T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TEMEL ORTAÖĞRETİME GEÇİŞ SİSTEMİ 5. ÜNİTE FASİKÜLÜ ATATÜRKÇÜLÜK Derleyen: Yasin çoban Sosyal bilgiler öğretmeni www.sosyaldersleri.biz ÇAĞDAŞ TÜRKİYE’YE DOĞRU Atatürk, gençlik yıllarından itibaren dünyada ve Osmanlı Devleti’nde meydana gelen siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik, askerî ve bilimsel gelişmeleri yakından takip ederek devlet ve toplum hayatı ile ilgili düşünce ve ilkeler oluşturmuştur. Bu düşünce ve ilkelere Atatürkçülük adı verilmiştir. Atatürk, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken bu düşünce ve ilkelerden yararlanmıştır. Atatürkçülük, Türk devleti ve toplumunun her alanda çağdaşlaşması İçin gerekli genel hedefleri, amaçları ve ilkeleri belirten bir düşünce sistemidir. Bu nedenle Atatürkçülüğe Atatürkçü düşünce sistemi adı da verilir. Atatürkçü Düşünce Sisteminin Özellikleri Millî kültürümüzü aklın ve bilimin yol göstericiliğinde çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmayı; çağın ihtiyaçlarına uygun siyasal ve sosyal kurumlar oluşturmayı; demokratik ve laik kurallar içinde Türk milletinin rahat ve mutlu bir yaşam sürmesini hedefler. Tam bağımsızlığı sağlamayı amaçlar. Millî egemenliğe dayalı güçlü bir devleti öngörür. Millî egemenlik ilkesinin doğal bir sonucu olarak da demokrasinin ve anayasal rejimin yerleşmesini amaçlar. Millî birlik ve beraberliğin sağlanması ve sürdürülmesini temel hedef kabul eder. Türk milletinin ihtiyaçlarından, tarihi gerçeklerinden doğmuştur. Bu nedenle Atatürkçülüğün temeli Türk tarihi ve kültürüdür. Atatürk'ün belirlediği ilkeler, işaret ettiği hedefler ve gerçekleştirdiği inkılaplarla bir bütündür. Dogmalara dayanmaz. Akılcılık ve bilimselliği temel aldığından yeniliklere açık, dinamik bir düşünce sistemidir. Kişi hak ve hürriyetlerine önem verir. Yurtta ve dünyada barışın korunmasını amaçlar. Atatürkçülük, insanlığın ortak değerlerini kapsadığı için evrensel bir nitelik taşır. Atatürkçülük, milli egemenlik ilkesinin doğal bir sonucu olarak da anayasal rejimin ve demokrasinin yerleşmesini amaçlar. Milli egemenliğin gerçekleştirilmesi için, TBMM'nin açılması Saltanatın kaldırılması Cumhuriyetin ilan edilmesi Siyasal partilerin kurulması Kadınlara seçme - seçilme hakkı tanınması gibi çalışmalar yapılmıştır. Milli birlik ve beraberlik: Milletçe birliği, bir arada yaşamayı ifade eder. Böylece milletin sevgi ve saygı ile birbirine bağlanmasını, ortak ideallere yönelik olarak varlığını devam ettirmesini sağlar. ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNİN OLUŞUMU Fransız İhtilali 1789 yılında meydana gelen Fransız ihtilali, eşitlik, özgürlük, milliyetçilik ve demokrasi gibi fikirlerin bütün Avrupa’da etkili olmasını sağlamıştır. Bu fikirlerin etkisiyle imparatorluklar yıkılmış, milli devletler kurulmuştur. Meşruti yönetimler ortaya çıkmış, krallar egemenliklerini halk ile paylaşmak zorunda kalmışlardır. Fransız İhtilali’nin yaydığı fikirler Mustafa Kemal’i de etkilemiştir. Atatürk, 8 Mart 1928 tarihinde yaptığı bir konuşmada Türk inkılabının özgürlük ve demokrasi konusunda Fransız İhtilali’ni örnek aldığını belirtmiştir. www.sosyaldersleri.biz 1 