T.C. …………………….. KAYMAKAMLIĞI Özel ………………………………… Anaokulu Müdürlüğü Sayı : 999……….405.01 Konu : Aile Eğitimi Semineri Tarih :03/10/2013 Sayın Velimiz, Anaokulumuzda aşağıdaki tabloda konuları ve tarihleri belirtilen günlerde, Aile Eğitim Seminerleri düzenlenmiştir. “Çocukların Gelişiminde, Aile Yol Gösterici ve Kuralları Öğretici Rol Oynar” düşüncesinden yola çıkılarak yapılacak bu Seminerlere katılmanız, çocuklarımızın eğitimine daha önemli katkılarda bulunacağını düşünmekteyiz. Belirtilen gün ve saatte anaokulumuzda olmanız dileğiyle, gereğini bilgilerinize rica ederim ……………………………. Okul Müdürü Sıra No 1 2 3 4 5 AİLE EĞİTİMİNİNİN KONUSU Ailelerin Okul Öncesi Eğitim Çağındaki çocukların eğitimiyle ilgilenmeleri ve eğitime katkıda bulunmaları, çocuğun gelişimine katkı olarak değil, ailelerin eğitimine ve gelişimine de katkı olarak anlaşılmasının anlatılması, Çocukların gelişiminde, aile iletişim ve aile eğitim çalışmaları ile ilgili olarak “bireylere ve ailelere kişilerarası ilişkilerini geliştirmelerinde ve fiziksel, duygusal, sosyal, cinsel gelişimlerinde ulaşabilecekleri en üst düzeye ulaşmalarında rehberlik etmek” konusunun anlatılması, Okul Öncesi Eğitiminden yararlanan çocukların okul başarılarının arttığı, lise ve daha ileri düzeyde okullara devam edebildikleri, tüm öğrenim kademelerinde okuma aritmetik ve dil testlerinde daha başarılı olduklarının anlatılması, Özel Eğitim Hizmetlerinde %50 daha az gereksinim duydukları, okul dışında daha az antisosyal davranış gösterdikleri, üstün olan çocukların daha az başarısız oldukları konusunda bilgilendirilmesinin yapılması, Okul Öncesi Dönem, Çocuğun Çevresini Araştırıp Tanımaya Çalıştığı, Çevresiyle İletişim Kurmaya, Yaşadığı Toplumun Değer Yargılarını ve Toplumun Kültürel Yapısına Uygun Davranış ve Alışkanlıklar Kazandırılması SÜRE (Dakika) KONUYU ANLATACAK ÖĞRETMENİN ADI EĞİTİMİN TARİHİ 90 Dak. ……………….. ……………….. 09/11/2013 ………………. ……………….. 11/01/2014 …………….. ………………. 29/03/2014 ……………… ……………… 24/05/2014 60 Dak. 60 Dak. 60 Dak. 75 Dak. 6 Çocuğun Öğrenme Hızının ve Kapasitesinin En Yüksek Olduğu Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Yıllarının Önemi. 75 Dak. 7 Okul yaşantısında Hem de Okul Sonrasında Başarıyı Belirlemede Çok Önemli Rol Oynadığı ve Okul Eğitimcilerin Bilgiyi Öğretmekle Kalmayıp, Bilgiyi Arttırıcı Becerilerin Kazandırılması, 60 Dak. T.C. …………………… KAYMAKAMLIĞI Özel …………………………….. Anaokulu Müdürlüğü Sayı : 999……….405.01 Konu : Aile Eğitimi Semineri 1 ve 2 Tarih :09/11/2013 ……………………………………..:” Sayın Velilerimiz öncelikle ilgi gösterip geldiğiniz için hepinize çok teşekkür ediyoruz. 1. Konumuz; Ailelerin Okul Öncesi Eğitim Çağındaki çocukların eğitimiyle ilgilenmeleri ve eğitime katkıda bulunmaları, çocuğun gelişimine katkı olarak değil, ailelerin eğitimine ve gelişimine de katkı olarak anlaşılması, 2. Konumuz da; Çocukların gelişiminde, aile iletişim ve aile eğitim çalışmaları ile ilgili olarak “bireylere ve ailelere kişilerarası ilişkilerini geliştirmelerinde ve fiziksel, duygusal, sosyal, cinsel gelişimlerinde ulaşabilecekleri en üst düzeye ulaşmalarında rehberlik etmek” tir. Önce 1. Konumuzdan başlayalım; Çocuk sevgiyi gördükçe öğrenebilir, Dengeli, etkili bir sorumluluk paylaşımı ailenin iyi yaşam koşullarına ulaşmasında rol oynar. Ailenin oluşmasın da rol