DİN NEDİR? - Din, doğa üstüne olan inanç ve bu inancı izleyen zihinsel tutum ve davranış biçimlerinden oluşmuş toplumsal sistemlerin genel adıdır. Din, insanın koşullarını ve ilgilerini ortaya koyan ve dramatize eden manevi şiirselliği, estetik ilhami, törensel ritüelleri sunar ve insanin varlıkla ilgili anlam ve amacına duyduğu susuzluğu gidermeye çalışır (P. Kurtz). Din, kutsal yani birbirinden ayrı ve yasak nesnelerle ilgili olan inançlardan ve belirli tapınma yöntemlerinden oluşmuş ortak bir sistemdir (E. Durkheim). ÖZELLİKLERİ NELERDİR? - Din (inanç) EVRENSELDİR: Bütün toplumlarda doğa üstü varlıkların kabulü ve dinsel törenlerin varlığına tanık olunur. (ruh kavramı, ölüm sonrası hayat, cenaze törenleri, sihir, yas tutma, vb) Din TABİYETİ GEREKTİRİR: Bütün inanç sistemlerinde, o sistemin öngördüğü kurallara tabi olmak ve hayatı ona göre düzenlemek esastır. Din SOSYAL VE PSİKOLOJİK YÖNLERE SAHİPTİR: Bütün inanç sistemlerinde, olay ve olgular karşısında sergilenecek tutum ve davranışlar ile ilgili düzenlemeler ve yaptırımlar mevcuttur. Bunlar toplumsal düzen ve bireysel psikoloji için önem arz eder. KONU OLARAK DİNİN KAPSAMI NEDİR? Insan Politika Toplum Donusum Kultur Cazibe Tarih Sosyal Doku Ahlak Catisma Totemcilik Ruhculuk Mitoloji Goksel Dinler Batil inanclar NEDEN ÖNEMLİDİR? - En önemli sosyal kontrol mekanizmasıdır, inanç sistemlerinin çöktüğü toplumlar büyük infiallere açık hale gelir. - Kültürleri anlama, algılama ve yorumlamanın temelinde inanç mekanizmalarının anlaşılması ve çözülmesi yatar. DİN ANTROPOLOJİSİ NEDİR? - Sosyal-kültürel antropolojinin bir alt dalı olan din antropolojisi, antropolojik yaklaşımla dini ve onunla ilişkili toplumsal kurumları incelemeyi ilgi odağı yapar. Bu yaklaşımın teolojik ya da ilahiyatçı yaklaşımdan farkı “din” ve “hayat” arasında kurulan ilişki üzerinden anlaşılabilir. - Teolojik perspektiften bakıldığında hayat, dinden çıkar. Antropolojik perspektiften ise, tersine, din hayattan çıkar. - Yani din, antropolojik yaklaşımla bir toplumsal-kültürel olgu, insan toplumsallığının bir çıktısı olarak kavranır. Buna bağlı olarak da antropoloji dine yaklaşırken “insanüstü” etkene veya onu temsil eden “Kitap”a değil, “insan”a bakar. Yani ilahiyatın öznesi “insan-üstü”, din antropolojisinin öznesi insandır. - Bununla bağlantılı olarak din antropolojisi çalışmaları, herhangi bir dinin: doğruluğunun ya da yanlışlığının üstünlüğünün ya da değersizliğinin TARTIŞMASINA GİRMEZ. SORDUĞU SORULAR - Toplumun yaşamında dinin yüklendiği işlevler nelerdir? - Dinsel etkinlikler toplum bünyesinde nasıl organize edilmekte ve insanları ortak davranışlar geliştirme yolunda nasıl harekete geçirmektedirler? - Dinsel öğeler, semboller ve pratikler toplumsal uyumun (“birlik-beraberlik” duygusunun) sürdürülmesinde ne gibi etki ya da katkılarda bulunmaktadırlar? - Karşıt yönden, toplumsal bölünme ve çatışmalarda dinin manipülatif rolü, gücü ya da etkisi ne kadardır? - Bir toplumsal-kültürel sistemde dini kim tanımlamakta ve temsil etmekte (otorite ve iktidar sorunu), bu tanımlama ve temsiliyet kimler için/adına ve kimlere karşı yapılmaktadır (ortodoksi-heterodoksi sorunu)? - İnsanlar dini o bilindik iyi-kötü, talih-talihsizlik, yaşam-ölüm, dünya-ahiret