Osmanlı Devleti’nin, Avrupa’nın Gerisinde Kalması Osmanlı Devleti, askeri alanda yetersizliklerinin ortaya çıktığı 18. yüzyılda Avrupa’nın gerisinde kaldığını kabullenmiştir. Osmanlı yöneticileri Avrupa’yı yakalayabilmek için Batılı tarzda yenilikler yaptıysa da bu yeniliklerden istenilen sonuç alınamamıştır. Bu ortamda aydınlar. Avrupa’da benimsenen meşrutiyet yönetiminin Osmanlı ülkesinde uygulanmasının devleti kurtarabileceğini savunmuşlardır. Ancak meşrutiyete geçiş de Osmanlı Devletini parçalanmaktan kurtaramamıştır. Osmanlı Topraklarının Hızla Daralması Osmanlı Devleti 1877 -1878 yıllarında Rusya ile yaptığı savaşta (93 Harbi), Balkanların büyük bir kısmını kaybetmiş, Doğu Anadolu’da da Kars, Ardahan ve Batum’u Rusya’ya bırakmıştı Rusya, Ermenileri ve Balkanlarda Osmanlı Devletinden ayrılarak bağımsızlığını kazanan devletleri kışkırtırken; İngiltere de Osmanlı toprağı olan Mısır’ı işgal etmişti (1882). Trablusgarp Savaşı Afrika’da, Balkan Savaşları ise Balkanlarda Osmanlı sınırlarının daralmasına yol açmıştı. Osmanlı Devleti’nin Dünya’daki Gelişmeleri Takip Edememesi Osmanlı Devleti’nin; dünyada meydana gelen bilimsel ve teknik alanlardaki gelişmeleri takip edememesi, kapitülasyonlar nedeniyle sanayisini geliştirememesi, dış borçları ödeyemez hale gelmesi ve savaşların genelde aleyhine sonuçlanması, 20. yüzyılın başlarına gelindiğinde ekonomik ve siyasi açılardan iyice zayıflamasına neden olmuştur. Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’nden alacaklarını tahsil etmek amacıyla oluşturdukları Duyun-u Umumiye idaresi, Osmanlı Devleti’nin siyasi ve ekonomik alanlarda iyice güç kaybettiğinin göstergesidir. Anadolu’nun İşgal Edilmesi İtilaf Devletleri'nin, Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra Anadolu’da gerçekleştirdikleri işgal hareketlerine karşı Osmanlı yönetimi seyirci kalmıştı. Vatanın ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğu bu ortamda Mustafa Kemal, “Ya istiklal ya ölüm!" diyerek Türk milletinin bağımsızlık inancını harekete geçirmiş, millet egemenliğine dayanan yeni bir Türk Devleti kurmayı başarmıştır. Önemli Türk ve Yabancı Aydınların Düşünceleri Osmanlı aydınları devleti içinde bulunduğu kötü durumdan kurtarmak için çeşitli çareler aramış, düşünceler üretmişlerdir. Bu düşünce akımlarından Türkçülük, Mustafa Kemal tarafından benimsenmiştir. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda ağır bir yenilgi alması Mustafa Kemal’de millet egemenliğine dayanan yeni bir devlet kurma fikrini güçlendirmiştir. Bazı yabancı aydınlar da Atatürk’ü etkilemiştir. Atatürk’ü Etkileyen Türk ve Yabancı Aydınlar: Namık Kemal Ziya Gökalp Tevfik Fikret Jan Jak Russo Volter ATATÜRKÇÜLÜKTE MİLLİ GÜÇ UNSURLARININ ÖNEMİ Siyasi Güç Atatürkçü düşüncede siyasi güç, devletin gücünü milletten alması ve devlet politikalarının millet iradesine göre belirlenmesi esasına dayanır. Atatürk’ün düşünce sistemindeki siyasi güç kavramı, her şeyden önce millet iradesine dayalıdır. Ona göre güçlü bir devlet olmanın temel koşulu gücünü halktan alan bir yönetimle mümkündür. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.