gözat - Fen Edebiyat Fakültesi

 6. HAFTA PFS109 EĞİTİMDE PROGRAM GELİŞTİRME
Yrd.Doç. Dr. Yusuf ESER [email protected] KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi PFS109
EĞİTİMDE PROGRAM GELİŞTİRME
ÖĞRETİM MODELLERİ Öğretme işinde öğrencilerin belirli bir konuyu öğrenmelerini sağlamaya yönelik olarak çeşitli aktiviteler yerine getirilmektedir. Bu öğretim aktivitelerinin önceden planlanması öğretim hizmetinin daha verimli olması açısından önemlidir. Öğretim modellerini bireysel ve grupla öğretim modelleri olarak 2 ana kategoride sınıflandırmak mümkündür. Carroll’ın Okullarda Öğrenme Modeli Eğer okulda öğrencilere başarılı ve tatmin edici bir düzeyde öğrenme deneyimi kazandırılmak isteniyorsa öğretim stratejileri ve değerlendirme kurallarında olduğu kadar öğrencilerin tutumlarında, öğretmende ve yöneticilerde önemli değişiklikler mutlaka yapılmalıdır. Tam öğrenme ile ilgili olarak bir öğrenme stratejisi 1963 yılında Carroll tarafından ortaya konmuştur. Carroll her öğrenciye, ihtiyaç duyduğu zaman ve ek öğrenme olanakları verildiği taktirde tüm öğrencilerin belirlenen öğrenme düzeyine ulaşabileceklerini savunur. Herkes belli bir konuyu öğrenmede ihtiyaç duyduğu zamanı o konuyu öğrenmeye ayırırsa, yeterli öğrenme düzeyine ulaşır. Carroll’ın Okulda Öğrenme Modelinin 5 öğesi vardır. 1.
Yetenek: öğrenme ile yetenek arasında 0,70 civarında bir korelasyon vardır. Carroll’ın savunduğu fikre göre “öyle bir öğrenme modeli savunalım ki korelasyon sıfıra yaklaşsın” düşüncesi hakimdir. Sınıftaki öğrencilerin yetenek dağılımı %5 üst düzey, %90 orta düzey, %5 de alt düzeydir. 2.
Öğretimin kalitesi: Carroll öğretimin kalitesini sununun, açıklamanın ve öğrenilecek içeriğin düzenlenmesinin , öğretimin verildiği öğrenci grubu için en uygun duruma yaklaşma derecesi olarak tanımlar. Tam öğrenme için her öğrencinin farklı öğrenme etkinliklerine ihtiyacı olur. Her öğrenciye etkili bir tutor(bire bir öğretim) hizmeti verildiğinde her öğrenci öğreneceği konuyu üst düzeyde öğrenebilir. 3.
Öğretimi anlama yeteneği: Öğrencinin belli bir üniteyi öğrenebilmesi için öğrenme yeteneklerinin yeterli olması ve öğrenmede gerekli işlemleri yapabilmesi kast edilmektedir. Yani öğrenebilmesi için gereken önkoşul öğrenmelere sahip olma düzeyini de kapsar. KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 2 PFS109
EĞİTİMDE PROGRAM GELİŞTİRME
4.
Sebat: Öğrencinin istekli olarak öğrenmeye harcadığı zamandır. Öğrenme için gerekli olan zamanı öğrenmeye ayırmaktan ziyade, öğrenmeye ilgi gösterme ve öğrenmeye karşı tutumla ilgilidir. Ödül almanın sıklığı ve öğrenmedeki başarı düzeyi öğrencilerin sebatlılığını etkilemektedir. 5.
