TÜRKTED Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği [email protected] | www.turkted.org.tr Sayı 10 | Şubat 2014 TOHUMCULUK SEKTÖRÜ GÜCÜNÜ AR-GE’DEN ALACAK GÜNDEM RÖPORTAJ AHDE VEFA SUÇ VE CEZA BAKANLIK VE ÖZEL SEKTÖR UYUM İÇİNDE ÇALIŞMALI TARIMIN GİRİŞİMCİ RUHU: DR. SAVAŞ TİTİZ SUNUŞ Değerli Tohum okurları; Tohumculuk sektörüne vizyon oluşturmada tarihsel bir görevi başarıyla üstlenen TÜRKTED’in, resmi yayın organı olan Tohum dergisinin 10. sayısını sizlerin beğenisine sunmanın mutluluğu içindeyiz. Tohumculuk sektörümüzün gelişimi ile eş zamanlı olarak bizler de hem sektörümüz hem de paydaşlarımız için nitelikli bilgiye ve sektörel ihtiyaçlara odaklanan bir yayın çizgisi izleme gayretindeyiz. Gayretlerimiz sizlerin de desteği ile umarız başarıya ulaşacaktır. Hem ülkemiz hem de sektörümüz için büyüme eğiliminin devam ettiği bir yılı geride bıraktık. Genel olarak baktığımızda 2014 yılında ekonomik parametrelerde kırılgan bir iklimin hâkim olabileceğini öngörmekteyiz. Tarımsal ekonomik pozisyonumuzun stratejik önemi bu tür kırılgan dönemlerde çok daha fazla önem kazanmakta. Bu nedenledir ki ihracatımızın lokomotiflerinden olan tarım sektörünün performansı bu yılın belirleyenlerinden olacak. Türkiye gerek yetişmiş insan gücü gerekse yüksek girişimci zekâsı ile hepimizi motive eden bir ülke. Sektörümüzün sahip olduğu nitelikli insan gücü ve dinamik potansiyeli ile ülkemizin makro düzeydeki gelişimine katkıda bulunacağını düşünüyorum. Bununla birlikte tohumculuk sektörünün yapısal değişim ihtiyaçlarının belirginleştiğini de gözlemliyoruz. Tohumculuk Kanunu’ndaki kimi sorunlu noktaların giderilmesi konusunda bütün sektör paydaşlarının üzerine önemli görevler düşmekte. Bu konuda hızlı aksiyon almamız, sektörümüzün mutlak yürüyüşünü belirlenen hedefler doğrultusunda ilerletmesini sağlayacaktır. Tohumculuk sektörünün gelişiminde temel nüveyi AR-GE oluşturuyor. Teknoloji kullanımı ve katma değer yaratabilme gücünü de firmalarımızın ARGE konusunda küresel ölçeğe adaptasyon kabiliyetleri belirliyor. Bu anlamda gerek kamu gerekse özel sektör aktörlerinin ARGE odaklı bir pozisyon almayı hedeflemeleri elzem gözüküyor. Bizler bu konuda geleceğe umutla bakıyor ve doğru pozisyon belirleme ile geleceğin hepimiz için parlak olacağını gözlemliyoruz. Her başlangıç içinde yeni heyecanlar ve umutlar barındırır. Henüz yeni bir başlangıç yapmış olduğumuz 2014 yılının hepimiz için sağlık, mutluluk ve başarı getirmesini dilerim… Tohumculuk sektörünün gelişiminde temel nüveyi AR-GE oluşturuyor. Burak Gönen TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şubat 2014 3 İÇINDEKILER 6 GÜNDEM SUÇ VE CEZA 6 5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu’nun 11. Maddesi “Tazminatlar”, 12. Maddesi ise “Ceza hükümleri” ile ilgili düzenlenmiştir. TÜRKTED, Kanun’un bu maddelerindeki suç ve ceza orantısızlığına bir kez daha dikkat çekiyor. 9 HABER TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİNDEN HABERLER 12 ANALİZ TOHUMCULUK SEKTÖRÜ GÜCÜNÜ AR-GE’DEN ALACAK Daha verimli, daha besleyici ve daha dayanıklı tohuma olan ihtiyacı takip eden tohum sektörünün AR-GE yatırımları, insanlığın da geleceğini belirleyecek öneme sahip. 18 R Ö P O RTA J 18 BAKANLIK VE ÖZEL SEKTÖR UYUM İÇİNDE ÇALIŞMALI Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı İbrahim Yiğit, Komisyon’un yaptığı çalışmaların yanısıra Türk tarım ve tohum sektörleri hakkında değerlendirmelerde bulundu. 24 26 MAKALE YEŞİL DEVRİM’İN BABASI: NORMAN BORLAUG Yeşil Devrim’in babası sayılan tarımcı Norman Borlaug Nobel ödülünü alan tek ziraatçı olarak tarihe adını yazdırdı. 26 A H D E V E FA TARIMIN GİRİŞİMCİ RUHU: DR. SAVAŞ TİTİZ Dr. Kamil Savaş Titiz, tarımın önemli sıçrama noktalarına tanıklık etmenin verdiği tecrübe ile gelecek kuşaklara daha profesyonel bir tarım sektörü devrediyor. 28 VİZYONER BAKIŞ ECOSA TOHUMDA İŞBİRLİĞİNİ ARTTIRIYOR Ekonomik İşbirliği Ülkeleri Tohumcular Birliği (ECOSA), her yıl düzenlediği kongre ve fuarlarla üyeleri arasındaki ticari ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunuyor. 30 ÜYE HABERLERİ TÜRKTED ÜYESİ FİRMALARIN GÜNCEL HABERLERİ 4 Şubat2014 İmtiyaz Sahibi Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği Sahibi Dr. Mete Kömeağaç / TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı Yazı İşleri Müdürü Dr. A. Müfit Engiz / TÜRKTED Genel Sekreteri Editör Bilge Alnıak Yayına Hazırlayan Tematik Medya Yayıncılık ve Ajans Hz.Ltd Şti. [email protected] - www.tematik.com.tr Baskı Tarihi Şubat 2014 İletişim Güvenlik Cad. Güvenlik Apt. No:7/1 06540 Aşağı Ayrancı ANKARA [email protected] Tel 0 312 419 00 32 Fax 0 312 419 00 32 Baskı A4 Ofset Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Adres Oto Sanayi Sitesi Yeşilce Mh. Donanma Sk. No:16 34418 Kağıthane İSTANBUL Tel 0 212 281 64 48 Yayın Türü Yerel Süreli Yayın Tohum dergisi Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği tarafından T.C. yasalarına uygun olarak 3 ayda bir yayınlanmaktadır. Dergide yer alan yazı, fotoğraf, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzin almaksızın, kaynak göstererek dahi yayınlanamaz, basılamaz, çoğaltılamaz. KISA KISA TÜRKTED’den Bakanlık Bürokratlarına Ziyaret 2014 Yılı Tohumluk İthalatı Uygulama Genelgesi Yayımlandı TÜRKTED Yönetim Kurulu 2014’ün ilk toplantısını 21 Ocak tarihinde Ankara’da gerçekleştirdi. TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mete Kömeağaç’ın başkanlığında yapılan toplantıda, sektördeki son gelişmeler kapsamlı bir şekilde değerlendirildi ve derneğin 2014 yılı öncelikleri ile izleyeceği yol üzerinde kararlar alındı. Tohumluk İthalatı Uygulama Genelgesi başta olmak üzere diğer ilgili mevzuatın sektöre etkilerinin tartışıldığı toplantıda, TÜRKTED tarafından bu yıl düzenlenmesi öngörülen bazı çalışmalar da ayrıntılı olarak ele alındı. Yönetim Kurulu toplantısının ardından 22 Ocak günü Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mete Kömeğaç ve Yönetim Kurulu Üyeleri Bakanlık bürokratlarını ziyaret etti. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç, BÜGEM Genel Müdürü Mevlüt Gümüş, TTSM Müdürü Mehmet Şahin ve Ankara Tarım İl Müdürü Muhsin Temel ile makamlarında görüşülerek sektörü ilgilendiren konular hakkında kapsamlı ve yararlı değerlendirmelerde bulunuldu. Müsteşar Yardımcısı ve BÜGEM Genel Müdürü ile yapılan görüşmelerde; Kanun ve diğer mevzuat uygulamalarıyla ilgili olarak tohum firmalarını ilgilendiren birçok konu ile bunların ivedilikle çözümü hakkında görüş birliğine varıldı. TTSM Müdürü ile yapılan görüşmede ise, tescil ve sertifikasyon uygulamalarıyla ilgili muhtelif konular değerlendirildi ve sektör temsilcileriyle TTSM yetkilileri arasında bu tip görüşmelerin sıklıkla yapılması hususunda mutabık kalındı. Tohum sanayicileri ve üreticilerini yakından ilgilendiren Tohumluk İthalatı Uygulama Genelgesi (2014/1), T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından şubat ayının ilk haftasında yayımlandı. Tohumluk ithalatını düzenleyen 2013 yılı Genelgesi ile mukayese edildiğinde, önemli hiçbir değişikliğin yapılmadığı 2014 Genelgesinde, TÜRKTED ve diğer sektör paydaşı kuruluşlarca talep edilen değişiklik önerilerinin neredeyse tamamının yeni genelgede yer almaması sektör tarafından üzüntüyle karşılandı. Özellikle, hem ülkemiz çiftçisi için hem de ihraç amaçlı sertifikalı tohumluk üreten firmaların, ebeveyn tohumlukların ithalatında aranan ISTA-Orange sertifikası kriterleri nedeniyle, ebeveyn hat tohum- Anadolu Etap TÜRKTED’e Üye Oldu Geçtiğimiz Ocak ayında TÜRKTED’e üye olan Anadolu Etap Tarım ve Gıda Ürünleri San. ve Tic. A.Ş., 2009 yılı içerisinde Anadolu Grubu, Özgörkey Holding ve Brezilyalı Cutrale Grubu’nun güç birliği ile hayata geçirilerek yeni bir şirket olarak faaliyete başladı. Anadolu Etap, meyve yetiştiriciliği ile çeşitli meyve püresi ve konsantresi üretimi faaliyetlerini 37 yıllık bir birikimden güç alarak sürdürüyor. luğu tedariğinde meydana gelecek ciddi zorluklardan dolayı tohumluk üretiminde önemli darboğazlarla karşılaşmaları kaçınılmaz görünüyor. “Uluslararası Tohum Ticaretinde Kurallar, Usuller, İhlaller ve Tahkim” Çalıştayı TÜRKTED, üyelerinin ve sektördeki diğer tüm paydaşların ihtiyacına yönelik olarak önümüzdeki aylarda Ankara’da “Uluslararası Tohum Ticareti – İhlaller ve Tahkim” konulu bir çalıştay düzenliyor. Çalıştaya konuşmacı olarak, Uluslararası Tohumculuk Federasyonu (ISF)’nun Tohum Ticareti ve Teknolojisi Direktörü Piero Sismondo, Avrupa Tohumculuk Derneği (ESA)’nden Sınai Mülkiyet Hakları ve Hukuk İşleri Direktörü Szonja Csörgõ’nün yanı sıra, tohumculuk endüstrisinde “ihlaller” konusunda uzman olan AIB (Anti-Infringement Bureau)’den Casper van Kempen konuşmacı olarak katılacak. Yabancı uzmanların yanı sıra, T.C. Adalet Bakanlığı AB İşleri eski Genel Müdürlerinden ve tahkim ile sınai mülkiyet hakları konusunda geniş deneyime sahip emekli Hâkim Dr. Ayşe Saadet Arıkan ile konuya ilişkin deneyimleri olan TÜRKTED üyesi firma temsilcileri Fulya Batur ve Hamdi Çiftçiler de konuşmacı olarak Çalıştaya katılacak. Türkiye tohumculuk sektörünün tüm temsilcilerinin ve yurtdışından da katılımcıların davet edileceği etkinlikte, sektörün en önemli konularından biri olan uluslararası tohum ticaretindeki kurallar ve usuller ile şirketler arasındaki ihlal ve tahkim konuları, davetli uzmanlar tarafından kapsamlı biçimde izleyicilere aktarılacak. ISF 2014 Kongresi’ne Kayıtlar Başladı Dünya tohumculuk sektörünü bir araya getiren ISF (Uluslararası Tohumculuk Federasyonu)’nun 2014 Kongresi, 26–28 Mayıs tarihlerinde Çin’in başkenti Pekin’de toplanıyor. Bu yılki kongreye kayıtlar 15 Ocak 2014’de başladı. Kayıt ve ayrıntılı bilgi için Kongre’nin resmi web sitesine www.worldseed2014.com adresinden erişiliyor. Şubat 2014 5 GÜNDEM SUÇ VE CEZA 5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu’nun 11. Maddesi “Tazminatlar”, 12. Maddesi ise “Ceza hükümleri” ile ilgili düzenlenmiştir. Ancak bu maddelerde suç ile ceza arasında bir orantısızlık bulunuyor. TÜRKTED, Kanun’daki bu suç ve ceza orantısızlığına bir kez daha dikkat çekiyor. Suçta ve cezada kanunîlik ilkesi hukukun en temel ilkelerindendir. Bir başka ilkeye göre de kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Dolayısıyla suçun kanuni tanımında yer alan fiili gerçekleştiren kişi veya kişilerin tespit edilerek gerçek failin ortaya çıkarılması ve cezalandırılması gerekir. Diğer taraftan, suç ile ceza arasında mutlak suretle bir orantı olması da hukukun en temel ilkelerinin başında gelir. İçerisinde cezai hükümler taşıyan tüm kanunların hakkaniyetle uygulanabilirliği, yukarıda özetlenen bu ilkelere uygunluğu nispetinde mümkündür. 5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu’nun 11. Maddesi “Tazminatlar”, 12. Maddesi de “Ceza hükümleri” ile ilgilidir. Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği (TÜRKTED), Kanunun uygulanmaya başlamasıyla birlikte üyelerinden ve sektörün diğer paydaşlarından gelen talepler doğrultusunda Tohumculuk Kanunu’nun bazı maddelerinde değişikliğe gidilmesi ihtiyacı bulunduğunu ilgili mercilere sürekli bir biçimde iletmektedir. Kanunun özellikle 11 ve 12. Maddelerinde ivedilikle değişiklik yapılması tohum sanayicileri ve üreticilerinin gele- 6 Şubat2014 ceği açısından oldukça önemlidir. Kanun’un tazminatları düzenleyen 11. Maddesinde “Fiillerinin ayrıca suç sayılma hâli saklı kalmak üzere, zarara neden olan kusurlu tohumluğu üreten, satan, dağıtan, ithal eden veya başka şekilde piyasaya süren gerçek veya tüzel kişiler, meydana gelen zararı müteselsilen tazmin etmekle yükümlüdür. Bunlar zararı, kusurları oranında birbirlerine rücu edebilirler. Dava, zarara uğrayanın zarara uğradığının tespit edilmesinden itibaren altı ay içinde, her hâlde zararın meydana gelmesinden itibaren iki yıl içinde açılabilir” hükmü bulunmaktadır. Yukarıdaki hükümde, tazminat miktarının belirlenmesi net ve açık değildir. Bu nedenle, şimdiye kadar açılan davalarda söz konusu tazminat belirlenirken, birbiriyle yakın benzerliği olan durumlarda bile farklı uygulamalarla karşılaşıldığı gözlenmiştir. Ayrıca kötü niyetli üreticilerin bu maddeyi kullanarak tohum firmaları üzerinde baskı unsuru meydana getirmesi de olağandır. Bu bağlamda, bazı davalarda karşılaşılan somut durumları özetlemek gerekirse, mahkemeye ışık tutmak için hazırlanan raporlar ne yazık ki ehil olmayan bilirkişilerce hazırlanmakta ve Kanun’da “tazminat” miktarı ucu açık bir şekilde ifade edildiği için de tohum üreticisi firmalar aleyhine çok hatalı ve aşırı tazminat rakamlarının hesaplanması büyük mağduriyetlere neden olmaktadır. Her şeyden önce bitkisel üretimde ortaya çıkabilecek kayıpların sadece tohumluk ile ilgili olmadığının bilirkişilerce ve mahkemelerce çok iyi bilinmesi ve takdir edilmesi gereklidir. Zira tohumluk kullanımının yanı sıra gübreleme, yağış durumu-sulama, toprak işleme vb. diğer birçok üretim faktörü ve girdisi de bitkisel üretim açısından en az tohumluk kadar önemlidir. Dolayısıyla, bu faktörlerin uygun biçimde sağlanıp sağlanmadığı ehlince tespit edilmeden –ki bazı somut durumlarda, zaman geçtiği için bunu tespit edebilme ve ölçebilme imkânı da ortadan kalkmaktadır- bitkisel üretimde yaşanan zararın tamamını tohuma bağlamak adalet ve hukukla asla bağdaşan bir uygulama değildir. Fakat ne yazıktır ki, çoğu tazminat davasında karşılaşılan uygulama bu yöndedir. Bu nedenle, Kanundaki “zarar” ve “tazminat” kavramlarının tanımı tekrar yapılmalıdır. Dolayısı ile tazminat miktarının, hakkaniyet ölçüsü içerisinde tohumluk bedeli baz alınarak bir oran dahilinde oluşturulması ve her halükarda tohumluk bedelinin belirli bir oranından (örneğin 5 ya da 10 katından) fazla olmaması ve tazminat miktarının belirlenmesinde taraf temsilcilerinin de yer alması gerekmektedir. Yukarıdaki konuyu yakından ilgilendiren “zamanaşımı” kavramı da yeniden değerlendirilmesi gereken bir diğer önemli sorundur. Bu kavramın 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (Yeni) ile 6098 Sayılı Borçlar Kanunu (Yeni)’nun ilgili hükümleri ile mukayese edilerek değerlendirilmesi, Tohumculuk Kanunu’nun uygulanmasında ortaya çıkan bir takım eksikliklerin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır. Söz konusu durum, Tüketicinin Korunması Kanunu’nun 12. Maddesi 1. Fıkrasıyla: “Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleşmede daha uzun bir süre belirlenmediği takdirde, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir” şeklinde düzenlenmiştir. Diğer taraftan, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı (Yeni) Borçlar Kanunu’nun zamanaşımı başlıklı 231. Maddesine göre “Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” hükmüyle, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Kanunu’na paralel bir düzenleme getirilmiştir. Ancak, Tohumculuk Kanunu’nun 11. Maddesi düzenlenirken her ne kadar Tüketicinin Korunması Kanunu ve Borçlar Kanunu’ndaki ilgili düzenlemelerle uyumlu şekilde olması amaçlanmış ise de, Maddenin 2. Fıkrasındaki 6 aylık hak düşürücü ve 2 yıllık zamanaşımı sürelerinin “malın alıcıya teslim tarihi esasına” bağlanmamış olması, sorumluluk süresini adeta sonsuz hale getirmekle kalmamış, tohumu üreten, ithal eden, dağıtan ve satanlar yönünden büyük sakıncaların doğmasına yol açmıştır. Aynı Maddenin 2. Fıkrası incelendiğinde, tazminat davalarının “zararın tespitinden itibaren 6 ay içinde ve her halde zararın meydana gelmesinden itibaren iki yıl içinde açılabilir” hükmü getirilirken, Tüketicinin Korunması Kanunu ve Borçlar Kanunu’nun aksine “malın alıcıya tesliminden itibaren” ifadesine bu maddede muhtemelen sehven yer verilmemiştir. Mevcut düzenlemeye göre satım tarihinden itibaren beş veya on yıl geçse dahi, zararın doğum tarihi esas alı- narak bunun dava konusu yapılması, hakkaniyet ve genel hukuk ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenle, Yargıtay’ın ilgili Hukuk Dairesi son zamanlarda verdiği kararlarında, Tohumculuk Kanunu 11. Maddesini gerekçe göstererek, satımdan sonra 2 yıldan fazla süre geçmesi nedeniyle yerel mahkemeler tarafından reddedilen tazminat davalarını esastan bozarak, iş bu madde doğrultusunda yeniden yargılama yapılmasını hükmetmektedir. Bu durum piyasadaki kimi kişi ve kuruluşların, haksız kazanç temini sağlamak amacıyla, kendi kusurundan (hatalı ekim - dikim veya bakım, meteorolojik şartlara uygun davranmama, ürünlere ilişkin bakım ve muhafaza tedbirlerine uymama, vs.) kaynaklanan nedenlerden ortaya çıkmış zararları; satıcıya / dağıtıcıya / imal edene atfetme yoluna başvurmalarına yol açmaktadır. Tohumculuk Kanunu 11. Madde 2. Fıkrasının 6098 sayılı Yeni Borçlar Kanunu ve 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile uyumlu olacak şekilde değiştirilmesi, uygulamada karşılaşılan problemleri büyük oranda çözümleyecektir. Zamanaşımı süresinin hesabında malın teslim tarihi esas alınmalı ve her halükarda teslimden itibaren iki yıl ve yine bu süre içinden olmak koşuluyla, zararın tespitinden itibaren altı ay içinde dava konusu yapılması şartı getirilmelidir. Yeniden düzenlenecek madde içeriğine, bu konudaki uyuşmazlıkların Borçlar Kanunu’nun ayıp hükümleri başta olmak üzere diğer hükümlerine atıf yapılarak çözüleceği ifadesi açıkça yer almalıdır. Yine ayni şekilde kanun kapsamında yapılan satışların büyük ölçüde ticari satımlar olması nedeniyle, kanunda düzenlenmeyen konularda Ticaret Kanunu’nun ticari satımlara ilişkin hükümlerinin uygulanaca- ğının da belirtilmesi gerekmektedir. Tohum şirketlerinin karşı karşıya kaldığı, en az tazminat davaları kadar önemli olan Kanun’daki diğer hükümler ise 12. Maddede yer alan “cezalar” ve “faaliyetten men” ile ilgilidir. Elde edilebilen ve resmi olmayan verilere göre, bu güne kadar ilgili merciler tarafından 7–8 tohum firmasına muhtelif cezalar verilmiş, bir firmaya da kapatma cezası uygulanmıştır. Her ne kadar bu sayı şimdilik az gibi görünse de cezai yaptırımla karşı karşıya kalacak pek çok tohum sanayicisi firma potansiyel olarak bulunabilir. Kanunun ceza hükümleri ile ilgili 12. Maddesinde; suç ile ceza arasında bir orantısızlık bulunmaktadır. Suç ve cezanın orantılı hale getirilmesi gerekmektedir. Kanunun mevcut halinde daha ağır bir suça daha az ceza, daha hafif bir suça daha ağır ceza öngörülmektedir. Suç ve cezalar yeni bir sınıflandırmaya tabi tutularak yeniden düzenlenmelidir. Kanunun ceza hükümleri ile ilgili 12. Maddesinde; suç ile ceza arasında bir orantısızlık bulunmaktadır. Suç ve cezanın orantılı hale getirilmesi gerekmektedir. Şubat 2014 7 GÜNDEM Kanun’a aykırı davranan şirketlere uygulanan para ve kapatma cezası; Borçlar, Ticaret ve Tüketicinin Korunması Kanunları’nın ilgili hükümleriyle çelişebilmektedir. 8 Şubat2014 Kanun’da suç olarak belirlenen asgari tohumluk standardının altına düşürülmesi durumunda kasıt unsuru aranmalı ve bu maddenin uygulanmasında kasıt unsuru ön planda tutulmalıdır. Suçun tekrarı halinde, suçu işleyen firmanın 5 yıl süre ile faaliyetten men edilmesi hükmü çok ağır bir hüküm olup bu şekliyle uygulanmamalı, bunun yerine para cezası arttırılmalıdır. Ancak faaliyetten men cezası gereklilikleri yeniden değerlendirilmeye tabi tutulmalıdır. Esasen Kanun’un bu maddesiyle Kanun’un amaç kısmında belirtildiği üzere, bitkisel üretimde verim ve kaliteyi yükseltmek, tohumluklara kalite güvencesi sağlamak ve tohumlukların üretimi, sertifikasyonu, ticareti, piyasa denetimi ve kurumsal yapılanmaları sağlamak gayesini taşıdığı açıktır. Bu amaç doğrultusunda tohumluk piyasasında faaliyette bulunan şirketler, kanun ve yönetmeliklerde bulunan bir kısım belirsizlikler nedeniyle yeni mevzuata adaptasyonda zorluklar yaşamakta, her an beş yıl faaliyetten men cezasıyla karşılaşma riski altında bulunmaktadır. Uzun yıllardan beri büyük çaba ve emekler sarf ederek, yaptıkları yatırım ve AR-GE faaliyetleriyle Türk tohumculuğuna büyük katkı sunan şirketleri, kasıt unsuru ve menfaat amacı taşımayan usulü işlemlerden kaynaklanan nedenlerle faaliyetten menine yol açacak tasarruflar, ülke ekonomisine zarar verecektir. Örneğin Kanun’a aykırı davranan şirketlere uygulanan para ve kapatma cezası; Borçlar, Ticaret ve Tüketicinin Korunması Kanunları’nın ilgili hükümleriyle çelişebilmektedir. Çünkü satıcının sorumluluğunun başladığı tarih Kanun’da belirtilmemiştir (diğerlerinde sorumluluk fatura kesiminden başlayıp 2 sene sürüyor). Bir tohum şirketi Bakanlığın koyduğu standartlara uygun 2 paket tohum sattığında ve tohumlar bir köşeye atılı kaldığında, 10 sene sonra da birisi bu tohumları alıp ve bir hafta ara ile analize verdiği zaman, doğal olarak tohumluk gerekli standartların altında kalacaktır. Bu durumda, Kanuna göre tohumcunun iki hakkı olduğu için, birinci ve ikinci paket için para cezası üçüncü durumda ise kapatma cezasıyla karşı karşıya kalacaktır. Öte yandan, 100 kişi çalıştıran, 20 sene sonra semeresini göreceği AR-GE yatırımı yapan firma bu şekilde tohumunun çimlenme oranı yüzde 80 yerine yüzde 79 çıktığı için kapatılma cezasıyla karşı karşıya kalacaktır. Her ne kadar yetkili makamlarca “Bu güne kadar kaç firma kapattık?” şeklinde bir savunma yapılıyorsa da Kanun’daki bu hüküm Demokles’in kılıcı gibi asılı durduğu sürece tohum firmalarının verimli ve huzurlu bir faaliyet içinde olması beklenmemelidir. Diğer taraftan, ülkemizde gıdanın içine kanser yapıcı tekstil boyası koyup satan yerler var, yakalanırsa para cezası verip kurtulduğu bir yerde tohum sanayicileri bu müeyyideleri gerçekten hak etmemektedir. Zira tohum canlı ve ölümlü bir üründür, gerekli depolanma koşulları sağlanmadığı takdirde vasfını kaybeder ve ölür. Dolayısıyla, tohum bayi olarak tanımlanan ve sayıları on binleri bulan ticarethanelerin Bakanlıkça ciddi bir şekilde denetlenmesi ve tohumlukların uygunsuz satış ve depolanmasından sorumlu tutulması gerekmektedir. Buralarda gerekli şartlarda satışa sunulmayan tohumlukların standartlarını kaybetmesi nedeniyle o tohumluğu üreten, ithal eden tohum sanayicisine cezai müeyyide uygulamak adil değildir. Kaldı ki, bayilere teslim edilen tohumluklar –şayet kaçak değilsesertifikalı ve gerekli analiz raporları alınmış vasıflı tohumluklardır. Ancak, son satış noktasındaki koşulların yetersiz olması bu tohumların cezai uygulamaya konu olması sonucunu doğurmaktadır. Dolayısıyla, ilgili resmi makamların bayi kontrollerini daha bilinçli ve