* sözü Atatürk’ün bu anlayışını gösterir. Bu siyasi yönetim insana değer vermeli, özgürlükleri savunmalı, demokratik katılımı amaçlamalıdır. www.sosyaldersleri.biz 2 Atatürk döneminde siyasi gücü geliştirmek için: TBMM’nin açılması Egemenlik hakkını millete veren anayasalar hazırlanması Yeni Türk Devleti’nin varlığını uluslararası antlaşmalarla dünya devletlerine kabul ettirmesi Laiklik ilkesinin benimsenmesi gibi çalışmalar yapılmıştır. Ekonomik Güç Bir ülkede üretim, dağıtım, tüketimle ilgili faaliyetler ekonominin konusu içinde yer almaktadır. Ekonominin toplum hayatında büyük bir rolü bulunduğunu bilen Atatürk, cumhuriyetin ilk yıllarında, ekonomik yönden zayıf bir milletin güçlü bir medeniyet kuramayacağını, toplumsal ve siyasal felaketten kurtulamayacağını belirterek, yeni Türk Devleti’nin güçlü bir ekonomiye sahip olması gerektiğini vurgulamıştır. Atatürk döneminde ekonomik gücü geliştirmek için; İzmir’de iktisat kongresi düzenlenerek milli bir ekonomi politikasının izlenmesine karar verilmesi Kapitülasyonların ve Duyun-u Umumiye İdaresi’nin kaldırılması Ülkemizde bulunan yabancılara ait kuruluşların millileştirilmesi gibi çalışmalar yapılmıştır. Askeri Güç Milli politikanın uygulanmasında ve milli hedeflerin elde edilmesinde kullanılan devletin fiziki gücüne askeri güç denir. Türkiye’nin, coğrafi konumu gereği her türlü iç ve dış tehditlere açık olması güçlü bir orduya sahip olmasını gerektirmektedir. Bu nedenle Atatürk, her dönemde Türk ordusuna ayrı bir önem vermiştir. Atatürk döneminde askeri gücü geliştirmek için; Kuvay-ı Milliye birlikleri kaldırılarak düzenli ordunun kurulması Ordunun subay ve asker ihtiyacını karşılayacak düzenlemeler yapılması Ordunun, dönemin en gelişmiş silahlarla donatılması ve eğitilmesi için devlet bütçesinden pay ayrılması gibi çalışmalar yapılmıştır. Sosyokültürel Güç Bir ülkede eğitimli, kültürlü ve teknik bilgilerle donanmış insanların oluşturduğu güce, sosyokültürel güç denir. Milli gücün temel öğesi olan insan iyi yetiştirildiğinde siyasi, ekonomik ve askeri güç de değer kazanır. Sosyokültürel güç; bilim, sanat ve diğer alanlarda gelişmeye ortam hazırlar. Bunun bilincinde olan Atatürk, bireyden başlayarak halkı eğitmek ve halkın bilgi düzeyini yükseltmek için çalışmalarda bulunmuştur. Atatürk döneminde sosyokültürel gücü geliştirmek için; www.sosyaldersleri.biz Milli birlik ve beraberliği güçlendiren çalışmalara önem verilmesi Eğitim ve kültür alanlarında inkılaplar yapılarak toplumun bilgi ve kültür düzeyinin geliştirilmesi Bilim ve teknoloji alanlarına yatırımlar yapılması Kültür ve sanat faaliyetlerinin geliştirilmesine önem verilmesi gibi çalışmalar yapılmıştır. 3 CUMHURİYETLE BİR BÜTÜNÜZ (CUMHURİYETÇİLİK) Egemenliğin bir kişi veya gruba değil, kayıtsız şartsız millete ait olduğu yönetim biçimine cumhuriyet denir. Halk serbest bir ortamda yapılan seçimler sonucunda seçtiği temsilcileri aracılığıyla ülke yönetimine katılır. Seçilenler, yasalarla belirlenen süre içinde görev yaparlar ve belirli bir aile veya soydan değildirler. Bu durum cumhuriyetin, kişi ya da sınıf yararını değil, toplum yararını gözeten bir yönetim biçimi olduğunu gösterir. Yönetim Şekli Devleti Yönetenler Yöneticilerin Görev Süresi Monarşi (Mutlakiyet) Geniş yetkilere sahip bir hükümdar Hükümdar ölene kadar görevde kalır. Meşrutiyet Hükümdar ve parlemento Hükümdar ölene kadar görevde kalır. Parlemento seçimle değişir. Cumhuriyet Halkın seçtiği milletvekilleri Yöneticiler belirli bir süre görev yaparlar. Cumhuriyetin Türk Toplumuna Kazandırdıkları Ülkenin bir hanedan tarafından yönetilmesi uygulamasına son verilmiş, vatandaşlar devlet yönetimine eşit Atatürk’ün cumhuriyetçilik anlayışı; olarak katılma imkanı elde etmişlerdir. Egemenlik hakkını halka için halkçı, Temel hak ve özgürlükler devlet güvencesi altına tanıdığı alınmıştır. Toplumun millet bilincine erişmesiyle ulaşılabilen bir yönetim olduğundan milliyetçi, Herkesin kanun önünde eşitliği sağlanmış, kanunları uygulama görevi bağımsız mahkemelere verilmiştir. Düşünce özgürlüğü sağlanarak, vatandaşlara huzurlu bir hayat sürme olanağı tanınmıştır. Aklı ve bilimi esas aldığı için laik, Gelişmemize engel olan unsurlar ortadan uygarlığaöngördüğü ulaşmayı sağlayacak bir ortam Her alanda çağın kaldırılarak, yeniliklerine çağdaş ayak uydurmayı için inkılapçıdır. oluşturulmuştur. Kadın ve erkeğin yönetime eşit katılımı ile geleceğe umutla bakan bir millet meydana gelmiştir. Cumhuriyetçilik doğrultusunda; TBMM’nin Açılması Saltanatın kaldırılması, Cumhuriyetin ilan edilmesi Kadınlara seçme ve seçilme haklarının verilmesi gibi inkılaplar yapılmıştır. CUMHURİYETLE VARIZ Türk milleti temel haklarının birçoğunu cumhuriyet sayesinde elde etmiştir. Bu haklar, vatandaşların devlete ve birbirine karşı sorumluluklarını da ortaya koymuştur. Kişilerin sahip olduğu hak ve sorumlulukların belirlenmesi vatandaşlık bilincini güçlendirmiştir. Vatandaşlık bilincine ulaşan kişiler ait olduğu topluma faydalı hizmetler üretmeyi, kendinden çok toplumun mutluluğu için çalışmayı görev bilirler. Kanunlara uymak, askerlik yapmak, vergi vermek, yurdumuzu korumak, seçimlerde oy kullanmak başlıca sorumluluklarımız arasında yer almaktadır. Cumhuriyet yönetiminde vatandaşların hak ve özgürlükleri anayasa güvencesine alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarına sağladığı haklar kişisel, sosyal, ekonomik ve siyasal haklar şeklinde anayasamızda belirtilmiştir. Eğitim hakkı, sağlık hakkı, kişi dokunulmazlığı, özel yaşamın gizliliği, din ve vicdan özgürlüğü ile haberleşme özgürlüğü başlıca hak ve özgürlüklerimiz arasındadır. Ülkemizde anayasa güvencesine alınmış hak ve özgürlükler ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar da ancak savaş, seferberlik, sıkı yönetim veya olağanüstü hallerde uygulanabilir ve anayasaya, uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırı olamaz. www.sosyaldersleri.biz 4 TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZ 11 VATANDAŞLIK GÖREV VE SORUMLULUKLARIMIZ Eğitim Hakkı 1- Kanunlara uymak 2 Kişi Dokunulmazlığı Sağlık Hakkı 2- Askerlik yapmak 3 Özel Yaşamın Gizliliği 3- Vergi vermek 4 Din ve Vicdan Özgürlüğü 4- Seçimlerde oy kullanmak 5 Haberleşme Özgürlüğü 5- Yurdumuzu korumak TÜRK OLMANIN GURURU (MİLLİYETÇİLİK) Millet uzun bir geçmişten bu yana bir arada yaşayan ve gelecekte de birlikte yaşama kararlılığında olan, aynı vatana sahip çıkan, aralarında dil, kültür ve