:
IBAN: TR43 0006 4000 0014 2130 008120
T.C. Ziraat Bankası Kızılay Şubesi:
IBAN: TR19 0001 0006 8539 0090 315001
Posta Çeki Hesap No: 86665
By bank transfer to (EURO account)
Turkiye Is Bankasi Mesrutiyet Branch,
Kizilay - Ankara
Swift Code : ISBKTRISXXX
IBAN- TR190006400000242130784644
ISSN: 0024-9416
1
2
Madencilik, Cilt 52, Sayı 1, Sayfa 3-17, Mart 2013
Vol.52, No.1, pp 3-17, March 2013
ALTIN METALURJİSİNDE YENİ GELİŞMELER
Recent Advances in Gold Metallurgy*
Yazar: Fathi Habashi**
Çeviri: Ahmet Deniz Baş***,****
Ersin Y. Yazıcı*****
Oktay Celep******
ÖZET
Altının cevherlerden kazanımı eski çağlardan beri yapılmaktadır. Bununla beraber, modern endüstri
yaklaşık yüzyıl önce, siyanürleme prosesinin bulunduğu 1887 yılında kurulmuştur. Bu proses, çeşitli
cevherlere başarılı bir şekilde uygulanmış ve 1970’li yıllarda, 1 ppm’e kadar düşük Au içeren cevherleri
de kapsayacak şekilde geniş uygulama alanı bulmuştur. Son on yıl içerisinde, doğrudan siyanür liçine
uygun olmayan altın cevherlerinin değerlendirilmesine yönelik yeni kimyasal yöntemler geliştirilmiştir.
Bunlara örnek olarak, altın içeren sülfürlü minerallerin asite dayanıklı tuğla ile astarlanmış otoklavlar
içerisinde yüksek sıcaklık ve basınçta oksidasyonu verilebilir.
Anahtar Kelimeler: Altın, Metalurji, Siyanür Liçi, Refrakter Altın Cevheri
ABSTRACT
Gold has been extracted from its ores since ancient times. The modern industry, however, was
established about hundred years ago when the cyanidation process was invented in 1887. The
process was applied successfully for a variety of ores and found wide-spread application in 1970’s
for ores containing as low as 1 ppm gold. In the last decade new chemical beneficiation process have
been developed to treat ores that are not directly amenable to cyanidation. These involve aqueous
oxidation of sulfide minerals containing gold at high temperature and pressure in autoclaves lined with
acid-resisting brick.
Key Words: Gold, Metallurgy, Cyanide Leaching, Refractory Gold Ore
ÇEVİRENLERDEN NOT:
Bu çeviri, yazarın izniyle “Recent Advances in Gold Metallurgy (1998)” yayınından tercüme edilmiş olup,
yazarın tavsiyesi üzerine “Gold History Metallurgy and Culture (2009)” kitabından bazı bölümler ilave edilerek
güncellenmiştir.
*
Revisa de la Facultad de Ingeniera, Universidad Central de Venezuela, 13 (2), 43–54 (1998)
**
Maden-Metalurji Bölümü, Laval Üniversitesi, Quebec, Kanada
*** Maden-Metalurji Bölümü, Laval Üniversitesi, Quebec, Kanada, [email protected]
**** Arş. Gör., Hydromet B&PM Group, Maden Mühendisliği Bölümü, Karadeniz Teknik Üniversitesi
***** Yrd. Doç. Dr., Hydromet B&PM Group, Maden Mühendisliği Bölümü, Karadeniz Teknik Üniversitesi
******Yrd. Doç. Dr., Hydromet B&PM Group, Maden Mühendisliği Bölümü, Karadeniz Teknik Üniversitesi
3
1. GİRİŞ
Altın, metalurji tarihinde çok önemli bir role sahiptir (Habashi, 1995). Eski insanlar tarafından
değer verilmiş ve birçok farklı objeye dönüştürülerek kullanılmıştır. Eskiden, altını kazanmak
için herhangi bir kimyasal veya metalurjik bilgiye
ihtiyaç yoktu; çünkü, altın doğada metalik halde
bulunduğu için bir tava yardımıyla yapılan basit
bir yıkama işlemi ile (panning) parlak altın taneleri kolayca ayrılabiliyor ve bazende iri altın tanelerinin eritilmesi ile külçe altın elde edilebiliyordu. Ancak, bu işlemlerin yorucu ve büyük sabır
gerektiren işlemler olması nedeniyle, simyacılar
daha hızlı bir yöntem düşündüler: “baz metallerin altına dönüşümü”. Bir simyacı, bir parça demiri bakır sülfat çözeltisine daldırdığında, demirin hızlı bir şekilde metalik bakır tabakası ile kaplandığını buldu. Bakırın demire dönüşmesi gibi
görünen bu işlem esasen aşağıdaki tepkimelerle
ifade edilmektedir:
İndirgenme
Cu2+ + 2e- → Cu (1)
Oksitlenme (yükseltgenme)
Fe → Fe2+ +2e-
(2)
Net tepkime
Cu2+ +Fe →Cu + Fe2+
(3)
Fakat halen cevapsız kalan asıl önemli soru şuydu: Demir veya bakırın altına dönüşümü nasıl
gerçekleşecekti? Altının en soylu metal olduğu,
hiçbir asit ve bazda çözünmediği o zamanlarda
da bilinmekteydi. Arap simyacı Cabir bin Hayyan
(M.S. 720-813) tarafından altını çözebilen “kral
suyu”nun (aqua regia / royal water) keşfedilmesi ile altının cevherlerden kazanımı için yeni bir
yöntem geliştirilmiş oldu (Habashi, 1993). Kral
suyu, tek olarak kullanıldıklarında altını çözemeyen hidroklorik asit ve nitrik asit karışımından
oluşur. Bu karışımın etkisi açığa çıkan klor ve nitrosil klorür’e dayanır:
3HCl + HNO3 → Cl2 + NOCl + 2H2O
(4)
İsveçli bilim adamı kimyager Carl Wilhelm Scheele (1742-1786), 1774 yılında keşfettiği klorun,
tüm metallerle tepkime verdiğini açıklamıştır.
1851 yılında Karl Friedrich Plattner (1800-1858,
Freiberg), ilk kez klor gazının sulu çözeltisini
altının cevherlerden kazanımı için uygulamıştır.
“Metallerin dönüşümü” yaklaşımı, ondokuzuncu
yüzyılın kimyacıları tarafından terk edilmesine
rağmen, metalik demir, klorür liçi çözeltisinden
4
altının indirgenmesi amacıyla kullanılmıştır. Söz
konusu işlem aşağıdaki tepkime ile ifade edilebilir:
Au3+ + Fe → Au + Fe3+
(5)
2. SİYANÜR LİÇİ
Patenti MacArthur ve arkadaşlarına ait olan
siyanür liçi prosesi iki aşamadan oluşmaktadır
(Habashi, 1987):
i. Alkali siyanür çözeltisi ile cevherdeki altının
çözündürülmesi
ii. Liç çözeltilerinden altının metalik çinko ile
çöktürülmesi
2.1. Altının siyanür çözeltilerinde çözünmesi
Siyanür çözeltisinin metalik altını çözebilme özelliği, 1783 yılında Scheele tarafından, kendi keşfettiği hidrojen siyanürü kullandığı deneyler ile
belirlenmiştir (Habashi, 1967). Altının çözündüğü
siyanür çözeltisi (yüklü çözelti) Elkington tarafından altının elektrokaplaması için gerekli banyo
çözeltisi olarak kullanılmıştır. Altının çözünmesi,
Rusya’da Bagraton (1884), Almanya’da Elsner
(1846) ve İngiltere’de Faraday (1857) gibi dönemin tanınmış kimyagerleri tarafından araştırılmıştır. Ancak, elde edilen bilgileri ilk kez 1887
yılında MacArthur (Resim 1) altın cevherlerine
uygulamıştır. Proses, endüstriyel olarak uygulanmaya başlandığında birçok üniversitede buna
yönelik araştırmalar da başlatılmıştır.
En önemli katkılar 1896 yılında Bodlander tarafından yapılmıştır. İlk olarak, oksijenin çözünme
işlemi için gerekli olduğunu kanıtlamıştır. Bu olguyu Elsner ve Faraday da destekliyordu fakat
MacArthur buna şüpheyle yaklaşıyordu. Ayrıca,
altının çözünmesi sırasında ara ürün olarak hidrojen peroksitin oluştuğunu keşfetmiş ve aşağıdaki sunulan iki çözünme tepkimesini önermiştir:
2Au + 4NaCN + O2 + 2H2 → (6)
2Na(Au(CN)2) + NaOH + H2O 2Au + 4 NaCN + H2O2 → 2Na(Au(CN)2) + 2NaOH
(7)
ken, altın iyonları da çözeltiye geçerek siyanür
ile hızlı bir şekilde kompleks oluşturmuştur. Bu
süreç, aşağıdaki tepkimeler ile ifade edilebilir:
Oksijenin katodik bölgede indirgenmesi:
O2 + H2O + 2e- → H2O2 + 2OH-
(8)
Altının anodik bölgede oksitlenmesi (9) ve siyanür ile altın iyonlarının (Au+) kompleks oluşturması (10):
Au → Au+ + e-
(9)
Au + 2CN → Au(CN)2 +
-
-
Resim 1. John Stewart MacArthur (1871-1908),
cevherlerden altın kazanımı için siyanür liçini keşfeden
kişi
Genel tepkime şöyle ifade edilir:
Daha sonra yapılan çalışmalar, ilk tepkimenin
(6) liç işlemi için daha önemli olduğunu ortaya
koymuştur (Habashi, 1993). Siyanür çözeltisinin
altın üzerindeki etkisi uzun bir süre üç sebepten
dolayı gizemini korumuştur:
2Au(CN)2- + H2O2 + 2OH-
•
En soylu metal olan ve sıcak konsantre kral
suyu hariç diğer hiçbir asitte çözünmeyen
altın, nasıl oluyor da oda sıcaklığında çok
seyreltik NaCN veya KCN (%0,01-%0,1) çözeltisinde çözünebiliyor ?
•
Derişik NaCN çözeltisinin, seyreltik çözeltiden daha etkili olmadığı bulunmuştur. Sıkça
sorulan diğer bir soru da NaCN konsantrasyonunun altın kazanımına olan etkisi Şekil
1’deki gibi gerçekleşirken, neden diğer metallerin çözünme davranışı benzer özellik
göstermemektedir? Altın dışındaki metallerin konsantre asit ile liçi, seyreltik çözeltilere
nazaran daha hızlıdır.
•
Oksijenin tek başına altını oksitlemede hiçbir
etkisi olmamasına rağmen, neden siyanür liçinde kullanılması zorunludur ?
Bütün bu açıklanamayan sorular, prosesin bulunuşundan 60 yıl sonra, altının siyanür çözeltisinde çözünmesinin elektrokimyasal bir süreç
(galvanik hücre gibi) olduğunun anlaşılması ile
açıklığa kavuşmuştur.
Bunu açıklayabilmek için, küre şeklinde küçük
bir altın tanesi KCN jeli içine daldırılmış, ve altın
yüzeyine bir yönden hava üflenmiştir. Hava ile temas etmeyen altın yüzeyinin korozyona uğradığı
gözlenmiştir (Şekil 2). Küre etrafında galvanik
hücre oluşmuştur; yani oksijene az maruz kalan
yüzey anot gibi davranırken, oksijene doğrudan
maruz kalan yüzey katot gibi davranmıştır. Böylece, oksijen, altın yüzeyindeki elektronları alır-
2Au + O2 + 2H2O + 4CN- → (10)
(11)
Şekil 1. Siyanür konsantrasyonunun, havaya
doygun çözeltide Au ve Ag çözünmesine etkisi
(Maclaurin, 1983; Barsky vd, 1934)
2.2. Yabancı İyonların Etkisi
Doğada altın, çoğunlukla doğal metalik haliyle
ve bunun da neredeyse tamamı çeşitli oranlarda
gümüş içeren alaşımlar halinde bulunmaktadır.
Altın karakteristik olarak belli bazı mineraller ile
beraber bulunur. Bu minerallerin en önemlileri pirit, galen, sfalerit, arsenopirit, stibnit, pirotin
ve kalkopirittir. Çeşitli selenyum mineralleri ve
manyetit de bu minerallere ilave edilebilir. Güney Afrika’nın Witwatersrand bölgesinde altın ile
beraber uranitit ve daha az oranda tukolit gibi mi-
5
neraller bulunmaktadır. Uranyum, altın kazanımı
sürecinde yan ürün olarak kazanılmaktadır. Ayrıca, bazı altın cevherlerinde karbonlu bileşenlere
rastlanmaktadır.
Birinci deney ile, oksijenin altın yüzeyine indirgenmesinde yabancı iyonun etkisi ve ikinci deney ile de aynı iyonun anodik tepkimeye (siyanür
çözeltisinde altının çözünmesine) etkisi açıklanabilir. Ancak, bu tür deneylerin sonuçları dikkatle yorumlanmalıdır; çünkü, çözünme için uygulanan potansiyel, gerçek siyanür liçinden farklıdır.
Zira, örneğin bu koşullarda oksijen, H2O2’ye değil OH-‘a indirgenmektedir. Yabancı iyonların etkisini araştırmada diğer bir yaklaşım ise, yabancı
iyonların radyoaktif indikatörlerini kullanmaktır.
2.2.1. Kinetik Etki
Şekil 2. Altının siyanür çözeltisinde çözünmesi
sırasındaki galvanik davranışı
En sık karşılaşılan gang mineralleri olarak kuvars, feldispat, mika, garnet ve kalsit sayılabilir.
Gang mineralleri siyanür çözeltisinde çözünmemesine karşın, bazı metalik mineraller belli oranlarda çözünmektedir. Karbonlu malzemeler liç
çözeltilerinden altın-siyanür kompleksini adsorpladıkları için büyük sorunlara yol açmaktadır.
Na+, K+, Cl-, NO3- ve SO42- gibi siyanür çözeltilerinde altın ve gümüşün çözünmesinde önemli
etkisi olmayan bazı iyonlar hariç, diğer iyonlar
çözünmeyi olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Pb2+ iyonlarının, çözeltideki
konsantrasyonuna bağlı olarak, çözünmeye
olumlu veya olumsuz etkisi vardır. Yabancı iyonların çözünme işlemine etkilerini açıklamak zordur çünkü çözünme eş zamanlı gerçekleşen iki
tepkimeden oluşur: altın- veya gümüş-siyanür
iyonunun oluşumunu içeren oksitlenme tepkimesi (9) ve oksijenin indirgenme tepkimesi (8).
Hangi tepkimenin yabancı iyonlardan etkilendiğini belirlemek kolay olmadığı gibi literatürde buna
yönelik birçok farklı görüş mevcuttur. Konu ile
ilgili mevcut bilgiler, saf altın numunesi kullanılarak yabancı iyonların etkilerinin çalışılmasıyla
elde edilmiştir.
Az miktarda kurşun, bizmut, talyum ve civa tuzlarının çözünmeyi hızlandırdığı birçok araştırmacı
tarafından belirtilmiştir (Şekil 3). Siyanür çözeltisindeki elektrot potansiyelleri incelendiğinde,
altının sadece bu dört metalin (Pb, Bi, Tl, Hg)
iyonlarıyla yer değiştirdiği görülmektedir. Buna
bağlı olarak, bu iyonların varlığında altının daha
hızlı çözünmesinin nedeni, altının yerdeğiştiren
bu iyonlarla alaşım oluşturması sonucunda yüzey özelliklerinin değişmesine bağlanabilir. İlk
araştırmacılar, Pb2+ iyonu içeren siyanür çözeltilerinde, altın yüzeyinde kurşuna rastlamış fakat
yapısını incelememişlerdir. Son yıllarda yapılan
elektron mikroskobu çalışmaları ile yüzeyde kurşun-altın alaşımı oluştuğu belirlenmiştir (Şekil 4)
(Mussati vd, 1997). Bu alaşımın kolayca çözünmesi kurşunun çözünme sürecinde katalitik etkisi olduğunu göstermiştir. Tesis uygulamalarında
kurşun tuzlarının, sülfürlü minerallerin olumsuz
etkisini engellemek amacıyla siyanür çözeltisine
ilave edilmesi yaygın bir uygulamadır. Bununla
beraber, aşırı oranda kurşun tuzu ilavesi altının
çözünmesini olumsuz yönde etkilemektedir.
Yabancı iyonların etkisini anlamaya yönelik yaklaşımlardan biri de, bu etkiyi anodik ve katodik
tepkimeler üzerinden ayrı ayrı çalışmaktır. Bunun için, altın (veya gümüş) elektrotları potansiyel-akımyoğunluklarındaki değişimler, iki ayrı
deney yapılarak araştırılabilir:
* Altın elektrot + [Au(CN)2]- + CN- + yabancı iyon
(oksijensiz ortam)
(12)
* Altın elektrot + O2 + H2O + yabancı iyon (siyanürsüz ortam)
(13)
6
Şekil 3. Kurşunun altın çözünmesine etkisi (%0,1
NaCN) (Fink ve Putnam, 1950)
S2- + H2O → HS-+ OH-
(17)
2HS- + O2 → S22- + H2O
(18)
2.2.2.2. Serbest Siyanür Tüketimi
· Siyanür komplekslerinin oluşumu
Altın cevherlerinde bulunan bazı bakır, çinko ve
demir mineralleri siyanür çözeltilerinde kolayca
çözünmekte ve böylece çözeltinin siyanür konsantrasyonunu azaltmaktadırlar. Örnek olarak
sfaleritin çözünmesi verilebilir:
Şekil 4. Siyanür liçi sırasında birkaç mg Pb(NO3)2
varlığında altın yüzeyinde altın-kurşun alaşımı
(Mussatti vd, 1997)
2.2.2. Olumsuz Etki
Fe2+, Cu2+, Zn2+, Ni2+, Mn2+, Ca2+ ve Ba2+ gibi metalik katyonlar (son ikisi sadece yüksek alkali
koşullarda) çözünmeyi olumsuz yönde etkilerler.
Pb2+ iyonunun siyanür liçinde çok önemli bir role
sahip olduğu bilinmekle beraber altının çözünmesi üzerindeki etkisi tartışmalıdır. Bir önceki
bölümde anlatılan olumlu etkisinin yanısıra bazı
çalışmalarda olumsuz etkisi olduğu belirlenmiştir.
Sonuç olarak, Pb2+ iyonlarının siyanür iyonlarına
oranla daha az miktarda bulunması çözünmeyi
hızlandırmakta iken Pb2+/CN- oranı belli bir değeri aştığında çözünme olumsuz etkilenmektedir.
Ayrıca, sülfür iyonları ve ksantat gibi bazı flotasyon reaktiflerinin (eğer altın sülfürlü mineraller ile
birlikte ise sülfür flotasyonu yapılarak altın konsantresi üretilir), altının çözünmesini yavaşlattığı
bilinmektedir. Bu olumsuz etki aşağıda belirtilen
sebeplerden dolayı kaynaklanabilir:
2.2.2.1. Oksijen Tüketimi
Altının çözünmesi için oksijen gereklidir. Yan
tepkimelerden dolayı çözeltinin oksijen içeriği
azaldığında altının çözünme hızı düşmektedir.
Altın ile beraber pirotinin bulunduğu bazı cevherlerde, pirotin alkali ortamda ferrus hidroksit
ve sülfür oluşturarak bozunmaktadır (14). Bu da
çözeltideki oksijen konsantrasyonun azalmasına
neden olmaktadır.
FeS + 2OH- → Fe(OH)2 + S2- (14)
Oksijen varlığında, ferrus hidroksit kolayca ferrik
hidroksite yükseltgenir:
2Fe(OH)2 + O2 + H2O → 2Fe(OH)3
(15)
Sülfür iyonu ise tiyosülfata ve polisülfüre oksitlenir:
2S + 2O2 + H2O → S2O3 + 2OH 2-
2-
-
(16)
ZnS + 4CN- → (Zn(CN)4)2- + S2-
(19)
· Tiyosiyanat oluşumu
Sülfürlü mineraller içeren cevherlerde, serbest
hale gelen sülfür iyonu, siyanür ve oksijen ile
tepkimeye girerek tiyosiyanat oluşturur. Tiyosiyanatın altın üzerinde herhangi bir etkisi yoktur:
S2- + CN- + O2 + H2O → CNS- + 2OH-
(20)
· Gang mineralleri üzerine adsorpsiyon
Altın içeren cevher ve konsantreler, kuvars, alümina silikat veya diğer silikatlar içerebilirler. Bu
mineraller alkali çözeltilerde ince boyutlarda bulunuyor ise kolloidal silikat ve alümina oluştururlar. Ayrıca, eğer cevherde demir sülfürler mevcut
ise ferrik hidroksit oluşur. Bu gang mineralleri
potasyum siyanür için yüksek adsorpsiyon kapasitesine sahiptirler.
