Buradan daha net bir şekilde okuyabilirsiniz.

Bizim AHISKA
Birinci Dünya Savaşı’na Girişimizin 99. Yıldönümü Münasebetiyle:
KÂZIM KARABEKİR’İ OKURKEN-III
Yunus ZEYREK
Sami’nin ilk işi Kâhya’yı tevkif etmektir. O
günlerde
Ardahan Mebusu Hilmi Bey, Mustafa
Enver Paşa ile uzaktan yakından ilgisi olanların takip edildiği, sürüldüğü, tutuklandığı ya- Kemal’in Moskova Sefirimiz Ali Fuad Paşa’ya
yazdığı mektubuyla Enver Paşa’nın yanına githut da vurulduğu bir dönem başlamıştı.
Garp Cephesi Kumandanı İsmet Paşa, Sarı- mek üzere Trabzon’dadır. Sami Sabit ona, “Enkamış Karargâhında Karabekir’in Kurmay Baş- ver buradan ancak benim cenazeme basarak geçebikanı olan Enver Paşa’nın eniştesi Miralay Kâzım lir!” diyor ve Karabekir’e de bilgi veriyor. KaBey (General K. Orbay, 1886-1968)’e güvenme- rabekir, “Sen onu münasip şekilde oyala! Bırakma.
mektedir. Bu düşüncesini Karabekir’e yazacak- Ben Ankara’ya sorayım.” diyor. Ankara’nın da
tır. Mustafa Kemal Paşa ile Fevzi Paşa da bu onayı ile mektup elinden alınarak Hilmi Bey
kanaattedir. Karabekir, bu başarılı subayını, sırf gerisin geri Ankara’ya gönderiliyor!3
Enver Paşa gelirse ona
Yazdıklarına bayardım eder korkusuykılırsa
Trabzon’da
la feda etmiş, görevinMüdafaa-i Hukuk Ceden alarak Ankara’ya
miyeti Başkanı Barutgöndermiştir. Hâlbuki
çuzade Faik Ahmed
kendisi onun hakkında,
ve İskele Kâhyası
“Pek çalışkan ve iyi bir
Yahya,
Trabzon’da
kurmay; pek iffetli ve pek
Enver Paşa rüzgârı
çalışkan, her vazifeyi baestirmektedir. Her an
şarıyla yapan bir kişi” deher şey olabilir kormektedir. Mustafa Kekusu var! 1920-Ermemal de Kâzım Orbay’ı,
ni harekâtına Trab“Bütün yüksek insanlık
zon’daki tümenin de
vasıflarına sahip bir kişi”
1
Halit
Paşa,
Mustafa
Kemal
Paşa’yla
olarak görmektedir.
katılması gerekirken
(Sağındaki Muhittin Birgen’dir).
Öyle bir hâl ki, ‘nabu tümene sırf Enver
muslu, çalışkan ve yüksek insanlık değerlerine Paşa taraftarlarının başında beklemesi görevi
sahip olmak’ cezalandırılıyordu!
verilmiş, bu suretle Trabzonlular bu seferberlikŞark Cephesi Kumandanı Karabekir, doğuda ten müstesna kalmışlardır!4
bir taraftan Halit Bey ve Rüştü Bey gibi cengâver
Sami Sabit, Trabzon’da kuş uçurtmamaktatümen kumandanları sayesinde Ermeni zulmüne
dır. Kolordu kumandanının bilgi ve emirleri
son veriyor, rütbe alıyordu. Diğer taraftan da Endoğrultusunda sivil idareyi de dinlememekver Paşa tehlikesine karşı(!) sınırları ve giriş kapıtedir. Şehrin hem askerî hem sivil hâkimidir.