duygu birliği oluşmuş insan topluluğudur. Milliyetçilik ise, milletini sevmek, onu yüceltme amacını benimsemek ve bu uğurda çalışmaktır. Atatürk milliyetçiliğinde milleti bir arada tutan unsurlardan başlıcaları şunlardır: Milli kültür ve milli eğitim Türklük şuuru Manevi değerler Dil, tarih, kültür ve gaye birliği Misak-ı Milli Atatürk Milliyetçiliğinin Özellikleri Atatürk’ün milliyetçilik ilkesi, ırkçılık esasına dayanmaz. Irkı, düşüncesi ve inancı ne olursa olsun kendini Türk bilen ve Türk hisseden herkes Türk’tür. Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı birleştirici ve kaynaştırıcıdır. Millî birlik ve beraberliği güçlendirmeye yöneliktir. Atatürk “Toplu bir milleti istila etmek darmadağınık bir milleti istila etmek gibi kolay değildir." sözüyle millî birlik ve beraberliğin önemini vurgulamıştır. Bu durum Atatürk'ün millî birliği milliyetçilik anlayışının temel unsurları arasında saydığını göstermektedir. Milliyetçilik ilkesi doğrultusunda, www.sosyaldersleri.biz Kapitülasyonların kaldırılması İzmir’de İktisat Kongresi’nin toplanarak Misak- İktisadi ilkesinin kabul edilmesi Kabotaj Kanunu’nun çıkarılması Türk Tarih Kurumu’nun kurulması Türk Dil Kurumu'nun kurulması Yabancı okulların ayrıcalıklarının kaldırılarak Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanması Yabancı okullarda Türkçe, tarih ve coğrafya derslerinin Türk öğretmenler tarafından okutulması gibi inkılaplar ve çalışmalar yapılmıştır. 5 HALKÇILIK Bir ülkede yaşayan, o ülkeyi vatanı bilen, kaderini o ülkenin kaderine. mutluluğunu o ülkenin mutluluğuna bağlamış olan insanların bütününe halk denir. Halkçılık ise; millet içindeki çeşitli insan gruplarının çıkarına ve yararına bir siyaset izlenmesi, halkın kendi kendini yönetmeye alıştırmasıdır. Atatürk’ün halkçılık anlayışında; Belli bir grup, kişi ya da sınıfın üstünlüğü yoktur. Bütün vatandaşlar ülkesine ve devletine karşı hak ve sorumluluklar açısından eşittir. Herkes devlet imkânlarından eşit olarak yararlanma, seçme ve seçilme haklarına sahiptir. Kanunlar önünde herkes eşittir. Milli gelirin adaletli bir şekilde dağıtılması esastır. Halkçılık ilkesi doğrultusunda, Cumhuriyetin ilanıyla egemenliğin doğrudan halka verilmesi Hukuk birliğinin gerçekleştirilmesiyle kanunlar karşısında eşitliğin sağlanması Azınlıkların Türk vatandaşı kabul edilerek ayrıcalıklarının sona erdirilmesi Soyadı Kanunu’nun yanı sıra çıkarılan bir kanunla “ağa, hacı, hoca, hafız, molla, bey” gibi ayrıcalık belirten unvanların kaldırılması Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle sosyal ve ekonomik alanlarda kadın - erkek eşitliğinin sağlanması Devlet gelirlerinin büyük bir kısmını oluşturan âşar vergisinin halk yararı gözetilerek kaldırılması Sosyal devlet anlayışının benimsenmesi Okuma yazma seferberliğinin başlatılması gibi inkılaplar ve çalışmalar yapılmıştır. NEDEN DEVLETÇİLİK? Toplum halinde yaşayan insanların, aralarındaki düzeni kurmak ve sürdürmek için oluşturdukları güce devlet denir. Devletçilik ise; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın devlet eliyle gerçekleştirilmesidir. Ferdin yapamayacağı işleri devletin yapmasını öngörür. Devletçilik ilkesi ekonomik