2.2.2.3. Metal Yüzeyinde Film Oluşumu
· Sülfürler
Siyanür çözeltisindeki sülfür iyonlarının olumsuz
etkisi bilinmektedir (Şekil 5). 0,5 ppm’e kadar düşük seviyedeki sülfür iyonları bile bu etkiyi göstermektedir. Bu olumsuz etki, çözeltinin siyanür
ve oksijen içeriğinin tükenmesi ile ilgili değildir
çünkü liç çözeltisi genellikle yüksek miktarda
siyanür ve oksijen içermektedir. Altın yüzeyinde oluşan çözünmez altın-sülfür filminin altının
liç çözeltisi ile temasını engelleyerek çözünmeyi
olumsuz etkilediği düşünülmektedir.
Sülfür iyonunun KCN çözeltisinde ve oksijen
bulunmadığı durumda (12) altının elektrot potansiyeline etkisi neredeyse yok iken, oksijen
varlığında ve KCN bulunmadığında (13) etkisi
büyüktür. Eser miktardaki sülfür, oksijenin katodik bölgedeki indirgenmesini etkileyerek altın
yüzeyini pasifleştirmektedir. Sülfürün anodik tepkimeye bir etkisi yoktur.
· Peroksitler
Kalsiyum iyonlarının altın çözünmesine herhangi
bir etkisi bulunmamaktadır. >pH 11,5’da altının
7
çözünme hızı büyük oranda azalmaktadır. Aynı
pH değeri (> 11,5) için, Ca(OH)2 ile ayarlanmış
çözeltilerde, KOH kullanımına nazaran altın ve
gümüş çözünmesinde daha belirgin bir düşüş
gözlenmiştir (Şekil 6). Bu düşüş, metal yüzeyinde
çözelti ile teması engelleyen kalsiyum peroksit
oluşumuna bağlanabilir. Kalsiyum peroksit oluşumunun, kireç ve hidrojen peroksitin çözeltide
birikmesi sonucunda oluştuğu düşünülmektedir:
Ca(OH)2 + H2O2 → CaO2 + 2H2O
(21)
Oluşan kalsiyum peroksit, kimyasal analiz ile
belirlenebilir. X-ışını difraksiyonu kullanılarak
bu oluşum kanıtlanmıştır. Ayrıca Ba(OH)2’nin de
benzer davranış gösterdiği tespit edilmiştir. Kireç, siyanür tesislerinde pulp pH’sının ayarlanmasında ve tikinerlerde çökelmeyi hızlandırması
amacıyla yaygın olarak kullanılan bir kimyasaldır.
Bu nedenlerle kirecin kullanımında dikkat
edilmesi gerekmektedir.
Şekil 6. Yüksek alkali şartlarda kalsiyum iyonlarının
metal çözünmesine olumsuz etkisi (Habashi, 1967).
2.3. Altının Çöktürülmesi
Simyacıların hayali olan “demirin bakıra dönüşümü”nden yola çıkan MacArthur, siyanür çözeltilerinden altını çöktürebilmek için çinko talaşı
kullanmıştır:
Şekil 5. Na2S’nin altın ve gümüş çözünmelerine etkisi
(%0,25 KCN) (Julian ve Smart, 1921)
· Oksitler
Siyanür çözeltisine ozon ilavesi altının çözünme
hızını düşürmektedir. Oluşan altın oksit tabakası
altın yüzeyini tuğla kırmızısı rengine dönüştürmekte ve altın kazanımını olumsuz etkilemektedir. Aynı zamanda, potasyum siyanür ozon
varlığında aşağıdaki tepkimeye göre oksitlenmektedir:
3KCN + O3 → 3KCNO
(22)
Altının çözünme hızı, çok düşük miktarda (0,4
ppm kadar) potasyum etilen ksantat ilavesiyle
bile azalmaktadır. Altınla birlikte bulunan sülfürlü
minerallerin siyanür liçi öncesi flotasyon ile zenginleştirilmesi sırasında bazı zorluklar ile karşılaşılmaktadır. Altın yüzeyinin kırmızımsı renge
dönüşmesi altın ksantat filmi oluştuğuna işaret etmektedir. Bu oluşum, S35 kodlu potasyum
ksantat kullanılarak doğrulanmıştır.
8
2[Au(CN)2]- + Zn → [Zn(CN)2]2- + 2Au
(23)
Bu yöntem, 1904 yılında C.W. Merrill’in çinko tozu
kullanımıyla ve ardından T.B. Crowe’un çinko
ilavesinden önce çözeltiden havayı vakumlu bir
tanktan geçirmek suretiyle uzaklaştırması ile
daha da etkili bir yöntem haline gelmiştir. Bu yeni
yöntem, Amerika’da geliştirilmiş ve sonrasında
Merrill-Crowe prosesi olarak tanınmıştır.
3.ALTIN ÇÖZELTİSİNİN ZENGİNLEŞTİRİLMESİ
Siyanür liçi çözeltilerinde altının zenginleştirilmesinde üç yöntem bulunmaktadır:
*Aktif karbon adsorpsiyonu (ve sonrasında sıyırma)
*İyon değiştirici reçine yöntemi (ve sonrasında
sıyırma)
*Organik çözücüler ile altının kazanımı (ve sonrasında sıyırma)
3.1. Aktif Karbon Adsorpsiyonu
Aktif karbon, metalurjide ilk kez klorlama prosesi
sonrasında çözeltiden altın kazanımı amacıyla
kullanılmıştır. Klorlama yönteminin yerini alan
siyanür liçi yönteminde de aktif karbonlar kullanılmaktadır. Her iki proseste de altın, yüklü
karbonlardan karbonların yakılması ve ergitilerek
külçe olarak dökülmesi gibi karbon sarfiyatı çok
yüksek bir süreçle kazanılmaktadır. Çinko tozu
ile altın kazanımı teknolojisindeki gelişmelere
bağlı olarak aktif karbon yöntemi bir süre sonra
terk edilmiştir. Ancak, 1950’li yılların başlarında
altın ve gümüşün yüklü karbonlardan sıyrılmasını sağlayan bir yöntemin geliştirilmesi ile aktif
karbon uygulaması yeniden dikkatleri çekmiştir.
Sıyırma işlemi sayesinde karbonlar yeniden kullanılabilmektedir. Ayrıca, sıyırma işlemi ile birlikte aktif karbon yöntemi bir çözelti zenginleştirme/
saflaştırma aşaması haline gelmiştir. Bu gelişmeler, yöntemin dünya genelinde uygulanmasını sağlamıştır. Metal iyonlarının aktif karbona
adsorpsiyonu iyon değiştirici reçinelere göre çok
düşüktür ve genellikle sadece anyonlar için uygundur. Ancak, aktif karbonların maliyeti reçinelere göre düşüktür.
3.1.1. Aktif Karbonların Hazırlanması
İki tür karbon vardır: kristal (grafit ve elmas gibi)
ve amorf (X-ışını difraksiyonunda pik vermezler)
yapıda olan karbonlar (Şekil 7). Amorf karbonlar,
kimyasal olarak birbirine benzeyen fakat fiziksel
olarak farklılık gösteren iki türden oluşmaktadır:
* Aktif karbon (charcoal): Bu tür karbonlar
kömür, tahta, fındık kabuğu, şeker ve sentetik
reçine gibi karbonlu malzemelerin havasız ortamda yaklaşık 600ºC’de karbon dışındaki bileşenlerin uzaklaştırılmasıyla (karbonlaştırma)
hazırlanır. Bunlar düşük gözenekliliğe sahiptirler, fakat hava, klor veya buhar ortamında
400-800ºC’de kısa süre ısıtıldıklarında yüksek
gözenekliliğe ulaşmaktıdırlar. Bu yüksek gözenekli malzemelere aktif karbon denilmektedir
(Resim 2) ve kimya-metalurji endüstrisinde adsorbant olarak, genellikle çapı 2 mm peletler halinde kullanılmaktadır.
Resim 2. Aktif karbonun elektron mikroskop görüntüleri
Aktifleştirme aşamasında, karbon dışındaki
malzemeler yakılarak yeni gözenekler oluşturulmakta ve var olanlar genişletilmektedir. Bu da
kömürün küçük gözenekli yapısının büyümesini
sağlamaktadır. Düşük sıcaklıkta (400ºC) aktifleşen karbonlara L-tipi, yüksek sıcaklıkta (800ºC)
aktifleşenlere ise H-tipi karbon denilmektedir.
H-tipi karbonlar, aktifleştirme sonrasında inert
bir ortamda soğutulmadığı taktirde, L-tipine dönüşürler.
3.1.2. Aktif Karbonun Özellikleri
Şekil 7. Karbon çeşitleri (Habashi, 1993)
* Karbon karası (carbon black): Bunlar gözenekli olmayan küçük karbon taneleridir ve doğal
gaz, asetilen, yağ, reçine, katran gibi gaz veya
sıvı karbonlu malzemelerin sınırlı hava ile kısmi
yanmasıyla hazırlanır. Lamba karası ve asetilen
karası bu grubun tipik türleridir. Bunlar kavuçuk
sanayinde ve mürekkep imalatında pigment olarak kullanılırlar.
Aktif karbonun özellikleri esas olarak aktifleştirme sıcaklığına bağlı olarak değişir. Aktif karbonlar yüksek oranda hidrojen ve oksijen içerirler.
Bunların, “yüzey kompleksleri” halinde kimyasal
bağlarla bağlı oldukları düşünülmektedir. Bu nedenle, aktif karbonlar sadece elementel karbonun amorf formu değil aslında kompleks organik
polimerler olarak kabul edilmelidir. Şekil 8’da aktif karbon üzerinde belirlenmiş bazı organik yüzey grupları gösterilmiştir. L-tipi karbonlar düşük
yüzey alanlarından dolayı yaygın olarak kullanılmazlar.
550ºC’de ısıtılarak hazırlanan şekerden üretilen
aktif karbonlar (sugar charcoal), her 100 karbon
atomu için yaklaşık 30 hidrojen atomu ve 9 oksi-
9
jen atomu içerirler. 800ºC’de hazırlanan karbonlar ise her 100 karbon atomu için yaklaşık 20 hidrojen ve 6 oksijen atomuna sahiptir. Aktifleştirme
sırasında uçucu malzemelerin çoğu uzaklaştırıldığı için karbonun kül içeriği sıcaklık artışıyla
beraber artmaktadır. Kül, karbonun adsorpsiyon
özelliklerini etkileyebilmektedir. Sakkarozdan
üretilen karbonlar en düşük kül içeriğine sahipdirler.
* Saf su ve oksijenin rolü: Aktif karbon saf su
içinde karıştırıldığında, uygulanan aktifleştirme
yöntemine bağlı olarak pH asidik veya bazik
tarafa doğru değişir. pH’nın asidik veya bazik
tarafta olması, karbonların sırasıyla baz veya
asit adsorpsiyon kapasitesine sahip olduğunu
gösterir. Ancak, oksijenin olmadığı durumda adsorpsiyon gerçekleşmez. Bu nedenle, 950˚C’de
aktifleştirilen ve yüksek vakum altında içindeki
gazların çıkışı sağlanıp inert bir ortamda soğutulan karbonlar, havası uzaklaştırılmış seyreltik
çözeltiden mineral asitlerini adsorplayamazlar.
Adsorpsiyon, oksijen basıncına bağlı olarak ilerler (Şekil 9). Ayrıca, seyreltik asit çözeltisindeki
karbon süspansiyonuna oksijen verildikten sonra süspansiyon filtre edilirse, sıvı kısımda hidrojen peroksit tespit edilir. H-tipi karbonlar, L-tipi karbonlara göre daha fazla peroksit üretirler.
Hidrojen peroksit, oksijenin karbon yüzeyinde
indirgenmesi ile oluşmaktadır:
O2 + H2O + 2e- → H2O2 + 2OH-
Şekil 8. Aktif karbonun yüzeyinde
öngörülen bazı yüzey oksitlerin yapıları
oluştuğu
*İndirgenme özellikleri: L-tipi karbonlar, ortam
sıcaklığında Au3+, Ag+ ve Hg2+ tuz çözeltilerini kolaylıkla metallere indirgeyebilirler. Örneğin:
C+ 2H2O → CO2 + 4H+ + 4e-
(25)
Au + 3e → Au
(26)
3+
-
Net tepkime: 4Au3+ + 3C + 6H2O →
4Au + 3CO2 + 12H+
(27)
Bu işlem, eskiden uygulanan klor liç çözeltisinden
altın kazanımının esasını oluşturmaktadır.
(24)
Elektronlar karbon tarafından sağlandığı için
karbon pozitif yüke sahiptir. Karbon yüzeyindeki elektriksel nötürlüğü korumak için çözeltideki
OH- ve diğer iyonlar karbon yüzeyine adsorbe
olurlar. Hidrojen peroksit oluşumuna bağlı olarak
bazı karbonlar Fe2+’nin Fe3+’e ve sülfüroz asitin
sülfürik asite yükseltgenmesini katalize ederler.
Yukarıdaki tepkime (24), H-tipi karbonların saf
su içerisinde karıştırıldığında ortam pH’sının
neden bazik bölgeye kaydığını açıklamaktadır.
Bu pH değişimi, aşağıda açıklanacağı gibi, karbonlar sulu çözelti ile temas halinde olduğunda
önemli bir rol oynamaktadır.
* Metal iyonları ile tepkime: Kompleks
oluşturucu reaktiflerin bulunmadığı durumda ve
düşük pH değerinde, metal iyonu sorpsiyonu
gerçekleşmez. Ancak, nötr veya zayıf asidik
çözeltilerdeki (>pH 4) civa, bakır, kobalt, nikel
veya kurşun gibi metal iyonları H-tipi karbonların
yüzeyine indirgenirler çünkü bu karbonların sulu
süspansiyonları genellikle baziktir. Bir kilogram
karbon yaklaşık 2 g metal iyonu adsorplar. Bu
10
nedenle de, aktif karbonlar metal iyonları içeren
yüzey sularının temizlenmesinde kullanılırlar.
Şekil 9. Aktif karbon üzerine asit adsorpsiyonuna
oksijenin etkisi (Frumkin vd, 1931)
3.1.3. Adsorpsiyon Mekanizması
Adsorpsiyon, bir yüzey atomuna etki eden atomlar arası kuvvetlerin katı içindeki atoma etki eden
kuvvetlere göre daha az olmasından ileri gelir.
Bir yüzey atomuna etki eden ve yönü katı içine
doğru olan net bir bileşke kuvvet oluşmaktadır
(Şekil 10). Bu nedenle, katı yüzeyi doymamış
haldedir ve molekülleri adsorplar.
Sıcaklığın adsorpsiyona etkisi araştırıldığında,
gerçekleşen bazı süreçlerin sıcaklık artışıyla arttığı bazılarınında azaldığı bulunmuştur. Fiziksel
ve kimyasal olmak üzere iki tür adsorpsiyondan
bahsedilebilir:
*Fiziksel adsorpsiyon: Bu adsorpsiyon türünde
süreç egzotermik olduğundan dolayı, denge
anında adsorbe olan madde miktarı sıcaklık
artışıyla azalmaktadır. Bu nedenle, sıcaklık artırıldığında desorpsiyon gerçekleşir, yani süreç
tersinirdir. Moleküller yüzeye zayıf van der Waals ve hidrojen bağları ile tutunmaktadırlar. Şekil
11’de gümüşün siyanür çözeltilerinden aktif karbon üzerine adsorpsiyonunda sıcaklığın etkisi
gösterilmiştir.
yonu olumsuz etkilediği görülmektedir. Metanol,
etanol, izopropil alkol ve asetonitril gibi alkollerin karbon yüzeyinden altının desorpiyon hızını
artırdığı bulunmuştur. Örneğin, %20 etanol
içeren %0,1 NaCN ve %1 NaOH çözeltisinde
93˚C’de yüklü karbondan altın kolayca desorbe
olurken, alkol olmadığı durumda altının desorpsiyonu zorlaşmaktadır (Şekil 12). Tipik bir aktif
karbon, ağırlığının yaklaşık %12’si kadar etanol
adsorplayabilmektedir. Desorpsiyon, sıcaklığın
artışı ile beraber artmaktadır (Şekil 13).
Şekil 10. Aktif karbonun yüzeyindeki atomların
davranışı
Şekil 11. Gümüş siyanürün aktif karbona adsorpsiyon
izotermleri (Dixon vd, 1978)
*Kimyasal adsorpsiyon: Burada süreç endotermik olduğundan dolayı denge anında adsorplanan madde miktarı, sıcaklığın artışı ile beraber
artmaktadır. Bu adsorpsiyon türü kemisorpsiyon
olarak da isimlendirilir. Kemisorpsiyon, esasen
katı yüzeyinde gerçekleşen kimyasal bir tepkimedir ve, iyon değişimi ve indirgenme süreçlerini
içerebilir. Tersinir bir işlem değildir. Kemisorpsiyon işlemi adsorbantın yüzeyinden içine doğru
ilerleyebilir ve bu da adsorpsiyonun olağan bir
heterojen tepkime olduğunu gösterir. Altın siyanür kompleksi karbon üzerine fiziksel olarak adsorbe olur. Önceden de bahsedildiği gibi oksijen
varlığı şarttır çünkü, oksijen karbon yüzeyinde
aşağıdaki tepkimeye göre indirgenir:
O2 + 2H2O + 2e- → H2O2 + 2OH-
(28)
Elektronlar karbon tarafından sağlanır. Bu nedenle, karbon pozitif yük kazanır iken bunun bir
sonucu olarak negatif yüklü altın siyanür kompleksi (Au(CN)2)- pozitif yüklü karbon yüzeyine
doğru çekilir. Sadece anyonlar adsorplanır. Katyonlar yüksek pH değerinde yüzeyde çökelir.
3.1.4. Organik Çözücülerin Etkisi
Asetonun altın siyanür kompleksinin adsorpsiyonunu azalttığı belirlenmiştir. Desorpsiyonla ilgili
çalışmalar incelendiğinde, alkollerin adsorpsi-
Alkollerin adsorpsiyon üzerindeki olumsuz etkileri, alkollerin düşük di-elektrik sabitleriyle açıklanabilir. Alkollerin di-elektrik sabitleri sıcaklığın
artışıyla daha da azalmaktadır. Bir ortamın di-elektrik sabiti polaritesi ile bağlantılıdır. Su molekülleri yüksek derecede polardır. İki zıt yüklü tane
arasındaki elektrostatik çekim kuvveti ortamın
di-elektrik sabitiyle ters orantılıdır. Sulu çözeltideki altın siyanür kompleksi için (yüksek di-elektrik sabiti) negatif yüklü siyanür kompleksi ile pozitif yüklü K+ veya Na+ arasındaki çekim kuvveti
düşüktür. Bu nedenle, kompleks halindeki altın
iyonu serbestçe hareket edebilir ve karbona tutunabilir. Fakat alkol varlığında (düşük di-elektrik
sabiti) durum tam tersi yönde gelişmektedir.
3.1.5. Yabancı İyonların Etkisi
Çözeltide CN- veya OH- gibi anyonların konsantrasyonu arttıkça siyanür çözeltisinden altının adsorpsiyonu olumsuz etkilenmektedir (Şekil 13).
Çünkü bu anyonlar da karbona adsorbe oldukları için tüm iyonlar pozitif yüklü karbon yüzeyine
tutunmak için rekabet halindedirler. Pozitif yüklü
iyonlar (Na+, Ca2+ gibi) adsorplanmadıkları için
altın adsorpsiyonu üzerine etkileri bulunmamaktadır. Liç işlemi esnasında pH ayarlamada CaO
kullanıldığından dolayı CaCO3 karbon yüzeyine
çökelir. Çözeltinin havadan absorpladığı CO2 de
bu çökelmeyi hızlandırır. Ayrıca, liç çözeltisinde
11
H2O2 bulunduğundan dolayı kalsiyum peroksit
(CaO2) de karbon yüzeyine çökelir. Bu çökelekler karbonun gözeneklerini kapladığı için rejenerasyon aşamasında bu çökelekleri çözmek için
genellikle asit liçi uygulanır.
sıyırma yönteminde ise alkollü sodyum siyanür
çözeltisi kullanılır çünkü alkol sudan daha düşük
di-elektrik sabitine sahiptir. Eğer bu yöntemde sıcaklık artırılırsa, di-elektrik sabiti değeri daha da
düşer ve sıyırma işlemi daha kolay gerçekleşir.
Ancak bu yöntem, yüksek maliyeti nedeniyle henüz endüstriyel olarak kullanılmamaktadır.
Klor ve siyanür liçi yöntemlerinde altının karbon
ile kazanım mekanizması birbirinden farklıdır. Klor ortamında altın yüzeyde indirgenerek
çökelir, ancak siyanür ortamında ise altının adsorpsiyonu söz konusudur.
4. YENİ GELİŞMELER
Şekil 12. Etanolün altın adsorpsiyonuna etkisi (%1
NaOH, %0,1 NaCN, 93˚C) (Heinen vd,1976).
