baykan sezer`in modernleşme kuramlarına yaklaşımı ve max weber

BAYKAN SEZER’İN MODERNLEŞME KURAMLARINA YAKLAŞIMI
Ve
MAX WEBER ELEŞTİRİSİ
Mehmet Devrim TOPSES
Özet
Türk sosyologları modernleşme kuramlarına yaklaşımları bakımından gruplandırılmak
istendiğinde, Baykan Sezer (1939-2002)’in kuramsal çizgisinin diğer sosyologlarımıza göre çok farkl›
olduğu görülmektedir. Çünkü Baykan Sezer, bütün akademik yaşam› boyunca sosyal bilimlerin
evrensel olmadığını anlatmak istemiştir. Zira, yeryüzünde Doğu ve Batı toplumlarının ekonomik ve
toplumsal çıkarları aynı yönde değil, birbirinin tam karşıtıdır. Buna göre Batı sosyolojisi, öncelikle
kendi toplumsal ve ekonomik ç›karlar›na hizmet etmektedir. Öte yandan Baykan Sezer’in, Bat›
merkezci modernleşme kuramlarını eleştirirken kuramsal olarak sosyolojideki Bağımlılık Okuluna
yaklaştığı görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Doğu-Batı çatışması, Bağımlılık Okulu, Emperyalizm
Abstract
When the Turkish sociologist are grouped from the aspect of the approaches of modernization
theories, it’s seen that Baykan Sezer’s (1939-2002) theoretical position is very different according to
the other sociologists. Because Baykan Sezer wished to explain that the social sciences are not
universal during all his academic life. Because the economic and sociologic interests of Eastern and
Western societies are not shared the same directions. Their interests are opposite of each other.
According to this the Western sociology serves their sociologic and economic interest before all else.
On the other hand, while Baykan Sezer criticizes the Western centralist modernization theories, it’s
seen that he approaches theoretically the school of dependency cited in the sociology.
Key Words: Western-Eastern Conflict, School of Dependency, İmperialism
Giriş
Modernleşme kuramlarının ortak özelliği, Batı’nın Doğu karşısında kültürel, ekonomik ve
teknik anlamda üstün olduğu yönünde bir ön kabule dayanmış olmalarıdır. Sosyoloji tarihinde
modernleşme kuramlarıyla ilgili en önemli tartışma ise, söz konusu üstünlüğün nedeni konusunda
yaşanmıştır. Başka bir deyişle, Batı’yı Doğu karşısında üstün kılan faktör nedir? Batı, hangi özelliği
nedeniyle 16. yüzyıldan sonra kültürel ve teknik alanda Doğu’nun önüne geçebilmiştir?
Baykan
Sezer’in
modernleşme
tartışmaları
içindeki
önemi,
yukarıdaki
soruları
cevaplandırırken Batı’nın dünya egemenliğinin Doğu üzerindeki yağmasına bağlı olarak ortaya
çıktığını vurgulamış olmasıdır. Oysa Max Weber, Batı’nın dinsel ve kültürel nedenler dolayısıyla
Doğu’yu geçtiğini vurguluyor, herhangi bir ekonomik yağma veya sömürü ilişkisini dile getirmiyordu.
Baykan Sezer’e göre Doğu ve Batı arasında tarihin en eski zamanlarından beri ekonomik çıkar
çatışmaları bulunmaktadır. Günümüzde ise bu çatışma bütün hızıyla sürmekte olduğu için, bütün Doğu
toplumlarının çatışmanın yaratacağı olumsuz koşullarla baş edebilmelerinde etkili olacak önlemleri
almalar›nda yarar olacakt›r.