düzenli yapmaları gerekir. Bu uygulama ile sadece standartlara uygun olmayan tohumlukların değil, aynı zamanda etiket bilgisi eksik olan, kayıtlı ve tescilli olmayan, kaçak yollarla yurda sokulup tağşiş ve sahteciliğe konu olan tohumlukların tespiti de çok daha kolay olacak ve böylece cezalar sadece tohum sanayicilerine rücu etmeyecek, gerçek sorumlular tespit edilmiş olacaktır. Sonuç olarak, piyasada faaliyet gösteren şirketlerin büyük çoğunluğu, iş ve işlemlerini mevzuata uygun olarak yürütmeye çalışmaktadır. Şekil eksikliğinden kaynaklanan nedenlerle, insan ve çevreye zararı dahi söz konusu olmayan birkaç TL değerindeki bir paket üründen dolayı yüklü para cezaları ve/veya beş yıl faaliyetten men cezası müeyyidesine uğraması, ticaret yapma serbestisi ve güvenliğini ortadan kaldıracağı gibi, birbirleriyle etkileşim halinde olan birçok şirket açısından telafisi imkânsız zararların doğmasına yol açacaktır*. * Bu makalenin yazımında, Hasad Bitkisel Üretim dergisinin 336. Sayısında yayımlanan TÜRKTED’in önceki Yönetim Kurulu Başkanlarından Yavuz Batur ve Hukuk Müşaviri Av. Kamil Yurtman’ın görüşlerinden kısmen faydalanılmıştır. HABER Tohumluk İthalatında Gümrük Vergileri 2014’te de Arttı! Tohumluk ithalatına uygulanan gümrük vergisi oranları Bakanlığın talebi doğrultusunda 31 Aralık’ta Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile 2014 yılında özellikle birçok sebze tohumluğu için yüzde 50 oranında arttırıldı. Gürcistan ve Bosna-Hersek dışındaki ülkelerden ithal edilecek domates, biber, hıyar, kabak, patlıcan gibi türlere ait tohumların 2011 ve 2012 yıllarında yüzde 1 olan gümrük vergisi oranı, 2013’te yüzde 10’a yükseltilmişken 2014’te bu oran yüzde 15 oldu. Tohumluk patateste ise 2013’te yüzde 1 olan gümrük vergisi, 2014 için yüzde 15 olarak belirlendi. Konuyla ilgili görüşlerine başvurulan sektör paydaşları ve uzmanlar; gümrük vergilerinde yapılan söz konusu artışların tohumlukların piyasa fiyatına yansıyacağını ve bu durumdan hem üreticilerin hem de tüketicilerin etkileneceğini vurguladılar. Hibrit sebze tohumculuğumuzun gelişimi için ithalatı daraltmanın sürdürülebilir bir çözüm olamayacağını belirten uzmanlar, çözümün tohum pazarının bu segmentinin ilgili kurumlarca çok iyi analiz edilmesinden geçtiğini belirttiler. Ayrıca bitki ıslahıyla uğraşan kuruluşlarca da çiftçi ve tüketici beklentilerinin ciddi ve kapsamlı bir şekilde araştırılıp değerlendirilerek ıslah çalışmalarının buna göre yönetilmesi gerektiğinin altını çizen uzmanlar, araştırma enstitülerinden beklentinin yüksek olduğunu ifade ettiler. TSÜAB Antalya Çalıştayı Sektörü Buluşturdu TIGEM, TAREKS ve FÜAB Arasında Güçlü İşbirliği Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Tohumculuk Çalıştayı 2-3 Aralık 2013 tarihlerinde Antalya’da düzenlendi. Ana teması bu yıl “Türkiye Tohumculuğuna Küresel Pencereden Bakış” olarak belirlenen çalıştaya, yurtiçi ve yurtdışından 400’ü aşkın davetli katıldı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, Kırgızistan Tarım Bakan Yardımcısı Zhanybek Kerımalıev, Bosna - Hersek Tarım Bakan Yardımcısı Suad Cambzıc, önceki Tarım Bakanlarından Hüsnü Doğan ve Mahmut Erdir, Tarım Bakanlığı’nın önceki dönem müsteşarları, TSÜAB Yönetim Kurulu Üyeleri, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile söz konusu bakanlığa bağlı kurumların üst düzey yöneticileri ve çok sayıda ülkenin tohumculuk birlik başkanları çalıştayda hazır bulundu. 2. Uluslararası Tohumculuk Çalıştayı’nın açılış konuşmasını Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) ve Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) Yönetim Kurulu Başkanı Yıldıray Gençer yaptı. TÜRKTED’in iki üyesi Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) ve Tarım Ürünleri Araç ve Gereçleri İthalat İhracat A.Ş. (TAREKS) ile Fidan Üreticileri Alt Birliği (FÜAB) arasında hibrit mısır ve fidan üretimi için işbirliği gerçekleştirilecek. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, TİGEM, TAREKS ve FÜAB ile hibrit mısır ve fidan üretimi alanlarında işbirliği yaparak, bu ürünleri yerli kaynaklardan temin edecek. TİGEM işletmelerinin ve Türkiye’nin yemlik dane ve silaj mısır tohum ihtiyacının karşılanması için ortak hibrit dane mısır tohumluğu üretimi yapılacak. Öte yandan TİGEM ve FÜAB arasındaki işbirliği kapsamında da Türkiye fidancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu virüsten ari ve ismine doğru, güvenilir, sertifikalı kademede üretim materyalinin karşılanması amacıyla ortak üretim yapılacak. Türkiye 5. Tohumculuk Kongresi Ekim’de Toplanıyor TÜRKTED’in de destekleyici kuruluşlar arasında yer aldığı Türkiye 5. Tohumculuk Kongresi 19–23 Ekim tarihleri arasında Dicle Üniversitesi’nde düzenleniyor. Kongre Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin öncülüğünde, kamu ve özel kurum-kuruluşlarının değerli katkılarıyla hazırlanıyor. “Uluslararası Katılımlı” olarak gerçekleştirilecek olan ve “Tohumculuk Sektörü İş Forumu”nun da düzenleneceği kongreye yurtiçi ve yurtdışından araştırıcılar, ulusal ve uluslararası tohumculuk kuruluşlarından temsilciler ve lisansüstü çalışma ya- pan veya mezun olmuş öğrencilerin katılması bekleniyor. Kongre konu başlıkları ise Çeşit Islahı, Tohumluk Üretimi ve Teknolojisi, Tohum Fizyolojisi, Tohum Biyolojisi, Tohum Kalitesi, Tohumluk Kontrol ve Sertifikasyonu, Tohumculukta Bitki Koruma Sorunları, Organik Tohum Üretimi, Tohumculukta Biyoteknoloji, Tohumculukta Simülasyon Modelleri, Tohum İşleme, Depolama ve Pazarlama, Tohumculuk Mevzuatı Politikaları ve Uygulamaları’ndan oluşuyor. Kayıt ve ayrıntılar için: www.tohumculukkongresi2014.org/tr Şubat 2014 9 Advertorial TARIMIN GELECEĞİ AGROMAR’DA YAZILIYOR Dünyada ve Türkiye’de tarımın ihtiyaçlarını ve teknolojik gelişmeleri yakından takip eden Agromar, yatırım ve büyüme hedeflerini bu eksende belirliyor. Islah, tohumluk üretimi, pazarlama ve ihracat konusunda yetkinliğini konuşturan Agromar, geleceğin tarım vizyonuna şimdiden hazırlanıyor. 10 Şubat2014 Bitki çeşitlerinin ıslahı, tohumluk üretimi, ithalatı, ihracatı, yurtiçi ve yurtdışına pazarlanması faaliyetlerini yürütmek amacıyla 1993 yılında, Bursa’nın Karacabey ilçesinde faaliyete başlayan Agromar Marmara Tarım Ürünleri San. ve Tic. kurulduğu günden bugüne, yüksek verimli çeşitlerin yine yüksek kalite standartlarında müşterilerine ulaştırılması ana ilkesiyle çalışıyor. Mısır, ayçiçek ve kanola olmak üzere tarla bitkileri tohumculuğu, sanayi domatesi, ıspanak ve açık saha sebze tohumları ve fidecilik olmak üzere üç ana iş kolunda faaliyet yürüten Agromar, AR-GE ve teknoloji alt yapısının gücüyle her yıl onlarca bitki çeşidinin denemesini yapıyor. SEKTÖRÜN IHTIYAÇLARI BÜYÜMEYI GETIRIYOR Agromar 1993 yılında tarla bitkileri, sebze tohumu ve fide üretimi amacıyla Karacabey’de kuruldu. Kuruluş yıllarında standart sebze tohumu üretimiyle başladığı faaliyetlerine, ilerleyen yıllarda yurtiçi ve yurtdışı ıslahçı firmalarla çalışarak, hibrit sebze ve tarla bitkileri tohumlarının deneme ve demonstrasyon faaliyetleriyle devam etti. Agromar’ın bir diğer atılımı 1998 yılında bulunduğu lokasyon itibariyle salça sanayinin taleplerini karşılamak amacıyla 35 dekar sera alanında fide üretimine başlamasıyla oldu. Bununla beraber dünyada değişen tedarik koşullarını takip ederek 2008 yılında mısır ve ayçiçeği ıslah faaliyetlerine başlayan Agromar, halen yaz ve kış üretimleri ile bu alandaki çalışmalarına devam ediyor. 2013 yılında kendi ayçiçeği ıslah programının çıktısı olarak AGA 1301 adıyla, ayçiçek çeşidini tescil ettiren Agromar’ın bu çeşidi, Türkiye’de ayçiçek ekim alanlarında ciddi bir problem olan orobanşa ve mildiyöye dayanıklı olması özelliğini taşıyor. Bunun devamı olarak, ıslah programının diğer çıktılarıyla, gerek hat paylaşımı şeklinde lisans geliri sağlayan gerekse elde edilen hibrit çeşitlerle sadece yurtiçi değil, yurtdışı pazarlarda da faaliyetlerine devam eden Agromar, ihracat odaklı bir firma olarak çalışma stratejisini yönetiyor. Kendi iç dinamiğini; güçlü ve enerjik personel yapısıyla, araştırma ve pazarlamada çok hızlı ilerleme kaydetmek üzerine konumlayan Agromar, bu niteliklerle daima Türk çiftçisine ve yurtdışı pazarlara ulaşmayı hedefliyor. ÜRETIMIN YÜZDE 60’I IHRAÇ EDILIYOR Yaklaşık 10 bin ton mısır ve bin ton ayçiçek işleme kapasitesine sahip Agromar, üretim yaptığı tohumluk miktarının yaklaşık yüzde 60’ını Fransa, Almanya, İspanya, Ukrayna ve Azerbaycan gibi ülkelere ihracat ediyor. Azerbaycan, Özbekistan, Portekiz, İspanya, Romanya ve Ukrayna gibi ülkelerde deneme ve demonstrasyon çalışmalarının yanı sıra, pazarlama faaliyetleri de yürüten Agromar, Türk ıslahçılarının ve tohum sektörünün gücünü yurtdışında da temsil ediyor. AR-GE yatırımlarına devam eden Agromar, bu çalışmalarını 2014’te en az yüzde 20 oranında arttırmayı hedefliyor. HER ZAMAN YENILIKÇI VE ÖNDER Sektöründe aşılı fide faaliyetlerini ilk başlatan firmalardan biri olan Agromar’ın, milli ıslah programından elde ettiği ayçiçeği, orobanşın mevcut ırklarına ve mildiyöye olan yüksek toleransı ile de tek yerli hibrit ayçiçeği olma özelliği taşıyor. Her yıl yurtiçi ve yurtdışından ıslah ve ürün geliştirme denemeleri yapan Agromar, 2013 yılı itibariyle, 8 bin 500 pilot ıslah ve gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında, yaklaşık 50 bölgede, 200’e yakın ürün geliştirme faaliyeti yürüttü. AR-GE yatırımlarına gelecek sezon da devam edecek olan Agromar, bu çalışmalarını 2014’te en az yüzde 20 oranında arttırmayı hedefliyor. Bununla birlikte gelişen teknoloji ve ıslah metotlarını yakından takip eden Agromar, son yıllarda moleküler ıslah faaliyetlerine de başladı. Hali hazırda saf hat geliştirme amacıyla Almanya’daki üniversiteler ile işbirliğine devam eden Agromar, ABD’de faaliyet gösteren firmalar ile MTA anlaşmaları yaparak karşılıklı ıslah programları yürütüyor. Vizyonunu ve yatırım hedeflerini geleceği planlayarak yapan Agromar, ıslah faaliyetlerini daha geniş coğrafyalara yaymak, daha rekabetçi pazarlarda, daha iyi çeşitleri Agromar markası altında pazara arz etmek istiyor. Agromar, tohumculuğun henüz bir standarda kavuşmadığı Afrika ve CAS gibi ülkelerin çiftçilerine de kaliteli tohumları ulaştırmayı görev sayıyor. Küresel ölçekte tarımsal üretimin gelişimini yakından izleyen Agromar, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tarım stratejik sektörler arasında yerini aldığının bilincinde. Daralan tarım alanları ve artan dünya nüfusuna paralel olarak, gelecek yüzyıllarda petrol savaşlarının yerini gıda ve su savaşlarının alacağı realitesine inanan Agromar, bu doğrultuda; birim alanda daha yüksek verim getiren, daha stresli koşullar altında hayatını devam ettiren organizmalar ile çalışmalara devam edilmesi gerektiğine inanıyor. Agromar’ın bir diğer atılımı 1998 yılında bulunduğu lokasyon itibariyle salça sanayinin taleplerini karşılamak amacıyla 35 dekar sera alanında fide üretimine başlamasıyla oldu. Yaklaşık 10 bin ton mısır ve bin ton ayçiçek işleme kapasitesine sahip Agromar, üretim yaptığı tohumluk miktarının yaklaşık yüzde 60’ını ihracat ediyor. Şubat 2014 11 ANALİZ TOHUMCULUK SEKTÖRÜ GÜCÜNÜ AR-GE’DEN ALACAK Hızla