oynayan duygu ve sevgidir. Kadın ve erkek birbirlerini sevdikleri için evlenmeye karar verirler. Çocuk sevgisini yaşamak için de anne-baba olmaya karar verirler. Sevgiyle büyüyen bireylerin ruh sağlıkları yerinde olur. Sevgi, saygı, hoşgörü ve anlayışın hâkim olduğu bir ailede büyüyen çocuk kendini ve çevresindekileri seven, kendisiyle ve hayatıyla barışık, özgüveni yüksek bir birey olarak yetişir. Uyumlu ve özgür bir aile içinde dengeli ve tutarlı ilişkilerle büyüyen çocuk, bir birey olarak yetişkin yaşamına ulaşabilir. Aile birliğindeki çökme ve çözülmelerin artması toplumsal sorunları da çoğaltır. Bu nedenle aile, çocuk ve toplum açısından hem önemli hem de birleştirici rol oynar. Dünya üzerindeki bütün ailelerin bir tek, ortak yanı vardır: İnsanlar kim olduklarını ve nasıl bir kişi haline geldiklerini aile içinde öğrenirler. Açık ve etkin iletişim mutlu ve huzurlu ailelerin ortak özelliğidir. Başarılı Anne-Baba Olmaya Hazır Olma İnsanların görevlerinden biri türünün devamın sağlamak amacıyla çocuk yetiştirmektir. Bunu yapabilmesi için bazı koşulların uygun olması gerekir. Öncelikle anne baba adaylarının sağlıklı ve uyumlu bir ilişki içinde olmaları gerekir. Ailenin bakabileceği kadar çocuğa sahip olmaları da çok önemlidir. Eşlerin evlenirken dikkat etmeleri gereken bazı faktörler vardır. Bunlar: 1. Evlilikte Uyum, Başarılı anne-baba olma, evliliğin ilk günlerinden itibaren eşler arasında uyumlu ilişkiler kurmakla başlar. Eşler öncelikle dengeli ilişkiler kurabilen, evlilikten beklentilerini bilen, rollerini bilen, benimseyen bireyler olmalıdırlar. İyi anne-baba olmadan önce iyi eş olmanın evliliği başarıya götüreceği unutulmamalıdır. Sayfa-1 Çocuklar uyumlu ve güvenli bir aile ortamında kişiliklerini sağlıklı geliştirme olanağı bulurlar. Çocuk anne ve babanın birbirine karşı sevgi ve bağlılığını gördükçe ruh sağlığı yerinde bir birey olarak yaşama hazırlanır. 2. Evlilikte Sağlık Çocuk sahibi olmak için temel koşul eşlerin fiziksel ve ruhsal yönden sağlıklı olmalarıdır. Evlenecek bireyler hem kendi sağlıkları hem de eşlerinin sağlıkları hakkında bilgi sahibi olmalıdırlar. Gelecek kuşakların sağlıklı olabilmesi için genetik yönden uyumlu ve sağlıklı olmak çok önemlidir” dedi. Veli ……………………….. : “Bu konu aslında gelişmiş toplumlarda pek rastlanmaz. Daha iyi aydınlanmamız konusunda biraz daha açarmışsınız” dedi. ……………………………………..: “Kalıtımsal hastalığı olan iki insanın evlenmeleri halinde çocuk sahibi olmamaları önerilir. Kalıtımsal faktörler, akraba evliliklerinde çok önemlidir. Akraba evliliklerinde kalıtımsal hastalıkların ortaya çıkması kolaylaşır. Özellikle şeker hastalığı, zekâ gerilikleri, kan hastalıkları alerji vb. hastalıkları bulunan akrabaların evlenmeleri sağlıklı değildir. Evlilik büyük sorumluluk gerektiren bir kurumdur. Bedensel engelli bireylerin çocuk bakımı konusunda zorlanacakları bir gerçektir. Aynı şekilde ruh sağlığı yerinde olmayan anne-babaların sağlıklı ve mutlu çocukları yetiştirmeleri de beklenemez. Uygun yaşta anne baba olmak da çocuğun, annenin ve babanın sağlığı açısından çok önemlidir. Kendine güvenen, sorumluluk alabilen, bağımsız karar veren, örnek davranışlarıyla çevresine uyum sağlayan, toplumsal kurallara saygılı olan, ruh ve beden sağlığı yerinde olan birey iyi bir eş, iyi bir anne ve baba olabilir. 