Böylece Sezer’in sosyolojideki Bağımlılık Okulu’nun kuramsal çizgisine yaklaştığı
görülmektedir. Çünkü Sezer, yukarıda belirtildiği gibi, Batı’nın dünya egemenliğini dinsel ve kültürel
nedenlere bağlamak isteyen Max Weber’den büsbütün ayrı bir yöntem benimserken, Bağımlılık
Okulundan Paul Baran, Andre Gunder Frank, Samir Amin gibi düşün adamlarının söylemlerini
doğrulayan açıklamalar yapmaktadır. Örneğin Sezer’e göre 16. yüzyıldan sonra Bat›’n›n yeryüzünde
üstünlüğü ele geçirmesinin nedeni Protestanlık veya ‘Batılılara özgü’ bir hukuk ve demokrasi anlayışı
değil; düpedüz Batı’nın Doğu üzerindeki yağmasıdır (Sezer, 1997). Bu tür bir bakış tarzına Türk
sosyologlar› aras›nda s›kça rastlanmamaktad›r. Bu aç›dan bakarsak, Baykan Sezer’i modernleşme
konusunda Batı’dan gelebilecek bütün söylemlere en temkinli yaklaşan Türk sosyologlarından birisi
olarak değerlendirebiliriz.
Sosyal Bilimlerdeki Evrensellik Sözlerinin Geçersizliği
Bilindiği gibi modernleşme “Batılı toplumbilimciler tarafından oluşturulmuş olan ve
gelişmekte olan bütün toplumların Batı toplumlarına benzer aşamalardan geçecekleri anlayışından
hareketle oluşturulmuş bir kavramdır” (Kongar, 1979:247). Modernleşme, Kızılçelik (2004) tarafından
açıklandığı gibi Batı’nın Batı dışı mazlum toplumları kendi özelliklerine göre yeniden biçimlendirmesi
ve onları Batıcılaştırmasıdır. Örneğin 20. yüzyılın en önde gelen modernleşme kuramcılarından Daniel
Lerner (1964)’in aşamalı ilerleme kuramına göre bütün azgelişmiş toplumlar Batılı toplumların
geçirmiş olduğu aşamalardan geçecekler ve modern toplum yapısına kavuşacaklardır. Kısacası
modernleşme kuramları, bütün toplumlar için geçerli olan ve kaynağını Batı’dan alan evrensel bir
gelişme çizgisinin olduğu yönündeki bir temele dayanmaktadır.
Modernleşme kuramları karşısında Baykan Sezer’in eleştirel tavrının nedeni, yeryüzünde
Doğu ve Batı toplumlarının aras›nda tarihin en eski zamanlar›ndan beri ekonomik, sosyal ve kültürel
ayrımların ve çatışmaların olduğu yönündeki saptamalarıdır. Tarihin bütün büyük savaşları gerçekte
Doğu ve Batı uygarlıklarının çatışmasıyla ilişkilidir. Başka bir deyişle Sezer, Doğu toplumlar›n›n ve
Batı toplumlarının ekonomik çıkarlarının benzeştiği hiçbir tarihsel dönemin bulunmadığını
düşünmektedir. Çünkü modernleşme kuramlarının yeryüzünün bütün toplumlarına seslenebilmesi için
her şeyden önce Doğu ve Batı toplumlarının kültürel yap›lar›n›n ve ekonomik ç›karlar›n›n ayn› olmas›
gerekirdi. O halde Baykan Sezer’e göre, sosyal bilimlerin ortaya koyduğu modernleşme merkezli
kuramsal yaklaşımların evrensel bir niteliği yoktur (Sezer, 1997).