Öğrenmeye verilen süre: okullarda derslerin öğretimine ayrılan süre tüm grup içindir. Ve sabit bir süredir. Bu süre bazı öğrenciler için az bazıları için fazladır. Bir öğrenci öğrenebilmesi için gerekli olan zamanı öğrenmeye ayırmalıdır. Bloom’un Tam Öğrenme Modeli (1971) Bloom’un modelini oluşturan temel şey, öğrencilerin özgeçmişinin okulda can alıcı bir yere sahip olduğu ve öğrenmeye etki eden öğrenci özellikleri ile öğretimin niteliğinin kontrol edilebileceğidir. Bloom’a göre, işin başlangıcından beri olumlu öğrenme koşulları sağlanmış ise, dünyadaki herhangi bir kişinin öğrenebildiği her şeyi hemen hemen herkes öğrenebilir. Bloom’un üzerinde önemli durduğu iki öğrenci niteliği, bilişsel giriş davranışları ile duyuşsal giriş özellikleridir. Bilişsel giriş davranışları eldeki öğrenme ünitesi veya ünitelerinin öğrenilebilmesi için gerekli olduğu kabul edilen ön öğrenmelerdir. Bloom ve arkadaşları tarafından yapılan araştırmalar, öğrencilerin bilişsel giriş davranışları ile daha sonraki öğrenme ünitelerindeki başarıları arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermiştir. Bloom’un üzerinde durduğu ikinci öğrenci niteliği ise, öğrencilerin öğrenme süreci ile ilgili duyuşsal giriş özellikleridir. Bloom’a göre bir öğrencinin belli bir üniteyi iyi öğrenebilmesi için bu öğrencinin öğrenilecek olan yeni üniteye açık olması, o üniteyi öğrenmeye karşı istek duyması ve güçlüklerle karşılaşması halinde bu güçlükleri aşmaya yetecek çabayı göstereceğine güvenmesi gerekir. Bloom’un modelinde öğrenme ürünü, öğrencilerin başarısı, öğrenme hızı ve duyuşsal özellikleridir. Bloom’a göre okula başlayan öğrencilerin bir öğrenme ünitesinin başındaki giriş davranışları normal dağılım gösterir. Matematik, yabancı dil öğrenimi gibi birbiri üzerine inşa edilen konularda yıllar geçtikçe dağılımda farklılıklar giderek artar. Tam Öğrenme Modeli’ ne göre, öğrencilerin öğrenme düzeyleri ve öğrenme süreleri arasında ciddi farklar bulunur. Doğru teknik uygulandığı ve yeterli süre ayrıldığında her öğrenci her konuyu öğrenebilir. Tam Öğrenme Modeli, bir konu yeterince anlaşılıp, KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 3 PFS109
EĞİTİMDE PROGRAM GELİŞTİRME
özümsenmeden bir üst konuya geçilmemesi ilkesine dayanmaktadır. Her öğrencinin altyapısında getirdikleri, bildikleri ile ilgisi, derse ilşkin motivasyonu, tutumu saptanmalı, her öğrencinin derse etkin katılımı sağlanmalıdır. Bloom’a göre okulda öğrenmede can alıcı bir öneme sahip olan 3 değişken vardır: 1‐
Öğretilmesi hedef alınan becerilerin öğrenilmesi için gerekli ön öğrenmelerin önceden gerçekleşmiş olması, 2‐
Öğrencinin kendini öğrenmeye vermiş yada sürece katılmış bir duruma getirilme derecesi, 3‐
Öğretimin uygulamaya dönüşen hali ile öğrenci ihtiyaçlarına uygunluk derecesi. Tam Öğrenme Modeli’nde 1‐ Öğrenilecek konunun homojen bir öğrenci grubuna aktarılması, 2‐ Konunun aktarımının yeterli bir zamana yayılmış olması, 3‐ Başarının sürekli takibinin yapılması vazgeçilmez unsurlardır. Glaser’in temel öğrenme modeli Glaser’ın temel öğretim modeli, sistem yaklaşımı ile geliştirilmiş, öğrenme öğretme süreciyle ilgili çok sayıdaki olgunun, kavramın, ilkenin örgütlenmesini ve sürecin basit olarak algılanmasını sağlayan bir modeldir. Temel öğretim modeli öğretme sürecini dört temel öğeye ayırmaktadır. Bu öğeler: 1. Öğretim hedefleri: Hedef öğretme süreci sonucunda öğrencilere kazandırılmak istenilen özellikleri gösteren ifadelerdir. Öğrenme‐öğretme sürecinin planlanması ve uygulanması için en önemli aşama hedeflerin belirlenmesidir. Glaser, hedef davranışların belirlenmesi için iş analizi yapılmasını önermektedir. Glasera göre iş analizi sırasında, öğretilmek istenen bir beceriyi yetkin olarak gösteren ile göstermeyen kişiyi ayırdeden davranışların belirlenmesi gerekir. 2. Giriş davranışları: Glaser’a göre öğretim, öğrencilerin öğrenme sürecinin başında sahip oldukları davranışlar ile başlayarak daha iyiye doğru gelişir. Öğretimin öğrencilere uygun ve etkili bir biçimde düzenlenebilmesi için, öğretim sürecinin başında öğrencilerin KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 4 PFS109