3. Evlilikte Duygusal Olgunluk Evlenmek için duygusal olgunluğa erişen kişiler, evlendikten kısa bir süre sonra anne baba olmak için de duygusal olgunluğa erişebilirler. Özellikle anne olmak için gereken sorumlulukları yerine getirebilmek, kadının duygusal yönden güçlü ve olgun olmasını gerektirir. Anne ya da baba olmaya hazır olmayan bireylerin, anne baba olmaya zorlanması, hem anne-baba hem de çocuk açısından istenilir bir durum değildir. Çocuk sahibi olmak aile ve toplum hayatının sürdürülmesi açısından önemlidir. 4. Evlilikte Ekonomik Yapı Evlilikte uyumun sağlanabilmesi için bireylerin ekonomik bağımsızlıklarını kazanmış olmaları gerekir. Anne-baba olmaya hazır olmanın koşulu; ekonomik durumun yeterli düzeyde olması, doğacak çocuğun bakım ve eğitim giderlerinin planlanmasıdır. Aileye katılan yeni bireyler ailenin ekonomik yükünü arttırmaktadır. Anne-babaların ekonomik koşullara göre çocuk sayılarını belirlemeleri gerekmektedir. Ailede Kişiler Arası İlişkiler, Ailede bulunan bireylerin iletişimi, onların ruh sağlığını önemli oranda etkiler. Çocukların sağlıklı kişilik gelişimlerini aile içindeki ilişkiler oluşturacaktır. Karşılıklı saygı, sevgi, hoşgörü ve fedakârlığa dayanan ilişkilerle yetişen çocuklar sağlıklı kişilik geliştirirler. 1. Eşler Arası İlişkiler Eş seçimi, kişilerin tüm hayatı boyunca onu etkileyecek en önemli tercihlerden birisidir. Evlilik öncesinde çok iyi ilişkiler içinde oldukları halde, evlendikten sonra bunu devam ettiremeyen eşler vardır. Eş seçiminde bilinçli seçimin yanında bilinç dışı eğilimlerin de etkisi vardır. Evlilik öncesinde romantik duygular içinde bireylerin gerçek kişilikleri gizlenebilir. Romantik duygularla, birbirine yeteri kadar tanımadan evlenen bireyler, evlendikten sonra gerçek kişiliklerini göstermeye başlarlar. Evliliğin anlamını bilmeyen, evlilik sorumluluğunu taşımayan bireylerin bu birliği sürdürmeleri zordur. Sayfa-2 Evlilikte önemli olan kişiliklerdeki ayrılıklar değil, beklentilerdeki ortaklıktır. Eşlerin birbirlerini sevmeleri, saymaları, birbirlerine güven duymaları, özenli, duyarlı, hoşgörülü, paylaşımcı davranmaları evlilik bağını güçlendirir. Aile içi ilişkilerde tartışmaların olması doğaldır. Anlaşmazlıkların ve tartışmaların nasıl sonuçlandığı çok önemlidir. İletişim bozukluğundan en fazla çocuklar etkilenir. Çocuk anne ve babasının problemlerini tartışarak olumlu bir şekilde çözdüklerine tanık olunca, ileride kendi yaşamında karşılaşabileceği problemlere hazırlanma fırsatı bulur. Eşler arasındaki ilişkinin çocuklar üzerinde kalıcı etkileri vardır. 2. Anne-Baba Çocuk İlişkileri Çocuk hayata ilişkin bilgi ve becerileri anne ve babasından öğrenir. Anne-babanın çocuğa karşı takındıkları tavır, bebeklik döneminden itibaren çocuk üzerinde derin ve kalıcı izler bırakır. Çocuğa annebabanın gösterdiği dengeli sevgi ve koruma duygusu, çocukta güven duygusunun gelişimine yardımcı olur. Çocuk böylece insanları sevmeyi, onlarla ilişki kurmayı öğrenir. Çocuk anne ve babasını taklit ederek sosyal yaşama alışır. Aile içinden seçtiği örnek kişi, bozuk kişilik yapısına sahipse, kötü davranış şeklinin çocukta da görülme olasılığı yüksektir. Bu nedenle anne-babanın çocuğa iyi örnek olması çok önemlidir. Ebeveynlerin sözlerden çok davranışlarıyla model olmaları gerekir. Anne ya da babanın, tamamen