Mübaşir Sözlü Sınav Sonuçları İçin Tıklayınız.

KONU 25
K ALP ve DAMAR CERRAHÝSÝ
KALP KAPAK PROTEZLERİ
Tahir Yüksek, Kadir Durgut
MEKANİK KALP KAPAKLARI
SENTETİK KALP KAPAKLARI
DOKU KÖKENLİ KALP KAPAKLARI
SONUÇ
Geri kalmış veya gelişmekte olan ülkelerde ihmal
edilmiş veya yetersiz tedavi edilmiş β hemolitik streptokok enfeksiyonuna sekonder olarak gelişen kalp
kapak hastalıkları yaygın olup, oran olarak oldukça
fazladır. Bu ülkelerde halen yapılan kalp ameliyatları
içerisinde sayı olarak kalp kapak ameliyatları ikinci
sırayı almaktadır.
Refah seviyesi yükselmiş, gelişmiş ülkelerde β
hemolitik streptokok enfeksiyonuna sekonder kalp
kapak hastalıkları o ülkenin vatandaşlarında nadir
görülür. Bu ülkelerde bu etiyolojili kalp kapak hastalıkları, daha çok değişik sebeplerle (işçi, sığınmacı
gibi) oraya gelmiş az gelişmiş ülke insanları arasında görülmektedir. Buna karşılık ileri ülkelerde artmış
olan ortalama yaşam süresine bağlı gelişen iskemik
ve dejeneratif veya bağımlılık oluşturan ilaçların kontamine enjektörlerle kullanımının yaygınlaşmasına
bağlı enfektif kalp kapak hastalıkları daha fazla
görülmektedir. Sonuç olarak kalp kapak hastalığı,
ister gelişmiş olsun ister geri veya gelişmekte olan
ülkelerde olsun mutlaka karşılaşılacak bir hastalık
grubudur.
1950’li yıllar ve sonrasında özellikle kalp- akciğer
pompasının devreye girmesiyle, görev yapamayacak
şekilde bozulmuş kalp kapaklarının tamirine yönelik
cerrahi işlemler devreye sokulmuştur. Tamir edilemeyecek derecede bozulmuş (ileri fibro-kalsifik) kapaklarla ciddi bir problem olarak karşılaşılınca o kapakların yerini tutacak bazı işlemler yapma ihtiyacı protez
kalp kapağı geliştirme çalışmalarını hızlandırmıştır.
Replasman için kullanılan kalp kapaklarının ilk
kuşağı olan mekanik toplu- kafesli kalp kapağını ilk
olarak 1952’de Hagnafel inen aortaya implante etti.
1960’da Harken aynı özellikteki kapağı aortik pozisyonda uyguladı.(1-3) İlk başarılı mekanik aortik kapak
replasmanı 1961’de Star-Edwards ikilisi tarafından
gerçekleştirildi.(4) O günlerden günümüze değişik tip
ve natürde çok çeşitli kalp kapakları üretilip, yüz binlerle ifade edilen sayılarda uygulandı (Tablo 1).
Yarım asırlık bilgi birikimi, üretim ve kullanımda
elde edilen tecrübelerle daha mükemmele yakın
yeni kalp kapak dizaynları ve üretimleri yapılmaktadır. Hele son yıllarda biyoteknoloji, biyomühendislik
ve doku mühendisliğinin bu sahada da devreye girmesiyle nativ kalp kapağı özelliklerine sahip kalp
kapakları üretilme çalışmalarına hız verilmiştir.(5)
Günümüzde, artık iş göremez derecede bozulmuş nativ kalp kapağının çıkarılarak onun yerine
konulacak protez kapağın nasıl olması gerektiği
konusunda görüş birliği oluşmuştur. Protez kalp
kapaklarında olması gereken özellikler şöyle sıralanabilir.(6)
1. Kapak kolayca yerleştirilebilir olmalıdır.
2. İmpilante edildikten sonra kalıcı son pozisyonunu kolayca almalıdır.
3. Kabul edilebilir minimal derecede hasar ve
bozulma ile uzun ömürlü olmalıdır.
4. Açık durumdayken kabul edilebilir derecede
düşük bir türbülansta yüksek akıma izin vermelidir.
BÖLÜM 1. ERİŞKİN KALP CERRAHİSİ
5. Kapalı durumdayken geriye kaçağa izin vermemelidir.
6. Kapak üzerinde pıhtı oluşumuna eğilim olmamalıdır.
7. Transvalvüler basınç gradiyenti sıfıra yakın
olmalıdır.
8. Yerleştirilen kapak, çevre komşu dokularca iyi
tolere edilebilmelidir.
9. Kapak, kendisiyle temas halinde bulunan kandaki hücresel ve moleküler elemanlara zarar verici
olmamalıdır.
10. İmmunolojik cevaba yol açacak antijenik bir
özellik taşımamalıdır.
11. Sessiz çalışmalıdır.
Halihazırda bir çok tip ve tabiatta (Tablo 1) protez
kalp kapağı üretilmiş olmasına rağmen, yukarıda
sayılan özelliklere bütünüyle sahip olan bir kapak
elde edilememiştir.(7-11)
Ağır kalp kapak hastalığı bulunan hastalarda
kapak replasmanı işlemi, çoğu hastanın hayat standardını yükseltip, hayatta kalma süresini artırmasına
karşın bazı problemleri de beraberinde getirmektedir.(6,12-15) Kapak replasmanı yapılan hastaların yarıdan
fazlası ölmekte veya yeniden ameliyat gerektirici bir
durumla karşılaşmaktadır.(16-17)
Mevcut kalp kapak protezleriyle ilgili istenmeyen
durumlar şöyle sıralanabilir.
1. Tromboembolizm ve ondan korunmak için kullanılan antikoagülanlara bağlı kanama,
2. Yapısal olmayan fonksiyon bozuklukları;
- Kapağın anulustan kısmen ayrılması ve buna
bağlı paravalvüler kaçak,
- İmplante edilen protez kapağın uygunsuz
konum alması (disproporsiyon).
