Okul Öncesi Çocuklarda Arkadaşlık İlişkilerinin Gelişimi

Okul Öncesi Çocuklarda Arkadaşlık İlişkilerinin Gelişimi
Eser Oral > [email protected]
Giriş
Bireyin ailede başlayan gelişim ve eğitimi özellikle 0-6 yaş grubunda tam bir şuuraltı
beslenme devresi olarak yaşanmaktadır. Bu devrede çocuklara kazandırılacaklar arasında ilk
sırada yer alan “Sorumluluk Duygusunun Kazandırılması” konusuna derginin geçen sayısında
değinmiştik. Bu sayıda, çocukların sosyalleşmesi için en temel özelliklerden olan “Arkadaşlık
İlişkilerinin Gelişimi” üzerinde durulacaktır.
Arkadaşlık
Arkadaşlık, Türkçe sözlükte, “Birbirlerine karşı sevgi ve anlayış gösteren kimselerden her
biri, eş, yâren, yoldaş, bir ortamda birlikte bulunanlardan her biri, hempa, refik”
tanımlamalarıyla yer alır. Arkadaşla ilgili olarak “can arkadaşı, dava arkadaşı, hayat arkadaşı,
mahalle arkadaşı ve silah arkadaşı” gibi pek çok olumlu tanımlama dilimize yerleşmiştir.
Mutluluğun, yalnızlığın ya da dertlerin paylaşıldığı kişilerdir, arkadaşlar. Bireyin sadık
bir arkadaşa olan ihtiyacının diğer zorunlu ihtiyaçlarından daha ehemmiyetsiz ve geri
olmadığı söylenebilir. Çocuklar, özellikle ilk çocukluk döneminden itibaren yaşıtlarıyla vakit
geçirmelidirler ki, ileride oluşturacakları arkadaşlıkların temeli sağlam atılmış olsun. Çünkü
Ebuzerr-i Gıfari’nin de ifade ettiği gibi “İyi arkadaş, güzel koku satan gibidir. Sana koku
sürmese bile yanında bulunduğun sürece güzel kokusundan yararlanırsın.”
Dünyanın bütün kültürlerinde arkadaşlık desteklenmiş ve pek çok güzel sözle övülmüştür.
Örneğin bir Avustralya atasözünde “İyi bir arkadaşın varsa aynaya ihtiyacın yoktur.” der.
Bir Rus atasözü arkadaşlığın önemini “Arkadaşsız yaşamak ölümdür.” sözüyle ifade ederken
bir Özbek atasözünde de “Kendi kötü bastonun kötü yol arkadaşından iyidir.” denilerek
iyi arkadaş seçme üzerinde durulmuştur.
Çocuklar, özellikle son yıllarda daha rahat bir ortamda, fazla emek sarfetmeden
karşılaştıkları nimetlerle dolu bir çevrede büyümektedir. Bu durum çocuklarda başkalarıyla
yardımlaşma ve paylaşma isteği oluşturmadığı gibi bireysellik, bencillik ve kolaycılığı da
beraberinde getirmektedir. Arkadaşlık ilişkilerine de yansıyan bu durumdan çocukların
kurtarılması, öncelikle ailenin çocuğu doğru bilgilendirmesi, doğru yönlendirmelerde
bulunması ve örnek olmasıyla yapılacak rehberliği zorunlu kılmaktadır. Hele kardeşi olmayan
çocuklar için arkadaşa duyulan ihtiyaç çok daha fazladır. Ailenin rehberliği sürekli öğüt
veren, onları uyaran, bağırıp çağıran ya da sadece talimatlar yağdıran bir pozisyonda
olmamalıdır. Anne-baba muhatap olduğu kişi ister kendi çocukları, isterse başkaları olsun
empati kurmaya dikkat etmeli; muhatabını anlamadan, onun ne hissettiğini düşünüp isteklerini
değerlendirmeden bir kısım tavsiyelerde bulunmamalıdır. Çocuklar, ebeveynle doğru iletişim
kuramamışsa ve anne-baba da ona doğruyu öğretememişse elbette yanlış arkadaşlıklar
kurabilirler ve bu onların yanlışı değil, ebeveynin yaptıklarının sonucudur. Anne-baba
çocuklarıyla ilişkilerini doğru yürütmelidir ki, onlar da doğru insanları seçmeyi
öğrenebilsinler.
