incele - Tusem

Temel Bilimler / T 36-3
TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR
1.
Aşağıdakilerden hangisi fossa cranii posterior’a açılmaz?
3.
A) Meatus acusticus internus
Foramen infrapiriforme’den aşağıdakilerden hangisi
geçmez?
B) Foramen jugulare
A) N.ischiadicus
B) N.gluteus inferius
C) Canalis condylaris
C) N.cutaneus femoris lateralis
D) Canalis nervi hypoglossi
D) N.pudendalis
E) Foramen lacerum
E) A.pudenda interna
1–E
3–C
Foramen lacerum: Sfenoid – temporal ve oksipital kemiklerin
N. cutaneus femoris lateralis, plexus lumbalis’ten çıkar ve
lacuna musculorum’da en lateralden geçen sinirdir. Burada
SIAS, iliopsoas kası ve inguinal ligament arasında sıkışırsa
“maralgia parestetica“ görülür.
arasında kalan ve fossa cranii media’da yer alan deliktir.
4.
Aşağıdakilerden hangisi canalis inguinalis’in duvar yapılarında yer almaz?
A) M.obliquus externus abdominis
B) Ligamentum inguinale
C) M.rectus abdominis
2.
D) M.obliquus internus abdominis
Başın rotasyon hareketini sınırlayan aşağıdakilerden
hangisidir?
E) Fascia transversalis
A) Lig.nuchae
4–C
M. rectus abdominis inguinal bölge ve inguinal kanalın oluşumuna katılmaz.
İnguinal kanal
Ön duvar: m. obliquus externus ve internus abdominus aponevrozları
Üst duvar: m. obliquus internus ve transversus abdominus
lifleri
Arka duvar: Tendon conjoint ve fascia transversalis
Taban: Lig. inguinale (önde) ve lig. pectineum (arkada)
B) Lig.transversum atlantis
C) Lig.alaria dentis
D) Lig.flavum
E) Lig.supraspinale
2–C
Ligg. alariae, dens axis ile oksipital kemik kondilleri arasında
uzanarak başın rotasyon harketini frenleyen bağlardır.
Lig. transversum atlantis ise dens axis’i yerinde tutan ve geriye
kayarak medulla spinalis’i ezmesini önleyen bağdır.
www.tusem.com.tr
2
Temel Bilimler / T 36-4
SAĞ ATRIUM
- Mm. pectinati
- Fossa ve limbus ovalis
- Crista terminalis
- Ostium sinus coronarius
- Valvula ostium sinus coronarii
- Ostium vena cava inferioris
- Valvula vena cava inferioris
- Ostium vena cava superioris
- Tuberculum intervenosum
- Foramina cardiacum minimarum
SOL ATRIUM
- Mm. pectinati
- Falx septi
- Ostium venae pulmonales
SAĞ VENTRİKÜL
- Trabeculae carneae
- Cuspisler (septalis)
- Chordae tendineae
- Mm. papillares
- Conus arteriosus
- Crista supraventricularis
- Trabecula septomarginalis
- Valvula semilunaris anterior
SOL VENTRİKÜL
- Trabeculae carneae
- Cuspisler
- Chordae tendineae
- Mm. papillares
- Valvula semilunaris posterior
7.
Aşağıdakilerden hangisi arteria axillaris’in dalı değildir?
A) A.suprascapularis
5.
Aşağıdakilerden hangisi uyluğa ve bacağa fleksiyon
yaptırır?
B) A.subscapularis
A) M.biceps femoris
B) M.iliopsoas
C) M.rectus femoris
D) M.gracilis
D) A.circumflexa humeri posterior
C) A.thoracica lateralis
E) A.thoracoacromialis
E) M.adductor magnus
7–A
Arteria suprascapularis, arteria subclavia’nın dalıdır.
Axiller arter dalları:
- A. thoracica suprema
- A. circumflexa humeri anterior et posterior
- A. thoracoacromialis
- A. thoracica lateralis
- A. subscapularis (a. thoracodorsalis ve a. circumflexa
scapulae’yı verir)
5–D
M. biceps femoris caput longum: uyluğa ekstansiyon, bacağa
fleksiyon (n. tibialis)
M. iliopsoas: uyluğa fleksiyon ve adduksiyon (n. femoralis)
M. rectus femoris: Uyluğa fleksiyon, bacağa ekstansiyon (n.
femoralis)
M. gracilis: uyluğa fleksiyon ve adduksiyon, bacağa fleksiyon
ve iç rotasyon (n. obturatorius)
M. addcutor magnus: Uyluğa adduksiyon ve ekstansiyon (n.
obturatorius ve n. tibialis)
6.
8.
Crista supraventricularis aşağıdakilerden hangisinde
bulunur?
A) Sol atrium
B) Sağ atrium
C) Sol ventrikül
D) Sağ ventrikül
Aşağıdakilerden hangisi midenin fundusunu besler?
A) A.gastrica dextra
B) A.gastrica sinistra
C) A.lienalis D) Aa.gastrica breves
E) A.mesenterica inferior
8–D
Midenin Arterleri
A. gastrica dextra: Küçük kurvaturun alt yarımını besler, a. hepatica dextra veya a. hepatica communis’den çıkan bir daldır.
E) Sağ auricula
6–D
A. gastrica sinistra: küçük kurvaturun üst yarımını ve özefagogastrik bileşkeyi besler, truncus coeliacus’un dalıdır ve debisi
en yüksek mide arteri olduğundan midenin primer arteridir.
Crista supraventricularis sağ ventrikül çatısında pulmoner kapağın hemen altında yer alan bölgedir.
www.tusem.com.tr
3
Temel Bilimler / T 36-4
A. lienalis: truncus coeliacus’un dalıdır, midenin arka yüzüne
yapışık olarak seyreder; aa. gastrica breves dalları fundusu,
aa. gastrica posteriores dalları korpusun arka yüzünü, a. gastroepiploica sinistra dalı da büyük kurvaturu ve ön yüzü besler.
Midenin en fazla bölgesini sulayan arterdir.
11. Spermelerin olgunlaşmalarının ve depolanmalarının
gerçekleştiği sperm kanalı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ductus ejaculatorius
B) Ductus deferens
C) Ductus epididymis
D) Ductuli efferentes
E) Rete testis
11 – C
Epididimde spermler depolanır ve olgunlaşır, ductus
ejaculatorius’dan itibaren de tam hareketlidirler.
A. gastrodudenalis: A. hepatica communis’in dalıdır, gastrodudenal bileşkeyi ve antrum bölgesini sular, a. gastroepiploica
dextra dalı büyük kurvaturun sağ yarımını ve antrum bölgesinin ön yüzünü sular.
9.
Aşağıdaki karaciğer bağlarından hangisinin içerisinde
porta hepatis oluşumları yer alır?
12. Kornea refleksinin efferent siniri aşağıdakilerden hangisidir?
A) Nervus facialis
B) Nervus trigeminus
C) Nervus oculomotorius
D) Nervus trochlearis
E) Nervus opticus
12 – A
Kornea Reflek Arkı
Afferent: N. ophthalmicus (n. trigeminus’un birinci dalı)
Merkez: Pons
Efferent: N. facialis
Yanıt: M. orbicularis oculi kasılır gözler kapatılır.
A) Lig.falciforme hepatis
B) Lig.triangulare dextrum et sinistrum
C) Lig.hepatoduodenale
D) Lig.hepatogastricum
E) Lig. teres hepatis
9–C
Lig. falciforme hepatis: Karaciğeri sağ ve sol iki loba ayıran ve
ön yüzü göbeğe asan bağdır, serbest alt kenarının içinde fötal
yaşamda v. umbilicalis, sonra da lig. teres hepatis yer alır.
Lig. triangulare dextrum et sinistrum: Karaciğeri diyaframa
asan lig. coronarium’ların uzantısıdırlar.
Lig. hepatoduodenale: omentum minusun sağ kenarının içinde
yer alan porta hepatis oluşumları (a. hepatica propria, v.porta hepatis, ductus hepaticus communis, plexus hepaticux) nedeniyle
kalın bir bant gibi görünmesinden dolayı bu adı almıştır.
13. Aşağıdakilerden hangisi nervus radialis’in fonksiyonları arasında yer almaz?
A) Omuz eklemi ekstansiyonu
B) Dirsek eklemi ekstansiyonu
C) Ön kolun supinasyonu
D) Parmakların ekstansiyonu
E) Başparmağın adduksiyonu
Lig. hepatogastricum: Omentum minus’un sol kenarının içersine yer alan a.v. gastrica sinistra’lar nedeniyle kalınlaşmasıyla
oluşmuş bağdır.
Lig. teres hepatis: Umbilikal venin kapanmasıyla oluşur, lig.
falciforme hepatis’in alt kenarının içinde yer alır.
13 – E
N. radialis üst ekstremitenin tüm ekstansör kaslarının siniridir,
ayrıca m. supinator ve m. brachioradialis kaslarını da uyardığından supinasyon da yaptırır.
Başparmağın m. abductor pollicis longus’unu da innerve eder.
M. adductor pollicis ise başparmağın tek adduktor kasıdır ve
n. ulnaris tarafından uyarılır.
10. Hem üst, hem arka mediastende yer alan oluşum aşağıdakilerden hangisidir?
A) N.phrenicus
B) N.laryngeus recurrens sinister
C) N.vagus
D) Arcus aortae
14. Sol homonim hemianopsisi olan hastada lezyon aşağıdakilerden hangisindedir?
A) Sol n.opticus
B) Sağ n.opticus
C) Sağ radiatio optica temporal lifler
D) Sağ corpus geniculatum laterale
E) Chiasma opticum
E) Aortae thoracicae
10 – C
N. phrenicus: hem üst hem orta mediyasten
N. laryngeus recurrens sinister: üst mediyasten
N. vagus: hem üst hem arka mediyasten
Arcus aortae: üst mediyasten
Aortae thoracicae: arka mediyasten oluşumlarıdırlar.
www.tusem.com.tr
4
Temel Bilimler / T 36-4
14 – D
17. Fetal dolaşımda aşağıdaki yapıların hangisindeki oksijen içeriği en yüksektir?
Tek taraflta nervus opticus kesisi: ipsilateral körlük,
Chiasma opticum basısı: bitemporal heteronim hemianopsi
(görme alanı daralması)
A) Ductus arteriosus
B) Ductus venosus
C) V. cava inferior
D) Arcus aorta
Tek tarafta tractus opticus veya corpus geniculatum laterale
hasarı: kontrlateral homonim hemianopsi,
E) V porta
17 – B
Tek taraflı radiatio optica’nın temporal liflerinin hasarı: kontrlateral homonim üst quadranopsi,
Plasentadan gelen oksijenden zengin kan vena umblicalis ile
fetüse gelir. Bu kanın bir kısmı hepatik sinüzoidlere verilirken
bir kısmı Ductus venosus ile direk vena cava inferiora geçer.
Ductus venosus girişinde bir sfinkter vardır. Kasıldığından
kan daha çok hepatik sinüzoidlere gider, böylece kalbin aşırı yüklenmesi önlenir. Vena umblicalisin taşıdığı oksijenden
zengin kanın her hangi bir damar ile gelen oksijeni az kanla
karışmadan girdiği fetal dolaşım segmenti ductus venosus’tur.
Bu nedenle ductus venosus içinbde oksijeni fazla kan bulunur. Vena cava inferiorda, alt ekstremiten gelen kanla karışmış
olan oksijene umblikal ven kanı, vena cava süperior kanını da
alarak sağ atriyuma dökülür. Sağ atriuyumdan kanın bir kısmı
sağ ventriküle oradan da pulmoner arterlere verilir. Pulmoner
arterden ise Ductus arteriosus ile aortaya geçer. Sağ atriyumdaki kanın büyük kısmı ise Foramen ovale ile sol atriyuma geçer. Sol atriyumda, pulmoner venlerle akciğerden gelen kirli
kan ile bir kez daha karışır ve sol ventriküle iner. Kan çıkan
aorta ile kalbi terkeder. Vücudu dolaştıktan sonra Arteria illiacadan ayrılan arteria umblicalisler ile tekrar plasentaya döner.
Tek taraflı radiatio optica’nın parietal liflerinin hasarı: kontrlateral homonim alt quadranopsi,
Tek taraflı sulcus calcarinus (oksipital lob) hasarı ise santral
görmenin sağlam olduğu kontrlateral homonim hemianopsi
tablosuna yol açar.
15. Aşağıdaki yapılardan hangisi embriyodaki ön bağırsaktan gelişir?
A) Jejunum
B) Pankreas
C) İleum
D) Çekum
E)Appendiks
15 – B
Ön bağırsak kör sonlanan bir tüptür. Bukkofaringel membranla başlar, karaciğer tomurcuğunun altına kadar sürer.
Bundan oluşan yapılar:
• Primordiyal farinks ve buna ait oluşumlar (Faringeal bağırsak)
• Cavitas oris, farinks, tonsil, tükürük bezleri, tonsillalar
• Özefagus
• Mide
• Duedonumun proksimal kısmı
18. Aşağıdaki hücrelerin hangisi sürekli bölünen (labil)
hücreler arasında yer alır?
• Karaciğer
• Karaciğere ait safra kanalı
A) Düz kas hücresi
• Safra kesesi
B) Ekzokrin bez epitelyum hücresi
• Karaciğer dışındaki safra kanalı
C) Endotel hücresi
• Pankreas
D)Osteositler
• Solunum sistemi
E)Fibroblastlar
18 – B
16. Gebelikte hangi vitaminin eksikliği anensefali oluşma
riskini arttırır?
A) Vitamin C
B) Vitamin D
C) Vitamin A
D) Folik asit
Çoğalma Yeteneğine Göre Hücreler
E)Niasin
16 – D
Nöral tüpün kranial bölgede kapanamaması sonucu anensefali gelişir. Nöral tüp defektleri konsepsiyondan 3 ay önce başlamak ve gebelik boyunca devam etmek koşuluyla günde 440
µg folik asit alınmasıyla önlenebilir.
Hücre Sınıfı
Önemli Örnekleri
Permanent
Hücreler
(Bölünmez)
- Sinir hücreleri
- İskelet kası hücreleri
- Kalp kası hücreleri
Stabil Hücreler
(Nadir bölünür)
-
-
-
-
-
Hepatositler, renal hücreler, pankreas hücreleri
Düz kas hücresi
Fibroblastlar
Endotel
Osteositler, kondrositler
Labil Hücreler
- Sindirim kanalı epiteli
(Sürekli Bölünen) - Deri
- Ekzokrin bez epiteli
- Ürogenital kanal epiteli
- Kemik iliği
www.tusem.com.tr
5
Temel Bilimler / T 36-4
22. Çizgili kasta bulunan ve ısı şok proteini yapısındaki destek proteini aşağıdakilerden hangisidir?
19. Ara filamanlardan biri olan glial fibriler asidik protein
aşağıdaki hücrelerden hangisinde bulunur?
A)Astrositler
A) Desmin
B) Nebulin
B) Ependim hücreleri
C) Kristalin
D) Distrofin
C) Oligodendrositler
E)Myomezin
D) Mikroglia
22 – C
E) Satellit hücreleri
Sarkomerde Bulunan Yardımcı Proteinler
19 - A
Ara Filamanlar
Filaman
Bulunduğu Önemli Yerler
Asidik, nötral ya da bazik
Keratinler
Epitel Hücresi (desmozom ve hemdesmozom
yapısında) (karsinomlarda)
Vimentin
Mezenşim kökenli hücrelerde (sarkomlarda)
Desmin
İskelet kası ve düz kas
Glial Fibriler Asidik Protein
Astrositler ve Schwann hücreleri
Periferin
Periferik sinir sistemi nöronları
Nörofilamanlar
Akson ve dendritlerde
Alfa-İnterneksin
Medulla spinalis, Optik sinir
Nükleer Lamin (A, B ve C)
Çekirdek zarı (iç zarda)
Nestin
MSS kök hücrelerde
Protein
Özelliği
Alfa-Aktinin
Aktini Z çizgisine bağlar.
Titin
Miyozini Z çizgisine bağlar.
Nebülin
Aktin moleküllerini birbirine bağlar.
Desmin
Miyofibrilleri birbirine ve sarkolemmaya bağlar.
Plektin
Desmin moleküllerini birbirine bağlar.
Kristalin
Isı şok proteini yapısındadır. Desminin yapısını strese
karşı korur.
Distrofin
Aktinleri sarkolemmaya bağlar.
Miyomezin
Miyozin kuruklarını birbirine bağlar.
C-Protein
Miyozini M çizgisine tutturur.
23. Gianuzzi yarımayları aşağıdaki yapıların hangisinde görülür?
20. Yağ dokusundan leptin salgılanması ne tür bir salgılamadır?
A) Parotis bezi
B) Pankreas
A)Endokrin
B) Parakrin
C) Brunner bezleri
D) Submandibular bez
C)Apokrin
D) Eksokrin
E) Oksintik bezler
E)Holokrin
23 – D
20 – A
Mikst Bezler, hem seröz hem müköz salgı yapan bezlerdir. Müköz
bezler çevresinde bulunan yarım ay şeklindeki seröz bezlere “Gianuzzi Yarımayları” denir. Submandibüler bez mikst bir bez olduğundan yapısında Gianuzzi yarımayları görülür.
Leptin adipositlerden salgılanan bir hormondur. Hedef hücresine kan yoluyla ulaşır. Bundan dolayı leptin salgısı endokrin bir
salgıdır. Yağ bezlerinden sebum salgılanması ise holokrin bir salgıdır. Bu salgılama sırasında hücre tüm sitoplazmasını kaybeder.
21. Böbrek glomerül kapillerlerinin çevresindeki kasılabilme
yeteneğine sahip hücreler aşağıdakilerden hangisidir?
24. Akciğerlerde bulunan ve uyarıldığında dispne hissi
oluşturarak solunumun hızlanmasına neden olan hücreler aşağıdakilerden hangisidir?
A) Jukstaglomerüler hücrelerB) Fibroblastlar
C) Düz kas hücreleri
D) Mezengial hücreler
E) Myoepitelyal hücreler
A) J reseptörleri
B) Clara hücreleri
C) Sustentaküler hücreler
D) Bazal Hücreler
E) Küçük granüllü hücreler
21 – D
24 – A
Glomerül endotellerinin çevresinde bulunan mezengiumda
mezengium hücreleri denilen kapiller çevresindeki perisitlere
benzer hücreler vardır. Amorf matriksi sentezler ve gerektiğinde fagositoz yaparlar. Bu hücrelerin kasılma yetenekleri vardır
ve glomerül kan akımı regülasyonu yaparlar.
Az miktarda duysal sinir sonlanmaları, alveol duvarı intertisiyel
bölgesinde görülür. Bunlara Juksta (J) reseptörleri denir. J reseptörlerinin uyarılması kişide dispne hissi uyandırır. Pulmoner konjesyon, yüksek irtifa, yoğun egzersizde dispne hissi nedenidir.
www.tusem.com.tr
6
Temel Bilimler / T 36-4
25. Sindirim sisteminde öğünler arasındaki açlık dönemlerinde ortaya çıkan “göç eden myoelektrik kompleks”
olarak bilinen düz kas aktivitesinden sorumlu hormon
aşağıdakilerden hangisidir?
A)Gastrin
B) Guanilin
C) Glukagon
D) Pankreatik polipeptid
E) Motilin
25 – E
Sindirim dönemleri sırasındaki açlık sırasında oluşan özel
gastrointestinal motilite tipine göç eden myoelektrik kompleks ya da ilerleyici motor kompleks adı verilir. Bu sırada 90
dakika aralıklarla mideden distal ileuma doğru hareket eden
bir motor aktivite görülür. Motor aktivitenin arttığı sırada
mide salgısında, safra boşalmasında ve pankreas salgısında
bir artış görülür. Böylece sindirim sistemi bir sonraki öğüne
hazırlanır. Göç eden myoelektrik kompleksin temel düzenleyicisi Mo hücrelerinden salgılanan motilindir. Açlık sırasında
salgısı artan motilin yemek sonrasında azalır.