- Eritrosit hasarına bağlı hemoliz,
- Komşu nativ dokuda gelişen aşırı doku büyümesi (Pannus)
- Protez kapakla, takıldığı organizmadaki dokular
arasında gelişen diğer etkileşimler.
3. Yapısal fonksiyon bozuklukları (Biyoprotez
materyallerin antijenitesine karşı immün cevap ve
mineralizasyon reaksiyonlarına bağlı olarak gelişir).
2
4. Protez kapak endokarditi (enfeksiyon)(17-18)
Tablo 1. Şimdiye kadar kullanılmış ve halen kullanılmakta
olan protez kapakların sınıflandırılması ve bazı firma isimleri
Mekanik Kalp Kapakları
• Toplu kafesli kapaklar (Star-Edwards,
Smeloff-Sutter, Magovern-Cromie)
• Monoliflet (Diskli) kapaklar (Beall, Bicer, Medtronic Hall,
Ultracor, Omnicarbon, Omni-science, Bjork-Shiley)
• Biliflet kapaklar (Carbomedics, Medtronic, St Jude,
On-X, Sorin)
Doku Kökenli Kalp Kapakları
• Hayvan dokusu kökenli kapaklar (Biyoprotez, Xenogreft,
Heterogreft)
- Domuz kökenli kapaklar
(Biocor, Tissuemed, Hancock, St Jude Toronto)
- Sığır perikardı kökenli kapaklar (Bioflow,
Mitroflow, Mitral Medical, Hancock)
• İnsan dokusu kökenli kapaklar
* Otogreft kapaklar
* Homogreft
Bu istenmeyen durumlar protez kalp kapağının
natürüne, tipine, modeline, implantasyon yerine ve
hastaya bağlı olarak öncelik açısından farklılık gösterebilir. Fakat kapağın dikiş halkasının, nativ anulastan kısmi ayrılması (dehissens), kapağın yerleşim
bozukluğuna (disproporsiyon) bağlı hemodinamik
fonksiyon bozukluğu ve enfeksiyon problemleri
bütün protez kalp kapaklarında dezavantaj olarak
mevcuttur.
Protez kapağın dikiş halkasının, nativ anülüsten
ayrılması (dehissens), erken postoperatif dönemde
görülen bir komplikasyondur ve paravalvüler kaçak
oluşturur. Protez kapağın kalp içinde uygunsuz yerleşimi (disproporsiyon) defisitli kan akımına yol açan
bir patolojik durumdur. Protez kapak enfeksiyonları,
enfektif endokardit ve vegetasyonlarıyla birliktedir.
Kapak üzerinde ve/veya civarında gelişen bu vegetatif oluşumlar yerlerinden kopup, kan akımıyla sürüklenerek septik embolilere yol açabilirler. Bu komplikasyon kalp kapak cerrahisinde mortalitesi yüksek
olan bir olaydır. Böyle bir durumla karşılaşmamak
için kalp kapak protezi bulunan hastalarla ilgili olarak yapılacak invaziv testler veya diş çekimi dahil
bütün cerrahi işlemlerden önce ve sırasında profilaktik antibiyotik verilmesi gereklidir.(5)
Dikiş halkasının üzerini örterek lümene doğru
uzayıp, kapak fonksiyonunu bozan aşırı fibröz doku
gelişimi (Pannus), mekanik kapaklarda diğerlerine
göre daha sık görülür. Hemoliz ve tromboz mekanik
Antijenite ve ona karşı immün cevap ve mineralizasyonla lifletlerde zamanla kalınlaşma, sertleşme
ve kalsifikasyona bağlı olarak ortaya çıkan yapısal
bozulma ve fonksiyon bozukluğu genellikle biyoprotez kapakların önde gelen bir problemidir. Bu da
kapak ömrünün kısa olmasına yol açar.
A. MEKANİK KALP KAPAKLARI
Bütünüyle yapay elemanlardan oluşan bu kapaklar üç grupta incelenir (Resim 1).
a. Toplu Kafesli Kapaklar
Birinci kuşak olarak da adlandırılırlar. 1952’de ilk
olarak Hafnagel tarafından inen aortaya yerleştirilen
kapak tipidir. Protez kalp kapağı olarak bu tip kapağın başarılı bir şekilde ilk uygulaması aort pozisyonunda Star- Edwards ikilisi tarafından 1961’de gerçekleştirildi. Başlangıçta kullanılan bu toplu kafesli
mekanik kalp kapakları, kalp kapak cerrahisinde bir
çığır açmıştır. Fakat bazı problemleri de beraberinde
getirdi. Poppet adı verilen kapak açıklığını kapatan
top, silikonize lastikten yapılmıştı. Daha sonraki
modellerinde bu top pirolitik karbondan yapılarak
dayanıklılığı arttırıldı. Kanın kapaktan geçerken
önünde onun ileriye doğru hızlı akışına engel oluşturan top, türbülansa yol açmaktadır. Bu durum tromboemboli riskini artırır. Kafesiyle birlikte büyük bir
hacme sahip olduğu için özellikle küçük ventrikül
çıkım yolu bulunan vakalarda mitral pozisyonda
uygulanışı, hemodinamik problemler oluşturdu.
Ayrıcı dikiş halkası üzerinde gelişen pannusun,
topun (poppet) fonksiyonunu bozucu etkisinin
önüne geçilememiştir. Trombüs oluşumunu azaltmak için kafes çubukları üzerine giydirilen kılıflar da
yeterince etkili olmamıştır. Hatta pannus oluşumuyla topun hareketini engelleme sürecini hızlandırmıştır.(5) Bu kapaklarda hemoliz ve transvalvüler basınç
gradiyenti yüksekliği (kan akımına karşı duran top ve
kafes çubukları sebebiyle) ilave dezavantajlardır.
b. Monoliflet (Disk’li) Kapaklar
Tilting disk veya ikinci kuşak olarak da isimlendirilirler. Bu kapaklar 1970’li yılların başında pirolitik
karbonun bu sahaya sokulmasıyla geliştirildi(5). Bu
düşük profilli kapaklar başlangıçta kafesli disk özelliğindeydi. Zamanla tilting disk şekline dönüştü.
