……………….. ĠDARE MAHKEMESĠ BAġKANLIĞINA Anayasa Mahkemesine Başvurulması ve Yürütmenin Durdurulması İstemlidir DAVACI : ………………. (Ad Soyad yazılacak), T.C. Kimlik No: ……………… ……………….. (Adres yazılacak) DAVALI : Milli Eğitim Bakanlığı – ANKARA KONUSU : ……………. okulunda/lisesinde yürüttüğüm okul müdürlüğü/müdür başyardımcılığı/müdür yardımcılığı görevimin sona erdirilmesine ilişkin işlemin yürütmesinin durdurulması ve iptaline, işlemin dayanağı olan, 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 6528 sayılı Kanunun 22 nci maddesiyle değişik 37 nci maddesinin 8 inci fıkrası ile 25 inci maddesiyle değişik Geçici 10 uncu maddesinin 8 inci fıkrasının yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesi istemleridir. : 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 10 uncu maddesinin 8 inci SÜRE fıkrası uyarınca ……………. okulunda/lisesinde yürüttüğüm okul müdürlüğü/müdür başyardımcılığı/müdür yardımcılığı görevim 13 Haziran 2014 günü sona erdirildiğinden dava süresi içerisinde açılmaktadır. AÇIKLAMALAR VE HUKUKSAL DURUM ………… ili ………… ilçesi ………………………………………… okulunda/lisesinde müdür/müdür başyardımcısı/müdür yardımcısı olarak görev yaptığım sırada 14 Mart 2014 gün ve 28941 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6528 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22 nci maddesiyle 652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 37 nci maddesinin 8 inci fıkrası; “(8) Okul ve Kurum Müdürleri, İl Millî Eğitim Müdürünün teklifi üzerine, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul veya Kurum Müdürünün inhası ve İl Millî Eğitim Müdürünün teklifi üzerine Vali tarafından dört yıllığına görevlendirilir. Bu görevlendirmelerin süre tamamlanmadan sonlandırılması, süresi dolanların yeniden görevlendirilmesi ile bu fıkranın uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar yönetmelikle 1 düzenlenir. Bu fıkra kapsamındaki görevlendirmeler özlük hakları, atama ve terfi yönünden kazanılmış hak doğurmaz.” biçiminde değiştirilmiştir. Yine 6528 sayılı Kanunun 25 inci maddesiyle 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Geçici 10 uncu madde eklenmiştir. 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen Geçici 10 uncu maddenin 8 inci fıkrası şu şekildedir: “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla halen Okul ve Kurum Müdürü, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcısı olarak görev yapanlardan görev süresi dört yıl ve daha fazla olanların görevi, 2013-2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer. Görev süreleri dört yıldan daha az olanların görevi ise bu sürenin tamamlanmasını takip eden ilk ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer.” 6528 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler uyarınca hukuka uygun biçimde elde ettiğim ve … yıldır yürüttüğüm okul müdürlüğü/müdür başyardımcılığı/müdür yardımcılığı görevim, dört yılık süre doldu denilerek, 13 Haziran 2014 günü kanunun emredici hükmü uyarınca baĢka bir iĢleme gerek kalmaksızın sona erdirilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı, Kanunun anılan hükmü uyarınca ayrıca bir atama kararnamesi düzenlememiş, beni bulunduğum eğitim kurumuna veya bir başka eğitim kurumuna da öğretmen olarak atamamıştır. 