gibi etik ve kozmolojik konuların dışında ve ötesinde, söz gelimi statü, iktidar, çıkar çatışması gibi hedeflere yönelik olarak nasıl kullanmaktadırlar? İŞLEDİĞİ KONULAR Bu çerçevede, • Dinsel düşünce ve davranışın kökenleri ve evrimi • Dinin psikolojik, kültürel, toplumsal ve ideolojik işlevleri • Otorite ve iktidar kaynağı olarak din • Siyaset - din • Toplumsal cinsiyet-din • Milliyet - din ilişkileri • Premodern, modern ve postmodern zamanlar ve toplumsallıklar içerisinde dinin yeri din antropolojisi çalışmalarında ele alınan (alınabilecek) başlıca temalardır. INANC SISTEMLERINE ÖRNEKLER Totemcilik Ruhçuluk (Animizm) Doğacılık Samanizm Göksel Dinler Büyü Boş İnanlar Mitoloji (Tanrısal Esin) Toplumsal Orgutlenme Ayin ve Ritueller Totemcilik: Bir nesneye (hayvan, bitki, deniz, yildiz, vb) kutsiyet ve dogaustu guc atfetilmesidir. Ruhculuk: Insanlardan dogaya ve nesnelere gecen olumsuz ruhlarin varligina olan inanctir. Dogacilik: Dogal unsurlari tanrilastiran inanc turudur. Mitoloji (Tanrisal Esin): Dogalciliktan farkli olarak tanrilarin somutastirilmasi ve gozle gorunur birde formda somutlastirilmasidir. Samanizm: Turk doğaciliginin simgesidir. Din olarak degil, bir tur sihir ve buyuler toplulugu olarak kabul edilmistir. Goksel/Kitabi Dinler: Tek tanrılı, evrensel dinlerdir. Buyu: Dogaustu guclerin yardimi alinarak belli bir amaci elde etmek ya da belli bir durumu yaratmak icin uygulanan islem ve eylemlerdir. Bos Inanlar: Batil inançlar olarak tanımlanır, görecelidir. İNANÇ SİSTEMLERİNİN KÖKENLERİ NELERDİR? Var olmanın zorunlulukları, ister inanan isterse inanan olmayalım, içlerinde yaşadığımız, haklarında sürekli olarak hükümlerde bulunduğumuz ve davranışlarımızın dikkate almak zorunda olduğu şeyleri bir şekilde tasavvur etmemizi bizden ister. (Emile Durkheim) INSANIN INANMA GEREKSINIMI -Dini olan her şeyin, ayırt edici özelliği olarak kabul edilenlerden biri, "tabiatüstü” düşüncesidir. - Herbert Spencer: Birbirinden farklı inanç sistemleri dünyanın (hayatın), açıklama ihtiyacı duyan bir sır olduğu hususunda zımnen anlaşırlar; dinler esas olarak, zihni aşan her yerde hazır ve nazır olan bir şeyin varlığına inanmaktan ibaret olduğunu kabul eder. - Max Müler: Bütün dinler, tasavvur edilemez olanı tasavvur etmeye ve ifade edilemez olanı ifade etmeye yönelik bir çaba, sonsuza doğru bir arzudur. - Frazer: Insan kültürünün gelişimde büyük etkiye sahip üç aşama, büyü, din ve bilimdir. Din, ilk insanların çevrelerinde ve yaşamlarındaki deneyimleri açıklamak ve anlamlı kılmak gayretlerinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. - Marrett: Dinin kökeni, ilkel insanın dünyanın tasarımına duyulan hayret, haşyet ve korkudan kaynaklanan «yaygın kişilik dışı güç» kavramının gelişimine bağlanmalıdır. INANC SISTEMLERININ BILIMSEL OLARAK ELE ALINMASI - Din, parçalardan oluşmuş bir bütüntür -mitlerden, dogmalardan, ayinlerden ve törenlerden müteşekkil bir sistem-. Dini fenomenler iki temel kategoriye ayrılırlar: İNANÇLAR VE AYİNLER/IBADETLER. - Inanc: Düşünce ve bir takım zihni tasavvurlar. - Ayin: Hususi eylem biçimleri. Bu iki fenomen grubu arasında, düşünceyi eylemden ayıran şey «yer almaktadır». ANTROPOLOJIK PERSPEKTIFTEN DINI ELE ALMAK - Dine antropolojik ilgi, genellemelerin bir kenara bırakıldığı yerde başlar. Yer ve zaman farklılıkları göz önünde bulundurulur. Tarihsel ve toplumsal bağlamların özgünlüğü üzerinde odaklaşılarak dinsel düşünce ve davranış açısından, mevcut beşeri ve toplumsal çeşitlilik karşılaştırmalı bir perspektiften analiz edilip tartışmaya açılır. DININ KOKENINI SAPTAMAK MUMKUN MUDUR? - Dinin kökenini saptama çabası, pozitif olarak kanıtlanması imkansız ve ucu açık bir sorundur. Keoslu Kritos: Din, insanları ahlak ve adalete yöneltebilmek için onları korkutmak amacıyla uydurulmuştur. Andre Leroi Gourhan: “Homo erectus atalarımızın, güne bir ayinle başlayıp başlamadıklarını bilmemize imkan yoktur”. DININ KOKENLERI ILE ILGILI OLARAK ORTAYA KONMUS ANTROPOLOJIK KURAMLAR Animizm: Edward Taylor, Ilkel Kultur (Primitive Culture); dinin “ilkel” insanların duyumlarıyla algıladıklarını açıklama çabalarından doğduğunu öne sürer. Ilkeller icin farklı bilinç biçimleri (uyku, uyanıklık, ölüm, vb.), düşler, gölgeler açıklamaya muhtaç görüngülerdi. Bunlari açıklayabilmek için “ruh” kavramını geliştirdiler. Çünku ruh farklı bilinç durumlarını açıklıyordu. Ölüm ve yaşam arasindaki farki ruhun bedendeki varligi ve yoklugu belirliyordu. Tylor insanlarin zaman icerisinde “ruh” kavramini diger canlilara, cansiz varliklara (taslar, goller, daglar, vb.) atfettiklerini, boylelikle dinsel inanclarin atalra tapınma, cok tanricilik ve nihayet tektanricilik hattini izleyerek evrimlestigini savunur. Bir baska deyisle Tylor’a gore dinin kokeninde “ruh” kavrami bulunmaktadir. Animatizm: Animizme alternatif bir aciklama ve kuramdir. Pek cok yerli toplumda rastlanan, kimisinde daginik kimisinde sistemli olarak gozlenen mana inanisidir. Mana evrende etkin olduguna ve bulundugu kisinin kudretini sagladigina inanilan kisilikdisi ve dogaustu bir guctur. Animizm ve Animatizm arasındaki temel fark: Animizmde yer alan doğa üstü varlıklara karşın (ruhlar, cinler, ilahlar, vb) animatizmde kişilikdışı doğaüstü “kudretler” din kavramı içine alınmıştır. Totemizm: Emile Durkheim, Dinsel Yasamin Ilkel Bicimleri Bilinen en ilkel ve baska bir forma indirgenemeyecek dinsel pratikler, Avustralya ve Kuzey Amerika yerlileri, her biri kendisine totem adi verilen bir bitki, bir hayvan yada bir dogal gorunguyle “akraba” kabul eden klanlar halinde orgutlenmislerdir. Topluluk totemine saygi gosterir, uremesi icin ritueller gelistirir, kimi durumlarda da onu “kurban” ederek toplulugun tumunun katildigi ortak bir ayinle tuketilir. DİN, GELENEK & RİTÜELLER Dini ritueller, iş ve medya dünyasının zamanı yapılandırmayla ilgili kontrolü elde tutması sağlar. Eğer ruh nefes alma ihtiyacı duyuyorsa, hayat zaman zaman duraklamayı ve molaları gerektirir. Jonathan Sacks Ritueller bilmemiz gerekenleri öğrenmemizin güzel, önemli ve etkili bir bir yolu. Ken Kesey RİTÜEL NEDİR? • Dine/inanca bağlı bir tür eylem (Fakat, çok ilgi çeken bazı ritüellerin tanrılar ve ruhlarla ilgisi yoktur). • Ritüel tekrarlanan bir tören (süreç) dir. (Fakat her ritüelde tekrar olmayabilir). KISACA İŞLEVLERİ: • Durkheim’a göre ritüeller toplumsal gruplarda uyum ve dayanışma sağlar. • Grubun, gücünü, sınırlarını ve birliğini vurgular. • Disiplin için gerekli