larını kolluyordu! Bu maksatla Albay Sami Sabit’i
çağırarak, “Sami Bey, senden başka güvenecek arka- Karabekir’in Sami Sabit’e yazdıklarına bakılırsa
daşım yok. Seni Enver’le uğraşmak üzere, Trabzon’daki kendisi de bunun farkındadır. İş o raddeye gel13. Fırka Kumandanlığına tayin etmek istiyorum, gi- miştir ki Mustafa Kemal Paşa bunları uyarma
der misin?” diye soruyor. O da, “Bu arzunuzu emir ihtiyacı duyacak, “İşin cihet-i mülkiyeye devri ve
telâkki ediyorum. Yarın hareket edeceğim.” diyor.2 askerî ve örfî mahiyette tefsirâta meydan vermek caiz
Sami Sabit Trabzon’dadır. Orada Enver Paşa’yı değildir.” diye yazacaktır. Bu fikir Karabekir’i
kızdırıyor, “Vaziyette hayret edilecek bir değişme
seven kim varsa onlara kan kusturacaktır!
15. Cadı avı başlıyor
1
2
Karabekir, İstiklâl Harbimizde İttihat Terakki ve Enver Paşa-I, s. 219, 221, 223.
Sami Sabit Karaman, İstiklâl Mücadelesi ve Enver Paşa, İstanbul, 1949, s. 32.
Bahar 2014
3
4
Sami Sabit, age, s. 32, 37, 46.
Karabekir, age-II, s. 220-221.
17
Bizim AHISKA
başladı!” diyerek durumu izah etmeye kalkışıyor.5
Bu sürtüşmeler sivil halka zulme kadar
gidiyor.6 Karabekir ve onun sağlam adamı Sami Sabit, kendiliğinden teslim olan
Kâhya’yı tutuklatıp Sivas’a gönderiyorlar.
Kâhya’nın orada yargılanıp beraat etmesi Karabekir’i çileden çıkarıyor! Enver Paşa
taraftarı Kâhya çok geçmeden (3 Temmuz 1922)
evine giderken fecî ve esrarengiz bir şekilde öldürülüyor. Cinayet, İl Jandarma Kumandanının
ikametgâhı yakınında, üç kişi tarafından işlenmiştir! Cihet-i Askeriye bu cinayeti aydınlatacak
yerde üstüne yıkılması telâşıyla örtbas etmenin
yollarını arıyor.7
Karabekir’e göre bu cinayet Ankara’dan gelen Topal Osman Ağa’nın adamları tarafından
işlenmiştir! Konu TBMM’de tartışmalara sebep
olmuştur. Bilhassa Trabzon Mebusu Şükrü Bey
(1884-1923), bu cinayetin aydınlatılmasını talep
ederken o da Topal Osman tarafından öldürülüyor; arkasından da Topal Osman’ın kendisi…
Sonradan anlaşılıyor ki Yahya Kâhya ve Topal Osman, Çankaya Muhafız Tabur Kumandanı Yüzbaşı İsmail Hakkı (Tekçe) tarafından
öldürülmüştür.8
Bu cinayetleri İsmail Hakkı’nın tek başına tasarlayıp gerçekleştirdiği düşünülemez! Bu adamı Ankara’dan Trabzon’a kim göndermiş yahut
kim davet etmişti? Zamanın Sağlık Bakanı Rıza
Nur, “Kâyha, Enver taraftarıydı. Onu vurduran
Trabzon askerî kumandanıdır.” diyerek doğrudan
Sami Sabit’i işaret etmektedir.9
Cinayetin işlendiği gece, Kâyha aleyhtarı
bir grup, “Yaşasın Kumandan!” diye bağırarak
Sami lehinde gösteri yapıyor. Sami, tedirgin
oluyor. Arkasından tehditler başlıyor. Trabzon
mebusları geliyor. Validen bu adamın buradan
defedilmesini istiyorlar. Kâhya’nın cenazesi camiye getirildiğinde Sami, karşı tarafta bir kahveden takip etmektedir. Halk, “Hükûmetten katili isteriz!” diye bağırıyor. Sami, pusuya düşürülmekten korkuyor. Artık Trabzon’da istenmeyen
bir kişidir. “Artık daha fazla kalamam.” diyerek
Paşa’sı Karabekir’in yanına, Kars’a dönüyor.10
5
Karabekir, age-II, s. 67, 69.
Sabahattin Özel, Millî Mücadelede Trabzon, Ankara, 1991, s. 158-159.