Sosyalleşme ve gelişim
Çocuğun sosyalleşmesi ve duygusal gelişimi bakımından arkadaş ilişkilerine ihtiyacı
vardır ve bu ihtiyaç evde karşılanamaz. Muhtelif kişilerle arkadaşlık kurmak, ruhsal olgunluk
gerektirdiğinden, hiç arkadaşı olmayan bir çocuğun –özellikle içe dönük bir çocuksaduygusal problemler yaşaması kaçınılmazdır. Bazı anne ve babaların ise çocuklarının dış
ortamda hasta olabilecekleri veya kötü arkadaşlar edinebilecekleri ya da kötü niyetli insanlar
tarafından zarara uğratılabilecekleri gibi bazı kaygı ve endişelerin de etkisiyle çocuklarının
yaşıtları ile oynamasını bilerek engelledikleri, çocuk-ev ilişkisinin yeterli olacağını
düşündükleri ve birçok oyuncak alarak çocuğunu evde oyalamaya çalıştıkları görülür. Bazı
anne-babalar, çocuğun evde olmasının daha uygun olacağını, okula başladığında nasıl olsa
arkadaş edineceğini düşündüklerinden bu davranışı gösterirken çocuklarını kendilerine aşırı
bağımlı yaptıklarının farkında değildirler. Böyle ailelerde ebeveyn, endişe kaynaklı
korkularıyla bazen çocuğunun arkadaşlarını kendileri seçme ve sürekli öğütler vererek çocuk
üzerinde baskı kurma yoluna gidebilirler.
Eğer bir çocuk, anne-babası tarafından baskı altına alınıp sürekli kısıtlanmışsa arkadaşlık
kurmakta güçlük çeker. İlişkilerinde pasif kalıp hep başkalarının dediğini yapmak zorunda
kalır. Bu çocukların zaman zaman yeni arkadaşlar edinebilmek için arkadaşlarına hediye satın
aldıkları da görülebilir. Yaşıtlarıyla uygun ilişkiler geliştiremezse, kendinden küçükler ile
oynamayı tercih edebilir. Bazen kendi dediklerini yaptırabildiği arkadaşına sıkı sıkıya
bağlanır ve onu bırakmak istemez. Ya da hiç kimseyle oynamayıp kendi başına olmayı tercih
eder. Kimi çocuk ise saldırgan davranarak kendi istediklerini arkadaşlarına yaptırmaya çalışır.
Bu durum, sürekli reddedilme ve sürekli arkadaş değiştirmek zorunluluğunu ortaya çıkarır.
Arkadaşları tarafından sürekli reddedildikçe de hırçınlığı daha çok artabilir.
Üç yaş
Çocuklar, üç yaşından itibaren aile ortamından çıkıp kendi yaşıtları ile iletişim kurmaya,
arkadaşlık yapmaya başlarlar. İlk arkadaşlıkların başladığı 3-6 yaş dönemi çocuğun kendini
ifade etmesi açısından büyük önem taşır. Bu çağdaki çocuklar, kaynaşabilecekleri bir ortam
bulabilirse kolayca arkadaşlık da kurabilirler. Özellikle dışarıdan bir engel yoksa bu
arkadaşlıklar başladığı gibi devam eder. Ancak zaman zaman çocuklar birbirleri ile kavga
eder ve küserler. Daha sonrasında ise hiç bir şey olmamış gibi birbirleri ile oynamaya devam
ettikleri gözlemlenebilir. Üç-beş yaş grubundaki çocuklarda hem olumlu hem de olumsuz
etkileşimler söz konusu olup arkadaşlık oyun oynama aracıdır. Ancak yaşın gereği tek başına
olmayı tercih edebilirler. Beş yaşla birlikte ise grup arkadaşlığı önem kazanmaya ve
yaşıtlarıyla ilişkileri artmaya başlar.
Çocuğun arkadaş edinebilmesi ve arkadaşlıklarını devam ettirebilmesi için nelerin önem
taşıdığını şöyle sıralamak mümkündür:
a)Arkadaşları yanında girişken davranışlar gösterebilme, devam eden bir oyuna
katılabilme, kendini yeni insanlara tanıtabilme,
b)Başkalarının duygularını anlayabilme ve kendi duygularını ifade edip onlarla
paylaşabilme,
c)Arkadaşları ile ilgili sorumluluk duyma, onlarla belli kurallar doğrultusunda iletişim
kurabilme,
d)Oyun oynarken paylaşabilme ve yardımlaşabilme,
e)Kendini kontrol edebilme, öfkelendiğinde şiddete başvurmadan çözüme ulaşabilme,
f)Temizlik ve giyim alışkanlıkları.
Aileye düşen görevler
Çocuğun arkadaşlık ilişkilerinin gelişmesinde aileye düşen bazı görevler söz konusudur.
Bu bağlamda aileye düşen birinci görev, “arkadaşlığın anlatımı” diye ifade edilebilecek olan,
bilgilendirme yönü ya da işin teorik yanıdır. “Arkadaş kimdir? Hayatımızda arkadaşların rolü
nedir? Arkadaşlarımızı seçerken nelere dikkat edilmelidir? Arkadaşlarda olması istenen iyi
özellikler ya da onlardan beklenmeyen kötü özellikler nelerdir? Mutluluk için arkadaşa ne
kadar ihtiyaç vardır?” gibi sorularla öğretile bilinir.