Siyanür liçi prosesi keşfedildiği ilk zamandan bu
yana uygulamada bir değişikliğe uğramamıştır.
Bununla beraber, uygulamaya yönelik önemli
gelişmeler yöntemi çok daha etkin bir hale getirmiştir. Bu gelişmelerin en önemlileri; yığın liçi
uygulamasının hayata geçmesi, refrakter cevherlerin işlenmesi, aktif karbon adsorpsiyonu
teknolojisinin kullanılması ve çevresel kirliliğin
azaltılmasına dönük hassasiyetin artmasıdır.
4.1. Yığın Liçi Yöntemi
Şekil 13. Metanol içeren alkali siyanür çözeltisinden
altın desorpsiyonuna sıcaklığın etkisi (%20 metanol,
%1 NaOH, % 0,1 NaCN (Heinen vd, 1976)
3.1.6. Desorpsiyon
Altını aktif karbondan sıyırmak (desorpsiyon)
için genellikle sıcak konsantre alkali sodyum
siyanür çözeltisi kullanılarak sıyırma işlemi gerçekleştirilir. Bu işlemin yüksek sıcaklıkta gerçekleştirilmesi zorunludur. Çünkü, suyun di-elektrik
sabiti sıcaklık artışıyla azaldığı için karbon ve
altın-siyanür kompleksi arasındaki elektrostatik
kuvvet de azalmış olur. Sıyırma işlemi için yüksek alkali koşullar ve yüksek siyanür konsantrasyonu gereklidir çünkü OH- ve CN- iyonları
karbona öncelikli olarak adsorplanırlar. Diğer bir
12
1970’li yıllarda altın fiyatlarındaki artış sayesinde, esasen düşük tenörlü bakır ve uranyum
cevherleri için geliştirilmiş olan yığın liçi yöntemi
ile 1 ppm’e kadar düşük tenörlü eski tesis atıkları değerlendirilebilmiştir. Yığın içinde çözeltinin
akışını iyileştirmek için aglomerasyon yöntemi
ile bazen ince taneli malzemeler su ve az miktar
kireç ile karıştırılarak topaklaştırılır; iri boyutlu ve
dar tane boyut dağılımına sahip malzeme haline
getirilir. Daha sonra yığınlar oluşturularak alkali
siyanür çözeltisi ile liç işlemi gerçekleştirilir.
4.2. Kömür-Altın Aglomerasyonu
Serbest altın taneleri içeren altın cevherlerinin
değerlendirilmesinde aglomerasyon yöntemini
içeren bir proses önerilmiştir (House vd, 1988;
Mosses ve Petersen, 2000). Bu proses, altın
tanelerinin cevher içerisinde serbest halde bulunduğu durumlar için uygundur ve amalgamasyonun yerine kullanılabilecek yeni bir yöntemdir.
Suda çözünmeyen ve hidrofobik özellikteki sıvılar (mineral yağı gibi) kömür tozuyla (hidrofobik)
karıştırıldığında altın içeren aglomeratlar oluşur.
Karıştırma ile yağlar tane yüzeyine yayılır ve temas sonucu oluşan sıvı köprüler aglomeratların
altın tanelerini kaplamasını sağlar. Altın yüklü
aglomeratlar, kömür ve yağı uzaklaştırmak ama-
cıyla yakılır ve geriye kül kalır. Kalan kısım ergitilerek külçe altın elde edilir. Altın aglomeratlarını
flotasyon yöntemi ile ayırmak da mümkündür.
Flotasyonun kullanıldığı pilot çaplı bir tesis BP
Minerals şirketi tarafından 1987 yılında Ballarat’da (Avusturalya) kurulmuştur.
4.3. Refrakter Cevherlerin Değerlendirilmesi
çöktürülüp atılır. Oluşan asidik ortam siyanür liçi
öncesinde nötralize edilmelidir. Eğer tiyosülfat,
tiyoüre gibi yeni reaktifler kullanıldıysa nötralizasyona ihtiyaç duyulmaz. Özetle, refrakter altın cevhelerinin değerlendirilmesi iki aşamada
gereçekleştirilir; kimyasal yöntemler kullanılarak
altının serbestleşmesi ve sonrasında standart
siyanür liçi.
Direkt siyanür liçine uygun olmayan altın cevherine “refrakter cevher” denilmektedir (Scheiner
vd, 1972). Bu tip cevherlerde genellikle süfürlü
mineraller altın taneleri içerirler ve bu taneler
ancak mikroskop altında görülebilir veya nano
boyutlarda olup tesbiti zordur. Bu sülfürlü yapı
genelde pirit ve arsenopiritten oluşmaktadır. Bu
tip cevherlerden altını kazanabilmek için sülfürlü
yapının bozundurularak altının serbestleşmesi
ve çözünmesi sağlanmalıdır. Sülfürlü yapıyı bozundurmada termal oksidasyon ve sulu oksidasyon yöntemleri mevcuttur. Termal oksidasyon
yönteminde SO2 gazı açığa çıkmaktadır ve bu
gaz sülfürik asit üretimi için tutulmalıdır ve yüksek maliyetli bir seçenektir.
Şekil 14. Siyanür liçi öncesinde refrakter altın
cevherlerinin ön işleminde kullanılan yüksek kapasiteli
otoklavlar
Sulu ortamda oksidasyon işlemi için aşağıda
bahsedilen yöntemler kullanılabilir:
-Bakteriyel oksidasyon (Biyo-oksidasyon):
Düşük yatırım maliyetine sahip bir yöntemdir ancak yavaş bir prosestir. Yığında uygulanıyorsa
yaklaşık bir yıl, karıştırmalı tanklarda uygulanıyorsa birkaç gün sürmektedir.
-Basınç oksidasyonu: Yüksek maliyet gerektirir
fakat hızlı bir prosestir (1-2 saatte tamamlanır).
Goldstrike firması piritik altın cevherlerini yüksek
sıcaklık ve oksijen basıncı altında otoklavlarda
liçe tabi tutmuştur. Yatay otoklavlar (30 m boyunda ve 5 m çapında) 160ºC-180ºC ve 2000 kPa
koşullarında 20 dk. alıkonma süresi ile çalışmaktadırlar (Şekil 14 ve Resim 3). Bu otoklavlar, 8
cm kalınlıktaki karbon çeliğinden imal edilmiş ve
6 mm kalınlığındaki membrandan ve toplam kalınlığı 22,5 cm olan çift katlı asite karşı dayanıklı tuğla ile astarlanmıştır. Basınç liçinden sonra
cevher, siyanür liçi için uygun hale gelmektedir
(Thomas, 1994).
-NaOCl üretmek için NaCl elektrooksidasyonu: NaOCl, sülfürlü yapıyı ve organik maddeleri
bozundurur (Şekil 15). Resim 4’te US Bureau of
Mines tarafından başarılı bir şekilde çalıştırılan
tesis görülmektedir.
Yukarıda anlatılan yöntemlerde sülfürler genellikle sülfata dönüşür. Oluşan sülfat jips olarak
Resim 3. Otoklav içerisine asite dirençli tuğlaların
döşenmesi
Adsorplayıcı özelliğe sahip doğal organik ve
inorganik karbon ve/veya mineraller içeren altın
cevherleri de refrakter cevher sınıfına girmektedir. Bu tip cevherlerin değerlendirilmesi zordur
çünkü hem altının bir kısmı organik madde ile
ilişkilidir hem de çözünmüş altın, cevherdeki
karbonlu malzemeler tarafından adsorplanarak
atığa gitmektedir. Bu sorun, klor varlığında oksidasyon uygulanarak çözülmüştür. Bu işlem sırasında altının bir bölümü çözünebilir ancak klor
oksidasyonunun asıl işlevi siyanür liçi öncesinde organik maddeleri oksitlemektir. Bu teknoloji
Amerika’da Carlin-Nevada’da bir tesiste kullanılmaktadır (Guay, 1973). Bu soruna yönelik uygulanan diğer bir alternatif yöntem ise liç içinde
karbon (carbon in leach, CIL) yöntemidir.
13
tin oksitlenmesiyle oluşan demir ve arsenik iyonları, sırasıyla demir hidroksit ve demir arsenat
şeklinde çökelirler. Daha yüksek sıcaklıklarda
çalışmak yüksek siyanür bozunmasından dolayı
önerilmez. Filtrasyon sonrası siyanür çözeltisinden altın kazanımı için geleneksel yöntemler kullanılır. İşlem yüksek siyanür konsantrasyonunda
gerçekleştirildiği için, ekonomik ve çevresel nedenlerden dolayı, açığa çıkan HCN’nin asitleştirme- absorpsiyonu ile atık çözeltiden siyanürün
geri kazanılması zorunludur.
4.4.2. Yüksek Sıcaklıkta Klorür Liçi
Hidroklorik asit veya sülfürik asit, sodyum klorür
varlığında, yaklaşık 200˚C’de sülfürlü yapıyı bozundurur. Serbest hale gelen altın, altın-klorür
bileşiğini oluştururken, demir hidrolize olup ferrik
oksit formunda çöker (Topkaya, 1999). Çözeltideki altın, aktif karbon üzerine çöktürülerek (indirgenme) kazanılabilir (Şekil 16).
Şekil 15. Elektro-oksidasyon reaktörü
4.5. Basınçlı Siyanür Liçi
Resim 4. Elektro-oksidasyon pilot tesisi (A.B.D.
Madencilik Bürosu, USBM)
4.4. Refrakter
Altın Kazanımı Cevherlerden
Doğrudan
Yapılan yeni araştırmalar, altının herhangi bir
kimyasal ön hazırlık işlemi gerektirmeden tek
adımda refrakter cevherlerden kazanılabileceğini göstermiştir. Bu alanda iki teknoloji dikkat
çekmektedir.
4.4.1. Yüksek Sıcaklıkta Siyanür Liçi
Yüksek siyanür konsantrasyonu (~ %1) ve sıcaklıkta (80˚C), pH 10,5’da sülfürlü yapıyı yaklaşık
bir saat içinde bozundurup serbestleşen altını
kısa sürede çözmek mümkündür (Parga ve Valenzuela, 1999). Bu işlem sırasında, arsenopiri-
14
Yüksek oksijen basıncı altında siyanür liçi
Güney Afrika’da Gravelloetin yakınlarında Murchison Madeninde ticari olarak uygulanmaktadır.
Bu yöntem Lurgi tarafindan Almanya’da 1,5 km
uzunluğunda ve iç çapı 5 cm olan tüp tipi otoklavlar kullanılarak geliştirilmiştir. Liç işlemi ortam
sıcaklığında ve yaklaşık 5 MPa oksijen basıncında gerçekleştirilmektedir (Monhemius, 1987;
Pietsch, 1983). Sonuç olarak, sadece 15 dk.
çözünme süresi sonunda %85 liç verimine ulaşılmıştır. Yüksek oksijen basıncı altında yüksek
liç verimlerine ulaşmak için, siyanür konsantrasyonu yüksek seviyede tutulmalıdır. Uygulamada, liç çözeltisinin siyanür konsantrasyonu
%0,2-0,5 NaCN’dir. Siyanürün yüksek basınç
ve sıcaklıkta kolayca oksitlenebilmesine rağmen, kısa liç süresi bu dezavantajı önemsiz hale
getirmektedir.
4.6. Pulp İçinde Karbon (CIP) ve Liç İçinde
Karbon (CIL) Yöntemleri
Granüler karbonlardan altının sıyırılmasının
geliştirilmesi ile karbonların yeniden kullanımı
mümkün hale gelmiştir ve bu da yöntemin bir çözelti zenginleştirme/saflaştırma aşaması olarak
yaygınlaşmasını sağlamıştır (Habashi, 1988).
Altının aktif karbona adsorpsiyonu genellikle kolonlara doldurulmuş granüler karbonlar arasından liç çözeltisinin süzülmesi ile gerçekleştirilir.
Karbon yatakları doygun hale geldiğinde desorp-
siyon işlemi uygulanır. Daha sonra karbonlar,
yıkanır, kurutulur ve aktifleştirilir. Liç çözeltisinin
tamamen berrak olması gerekir çünkü askıda katı
maddeler karbon yatağının tıkanmasına neden
olur. Eğer şlam içeren cevherler liç edilecek ise,
berrak çözelti elde etmek için filtrasyon uygulanması maliyetli olmaktadır. Bu nedenle pulp içinde
karbon yöntemi (CIP) geliştirilmiştir. Bu proseste
pulp, tank içinde pelet karbonlar ile birlikte karıştırılır. Adsorpsiyon tamamlandığında, yüklü karbonların ayrılması için pulp eleklere beslenir ve
sonrasında karbonlar yıkanırarak desorpsiyon
işlemine tabi tutulur. Bu prosesin avantajı pahalı
filtrasyon işlemine ihtiyaç duyulmamasıdır.
yüklü siyanür çözeltisi elde edildikten sonra bu
çözeltiden altının kazanımı için elektrokazanım
prosesleri geliştirilmiştir:
* Geliştirilen bir proseste geniş yüzey alanına sahip çelik yünden üretilmiş katotlar kullanılmaktadır (Resim 5). Altın kaplı çelik yün eritilerek külçe
altın elde edilir. Yöntemin ekonomik olduğu kanıtlanmıştır (Zadra, 1950).
* Diğer bir proseste ise paslanmaz çelik yünlere altın indirgendikten sonra hücrenin kutupları
tersine çevrilerek altının diğer elektrota transferi
sağlanır ve altın bu elektrottan kazanılır (Rojo,
Kişisel Görüşme).
Şekil 16. Refrakter cevherlerden HCl muamelesi/liçi
ile altın kazanımı
Liç içinde karbon (CIL) prosesi, karbonlu
malzeme içeren altın cevherlerinin liçinde karşılaşılan zorlukların üstesinden gelmek amacıyla
geliştirilen diğer bir yöntemdir. Bu tür cevherlerin
liçinde düşük verimler elde edilmektedir çünkü
altın siyanür kompleksi karbonlu malzemelere
adsorbe olarak atığa gitmektedir. Bu proseste, pelet karbonlar liç işlemi sırasında ilave
edilir ve böylece çözünmüş altın, karbonlu
malzemelerden önce karbonlar tarafından
tutulur. Liç işlemi sırasındaki havalandırma bu
yöntem için de bir avantaj sunmaktadır çünkü
aynı liç işleminde olduğu gibi aktif karbon üzerine
adsorpsiyon işleminde de çözeltide oksijen
bulunması gereklidir. Yöntemin diğer bir avantajı
ise pulp içinde karbon (CIP) yönteminde olduğu
gibi, altın yüklü karbonların elek yardımıyla
ayrılması ve dolayısıyla filtrasyon işlemine gerek
duyulmamasıdır.
4.7. Altının Elektrokazanımı
Aktif
karbon
yöntemleri ile
adsorpsiyonu-desorpsiyonu
saflaştırılmış/zenginleştirilmiş
Resim 5. Çelik yün katotlu elektrolitik hücre (Zadra
hücresi)
4.8. Çevresel Kontrol
Çalışan bir siyanür liçi tesisinden kaynaklanabilecek iki çevresel sorun vardır. Bunlar; (i) tesisten çıkan boş siyanürlü çözelti ve (ii) liç edilmiş
yığınlardır (Habashi, 1996).
(i) Liç işlemi esnasında çözeltideki safsızlık miktarını uygun bir seviyede tutmak amacıyla çözeltinin bir kısmı atıksu olarak dışarı atılmalıdır
çünkü siyanür çözeltisinin büyük bölümü sürekli
liç işlemine beslenerek tekrar kullanılmaktadır.
Atılan bu boş çözelti zararlıdır ve çevreye
atılmadan önce bozundurulması şarttır. Bu
amaçla oksidasyon, asitleştirme-absorpsiyon
gibi yöntemler geliştirilmiştir.
* Oksidasyon: CN- iyonunun CNO- iyonuna oksidasyonu, klor, hidrojen peroksit, ozon gibi diğer
oksitleyici reaktifler ile gerçekleştirilen çevreye
zararsız bir işlemdir.
15
CN- + Cl2 + 2OH- → CNO- + 2Cl- + H2O
(29)
Aşırı miktarda klor, siyanat iyonunu (CNO-) CO2
ve nitrojene oksitler.
2CNO-+ 3Cl2+ 4OH- →
2CO2 + N2 + 6Cl- + 2H2O
(30)
*Asitleştirme-absorpsiyon: Asitleştirme ile
HCN açığa çıkar ve alkali çözeltide absorbe edilir. Bu çözelti ile alkali siyanür çözeltisi hazırlanarak tekrar liçte kullanılır:
CN- + H+ → HCN
(31)
HCN + OH → CN + H2O
-
-
(32)
Çözeltide bakır ve demir siyanürler mevcut ise,
bakır ferrosiyanür olarak çökelir. Asit çözeltisinde kalan metal iyonları Ca(OH)2 ile çöktürülür ve
güvenli bir şekilde bertaraf edilir.
(ii) Yığın liçi ile altın kazanımını takiben, yığında
arta kalan siyanürün bozundurulması gerekir.
Liç işleminde, siyanürün yerine toksik olmayan
reaktiflerin (tiyoüre ((H2N)2C=S) gibi) kullanımı
araştırılmaktadır. Ancak, henüz böyle bir ticari
uygulama mevcut değildir.
4.9. Robotik Analiz Laboratuvarı
Newmont Gold şirketi 1991 yılında Carlin (Nevada) şehrinde, donanım ve yazılım entegrasyonu,
otomatik örnekleme, analitik ekipman arayüzü,
gelişmiş yazılım ve MIS entegrasyonunu içeren
bir otomatik robotik laboratuvarı kurmuştur. Bu
otomatik ünite, 10 personeli ile günde 3000’den
fazla örnek işlemektedir ve tutarlı bir şekilde
doğru sonuçlar sağlamaktadır. Bu ünitede, örnek tanımlayıcı barkot numaralandırma, otomatik örnek kurutma, bölme, krozeye yerleştirme,
asitle çözündürme, siyanür liçi, atomik absorpsiyon spektrometre analizi, sistem kontrolü ve veri
temini yapılabilmektedir. Ayrıca saf su üretme
sistemi, çıkış gazı temizleme sistemi, toz tutucu,
kimyasal madde boşaltma, nötralizasyon, basınçlandırma (HVAC), yangın önleyici özellikleri
de mevcuttur.
5. SONUÇ
Yaklaşık yüz yıl önce geliştirilen siyanür liçi prosesinin temeli 18. ve 19. yüzyıllardaki kimyagerlerin çalışmaları ile ortaya konmuştur. Kimyager-metalurjist John Stewart MacArthur ilk
defa bu bilgileri altın cevherlerinin liçine uygulamıştır. Bu proses, modern hidrometalurji için bir
dönüm noktasıdır ve halen ilk keşfedildiği haliyle
16
uygulanmaktadır. Bununla beraber, refrakter altın cevherlerine siyanür liçinden önce uygulanmak üzere yeni teknolojiler geliştirilmiştir. Altın
tanelerinin pirit ve arsenopirit içinde kapanım
halinde olduğu cevherlerin oksidasyonu amacıyla geliştirilen yüksek basınç reaktörlerin kullanımı yaygınlaşmıştır. Siyanür çözeltisinden altının
aktif karbon adsorpsiyonu ile kazanımında da
önemli gelişmeler olmuştur.
Teşekkür
Yazarlar, bu yayının Türkçeye çevrilmesine ve
yeniden basılmasına izin ve destek veren Prof.
Dr. Fathi Habashi’ye ve yardımlarından dolayı
Prof. Dr. Hacı Deveci’ye (K.T.Ü., Maden Mühendisliği Bölümü) teşekkür eder.
Acknowledgement
The authors would like to express their sincere
thanks to Prof. Dr. Fathi Habashi for his permission and encouragement for translation and
reproduction of this paper and to Prof. Dr. Hacı
Deveci (K.T.U., Dept. of Mining Eng.) for his help
during the translation of this paper.
KAYNAKLAR
Guay, W.J. and Peterson, D.G., 1973; “Recovery of
gold from carbonaceous ores at Carlin, Nevada”,
Trans. Soc. Min. Eng. AIME, 254, 102-104.
Habashi, F., 1995; “Gold through the ages”, Bull. Can.
Inst. Min. & Me, 88(990), 60-69.
Habashi, F., 1987; “One hundred years of cyanidation”,
Bull. Can. Inst. Min. & Metallurgy, 80(905), 108-114.
for gold extraction”, Canadian Mineral Processors,
555 Booth Street, Ottawa, Canada KlA OG1.
Topkaya, Y. A., 1999; “Hydrochloric acid pressureoxidation of a pyrite concentrate from the Vaal Reefs
East Gold Mine”, CIM Bull., 92(1029), 70-74.
Zadra, J.B., 1950; “A process for the recovery of gold
from activated carbon by leaching and electrolysis”,
US Bur. Mines, Rept. Invest. 4672.