7
Karabekir, age-II, s. 259; Sabahattin Özel, age, s. 170.
8
Uğur Mumcu, Kâzım Karabekir Anlatıyor, İstanbul, 1990, s. 190.
9
Dr. Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, İstanbul, 1968, c. 3, s.731.
10
Sami Sabit, age, s. 145-146.
6
18
Karabekir, “Bu cinayetler serisi müthiş bir tarihtir; herhalde İstiklâl harbimiz için bir lekedir.”
demektedir. Ama onun asıl üzerinde durulması gereken sözü galiba şu olmalıdır: “Meselenin
arkadaşlarımız tarafından dahi aleyhime çevrilmesi
fedakârlık ve vefakârlığımın makûs bir cilvesi oldu.
Madûnlarımı (astlarımı) hırpalatmamak için son sözüm, emri veren benim, kim ne soracaksa bana sorsun, dedim.”11
Paşa’nın bu sözlerinden ne anlamalıyız?
“Sami Sabit’e emri ben vermiştim; o da gerekeni
yaptı!” anlamını çıkarabilir miyiz? Paşa’nın bu
sözlerindeki fedakârlığı bilemeyiz ama vefa’dan
bahsetmesini çok garip buluyoruz. Zira onun
Enver Paşa’yla olan münasebetlerini bildikten
sonra vefadan söz edebilir miyiz? Karabekir’in
hışmına uğrayan yalnız Enver Paşa mı? O, diğer
silâh arkadaşlarına karşı da vefasızlık etmiştir!
16. Jurnal ve infaz
Şark’ta zafer tamamlanınca askerimiz Garp
Cephesi’ne kaydırılmıştı. Kars, Ahıska ve
Ardahan’ın gerçek kurtarıcısı Miralay Halit
Bey de batıya gelmişti. Şark Cephesi Kumandanı Karabekir onu Ankara’ya nasıl jurnalliyor? İşte kendi kitabından, “Şark Cephesi’nden
Garp Cephesi’ne celp olunan Miralay Halit Bey’in
şahsiyeti hakkında şimdiye kadar vuku bulan maruzatımla kâfi derecede
tenvîr
edebildiğimi
zannettiğim için burada ayrıca tafsile
hacet görmüyorum.
Halit Bey’in refakati
ile bendenizde hâsıl
olan kanaat mumaileyhin ikbal ve şöhret
hırsı ile her fenalığa
müstait olduğudur.
Elyevm Büyük Millet
Hilmi Bey
Meclisi’nde Ardahan
Mebusu bulunan Hilmi Beyle birlikte dâhil ve hariçteki İttihatçıları birleştirmek için bu mıntıkada bulundukları zaman bir kanal vücuda getirmek teşebbüslerini de öğrenmiştim. Bu iki zat şimdi Ankara
mıntıkasında birleşmiş ve oradaki refikleri ile birlikte
yeni bir ocak yapmış olmaları da nazarı dikkate alınmak lâzımdır.”12
11
Karabekir, İstiklâl Harbimizde İttihat Terakki ve Enver Paşa-II, s. 252.
Karabekir, age-I, s. 264.
12
Bahar 2014
Bizim AHISKA
Osman Server Atabek
Kendisine Şark Fatihi unvanını kazandıran
ve biri 1918’de, ikincisi 1920’de cereyan eden
iki Şark Harekâtı’nda, otomobille bir gün sonra intikal ettiği zafer menzillerini kahramanca savaşarak ele geçiren tümen kumandanları
Eyüplü Halit (1883-1925) ve Erzurumlu Rüştü
(1872-1926) Paşalarla, Ardahan’a Türk sancağını
çeken Yüzbaşı Filibeli Hilmi Bey’in (1885-1926)
akıbeti ne olmuştu? Halit Paşa, Meclis koridorlarında vurularak, Rüştü Paşa ile Hilmi Bey
de asılarak hayata veda etmişlerdi! Rüştü Paşa
Erzurum, Halit Paşa ile Hilmi Bey de Ardahan
mebuslarıydı! Bu şahısların yegâne suçu Enver
Paşa’ya saygı ve sevgi duymaktı!
