Temel Bilimler / T 36-3 TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR 1. 4. Membrana atlantooccipitalis posterior hangi ligamentin devamıdır? A) Ligamentum supraspinale B) Ligamentum interspinale C) Ligamentum flavum 4–A Funiculus spermaticus ligamentum inguinale’nin arkasından geçmez. Ligamentin arkasından geçenler lacuna vasorum ve lacuna musculorum içerikleridir. Lacuna vasorum: - A. femoralis (üst kısımda a. iliaca externa) - V. femoralis (üst kısımda v. iliaca externa) - Lenf damarları ve nodları - N. genitofemoralis’in femoral dalı Lacuna musculorum: - N. femoralis - N. cutaneus femoris lateralis - M. iliopsoas D) Ligamentum longitudinale anterius E) Ligamentum longitudinale posterius 1–C 2. Pterion noktasının izdüşümünde hangisi yer alır? A) Vena jugularis interna B) Arteria cerebri media C) Arteria cerebri anterior D) Arteria meningea media E) Arteria vertebralis 2–D Pterion noktası, fonticulus anterolateralis’in kapanmasından sonra aldığı antropolojik isimdir, sınırlarını: temporal – frontal – parietal ve sfenoid kemiğin ala mjaor’u oluşturur. İzdüşümünde a. meningea media’nın ramus anterior’u yer alır. 3. 5. Fossa axillaris’in posterior duvarını aşağıdakilerden hangisi yapar? A) M. latissimus dorsi B) M. serratus anterior C) M. subscapularis D) M. pectoralis major Aşağıdaki oluşumlardan hangisi ligamentum inguinale’nin arkasından geçmez? A) Funiculus spermaticus B) Arteria femoralis D) Musculus iliacus C) Vena femoralis E) Nervus femoralis Aşağıdaki kaslardan hangisi hem uyluk hem de bacağa fleksiyon yaptırır? B) M. gracilis A) M. adductor magnus D) M. rectus femoris C) M. gluteus medius E) M. gluteus maximus 5–B M. gracilis uyluğa fleksiyon ve adduksiyon, bacağa fleksiyon yaptırır. N. obturatorius tarafından innerve edilir. M. adductor magnus uyluğa adduksiyon (en güçlü) ve ekstansiyon yaptırır. Siniri nervus obturatorius’dur M. gluteus medius uyluğa abduksiyon yaptırır (en güçlü) n. gluteus superior innerve eder. M. rectus femoris uyluğa fleksiyon bacağa ekstansi-yon yaptırır. N.femoralis innerve eder. M. gluteus maximus uyluğun en güçlü ekstansörüdür. N. gluteus inferior innerve eder. E) Sulcus intertubercularis 3–C Fossa axillaris’in Ön duvarı: M. pectoralis major ve minor, Arka duvarı: M. subscapularis Mediali: M. serratus anterior, Laterali: Sulcus intertubercularis’in tabanı, Tepesi: 1. kosta, skapula ve klavikula tarafından oluşturulur. 6. Aşağıdaki damarlardan hangisi, musculus scalenus anterior ve medius arasındadır? B) Vena subclavia A) Arteria subclavia D) Vena axillaris C) Arteria axillaris E) Vena brachiocephalica sinistra 6–A M. scalenus anterior’un önünde fasyası içinde n. phrenicus bulunur; arkasında bulunan m. scalenus medius ile arasında kalan interskalen aralıkta plexus brachialis ve a. subclavia vardır. Bu www.tusem.com.tr 2 Temel Bilimler / T 36-3 10. Aşağıdakilerden hangisi telensefalonda yer almaz? yapılar scalen anticus sendromu veya servikal kosta varlığı gibi nedenlerle basıya uğrayabilir (scalen anticus sendromu, torasik outlet sendromu, servikal kosta sendromu vb...) Subklavian arterin sıkışıp sıkışmadığı Adson testiyle anlaşılabilir. 7. A) Nucleus amygdaloideumB) Nucleus ruber C) Nucleus lentiformis E) Globus pallidus 10 – B Aşağıdakilerden hangisi a. iliaca interna’nın direkt dalı değildir? A) A. pudenda interna B) A. umbilicalis C) A. vesicalis superior D) A. vesicalis inferior D) Nucleus caudatus Nucleus ruber, mezensefalonda colliculus superior’lar seviyesinde yer alır. E) A. obturatoria 11. Erişkinde subarachnoide aralık hangi seviyede sonlanır? 7–C Arteria vesicalis superior, umbilikal arterin proksimal kısmının (pars patens) dalıdır, bu arter a. ductuli defferentis’i vererek ductus defferensi de besler. A)T12 B)L2 C)S2 D)S5 E) Coccyx-1 11 – C A. iliaca interna pelvis ve ürogenital organların arteridir. Başlıca dalları: - A. pudenda interna - A. vescalis inferior - A. obturatoria - A. umbilicalis - A. uterina - A. sacralis lateralis - A. glutea superior - A. iliolumbalis 12. Kalçada yürürken aktif olmayan taraf belirgin olarak düşüyorsa lezyon hangi sinirdedir? C) N.ischiadicus D) N.femoralis 12 – A N.gluteus superior (L4,5,S1); plexus sacralis (L4-S3)’ten çıkar. Foramen suprapriforme’de. A.ve v.glutea superior’un dallarına eşlik ederek çıkar ve m. gluteus medius, m.gluteus minimus ve m.tensor fascia lata’ya dallar verir. Bu kasların tümü kalça eklemine abduktordurlar ve felçlerinde yürürken aktif olmayan taraf belirgin olarak düşer buna Trendelenburg bulgusu denir. Prostat lenf damarları başlıca hangi lenf nodunda sonlanır? A) N. l. coeliaci B) N.gluteus inferior E) N.peroneus communis - A. glutea inferior 8. A) N.gluteus superior B) N. l. inguinalis C) N. l. inguinales profundi D) N. l. iliaci interni E) N. l. iliaci externi 8–D Genellikle organların lenfatik drenajları arteriel beslenmelerine paraleldir. Prostatın arterleri a. iliaca interna’dan gelir ve lenfatik drenajı da n. l.iliaci interni’lere olur! 9. 