artan dünya nüfusu ile birlikte gıda ihtiyacı, dolayısıyla da tarımın önemi artıyor. Daha verimli, daha besleyici ve daha dayanıklı tohuma olan ihtiyacı takip eden tohum sektörünün AR-GE yatırımları, insanlığın da geleceğini belirleyecek öneme sahip. Küresel ısınma, artan dünya nüfusu, yükselen gıda ve tekstil tüketim standartları, artan çevresel bilinç ve bio-yakıtların ön plana çıkması günümüzde tarım ve tarıma dayalı sanayilerin önemini daha da çok arttırdı. Bununla birlikte Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarının karşılanması için gıda üretiminin 2030 yılına kadar yüzde 50 arttırılması gerekiyor. Öte yandan BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), rekolteleri arttırmamaları, ticari engelleri kaldırmamaları ve gıdayı en çok ihtiyaç duyulan yere götürmemeleri halinde küresel bir felaketin geleceği konusunda sanayileşmiş ülkeleri uyarıyor. İnsanoğlunun yerleşik düzene geçmeye başladığı ilk çağlardan itibaren tarımsal üretimle beslenmeye başlaması sonrası daha kaliteli ve bol üretim amacı ile amatör ıslah, yani “seçme ve çoğaltma” kültürü oluşmaya başladı. Günümüzde yediğimiz gıdaların çoğu, çiftçilerin yüzyıllardır uyguladığı geleneksel ıslah yöntemleriyle “genetiği değiştirilmiş” bitki ve hayvanlardan elde ediliyor. Bitki ve hayvan türleri, daha iyi bir tat ya da yüksek verim gibi faydalı özellikler taşıyan yeni çeşitler elde edilmek üzere melezleniyor. Tüm verilerin ışında, ulusların tarımsal kalkınmalarının temel ekseninde tohum ve tohumculuk politikalarının geldiğini söylemek yanlış olmaz. Günümüzde tohum dendiğinde akıllara gelen unsurlar; tarımsal üretimde verim, kalite, ürün, değer 12 Şubat2014 ve ekonomik üretim artışlarının yanı sıra iklimsel, agronomik, fizyolojik risklerin en aza indirgenmesi şeklinde özetlenebilir. Dünya genelinde 35 milyar dolar seviyelerine yaklaştığı hesaplanan tohum pazar büyüklüğü içerisinde Türkiye 400 milyon dolarlık bir büyüklüğü temsil ediyor. Oldukça geniş ürün ve üretim yelpazesine sahip Türkiye’nin tohum pazar potansiyelinin ise 1,5 milyar dolar olarak hesaplandığı biliniyor. Sadece 2 milyon ton tohumluk buğdayın kullanıldığı Türkiye’de sertifikalı tohum kullanım oranı ise yüzde 7 ila 8’lerde. Türkiye’de yüksek girdi maliyetleri ile üretim yapan çiftçilerin sorunları irdelendiğinde tohum maliyetlerinin de bu eksende değerlendirildiği görülüyor. Ancak şunu unutmamak gerekiyor; bugünün yatırımları gelecekteki yeni ürünlerin sermayesi anlamına geliyor. Yani bir tohuma ödenen fiyat içinde hem tohumun üretim maliyeti hem de o tohumun geliştirilmesi için yapılan AR-GE yatırımları yer alıyor. Özellikle tohumculuk sanayinde sürekli başarının temininde ıslah faaliyetleri kilit rol oynuyor. Klasik ıslah programları çerçevesinde pek çok üründe 8 ila 10 yıllık disiplinli araştırma programlarını içeren ıslah çalışmalarının başlangıcı batı ülkelerinde eskilere dayanmasına rağmen, Türkiye’de özel sektörün gelişmesine paralel olarak son 10 – 15 yıldır yoğun uygulanıyor. Öte yandan günümüz tohumculuk ıslah çalışmaları modern biyoteknolojinin de katkısı ile çeşit geliştirme faaliyetlerinde büyük ölçüde hız kazandı. Biyoteknoloji sadece GDO’larla vaki olmadığı gibi tohum ıslahında çok geniş uygulama alanları bulunuyor. Günümüzde, mutasyon, genetik haritalama, embriyo kültürü, anter kültü- Bugünün yatırımları gelecekteki yeni ürünlerin sermayesi anlamına geliyor. Yani bir tohuma ödenen fiyat içinde hem tohumun üretim maliyeti hem de o tohumun geliştirilmesi için yapılan AR-GE yatırımları yer alıyor. Türkiye’de çeşit ıslah faaliyetlerini gerçekleştiren firmaların satış gelirlerinin nispeten küçük oluşunun yanı sıra AR-GE ve çeşit ıslah faaliyetlerine ayrılabilir kaynak oranları da oldukça düşük kalıyor. rü, genetik işaretleyici yardımı ile seleksiyon (MAS) gibi biyoteknolojik metodlar ülkemizde yerli ve yabancı bazı tohum firmaları tarafından kullanılıyor. Türkiye’nin Islahçı Yönü Türk tohumculuk sektöründe liberalleşme ile birlikte yabancı firmalar öncelikle hibrit tohumlarla ülke pazarına adım attı. Özellikle sebze, hibrit mısır ve ayçiçeği tohumculuğunun gelişmesi sektöre hem genetik materyallerin hem de insan kaynaklarının gelişmesini temin ederek büyük bir dinamizm kazandırdı. Bu şekilde 11-12 milyar dolarlık doğrudan tarımsal üretimin temelini oluşturmanın yanı sıra Türkiye özellikle sebzede kendi ihtiyacını karşılamanın ötesinde, yılda 600 milyon dolar ihracat gerçekleştirir hale geldi. Mısır üretimi, ülkenin hemen tüm bölgelerine yayılarak uluslararası düzeyde rekabetçiliği yakalayarak, yem ve şeker sanayinin gelişmesini destekler boyuta ulaştı. Bununla beraber bugün yağ açığının halen ithalatla karşılandığı ülke ekonomisine hibrit ayçiçeği tohumlarının katkısı tartışılamaz boyutta. Önceleri tohum çeşitleri kalite ve verim değerlendirmeleri yapılarak yurtdışından temin edilirken şimdilerde yabancı firmaların bünyesinde gelişen insan kaynakları, yerli girişimciliği destekliyor ve gelişen genetik kaynakların yanı sıra pek çok ıslahçının da yetişmesine katkı sağlıyor. Türkiye’de artık tüketim talepleri doğrultusunda çeşit ıslah faaliyetleri kişilere bağımlı olmanın ötesinde şirketlerin bünyesinde yer alan farklı uzmanlık alanlarında yetişmiş takımlarla kurumsal olarak yönetiliyor ve yürütülüyor. Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen Türk tohumculuğunda henüz yeterli seviyeye ulaşmamış olan alan ise AR-GE faaliyetleri. Batıda ortalama bir tohum şirketi toplam satış gelirlerinin yüzde 10-15’ni ARGE ve çeşit geliştirme faaliyetlerine ayırabilirken, Türkiye’de çeşit ıslah faaliyetlerini gerçekleştiren firmaların satış gelirlerinin nispeten küçük oluşunun yanı sıra ARGE ve çeşit ıslah faaliyetlerine ayrılabilir kaynak oranları da oldukça düşük kalıyor. Örneğin, gelişmiş Batı ülkelerinde tohum şirketleri 100 milyon dolarlar mertebesinde gerçekleştirdikleri cirolarının onlarca milyon dolarını AR-GE harcamalarına ayırırken Türkiye’de yerli firma kaynakları milyon dolarlar düzeyini yakalamakta oldukça zorlanıyor. Ancak TÜBİTAK, TEYDEP, TTGV gibi kaynakların proje bazlı verdiği destekler, Türkiye’de yürütülen AR-GE çalışmalarını desteklemesi ve uluslararası piyasalara yönelik tohumculuk çeşit ıslah faaliyetlerinde yeni ufuklar açması bakımından önem arz ediyor.* * Bu haberin yazımında TÜRKTED Yönetim Kurulu eski Başkanı Ali Özbuğday’ın hazırladığı sunum dosyasından faydalanılmıştır. Şubat 2014 13 ANALİZ TOHUMCULUK SEKTÖRÜ AR-GE’YE NASIL BAKIYOR? ALI ÖZBUĞDAY: AR-GE’NIN GERI DÖNÜŞÜMÜ ÖNEMLI Özbuğday Tohumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özbuğday, tohumculuk sektöründe yapılan AR-GE faaliyetleri için çok ciddi finansman yatırımlarına ihtiyaç duyulduğuna ve bu yatırımların uzun süreli ve geri dönüşü belirsiz yatırımlar olduğuna dikkat çekerek: “Geliştirilen çeşitlerin izinsiz veya bedelsiz kullanımı ile geri dönüşüm riskinin giderilmesi sektöre verilecek en temel destek unsurudur” diyor. Yapılan ıslah çalışmaları ile dünyada tarımsal üretimde kat edilen yola işaret eden Özbuğday: “Dünyada son 70 yıl içerisinde tohum ıslah faaliyetlerinin de katkısı ile üretimde verimlilik mısırda 6 kat, pamukta 4,5 kat, soyada 2,5 kat arttı. Ülkemizde son 10 yıl içerisinde pamuktaki verimlilik artışı yüzde 50’nin üzerinde. Hibrit tohumlar ve sertifikalı tohumluk kullanımının yüksek olduğu kendine döllenen türlerdeki bu verimlilik artışını maalesef çiftçilerin kendi tohumlarını ayırarak kullandıkları türlerde görmek mümkün olmuyor” diyor. Özbuğday: “Ülkemizde yüzde 7- 8 düzeylerinde sertifikalı tohum kullanımı söz konusu. Buğday ve arpada ortalama verim 2,2 ton hektar iken, yine sertifikalı tohum kullanım oranının yüzde 50 – 60’larda olduğu Avrupa ülkelerinde bu verim düzeyi 6 ton hektarlara ulaşıyor. Ülkemizin geçmişte uluslararası pazarlarda en rekabetçi olduğu baklagiller artık büyük ölçüde ithalata konu oluyor ki, bu ürünlerde sertifikalı tohum kullanımını yüzde ile ifade etmek zor” açıklamasını yapıyor. Bu durumun geri dönüşümü olmayan ürünlerde, tohum firmalarının ıslah faaliyetlerinden uzak kalmasına yol açtığına, dolayısıyla da bu bedeli hem ülke tarımının 14 Şubat2014 hem de tüketicilerin ödediğine işaret eden Özbuğday, araştırmacıların ve yeni çeşit geliştirme faaliyetlerinin önünün açılması gerektiğinin altını çiziyor. Özbuğday ekliyor: “Ülkemizde 2004 yılında Islahçı Hakları kanunu çıktı. Bu kapsamda yeni çeşitler ıslahçısının izni olmadan ticarete konu edilemezler. Ancak, yeni çeşit geliştirmek üzere diğer ıslahçıların bu çeşitleri kullanması “ıslahçı istisnası” olarak tanımlanır. Böylece yeni çeşit geliştirme faaliyetlerinin önü açılırken, ıslahçıların zaman, finansman ve risk faktörü maliyetlerinin geri dönüşümü temin ediliyor. Gerçekte yerli tohum firmalarının ve ıslah faaliyetlerinin geliştirilmesi gündeme geldiğinde teşvik sistemleri içerisinde ülkemiz “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri”nde uygulanan sisteme benzer yerli çeşitlere vergi istisnası gibi unsurlar mutlaka değerlendirilmeli.” HAMDI ÇIFTÇILER: AR-GE BAĞIMSIZLIK DEMEK AR-GE yatırımlarının tohumculuk sektöründeki rolü hakkında görüşlerini dile getiren MAY Tohum Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hamdi Çiftçiler, şirketlerde ARGE bilincinin oluşma sürecini şu sözlerle anlatıyor: “Sektörler için AR-GE faaliyetleri ilgili iş kolunda ilk olgunlaşma (üretim, pazarlama, satış faaliyetleri olgunlaşması) sonrasındaki yeni bir faz ve gelişme etabıdır. Şirketlerin içinde bulunduğu pazarın değerlerini, problemlerini, ihtiyaçlarını anlama ve algılama döneminin belli bir olgunluğa gelmesinden sonra ilgili hususlara çözüm üretme fırsatlarının farkındalığı artar ve AR-GE’ye kaynak ayırma bilinci oluşur. Tohumculuk sektöründe de bu süreç benzer şekilde gelişmiştir.” Tohumculuk sektörünün gelişmesi açısından AR-GE’nin tarımın, üreticilerin ve tüketicilerin değişen ihtiyaçlarına çözüm üretme anlamında vazgeçilmez bir öneme sahip olduğunu söyleyen Çiftçiler, AR-GE’yi değerlendirirken, sektörün kimin, hangi fazda olduğunu doğru tespit etmesi gerektiğine dikkat çekiyor. “Uluslararası piyasada 100 yılı aşkın süredir var olmayı başararak günümüze ulaşan uluslararası şirketler, bugün dünya çapında pazar araştırmaları ve problem tespitleri yaparak çok geniş bütçelerle AR-GE projelerini finanse ediyor. Ülkemiz ölçeğinde yerli özel sektör yatırımcıları açısından bakarsak; AR-GE’ye mevcut durumda yatırım yapmış olan sınırlı sayıda şirket, belli bir olgunlaşma seviyesine geldi. Bundan sonra AR-GE’ye daha köklü yatırım yapacak yeni şirketlerin ise hedef ve odaklarını çok iyi belirlemeleri, orta ve uzun vadede büyük kayıplara uğramamaları bakımından çok önemlidir” diyen Çiftçiler, AR-GE konusunda izlenmesi gereken stratejileri paylaşıyor. AR-GE’nin tohumculuk sektörü açısından bağımsızlık anlamına geldiğine dikkat çeken Çiftçiler, bu söylemin yerine gelebilmesi için başarılı ürün geliştiren, ticari kazanıma dönen ve yatırımların karşılığını belli bir yıldan sonra geri almanın mümkün olduğu projeler gerçekleştirmek gerektiğinin altını çiziyor. Çiftçiler ekliyor: “Ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde günümüzün uluslararası rekabet koşullarında dev rakipler ile rekabet edebilecek AR-GE ve ürün geliştirme çalışmalarının yapılabilmesi içinse devletin gerçek anlamda AR-GE yapan yerli yatırımcı şirketlere çok ciddi destek vermesi önemli ve gereklidir.” MAY Tohum’un AR-GE yatırımları hakkında da bilgi veren Çiftçiler: “Şirketimiz 1997 yılından itibaren ayçiçeği, 1999 yılından itibaren de mısır türlerinde ıslah yatırımları yapıyor. Geldiğimiz noktada AR-GE departmanımıza bağlı 30 uzman personel, Bursa, Çukurova ve Trakya’da kurulu 3 araştırma istasyonu, 12 ay üretim yapılabilen tam kontrollü seralar, patoloji ve biyoteknoloji laboratuvarları, destekli olarak; gerek yurtiçinde TAGEM ve gerekse uluslararası kuruluşlarla iş birliklerini de kapsayacak şekilde AR-GE faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Geliştirdiğimiz çeşitleri ise Türkiye ile birlikte hedef coğrafya olarak belirlediğimiz AB, Karadeniz, Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika coğrafyasında tohum ve lisans satışları kapsamında değerlendiriyoruz” diyor. MAY Tohum’un 2014 yılı itibarı ile yıllık cirosunun yüzde 7’lik kısmını AR-GE faaliyetlerine ayırdıklarını ifade eden Çiftçiler: “Bu konuda çalışmalarımızı sadece ıslah projesi olarak görmüyor; uzman personel yetiştirme, uluslararası rekabet edebilirlik, komşu coğrafyalardaki fırsatlar ve katma değer kazandırma anlamında ülkemize ciddi hizmetler verdiğimizi düşünüyoruz” diyor. “ AR-GE’ye daha köklü yatırım yapacak yeni şirketlerin hedef ve odaklarını çok iyi belirlemeleri, orta ve uzun vadede büyük kayıplara uğramamaları bakımından çok önemlidir. AR-GE ıslahtır, yatırımdır, altyapıdır ve uzun vadeli bir iştir. SÜLEYMAN KENAR: TOHUMCULUK AR-GE ILE ÖLÇÜLMELI Tohumculuk sektörünün gelişiminde ARGE’nin üstlendiği rolü değerlendiren Nunhems Tohumculuk Ülke Müdürü Süleyman Kenar; “Türkiye’de AR-GE’den ve geliştirilmesinden çok bahsediliyor ancak hemen konu üretimle bağdaştırılıyor. AR-GE genetik materyal ve çevrenin buluşmasıdır. AR-GE ıslahtır, yatırımdır, altyapıdır ve uzun vadeli bir iştir. AR-GE yatırımları istihdamı destekler. Bununla birlikte AR-GE olmazsa, Türkiye pazarında olamazsınız” diyor. Türkiye’de tohumculuğun düzeyinin yapılan AR-GE ile ölçülmesi gerektiğimi düşünen Kenar: “Üretim de buradan ayrı tutulmalı. Yabancı sermayenin Türkiye’de çok önemli AR-GE yatırımları var. Yatırımlar özendirilerek daha da arttırılmalıdır” diyor. Nunhems Tohumculuk’un AR-GE’ye ayırdığı bütçe ve bu alanda yaptığı çalışmalar hakkında da bilgi veren Kenar şunları söylüyor: “Firmamızın yatırımları 10 milyon Euro’nun üzerindedir. Türkiye’de sattığımız ürünlerin yüzde 90’ı burada ıslah ediliyor.” Şubat 2014 15 RÖPORTAJ BAKANLIK VE ÖZEL SEKTÖR UYUM İÇİNDE ÇALIŞMALI Tohum dergisinin sorularını yanıtlayan Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı İbrahim Yiğit, Komisyon’un yaptığı çalışmaların yanı sıra Türk tarım ve tohum sektörlerinin dünü, bugünü ve geleceği hakkında değerlendirmelerde bulundu. 18 Şubat2014 Türkiye ekonomisinde tarım ve gıda sektörü; istihdam, beslenme, sanayiye ham madde temini ve milli gelir açısından önemli bir yere sahiptir. Sn. Başkanım Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nun yasama dönemi faaliyetlerinden bahsedebilir misiniz? Komisyon çalışmalarını genel olarak özetleyebilir misiniz? Komisyonumuzda şu ana kadar, Hükümetimiz tarafından gönderilen birçok kanun tasarısı ve Milletvekillerimizce gönderilen kanun teklifleri yasalaşmıştır. Bunların bazılarına örnek verecek olursak; Kamuoyunda 2B kanunu olarak bilinen ve 19.4.2012 tarihli 6292 Sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun”, 27.2.2013 tarihli ve 6443 Sayılı “Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, 14.2.2013 tarihli ve 6427 Sayılı “Yeraltı Suları Hakkında Kanunda Yapılan Değişiklik” gibi kanun tasarıları komisyonumuzda görüşüldükten sonra kanunlaşmıştır. Komisyonun öncelikli gündeminde şu an hangi konular bulunmakta? Komisyonumuzun öncelikli gündemleri arasında, tarım arazileri ile tarımsal işletmelerin miras yoluyla intikalinde parçalanmasının engellenmesini amaçlayan, “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” ile 6831 sayılı Orman Kanunu başta olmak üzere Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat Kanunu yer alıyor. Bununla birlikte “Yeraltı Suları Kanunu” ve DSİ Teşkilat Kanunu başta olmak üzere çeşitli kanunlarda günün değişen ihtiyaçlarına cevap verebilecek çeşitli düzenlemelerin yer aldığı, “Orman Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” komisyon gündemimizde bulunan en önemli kanun tasarılarıdır. Ülkemiz tarımı için son derece önemli bir komisyonun başkanlığını yürütüyorsunuz. Aynı zamanda ziraat mühendisisiniz. Bu itibarla sormak isteriz. Ülkemiz tarımının bugün gelmiş olduğu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Risklerimiz ve fırsatlarımız nelerdir? Ülkemiz tarımı, daha önceki dönemlerle kıyaslandığında ciddi ilerlemeler kaydetmiştir. Gerek TÜİK’in, gerekse uluslararası tarım ve gıda kuruluşlarının araştırmaları ve resmi verileri tarımda kat ettiğimiz yolu bize göstermektedir. Şu anda 62,5 milyar dolar civarında tarım hasılası olan ülkemiz, bu büyüklükle Avrupa’nın birinci, dünyanın ise yedinci sırasındadır. Tarımda riskler her zaman mümkündür. Özellikle kuraklık ve benzeri bazı doğal afetler, önlenebilmesi mümkün olmayan durumlardır. Bu gibi durumlarda sadece çiftçilerimizin zararlarının temini gibi bir yola gidilmekte, ama zarar gören ürünlerin yetersizliği ve halkımızın ihtiyacının giderilmesi ancak bu ürünlerin ithalatı yoluyla olabilmektedir. Böylesi durumlarda ise özellikle ürün fiyatlarında bazı istikrarsızlıklar meydana gelmektedir. Fırsatlarımız ise ülkemizin iyi bir tarım ülkesi olması, iklim koşullarımızın ve tarım arazisi büyüklüklerimizin birçok Avrupa ülkesine göre daha elverişli olması, köklü bir tarım geleneğine sahip olmamız ve ürün çeşitliliğine elverişli bir coğrafi yapıya sahip olmamızdır. Ayrıca son yıllardaki desteklemeler de çiftçilerimize iyi fırsatlar sunmaktadır. Yine bir önceki soruyla bağlantılı olarak, ülkemiz tarım sektörünün ve sektör paydaşlarının genel olarak önüne koyması gereken hedefler nelerdir? Türkiye ekonomisinde tarım ve gıda sektörü; istihdam, beslenme, sanayiye ham madde temini ve milli gelir açısından önemli bir yere sahiptir. Ülkemizde tarım ve gıda sektörlerinden elde edilecek gelir artışı, halkımızın refahı, zenginliği ve yaşam kalitesini arttırmada önemli bir poŞubat 2014 19 RÖPORTAJ KİMDİR? 1947 yılında Erzincan’da dünyaya gelen İbrahim Yiğit, 23. Dönem İstanbul Milletvekili’dir. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesini bitirmiş ve yüksek lisans yapmıştır. Türkiye Şeker Fabrikaları’nda Bölge Şef Yardımcısı olarak görev almış olan Yiğit, Balkan Bilim ve Ekoloji Derneği Üyesi olarak değişik ülkelerde konferanslar vermiş ve sırasıyla Zeytinburnu Belediye Başkan Yardımcılığı, Başkan Vekilliği ile Büyükşehir Meclis Üyeliği görevlerinde bulunmuştur. Aynı zamanda İstanbul Gübre Sanayi Yönetim Kurulu Üyesi olan Yiğit, Trakya Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak dersler vermiştir. Yiğit, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı olarak görev yapmaktadır. 20 Şubat2014 tansiyele sahiptir. Sektör bu anlamda sadece ülkemiz için değil, gıda sorununun giderek daha da büyüdüğü dünya ülkeleri açısından da son derece önemlidir. Bu nedenle bilgi ve teknolojiyi iyi kullanan, hijyene önem veren, güvenilir gıda ve kaliteli tarım ürünlerinde tercih edilebilir olmayı hedefleyen bir sektör olmalıdır. Tohumculuk sektörümüz her geçen gün gelişerek ilerliyor. Sizin pencerenizden tohumculuk sektörümüz nasıl görünüyor? Tohum hayatın başlangıcı ve devamı, tarımsal üretimin de sürekliliği ve verimi için hayati öneme sahiptir. Ülkemizde tohumculukla ilgili araştırma faaliyetlerinin temeli Cumhuriyet dönemine kadar dayanmaktadır. Bu dönemde 1926’dan itibaren tarımın çeşitli dallarında üretme ve deneme istasyonları kurulmaya başlanmış, son derece kısıtlı imkânlarla önemli aşamalar kaydedilmiştir. 2002 yılından sonra ise sektörde çok önemli gelişmeler sağlanmıştır. Uygulanan politikalarla 145 bin ton olan sertifikalı tohumluk üretimi yüzde 344 artışla 645 bin tona ulaşmış, parasal değer olarak ithalatımız yüzde 257 artış gösterirken ihracatımız ise yüzde 597 artış ile 17 milyon dolardan 120 milyon dolara yükselmiştir. Uluslararası Tohum Federasyonu (ISF) verilerine göre de tohumculuk sektörümüzün büyüklüğü yaklaşık 750 milyon dolardır. Tohumculuk sektöründe yakalanan bu başarılarda Bakanlığımızın, Hükümetimizin tohumculuk sektörü ile ilgili izlediği politikaların yanı sıra sektör paydaşlarının da çok önemli katkıları bulunmaktadır. Bugün ülke genelinde 100’ü aşkın merkez ve 50 civarında araştırma enstitüsü ve istasyonu Türk tarımına hizmet etmektedir. Tohumculuk sektörümüzün, özellikle özel sektör kuruluşları bağlamında riskli alanları sizce nelerdir? Ülkemizde tohum üretim ve pazarlamasında birçok firma faaliyet göstermektedir. Bu firmalarımızın AR-GE faaliyetlerine yeterince kaynak ayırmadığı, yerli gen potansiyelimizin ortaya çıkarılması ve çeşitliliğin arttırılması konularında eksik kaldıkları gözlenmektedir. Araştırma geliştirme ve ıslah çalışmalarının yapılması ve eğitim konularına ağırlık verilmesi; yerli tohumculuk sektörünün güçlenmesi, ithalatın en aza indirilmesi ve ihracatın yonu hakkındaki değerlendirmelerinizi okurlarımızla paylaşır mısınız? 5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu ile tohumluk üretiminin disipline edilmesi ve özellikle tohumculuk sektörünün yapılanması sağlanmıştır. Tohumcular Birliği ve 7 alt birlik şeklinde çalışmalarını sürdüren tohumculuk sektörü için 5553 sayılı Kanun önemli bir dönüm noktasıdır. Önceki sorularınızda da ayrıntılı olarak anlattığım gibi bu kanun ülkemiz tohumculuk sektörünün gelişmesi, uluslararası pazardaki rekabet gücünün arttırılması ve sektörün güçlendirilmesi açısından önemlidir. Bildiğim kadarıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımıza kanunda bazı revizyonlar yapılması ile ilgili talepler gitmektedir. Uygulamada ortaya çıkacak sorunları, özel sektörümüzün de katkıları ve yönlendirmeleriyle düzeltmek gibi bir yola her zaman gidilebilir. Ya da bazı taleplerin kanunda revizyona gidilmeden bile düzeltilmesi mümkündür. Biz komisyon olarak böyle bir düzenleme talebi olursa ülkemizin geliştirilmesi açısından önemlidir. Bakanlığımız ve özel sektör işbirliğinin geliştirilmesiyle, çeşit geliştirme kapasitesinin arttırılması, sektörün sermaye yapısının güçlendirilmesi, tohumda sahteciliğin ve kaçakçılığın önlenmesi, yetişmiş eleman açığının kapatılması mümkün olacaktır. Bu hususta Bakanlığımıza bağlı araştırma enstitüleri ile koordineli çalışmak önemlidir. 