ve anlaşılan kritik değerleri pekiştirir. GENEL ÖZELLİKLERİ: • Çok stilize edilen, dramatik ve günlük hayattan farklı olduğu söylenebilir. • Daima istisnaları (özgün biçimleri) bulunabilir. • Ritüel, günlük hayattaki davranışlardan farklı, özel mesajlar veren eylemdir. • Ritüellerle konuşur, kendimize değer ve geleneklerimizi hatırlatırız. • Bagli olunan kultur ve inanisa gore baslangic ve bitis soylemleri icerir (sizi karı-koca ilan ediyorum; artık erkek oldu, vb.) • Zaman zaman baska bir kisi yada gruba zarar verecek sekilde tasarlanır (ortacag ingilteresindeki tilki avlari ornegi gibi). KELİME ANLAMI OLARAK RİTÜEL = AYİN Aynı zamanda ADET HALİNE GELMİŞ anlamınıda taşır. RİTÜELLER; FARKLI SOSYAL GRUPLAR İÇİN FARKLI ANLAMLAR TAŞIR - Bireyler için ritüeller: İnanç, yer alma, sıyrılma, rahatlama Toplumlar için ritüeller: Kültürün devamı, entegrasyon, birlik İdare / Yönetim için ritüeller: Reklam, promosyon, gündem Ekonomi / Kapital için ritüeller: Canlılık, hareket INANC SISTEMLERININ DUNYA UZERINDE DAGILISI VE NEDENLERI ÇOK NÜFUSLU DİNLERİN ORTAYA ÇIKIŞLARINA GENEL BİR BAKIŞ İSLAMİYET: 6. yy.’da Arab yarımadasında, Mekke ve Medine şehirlerinde Hz. Muhammed ile başladı. Evrensel bir yaklaşımla, sahabelerin dünyanın dört köşesine yaptıkları sefer ve yolculuklarla, özellikle Asya ve Afrika kıtasında hakimiyet kurdu. Arab Abbası ve Emevi devletlerinden sonra Türk Selçuk ve Osmanlı İmparatorluklarının himayesi bu din üzerine oldu. HRISTİYANLIK: Hz. İsa ile ilk yy.’dan kısa bir süre önce, mezopotamya (kutsal topraklar) bölgesinde başladı. Havari, keşiş ve papazların yaptıkları sefer ve yolculuklarla yayıldı. Bizans ve Roma himayesinin ardından Batı dünyası ile özdeşleşti. Coğrafi keşifler ve yakın tarihteki sömürge imparatorluklarının etkisi ile bugün dünyanın en kalabalık kitleye sahip dinidir. MUSEVİLİK: Hz. Musa ile Eski Mısır Döneminde Nil Nehri ve civarında başladı. Zaman içerisinde milli bir inanış haline geldi. HİNDUİZM: Brahmacılıktan sonra daha katı kurallarla ortaya çıkan, belli bir doktrini ve inanç sistemi olmayan, inanılacak güç ve kudret konusunda rakamsal olarak sınır tanımayan, tarihi gelişmelerden etkilenerek ortaya çıkan dinsel hayatın çeşitli tezahürlerinin gözlemlendiği, din ve felsefenin bir arada olduğu dünyanın 3. büyük nüfusuna sahip dindir. BUDİZM: Kökeni M.O. 6. yy’a dayanan Buda tarafından kurulmus bir inanc sistemidir. Hinduizm’deki brahman şekilciliğine ve kast sistemine bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Kurucusu, doktrini ve cemaati olmasına karşın bir dinmi yoksa felsefik bir yaşam tarzımı oldugu tartışma konusudur. DİNLERİN DAĞILIŞI (DİNLER COĞRAFYASI) DİNLER COĞRAFYASI: Dinlerin nüfus büyüklüğü Coğrafi yayılışı Bu nüfusun hareketliliği İnanç dünyasının sınırlarını ARAŞTIRIR … AYNI ZAMANDA; • Dinsel örgütlenmelerin ve inanç sistemlerinin sosyal, demografik, kültürel ve siyasi etkilerini de irdeleyerek diğer beşeri bilimlerler ile iş birliği yapar. • Dünyanın en yaygın dinlerinin kıtalar ve ülkeler bazındaki coğrafi dağılışını yine diğer beşeri bilimlere doneler sunacak şekilde ortaya koyar. • Bu konuda yapılacak metodolojik araştırmaların ve doğru tespitler yapılmasının zor olması üzerinde durur ve geliştirmeye