Hakikaten Ardahan ve Ardahan mebusları
o dönemde neden gözden düşmüştü? Büyük
kahraman ve Birinci Devre Ardahan Mebusu Ahıskalı Mühendis Osman Server Atabek
(1886-1962), İkinci Meclis seçimlerini de kazanmışken saf dışı bırakıldı. Daha sonra da Ardahan vilâyet olmaktan çıkarılarak bir ilçe olarak
Kars’a bağlandı! Bunlar hep tesadüf müydü?
Burada yakın tarihimizin ünlü bir kumandanını yermek ve karalamak gibi bir niyetimiz
yok. Mâmafih buraya kaydettiğimiz hususların
da bilinmesinde fayda mülâhaza ediyoruz. Hiç
kimse hak etmediği şöhreti ilelebet taşımamalı; kimse de haksız yere üzerine atılan çamurla ebediyen yaşamaya mahkûm edilmemeli!
Bahar 2014
İnancımız ve ahlâkımız bize böyle söylüyor.
Merhum Karabekir, Enver Paşa’ya vefasızlık
etmiştir. Beraber görev yaptığı diğer kumandanlarla ilgili sürtüşmelerini de kendi kaleminden okuyoruz. 1918’de emrinde bulunduğu 3.
Ordu Kumandanı Vehip Paşa için, “Erzurum’a
önce ben girdim, meğer önce o girmek istiyormuş!”
diyor! Aynı durum, Grup Kumandanı Yakup
Şevki Paşa’yla Kars’ta da yaşanıyor!13 Kendisine iki defa paşalık (mirliva ve ferik) rütbesi kazandıran zaferlerin tümen kumandanları Halit
ve Rüştü Paşalar hakkındaki jurnalleri, bilhassa
“Bütün kolordumla emrinizdeyim Paşam!” dediği,
askerlikten istifa etmiş Mustafa Kemal Paşa’yla
kısa zaman sonra sürtüşmeye başlamış olması
çok ilgi çekici değil mi?
Karabekir, Mustafa Kemal Paşa’yla yaşadığı gerilimi binlerce sayfa yazdığı kitaplarında
anlatmaktadır. Kim haklı kim haksız, onu değerlendirmek bu yazının konusu değil. Ama
tarafların bir numara olma gayretleri açıkça
görülmektedir. Öyle nazik zamanlarda milletin kaderini elinde tutan şahıslar arasındaki bu
sürtüşmelerin, millî hayatımızda ne gibi yaralar açtığını az çok tahmin edebiliyoruz… Bir de
Enver Paşa’dan Karabekir’i dinlemek mümkün
olsaydı…
Karabekir’in Ermeni tehciri konusunda Enver
Paşa’yı suçlamıyor olması, hatta hiçbir şey söylememesi insana rahat bir nefes aldırıyor. Bizzat
o cephede olmasaydı kim bilir neler söylerdi...
Allah’tan kendisi Doğu Anadolu’nun Ermeniler tarafından ne hâle getirildiğini gözleriyle
gördü. Nihayet şunu anladı: “Ermeniler için insaniyet, Türk’ü imha etmek anlamına geliyordu.”14
Hatta bir de Ermeni Mezalimi adlı kitabı var.15
17. Sonuç
Enver Paşa, Balkan Savaşı perişanlığından
sonra orduyu ordu yapmış, Çanakkale’de İngiliz ve Fransız donanmalarını sulara gömmüştür. İlkinde yenildiği Sarıkamış’ı, Kars, Ardahan, Ahıska ve Batum’u daha sonra geri almış;
hudutların ötesine geçmiş, Bakü ve Dağıstan’a
ulaşmıştı. Bütün gayretine rağmen zaman uğrunu eylemiş, nasılsa mağlûp sayılmıştır! Kendini savunma imkânı kalmayınca arkasından
13
Karabekir, Doğunun Kurtuluşu, s. 220, 329.
Karabekir, Cihan Harbi’ne Nasıl Girdik? s. 104-105.
15
Kâzım Karabekir, Ermeni Mezalimi, İstanbul, 2000.