alanda vatandaş ile devletin iş birliği yapmasını, özel sektörün gerçekleştiremediği işlerin devlet tarafından yapılmasını öngörür ve sermayesi olan herkesi üretime katılmaya davet eder. Devlet, üretim ve ticaret gibi faaliyetleri teşvik etmek için çeşitli yasalar çıkarır ve krediler verir. DEVLETÇİLİĞİN UYGULANMASINDA ETKİLİ OLAN NEDENLER Siyasi Nedenler Siyasi bağımsızlığın devamı için ekonomik bağımsızlığı sağlamak gereklidir. Atatürk bu durumu “Bağımsızlığın bütünlüğü ancak mali bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin mâliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca o devletin bütün hayatı kuruluşlannda bağımsızlık felç olur. Çünkü her devlet organı ancak mali kuvvetle yaşar." sözleriyle ifade etmiştir. Ekonomik Nedenler Kurtuluş Savaşı ekonomik yokluklar içinde kazanılmış, savaş sonrasına ise yüklü miktarda iç ve dış borç yükü kalmıştı. Bu koşullarda özel teşebbüs desteklenerek liberal bir ekonomi kurulmak istenmişti. Ancak sermaye yetersizliği, makine ve yedek parça sorunu, teknik eleman azlığı gibi nedenlerden dolayı özel teşebbüs başarısız olunca, devlet ekonomik hayata müdahale etme gereği duymak zorunda kaldı. 1929 dünya ekonomik krizi de devletleri kendi ayakları üzerinde durmaya ve ihtiyaçlarını bizzat karşılamaya yönelttiğinden, devletçilik ilkesi 1931 www.sosyaldersleri.biz 6 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkınma programının bir maddesi olarak benimsenmiştir. Bu gelişmeler devletçilik İlkesinin bir zorunluluk olarak ortaya çıktığını gösterir. Sosyal Nedenler Sosyal adaleti sağlama isteği devletçilik ilkesinin kabulünde etkili olmuştur. Bölgeler arasındaki gelişmişlik farklılıklarını ortadan kaldırmak için ülkenin her yanında kurulan fabrikalar halka yeni iş alanları açmıştır. Ayrıca eğitim, sağlık, kültür ve sanat alanlarında devlet tarafından çeşitli yatırımlar yapılarak halkın ihtiyaçlarının karşılanmasına çalışılmıştır. Atatürk’ün devletçilik anlayışı, Halkın yararına olan durumlarda özel sektörün yapamadığı işlerin devlet tarafından yapılmasını öngörür. Ekonomik alanda devlet - vatandaş iş birliğini (okul, hastane yapımı vb) hedefler. Eğitim, sağlık, sosyal ve kültürel alanlarda devletin yatırımlar yapmasını gerekli kılar. Özel teşebbüsün yatırım yapmasına fırsat tanıdığından karma bir ekonomi modelidir. Devletçilik ilkesi doğrultusunda, Beş Yıllık Sanayi Planları yapılması ve bu planlar doğrultusunda dokuma, maden, selüloz, seramik ve kimya gibi sanayi kollarında fabrika ve işletmeler kurulması Faiz oranlarının ve temel tüketim mallarının fiyatlarının devlet tarafından belirlenmesi Devlet bankalarının kurulması gibi inkılaplar ve çalışmalar yapılmıştır. LAİKLİK Laiklik ; toplumsal hayatı düzenleyen hukuk kurallarının akla, mantığa, bilime dayandırılması ve kişisel vicdan hürriyetinin sağlanmasıdır. Laikliğin Türk Toplumuna Kazandırdıkları Din ve vicdan hürriyeti anayasal güvence altına alınmıştır. Böylece dini duyguların istismar edilmesinin önüne geçildiği gibi devletin tüm inançlara eşit mesafede durması sağlanmıştır. İnsanlar, inançlarına bakılmaksızın kanun önünde eşit hale getirilmiştir. Din ve mezhep kavgaları önlendiğinden toplumda