bilinç dış, çocuğa aşırı düşkünlük göstermesi hem aile hayatının mutluluğunu bozabilir, hem de çocuğu olumsuz etkileyebilir. Yine anne-babanın gerçekleştiremediklerini bilinç dışı istek ve davranışlarını çocuklara yansıtmaları sonucu; çocuğun kişilik özellikleri, ilgi, istek ve yetenekleri göz ardı edilerek yönlendirilmesi çocukta olumsuz duygu ve davranışlara yol açabilir. Çocuğun benlik saygısı, düşüncelerinin önemsendiği, sözlerinin dinlendiği, destek ve değer gördüğü bir aile ortamında gelişebilir. Anne-babaların çocuğu korkutmadan, işbirliğine dayalı sağlıklı bir iletişim ortamı hazırlamaları, çocukların olumlu düşünen, uyumlu, yaratıcı kendi kendini kontrol edebilen bireyler olmalarını sağlar Sayfa-3 Çocuk anne ve babasını taklit ederek sosyal yaşama alışır 3. Kardeşler Arası İlişkiler Kardeşlik bağı, bir sevgi kaynağıdır. Kardeşler arasında zaman zaman rekabet ve problemler söz konusu olabilir. Kardeşlerin iyi ilişkiler kurması ve bunu sürdürebilmesi zordur, fakat imkânsız değildir. Kardeş ilişkilerinde karşılıklı sevgi, saygı ve sorumluluk olmalıdır. Kardeşlerin olumlu ilişki kurabilmesi için iletişimi engelleyebilecek etkenlerin bilinmesi gerekir. Kardeşler arasındaki iletişim kıskançlık, saldırganlık, bencillik vb. davranışlarla bozulur. Kardeşlik bağı, bir sevgi kaynağıdır Çocuklar küçükken bu davranışlardan kurtulamazlarsa ileriki yaşamlarında da ciddi problemlerle karşılaşırlar. Anne-babaların çocuklara yaklaşımlarının farklı olması kardeşler arası ilişkileri etkileyecektir. Çocuklarına adil davranan anne-babalar onların daha dengeli ve olumlu ilişki içinde olmalarına yardımcı olur. Kardeş ilişkilerinde karşılıklı sevgi, saygı ve sorumluluk olmalıdır. Çocuk anne ve babasının varlığını her an yanında ya da arkasında hissetmek. Kardeşler arasında anlaşmazlıkların olması normaldir. Yetişkinler nedenini bilmedikleri tartışmaların içine girmemeli ve taraf olmamalıdır. Çocuklar annebabadan yardım alamayacağını, tartışma konusunu kendilerinin çözmeleri gerektiğini bilmelidir. Çocuklardan birinin korunması halinde diğer çocukta kardeşine ve anne-babasına karşı öfke ve düşmanca duygular oluşabilir. 4. Ailede Bulunan Diğer Kişilerle İlişkiler: Bazen ekonomik bazen de sosyal nedenlerle ailelerde büyükanne, büyükbaba, teyze, hala, amca gibi akrabalar da bulunabilir. Çocukların bu kişilerle ilişkisi onun gelecekteki yaşamını etkileyecektir. Ailede yaşayan diğer bireyler önemli bir yer tutar. Kentsel yaşamda bu tip aile yapısına çok az rastlanmakla birlikte kırsal kesimde daha çok görülmektedir. Özellikle de ve nineler geniş ailede en çok bulunan bireylerdir. Çocuklar dede ninelerinden, anne babalarından daha çok sevgi ve ilgi gördükleri gözlenmektedir. Bu sevgi bazen hoşgörü sınırlarını aşarak anne-babaları zor durumda bırakabilir. Bunun altında yatan neden, kendi çocuklarını büyütürken düştükleri hatalardan rahatsızlık duyulmasıdır. Bu yüzden anne babaları sıkça uyarırlar. Yaptıkları her şey çocukların hoşuna gider. Çalışmadıkları için torunlarına daha çok zaman ayırabilirler. Anne-babaların yetiştirme tarzına ters düşen davranışlardan rahatsız olmadıkları için ailede bulunan diğer bireylerle çatışmalar yaşanabilir. Sayfa-4 Ailede yaşayan diğer bireyler önemli bir yer tutar. Günümüz koşullarında çalışmak durumunda kalan anne-babaların