Tasavvufta Riyazet Uygulaması

SÛFİ PERSPEKTİF / Kadir ÖZKÖSE*
Riyazet, Sene İçinde Belli Bir
Zaman Diliminde mi Yapılır?
Süresi Belli midir?
Tasavvufta
Riyazet Uygulaması
“Tasavvuf tecrübî,
uygulamaya dayalı ve
denetimi gerektiren bir
disiplindir. Riyâzetten gâye
kuru kuruya birtakım katı
ve sert uygulamaların
gerçekleşmesi değildir.
Gâye dönüşüm, gelişim
ve değişimdir. Mâneviyat
yolculuğunda önemli
mesâfelerin katedilmesidir.”
22 OCAK 2014
Öncelikle riyâzetin tanımını vermemiz daha
yerinde olur. Riyâzet, “antrenman, yoğun gayret, çaba, sıkı denetim ve perhiz” gibi anlamlara gelmektedir. Tasavvufî eğitime talip olan
kişinin nefsini terbiye sürecinde hevâ ve heveslerini kontrol altında tutma, kötülüklerden
ve günahlardan uzaklaşma, iyi hasletleri ve
mânevî nitelikleri edinebilme uğruna nefsini
zorlaması, iradesini kontrol altında tutması, kararlılık bilinci oluşturması, doğru ve
hak bildiği yoldan
ödün vermemesidir. Biz tarîkatları
nefsânî ve rûhânî
tarîkatlar
diye
ikiye
ayırmaktayız.
Ruhânî
tarîkatlarda
riyâzet yönteminden çok ilim, irfan, ahlak ve edep
donanımı ön plana
çıkmaktadır.
Riyâzetin tarîkat
usulü tarzında benimsendiği tasavvuf ekolleri
nefsânî tarîkatlardır. Bu tanım çerçevesi içerisinde tarîkata yeni giren mürîdin mânevî hastalıklardan, bayağı duygulardan, nefsânî tutkulardan, kişisel zaaflarından kurtulabilmesi
için bir hazırlık eğitimine tabi tutulur. Tabi olunan bu hazırlık eğitiminde halvet, çile, erbaîn,
riyâzet ve mücâhede gibi temel nefis eğitimini
öngören usullere başvurulur. Bu tür usuller
hizmet içi eğitim tarzındadır. Kişinin nefsini
kontrol etmesi hayatı boyunca devam edecek
bir uygulamadır. Ancak riyâzet gibi belli usullerle gerçekleştirilecek daha özel uygulamalar
tasavvufî terbiyenin özellikle başlangıcında
yerine getirilmesi gereken uygulamalardır.
Riyazette Mürşid Gerekli midir?
Mürşitsiz de Riyazet Yapılabilir mi?
Tasavvuf tecrübî, uygulamaya dayalı ve denetimi gerektiren bir disiplindir. Riyâzetten gâye
kuru kuruya birtakım katı ve sert uygulamaların
gerçekleşmesi değildir. Gâye dönüşüm, gelişim
ve değişimdir. Mâneviyat yolculuğunda önemli
mesâfelerin katedilmesidir. Yûnus Emre’nin diliyle söyleyecek olursak “yollar yamandır, delilsiz çıkılmaz”. İçe yolculuğun adı olan tasavvufta mürîdin mutlaka bir mürşid-i kâmil kontrolünde
eğitim
alması, derslerini
mürşid-i kâmilin
gözetiminde gerçekleştirmesi, zikir ve virdlerini
mürşid-i kâmilin
öngördüğü usul
ve miktarda yapması gerekmektedir. Tasavvuf yolunun inceliklerini
henüz kavrayamamış kişinin kendi
kaderine bırakılması ya da Hüdâyı nâbit gibi kontrolsüz ve bakımsız
yapıda kendi haline terk edilmesi düşünülemez. Mürşid-i kâmil
riyâzete soktuğu mürîdini sürekli takip eder,
gelişmeleri gözlemler, eksiklikleri giderir, yeni
aşamalardan haberdâr eder, mürîdin ilgi dağılmasına, yanlış tutum sergilemesine, ayağının kaymasına ve yerinde saymamasına dikkat
eder. O nedenle mürşidsiz riyâzet olmaz.