Habashi, F., 1988; “The adsorption of gold on activated
charcoal”, Ciencias y Técnicas del Oro(La Paz), 4, 4551 (in Spanish).
Habashi, F., 1993; “A textbook of hydrometallurgy”,
Metallurgie Extractive Quebec, 800 rue Alain #504,
Sainte-Foy, Québec, Canada, GlX 4E7.
Habashi, F., 1967; “Kinetics and mechanism of gold
and silver dissolution in cyanide solution” Bulletin 59,
Montana Bureau of Mines. Butte, Montana.
Habashi, F., 1996; “Pollution problems in the mineral
and metallurgical industries”, Metallurgie Extractive
Québec, 800 rue Alain #504. Sainte-Foy, Canada GIX
4E7.
House, I., Townsend, I., and Veal, C., 1988; “Coal –
Gold Agglomeration”, International Mining, September.
Moses, L. B. and Petersen, F.W., 2000; “Flotation as a
Separation Technique in the Coal - Gold Agglomeration
Process”, Minerals Engineering, 13(3), 255-264.
Monhemius, A.J., 1987; “Recent advances in the
treatment of refractory gold ores”, Proc. Second
Meeting Southem Hemisphere Mineral Techn., Rio
deJaneiro, 2, 280-302.
Mussati, D., Hager, J. and Martin, G.P., 1997;
“Electrochemical aspects of the dissolution of gold
in cyanide electrolytes containing lead”, in Aqueous
Electrotechnologies, edited by D. Dreisinger, TMSAIME, Warrendale, Pennsylvania, 247-265.
Parga, J.R. and Valenzuela, J.L., 1999; “Single stage
pressure oxidation/cyanidation and regeneration
of cyanide with air-sparged technology”, in Solid/
Liquid Separation Including Hydrometallurgy and the
Environment, 29th Annual Hydrometallurgy Meeting,
the Metallurgical Society, Canadian Institute of Mining,
Metallurgy and Petroleum, Montreal, 315-328.
Pietsch, H.B., Turke, W.M. and Rathje, G.H., 1983;
“Research of pressure leaching of ores containing
precious metals”, Erzinetall, 36(6), 261-265.
Rojo, J., El Callao, Kişisel görüşme, Venezuela.
Scheiner, B.J., Lindstrom, R.E., Guay, W.J. and
Peterson, D.G., 1972; “Extraction of gold from
carbonaceous ores: Pilot plant studies“, US Bureau
Of Mines Report 7597.
Thomas, K.G., 1994; “Research engineering design
and operation of a pressure hydrometallurgy facility
17
18
Madencilik, Cilt 52, Sayı 1, Sayfa 19-26, Mart 2013
Vol.52, No.1, pp 19-26, March 2013
KESKİ GEOMETRİSİNİN SPESİFİK ENERJİ DEĞERİ ÜZERİNE OLAN ETKİSİNİN
İNCELENMESİ
Investigation of the Effect of Chisel Tool Geometry on Specific Energy
A. Emre DURSUN*
Niyazi BİLİM**
M. Kemal GÖKAY***
ÖZET
Spesifik enerji birim hacim kayayı kesmek için gereken enerji miktarı olarak tanımlanmaktadır. Spesifik
enerji değeri, mekanize kazı makinelerinin verimliliğinin tahmin edilmesinde kullanılan en geçerli
metotlardan biridir. Bu değer laboratuarda küçük veya tam boyutlu kazı setleri kullanılarak kaya kesme
deneyleri ile elde edilmektedir. Daha verimli ve ekonomik bir kazı performansı için kama tip keskilerin
geometrisi çok önemlidir. Bu nedenle hem keskinin mekanik dayanımını azaltmayacak hem de kesme
esnasında spesifik enerjinin makul seviyede tutulabildiği bir keski geometrisinin belirlenmesi önemlidir.
Bu çalışmada Konya ve civarından temin edilen 7 farklı doğal taş numunesi üzerinde çeşitli kesme
koşullarında (kesme derinliği, kesme açısı, temizleme açısı vs.) 0°, 15°, 30°, 45° yanal açıları olan kama
tipi keskiler kullanılarak kesme deneyleri yapılmış ve numunelerin kazılabilirlik özellikleri belirlenmiştir.
Bu çalışmada kesme ve temizleme açıları sabit tutularak yanal açıların kesme performansına olan
etkileri araştırılarak optimum kesme geometrisi belirlenmeye çalışılmıştır. Bu çalışma sonucunda keski
geometrisinin spesifik enerji üzerine olan etkisi ve bu sonuçların bazı kazı makinelerinin performans
tahmininde kullanılabilirliği araştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Spesifik enerji, Yanal açı, Doğrusal Kaya Kesme, Yük hücresi, Kama Keski
ABSTRACT
Specific energy is defined as the amount of energy required to cut a unit volume of rock. Specific energy
value is one of the most popular method in order to predict the efficiency of mechanical excavators.
This value can be derived from small and full-scale laboratory rock cutting experiments. Chisel tool
geometry is very important for more effective and economical excavation performance. For this reason
it is important to determine chisel tool geometry not only reducing mechanical strength of tool but also
keeping the specific energy in a suitable level during the cutting. In this study linear rock cutting tests
were performed on seven different natural stone samples obtained from near Konya using cutting
tools with 0°, 15°, 30° and 45° sideways angles at different cutting conditions (depth of cut, rake
angle, clearence angle etc.) and cuttability properties of the samples were determined. In this study,
we attemped to determine the optimum cutting geometry by investigating effect of sideways angles
on cutting performance keeping constant rake and clearence angles. As a results of this study effect
of chisel tool geometry on specific energy and usability of the experimental results for performance
prediction of some excavation machines were investigated.
Keywords: Specific Energy, Sideways Angle, Linear Rock Cutting, Load Cell, Chisel Tool
*
**
***
Arş. Grv., Selçuk Üniversitesi, Müh. Fak. Maden Müh. Bölümü, KONYA, [email protected],
Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi, Müh. Fak. Maden Müh. Bölümü, KONYA
Prof. Dr., Selçuk Üniversitesi, Müh. Fak. Maden Müh. Bölümü, KONYA
19
1. GİRİŞ
Son yıllarda ülkemizde hem doğal taş sektöründeki teknolojik gelişmeler hem de inşaat sektöründe metro, karayolu ve su tüneli, yer altı deposu gibi uygulamaların hızla artması mekanize
kazı sistemlerinin kullanılmasını zorunlu hale
getirmektedir. Bu nedenle mekanize kazı sistemlerinde kazı performansının güvenli bir şekilde
kestirimi çok önemlidir. Kazı performansının kestirimi; teknik, ekonomik olarak uygulanabilirliğin
ve kazı hızlarının kestirimi olarak tanımlanabilir
ve kazı işlerinin ekonomikliğini hayati derecede
etkilemektedir. Bu da mekanize kazı sistemlerinde kullanılacak makinenin seçiminin kayaç
özelliklerine uygun olarak yapılmasını ve bu tür
makinelerin verimli çalışmasını sağlamakta ve
mekanize kazıyı diğer kazı sistemlerine göre
daha avantajlı duruma getirmektedir.
Makine ile kazı kayacın çeşitli keskilerle parçalanması esasına dayanmaktadır. Kazı işinin mekaniğini anlamak için çok çeşitli teorik, deneysel
ve empirik performans modelleme çalışmaları
yapılmıştır. Bir kesici uç ile kaya arasındaki etkileşimi inceleyen teorik ve deneysel çalışmalar
mevcuttur. Bu çalışmalarda kayaların mekanik
bir uçla kırılması mekanizmasının araştırılmasına yönelik olmuştur.
Kazı mekaniğinde yapılan deneysel çalışmalar
ve empirik modelleme çalışmaları birçok araştırmacı tarafından çalışılmıştır. Bu deneysel çalışmalar sonucunda teorik çalışmalar desteklenmiş ve kazı mekaniğinin temel esasları ortaya
konmuştur (Fowell, Smith 1976; Smith, Fowell
1977; Roxborough,1973; Bilgin ve ark., 1988,
1990, 1996, 1997; Çopur vd. 2001). Bu çalışmalar sonucunda keski tasarım parametrelerinin
kesme performansına olan etkileri detaylı olarak
incelenmiştir. Çeşitli kazı makinelerinin kazı hızlarının ve keski aşınmalarının tahminine yönelik
olarak istatistiksel modeller geliştirilmiştir.
Spesifik enerji birim hacim kayayı kesmek için ihtiyaç duyulan enerji miktarı olarak tanımlanır ve
birimi MJ/m³ veya kWh/m³ tür. Spesifik enerji değeri, mekanize kazı makinelerinin verimliliğinin
tahmin edilmesinde, en geçerli metotlardan biridir. Mekanize kazı makinelerinin hızlarının basit
ve ucuz yöntemlerle, tahmin edilebilmesi kazı
mekaniği bilimi açısından oldukça yeni ve önemlidir. Doğrusal kayaç kesme deneylerinde, birim
hacimdeki kayayı kesmek için gereken spesifik
enerji değeri gerçeğe yakın bir şekilde bulunabilmektedir. Bu değer mekanize kazı makinelerinin
20
kazı miktarı tahmininde ve performans analizlerinde kullanılır. Mekanize kazı sistemlerinin seçimi ve tasarımı aşamasında, kazılacak olan formasyonlardan kaya blokları alınmakta ve laboratuvarda doğrusal kazı setinde kesme deneylerine tabi tutulmaktadır (Fowell, Smith 1976; Smith,
Fowell 1977; Roxborough,1973; Bilgin ve ark.,
1988,1990,1996,1997; Çopur vd. 2001). Spesifik
enerji üzerine yapılan bu araştırmalarda genelde
spesifik enerji değeri laboratuvar kesme deneyleri ile belirlenmekte ve bu değer özellikle kollu
galeri açma makinelerinin performans tahmininde kullanılmaktadır. Bu alanda bilinen ilk çalışmalardan McFeat-Smith ve Fowell (1976,1977),
Bilgin ve ark. (1988, 1990, 1996,1997)’ nın modelleri, en iyi bilinen deneysel tahmin modelleridir. Bu çalışmalarda spesifik enerji değeri ile orta
ve ağır ağırlıktaki galeri açma makinelerinin kazı
hızı arasında yakın bir ilişkinin olduğu görülmüştür. McFeat-Smith ve Fowell (1977)’ ın çok çeşitli sedimanter kayaçlar kullanarak geliştirdikleri
model, kayaçların mekanik aletlerle kesilebilirlik
özelliklerinin; dokusal, bileşimsel ve mühendislik
özellikleri ile ilişkisinin belirlenmesi amacıyla en
sık kullanılan modellerden biridir.
Bilgin ve Shariar (1988)’ de yaptıkları bir çalışmada madenlerde mekanize kazı için bir planya
tezgâhı ve ölçme sisteminden oluşan bir kazı
seti oluşturarak Amasra karbonifer havzasında
karot ve blok numuneleri üzerinde kesme deneyleri ile fiziksel ve mekanik deneyler yapmışlardır. Kesme deneyleri sonucunda formasyonu
kendi aralarında kazılabilirlik özelliğine göre sınıflandırmışlardır. Daha sonra bu formasyonlar
için en uygun mekanize kazı sistemlerini tavsiye
etmişlerdir.
Çopur vd. (2007) çeşitli doğal taş numuneleri
üzerinde farklı yanal açılara sahip kama tipi keski
kullanarak doğrusal kesme deneyleri yapmıştır.
Deney sonucunda keskilere gelen kuvvetler ve
birim hacimdeki kayayı kesmek için gereken
spesifik enerji değerleri elde edilmiştir. Çalışma
sonucunda yanal açıların kuvvetler ve spesifik
enerji değeri üzerine olan etkisini ve zincir kollu
kesme makinaları ile kesme işlemini deterministik olarak simule etmek amacıyla bir seri doğrusal kesme deneyleri yapmıştır.
Çopur (2009) doğal taş numuneleri üzerinde
doğrusal kesme deney seti kullanarak kesme
deneyleri yapmıştır. Bu çalışmada numuneler
doğrusal kesme setinde chisel tip (kama tip)
keski kullanılarak farklı yanal açı ( 0º, 15º, 30º,
45º), kesme derinliği ve keskiler arası mesafeler-
de kesme deneyleri gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada kayaçların kesilebilirliği, zincir kollu kesme
makinesinin kesme karakteristiği, simetrik ve simetrik olmayan yanal açıların ve farklı kesme modellerinin kesme performansına etkilerini araştırılmıştır. Sonuç olarak zincir kollu kesme makinesinin performans tahmini; doğrusal kayaç kesme
deneylerinin sonuçları ve kinematiğin kanunları
kullanılarak tahmin edilmiştir. Deneysel çalışmaların sonuçları ve yerinde araştırmalar zincir kollu
kesme makinelerinin kesme işlemlerinin doğrusalkesme deneyleri ile temsili olarak başarılı bir
şekilde belirlenebileceğini göstermiştir.
İTÜ mekanizasyon laboratuvarında mevcut küçük boyutlu kesme seti kullanılarak yapılan kesme deneylerinde çeşitli doğal taş ocaklarından
alınan blok mermer numuneleri üzerinde kazılabilirliği belirlemek ve zincir ile kesme işlemini simüle etmek amacıyla laboratuvarda bir seri kesme deneyleri yapılmıştır. Bu çalışmada köşe kesme deneyleri üzerine araştırma yaparak, köşe
kesme deneyleri sonucunda keskilere gelen
kuvvetler ve birim hacimdeki kayayı kesmek için
gereken spesifik enerji değerleri belirlenmiştir.
Kesme deneylerinde parametreler kama tipi keski (chisel tip) kullanılmış olup, kesme parametreleri ise temizleme açısı 5º, kesme açısı -5º, keski
genişliği 12,7 mm olarak belirlenmiştir. Sonuçta,
küçük boyutlu kazı setinde (planya tezgâhı) doğrusal kesme deneyleri yapılarak bir zincir kesme
makinesindeki köşe keskiler simüle edilmiştir. Bu
çalışmada da yine planya tezgâhı kesme seti olarak kullanılmıştır (Çopur ve diğ., 2009).
Çopur (2010) zincir kollu kesme makinesi kullanılan çeşitli doğal taş ocaklarında hem ocaklarda
hem de laboratuvarda çalışmalar yaparak bu makinelerin performansını araştırmıştır. Bu çalışmasında çeşitli doğal taş numuneleri kazılabilirliğini
belirlemek için doğrusal kesme deneyleri yapmıştır. Deney sonucunda kayaç özellikleri ile keski
performansı keski kuvvetleri arasındaki ilişkiyi belirlemiştir. Bu deneylerde yanal açıya sahip kama
tipi keskiler kullanarak çeşitli kesme koşullarında
kesme deneyleri yapmış ve yanal açıların etkilerini
incelemiş ve zincir kollu kesme makinelerinin
performans tahmini için modeller oluşturmuştur.
Bu çalışmalarda öncelikle kesme parametreleri
belirlenmekte ve bu parametreler göz önünde
bulundurularak spesifik enerji değeri hesaplanmaktadır. Kesme parametreleri genelde kesme
açısı, yanal açı, kesme derinliği, temizleme açısı, keski genişliği, keskiler arası mesafe, kesme
hızı gibi parametrelerden oluşmaktadır.
Bu çalışmamızda kesme deneyleri esnasında
keski geometrisinin spesifik enerji değeri, kesme
kuvveti ve pasa miktarı üzerine olan etkisi incelenmiştir. Keski geometrisi belirlenirken yanal açı
dışındaki diğer parametreler sabit tutularak yanal
açının kazılabilirlik üzerine olan etkisi araştırılmıştır. Bunun için mermer, traverten ve tüflerden
oluşan 7 çeşit doğal taş numunesi üzerinde doğrusal kesme deneyleri yapılarak yanal açının spesifik enerji değeri üzerine olan etkisi incelenmiştir.
Böylelikle hem harcanan enerji açısından hem de
kazılan pasa miktarı açısından en uygun yanal açı
yani keski geometrisi belirlenmeye çalışılmıştır.
2.
DOĞRUSAL
ve
SPESİFİK
BELİRLENMESİ
KESME
ENERJİ
DENEYLERİ
DEĞERİNİN
2.1. Doğrusal Kesme Deneyleri
Bu çalışmada kesme deneylerinde kullanılan kesme deney seti Fowell ve McFeat-Smith
(1976), McFeat-Smith ve Fowell (1977) ve Bilgin
ve Shariar (1988) tarafından kullanılan makinenin bir benzeri olan planya tezgâhıdır. Bunun için
Klopp marka bir planya tezgâhı modifiye edilerek yük hücresi, AC tip motor hız kontrol cihazı,
akım-gerilim dönüştürücü, enerji analizörü gibi
bazı ekipmanlar monte edilmiş ve kesme deneylerinde kullanılmıştır (Şekil 1).
Veri toplama ünitesi
Kesme derinliği ayarlama
AC tip motor sürücü
Keski tutucu ve yük hücreleri
Kaya numunesi ve sabitleyici
Şekil 1. Doğrusal kesme deney seti.
Kesme deneyleri Selçuk Üniversitesi Maden Mühendisliği bölümü laboratuvarında bulunan doğrusal kesme deney setinde gerçekleştirilmiştir.
Bu doğrusal kesme deney seti fonksiyonel olarak üç ana kısımdan oluşmaktadır. Ana gövde,
hareketli başlık ve hareketli iş tablası (Şekil 1).
Kesme deneyleri esnasında 30x30x10 cm boyutundaki kayaç numunesi planyanın iş tablasına
yerleştirilerek başlık kısmının git-gel hareketi ile
21
kayaç numunesi üzerine oluk açmakta böylece
kesme işlemi gerçekleştirilmektedir. Deneylerde
planya makinesinin tablasına yerleştirilen kayaç
numunesi aşağı-yukarı ve sağa-sola hareket ettirilerek kesme derinliği ve keskiler arası mesafe
gibi parametrelerde incelenebilmektedir.
Kesme deneylerinde keskiler tungsten karbürden
yapılmış kama tip keskilerdir. Şekil 2’de kama
tip bir keskiye ait tasarım parametreleri (keski
geometrisi) verilmiştir. Keski geometrisinin kazı
performansını etkilediği bilinmektedir. Keski geometrisi üzerine yapılan çalışmalar genelde kesme açısı, temizleme açısı, keski genişliği üzerine yoğunlaşmıştır. Yanal açılar üzerine yapılan
çalışmalar azınlıktadır. Bu sebeple bu çalışmada
yanal açıların kesme performansı üzerine olan
etkilerinin araştırılması planlanmıştır. Şekil 3’de
görüldüğü gibi her bir keskiye farklı yanal açı
(0°, 15°, 30°, 45°) verilmiştir. Kesme deneyleri
esnasında bazı kesme parametreleri belirlenerek yanal açılar dışında diğer parametreler sabit
tutulmuştur. Bu parametreler; kesme açısı -5°,
temizleme açısı 5°, kesme derinliği 2 mm, keski
genişliği 12 mm, kesme hızı ~36 cm/sn, keskiler arası mesafe yardımsız ve veri toplama hızı
1000 Hz olarak belirlenmiştir.
Yanal açısı olmayan (0° yanal açı) keski, kollu
galeri açma makinelerinin performans tahminleri
için kullanılan standart keskidir. Kesme deneyleri esnasında keski 750 kg kapasiteli yük hücresi
üzerinde bulunan keski tutucuya, blok şeklindeki
kayaç numuneleri iş tablasına sıkıştırma paletleri
ile sıkıca sabitlenerek ayarlanır. Daha sonra kesme derinliği, keskiler arası mesafe, kesme hızı
gibi parametreler ayarlandıktan sonra numune
kesim için hazır hale getirilmektedir. Yük hücreleri
veri ölçer hale getirildikten sonra ilk kesim yapılarak veri toplama kartı ve MATLAB yazılım
programı yardımıyla kuvvet verileri kayıt edilir.
α: Kesme açısı
β: Temizleme açısı
d: Kesme derinliği
w: Keski genişliği
s: Keskiler arası mesafe
Şekil 2. Kama tip keskiye ait keski geometrisi
(Fowell 1993).
22
Şekil 3. Deneylerde kullanılan keskiler.
2.2. Spesifik Enerji Değerinin Belirlenmesi
Spesifik enerji birim hacimdeki kayayı kesmek
için harcanan enerji olarak tanımlanır ve kazı/
kesme sistemlerinin performanslarını hesaplamak, kıyaslamak ve optimum kesme geometrisini belirlemek için kullanılan en önemli parametrelerden biridir. Spesifik enerji aşağıdaki Eşitlik
1’den hesaplanır (Roxborough, 1973);
SE=FC/Q
(1)
Burada,
SE spesifik enerji (MJ/m3),
FC keskiye etkiyen kesme kuvveti (kN)
Q birim kesme mesafesinde kesilen kayaç hacmi (m3/km)’ dir.
