OKULÖNCESİ EĞİTİM Melisa KORKMAZ

AR&GE BÜLTEN
2014 MART – SEKTÖREL
İNSAN HAYATINI ŞEKİLLENDİRMEK: OKULÖNCESİ EĞİTİM
Melisa KORKMAZ
Bir bireyin eğitimi, doğumuyla birlikte başlar ve yaşam boyu sürer.
Sosyal bilimciler tarafından yapılan pek çok araştırma, öğrenmenin önemli bir
kısmının yaşamın çok erken yıllarında ortaya çıktığını gösteriyor.
İnsan beyninin okulöncesi yaşlarda hızla geliştiğini ve altı yaşına gelmeden önce
hemen hemen olgunluk hacmine ulaştığını gösteren araştırmalar; insanın zihninin,
karakterinin ve isteklerinin büyümeyi şekillendiren okulöncesi yıllardaki kadar hızlı bir
şekilde bir daha asla gelişmeyeceğini ifade ederek zihin sağlığının temelinin
kurulması için böyle bir şansın bir daha yakalanamayacağını vurgulamakta.
Bir diğer çalışma ise, 17 yaşında ölçülen
zeka miktarının,
 %50’sinin hamilelik ile 4 yaş arasında,
 %30’unun 4 - 8 yaş arasında,
 Kalan %20’sinin de 8 - 17 yaş
arasında geliştiğini
öne sürmekte.
Bir başka ifade ile bu çalışma, zeka miktarında, yaşamın ilk dört yılında, diğer onüç
yıldaki kadar bir gelişme olduğunu ortaya çıkarmış.
Başka çalışmalarda bu oranlar değişkenlik gösterse de gelişimi irdeleyenler bize
genel olarak gelişimin, doğumdan yedi yaşına kadar olan dönemde en büyük hıza
sahip olduğunu gösteriyor.
Bu durumda gelişimin böylesine hızlı olduğu bir dönemde çocukların aldığı
okulöncesi eğitimin bu çocukların ileriki hayatlarında nasıl bir etkiye sahip olduğu,
çocukların kazanımlarının ne olduğu, hangi alanlarda ilerleme kaydettikleri, merak
edilen konulardan.
19
AR&GE BÜLTEN
2014 MART – SEKTÖREL
Okulöncesi Eğitim Neler Kazandırıyor?
İyi organize edilmiş ve zengin aktivitelerle dolu bir okulöncesi eğitimin, çocukların IQ
seviyelerinde olumlu farklar yarattığı, okulöncesi eğitimin zihinsel gelişim üzerindeki
etkilerini inceleyen araştırmalar tarafından ortaya çıkarılmış.
Okulöncesi eğitim görmüş çocukların zihinsel gelişim yönünde ileri olmaları, onlara,
dili kullanmalarında, çevrelerine karşı uyanık davranmalarında ve düşünceleriyle
daha çok katılımda bulunmalarında olumlu katkı sağlıyor.
Okulöncesi eğitim çocukların dil gelişimini de olumlu yönde etkilemekte. Bu konuda
yapılan araştırmalar bizlere, zengin çevresel etmenler ve düzenlemelerle dil
gelişiminin hızlandırılabileceğini gösteriyor.
Okulöncesi eğitim kurumlarında çocukların oyun malzemeleriyle uğraşırken
zamanlarının yaklaşık yarısını diğerleriyle konuşarak geçirmesi, dil gelişimi için
önemli etkenlerden.
Okulöncesi eğitimin sosyal gelişim üzerindeki etkilerini inceleyen araştırmacılar ise;
bu eğitimi almış çocukların inisiyatif, bağımsızlık, kendine güven, merak ve çevreye
ilgi gösterme gibi özelliklerde olumlu yönde değişim sağladıklarını gözlemlemiş.
Araştırmalar ayrıca, çocukların anti sosyal davranışlarının okulöncesi eğitim
kurumuna devam süreleri ile ters orantılı olduğunu ortaya koymuş. Yani, çocuk
okulöncesi eğitim kurumuna devam ettikçe sosyal davranışlar yönünden daha
uyumlu bir kişilik geliştiriyor.
Bu kurumlara devam eden çocuklar,
devam etmeyenlere kıyasla, daha fazla
meraklı davranıyor ve çevrelerine daha
fazla ilgi gösteriyor. Sosyal davranış ve
beceriler yönünden daha becerili ve
uyumlu olan bu çocukların ilkokul birinci
sınıftaki ders başarıları da daha yüksek
oluyor.