(Resim 1b). Bu kapaklarda disk ince ve pirolitik karbondan yapılmış olup, ana iskelete (metal anülusa)
özel bir dizaynla dayanma noktalarından temas
etmektedir. Açıldıkları zaman biri geniş, diğeri dar
olmak üzere iki lümen oluşturmaktadırlar. Liflet
(disk) emniyet gereği tam vertikal olarak açılamamaktadırlar. Aksi halde dayanma (menteşe) noktalarından ayrılma veya ciddi geriye kaçırma söz konusudur. Diskin belli bir açıyla açılışı kan akımında türbülansa ve dolayısıyla tromboembolik olaylara yol
açmaktadır. Ayrıca kapak açıklığından akmakta olan
kanın, temas ettiği duran disk yüzeyine çarpması,
sürtünmesi sebebiyle hemoliz oluşmaktadır. Bu
kapaklarda ilave önemli bir dezavantaj da, özellikle
kapanma sırasında oluşan sestir. 1975’te üretilmeye
başlanan modifiye siferik çaplı diskli kapaklarda türbülans azalmıştır.(19)
KONU 25. KALP KPAK PROTEZLERİ
kalp kapaklarının ana problemidir. Yine bu kapaklarda tromboz ve tromboemboli riskini azaltmak için
uygulanan proflaktik antikoagülan tedavi ve ona
bağlı gelişebilen kanama ilave istenmeyen özelliklerdir. Son jenerasyonlarında iyice azalmış olmasına
rağmen protez kapak sesinin duyulması mekanik
kalp kapaklarının bir diğer problemidir.
c. Biliflet Kapaklar
Üçüncü kuşak mekanik kalp kapak protezleridir.
(Resim 1c). Günümüzde en çok kullanılan kapaklardır. Açıldıkları zaman daha fazla vertikal hale gelen lifletleri sebebiyle bir önceki kuşak diskli kapaklara göre
daha sabit bir merkezi akım ve daha az türbülans
oluşturma özelliğine sahiptirler. Kapak açık konumdayken, ortadaki büyük olmak üzere üç tane lümen
oluşmaktadır. Bu kuşağın ilk üretilen ve halen en yaygın kullanılan kapağı St. Jude Medikal kapaktır.(20-22)
Her kuşakla birlikte kapak ömrü ve hemodinamik özellikler iyileşmiş ve hemoliz oluşturma kusurları azalmıştır. Transvalvüler basınç gradiyenti küçük
çaplı modern mekanik kalp kapaklarında halen yüksektir. Ayrıca bu kapakların hepsinde kapalı konumdayken belirgin bir geriye kaçırma söz konusudur.
Bu durumun kapak yüzeylerini yıkayarak trombüs
oluşumunu engellediği ileri sürülmüştür.(5) Bütün
bunlara rağmen en yeni kuşak mekanik kalp kapaklarında bile ana eksiklik tromboembolik olaylara yol
açmalarıdır. Tabiidir ki; bundan korunmak için antikoagülan kullanımı ve onun getirdiği kanama komplikasyonları ilave eksiklikleridir.(6,11,23,24)
3
BÖLÜM 1. ERİŞKİN KALP CERRAHİSİ
Yeni mekanik kalp kapakları geliştirilip, test edilmeye devam edilirken, uygulanmış olanlarıyla ilgili
bazı uzun süreli takip çalışmaları yayınlanmıştır.(21,25,26,27) Konuyla ilgili fazla yayına rağmen, çeşitli
kapaklar arasında implantasyon yeri, replasman için
endikasyonları, uygulanan cerrahi teknik ve hastanın yaşı ve diğer özelliklerini göz önüne alarak kapak
ömrü hakkında karşılaştırmalı çalışmalar yoktur.
Fakat çeşitli kapakların bağımsız olarak rapor edilmiş 10 yıllık surveyleri arasında benzerlik vardır(5).
Dizayn ve marka farklılıklarına bakılmaksızın bütün
modern son kuşak mekanik kalp kapaklarının ortalama 15 yıllık bir ömürleri vardır. Bunun yanında az da
olsa 25-30 yıl önce toplu kafesli kapak takılmış,
halen problemsiz yaşayan hastalar vardır.
B. DOKU KÖKENLİ
KALP KAPAKLARI
Mekanik kalp kapaklarından hemodinamik olarak ana farkları, nativ kalp kapaklarındaki hareket
tarzına uygun merkezi akım oluşturacak şekilde
dizayn edilmeleridir. Bu yüzden kanın şekilli elemanları üzerine çok daha az zarar verirler. Tromboembolizm riskleri çok düşüktür. Bu yüzden profilaktik
antikoagülan tedavi gerektirmezler. Dolayısıyla takıldıkları hastaları antikoagülanların kanama komlikasyonlarından da kurtarmış olurlar.
Bu kapaklarda ilerleyici özellik gösteren yapısal
bozulma (kalsifikasyonla birlikte olsun veya olmasın)
doku kapak elemanlarının hareketliliklerini azaltır.(5)
Kapak enfeksiyonu ve yapısal olmayan fonksiyon
bozuklukları açısından mekanik kalp kapaklarıyla
hemen hemen aynı riske sahiptirler. Doku kökenli
kalp kapaklarında hata tipleri, klinik başarıları, morfolojik, kimyasal ve mekanik özellikler, kullanılan
dokunun tutturulma ve desteklenme yöntemleri
kadar dokunun tipine, kaynağına, hazırlanmasına ve
elle işlenmesine de birinci dereceden bağlıdır.(17)
Doku kaynaklı kapaklar hem hayvan dokularından
(biyoprotez, heterogreft), hem de insan dokularından (otogreft, homogreft) elde edilirler.