28. Aşağıdaki hormonlardan hangisi etkilerinin bir bölümünü hücre içi cAMP miktarını azaltarak gösterir?
A) Noradrenalin Alfa - 1 B) Noradrenalin Alfa - 2
C) Anjiotensin II
D) Vazopressin
E)Parathormon
28 – B
cAMP’yi azaltan hormonlar
Somatostatin
Alfa-2 adrenerjik uyarı
29. Kan beyin bariyerinden glikoz taşınmasını sağlayan taşıyıcı aşağıdakilerden hangisidir?
B) GLUT-2
A)GLUT-1
C)GLUT-3
D) GLUT-4
E)GLUT-5
29 – A
Glukoz Taşınımı
Taşıyıcı İsmi Bulunduğu yer
Önemli Fonksiyonu
Sekonder aktif transport
SGLT-1
Böbrek tübülleri, ince bağırsaklar (Apikal yüz)
Sodyum bağımlı geri emilim
26. Kalpte ventrikül duvarı gerildiğinde bradikardi ve vazodilatasyon olması şeklinde ortaya çıkan ve koroner
kemorefleks olarak da bilinen refleks aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Bainbridge refleksi
B) Bezold-Jarisch refleksi
C) Cushing refleksi
D) Hering-Breuer refleksi
E) Pulmoner kemorefleks
SGLT-2
Böbrek tübülleri (Apikal yüz) Sodyum Bağımlı emilim
26 – B
Ventrikül duvarı gerildiğinde bradikardi ve vazodilatasyon BezoldJarish refleksi olarak adlandırılır. Refleksin reseptörleri C tipi sinir
sonlanmalarıdır. Afferent siniri ise vagustur. Bu refleks koroner
damarlara adenozin ve serotonin gibi maddelerin verilmesi ile
uyarılabildiğinden “koroner kemorefleks” olarak da bilinir.
Kolaylaştırılmış pasif transport
27. Striknin tarafından konvülziyonlar oluşmasının nedeni
hangi nörotransmitterin etkisinin ortadan kalkmasına
bağlıdır?
A)GABA
B) Histamin
C)Serotonin
D) Glisin
E)Enkefalin
27 – D
Glisin hem eksitatorik hem de inhibitörik etkileri olan bir nörotransmitterdir. Eksitasyonu dolaylıdır. NMDA reseptörüne
bağlanarak Glutamatın etki göstermesine neden olur. İnhibitörük etkisi ise direktir, GABA gibi klor kanalı üzerindendir. Glisin etkisi striknin tarafından bloke edilir. Striknin verildiğinde
bu nedenle konvulsiyonlar ve kas hiperaktivitesi görülür.
GLUT-1
Eritrositler
Plasenta
Kan-Beyin bariyer
Beyin
Kolon vd.
İnsülinden bağımsız dokuların
bazal glukoz alımıdır.
GLUT-2
Langerhans Beta hücreleri
Karaciğer
İnce bağırsaklar (Bazal yüz)
Böbrekler (Bazal yüz)
İnsülin salınması için Beta
hücrelerin kan glukozundan
haberdar olması gerekir.
Bunu GLUT-2 sağlar.
GLUT-3
Beyin
Plasenta
Böbrekler vd.
GLUT-4
İskelet ve kalp kası
Yağ dokusu
Hücrelere insülin bağımlı glukoz girişi bu kanaldan olur.
GLUT-5
Sperm hücresi
Jejenum
Fruktoz taşıyıcısıdır. Sperm
için önemlidir
GLUT-6
Psödojen
Net değil
GLUT-7
Endoplazmik retikulum
duvarında bulunan G-6-P
taşıyıcısı
30. Aşağıdakilerden hangisi ovulasyon sırasında ovaryumdan atılan yapılardan biri değildir?
A) Sekonder oosit
B) Birinci kutup cismi
C) Teka hücreleri
D) Zona pellusida
E) Korona radiyata
30 – C
Ovulasyonla atılanlar şunlardır:
Sekonder oosit, Birinci kutup cismi, Korona radiyata, Zona pellusida, Bir miktar folikül sıvısıdır.
Teka hücreleri ise ovaryumda kalır ve geride kalan granulosa
hücreleri ile birlikte corpus luteumu oluşturur.
www.tusem.com.tr
7
Temel Bilimler / T 36-4
31. Eozinofillerin gelişiminde aşağıdaki interlökinlerden
hangisi en önemlidir?
A)IL-1
B) IL-4
C)IL-5
D) IL-7
32 – B
Renal medüller intertisiyum hiperosmolaritesini sağlayan
nedenler:
1. Meduller interstisyuma toplayıcı kanallardan geri emilen
ürenin difüzyonu
2. Vasa rektanın zıt akım teorisi
3. Henle çıkan kolundan Na, K, Cl, Ca ve Mg’un geri emilmesi
4. Suyun bu bölgeden üreden daha hızlı uzaklaştırılması
Medulladaki tonisite insanlarda en fazla 1200 mOsm/L’ye
kadar çıkarılabilir. Bunun 500-600 mOsm/L’lik kısmını, ADH
etkisiyle medüller toplayıcı kanallardan emilen üre oluşturur.
E)IL-12
31 – C
Hemapoetik Büyüme Faktörleri
Faktör
Esas İşlevi
Salgılandığı Yer
Stem Cell
Factor (SCF)
Hemapoezi başlatır
Kemik iliği Stromal
hücreleri
G-CSF
CFU-G yi uyarır, Nötrofil
aktivitesini arttırır
Makrofajlar
Endotel hücreleri
M-CSF
CFU-M’yi uyarır
Makrofajlar / Endotel
hücreleri
GM-CSF
CFU-GM’yi uyarıri Granülosit
aktivitesini arttırır
T-Lenfosit
Endotel Hücresi
Eritropoetin
Eritroid seri mitoz ve
farklanmasını uyarır
Böbrek peritübülüler
kapiller
Karaciğer Kuppfer
hücresi
Trombopoetin Tromboid seri mitoz ve
farklanmasını uyarır
Karaciğer ve böbrek
ancak net değil
İFN-gamma
B- lenfosit ve monosit uyarılmasıi
MHC-II yapımı
T-Lenfosit
NK hücresi
IL-1
Eritroid prekürsörleri inhiber eder, Bir çok hücreden
Diğerlerini aktive eder. IL-3 ve IL-6 salınır
ile birlikte çalışır
IL-2
T-Lenfosit ve B-Lenfosit mitozu,
NK farklanması
Aktive T-lenfosit
IL-3
Tüm miyeloid seri
Aktive T ve B lenfosit
IL-4
Mast ve Bazofil oluşumu
T ve B lenfosit aktivasyonu
Aktive T-lenfosit
IL-5
Eosinofilik seriye etki
Aktive T-lenfosit
IL-6
Tüm miyeloid seri
Monositler
Fibroblastlar
IL-7
B Lenfosit öncülleri
NK hücrelerin farklanması
Adventisyal retiküler
hücre(?)
IL-8
Nötrofil migrasyonu ve
degranülasyonu
Lökosit
Endotel hücreler
Düz kas hücreler
IL-9
Mast hücre aktivasyon ve
proliferasyonu, CD4 T Helper
proliferasyonu
T Helper
IL-10
Makrofaj, Thücre ve NK hücre
sitokin salınımını inhiber
eder, B lenfosit ve Mast hücre
proliferasyonunu arttırır.
Makrofajlar
T Lenfositler
NK hücrelerini uyarır,
Fonksiyonlarını arttırır
Makrofajlar
IL-12
33. Folik asit eksikliğinde, kanda ve idrarda formiminoglutamik asit (FIGLU) artışı ile karakterize hastalıkta hangi
amino asitin metabolizması bozulmuştur?
A) Glisin
B) Histidin
C)Triptofan
D) Fenilalanin
E)Lizin
33 – B
Formimino glutamik asit (FIGLU), histidin katabolizması sırasından oluşur ve bu moleküle tetrahidrofolatın karbon aktarması ile glutamat oluşur.
Şekil: Histidin yıkımı
34. Aşağıda verilen amino asitlerden hangisi glukojenik
özellik göstermez?
A) Alanin
B) Glutamat
C) Lösin D) Valin
E)Serin
34 – C
Lösin ve lizin saf ketojenik amino asitlerdir. Bunların dışın-
32. Konsantre idrar çıkarmak amacıyla böbrek medullasındaki hipertonik ortamın oluşmasında en önemli solüt
aşağıdakilerden hangisidir?
da kalan amino asitler ya saf glikojenik ya da hem glikojenik
hem de ketojenik özellik gösterirler. Hem glikojenik hem de
A) Kreatinin
B) Üre
ketojenik olan amino asitler: Fenilalanin, tirozin, triptofan ve
C) Sodyum
D) Klor
izolösindir. En önemli iki glikojenik amino asitler ise alanin ve
glutamattır.
E) Potasyum
www.tusem.com.tr
8
Temel Bilimler / T 36-4
Şekil: Dallı zincirli aminoasitlerin katabolizması
36. Aşağıda verilen amino asitlerden hangisinin kodonu
yoktur?
A)Prolin
B) Fenilalanin
C)Lizin
D) Fosfoserin
E)Arjinin
36 – D
Hidroksilizin ve hidroksiprolin, postranslasyonel modifikasyonla
lizin ve prolin amino asitlerinden prolil hidroksilaz ve lizil hidroksilaz enzimleri aracılığı ile oluşur. Posttranslasyonel medifikasyonla ayrıca fosfoserin ve gamakarboksiglutamat da oluşur.
Bu amino asitlerin dışında üre siklüsünde oluşan ve kullanılan
ornitin ve sitrüllin amino asitlerinin de kodonları yoktur.
37. Ökaryotik canlılardaki DNA sentezinde (replikasyonda)
seken sarmalda sentezi gerçekleştiren DNA polimeraz
hangisidir?
A) DNA polimeraz α seken sarmal
B) DNA polimeraz δ öncü sarmal
35. Kollajen fibrillerinin direncini arttıran kovalent çapraz
bağlanmayı katalize eden enzim ve kullanılan amino asitler aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir?
Enzim
C) DNA polimeraz β tamir
D) DNA polimeraz ε tamir
Amino asit
E) DNA polimeraz γ; mitokondrial DNA sentezi
A) Prolin hidroksilaz
Prolin – Lizin
B) Prolin oksidaz
Hidroksiprolin – Prolin
C) Lizil oksidaz
Hidroksilizin – Lizin
D) Glisin hidroksilaz
Glisin – Hidroksilizin
E) Glisin oksidaz
Glisin – Hidroksiprolin
37 – A
DNA sentezini DNA polimerazlar katalizler. Prokaryotlarda üç
adet DNA polimeraz vardır: pol- I, pol-II ve pol-III. Pol-III öncü
sarmalın, Pol-I seken sarmalın sentezinde ve pol-II ise tamirde rol oynar. Ökaryotlarda beş adet DNA polimeraz bulunur:
Bunlar ve fonksiyonları:
35 – C
DNA polimeraz – α: seken sarmal
Hücre dışında (eks-
DNA polimeraz –δ: öncü sarmal
trasellüler matriks-
DNA polimeraz- β: tamir
te), lizin ve OH-
DNA polimeraz –ε: tamir
lizin aminoasitleri
DNA polimeraz- γ: Mitokondrial DNA sentezini gerçekleştirirler.
önce lizil oksidaz
enzimi (kofaktörü
38. DNA ve RNA polimerlerine katılacak olan ve yapıda yer
alan nükleotid monomerler aşağıdaki seçeneklerden
hangisinde doğru olarak verilmiştir?
bakırdır) ile oksidatif deaminasyo-
na uğrar. Bu oksidatif deaminasyon
sayesinde
Katılacak olan monomerler
merler
Yapıdaki mono-
A) Nükleotid monofosfatlar Nükleotid monofosfatlar
olgun
tropokollajen mo-
B) Nükleotid difosfatlar
Nükleotid trifosfatlar
lekülleri kopakt bir
C) Nükleotid trifosfatlar
Nükleotid trifosfatlar
hal alır.
D) Nükleotid trifosfatlar
Nükleotid difosfatlar
E) Nükleotid trifosfatlar
Nükleotid monofosfatlar
Şekil: Kallojende çarpraz bağlar
www.tusem.com.tr
9
Temel Bilimler / T 36-4
40 – C
Replikasyon, transkripsiyon ve translasyon sadece 5’----3’ yönüne doğru gerçekleşir. Bu bağlamda RNA polimeraz enzimi
3’–5’ DNA kalıbı üzerinde sentezi 5’---3’ yönüne doğru yapar.
Kalıp olarak alınmayan 5’----3’ Yönündeki diğer DNA zinciri
olaya katılmaz. Bu durumda;
5’- TAGCCG- 3’ Kalıp olarak kullanılmayan DNA molekülü
3’-ATCGGC-5’ Kalıp olarak kullanılacak DNA molekülü
5’-UAGCCG-3’ mRNA
3’-AUCGGC-5’ tRNA
İzlenildiği üzere, kalıp olmayan DNA molekülü ile mRNA, kalıp
olarak kullanılan DNA molekülü ile de tRNA benzerlik gösterir. Bu
arada DNA ve RNA arasında baz farklılığı da dikkate alınmalıdır.
38 – E
DNA ya da RNA’ya katılacak olan nükleotidler trifosfat formunda gelir ve yapıya fosfoester bağıyla katıldığında, yapıda
monofosfat formunda yerleşmiş olur.
Şekil: Polinüklotid yapısı
41. HDL molekülü üzerinde bulunan ve kolesterolü kolesterol
esteri haline çeviren enzim aşağıdakilerden hangisidir?
A) LCAT (Lesitin kolesterol açil transferaz)
B) ACAT (Açil kolesterol açil transferaz)
C) CETP (Kolesterol ester transfer protein)
D) HTGL (Hepatik triaçilgliserol lipaz)
E) LPL (Lipoprotein lipaz)
41 – A
LCAT (Lesitin kolesterol açil transferaz): HDL üzerinde bulunur
ve perifer hücrelerden alınan ve membrana yerleşmiş olan
kolesterol moleküllerine yağ asiti transferini gerçekleştirip
onları kolesterol esterine çeviren ve HDL içine yönlenmesini sağlayan enzimdir. ACAT (Açil kolesterol açil transferaz):
LCAT’ın yaptığı işi perifer hücrelerde gerçekleştiren enzimdir.
CETP (Kolesterol ester transfer protein): HDL molekülünün
tamamen kolesterol esterleri ile dolduğunda ve HDL 2 oluştuğunda, bu artan kolesterol içeriğinin en yakındaki lipoproteine aktarılmasından sorumlu olan enzimdir. HTGL (Hepatik
triaçilgliserol lipaz): Lipoprotein lipazla aynı fonksiyonu gören
ancak hepatik kan dolaşımında yer alan damarların endoteline tutunan enzimdir. LPL (Lipoprotein lipaz): Damar endoteline heparan sülfatla bağlı olan ve dolaşımdaki şilomikronlar ile
VLDL’lerin içindeki TAG’leri parçalayan enzimdir.
39. Polipeptid dizisine bir amino asitin eklenmesine kadar
geçen evrede toplam kaç yüksek enerjili fosfat bağı
harcanır?
A) 1 B) 2 C) 3 D) 4 E) 5
39 – D
Protein sentezinde amino asitlerin eklenmesinde harcanan
enerji: tRNA molekülüne aminoaçil yüklemesinin yapılması,
ATP’nin AMP’ye hidrolizini gerektirir. AminoaçiltRNA’nın A bölgesine girmesi bir GTP’nin GDP’ye hidrolizine neden olur. Yeni
oluşmuş peptidil-tRNA’nın EF2 tarafından A bölgesinden P bölgesine translokasyonu benzer şekilde GTP’nin GDP ve fosfata
hidrolizine neden olur. Böylece bir peptid bağının oluşumu için
gerekli enerji, toplamda dört yüksek enerjili fosfat bağının hidrolizine eşdeğerdir. Ökaryotik ribozom saniyede 6 kadar amino
asit ekleyebilir; prokaryotik ribozomlar ise 18 kadar amino asidi ekleyebilir. Böylece terminasyon kodonuna varıncaya kadar
peptid sentezi büyük bir hız ve doğruluk ile ilerler.
42. Sindirimde asidik kimusun nötr hale gelmesine yol
açan aracı molekül hangisidir?
B) 3’-ATCGGC-5’
C) 5’-UAGCCG-3’
D) 3’-AUCGGC-5’
B) Kolesistokinin
C) Tripsin
D) Kimotripsin
E)Pepsin
40. Aşağıdaki seçeneklerden hangisi 5’-TAGCCG-3’ yönüne
göre verilen DNA dizisinin t-RNA karşılığını ifade eder?
A) 5’- TAGCCG- 3’
A) Sekretin
42 – A
Sindirimde asidik kimusun nötr hale gelmesine yol açan aracı
molekül sekretindir. Sekretin sayesinde önce bikarbonattan
zengin sıvı kimusu nötr hale getirir ardından pankreatik enzimler aktivite gösterebilir.
E) 5’-AUCGGC-3’
www.tusem.com.tr
10
Temel Bilimler / T 36-4
43. Aşağıdaki bileşiklerden hangisi amino asitlerden köken
almaz?
A)T3-T4
B) Glikoproteinler
C) Kreatin
D) Seratonin
46 – C
Fosfoaçilgliserol ya
da
diğer
adı ile gliserofosfolipidler, gliserol türevidirler. Gliserolün 1 ve 2. Karbonuna yağ asiti
bağlandıktan sonra 3. Karbonuna fosfat bağlanmakta ve fosfotidik asit oluşmaktadır. Fosfotidik asite ise kolin, serin, etanolamin ya da inozitol gibi alkollerin bağlanması ile fosfoaçilgliseroller oluşur. Seramid ise sfingozin (serin + palmitat) türevi
olup, fosfoaçilgliserollerde bulunmaz.
E) Lesitin
43 – E
Seçeneklerde verilen bileşikler:
T3-T4: Fenilalanin ve tirozinden
Glikoproteinler: Seramid türevidirler. Seramid, sfingozine yağ
asidi ilavesi ile oluşur. Sfingozin yapısı ise serin ve palmitik asidin birleşmesi ile oluşur.
Kreatin: Glisin, arginin ve SAM’den sentezlenir. Glisin böbrekte, argininle birleşerek ornitin ve guanidinoasetat oluşur.
Guanidinoasetat, karaciğerde SAM tarafından metillenir ve
kreatin oluşur.
Seratonin: Triptofandan sentezlenir.
Lesitin (fosfotidil kolin): Fosfoaçilgliserol olup fosfotidik asite
kolin ilavesi ile oluşur.
47. Aşağıda verilen bileşiklerden hangisi izopren birimi
içermez?
A) Dolikol fosfat
B) Vitamin D
C) Ubiqinon
D) Vitamin C
E) Hem A
47 – D
İzopren bileşikleri kolesterol sentezi sırasında mevalonattan
oluşan 5 karbonlu bileşikler olup, yağda çözünen vitaminler
başta olmak üzere, ubiqinon, dolikol gibi bileşiklerin öncülüdür.
44. Bir molekül glukozun karaciğerde CO2 ve suya kadar katabolize edilmesi sonucu net kaç mol ATP kazanılır?
A) 2 mol ATP
B) 5 mol ATP
C) 7 mol ATP
D) 30 mol ATP
48. Yağ asiti sentaz sisteminde 1 molekül palmitik asit
sentezleninceye kadar toplam kaç mol ATP ve kaç mol
NADPH+H+ harcanır?
Harcanan ATP
Harcanan NADPH+H+
A) 1 mol
7 mol
7 mol
B) 7 mol
C) 7 mol
14 mol
7 mol
D) 14 mol
E) 14 mol
14 mol
48 – C
Bir molekül palmitik asit sentezleninceye kadar 7 mol ATP ve 14
mol NADPH+H+ harcanır. ATP harcanması, asetil KoA’dan malonil KoA oluşumunda harcanmakta, NADPH+H+ molekülleri ise
çift bağların doyrulmasında harcanmaktadır.