Ancak
çocuğun
ilkokulda
başarı
kazanmasını
sağlayan
etkenlerin,
okulöncesi eğitim kurumunda edinilen
bilgiler değil; o kurumda elde edilen toplumsal alışkanlıklar ve öğrenilen tutumlar
olduğu araştırmacılar tarafından ifade edilmekte.
Genel olarak değerlendirmek gerekirse, yapılan araştırmalar okulöncesi eğitimin
olumlu etkilerinin olduğunu ortaya çıkarıyor.
Uluslararası araştırmalar da 15 yaş nüfusu içerisinde okulöncesi eğitim alanların
almayanlara kıyasla daha yüksek akademik başarı sergilediklerini ortaya koymakta.
Fakat unutmamak gerekir ki; okulöncesi eğitimin başarısı da uygulanacak eğitim
programının niteliği ile de doğrudan ilgili.
20
AR&GE BÜLTEN
2014 MART – SEKTÖREL
Okulöncesi Eğitim Programı Nasıl Olmalı?
İyi hazırlanmamış bir eğitim programı, çocuklar üzerinde daha sonraki yıllarda
düzeltilemeyecek kötü etkilere de neden olabilir.
Bu nedenle okulöncesi eğitim programının;
Çocukların gelişim özelliklerine dayalı temel gereksinimlerini karşılamaya
yönelik faaliyetlerden oluşması,
Çocuğun, sağlıklı bir biçimde, fiziksel, duygusal, dil, sosyal ve zihinsel yönden
olmak üzere çok yönlü gelişimini hedef alması,
Olanaklar elverdiğince zengin bir uyarı ortamı yaratması,
Çocukta kendine güven duygusu yaratması,
Kendini ve başkalarını saymayı öğretmesi,
Çocuğa kendini yönetme ve denetlemeyi öğretmesi,
Çocuğa manevi ve kültürel değerleri benimsetmesi,
Çocukların yaratıcı yönlerini ortaya çıkarması
Bireysel öğretime olanak tanıması,
Çocukların gelişim özelliklerini, bireysel farklılıklarını ve yeteneklerini göz
önüne alması,
Ebeveyn ve eğitimcilerin etkin olması,
Yalnız çocuğa değil ana babaya da hizmet vermesi ve
Kaliteli olması
son derece önemli.
Bu noktada, iyi bir programın başarısının büyük ölçüde onu uygulayacak
öğretmenlere bağlı olduğunu da vurgulamak gerekiyor. Diğer eğitim kademelerine
kıyasla okulöncesi eğitimde öğretmenin daha önemli bir yeri var. Çünkü bu eğitim
kademesinde öğretmen, küçük çocuk için hem anne, hem baba, hem de örnek alınan
bir insan konumunda.
Okulöncesi Eğitimin Amacı Nedir?
Okulöncesi eğitimin temel amacı, çocuklara her konuda iyi alışkanlıklar kazandırmak
ve onları yaşadıkları kültürle bütünleştirmektir. Milli
Eğitim Bakanlığı okul öncesi eğitiminin amaç ve
görevlerini,
 Çocukların beden, zihin ve duygu gelişmesini
ve iyi alışkanlıklar kazanmasını sağlamak,
 Onları ilkokula hazırlamak,
 Şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden
gelen çocuklar için ortak bir yetiştirme ortamı
yaratmak,
 Çocukların
Türkçe’yi
doğru
ve
güzel
konuşmalarını sağlamak
olarak tanımlamıştır.
21
AR&GE BÜLTEN
2014 MART – SEKTÖREL
Türkiye’de ve Bazı Ülkelerde Okulöncesi Eğitim
Ülkemizde 2012- 2013 eğitim öğretim döneminde resmi ve özel olmak üzere toplam
27,197 okulöncesi eğitim kurumu bulunmaktadır. Bu eğitim kurumlarında 62,933
öğretmen, 1,077,933 öğrenciye eğitim vermektedir.
Okulöncesi eğitim kurumlarının %4.5’i ise ilimizdedir. 51,092 İzmirli çocuk bu
kurumlarda eğitim almaktadır.
Tablo 1: Yaş Aralıklarına Göre Okullaşma Oranları
OKULLAŞMA ORANLARI (%)
3-5 yaş
4-5 yaş 5 yaş
2010-2011
29.85
43.10
2011-2012
30.87
44.04
65.69
2012-2013
30.93
44.04
55.35
Kaynak: Milli Eğitim Bakanlığı
Okulöncesi eğitimin yaygınlaştırılmasının devamı için okul öncesi eğitimin yasal hak
olarak tanınması ve zorunlu kılınması son derece önemlidir. Örneğin Polonya ve
Yunanistan’da okulöncesi eğitimin zorunlu kılınması sonucunda bu ülkelerde
okulöncesi eğitime katılımda kayda değer bir artış görülmüştür.