Bu çalışmada her kayaç numunesi için 3 defa
kesme deneyi yapılarak veriler elde edilmiş ve
bu 3 deneyin ortalaması alınarak spesifik enerji değeri hesaplanmıştır. Kesme deneyi sonrası
kaya numunesine ait kesilmiş yüzeye ait fotoğraf
Şekil 4’de verilmiştir. Kesme deneyleri sonucunda elde edilen spesifik enerji değerleri, kesme
kuvvetleri ve pasa miktarı Çizelge 1, 2 ve 3’ de
verilmiştir.
Şekil 4. Kesilmiş kaya yüzeyi görünüşü.
Çizelge 1. Yanal Açılara Göre Spesifik Enerji
Değerleri
Spesifik Enerji Değerleri (MJ/m3)
Kayaç Adı
0°
15°
30°
45°
Traverten 1
28,38
81,31
79,05
74,22
Traverten 2
26,62
58,20
55,13
48,78
Traverten 3
33,81
93,27
66,12
64,55
Traverten 4
38,03
94,37
66,14
44,63
Traverten 5
43,92
100,14
87,23
85,86
Mermer
64,59
101,48
93,85
86,81
Tüf
7,34
21,15
18,13
14,73
Çizelge 2. Yanal Açılara Göre Kesme Kuvvetleri
Kesme Kuvvetleri (kgf)
Kayaç Adı
0°
15°
30°
45°
Traverten1
106,29
75,10
60,30
52,51
Traverten2
122,82
101,80
64,92
56,84
Traverten3
124,40
101,18
76,84
62,09
Traverten4
140,38
116,50
99,23
85,33
Traverten5
155,36
129,49
105,20
83,49
Mermer
149,74
126,38
118,27
96,91
Tüf
24,54
24,28
18,32
14,84
Çizelge 3. Yanal AçIlara Göre Kazılan Pasa
Ağırlığı
Kazılan Pasa Ağırlığı (gr)
Kayaç Adı
0°
15°
30°
45°
Traverten 1
23,37
5,74
4,77
4,41
Traverten 2
29,18
11,24
7,57
7,49
Traverten 3
25,42
7,43
7,97
6,65
Traverten 4
29,25
14,37
11,60
9,63
Traverten 5
21,35
7,99
7,04
5,78
Mermer
17,72
9,81
9,87
8,49
Tüf
7,34
5,23
4,27
4,34
2.3. Deneysel Sonuçlar ve Tartışma
Yapılan kesme deneyleri sonucunda her bir keski geometrisi veya yanal açılar (0°, 15°, 30°, 45°)
için elde ettiğimiz spesifik enerji değerleri, keski
kuvvetleri ve kazılan pasa ağırlığı arasındaki ilişkiler sırasıyla Şekil 5, 6 ve 7’ de verilmektedir.
Şekil 5’de görüldüğü gibi 2 mm kesme derinliğinde, yardımsız (keskilerin birbirini etkilemediği
durum) olarak yapılan kesme deneyleri sonucunda elde ettiğimiz spesifik enerji değeri en
yüksekten en düşüğe doğru 15°, 30°, 45° ve 0°
yanal açılı keskiler ile elde edilmiştir. Bu sıralama
beklenen bir sonuçtur, çünkü keskilerin teorik süpürme alanı ve keski geometrisi ile ilgilidir (Şekil
8). Bu durum kazı mekaniği açısından beklenen
bir eğilimdir. Ayrıca burada keski yanal açısının
yanında kayaç sökülme açısının da etkili olduğu
söylenebilir.
Şekil 6’de görüldüğü gibi kesme kuvveti, keski
geometrisi göz önünde bulundurularak teorik süpürme alanına ve keski yanal açısına bağlı olarak yüksekten düşüğe doğru 0°, 15°, 30° ve 45°
yanal açılı keskiler ile elde edilmiştir. Aynı durum
Şekil 7’de pasa ağırlığı ile yanal açılar arasında
da görülmektedir. Burada kazılan pasa miktarı
yüksekten düşüğe doğru 0°, 15°, 30° ve 45° yanal açılı keskiler ile elde edilmiştir.
Şekil 8’de görülen teorik süpürme alanı göz
önünde bulundurulduğunda yanal açılar ile Şekil
5, 6 ve 7’de görülen keski kuvvetleri, spesifik
enerji değerleri ve pasa ağırlıkları arasındaki
ilişki keskilerin teorik süpürme alanına ve keski
geometrisi ile ilgilidir.
Deney sonuçlarına göre kesme kuvvetleri ve
spesifik enerji değerlerinin genel olarak kazı mekaniği prensiplerine uygun olduğu görülmektedir.
Bu durum, küçük boyutlu doğrusal kesme deneylerinin kollu galeri açma makineleri ve benzeri kazı makinelerinin performansının tahmin
edilebilmesine olanak sağlamaktadır
23
Tra 1
Spesifik Enerji (MJ/m3)
120
Tra 2
Tra 3
100
Tra 4
Tra 5
80
Mermer
Tüf
60
40
20
0
0
15
30
45
Yanal Açı (o)
Şekil 5. Spesifik enerji değerleri ile yanal açı arasındaki ilişki.
Tra 1
Kesme Kuvveti (kgf)
180
Tra 2
160
Tra 3
140
Tra 4
Tra 5
120
Mermer
100
Tüf
80
60
40
20
0
0
15
30
Yanal Açı (o)
Şekil 6. Kesme kuvvetleri ile yanal açı arasındaki ilişki.
24
45
Kazılan Pasa Ağırlığı (gr)
Tra 1
30
Tra 2
Tra 3
25
Tra 4
Tra 5
20
Mermer
Tüf
15
10
5
0
0
15
30
45
Yanal Açı (o)
Şekil 7. Kazılan pasa ağırlığı ile yanal açı arasındaki ilişki.
Şekil 8. Keski geometrisine bağlı keskilerin teorik süpürme alanı (Çopur, 2009).
25
3. SONUÇLAR
Bu çalışmadan elde edilen sonuçlara göre keski geometrisine bağlı olarak performans tahmini
yapılabileceği görülmektedir. Farklı doğal taş numuneleri kullanılarak optimum kesme geometrisi belirlenmeye çalışılmış ve en uygun keski
geometrisi ile kazı yapılmasına ön bir çalışma
olmuştur.
Sonuçta keski geometrisinin spesifik enerji üzerine olan etkisi görülmüş ve bu durumun ileride
kama tipi keski kullanılan kazı makinelerinin
daha verimli kazı yapmalarına bir ön çalışma
olacağını göstermiştir. Özellikle kama tipi keski
kullanılan kollu galeri açma makineleri gibi kazı
makineleri ile doğal taş sektöründe kullanılan
zincirli kesme makinelerinin performans tahmininde, makine seçimi, tasarımı ve fizibilite çalışmalarında bu deney sonuçları kullanılabilir.
KAYNAKLAR
Bilgin N, Shahriar K, 1988; “Madenlerde Mekanize
Kazı İçin Bir Ölçme Sisteminin Geliştirilmesi ve
Amasra Karbonifer Havzasına Uygulanışı”, Türkiye 6.
Kömür Kongresi, s.13-29.
Bilgin N, Seyrek T, Erdinc E, and Shahriar K, 1990;
“Roadheaders clean valuable tips for İstanbul Metro”,
Tunnels and Tunneling, Oct., pp. 29-32.
Bilgin N, Yazıcı S, and Eskikaya S, 1996; “A model to
predict the performance of roadheaders and impact
hammers in tunnel drivages”, Proceedings, Eurock
’96, Balkema, pp. 715-720.
Bilgin N, Kuzu C and Eskikaya S, 1997; “Cutting
performance of rock hammers and roadheaders
in Istanbul Metro drivages”, Pro. Word Tunnel
Congress’97, Tunnels for People, Balkema, pp. 455460.
Çopur H, Tunçdemir H, Bilgin N, and Dinçer T,
2001; “Specific energy as a criterion for use of rapid
excavation systems in Turkish mines”, Trans. Inst.
Min. Metall.-Section A, Vol. 110, pp. A149-157.
Çopur H, Balcı C, Bilgin, N, Tumaç D, Düzyol İ,
2007; “Doğal taş madenciliğinde kullanılan zincirli
kesme makinelerinin performansı”, Türkiye 1. Maden
Makinaları Sempozyumu Bildiriler Kitabı, s.37-46,
Kütahya.
Çopur H., 2009; “Linear stone cutting tests with chisel
tools identification of cutting principles and predicting
performance of chain saw machines”, International
Journal of Rock Mechanics and Mining Sciences,
Vol.47, No 1, January 2010, Pages 104-120.
Çopur H, Balcı C., Tumaç D., Bilgin, N., 2009; “Zincirli
kesme makinelerinin performans tahminine yönelik
yapılan köşe kesme deneyleri ve yorumu”, Türkiye 2.
Maden Makinaları Sempozyumu Bildiriler Kitabı, s.7991, Zonguldak.
Fowell R.J. and McFeat-Smith I., 1976; “Factors
influencing the cutting performance of a selective
tunnelling machine”, In: Int. Tunnelling ’76 Symp.
London, 1-5 March, pp. 301-318.
Fowell R.J., 1993; ”The mechanics of rock cutting”,
Compressive Rock Engineering, ed J.A Hudson,
Vol.4, Permagon, pp: 155-176.
Mc Feat-Smith and Fowell R.J., 1977; “Correlation
of Rock Properties and the Cutting Performance of
Tunnelling Machines”, Proceedings of a Conference
on Rock Engineering, CORE-UK, Conference
organized jointly by the British Geotechnical Society
and Deparment of Mining Engineering, The University
of Newcastle upon Tyne, pp: 581-602.
Mc Feat-Smith, 1977; “Rock property testing for the
assessment of tunneling machine performance”,
Tunnels and Tunneling, pp: 29-33, March.
Mc Feat-Smith and Fowell R.J, 1979; “The Selection
and Application of Roadheaders for Rock Tunneling”,
Proc 4 th Rapid Excavation and Tunneling Conference
Atlanta, pp. 261-279, AIME, Newyork.
Roxborough, F.F., 1973; “Cutting rock with picks”, The
Mining Engineer, June, pp. 445-452.
Bu Makale 13 – 15 Aralık 2012 tarihinde Afyonkarahisar’da düzenlenen MERSEM 2012 – 8. Uluslararası Mermer
ve Doğaltaş Kongresi’nde bildiri olarak sunulmuştur.
26
Madencilik, Cilt 52, Sayı 1, Sayfa 27-34, Mart 2013
Vol.52, No.1, pp 27-34, March 2013
DOĞAL TAŞ OCAKLARINDA, KANAL AÇMA YÖNTEMİNDE YENİ BİR
UYGULAMA VE VERİMLİLİK ANALİZİ
A New Application of New Channel Opening Method in Natural Stone Quarries
and Productivity Analysis
ÖZET
Erkan ÖZKAN*
Gencay SARIIŞIK**
Sadık CEYLAN***
Doğal taş ocaklarında basamak tasarımı ve planlaması amacıyla V (üçgen) ve U (dikdörtgen) şeklinde
kanal açma yöntemleri uygulanmaktadır. Ocak aynasının düz ve sürekli olduğu durumlarda yeni bir basamağın oluşturulması için V şeklinde kanal açma yöntemi doğal taş ocaklarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemin en önemli eksikliği üretim kayıplarının yüksek olması, basamak oluşturulması
için hazırlık aşamasının uzun sürmesi ve ocak içerisinde ilerleme miktarının kontrol edilememesidir. U
şeklinde kanalın açma yöntemi, ocağın topografyası ve jeolojik yapısının uygun olması durumunda,
zincirli kollu kesme makinesi ile uygulanabilmektedir. Bununla birlikte, doğal taş ocaklarında doğrudan
arka kesim yapabilen elmas tel kesme makinesi ile kombine çalışan kanal açma ekipmanının ilk yatırım maliyeti yüksek ve kullanım alanı sınırlıdır. Bu çalışmada elmas tel kesme makinesinin U şeklinde
kesim yapabilmesi için yeni geliştirilen delik tasarımı ve bu yöntemin V şeklinde kanal açma yöntemine
göre verimlilikleri karşılaştırılmıştır. Bu U kanal açma yöntemi ile üretim kayıpları azalmakta ve % 60
daha az sürede ocak basamaklarının oluşturulması sağlanabilmektedir. Yeni geliştirilen kanal açma
yöntemi Bilecik bej ve Eskişehir Süpren doğal taş ocaklarında uygulanmaktadır. Bu ocaklarda blok verimlilikleri V kanal açma yöntemine göre ortalama 3 kat artmış ve aynı miktarda blok üretildiği durumda
artık ve moloz miktarı 3,2 kat azalmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kanal Açma, U ve V Şeklinde Kanal, Verimlilik
ABSTRACT
V (triangle) and U (rectangular) channel opening methods have been carried out in natural stone quarries for the aim of designing and planning benches. In circumstances where quarry face plain and
continuous, in order to form a new bench, V shape channel opening method is widely used in natural
stone quarries. The most important shortcomings of this method are high production losses, long preparation process to form a bench, and failure in the control of the progress in the quarry. Providing the
topography and geological structure of the quarry is appropriate, the U shape channel opening method
can be applied with armed chained cutting machines. However, the initial investment cost of the channel opening equipment operated in an integrated way with diamond wire cutting machine, which can
perform back cut directly in natural stone quarries, is high and also has limited usage field. In this study,
a recently developed hole design for diamond wire cutting machine to be able to perform U shape cut
and the efficiency of this method when compared to V shape method are investigated. With U channel
opening method, production losses decrease and quarry benches can be formed in 60% less time.
Recently developed channel opening method is being applied in Bilecik Biege and Eskişehir Süpren
natural stone quarries. In these quarries, quarry productivity has increased threefold with respect to V
channel opening method and in the event of producing same amount of block, the waste and rubble
amount have decreased 3.2 times.
Keywords: Channel Opening, U-and V-shaped Channel, Productivity
*
**
***
Yrd.Doç.Dr., Afyon Kocatepe Ünv., Müh. Fak., Maden Müh. Böl., AFYONKARAHİSAR, [email protected]
Yrd.Doç.Dr., Afyon Kocatepe Üniversitesi, GSF-Endüstri Ürünleri Tasarımı Böl., AFYONKARAHİSAR
Maden Mühendisi, Natura Mermer Madencilik İnşaat Sanayi ve Ticaret, AFYONKARAHİSAR
27
1. GİRİŞ
Bir doğal taş ocağının açılması sırasında blok
üretimin yapılabilmesi için örtü tabakası, yatağın
coğrafi konumu, topografyası ve jeolojisine bağlı
olarak basamak tasarımı ve geometrisi değişir.
Ocak makinelerinin verimli bir şekilde çalışabilmesi için örtü tabakasının kaldırılması gerekmektedir. Doğal taş ocaklarında, ocak ağzının
açılması ve yeni üretim basamaklarının oluşturulması için kanal açma işlemi uygulanır. Ocak
ağzının doğru yönde açılması, basamakların
planlanması ve verimliliğinin artırılması açısından önemlidir (Bozkurt, 1989; Kulaksız, 2007;
Kulaksız, vd, 2008).
Türkiye’deki doğal taş ocaklarında U (dikdörtgen) ve V (üçgen) şeklinde kanal açma işlemi
gerçekleştirilmektedir. Üretim yöntemine göre
zincirli kollu kesici, elmas tel kesme veya elmas
tel kesme makinesi ile kombine çalışan kanal
açma ekipmanı yardımıyla kanal açma işlemi uygulanmaktadır. U şeklinde kanal açma işleminde V şeklinde kanal açma işlemine göre kesilen
blokların geometrisinden dolayı üretim kayıpları
daha azdır. (Capuzzi, 1989; Bozkurt, 1989; Akkoç, 2003; Fantini 2005; Onargan, vd, 2005; Kulaksız, 2007; Kulaksız, vd, 2008).
Doğaltaş ocağının jeolojik yapısının uygun olması durumunda, yatay ve düşey yönde sürekli kesim yapabilen zincirli kollu kesme makinesi ile U
şeklinde kanal açılabilmektedir. Bu zincirli kollu
kesme makinesi ile ocakta üretime başlanabilmesi için örtü tabakasının kaldırılması ve makinenin kurulacağı yerin tesviye edilmesi gerekmektedir. Zincirli kollu kesicinin çalışacağı yerin
iş makineleriyle tesviye edilememesi durumunda yardımcı olarak elmas tel kesme makinesi
ile zemin tesviye edilir. Eğer zincirli kollu kesme
makinesinin çalışacağı alan iyi bir şekilde tesviye edilmezse sonraki kesimlerin yapılmasında
güçleşecek ve ocak basamağının geometrisi
bozulacaktır (Akkoç, 2003; Fantini 2005). Zincirli kollu kesme makinesinde, deliklerin delinmesi
ve deliklerden elmas telin geçirilmesi gibi kesim
öncesi hazırlık işlemleri olmadığı için, zaman
kayıpları en aza inmektedir. Zincirli kollu kesme
makinesi ile standart boyutlara yakın, kaliteli ve
düzgün yüzeyli bloklar üretilebilmektedir. Ocak
içerisinde basamak yüksekliği zincirli kollu kesicinin kol yüksekliğiyle sınırlıdır. Elmas tel kesme
makinesinde telin kopması ve kasnaktan çıkması gibi tehlikelerin, zincirli kollu kesme makinesinde, olmaması nedeniyle, ocakta iş kazası riski
daha azdır (Gündüz ve Demirdağ, 2004; Çopur
28
vd, 2006; Çopur vd, 2007 (a); Çopur vd, 2007
(b), Demirel, 2008; Engin ve Özkan, 2009; Sarıışık and Sarıışık, 2010;2012, Çopur vd, 2011;
Sarıısık vd, 2011).
Doğaltaş ocaklarında, V şeklinde kanal açma
işlemi, dikey delik ve iki tane açılı yatay delik kesiştirilerek elmas tel kesme makinesinin kesme
işlemini gerçekleştirmesi için yüzeyler oluşturur.
(Capuzzi, 1989; Bozkurt 1989). Ocak aynasından ayrılan V şeklindeki üçgen kütle, kütle ayırıcılar veya iş makineleri ile devrilerek blok üretimi
gerçekleştirilmektedir. V şeklinde kanal açma işleminde, kütlenin devrilmesinden dolayı istenilen
kalite, boyut ve miktarda blok üretilememektedir.
Basamak geometrisinden dolayı V şeklinde kanal açma işleminde üretim ve zaman kayıpları
ile karşılaşılmaktadır (Kulaksız, 2007; Kulaksız
vd, 2008).
Doğaltaş ocaklarında, U şeklinde kanal açma
yöntemi elmas tel kesme makinesi ile kombine
çalışan kanal açma ekipmanı ile gerçekleştirilebilmektedir. Bu yardımcı ekipmanların ilk yatırım
maliyetinin yüksek ve ocak içersinde kullanım
alanının sınırlı olmasından dolayı yatırımcılar tarafından pek fazla tercih edilmemektedir. Zincirli
kollu kesme makinesinin, ilk yatırım maliyetinin
yüksek olması nedeniyle yeni yatırım yapılan
ocaklarda üretim öncesi hazırlık işlemlerinde ve
kanal açma işlemlerinde genellikle tercih edilmemektedir. (Capuzzi, 1989; Karaca, 2001; Onargan vd, 2005).
Ceylan vd, (2012) tarafından doğal taş ocaklarında üretim basamağının oluşturulması için
kullanılan yeni bir U kanal açma yöntemi incelenmiştir. Bu çalışmada ise elmas tel kesme
makinesinin U şeklinde kesim yapabilmesi için
yeni geliştirilen delik tasarımı ve bu yöntemin V
şeklinde kanal açma yöntemine göre verimlilikleri karşılaştırılmıştır.
Yeni geliştirilen delik tasarımı sayesinde elmas
tel kesme makinesi ile U şeklinde kanal açılabilmektedir. Bu yöntem ile açılan U şeklindeki
kanalın
dikdörtgen
prizma
olmasından
dolayı, ocak basamaklarının tasarlanması ve
planlaması kolaylaşmaktadır. Buna bağlı olarak
kanalın geometrik özelliklerinden dolayı blok
üretiminde üretim kayıpları azalmakta ve blok
verimliliği artmaktadır. Elmas tel kesme makinesi
ile kesme işlemi gerçekleştirildiği için zincirli
kollu kesicilerden farklı olarak kanalın yüksekliği
sınırlı değildir. Özel geliştirilen delik sistemi
sayesinde bloklar dikdörtgen prizması şeklinde
dilimlere ayrılabilmektedir. Dikdörtgen prizması
şeklindeki blokların devrilmesi üçgen parçaların
çıkarıldığı V kanal açma yöntemine göre blok
verimliliği yüksektir. Ayrıca, ocak basamaklarının
planlanması ve tasarlanmasını kolaylaştırması
nedeniyle yeni geliştirilen yöntem iş kazaları riskini de azaltan bir yöntemdir.