EĞİTİMDE PROGRAM GELİŞTİRME
geliştirilmek istenilen beceri ile ilgili kuvvetli ve zayıf noktalarının, gelişim özelliklerinin, kültürel özgeçmişinin, eğitim ihtiyaçlarının, ilgilerinin ve yeteneklerin belirlenmesi gerekir . 3. Öğretim işlemleri: Glaser’a göre hedeflere ulaşmak için öğretim yöntem ve tekniklerinin, materyallerinin seçilmesi, öğretim yaşantılarının düzenlenmesi bu öğeyi oluşturmaktadır. Öğretim işlemleri, öğretim hedeflerine ve öğrencilerin giriş davranışlarına uygun olarak düzenlenmelidir. Glaser’in üzerinde önemle durduğu diğer bir özellik de, öğrencilerde genel öğrenmeyi öğrenme becerisinin geliştirilmesidir. Böylece öğrenciler belli bir alanla ilgili yetkinlik kazanınca, öğretmenden bağımsız olarak kendi kendilerine problem çözme gibi üst düzeyde beceriler kazanabilirler. Glaser’in modelinde öğretimin düzenlenmesinde ele alınan diğer bir ilke de pekiştireçtir. Glaser pekiştireçlerin basit davranışların yanı sıra karmaşık becerilerin öğretilmesinde ve hor yaştaki öğrenci için geçerli olduğu görüşünü savunmaktadır. Öğretim ortamında hem dıştan verileri, nem de içsel pekiştireçlerin etkili olabileceğini vurgulamaktadır. 4. Değerlendirme : Değerlendirme süreciyle öğretimin kısa, ve uzun süreli etkisi ortaya konmaya çalışılır. Glaser bu amaçla hem norma dayalı hem de ölçüt dayanaklı testleri önermektedir. Dönüt süreci ile programdaki eksiklik ve aksaklıklar bulunarak öğretim sürecinde gerekli düzeltmelere gidilir, öğrenci davranışlarındaki eksiklikler tamamlanır. Gardner’in Öğretimde Çoklu Zeka Kuramı Gardner zekayı: “bir veya daha fazla kültürel yapıda değeri olan bir ürüne şekil verme ya da problemleri çözme yeteneği” olarak tanımlamaktadır. Gardner ortaya koyduğu zekayı 8 alana ayırmaktadır: 1‐ Dil zekası: Bir dili kullanabilme yeteneğidir. O dilde okuyabilme, yazabilme(öykü,roman…), konuşabilme, dinleyebilme gibi becerilerle ilgili yeterliği ifade eder. Bu zeka alanı öğrenme‐öğretme faaliyetlerinde kullanılan bir alandır. Sözel/Dilsel zekayı geliştirmek için; a. Hikaye okumak, anlatmak, dinleme, yarım kalan hikayeyi tamamlama b. Kelime oyunları c. Tekerleme, bilmece, şiir, şarkı, parmak oyunları, kukla oynatma KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 5 PFS109
EĞİTİMDE PROGRAM GELİŞTİRME
2‐ Mantık‐mekanik zeka: Sayısal ve akıl yürütme becerileri ile ilgili zeka alanıdır. Sayısal ve mantıksal karmaşık ilişkileri kavrama ve soyut problemleri çözebilme yeteneği gerektirir. Matematiksel/Mantıksal zekayı geliştirmek için; a. Matematik ile ilgili oyunlar (Sayı ve işlemlerle ilgili masa oyunları) b. Bilgisayar eğitimi c. Yap‐boz, lego, labirent, satranç, dama vb. oyunlar d. Nesneleri sınıflandırma, sıralama, ayırt etme, eşleştirme, gruplama ve ilişki kurma e. Gözlem ve deney çalışmaları 3‐ Görsel‐Uzamsal zeka: bu zeka alanı görselleştirilmiş nesneleri doğru olarak algılayabilme ve yeni görsel yaşantılar oluşturabilme becerisidir. Çizim, resim, grafik gibi birçok görsel anlatımı kavrama ve bunları zihinde somutlaştırabilme yeteneğini içerir. Görsel/Uzamsal zekayı geliştirmek için; a. Resim, seramik, denizcilik, satranç, boya, kil, hamur çalışmaları b. Lego, yap‐boz, labirent ve akılda tutma(hafıza) oyunları c. Resimli kitapları inceleme 4‐ Müziksel zeka: Müzikle ilgili becerilerin gelişmiş olmasıdır. Bu zeka türünün geliştiği insanlarda seslere karşı aşırı bir duyarlılık söz konusudur. Öğrencilerin müziksel