13. Aşağıdakilerden hangisi parasempatik etkisi vardır? Venae ophthalmicae superiores aşağıdakilerden hangisine dökülür? A) V. jugularis interna B) Sinus cavernosus C) V. jugularis externa D) V. facialis A) N.trochlearis B) N.abducens C) N.oculomotorius D) N.ophthalmicus E) N.olfactorius 13 – C Parasempatik lifi olan (genel visseral efferent) kafa çiftleri III (n.oculomotorius), VII (n.facialis), IX (n.glos-sopharyngeus) ve X (n.vagus)’dur. E) Sinus rectus 9–B Oftalmik venler, fissura orbitalis superior’dan geçerek sinus cavernosus’a dökülürler ve vena ophthalmica superior’lar orbita üst iç köşesinde v. facialis’e dökülen v. angularis’ler ile anastomoz yaparlar. 14. Aşağıdakilerden hangisi intraperitoneal değildir? A) Tuba uterina B) Cervix uteri C) Bulbus duodeni D) Splen E) Colon transversum 14 – B www.tusem.com.tr 3 Temel Bilimler / T 36-3 Blastokist yapısında bulunanlar: • Zona pellusida • Embriyoblast Trofoblast • • Blastosel Korona radiata Graaf folikülünün çevresinde taç gibi duran tek ya da iki-üç katlı granüloza hücre tabakasıdır. 15. İntrauterin gelişimin 6. haftasında duodenumun iç yüzünü döşeyen endodermden kaynaklanan organ aşağıdakilerden hangisidir? A) Dalak sinüzoidleri B) Mide bezleri C) Pankreas parankimi D) Kolonun mide ile komşu kısmı E) Böbreküstü bezleri 15 – C Pankreas bezi intrauterin hayatın 6. haftasında duodenumun iç yüzünü döşeyen endodermden ayrılan iki tomurcuk halinde gelişmeye başlar. Ventral ve dorsal pankreas tomurcuğu. Ventral pankreas tomurcuğu duodenum arkasından rotasyon yapar ve dorsal pankreas tomurcuğu ile hem parankimi hem de kanalları birleşerek pankreası oluşturur. Dalak sinüzoidleri lateral mezodermden gelişirken mide bezleri primitif gis endoderminden oluşur. 18. Merkezi sinir sisteminde Yutma merkezinden çıkan uyarıları efektör organlara iletimde görev almayan kraniyal sinir hangisidir? A) 5.kranial sinir B) 7.kranial sinir C) 9.kranial sinir D) 10.kranial sinir E) 12.kranial sinir 18 – B Yutma istemli ve istemsiz fazları ardışık 3 aşamalı bir olaydır. 16. Aşağıdakilerden hangisi allantois için yanlıştır? A) Mesanenin oluşumuna katılır B) Mesane oluştuktan sonra fibröz bir doku olan Urakus olarak kalır C) Amniyon zarının embriyoya yapışmasını engeller D) Vitellustan kaynaklandığı için kan yapımında görevlidir E) Göbek kordonunun yapısında bulunur 16 – C Allantois 16. günde Vitellus kesesinin göbek kordonuna bakan tarafından oluşur. Allantoisin Görevleri • Mesanenin oluşumuna katılır • Mesane oluştuktan sonra mesaneyi göbek kordonuna bağlayan fibröz bir doku olan Urakus olarak kalır • Erişkinde urakus; Ligamentum umblikale mediana olarak adlandırılır Vitellustan kaynaklandığı için kan yapımında görevlidir • • Kloakayı oluşturur. • Erken dönemde göbek kordonununu yapısına katılır Amniyon zarının embriyoya yapışmasını engelleyen vitellus değil amniyon sıvısıdır. • İstemli Faz • Faringeal Faz • Ösefageal Faz Yutmanın en önemli fraingeal fazıdır. İstemsiz olarak farinks duvarına dokunan besinin duysal uyarı çıkarması ile olur. En fazla reseptöre sahip bölüm tonsilla pililerinin arasıdır. Çıkan uyarılar 5. 9. ve 10. kafa çifti ile Nuclues Tractus Solitarius’a (NTS) ulaşır. Daha sonra Ponsun alt kısmında ve medullanın retiküler formasyon’u çevresinde bulunan yutma merkezinden çıkan uyarılar besinin farinksten ösefagusa geçmesini sağlar. Degultasyon (yutma) merkezinden çıkan uyarılar 5, 9, 10 ve 12. kranial sinir sayesinde farinksi uyararak yutmayı sağlar. 19. Aşağıdakilerden hangisi solunum sisteminde kök hücre olarak kabul edilir? A) Titrek tüylü prizmatik epitel B) Fırça hücresi C) Clara hücresi D) Küçük granüllü hücre E) Goblet hücresi 19 – C Solunum yolları epiteli yalancı çok katlı epiteldir. Bu epitel şeklinde tüm hücreler apikale ulaşamaz ve derinlerde kalır. Histoloji kesitlerde çok tabakalıymış gibi görünür. Yapısında beş farklı hücre bulunur. En sık görülen hücreler titrek tüylü prizmatik epiteldir. Bazal hücreler ise kök hücre olarak kabul edilir. Ancak terminal bronşiol duvarında bulunan ve aynen tip 2 pnömosit gibi surfaktan sentezleyen bir de Clara hücresi vardır. Clara hücreleri surfaktan sentezi yanında aynen tip 2 pnömositler gibi kök hücre kabul edilir. 