E) 32 mol ATP
44 – E
Karaciğer ve kalp kasında malat aspartat mekik sistemi bulunduğundan 1 mol glukozun CO2 ve suya kadar katabolize edilmesi sonucu net 32 mol ATP kazanılır.
45. Aşağıda verilen enzimlerden hangisi glikoliz ve glukoneogenez reaksiyonlarında ortak olan reaksiyonlardan
biridir?
A)Heksokinaz
B) Glukoz-6-fosfataz
C) Pirüvat kinaz
D) Fruktoz-1,6 bisfosfataz
E) Fosfoheksoz izomeraz
45 – E
Glukoz-6-fosfataz, hem glukoneogenezde hem de glikojen yıkımında aktivite gösteren ve kana glukoz verilmesini sağlayan
enzimdir.
46. Herhangi bir fosfoaçilgliserol bileşiğinde aşağıdaki seçeneklerdeki moleküllerden hangisi bulunmaz?
A) Gliserol
B) Yağ asidi
C) Seramid D) Alkol ya da polialkol
E) Fosfotidik asit
www.tusem.com.tr
11
Temel Bilimler / T 36-4
49. Aşağıdakilerden hangisi aşırı fruktoz tüketimi ile ilişkili
değildir?
A) Yağ asidi sentezinde artış
B) Glikolipid sentezinde artış
C) Triaçilgliserol (TAG) sentezinde artış
D) Kolesterol sentezinde artış
E) Ürik asit oluşumunda artış
51. Yapısındaki karbonhidrat ile proteinler arasında kovalent bağ içermiyen glikozaminoglikan aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Keratan sülfat
B) Heparin
C) Hyaluronik asit
D) Heparan sülfat
E) Kondrotin sülfat
51 – C
Hyaluronik asit, yapısında sülfat içermez ve karbonhidratprotein arasında da kovalent bağ yerine non-kovalent bağlar
bulundurur.
49 – B
Aşırı fruktoz tüketimi, fruktokinaz enziminin düşük Km değeri nedeni ile hücre içi fosfat havuzunun tükenmesine neden
olur. Hücre içi ADP ve AMP gibi pürin nükleotidleri aşırı artar
ve yıkılır. Bunun sonucu da ürik asit seviyesi yükselir. Ayrıca
aşırı alınan fruktoz GLUT-2’lerin öncelik tanıması nedeni ile
karaciğer ve pankreas a giriş yapar. Özellikle karaciğerde glikoliz yoluna yönlendirilerek pirüvat ve dolayısı ile asetil KoA
artışına neden olur. Artan bu asetil KoA’lar yağ asiti sentezine,
yağ asitleri de TAG sentezine yönlendirilir. Ayrıca artan asetil
KoA’lar kolesterol sentezini de arttırır. Fruktoz tüketiminin glikolipid sentezine doğrudan bir etkisi yoktur.
52. Eksikliği nadiren görülen ve Koenzim A yapısına katılan
vitamin aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tiamin
B) Riboflavin
C) Pantotenik asit
D) Folik asit
E) Askorbik asit
52 – C
50. Heksoz monofosfat yolunda hem oksidatif hem de non
oksidatif reaksiyonlarda üretilen ortak molekül aşağıdakilerden hangisidir?
A)NAD
B) NADP+
C) FMN
D) Glukoz-6-fosfat
Pantotenik asit, pantoik asit ve beta-alaninin kombinasyonudur. Aktif pantotenik asit, koenzim A ve açil taşıyıcı proteindir (ACP). Pantotenik asit bağırsaklardan kolaylıkla emilir ve
E) Ribuloz- 5-fosfat
sonra ATP tarafından fosforillenerek 4’fosfopantotenat oluşur.
Sisteinin ilavesi ve karboksil grubunun ayrılması 4’-fosfopan-
50 – E
toteini üretir. 4’fosfopantetein, KoA ve ACP’ (açil taşıyıcı pro-
Heksoz monofosfat yolunda hem oksidatif hem de non oksidatif reaksiyonlarda üretilen ortak molekül ribuloz 5-fosfat’tır.
tein’)nin prostetik grubudur ve ATP’den önce adenil grubu alır
ve sonra fosforillenir; sonuçta KoA oluşur. Tiyol grubu hem
KoA’da hem de ACP’de açil grubu taşıyıcısıdır. Serbest KoA’nın
yapısı genellikle KoA-SH olarak kısaltılarak gösterilir. Koenzimin reaksiyona giren grubu -SH (tiyol) grubudur. Pantotenik
asit eksikliği nadirdir çünkü hayvan dokularında, tahıl ürünlerinde ve ebzelerde bol miktarda bulunur. Bununla beraber
savaş esirlerinde gözlenen yanan ayak sendromu pantotenat
eksikliğine bağlanmıştır.
www.tusem.com.tr
12
Temel Bilimler / T 36-4
54. Aşağıda verilen yöntemlerden hangisi şeker ölçümünde kullanılır?
A) Kjeldahl yöntemi
B) Folin-Ciocalteu yöntemi
C) Biüret yöntemi
D) Lowry yöntemi
E) Benedict yöntemi
54 – E
Seçeneklerde geçen, Kjeldahl yöntemi, Folin-Ciocalteu yöntemi,
Biüret yöntemi ve Lowry yöntemi ile kantitatif protein ölçümü
yapılmaktadır. Benedict yöntemi ise şeker ölçümünde kullanılır.
55. Aşağıdakilerden hangisi patojen prionlarla ilgili yanlıştır?
A) Asellüler mikroorganizmalardır.
B) Nükleazlar, U.V ışınlar ve dezenfektanlara ve otoklavla sterlizasyona dirençlidir.
C) İmmun yanıt oluşturmazlar.
D) Amiloid yapılar olup, spongioform ensefalopati
oluştururlar.
E) Aminoasit dizilimleri sellüler prion proteninden (Pr
Pc) tamamen farklıdır.
55 – E
53. Steroit hormon sentezinde 27 karbonlu kolesterolden
mitokondride pregnenolon oluşumunu katalizleyen
enzim aşağıdakilerden hangisidir?
Prionlar asellüler mikroorganizmalar olup, DNA veya RNA içermezler. Prionlar, enfeksiyöz protein (amiloid yapıda) yapılardır.
Patojen prionların proteinleri (PrPsc: Skarpie prion proteini)
dizlimleri nöronların sentezlediği sellüler prion proteini ile benzerdir, ancak helikal yapıda ve sert olması ile farklılık gösterir.
A) 3-Beta OH steroid dehidrogenaz
B)Desmolaz
C) 17-Alfa hidroksilaz
Prionlar nükleik asit içermeyen, nükleaz enzimlerine (DNA az
veya RNA az), ultraviyole ışınlara, dezenfeksiyona ve sterilizasyona (uzun süre sterilizasyona duyarlıdır) dirençli amiloid (siyaloglikoprotein) yapılardır. Spongioform ensefalopati oluştururlar.
D) 5-Alfa redüktaz
E) 16-Alfa hidroksilaz
53 – B
Kontamine aletler NAOH ve otoklavla sterilize edilir. İmmun yanıt oluşturmazlar, 20. kromozomdaki PRNP genince sentezlenir.
Kolesterolden
mitokondride
pregnenolon
56. Gram pozitif ve gram negatif bakterilerin hücre duvarı yapılarına ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
oluşumunu
katalizleyen
A) Gram (+) bakterilerde hücre duvarı kalınken Gram
(-)’lerde incedir.
enzim
desmolaz
B) Gram (+) bakterilerde hücre duvarında Teikoik asit
varken Gram (-)’lerde yoktur.
(mitokondrial
yan zincir
C) Gram (+) bakterilerde hücre duvarı dışında periplazmik aralık ve dış memban bulunur.
parçalayıcı
enzim)’dır.
D) Gram (-) bakterilerde hücre duvarı, Gram (+)’bakterilerden daha kompleksdir.
E) Gram (-) bakterilerde endotoksin bulunurken,
Gram pozitif bakterilerde endotoksin bulunmaz.
www.tusem.com.tr
13
Temel Bilimler / T 36-4
56 – C
Gram (+) bakterilerde hücre duvarı dışında periplazmik aralık
ve dış membran bulunmaz. Gram(-) bakterilerde hücre duvarı dışında periplazmik aralık ve dış membran bulunur. Gram
(+) ve Gram (-) bakterilerin hücre duvar yapılarının farkları
Tablo’da gösterilmiştir.
Tablo: Gram (+) ve Gram(-) bakterilerin hücre duvar yapıları.
Gram (+) Bakteri
Gram (-) Bakteri
Hücre duvarı daha kalın olup 1-50
nm kalınlıktadır.
Hücre duvarı daha incedir.
Hücre duvar yapısı daha basit
peptidogikan duvar yapısının
büyük kısmını (%80) oluşturur.
Hücre duvarı yapısı karmaşıktır.
Peptidoglikan tabaka, periplazmik
aralık ve dış membrandan oluşur.
Peptidoglikan tabaka incedir.
Peptidoglikan tabaka N-asetil
glukozamin (NAG) ve N-asetil
muramik asit (NAM) zincirlerinin
β-1,4 bağlarıyla bağlanmış
polisakkaritlerden oluşur.Bu
yapıya Mürein adı verilir. Teikoik
asit içerir.
Peptidoglikan benzer yapıdadır,
ancak; teikoik asit içermez.
Peptidoglikan tabakada ribitol
fosfat ve gliserol fosfat polimerleri
Teikoik asitleri oluşturur. Hücre
duvarında polisakkaritler (örneğin
streptokokların C karbonhidratı)
veya proteinler (M proteini)
bulunabilir.
Periplazmik aralık ve dış
membran yoktur. Betalaktamaz
enzimleri hücre dışına salınır.
Teikoik asit faj için resepetör
görevi görür.
Sepsis patogenezinde rol alır.
Peptidoglikan tabaka dışında
periplazmik aralık vardır. Burada
metabolik enzimler (proteaz, lipaz,
nükleaz), βetalaktamazlar ve diğer
antibiyotik direnç enzimleri yer alır.
Dış membranda; fosfolipid tabaka,
lipopolisakkorit tabaka (endotoksin
ve major antijenik yapıları içerir)
ve porin proteinlerinden oluşur.
Por proteinleri bakteriyofaj ve seks
piluslarının yapışma bölgesidir.
Βetalaktamazlar periplazmik
aralıktadır.
Lipid A içermez (Endotoksin
içermez).
Lipopolisakkarit tabaka toksik
özellikte Lipid A içerir (Endotoksin)
58. Kapsül yapısı içermeyen bakteri aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bacillus anthracis
B) Streptococcus pyogenes
C) Corynebacterium diphteriae
D) Klebsiella pneumoniae
E) Neisseria meningitidis
58 – C
Seçeneklerden Corynebacterium diphteriae’nın kapsül ve
spor yapısı yoktur. Corynebacterium diphteriae Gram pozitif
basildir. Diğer seçeneklerde yer alan bakterilerin kapsül yapısı
mevcuttur. Bacillus anthracis’in kapsül yapısı protein yapıda
(D-glutamik asit yapıda) iken, seçeneklerde yer alan diğer
bakterilerin (S.pyojenes, Klebsiella pneumoniae, Neisseria
meningitidis) kapsül yapısı polisakkarit yapıdadır.
59. Aşağıdaki infeksiyon etkeni - seçici besiyerleri eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?
İnfeksiyon etkeni
Seçici besiyeri
A) Corynebacterium
Löffler besiyeri
diphteria
B) M.tuberculosisLöwenstein-Jensen
besiyeri
EMB, Mc Conkey agar
C) Shigella sonnei
D)EHEC
Sefoksitin sikloserin
fruktoz agar (CCFA agar)
E) Bordetella pertussis
Bordet-Gengau agar
59 – D
Enterohemorajik E.coli (EHEC, verotoksijenik E.coli) Sorbitol
Mc Conkey agar’da ürer. Diğer seçeneklerde verilen eşleştirmeler doğrudur.
Tablo: Seçici besiyerleri
57. Hücre duvarı yapısında endotoksin ve teikoik asit içeren bakteriler aşağıdakilerden hangisidir?
Endotoksin içeren
Teikoik asit içeren
Enterobacter cloacae
A) Enteroccoccus feacalis
B) Klebsiella pneumoniae Bacteroides fargilis
C) Clostridium perfringens Propniobacterium acnes
D) Bacteroides fragilis
Clostridium tetani
E) E.coli
Bacteroides fragilis
57 – D
Endotoksin (Lipit A) sadece Gram negatif bakterilerin hücre duvarı
yapısında, Teikoik asit ise sadece Gram pozitif bakterilerin hücre
duvarı yapısında bulunan bileşiklerdir. Endotoksin lipopolisakkarit, teikoik asit ise giserol fosfat veya ribitol fosfat bileşiğidir.
Seçeneklerden Gram negatif bakteri Bacteroides fragilis
(sporsuz, kapsüllü, anaerobik basil), Gram pozitif bakteri ise
Clostridium tetani (terminal sporlu, anaerobik, Gram pozitif
basil) olup Doğru seçenek D şıkkıdır. Gram pozitif bakterilerde, peptidoglikan tabakada ribitol fosfat ve gliserol fosfat
polimerleri Teikoik asitleri oluşturur. Hücre duvarında polisakkaritler (örneğin streptokokların C karbonhidratı) veya proteinler (M proteini) bulunabilir.
Gram negatif bakterilerde hücre duvarı dış kısmında yer alan lipopolisakkarit tabaka toksik özellikte Endotoksin (Lipid A) içerir.
Bakteri
Seçici besiyeri
Bordetella pertusis
Bordet Gengou, At kanlı Choarcoal agar
C.diphteriae
Löffler besiyeri(%75 serum,%25
buyyon,ısı ile koagüle edilir), Potasyum
tellüritli besiyeri
Neisseria meningititis
N.gonorrhea
Çikolatamsı agar
Thayer –Martin(sistin ve serum içerir)
Camplobacter jejuni
Campy- BAP, Skirrow besiyeri
Yersinia
CIN besiyeri (Diğer enteriklerin üremesini önler)
Enterohemorajik
E.coli(EHEC)
Sorbitol Mc Conkey agar
Vibrio cholerae
TCBS ( Tiyosülfat sitrat bile (safra)
sukroz) agar
Salmonella, Shigella
EMB, Mc Conkey agar
Legionella pneumophila
BCYE(Buffered chaorcaal yeast extract
) agar
Clostridium
Difficili
CCFA (Sefoksitin sikloserin fruktoz
agar)
Vankomisine dirençli entero- Enterokoksel agar (vankomisin ve
kok (VRE)
seftazidimli bile –eskülin)
www.tusem.com.tr
14
Candida (maya)
Sabouraud-Dextroz agar
Mycoplasma pneumoniae
PPLO ,SP4 agar*
Temel Bilimler / T 36-4
60. Bakterilerde genetik bilgi aktarımı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Bakteriler genetik materyal olarak hem DNA hem
RNA’yı içerir.
B) Bakterilerde nükleik asitler dışında plazmid ve
transpozon gibi ekstrakromozomal yapılar bulunur
C) Transformasyon olayında en uygun dönem logaritmik üreme fazıdır.
D) Transformasyonda kompetans faktörü denen protein yapıda bir madde gerekir.
E) Transdüksiyonda bakteri DNA’sı plazmid yardımıyla
aktarılır.
60 – E
Transdüksiyonda bakteri DNA’sı bakteriyofaj aracılığıyla aktarılır. Transformasyon: Gram (-) ve Gram(+) bakteriler ekzojen
DNA’yı alıp yeni özellikler kazanır. Bir bakterinin yabancı bir
DNA’yı alabilmesi için kompetans faktör denen protein yapıda bir madde gereklidir.
Transformasyon diğer genetik aktarım şekilleri olan transdüksiyon ve konjugasyona göre aracısız bir aktarımdır. Bakterinin DNA
alımı için en uygun olduğu dönem bakterinin logaritmik üreme
fazıdır. Bu dönemde bakteri antibiyotiklere karşı en duyarlıdır.
Transformasyon ortam ısısından ve DNA’az enziminden etkilenir.
2. Transdüksiyon: Bakterinin DNA’sının bakteriyofaj aracılığı
ile bir hücreden diğerine aktarılmasıdır. İki tiptir.
Generalize tip transdüksiyon: Bakteriyofaji, bakteri DNA’sının
herhangi bir bölgesindeki bir parçayı aktarır.
Kısıtllı (özelleşmiş) tip transdüksiyon: Faj integre olduğu bakteri DNA’sındaki yakın genleri aktarır.
3. Konjugasyon: Verici (donör) ve alıcı (recipient) iki canlı bakteri arasında seks pilusu (F-pili) cinsel ilişkiye benzer şekilde gen
transferinin yapılmasıdır. Bu olay F (fertilite) plazmidi tarafından
yönetilir. Seks pilusu yapısını pilin protein oluşturur. Konjugasyon
F faktörü içeren (F+) erkek bakterinin, faktör içermeyen (F-) dişi
bakterinin yüzeyine seks pilusu ile tutunmasıyla başlar. Fertilite
(F) faktörü DNA’nın enzimatik parçalanması sonucunda konjugal
köprü ile F+ bakteriden F-’ye aktarılır. Alıcı hücre F+ hale geçer.
Hibridizasyon esaslı yöntemlerde tek iplikli nükleik asitlerden
tamamlayıcı gen dizeleri (enzim ya da işaretli problarla) uygun
şartlarda çift iplikli hibrit molekülleri oluşturulur.
Southern blot hibridizasyon: DNA’yı belirler (Örneğin DNA virusu olan Human Papilloma virus tanısında altın standarttır).
Northern blot hibridizasyon: RNA’yı belirler. RNA-DNA prob
hibridizasyonuna dayanır.
Western blot: Etkene spesifik proteinleri belirler. Anti-HIV pozitifliğini doğrulamada, yalancı sfiliz pozitifliğinin doğrulanmasında kullanılabilir. Insitu hibridizasyon ise doku, organ veya
hücrelerdeki nükleik asitlerin belirlenmesini sağlar.
Polimeraz zincir reaksiyonunda ise DNA veya RNA (Revers
transkriptaz enzimi ile DNA’ya dönüştürülür) çoğaltılarak belirlenir. Belirli ısı basamaklarında sikluslar halinde gerçekleşir.
62. Gram negatif enterik basiller (Enterobactericea ailesi) içerisinde yer almayan bakteri aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yersinia pestis
B) EHEC
C) Proteus mirabilis
D) Serratia marcenses
E) Campylobacter fetus
62 – E
Enterobacteriaceae ailesi insan ve hayvanların barsak florasında bulunan çok sayıda bakteri türlerini içerir. Bu geniş familya içerisinde yer alan başlıca bakteriler : E.coli, Klebsiella
türleri (spp), Shigella spp, Salmonella spp., Enterobacter spp.,
Proteus spp, Seratia marcescens, Morganella, Citrobacter,
Providencia, Yersinia türleri’dir. Campylobacter fetus bu aile
içerisinde yer almaz.
Tüm Enterobactericea ailesi üyeleri oksidaz negatiftir.
Campylobacteriaceae ailesinde ise, Campylobacter jejuni,
Campylobacter fetus ile Helicobacter pylori yer alır.Hepsinin
ortak özelliği oksidaz pozitif olmalarıdır.
63. Aşağıdaki bakterilerden hangisi inflamatuvar ishal etkeni değildir?
A) Salmonella enteriditis
B) Shigella sonnei
61. Hibridizasyon yöntemi olmayan moleküler yöntem
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Southern blot
B) Northern blot
C) Polimeraz zincir reaksiyonu
D) Western blot
E) İnsitu hibridizasyon
61 – C
Polimeraz zincir reaksiyonu hedef amplikasyon yöntemi olup,
amplifikasyon esaslı moleküler yöntemdir. Diğer seçenekler
hibridizasyon esaslı moleküler yöntemlerdir.