14
19
Bizim AHISKA
hakaretlere varan tek taraflı ve haklı haksız
eleştirilerle mahkûm edilmiştir. Fakat kim ne
derse desin, onun şehadeti, ithamlara en güzel
cevaptır! Onun sevenleri ve sevmeyenlerinin
ortak kanaati şudur: “Güzel bir simaya sahip ve o
nispette de güzel ve mütenasip endama malik olmakla beraber çok mahcup tabiatlı idi. Gençliği çok afif/
temiz geçmişti. İçki içmez, çapkınlık bilmezdi. Küçük
yaşından itibaren beş vakit namazını kılardı…”16
İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Enver Paşa’nın
şiddetle aleyhinde olan Dr. Rıza Nur onun hakkını teslim etmektedir: “Temiz ahlâklı, namuslu,
vatanperver, iyi asker, millî an’anelere hürmetkâr
biriydi.”17
Cumhuriyet devrinin meşhur Çankaya yazarı, “Biz Birinci Dünya Harbi’ne girmeyebilirdik,
girdik!” diyor ve Atatürk’ün Enver’i hiç sevmediğini söylüyor. Aynı yazar, Enver Paşa’yı gerici
ve bir irtica lideri olarak niteliyor!18 Yine, aleyhinde olan bir başka tarihçi de Paşa’nın başka
bir yönüne işaret ederek, onun çok iyi derecede
Almanca, Fransızca, Bulgarca, orta derecede de
Arapça ve Farsça bildiğini söylüyor.19
Bir de Paşa’yı yakından tanımış ve onun
Teşkilât-ı Mahsusa Başkanlığını yapmış olan Miralay Hüsamettin Bey’i dinleyelim: “Enver Paşa,
dürüst, namuslu, son derece terbiyeli, fevkalâde dindar ve idealist biriydi. Trablusgarp, Derne ve Edirne kahramanlıklarını hafif işler sanmak, bu şehide
karşı nankörlük olur. Cihan Harbi’ne giriş tenkit
edilebilir fakat o günkü şartlar, başka türlü harekete
imkân bırakmamıştı. Tam dört yıl imparatorluğun
dört bir yanında var kuvvetiyle zafer için gayret etti.
Türkistan’da bir Kurban Bayramı sabah namazı vakti Moskof kurşunuyla şehit edildi. Bundan daha şerefli bir ölüm tahayyül edilebilir mi?”20
Enver Paşa’nın Harbiye Nâzırlığına gelmesinde birinci derecede rolü olan biri de şunları söylemektedir: “Asla pişman değilim. Osmanlı
Devleti’nin, harbin dışında kalabilmesi, sadece kendi irade ve kararı meselesi değildi. Biz, harbin esas
sebeplerinden ve mevzularından birisiydik. İngiltere ve Fransa ile ittifak yapabilmek için az çareye
16
Ziya Şakir, Enver Paşa ile Naciye Sultan Nasıl Evlendiler? Resimli
Tarih Mecmuası, S. 10, Ekim 1950, s. 376.
Dr. Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, c. 4, s. 1527.
18
Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İstanbul, 1984, 343, 344, 361.
19
Yılmaz Öztuna, Naciye Sultan ve Enver Paşa, Hayat Tarih
Mecmuası, S.8, Ağustos 1974.
20
Hüsamettin Ertürk, İki Devrin Perde Arkası, İstanbul, 1957, s. 565-566.
17
20
başvurulmamıştır!