zekalarının gelişmesi için şarkı sözü yazma, şarkı söyleme gibi etkinliklerde bulunması gerekir. Müziksel/ritmik zekayı geliştirmek için; a. Müzik etkinlikleri ( şarkı söyleme, dans, müzikli drama, ritm tutma çalışmaları) b. Doğadaki sesleri tanıma, taklit etme ve ayırt etme çalışmaları 5‐ Bedensel‐Kinestetik zeka: Bedenin, psikomotor becerilerin icrasında çok etkili bir şekilde kullanabilme becerisinin gelişmiş olduğu zeka türüdür. Bedensel/Devin Duyusal zekayı geliştirmek için; a. Dramatik Oyunlar b. Fiziksel Etkinlikler(Dans, bale, yüzme, basketbol vb.) c. Hareketli Oyunlar KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 6 PFS109
EĞİTİMDE PROGRAM GELİŞTİRME
6‐ Sosyal zeka : Sosyal ilişkilerin iyi kavranması ve sosyal ilişki kurma yeteneğinin gelişmiş olmasını gerektiren zeka türüdür. Kişiler arası zekayı geliştirmek için; a. Sözlü ve sözsüz iletişim kurma, işbirliği kurma, paylaşma, kendini ifade etme, kendini başkalarının yerine koyma ve onları anlayabilme becerilerini geliştirme 7‐ Özedönük zeka : Kişinin kendisine yönelik algılarıyla ilgilidir. Kendini tanıması ve kendini geliştirmeye yönelik yatırımlarda bulunabilmesine yönelik bir zeka türüdür. İçsel zekayı geliştirmek için; a. Kendi duygularını tanıma, anlamlandırma, kendini yönlendirme, idare etme becerilerini geliştirme, b. Kendi adına düşünebilmek ve karar verebilme becerilerini geliştirme, c. Duygularını eksiksiz, olduğu gibi abartmadan ifade etme becerisini geliştirme, ( Anlık ve tepkisel davranmak yerine duygu ve düşüncelerini değerlendirme becerisini kullanarak ifade etmek), d. Olumlu benlik değerini geliştirme ve kendini sevme becerisini geliştirme, e. İstek ve ihtiyaçlarını uygun bir yer ve zamana kadar erteleyebilme becerisini geliştirme, f.
Hataları ile yüzleşmekten kaçınmama becerisin geliştirme, g. Kendi başına kaldığında çalışabilme ve oyun oynayabilme alışkanlığı kazanma. 8‐ Doğacı zeka : Doğal çevreyi tanıyabilme ve anlayabilme yeteneğinin gelişmiş olduğu zeka türüdür. Doğada var olan canlı ve cansız varlıkları, temel özelliklerini, birbirinden farklılıklarını çok kolay bir şekilde kavrarlar. Çoklu zeka kuramının öğrenme modeli olarak ele alınmasının nedeni, öğrencilerde belli bir zeka türünün diğer zeka türlerine göre daha üst düzeyde olduğu beklentisinin olmasıdır. Gardner’a göre zeka türleri dikkate alındığında öğrenme daha kolay bir şekilde gerçekleşir. KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 7 PFS109
EĞİTİMDE PROGRAM GELİŞTİRME
Buluş Yoluyla Öğrenme Jerome Bruner insanın çocukluktan itibaren geçirdiği gelişim fonksiyonlarını incelemiş ve bunun dayalı bir öğrenme kuramı geliştirmiştir. Bruner öğrenmede konu alanı yapısını anlamanın önemli olduğunu ve bunu anlayabilme yolunu bireyin öğrenmede aktif olması ve buluş yapması gerektiğini savunmuştur. Ayrıca öğrenmede tümevarım ve usavurma yolunun üstünlüğünü savunmuştur. Öğrenci merkezli öğretme‐öğrenme sürecini savunmuştur. Buluş yoluyla öğretmenin temel görevi öğrencilerini yönlendirmektir. Bu yaklaşımda öğretim öğrencinin merakını uyandıran bir soru ya da problem durumu ile başlatılır. Öğrenciler araştırma yapmaya denenceler kurmaya ve denenceleri test etmeye teşvik edilir. Öğretmen öğrencilere sorular yönelterek öğretim hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olur. Buluş yoluyla öğrenme öğrencinin davranışları kendi gözlem ve etkinliklerine dayanarak kazanmayı esas alır. Burada öğretmenin rolü, kavramları ve ilkeleri vermek değil öğrencilerin kendi kendine bulabileceği bir öğrenme ortamı yaratmaktır Buluş yoluyla öğrenmenin diğer bir avantajı problem çözmeye yönlendirici olmasıdır. Buluş yoluyla öğrenmede öğrenciler bilgiyi sadece alıp özümsemezler aynı hızda uygulamaya, analiz etmeye ve sentez yapmaya zorlanır. Buluş