I. Hayvan Dokusu Kökenli
(Biyoprotez, Xenogreft,
Heterogreft) Kalp Kapakları
4
Resim 1. Mekanik kalp kapakları: (a) Toplu kafesli kalp kapağı
(Star-Edwards), (b) Monoliflet kapak (Bjork-Shiley), (c) Biliflet
kapak (St. Jude).
Bu kapaklar kullanılan doku türüne göre sınıflandırılırlar.
b. Sığır perikard dokusu gibi kapak olmayan
dokulardan yapılanlar (Resim 2).
Domuz kökenli olanların bir kısmı (Frame-mounted porcine bioprostheses) bir kumaşla kaplanmış
sentetik stent ve dikiş halkası üzerine monte edilmiş
doku lifletlerini içeren ürünlerdir. Diğer kısmını oluşturan tipleri ise (free sewn porcine roots) ya tam veya
tama yakın oranda dokusal elemanlara sahiptirler.
Bu grupta ilk kuşak olarak adlandırılan kapaklar
1969 yılında üretilmeye başlandı.(7) Doku kaynaklı
kapakların üretiminde gluteraldehitin çok önemli bir
yeri vardır. Bu madde ile kimyasal işleme (cross-linking) tabi tutulmuş dokularda, gluteraldehit otolizi
durdurur, dokunun stabilitesini arttırır, uzun bir bekleme ömrü (shelf-life) kazandırır, antimikrobiyal steriliteyi ve tromborezistans özelliği muhafaza eder. Ayrıca
dokunun antijenik özelliğini azaltır.(5) Bu özellikleri
dolayısıyla gluteraldehit, biyoprotez kapak sektöründe
yaygın olarak kullanılan kimyasal bir maddedir.
Tromboembolizm açısından biyoprotez kapaklar
genel olarak düşük bir trombojenik özelliğe sahiptirler. Bu yüzden uzun süreli profilaktik antikoagülasyon gerekli olmayabilir.(28) Yeni protokollerde atrial fibrilasyon bulunan mitral pozisyonda uygulanmış
biyoprotezlerde antikoagülan kullanılmasının gerektiği, fakat özellikle aortik pozisyonda uygulanmış
biyoprotez ve sinüs ritimli hastalarda gerekmediği
tavsiyeleri yer almaktadır. Böyle vakalarda tromboemboli proflaksisi için antiplatelet ilaçların yeterli etkiyi
sağlayabileceği yayınlanmıştır.(29) İnfant ve çocuklarda implantasyon yeri göz önüne alınmaksızın biyoprotez replasmanlarından sonra, profilaktik antikoagülasyona gerek olmadığı, çünkü böyle takip edilen
vakalarda tromboembolik olay görülmediği yayınlanmıştır.(30,31)
Biyoprotez kapaklar üretilirken dokuların gluter
aldehitle işleme tabi tutulması ve daha sonra montajı sırasında nativ kapaklarda bulunan bazı iyi özellikler yok olmaktadır. Nativ kalp kapaklarının fonksiyonu karmaşık ve dinamik bir özelliğe sahiptir.(32)
Kapak dokusunun performansı, kollagen liflerden
oluşmuş iskelete ve onun bozulmaya karşı direncine
önemli derecede bağlıdır. Nativ lifletlerin yüzeyleri
endotelle döşelidir. Lifletler kollagen lifletlerden oluş-
Resim 2. Biyoprotez kalp kapakları: (a) Stentli domuz kapakları (Tissumed), (b) Stentli perikard kapakları (Mitroflow model
12), (c) Stentsiz domuz kapağı (Tissumed).
muş iskeletle birlikte interstisiyel hücreler ve diğer
elemanlara sahiptir. Gluteraldehitle yapılan işlem
sonrasında canlılık sona erer. Kapağın dinamik özelliği ortadan kalkar ve hasarlanma durumunda artık
kapağın kendini tamiri söz konusu olmaz. Endotel
kalmadığı için implantasyondan sonra biyoprotez liflet yüzeyinde kalan subendotelyal bağ dokusu kanla
doğrudan temas eder. Yüzeyler fibrin, platelet,
monositler ve makrofajlarla kaplanır.(33) Plazma, eritrositler ve iltihap hücreleri lifletin içine girerler, orada
daha önce tahrip olmuş hücre artıklarıyla beraber
kalsifikasyon odağı oluşturmaya başlarlar.(34,35) Nativ
kapaklardaki mineralizasyon denilen bu durumu
önleyici, koruyucu mekanizmalardan yoksun olan
biyoprotez kapaklarda böylece yapısal bozulma başlamış olur. Bu istenmeyen olayı (mineralizasyon)
önlemek için değişik kimyasal maddeler denenmiş
ve konuyla ilgili yayınlar yapılmıştır.(17,36,37) Biyoprotez
kapakların hemodinamik özelliklerini nativ kapak
özelliklerine benzetme amacıyla yoğun çalışmalar
devam etmektedir.(5)
KONU 25. KALP KPAK PROTEZLERİ
a. Domuz aort veya pulmoner kapak dokusundan yapılanlar,
a. Domuz Kökenli Biyoprotezler
1. Frame-mounted porcine bioprostheses: 1970’li
yılların başlarında bu grubun birinci kuşağı olarak
Carpentier-Edwards ve Hancock kapakları üretildi.