1. Eğitim kurumu yöneticiliği, süreklilik arz eden eğitim öğretim hizmetinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Görevlendirme kavramı ise zorunluluk arz eden durumlarda başvurulması gereken, geçici/kısa süreli bir durumdur. Anayasanın 128 inci maddesinin 1 ve 2 nci fıkralarında; “Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir” hükmüne yer verilmiş, asli ve sürekli görevlerin yürütülmesine ilişkin ikinci fıkrada görevlendirme kavramı ve tanımına yer verilmemiştir. Eğitim kurumu yöneticiliği görevleriyle, tıpkı öğretmenlik gibi asli ve sürekli bir kamu hizmeti yerine getirilmektedir; dolayısıyla bu görevlerin görevlendirme yoluyla sürdürülemeyeceği açıktır. Kaldı ki 6528 sayılı Kanunla yapılan değişiklik uyarınca 4 yıllığına yapılacak bir görevlendirmeyle, geleceğe yönelik yapılan kariyer (planı) yapma hakkı da ortadan kaldırılmıştır. Bu nedenle yöneticilik görevinden alınmama ilişkin işlemin dayanağı olan Kanun hükümleri, Anayasanın başlangıç kısmında yer alan “Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu, …” ilkesine de açıkça aykırılık oluşturmaktadır. 2 2. Eğitim-öğretim hizmetlerinin vazgeçilmez parçası olan eğitim yöneticilerinin (okul müdürü/müdür başyardımcısı/müdür yardımcısı), üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirirken herhangi bir siyasi veya psikolojik baskıyla karşı karşıya bırakılmamaları, bir toplumun sağlam temeller üzerine kurulmasında yaşamsal öneme sahip olan eğitim-öğretim hizmeti için olmazsa olmaz bir durum arz etmektedir. 6528 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler uyarınca, kariyer ve liyakat ilkelerinin toptan yok sayıldığı „görevlendirme‟ uygulamasıyla birlikte, eğitim yöneticileri, sürekli biçimde, siyasi otoritenin baskısına açık hale getirilmişlerdir. Ayrıca 2013-2014 eğitim öğretim yılının sonunda görevleri sona erdirilen ve bundan sonra sona erdirilecek eğitim yöneticileri, uygulamanın aleyhine idari yargı organlarına da başvuramayacaktır. 6528 sayılı Kanunla, 652 sayılı KHK‟de yapılan değişiklikte yer alan “… Bu fıkra kapsamındaki görevlendirmeler özlük hakları, atama ve terfi yönünden kazanılmış hak doğurmaz.” hükmü uyarınca, eğitim yöneticilerinin dava açma hakları da, bir biçimde ellerinden alınmıştır. Bu nedenle 652 sayılı KHK‟nin anılan hükümleri, Anayasanın 36 ncı maddesinde belirtilen “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.” hükmüne de aykırılık oluşturmaktadır. Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu üyesinin, 12.5.2001 günlü 4672 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun Geçici 3 üncü maddesiyle görevine son verilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada idare mahkemesinden işlemin dayanağı olan Kanun hükmünün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına istemiş, Ankara 7. İdare Mahkemesi de istemi haklı bularak Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Anayasa Mahkemesi 06.04.2006 gün ve E.2003/112, K.2006/49 sayılı kararıyla 12.5.2001 günlü 4672 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun Geçici 3 üncü maddesinin iptaline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; “(…) Anayasa'nın 2. maddesinde, "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir" denilmektedir. Cumhuriyetin nitelikleri arasında yer alan hukuk devleti, bütün işlem ve eylemleri hukuka uygun, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdürmekle kendini yükümlü sayan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu Anayasa'nın ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Kişilere hukuk güvenliğinin sağlanması da hukuk devletinin ön koşullarındandır. 