yoluyla öğrenmede diğer bir ilke ise öğrencinin merak duymasıdır ve merakını öğrenme boyunca sürdürmesidir. Bruner’e göre bütün çocukların içinde öğrenme korkusu vardır ve öğrenme içten güdülenme ile daha kolay oluşur ve bunun en güzel örneği de merak duymadır. Bu sebeple çocukların anlama, keşfetme süreçleri ve merakları yönlendirilmeli ve teşvik edilmelidir. Bruner’in öğrencilerin öz yeterliliğe sahip bağımsız olarak öğrenebilen bireyler olmasını sağlamak için öğrencilerin doğal ilgilerini uygun etkinliklerine yönelmesine buluşlar yapmasına ve merakına tatmin etmesine izin vermektir. Öğrencilere cevapları vermek yerine onları problemleri kendi kendine ya da küçük gruplarla çözmeye, cevabı bulmaya teşvik etmek gerekir. Öğrenci öğretmenin anlattıklarından çok kendi gördüğü ya da yaptığı şeylerden yaralanır. Bruner buluş yoluyla öğrenmenin tümevarımla gerçekleştiğini kabul eder. Tümevarım birbirinden bağımsız örneklerden genellemeye veya bir kurala ulaşmadır. Özel örnekler kullanılarak genel ilkeler formüle edilmektedir. Örneğin yeterince dörtgen örnekleri ve dörtgen olmayan örnekler verilerek öğrencilerin dörtgenlerin özellikleri bulmaları KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 8 PFS109
EĞİTİMDE PROGRAM GELİŞTİRME
sağlanabilir. Tümevarım yoluyla öğrenmeyi teşvik eden bu yaklaşıma örnek kural yöntemi denir. Buluş yoluyla öğrenmede iki yaklaşımdan söz edilebilir. Kazanacakları kavram ve ilkeleri bulmalarında serbest bırakılmaları ve ilgili kavramı ve ilkeyi bir bilim adamı gibi kendileri bulmalı. Böyle bir yaklaşım zaman alıcıdır. Sonuç elde edilmesi her zaman mümkün olmayabilir. Diğer bir yaklaşım kılavuzluk ederek öğrencinin kavram ve ilkeleri bulmasını sağlamaktır. Buluş yoluyla öğrenme özellikle matematik, fen bilimleri ve dil öğretiminde etkili olarak kullanılabilecek bir stratejidir. Yapılandırılmamış Buluş: Planlanmamış doğal bir ortamda kavramları, ilkeleri bir problemin çözümünü bireyin kendi kendine bulmasıdır. Bir bilim adamının bir araştırma projesi üstünde tesadüfen herhangi bir ilkeyi, kavramı bulması gibidir. Örneğin; Arşimet’in hamamda altının özgül ağırlığını bulması gibi... Yapılandırılmamış buluş okul önceki dönemdeki çocuklar için uygun olmakla birlikte ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretimde tercih edilir. Yapılandırılmış buluş: Öğretmen kazandırılacak hedef ve davranışları belirler. Sorular sorarak öğrencilerin ellerindeki verileri analiz etmelerine ve sonuca ulaşmalarına yardım eder. Ancak her tür konuyu öğretmek için buluş yoluyla öğrenme etkili değildir. Önemli olan konu ve öğrencilerin özelliklerine en uygun stratejileri seçmek ve her durumda öğrencinin anlamlı öğrenmesini sağlayacak biçimde öğrenciye öğrenmede aktif bir rol vermektir. Buluş esasına dayalı bir fen programının esasını gösteri yöntemi, tümevarım laboratuvarı ve problem çözme teşkil eder. Bruner’in kavram öğretimi yaklaşımı ise, öğrenmeyi öğrencilerin çevrelerindeki objeleri, olayları ve karmaşıklıkları organize edebilmelerine yarayan bir süreç olarak görür. Esasında, kavramlar karşılaşılan değişik durumları ve nesneleri benzerliklerine ve zıtlıklarına göre gruplandırdığımızda grupların her birine verdiğimiz adlardır. Yeni karşılaşılan durumların bu kavram gruplarından uygun olan birine, insanın düşünme süreci ile yerleştirilmesi olayı kavram yapılandırmanın temelidir. Bruner’in öğrenme yaklaşımı fen bilimleri öğretmenler tarafından kendi öğrencilerinin kapasiteleri de dikkate alınarak üç şekilde uygulanmaktadır. 1) Öğretmen problemleri ve çözüm için uygulanacak metotları verir, fakat çözümü öğrenciye bırakır. Bu çözüm ders kitabında da yoktur. Bu çeşit bir uygulama bilişsel seviyesi düşük olan veya daha önceki eğitimlerinden bilimsel süreç becerilerini yeterince KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 9 PFS109