Kadınlar ve Çocuklar da Riyazet
Yapabilirler mi?
Erkeklerin nefsi var da kadınların yok mu?
Erkeklerin maneviyat yolculuğuna çıkması hakkı da kadınların sırlar dünyasından istifadesi
söz konusu olamaz mı? Her şeyden önce dinin
mükellefleri ergen ve aklî dengesi yerinde olan
somuncubaba 23
haberdâr olmaya, sonsuzluk muştusunu edinmeye ve Allah ile yârenlik kurmaya dâvet eden
vuslat merkezleridir.
Günümüzde Riyazet Yapmak
Mümkün Müdür? Uygun Ortam
Oluşturmak İçin Neler Tavsiye
Edilmektedir
bütün mü’minlerdir. Tasavvufta cinsiyet ayrımı
gözetilmez. Tasavvufî terbiyenin olmazsa olmazı olarak görülen riyâzet uygulamalarında kadınların da halvet ve çile gibi sıkı denetime tabi
tutuldukları görülmektedir. Ancak mahremiyet
duygusunun yaralanmaması, kadınlara yönelik
İslâmî ilkelere riâyet edilmesi şarttır. Riyâzet
uygulamaları şeyh ve mürîd arasında gerçekleşirken kadının riyâzet eğitimi kadın halîfelere
tevdî edilmektedir.
Çocukların mükellefiyeti söz konusu olmadığına göre tasavvufî uygulamalarda çocuklara yönelik herhangi bir riyâzetten bahsetmemiz mümkün değildir. Ancak çocukların o havayı teneffüs
etmeleri, tekke kültürünü edinmeleri, mânevî
neşvelere koyulmaları arzusuyla tasavvufî ruhla
yetiştirilmesi teşvik edilmektedir.
Riyazetin Nefis Terbiyesinde
Fonksiyonu Nedir?
Riyâzetin gâyesi nefsin tezkiye edilmesidir. Riyâzetle nefsin bitmek bilmeyen arzuları,
bir türlü sonu gelmeyen tûl-i emelleri, sahibini
acılardan acılara dûçâr kılan ihtirasları kontrol
altına alınır. Tasavvufta nefsin öldürülmesi değil ıslah edilmesi öngörüldüğü için uygulanan
riyâzetler kişinin hayatına, bedenine, organına
veya ömrüne halel getirecek cinsten olmamalı-
24 OCAK 2014
dır. Hint fakirlerinin ve Hıristiyan mistiklerin manastır hayatına benzer bir uygulama tasavvufta
yoktur. Riyâzet toplumdan kaçış değil topluma
daha faydalı birey olmak için kısa süreli gerçekleştirilen yoğunlaştırılmış bir ahlak eğitimidir.
Nefis Terbiyesinde Riyazetin
Alternatifi Var mıdır? Ya da
Riyazetin Fonksiyonunu Eda
Edecek Başka Bir Yol Var mıdır?
Bütün tarîkatlarda riyâzet başvurulan bir
yöntemdir ama tek usul değildir. Meselâ rûhânî
tarîkatlarda benimsenen rabıta, zikir, vird, sohbet, hizmet, seyâhat, tefekkür, tezekkür, muhabbet, fenâ ve tesbîhât gibi usuller tasavvufî
eğitimin temel öğeleridir. Aslında ne riyâzet
ne de sıraladığımız diğer yöntemler tasavvufta gâyedir. Tasavvufta gâye vuslattır, rızâyı Bârî’dir ve dîn-i mübînin içselleştirilmesi,
tevhîdin yaşanmasıdır. ‘Allah bes bâkî heves’ diyebilmektir. Allah’a kulluğumuzu içten ve dâimî
kılabilmektir. Benimsenen riyâzet yöntemleri
bu gâyeye mâtuf olursa anlam ifade etmektedir. Az yemek, az konuşmak ve az uyumak gibi
usuller kalbin dinamizmi, ruhun iştiyâkı ve nefsin terbiyesi içindir. Halvethâneler, çilehâneler,
kalenderhâneler, dergâhlar, semahâneler bu
neşvenin buram buram tüttüğü mânevî atmosferlerdir. O atmosfere dâhil olanları ötelerden
Ruhun kıvamı ve kalbin uyanışı geçmişte yaşayanların derdi değildi sadece. Riyâzet, mücâhede,
nefis terbiyesi, nefsin tezkiyesi, ahlâkî erdemlerin
kazanılması ve değerler eğitimi bilhassa bugünün
insanı için olmazsa olmaz niteliğinde bir önem
arz etmektedir. Tekkelerin kapatılması ve dergâh
atmosferinin yasaklanması ile tedirgin olan zamanın dervişleri Abdülhakîm Arvasî’ye nereden
demleneceklerine, nasıl yetişeceklerine, riyâzet
ve mücâhede eğitimlerini bundan sonra nasıl
gerçekleştireceklerine dair sorular yöneltirler.