yönelik çalışmalar yapar. Gardner’e göre dünyanın 120 ülkesinde Hıristiyanlar, 45 ülkesinde Müslümanlar ve 9 ülkesinde Budistler o ülke nüfusunun çogunlugunu olusturmaktadırlar. DİNLERİN DAĞILIMI NEDEN ÖNEMLİDİR? • Belli başlı dinlerin kökeni, gelişmesi ve bugünkü dağılışları insan ile işgal ettiği çevre arasındaki dinamik ilişkilerin en belirgin örneklerini oluşturmakta ve dolayısıyla beşeri bilimlerin tümü için temel bir öneme sahip bulunmaktadır. • Dil, din ve etnik kimlik zamana ve tarihe en çok direnç gösteren, değişmesi en güç kavramların başında gelse de toplumsallaşma ve küreselleşmeden onlar da etkilenmektedirler. • Kimi ülke ve bölgelerde nüfus çoğunluğun veya beşeri gücün sosyo-politik güce dönüşerek kültürel biçimlenmeyi belirlediğini göstermektedir. • Tarihsel miras, kültür ve coğrafya bir yandan dinsel inançların ve dinsel örgütlemelerin çeşitlenmesine neden olmuş, diğer yandan da bugünkü dinsel çatışmaların hazırlayıcısı ve tetikleyicisi olmuştur. • Global ticaretten uluslararası ilişkilere, üretim potansiyelinden tüketim anlayışına, kültür bölgelerinden jeopolitiğe kadar küresel ölçekte dinsel toplumların etkili olmadığı bir alan kalmamıştır. • Toplumsal gelismenin üzerinde din ve inanç sisteminin kültürel, sosyal, ekonomik ve politik etkileri vardır. Ekonomi Nüfus Ticaret Bankacılık Egitim Turizm Yerlesim (mimari) Tüketim Spor Medya Çevre Beslenme Sanat Rekreasyon DIN: Biçimlendiren, Yönlendiren, Frenleyen, Hızlandıran etkilere sahip gizil bir güçtür. ÖZET OLARAK DİNLERİN DAĞILIŞINDA ROL OYNAYAN FAKTÖRLER Savaşlar / İşgaller Sınır değişiklikleri Göçler DİNLERİN DAĞILIŞI ve GRUPLANDIRMA Vahye dayanıp dayanmadıkları Kurucusu veya peygamberi olup olmaması Ortaya çıkıs yeri Ortaya çıkıs tarihi / Kronoloji Mensup nüfus sayısı Kapsadıgı cografi mekân Joachim Watch: Kurucusu (Peygamberi) olan dinler ve Geleneksel dinler Mensching: Milli dinler ve Evrensel dinler Islâmi bakis acisi ile: Hak dinler ve Batıl dinler. Vahye dayanan dinler ve tabii dinler. Schimmel: Ilkel kabile dinleri, Milli dinler ve Evrensel dinler. Batı dinleri - Islamiyet, Musevilik ve Hristiyanlık Dogu dinleri - Hinduculuk, Budacılık ve Çin dinleri Cografi bakis acisi ile: Dinlerin ortaya çıkıs tarihi ve dinlere mensup nüfus sayısı. EVRENSEL VE MİLLİ DİNLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ Evrensel dinlerin ortak özellikleri: Belirli dar bir cografyada ortaya çıkmaları Hızla yayılmaları ve çok genis cografi alanları etkisi altına almaları. Fotev’e göre bu dinlerin küresel olarak adlandırılmaların temel sebebi her birinin bütün dünyaya yayılıp, tüm dünya nüfusunu kapsayacak kadar genisleme arzusunu tasımalarıdır. Milli dinlerin ortak özellikleri: Kültürel ve tarihsel miras Aynı dil ve etnik özelliklerin paylaşılması. Yani biyolojik köken ve kan bagı etnik dinlerde ön plâna çıkarken, misyonerlik faaliyetleri ve inancını yayma çabaları gözlenmemektedir. DİNLERİN DAĞILIMINI TESPİT ETMEKTE KARŞILAŞILAN ZORLUKLAR • Her ülkenin nüfus sayımlarında inanışlar ile ilgili ayrıntılı bilgi almaması yada inançları sorgulamaması. • Kişilerin inanç konusunu mahrem saymaları ve paylaşmamaları. • Politik nedenlerden dolayı ülkelerin egemen dinlerine mensup insan sayısı