ailede bulunan diğer bireylerin çocuk yetiştirmedeki olumlu katkılarına değer vermeleri gerekir. Aile içinde çocuğun eğitimi konusunda anne-babanın görüşleri esas alınarak ortak bir görüşe ulaşılmaktadır. Çocuk eğitiminde denge, tutarlılık ve süreklilik ilkesi, karşılıklı saygı, sevgi ve dayanışma ortamı içinde sürdürülmelidir. Çocukların çocuk olmaktan kaynaklanan özellikleri ailede bulunan diğer bireylerin verdikleri tavizin sınırlarını zorlayacaktır” dedi. Veli ……………………….. : “Az önce anlattığınız Ailede Kişiler Arası İlişkiler konusuyla ilgili önereceğiniz ve bizim evde yapmamız gereken etkinlikler neler olabilir?” dedi. ……………………………………..: “Önereceğimiz etkinlikler, evde drama çalışmaları yapabilirsiniz. Dramalarda Masanın üzerine, ailedeki bireyleri yansıtan değişik aksesuarlar koyabilirsiniz, kurguladığınız dramalarda çocuklara istedikleri rolü verebilirsiniz, Aile içi ilişkileri yansıtan resimleri kartona yapıştırıp düşüncelerini sorabilirsiniz, Evcilik köşesi ve daha önce hazırlanan aksesuarları kullanabilirsiniz, evdeki kitaplardan yararlanarak hikâyelerdeki kahramanları canlandırmaları isteyebilirsiniz. Dinlediği hikâyelerden anladığı veya hoşuna giden bazı konulardaki hayallerini resmetmesine yardım edebilirsiniz” dedi. Seminere 15 Dakika ara verildi. 2. Konumuzda ise; Çocukların gelişiminde, aile iletişim ve aile eğitim çalışmaları ile ilgili olarak “bireylere ve ailelere kişilerarası ilişkilerini geliştirmelerinde ve fiziksel, duygusal, sosyal, cinsel gelişimlerinde ulaşabilecekleri en üst düzeye ulaşmalarında rehberlik etmek” ……………………………………..: “Toplumsal eğitim sonucu oluşan çekirdek ailede sorumluluklar tüm aile bireyleri arasında paylaşılmıştır. Gerek çekirdek ailede gerekse geniş ailede bireylerin birbirlerine karşı görev ve sorumlulukları vardır. Aile sosyal yapısı ile çocuk üzerinde etkilidir. Ailenin yasalarla da belirlenen görev ve sorumlulukları vardır. Aile içinde bulunduğu toplumun değer yargıların kültürünü, gelenek ve göreneklerini yansıtan, ayrıca kendi içinde özel bir düzeni olan, çevresiyle iletişim içerisinde olan bir kurum olarak tanımlanabilir. Aile çocuğun ilk sosyal deneyimlerini kazandığı yerdir. Çocukların gelişiminde aile yol gösterici ve kuralları öğretici rol oynar. Çocuğun doğru ve yanlışı öğrenmesinde, cinsel kimliğini kazanmasında, davranışlarını kontrol etmesinde, ailenin rolü çok büyüktür. Aile içinde yalnız anne ve babanın görev ve sorumlukları yoktur. Çocuklar da yaş, cinsiyet, kişilik ve yetenekleri doğrultusunda görev almalıdır. Ailede Cinsel Eğitim ve Önemi Çocuğun cinsel eğitimi ülkemizde yeterince ele alınmamış ve aydınlığa kavuşturulmamış bir konudur. Bunun en önemli nedeni kültürümüzde bu konunun tabu olarak algılanmasıdır. Son derece önemli olan bu konuda anababa ya da eğitimci tarafından yapılabilecek bir hatanın gelecekte bazı duygusal yara ve davranış bozukluklarına yol açacağı gerçeği akıldan çıkarılmamalıdır. Çocuk cinselliğini keşfetmeye başladığı dönemde, sorularına ebeveynlerinden cevap alamazsa başka kaynaklara yönelecektir. Bu durum istenmedik sonuçlara yol açabilir. Çocukların cinsellikle ilgili sorularına sıklıkla eksik ya da kaçamak cevaplar verilir. Bazen de bu cevaplar iyi niyetli, ama yetersiz olabilmektedir. Sayfa-5 Çocuğa, “nereden geldiği” konusunda bilgi