5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu ile tohumlukları ıslah eden, yetiştiren, üreten ve dağıtan herkes kayıt altına alınmış durumdadır. Tohumun geliştirilmesi hem verimliliği ve kaliteyi arttıracak hem de rekabet gücüne katkıda bulunacaktır. Açılmış olan tohum gen bankası da ülkemiz açısından son derece önemlidir. çıkarları doğrultusunda ne gerekiyorsa onu yaparız. Dergimiz okuru olan genç ziraat mühendislerine bir tavsiyeniz olacak mı? Onlara neler söylemek istersiniz? Genç ziraat mühendislerine tavsiyem öncelikle mesleklerinin ülkemiz açısından ne kadar önemli olduğunun farkında olmalarıdır. İyi bir tarım ülkesi olan Türkiye’de ziraat mühendislerine çok görevler düşmektedir. İyi bir mühendis olabilmek için kişisel çabaların da önemi büyüktür. Uluslararası gelişmeleri, teknolojiyi ve ülkemizdeki tarımla ilgili çıkan kanunları iyi takip etmelerini, mutlaka yüksek lisans yapmalarını ve tarımla ilgili bir alanda uzmanlaşmalarını tavsiye ederim. Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir? Siz değerli TÜRKTED yönetici ve çalışanlarına, ülkemiz tarım sektörüne göstermiş olduğunuz katkılarınızdan dolayı teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim. Bildiğim kadarıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımıza kanunda bazı revizyonlar yapılması ile ilgili talepler gitmektedir. Uygulamada ortaya çıkacak sorunları, özel sektörümüzün de katkıları ve yönlendirmeleriyle düzeltmek gibi bir yola her zaman gidilebilir. 5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu, yürürlüğe girdiği 2006 yılından beri sektörümüzün gelişimine önemli katkılar yapmaktadır. Bununla birlikte hem ülkesel hem de küresel düzeyde tohumculuk endüstrisinde yaşanan hızlı ve dinamik süreç nedeniyle ihtiyaçlar da değişmekte ve sektörün yasal düzenlemelere yönelik değişiklik talepleri söz konusu olmaktadır. Tohumculuk sektörünü düzenleyen bu yasanın revizŞubat 2014 21 Advertorial MULTİ TARIM’LA MUTLU YARINLAR İÇİN İYİ TOHUM Sebze tohumculuğu konusunda uzmanlaşan Multi Tarım, yurtiçinde ve yurtdışında kaliteli, pazarın taleplerine uygun ve güvenli tohum çeşitlerini üreticinin beğenisine sunuyor. Multi Tarım, üreticiler kadar tüketicileri de memnun edecek yeni çeşitler peşinde. 22 Şubat2014 ve Afrika kıtalarının serbest rekabete açık birçok ülkesinin pazar isteklerine uygun çeşitler geliştirerek, dünya markası olma yolunda hedeflerine hızlı adımlarla ilerliyor. Son derece stratejik öneme sahip olan tarım sektöründe, sorumluluklarının bilincinde olarak yatırımlarını sürdüren Multi Tarım, her bir segmentte, doğru çeşitlerle başarı yakalamayı ilke ediniyor. Tecrübeli, teknik donanıma sahip ve yetkin personeli ile üreticiden tüketiciye kadar her kesimin memnuniyetine önem verirken, sektöründe lider olma gayesi ile hedeflerinin peşinden koşuyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından tohum ıslahı konusunda araştırmacı kuruluş olarak tescil edilmiş olan Multi Tarım Tic. Ltd. Şti. Türkiye’nin hibrit sebze tohumu konusunda araştırma, geliştirme ve üretim yapan öncü firmaları arasında yer alıyor. Kuruluşu 1994 yılına dayanan Multi Tarım, kurulduğu günden itibaren uzmanlaşmasını sadece hibrit sebze tohumculuğuna odaklayarak tüm çalışmalarını bu alanda geliştirmeyi ilke edindi. Başta domates, biber, patlıcan olmak üzere hıyar, kavun, karpuz, kabak ve fasulye gibi Türk tarımsal üretiminin en gözde türlerinde ıslah çalışmaları yürüten Multi Tarım, bugün kendisine ait 200 dekar sera ve 150 dekar açık alanda ıslah çalışmalarını sürdürüyor. Gelişen teknolojiye paralel olarak yapılandırılan tohum işleme ve paketleme tesisleri ile piyasaya yüksek kaliteli tohumlar arz eden Multi Tarım, ana ilke ve hedef olarak üreticilere doğru ve kaliteli ürünler sunuyor. Bununla birlikte üreticilerin, pazar isteklerine ve hızla değişen taleplere uygun yetiştiricilik yapabilmesi için doğru çeşitler geliştirmeye, bunun için de pazar trendlerini yakından takip etmeye devam eden Multi Tarım, zaman içinde Türkiye tarımına çok kıymetli çeşitler kazandırdı. 14 ÜLKEDE MULTI TARIM IMZASI Birçok türde piyasa isteklerine uygun yeni çeşitler geliştiren Multi Tarım, yurtdışı faaliyetleri ile ürün çeşitleri kadar pazarını da genişletmeyi sürdürüyor. Bugün Multi Tarım, Türkiye tarımını yurtdışı pazarlarda da temsil ediyor. 30’dan fazla ülkede çeşit adaptasyon çalışmalarına devam eden Multi Tarım, 14 ülkeye değişik türlerde ihracat yapıyor. Avrupa, Amerika, Asya YENILIKLERIN TAKIPÇISI Gelişen teknolojiye paralel olarak yapılandırılan tohum işleme ve paketleme tesisleri ile piyasaya yüksek kaliteli tohumlar arz eden Multi Tarım, ana ilke ve hedef olarak üreticilere doğru ve kaliteli ürünler sunuyor. Şirket merkezi ve tohum ıslah-deneme seraları Antalya’da bulunan Multi Tarım; kurulduğu 1994 yılından bu yana sebze tohumculuğunda uzmanlaşmanın adresi oldu. Üreticilerin pazar isteklerine uygun, dünyadaki yenilikleri de takip ederek en iyi çeşitleri geliştirmenin azmiyle, bu hedeflerini gerçekleştirebilmek için gereken çalışmaları yapıyor. Multi Tarım, insan sağlığını koruyup, beslenmesini güvence altına almak için yüksek teknolojiyi kullanarak en iyi ve güvenli çözümleri üretmek ana ilkesinden hareketle, üreticiden tüketiciye tüm zincirin halkalarına kaliteli tohumları ile hizmet vermeyi sürdürecek. MULTİ TARIM, AVRUPA, AMERIKA, ASYA VE Multi Tarım, bugün kendisine ait 200 dekar sera ve 150 dekar açık alanda ıslah çalışmalarını sürdürüyor. AFRIKA KITALARININ SERBEST REKABETE AÇIK BIRÇOK ÜLKESININ PAZAR ISTEKLERINE UYGUN ÇEŞITLER GELIŞTIREREK, DÜNYA MARKASI OLMA YOLUNDA HEDEFLERINE HIZLI ADIMLARLA ILERLIYOR. Birçok türde piyasa isteklerine uygun yeni çeşitler geliştiren Multi Tarım, yurtdışı faaliyetleri ile ürün çeşitleri kadar pazarını da genişletmeyi sürdürüyor. Şubat 2014 23 MAKALE YEŞİL DEVRİM’İN BABASI: NORMAN BORLAUG Tarımsal araştırmadaki başarıları ve geliştirmiş olduğu çeşitlerle Yeşil Devrim’in babası sayılan tarımcı Norman Borlaug, Nobel ödülünü alan tek ziraatçı olarak tarihe adını yazdırdı. Prof. Dr. Selim ÇETİNER Sabancı Üniversitesi Nobel ödülü bazı temel bilimler, tıp, edebiyat, ekonomi ve barış dallarında verilir. Bunlar arasında ziraat bilimleri yoktur, ama Yeşil Devrim’in babası sayılan tarımcı Norman Borlaug, Nobel ödüllü tek ziraatçı olarak tarihe geçmiştir. Bizdeki tarım camiasında Borlaug’ın tanınma olasılığı daha yüksek olsa da adını duymamış olanlar için yine kısa bir hayat hikayesi ile başlayıp ardından yaptıklarını inceleyelim. Norman Borlaug Norveç göçmeni bir ailenin dört çocuğundan biri olarak 25 Mart 1914 yılında Amerika’nın Iowa eyaletinde dünyaya gelir; yaşıtlarının çoğu gibi tarımla uğraşan ailesinin çiftliğinde büyür. “Eğer aklın varsa şimdi kafanı doldur ki yarın karnını da doldurabilesin” diyen dedesinin uyarısını dinleyerek üniversiteye gider. Önce ziraat fakültesinde ormancılık okur, ardından bir müddet orman servisinde çalışır; bütçe kesintileri nedeniyle işsiz kalınca, üniversiteye dönüp eğitimini devam ettirir. Burada ufak bir detayı anlatmadan geçmeyelim. O yıllarda Amerika’da kara pas buğday üretiminde büyük kayıplara yol açmaktadır. Norman Borlaug üniversiteden mezun olmadan hemen önce meşhur bitki patologlarından Dr. Elvin C. Stakman’ın verdiği “Ürün bitkilerimizi mahveden şu küçük oynak düşmanlar” başlıklı konferansta pas hastalığının neden olduğu zararlardan çok etkilenmiştir. Bitki patolojisi alanında Dr. Stakman’ın yanında master yapmaya başlar, 1940 yılında da bitki patolojisi ve genetik dalında doktora derecesini alır. Eğitimi sırasında sporla uğraşır; bunlar arasında futbol ve beyzbol yanında güreş de bulunmaktadır. Doktorasını aldıktan sonra Borlaug 1944 yılına kadar DuPont firmasında 24 Şubat2014 mikrobiyolog olarak çalışır. Aslında görevi fungusit, pestisit vs. geliştirmektir ancak II. Dünya Savaşı çıktığından laboratuvar orduya tahsis edilir. Artık Borlaug ve arkadaşlarının yeni görevi Güneydoğu Asya’nın ılık tuzlu suyuna dayanıklı tutkal geliştirmek olur, böylece askeri gıda kolileri tuzlu suya dayanıklı tutkalla yapıştırılabilir. Birkaç hafta içerisinde bu görevin üstesinden gelirler. Sırada yeni askeri görevler vardır. Bu dönemde ABD başkan yardımcısı olan eski Tarım Bakanı Henry Wallace, Meksika’nın tarımsal kalkınmasına yardımcı olmak üzere Rockefeller Vakfı’nı ikna eder. Onlar da Meksika’da tarımsal kalkınmayı organize etmek üzere fitopatolog Dr. E. C. Stakman ve iki tarımcıyla anlaşırlar. Meksikalı ve Amerikalı araştırmacılardan oluşan kuruluş toprak ıslahı, buğday ve mısır ile bitki hastalıkları üzerinde çalışacaktır. İlk temas edilen araştırmacılardan Norman Borlaug önce DuPont’taki işlerini bitirmek ister; ardından da DuPont’un önerdiği iki kat maaşı, 14 aylık kızı ve hamile eşini bırakarak 1944 yılında Meksika’da Tarım Bakanlığı ve Rockefeller Vakfı ortaklığıyla yürütülen Buğday Geliştirme Programı’nın başına geçer. Meksika o yıllarda ihtiyaç duyduğu buğdayın büyük bir bölümünü ithal etmektedir. Mısır için de durum pek iç açıcı değildir. Rockefeller tarafından başlatılan programda Borlaug’un başında olduğu Buğday Geliştirme Programı yanında toprak ıslahı, mısır ıslahı, patates ıslahı ve bitki hastalıkları programları da bulunmaktadır. Ancak, işler pek kolay yürümemektedir; yerel araştırmacı ve kalifiye eleman bulmak çok zordur, köylüler daha önce yaşadıkları büyük hastalık kayıplarını hatırlayıp işbirliğine yanaşmamakta- dırlar… Onun için ilk 10 yıl hastalıklara dayanıklı buğday çeşitlerinin ıslahına harcanır; binlerce melezleme yapılır. Başlangıçta çalışmalar yüksek rakımlı Meksiko City’deki Texcoco’da yapılmaktadır. Borlaug bu denemeleri daha kuzeydeki düşük rakımlı ve yüksek sıcaklıktaki Sonora’da da yapıp böylece bir yılda iki ürün almak ister. Ama patronu Dr. Harrar buna şiddetle karşı çıkar. Hem masraflar artacaktır hem de o zamanki bilgilere göre buğday tohumunun hasattan sonra tekrar ekilmeden önce dinlenmesi gerekmektedir… Borlaug istifa eder… Tesadüfen Meksika’daki programı ziyaret etmekte olan Dr. Stakman araya girer. Borlaug’ın projesini destekleyip istifasını geri aldırır. Böylece, 1000 km uzaklıkta, 2600 m yükseklik ve 10 derece boylam farkı olan ılıman iklim ve yayla arasında yılda iki ürüne olanak sağlayan “dolmuş ıslahı” 1945 yılında başlamış olur. Bu arada, Norman Borlaug patronlarından bilimsel yayın yapmadığı için eleştiri de alır; cevabı: “Size kağıt mı yoksa ekmek mi lâzım?” olur. Norman Borlaug’un geliştirdiği buğday çeşitleri kıtlıktan mustarip Pakistan ve Hindistan’da da buğday üretimini kısa sürede ikiye katlayarak açlıktan ölmek üzere olan milyonlarca insanın hayatını kurtardı. Bu denemeler, bir şey daha ortaya koyar. Bu şekilde farklı boylamlardan kaynaklanan gün uzunluğu da selekte edilen bu buğday çeşitlerini etkilememekte, dolayısı ile farklı ekolojilerde yetiştirilmeleri mümkün olabilmektedir. Bu da o zamanki kitabî bilgilere aykırıdır. Yine saf hatlarla geliştirilen çeşitlere hastalık etmeni funguslar çabucak dayanıklılık geliştirdikleri için 5-6 melezli çok ırklı çeşitleri geliştirmek için de yeni bir yöntem geliştirir. Böylece mantarların dayanıklılık geliştirme süresi uzayacaktır. Borlaugh 1953’te bu tekniği biraz daha geliştirerek bunları geriye melezleme ile yine ana-baba olarak kullanılacak çok sayıda hastalığa dayanıklılık geni taşıyan bireyler geliştirmiştir. Çocukluğumuzdaki buğday çeşitleri gibi Borlaug’un çalıştığı çeşitler de uzun boylu ince saplı çeşitlerdi; onun için de yatmaya duyarlılardı. Özellikle, toprak verimliliğini arttırmak için kullanılan azotlu gübreler kullanıldığında bunlar başağın ağırlığına dayanamayıp, yatarlar. Tabii bir de fotosentez ürünleri sap ve samanda birikir dane verimi az olur. Borlaug, yine Yeşil Devrim’in en önemli önderlerinden Orville Vogel’in II. Dünya Savaşı sırasında Japonya’dan toplayarak getirdiği 16 bodur buğday çeşidinden biri olan Norin10’un yüksek verimli Amerikan çeşidi Brevor’un melezinden elde ettiği Norin10/Brevor çeşidiyle çalışmaya başlar. Bu çeşit, elindeki çeşitlerin yarı boyunda olmasına rağmen hem daha fazla sap (kardeş) oluşturur hem de daha fazla verim verir. Borlaug bunu hemen geliştirmiş olduğu hastalığa dayanıklı buğday çeşitleriyle melezlemeye başlar. Elde etmiş olduğu ilk yarı bodur hastalığa dayanıklı buğday çeşitleri Pitic 62 and Penjamo 62 olur. 1963 yılında Meksika’daki buğdayların yüzde 95’i yarı bodur çeşitlerdir. 