artırılırken azınlıkta kalanların sayısının daha az gösterilmesi. • Yine politik ve ideolojik nedenlerden dolayı, inanç özgürlüğünün kısıtlandığı bölgelerde real rakamlara ulaşılamaması. • Bazı ülkelerde ebeveynin inancı doğrudan çocuklara etiketlenmesi. • Ateist nüfusunun tam olarak kesinlikle tespit edilememesi. • Nicel olarak inanç sistemlerine mensup olanların tespitinin zorluğu yanında nitel olarak kişilerin inancın ne kadar zayıf yada kuvvetli olduğunun belirlenememesi. INANC SISTEMLERININ TOPLUMLAR UZERINDEKİ SOSYAL ve FONKSİYONEL ETKİLERİ BİREYSEL VE TOPLUMSAL ETKİLER (DİN PSİKOLOJİSİ) Kelime anlamı olarak din: Adet, hüküm, ceza ve itaat gibi manalara gelir. Din öğretilerindeki diğergam davranışların kişiler ve insan topluluları üzerindeki etkisi çeşitli şekillerde tezahür eder. (selamlaşma, yardımlaşma, komşu hakkına riayet, vb.) BİREYSEL VE TOPLUMSAL ETKİLER (DİN PSİKOLOJİSİ) • Günümüz çağdaş sosyal bilimleri (psikoloji, sosyoloji ve antropoloji gibi) dini, birey ve toplum üzerindeki etkileri (işlevleri) çerçevesinde anlamak durumundadır. - Din, neden, nasıl ve niçin hem bireysel hem de toplumsal düzeyde varlığını, değişime uğrasa da sürdürebilmiştir? • Çünkü din birtakım arzu ve ihtiyaçlara cevap verebilme niteliğine ve gücüne sahiptir. - Yaşam kalitesinin en temel göstergesi mutluluktur. Bilimsel veriler inanç sahibi olmak ile mutluluk arasında doğrusal bir bağ olduğunu ortaya koymaktadır. Bireysel düzeyde din nasıl bir işlev görür? Dinin kişisel boyutu, bizzat bireyin kendi içsel durumu, vicdanı, yetersizlikleri ve çaresizliği ile ilgilidir. - Dini inanç ve uygulamalar (ibadet, dua, dini tecrübe, vb) birey için hayatın anlamına ilişkin ipuçları ve açıklamalar sağlarlar. - Suçluluk duygusunun yaşanmasına neden olabilirler ya da bastırılmasına yardımcı olurlar. - İnsanlar arası ilişkilerde ortaya çıkan ahlaki konularda rehberlik edebilirler. - Yaşamda karşılaşabilecek krizlerle başa çıkma becerisinin kazanılmasında önemli bir yere sahiptirler. BİREYSEL DUYGULARIN TOPLUMSAL DAVRANIŞ OLARAK YANSIMALARI AHLAK: • Dinin hemen her sahada ahlâki buyrukları vardır; bir başka ifadeyle, bütün insanlar için geçerli sayabileceğimiz ahlâk kaidelerinin hepsini dinde bulmak mümkündür. • Vazifeye bağlılık • Doğruluk • Adalet • Şefkat ve hürmet • Yardımlaşma • Hak • Vb... TOPLUMSAL SUÇ: • Kanunlar, ferdi, yabancı gözlerden uzak kendi başına bulunduğu yerlerde kontrol etme imkânına sahip değildir. • İnanan bir fert, suç işlemeyi aynı zamanda günah telakki eder. Dolayısı ile öldükten sonra ceza veya mükâfat göreceğine inanan bir insanın suç işlemekten çekinmesi beklenir. ZARARLI ALIŞKANLIKLAR VE DİN: İnanç sistemlerinin büyük çoğunluğu toplum hayatını derinden sarsan, ferdî ve sosyal problemlere yol açan zararlı alışkanlıklara karşı açıktan bir tavır almış, inananlardan bu konuda getirdiği kaidelere uymalarını istemiştir. “Zararlı alışkanlıklar” kavramı evrensel midir? TOPLUMSAL YAŞAM VE DİN Toplumsal yaşam insanın doğası ve bir ihtiyacıdır. İlkel devirlerden bu yana din bu toplumsal yaşamın düzenleyicisi ve koruyucusu olarak var olagelmiştir. Bazı düşünürlerden din ile ilgili farklı görüşler: - Marx’a göre; din kurumu toplumu uyuşturan bir “afyon”dur. - Durkheim’a