barış ortamı sağlanmıştır. Bu durum milli birlik ve beraberliğin güçlenmesine katkıda bulunmuştur. Toplum çağdaş bir yapıya kavuşmuştur. Laik anlayışın bir gereği olarak devlet yönetiminde millet egemenliği güçlenmiştir. www.sosyaldersleri.biz Laiklik ilkesi doğrultusunda, Saltanatın kaldırılması Halifeliğin kaldırılması Tevhid-i Tedrisat (eğitim - öğretimin birleştirilmesi) Kanunu’nun çıkarılması Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması İbadet yerleri dışında dinsel kıyafet, sembol ve işaretlerle dolaşılmasının yasaklanması Medeni Kanun’un kabul edilmesi Ekonomi, hukuk, eğitim ve sosyal yaşam gibi her alanda dinden kaynaklanan uygulamalara son verilmesi 1928’de anayasadan, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dini İslâm'dır.” maddesinin çıkarılması 1937’de anayasaya Türk Devleti’nin laik olduğu ifadesinin eklenmesi gibi inkılaplar ve çalışmalar yapılmıştır. 7 ÇAĞDAŞLAŞMANIN TEMELİ İNKILAPÇILIK İnkılapçılık, çağın gerisinde kalmama ; daima ilerleme; iyiye, güzele ve doğruya ulaşma kararlılığıdır. İnkılapçılık, sadece inkılapları savunmayı değil, inkılapları geliştirmeyi, çağdaş hayatın gereklerine uydurmayı da içine alır. Bir toplumun maddi ve manevi ihtiyaçtan giderilmezse o toplum medeniyetin gerisinde kalır. Osmanlı Devleti medeni dünyayı takip edemediğinden çağın gerisinde kalmıştı. Atatürk, toplumun gelişmesi için yerleşmiş olan eski kuralların değişmesi gerektiğine inanıyordu. Bu durum inkılapçılığın bir ilke olarak benimsenmesini gerekli kılmaktaydı. İnkılapçılığın Türk Toplumuna Kazandırdıkları Aklın ve bilimin öncülüğünde yenileşme ve gelişme sağlanmıştır. Kişisel egemenliğe son verilerek millet egemenliği kurulmuştur. Atatürkçü düşünce sistemine dinamik bir yapı kazandırarak çağdaşlaşmayı sürekli hale getirmiştir. MODERN TÜRKİYE’NİN KURULUŞU VE ATATÜRK İLKELERİ Mustafa Kemal’in siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda gerçekleştirdiği inkılapların temelinde Atatürk ilkeleri yer almaktadır. ATATÜRK İLKELERİNİN AMAÇLARI Türk ulusunu aklın ve bilimin öncülüğünde çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarmak. Türk milletini çağdaş dünyaca kabul edilmiş sosyal ve kültürel değerlere kavuşturmak ve modern esaslara göre donatmak. Türk milletinin birlik ve beraberliğini koruyarak bağımsız ve güçlü bir Türkiye olarak yaşamasını sağlamak. Milli kültürü geliştirmek ve yükseltmek. Birbiriyle uyumlu ve birbirini tamamlayıcıdır. Milli egemenlik ve bağımsızlık temeline dayanır. Türk milletinin ihtiyaçlarından doğmuştur. Taklitçi değildir. Kabul edilmelerinde dış baskı ve zorlama yoktur. Akılcı ve bilimseldir. Atatürk İlkelerinin Özellikleri Uygulamaya da yansımıştır. Evrensel ve barışçıdır. Hak ve özgürlükleri koruyucudur. www.sosyaldersleri.biz Kaynağı Türk milli kültürüdür. Laik düşünce ve hukuka dayanır 8 “Tam bağımsızlık tabii ki siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve her alanda tam istiklal tam serbestiyet demektir. Bu saydıklarımdan herhangi birinde istiklalden mahrumiyet, millet ve memleketin tam anlamıyla istiklalden mahrumiyeti demektir.” Atatürk’e göre TAM BAĞIMSIZLIK bütün yapılan inkılâpların ruhudur. Bir toplantıda