1964 yılında Sonora 64, Lerma-rojo 64, Siete Cerros, Super X çeşitleri de tescil edilir. Meksika’nın buğday verimi, Borlaug’un geldiği 1944 yılındakine göre 6 kat artar ve Meksika net buğday ihracatçısı konumuna gelir. Yarı bodur, hastalıklara dayanıklı ve yüksek verimli buğday çeşitlerinin geliştirilip insanların kalori ihtiyaçlarının yüzde 23’ünü karşıladıkları buğday üretiminin bu şekilde katlanması Yeşil Devrim’in başlangıcı sayılabilir. Buğday üzerindeki başarılı çalışmalar, özellikle Güneydoğu Asya ve Çin gibi nüfusu kalabalık ülkelerdeki temel gıda maddesi pirinç için de benzer ıslah programlarının oluşturulmasını gündeme getirdi. Norman Borlaug’un geliştirdiği buğday çeşitleri kıtlıktan mustarip Pakistan ve Hindistan’da da buğday üretimini kısa sürede ikiye katlayarak açlıktan ölmek üzere olan milyonlarca insanın hayatını kurtarır. Borlaug geliştirdiği buğday çeşitlerini 1965 yılında Pakistan ve Hindistan’da epeyce maceralı bir süreç sonucu denemeye başladı. 1970 yılına gelindiğinde buğday verimi Pakistan’da önemli ölçüde artmış, üretim 4,6 milyon tondan 7,3 milyon tona yükselmiş; Hindistan’da 12,3 milyon tondan 21 milyon tonun üzerine çıkmıştır. Pakistan 1968’de Hindistan ise 1974’de buğday üretiminde kendine yeterli hale gelmiş, milyonlarca insan açlıktan kurtulmuştur. Tarımsal üretimdeki bu net artış doğal alanları tarım arazisine çevirme baskısını da azaltmıştır. Dünyadaki tarımsal üretim artışına sağladığı katkılardan ötürü Norman Borlaug 1970 yılında Nobel Barış ödülüne layık görülür. Eşi haberi aldığında, Meksiko City’den 65 km uzakta tarla denemelerinin başındaki Borlaug’a haber vermeye gider. Eşi “Nobel Barış ödülünü kazandın” dediğinde Borlaug inanmaz “Yok, almadım… Dalga geçiyorsunuz benimle der.” Bu ödüller birbirini izler, Amerika’da ve diğer birçok ülkede prestijli ödüller alır, ama Nobel Komitesi’ni Ziraat Bilim dalında ödül koymaya ikna edemez. O da 1986 yılında “Dünya Gıda Ödülü”nü tesis eder. İlk ödül, 1987’de yarı bodur buğday çeşitlerinin Hindistan’a götürülmesinde Borlaug’a yardımcı olan Hintli tarımcı Profesör Swaminathan’a verilir. Her yıl Iowa’da düzenlenen görkemli törenle tarımsal üretimde çığır açan bilimcilere verilen bu ödül törenine dünyanın her yanından saygın bilim insanları davet edilir. Norman Borlaug 2009 yılında vefat edene kadar dünyadaki tarımsal üretimi arttırma çabalarına devam etmiştir. CIMMYT’in başkanlığı görevinden 1979 yılında emekli olmuş olsa da hem araştırmalarına hem de 1984 yılında başladığı Texas A&M Ziraat Fakültesi’ndeki profesörlük görevine devam etmiş, Yeşil Devrim’in Afrika kıtasındakilere ulaştırılması için büyük çaba göstermiştir. Şubat 2014 25 AHDE VEFA TARIMIN GIRIŞIMCI RUHU: DR. SAVAŞ TITIZ Türk tarım sektörünün gelişimine hem kamudaki çalışmaları hem de özel sektör girişimleri ile hizmet veren Dr. Kamil Savaş Titiz, tarımın önemli sıçrama noktalarına tanıklık etmenin verdiği tecrübe ile gelecek kuşaklara daha profesyonel bir tarım sektörü devrediyor. Üsküdar’da 1942’de dünyaya gelen ve babasının memuriyeti nedeniyle ortaokula kadar pek çok şehir ve okul değiştiren Dr. K. Savaş Titiz, ilk ve ortaokul hayatı boyunca tam 6 farklı okul görür. Antalya Lisesi’nden mezun olduktan sonra Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin verdiği bursu kazanıp yükseköğrenim için Almanya’ya giden Titiz, Göttingen Üniversitesi’nde ziraat eğitimi alır ve 1966 Ziraat Yüksek Mühendisi olur. 1969’da ise doktorasını tamamlayarak ziraat eğitimini taçlandırır. Akademik kariyerine bir süre aynı kürsüde, Ökokimya bölümünde araştırma görevlisi olarak devam eden Titiz, aldığı eğitiminin karşılığını vermek üzere 1970 yılında Türkiye’ye döner. Bu tarihten itibaren 10 yıl Türkiye Şeker Fabrikaları’nda farklı kademelerde görev yapan Titiz, Türkiye’nin zirai gelişimine katkı sunar. 1980 yılında memleketi olan Antalya’ya dönerek Demre’de serada sebze üretiminin yanı sıra, tarımsal girdi pazarlamasını da içeren çalışmalar yaparak özel sektör girişimciliğini de deneyimleyen Titiz’in kamu ile bağlantıları bu dönemde de sürer. O dönemki Tarım Bakanlığı’nca getirildiği görevleri anımsayan Titiz, bu süreçten şöyle bahseder: “Tarım Bakanlığına bağlı Turunçgiller Araştırma Enstitüsü’nde Yaprak ve Toprak Analiz Laboratuvarı’nı kurmakla görevlendirildim. Proje- nin tamamlanmasından sonra Bonn Büyükelçiliği Tarım Müşavirliği görevine atandım. 1981-86 yıllarını kapsayan bu görevde sorumluluk alanım Hollanda’ya da akredite olarak genişletildi.” Kamu alanındaki çalışmalar bir yana dursun Dr. K. Savaş Titiz’in tarım sektöründe özel sektör girişimleri de 80’li yılların ruhuna uygun bir seyir izler. Temelleri 1981 yılında atılan ve ilk kurulduğunda Ant Tarım Kolektif Şirketi adıyla anılan bu yapı daha sonra Antalya Tarım A.Ş. olarak bugünkü ismine kavuşur. 1986 yılından bu yana Antalya Tarım’ın Yönetim Kurulu Başkanı olarak Türk tarım sektörüne hizmet vermeyi sürdüren Titiz, farklı iştiraklerle de tarımın gelişimine katkı sunar. Bugün tarla bitkileri tohumculuğu ve açık tarla sebze tohumculuğu konusunda faaliyet yürüten Agromar firmasının yanı sıra, sebze fidesi üretimi konusunda çalışan Antalya Fide, Agromar Fide, Çukurova Fide, Ege Fide ve Likya Fide; süs bitkiler üretim ve ihracatı alanında çalışan Antalyaflor ve Fleurantalya ile gıda üretimi alanında çalışan Medi firmalarının kuruluşunda önder olan Titiz, tüm bu firmaların çalışmalarını Titiz Agro Grup çatısı altında toplar. Ziraat eğitimine başlamasının ardından günümüze kadar geçen zaman diliminde ülke tarımının gelişimine ve özel sektör firmalarının varoluş mü- Tarımı benimsememde en önemli dönüm noktası Almanya’da ziraat tahsilimin başında, bir çiftlikte zorunlu olarak kesintisiz bir yıl süreyle yaptığımız staj oldu. 26 Şubat2014 Şubat2014 cadelesine katkı sunan Dr. K. Savaş Titiz’in tarımla olan ilişkisi ise tahminlerin aksine ilk görüşte değil, tanıdıkça doğan bir aşka dönüşür. Tarım sektörü ile kurduğu gönül bağının başlangıcını Titiz şu cümlelerle anlatır: “Tarım eğitimi alma kararım Türkiye Şeker Fabrikaları’nın yurt dışı bursunu kazanmamla başlar. Açıkçası bundan önce tarıma pek ilgim yoktu. Hatta Almanya’ya gittiğimde Antalyalı olmam hasebiyle, şeker pancarını maruldan ayırt edecek bilgiye de sahip değildim. Bu nedenle o tarihlerde Almanya’ da bulunan Şeker Fabrikaları yöneticisinden de iyi bir fırça yemiştim.” Titiz’in uzaktan gördüğü ancak öğrendikçe, tanıdıkça ve ayağı toprağa bastıkça sevip tutkuyla bağlandığı tarım sektöründeki bu dönüşümü ise bir takım süreçler sonunda olur. “Tarımı benimsememde en önemli dönüm noktası Almanya’da ziraat tahsilimin başında, bir çiftlikte zorunlu olarak kesintisiz bir yıl süreyle yaptığımız staj oldu. Tarımda karşılaştığımız uygulamaya yönelik birçok sorunun çözümüne orada aldığımız bilgiler önderlik etmiştir” diyen Titiz, iş yaşamında tarımla olan bağlarını güçlendiren bir diğer unsurun Türkiye Şeker Fabrikaları’nda yaptığı görevler sırasında olduğunu aktarıyor. Titiz, “Tarımın yöneticilikle bütünleştiği Türkiye Şeker Fabrikaları’nda çalıştığım dönemin tarıma bağlanmamda çok önemli bir etkisi var. Tarıma veriler ile analiz etmeyi ve projeciliği orada öğrendim. O tarihlerdeki Şeker Şirketi, devletin yanı sıra özel sektörün yönetici kadrolarının oluşmasında çok önemli bir kaynak ve saygın bir okul oldu” diyor. Türk tarım ve tohum sektörünün tarihsel dönüşümüne tanıklık eden ve bu alandaki sıçrama noktalarını kendi süzgecinden geçirerek değerlendiren Titiz, şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Sektörün dışa açılması ve liberalleşmesi yönünde 80’li yılların ortalarında Sayın Hüsnü Doğan Bey’in Bakanlığı döneminde atılan adımlar, Türk tohumculuğunun bugün eriştiği düzeyin kilometre taşını oluşturuyor. O güne kadar büyük ölçüde dışa kapalı olan tohum sanayi sadece dış yatırımcının değil yerli yatırımcının da ilgisini çekti. Tabii bu dönüşümde Sayın Kemal Derviş Bey’in Bakanlığı döneminde mali sistemin kalıcı olarak revize edilmesi ve faizlerin kontrol altına alınmasının ve böylece orta vadeli yatırımların cazip hale gelmeye başlamasının da etkisini söylemek gerekir. Bununla birlikte sebze tohumunun diğer ülkelerde olduğu gibi ticari tohumluk statüsüne kavuşmasının yanı sıra, AR-GE çalışması yapan ıslahçılara TÜBİTAK’tan destek sağlanması da kayda değer gelişmelerdir.” Kamu, özel sektör ve akademik camianın katkıları ile 1980’lerden günümüze hızlı adımlarla koşan Türk tohum sektörünün büyük bir gelişim içinde olduğunu yadsımayan Savaş Titiz, sektörün hala var olan eksiklerini de masanın üstüne koyuyor. Titiz, “Sektörün en önemli sorunu 308 Sayılı Kanun’u yenilemek amacıyla yürürlüğe konulan 5553 Sayılı Kanun 8 yıldır yürürlükte. Ancak geçen bu süre içerisinde ortaya çıkan ve sektörün gelişmesini tıkayan sorunlar konusunda bu Kanun’da hiçbir düzeltmeye gidilmemesi bizim en büyük sorunumuz ve sancımızdır” diyor. Şubat 2014 27 VİZYONER BAKIŞ ECOSA TOHUMDA İŞBİRLİĞİNİ ARTTIRIYOR Tohumculuk sektörü içindeki dayanışmayı ve işbirliğini arttırmak amacıyla kurulan Ekonomik İşbirliği Ülkeleri Tohumcular Birliği (ECOSA), her yıl düzenlediği kongre ve fuarlarla üyeleri arasındaki ticari ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunuyor. Ocak ayında 6. Bölgesel Tohum Ticareti Konferansını gerçekleştiren Ekonomik İşbirliği Ülkeleri Tohumcular Birliği (ECOSA), aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 10 ülkeden oluşuyor. Başkanlığını, TÜRKTED’in de Yönetim Kurulu Başkanı olan Dr. Mete Kömeağaç’ın yaptığı, merkezi Ankara’da bulunan birliğin üyeleri arasında Afganistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Pakistan, İran, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan yer alıyor. Üye ülkelerindeki çiftçi, yetiştirici, sanayici ve tüketiciye hizmet veren ECOSA, tohum sektöründeki önemli kuruluşlar arasında yer alıyor. Hedefleri arasında “Tohumculuk endüstrisini, ülkesel, bölgesel ve uluslararası düzeyde harekete geçirmek ve temsil etmek” ile “Ülkesel tohumculuk birlikleri28 Şubat2014 nin/derneklerinin ve tohumculuk şirketlerinin aralarında işbirliği ve bilgi değişimi için ortam oluşturmak” ifadeleri yer alan ECOSA, üyelerini bu konuda bilgilendirip