Bu kapaklarda mekanik kalp kapaklarına göre daha
yüksek bir açılma basıncı gerektiği ve kapak açılmasının geciktiği tespit edildi.(38,39) Daha sonraki yıllarda
üretilen Carpentier-Edwards Supra Anular, Hancock
II ve Medtronic Intact, bu grubun ikinci kuşağını
oluştururlar. Bu kuşakta, birinci kuşaktaki açılma
5
BÖLÜM 1. ERİŞKİN KALP CERRAHİSİ
gecikmesi ve daha yüksek basınçla açılma negatif
özelliği giderilmiştir.(40)
2. Free Sewn domuz biyoprotezler: Grubunda
üçüncü kuşağı oluşturan bu kapaklar Free Sewn aortic root, Free Sewn stentless veya subcoronary stent
less kapakları içerir. (Resim 2c). Bu kapaklarda, kapalı konumdayken lifletler üzerindeki dinamik yükü
azaltabilen ve sistolde kapağın açılmasına yardım
edecek özellikte destek ve dizayn söz konusudur.(44-46)
Biyoprotez kapaklarda hazırlama ve yerleştirme
işlemlerinden sonra nativ liflet geometrisi ve formunun korunması sebebiyle, bu kapakların bir dezavantajı olarak bilinen kalsifikasyon gelişim riski azaltılmıştır.(47)
Bu grupta alternatif olarak devreye sokulan
kapak gluteraldehitle işlem görmüş domuz pulmoner kök (porcine pulmonary root) protezlerdir
(Resim 3). Bu kapakların küçük numaralarda daha
uygun oldukları, liflet ve duvarlarının daha iyi genişleyebilme özelliğinde oldukları bildirilmiştir.(48)
b. Sığır Perikardı Kökenli Biyoprotezler
Kalp kapak replasmanlarında bu kapakların kullanımı domuz, kökenli olanlarla hemen hemen eş
zamanlıdır. Sentetik kumaşla kılıf geçirilmiş iskelet
ve stentleri üzerine, perikard kökenli lifletler dikilmiştir (Resim 2b). Ana özellikleri aynıdır. Fakat aralarında ufak tefek dizayn detaylarında farklılıklar söz
konusudur. Bu kapakların domuz kökenli kapaklara
göre daha fazla, fakat mekanik kapaklara göre daha
az geri kaçağa yol açtıkları gösterilmiştir.(25)
Biyoprotez kapaklarda mineralizasyona bağlı
yapısal bozukluk gelişimi en önemli dezavantajdır.
Yapılan çalışmalarda hastanın yaşının da bu olayda
önemli rol oynadığı gösterilmiştir. Biyoprotez kapak
replasmanı yapılmış 35 yaşın altındaki kişilerde,
özellikle çocuklarda yapısal bozulma oranı yaşlılara
göre daha yüksek bulunmuştur.(17)
II. İnsan Dokusu
Kökenli Biyoprotezler
A. Pulmoner Otogreft Kapaklar
6
Otogreftler implante edildikleri hastaların kendilerinden alınmış greftlerdir. Pulmoner otogreftler ilk
olarak 1961’de laboratuar şartlarında aort kapak rep-
Resim 3. Gluteraldehitle korunmuş domuz aortik root.
lasmanı için kullanılmıştır. Klinik olarak ilk defa aort
kapak için pulmoner otogreftle replasman 1967’de
Donald Ross tarafından gerçekleştirilmiştir.(49)
Bundan dolayı bu ameliyat şekline Ross ameliyatı
adı verilmiştir. Nadiren hastalıklı mitral kapak için de
pulmoner otogreft kullanılabilir. Ameliyatta pulmoner kapak için biyoprotez veya homogreft bir kapak
kullanılır. Burada tercih edilen kapak pulmoner
homogreft kapak olmalıdır.(50,51)
Hastaya canlı, immunolojik problemi olmayan,
aort pozisyonunda büyüme potansiyeli olan bir
kapağı (kendi pulmoner kapağı) takılması, bu işlemin ana avantajıdır. Diğer avantajları ise mekanik ve
biyoprotez kapaklarla ilgili olarak sözü edilen negatif
özelliklerin hiçbirini taşımamasıdır.
Biyoprotez veya homogreft kapakların pulmoner
kapak konumunda kullanımı aort pozisyonundaki
kullanımından daha düşük bir risk oranı taşır. Çünkü
sağ kalpte kapaklar üzerine etki eden basınç stresi
azdır. Ayrıca sağ tarafta oluşan herhangi bir trombüs geniş rezervi bulunan akciğer filtresinde tutularak genel dolaşıma bırakılmaz.(50)
Ross işlemi teknik olarak oldukça zor bir işlemdir.
Tek kapak yerine iki kapak replase edilmektedir.
Replase edilecek kapakları yerleştirilecekleri yere
uygun hale getirmek için traşlama yapmak gerekebilir. İlaveten genellikle ikinci bir ameliyata götüren
kapak kaçağı potansiyel bir komplikasyondur. Ayrıca
koroner arter ağzı daralmasına götürebilir.
Endokardit, pulmoner konuma yerleştirilmiş protez
kapakların potansiyel bir başka komplikasyonudur.
Aort kapağında hastalık oluşturan olayın pulmoner
kapağı da etkilediği durumlarda bu kapak greft olarak kullanılamaz.(52)
Aynı türün bir başka üyesinden alınan doku veya
organlara allogreft veya homogreft adı verilir. Aortik
veya pulmoner homogreftler insan kadavralarından
veya sağlıklı bir kapağı bulunan kalp transplant alıcılarından alınabilir.
Aortik homogreft kapağı 1955’te ilk olarak
Murray, takiben 1961’de Beall inen aortaya implante
ettiler. Subkoroner yerleşimli ilk uygulamalar
1962’de Ross ve Barrott Boyes’e aittir.(5) Hücre biyolojisi hakkında yetersiz bilgi ve greftlerin yetersiz yöntemlerle hazırlanması gibi sebeplerle bu erken uygulamalar başarısızlıkla sonuçlandı. 1970’li yılların
ortalarından sonra bu sahada yaşanan iyi gelişmeler
bu tür kapaklarla ilgili bir çok yeni çalışmayı da beraberinde getirdi.(5)
Bugün fevkalade dizayna rağmen homogreft
kapaklar ömür ve uzun süreli fonksiyon açılarından
yeterli değildirler. Ayrıca uygulanacağı yere uygun
ölçüde olup-olmayacağı açısından da problem vardır. Bunu çözmek için ameliyattan önce dikkatli ekokardiografik ve MR incelemeleri ve ölçümleri gerekmektedir. Bunlara karşılık tromboembolik olay riskleri düşüktür. İnfektif endokardit varlığında bile kullanım özelliğine sahip derecede infeksiyona dirençlidir.(53,54) Kapak üzerinde trombüs oluşumu söz konusu olmadığı için iyi bir hemodinamik performans
sağlarlar.(5)
Homogreft kapak implantasyonunda “Free
Sewn” ve “Whole root” olmak üzere iki tür uygulama
mevcuttur. Free Sewn tür uygulamada ilerleyici tip
kapak yetmezliği daha fazla görülmektedir.