C) Entero invaziv E.coli (EIEC)
D) Enterotoksin üreten S.aureus
E) EHEC (E.coli 0157:H7)
63 – D
S.aureus enterotoksini süperantijen özellikte olup, besin zehirlenmesine neden olur. Bulantı-kusmanın ön plandadır,
nadiren ishale görülebilir. İshal noninflamatuvar (noninvaziv)
olup, dışkıda eritrosit ve lökosit görülmez.
Noninflamatuvar ve inflamatuvar ishal etkenleri ve özellikleri
aşağıda verilmiştir.
www.tusem.com.tr
15
Temel Bilimler / T 36-4
66. Metilen mavisi ile pembe renkte boyanan Babes-Ernst
cisimcikleri (metakromatik cisimcik veya volutin granülleri) aşağıdakilerden hangi bakteride görülür?
Noninflamatuvar (Noninvaziv) İshal Etkenleri
Dışkıda lökositlerin ve eritrositlerin bulunmadığı klinik tablodur.
Etkenleri
1. Vibrio cholerae 8Kolera etkeni, pirinç suyu tarzında ishal)
2. Giardia intestinalis (kamçılı, malabsobsiyon,steatore yapar)
3. Criptosporidium parvum (Modifiye EZN ile boyanır)
4. Rotavirüs (Ateş yapabilir, dışkıda ELISA veya lateks aglütinasyon ile antijen aranabilir canlı oral virus aşısı mevcuttur)
5. Sekretuvar ishaller
6. S. aureus besin zehirlenmesi
İnflamatuvar (İnvaziv) İshal
Dışkıda Lökositlerin ve eritrositlerin bulunduğu tablodur.
Etkenleri
1. Non–typhi salmonella spp.(Tavuk, mayonez vb.)
2. Shigella spp. (Kontamine gıda ve sular)
3. EHEC (Verotoksijenik E.coli) : Hemolitik üremik sendrom ve
hemorajik kolite neden olabilir.
4. EIEC (Bakterinin kendisi ishale neden olur.)
5. Vibrio parahaemolyticus (Kontamine deniz ürünlerinden
bulaşır)
6. Yersinea enterocolitica (Soğukta zenginleştirme yöntemiyle
üretilebilir).
A) Listeria monocytogenes
B) Bacillus anthracis
C) Propniobacterium acnes
D) Corynebacterium diphtheriae
E) Nocardia asteroides
66 – D
Corynebacterium diphtheriae (Difteri hastalığı etkeni)
Gram (+), hareketsiz, kapsülsüz,sporsuz, aerop basildir.
Uç kısmında Babes-Ernst cisimcikleri=Metakromatik
cisimcik=Volutin granülleri bulunur.Bu granüller Metilen mavisi ile pembe renkte boyanır. Polifosfat yapılar olup, bakterinin enerji deposudur. Bakteri Löffler besiyeri ve Potasyum
tellüritli besiyerinde ürer. Gram boyamada Çin harfları şeklinde Gram(+)basiller şeklinde görülür. Hücre duvarında mikolik
asit bulunur ancak EZN ile asido rezistan boyanmaz (Nocardia
türleri ise asido rezistan boyanır).
Gram Pozitif, Sporsuz, Aerob Basiller
64. Lepra tedavisinde kullanılan ilaç aşağıdakilerden hangisidir?
A)Dapson
B) Trimetoprim-sulfametoksazol
C) İzoniyazid
D) Etambutol
E)Kloramfenikol
64 – A
Lepra Tedavisi: Lepramatöz leprada tedavi süresi daha uzundur (3-5 yıl).
Tüberküloid leprada tedavi süresi daha kısa tutulur (6 ay)
Her iki lepra formunda da Dapson, ve rifampisin kullanılır.
Lepramatöz formda tedaviye Klofazimin eklenir.
• Corynebacterium diphtheriae
• Rhodoccus (Corynebacterıum) equi
• Listeria monocytogenes
67. Dimorfik (difazik) olmayan mantar hücresi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Coccidioides immitis
B) Paracoccidioides brasiliensis
C) Sporothrix schencikii
D) Blastamyces dermatitidis
E) Criptococcus neoformans
67 – E
65. Aşağıdakilerden hangisi Staphylococcus aureus tarafından salgılanmaz?
A) Koagülaz
B) Eksfoliatin A
C)Enterotoksin
D) Endotoksin
E) Lökosidin
65 – D
Endotoksin sadece Gram negatif bakterilerin hücre duvarı dış
kısmında yer alan lipopolisakkarittir. Toksik etkiden Lipit A sorumludur. Staphylococcus aureus üzüm salkımı şeklinde Gram
pozitif, katalaz ve koagülaz enzimi pozitif koktur. Gram pozitif
bakteri olduğundan hücre duvarı yapısında endotoksin bulunmaz. S.aureus’un eksfoliyatin A, toksik şok sendromu toksini
(TSST-1), enterotoksin isimli toksinleri ve lökosidin, hyaluronidaz enzimleri mevcuttur. Patojenitesinde en önemli virulans
faktörü Protein A’dır. Gram pozitif bakteri olduğundan hücre
duvarı yapısında teikoik asit bulunur.
Mantarların üreme özellikleri
Mantarlar 20-35°C arası ısıda iyi ürerler. Bazı mantarlar ısı
yönünden dimorfik üreme gösterirler. Dış ortamda (25°C’de)
saprofit ve küf şeklinde koloni oluşturarak çoğalırken, konak
hücrelerde (37°C’de) maya formunda koloni oluştururlar. Bu
mantarlara dimorfik (difazik) mantar adı verilir. Sadece maya
veya sadece küf şeklinde üreyen mantarlara ise monomorfik
mantarlar adı verilir.
www.tusem.com.tr
16
Dimorfik mantarlar
Monomorfik mantarlar
Histoplasma capsulatum
Blastomyces dermatitis
Paracoccidioides brasiliensis
Coccidioides immitis
Penicilium marneffei
Sporothrix schenckii
Cryptococcus neoformans
Aspergillus türleri
Zygomyces türleri
(Absidia, Mucor, Rhizopus vb.)
Temel Bilimler / T 36-4
69 – D
Mukormikoz etkeni olan küf mantarları fırsatçı mikoz etkeni
olup, en fazla vasküler invazyon ve doku hasarı yapan fırsatçı
mantar türüdür.
Zigomikoz (Mukormikoz)
• Mukormikoz, saprofit küf mantarı olan Zygomycetes türlerinin [Rhizopus (en sık etken), Absidia, Mucor] neden olduğu mortalite oranı yüksek (%50-70arası ) fırsatçı fungal
infeksiyondur.
• Solunum yoluyla alınan aseksüel spor formlarının (sporanjiyospor) sinüsler, nazal kavite ve akciğerlerde tutunması sonucu değişik formlarda klinik tablolar gelişir.
• Vasküler invazyon yaparak dokuda hasara neden olurlar.
En fazla vasküler invazyon ve doku hasarı oluşturan küf
mantarlarından biridir.
• Enfeksiyon ekzojen kaynaklı olup (Aspergilloz gibi) sıklıkla
immunsupresif hastalar ve diyabetik hastalarda (özellikle
ketoasidozda) travma sonrasında gelişir. Zigomikoz; rinoserebral zigomikoz (en sık görülen şekli),akciğer zigomikozu (nötropenikler ve nötrofil disfonksiyonu olanlarda),
gastrointestinal zigomikoz (malmütrisyonlu hastalarda)
ve değişik organ tutulumları (meninks, endokard, böbrek,
kemik ,cilt) şeklinde görülebilir.
1. Rinoserebral zigomikoz: En sık görülen formdur.
• Diyabetik ketoasidozlu hastalarda sıktır. Bunu nötropenik
ve organ transplantasyonlu hastalar izler. Paranazal simüslerden orbita, yüz ve beyne yayılır.
• Baş ve yüz ağrısı, ateş, orbital sellülit, pitoz ve mental bozukluk görülür.
• Kavernöz sinüs, A. carotis interna trombozu, serebral
apse, 5 ve 7. kafa çifti tutulumu, retinal arter trombozuna
bağlı görme kaybı görülebilir.
2. Pulmoner zigomikoz: Ciddi nötropenik lösemik hastalarda
ateş, hemoptizi ve dispine ile karakterize tablodur.
3. Gastrointestinal zigomikoz: Ciddi protein – kalori malnütrisyonlu hastalarda yiyeceklerle mantarların alınması sonucu gelişir.
Tanı: Diyabetik ketoasidozdaki hastada tedaviye yanıtsız sinüzit
ve akciğer infeksiyonunuda akla gelmelidir. Tanısı biyopsi materyalinin (paranazal sinüs veya akciğer biyopsisi) mikroskopik
incelemesi ve kültürüyle konur. Mikroskopide sporanjiyosporlar septasız, birbirine dik açı yapmış hifler şeklinde görülür.
Tedavi: Acil cerrahi ekzisyon (paranazal sinüs ekzisyonu) ve
amfoterisin B (yüksek dozda) verilir. Tedaviye rağmen mortalite oranı yüksektir(%50-70 arası).
Histoplasma capsulatum retikuloendoteliyal sistemi (makrofajları) tutar, tüberküler makrokonidileri tipiktir.
Blastomyces dermatitis mikrokonidilerin inhalasyonu veya
köpek ısırması ile bulaşabilir. Çift zonlu maya hücresi şeklinde
görülür.
Coccidioides immitis artrosporlarla bulaşarak akciğerde tipik
sferüller oluşturur.
Sporothrix schenckii gül dikeninin batması ile bulaşan subkutanöz mikoz etkenidir. Lenfanjit ve ciltte ülserasyon oluşturur. Dokularda puro şeklinde maya hücreleri ve asteroid cisim görülür.
Criptococcus neoformans, Aspergillus türleri ve Zygomyces
türleri monomorfik mantarlardır.
68. Gövdenin üst kısımları, sırt ve boyunda madalyon belirtisi olarak tanımlanan kahverengi renkte yuvarlak
lezyonlar oluşturan, lipidden zengin total parenteral
nutrisyon tedavisi uygulanan hastalarda kateter infeksiyonu ve sepsise neden olabilen lipofilik küf mantarı
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sporothrix schenkii
B) Malassezia furfur
C) Blastomyces dermatidis
D) Candida albicans
E) Paracoccidioides brasiliensis
68 – B
Malassezia furfur gövde üst kısmı, sırt ve boyunda madalyon belirtisi olarak tanımlanan kahverengi renkte yuvarlak cilt lezyonu
ile karakterize Tinea versicolor (Pitriasis versicolor) hastalığına
neden olan küf mantarıdır. Malessezia furfur lipofilik bir mantarıdır. Malessezia furfur lipofilik bir mantar olup, lipitten zengin
total parenteral nutrisyon tedavisi uygulanan hastalarda kateter
infeksiyonu ve sepsise neden olabilir. Potasyum hidroksit (KOH)
ile yapılan deri kazıntı örneğinde maya hücresini andıran spor ve
hiflerin oluşturduğu kıymalı spagetti şeklindeki görünüm tipiktir. Etkenin izole edilmesi için besiyerine lipid eklenmesi gerekir.
(Mantarlar için kullanılan rutin besiyerinde üremez).
69. Mukormikozla ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi
yanlıştır?
A) Etken Rhizopus, Absidia, Mucor türü küf mantarlarıdır.
B) Mortalite oranı yüksek, fırsatçı infeksiyona neden olur.
C) Sıklıkla travma sonrası immunsupresif hastalar ve
diabetik ketaasidozu olan hastalarda görülür.
70. Aşağıdakilerden hangisi zarflı RNA virusdur?
A) Hepatit Delta virusu (HDV)
B) Respiratuvar sinsityal virus (RSV)
C) Poliovirus
D) Hepatit E virusu (HEV)
E) Hepatit A virusu (HAV)
D) Vasküler yapılarda invazyon yapmaz, dokuda hasar
oluşturmaz.
E) Sinüs, akciğer, meninks, kemik ,endokard, gastrointestinal sistem tutulumu yapabilir.
www.tusem.com.tr
17
Temel Bilimler / T 36-4
Human Herpes Virus-6 (HHV-6)
HHV-6 CD4+ T lenfositleri daha sık olmak üzere lenfositleri infekte eder. Sitopatik etkili olup CD4+ T lenfositlerde azalmaya
yol açar.
İnsanlarda 6. hastalık (Ekzantem subitum, Roseola infantum,
6. hastalık) etkenidir.
Klinik: 6 ay -3 yaş arası çocuklarda sıktır. Ani başlangıçlı ateş
(38-40ºC) 2-3 gün sürer.Ateşe ensefalit eşlik edebilir. LAP görülebilir.Ateş düştükten sonra omuzdan başlayıp karna yayılan
döküntüler olur.Kendiliğinden düzelir.
Human Herpes Virus-8 (HHV-8, Kaposi sarkomu virusu)
Özellikle AIDS’li hastalarda gelişen Kaposi sarkomundan sorumlu tutulan virusdür. Lenfoma, multipl myelom, primer
efüzyon lenfoması, Castleman hastalığı (Dev lenf bezi hiperplazisi) ie de ilişkilidir.
Kaposi Sarkomu: İmmatür mezanşimal hücre kaynaklıdır.Olgularda HHV-8 tümör dokuda saptanır. AİDS’li olgularda Kaposi sarkomu gövde, boyun, kol ve bacak, oral kaviteyi tutabilir.
AiDS’li hastalarda en sık görülen tümördür.
Tedavi: Fonksiyon bozukluğu yapanlar cerrahi olarak çıkarılır.
Radyosensitiftir.Lokalize nodüler tümörde radyoterapi uygulanır. Kemoterapotiklere de duyarlıdır.
70 – B
Paramiksovirus grubunda yer alan virusler zarflı RNA virusleridir.
Respiratuvar Sinsityal Virüs bu grupta yer alır.
Paramiksovirus Grubunda yer alan virusler
Kabakulak, Kızamık
Parainfluenza
Respiratuvar Sinsityal Virüs (RSV)
Newcastle virus
Diğer seçeneklerde yer alanlar zarfsız RNA virusleridir.
71. Aşağıdaki hepatotrop virüslerden hangisi defektif bir virüs olup sadece HBV varlığında infeksiyona neden olur?
A)HAV
B) HDV
C)HEV
D) HGV
E)HCV
71 – B
Hepatit Delta virusu (HDV) defektif bir virüs olup sadece HBV
varlığında infeksiyona neden olur. Hepatit B virusune karşı
aşılanmak HDV infeksiyonununa karşı da korur.
HEPATİT D VİRÜSÜ (HDV)
HBV varlığında replike olabilen defektif bir RNA virüsüdür.Virosit yapıda olup, HBsAg ile sarılıdır.Hepatit Delta antijenini
sentezleyebilir.Kan transfüzyonu yapılan hastalar ve intravenöz ilaç bağımlılarında sıktır. İki şekilde görülebilir.
1- Koinfeksiyon:Akut hepatit B ve akut hepatit D ‘nin eş
zamanlı görülmesidir.HBV infeksiyonu seyri ağırlaşmaz.
Fulminans ve kronikleşme oranı düşüktür. Serumda anti
HBcIgM ve anti HDV-IgM pozitifliği tanıyı koydurur.
2- Süperinfeksiyon:Kronik hepatit B infeksiyonu veya inaktif
taşıyıcılarda infeksiyona HDV infeksiyonu eklenmesidir.
Daha ağır bir tablodur, kronikleşme oranı koinfeksiyondan
daha yüksektir. AntiHBcIgM genellikle negatiftir. AntiHBcIgG pozitiftir. Prognozu interferon tedavisine yanıt oranı
düşüktür. Tek ALT piki olur.
73. Aşağıdaki paraziter infeksiyonlardan hangisi kenelerin
tutunması ile insanlara bulaşır?
A) Leishmania donovani
B) Leishmania tropicalis
C) Naegleria fowlerii
D) Plasmodium falcifarum
E) Babesia microti
73 – E
Babesia microti Ixodid kenelerinin ısırması ile sporozoitler insana bulaşır. Babezyoz hastalığına neden olur. Tanıda eritrosit
içindeki sporozoitlerin yonca yaprağı (tetrat) görüntüsü tanı
koydurur. Tanıda serolojik testlerden ELISA ve immunfloresan
testleri de kullanılabilir.
Asplenik, splenektomili hastalar, immunsuprese ve yaşlı hastalar parazite duyarlıdır, ağır seyreder.
Plasmodium falcifarum anofel cinsi dişi sivrisineklerle, Leishmania donovani plebotom (tatarcık)sineklerinin ısırması ile
bulaşır. Naegleria fowlerii ise doğadaki serbest amiplerden
(protozoon) olup,fırsatçı patojendir. İnhalasyon ya da havuz,
kaplıcalardan bulaşır. Olfactor sinir aracılığıyle santral sinir
sistemine ulaşır.Çok ağır seyreden primer amip meningoensefaliti yapar. Mortalitesi yüksektir. BOS kanlı ve pürülandır,
hareketli amip görülür. Tedavide Amfoterisin B ve rifampisin
kombinasyonu kullanılır.
72. Herpes virüsler ve yaptıkları hastalık eşleştirmesine
ilişkin aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
Herpesvirüs Hastalık adı
A) HSV-1
Herpes labialis, stomatit
B) HSV-2
Genital herpes, yenidoğanda hastalık
C) VZV
Suçiçeği, zona zoster
D) CMV
Mononükleozis sendromu
E) HHV-6
Kaposi sarkomu
72 – E
Human Herpes Virus -6 (HHV-6), Ekzantem subitum veya roseola infantum etkenidir.
www.tusem.com.tr
18
Temel Bilimler / T 36-4
74. Aşağıdaki helmintlerden hangisi serkaryaların cildi delmesi sonucunda mesane venleri ile mesaneye, portal
venlerle karaciğer tutulumuna ve serum hastalığına
benzer klinik tablolara neden olabilir?
A) Schistosoma türleri
B) Fasciola hepatica
C) Strongloides stercoralis
D) Trichuris trichiura
E) Ascaris lumbricoides
74 – A
İmmünglobülin G: Serumda en fazla bulunan ve yarı ömrü
en uzun olan immünglobülindir. (sıralama GAMDE). Plasenta yoluyla fetuse aktarılabilen tek immunglobulindir. Pasif
immüniteye katkıda bulunarak bebeği 3- 4 ay süreyle enfeksiyonlara karşı korur. IgG’nin plasentadan geçişi pasif difüzyonla olur. Dört alt grubu vardır (IgG1, IgG2, IgG3 ve IgG4).
Sekonder immün cevapta rol alan temel immünglobülindir.
Affinitesi (antikorla antijenin birleşme gücü) en yüksek olan
immunglobulin IgG’dir.
İmmünglobülin M: IgM pentamer (beşli) yapıdadır. Bu beşli yapı Fc bölgelerinden J zinciri ve disülfit bağlarıyla bir arada
tutulur. B lenfositlerinin yüzeyinde bulunan IgM monomer yapıdadır ve bu nedenle J zinciri bulundurmaz. Aviditesi (çok sayıda Fab bölgesi içeren antikorun antijenle bağlanma gücü) en
fazla olan immunglobulindir. Akut enfeksiyon sırasında artar
ve etkene özgü IgM antikorlarının (örneğin kızamık IgM antikorları) tespit edilmesi akut enfeksiyon tanısı koydurur.
Schistosoma türleri (Venöz Trematodlar)
Siştozomiyaz etkenleri Schistosoma mansoni, Schistosoma
japonicum, Schistosoma haematobium’dan oluşur. Şistozomiyaz bu 3 etkenin serkaryaları, erişkinleri, metaserkaryaları
ve yumurtaları ile oluşturdukları ve ağır patolojik bozukluklara
neden olan bir hastalıktır. Schistosomalar, erkek ve dişisi ayrı
olan olan tek trematoddur. Serkaryaları insan cildini deler.
Damar içi, kan trematodlarıdır.