Ülkemizde GSYİH’nin yaklaşık %0,1’inin okulöncesi eğitime ayrıldığı tahmin
edilmektedir. Bu oran OECD ülkelerinde ortalama %0,4’tür. Dünya Bankası’nın
Türkiye’ye önerdiği oran ise GSYİH’nin %0,23’üdür.
Kişi başına düşen GSYİH oranına göre kıyaslama yapıldığında, bu oranın Türkiye’ye
benzer olan Bulgaristan ve Belarus gibi ülkelerde okulöncesi eğitime erişim
seviyesinin Türkiye’den yüksek olduğu görülmektedir. Bunun için okulöncesi eğitimde
okullaşma oranının önemli ölçüde arttırılması gerekmektedir.
Ülkemizde okulöncesi eğitimde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 17’dir. İzmir’de
ise bu sayı 16’dır. Bu sayının OECD ülkeleri ortalaması ise 14,4’tür. Öğretmen
başına düşen öğrenci sayıları dikkate alındığında, ülkemizde ve ilimizde daha nitelikli
bir okulöncesi eğitim için bu sayının azaltılması gerektiği düşünülmektedir.
Sonuç
Okulöncesi eğitim konusunu irdeleyen araştırmalar bize;
 Erken edinilen deneyimlerin olumlu benlik kavramı, sağlıklı davranışlar ve
diğer insanlarla iyi ilişkiler geliştirmede hayati önem taşıdığını,
 Erken çocuklukta çocuğun içinde bulunduğu çevrenin iyileştirilmesinin, zeka
düzeyini önemli ölçüde arttıracağını,
 Okulöncesi eğitimin çocukların kişiliklerinin şekillendiği bu yıllar sırasında
çocuklara yardımcı olarak, onların genel okuryazarlıklarını iyileştireceği ve
onları başarılı okul deneyimlerine hazırlayacağını,
22
AR&GE BÜLTEN
2014 MART – SEKTÖREL
 Bu ilk yıllar sırasında gelişimin fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal olmak
üzere hemen her alanında çok önemli gelişmelerin olacağını,
 Kültürel ve zihinsel sapmaların ortadan kaldırılabilecek olmasıyla kalıcı
geriliklerin önlenebileceğini; bunun yanında pek çok hastalığın, fiziksel
özürlerin, sinirsel bozuklukların ve beslenme eksikliklerinin erken teşhis
edilebileceğini,
 Okulöncesi deneyimlerin dikkatliliği, dinleme ve emirleri izleme becerisini
arttıracağını,
 Okulöncesi eğitim ile çocukların kendilerini ve kullandıkları materyalleri
korumayı öğreneceklerini gösteriyor.
Bugün pek çok eğitimci, okulöncesi yılların, bireyin
yaşamında merak, yaratıcılık ve başarma isteği
gibi özelliklerin oluşmasında son derece önemli
yıllar olduğunu vurgulamakta.
Erken çocukluk eğitimi insan gelişiminin başlangıç
noktası. Okulöncesi eğitim, çocukların ve ülkemiz
insanının uzun vadede daha üretken, daha
yaratıcı, sorun çözmede daha yetkin olmasını
sağlayan bir husus.
Erken çocukluk dönemindeki deneyimler beynin
çalışma biçiminde belirleyici rol oynuyor.
Yapılan çalışmalar, çocukların okula devam oranlarını ve okul başarılarını yükselten
okulöncesi eğitimin, sosyal ve duygusal gelişimi destekleyerek, yetişkinlik döneminde
de kişilerin daha üretici ve verimli olmalarını ve sahip oldukları potansiyeli tam olarak
kullanmalarını sağladığını gösteriyor.
Bireylerin emek piyasasında aktif, verimli ve yenilikçi olmaları ve ülkemizin
kalkınmışlık düzeyinin yükseltilmesi için Türkiye’de nitelikli insan gücünün
yetiştirilmesinin son derece önemli olduğu bilinen bir gerçek.
Bu nedenle, gelecekte iyi yetişmiş, uyumlu ve başarılı bireylerden oluşmuş sağlıklı bir
toplum isteniyorsa, okulöncesi eğitimin yaygınlaştırılması yönündeki çalışmalar
sürdürülmelidir.
23