2. DOĞAL TAŞ OCAK İŞLETME ŞEKİLLERİ
Doğal taş ocaklarında üretim öncesi hazırlık işlemlerinin seçiminde ve uygulanmasında doğal
taş ocak işletme şekilleri önemlidir. Bir ocağın
jeomorfolojik durumu ocak ağzının açılmasında
ve yeni basamakların oluşturulmasında önemli
bir etkendir. Doğal taş yatakları dağ, tepe ve ova
gibi çeşitli morfolojik yapıların üzerindeki konumlarına göre sınıflandırılmaktadır. Şekil 1a’da ova
şeklinde ocaklar gösterilmiştir. Ova şeklindeki
ocaklarda çalışma yapılan basamaklar dik bir
şekilde ocağın her iki tarafında aşağı doğru devam ediyorsa çukur ocak olarak adlandırılmaktadır. Çukur ocaklar doğal taş yatağının konumuna göre ikiye ayrılır. Doğal taş yatağının yüksek
eğimlerde ve dik olarak konumlandığı ocaklara
dikey çukur ocak, düşük eğimlerde ve yatay
olarak konumlandığı ocaklara yatay çukur ocak
şeklinde adlandırılmaktadır (Ersoy ve Osmanlıoğlu, 1993; Kulaksız, 2007; Kulaksız vd, 2008).
Yerüstü ocaklarının dağlık ve tepelik morfolojide kurulan tepe ocakları vardır. Tepe ocakları
yamaç, zirve ve çukur olmak üzere üç şekilde
sınıflandırılmaktadır. Yamaç ocakları üretim basamaklarının ocak taban seviyesinin üzerinde
olduğu ocaklardır. Bu ocaklarda, yamacın eğimi
ve konumu ocak basamak tasarımının belirlenmesinde önemlidir. Şekil 1b’de tepe şeklindeki
ocaklardan kesitler verilmektedir (Ersoy ve Osmanlıoğlu, 1993; Kulaksız, 2007; Kulaksız vd.
2008).
Şekil 1. a) Ova ve b) Tepe şeklinde ocak çeşitleri
3. DOĞAL TAŞ OCAKLARINDA KANAL AÇMA
İŞLEMİ
Doğal taş ocak işletmeciliğinde üretim sırasında karşılaşılacak en büyük problemlerden birisi
kanal açma işlemidir. Ocak ağzının açılması ve
yeni üretim basamakların oluşturulması amacıyla kanal açma işlemi uygulanır. Kanal açma
işlemi, ocak aynasında üretime başlayabilmek
için en az üç yüzeyin serbest kalması işlemidir.
Serbest kalan yüzeyler yardımıyla ocak içersinde yeni basamaklar oluşturulur ve blok üretimi
gerçekleştirilir.
Kanal açma işlemi doğal taş ocağında basamak
genişliğinin ve yüksekliğinin tasarımını belirlemektedir. Kanal boyutlarının ve yönünün doğru
olarak seçilmesi doğal taş ocağın planlanması
ve verimliliği açısından önemlidir. Kayacın eklem, tabakalanma ve yapraklanma konumları
ve topografyası kanal boyutlarının ve yönünün
belirlenmesinde etkilidir. Kanal açma işlemi V
(üçgen) ve U (dikdörtgen) şeklinde kanal olmak
üzere iki şekilde açılır. Şekil 2’de V ve U şeklinde
kanal açma işlemi gösterilmiştir.
Şekil 2. V ve U şeklinde kanal açma işlemi
3.1. V Şeklinde Kanal Açma
Bir ocağın üretime başlayabilmesi için V şeklinde kanal açma işlemi doğal taş ocaklarında
yaygın olarak kullanılmaktadır. İlk yatırım maliyetinin düşük ve kolay uygulanabilir bir yöntem
olması nedeniyle doğal taş ocaklarında tercih
edilmektedir. Ocağın planlanması aşamasında
basamakların düzgün bir şekilde oluşturulması
için verimli bir yöntem değildir. Bununla birlikte
elmas tel kesme üretim yöntemi yardımıyla yapılan V şeklinde kanal açma işleminde istenilen
özellikte ve miktarda blok çıkarılması zordur. Bunun en önemli sebebi kanaldan elde edilen kütlenin üçgen şeklinde olması ve üç tane serbest
yüzeyin bulunmasıdır. Belirli şekil ve boyutta
basamakların V şeklinde kanal ile oluşturulamamasından dolayı üretim ve zaman kayıpları ile
karşılaşılmaktadır. Üç yüzeyin kesimi gerçekleş-
29
tirildikten sonra kesilen V şeklindeki kütle blok
ayırıcılar yardımı ile devrilmektedir. Şekil 3’de
Elmas tel kesme yöntemiyle V şeklinde kanal
açılması gösterilmektedir.
Şekil 4. Zincirli kollu kesici ile a) yatay kesim
b) düşey kesim yaparak ocak ağzının açılması
(Fantini, 2005).
Şekil 3. Elmas tel kesme yöntemiyle V şeklinde
kanal açma.
3.2. U Şeklinde Kanal Açma
Ocak ağzının açılması ve yeni üretim
basamaklarının
oluşturulması
amacıyla
uygulanan U şeklinde kanal açma işlemi üretim
teknolojisine bağlıdır. U kanal açma işlemi
ocağın planlanması aşamasında basamakların
düzgün bir şekilde oluşturması nedeniyle verimli
bir yöntemdir. U şeklinde kanal açma işleminde
hem ocak basamaklarının tasarımı hem de
blok üretimi gerçekleştirilir. U şeklinde kanal
açma işleminde devrilen blok dikdörtgen prizma
şeklinde olduğunda blok verimliliği yüksektir.
Üretim kayıplarının ve ocak basamaklarının
oluşturulması için zaman kaybı çok azdır. Doğal
taş blok üretiminde U şeklinde kanal açma
işlemi zincirli kollu kesme makinesi, kanal açma
makinesi ve açılı delikler yardımıyla elmas tel
kesme yöntemi ile yapılmaktadır.
3.2.1. Zincirli kollu kesiciler ile U şeklinde
kanal açma
Zincirli kollu kesme makinesi ile hem ocak ağzı
hem de yeni üretim basamakları oluşturulabilir.
Zincirli kollu kesici ile ocak ağzının açılabilmesi
için doğal taş ocağının jeomorfolojisinin ve topografyasının düz bir yapıya sahip olması gerekir. Ocak ağzının açılmasında zincirli kollu kesicilerin kullanılması Şekil 4’de gösterilmektedir.
Zincirli kollu kesme makinesi ile ilk önce yatay
kesim gerçekleştirilir. Daha sonra arka yüzey ve
iki yan yüzeyin kesimleri gerçekleştirilerek blok
serbest hale getirilerek devrilmesi sonucu U şeklinde kanal açılır (Kulaksız, 2007).
30
Zincirli kollu kesme makineleri ile ocak içerisinde kanal açma işlemi basit ve hızlı bir şekilde
gerçekleştirilmektedir. Yatay konumlu doğal taş
yataklarında ilk bloğun alınması için bloğun her
tarafında düşey kesimler yapılır. Şekil 5’de dört
tarafı kapalı olan bir ocakta basamak üstünden
kanal açma işlemi gösterilmektedir.
Şekil 5. Zincirli kollu kesme makinesi ile kanal
açma işlemi.
3.2.2. Kanal açma makinesi ile U şeklinde
kanal açma
Kanal açma makinesi, özel olarak tasarlanmış
makaralar ile düşey olarak delinmiş deliklerden
elmas telin düşey yönde hareket etmesini sağlayan ve hidrolik olarak çalışan bir kesim sistemidir. U şeklindeki kanalın açılmasını ve kapalı
olan yüzeyin kesimini sağlamak için uygun bir
sistemdir. Bu sistemde kapalı kesimin gerçekleştirilebilmesi için dikey olarak delikler delinmektedir. Dikey deliklere yerleştirilen hidrolik silindir
düzeneği mafsallı bir bağlantı ile sabitlenir. Dikey
olarak açılmış 205 mm’lik delikler içerisinde hidrolik silindirler bağımsız ve senkronize şekilde iki
küçük kasnak ile düşey olarak kesimi gerçekleştirilir. Şekil 6’da kanal açma makinasının çalışma
şekli gösterilmiştir.
4. KANAL AÇMA YÖNTEMİ UYGULAMALARI
ve VERİMLİLİK ANALİZİ
4.1. Doğal Taş Ocakları İçin Yeni Bir Kanal
Açma Yöntemi Uygulaması
Şekil 6. Kanal açma makinesinin çalışma şekli
Bu yöntem uygulanması için doğal taş ocağında
mümkün olduğunca sağlam bir bölge seçilir. Yeni
üretim basamaklarının oluşturulmasında bu yöntem Bilecik bej ve Eskişehir süpren ocaklarında
uygulanmıştır. Şekil 8’de Bilecik bej ve Eskişehir
Süpren ocaklarında yeni kanal açma yöntemiyle
açılan kanallar gösterilmektedir.
3.2.3. Açılı delikler yardımıyla U şeklinde
kanal açma
U kanal açmada kullanılan diğer bir yöntem ise
iki tane deliğin arka kesimi yapılacak yüzeyde
birleştirilmesidir. Bu yöntem iki şekilde uygulanır. Birincisi, iki açılı delik kesim yapılarak, arka
yüzeyi içine alacak şekilde birleştirilir. İkincisinde ise biri açılı diğeri dik delik yine ilerideki bir
noktada birleştirilir. Ancak açılı sondaj tekniğinde
deliklerin açılı delinmesinden dolayı, uygulama
esnasında deliklerde sapma olabilir. Ayrıca kesim sırasında oluşan çamurun deliklerden atılamamasından dolayı problemli bir yöntemdir.
Şekil 7’de iki delik yardımıyla oluşturulan üçgen
yüzeyler yardımıyla arka kesimin yapılması gösterilmiştir (Karaca, 2001).
Şekil 7. a) İki açılı delik ile arka kesimin yapılması;
b) biri açılı diğeri dik delikle arka kesimin yapılması
Şekil 8. Yeni kanal açma yöntemiyle açılan U
şeklindeki kanal
31
Şekil 9. Yeni kanal açma yönteminin delik düzeni, delik boyutları ve kesim yüzeyleri.
Şekil 9’da ise yeni kanal açma yönteminin delik
düzeni, delik boyutları ve kesim yüzeyleri verilmektedir. D2y-D1d ve D3y-D1d deliklerinden ip
geçirilerek D1d deliği tarafında uçları birbirine
bağlanır. D2y ve D3y uçlarından çekilerek ip tabana indirilir. Sonra D10y deliğine sokulan ucuna tel fırça bağlanmış demir çubuk veya hortum
vasıtasıyla D3y deliğindeki ip yakalanarak D10y
deliğinden çekilerek dışarıya alınır. D10y deliğindeki ipin ucuna elmas teli bağlanır. D2y deliğindeki ipten çekerek D10y-D3y-D2y istikametinde
elmas teli geçirilir, elmas telin iki ucu birbirine
bağlanır ve sonsuz halka haline getirilir. Elmas
tel kesme makinesi kurularak taban kesimi yapılır. Taban kesimi bittikten sonra aynı yöntemle
tekrar D10y-D3y-D2y deliklerinden 8-10 mm kalınlığında ip geçirilir. D1d deliğinden su verilerek
ve yatay delikteki ip iki ucundan çekilmek suretiyle tabanda açılan tel kanalında kalan çamur-kum
temizlenir. Sırasıyla D10y-D4d ve D2y-D5d deliklerinden ip geçirilir ve elmas telin bir ucu ipin
birine, diğer ucu da diğer ipe bağlanır. İpin D4d
ve D5d uçlarından çekmek suretiyle elmas tel
kademe üstünde uçları bağlanarak, sonsuz halka oluşturulur. Sonra D10y-D6d ve D2y-D7d deliklerinden ip geçirilir ve elmas telin bir ucu ipin
birine, diğer ucu da diğer ipe bağlanır. İpin D6d
ve D7d uçlarından çekmek suretiyle elmas tel
kademe üstünde birleştirilerek bağlanmak suretiyle sonsuz halka oluşturulur. En son olarak da
D10y-D8d ve D2y-D9d deliklerinden ip geçirilir
ve elmas telin bir ucu ipin birine, diğer ucu da
32
diğer ipe bağlanır. İpin D8d ve D9d uçlarından
çekmek suretiyle elmas tel kademe üstünde uçları bağlanarak sonsuz halka oluşturulur. Elmas
tel kesme makineleri elmas teli hazır 3 arka kesime de kurularak arka kesimleri yapılır. Sonra
D2y-D5d deliklerinden ip geçirilerek elmas tel
bağlanır ve D10y-D4d deliklerinden ip geçirilerek
elmas tel bağlanır. Elmas tel kesme makineleri
kurularak yan kesimleri yapılmak suretiyle kesim
işlemi tamamlanır.
4.2. Doğaltaş Ocaklarında V Kanal Açma
Yöntemi İle U Kanal Açma Yönteminin
Karşılaştırılması
V ve U kanal açma yöntemlerinin Bilecik bej ve
Süpren mermer ocakları için operasyon sürelerinin karşılaştırılması Çizelge 1’de verilmiştir. Bilecik bej ve Süpren mermer ocaklarında toplam
operasyon süreleri incelendiğinde U kanal açma
yönteminde, V kanal açma yöntemine göre % 60
daha az sürede üretim yapılmıştır. V ve U kanal
açma yöntemlerinin Bilecik bej ve Süpren mermer ocakları için verimliliğinin karşılaştırılması
Çizelge 2’de gösterilmiştir.
Bilecik bej ocağı ve Eskişehir Süpren ocağının
blok verimlilikleri % 15 ve % 12’dir. V kanal açma
yöntemi ile Bilecik bej Ocaklarından 70 m3 ve
Eskişehir Süpren Ocaklarından 50 m3 blok çıkarılabilmesi için toplam 1250 m3 blok devrilmesi
gerekmektedir. Yeni geliştirilen U kanal açma
yönteminde, Bilecik bej Ocağından 28,35 m3 ve
Eskişehir Süpren ocağından 22,68 m3 blok çıkarabilmek için 189 m3 bloğun devrilmesi gerekmektedir. Yeni kanal açma yönteminde bloklar
üçgen prizma olarak devrilmesinden dolayı doğrudan çıkan artık ve moloz miktarı 250 m3’tür. V
kanal açma yöntemi uygulandığında Bilecik bej
mermer Ocağında 2,67 kat ve Eskişehir Süpren
ocağında kat 3,33 kanal açma blok verimliliği
düşmektedir. Kanal açma blok verimliliği, yeni
yöntem olan U kanal açma yönteminde, Bilecik
bej ocağında % 15 ve Süpren mermer ocağında
% 12 olarak hesaplanmıştır.
Çizelge 1. V ve U Kanal Açma Yöntemlerinin Bilecik Bej ve Süpren Mermer Ocakları İçin Operasyon
Sürelerinin Karşılaştırılması
Kanal Açma Yöntemleri
V Kanal Açma
Yöntemi
Birim
Doğaltaşlar
Yeni U Kanal Açma
Yöntemi
Bilecik bej
Süpren
Bilecik bej
Süpren
Dilim adedi
-
5
5
3
3
Dilim şekli
-
4 adet üçgen
prizma, 1 adet
dikdörtgen prizma
4 adet üçgen
prizma, 1 adet
dikdörtgen prizma
3 adet
dikdörtgen
prizma
3 adet
dikdörtgen
prizma
Dilim boyutları
m
Serbest
Serbest
3x3x7
3x3x7
114,54
114,54
89,77
89,77
809,90
809,90
225
225
Dikey delik delme
m/h
hızı
6,60
7,33
6,60
7,33
Yatay delik delme
m/h
hızı
5,00
6,00
5,00
6,00
Elmas tel kesme
m2/h
hızı
5,00
6,00
5,00
6,00
Toplam delik boyu
m
Toplam kesim alanı
m
2
Delme süresi
h
22,46
20,62
19,22
17,81
Kesme süresi
h
171,48
144,48
97,50
82,50
Blok devirme süresi
h
4,0
4,0
1,5
1,5
197,94
169,10
118,22
101,81
Toplam operasyon
h
süresi
Çizelge 2. V ve U Kanal Açma Yöntemlerinin Bilecik Bej ve Süpren Mermer Ocakları İçin Verimliliğinin
Karşılaştırılması
Kanal Açma Yöntemleri
Birim
Doğaltaşlar
V Kanal Açma
Yöntemi
Yeni U Kanal Açma
Yöntemi
Bilecik Bej
Süpren
Bilecik Bej
Süpren
m3
1000
1000
189
189
m3
250
250
-
-
m3
1250
1250
189
189
Kanal Açmada blok miktarı
m3
70
50
28,35
22,68
Kanal Açma Blok verimliliği
%
5,6
4,0
15
12
İşlem gören blok
Doğrudan çıkan artık ve moloz
Toplam devrilen blok hacmi
33
5. SONUÇLAR
Sciences, 48, pp.269-282
Kanal açma işlemlerinde temel amaç doğal taş
ocağında üretim yapabilmek için serbest yüzeyler elde etmektir. V şeklinde kanal açma işleminde elde edilen serbest yüzeyler düzgün olmadığı
için ocak basamaklarının boyutlandırılması üretim ve zaman kaybına neden olmaktadır. Doğal
taş ocaklarında V şeklinde kanal açma yönteminde mümkün olduğunca geniş olan serbest yüzeyler elde etmek için geniş açılı iki tane yatay delik
birbiriyle birleştirilmektedir. Hem üçgen kesim yapılan parçanın büyük olması hem de devrilen bloğun üçgen olmasından dolayı müşterinin istediği
özellikte blokların çıkarılması V şeklinde kanal
açma işleminde mümkün olmamaktadır. Bilecik
bej ocağının ve Eskişehir süpren ocaklarında U
kanal açma yönteminin kullanımı ile birim zamanda daha fazla blok üretimi gerçekleştirildiği
gözlemlenmiştir. Doğal taş ocaklarında blok verimliliği U kanal açma yönteminin kullanımıyla %
12-15 değerlerine yükseldiği hesaplanmaktadır.
Demirel, Ş, 2008, Mermer ocaklarında kollu zincirli
kesme makinasının uygulanabilirliği, I. Ulusal Mermer
ve Doğal taş Kongresi, s.187-198
KAYNAKLAR
Akkoç, T, 2003, Derin mermer yataklarının yeraltı
üretim yöntemleriyle işletilebilirliğinin araştırılması,
Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, İzmir.
Bozkurt, R, 1989, Doğal taş ve elmas tel kesme ile
ocak işletmeciliği A.Ü. Mühendislik-Mimarlık Fakültesi
Yayınları No:98, Eskişehir, 87 s.
Capuzzi, Q., 1989, Modern technology and machinery
for marble quarrying, Benetti machine S.r.l., , Livorna,
Italy, 99 p.
Çopur, H, Balcı, C, Bilgin, N, Tumaç, D, Feridinoglu C,
Düzyol İ and Serter, A, 2006, Cutting performance of
chain saws in quarries and laboratory, Proceedings of
the 15th International Symposium on Mine Planning
and Equipment Selection, MPES, Torino, Italy
Çopur, H, Balcı C, Bilgin N, Tumaç, D, Düzyol, İ
ve Kekeç, N, 2007 (a), Doğal taş madenciliğinde
kullanılan zincirli kesme makinalerinin performansı, 1.
Maden Makinaleri Sempozyumu MMS, s.37-46
Çopur, H, Balcı, C, Bilgin, N, Tumaç, D, and Düzyol
İ, 2007 (b), Full scale linear cutting tets towards
performance prediction of chain saw machines, 20th
International Mining Congress And Exhibiton Of
Turkey-IMCET, pp.161-169
Çopur, H, Balcı C, Tumaç D and Bilgin N, 2011, Field
and laboratory studies on natural Stones leading to
emprical performance prediction of chain machines,
International Journal of Rock Mechanics And Mining
Engin, İ. C ve Özkan E, 2009, Türkiye’deki bazı doğal
taş ocaklarında zincirli kollu kesici uygulamaları ve
ocak üretime etkileri, 3. Balkan Madencilik Kongresi,
s.329-337
Ersoy, H. T ve Osmanlıoğlu A. E, 1993, Doğal
taş ocaklarının tasarımına etki eden faktörlerin
incelenmesi, Türkiye XIII. Madencilik Kongresi, ,
s.355-366
Fantini, 2005, Chain saw machines for ornamental
stone quarries exploitation, Costruzioni Meccaniche
Fantini Srl Torino, Italy, 48 p.
Gündüz, L ve Demirdağ, S, 2004, Doğal taş ocak
işletmeciliğinde elmas teller ile kollu kesiciler
arasındaki ilişkinin incelenmesi, Türkiye Taş Dünyası,
Nisan 2004 Özel sayısı, s. 336-342
Karaca Z, 2007, Doğal taş ocaklarında kullanılan kollu
kesme makinaları, 1. Maden Makinaleri Sempozyumu
MMS, s.3-11
Karaca Z, 2001, Mermer madenciliği, Dokuz Eylül
Üniversitesi Torbalı Meslek Yüksekokulu Yayınları
No:1, İzmir, 179 s.