İmmünglobülin A: Mukozal sekretuar immünglobülindir. Serumda monomer, sekresyonlarda dimer yapıdadır. J zincirinin yanında mutlaka sekretuar komponent bulunur. Sekretuar
komponent mukozal yüzeylerden geçişi sağlar. J zinciri IgA ve
IgM’de bulunmasına rağmen monomer yapıda olmaları nedeniyle IgG, IgD ve IgE’de bulunmaz. Ig A proteaz salgılayan
bakteriler vasıtasıyla parçalanabilir (pnömokok, meningokok,
H. influenzae ve gonokok). Anne sütü (klostrum) IgA içerir ve
çocuğu bir çok enfeksiyona karşı korur.
Trematodlarda yumurtalar dışkı ile atılırlar. İstisnası, Schistosoma haematobium olup yumurtaları idrar ile atılır. Bu yumurtalar
ara konağa (salyangozlara) girerler ve serkaryaları oluşturur. Salyangozdan ayrılan serkaryalar (larvalar) deriyi delerek insanlara
bulaşır. Cildi deldikleri yerde (sıklıkla ayaklarda) serkarya dermatiti (yüzücü kaşıntısı da denir) adı verilen kaşıntılı ve kızarıkla karakterize cilt lezyonuna neden olur. Mesane veya mezenter venleri ile mesane, karaciğer ve akciğerlere yerleşirler. Serkaryalar
larva şekline dönüşerek kan damarlarına penetre olur. S.mansoni
ve S.japonicum portal vene hareket ederek mezenterik venlere
ulaşırlar.Granulom oluşumuna neden olur. S.haematobium ise
mesane venlerine ulaşır. S.haematobium yumurtaları idrarla,
S.mansoni ve S.japonicum yumurtaları ise dışkı ile atılır. Yumurtalardan mirasidiumlar (kirpikli larva) açığa çıkar ve yumuşakçalara (salyangoz) bulaşır. Salyangozda mirasidiyumlar serkaryaya
dönüşür ve serkaryalar tatlı sularda cildi delerek tekrar insanlara
bulaşır. Bu şekilde evrim tamamlanmış olur.
İmmünglobülin D: B lenfositlerinin yüzeyinde reseptör görevi
görür ve B lenfosit aktivasyonuna neden olur.
İmmünglobülin E: Mast hücreleri ve bazofillerin yüzeyinde
bulunan Fc reseptörlerine bağlanarak (reajinik antikor) Tip I
(anaflaktik tip) aşırı duyarlılık reaksiyonunun gelişmesinde
rol alır. Eozinofiller üzerinde bulunan Fc reseptörüne bağlanarak ADCC’ye neden olarak helminitlere karşı vücut savunmasında görev alır.
75. İmmunglobulinlerin özelliklerine ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) IgD B lenfositlerinin yüzeyinde reseptör görevi
görür ve B lenfosit aktivasyonuna neden olur.
76. Klasik yoldan kompleman sistemi aktivasyonuna ilişkin
olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
B) IgE tip 1 aşırı duyarlılık (anaflaktik tip) reaksiyonunda ve paraziter infeksiyonlarda önemli rol oynar.
A) Klasik yol kompleman sistemi aktivasyonu için
antijen antikor kompleksi gerekir (örneğin IgM ve
IgG ile antijen kompleksi)
C) IgM pentamerik yapıda olup, serumda etkene
spesifik IgM tespiti akut infeksiyon tanısı koydurur.
B) Klasik yol kompleman sistemi C3b ile başlar.
D) En uzun yarı ömürlü olan antikor IgA’dır.
C)C3a ve C5a kemotaktik etkilidir, damar geçirgenliğinde artış ve düz kas kontraksiyonu yapar
E) En kısa yarı ömürlü olan antikor IgE’dir.
75 – D
D) Klasik yol kompleman sistemi C1q ile başlar
Yarı ömrü en uzun olan immunglobulin İmmunglobulin G’dir.
Yarı ömrü en kısa olan ise IgE’dir (Sıralama GAMDE şeklindedir. IgG en uzun, IgE en kısadır).
E) Klasik yol kompleman sistemi eksikliğinde tekrarlayan piyojenik infeksiyonlar görülür
www.tusem.com.tr
19
Temel Bilimler / T 36-4
76 – B
Klasik yoldan kompleman sistemi aktivasyonu C1q ile, alternatif yol kompleman aktivasyonu ise C3b ile başlar. Diğer seçeneklerde yer alan ifadeler doğrudur. Klasik Yol: C1, C2 ve C4
yer alır. C1’in qrs kompleksiyle başlar ve bu kompleksin birbirine
bağlanması için Ca+2 gereklidir. C1q immünglobulinin Fc kısmına
bağlanır (IgG1, IgG2, IgG3 ve IgM). Klasik kompleman yolunun
aktive olması için antijen-antikor kompleksi gerekir. Klasik yol eksikliğinde tekrarlayan piyojenik infeksiyonlar görülür.
Alternatif Yol: C3, faktör B, P ve D içerir. Mikroorganizmaların yüzeyel yapıları ve endotoksin antikordan bağımsız olarak
uyarım gerçekleştirir. Alternatif yolun uyarılması Mg gerektirir.
Faktör H ve I alternatif yolun negatif düzenleyicileridir. Faktör P
(properdin) ise alternatif yolun tek pozitif düzenleyicisidir ve
alternatif yolun C3 konvertazını (C3bBb) stabilize eder.
Lektin Yolu: Antikor yokluğunda kompleman aktivasyonuna
neden olur. Mikrobiyal polisakkaritte bulunan mannoz rezidülerine bağlanarak etki gösterir (mannoz bağlı lektin, MBL).
C1q’ya yapısal olarak çok benzer bu nedenle kompleman sisteminin klasik yolunuda aktive eder.
İnflamatuar kompleman komponentleri C3a, C4a ve C5a anaflotoksin olarak bilinir. Mast hücreleri ve bazofillerden mediyatör
salınımına (degranülasyon) neden olduklarından anaflatoksin
denmiştir. Histamin salınımına neden olduklarından histaminin
etkileri olan vasküler permiabilite artışı, düz kas kontraksiyonu, vazodilatasyon, bronkokonstriksiona neden olurlar. Bunlar
aynı zamanda kemokinleri stimüle ederler. En potent sitümülan
C5a’dır. C5a’nın reseptörü GTP binding protein (G proteini)’dir.
C3b ve C4b opsonizasyon ve fagositoz yapar. Mikroorganizmanın yüzey proteinleri veya polisakkarite bağlanır. C3b ve
C4b bir serin proteaz olan faktör-I tarafından proteolitik olarak yıkılır. C5b6789’a Membran atak kompleks adı verilir ve
membranda delikler açarak hücre lizisine neden olurlar.
METAPLAZİ ÖRNEKLERİ
• Sigara içenlerde trakea ve bronşta→skuamöz metaplazi (en sık görülen metaplazi şekli)
• A vitamini eksikliğinde solunum epitelinde→skuamöz metaplazi
• Kronik sistit, mesane taşı olan hastalarda, mesanede→skuamöz metaplazi
• Servikste → skuamöz metaplazi
• Kronik reflü gastritinde özofagus alt uçta→kolumnar metaplazi (Baret özofagusu)
• Pankreas, tükrük bezi gibi organlarda dış salgı kanallarının tıkanması→ skuamöz metaplazi
• Travmalarda yumuşak dokuda→ mezenkimal metaplazi (myozitis ossifikans)
78. Aşağıdakilerden hangisi apoptoz için yanlıştır?
A) Genellikle fizyolojiktir, ancak patolojik durumlarda
da görülebilir.
B) Çekirdekte kromatin kondensasyonu izlenir.
C) İnflamatuar reaksiyon oluşmaz.
D) Plazma membranı hasarlıdır, bu yüzden makrofajları uyarır.
E) İnternükleozomal DNA parçalanması izlenir.
78 – D
Organizmada hücre ölümü iki şekilde olmaktadır: Nekroz ve
apoptoz.
Apoptoz, ölmeye programlanmış hücrelerin kendi nükleer
DNA’larını, nükleer ve sitoplazmik proteinlerini parçalayacak enzimleri aktive eden, intraselüler programlanmış hücre ölüm yolağıdır. Apoptoz normalde birçok durumda meydana gelmektedir;
istenmeyen ya da potansiyel olarak zararlı hücreleri ve kullanılır
olma süresini aşmış hücreleri ortadan kaldırmaya hizmet eder.
Apoptoz fizyolojik ve patolojik durumlarda görülebilir.
77. Matür bir hücre tipinin yerini, başka bir matür hücre
tipinin aldığı reversible değişim nasıl tanımlanır?
A) Atrofi
B) Metaplazi
C) Displazi
D) Hipertrofi
Fizyolojik Durumlarda Apoptoz
• İmplantasyon, organogenez, gelişimsel involüsyon gibi embriyogenez sırasında
• Hormon bağımlı dokularda hormon kesildiğinde (menstürel siklusta
endometrium dökülmesi, laktasyondan sonra memenin regresyonu, menapoz sonrası ovaryan foliküllerde atrezi, kastrasyondan
sonra prostat atrofisi)
• Labil hücrelerde hücre sayısının sabit tutulmasında (GIS epiteli, Kİ
hücreleri)
• İnflamatuar yanıta katılan PMNL ve lenfositlerin ortadan kaldırılması
• Matürasyonu tamamladıktan sonra ya da önce self reaktif lenfositlerin ortadan kaldırılması
E)Apoptozis
77 – B
Metaplazi, matür bir hücre tipinin (epitelyal veya mezenkimal) yerini, bir başka matür hücre tipinin almasıdır. Strese duyarlı hücrelerin yerini, olumsuz koşullara daha dayanıklı hücre
tiplerinin aldığı adaptif süreçtir. Metaplazi en sık epitelyal
hücrelerde meydana gelir. Mezenkimal dokularda da görülebilir. Metaplazinin yönünü belirleyen olay kronik irritasyonun
şeklidir. Etken ortadan kaldırılırsa metaplastik epitel geri dönebilir. (epitelyal hücrelerde görülen metaplaziler reversible
iken, mezenkimal metaplaziler irreversibledir.) Etken devam
ederse metaplastik epitelde malign transformasyon görülebilir. En sık görülen metaplazi şekli skuamöz metaplazidir.
Apoptozis Oluşumuna Neden Olan Patolojik değişiklikler:
• DNA hasarı olan hücrelerde
• Virüs ile enfekte olmuş veya neoplastik değişime uğramış hücreler,
sitotoksik T lenfositler aracılığıyla apoptozis ile öldürülürler. (Councilman cismi)
• Duktusları tıkanan parankimal organlarda da görülebilir. (parotis,
pankreas, böbrek)
• Bozuk katlanmış proteinlerin sindirilmesi
• Düşük dozlu veya hafif şiddetli stimuluslarla etkilenen dokularda oluşabilir. (sıcak, radyasyon, sitotoksik antikanser ilaçlar, hipoksi)
www.tusem.com.tr
20
Temel Bilimler / T 36-4
Nekroz-Apoptoz karşılaştırması
ÖZELLİK
NEKROZ
Hücrenin boyutu
Büyür (şişer)
Küçülür (büzüşür)
Çekirdek
Piknoz, karyreksiz,
karyolizis,
Kromatin kondensasyonu ve
fragmantasyonu
DNA yıkımı
Yıkımı diffüz ve
rastgele
Nükleozum büyüklüğünde
parçalara ayrılma
Plazma membranı
Hasarlı
İntakt, stoplazmik blebler
ve apoptotik cisimler
Hücresel içerik
Enzimatik sindirim,
hücre dışına yayılır
İntakt (apoptotik cisimler
içerisinde bulunabilir)
80. Aşağıdakilerden hangisi trombositlerde transselüler
biyosentez yolu ile sentezlenir ve nötrofillerin kemotaksisini ve endotele adezyonunu inhibe eder?
APOPTOZ
Çok sayıda hücre
Bir veya birkaç hücre
İnflamatuar
reaksiyon
Var
Yok (nötrofil kemotaksisi
olmaz)
Enerji gereksinimi
Yok
Var
C)Tromboksan
D) LTB4
80 – A
Lipoksinler lökositlerde üretilen 5-HPETE’den 12-lipooksijenaz enzimi ile trombositlerde sentezlenir. Lipoksin A4 ve lipoksin B4 lökosit toplanmasını ve inflamasyonun hücresel komponentlerini, nötrofil kemotaksisini (antilökotrien etkili) ve
endotele adezyonunu inhibe ederler.
81. Aşağıdakilerden hangisi immün kompleks birikimi ile
gerçekleşmez?
79. Akut inflamasyonda lökositlerden salgılanan ve lökositlerin endotel hücrelerine adezyonunda etkili olan
moleküller aşağıdakilerden hangisidir?
A) Poliarteritis nodoza (PAN)
B) Poststreptokoksik glomerülonefrit
C) Serum hastalığı
A) P-Selektin
D) Pemfigus vulgaris
B) E-selektin
E) Arthus reaksiyonu
C) İntegrinler
81 – D
Tip III hipersensitivite (İmmün kompleks hastalığı), dolaşımdaki antijen-antikor komplekslerinin çökmesi sonucu kompleman sisteminin aktivasyonunun neden olduğu doku hasarı ile
karekterizedir. Antijen eksojen ya da endojen olabilir. İmmün
kompleks hastalığında patogenez 3 fazdan oluşur:
Faz I: İmmun komplekslerin oluşumu
Faz II: İmmun komplekslerin dokularda depolanması
Faz III: Depolanan komplekslerin iltihabi yanıtı başlatması
İmmün komplekslerin biriktiği dokularda komplemanın aktivasyonu ve Fc reseptör yolu ile nötrofil ve makrofaj aktivasyonu ile inflamasyon gelişir.
Kompleman aktivasyonu ile C3a, C5a, C3b, MAK(C5b-9) oluşur. Vasküler permeabilite artar, ödem oluşur, nötrofiller,
monositler bölgeye gelir ve aktive olur, MAK ile hücre lizisi
sağlanır, hageman faktör aktivasyonu ile trombüsler oluşur ve
buna bağlı dokularda iskemik nekrozlar görülebilir.
İmmün kompleksler en sık böbrekler, eklemler, deri, kalp, serozal
yüzeyler ve damarlarda toplanır. İmmun komplekslerin depolandığı organ böbrek ise glomerulonefrit, eklemler ise artrit ve
damarlar ise vaskülite neden olur. Damar duvarında homojen,
pembe materyal birikimiyle karekterize fibrinoid nekroz oluşur.
D) Membran atak kompleks (MAC)
E)PECAM-1
79 – C
Akut inflamasyonda staz oluştuktan sonra lökositler damar
duvarına doğru yaklaşmaya başlar. (marginasyon) Sonrasında sırasıyla yuvarlanma, adezyon ve transmigrasyon hareketi ile damar dışına çıkar ve kemotaksis ile zedelenme alanına
göç eder. Lökositlerin adezyonunda lökositlerden salgılanan
integrinler görev yapmaktadır. 30’dan fazla integrin alt grubu
vardır. Tüm integrinler 2 non-kovalent bağlı α ve β polipeptid
zincirlerinden oluşan heterodimerik hücre yüzey proteinleridir. İnflamasyonda görev alan integrinler;
• Β1 integrinlerden VLA-4(α4β1)
• Β2 integrinlerden LFA-1 (CD11a/18) ve Mac-1 (CD11b/18).
Lökosit yüzeyinde bulunan LFA-1 ve Mac-1, endotelde bulunan
ICAM-1 (intraselüler hücre adezyon molekülü-1) ile, VLA-4 integrini ise VCAM-1 (vasküler hücre adezyon molekülü-1) ile
etkileşerek adezyonu sağlar.
Lökositlerde
molekül
B) Prostosiklin
E)LTC4
Fizyolojik/Patolojik Her zaman patolojik Sıklıkla fizyolojik, patolojik
rol
de olabilir.
Etkilenen hücre
sayısı
A)Lipoksinler
bulunan Endotelyal molekül
Majör rol
• Sialy-Lewis X
• Sialy-Lewis X
• L-selektin
• E-selektin
• P-selektin
• CD 34, GlyCAM-1
• LFA-1, Mac-1
• VLA-4
• ICAM-I (Ig ailesi)
• VCAM-1 (Ig ailesi)
ADEZYON
• PECAM-1 (Ig ailesi)
• PECAM-1 (Ig ailesi)
TRANSMİGRASYON
Tip 3 ADR Örnekleri (İmmün Kompleks Hastalıkları)
•
•
•
•
•
•
•
YUVARLANMA
SLE
PAN
Poststreptokoksik GN
Akut GN
Reaktif artrit
Arthus reaksiyonu
Serum hastalığı
www.tusem.com.tr
21
Temel Bilimler / T 36-4
82. Kalça ve omuz ağrısı, halsizlik ve kilo kaybı şikayetleri ile
romatoloji kliniğine başvuran 55 yaşındaki kadın hastanın şikayetlerinin birkaç yıldır olduğu ve son zamanlarda
özellikle merdiven çıkarken, ayağa kalkarken zorlandığını ifade ediyor. Fizik muayenesinde göz kapaklarında lila
renk değişikliği ve dirsek ekstansör yüzde eritemli skuamlı lezyonlar saptanıyor. Hastanın tetkiklerinde AntiJo-1 antikoru yüksek bulunuyor.
84 – D
Şokta izlenen morfolojik değişiklikler:
Beyinde iskemik ensefalopati
Kalpte, koagülasyon nekrozu, subendokardiyal kanama ve kontraksiyon
band nekrozu
Böbrek glomerüllerinde ve diğer dokularda fibrin trombüsleri görülür
Böbreklerde akut tubüler nekroz
AC’ler iskemik hasara en dirençli organlardır, ancak travmatik veya septik şokta diffüz alveolar hasar mg.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A)Dermatomyozit
B) Polimyozit
C) Sjögren sendromu,
D) Romatoid artrit
Adrenal bezde kortikal lipit kaybı vardır.çünkü steroid sentezi için kullanılır
GIS’de fokal mukozal kanama ve nekroz odakları, hemorajik enteropati
Karaciğerde yağlanma ve santral hemorajik nekroz.
E) Sistemik sklerozis
82 – A
85. Deride skuamöz adalar, glob korne yapıları ve tek hücre
keratinizasyonları gösteren derideki epidermoid karsinomla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
Dermatomyozit, deri ve iskelet kası tutulumuyla giden, kadınlarda daha sık ve her yaşta görülebilen bir hastalıktır. Patogenezde
arteriyoller ve arterlerin endoteline karşı otoantikorlar ve t-RNA
sentetaz’a karşı gelişen Jo-1 otoantikoru rol oynamaktadır.
A) Tümörün grade’i yüksektir. B) Tümörün evresi yüksektir.
Paraneoplastik bir tablo olarak ortaya çıkabilir. (sıklıkla akciğer, meme, over, mide kanseri ile birlikteliği vardır) Klasik
deri döküntüsü üst göz kapaklarında heliotroprik diskolorasyon veya lila renk değişikliği ve periorbital ödemdir. Ayrıca el
eklemleri, dirsek ve dizde yama tarzında kırmızı erüpsionlar
(Gottron lezyonları) sıklıkla görülür.
C) Tümör iyi diferansiyedir.
D) Anaplastik hücrelerden oluşmuştur.
E) Prognozu kötüdür.
85 – C
Diferansiyasyon tümör hücrelerinin morfolojik ve fonksiyonel
olarak köken aldığı normal hücreye ne kadar benzediğini ifade
eder. İyi diferansiye tümörler, köken aldığı normal matür hücrelere benzeyen hücrelerden oluşur. Az diferansiye veya andiferansiye tümörler primitif görünümlü ve karşıtı olan normal
hücrelerin özgün özelliklerini taşımayan hücrelerden oluşurlar.
Diferansiyasyon morfolojik değişikliklerin yanında fonksiyonel
değişiklikler de gösterir. İyi diferansiye tümör hücreleri normal
karşıtlarına işlevsel olarak da benzerler. Endokrin organların benign tümörleri ve iyi diferansiye karsinomları, organın normal
salgıladığı hormonları üretebilir. İyi diferansiye skuamöz hücreli
karsinomlarda tümör hücreleri keratin yapabilir ve glob korne
yapıları ve/veya tek hücre keratinizasyonları izlenir.