O’na göre sosyolojinin ortaya çıkışı bile, 19. yüzyılda Batı toplumlarının geçirmekte olduğu
siyasal buhranların bir ürünüdür. Şöyle ki Batı, sanayi devriminden sonra yeryüzündeki egemenliğini
pekiştirmiştir. Buna karşın sanayi devrimi Batı toplumlarında yapısal sorunlar yaratmıştır. Çünkü
sanayi devriminden sonra Batı, işçi ayaklanmaları, grevler, ekonomik buhranlar gibi toplumsal
kargaşalıklarla baş etmek zorunda kalmıştır. İşte sosyolojinin Batı’da bir bilim olarak ortaya çıkışı bu
tarihlere denk gelmektedir. Eş deyişle sosyoloji, Batı toplumlarının 19. yüzyılda geçirmiş olduğu
siyasal hareketliliğin bir meyvesidir (Sezer, 1985)
Sosyolojinin başka bir özelliği, Batı’nın dünya egemenliğini sürdürme isteğine de kökten bağlı
bir bilim olmasıdır. Öyle ki 19. ve 20. yüzyılda oluşturulan bütün modernleşme kuramlarının ortak
noktası, Batı’nın üstünlüğü tezini savunmalarıdır (Sezer, 1988). Sezer’e göre bu modernleşme
kuramları, yeryüzünün bütün toplumlarına bir modernleşme ölçütü olarak Batı’nın geçirmekte olduğu
tarihsel aşamaları göstermektedir. Ancak, söz konusu modernleşme kuramları Batı’nın dünya
egemenliğinin nedenlerini sorgulamaya pek yanaşmamaktadırlar. Modernleşme kuramları, Batı’nın
dünya egemenliğinin nedeni olarak sadece dinsel ve kültürel nedenler üzerinde odaklaşmışlardır
(Sezer, 1997).
Baykan Sezer’in Doğu-Batı uygarlıkları arasında gördüğü uçurum, Türkiye’de modernleşme
konusundaki çalışmalara yeni ufuklar kazandırmıştır. Çünkü Sezer, Batı uygarlığının temellerini
sorgulamaya açmıştır. Gerçekten de, modernleşme kuramlarında Batı toplumları bir uygarlık ölçütü
olarak gösteriliyorsa, o halde Batı’nın dünya egemenliğini ele geçirmesinin nedenlerinin açıklanması
gerekirdi. Baykan Sezer (1997), Bat›l› sosyologlar›n modernleşme kuramları ortaya atmalarına karşın;
Batı’nın dünya egemenliğini ele geçirmesinin nedenlerini açıklamaktan kaçındıklarını belirtmektedir.
Baykan Sezer’den Max Weber’e Kuramsal Yan›tlar
Baykan Sezer, Batı’nın dünya egemenliği ve modernleşme olgusunun temelinde yine DoğuBatı çatışmasını görmektedir. Doğu ve Batı uygarlıkları arasındaki tarihsel çatışmayı göz ardı eden
bütün modernleşme kuramları geçersizdir. Gerçekteyse Batı, kendi gelişmesini Doğu-Batı ilişkileri
içinde gerçekleştirmiştir. Doğu’nun kendi gelişme çizgisini de Doğu-Batı ilişkilerinde aramamız
gerekmektedir. “Oysa Batı, tarihsel gelişmesini kendi iç güçleriyle açıklamaktan yanadır” (Sezer,
1988:59). Örneğin Sezer’e göre “Batı’nın üstünlüğünü kanıtlamak için Hıristiyanlığın üstünlüğünü
savunan kuramlar geliştirilmiştir” (Yıldırım, 2004:209). Bu yaklaşımıyla Baykan Sezer’in en çok karşı
çıktığı kuramcı Max Weber’dir. Sezer, öncelikle Max Weber’in Protestanl›k ve kapitalizm aras›nda
kurduğu doğrudan ilişkinin temellerini eleştirir, daha sonra, Batı’nın dünya egemenliğini ele
geçirmesinin ve kapitalizmin gerçek nedenlerini Weber’den çok farkl› olarak aç›klar.
Baykan Sezer, Protestanlıkla kapitalizm arasında doğrudan bir ilişki kurulamayacağını
belirtmekte ve gerçekte modern kapitalizmin herhangi bir dinden ç›kmas›n›n söz konusu
olamayacağını ifade etmektedir (Sezer, 1981). Sezer’e göre istediğimiz her zaman Max Weber’in
yöntemi kullanılarak Yahudilik ve kapitalizm arasında da bir ilişki kurabiliriz. Aynı şekilde Sezer,
‘burjuva ahlakıyla Katolikliğin de pekala uyuşabileceğini 19. yüzyıl Fransız edebiyatında örnekleriyle
görebileceğimizi’ belirtmektedir. Öyleyse, “dinlerin ekonomik gelişmeyi yönettiği yönündeki bir yargı
yanlış olur” (Sezer, 1981:137).