3 (…) Hukuk devletinde yasaların ilke olarak genel, soyut ve nesnel olmaları gerektiğinden bir statüye atanmış olan kişilerin bu hukuki statüde bir değişiklik olmaksızın hukuk güvenliklerini ihlal edecek biçimde yasama tasarrufunda bulunulması Anayasa'ya aykırılık oluşturur. Bu nedenle genel, soyut ve nesnel olma özellikleri taşımayan itiraz konusu kural hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında da, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." denilmektedir. Başkan dışındaki Kurul üyelerinin görevlerine yasa ile son verilmesi, bu üyelerin yasama tasarrufuna karşı dava açma hakları bulunmadığından hak arama özgürlüklerini ortadan kaldırmak suretiyle yargı denetimini engellemektedir. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir” hükmüne yer verilmiştir. Benzer biçimde Gümrük ve Muhafaza Başmüdürü olarak görev yapan bir kamu görevlisi, 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK‟ye, 5456 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle eklenen Geçici 10 uncu maddesiyle Müsteşarlık Müşavirliği görevine atanmış, işlemin iptali istemiyle açtığı davada Danıştay Beşinci Dairesi işlemin dayanağı olan Yasa hükmünün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Anayasa Mahkemesinin 04.02.2010 gün ve E.2007/97, K.2010/32 sayılı kararıyla, 5456 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin iptaline karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin bu kararı da benzer gerekçelere dayanmaktadır. 3. Eğitim kurumu yöneticiliği, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 88 inci maddesi kapsamında, ikinci görev olarak yaptırılabilecek bir kurum olarak düzenlenmiş olsa da, hiyerarşik bir makam ve statü olarak kabul edilmekte; bu görevlere atanma, görevde yükselme kapsamında değerlendirilmektedir. Bugüne kadar „Eğitim Yönetimi‟ alanında çok sayıda yüksek lisans ve doktora programı açılmış; alanla ilgili olarak yapılan bütün bilimsel araştırmalarda, eğitim yöneticiliği hiyerarşik bir makam veya statü olarak değerlendirilmiş, tez araştırma ve makalelere konu edilmiştir. Uzuncu bir süredir (1998 yılından beri) sınav esaslı bir yöntemle yapılan yönetici atamaları da bu konudaki değerlendirmeleri sağlamlaştırmıştır. Üyesi ve bir parçası olmak için sözleşmelere imza attığımız Avrupa Birliği üyesi çok sayıda ülkede de eğitim yöneticileri benzer biçimlerde seçilmektedir. 16 yıldır çağdaş ve bilimsel esaslara göre yapılan bütün uygulamalar ve atılan önemli adımlar bu düzenlemeyle tamamen yok sayılmıştır. Bu haliyle 652 sayılı KHK‟nin anılan hükümleri, Anayasanın 42 nci maddesinde belirtilen “Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır” hükmüne de aykırılık oluşturmaktadır. 4 4. Anayasa Mahkemesi, 6528 sayılı Kanunun 22 nci maddesiyle 652 sayılı KHK‟nin değiştirilen 37 nci maddesinin 8 inci fıkrası ile 25 inci maddesiyle Geçici 10 uncu maddesine eklenen 8 inci fıkrasının yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle yapılan başvuruda, gerekli koşulların oluşmadığını belirterek yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar vermiştir. Oysa yürütmenin durdurulmasına karar verilmesinin koşulları mevcuttu. Tamamen siyasi kaygılarla, tasfiye mercii gibi davranılmış, binlerce eğitim yöneticisinin görevine bir Kanun hükmüyle son verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı vermemesi durumunda, yalnız Milli Eğitim Bakanlığı değil, bütün bakanlıklar bu tip yasalarla topluca görevden alma yoluna başvurabilecektir. Böyle bir yöntemin, bir bütün olarak kamu görevlilerinin görev güvencesini ortadan kaldıracağı açıktır. 5. 