17. Aşağıdakilerden hangisi blastokistin yapısında bulunmaz? A) Zona pellusida B) Korona Radiata C) Blastosel D) Trofoblast E)Embriyoblast 17 – B Uterusa ulaşan morula içerisine annenin intertisiyel sıvısı dolmaya başlar (4.gün). Bu sıvı toplanarak tek bir boşluk oluşturur. Bu boşluğa Blastosel adı verilir. Blastosel oluşmuş embriyoya ise Blastokist denir. www.tusem.com.tr 4 Temel Bilimler / T 36-3 20. Kalpte AV düğüme ait hücreler hangi histolojik tabakada görülür? 21 – E Kalbin Özelleşmiş Uyarı ve İleti Sistemini oluşturan hücrelerin aslında kalp kası hücresi olduğu ancak kasılma özelliklerini kaybettiği unutulmamalıdır. Bu nedenle tüm hücreler arasında bol miktarda gap junction vardır. Kalpte gap junctionlar çoğunlukla düşük direnç bölgeleri olarak adlandırılır ve fonksiyonel sinsityumdan sorumludurlar. Kalbin Özelleşmiş Uyarı ve İleti Sistemi sırasıyla SA düğümü, düğümlerarası yollar, AV düğümü, His demeti ve purkinje lifleri oluşturur. A) Endokardiyum B) Subendokardiyal aralık C) Miyokardiyum D) Epikardiyum E) Subepikardiyal aralık 20 – B SA düğüm; Sağ atriyumun arka,üst,yan tarafında vena kava süperiyorun atriyuma açıldığı yerde bulunur. SA lifleri doğrudan atriyum kaslarına bağlantılıdır. Kalbin atım hızını SA düğüm belirler. Kalp dıştan içe doğru 3 tabakadan oluşmaktadır. • Perikardiyum Düğümlerarası yollar; Ön, orta ve arka olmak üzere üç tanedir. Ön yol sağ atryumdaki uyarıyı sol atriyuma iletir. Bu yolların iletim hızı çok yüksektir. Atriyumlardaki en hızlı iletim yollarıdır. • Miyokardiyum • Endokardiyum Perikardiyum AV düğüm; Sağ atriyum arka duvarında, triküspit kapağa bitişik, interatriyal septuma yakın bulunur. Subendokardiyal yerleşimlidir. Temel işlevi iletinin geciktirilmesidir. Geciktirmenin nedeni daha az sayıda gap junction içermesidir. AV düğümde ileti 0.09 sn geciktirilir. AV’ ye ulaşmak için 0.03 sn ve his demetinden kas hücrelerine ulaşmak için 0.04 sn gerektiğinden SA’dan çıkan uyarının ventriküle ulaşması 0.16 sn sürecektir. AV düğümün bir başka özelliği asla iletiyi ventriküllerden atriyuma iletememesidir. Kalbi dıştan torba biçiminde saran Seröz zardır. İki tabakası bulunur. İki tabakada tek katlı Mezotel ile örtülüdür. Arada perikardiyal sıvı bulunur. Perikardiyal sıvı basıncı pozitif bir basınçtır. • Pariyetal perikardiyum (Perikardiyum) • Visseral perikardiyum (Epikardiyum) Kalbe ait olan yapının epikardiyum olduğuna dikkat edilmelidir. Subepikardiyal katman: Gevşek bağ dokusudur. İçerisinde koroner damarlar, sinir ve gangliyonları ile kalbin iletici sistemi bulunur. His demeti; AV düğümün devamı şeklindedir. Purkinje Lifleri; Normal kas liflerinden bile daha büyük liflerdir. En hızlı iletimi yaparlar (1 - 4 m/sn). İnterkale disk bölgelerinde en fazla sayıda gap junctiona sahip kalp kası hücresidir. Purkinjeden tüm kas liflerine iletim 0.04 sn sürer. Miyokardiyum En kalın katmandır. Kalp kası hücrelerinden oluşur. Endokardiyum En içte kan ile temas eden katmandır. İçten dışa doğru 4 tabakası bulunur • Endotel: Tek katlı yassı epiteldir 22. Kalp döngüsünde; intraventriküler basıncın en yüksek olduğu faz aşağıdakilerden hangisidir? • Subendotelyal katman: az sayıda Düz kas hücresi, Histiyosit, Fibroblast ve elastik ile kollajen lifler içerir. A) İzovolümetrik gevşeme dönemi • Miyoelastik katman: En kalın endokardiyum katmanıdır. Elastik lifler ve düz kas katmanları içerir. B) Hızlı doluş dönemi C) Atriyal sistol dönemi • Subendokardiyal katman: İnfarktüste en çok etkilenen kısımdır. Gevşek bağ dokusu ile ileti sisteminden Purkinje lifleri ve atriyoventriküler düğümün bulunduğu katmandır. D) İzovolümetrik kasılma dönemi E) Ejeksiyon dönemi 22 – E Ventriküler diyastol dönemi, kanın atriyumlardan ventriküllere geçtiği dönemdir. Bu dönem kendi içerisinde izovolümetrik gevşeme, atriyal hızlı doluş ve atriyal sistol dönemlerini kapsar. İzovolümetrik gevşeme döneminde atriyumlardan ventriküllere kan geçişi olmaz. Hızlı doluş dönemi ventrikül doluşunun ilk 2/3 lük dönemidir. Atriyumlardaki kan hızla ventriküllere dolar. Tüm atriyal kanın %80-85’i bu dönemde ventriküle geçer. Kalp seslerinden S3’ün nedenidir. Bu kan miktarı normal yaşam için yeterli olduğundan atriyal fibrilasyon durumunda kişi normal hayatını sürdürebilir ancak egzersiz intoleransı vardır. 