Batı’nın Dünya Egemenliğinin Nedeni ve Doğu-Batı Çatışması
Sezer’e göre kapitalizmin Batı Avrupa’da yükselişi, Doğu-Batı çatışmasına bağlı olarak Yeni
Çağ başlarında Batı’nın Doğu’ya karşı aldığı tutumun bir sonucu olma niteliği taşımaktadır. Örneğin
Sezer’e göre Batı uygarlığının ve kapitalizmin belirleyici nedeni, Doğu üzerindeki ekonomik
yağmasıdır. Eş deyişle, 16. yüzyıldan sonra Batı’yı Doğu karşısında üstün kılan, Batı emperyalizminin
kendisidir. Oysa “toplumsal kalk›nma kuramlarından söz ederken önce ekonomik gelişme ve
kalkınmanın
anlaşılmasına
karşılık,
sorunun
bu
uluslar
arası
boyutuna
hiçbir
biçimde
değinilmemektedir” (Sezer, 1988:88). Buna göre, Türkler 1453 yılında İstanbul’u fethederek dünya
ticaret yollar›n›n denetimini ele geçirmişlerdi. Ticaret yollarının Türklerin elinde olması Batı
ekonomisini yıpratmış, oldukça küçültmüştür. Buna karşılık Batı deniz seferlerine başlamış ve 1492
yılında Amerika kıtasını keşfetmiştir. Amerika kıtasının keşfedilmesi, Batı’ya Osmanlı’n›n
denetiminden uzak yeni ticaret yolları kazandırmıştır. Böylece Batı, bulduğu yeni ticaret yollarıyla
Doğu’nun zenginliklerine kolaylıkla ulaşmış ve bu zenginlikleri topraklarına taşımıştır. Bununla
birlikte, 16. yüzy›ldan bu yana uygulanan merkantilist siyasetin de etkisiyle yeni ticaret yollar›n›n
getirdiği zenginlikler, Avrupa’nın belli merkezlerindeki burjuvazinin elinde sermayeye dönüşmeye
hazır biçimde birikmeye başlamıştır. Sonuç olarak servet birikimin burjuva sınıfının elinde
toplanmas›, Bat›’ya Doğu karşısında büyük bir üstünlük getirmiştir. Sezer’e göre “bu da bize
kapitalizmin kendi ahlak anlayışı ve dünya görüşüyle açıklanamayacağını; fakat Batı’nın, Doğu-Bat›
çatışmasının içine yerleştirildiği zaman bir aydınlığa kavuşabileceğini göstermektedir” (Sezer,
1981:139).
Öte yandan Avrupa, endüstri devrimiyle sağladığı üstünlüğünü sadece kendi sınırları içinde
kapalı bir zenginleşme olarak sürdürememiştir. Çünkü büyük çapta işletmeler, ancak ürettikleri
ürünleri satabilecekleri pazarlar› bulabildikleri ölçüde verimli olabilirler. Böyle bir ekonomik sistem
ise Doğu toplumlarını Batı’ya boyun eğmeye zorlamıştır. Öyleyse Sezer’e göre Batı’nın 16. yüzyıldan
başlayarak modernleşmesinin ve dünya egemenliğini ele geçirmesinin nedeni Max Weber’in belirttiği
gibi dinsel ve kültürel özellikleri değil; Doğu üzerindeki ekonomik yağmasıdır (Sezer, 1997).
Kısacası, Batı için temel modernleşme kaynağının Doğu soygunu olduğunu vurgulayan Baykan Sezer,
“Max Weber’in kapitalizmi açıklama tarzına karşı eleştirel bir tutum sergilemektedir” (K›z›lçelik,
2000:171).