EĞİTİMDE PROGRAM GELİŞTİRME
geliştiremeyen öğrencilerin bulunduğu sınıflarda uygulanır. Bilimsel süreç becerileri: Gözlem yapma, sınıflama, zaman/konum ilişkisini kurabilme, sayısal işlemler yapabilme, ölçme, ölçümleri yorumlama, tahmin etme, işlemleri tanımlama, model oluşturma, değişkenleri kontrol edebilme, verileri yorumlama, hipotez kurma ve hipotezi deneme 2) Öğretmen sadece problem durumunu ortaya koyar, çözüm için kullanılacak metotları ve çözümü öğrenciye bırakır. Bilişsel seviyesi normal ve bilimsel süreç becerilerini geliştirmiş olan öğrencilerle ve orta sınıflarda ki öğrencilerle bu yöntem rahatlıkla kullanılabilir. 3) Öğretmen ne problemin belirlenmesine ne de çözümüne bir katkıda bulunur. Problemleri, çözüm yollarını ve çözümü bulmak tamamıyla öğrenciye bırakılmıştır. Öğretmenin bu süreçteki rolü, öğrenciler çalışmalarını sonuçlandırdıktan sonra gerekli kontrolleri yaparak geri bildirim sağlamaktır. Bu yöntem bilişsel seviyesi oldukça yüksek olan öğrencilerin bulunduğu üst sınıflarda uygulanabilir. Proje Temelli Öğretim Proje temelli öğretimin öğrencilerin problem çözme becerilerini geliştirmek, üst düzey düşünme
becerileri edinmelerini sağlamak, motivasyon düzeylerini arttırmak ve özgüvenlerini yükseltmekte okul
öncesi eğitiminden yüksek öğretime kadar her kademede etkili bir yöntem olduğuna ilişkin bulgular
vardır. Proje temelli öğretimin ilköğretim fen bilgisi, sosyal bilgiler ve matematik derslerinde de
başarıyla uygulandığını gösteren örneklere rastlanmaktadır
Bilgiyi doğrudan aktarmak yerine proje yaptırarak öğretmeyi hedefleyen bu yönteme ilişkin bir
çok farklı uygulamanın varlığı genel bir tanımdan çok bu yöntemin olmazsa olmaz bir takım özelliklerine
işaret etmektedir. Öncelikle proje, derste yapılan bir yan etkinlik olarak kalmayıp dersin odak noktasında
yer almalıdır. İkinci olarak, proje yaparken konunun kavranabilmesi, yapılan çalışma ile öğrenilmesi
istenen kavramların ilişkilendirilebilmesi için öğrencilere sorulacak can alıcı soruların titizlikle
hazırlanması gerekmektedir. Üçüncü olarak, proje yöntemi öğrencilerin soru sorarak, araştırarak, sorun
çözerek, karar alıp tasarım yaparak yeni bilgiler öğrenmelerini sağlamalıdır. Öğrencilerin daha önceki
bilgilerini kullanarak yapabildikleri çalışmalar proje değil ancak yalnızca birer alıştırma olabilir. Proje
temelli eğitim bir başka özelliği de öğrencilerin sorumluluk alarak bağımsız çalışmalarına fırsat
vermesidir. Son olarak, proje temelli öğretimde öğrenciler ders için tasarlanmış örnekler yerine gerçek ve
somut, günlük yaşamda karşılaşabilecekleri türden problemlerle uğraşırlar.
KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 10 PFS109
EĞİTİMDE PROGRAM GELİŞTİRME
İş Birliğine Dayalı Öğrenme İşbirlikçi Öğrenme; öğrencilerin kişisel olarak kendi öğrenmelerini ve birbirlerinin öğrenmelerini
arttırmaya yönelik olarak ortak bir hedef doğrultusunda birlikte çalışması amacıyla küçük grupların
eğitici amaçla kullanılmasıdır. Oluşturulan gruplar iki-beş kişilik olup heterojendir, grup üyeleri;
yetenek, kişilik özellikleri, cinsiyet, akademik başarı, sosyal beceriler gibi alanlarda birbirlerinden farklı
yapıdadırlar.
İşbirlikçi öğrenme kuramı temelini üç farklı teoriden almaktadır. Bunlar;
• Sosyal Bağlılık Teorisi,
• Bilişsel Gelişim Teorisi
• Davranışçı Öğrenme Teorisidir.
Bu teoriler arasında temelde önemli farklılıklar bulunmaktadır. Sosyal Bağlılık Teorisi bireyler
arasında ne olduğuyla ilgilenirken, Bilişsel Gelişim Teorisi bireyin kendi içinde (zihninde) ne olduğuyla
ilgilenir. Davranışçı Öğrenme Teorisi ise işbirlikçi çabaların bireylerin grup ödüllerini elde etmek için
dıştan gelen motivasyonla güçlendirildiklerini varsayar.