21. Kalpte interkale disk bölgesinde en fazla sayıda ve en geniş çapta gap junctionlara sahip bölge aşağıdakilerden hangisidir? A) SA nodu B) Atriyal düğümler arası yollar C) AV nodül D) His demeti E) Purkinje lifleri www.tusem.com.tr 5 Temel Bilimler / T 36-3 25. Aşağıdakilerden hangisinin epiteli yalancı çok katlı karakterdedir? Ventriküler sistol dönemi ise izovolumetrik kasılma ve ejeksiyon dönemini kapsar. İzovolumetrik kasılma döneminde amaç intraventriküler basıncı aort basıncına eşitlemeye çalışır. Bu sırada aort kapağı açılır ve ejeksiyon dönemi başlar. Ejeksiyon döneminde ventriküller hala kasılmaya devam ettikleri için özellikle mid ejeksiyon döneminde intraventiküler basınçlar en yüksek seviyesindedir. A) Renal Pelvis B) Membranöz üretra C) Renal major kaliksler D) Üreterler E) Mesane trigonumu 25 – B Mesane ve idrar yolları epiteli (Çok katlı değişici epitel - Çok katlı yassı) 23. Aşağıdakilerden hangi pıhtılaşma faktörü karaciğerde üretilmez? Renal Pelvis, Renal Kaliksler, Üreter, Mesane ve Üretranın mesaneden çıkan çok küçük bir bölümü Üroepitel denilen Çok katlı Değişici Epitel ile döşelidir. Çok katlı değişici epitel aslında çok katlı kübik bir epiteldir ancak üzerine idrar baskısı sonucu çok katlı yassı eptele döner. Önemli bir ayrıntı mesane trigonumunun iç üretral sfinkteride içermesi nedeniyle epitelinin direk çok katlı yassı epitele sahip olmasıdır. Üretrada da baskın olan epitel çok katlı yassı epiteldir. Üretranın en dar kısmı olan membranöz üretra ise farklı olarak yalancı çok katlı epitele sahiptir. Membranöz üretra dış üretral sfinkteri içerir. A) Faktör 1 B) Faktör 2 C) Faktör 3 D) Faktör 4 E) Faktör 5 23 – D Hemostazın sekonder hali olan koagülasyon içerisinde pıhtılaşma faktörlerinin önemi büyüktür. Tüm pıhtılaşma faktörleri karaciğerde üretilir. Sadece faktör 4 olarak bilinen Kalsiyum karaciğerde üretilmez. Pıhtılaşma faktörlerinin hepsi bilinmese de bazı faktörlerin özellikle bilinmesi gerekir. Faktör 1 in fibrinojen olduğu ve aynı zamanda agregasyonda da rol aldığı bilinmelidir. Faktör 2'nin protrombin olduğu faktör 3 ün doku faktörü olduğu böylece ekstrensek pıtılaşma kaskadını başlattığı iyi bilinmesi gereken durumlardır. Faktör 4 kalsiyum ile ilgili bilinmesi gereken bir başka konu ise tüm pıhtılaşma kaskadı aşamalarında rol alan tek faktör olmasıdır. 26. Aşağıdakilerden hangisi jukstameduller nefronlara ait bir özellik değildir? A) Henle kulpları çok uzundur ve medullaya kadar iner. 24. Karaciğer lobüllerinde bulunan perisinüzoidal aralıkta (Disse aralığı) aşağıdakilerden hangisi bulunmaz? B) Efferent arteriyol henle kulbu çevresinde özel bir damar oluşumu olan vasa rectayı yapar. A) İTO hücreleri B) Hepatosit Mikrovillusları C) Renal cisimleri medullanın kortekse komşu bölümünde yerleşmiştir C) Otonomik sistem postgangliyonik miyelinsiz aksonları D) İdrarı en fazla konsantre etme yeteneğine sahiptir. D) Tip1 ve Tip 3 kollajen E) Böbrekte en az bulunan nefron türüdür. E) Kuppfer hücreleri 26 – C 24 – E Disse Aralığı (Perisinüzoidal Aralık - Subendotelyal Aralık) Böbrekte yerleşimlerine göre nefronlar iki gruba ayrılır. • Kortikal Nefronlar (%80 - %85) Hepatositler ile sinüzoid endotel hücreleri arasında kalan ince bir kanaldır. Disse aralığı karaciğer lenfinin ilk döküldüğü yerdir. Disse aralığı lobcuğun periferine (portal alana doğru) Mall aralığı ile devam eder. Mall aralığı portal alanlardaki lenf damarlarının başlangıcıdır. • Nefronun tamamı kortekste yerleşmiştir. • Kısa henle kulbuna sahiptir. • Tüm nefronun çevresini Peritübüler kapiller ağ anastomozları sarar. Disse aralığında; • Jukstamedüller Nefronlar (%15 - %20) • İTO Hücreleri (Mezenşimal orijinli, sitoplazmalarında lipid damlacıkları vardır) • Glomerül, proksimal tübül ve distal tübül kısmı kortekste, henle kulbu ve toplayıcı kanallar medulladadır. • Hepatositlerin mikrovillüsleri • Otonomik sistem postgangliyonik miyelinsiz aksonları • Henle kulpları çok uzundur, medullaya kadar iner • Efferent arteriyol henle kulbu ve toplayıcı kanallar çevresinde özel bir damar oluşumu olan Vasa Recta’yı oluşturur. • Tip 1 ve Tip 3 kollajen bulunur. Kuppfer hücreleri ise Mononükleer fagositer seriye ait monosit orijinli hücreleridir. Endotelin aksine Peroksidaz reaksiyonu pozitiftir. ve karaciğer sinüzoidlerinin duvarında endotel ile birlikte bulunur. Endotel hücrelerinin arasında ayrıca NK benzeri özelliğe sahip Pit hücreleride bulunur. • Jukstamedüller nefronların henle kulpları çok uzun olduğundan daha fazla su geri emilimi yapılabilir. Bu nedenle Jukstamedüller Nefronlar idrarı en fazla konsantre etme yeteneğine sahiptir. www.tusem.com.tr 6 Temel Bilimler / T 36-3 27. Merkezi sinir sistemine ait nöronların aksonlarında aksiyon potansiyeli iletilmesinin hızını arttırmada görev alan hücre aşağıdakilerden hangisidir? A)Oligiodendriogliosit B)Astrosit C) Schwann hücresi D) Ependim Hücresi 29 – B Uyku Non-rem ve rem uykusu olarak iki ayrı döneme ayrılır. Uykunun