Bununla birlikte Max Weber’in İslam dininin yaygın olduğu Doğu toplumlarını despotik ve
kapalı toplumlar olarak tanımlaması da Baykan Sezer tarafından tartışma konusu yapılmaktadır.
Çünkü Sezer’e göre modernleşme kuramları, böylece Doğu toplumlarının geri kalışını uluslar arası
ilişkilerden soyutlamakta ve bu sorunu Doğu toplumlarının iç sorunu gibi göstermeye çalışmaktadır.
Oysa Sezer’e göre;
“Bat›’n›n Bat› olarak aç›k bir toplum olabilmesi ancak kendi dışında ve Doğu
toplumlarıyla kurabildiği ilişkiler sonucu gerçekleşebilmiştir. Şu halde Batı toplumları
Doğu ile olan ilişkilerinde açık bir ekonomiyi gerçekleştirebiliyorlarsa o zaman Doğu
toplumlar› nas›l kapal› olmakla suçlanabilir?” (Sezer, 1988:27).
Şu halde Baykan Sezer’e göre, Doğu toplumlarının 16. yüzyıldan başlayarak Batı karşısında
geri duruma düşmelerine neden olarak kapalı bir toplum özelliği göstermeleri ve İslam dinini
benimsemiş olmaları gösterilemez. Çünkü Doğu toplumları tarihin en eski dönemlerinden beri Batı’yla
ilişki halinde bulunmuş toplumlardır (Sezer, 1979).
Uygarlık Doğu Kökenlidir
Buraya kadar söylediklerimizle bağlantılı olarak Baykan Sezer, Max Weber’in yeryüzünde
uygarlığın Yunan ve Roma dönemiyle birlikte başladığı yolundaki savlarına kesinlikle karşı
çıkmaktadır. Çünkü Sezer’e göre Mısır ve Mezopotamya uygarlıkları döneminde Doğu, Batı
karşısında kesin bir üstünlük taşımaktaydı. Gerçekten de Sezer’in saptamalar›na göre “endüstri
toplumlarının başlattığı ileri sürülen teknikler Doğu çıkışlıdır. Örneğin barutun kullanılışı Batı’da
kullanılışından çok daha önce bilinen bir tekniktir. Aynı şekilde matbaa Batı’dan çok önce Doğu’da,
Çin’de biliniyor ve kullan›l›yordu” (Sezer, 1997:58). Bunun gibi, “yurdumuzda matbaan›n
kullanılışından önce el yazması kitap sayısı herhangi bir Batı ülkesinde basılı kitap sayısını çok
aşmaktadır” (Sezer, 1988: 146).
Şu halde; Türkiye’nin geçirmekte olduğu toplumsal değişme sürecinin Bat› kaynakl›
modernleşme ölçütleriyle değerlendirilmesine de olanak yoktur. Örneğin Sezer’e göre Türkiye’deki
modernleşme olgusuna Weberyan bir yaklaşımla bakılırsa, Batı’nın Doğu üzerindeki ekonomik
sömürüsü atlanmış olacaktır. Böyle bir yaklaşım da hiç kuşkusuz, dünya egemenliğini sürdürme
kaygısı taşıyan Batı’nın istediği bir yoldur. Bununla birlikte laikliği veya sınıf çatışmalarını bir
modernleşme ölçütü olarak ortaya koyan Batı kaynaklı kuramsal yaklaşımların Türkiye için
geçerliliği tartışmalıdır. Çünkü öncelikle böyle yaklaşımlar çok geniş boyutları olan Doğu- Bat›
çatışmasını unuttururlar. Sonra, Türkiye bir Doğu toplumudur. Türkiye’nin toplumsal yap›s›, kültürü,
ekonomisi, tarihi Bat› toplumlar›ndan çok derin ayr›mlar gösterir (Sezer, 1993).