Aileye düşen diğer bir görev ise uygulamaya dönük pratik yön olan davranışlardır. Bu
davranışlardan ilki, çocuğun konuşmaya başladığı dönemden itibaren yavaş yavaş akran
çevresinin oluşturulmasıdır. Çocuk, özellikle üç yaşından itibaren kreş ve parklara götürülerek
arkadaşlık ilişkileri desteklenmelidir. İlerleyen yaşlarda da arkadaşlarını eve davet etmesi
teşvik edilmelidir. Bu davetler çocuğun arkadaşlık ilişkilerini doğal ortamda gözlemlemeye de
yardımcı olacaktır. Arkadaşlık kurmada zorlanan ya da ilişkilerinde pasif kalan çocuğun
yaptığı davranışlar onun da katılımıyla değerlendirilmelidir. Anne-baba kendi arkadaşlık
ilişkilerine çocuğu da eklemleyerek ona “nasıl iletişim kuracağı, zor günlerinde arkadaşlarına
nasıl destek olacağı, sürprizler ve hediyelerle ilişkinin nasıl geliştirilebileceği” gibi şeyleri
öğretebilir. Çocuğun ilgi ve yeteneklerinin bilinmesi de ilişkilerinin gelişmesini, bu
yetenekleri kullanarak arkadaşlığını ilerletmesini sağlayabilir. Edindiği iyi arkadaşlar çocuğa
övülmeli, bu arkadaşlıklar oyun alanı veya parka götürme gibi muhtelif atraksiyonlarla
desteklenmelidir. Zaman zaman anlaşmazlıklar ortaya çıksa da çocuklar işbirliği, paylaşma,
takım oluşturma, sorumluluk, kendine güven ve uyum gibi alışkanlıkları oyunlarda öğrenir.
Bundan dolayı arkadaşlarıyla oynamaları desteklenmeli, aralarında oluşan anlaşmazlıklar
abartılmamalı, problemlerin nezaketle çözülebileceği varsa yaptığı yanlış davranışın özür
dilemekle telafi edilebileceği öğretilmelidir. Çocukların arkadaşlık ilişkilerinde yaşadığı
problemleri değerlendirilirken aile yapısı, aile içi iletişim ve ilişkiler de ele alınmalıdır. Annebaba çocuğu yeni arkadaşlar edinmesi, yaşanacak problemlerin üstesinden gelebilmesi,
kendisine uygun arkadaşı seçebilmesi için cesaretlendirmelidir. Anne-baba ile çocuk
arasındaki paylaşımlar ve sohbetler aile içi iletişimi güçlendirecek, yaşanan bu sıcak ilişkiler
ve iletişim çocuğun arkadaş çevresinden öğrenebileceği olumsuz davranışları da bertaraf
edecektir.
Doğru arkadaşlık
Çocuğun iyi bir şekilde tanınması, kişilik özelliklerinin bilinmesi, arkadaş seçimi
konusunda aileyi nispeten rahatlatır. Bu rahatlama çocuğun başıboş kalması değil, sadece
çocuğun seçtiği arkadaşlar konusunda ona güvenmek anlamındadır. Kültürümüzün temelinde
yer alan bir kısım düsturları içselleştirmekle çocukların doğru arkadaş edinmeleri iyi
insanlarla arkadaş olmaları temin edilebilir. Hz. Ali’nin: “Onu bunu ayıplayan, dedikodu
yapan kimseyle arkadaş olma; yoksa sen de zan altında kalırsın.” sözü yanlış davranışları
alışkanlık haline getirmişlerle arkadaşlık edilemeyeceğini göstermektedir. Yine O’nun
“Kötülerle arkadaşlık yapmak, rüzgârın pis kokulu bir yerden geçtiğinde kendisiyle
kötü kokuyu başka yerlere taşıdığı gibi insana kötülük kazandırır.” sözü kötülüğü
alışkanlık haline getirmiş kişilerle arkadaşlığın yanlışlığını hatırlatır. Kültürümüzde arkadaşlık
için bazı ölçüler konulmuştur ki, iyi arkadaşların birbirlerine karşı bunları yerine getirmesi
beklenir:
a)Arkadaşlar birbirine karşı şeffaf olmalı, ikiyüzlü davranmamalıdır.
b)Arkadaşlar anlayışlı olmalı, empati yapmalıdır.
c)Arkadaşlık, içinde bulunulan konum ve duruma göre değişken olmamalıdır.
d)Arkadaşlık karşılıklı fedakârlık gerektirir, imkânlar arkadaştan esirgenmemelidir.
e)Vefa, arkadaşlığın en belirgin özelliğidir.
f)Arkadaşlar birbirinin iyiliklerini desteklemeli, hataları konusunda uygun bir şekilde
uyarmalıdır.
Kaynakça
Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu, Çocuk Ruh Sağlığı, Özgür Yayınları, 2004, İst.
Prof. Dr. Ayla Oktay, Yaşamın Sihirli Yılları: Okul Öncesi Dönem, Epsilon Yayıncılık, 2002, İst.
Hakan Metan, Bu Çocuk Beni Anlamıyor, Zambak Yayınları, 2004, İst.
Erdal Budak, Ahmet Akbaş, Okul Öncesi Çocuğun Gelişimi ve Eğitimi, Pozitif, 2006, İst.
Mehmet Emin Yiğit, Çocuk ve Gencin Eğitimi, 1998, Ankara.