Kulaksız, S, 2007, Doğal taş (Doğal taş) maden
işletmeciliği ve işleme teknolojileri, TMMOB Maden
Mühendisleri Odası, Ankara, 634 s.
Kulaksız, S, Özçelik Y ve Engin İ. C, 2008, Maden
mühendisliği açık ocak işletmeciliği el kitabı, 678 s.
Onargan, T, Köse, H ve Deliormanlı, A. H, 2005,
Mermer, TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yayını,
337 s.
Ceylan, S, Özkan, E ve Sarıışık, G, 2012, Doğal
Taş Ocaklarında Yeni Bir Kanal Açma Yönteminin
Uygulanması, 8. Uluslararası Mermer ve Doğaltaş
Kongresi, 2012, Afyonkarahisar.
Sarıışık, A and Sarıışık G, 2010, Efficiency analysis of
armed-chained cutting machines in block production in
travertine quarries, The Journal of The Southern African
Institute of Mining and Metallurgy, 110, pp.473-480
Sarıışık, G, Sarıısık, A and Şentürk, A, 2011,
Investigation of the cutting performance of the natural
stone block production in quarries with armed chain
cutting machine, 1st International Conference on
stone and concrete machining, pp 123-128
Sariisik A, Sariisik G, 2012 Investigation of the cutting
performance of the natural stone block production in
quarries with armed chain cutting machine. Proc Inst
Mech Eng C J Mech Eng Sci. Volume 227 Issue 6
June 2013 pp. 155 - 165.
Bu Makale 13 – 15 Aralık 2012 tarihinde Afyonkarahisar’da düzenlenen
MERSEM 2012 – 8. Uluslararası Mermer ve Doğaltaş Kongresi’nde bildiri olarak sunulmuştur.
34
Madencilik, Cilt 52, Sayı 1, Sayfa 35-45, Mart 2013
Vol.52, No.1, pp 35-45, March 2013
BLOK KESİCİLERLE DOĞAL TAŞ KESİMİNDE ELEKTRİK TÜKETİM
DEĞERLERİ İÇİN MODEL EĞRİ ÖNERİSİ: GERÇEK MERMERLER ÖRNEĞİ
On the Power Consumption during Natural Stone Cutting Processing by Using
Block Cutters: A Model Curve for Marbles
ÖZET
Murat YURDAKUL*
Hürriyet AKDAŞ**
Doğal taş bloklarından levha ve plaka elde edilmesinde blok kesici ST’ler yaygın olarak kullanılırlar.
Özellikle, blokların ilk kesim işlemlerinin büyük bir çoğunluğunun blok kesici ST’lerle yapıldığı
işletmelerde, önemli maliyet kalemlerinden birisi de enerji maliyetleridir. Enerji tüketim değerleri, kesme
veriminin ve kesme performansının da önemli göstergelerindendir. Tüm kesim işlemlerinin doğru bir
şekilde değerlendirilebilmesi için, enerji tüketim sürecinin iyi anlaşılması ve değerlendirilmesi gereklidir.
Bu çalışmada, blok kesici ST’lerle, gerçek mermer kesim işlemlerinde elektrik enerjisi tüketim durumu
ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir. Bu amaçla, beş farklı bölgede üretimi yapılan gerçek mermerler
seçilmiş ve söz konusu işletmelerde gerçek mermer bloklarının blok kesici ST’lerle kesimi esnasında
çok sayıda ve tekrarlı olarak, elektrik tüketim değerleri ölçülmüştür. Bu ölçümlerin laboratuar ortamında
olmayıp, doğrudan endüstride yapılmış olması, endüstriye ait gerçek değerleri ortaya koyması açısından
önemlidir. Ölçüm yapılan tesislerde, farklı kesme koşullarında çalışan blok kesicilerin özellikleri ile
birlikte, gerçek mermer bloklarının da önemli fiziksel ve mekanik özellikleri belirlenmiştir. Ölçüm
işlemlerinde, blok kesici ST’lerin elektrik panelindeki dikey testereye enerji gönderen nakil hattına
seyyar bir güç analizörü yerleştirilmiştir. Farklı ilerleme hızı ve kesme derinliklerinde kesim esnasında
ve kesime hazırlık aşamasında elektriksel verilerin tamamı kaydedilmiştir. Kaydedilen verilerin analizi
sonucunda tüm kesme hattı boyunca enerji tüketim değerlerinin üç farklı bölgede değişkenlik gösterdiği
belirlenmiştir. Sonuç olarak bu çalışmadan elde edilen verilerin analizi ve değerlendirilmesi ile blok
kesici ST’lerle gerçek mermer kesim işlemlerinde, elektrik enerjisi tüketimine ilişkin genel bir model
eğri önerilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Blok Kesiciler; Enerji Maliyetleri, Gerçek Mermerler.
ABSTRACT
Block cutter STs are commonly used in obtaining strips from natural stone blocks. Especially, in
stone processing plants in which blocks are commonly cut with block cutter STs,, one of the most
important cost factors is the cost of energy. Energy consumption values are important indicators of
sawing efficiency and performance. For correct evaluation of all the sawing stages, it is necessary
to understand and evaluate the energy consumption stages. In the present study, the electric energy
consumption in the stone cutting processes with the block cutter STs was investigated in detail. For this
purpose, in different natural stone processing plants, a power analyzer was placed in the transmission
line giving energy to the vertical saw blade in the electric panel of block cutter STs functioning in
different cutting conditions. The electrical data were recorded in the preparation and during cutting with
different feed rates and cutting depths. The data revealed that the energy consumption values varied in
three different regions for all the measurements during the cutting process. As a result of the analysis
and examination of the data obtained, a general model curve was suggested regarding the electric
energy consumption for marble cutting processes with block cutter STs.
Keywords: Block Cutters; Energy Cost, Marbles.
*
**
Yrd.Doç.Dr., Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Bozüyük MYO., Doğal Yapı Taşları Teknolojisi Programı,
BİLECİK, [email protected],
Doç.Dr., Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, MMF, Maden Müh. Böl., ESKİŞEHİR
35
1. giriş
santrasyonunda elde edildiğini belirtmişlerdir.
Doğal taş işleme tesislerinde, kesme işlemleri
sırasında optimum kesme parametrelerinin düzenlenmesi için enerji tüketim sürecinin iyi anlaşılması gerekir. Bir ürün elde etmek amacıyla yapılan doğal taş kesme işlemlerinde amaç,
mümkün olan en az maliyetle üretim yapmaktır.
Bu amaç doğrultusunda doğal taş işleme tesislerinde verimlik ön planda olmalıdır. (Büyüksağiş,
1998; Özçelik ve diğ., 2004; Yurdakul, 2009).
Xu (2000), 45 m/s çevresel hızda 30-108 mm2/s
kesme hızında granit kesimi için yaptığı araştırmasında, bir elmas tanesi üzerine gelen yük
arttıkça tüketilen güç değerinin önce artış eğiliminde olduğunu, belirli bir değerden sonra ise
azalış eğiliminde olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca
çalışmada, kesilen birim genişlik artıkça, tüketilen enerji miktarının da arttığı ifade edilmektedir.
Doğal taş üretim tesislerinde, üretimin temel gider kalemlerinden biri de enerji giderleridir (Çınar, 2007). Bu amaçla enerji tüketim değerlerinin
kontrol altına alınması, maliyet rakamlarının bilinmesi ve enerji tüketim mekanizmasının anlaşılması oldukça önemlidir. Literatürde, doğal taş
kesim işlemlerinde harcanan enerji miktarının
belirlenmesi için laboratuar ölçekli birçok çalışma bulunmaktadır.
Konstanty (2002) 400 mm çaplı testere kullanarak yaptığı laboratuar ölçekli kesme çalışmalarında, sabit kesme hızı ve sabit çevresel hız
koşullarında enerji tüketiminin teğetsel kesme
kuvvetlerinin ve çevresel hızın bir fonksiyonu
olduğunu belirtmektedir. Bunun yanında kesme
derinliğinin artması ile de enerji tüketiminin artacağını ifade etmektedir.
Jennnings ve Wright (1989) laboratuar ortamında yaptıkları çalışmalarında farklı kesme derinliği ve ilerleme hızlarında enerji tüketimini incelemişlerdir. Elde edilen sonuçlara göre, ilerleme
hızı sabit olmak üzere, kesme derinliği artırılarak
kesme hızının artırıldığı durumda tüketilen özgül
kesme enerjisi, kesme derinliğinin sabit olup ilerleme hızının artırıldığı kesme durumundan daha
fazla artış eğilimindedir. Ayrıca çalışmalarında
testere performansının belirlenmesi için sarf edilen güç ve aşınma değerlerinin incelenmesinden
başka, segment yüzeyi ile matriks ve elmas taneleri arasındaki etkileşimin de değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamışlardır.
Yu ve Xu (2003) kayaç kesiminde kullanılan elmaslı testerelerin kesme performansını iyileştirmek amacıyla yaptıkları çalışmalarında, 350
mm çaplı testere ve 400 cm2/dak kesme hızında
çalışan laboratuar ölçekli köprü kesme makinesi kullanmışlar ve elmas konsantrasyonu-enerji
tüketimi arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Çalışmalarının sonucunda, granit kesiminde elmas
yüzdesi ile kesme performansı arasında iyi bir
ilişki olduğunu belirtmişlerdir. Çalışma şartlarında en düşük enerji sarfiyatının %35 elmas kon-
36
Şengün ve diğerleri (2009) Isparta yöresinde
bulunan ocaklardan üretilen magmatik kökenli
bazı doğal taşların kesilebilirliklerini inceledikleri
çalışmalarında laboratuar ölçekli bir kesme seti
kullanmışlardır. 350 mm çaplı dairesel testere ile
20 mm kesme derinliği ve 30 m/s sabit çevresel
hız değerlerinde, en düşük özgül kesme enerjisinin elde edilmesi için denemeler yapmışladır.
Söz konusu sistemde, akım ve gerilimi ölçerek
tüketilen enerji değerlerini hesaplamışlar ve özgül kesme enerjisi değerlerini incelemişlerdir.
Elde edilen sonuçlara göre, kayaçların kesme
işlemlerinde harcanan enerji değerlerinin, kesilecek kayacın fiziko-mekanik özelliklerinden
tahmin edilebileceği öngörülmüştür. Söz konusu
çalışmada kayaçların Shore ve Schmidt sertlik
değerlerinin artmasıyla, özgül enerji değerinin
arttığı ortaya konulmuştur.
Dusun ve Çimen (2010), eviricili ve eviricisiz
mermer kesme işleminin elektrik enerjisi tüketimi
üzerine etkilerini araştırdıkları laboratuar ölçekli
çalışmalarında, testere dönüş hızının enerji tüketiminde önemli rol oynadığını belirtmişlerdir.
Kılıç ve diğerleri (2003) yaptıkları çalışmalarında, Diyarbakır yöresi mermerlerinin kesilebilirlik
analizlerini değerlendirmişlerdir. Uygulamadan
elde edilen verilerde, 1200 cm çaplı dairesel
bir testere kullanılan bir blok kesici ST’nin, dört
farklı doğal taş kesimi esnasında tüketilen enerji
değerleri kaydedilmiştir. Elde edilen sonuçlara
göre kesim için harcanan enerji değerini en çok
etkileyen fiziko-mekanik parametrelerin; basınç
dayanımı, çekme dayanımı, nokta yük dayanımı
olduğu belirlenmiştir.
Türkiye’de doğal taş işleme tesislerinde blok
kesici ST’lerin kullanımı oldukça yaygındır. Bu
çalışmada, blok kesici ST’lerin kullanıldığı doğal
taş işleme tesislerinden elde edilen endüstriyel uygulama verileri kullanılmıştır. Bu amaçla,
doğal taş endüstrisinde yedi farklı blok kesici
ST’den, beş farklı gerçek mermer kesimi esnasında yerinde ölçümler alınmış ve blok kesici
ST’lerle gerçek mermerlerin kesimi işlemlerinde
tüketilen elektrik enerjisi değerlerine ilişkin bir
modelin ortaya konulması hedeflenmiştir.
2. materyal ve yöntem
1.1. Kesilen Malzeme
Kesime ait enerji tüketim karakteristiğini belirleyen en önemli faktörler arasında kayacın mineralojik-petrografik özellikleri sayılabilir. Bu çalışmada Türkiye’nin beş farklı bölgesinden elde
edilen, Dünya’da ve Türkiye’de ticareti yapılan
beş farklı doğal taşa ait endüstriyel kesim verileri
kullanılmıştır. Kesimi yapılan doğal taş örneklerinden numuneler alınmış ve alınan numunelerden fiziko-mekanik özellikler belirlenmiştir. Ayrıca numunelerden elde edilen ince kesit örnekleri
üzerinden kantitatif modal mineralojik analiz yapılmıştır. Örnekler Folk sınıflama sistemine göre
(Folk, 1962) sınıflandırılmış ve “mermer” grubuna giren örnekler değerlendirilmiştir. Çalışmada
kullanılan doğal taşlar ve doğal taş örneklerine
ait özellikler şunlardır:
Ender Afyon Şeker
Örnek, yer yer heteroblastik, yer yer de granoblastik dokulu mezokristalin karbonat kristallerinden oluşmuştur. Tüm karbonat kristallerinde basınç ikizi yer almaktadır.
Özsaç Uşak Taşı
Örnek, yer yer heteroblastik, yer yer granoblastik dokuludur. Makrokristalin karbonat kristallerinden oluşmuştur. Tüm karbonat kristallerinde
basınç ikizi izlenmektedir.
Kütahya Altıntaş Taşı
Örnek, granoblastik dokulu mezo-makrokristalin
karbonat kristallerinden oluşmuştur. Tüm kristallerde basınç ikizi mevcuttur. Ayrıca, eser miktarda kuvarsa rastlanılmıştır.
Ender Muğla Beyazı
Örnek, büyük çoğunlukla granoblastik, yer yer
de heteroblastik dokulu mezo-makro kristalin
karbonat minerallerinden oluşmuştur. Tüm karbonat kristallerinde basınç ikizi bulunmaktadır.
Örnekte, eser miktarda silisifiye kayaç parçası
bulunmaktadır.
Reis Afyon Beyazı
Örnek, heteroblastik dokulu, mezokristalin karbonat minerallerinden oluşmaktadır. Tüm karbonat kristallerinde basınç ikizi gelişmiştir.
Örneklere ait fiziko mekanik özellikler Çizelge
1’de sunulmaktadır.
1.2. Elektriksel Verilerin Elde Edilmesi
Bu çalışmada, tüm kesim işlemleri sürecinde tüketilen elektrik enerjisi değerlerini belirlemek için
KYORITSU marka 6300 model taşınabilir bir güç
analizörü kullanılmıştır (Şekil 1).
Güç analizörleri, bağlı bulundukları sistemde
elektriksel parametrelerin kontrolü, ölçümü ve
izlenimi için kullanılırlar. Sistemdeki her bir enerji
bileşenini ölçebilirler. Değişik zaman ve şartlarda ölçülen değerler, analizörün ekranında anlık
olarak görüntülenebildiği gibi, sistem içerisinde
kaydedilerek, bilgisayar ortamında da değerlendirilebilir.
Çizelge 1. Çalışmada Kullanılan Doğal Taşlara Ait Bazı Fiziko-Mekanik Özellikler.
Taşın Ticari İsmi
σc (MPa)
BS (MPa)
SH (MPa)
NR
Ab (%)
(g/mm3)
Ender Afyon Şeker
61.91 (±15.57)
22.65 (±2.91)
46.50 (±3.26)
60.50 (±0.71)
0.07(±0.01)
2.71 (±0.000)
Özsaç Uşak Taşı
55.63 (±8.59)
19.47 (±1.76)
41.10 (±2.62)
63.10 (±0.74)
0.02 (±0.01)
2.70 (±0.002)
Kütahya Altıntaş Taşı
124.35 (±9.69)
21.59 (±2.37)
44.20 (±2.98)
62.90 (±1.20)
0.01 (±0.01)
2.71 (±0.003)
Ender Muğla Beyazı
63.21 (±10.42)
9.44 (±0.94)
31.75 (±4.64)
62.10 (±0.88)
0.05 (±0.01)
2.71 (±0.002)
Reis Afyon Beyazı
75.62 (±13.89)
13.15 (±1.20)
32.95 (±3.07)
60.80 (±3.26)
0.01 (±0.00)
2.71 (±0.005)
σc: Tek eksenli basınç dayanımı, BS: Eğilme dayanımı, SH: Shore sertliği, NR: Schmidt çekici sertlik değeri, Ab:
Ağırlıkça su emme, : Görünür yoğunluk birimi gr/cm3
37
Şekil 1. Kyoritsu 6300 taşınabilir güç analizörü.
Güç analizörleri, çok fazlı sistemlerde var olan
her faz için ayrı ayrı; akım, gerilim, aktif, reaktif
ve görünür güç değerlerini de ölçebilir. Güç analizörleri genel olarak, seyyar ve sabit olmak üzere iki gruba ayrılır. Sabit tipler sistemdeki elektrik
panolarına monte edilerek kullanılabilir. Seyyar
modeller ise taşınabilir özelliklerinden dolayı, farklı yer ve noktalarda ölçüm yapılmasına
olanak tanımaktadır. Bu çalışmada, blok kesici
ST’lerden elektriksel verilerin ölçülmesi için kullanılan Kyoritsu 6300 taşınabilir güç analizörüne
ait teknik veriler Çizelge 2’de sunulmaktadır.
Güç analizörlerinde, enerji kaynağından yükleme noktasına giden akım değerleri akım sensörleri yardımıyla ölçülür. Akım sensörleri güç ileten
kablolara bağlanarak kablolardan geçen akım
değerlerinin ölçülmesinde kullanılır. Bu çalışmada kullanılan akım sensörlerine ait teknik veriler
Çizelge 3’de sunulmaktadır. Akım sensörleri blok
kesici ST’lerin elektrik panosuna dikey testereye
enerji gönderen hat üzerine yerleştirilmişlerdir.
Çizelge 2. Kyoritsu 6300 Güç Analizörü Teknik Verileri (Kyoritsu, 2008).
Teknik Özellikler
Ölçümler ve Parametreler
Voltaj, Akım, Aktif Güç, Görünür Güç, Reaktif Güç, Aktif Enerji, Görünür Enerji, Reaktif Enerji, Güç
Faktörü (CosØ), Nötr akım, Frekansmetre
Elektrik Tertibatı Bağlantıları
1P 2W, 3P 4W, 3P 3W, 1P 3W
Voltaj Kademeleri
150.0/300.0/600.0V AC TRMS
Voltaj Doğruluğu
±0.3%rdg ±0.2%fs (45~66Hz)
Akım Kademeleri
50.00/100.0/200.0/500.0 A AC TRMS
Akım Doğruluğu
±0.3%rdg ±0.2% fs + Kelepçe akım sensörü doğruluğu (45~66 Hz’de)
Frekansmetre Kademeleri
40~70Hz
Frekansmetre Doğruluğu
±3dgt
Aktif Güç Doğruluğu
±0.5%rdg ±0.2% fs+ Klamp adaptörü Doğruluğu (45~66 Hz ‘de)
Ekran Güncelleme Periyodu
1 saniye
Aşırı Yükleme Koruması
Voltaj: 720V AC TRMS Akım: 600A AC TRMS (Klamp Adaptörü 8125)
PC İletişim Arayüzü
USB
Güç Kaynağı
AC Line: 100~240V±10% (50/60Hz) DC Pil 9V:LR6×6
Güç Tüketimi
10VA (MAX)
Boyutlar
Yaklaşık 175×120×65 mm
38
Çizelge 3. KEW 8125 Kelepçe Akım Sensörüne
Ait Teknik Veriler (Kyoritsu, 2008).
Ölçüm Kademesi
AC 0 ~ 500A
Çıkış Voltajı
AC 0 ~ 500mV
Doğruluk
±0.5%rdg±0.1mV (45~60Hz)
Faz Değişimi
±1° den az
Frekans Cevabı
40 Hz ~ 1000 Hz
Çıkış Empedansı
Yaklaşık 2W
İletken Boyutu
Yaklaşık çapı maks. 40 mm
Boyut ve Ağırlık
Yaklaşık 128×81×36 mm, Yaklaşık 260g
Kablo Uzunluğu
Yaklaşık. 3 m
Çıkış konektörü
Mini Din 6 Pin
Akım sensörlerinin yerleştirilmesinde dikkat edilmesi gereken en önemli husus kelepçe akım
sensörünün, enerji kaynağından yük çekim tarafına doğru yerleşiminin sağlanmasıdır (Şekil 2).
Şekil 3. Güç analizörünün blok kesici ST elektrik
panosuna bağlantısı.