Baykan Sezer ve Bağımlılık Okulu
Bağımlılık Okulu, Kızılçelik (2004) tarafından belirtildiği gibi, Batı kapitalizminin Batı dışı
mazlum toplumlarda yarattığı tahribatları, sorunları ve yoksullaşmayı ilgi odağı olarak seçen,
oralardaki geri kalmışlığı dinsel ve kültürel nedenlere değil, öncelikle Batılı toplumlarla olan
bağımlılık ilişkilerine bağlayan bir ekoldür. Buna göre 16. yüzyıldan sonra yeryüzünde çevre ülkeleri
merkez ülkelere bağımlı kılan uluslararası bir dünya sistemi oluşmuştur. Öyleyse Bağımlılık Okulu’na
göre “çevre ülkeleri, içinde bulundukları sömürü ilişkisini kırabilmek ve ileri teknolojiye sahip
ülkelerle yarışabilmek için kendi aralarında işbirliğini sıkılaştırmak ve geliştirmek zorundadırlar”
(Kongar, 1999:73).
Baykan Sezer 16. yüzyıldan sonra Batı’nın Doğu karşısında kazandığı kültürel ve ekonomik
üstünlüğü açıklarken, sosyolojideki Bağımlılık Okulu’nun görüşlerine yaklaşır. Kanımızca Sezer ve
Bağımlılık Okulu’nun arasında bazı temel kuramsal benzerlikler görülmektedir. En önemli benzerlik
olarak, Baykan Sezer Bağımlılık Okulu’ndaki kuramcılar gibi modernleşme kuramlarını var gücüyle
eleştirerek yola koyulmaktadır. Çünkü Sezer’e göre, sömürü ilişkilerinin yaşamakta olduğu ve
dolayısıyla Doğu-Bat› aras›ndaki ç›karların bütünüyle farklılaştığı bir dünyada Batı kaynaklı
modernleşme kuramları Batı dışı toplumlara yol gösteremez (Sezer, 1993). Örneğin Baykan Sezer
modernleşme kuramlarının, yeryüzündeki bütün ülkeleri kalkınmanın bir gereği olarak kapitalist
dünya sistemine katılmaya zorladığını belirtmektedir. Oysa ki, Bat› ile Bat›-dışı ülkeler arasında
yapılan ticarette dengesizlikler görülmektedir. Zira günümüzde dış alım ve satımın özü düpedüz
Batı’nın dünya egemenliğine hizmet etmektedir. Böyle olunca, Doğu ülkelerinin dünya pazar›na
açılmaları bütün hammadde ve zenginlik kaynaklarının Batı’ya akması sonucunu doğurmaktadır
(Sezer, 1997).
Baykan Sezer modernleşme kuramlarının ekonomi içerikli söylemlerini Doğu ülkeleri
açısından tartışmaya açarken kesinlikle yalnız değildir. Bağımlılık okulu kuramcılarından Paul Baran,
Paul Sweezy, Samir Amin, Andre Gunder Frank gibi düşün insanlarının azgelişmişlik ve modernleşme
kuramları konusundaki söylemleri Baykan Sezer’in Batı uygarlığının doğuşu hakkında yukarıda
belirttiğimiz görüşleri ile büyük yakınlaşmalar göstermektedir.
Sözgelimi, “bu düşünürlerin
söylemlerinin ortak noktası, ilk sömürge döneminden başlayarak Batı-dışı ülkelerdeki birikmiş ve
üretilen sermayenin yağma edilerek sömürgeci ülkelere taşınmış olmasıdır” (Keyder, 1979:12).
Baykan Sezer ve Samir Amin Aras›ndaki Kuramsal Benzerlikler
Bu noktada Sezer’in görüşlerine en yakın duran sosyal bilimcinin Samir Amin olduğu
anlaşılmaktadır. Baykan Sezer’in Batı merkezciliğe yönelik eleştirileri ve Doğu-Bat› toplumlar›
arasındaki eşitsiz gelişme varsayımı ile Samir Amin’in kuramsal çalışmaları arasındaki benzerlikler
aç›kça görülebilir.