Homogreft kapaklarda sterilizasyon ve implante
edilinceye kadar korunarak saklanması için uygulanan işlemlerle ilgili çok değişik protokoller geliştirilmiştir.(5) 4ºC’de saklanan taze (fresh) homogreftlerle,
-196ºC’de saklanan (Cryopreserved) homogreftleri
karşılaştıran çalışmalar vardır. 10 yıllık takiplerde
homogreft kapakta sağlamlık, Fresh grubunda % 89,
Cryopreserved grubunda % 100 olarak bildirilmiştir.
Cryopreserved homogreft kapakların sağ kalp lokalizasyonlu implantasyonlarında yapısal dayanıklılık ve
fonksiyonel performans daha iyidir.(57,58) Homogreft
kapaklarda antijenite ve problemleri ciddi şekilde
araştırılmaktadır. Fakat netlik kazanmış bir durum
yoktur.(59)
b. Sentetik (poliüretan) Lifletli
Kalp Kapaklar
Son kuşak mekanik ve doku kökenli kapaklarda
bile kapak ömrü, tromboembolik olay ve konakçı
dokuya uyum problemleri yeni arayışlara yol açmıştır. Ventrikül destekleyici cihazlar (ventricular asist
devices), suni kalpler ve vücuda doğrudan implantasyon için olan ihtiyaç, sentetik fleksibl lifletli kalp
kapakları üretimine ilgiyi arttırmıştır.(60-62)
Tıbbi özellikli hale getirilmiş poliüretan gibi sentetik maddelerden kalp kapakları üretilmiştir.
Sentetik lifletli kalp kapakları doku kapaklarına benzer (Resim 4). Bir iskelet yapı üzerine bindirilmiş fleksibl üç lifletli özelliğe sahiptirler. Üretimleri fabrikasyon usulüyle olduğu için kolay ve ucuzdur. Özel saklama protokolü gerektirmezler. Triliflet dizaynları
sebebiyle kan akımına engel oluşturmaz ve böylece
kan hücreleri hasarına yol açmazlar. Bu kapakların
hayvan deneyleri kullanımlarında, kommissür alanlarında ileri derecede kalsifikasyon geliştiğine dair
gözlemler yayınlanmıştır.(60)
KONU 25. KALP KPAK PROTEZLERİ
B. Homogreft Kalp Kapakları
Sentetik triliflet kalp kapaklarının uzun ömürlü
oluşları, nativ kalp kapağı özelliklerini taşıyan bir
dizaynda yapılabilmeleri ve istenilen ölçülerde fabrikasyon üretilme imkanı gibi üstünlükleri, bu kapakların yeni kuşaklarının daha yaygın kullanılacaklarının işaretleri olabilir.
SONUÇ
Kendi alt konu başlıkları altında, bütün protez
kalp kapaklarının iyi ve istenilmeyen özellikleri üzerinde ayrı ayrı durulmuştur. Yeri geldikçe ana metinde de ifade edildiği gibi, nativ kalp kapaklarının özelliklerini bütünüyle taşıyan bir protez kalp kapağı
henüz elde edilememiştir.
Resim 4. Sentetik (poliüretan) lifletli kalp kapakları.
7
BÖLÜM 1. ERİŞKİN KALP CERRAHİSİ
Otogreftlerde, alınıp diğer pozisyona (çoğunlukla
pulmonerden alınıp, aort pozisyonuna) takılan kapağın yerine takılacak olan protez kapağın taşıdığı
problemler ve ameliyatın (Ross prosedürü) teknik
olarak zorluğu ve süresi ciddi bir dezavantajdır.
Homogreft kalp kapaklarının son modellerinde
bile antijenite ve sonunda greft yetmezliğine götürücü immunolojik konakçı reaksiyonları halen problem olmaya devam etmektedir. Bunlar ve bunlara
benzer problemleri çözmek için her tür protez kalp
kapağı için iyileştirici çalışmalar yapılmaktadır.
Bunların yanı sıra doku mühendisliği sahasında
kemik iliği, deri ve mesane rekonstrüksiyonu için
yapılmış çalışmalar, birim hücrelerden yararlanarak
damar greftleri ve kalp kapağı lifletleri üretme, oluşturma çalışmalarının da başlamasına yol açmıştır.
Çalışmalarla ilgili yayınlar yapılmaya başlanmıştır.(63,64) Belki yakın bir gelecekte ideal özelliklere sahip
bir kalp kapağı bu yolla elde edilecektir.
KAYNAKLAR
1. Harken DE. Heart valves: Ten commendments and stil
couting, Annals of Thoracic Surgery, 1989;48:18-9.
2. Wada J, Komatsu S, Katzui T. Wada-Cutter heart valve:
Overal experience at the Sapporo medical collage,
Annals of Thoracic Surgery, 1989;48:38-40.
3. Seting DW. İn vitro testing of heart valves: Evolulion of
the past 25 years, Annals of thoracic Surgery,
1989;48:12-3.
4. Star A and Edwards LM. Mitral rehlacamant: Clinical
experience with a ball valve prosthesis, Annals of
Thoracic Surgery 1961;154:726-40.
5. Korassis ST, Fisher J, Ingham E. Cardiac valve replacement: A bioengineering approach. Bio-Medikal
Materials and Engineering, 2000;10:83-124.
6. Schoen FJ, Titus TL, Lawrie GM. Bioengineering
aspects of heart valve replacement. Annals of
Biomedical Engineering, 1982;10:97-128.