Şekil 2. Kelepçe akım sensörünün elektrik hattına yerleşimi.
Bu çalışmada ölçüm kapasitesi 500 amper olan
üç adet KEW 8125 kelepçe akım sensörü kullanılmıştır. Sensörler dikey testereye enerji gönderen üç faza bağlanmıştır. Anlık akım değerleri üç
adet akım sensörü yardımıyla ölçülürken, enerji
hattındaki gerilim değerleri de üç faz, bir nötr olmak üzere dört adet gerilim krokodili yardımıyla
ölçülmüştür. Elde edilen veriler güç analizöründe
toplanarak harici hafıza kartına kaydedilmiştir.
Hafıza kartındaki veriler bir ara yüz programıyla
bilgisayar ortamında değerlendirilmiştir. Çalışmada kullanılan güç analizörü, söz konusu işletmelerde blok kesici ST’lerin elektrik panosunun
içine dikey kesim testeresine elektrik gönderen
nakil hattına yerleştirilmiştir (Şekil 3).
Blok kesici ST blok boyunca kesim yaparken,
işletme koşullarına göre 3-4 kesim süresince,
akım probları ve gerilim krokodilleri bağlantısı
ile kesim esnasında ve öncesinde, eş zamanlı
olarak elektriksel veriler kaydedilmiştir. Güç analizörü ile kesim sürecindeki; her bir fazdaki potansiyel farkı (V), akım (A), aktif güç değeri (P),
güç faktörü (PF) gibi elektriksel parametreler, bir
bilgisayar aracılığı ile analiz edilmek üzere kaydedilmiştir.
3. VERİLERİN ANALİZİ
Elde edilen verileri değerlendirmek amacıyla kesim döngüsünün her bir adımı ayrı ayrı ele alınmıştır.
Blok kesici ST’ler ile doğal taş kesme işleminde
dikey testerenin tam bir kesim döngüsü altı aşamada gerçekleşir:
1. Testerenin kesim hattı başına yerleşmesi
(sayma)
2. Hat başından bloğa temas edene kadar ilerleme (boş gidiş)
3. Bloğa temas ve testerenin tam kesme derinliği kadar blok içine girmesi (giriş)
39
4. Blok uzunluğu süresince tam kesim
5. Testerenin bloktan çıkmaya başlaması ve
testere yarı çapı kadar bloktan çıkış
6. Kesim yapmadan kesim hattından geri dönme ve bir sonraki kesim hattına geçiş (boş
geri dönüş) (Şekil 4).
Genel olarak, testerenin bloğa ilk temas anından tam kesim durumuna geçene kadarki enerji
tüketim değerleri artış eğiliminde (Şekil 5b, 1-2
no’lu konumlar), testerenin taştan çıkmaya başlayıp, kesimin bitip testerenin geri dönüş yaptığı
ana kadar olan enerji tüketim değerleri de azal-
ma eğilimindedir (Şekil 5b, 4-5 no’lu konumlar).
Bu iki bölge arasında kalan enerji tüketim değerleri de düz bir hat üzerinde değişken yapıdadır
(Şekil 5a, 3 no’lu bölge).
Bu çalışmada, doğal taş sektöründe ticareti yapılan beş farklı mermerin kesiminde kullanılan
blok kesici ST’lerden elde edilen endüstriyel kesim verileri değerlendirilmiştir. Kesimde kullanılan blok kesici ST’ler dört ayaklıdır. Motor güçleri
90 kW ile 132 kW arasında, testere çapları ise
1000-1750 mm arasında değişmektedir. Doğal
taş işleme tesislerinden elde edilen kesimlere ait
veriler Çizelge 4’de ayrıntıları ile verilmektedir.
Şekil 4. Blok kesici ST’lerde dikey testere kesim döngüsü üst görünüş
Şekil 5. Blok içerisinde testerenin ilerleyişi (a) ve tüketilen elektrik enerjisi-zaman eğrisi (b) (Blok kodu M2).
40
Çizelge 4. Kesimi Yapılan Doğal Taşlar Ve Kesim Koşullarına Ait Veriler.
PM
L
P0
PF
PA
(kW)
(cm)
(W)
(W)
(W)
0.47
110
273
10583
60783
49807
250
1.68
132
311
12143
87153
74418
1200
300
1.42
90
227
4995
56967
47178
Kütahya Altıntaş Taşı
1750
480
0.43
132
200
7819
49971
39581
M5
Kütahya Altıntaş Taşı
1750
480
0.47
132
200
7819
52701
41422
M6
Kütahya Altıntaş Taşı
1750
480
0.51
132
200
7819
56862
45733
M7
Ender Muğla Beyazı
1600
350
1.02
110
194
8890
65365
50183
M8
Ender Muğla Beyazı
1600
350
0.95
110
194
8890
64866
48992
M9
Reis Afyon Beyazı
1750
650
0.58
132
294
9523
60986
46184
M10
Reis Afyon Beyazı
1750
650
0.59
132
294
9523
62054
46222
Kod
Mermerin Ticari İsmi
M1
Ender Afyon Şeker
M2
Testere Çapı
d (mm)
Vf (m/min)
1600
650
Özsaç Uşak Taşı
1400
M3
Özsaç Uşak Taşı
M4
(mm)
d: Kesme derinliği, Vf: İlerleme hızı, PM: Blok kesici ST motor gücü (kW), L: Kesim uzunluğu, P0: Boşta enerji
tüketim, PF: Tam kesim derinliğinde tüketilen ortalama enerji, PA: Tüm kesim süresince ortalama enerji tüketimi.
Doğal taş işleme tesislerinde kullanılmakta olan
blok kesici ST’lerde, kesimler süresince yapılan
çok sayıda elektrik enerjisi tüketim değerleri ölçümleri sonucunda, dikey testere enerji tüketim
sürecinin tek bir karakteristik yapıda olmadığı
belirlenmiştir.
Ölçümler grafiksel olarak incelendiğinde, tüm
verilerde genel anlamda üç farklı enerji tüketim
bölgesi tespit edilmiştir (Şekil 5). Bunlar; giriş
bölgesi, orta bölge ve çıkış bölgesidir. Enerji tüketim bölgeleri şöyle tanımlanabilir:
i- Testerenin bloğa ilk temas anı ile tam kesme
derinliği durumuna geçiş arasında kalan
bölge (giriş bölgesi)
ii- Testerenin tam kesme durumuna geçtiği an
(giriş bölgesi sonu) ile bloktan ilk soketin
çıkmaya başladığı nokta arasında kalan
bölge (orta bölge)
iii- Testerenin bloktan çıkmaya başladığı andan
kesimin tamamlanıp geri dönüşe geçilen
noktaya kadarki bölge (çıkış bölgesi)
Giriş bölgesinde testere bloğa ilk temas halinden
itibaren, boşta harcadığı enerjiyi de kesime aktararak kesime başlar. Soketlerin bloğa ilk temas
ettiği noktadan itibaren, testere yarıçapından
daha az bir mesafede testere tam kesme durumuna geçmiş olur. Giriş bölgesi testere merkezi
ile blok eksenin kesiştiği noktada sonlanır.
Teğetsel olarak ilk soketin blokla temasından,
testerenin tam kesme durumuna geçtiği, yani
maksimum sayıda soketin kesim için blokla temas ettiği bölgede (giriş bölgesi), enerji değerleri
kuadratik olarak artış eğilimindedir (Şekil 6a).
Giriş bölgesinin sonunda, seçilen kesme derinliğine ulaşılmasıyla birlikte kesim yapan soket
sayısı da maksimum olur. Maksimum sayıda
soketin blokla temas etmesiyle testereye gelen
kuvvetler de maksimum olur ve dolayısıyla enerji
miktarı da en yüksek tüketim aralığına ulaşır.
Bu çalışmadan elde edilen verilerle, beş farklı
doğal taş örneğine ait “giriş bölgesi” enerji dağılım eğrilerine ait örnekler ve bu eğrilere ait denklemler Şekil 6b’de gösterilmektedir.
Tüm çalışmada giriş, orta ve çıkış bölgesine ait
kayıtlı verilerden sadece seçilen bir tanesine ait
örnek grafikler sunulmuştur. Diğer eğriler farklı
rakamlarla aynı karakteristik yapıda olup, birbirine çok yakın değerlerde çakışmaktadırlar.
Şekil 6’dan da görüldüğü gibi giriş bölgesindeki enerji tüketim miktarları-zaman eğrisi, ikinci
dereceden polinom fonksiyon eğrisi şeklindedir.
Eğriler genelleştirilecek olursa denklem, Eşitlik
1’de gösterildiği gibidir.
f(x)= -ax2+bx+c
(1)
Orta bölgede testere tam kesme derinliğinde olduğu ve testere salınımı da minimuma indiği için
enerji değişim aralığı görece daha azdır. Orta
41
bölgede elektrik enerjisi tüketim değerleri değişimi yatay bir hat şeklindedir. Orta bölgede enerji
tüketim değerlerine ait detaylar Şekil 7’de gösterilmektedir.
kesim hattından çıkmaya başlamasıyla birlikte
enerji miktarı kuadratik olarak azalır.
Çalışmaya konu olan doğal taşlara ait çıkış bölgesi örnek kesim eğrileri ve denklemleri Şekil
8’de sunulmaktadır.
Çıkış bölgesi, teğetsel olarak ilk soketin kesim
hattının sonunda bloktan çıkmaya başlaması
ile başlar ve testerenin kesim hattından kesim
yapmadan (boş) geri dönüşe geçtiği anda biter.
Çıkış bölgesinde, söz konusu kesim hattı üzerindeki kesme işlemi sona erer. İlk soketin bloktan dışarı çıkmaya başlaması ile birlikte testere
üzerine gelen kuvvetler azalacağından tüketilen
elektrik enerjisi de azalmaya başlar. Testerenin
Çıkış bölgesinde elektrik enerjisi tüketim değerleri dağılımı, ikinci dereceden polinom fonksiyon eğrisi şeklindedir. Denklem genelleştirilecek
olursa, çıkış bölgesindeki enerji değişim değerleri Eşitlik 2’deki gibi ifade edilebilir.
f(x)= ax2-bx+c
(2)
(a)
Blok Kodu
Mermerin Ticari Adı
Denklem
(Regresyon eğri türü: polinom)
R2
M1
Ender Afyon Şeker
y = -46.1x2 + 2490x + 15397
0.981
M2
Özsaç Uşak Taşı
y= -235.4x2 + 8484x+9720
0.996
M3
Özsaç Uşak Taşı
y= -109.3x2 + 4985x + 2028
0.986
M4
Kütahya Altıntaş
y= -9.5x2 + 1103x + 10177
0.984
M7
Ender Muğla Beyazı
y = -52.3x2 + 3447x + 8403
0.999
M10
Reis Afyon Beyazı
y= -15.4x 2+ 1755x + 7250
0.997
(b)
Şekil 6. Giriş bölgesi zamana bağlı enerji değişim değerleri eğrisel ilişkileri (a) ve regresyon denklemleri (b).
42
Şekil 7. Orta bölge elektrik enerjisi tüketim değerleri.
(a)
Denklem
Blok Kodu
Mermerin Ticari Adı
M1
Ender Afyon Şeker
y= 8.9x2-1276.9x+57214
0.992
M2
Özsaç Uşak Taşı
y= 265.3-9143.3x+91916
0.990
M3
Özsaç Uşak Taşı
y= 199.1x -5996.2x+55439
0.966
M4
Kütahya Altıntaş
y= 7.3x2-1139.5x+55464
0.990
M7
Ender Muğla Beyazı
y= 51.6x2-3578.8x+71505
0.993
M10
Reis Afyon Beyazı
y= 0.8x2-570.7x+67935
0.989
(Regresyon türü: polinom)
2
R2
(b)
Şekil 8. Çıkış bölgesi zamana bağlı enerji değişim değerleri eğrisel ilişkileri (a) ve regresyon denklemleri (b).
43
Diğer şartlar aynı kalmak koşulu ile ilerleme hızının büyüklüğü, testere çapı ve kesme derinliği
çıkış bölgesindeki enerji tüketim miktarını değiştirir.
4. SONUÇLAR ve ÖNERİLER
Blok kesici ST’lerle doğal taş kesiminde kesim
performansını değerlendirmek için kesilen blok
ile segment yüzeyi-makine etkileşiminin irdelenmesi önemlidir. Uygulamada bu etkileşimin en
önemli göstergeleri de elektrik enerjisi tüketim
değerleri ve uzun vadede testere aşınması-kesilen miktar arasındaki ilişkidir.
Bu çalışmada doğal taş kesme işlerinde kullanılan blok kesici ST’lerle gerçek mermerlerin
kesimi esnasında bir kesim döngüsü boyunca,
kesme işlemi için enerji tüketim değerleri ölçülmüştür. Kesim boyunca tüketilen elektrik enerjisi
değerleri için endüstriyel anlamda bir model eğri
ortaya konmuştur (Şekil 9). Bu model eğri, genel
karakteristik bir eğri olup, testereyle birlikte blok
kesici ST’nin çalışma parametrelerine ve kesilen
bloğun özelliklerine bağlı olarak değerlerde farklılık gösterebilir. Ancak enerji tüketim eğrisi her
durumda Şekil 9’daki gibi bir formda elde edilir.
Önerilen model eğri; giriş bölgesi, orta bölge ve
çıkış bölgesi olmak üzere üç ana bölgede ele
alınmıştır.
Testerenin kesim yapmadan kesme hattı başında beklediği süre ile bloğa temas edene kadar
geçen süre boşta bekleme süresi (t0)’dır. İlerleme hızından daha yüksek bir hız ile testere bloğa
doğru ilerler ve pratikte bloğa 15-20 cm mesafede yavaşlayarak bloğa girer. Kesilecek dilim başında testerenin bekleyeceği, bloğa girmek için
yavaşlayacağı mesafe blok kesici ST kolonları
üzerine yerleştirilmiş switch şalterleri (limit sviçleri) ile ya da operatör tarafından belirlenir. Boşta
bekleme süresinde tüketilen enerji değerleri de,
genellikle üç vardiya halinde kesintisiz çalışan
blok kesici ST’lerde üretim maliyetleri üzerinde
rol oynar. “t0” anında tüketilen enerji değeri “W1”
ile ifade edilir ve blok kesici dikey testeresi motorunun boşta tükettiği enerji değeridir.
Ana faktör olarak motor gücüne ve yan faktörler olarak da testerenin çapı ve ağırlığına, enerji
hattındaki gerilim dalgalanmalarına, testerede
gövdesindeki salınıma bağlı olarak değişir. Testerenin blokla ilk teması ile birlikte enerji değerleri ikinci dereceden polinom fonksiyon eğrisi tanımına uygun olarak artmaya başlar.
Bu bölge “giriş bölgesi” olarak adlandırılmıştır
(Şekil 9). Giriş bölgesinde, testere blokla tam
kesme derinliği kadar temas ettiğinde, tüketilen
elektrik enerjisi değeri “W2” ile gösterilmiştir. Testerenin, belirlenen kesme derinliğine ulaşmasına
kadar geçen süre ise “t1” ile gösterilmiştir. “t1” sü-
Şekil 9. Blok kesici ST ile doğal taş kesiminde tüketilen enerji-zaman model eğrisi.
44
resi ilerleme hızının ve testere çapının bir fonksiyonudur.
“W2” enerji değerinin artışı, testerenin blokla kesme derinliği kadar temas haline geçmesiyle (orta
bölge) sona erer ve kesme hattı boyunca kesilen
bloğun fiziko-mekanik özelliklerine göre görece
küçük dalgalanmalar gösterir. “t2” süresi ilerleme
hızının, blok uzunluğunun ve testere çapının bir
fonksiyonudur.
İlk soketin bloktan dışarı çıkmasıyla birlikte, testere “çıkış bölgesine” geçer (Şekil 9). Testerenin
bloktan çıkmaya başlaması ile birlikte tüketilen
enerji miktarı hızlıca azalmaya başlar. Çıkış bölgesinde, testere yarıçapından operatör tecrübesine göre 5-10 cm ileride bir mesafede testere
kesimi tamamlar ve dönüşe geçer. “t3” süresi,
çıkış bölgesinde geçen süredir. “t4” süresi ise
operatör becerisine göre sıfıra yaklaşabilir. Tanım olarak kesim yapılmadan geçen, geri dönüş
manevrasına kadar harcanan süredir.
Blok kesici ST’lerle yapılan doğal taş kesme işlemlerinde kesme performansının önemli göstergelerinden birisi de özgül kesme enerjisidir. Özgül kesme enerjisinin doğru ya da yeteri kadar
hassasiyetle hesaplanabilmesi için blok kesici
ST elektrik tüketim sürecinin iyi anlaşılması gereklidir.
Doğal taş işleme proseslerinde blok kesici ST’lerle yapılan kesim işlemlerinde, tüm kesim sürecinin doğru değerlendirilebilmesi için testerenin bir
döngüsü iyi analiz edilmelidir. Kesim için harcanan toplam enerjinin de titizlikle hesaplanması,
net kesim maliyetlerinin doğru hesaplanması için
gereklidir. Testerenin boşta çalıştığı bekleme süreleri ve dönüş süreleri mümkün olduğu kadar
azaltılarak çalışma verimi ve dolayısıyla maliyetler azaltılabilir.
Bir doğal taş işleme tesisinde blok kesici ST’lerle
yürütülen kesme işlemlerinde geri kalan tüm süreç blok kesicinin performansından etkilenir. Bu
nedenle blok kesici ST’lerdeki kesme verimi tüm
süreci etkilediği için, tüm maliyetlerin hesaplanmasında da önemli bir parametre olarak değerlendirilmelidir.
Bu çalışmada önerilen model eğri, prizmatik ya
da kübik formda, düzgün şekilli ve yüzey taraması yapılmış blokların kesimi işlemlerinde geçerlidir.
KAYNAKLAR
Büyüksağiş, İ.S., 1998. Dairesel Testereli Blok Kesme
Makinalarında Mermerlerin Kesilebilirlik Analizler.
Doktora Tezi. Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir.
Çınar, S.M., 2007. Mermer Kesme Makinelerinde
Elektrik Enerjisi Tüketimi Optimizasyonu. Yüksek
Lisans
Tezi.
Afyon
Kocatepe
Üniversitesi,
Afyonkarahisar.
Dusun, M., Çimen, H., 2010. Eviricili ve Eviricisiz
Mermer Kesme İşleminin Elektrik Enerjisi Üzerine
Etkisi, Gazi Üniversitesi Müh. Mim. Fak. Der., Cilt 25,
No 2, 381-388.
Folk, R.L., 1962. Spectral subdivision of limestone
types, in W.E. Ham (Ed.). Classification of Carbonate
Rocks-A Symposium: American Association of
Petroleum Geologists Memoir. Tulsa, pp. 62-84.
Jennings, M., Wright, D., 1989. Guidelines for sawing
stone. Industrial Diamond Review, Vol. 2, pp. 70-75.
Kılıç, A.M., Karakuş, A., Keskin, M.Ö. 2003. Diyarbakır
Yöresi Mermerlerinin Fiziko-Mekanik Özellikleri-Özgül
Enerji İlişkisi, MERSEM 2003 Türkiye IV. Mermer
Sempozyumu,Bildiriler Kitabı,18-19 Aralık, 159-171,
Afyon,(2003).
Konstanty, J., 2002. Theoretical analysis of stone
sawing with diamonds. Journal of Materials Processing
Technology, 123, 146-154.
Kyoritsu, Ekipman Kataloğu, 2008.
Özçelik, Y., Polat, E., Bayram, F., Ay, A.M. 2004.
Investigation of the effects of textural properties
on marble cutting with diamond wire, International
Journal of Rock Mechanics and Mining Sciences. v
41, p. 1B 06 1-7.
Şengün, N., Altındağ, R., Koççaz, C.E., 2009. Isparta
Yöresinde Bulunan Bazı Mağmatik Kökenli Kayaçların
Kesilebilirlik Analizi. DEÜ Fen ve Mühendislik Dergisi,
Cilt 11, s.22-31.
Xu, X., 2000. Prevailing mechanisms for circular
sawing of granites with diamond impregnated
segments. Materials and Manufacturing Processes,
15: 123-128.
Yu, Y.Q., Xu, X.P., 2003. Improvement of the
Performance of Diamond Segments for Rock
Sawing, Part 1: Effects of Segment Components. Key
Engineering Materials, Vol. 250, pp 46-53.
Yurdakul, M., 2009. Karbonat Kökenli Doğal Taşların
Yapay Sinir Ağları ile Kesilebilirlik Tayini. Doktora Tezi.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir.
Bu Makale 13 – 15 Aralık 2012 tarihinde Afyonkarahisar’da düzenlenen
MERSEM 2012 – 8. Uluslararası Mermer ve Doğaltaş Kongresi’nde bildiri olarak sunulmuştur.
45
46
AMMOB 2009 AJANDA İLANI.indd 2
22.12.2008 15:42:14