652 sayılı KHK‟ye eklenen Geçici 10 uncu maddenin 8 inci fıkrası uyarınca herhangi bir işleme gerek kalmaksızın yöneticilerin görevine son verilmesiyle, yönetici olarak atanırken aranan görevin gerektirdiği niteliklerden hiçbirini kaybetmediğim halde, tamamen keyfi bir değerlendirme ve takdir yetkisiyle yöneticilik görevim sona erdirilmiştir. Bunun da, Anayasada ifadesini bulan Hukuk Devleti ve bunun ayrılmaz bir parçası olan Kazanılmış Haklara Saygı ilkelerine aykırı olduğu açıktır. Anayasanın 2‟ nci maddesinde; “Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” hükmüne yer verilmek suretiyle cumhuriyetin temel nitelikleri ortaya konmuştur. Bu niteliklerin Devleti oluşturan bütün organlar açısından bağlayıcı olduğu, her tür yetki ve sorumluluğun belirlenmesinde ve kullanılmasında bu nitelikler çerçevesinde değerlendirme yapma zorunluluğu bulunduğu açıktır. Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini gerçekleştiren, anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde, anayasanın ve yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir. Sonuçta bireylerin haklarını kullanmalarını zorlaştıran ya da doğmuş olan haklarının hiçe sayılması anlamına gelen her tür yeni düzenleme ve uygulamanın, ister idare isterse yasama ya da yargı elinden çıksın, hukuki istikrarı bozmayacak şekilde tasarlanması gerekmektedir. Hukuk devletinin temel öğelerinden biri güvenilirliliktir. Hukuk devleti, tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü ve en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması, 5 hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk güvenliği, diğer bir ifadeyle „güvenin korunması ilkesi‟ de ilgilinin hukuki durumunun süreceğine olan güveni dolayısıyla hayal kırıklığına uğratılmaması anlamına gelir. Güvenin korunması, her zaman mevcut bir hukuki durumun dokunulmazlığı anlamında olmasa da, her düzenleme değişikliğinde yasakoyucunun göz önünde bulundurması gereken bir husustur. Halkın Devlete olan güveninin korunması da ancak hukuk güvenliğinin sağlanmasıyla mümkündür. Bu yönüyle, Hukuk Devleti‟nin önemli bir unsuru olarak Hukuk güvenliği, yalnızca hukuk düzeninin değil, aynı zamanda belirli sınırlar içinde, bütün Devlet davranışlarının, az çok, önceden öngörülebilir olması anlamını taşır. Hukuki güvenlik sadece bireylerin devlet faaliyetlerine duyduğu güven değil, aynı zamanda yürürlükteki mevzuatın süreceğine duyulan güveni de içerir. Buradan hareketle, Hukuk Devleti‟nde İdare‟den beklenen, İdarenin de yasakoyucu için geçerli olan açık ve güvenilir olma yükümlülüğüne uygun davranmasıdır. Hukuk güvenliği, “belirlilik ve öngörülebilirlik” gerektirir. Hukuk güvenliğinin sağlanmasında, “kazanılmış haklar” ın korunması da temel bir unsurdur. Bu nedenle yapılacak tüm düzenlemelerle kazanılmış hakların koruması gerekir. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan uygulamalar, Anayasanın 2‟ nci maddesinde yer alan “Türkiye Cumhuriyeti …. bir hukuk devletidir.” ilkesine aykırılık oluşturacağı gibi, toplumsal kararlılığı ve hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez. Yargıtay bir kararında kazanılmış hakkı, “yasalara uygun olarak gerçekleĢen hak” olarak tanımlanmaktadır. (Y.9.D., 26.11.1982, E. 1982 / 8329, K. 1982 / 9353) Anayasa Mahkemesi ise bir kararında kazanılmış hak kavramını; “...kiĢinin bulunduğu statüden doğan, tahakkuk etmiĢ ve kendisi yönünden kesinleĢmiĢ ve kiĢisel alacak niteliğine dönüĢmüĢ hak” olarak tanımlamıştır. (Anayasa Mahkemesi, 03.04.2001 gün, E. 1999/50, K.2001/67) Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararında ise “Gerek öğretide, gerekse uygulamada, kiĢilerin hukuki statülerini belirlemiĢ ve buna dayalı olarak da yeni hukuki durumların ve hakların elde edilmesine neden olmuĢ, bir baĢka deyiĢle hukuki sonuçlarını yerine getirmiĢ olan durumların, artık geriye dönülmez, vazgeçilmez haklar olduğu, yani kazanılmıĢ hak teĢkil ettiği” vurgulanmıştır. (DİBKK., 14.06.1989, E. 1989/12, K. 1989/2) Yine Danıştay 1. Daire bir kararında; “KazanılmıĢ haklar eski kanun yürürlükte iken kesin bir surette kazanılan yani hukukça korunmakta bulunan ve bir iddia haline gelen haklar” şeklinde tanımlanmış ve böylece zaman bakımından uygulama ilişkisine vurgu yapılmıştır. Davalı Milli Eğitim Bakanlığı, 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, 6528 sayılı Yasanın 22 ve 25 inci maddeleriyle değiştirilen 37 ve Geçici 10 uncu maddeli uyarınca 6 sınavla elde ettiğim eğitim kurumu yöneticiliğimi yok saymış, eğitim yöneticilerinin sınavla elde ettikleri eğitim yöneticiliklerini ellerinden almış, dolayısıyla hukuk devleti ilkesini ihlal etmiştir. Bu nedenle dava konusu işlem iptal edilmeli, işlemin dayanağı olan Yasa hükümlerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmalıdır. 6. Son olarak şunu belirtmek isterim. Milli Eğitim Bakanlığı ve Bakanlığın verdiği yetki uyarınca Valiliklerce gerçekleştirilen bireysel yönetici atama işlemleri, 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 6528 sayılı Kanunun 22 nci maddesiyle değişik 37 nci maddesinin 8 inci fıkrası ile 25 inci maddesiyle değişik Geçici 10 uncu maddesinin 8 inci fıkrasıyla ve toplu olarak sona erdirilmiştir. Böylece yasakoyucu 6528 sayılı Kanunla, Anayasada ifadesini bulan “Kuvvetler Ayrılığı” ilkesini de bütünüyle yok saymış, yürütmenin, devamında idarenin görevini yasama olarak üzerine almıştır. Bu durum, Anayasanın “Başlangıç” bölümünde yer alan “(…) Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;” ilkesine de aykırılık oluşturmaktadır. SONUÇ VE ĠSTEM : Yukarıda açıklanan ve mahkemenizce doğrudan göz önünde bulundurulacak nedenlerle; 1. ……………. okulunda/lisesinde yürüttüğüm okul müdürlüğü/müdür başyardımcılığı/müdür yardımcılığı görevimin sona erdirilmesine ilişkin işlemin İPTALİNE, 2. Öncelikle YÜRÜTMENİN DURDURULMASINA, 3. İşlemin dayanağı olan, 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 6528 sayılı Kanunun 22 nci maddesiyle değişik 37 nci maddesinin 8 inci fıkrası ile 25 inci maddesiyle değişik Geçici 10 uncu maddesinin 8 inci fıkrasının yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, 4. Yargılama giderlerinin davalı yönetime yükletilmesine karar verilmesini dilerim. …/09/2014 Ad, Soyad, Ġmza EK : 1. Okul yöneticiliğine atandığımı gösteren belgelerin örnekleri, 2. Hizmet Cetvelinin örneği 7 DĠLEKÇE DIġI NOTLAR 1. Bulunduğunuz ilde idare mahkemesi yoksa dilekçenin baĢlığı; ……… ĠDARE MAHKEMESĠ BAġKANLIĞI’NA Sunulmak üzere ………… ASLĠYE HUKUK MAHKEMESĠ’NE biçiminde yazılacaktır) 2. Dilekçeye EK 1 ve 2 olarak belirttiğimiz belgelerin eklenmesi yararlı olacaktır. Özellikle girdiği sınavlara dayalı alarak atanan üyelerimizin buna ilişkin bilgi ve belgeleri mutlaka eklemesi gerekir. Daha önce ayrıca rotasyona tabi tutulan üyelerimiz, uğradıkları haksızlıkları göstermesi açısından, buna ilişkin belgeleri de eklemelidir. 3. Dava dilekçesi en geç 8 Eylül 2014 Pazartesi günü mahkemeye verilmelidir. 4. Dava dilekçesi ve ekleri iki örnek olarak hazırlanmalıdır. 5. Dava dilekçelerinin her ikisi de dava açacak okul yöneticisi tarafından imzalanmalıdır. 8
© Copyright 2024 Paperzz