beklenen rahmet : hz muhammed

İL
: İSTANBUL
TARİH : 02.01.2015
‫بس ـ ـ ـ ـ ـ ـ ـ ـم اهلل الرحمن الرحيم‬
ٌ ‫اء ُك ْم َر ُس‬
‫ول ِم ْن أَنْـ ُف ِس ُك ْم َع ِز ٌيز َعلَْي ِه َما َعنِت ْم َح ِري ٌ َعلَْي ُك ْم‬
َ ‫لَ َق ْد َج‬
ِ ٌ ‫بِالْم ْؤِمنِين رُؤ‬
‫يم‬
ٌ ‫ف َرح‬
ََ ُ
ِ
ِ
‫ب‬
َ َ‫َوق‬
َّ ‫َِّب َعلَيْ ىه‬
ُّ ‫ال النى‬
ُ ‫ َمثَلي َوَمثَـلُ ُك ْم َك َمثَ ِل َر ُجل أَ ْوقَ َد نَارا فَ َج َع َل الْ َجنَاد‬:‫السالَم‬
ِ ‫والْ َفراش يـ َقعن فِيها وهو ي ُذبـهن ع ْنـها وأَنا‬
‫آخ ٌذ بِ ُح َج ِزُك ْم َع ِن النا ِر َوأَنْـتُ ْم‬
َ َ َ ُ َ َُ َ َ َ ْ َ ُ َ َ
‫تُـ َفلتُو َن ِم ْن يَ ِدي‬
BEKLENEN RAHMET: HZ. MUHAMMED
Muhterem kardeşlerim!
Okuduğum Tevbe Suresi’nin 128. ayet-i
kerimesinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Andolsun, size
kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin
sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok
düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve
merhametlidir.”1
Okuduğum hadis-i şerifte ise Allah Resulü (sas)
şöyle buyuruyor: “Benim ile sizin durumunuz ateş yakan
ve o ateşe pervane böcekleri ve kelebekler düşmeye
başlayınca onları uzaklaştırmaya çalışan kimsenin hali
gibidir. Ben sizi ateşe düşmekten korumak için
kuşağınızdan tutuyorum; siz ise benim elimden
kurtulmaya çalışıyorsunuz”2
Kardeşlerim!
Bu akşam Mevlid-i Nebi’yi idrak edeceğiz. Dünya
gözüyle görmekten mahrum olduğumuz gönül sultanımızı
bu gece vesilesiyle bir kez daha hasretle anacağız. Ondan
uzak kalmanın acısını yüreğimizde hissedeceğiz. Ona
ümmet olmanın ne büyük bir nimet olduğunun anlamaya
çalışacağız. Peygamber Efendimizin o günkü toplumda
neleri değiştirdiğini, nelerle karşılaştığını bilirsek, içinde
bulunduğumuz durumu ve sorumluluğumuzu daha iyi
anlarız. O gelmeden önce güç hakim, güçlü haklıydı.
Zalim efendi, gaddar saygın, talan geçim kaynağı idi.
Mazlum suskun, çocuk değersiz, kadın çaresiz idi. O
gelmeden Ebu Cehil’lerin geçtiği yerde Bilal’lar elpençe
durur,
tahtlarını
omuzlarında
taşırlardı.
Sesini
yükseltemeyen mazlumlar, çığlıklarını sessizce Arş-i
Rahmana ulaştırır, kırbaçlanan bedenlerini okşayacak bir
rahmet eli ararlardı. Babasının merhametinden ümidini
kesen masum çocuk, yüzüne tebessüm edecek kurtarıcıyı
bekliyordu. Bu sessiz çığlıklar dua olup yüce Mevla’nın
rahmet kapısına ulaştı. Hakk Teâlâ (cc) dünyaya rahmeti
ile tecelli etti. Mazlumların yanında duran, düşkünün
elinden tutan, merhamet membaı elçisi teşrif etti.
Mazlumlar ona koştu, mağdurlar ona sığındı. İnsanlığın
kanayan yarasına dokundu. Efendi ile köle yan yana aynı
mecliste oturabildi. Kız çocuğu bir utanç kaynağı değil,
cennete girme vesilesi oldu. İnsan, hangi mevkide olursa
olsun yaratılışı itibari ile eşref-i mahlûkat sıfatına kavuştu.
Kabilelere bölünmüş bir toplumu bir araya getirdi,
kalplerini birleştirdi, farklılıkları ortadan kaldırdı. İnsani
değerleri yüreklerine nakış nakış işledi. Kimsenin
yaratılıştan gelen bir ayrıcalığa ve üstünlüğe sahip
olmadığına vurgu yaparak fazilet yarışını Allah’a kulluğa
yönlendirdi. Her an nefis muhasebesi yapmak suretiyle
insanın kusurlarının farkına varıp eksikliklerini onarmayı
öğretti.
Kardeşlerim!
Bütün varlık şahittir ki, o kendisine tevdi edilen
görevi hakkıyla yerine getirdi. İnsanın ihtiyacı olan her
konuda yol gösterdi. Fakat biz o yola girebildik mi? Asıl
sorun burada… Biz, beş vakit namazın nasıl kılınacağını,
zekâtın nasıl verileceğini, haccın nasıl yapılacağını,
orucun nasıl tutulacağını bir ölçüde öğrendik.
Peki, eşimize, çocuğumuza, komşumuza, işçimize,
işverenimize nasıl davranacağımızı öğrendik mi? Bugün
sokaklarda öldürülen kadınların çığlıkları cahiliyye
döneminin mazlum kadınlarının çığlıklarına benzemiyor
mu? Uyuşturucu bağımlısının çığlıkları o zamanların
mazlumlarınkinden farklı mı? Gruplara ayrılmış, bir
birlerine kin ve nefretle bakan bugünün mü’minleri olarak
o zamanların kabilelere bölünmüş, içi kin dolu
insanlarından ne farkımız var? Peygamber Efendimizin
bize göstermiş olduğu merhameti biz birbirimize
gösteriyor muyuz? İslam adını kullanarak, dehşet saçarak
gönül coğrafyamızda can güvenliği bırakmayanlar
cahiliyyenin kabile savaşlarını hatırlatmıyor mu?
Peygamberimiz (sas),
kin ve husumete sebep olan,
kardeşlik hukukunu ihlal eden her türlü davranış ve fikri
cahiliye adeti olarak niteleyip red etmedi mi? Risaletinden
önceki yanlışlar halâ hayatımızda tekrarlanıyorsa, onun
hayata dokunduğu gibi biz de dokunup çare üretmiyorsak
ümmet olmanın ne manası kalır? Bu gece ümmet olmanın
farkında olmak için bu soruları çoğaltalım. Resulüllah’ın
hayatında olup da bizim yitirdiklerimizi bir ilaç gibi alıp
şu yaralı halimizi onaralım. Çünkü başka yol, başka çare
yok. Okuduğumuz hadis-i şerifte de belirtildiği gibi onun,
bizi ateşe düşmekten korumak için kucakladığını
hissedelim.
Dünya
hırsı
bizi
değerlerimizden
uzaklaştırmasın. Menfaat ve çıkar ilişkisi bizi felaketlere
sürüklemesin. Namazda onun gibi olmaya çalıştığımız
gibi hayatımızın her anında onun izinde olalım. Rabbimiz
bizi ona layık, Şefaatine ve sevgisine nail eylesin.
1
2
Tevbe 9/128
Müslim, ‘Fedail’ 19
Hazırlayan: Emir Faysal ARVAS
Redaksiyon: İl İrşat Kurulu