İşbirlikçi öğrenme;
öğrencilerin öğrenmeye aktif katılımını sağlar,
farklılıkları görmelerini sağlayarak çok yönlü düşünebilme becerilerini geliştirir,
farklı kültürleri tanıma ve uyum sağlama becerilerini geliştirir,
sadece akranlarına değil konu uzmanlarına ulaşımı da sağlar,
yaratıcı güçlerinin gelişmesine katkıda bulunur,
liderlik vasıflarını fark etmelerini sağlar,
işbölümü ve işgücü paylaşımı ile daha kısa zamanda daha çok işi başarabilme becerilerini geliştirir,
topluluk kurma ve bir topluluğun bireyi olma duygusunu güçlendirir,
sinerji oluşturarak özgüven duygusunun gelişmesini sağlar
Etkin Öğrenme
Öğrenciyi merkeze alan etkin öğrenme yaklaşımı öğrenme sorumluluğunu öğrencilere bırakmaktadır. Bu nedenle yaklaşım eğitim programları ve öğretimle ilgili çalışmalara geleneksel anlayışlardan oldukça farklı bir bakış açısı sunmaktadır. Etkin öğrenme yaklaşımı, öğrencileri pasif alıcılar değil, öğrenerek kendi yaşamlarını şekillendiren bireyler olarak görmektedir. Öğrenciler yalnızca oturarak öğrenemezler, bu nedenle sınıfta dinlemekten daha fazla şeyler yapmalıdırlar. Okumalı, yazmalı, konuşmalı, KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 11 PFS109
EĞİTİMDE PROGRAM GELİŞTİRME
tartışmalı, geçmiş yaşantılarla bağlantılar kurmalı, edindiği bilgiyi günlük yaşamında uygulamalı ve problem çözmelidir. Başka bir deyişle öğrenciler, öğrendiklerini kendine mal etmelidir. Bu yaklaşımı etkili bir biçimde kullanan öğretmenler etkin öğrenmenin yararlarını şu şekilde belirtmektedirler: -Yavaş öğrenenlere ve üstün yetenekli öğrencilere daha çok zaman ayırmayı sağlar.
‐Öğrencilerin özdenetim geliştirmelerine yardımcı olur. ‐Sınıf içi ve dışındaki olumsuz davranışları azaltır. ‐Yeni öğretmenlere sınıf yönetiminde yardımcı olur. ‐Dışsal pekiştireçlerden içsel pekiştireçlere geçişi sağlar. ‐Yaşam boyu öğrenmeye olanak verir. Öğretimsel açıdan bakıldığında, etkin öğrenmenin özellikleri şunlardır: 
Öğrenciler araştırmaları için bilgi kaynaklarını kendileri kullanmaktadırlar. 
Öğretmenler ve öğrenciler değişik kaynaklardan bilgi toplamakta ve organize etmektedirler. 
Öğrencilerin bilgileri örgütlemelerine ve sunmalarına önem verilmektedir.

Öğrenciler projelerinde bireysel ve grup sorumluluğunu taşırlar. Her öğrenci farklı konuda ama
birbiriyle ilgili ve grup projesine katkıda bulunacak biçimde çalışmaktadırlar.

Öğrenciler bilgileri paylaşmakta, etkileşimde bulunmakta ve ortak bilgi üretimi için işbirliği
yapmaktadırlar.
Bonwell ve Eison(1991), etkin öğrenmeyle ilgili beş stratejiden söz etmektedir.
1) Öğrenciler dinlemekten çok derse katılırlar
2) Öğrenme becerilerini geliştirme daha önemlidir.
3) Öğrenciler daha üst düzeylerine çıkarlar
4) Öğrenciler okuma, yazma, tartışma gibi etkinliklere teşvik edilir
5) Öğrencinin tutum ve değerleri dikkate alınır.
Yapısalcılık Yapısalcılık, bir öğrenme ve anlamlandırma teorisidir. Bilginin doğasını ve insanın nasıl
öğrenmeye başladığının bir açıklamasını bizlere sunar. Bireyler kendi kavrayış ve bilgilenmelerini
karşılıklı etkileşim yoluyla oluşturmayı; bildikleri-inandıkları fikir, olay ve aktivitelerle ilişkili olarak
sürdürürler. (İnteraktif yolla kendi bilgilerini oluşturup, yapılandırırlar.) Öğrenilen bilgiler, olaylarla
KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 12 PFS109
EĞİTİMDE PROGRAM GELİŞTİRME
ilişkilendirilir. Bilgi taklit ya da tekrar yerine içerikle ilişkilendirilerek elde edilir. Yapısalcı yaklaşımda
öğrenme aktiviteleri, araştırmayla, problem çözmeyle ve başkalarıyla işbirliği gibi çalışmalarla
nitelendirilir. Öğrencileri soru sormaya, kendi fikirlerini formüle etmeye ve sonuçlar çıkarmaya teşvik
edici konumda olan öğretmen, bilgiyi dağıtmak ve aktarmaktan ziyade, birer rehber ve öğrencilerle
birlikte keşfedici-araştırıcı pozisyonundadır.