Klinik: Çocukları ve erişkinleri etkiler. Bilateral simetrik kas güçsüzlüğü ile yavaş başlar ve tipik olarak proksimal kas gruplarını
etkiler. Sık oranda özofagial kas tutulumu sonucu disfaji gelişir.
83. Erken gelişim döneminde vaskülogenez, yetişkinlerde
anjiogenezde rol oynayan majör büyüme faktörü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Epidermal growth faktör (EGF)
B) Hepatosit growth faktör (HGF)
C) Vasküler endotelyal growth faktör (VEGF)
D) Platelet-derive growth faktör (PDGF)
E) Transforme edici büyüme faktörü-β (TGF-β)
83 – C
86. Burkit lenfomada aşağıdaki genetik değişikliklerden
hangisi sık görülür?
VEGF, erken gelişim döneminde yeni kan damarlarının oluşumu (vaskülogenez), erişkinde anjiogenezde merkezi rol oynar.
Tümörlerde, kronik inflamasyonda ve yara iyileşmesinde anjiogenezi yönlendirir.
A) t(15;17) sonucu PML-RARA oluşumu
B) t(11;14) sonucu Siklin D ekspresyon artışı
C) t(8;14) sonucu MYC aşırı ekspresyonu
D) t(14;18) sonucu BCL-2 overekspresyonu
84. Şokta aşağıdaki morfolojik değişikliklerden hangisi izlenmez?
E) t(9;22) sonucu BCR-ABL füzyon proteini oluşumu
A) Akciğerlerde diffüz alveoler hasar
86 – C
B) Kalpte koagülasyon nekrozu
Burkitt lenfomada, c-MYC geni (8. kromozom) ile immünglobulin ağır zincir geni (14. kromozom) arasında translokasyon
sonucunda t(8;14) oluşur, MYC geni immünglobulin ağır zincir
genine yakın yerleşir ve aşırı ekspresyon meydana gelir.
C) Karaciğerde yağlanma
D) Akut diffüz glomerülonefrit
E) Adrenal korkeste lipid kaybı
www.tusem.com.tr
22
Temel Bilimler / T 36-4
89. Altmış yaşında 30 paket/yıl sigara içen erkek hasta kilo
kaybı, öksürük ve hemoptizi şikayeti ile başvuruyor.
Cuushingoid görünümlü olan hastanın tetkiklerinde
akciğerda perihiler 3 cm çapında kitle tespit ediliyor.
Bronkoskopi yapılıyor ve biyopsinin incelenmesinde dar
sitoplazmalı, nükleolleri olmayan, ince granüler kromatinli, lenfosit benzeri küçük hücrelerden oluşan trabeküler yapılar izleniyor.
MYC geni disregülasyonu ile oluşan tümörler
• t(8;14) (c-MYC)→Burkitt lenfoma
• N-MYC amplifikasyonu→Nöroblastom
• L-MYC amplifikasyonu→ Küçük hücreli akciğer kanseri
87. Aşağıdakilerden hangisi ekstremitelerin küçük orta
çaplarını arterlerinde segmental trombüs oluşturan,
sigara ile ilişkili, çevre ven ve sinirlere yayılabilen segmental granülomatöz vaskülittir?
A) Skuamöz hücreli karsinom
A) Takayasu arteriti
B) Non-Hodgkin lenfoma
B) Mikroskopik PAN
C) Akciğer adenokarsinomu
C) Wegener granülomatozu
D) Bronkoalveoler karsinom
D) Tromboanjinitis obliterans
E) Küçük hücreli akciğer karsinomu
E) Kryoglobulinemik vaskülit
89 – E
Küçük hücreli akciğer karsinomunun önemli özellikleri,
• En agresiv akciğer tümörüdür.
• Sigara ile ilişkisi en yüksek olan akciğer tümörüdür.
• Bronş epitelindeki nöroendokrin hücrelerden gelişir.
• Hücrelerde Kulchitsky hücrelerine benzer nörosekretuar
granüller vardır.
• Kromogranin, sinaptofizin, CD57 gibi nöroendokrin markırlarla genellikle boyanırlar.
• Genellikle santral yerleşimlidirler ve nekroz sıktır.
• Nodal ve uzak metastaz sıktır.
• Tümörün in situ fazı yoktur.
• Gradele’me yapılmaz, yüksek grade’li kabul edilir.
• Cerrahi yapılmaz.
• P53, RB mutasyonu çok sıktır. BCL-2 overekspresyonu sıktır.
Histolojik özellikleri
• Küçük lenfosit boyutunda, dar sitoplazmalı hücrelerden
oluşur.
• Nükleol genellikle izlenmez. (en önemli tanısal özelliği)
• Molding sıktır.
• Hücrelerde ince granüler (tuz-biber manzarası) kromatin
yapısı vardır.
• Mitoz yüksektir.
• Vasküler yapı duvarında DNA çökmesine bağlı bazofilik
boyanma izlenir. (Azzopardi fenomeni)
87 – D
Tromboanjitis obliterans (Buerger hastalığı), özellikle tibial
ve radial arter gibi küçük-orta boy arterlerde yerleşen, bazen
sekonder olarak ekstremitelerin ven ve sinirlerine yayılan,
segmental trombüs oluşturan akut ve kronik inflamasyonla
karakterizedir. Genellikle orta yaşta görülen ve vakaların hepsi
sigara içicisidir. İskemiye bağlı olarak tuttuğu damarın distalinde kronik ülsreasyonlar ve gangrenler gelişir. Aterosklerozun tersine daha küçük arterleri etkiler ve nöral tutulum sıktır.
Nöral tutuluma bağlı istirahatte bile ağrı izlenir.
88. Servikal lenfadenopati nedeniyle araştırılan 26 yaşında
erkek hastadan biyopsi alınıyor. Biyopsinin incelenmesinde dendritik hücreler ve lenfositler içeren zeminde
immünhistokimyasal incelemede CD 20 ve LCA (CD 45)
pozitif, CD 15 ve CD 30 negatif, patlamış mısır görüntüsünde (popcorn) dev hücreler izleniyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
Bu hastada öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülür?
A) Nodüler sklerozan Hodgkin lenfoma
B) Mantle hücreli lenfoma
C) Lenfositten zengin tip Hodgkin lenfoma
D) Diffüz büyük B hücreli lenfoma
E) Lenfosit predominant Hodgkin lenfoma
88 – E
90. Nedene bağlı olmaksızın histolojik olarak glomerüllerin çoğunda kresentlerin oluştuğu ve erken dönemde
renal yetmezlikle sonuçlanan glomerülonefrit tipi aşağıdakilerden hangisidir?
Lenfosit predominant tip Hodgkin lenfoma, Hoggkin lenfoma olguların ancak %5’ini oluşturur. Genç erkeklerde servikal
ve aksiller LAP bazen de mediastinal tutulum yapar.
Bol miktarda L&H tip (popcorn varyant/patlamış mısır görüntüsü)) tipinde Reed-Sternberg (RS) hücreleri vardır. RS hücreleri CD15 (-) ve CD 30 (-), CD20 (+), LCA (+) Zeminde bol reaktif
B hücresi, foliküler dendritik hücreler. En iyi prognozlu tiptir.
EBV ile ilişkisi yoktur.
A) Poststreptokoksik glomerülonefrit
B) Membranoproliferatif glomerülonefrit
C) Rapidly progressive glomerülonefrit
D) Membranöz glomerülopati
E) Kronik glomerülonefrit
www.tusem.com.tr
23
Temel Bilimler / T 36-4
90 – C
92 – A
Rapidly progressive (Hızlı
ilerleyen) glomerülonefrit
(RPGN) ağır glomerül zedelenmesi ile ilişkili bir sendromdur. Bu hastalık klinik
olarak hızlı ve ilerleyici renal
fonksiyon kaybı, ağır oligoüri ve tedavi edilmezse haftalar içerisinde renal yetmezlik ve ölümle sonuçlanır. Nedene bağlı olmaksızın klasik histolojik görünümü
glomerüllerin çoğunda kresent (yarımay) oluşumudur. Bu yüzden kresentik glomerülonefrit de denir. 3 grupta sınıflandırılır:
Endometrial dokunun myometrium içinde bulunmasına adenomyozis denir. Non neplastik bir lezyondur ve adült kadınlarda sıktır. Genellikle histerektomi piyeslerinde insidental
saptanır. Anormal uterin kanama veya dismenoreye neden
olabilir. Myomatrium kalınlığı artar ve içinde fokal kistik veya
siyah mavi alanlar olarak izlenir. Tanısı kolaydır. Myometrium
içinde endometrial stroma ve glandlar izlenir.
93. Aşağıdakilerden hangisi Çölyak hastalığında ince barsakta izlenen morfolojik değişikliklerden değildir?
A) Villuslarda total kayıp veya belirgin atrofi
Tip I RPGN (Anti-GBM Antikor)
• İdiyopatik
• Goodpasture sendromu
B) Mikrovillus fırçamsı kenar kaybı, yüzey epitelinde
vakuoler değişiklikler
Tip II RPGN (İmmün kompleks)
• İdiyopatik
• Postinfeksiyöz
• SLE
• Henoch-Schönlein purpurası (IgA)
• Diğerleri
Tip III RPGN (Pausi-immün)
• ANCA ilişkili
• İdiyopatik
• Wegener granülomatozisi
• Mikroskopik PAN
• Churg Strauss sendromu
C) İntraepitelyal lenfosit birikimi
D) Kriptlerde uzama, hiperplazi
E) İnce barsakta non kazeifiye granülomlar
93 – E
Çölyak hastalığında tahıl ürünlerindeki (buğday, yulaf, arpa,
çavdar) glutenin gliadin komponentine karşı immünolojik
reaksiyon vardır. Çölyak hastalarında görülen mikroskopik
değişiklikler:
91. Aşağıdaki testis tümörlerinin hangisinde intrasitoplazmik
lipufuskin pigmenti ve Reinke kristaloidleri görülebilir?
A) Spermatositik seminom
• Mukozal villuslarda düzleşme-atrofi
B) Endodermal sinüs tümörü
• Yüzey epitelinde vakuoler dejenerasyon, mikrovillus fırçamsı kenar kaybı, intraepitelyal lenfosit birikimi
C) Sertoli hücreli tümör
D)Koryokarsinom
• Kript epitelinde hiperplazi, uzama, kıvrımlaşma, mitoz
artışı
E) Leyding hücreli tümör
91 – E
Hastalarda bu bulgular en belirgin olarak duodenum ve proksimal ince barsakta görülür.
Leyding hücreli tümör, testisin kord stromal tümörlerindendir.
Benign bir tümördür, ancak %10 vakada malign davranış görülebilir. Sıklıkla androjen daha az olarak östrojen veya kortikosteroid salgılar. Herhangi bir yaşta görülebilir sıklıkla 20-60
yaşlar arasında izlenir. Çocukluk döneminde de (5-10 yaş) küçük
bir pik yapar. En sık bulgusu testiste kitledir. Bazı hastalarda jinekomasti ilk bulgu olabilir. Çocuklarda puberte prekoksa yol
açabilirler Keskin sınırlı, sarı renkli, solid kitle yapar. Hücreler
mikroskopik olarak incelendiğinde sitoplazmaları içerisinde;
-
Lipid granülleri ve vakuoller
-
Lipofuscin pigmentleri
-
Çomak şeklinde eozinofilik Reinke kristaloidleri izlenir.
(En karekteristik)
Dolşaımda anti-gliadin veya anti-endomisyal antikorların saptanması tanıyı destekler. Bu hastalarda T hücreli non hodgkin
lenfoma gelişme riski yüksektir. Jejunumda multiple ülsere
plaklar şeklinde izlenen lenfomalardır. Prognoz kötüdür. Ayrıca bu hastalarda ince barsakta adenokarsinom, özofagusta
skuamöz hücreli karsinom ve meme kanseri gelişme riski de
yüksektir. Çölyak hastalarında IgA yapısındaki antigliadin antikorları dermatitis herpetiformise neden olur.
İnce barsakta non kezifiye granülom izlenmesi durumunda
öncelikle Crohn hastalığı araştırılmalıdır.
94. Aşağıdaki hepatit virüs infeksiyonlarından hangisinde
hastalığın hafif formlarında dahi portal alanda lenfoid
agregatlar, makroveziküler yağlanma ve safra duktus
hasarı görülür?
92. Aşağıdakilerden hangisi endometrial stroma ve glandların myometriumda bulunmasını ifade eder?
A)Adenomyozis
B) Endometriozis
C) Endosalpingiozis
D) Stromal nodül
E) Stromal sarkom
A) Kronik hepatit B
B) Kronik hepatit C
C) Akut hepatit A
D) Akut hepatit E
E) HBV+HDV süperinfeksiyon
www.tusem.com.tr
24
Temel Bilimler / T 36-4
94 – B
97 – E
Kronik hepatit C’de ortak morfolojik bulgularla beraber hastalık hafif şiddette olsa dahi portal alanda lenfoid agregatlar,
makroveziküler yağlanma ve safra duktus harabiyeti, duktus
proliferasyonu, duktus epitelinde reaktif değişiklikler izlenebilir. Hepatit B infeksiyonunda ortak morfolojik bulgulara ek
olarak hepatosit sitoplazmasında buzlu cam görünümü, çekirdekte kumlu görünüm izlenir.
Medüller karsinom, parafoliküler C hücrelerinden köken
alan (2 kez soruldu), stromada amiloid birikimi görülebilen (5 kez soruldu) nöroendokrin neoplazmlardır. C hücrelerine benzer şekilde kalsitonin salgılarlar. Kalsitonin düzeyi
tanı ve postoperatif takipte önemli rol oynar. Medüller karsinom olgularının % 80’i sporadik, % 20’si MEN 2A veya
2B sendromu ile MEN ile ilişkisiz familyal medüller tiroid
karsinomu (FMTK) gibi familyal vakalardır. RET protoonkogen (10q11) mutasyonları hem familyal hem de sporadik
vakaların gelişmesinde önemli rol oynar. MEN sendromlarında görülenler erken yaşlarda, sporadik ve FMTK vakaları
erişkinlerde (50’li yaşlar) sıktır. Sporadik vakalar tek lobdan
gelişme eğiliminde iken familyal vakalarda multifokal ve bilateral gelişim yaygındır. Sporadik olgularda en sık boyunda
kitle ile semptom verirler. Hastalarda kalsitonin düzeyi artmış
olmasına rağmen hipokalsemi beklenmez. Prognozu papiller
karsinomdan kötüdür. Evre en önemli prognositik faktördür.
95. Aşağıdaki meme kanseri tiplerinden hangisinde
E-kaderin kaybı sık görülür?
A) İnvaziv duktal karsinom, NST
B) İnvaziv lobüler karsinom
C) Medüller karsinom
D) Tübüler karsinom
E) Müsinöz karsinom
95 – B
98. Malign melanomda en önemli prognositik faktör aşağıdakilerden hangisidir?
İnvaziv lobüler karsinomun yaş dağılımı ve risk faktörleri invaziv duktal karsinoma benzer. Hastalarda kötü sınırlı kitle gelişir. Meme kanserleri içinde en sık multifokal ve bilateral olan
tümördür. İnvaziv lobüler karsinomda E-kaderin (CDH1) gen
kaybı, en önemli moleküler özelliğidir. Bu yüzden hücreler stromada tek tek yayılma eğilimindedir. Duktal ve lobüler neoplazi
ayrımında E-kaderin boyanması kullanılabilir. E-kaderin duktal
neoplazilerde pozitif boyanır, lobüler neoplazilerde ise negatiftir. Lobüler karsinomda klasik histolojik özellikler stromada tek
hücre dizilimleri, duktusların etrafında targetoid yayılımdır.
A) Tümörün derinliği
B) Ülserasyon varlığı
C) Radyal büyüme oranı
D) Lenfositik infiltrasyon varlığı
E) Mitoz sayısı
98 - A
MM’de en önemli prognositik faktör tümörün invazyon
derinliğidir. Yani tümörün vertikal yayılım derecesidir.
MM’lerde bu kriteere göre Clark evreleme sistemi kullanılarak vertikal yayılım derecesi evrelendirilir. Ayrıca tümörün kalınlığı da önemli bir parametredir. MM’lerde tümör
kalınlığı Breslow indeksi ile hesaplanır. Ölçümde epidermisin
granüler tabakasının en üst noktası ile vertikal istikametteki dermisteki tümörün bitim noktası mm cinsinden ölçülür.
Sonuçta tümörün vertikal yayılım derecesi Clark evrelemesi
hakkında bilgi verir ve en önemli prognositik parametredir.
96. Aşağıdakilerden hangisi Von Hippel Lindau sendromunda retina ve serebellumda görülebilir?
A) Menengiom
B) Gliom
C) Kraniofarangiom
D) Hemanjioblastom
E)Epandimom
96 – D
Hemanjioblastom, sıklıkla serebellumda sporadik ya da kalıtsal olarak gözlenebilen benign bir tümördür. Von Hippel Lindau sendromununda serebellum ve retinada multiple olarak
gözlenir. Makroskopik olarak düzgün sınırlı, nodüler ve kistik
kitleler görülür. Mikroskopik olarak vasküler kanallar ve köpüksü stoplazmalı hücreler vardır. Paraneoplastik sendrom
olarak polisitemi yapar.
99. Aşağıdakilerden hangisi transport mekanizmalarını etkileyen ilaçlardan biri değildir?
97. Aşağıdaki tiroid kanserlerinden hangisi tiroid folikül
epitelinden gelişmez?
Hemikolinyum: Asetilkolin sentezininde hız kısıtlayıcı basamak
olan, kolinin nörona alınmasını sağlayan taşıyıcıyı inhibe eder.
A) Papiller karsinom
B) Anaplastik karsinom
C) Foliküler karsinom
D) Az diferansiye karsinom
A) Kokain
B) Hemikolinyum
C) Adenozin D) Rezerpin
E)Vesamikol
99 – C
Kokain: Monoaminlerin presinaptik nöronal re-uptake’ni sağlayan taşıyıcıyı inhibe eder.
Vesamikol: Asetilkolini, veziküle alan taşıyıcıyı inhibe eder.
Rezerpin: Monoaminleri veziküle alan yaşıyıcıyı irreversibl inhibe eder.
E) Medüller karsinom
www.tusem.com.tr
25
Temel Bilimler / T 36-4
100. Aşağıdakilerden hangisi, kuvantal doz-yanıt grafiğinden bulunabilir?
102. Aşağıdaki antifungal ilaçlardan hangisi dermatofitoz
tedavisinde kullanılmaz?
A) Maksimum etkinlik (Emaks)
A) Flusitozin
B) Griseofulvin
B) Maksimum etkinin yarısını yapan derişim (EC50)
C) Terbinafin
D) Itrakonazol
C) Terapötik indeks (LD50/ED50)
E)Klotrimazol
102 – A
5-Flusitozin: Yalnızca oral yoldan kullanılan antifungal ilaçtır.
Beyin omurilik sıvısı dahil tüm vücut sıvılarına yüksek oranda dağılır. Glomerüler filtrasyon ile elimine edilir. Böbrek yetmezlikli hastalarda toksisite riski artar. Mantar hücrelerinde
5-florourasil ve dUMP’ye dönüşerek DNA ve mRNA sentezini
inhibe eder. Antifungal etkisini nükleusta yapar. Amfoterisin
B ile sinerjistik etkileşmeye girer. Amfoterisin B’nin açtığı porlardan geçerek DNA ve RNA sentezini daha güçlü inhibe eder.
C.neoformans ve bazı kandida türleri dışındaki mantarlara
yeterli etkinlik göstermez. Hızlı direnç gelişiminden dolayı
genellikle tek başına verilmez. C.neoformans menenjitinde
intratekal amfoterisin B ile kombine edilir. En sık görülen yan
tesirleri kemik iliği depresyonu, trombositopeni, anemi ve lökopenidir. Güvenlik indeksi dardır. Kullanımı sırasında plazma
ilaç düzeyi takip edilmelidir.