İstanbul’un Rusya’ya
bırakılması
kesindi
ve batılı müttefikler
Rusya’nın müttefikiydi; bu durum bizi yüz
geri çevirmiştir! Millî
Mücadele’yi de 19141918 harbini idare etmiş olan insanlardan
hayatta kalanlar yapErzurumlu Rüştü Paşa
madı mı? Bir Balkan
Harbi felâketini, bir de ondan sonraki safhaları hatırlayarak konuşalım. Tekrar ediyorum: Hiç pişman
değilim; helâl olsun!”21
İttihatçıları ağır şekilde suçlayan ve Sultan
Abdülhamid’i öven Türkçü yazar Nihal Atsız,
“Üstün silâhlarıyla Çanakkale’ye gelen İngiliz ve
Fransızlar, Balkan Savaşı’ndan çıkmış Türk askerinin bir şey yapamayacağından emindiler. Hatta
Türk ordusundaki Alman subayları da aynı düşüncedeydiler. Fakat Enver Paşa’nın sıkı disipliniyle bir
buçuk yılda hazırlanan ordu, bire karşı iki ölerek, onları durdurdu, kaçırdı.” diyerek bir hakkı teslim
emektedir.22
Kâzım Karabekir, 1920’de Edirne, 1923’te de
İstanbul Milletvekili olarak TBMM’de bulunmuştur. Aynı zamanda uhdesinde bulunan Şark
Cephesi Kumandanlığı 1923’te lağvedilmiş,
kendisi I. Ordu Müfettişliğine atanmıştır. Bu sırada Millî Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay’a
verdiği raporların ciddiye alınmadığını görünce ordudan ayrılmış, Terakkiperver Fırka’yla siyasete devam etme yolunu tutmuştur. 1926’da ortaya çıkan Gazi’ye İzmir Suikasdi zanlıları arasında tutuklanmışsa da yakayı kurtarmıştır. Çok
hareketli bir askerlik hayatının ardından erken
sayılabilecek bir çağda 1927 yılında, 44 yaşında
emekliye sevk edilmiştir. Paşa, inziva hayatına
çekilmiş ve 84 kişilik listenin başında olarak sıkı
gözetim altında tutulmuştur. Bu sırada “Yetmiş
lira ile mütekaid bir adam” olarak hasta karısının
doktor ve ilâç paralarını veremeyecek derecede sıkıntılar çekmiştir. O günlerde yazdığı İki
Damla Yaş başlıklı şiiri, Paşa’nın duygularını
ifade etmesi bakımından anlamlıdır: “Dedim,
Eşref Sencer Kuşçubaşı, Pişman Değilim, Tarih Konuşuyor
21
dergisi, S. 2, Mart 1964, s. 142.
Atsız, Türk Tarihinde Meseleler, Ankara, 1966, s. 114.
22
Bahar 2014
Bizim AHISKA
lânet olsun böyle geçime / Artık düştüm ben de kendi
içime…”23
Karabekir, halk arasında sevilmiş, şöhret olmuş, ismi caddelere ve okullara verilmiş bir kişidir. Resmî tarihte olmasa da popüler tarihte yer
almış ve kamuoyunda da belli bir itibar kazanmıştır. Şüphesiz bu da onun hakkıdır. Lâkin askerlik hayatında kendileriyle uğraştığı bazı millî
kahramanlarımız, erken denilecek bir zamanda
türlü sebeplerle ortadan kaldırılmışlardır. Bugün tartışma konusu olan sosyal, siyasî ve kültürel problemlerde Kâzım Karabekir’in rolü ve
sorumlulukları da herhâlde incelenmelidir.
Bu yazının başlığı “Karabekir ve Enver Paşa”
olabilirdi! Fakat o takdirde daha geniş bir araştırma ve inceleme yapmak, daha çok kaynağa
müracaat etmek gerekecek hatta mesele bir
yargılamaya varacaktı. Bizim maksadımız bu
olmadığından, bazen çıkma yapmış olsak da
genellikle Karabekir’in kendi yazdıklarını değerlendirmekle yetindik.
Yazımızın sonuna gelirken kafamızı kemiren
şu sorular hâlâ cevap beklemektedir: Birincisi,
Erzurum’da Mustafa Kemal Paşa’ya açıkça bağlanmış hatta ona siper olmuş Karabekir, neden
İstanbul Hükûmeti tarafından onun gibi takibata uğramamıştır? Mustafa Kemal’i tutuklayıp
götürmek için Sivas’a gelen Osmanlı’nın son
Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, Karabekir tarafından ikna edilerek geri gönderilmiş!