temel beyin bölgesi rafe nükleusları ve temel nörotransmitteri seratonin dir. Ancak uykunun rem döneminde asıl etkili olan nörotransmitter noradrenalindir. Bu nedenle rem uyusu sırasında insanlarda kalp hızı artmış, solunum düzensizleşmiş gastrointestinal sistem aktivitesine ara vermiştir. Bu dönem aslında uyanıklığa en yakın uykudur ve bu dönemde rüya görülür ve hatırlanır. Ayrıca rem uykusu döneminde beyinde baskın olan EEG aktivitesi aynen uyanık gözü açık bir insan gibi Beta dalgalarından oluşur. E) Mikroglial hücre 27 – A Aksiyon potansiyel iletilmesini hızlandıran en önemli yapı miyelin kılıf sayesinde yapılan elektriksel yalıtım bölgeleridir. Soruda miyelin kılıfı yapan hücreler sorulmak istenmiştir. Schwann hücresi periferik sinir sistemi aksonlarında miyelini yapan hücrelerdir. Merkezi sinir sistemi için aynı işi yapan hücre oligodendrogliosit’tir. Ependim hücreleri BOS üreten ve ventrikül duvarlarını döşeyen epitelyal glia hücreleri iken mikroglia merkezi sinir sisteminin mononükleer fagositik sistem hücreleridir. 30. Yakın görmeye uyum sırasında aşağıdakilerden hangisi görülmez? A) Gözlerde konverjans B)Midriyazis C) Lens kalınlığında artış D) Göz kürelerinde iç rotasyon 28. Emziren kadının duygusal ve genital olarak uyarılmasından aynı zamanda eşler arası bağlılıktan sorumlu tutulan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) GnRH B) FSH C) Östrojen D) Prolaktin E) Pupil çapı daralır 30 – B Akomodasyon kelime anlamı olarak uyum demektir. Görmenin uyumu; yakına bakılan bir nesnede göz küresi ve yapısının meydana getirdiği değişiklikleri kapsar. Yakına bakmada, göz kürelerinde konverjans ve iç rotasyon olur, Sillier kas kasılarak lensin ön arka çapı arttırılır ve miyozis gözlenir. Pupil açıklığının artışı anlamına gelen midriyazis akomodasyon sırasında oluşmaz. E)Oksitosin 28 – E Oksitosin Reseptörleri ve Etkileri Reseptör İkincil Haberci Meme Gq - İP3 - Ca+2 miyoepitel hücreleri Uterus Ovaryum Vas Deferens Gq - İP3 - Ca+2 Gq - İP3 - Ca+2 Gq - İP3 - Ca+2 Etkisi Süt fışkırtma refleksi En önemli uyaran memenin emzirilmesi Emziren kadının duygusal ve genital uyarılması da oksitosin salınımını arttırır. Uyarılma östrojen ile artar, progesteron ile inhibe olur. Doğuma doğru uterusta reseptör artar. Doğum sırasında pozitif feedback ile salınım artar Etkisi net değildir Ejekülasyon sırasında oksitosin salınımı artar, vas deferens kasılır ve ejekulat dışarı atılır. 31. Sinir sisteminde lateral inhibisyonda görev alan özel ara nöron hücresi hangisidir? A) Golgi şişe nöron B) Betz hücresi C) Piramidal nöron D) Renshaw hücresi E) Alfa motor nöron 31 – D Lateral İnhibisyon Lateral inhibisyon nöron düzeyinde negatif feedback’in örneğidir. Presinaptik aksondan ayılan bir dal bir ara nöron ile daha sinaps yapar. Bu ara nöron ise dönüp tekrar presinaptik nöronla ve çevresindeki birkaç nöron ile sinaps yapar. Bu sinapslar ile kendi kendini ve hemen yanındaki nöronları inhibe edebilir. Yani kendi uyarısını durdurabilir. Lateral inhibsiyonda rol alan bu özel ara nörona Renshaw hücresi denir. 29. Aşağıdakilerden hangisi REM uykusunda baskın olarak kullanılan nörotransmitterdir? A)Seratonin 32. Aşağıdaki sinir lifi tiplerinden hangisi hassas dokunma ve basınç duyusunu taşır? B)Noradrenalin C) Asetilkolin A) Grup 1a sinir lifleri B) Grup 1b sinir lifleri D) Dopamin C) Grup 2 sinir lifleri D) Grup 3 sinir lifleri E) Glutamat E) Grup 4 sinir lifleri www.tusem.com.tr 7 Temel Bilimler / T 36-3 32 – C Karboksin ve TTFA (tenoiltrifluoroaseton) indirgeyici eşdeğerlerin süksinat dehidrogenazdan Q’ya transferini inhibe ederler. Sinir Lifleri iki ayrı sınıflama ile kalınlıklarına, iletimlerine ve miyelin olup olmamasına göre sınıflandırılmışlardır. C grubu (Duysal sınıflandırmada Grup 4) diğerlerinden farklı olarak miyelinsizdir. Sinir Lifleri Sınıflandırılması ve Tipleri Lif Tipi Duysal Fonksiyonu Sınıflandırma Karşılığı A Alfa Grup 1 (a ve b) Somatik Motor nöron (A-alfa) Kas iğciği (1a) ve Golgi tendon organ (1b) afferenti Proprioseption Beta Grup 2 Hassas dokunma, basınç Kas iğiciği Gama Yok Kas iğciği motor nöronu Delta Grup 3 B - Yok C Dorsal kök Grup 4 Sempatik Yok Soğuk ve ağrı (hızlı ağrı) Kaba dokunma Otonom PREgangliyoner Sıcak ve ağrı (yavaş ağrı,acı) POSTgangliyoner sempatik Malonat, süksinat dehidrogenazın yarışmalı inhibitörüdür. ATP sentez inhibitörleri: Oligomisin (antibiyotik) ve venturisidin oksidasyon ve fosforilasyonu tamamen bloke eder. ATP sentezi (fosforilasyon) ile elektron transportu (oksidasyon) eşleştiği için, ATP sentaz kompleksi inhibe olursa veya yeterli miktarda ADP desteği