8
10. Knott E, Reul H, Knoch M, Steinseifer U, Rav G. Invitro
comparison of aortic heart valve prostheses. Journal of
Thoracic and Cardiovascular Surgery, 1988;96.
11. Grunkemeier GL, Rahimtoola SH. Artificial heart Valves.
Annual Review of Medicine, 1990;41;251-3.
12. Jonescu MI, Tandon AP. The Jonescu-Shiley pericardial Xenograft valv, in: Biologial Tissue in Heart Valve
Replacement, İonescu MI, et al. Eds, Butterworths,
London, 1979:201-52.
13. Jamieson WRE, Allen P, Miyagishima RT et al. The
Carpentier-Edwards standart porcine bioprostheses: A
first generation tissue valve with exellent long-term clinical performance. Journal of Thoracic and Cardiovascular Surgery, 1990;90:543-61.
14. Edmunds HL. Thrombotic and bleeding complications
of prosthetic heart valves. Annals of Thoracic Surgery,
1987;44:430-45.
15. Kloster FE. Diagnosis and management of complications of prosthetic heart valves. The American Journal of
Cardiology. 1975;35:872-85.
16. Schoen FJ, Levy RJ, Piehler HR. Pathological considerations in replacement cardiac valves. Cardiovascular
Pathology. 1992;1:29-52.
17. Schoen FJ. Future directions in tissue heart valves:
impact of recent insights from biology and pathology.
Journal of Heart valve Discase. 1999; 8:350-8.
18. Edmunds JH, Clark RF, Cohn LH et al. Guidelines for
reporting morbiditiy and mortality after cardiac valvular
operations. Journal of Thoracic and Cardiovascular
Surgery, 1996;112:708-11.
19. Collins JJ. The evolution of artificial heart valves. New
England Journal of Medicine. 1991;324-624.
20. King MJ, David T, Fisher J. Analysis of the efect of leaflet opening angle on fluid flow past a bileaflet mechanical heart valve. Computational Biomedi-cine.
1993;2:117-24.
21. Fisher J. Comparative study of the hydrodinamic function of the size 19 mm and 21 mm St Jude medical
hemodynamic plus bileaflet heart valves. Journal of
Heart Valve Disease, 1994;3:75-80.
7. Carpentier A, Lemaigre G, Roberts L, Carpentier S,
Dubost C. Biological factors affecting long-term results
of valvular homografts. J of Thoracic and Cardiovascular Surgery, 1969;58:467-82.
22. King MJ, Corden J, David T, Fisher J. A three-dimensional time-dependent analysis of flow through a bileaflet
mechanical heart valve: Comparison of experimental
and numerical results. Journal of Biomechanics.
1996;29:609-18.
8. O’Brien MF. Heterologous replacement of the aortic
valve in: Biological Tissue in Heart Valve Replacement.
Jonescu MI. Ens, Butter worths, London, 1972:445-6.
23. Hylen JC. Mechanical malfunction and thrombosis of
prosthetic heart valves. American Journal of
Cardiology, 1972;30:396-404.
9. Gonzalez-Lavin L, Bianchi J, Graft D, Amini S, Gordon
CI. Degenerative changes in fresh aortik root homografts in a canin model. Evidence of an immünological
influence. Transplantation proceedings, 1988;815-9.
24. Egloff L, Rothlin M, Turina M, Senning A. İsolated aortic valve replacement with Bjork-Shiley tilting disc
prosthesis and porcine bioprosthesis. European Heart
Journal. 1980;1:123-7.
26. King MJ, Olin CL, Fisher J. An initial investigation into
the wear and damage within the pivots of three types
of bileaflet mechanical heart valves, Journal of Heart
Valve Disease, 1996;5:111-4.
27. Buttenfield M, Fisher J, Davies GA, Spyt TJ. Comparative
study of the hydrodynamic function of the carbomedics
valve. Annals of Thoracic Surgery, 1991;52:815-20.
28. Vongpatanasin W, Hillis LD, Lange RA. Prosthetic
heart valves. New England Journal of medicine
1996;335:407-16.
29. Goldsmith I, Lip GYH, Mukundan S, Rosin MD.
Experience with low dose aspirin as thromboprophylasix fort he tissuemed porcine aortic bioprosthesis: a
survey of five year’s experience. Journal of Heart
Disease, 1998;7:574-9.
30. Galioto FM, Midgley FM, Shapiro SR et al. Mitral valv
replacement in infants and children, Pediatrics,
1981;67:230-5.
31. Hetzer R, Hill JD, Kerth WS et al. Thrombo-embolic
complications after mitral valve replacement with hancock xenograft. J Thorac Cardiovasc Surg, 1978;75:651-3.
32. Schoen FJ. Aortic valve structure-fonction correlation:
role of elastic fibres no longer a stretch of the imagination. Journal of Heart valve Disease, 1997;6:1-6.
33. Vesely I, Boughner D, Song T. Tissue buckling as a
mechanism of bioprosthesis valve failure. Annals of
Thoracic Surgery, 1988;46:302-5.
34. Camileri JP, Pornin B, Carpentier A. Structural changes of glutaraldehyde-treated porcine bioprosthetic
valves. Archives of pathological Laboratory Medicine,
1982;106:490-6.
35. Mako JW, Calabrı A, Ratlift NB, Vesely I. Loss of glycosaminoglycans from implanted bioprosthetic heart valves. Circulation, 1997;96:150-5.
36. Chen W, Kim JD, Schoen FJ, Levy RS. Effct of 2-amino
oleic acid exposure conditions on the inhibition of calcification of gyutaraldehyde crosslinked porcine aortic
valves. Journal of Biomedical Materials Research,
1994;28:1485-95.
37. Grabenwoger M, Griman M, Eybl E et al. Decreased tissue reaction to bioprosthetic heart valve material after Lglutamic acid treatment. A morpholopical study. Journal
of Biomedical Materials Research, 1992;26:1231-40.
38. Butterfield M, Fisher J, Kearney JN, Davies GA.
Hydrodynamic function of second generation porcine
bioprosthetic heart valves. Journal of Cardiac Surgery,
1991;6:90-498.