Arvâsî, gök kubbenin dergâh, yeryüzünün post olduğunu belirterek tasavvufî eğitimin mekânlara
hasredilemeyeceğini beyân kılar. Muhatap insan,
gâye kulluk, yöntem sünnet-i seniyye ve yol Hz.
Muhammed (s.a.v.)’in yolu ise tasavvufî eğitimde zaman ve mekân mefhûmu işlemez. Dolayısıyla günümüzde seçkin mâneviyat önderlerinin
tavsiyeleri doğrultusunda gerçekleştirilen sohbetler, muhabbetler, sıkı tasavvufî uygulamalar,
mücâhede gayretleri ve riyâzet usulleri ile dilimizi zikirden, zihnimizi tefekkürden, kalbimizi haşyetten, bedenimizi kulluktan vâbeste kılmamak
üzere sünnet-i seniyye çizgisinde tasavvufî eğitim alınabilir. Zira bulanlar arayanlardır. İşin taliplilerine kapılar kapatılamaz.
Riyazet Aslında Bize Nefis
Terbiyesinin Bedenden Geçtiğini
Gösteriyor. Ruh Beden Münasebeti
Açısından Riyazetin Delil
Fonksiyonu da Var Diyebilir miyiz?
İnsan olarak ruh ve bedenden müteşekkil bir
varlığız. Ne ruh uğruna bedenden ne de bedenî
hazlar uğruna ruh donanımından mahrum kalabiliriz. Ancak bedende motor güç, aslî unsur ve
yönlendirici merkez ruh olmalıdır. Eğer ruhumuzu
güçlendirmezsek, ruhumuzun sesine kulak vermezsek ve ruhânî yetilerle donanmazsak bu kez
bedenin idâresini nefsin tekeline bırakmış oluruz.
Kişinin bedenine yönelik görevleri emânet olarak
verilen bedenin korunmasıdır. Bedeni korumanın
ötesinde bedensel tutkulara kurban olmak bizleri süflî duygulara maruz bırakacaktır. O nedenle
oruca devam, uykuyu azaltmak, lisânımızı kontrol
etmek, dilimize sahip çıkmak suretiyle bedensel
arzular sınırlanırsa ruhsal dünyamız enginleşecek, ruh kuşumuz kanatlanacak ve ruh dünyamız aydınlanacaktır. Beden ruhun binitidir. Ruh
süvârîsinin beden atını beslemesi sadece yolculuğunun selâmeti içindir. Fakat aşırı besi de beden atının çatlamasına sebebiyet verebilir. Beden
atı ne kadar güçlü, sağlıklı ve tımar edilmiş olursa
ruh süvârîsinin seyr u seferi de o kadar sağlıklı ve
uzun soluklu olabilir. Dolayısıyla ruh ile beden
birbirinin alternatifi değil birbirine zemin hazırlayan güçlerdir. O nedenle riyâzet eğitimi toplumdan kopmayı değil topluma faydalı bireyler yetiştirmeyi hedeflemektedir.
Dipnot
* Prof. Dr. Kadir ÖZKÖSE
somuncubaba 25