bulunmazsa, ATP sentezi inhibe edilecek, O2 tüketilmeyecek, ETZ’nin bileşenleri redükte hallerinde toplanacak ve TCA döngüsü yavaşlayacaktır. Önemi En hızlı iletim En kalın Lif Eşleşmeyi ayıran ajanlar: Dinitrofenol bir iyonofordur ve protonları ATP sentaz kompleksindeki porların içinden geçirmeden sitozolden matriks içine yeniden girmesini sağlarlar. Böylece elektron transportu ile ATP üretimini birbirinden ayırırlar. Yüksek dozlarda alınan aspirin de benzer etkiye sahiptir. Kas iğciği çekirdek zinciri tip lif afferenti Kas tonüsünden sorumlu Akut ağrı Eşleşmeyi ayıranlar O2 tüketim hızını, elektron transportunu, TCA döngüsünü ve CO2 üretimini arttırırlar. ATP üretimi azalmıştır çünkü iç mitokondri membranına karşı proton gradiyenti dağılmıştır. Artmış solunum (elektron transportu ve O2 tüketimi) hızı ile oluşan enerji, ısı halinde kaybolur. İyonoforlar: Valinomisin antibiyotiği mitokondri membranı boyunca K’un geçişine izin vererek iç ve dış mitokondri membranı arasındaki membran potansiyelini ortadan kaldırır. Otonomik Acı Nigerisin de H+’le değişmeli olarak K’ için bir iyonofor gibi davranır. Sonuçta membran boyunca pH gradiyenti ortadan kalkar. Valinomisin ve nigerisin varlığında membran potansiyeli ve pH gradiyenti ortadan kalkar ve bu nedenle fosforilasyon tamamen inhibe olur. En ince, en yavaş 33. Karbonmonoksit zehirlenmesinde aşağıdaki enzimlerden hangisinin inhibisyonu ölüme neden olur? Atraktilozid bitki toksinidir ve iç mitokondri membranındaki adenin-nükleotid taşıyıcısını inhibe eder. A) ATP sentaz B) Süksinat dehidrogenaz C) Sitokrom oksidaz D) Koenzim Q redüktaz E) NADH dehidrogenaz 33 – C Elektron transportu ve oksidatif fosforilasyonun inhibitörleri: ETZ’nin herhangi bir noktasında bir blok olursa, bloktan önceki tüm taşıyıcılar indirgenmiş hallerinde birikir. Bloktan sonrakiler ise okside hallerinde bulunacaklardır. Sonuç olarak O2 tüketilmeyecek, ATP oluşmayacak ve TCA döngüsü yavaşlayacaktır. Amobarbital (barbitürat), pierisidin A (antibiyotik) ve rotenon (bir balık zehiri) NADH dehidrogenazla kompleksler yaparak NADH’nın birikmesine neden olur. Dimerkaprol ile antimisin, miksotiazol ve stigmatellin gibi antibiyotikler elektronların sitokrom b-c, kompleksi içinden geçişini engeller. Siyanür, sodyum azid ve karbon monoksid (CO), sıklıkla intihar amaçlı kullanılan zehirlerdir, sitokrom oksidazla birleşirler ve elektronların O2’e transferine engel olurlar. Siyanür ve azid hem a3’ün okside formuna (Fe3+) sıkıca bağlanır. CO ise hem a3’ün redükte formuna (Fe2+) O2 ile yarışmalı olarak bağlanır ve O2’e elektron transferini önler. 34. Glikolipid yapısında aşağıdaki moleküllerden hangisi bulunmaz? A) Gliserol B) Yağ asidi C)Seramid D)Serin E) Şeker üniteleri www.tusem.com.tr 8 Temel Bilimler / T 36-3 34 – A 35 – B Glikolipidler seramid bileşiğinden köken alırlar. Önce serin amino asiti ve palmitik asit birleşerek sfingozin molekülünü oluşturur. Ardından bir yağ asiti bu moleküle ilave edilerek seramid yapısı oluşturulur. Seramid molekülüne şekerlerin ilavesi ile glikolipid molekülleri oluşur. Hem sentezinde kurşun tarafından inhibe edilen iki enzim vardır. Bunlar; ALA dehidrataz ve ferroşellataz’dır. Glikolipidler (glikosfingolipidler), temel olarak sinir dokusunda ve hücre membranlarında bulunurlar. İki şekilde incelenebilir. İki gruba ayrılırlar: 1.Serebrozid: Seramidle birlikte bir veya daha fazla şeker içerir. Galaktoz içerene galaktozilserebrozid adı verilir ve başlıca beyin ve sinir dokusunda bulunur. Glukoz içerene glikozilserebrozid (glikozilseramiD) adı verilir ve daha çok ekstranöronal dokularda bulunur. 2. Gangliozidler: Kompleks glikosfingolipidlerdir ve bir veya daha fazla sialik asit molekülü içeren glikozilserebrozid bileşiğidir. Nöraminik asit, dokularda bulunan başlıca sialik asittir. Gangliozidler reseptör fonksiyonlarına sahiptir ve sinir dokularında yüksek konsantrasyonlarda bulunurlar. 36. Yağ dokusunda yer alan ve açlıkta aktivite gösteren gösteren lipaz aşağıdakilerden hangisidir? A) Pankreatik lipaz B) Hormona duyarlı lipaz 35. Hem sentezinde kurşun tarafından inhibe edilen enzim aşağıdakilerden hangisidir? C) Lipoprotein lipaz A) Delta aminolevülinik asit (ALA) sentaz D) Hepatik lipaz B) ALA dehidrataz E) Gastrik lipaz C) Üroporfirinojen I Sentaz 36 – B D) Protoporfirinojen oksidaz Hormona duyarlı lipaz, açlıkta glukagon hakimiyetinde aktive olarak, yağ dokusunda depolanmış olan triaçilgliserol moleküllerini yağ asit ve gliserol olarak parçalamaktadır. E) Üroporfirinojen dekarboksilaz www.tusem.com.tr 9 Temel Bilimler / T 36-3 Diğer lipazlar ve özellikleri: Enzim Gastrik lipaz Pankreatik lipaz Kaynak Mide Etki Bölgesi Fonksiyon Mide Kısa-orta zincirli yağ asitlerini içeren diyetsel TG yıkımı Pankreas İnce Diyetsel bağırsak triaçilgliserollerin lümeni yıkımı Lipoprotein Ekstra lipaz hepatik dokular Kapiller hücre yüzeyi Dolaşımdaki ŞM ve VLDL içinde bulunan TG’ leri yıkar Hormona Yağ Yağ duyarlı lipaz hücreleri hücreleri (sitozol) Depolanmış TG’ lerin yıkımı Asit lipaz Çoğu dokular Hepatik lipaz Karaciğer Karaciğer Fagositoz esnasında alınan lipidlerden yağ asitlerini ayırır. HDL2’ deki fosfolipid ve TG’ leri yıkarak HDL3’ e dönüşümü sağlamak. Lizozomlar 38. Karnitin palmitoil transferaz I enziminin görevi aşağıdakilerden hangisidir? Özellikleri Asite dayanıklı A) Dolaşımdaki yağ asitlerinin hücreye taşınması B) Yağ asitlerinin sitoplazmada aktivasyonu C) Yağ asitlerinin mitokondri iç zarından matrikse taşınması Dayanıklılık için pankreatik kolipaza gerek duyar Heparin tarafından plazmaya salınır, apo Cıı tarafından aktifleştirilir cAMP bağımlı protein kinaz tarafından aktifliştirilir. D) Mitokondri intermembranal alanda karnitin ve açil KoA’nı birleştirilmesi E) Mitokondride Açil karnitin molekülünün açil KoA ve karnitin olarak ayrılması 38 – D Yağ asitlerinin Mitokondriye Taşınması: Yağ asitleri hücre tarafından alındıktan sonra yağ açil CoA sentetaz (tiyokinaz) ile sitozolde aktive edilir. β-oksidasyon mitokondri matriksinde olduğundan uzun zincirli yağ asitlerinin mitokondriye geçmeleri gerekir. Bunun için özel bir taşıyıcı olan karnitin kullanılır, bu olaya da karnitin şantı (veya mekiği) denir. Asit pH’ da optimum Androjenler tarafından aktive, östrojenler tarafından inhibe edilir. 37. Perifer hücre membranlarından HDL membranına alınan kolesterolü, kolesterol esterine çeviren ve aktivatörü Apo A1 olan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A)ACAT B)LCAT D)CETP E) Tiyokinaz Kısa ve orta zincirliler ise serbestçe mitokondriye geçer ve burada aktive edilir. D) Tiyoforaz 37 – B Karnitin, esensiyal aminoasitler olan lizin ve metiyoninden karaciğer ve böbrekte sentezlenir, iskelet ve kalp kasına yollanır. Lesitin kolesterol açil transferaz (LCAT) enzimi kolesterol molekülünün üçüncü karbonunda bulunan hidroksil grubuna bir yağ asiti bağlar ve kolesterol esteri meydana getirir. LCAT, HDL molekülüne lokalizedir ve Apo A1 tarafından aktive edilir. Önce karnitin açiltransferaz I aracılığıyla bir açil grubu, sitozolik CoA’dan karnitine nakledilir. O-açil karnitin meydana gelir. Enzim, iç mitokondri zarının dış yüzeyindedir. Daha sonra, bu açil karnitin grubu mitokondri matriksine taşınır ve burada karnitin açil transferaz II ile başka bir CoA molekülüne nakledilir. Enzim iç mitokondri zarının iç yüzeyindedir. Önemli Apoproteinler ve başlıca fonksiyonları: ApolipoProtein Apo A-I Lipoprotein Ek bilgi HDL, ŞL LCAT aktivatörü, HDL reseptörünün ligandı Apo A-II HDL, ŞL Apo A-I ve LCAT inhibitörü? Apo A-IV ŞL’la salgılanır fakat Barsakta sentezlenir, işlevi bilinmiyor HDL’ye aktarılır Apo B 100 LDL, VLDL, IDL KC’den VLDL salgılanması, LDL reseptörünün ligandı Apo B-48 ŞL, ŞL kalıntıları Barsakta şilomikronların salgılanması Apo C-I VLDL, HDL, ŞL LCAT’in olası aktivatörü Apo C-II VLDL, HDL, ŞL Lipoprotein lipaz aktivatörü Apo C-III VLDL, HDL, ŞL Apo C-II’yi inhibe eder Apo D HDL’nin alt tipleri Kolesterol ester transfer proteini Apo E VLDL, HDL, ŞL, ŞL Karaciğerde şilomikron kalıtlarının ve LDL kalıntıları reseptörünün ligandıdır. (a) Lp (a) B-100’e bağlanır. AMI’ne gidişte etkindir 39. Alınan proteinli gıda ile orantılı olarak üre döngüsünün hızlanmasına neden olan substrat ve aktive ettiği enzim hangi seçenekte doğru olarak verilmiştir? www.tusem.com.tr 10 SUBSTRAT ENZİM A) Arjinin Karbamoil fosfat sentaz I B) N-Asetil sistein Arjinaz C) N-Asetil glutamat Karbamoil fosfat sentaz I D) Glisin Ornitin transkarbamoilaz E) Glutamat Arjininosüksinat sentaz Temel Bilimler / T 36-3 39 – C Üre döngüsünün kontrolü: N-Asetilglutamat, üre döngüsünün ilk enzimi olan karbamoil fosfat sentetaz I’in aktivatörüdür. 41. Seratonin, melatonin, NAD ve NADP sentezine katılan amino asit aşağıdakilerden hangisidir? Arginin, asetil KoA ve glutamattan N-asetilglutamat sentezini uyarır. Bu bileşiğin intrahepatik konsantrasyonu, proteinden zengin bir yemekten sonra artarak üre sentezi indüklenir. A) Triptofan B) Tirozin C) Histidin D) Glisin E) Metiyonin 41 – A Karaciğerin normalde büyük miktarlarda üre sentezleyebilme kapasitesi olmasına rağmen, 4 gün veya daha fazla yüksek proteinli diyet tüketildikten sonra üre döngüsü enzimleri indüklenir. Serotonin, melatonin, NAD ve NADP’nin nikotinamid parçası triptofandan oluşurlar. Triptofan, fenilalaninin hidroksilasyonu gibi TH4 gerektiren bir reaksiyonla hidroksillenir. Ürün 5-hidroksitriptofan dekarboksile olarak seratonini oluşturur. Serotonin pineal bezde, asetil KoA tarafından asetilasyona ve SAM tarafından metilasyona girer ve sonuçta melatonin oluşur. 