Öğrencilerin daha önceki ön bilgilerinden ve deneyimlerinden yararlanarak, yeni karşılaştıkları
durumlara anlam verebileceklerini ve onları özümseyebileceklerini savunan bu modelin fen bilimlerinde
yapılabileceği önerilmektedir.
Anlamlı Öğrenme
Ausubel’in önerdiği anlamlı öğrenme yaklaşımında, bilgilerin öğrenciye sunularak kazandırılması
esas alınır. Ausubel’in öğrenme kuramının temelini, öğrenmeyi etkileyen en önemli faktör öğrencinin
mevcut bilgi birikimidir. Bu ortaya çıkarılıp ona göre eğitim planlanmalıdır. Ausubel’e göre öğrenmenin
çoğu sözel olarak gerçekleşmektedir. Ona göre önemli olan öğrenmenin anlamlı olmasıdır. Buluş yoluyla
öğrenme her zaman anlamlı olmayabilir. Bunun aksine sözel öğrenme, eğer etkin bir şekilde uygulanırsa
anlamlı olabilir. Yani, sözel öğrenme buluş yoluyla öğrenme kadar önemlidir. Ausubel sözel öğrenmenin
buluş yoluyla öğrenmeye göre bir avantajını da şöyle savunmaktadır: Eğer sözel öğrenme etkin
yapılabilirse kısa sürede birçok bilgi anlamlı bir şekilde öğrenciye kazandırılır.
Anlamlı öğrenmenin başlatılabilmesi için temelde şu iki hususun yerine getirilmesi gerekir:
1.Öğrenilecek bilgiler kendi içinde bir bütünlük ve anlamlılık taşımalıdır.
2.Anlamlı öğrenme için öğrencide olumlu yönde bir hazırlığın olması gerekir. Öğrenci anlamlı öğrenmeye
istekli ve onu gerçekleştirmeye kararlı olmalıdır.
Ausubel, insanların yeni bilgileri, kendi birikimleri ve kendi bilgi sistemleri içine yerleştirerek
öğrendiği görüşündedir. Bu nedenle öğretimde, insan zihninde, yeni bilgileri kendi alanı içine toplayan ve
yerleştiren organize edici ilke ve kavramların öğretilmesine öncelik verir.
Hazırlanmış
bilgilerin
öğrencilere
sunularak
öğrenilmesinde
şu
hususlar
yer
alır:
1. Anlamlı öğrenme, öğrenci ile öğretmen arasında oldukça fazla sözlü etkileşimi gerektirir. Öğretmenin
konuyu açıklaması yanında öğrencilerin ilgili konuda düşüncelerini, takıldığı noktaları ve yeni bilgiler
arasındaki ilişkileri ve bu sonuçları ortaya çıkarması istenir.
2. Bu yolla öğretmede ağırlık anlatım ve konuşma olmasına rağmen bol örnekler kullanır. Açıklamalar
görsel araçlarla ve çizimlerle desteklenir.
3. Tümdengelim düşünme yolu kullanılır. Genel ilke ve kavramlar önce verilir, ayrıntılar bunlara bağlı
olarak açıklanır veya gruplanır.
KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 13 PFS109
EĞİTİMDE PROGRAM GELİŞTİRME
4. Anlamlı öğrenme bir mantıksal sıra içinde gerçekleştirilir. Açıklanacak konunun, bir bütünlük içinde
kendisini oluşturan öğelerin birbirleriyle olan ilişkilerinin görülecek şekilde sıralanması ve işlenmesi
gerekir.
Anlamlı Öğrenmenin Etkinliği
Anlamlı öğrenme, kavramları ve kavramlar arası ilişkileri kazandırmada kullanılabilir. Bu tür bir
öğrenmede öğrenci, daha önce öğrendiklerini kullanmak durumundadır. Bu nedenle, ortaokul ve daha üst
düzeylerde daha yararlı olmaktadır.
Kaynakça 1- Şeker, Hasan.(2013), Eğitimde Program Geliştirme Kavramlar Yaklaşımlar, 2. Baskı,
Anı Yayıncılık, Ankara.
2- Demirel, Özcan. (2012), Eğitimde Program Geliştirme, Kuramdan Uygulamaya, 18.
Baskı, Pegem Akademi Yayınları, Ankara.
3- Özçelik, D.Ali. (2010), Eğitim Programları ve Öğretim(Genel Öğretim Yöntemleri), 2.
Baskı,Pegem Akademi Yayınları, Ankara.
4- Karakaya, Şerafettin.(2001), Eğitimde Program Geliştirme Çalışmaları, Atatürk
Üniversitesi Yayınları:917, Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Yayınları:120, ders
Kitapları No:60, Erzurum.
5- Büyükkaragöz, S. Savaş. (1997), Program Geliştirme Kaynak Metinler, Kuzucular Ofset,
Konya.
KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 14