39. Yoganathan AP, Woo Y, Sung HW et al. İn vitro hemodynamic characteristics of tissue bioprostheses in the
aortic position. Journal of Thoracic and Cardiovascular
Surgery, 1986;92:198-209.
40. Fisher J, Butterfield M, Kearney JN, Davies GA. The
influence of fixation conditions on leaflet geometry and
dynamics in porcine bioprostheses in: Surgery For
Heart Valve Desease, Bodnar E.ed. ICR publishers,
London, 1990;789-95.
41. Fisher J, Butterfield M, Lockie KS et al. Frame mounted
porcine bioprosthetic valves prepared with predilation
of the aortic root: Biomechanics and design considerations. Journal of Thoracic and Cardivascular Surgery,
1993;106:1181-8.
42. Fisher J. Porcine bioprosthetic valves prepared with permanent predilation of the aortic root: A review. Journal
of Heart Valve Disease. 1995;4:81-4.
43. Fisher J, Butterfield M, Lockie KJ, Davies GA. A model of
the geometrical changes in aortic valve leaflets in response to leaflet extension and variable boundary conditions. Proceeding of the Institution of Mechanical
Engineers. 1992;206:7-14.
KONU 25. KALP KPAK PROTEZLERİ
25. Fisher J, Reece IJ, Wheatley DJ. İnvitro evaluation of six
mechanical and six bioprosthetic valves. Thoracic and
Cardiovascular Surgeon, 1986; 34:157-62.
44. Thubrikar M, Skinner JR, Aouad J et al. Analysis of the
design and dinamics of aortic bioprosheses. Journal of
Thoracic and Cardivascular Surgery, 1983;84:282.
45. Thubrikar M, Bosher PL, Nolan SP. The mechanism of
opening of the aortic valve. Journal of Thoracic and
Cardiovascular Surgery, 1979;77:863-70.
46. Brewer RJ, Mentzer RM, Deck JD et al. An in vivo study
of the dimensional changes of the aortic valve leaflets
during the cardiac cycle. Journal of Thoracic and
Cardiovascular Surgery, 1977;74:645-53.
47. Butterfield M, Fisher J, Davies GA et al. Fresh and glutaraldehyde preserved frame mounted homograft and
porcine bioprosthetic heart valves: Leaflet geometry
dynamics and function, in: Clinical Implant Materials,
E. Heimke, et al. Eds, Elsevier Science Publishers BV,
Amsterdam, 1990;523-8.
48. Fisher J, Watterson K. Comparative mechanics of pulmonary and aortic porcine bioprosthetic valve leaflets, in:
Advances in Anticalcific and Antidegenerative Treatment
of Heart Valve Bioprostheses 1. Edi, S. Gabbay, DJ.
Weatley, eds. Silent Partners Inc. Austin, 1995:Chapter 5.
49. Ross DN. Replacement of aortic and mitral valves with
a pulmonary autograft. Lancet, 1967;2:956.
50. Matsuki O, Okita Y, Almeida RS et al. Two decades
experience with aortic valve replacement with pulmonary atograft. Journal of Thoracic and Cardiovascular
Surgery, 1988;95:705-11.
51. Barratt-Boyes B. Homograft and autograft valve
Replacement in aortic incompetence and stenosis.
Thorax 1964;19:131-50.
52. Ross DN. The versatile homograft and autograft valve.
Annals of Thoracic Surgery, 1989;48:569-70.
53. Kirklin JW, Barratt-Boyes BG. Cardiac Surgery. John
Wiley and Sons, Inc. New York, 1986;409-12.
9
BÖLÜM 1. ERİŞKİN KALP CERRAHİSİ
10
54. Haydock D, Barratt-Boyes B, Macedo T et al. Aortic
valve replacement for active infectious endocarditis in
108 patients. Journal of Thoracic and Cardiovascular
Surgery, 1992;103:130-9.
59. Mulligan MS, Tsai TS, Knee JM et al. Effect of preservation techniques in vitro expression of adhesion molecules by aortic allografts. Journal of Thoracic and
Cardiovascular Surgery, 1994;107:717-23.
55. Oury JH. Maxwell M. An appraisal of the Ross procedure: Guals and technical guidelines. Operative
Tecniques in Cardiac and Thoracic Surgery.
1997;2:289-301.
60. Kolff WJ, Long SU. The return of the elastomer valves.
Annals of Thoracic Surgery, 1989;48:98-9.
56. O’Brien MF, McGiffin DC, Stafford EG et al. Allograft
aortic valve replacement: Long-therm comparative clinical analysis of the viable cryopreserved and antibiotic 4ºC stored valves. Journal of Cardiac Surgery.
1991;6:534-43.
57. Mitchell RN, Jonas RA, Zchoen FJ, Pathology of explanted cryopreserved allograft heart valves:
Comparison with aortic valves from orthotopic heart
transplants. Journal of Thoracic and Cardiovascular
Surgery, 1998;113:118-27.
58. Cleveland DC, Williams WG, Razzouk AJ et al. Failure
of cryopreserved homograft valved conduits in the pulmonary circulation 1992;86:150-3.
61. Herold M, Loh HB, Reul H et al. The Helmholtz Institute
trileaflet polyurethane valve, in: Polyurethanes in
Biomedical Engineering II, Planck et al. Eds, Elsevier,
Amsterdam, 1987;231-56.
62. Jansen J, Willeks S, Reines B et al. The new J-3 flexible leaflet polyurethane heart valve prostheses with
improved hydrodynamic performance. International
Journal of Artificial Organs, 1991;14:655-60.
63. Curtil A, Pegg DE, Wilson A. Freze drying of cardiac valves in preparation for cellular repopulation. Cryobiology. 1997;34:13-22.
64. Curtil A, Pegg DE, Wilson A. Repopulation of frezedried porcine valves with human fibroblast and endothelial cells. Journal of Heart Valve Disease, 1997;6:296305.