verme yasağı kimi zaman da susarak gösterilir. Bu yasak o kadar ağırdır ki, çocuk, soru sormaması gerektiğini bilinçsizce hissedebilir. Sorusuna cevap aldığı kimi zaman, ana babanın konuşma biçimleri, esrarlı ses tonlarıyla kendilerini anlatmada serbest olmadıklarını ortaya koyar. Bu tavır çocuklarca, “Bununla ilgilenmek yasaktır!” diye anlaşılır. Bu da, çocukların meraklarını iki kat arttırır, araştırmalarını derinleştirir. Ama ne yazık ki, yapılanlar hep bir hata duygusuyla karışır. Cinsel bilgi konusunda yardımsız kalan çocuk, sonuçta doyumsuz bir merak edinir ve suçluluk duygusuyla yüklenir. Daha da kötüsü cinsel olayların pek de güzel bir şey olmadığı, bu yüzden ilgilenilmemesi gerektiği, yasak, pis ya da günah olduğu inancına varmasıdır. Bilinçaltına itilen bu inanç, birçok yetişkin insanın hayatını etkiler. Çünkü böyle bir yasak atmosferde, hata ve utanç kavramlarıyla gelişen cinsel hayat, meraklar ve normal ihtiyaçlar, kişiyi ileride kuracağı evlilikte güzel, sağlıklı, mutlu bir birliktelik ve sevgi kavramına götüremez. Cinsel olaylardan hiç söz etmemek çocuğa bu duyguları daha çok bastırması gerektiği izlenimi verir. Cinsellik “tabu” durumuna gelir, giderek düşünme bile yasaklanır. Çocuk böylece susar, soru sormaktan cayar ve görünüşte bu konulara ilgi göstermez. Ancak içinden bebeklerin nereden geldikleri, erkekler ve kızlar arasındaki farkı, niçin yalnız “evli” insanların çocuğu olduğunu sorar durur. Bu durumda en büyük tehlike, bu soruları daha “bilgili” bir arkadaşın cevaplamasıdır. Bu cevaplar, önce çocuğun anne ve babasına olan güvenini kaybettirir, ardından çocukta saplantılara yol açabilir. Çocukta cinsiyet farkıyla ilgili sorular 2. yaşta, doğumla ilgili olanlarsa 3-4 yaşta başlar. Çocuk, kendince bazı varsayımlar da üretir; annenin şu ya da bu meyveyi yiyip hamile kalması vb. gibi. Çocuğun cinsel ilgisi, 7-8 yaş döneminde söner ve ergenliğe kadar ertelenir. Unutulmaması gereken nokta, bu cinsel merak duygusunun dünyayı tanıma ve anlama ihtiyacından doğduğudur. Bilgi verme görevimizi yönlendirecek olan da, çocuğun bu konudaki sorularıdır. Ebeveynler için genel kanı çocuğun cevapları anlamayacağı yönünde olsa da kısa, gerçek ve net cevaplar olası krizleri önlemeye yardımcı olacaktır. Cinsel Eğitim Verilirken Dikkat Edilmesi Gerekenler Ortam: Rahat ve sakin bir ortam seçilmelidir. Ses Tonu: Savunucu veya özür dileyici bir ses tonu kullanmamak gerekir. Bu durumda çocuk cinsel konuların özür dilenecek, utanılacak veya savunulması gereken konular olduğu düşüncesine kapılabilir. Konuşma Hızı: Eğitimci veya ebeveyn doğal konuşma hızında bilgi vermelidir. Yüz İfadesi: Sorulan soru karşısında, şok olmamış, şaşırmamış, rahatsız olmamış bir yüz ifadesi önem taşımaktadır. Beden Dili: Konuşurken mutlaka çocukların göz seviyesine inerek, onlarla göz kontağı kurulmalıdır. Başlangıç Cümlesi: Konuşmaya çocuğu doğrulayıcı, yüreklendirici bir cümleyle başlamak onun tekrar yeni sorular sormasını destekleyecektir. Örneğin, konuya “Ben de senin yaşında iken bunu merak etmiştim.”, “Sanırım pek çok arkadaşın da bunu bilmek ister.” gibi cümlelerle başlamak gerekir. Böylece çocuk suçluluk geliştirmeden, merak duygusunun normal olduğunu hisseder. Sınırlılıklar: Cinsel eğitimde birtakım sınırlılıklar olabilir Bazı soruların yanıtı bilinmediği