Griseofulvin: Sistemik (oral yoldan) olarak verilmesine rağmen
keratinden zengin dokularda biriktiği için yalnızca dermatofit
ve onikomikoz tedavisinde kullanılır. Sistemik mantarlara ve
kandidiya karşı etkinlik göstermez. Dermatofit ve onikomikoz
tedavisinde yerini terbinafin ve ıtrakonazole bırakmıştır.
Hepatotoksik yan tesirlere neden olabilir. Enzim indüksiyonu
yaparak warfarin ve fenobarbitalin metabolizmasını hızlandırır. Alkolle alındığında disülfiram benzeri reaksiyon yapar. Porfiriyalı hastalarda kontrendikedir.
Terbinafin: Alilamin türevi antifungal ilaçtır. Sistemik ve topikal
olarak verilebilir. Oral yoldan kullanıldığında keratinden zengin
dokularda biriktiği için yalnızca dermatofit ve onikomikoz tedavisinde kullanılır. Sistemik mantarlara ve kandidiya karşı etkinlik göstermez. Squalen epoksidazı inhibe ederek ergosterol
sentezinin erken basamağını engeller. Onikomikoz tedavisinde
griseofulvin ve ıtrakonazole göre daha etkilidir. CYP enzimlerini
etkilemediği için diğer ilaçlarla önemli etkileşmelere girmez.
D) Yarılanma ömrü (t1/2)
E) Dağılım hacmi (VD)
100 – C
Kuvantal Doz Yanıt Grafiği
İlaçların belirli popülasyonda oluşturdukları etkiler, yanıttaki varyasyonlar, yan tesirler veya selektivitelerinin frekansını
belirlemek için genellikle in vivo olarak yapılır. “Ya hep ya hiç”
şeklindeki ilaç etkileri için de kullanılır.
Grafikte Y ekseni ilaca yanıt veren popülasyonun yüzdesini
verir. Kuvantal doz yanıt grafikleri ile Emaks belirlenemez.
Hastaların yarısında etki yapan doz ED50 ile ifade edilir. ED50,
ilacın potensi hakkında bilgi verir. ED50 değeri küçük olan ilaç
yüksek olan ilaca göre daha potenttir.
EC50 değeri ile ED50 değeri aynı olmamasına karşın aralarında
korelasyon vardır. İlaçların terapötik indeksini gösteren LD50/
ED50 değeri de kuvantal doz yanıt grafiğinden bulunur.
101. Stabil angina pektoris tedavisinde kullanılan ivabradin,
aşağıdakilerden hangisi ile kalbin oksijen gereksinimini
azaltır?
A) Negatif inotropik etki yaparak
B) Kalp hızını azaltarak
C) Atrioventriküler iletimi yavaşlatarak
D) Koroner arterleri dilate ederek
E) Kalbin önyükünü azaltarak
101 – B
Nikorandil
ATP duyarlı potasyum kanallarını açarak ve ortama nitrik oksit
salarak etki gösteren nitrovazodilatör bir ilaçtır. Kalbin ön ve
art yükünü azaltarak antianjinal etkinlik gösterir.
103. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi, ryanodin reseptörlerini
bloke ederek malign hipertermi tedavisinde kullanılır?
İvabradin
Sinoatrial noddaki If sodyum kanallarını bloke ederek stabil
angina tedavisinde kullanılır. Kalbin kasılma gücünü ve AV iletimi değiştirmeden bradikardiye neden olur.
A)Baklofen
B) Halotan
C)Süksinilkolin
D) Dantrolen
E)Siklobenzaprin
103 – D
Ranolazin
Dantrolen
Geç sodyum kanallarını bloke ederek sodyum-kalsiyum değişimine bağlı hücre içi kalsiyum miktarını artırır. Kardiyak kontraktiliteyi azaltarak antianginal etkinlik gösterir. Yağ asitlerin oksidasyonunu da inhibe eder. Trimetazin de benzer etkilere sahiptir.
Kas düzeyinde etki yapan periferik etkili kas gevşeticidir. İskelet kaslarında eksitasyon-kontraksiyon kenetini direkt inhibe
eder. Ryanodin reseptör kanallarını bloke ederek sarkoplazmik retikulumdan kalsiyum salgılanmasını azaltır.
www.tusem.com.tr
26
Temel Bilimler / T 36-4
Halotan ve süksinilkolin gibi ilaçlara bağlı malign hipertermi
ve antipsikotik ilaçlara bağlı nöroleptik malign sendrom tedavisinde oral veya intravenöz yoldan kullanılır.
105. Antiaritmik ilaç kullanan hastada, ilaca bağlı ortaya
çıkan yan tesirlerle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
yanlıştır?
A) Lupus benzeri bulgular varsa ilaç prokainamid olabilir.
B) Tiroid fonksiyonları bozulmuşsa ilaç amiodaron olabilir.
C) Kulak çınlaması ve işitme kaybı varsa ilaç kinidin olabilir.
D) Bradikardi ve EKG’de PR uzaması varsa ilaç verapamil olabilir.
E) Postural hipotansiyon ve EKG’de QT uzaması varsa
ilaç lidokain olabilir.
Baklofen: Beyinde ve spinal kordda presinaptik GABAB reseptörlerini uyarak potasyum konduktansını artırır ve hiperpolarizasyona neden olur. Nöronal kalsiyum girişinin azalmasına
bağlı presinaptik inhibisyonla eksitatör nörotransmitterlerin
salgılanmasını baskılar.
Omurilikte monosinaptik ve polisinaptik refleksleri bloke eder.
Spinal kaynaklı ve multipl skleroza bağlı kas spazmlarının tedavisinde kullanılır. Oral verilişten sonra tamamen absorbe edilir.
105 – E
Kinidin: IA grubu antiaritmiktir. Sodyum kanallarını bloke ederek depolarizasyonu önler ve eşik değeri yükseltir. Lokal anestezik etkinliği de vardır. Potasyum kanallarını bloke ederek aksiyon potansiyel süresini uzatır. QT uzamasına bağlı torsades
de pointese neden olabilir.
Hastaların yaklaşık yarısında bulantı, kusma ve diyareye neden olur. Başağrısı, baş dönmesi ve kulak çınlamasıyla birlikte
olan çinkonizm ortaya çıkabilir. Trombositopeni, anjioödem
ve hepatit nadir görülen yan tesirlerdir.
Prokainamid: IA grubu antiaritmiktir. Otomatizmaya sahip
odaklarda ve ektopik yapılarda sodyum kanallarını bloke eder.
EKG’de QRS genişlemesine neden olur. Potasyum kanallarını
bloke ederek aksiyon potansiyel süresini uzatır.
N-asetiltransferaz ile metabolize edilir. Metaboliti konvülsiyon
ve psikotik reaksiyon gibi santral sinir sistemi yan tesirleri yapar. Uzun süre kullanımda artrit ve artralji gibi lupus benzeri
bulgulara neden olur.
Lidokain: IB grubu antiaritmiktir. Sodyum kanallarının aktif ve
inaktif durumlarını bloke ederek eşik değeri yükseltir. Potasyum kanallarını bloke etmediği için aksiyon potansiyel süresini değiştirmez. Recovery süresi (Trec) en kısa olan sodyum
kanal blokörüdür.
Depolarize hücrelerde ve iskemik dokuda selektif blok yapar.
Miyokart enfarktüsünde gelişen ventriküler aritmilerde ilk
tercih antiaritmiktir.
Sinoatrial nod ve AV nodda refrakter periyodu etkilemez. AV
iletimi baskılamaz. Yalnızca ventrikül kaynaklı aritmilerde kullanılır. Dijitale bağlı atrial aritmilerde de yararlıdır.
Ventriküler aritmilerde lidokaine yanıt yoksa tedavide amiodaron veya prokainamid verilir. Atrial fibrilasyon ve supraventriküler aritmilerin tedavisinde kullanılmaz.
Otonomik yan tesirlere neden olmaz. Parastezi, tremor, santral kaynaklı bulantı, ışık hassasiyeti, işitme kaybı, nistagmus ve
konvülsiyon gibi nörolojik yan tesirler en sık görülen yan tesirleridir. EGK’de PR, QT ve QRS değişikliği yapmaz. Kardiyotoksik
yan tesirleri oldukça düşüktür.
104. Aşağıdakilerden hangisi, digoksinin farmakolojik özelliklerinden biri değildir?
A)Na+, K+, ATP’az inhibisyonu
B) Hücre zarının hiperpolarize edilmesi
C) Düşük dozdan itibaren parasempatomimetik etki
D) Pozitif inotropik etki
E) Kinidin ile birlikte kullanıldığında toksisite artışı
104 – B
Dijitaller
Hücre zarında bulunan ve hücre dışına 3Na+ atıp hücre içine
2K+ sokarak hücreyi hiperpolarize eden Na+, K+, ATP’azı inhibe
ederler.
Hücre içi sodyum artışına bağlı hücre zarı depolarize olur. Voltaj
bağımlı kalsiyum kanal aktivasyonu, Na/Ca değiş-tokuş inhibisyonu ve sarkoplazmik retikulumda kalsiyum depolanmasında
ve salgısında artış ile hücre içi kalsiyum derişimi artar. Sonuçta
kardiyak kontraktiliteyi artırırlar (pozitif inotropik etki).
Düşük dozdan itibaren parasempatik etkinliği (vagal tonüsü)
artırarak atrioventriküler iletimi yavaşlatırlar ve bradikardiye
neden olurlar (negatif dromotropik ve negatif kronotropik
etki). Yaptıkları AV uzaması ve bradikardi atropin tarafından
önlenir. Yüksek dozda sempatik etkinliği de artırırlar.
PR aralığını uzatırlar. Aksiyon potansiyel süresi ve QT aralığını
kısaltırlar. T dalgası inversiyonu ve ST-segment depresyonuna
neden olurlar. QRS değişikliği yapmazlar.
Tablo: Dijital Duyarlılığını Artıran Faktörler
Hipokalemi
Birlikte tiazid kullanımı
Hiperkalsemi
Birlikte kinidin kullanımı
Hipomagnezemi
Birlikte verapamil kullanımı
Kaşeksi
Birlikte amiodaron kullanımı
Renal disfonksiyon (digoksin için)
Birlikte amfoterisin B kullanımı
Hepatik disfonksiyon (dijitoksin için)
Birlikte eritromisin kullanımı
Hipotiroidi / Miksödem
Birlikte ketokonazol kullanımı
Asidoz
Birlikte furosemid kullanımı
www.tusem.com.tr
27
Temel Bilimler / T 36-4
Psödomembranöz enterokolit: Antibiyotik kullanımına bağlı
C.difficile’nin neden olduğu hastalıkta en sık kullanılan ilaç
metronidazol olmasına karşın en etkili ilaç oral vankomisindir.
Aneorobik bakteri enfeksiyonları: Nitroimidazol türevi antibiyotikler B.fragilis gibi aneorob bakteriler üzerinde yeterli
etkinlik gösterirler.
Tablo: Antianeorobik Etkili Antibiyotikler
Amiodaron
Potasyum kanalları dışında, sodyum ve kalsiyum kanalları ile
beta reseptörleri bloke eder. Ventriküler, supraventriküler ve
atriyal kaynaklı aritmilerde kullanılabilen geniş spektrumlu
antiaritmik ilaçtır.
Biyotransformasyonu karmaşıktır. Hızla yıkılan kısmının yarı
ömrü 3-10 gün, yavaş yıkılan kısmının yarı ömrü 60 gündür
(eliminasyon yarı ömrü en uzun antiaritmik).
Antibiyotik Grubu
Deride renk değişikliği, fotodermatit, korneal mikrodepozitler,
görme alanı defektleri ve fototoksik ışık reaksiyonları ortaya
çıkabilir.
Periferik T4 → T3 dönüşümünü inhibe eder. Hipertiroidi veya
hipotiroidiye neden olabilir. Tiroid fonksiyonları bozuk olan
hastalarda kullanılmamalıdır. İlaç başlamadan önce ve ilaç
kullanımı boyunca tiroid fonksiyonları takip edilmelidir.
Antibiyotik
Linkozamidler
Klindamisin / Linkomisin
Nitroimidazol türevleri
Metronidazol / Ornidazol / Tinidazol
Sefalosporinler
Sefoksitin / Sefotetan
Karbapenemler
İmipenem / Meropenem / Ertapenem
Amfenikoller
Kloramfenikol
Florokinolonlar
Moksifloksasin
Verapamil
L-tipi kalsiyum kanallarını bloke ederek supraventriküler taşikardi tedavisinde kullanılır. Bradikardi ve EKG’de AV uzamasına neden olur.
107. Aşağıdaki antidiyabetik ilaçlardan hangisi, oral kontraseptif kullanan kadınlarda istenmeyen gebeliklere neden olabilir?
A) Pioglitazon
B) Metformin
C) Gliburid
D) Repaglinid
E) Miglitol
106. Metronidazol ve tinidazol gibi nitroimidazol türevi antibiyotikler, aşağıdakilerden hangisi üzerinde yeterli
etkinlik göstermez?
A) Entomoeba histolytica B) Trikomanas vaginalis
107 – A
C) Giardia lamblia
Tiazolidinedionlar (Glitazonlar)
Bu grupta rosiglitazon, pioglitazon ve troglitazon gibi ilaçlar
vardır. Troglitazon karaciğer toksisitesi yüzünden artık kullanılmamaktadır.
Tip 2 diyabet tedavisinde kullanılan insülin sekresyonunu artırmadan periferik etkileri ile insülin direncini azaltan ilaçlardır. Polikistik over sendromu gibi insülin direncinin görüldüğü durumlarda insülin direncini önlemek veya kırmak için de yararlıdırlar.
Steroid-tiroid reseptör ailesinden nükleer reseptör olan
PPAR-γ reseptörlerine agonist etki yaparlar. Gen regulasyonundan dolayı etkileri haftalar-aylar sonra başlar ve ilacı
bıraktıktan sonra da uzun süre devam eder. İnsülin sekresyonunu artırmadıkları için hipoglisemiye neden olmazlar. Sulfonilüre, metformin veya insülinle kombine kullanılabilirler.
Sıvı retansiyonu, anemi, periferal ödem, kilo artışı, kalp yetmezliği insindansında artış, spontan kemik kırıkları ve LDLkolesterol artışı gibi yan tesirlere neden olabilirler. Kullanımları sırasında karaciğer transaminazları takip edilmelidir. Kalp
yetmezliği veya osteoporozu olan hastalarda kullanımları uygun değildir.
CYP enzimleri tarafından metabolize edilirler. Piglitazon, CYP
enzim indüksiyonu yaparak oral kontraseptiflerin etkinliğini
azaltabilir. Pioglitazon kullanan kadınlarda başka bir korunma
yöntemi önerilir. Rosiglitazonun ilaç etkileşmesine girme olasılığı daha düşüktür.
D) Plasmodium falciparum
E) Bacteroides fragilis
106 – D
Nitroimidazol Türevleri
Hücre içinde redüksiyona uğrayarak intraselüler NADH ve
NADPH havuzunu boşaltırlar. Sonuçta nükleusta DNA replikasyonunu bozan radikaller oluştururlar. Bu grupta; metronidazol, tinidazol, ornidazol ve seknidazol gibi antibiyotikler
bulunur. Aerobik bakterilere etkinlik göstermezler.
Klinik Kullanımları
Amibiyasis: İntestinal ve hepatik amibiyasis tedavisinde kullanılırlar. Lümendeki etkinlikleri düşüktür, tam eradikasyon
sağlamak için luminal amibisid ilaçla kombine verilirler. Trofozoidler üzerinde öldürücü etki yapmalarına karşın kistler
üzerinde etkinlikleri düşüktür.
Trikomanas vajiniti: 2 gram tek doz metronidazol tedavide
yeterli etkinlik sağlar. Metronidazole dirençli olgularda tinidazol kullanılabilir. Eşler birlikte tedavi edilir.
Bakteriyel vajinozis: G.vaginalisin etken olduğu hastalık metronidazol veya tinidazol ile yüksek oranda tedavi edilir.
Giardiyasis: G.lamblia yağların emilimini bozan, duodenum
aspirasyon sıvısı ile gösterilen ve selektif IgA eksikliği olanlarda tekrarlayan infeksiyonlara neden olan bir mikroorganizmadır. Tedavide metronidazol veya tinidazol gibi antibiyotikler
kullanılır.
www.tusem.com.tr
28
Temel Bilimler / T 36-4
108. Aşağıdaki antiepileptik ilaçlardan hangisi, birlikte kullanıldığı diğer antiepileptik ilacın plazma düzeyini artırır?
A) Klonazepam
B) Etosüksimid
C) Valproik asit
D) Karbamazepin
E)Fenobarbital
Agonistin dozu artırılırsa, antagonisti reseptörden kovamaz
ve aynı maksimum etkiyi oluşturamaz (Emaks değeri azalır).
Agonistin doz-yanıt eğrisi paralel olmadan sağa kayar. EC50 değerinde önemli bir değişiklik olmaz. Dokuda yedek reseptör
varsa agonist maksimum etkiyi oluşturabilir. Non-kompetetif
antagonistin gücünü gösteren bir değer yoktur.
108 – C
Valproik Asit (Sodyum Valproat)
Voltaj bağımlı sodyum kanallarını ve NMDA reseptörlerini bloke eder. Glutamat sentezini azaltır. GABA geri alımını ve GABAtransaminaz enzimini inhibe eder.
Pentilentetrazol ile indüklenen absans epilepsi, maksimal
elektroşokla oluşturulan generalize tonik-klonik epilepsi,
parsiyel nöbet ve myoklonik nöbet olmak üzere tüm epilepsi
tiplerinde etkilidir. Bebeklerde görülen febril konvülsiyonların
tedavisinde diazepam ve fenobarbitalin alternatifidir. Bipolar
hastalıkta ve migren profilaksisinde de kullanılabilir.
Besinler mide barsak kanalından absorbsiyonunu geciktirir.
Yüksek oranda iyonize ve proteinlere bağlı durumdadır. Hem
total hem de serbest miktarı ölçülebilir. Metabolizması doza
bağımlıdır (yarı ömrü 9-18 saat arası değişir). Plazma konsantrasyonu ayarlanmalıdır.
Metabolitlerinden bazıları antikonvulsan etkinlik gösterir.
Mikrozomal enzimleri inhibe ederek fenitoin, fenobarbital,
karbamazepin ve lamotrijinin metabolizmasını azaltır ve toksik etki yapmalarına neden olur.
Doz ilişkili en sık yan tesirleri bulantı-kusma ve dispepsi gibi
gastrointestinal yakınmalardır. İştah ve kilo artışı yapabilir.
İdiosenkratik tipteki en önemli yan tesiri fulminant hepatittir.
Valproik asit kullanılırken karaciğer enzimleri mutlaka takip
edilmelidir. Pankreatit ve tromositopeni de yapabilir. Gebede
kullanıldığında bebekte spina bifida, kardiyovasküler ve orofasial anomalilere neden olabilir.
Fenoksibenzamin alfa reseptörlere kovalent bağlanarak feokromasitomada salınan adrenalin ve noradrenalinin damar düz
kaslarını kasmasını uzun süre önler.
Tablo: Kompetetif ve Non-kompetetif Antagonistin Karşılaştırılması
Benzerlikleri
Farkları
• Agonistle aynı reseptöre bağlanırlar
• Efikasiteleri yoktur
• Reseptöre afiniteleri
agonistten yüksek
olabilir
• Agonistin etkisini
tamamen önlerler
• Agonistin doz yanıt
eğrisini sağa kaydırırlar
• Agonistin farmakokinetiğini (plazma düzeyini) değiştirmezler
• Kompetetif antagonist reseptöre reversibl,
non-kompetetif antagonist irreversibl bağlanır
• Kompetetif antagonistin gücünü gösteren bir
değer varken non-kompetetif antagonist için
yoktur
• Non-kompetetif antagonist reseptör rezervini
azaltırken kompetetif antagonist azaltmaz
• Agonistin dozunun artırılması ile kompetetif antagonistin etkisi önlenirken nonkompetetif antagonistin etkinliği önlenemez
• Non-kompetetif antagonistin etkisi daha
uzun sürer
110. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi, GABA’nın inhibitör etkisini artırmasına karşın terapötik dozlarda antikonvülsan
ve kas gevşetici etkinlik göstermez?
