Vergi Politikası ve Sürdürülebilir Büyüme ile İlgili Bilgi

Vergi Politikası ve Sürdürülebilir Büyüme ile İlgili Bilgi Notu
Türkiye mali gelirlerinin büyük ve giderek artan bir payını tüketime dayalı vergilerden elde etmektedir.
Durum her zaman böyle değildi. Son on yıllık dönemde, vergi gelirlerinin bileşimi dramatik bir şekilde tüketime
dayalı vergilere doğru kaymıştır; şu anda toplam merkezi hükümet vergi gelirlerinin yüzde 50’den fazlası ve
GSYH’nin neredeyse yüzde 14’ü dolaylı vergilerden oluşmaktadır (Şekil 1). Buna göre, Türkiye dolaylı vergilerin
toplam gelire oranı bakımından OECD ülkeleri arasında Şili’den sonra ikinci sırada yer almaktadır 1. Tüketim
vergilerindeki artış hem tüketim mallarına uygulanan vergi oranlarındaki artış (2013 yılında özel tüketim vergisi
oranlarındaki artış dahil olmak üzere) hem de geçtiğimiz on yıllık dönemdeki güçlü iç talep ile açıklanabilir.
Geçtiğimiz on yıllık dönemdeki gelir performansı güçlü olmakla birlikte, iki sebepten dolayı bunun devam etmesi
muhtemel değildir. İlk olarak, gelir yapısı iç talepteki yavaşlamalar karşısında oldukça hassastır ve ikinci olarak
oranların daha fazla yükseltilmesi vergi tabanında erozyon riski doğurabilir.
Şekil 1. Türkiye: Gelir Bileşimi
Doğrudan ve Dolaylı Vergi Gelirleri
(GSYH'nın yüzdesi olarak)
14
Türkiye : Merkezi Yönetim Gelir Bileşimi, 2013
Uluslararası
Ticaret ve
İşlem
Vergileri
%18
Faiz, Pay
ve Cezalar
%6
9
Özel
Tüketim
Vergisi
%22
4
Diğer
%20
Gelir
Vergisi
%17
Yurt İçi
KDV
%10
Kurumlar
Vergisi
%7
200120022003200420052006200720082009201020112012
Doğrudan Vergiler
Direct Taxes
Dolaylı Vergiler
Indirect Taxes
Öte yandan, tüketime dayalı vergilere olan bağımlılık hükümetin yurtiçitasarruf oranlarını arttırmaya
yönelik çabalarınızorlaştırabilir. Onuncu Kalkınma Planı, Türkiye’nin büyüme modelinin yurtdışı finansmana
dayalıiç talep artışına bağımlı yapısındanuzaklaştırılmasını öngörmektedir. Daha çok yerli finansmana dayalı bir
büyüme modeli ve daha yüksek yurtiçitasarruf oranı, oynaklığıazaltacak ve daha sürdürülebilir bir büyüme modeli
oluşturacaktır. Bununla birlikte, vergi yapısı göz önünde bulundurulduğunda, iç tüketimde azalmanın sağladığı bir
özel tasarruf artışı, tüketim vergisi gelirlerindeki düşüşten dolayı kamu tasarruflarını olumsuz etkileyecektir Kısa
süre önce Dünya Bankası 2 tarafından yapılan bir çalışma, daha çok yurtiçi finansmana dayalı bir ekonomiyi
modellendirmekte ve büyüme finansmanının kararlı bir şekilde iç tasarrufa yönelmesi halinde orta vadede mali
açığın GSYH’nin yüzde 4,5’ine ve daha yüksek bir seviyesine yükselebileceğini göstermektedir. Dolayısıyla, daha
fazla yerli finansmana dayalıbir büyüme modelinin mali sürdürülebilirlik ile uyumlu olup olmadığı açık değildir.
Aynı şekilde, dış dengeyi sağlamak için, özel tasarrufların yanında kamu tasarruflarını arttırmaya yönelik bir çabaya
da ihtiyaç duyulacaktır.
Vergi sisteminde yapılacak değişiklikler bir yandan mali ihtiyatı korurken aynı zamanda daha fazla yerli
finansmana dayalıbüyümeyi destekleyebilir. Kayıtlı sektördeki işgücü hem bordro vergileri hem de özel tüketim
üzerindeki yüksek dolaylı vergi seviyeleri yoluyla yüksek düzeyde vergilendirilmektedir. Öte yandan, sermaye çok
daha düşük efektif oranlarda vergilendirilmektedir. Dünya Bankası simülasyonlarına göre, sermaye gelir vergisi
oranının nispeten küçük bir artışla yüzde 3,3’ten yüzde 5’e yükseltilmesi – kurumlar vergisi tahsilatında bir
iyileştirmeye kıyasladaha iyi olacağı düşünülmektedir– yükselen özel tasarruf oranları sebebiyle dolaylı vergi
1
OECD Vergi Veri Tabanı (2012)
Dünya Bankası, 2014, “Geçiş Sürecinde Türkiye: Mali Politika Dönüşümünün Zamanı Geldi Mi?” Kamu Maliyesi İncelemesi,
Rapor No. 85104-TR (Washington, DC: Dünya Bankası).