zaman “ Bunu ben de bilmiyorum, ama en kısa zamanda öğrenip sana söylemeye çalışacağım.” denebilir. Ancak bu yola çok sık başvurulmamalıdır. Çocuk geçiştirildiğini düşünüp sorularını başka kaynaklara yöneltebilir. Cinsel Terminoloji: Cinsel eğitim konusunda çalışan pek çok kişi, cinsel konular paylaşılırken doğru cinsel terminoloji kullanılması gerektiğini belirtirler. Cinsel organlara kullanılan bebeksi ve ya takma isimler yerine, bilimsel isimlerinin kullanılması önerilir. Okul Öncesi Dönem Okul öncesi dönemdeki çocukların cinselliğe ilişkin en sık karşılaşılan davranışlarından bazıları size sunduğumuz tabloda gösterilmiştir. Sayfa-6 Doğal ve Beklendik İlgi Gerektiren Profesyonel Yardım Gerektiren Erkekler ve kadınlar arasındaki farkları araştırmak. Bütün soruları yanıtladıktan sonra bile cinsel farklara ilişkin sürekli sorular sormak. Erkek ve kadın rollerini, kızgın, üzgün ya da saldırgan bir tarzda oynamak. Kendi cinsiyetinden ya da karşı cinsten nefret etmek. Yakın yetişkinlerin ve çocukların cinsel organlarını ve göğüslerini ellemek. Aileden olmayan yetişkinlerin cinsel Sessizce yetişkinlere dokunmak, başkalarını organlarını, göğüslerini ellemek, ellemek için izin istemek, kendini kendisini ellemelerini istemek. ellemelerini istemek. Çıplak insanlara bakma fırsatını değerlendirmek. İnsanları çıplak gördükten sonra bile baka kalmak. Anne-babanın yaşa uygun bir şekilde Cinsel organlar, göğüsler, cinsel ilişki sorularına cevap vermesine rağmen ve bebekler konusunda soru sormak. insanlara sürekli sorular sormak. Çıplak olmaktan hoşlanmak, başkalarına kendi organlarını göstermek. Anne-baba hayır dedikten sonra, başkalarının yanında çıplak olmayı istemek. Başkalarının soyunmalarını istemek. İnsanları soyunmaya zorlamak. Anne baba yanıtladıktan sonra bile yabancılara sorular sormak, yaşı için çok fazla cinsel bilgi sahibi olmak. Giyinmeyi reddetmek, pek çok ikazdan sonra kendini gizlice başkalarına göstermek. Birinci sütunda yer alan davranışlar, doğal ve beklendik sınırlar içindedir. Doğal olmakla beraber bazı çocuklar bu davranışların bir kısmını gösterirken, bazıları daha fazlasını gösterirler. Bu farklılık, çocukların bireysel özelliklerinden doğabileceği gibi aile içindeki cinsellikten, televizyon, video, internet, resimler gibi faktörlerden etkilenmeleri sonucu da ortaya çıkabilir. İkinci sütundakiler, ilgi gerektiren davranışlardır. Bu sütundaki davranışlar çocukların yeterli denetimden yoksun olduklarını düşündürebilir. Üçüncü sütundakiler, profesyonel yardım gerektirebilecek olan davranışlardır. Bu çocukların cinsel veya duygusal açıdan istismar edilmiş olduklarını akla getirebilir. Çocuğun aile içindeki yaşantısı, aile içindeki şiddet de bu davranışları ortaya çıkarıyor olabilir. Genel olarak çocuklarda cinselliğe ilişkin kızgınlık, kaygı, gerilim, korku, zorlama ya da baskı olduğunda profesyonel yardım alınmalıdır. Tablodaki Profesyonel Yardım Gerektiren sütunundaki durumlarla karşılaşırsanız, telaş etmeden, Rehberlik Araştırma Merkezi veya Konusunda Uzman kişilerle görüşebilirsiniz” dedi. ……………………………………..: “Seminerimiz burada sona erdi. Hepinize geldiğiniz için tekrar teşekkür ederiz” dedi. SEMİNERİ HAZIRLAYANLAR ……………………….. ……………………….. …………………….. …………………….. 09/11/2013 ………………………. Okul Müdürü Sayfa-7
© Copyright 2024 Paperzz