Samir Amin, modernleşme kuramları üzerinde çalışan bütün sosyal bilimcilerin ilgisini
kapitalist dünya sistemi olgusu üzerine çekmektedir. Özellikle 17. yüzy›ldan sonra giderek
belirginleşen kapitalist dünya sistemi, yoksul ülkeler ve zengin ülkelerden oluşmaktadır. Ülkeler
arasındaki bu ayrımın başka bir adı, Doğu-Batı ayrımıdır. Yoksul Doğu ülkelerinin ulusal sermayesi
kapitalist dünya sisteminin bir gereği olarak sürekli biçimde zengin ülkelere akmaktadır. Pek doğal
olarak Batı, kapitalist dünya sisteminin kendine yönelik servet akışının sürmesini isteyecektir. Bu
yüzden Doğu’ya modernleşmenin bir gereğiymiş gibi kapitalist dünya sistemine entegre olmay› telkin
edecek, yapısal uyum programlarını ona dayatacaktır (Amin, 2000). Oysa Amin’e göre “Doğu
ülkelerinin dünya kapitalizmine katılması, bu çelişmenin yoğunluğunu azaltmaz, tam tersine bu
çelişmeyi daha da ön plana çıkartır” (Amin, 1993:111). Samir Amin’in Doğu-Batı ilişkilerinin
ekonomik boyutuna ilişkin söz konusu değerlendirmeleri, Baykan Sezer’in yukarıda anlatılan
kuramsal değerlendirmesiyle aynı doğrultudadır.
İkinci olarak Amin 16. yüzyıldan sonra Batı’nın dünya egemenliğini ele geçirmesinin
temelinde dinsel ve kültürel nedenler olduğu yolundaki tarihsel kuramlara karşı eleştirel bir tavır alır.
Amin’in bu çabasının, Baykan Sezer’in modernleşme kuramlarına dönük eleştirileriyle aynı düzlemde
olduğu anlaşılıyor. Üstelik Amin ve Sezer, Batı’nın dünya egemenliğinin nedenlerini sorgulamaya
girişirlerken aynı kişiyi, Max Weber’i eleştiri sandalyesine oturturlar. Örneğin Samir Amin, öncelikle
Weber’in Hıristiyanlık dininin gelişmeye öncülük ettiği yolundaki kuramını geçersiz k›lmak amac›yla
Batı Avrupa tarihinden örnekler vermektedir. Buna göre, Hıristiyanlık kapitalizmi değil; kapitalizm
Hıristiyanlığı yaratmıştır. Sözgelimi Amin’e göre kapitalizm İngiltere’nin tersine kıta Avrupa’sında
yeterince olgunlaşmadığı için Protestanlık buralarda aynı işlevi yerine getirememiştir (Amin, 1993).
Amin’in savları, kapitalizmin herhangi bir dinden çıkmasının söz konusu olamayacağını belirten
Sezer’in yukarıda belirtilen görüşleri ile yakınlık içindedir.
Öte yandan Max Weber’in Doğu toplumlarını demokrasi geleneğinden uzak, despotik ve
kapalı toplumlar olarak değerlendirmesi, Baykan Sezer gibi Samir Amin tarafından da geçersiz
bulunmuştur. Amin, Doğu ve Asya toplumlarında her türlü hukuk sisteminden uzak, kişiselleşmiş bir
iktidar›n olduğu yönündeki saptamalara karşı çıkmaktadır. Samir Amin de İslam toplumlarında
devletin işleyişine ilişkin kuralların kişisel nitelik taşımadığını vurgulamıştır. Tam tersine bu kurallar
şeriatın hukuk sistemine dayanmaktadır. Şeriat ise kişilerden bütünüyle bağımsızdır. Öyleyse
Weber’in ileri sürdüğü savlardan çok farklı olarak, İslam toplumlarının idaresi de bir yasaya, bir
hukuka dayanmaktad›r (Amin, 1992).