kendisine ilham kaynağı sorulan Atatürk, Şöyle cevap vermiştir: “Milletin kendisidir... Milletin ortak fikrinin, arzusunun, azminin yüksek tecellisinden başka bir şey değildir.” Atatürk ilkeleri, modern Türkiye’nin kurulmasında ve gelişmesinde çok önemli bir yere sahiptir. Ülkenin kurulmasında ve gelişmesinde milli birlik ve beraberliğin büyük önemi vardır. Atatürk İlke ve İnkılaplarını Oluşturan Temel Esaslar ATATÜRK İLKE VE İNKILAPLARINI OLUŞTURAN ESASLAR 1 Milli Tarih Bilinci 2 Milli Dil 3 Vatan ve Millet Sevgisi 4 Bağımsızlık ve Özgürlük 5 Egemenliğin Millete Ait Olması 6 Çağdaş Uygarlık Düzeyinin Üzerine 7 Milli Kültürü Geliştirme Hedefi 8 Milli Birlik ve Beraberlik, Ülke Bütünlüğü EN DEĞERLİ ESER Atatürk ilke ve inkılaplarının dayandığı temel esaslar, Milletimizin tam bağımsız olarak yaşaması Milli egemenliğin esas alınması Aklın ve bilimin öncülüğünde çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkılması Vatan ve millet sevgisinden alınan güçle millî birliğin ve ülke bütünlüğünün korunması şeklinde özetlenebilir. Atatürkçü düşünce sisteminin ortaya çıkmasında ülke gerçekleri, Türk milletinin ihtiyaçları ile tarihî gelişmeler etkili olmuştur. Bu nedenle Atatürkçülük, Kişisel bir düşünceye değil milli anlayışa dayanır. Akılcılığı ve bilimi esas alır. İlerlemeyi ve çağdaşlaşmayı amaçlar. BİLGİ Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak başlattığı mücadele, bağımsızlık ve çağdaşlaşma hareketinin ilk adımını oluşturmuştur. Düşmanın yurttan atılması sonrasında siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda yapılan inkılap hareketleriyle tam bağımsızlık sağlanmış, Atatürk’ün en büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyeti dünya devletleri arasındaki yerini almıştır. www.sosyaldersleri.biz 9 ATATÜRK VE EZİLEN MİLLETLER Türkiye'nin bugünkü mücadelesi sadece kendisi için olsaydı belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye büyük bir gayret sarf ediyor. Çünkü müdafaa ettiği bütün mazlum milletlerin, bütün Şarkîn davasıdır. Bunu sonuçlandırıncaya kadar Türkiye,' kendisiyle beraber bütün Şark milletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir. Özellikle sömürge imparatorlukları döneminde zulüm ve haksızlığa uğramış, yer altı ve yer üstü kaynakları sömürülmüş toplumlara mazlum milletler denir. Türk milletinin ve Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı zaferle sonuçlandırarak kurduğu çağdaş devlet mazlum milletlere örnek olmuş, onlar da zamanla bağımsızlık mücadelesine başlamışlardır. Afganistan, Pakistan, Hindistan gibi devletler Türk Milli Mücadelesini örnek almışlardır. Atatürk ve Türk milleti, bağımsızlık mücadelesi veren bu milletleri desteklemişlerdir. CUMHURİYET GENÇLİĞE EMANET Atatürk’ün Türk gençlerine emanet ettiği ve en büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar yaşaması, geleceğinin güvence altında olması Atatürk ilke ve inkılaplarının sürekliliğinin sağlanmasına bağlıdır. Türk gençliği olarak bize düşen görev, Atatürk'ün bize emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza kadar yaşatmaktır. Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. www.sosyaldersleri.biz 10
© Copyright 2024 Paperzz