Peki, Çakmak neden M. Kemal’i tutuklamak
istiyor da Karabekir’e dokunmuyor? İkincisi,
İngiliz Albayı Ravlinson’un Erzurum’daki faaliyeti niçin sadece Karabekir’in anlattıklarından
ibaret kalmıştır? 1919’da Erzurum’a gelen bu
adamın faaliyeti, daha sonra imzalanacak Lozan görüşmelerine yansımış mıdır?
Biz bu satırları yazarken merhum Karabekir Paşa’nın şu sözünü duyar gibi oluyoruz:
“Vatandaş, yanlış bilgi felâket kaynağıdır. Her işin
evvelâ hakikatini ara ve öğren. Sonra münakaşasını
istediğin gibi yap. Birincisi vicdanına, ikincisi seciyene dayanır!”24
Yaşadıkları zamanın şartları icabı birbirlerine muarız olmuş fakat kalpleri daima vatan ve
millet için çarpmış olan bu kahramanları rahmet ve hürmetle anıyoruz.
23
24
Kaynaklar
1. Akdes Nimet Kurat, Brest-Litovsk Müzakereleri ve Barışı,
TTK-Belleten No. 123, Temmuz 1967.
2. Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya, Ankara, 1990.
3. Ali Fuat Cebesoy, Millî Mücadele Hatıraları, İstanbul, 2000.
4. Atsız, Türk Tarihinde Meseleler, Ankara, 1966.
5. Bilâl N. Şimşir, Malta Sürgünleri, İstanbul, 1976.
6. Bizim Ahıska dergisi, Sayı: 29, 30, 2013.
7. Cemal Kutay, Sisli Tarihimiz, İstanbul, 1975.
8. Cemal Kutay, Tarih Konuşuyor dergisi, S. 2, Mart 1964.
9. Dr. Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, İstanbul, 1968.
10. Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İstanbul, 1984.
11. Feridun Kandemir, Siyasî Dargınlıklar, İstanbul, 1955.
12. Anlatan: Hüsamettin Ertürk, Yazan: S. Nafiz Tansu,
İki Devrin Perde Arkası, İstanbul, 1957.
13. Kâzım Karabekir, Cihan Harbi’ne Nasıl Girdik? İstanbul,
1937.
14. Kâzım Karabekir, Doğunun Kurtuluşu (İki kitap bir arada),
Erzurum, 1990.
15. Kâzım Karabekir, Ermeni Mezalimi, İstanbul, 2000.
16. Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz, İstanbul, 1960.
17. Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimizde İttihat Terakki ve Enver
Paşa I-II, İstanbul, 2001.
18. Kâzım Karabekir, İttihat ve Terakki Cemiyeti, İstanbul, 1993,
s. 37-39.
19. Kâzım Karabekir, Türkiye’de ve Türk Ordusunda Almanlar,
İstanbul, 2001.
20. Liman von Sanders’in Savaş Hatıraları, Hayat Tarih Mecmuası, S. 11, Aralık 1967.
21. M. Fahrettin Kırzıoğlu, Kâzım Karabekir, Ankara, 1991.
22. Sabahattin Özel, Millî Mücadelede Trabzon, Ankara, 1991.
23. Sami Sabit Karaman, İstiklâl Mücadelesi ve Enver Paşa,
İstanbul, 1949.
24. Tuğgeneral Ziya Yergök, Sarıkamış’tan Esarete, Haz. Sami
Önal, İstanbul, 2005.
25. Uğur Mumcu, Kâzım Karabekir Anlatıyor, İstanbul, 1990.
26. Vâlâ Nureddin, Bu Dünyadan Nazım Geçti, İstanbul, 1995.
27. Yılmaz Öztuna, Naciye Sultan ve Enver Paşa, Hayat Tarih
Mecmuası, S.8, Ağustos 1974.
28. Yunus Zeyrek, Ahıska Bölgesi ve Ahıska Türkleri, Ankara,
2001.
29. Ziya Şakir, Enver Paşa ile Naciye Sultan Nasıl Evlendiler?
Resimli Tarih Mecmuası, S. 10, Ekim 1950.
Kırzıoğlu, Kâzım Karabekir, s. 38-39, 177.
Kırzıoğlu, age. s. 54.
Bahar 2014
21