http://www.worldbank.org/content/dam/Worldbank/Feature%20Story/ECA/Turkey/turkey-pfr-report-21-may-2014.pdf
2
gelirlerinde yaşanacak düşüşü dengeleyebilir. Böyle bir senaryoda, Türkiye daha yüksekyurt içi tasarruf ve mali
ihtiyatın sürdürülmesi yoluyla daha hızlı büyüyebilir. Ek olarak, daha etkili sermaye vergilendirmesinin, yani emlak
vergisi gelirlerinin arttırılmasının, bir unsuru yatırımların konuttan uzaklaştırtılarak daha üretken sektörlere daha iyi
bir şekilde tahsis edilmesini sağlayacaktır. Bu da hükümetin daha az oynakekonomik büyüme yolu izleme hedefini
destekleyecektir.
Şekil 2. ‘İçeriden Finanse Edilen Büyüme Senaryosu’
Mali Sonuçlar (GSYH’nın yüzdesi)
Ulusal Tasarruflar (GSYH’nın yüzdesi)
34
1
33
0.5
32
30
25
0
31
-0.5
20
30
-1
29
15
-1.5
28
10
-2
27
26
25
2012
2013
2014
2015
2016
Genel
Yönetim
Gelirleri
(sol) (LHS)
General
Government
Revenues
2017
2018
2019
-2.5
5
-3
0
2020
1999 2001 2003 2005 2007 2009 2011 2013 2015 2017 2019
Genel
Giderleri
(sol) (LHS)
GeneralYönetim
Government
Expenditures
Fiscalaçıklar
Deficit(sağ)
(RHS)
Mali
Şekil 3. Sermaye Gelirlerinin Vergilendirilmesi
Kamu Gelirleri (GSYH’nın yüzdesi)
Ulusal Tasarruf Oranı (GSYH’nın yüzdesi)
35.0
3.5
30
30.0
3.0
25
25.0
2.5
20.0
2.0
15.0
1.5
10.0
1.0
5.0
0.5
5
0.0
0
20
15
10
0.0
2012
2013
2014
2015
2016
TotalGelirler
Revenues
(LHS)
Toplam
(sol)
2017
2018
2019
2020
1999
2002
2005
2008
2011
2014
2017
2020
Indirect
TaxGelileri
Revenues
(LHS)
Dolaylı
Vergi
(sol)
CapitalGeliri
Income
Tax Revenues
Sermaye
Vergisi
Gelirleri (RHS)
(sağ)
Kaynak: Model simülasyonlarına dayalı olarak Banka personelinin hesaplamaları.
Gelir vergisi mevzuatında planlanan reform, sürdürülebilir ekonomik büyümeyi daha iyi desteklemek
için bir fırsat sunmaktadır. Şu anda TBMM’de görüşülmeyi bekleyen yeni Gelir Vergisi Kanun Tasarısı vergi
tabanını genişletmeyi ve aynı zamanda vergi mevzuatına gönüllü uyumu arttırmayı ve kayıt dışı ekonomiyi
azaltmayı amaçlamaktadır. Hem gelir vergisi hem de kurumlar vergisi kanunlarında geçmişte yapılan
değişiklikler Türkiye’nin vergi sisteminin nispeten daha karmaşık hale gelmesine ve uyum maliyetlerinin
yükselmesine sebep olmuştur. Gelir vergisi Kanun Tasarısı çok daha sade bir metin sunmakta, mevcut gelir
vergisi ve kurumlar vergisi kanunlarını tek bir kanun altında birleştirmekte, ve gelir ve kazanç tanımları (finans
ve sermaye piyasaları dahil olmak üzere), oranlar, mükellef (hem şahıs hem şirket) tanımları, vergi güvenliği
önlemleri ve muafiyetler gibi temel vergi ilkelerinin çoğunu korumaktadır. Gönüllü uyumu arttırmaya ve
spekülatif sermaye ve gayrımenkul kazançları üzerindeki muafiyetleri daraltmaya yönelik girişimler
vergilendirmenin daha adil hale getirilmesine yardımcı olacaktır. Bununla birlikte, üretim ve yatırım için
önerilen teşviklerin etkilerinin görülmesi gerekecektir. Yeniden dengelenen bir vergi yapısının beklenen
faydalarının hızlı bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak için, gelir vergisi reformunun hemen ardından vergi usul
kanununda da değişiklik yapılması gerekecektir. Öte yandan, son Dünya Bankası raporunun sonuçları göz
önünde bulundurulduğunda, önerilen vergi affı yanlış yönde atılacak bir adım olarak görünmektedir.