Sonuç Olarak
K›saca özetlemek gerekirse, Baykan Sezer’in önemi Türkiye’deki kuramsal sosyoloji
çalışmalarına yeni bir bakış açısı kazandırmış olmasıdır. Bu bakış açısı Doğu-Batı ilişkileri, daha
doğrusu Doğu-Batı karşıtlığıdır. Baykan Sezer’den önce, Türk sosyologları arasında Doğu-Bat›
karşıtlığını ve emperyalizmi bu kadar açık tartışan düşünürlerle pek sık karşılaşmıyoruz. Tam tersine,
Cirhinlioğlu (1999:114)’nun belirttiği gibi “Türk aydınları modernleşme kuramlarının tavsiye ettiği
Batılı değerleri çok fazlaca sorgulamadan, daha kolay ve hızla ilerleyebilme adına hemen
benimsemişlerdir.” Baykan Sezer ise Doğu-Batı ilişkilerinin tarihsel karşıtlığını göz önünde
bulundurmayan bütün sosyoloji kuramlarını köklerinden sarsarak, günümüzde Batı’nın Doğu
üzerindeki yağması unutularak oluşturulan yerli modernleşme kuramlarının kendi eksikliklerini
görebilme olanağını yaratmıştır.
KAYNAKÇA
Amin, Samir. (1992), Emperyalizm ve Eşitsiz Gelişme, İstanbul, Kaynak Yayınları.
Amin, Samir. (1993), Kaos İmparatorluğu, İstanbul, Kaynak Yayınları.
Amin, Samir. (2000), Değişim Halindeki Dünya Sistemi, Ankara, Özgür Üniversite Yay›nlar›.
Cirhinlioğlu, Zafer. (1999), Azgelişmişliğin Toplumsal Boyutu, Ankara, İmge
Kitabevi.
Keyder, Çağlar. (1979), Azgelişmişlik ve Türkiye, İstanbul, Birikim Yayınları.
K›z›lçelik, Sezgin. (2000), Baykan Sezer’in Sosyoloji Anlayışı, Ankara, An› Yay›nc›l›k.
K›z›lçelik, Sezgin. (2004), Zalimler ve Mazlumlar: Küreselleşmenin İnsani Olmayan Doğası,
Ankara, An› Yay›nc›l›k.
Lerner, Daniel (1964), The Passing of Traditional Society: Modernizing the Middle East,
London, The Free Pres of Glencoe.
Sezer, Baykan. (1981), Toplum Farklılaşmaları ve Din Olayı ,İstanbul, İ.Ü Edebiyat Fakültesi
Yay›nlar›.
Sezer, Baykan. (1979), Asya Tarihinde Su Boyu Ovalar› ve Bozk›r Uygarl›klar›, İstanbul, İ.Ü
Edebiyat Fakültesi Yay›nlar›.
Sezer, Baykan. (1988), Sosyoloji’nin Ana Sorunlar›, İstanbul, Sümer Yayınları.
Sezer, Baykan. (1997), Batı Dünya Egemenliği ve Endüstri Devrimi, İstanbul, İ.Ü Edebiyat
Fakültesi Yay›nlar›.
Sezer, Baykan. (1993), Sosyolojide Yöntem Tartışmaları, İstanbul, Sümer Yay›nlar›.
Sezer, Baykan. (1985), Sosyolojinin Ana Başlıkları, İstanbul, İ.Ü Edebiyat Fakültesi Yayınları.
Yıldırım, Ergün. (2004), ’Baykan Sezer’den Batı Sosyoloji Kuramlarına Eleştirel Çağrı’
Baykan Sezer’e Armağan, Baykan Sezer ve Türk Sosyolojisi, İstanbul: Kızılelma Yayınları, s:
207-213.
Kongar, Emre. (1999), Devrim Tarihi Aç›s›ndan ve Toplumbilim Aç›s›ndan Atatürk, İstanbul,
Remzi Kitabevi.
Kongar, Emre. (1979), Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği, İstanbul, Bilgi
Yay›nlar›.