göre: din her toplum için, ister çok tanrılı isterse ilahi olsun işlevsel bir sosyal kurumdur. - Weber’e göre: din toplumsal gelişmeye her zaman engel değil, zaman zaman toplumsal gelişmelerin itici gücü olabilir. Aydınlanma Çağı, dini değerlerden uzaklaşma ve kutuplaşmaların başlaması: Bağnazlık ve Ataizm (dine uzak durma). - Mitolojik anlatımlar mı yoksa ilahi metinler mi kurgu? İnanç sistemlerinin büyük bir kısmı toplumsal istikrarın sağlanamadığı ve bağlayıcı bir otoriteye ihtiyaç duyulan zaman dilimlerinde ortaya çıkmıştır. - Hz. Musa’nın, Mısır Firavunlarına; Hz. İsa’nın, Roma’ya ve Hz. Muhammed’in, aristokrat Mekke yönetimine karşı, ezilen geniş halk kitlelerini özgürleştirme gayretlerini dini ve sosyolojik açıdan nasıl okumalıyız? Dinin Toplumsal Düzeydeki Etkileri Nelerdir? Din bireyin davranışlarını birtakım değerler ve normlar vasıtasıyla kontrol ederek toplumsal sapmalar, kanun dışı uygulamalar ve bireyin kendine zarar veren alışkanlıklar konusunda caydırıcı bir etki oluşturur. Dini gelenek ve kurumlar, sosyal düzenin korunmasına ve devamlılığına katkı sağlarlar. Bir diğer yaklaşım dinin sosyal beceri, toplumun yararına olacak davranışları destekleme, annebabadan gelen yardım ve aile içi uyum gibi değerler aracılığıyla olumlu davranışları yüreklendirmesi nedeniyle toplum üzerinde etkili olduğunu ileri sürmektedir. İNSANLIK TARİHİNİN EN ESKİ SORUSU: NEDEN BURADAYIM? Tarih boyunca bu soruya verilen cevapların büyük bir kısmı dini yaklaşımları kapsamaktadır. Her inanç sistemi, kendi doktirini içerisinde insanın dünyada var oluş nedenini açıklar ve genel olarak ölüm sonrasına yine özgün yaklaşımlar ile cevap verirler. DİNLERİN TEMEL SOSYOLOJİK ÖZELLİKLERİ: Dinler insanlara hayatın amacı hakkında yönlendirici bilgi verirler. Varlıkların yaratıcısı ve amaçları hakkında inançlar ortaya koyar, değerler belirler. Dinler, birtakım hukukî ve ahlakî kurallar düzenler. Toplum içinde bu kuralların uygulanması dinî bir görev olarak kabul edilir. Güzel davranışları yerleştirmeye, kötü ve adil olmayan davranışlardan uzaklaştırmaya çalışan dinler, toplum içinde daha etkili olmak, insanların bağlılıklarını canlı tutmak için bazı etkinlikler, günlük, haftalık, senelik birtakım ibadetler belirlerler. Toplum içinde dinin bu yoğunluğu hayatın her alanına siner, değerleri şekillendirir ve yönlendirir. Sosyolojik açıdan inancın insana kazandırdıkları: • Güven ve düzen sağlama • Toplumsal kontrolü sağlama • Ahlaklı davranmaya yöneltme • Ölüm olgusunu göğüslemeyi kolaylaştırma DİNLERİN TEMEL SOSYOLOJİK ÖZELLİKLERİ: Bir başka yaklaşımla: Dinler birtakım kurallar koyarak toplumsal düzeni sağlamaya çalışır. Dinler, inananlar arasında dayanışmayı artırır. Dinin bireysel işlevleri ise şunlardır: • Dinsel törenler insanların psikolojik olarak rahatlamalarını sağlayabilir. • Bireyin, korkularından, günlük kaygılarından uzaklaşmasına yardımcı olur. • Bireyin nasıl bir hayat sürmesi gerektiği hakkında birtakım öneriler sunar. DİN BİR TOPLUM İÇİN BİRLEŞTİRİCİ Mİ YOKSA AYRIŞTIRICI MI? (+) Toplumsal kaynaşmanın sağlanması Siyasal bütünlüğün pekiştirilmesi Milli ruhun oluşturulmasına katkı (-) Etnik çatışmalar Mezhep kavgaları Politik çekişmeler
© Copyright 2024 Paperzz