A) Buspiron
B) Zolpidem
C) Klonazepam
D) Tiagabin
E) Vigabatrin
110 – B
Atipik Benzodiazepinler (Zolpidem / Zopiklon / Eszopiklon /
Zaleplon)
109. Non-kompetetif antagonistlerle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
Benzodiazepin olmamalarına karşın benzodiazepin omega1reseptörlerine agonist etki yaparak insomnia ve anksiyete
tedavisinde kullanılırlar. Terapötik dozda antikonvülsan etki
ve iskelet kası gevşemesi yapmazlar.
A) Agonistin uyardığı reseptöre tersinmez bağlanırlar.
B) Agonistin etkisini tamamen önlerler.
C) Reseptör rezervini azaltırlar.
Fizyolojik uykuyu bozma, bağımlılık, yoksunluk krizi, rebound
insomnia ve artık etki potansiyelleri benzodiazepinlere göre
daha düşüktür. Farmakolojik etkileri flumazenil tarafından önlenir. Zaleplon aldehid dehidrogenaz ile metabolize edilirken,
zolpidem aktif metabolit oluşturmaz.
D) Agonistin farmakokinetiğini direkt olarak etkilemezler.
E) Agonistin dozu artırılarak etkileri ortadan kaldırılabilir.
109 – E
Non-kompetetif Antagonizma
Antagonist ilaç agonistin bağlandığı reseptöre tersinmez bağlanarak agonistin etkisini tamamen önler. Non-kompetetif antagonist reseptör rezervini azaltır.
111. Aşağıdakilerden hangisi, antikanserojen tedavi alan
hastalarda nötrofil üretimini stimüle ederek sistemik
enfeksiyon riskini azaltmak için kullanılır?
Antagonistin tek başına etkisi (efikasitesi) olmamasına karşın
reseptöre afinitesi agonistten yüksek olabilir. Non-kompetetif
antagonist, agonistin farmakokinetiğini (kan düzeyini) direkt
olarak etkilemez.
A) Hidroksiüre
B) G-CSF (Filgrastim)
C) IL-11 (Oprelvekin)
D) Eritropoetin
E) Arsenik trioksit
www.tusem.com.tr
29
Temel Bilimler / T 36-4
111 – B
V1 reseptörleri Gq kenetli olup vasküler düz kaslarda kasılmaya neden olur. V2 reseptörleri Gs kenetlidir ve böbreklerde
toplayıcı kanallardan su reabsorpsiyonunu artırır. Ekstrarenal
V2 reseptör uyarısı faktör VIII ve von Willebrand faktör sentezini stimüle eder.
Uzun etkili vazopresin analoğu olan desmopresin, V1 reseptörleri üzerinde zayıf etki yapmasına kaşın V2 reseptörlerini
vazopresinden daha güçlü stimüle eder. Vazopresin, vazokonstriksiyona neden olduğu için koroner arter hastalığı olanlarda kullanılmamalıdır.
Tiazid, klofibrat, klorpropamid ve karbamazepin gibi ilaçlar
ADH sekresyonunu veya reseptör duyarlılığını artırarak diabetes insipidus tedavisinde kullanılabilirler.
Lityum, demeklosiklin, fenitoin ve alkol gibi ilaçlar veya maddeler ADH sekresyonunu veya reseptör duyarlılığını azaltarak
diabetes insipidus tablosuna neden olurlar.
Klinik Kullanımları
V1 reseptörlerini uyararak; özefagus varis kanaması, kolon
divertikülüne bağlı kanama, katekolaminlere yanıt vermeyen
septik şok, siklofosfamide bağlı hemorajik sistit ve primer
nokturnal enurezis tedavisinde kullanılırlar. Lokal anesteziklerin etki süresini uzatmak için de verilebilirler.
V2 reseptörlerini uyararak; santral (hipofizer) diabetes insipidus tedavisinde tercih edilirler. Böbreklerde V2 reseptör duyarlılığında azalmaya bağlı gelişen nefrojenik diabetes insipidus tedavisinde etkinlik göstermezler.
Desmopresin ayrıca ekstrarenal V2 reseptörlerine agonist etki
yaparak hafif hemofili A ve von Willebrand hastalığında yararlıdır.
Tablo: Hematopoetik Büyüme Faktörleri
Preparat
Endikasyon
Eritropoetin
• Kronik böbrek yetmezliğine bağlı anemi
• Zidovudinle yapılan anti-HIV tedavide görülen
anemi
• Kanser tedavisi alan hastalarda myelosupresyon
G-CSF (Filgrastim /
Pegfilgrastim)
• Kanser tedavisi alan hastalarda görülen nötropeni
• Periferal kök hücre mobilizasyonu
• Kemoterapi alan hastalarda sistemik infeksiyonların önlenmesi
GMCSF(Sargramostim)
•
•
•
•
Interleukin-11
• Kanser tedavisi alan hastalarda trombositopeni
Romiplostim
• İdiopatik trombositopenik purpura
Nötrofil üretimini artırmak
Kemik iliği transplantasyonu
Periferal kan elemanlarının mobilizasyonu
Non-myeloid malignensiler
112. Aşağıdaki glukokortikoid preparatlarından hangisinin
antiinflamatuvar ve sodyum tutucu özelliği eşittir?
A) Deksametazon
B) Hidrokortizon
C) Fludrokortizon
D) Dezoksikortikosteron
E)Parametazon
112 – B
Tablo: Glukokortikoid Preparatlar
Preparat
Antiinflamatuvar Aktivite
Su ve Tuz
Tutucu
Aktivite
Topikal
Aktivite
Etki
Süresi
Hidrokortizon
1
1
1
Kısa
Kortizon
0.8
0.8
Yok
Kısa
Deksametazon
30
0
10
Uzun
Betametazon
30
0
10
Uzun
Prednizon
4
0.3
Yok
Orta
Prednizolon
5
0.3
4
Orta
Orta
114. Aşağıdakilerden hangisi, klasik antipsikotik olan klorpromazin ile trisiklik antidepresan olan amitriptilin’in
ortak yan tesirlerinden biri değildir?
Parametazon
10
0
4
Triamsinolon
5
0
5
Orta
Dezoksikortikosteron
0
20
Yok
Orta
A) Ağız kuruluğu
B) Konstipasyon
Fludrokortizon
10
250
Yok
Orta
C) Postural hipotansiyon
D) Sedasyon
E) Ekstrapiramidal yan tesirler
113. Desmopresin, aşağıdaki hastalıklardan hangisinde ekstrarenal V2 reseptörlerini uyarmak için kullanılır?
114 – E
Antidepresan ilaçlar (amoksapin dışında) ekstrapiramidal yan
tesirlere neden olmazlar. Antikolinerjik (ağız kuruluğu, idrar
retansiyonu gibi), antiadrenerjik (hipotansiyon gibi) ve antihistaminik (sedasyon gibi) yan tesirleri benzerdir.
Klorpromazin
Sedasyon ve ortostatik hipotansiyon yapıcı etkisi en yüksektir.
Antikolinerji yan tesir riski orta düzeydedir. Antiemetik etki yapar. Karaciğerde ilk geçiş etkisine uğrar. Plazma proteinlerine yüksek oranda bağlanır. Kolestatik hepatite neden olur.
Amitriptilin
Noradrenalin ve serotonin re-uptake’ni inhibe eder. En fazla
antimuskarinik ve kardiyak yan tesir yapan trisiklik antidepresandır. İntrinsik analjezik etkinliğe sahiptir.
A) Hemofili A
B) Primer nokturnal enurezis
C) Özefagus varis kanaması
D) Kolon divertikülüne bağlı kanama
E) Santral diabetes insipidus
113 – A
Vazopresin (ADH)
Hipotalamusta supraoptik nükleusta sentezlenip nörofizin
II ile posterior hipofize taşınan arka hipofiz hormonudur. Vazopresin ve oksitosin granüllerini içeren akson sonlanmaları
(Herring cisimcikleri), pars nervosada bulunur.
www.tusem.com.tr
30
Temel Bilimler / T 36-4
115. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi, epinefrinin vazokonstriktör etkisini artırır?
A) Fentolamin
B) Dobutamin
C)Prazosin
D) Propranolol
E) Salbutamol
115 – D
Adrenalin (Epinefrin)
α ve β reseptörlere agonist etki yapar. İntravenöz, intramusküler, cilt altı, topikal ve inhalasyonla kullanılır. Pozitif inotropik,
pozitif kronotropik ve pozitif dromotropik etkinlik gösterir.
Alfa reseptörler üzerinden vazokonstriksiyon, beta reseptörler
üzerinden vazodilatasyona neden olur. Net etki ortalama kan basıncı artışıdır. Fentolamin ve prazosin gibi alfa blokörler vazokonstriktör etkisini önlerken, propranolol gibi beta blokörler artırır.
Eş zamanlı ortalama kan basıncı artışı ve bronkodilatasyon yaptığı için ilaçlara veya böcek sokmalarına karşı gelişen ve serumda triptaz düzeyinin yükseldiği anaflaktik şokta ilk tercih ilaçtır.
Akut bronkospazm ve kardiyak arrest durumlarında tercih
edilir. Lokal anesteziklerin etki süresini uzatmak, sistemik yan
tesirlerini ve kanamaları azaltmak için kullanılır.
Supraventriküler taşikardi, miyokart enfarktüsü, kalp yetmezliği, hipertiroidi ve diyabet gibi durumlarda kontrendikedir.
H1 Reseptör Antagonistleri
Difenhidramin, dimenhidrinat ve prometazin gibi histamin reseptör blokörleri özellikle taşıt tutmasına (hareket hastalığı)
bağlı bulantı ve kusmayı önlemek için yararlıdırlar. Prometazin
dopamin reseptörlerini de bloke eder.
Skopolamin
Antimuskarinik etki ile hareket hastalığına bağlı bulantı ve
kusmanın önlenmesinde transdermal yoldan kullanılır.
Benzodiazepinler
Antineoplastik ilaç kullanımından önce anksiyete bağlı emezis
tedavisinde diazepam veya lorazepam gibi benzodiazepinler
antiemetik etki için verilebilir.
Substans P Antagonistleri
Aprepitant, area postremadaki P maddesinin NK1 reseptörlerini bloke ederek antiemetik etki için kullanılır. Serotonin,
dopamin ve kortikosteroid reseptörlerini etkilemez.
Kannabinoid Reseptör Agonistleri
Dronabinol, kannabinoid CB reseptörlerini uyaran
tetrahidrokanabinol’dur. İştahı artırmak ve antiemetik etki
için kullanılır. Nabilon, aynı endikasyonlarda kullanılan ve aynı
mekanizmaya sahip kannabinoid türevi yeni bir ilaçtır.
117. Aşağıdaki antidepresan ilaçlardan hangisi, serotonin
re-uptake’ni artırır?
116. Antikanserojen ilaçlara bağlı emezis tedavisinde kullanılan aprepitant, antiemetik etkisini aşağıdaki mekanizmalardan hangisi ile yapar?
A) Serotonin 5-HT3 reseptörlerini bloke ederek
B) Substans P reseptörlerini bloke ederek
C) Dopamin D2 reseptörlerini bloke ederek
D) Histamin H1 reseptörlerini bloke ederek
E) Kannabinoid reseptörlerini aktive ederek
116 – B
Antiemetik İlaçlar
5-HT3 Antagonistleri
Ondansteron, granisetron, alosteron ve palanosteron gibi
ilaçlar area postremada ve periferde bulunan 5-HT3 reseptörlerini bloke ederek antineoplastik ilaçlara bağlı emezisin
önlenmesinde kullanılırlar.
Kortikosteroidler
Deksametazon ve metilprednizolon gibi kortikosteroidler antiemetik etkinlik gösterirler. Genellikle 5-HT3 reseptör antagonistlerinin etkinliğinin artırmak için kullanılırlar.
Dopamin D2 Reseptör Antagonistleri
Klorpromazin, flufenazin, prometazin ve proklorperazin gibi
fenotiazin türevi antipsikotikler, droperidol gibi buturofenonlar ile metoklopramid ve trimetobenzamid gibi benzamid
yapısındaki ilaçlar area postremadaki D2 reseptörleri bloke
ederek antiemetik etki yaparlar.
A)Sitalopram
B) Moklobemid
C) Tianeptin D) Klomipramin
E)Venlafaksin
117 – C
Antidepresan İlaçlar
Moklobemid: MAOA enzimini selektif olarak inhibe eden antidepresan ilaçtır.
İmipramin: Enurezis nokturna, çocukluk çağı depresyonu ve
dikkat eksikliğinde kullanılır.
Klomipramin: Antidepresan etkisinden bağımsız antiobsesyonel etkinlik gösterir.
Amoksapin: Dopaminerjik reseptörleri bloke ederek ekstrapiramidal yan tesirler oluşturur.
Tianeptin: Diğer trisiklik antidepresanlardan farklı olarak serotonin re-uptake’ni artırır. Depresyon ve anksiyete tedavisinde kullanılır.
Venlafaksin / Duloksetin: Muskarinik, histaminik ve alfa adrenerjik reseptörleri bloke etmeden serotonin ve noradrenalin
re-uptake’ni inhibe ederler.
Trazodon / Nefazodon: 5-HT2 reseptör blokörü ve zayıf serotonin re-uptake inhibisyonu özellikleri ile antidepresan ve
anksiyolitik etki yaparlar.
Bupropion: Amfetaminlere benzeyen atipik antidepresandır.
Nikotin bağımlılarının tedavisinde kullanılır.
www.tusem.com.tr
31
Temel Bilimler / T 36-4
Atomoksetin / Reboksetin: Noradrenalin re-uptake’ni selektif
olarak bloke ederler. Dikkat eksikliğinin tedavisinde yararlıdırlar.
Mirtazapin / Mianserin: Antidepresan etkilerini presinaptik α2
ve postsinaptik 5-HT2 reseptörleri bloke ederek yaparlar.
Tablo: SSRI İlaçlar
SSRI
Farmakolojik Özellik
Fluoksetin
• En uzun yarılanma ömrü
• Sedasyon ve antimuskarinik yan tesir riski düşük
Paroksetin
• Aktif metabolit oluşturmama
• Sedasyon riski düşük
Sitalopram
• Sedasyon ve antimuskarinik yan tesir riski düşük
Sertralin
• Sedasyon ve antimuskarinik yan tesir riski düşük
Fluvoksamin
• Aktif metabolit oluşturmama
• Sedasyon ve antimuskarinik yan tesir riski düşük
Cilostazol
Fosfodiesteraz III enzimini inhibe ederek vazodilatasyon ve
antiagregan etki yapar. İntermittent kladikasyo tedavisinde de
kullanılır.
Dazoksiben / Niktindol
Trombositlerde tromboksan sentaz enzimini inhibe edip TxA2
oluşumunu azaltırlar.
Sulotroban / Daltroban
Tromboksan A2 reseptör antagonizması ile antiagregan etki
yapan ilaçlardır.
119. Aşağıdaki ilaç kombinasyonlarından hangisi ile yalnızca
nikotinik reseptör uyarısına bağlı etkiler ortaya çıkar?
A) Neostigmin + atropin
118. Akut koroner sendromlarda kullanılan eptifibatid ve
absiksimab’ın antiagregan etki mekanizması aşağıdakilerden hangisidir?
A) Trombositlerde P2Y reseptör inhibisyonu
B) Glikoprotein IIb/IIIa reseptör inhibisyonu
C) Tromboksan A2 reseptör inhibisyonu
D) Siklooksijenaz inhibisyonu
E) Fosfodiesteraz inhibisyonu
118 – B
Antitrombositik (Antiagregan) İlaçlar
Aspirin
Düşük dozda tromboksan A2 oluşumunu sağlayan siklooksijenaz enzimini tersinmez olarak inhibe ederek antiagregan etki
yapar. Miyokart enfarktüsününde mortaliteyi azaltır. Elektif
cerrahilerden 5-7 gün önce kesilmelidir.
Trombositler nükleusları olmadığı için yeni COX sentezleyemez ve inhibisyon yaklaşık 7 gün devam eder. Prostasiklin sentezini yapan endotel hücreleri yeni COX sentezler ve aspirinin
yaptığı inhibisyon çok kısa sürer.
Tiklopidin / Klopidogrel
Trombositlerde ADP reseptörlerini (P2Y) irreversibl inhibe
ederek antiagregan etki yaparlar. Unstabil anjinada ve stent
takılan hastalarda kullanılırlar.
Tirofiban / Eptifibatid / Absiksimab
Glikoprotein IIb/IIIa reseptörleri trombositlerde bulunan fibrinojen ve vitronektinin bağlandığı reseptörlerdir. Bu reseptörlerin aktivasyonu agregasyonda son basamaktır.
Glikoprotein IIb/IIIa inhibitörleri, antiagregan etki ile akut koroner sendromlarda ve stent takılması sırasında kullanılırlar.
Absiksimab glikoprotein IIb/IIIa reseptörlerini bloke eden şimerik monoklonal antikordur. Eptifibatid ve tirofiban glikoprotein
IIb/IIIa reseptörlerini inhibe ederek fibrinojenin trombositlere
yapışmasını engeller ve antiagregan etkinlik yaparlar.
Dipiridamol: Trombositlerde adenozin re-uptake’ni ve cGMP
fosfodiesterazı inhibe ederek vazodilatasyon ve antiagregan
etki yapar. Tek başına verildiğinde etkinliği kısıtlıdır. Düşük doz
aspirinle birlikte kullanılır.
B) Karbakol + roküronyum
C) Metakolin + skopolamin
D) Betanekol + atropin
E) Süksinilkolin + tubokürarin
119 – A
Antikolinesteraz İlaçlar
Asetilkolinesterazı inhibe ederek indirekt (dolaylı) parasempatomimetik etkinlik gösterirler. Artan asetilkolin muskarinik
ve nikotinik reseptörleri uyarır. Sempatik ve parasempatik
gangliyonları ve çizgili kasları da stimüle ederler.
Neostigmin gibi antikolinesteraz ilaçlar atropin ile birlikte verilirse yalnızca nikotinik etkiler ortaya çıkar. Asetilkolinin normalde salınmadığı damar düz kası gibi yerlerde belirgin etkileri yoktur. Nikotinik reseptörleri indirekt yolla uyardıkları için
betanekol gibi muskarinik ilaçlardan farklı olarak nöromusküler kavşakta da etki yaparlar.
Myastenia gravis tedavisinde ve kompetetif nöromusküler blokör ilaçların etkisini geri döndürmek için sıklıkla kullanılırlar.
Neostigmin, fizostigmin, pridostigmin ve edrofonyum gibi karbamat türevleri asetilkolinesterazı reversibl inhibe ederler.
120. Yarılanma ömrü 4 saat ve dağılım hacmi 50 litre olan
ilaçtan 8 saat önce intravenöz yoldan yüksek miktarda
alarak hastaneye gelen hastanın hemen alınan kan örneğinde ilacın plazma derişimi 0.5 mg/L olarak ölçülüyor.
Hasta, birinci derece kinetiğe göre metabolize olan
ilaçtan başlangıçta kaç mg almıştır?
A) 50 B) 100 C) 150 D) 200 E) 400
120 – B
İlaç birinci derece kinetiğe göre metabolize olduğu için yarılanma ömrü doza bağımlı değildir. Hastanın ölçülen ilaç değeri
0.5mg/L ise; 4 saat önce 1mg/L, 8 saat önce 2mg/L’dir.
Dağılım hacmi 50 litre olduğuna göre başlangıçta aldığı miktar; 50x2=100 mg’dır.
www.tusem.com.tr
32