tohumculuk faaliyetlerini kolaylaştırmak için gerekli etkinlikleri yürütüyor. Ayrıca ECOSA’nın misyonunu, üye ülkelerde tohum sanayisini güçlendirme ve geliştirme çalışmaları oluşturuyor. Politik olmayan ve kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan ECOSA’nın en önemli amaçları arasında; üyelerinin menfaatlerini bölgesel ve ülkesel seviyede temsil etmek, üyeleri arasındaki ilişkileri iyileştirmek, adil ve uygun düzenlemelerle tohumun serbest dolaşımını geliştirmek yer alıyor. Üyelerinin, modern teknolojiyi kullanarak yüksek kaliteli tohumun geliştirilmesine ve sürdürülebilir tarıma olan Dr. Mete Kömeağaç TÜRKTED ve ECOSA Yönetim Kurulu Başkanı ECOSA’nın gerçekleştirdiği çalışmalar arasında her yıl düzenlediği kongreler ve fuarlar da yer alıyor. farkındalığını arttırmak için çalışmalar yürüten ECOSA, ülkesel tohumcular birliklerinin oluşturulması için de üyelerini teşvik ediyor. ECO ülkelerindeki tohumcuların eğitim ve öğrenimini teşvik etmesinin yanı sıra arabulma, uzlaştırma ve hakem kararı gibi yollarla uyuşmazlıkların çözümünü sağlamaya çalışıyor. ECOSA’nın gerçekleştirdiği çalışmalar arasında her yıl düzenlediği kongreler ve fuarlar da yer alıyor. En sonuncusu 10 – 12 Ocak tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirilen Bölgesel Tohum Ticareti Konferansları’na, üye ülkeler dışında Avrupa’dan ve diğer yabancı ülkelerden de temsilciler katılıyor. Tohumculuk sektöründe faaliyet gösteren yerli ve yabancı firma yetkililerinin de katıldığı konferanslarda, tohumculuk mevzuatlarının şeffaflığı, tohum ticaretinin sürekliliği, tohum sektöründeki ithalat ve ihracatın arttırılma yolları gibi konular ele alınıyor. ECOSA’ya üye ülkeler arasında 2012 yılında hayata geçirilen işbirliği projesiyle, bir ülkede tescillenen yeni ürünün tüm ülkelerde ticaretinin yapılabilmesine olanak sağlanıyor. 400 milyon dolar değerinde olan proje ile hem tohumculuk sektörünün hem de ülkelerin, ekonomik açıdan gelişmesi hedefleniyor. Ayrıca projeyle birlikte üye ülkelerin de birbirlerine entegre olmalarının sağlanması amaçlanıyor. ECOSA Konferansı İstanbul’da Yapıldı 6. Bölgesel Tohum Ticareti Konferansı ve Tohumculuk Fuarı 10 – 12 Ocak 2014 tarihlerinde değerli iş adamlarının, devlet kurumları temsilcilerinin, organizasyon ve birlik temsilcilerinin, tohum sektörü delegelerinin ve konuşmacılarının da hazır bulunduğu geniş bir katılımla İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirildi. Konferansa; ECOSA üyesi olan ülkelerden, Avrupa’dan ve diğer yabancı ülkelerden temsilciler ve delegeler katıldı. ECOSA 6. Bölgesel Tohum Ticareti Konferansı, ECO Bölgesi için büyük fırsatlara zemin hazırladı. Konferansın katılımcıları arasında; ECOSA üyesi ülkelerin üst düzey temsilcileri, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın tohumculuk dairesi başkanlığı temsilcileri ile ilgili devlet kurumlarının başkanları ve üst düzey temsilcileri, Türk ve yabancı tohumculuk birliklerinden temsilciler yer aldı. Konferansın kapanış konuşması ECOSA Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mete Kömeağaç tarafından yapıldı. Şubat 2014 29 ÜYE HABERLERİ Doğa Tohum Tohumluk Patates Üretiminde İddialı KWS Türk Bağımsız Yapısını Sürdürüyor TÜRKTED’e üye Doğa Tohumculuk ve Hayvancılık İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti Genel Müdürü Kamil Aşkın, önümüzdeki yıl için yeterli tohum stokunun bulunduğunu söyledi. Türkiye’de 400 bin ton sertifikalı tohum olduğunu tahmin ettiğini kaydeden Aşkın “Türkiye 170 yıldır dışarıdan patates ithal ediyor. Doğa Tohumculuk olarak bugün Türkiye’nin tohum ithalini tamamen bitirmesek de büyük bir bölümünün ihtiyacını 2 yıl içerisinde karşılayacağımızı söyleyebilirim. İthal tohumlar çiftçiye tonu 1200 ila 1500 Euro arasında satılıyor. Bunun asıl fiyatı bu değildir. Yerli üretimle fiyatı 500- 600 Euro’lara kadar düşüreceğiz” dedi. TÜRKTED üyesi KWS Türk Tarım, Türkiye’de 57, dünyada ise 157 yıldır faaliyet gösteren bağımsız bir tohum uzmanı şirket olarak varlığını sürdürüyor. 1856 yılında Almanya’nın Einbeck şehrinde kurulan KWS Saat AG, kurulduğu yıldan bu yana şeker pancarı, mısır, kanola, sorgum, ayçiçeği, patates, tritikale, buğday ve arpa gibi tarla bitkilerinin tohumlarının ıslahı olmak üzere, bu ürünlerin üretimi ve pazara sunumu konusunda çalışmalar yürütüyor. 1950’lerin başından itibaren tüm dünyada global bir tohum üreticisi olma yolunda büyük adımlar atan KWS Türk Tarım, bugün 70 ülkede faaliyet gösteriyor. May Tohum’dan Örnek Gösterilecek Soya İşleme Tesisi Özbuğday: Tohumculuğa Ömrünüzü Adamanız Önemli Tohum sektörü öncü firmalarından MAY Tohum Adana’da bulunan Pamuk Tohum Delintasyon ve İşleme Tesisi’ne yaptığı yeni yatırım ile Türkiye’deki en modern soya işleme ve depolama sistemlerini kurdu. Tesiste bulunan Bakanlık Akreditasyonlu Kalite Kontrol Laboratuvarı’na yapılan ek yatırımla da soya tohum testleme kapasitesini arttırdı. MAY Tohum Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yusuf Yormazoğlu, Türkiye’de soya üretimin artacağına yönelik beklentilere bağlı olarak, soya tohum işleme ve depolama kapasitesini de ilk etapta 4 bin 500 tona çıkaran yaklaşık 3,5 milyon TL’lik bir yatırımı Ekim 2013 ayı sonunda tamamladıklarını belirtti. Özbuğday Tohumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özbuğday, 50 yılı aşkın bir süredir ziraatla uğraştıklarını ve 3 nesildir kendi arazilerinde tarla bitkileri ürettiklerini ifade etti. “Tohumculuğa paradan çok ömrünüzü adamanız önemlidir” diyen Özbuğday, sektörde en büyük başarının sabır ve adanmışlıkla yakalanacağını vurguladı. Tohumculuğa kendilerini adadıklarını dile getiren Ali Özbuğday, “Hedefimiz uluslararası rekabet edebilir yetkinlikte ürünler geliştirmek olduğundan hayli uzun ve zahmetli bir kuluçka dönemi geçirmemiz gerekiyordu” dedi. Pioneer’den Adana’ya 6.5 Milyon Dolarlık Yatırım Syngenta’dan Yeni Biyolojik Fungisit: Regalia Adana’ya 6.5 milyon dolarlık yatırım yapmaya hazırlanan Dupont-Pioneer Ortadoğu Temsilcisi Halide Aydınlık ve TÜRKTED üyesi Pioneer Tohumculuk Dağıtım ve Pazarlama Ltd. Şti. Genel Müdürü Zekeriya Arı, Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Zihni Aldırmaz’ı ziyaret etti. Dupont-Pioneer Ortadoğu Temsilcisi Halide Aydınlık, Adana’ya 6.5 milyon dolar tutarında bir yatırım planladıklarını anlattı. Halide Aydınlık, “Karataş yolu üzerinde kurulu Pioneer Tohumculuk tüm Avrupa ve Ortadoğu’ya ihracat yapıyor. Üretiminin yüzde 85’ini ihraç eden bir firmayız. Yeni yapacağımız yatırım ile mısır ve ayçiçeği tohumu ihracatında Adana, ABD’den sonra dünyada ikinci sırayı alacak” dedi. TÜRKTED üyesi Syngenta yeni biyolojik fungisit ürünü Regalia’nın Türkiye lansmanı, bayi ve etkileyici ağırlıklı 130 kişinin katılımı ile Kasım 2013’de Antalya Rixos Downtown otelinde gerçekleşti. Organizasyon, kurumsal Syngenta firma sunumu ve sonrasında Regalia teknik sunumu ile devam etti. İnteraktif katılımlar ile Regalia ürünü hakkında tüm bilgiler paylaşıldı. Avrupa Ürün Müdürü Federico Gonzales, dünyada oluşan yeni trende paralel olarak Syngenta’nın biyolojik preparatlara ve yararlı böceklere önümüzdeki dönemlerde daha fazla yatırım yapılacağı mesajını verdiği sunumunda bunu örneklerle de paylaştı. Tat Tohumculuk Japon Kagome’ye Satıldı TAT Gıda Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulunun 9 Aralık 2013 tarihli toplantısında alınan karar çerçevesinde, bu şirketin iştiraki olan, TÜRKTED üyesi TAT Tohumculuk A.Ş.’nin 390 bin TL nominal değerli payı 15 milyon TL bedel karşılığında Japonya’da yerleşik Kagome Co. Ltd. unvanlı şirkete satıldı. İşlem sonrasında şirketin ve Koç Topluluğu’nun Tat Tohumculuk A.Ş.’de herhangi bir hissesi kalmadı. Üyemizin yeni unvanı ise “United Genetics Turkey Tohum Fide A.Ş.” olarak değiştirildi. 30 Şubat2014 TÜRKTED ÜYE FİRMALAR WEB ADRESİ FİRMA ADI FİRMA ADI WEB ADRESİ AGROMAR MARMARA TAR. ÜRN. SAN. VE TİC. A.Ş. www.agromar.com.tr İLCİ İNŞAAT SANAYİİ VE TİCARET A.Ş. www.ilci.com.tr AGROVA TARIMSAL ÜRETİM VE PAZ. SANAYİ LTD. ŞTİ. www.agrovatohum.com İSTANBUL TARIM SAN. VE TİCARET A.Ş. www.istanbultarim.com.tr ALANYA TOHUMCULUK LTD. ŞTİ. www.alanyatohum.com İSTANBUL TOHUM TARIM SAN VE TİC. LTD. ŞTİ. www.istanbultohumculuk.com.tr ALTIN TOHUMCULUK TİC. VE SAN. A.Ş. www.altintohumculuk.com.tr KWS TÜRK TARIM TİCARET A.Ş. www.kwsturk.com.tr AKDENİZ TOHUM SANAYİ TİCARET LTD. ŞTİ. www.akdeniztohum.com MAY AGRO TOHUMCULUK A.Ş. www.may.com.tr AG TOHUM SANAYİ VE TİC. LTD. ŞTİ. www.agtohum.com MONSANTO GIDA VE TARIM TİCARET LTD. ŞTİ. www.monsanto.com ANADOLU EFES BİRACILIK VE MALT SAN. A.Ş. www.anadolugroup.com MULTİ TARIM TİC. LTD. ŞTİ. www.multitarim.com.tr ANADOLU ETAP TARIM VE GIDA ÜRÜNLERİ SAN. VE TİC. A.Ş www.anadoluetap.com NUNHEMS TOHUMCULUK A.Ş. www.nunhems.com ANADOLU TOHUM ÜRETİM VE PAZ. A.Ş. www.anadolutohum.com PROGEN TOHUM A.Ş. www.progenseed.com ANKA TOHUMCULUK TAR. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. www.ankatohumculuk.com PIONEER TOHUMCULUK DAĞITIM VE PAZARLAMA LTD. ŞTİ. www.pioneer.com/turkey AR TARIM TOHUMCULUK SAN. VE TİC. A.Ş. www.artarim.com POLEN TOHUMCULUK VE TAR. ÜRN. SAN. VE TİC www.polenseed.com ATA TOHUMCULUK İŞLET. SAN. VE TİC. A.Ş. www.atatohum.com.tr POLTAR TARIM ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET LTD. www.poltar.com.tr AYER TARIM SANAYİ VE TİCARET A.Ş. www.ayer.com.tr RIJKZWAAN TARIM TİCARET LTD. ŞTİ. www.rijkzwaan.nl BAYER TÜRK KİMYA SANAYİ LTD. ŞTİ. www.bayer.com.tr RİTO TOHUMCULUK A.Ş. www.rito.com.tr BETA ZİRAAT VE TİCARET A.Ş. www.betaziraat.com.tr SETO SEBZE TOHUMLARI ÜRETİM VE TİC. A.Ş. www.seto.com.tr BİAR TOHUMCULUK BİTKİSEL ARŞ.ÜRET.VE PAZ.LTD.ŞTİ. - S.S.TARİŞ PAMUK SATIŞ KOOP. BİRLİĞİ AR-GE www.taris.com.tr BİRCAN TARIM TUR.TİC.İTH.İHR VE SAN. LTD. ŞTİ www.bircantarim.com.tr SMYRNA TOH.FİDE FİDAN ZİRAİ DAN.İT.İH.SAN.VE TİC.LTD.ŞTİ. www.smyrnatohumculuk.com BURSA TOHUMCULUK ZİRAAT VE TİC. A.Ş. www.bursaseed.com SYNGENTA TARIM SANAYİ VE TİCARET A.Ş. www.syngenta.com BOLPAT BOLU PATATES SAN.VE TİC. A.Ş. - TAREKS TRM. ÜRN. ARÇ. GRÇ. İT.İ. VE TİC. A.Ş. www.tareks.com.tr ÇAĞDAŞ TOHUMCULUK TAR.SAN VE TİC. LTD. ŞTİ. www.cagdastohum.com.tr TARIM İŞLETMELERİ GEN. MÜD. (TİGEM) www.tigem.gov.tr DAKO TOHUMCULUK TİC.VE SAN. A.Ş. www.dakotohumculuk.com TASACO TARIM SAN. VE TİC. A.Ş. www.tasaco.com DOĞA TOH.HAYV.PAZ. İTH. İHR. SAN. TİC. LTD. ŞTİ. www.dogaseed.com UNITED GENETICS TURKEY TOHUM FİDE A.Ş. www.unitedgenetics.com FİTO TOHUMCULUK TİC. LTD. ŞTİ. www.fito.com.tr TOROS TARIM SANAYİ VE TİCARET A.Ş. www.toros.com.tr FRİTOLAY GIDA SAN. VE TİC. A.Ş. www.fritolay.com.tr ULUSOY TOHUMCULUK ZİR. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. www.ulusoyseed.com.tr GENTA GENEL TARIM ÜRÜNLERİ PAZ. A.Ş. www.gentatarim.com VERİM ZİRAAT LTD. ŞTİ. www.verimziraat.com GOLDEN WEST TOH. VE TİC. LTD. ŞTİ www.goldenwest.com.tr YALTIR TARIM ÜRÜNLERİ SAN. VE TİC. A.Ş. www.yaltir.com.tr HAZERA TOHUMCULUK VE TİCARET A.Ş. www.hazera.com YÜKSEL TOHUMCULUK TARIM SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. www.yukseltohum.com HM CLAUSE TOHUMCULUK TARIM SAN. VE TİC. A.Ş. www.hmclause.com.tr Şubat 2014 31
© Copyright 2024 Paperzz