40. Aşağıdaki bileşiklerden hangisi amino asitlerin TCA siklüsüne giriş noktalarından biridir? A)Sitrat B)Süksinat C) Süksinil KoA D) İzositrat E)Malat 42. Keton cismi sentezinde ilk oluşan keton molekülü ve lokalizasyonu aşağıdakilerden hangisidir? 40 – C Amino Asitlerin Yıkımı: Amino asitlerin karbon iskeletlerinin yıkılması durumunda oluşan başlıca ürünler piruvat, TCA döngüsünün ara maddeleri, asetil KoA ve asetoasetattır. Karaciğerde piruvat veya TCA döngüsünün ara maddelerini oluşturan amino asitler glukojeniktir (veya glukoneojenik); yani glukoz sentezi için karbon sağlarlar. Asetil KoA veya asetoasetat oluşturan amino asitler ketojeniktir; yani keton cisimleri oluştururlar. MOLEKÜL LOKALİZASYON A)Aseton Mitokondri B) β-hidroksi bitürat Sitoplazma C)Asetoasetat Mitokondri D) β-hidroksi bitürat Mitokondri E) Asetoasetat Sitoplazma 42 – C Bazı amino asitler (izolösin, triptofan, fenilalanin, treonin ve tirozin) hem ketojenik hem de glukojeniktir. Keton cismi sentezi açlıkta karaciğer hücre mitokondrisinde gerçekleşir. Keton cismi sentezinde ilk oluşan keton cismi asetoasetat’dır. Amino asitler TCA döngüsüne dört ara ürün üzerinde giriş yaparlar. Bunlar; süksinil KoA, fumarat, alfa keto glutarat ve oksaloasetat molekülleridir. www.tusem.com.tr 11 Temel Bilimler / T 36-3 43. Heksoz monofosfat şantında, oksidatif ve non-oksidatif reaksiyonlarda üretilen ortak ürün ve bu reaksiyonların lokalizasyonu hangi seçenekte doğru olarak verilmiştir? 45. Aşağıdaki amino asitlerden hangi-hangileri saf ketojenik özelliktedir? A) Alanin, Lizin B) Aspartat, Valin LOKALİZASYON C) Lösin , Lizin D) Fenilalanin A) NADH+H+ Sitoplazma E) Prolin, Lizin B) NADPH+H Sitoplazma 45 – C C)FADH2 Mitokondri Lösin ve lizin saf ketojenik amino asitlerdir. D) Ksiloz-5-fosfat Mitokondri E) Ribüloz-5-fosfat Sitoplazma ORTAK ÜRÜN 43 – E Heksoz monofosfat şantında, oksidatif ve non-oksidatif reaksiyonlarda üretilen ortak ürün ribüloz-5-fosfattır. 46. TCA Döngüsünde yer alan enzimlerden hangisi mitokondri iç membranında yer alır? A) Sitrat sentaz B) Fumaraz C) Süksinat tiokinaz D) Süksinat dehidrogenaz E) İzositrat dehidrogenaz 46 – D TCA döngüsünde yer alan sekiz reaksiyonun yedi tanesi mitokondri matrksinde gerçekleşirken, süksinat dehidrogenaz mitokondri iç membranına lokalizedir. 44. Glikozaminoglikanlarda şeker ve protein yapıların birleşme bölgelerinde hangi amino asitler bulunur? A) Aspartat, Glutamin B) Serin, Treonin, Tirozin C) Serin, Treonin ve Glutamin D) Glutamin, Asparajin E) Tirozin, Triptofan, Asparajin 44 – B Şekerlerin proteinlerle yaptığı bağlar; o-glikozidik ve N-glikozidik bağlar olarak karşımıza çıkar. O-glikozidik bağlarda hidroksil içeren amino asitler (serin, treonin, tirozin) yer alırken, N glikozidik bağlarda asidik amino asitlerin amidlerini içeren amino asitler yani Glutamin, ve Asparajin amino asitleri yer alır. Glikozamino glikanlarda sadece O-glikozidik bağlar yer alır. www.tusem.com.tr 12 Temel Bilimler / T 36-3 47. De nova pürin-pirimidin nükleotid sentezinde ortak olmayan bileşik aşağıdakilerden hangisidir? A) CO2 B) Glutamin C) Aspartat D) PRPP 50 – D Gangliozidler: Kompleks glikosfingolipidlerdir ve bir veya daha fazla sialik asit molekülü içeren glikozilserebrozid bileşiğidir. Yapısında serin ve palmitatın birleşmesinden oluşan sfingozin içerir. Nöraminik asit, dokularda bulunan başlıca sialik asittir. Gangliozidler sinir dokularında yüksek konsantrasyonlarda bulunurlar ve reseptör fonksiyonlarına sahiptir. E)Glisin 47 – E De nova pürin-pirimidin nükleotid sentezinde ortak olmayan bileşikler; glisin ve tetrahidrofolattır. Glisin Formil Tetrahidrofolat Metenil Tetrahidrofolat CO2 PÜRİN SENTEZİ Karbon Azot Katkısı Katkısı 2 1 PİRİMİDİN SENTEZİ Karbon Azot Katkısı Katkısı - 1 - - - 1 - - - 1 2 (iki glutaminden) 1 1 - - 1 3 1 Glutamin - Aspartik asit - Gangliozid 51. Yapısında sülfat bulunmayan ve protein-karbonhidrat arasında non-kovalent bağ bulunduran glikozaminoglikan aşağıdakilerden hangisidir? 48. Aşağıdaki hormonlardan hangisi hücre yüzeyi reseptörlerine bağlanarak etki gösterir? A) Heparin B) Heparan sülfat C) Dermatan sülfat D) Hyaluronik asit E) Keratan sülfat A)Östradiol B)Testosteron 51 – D C) Tiroid hormonu D) Progesteron Hyaluronik asit molekülü, diğer glikozaminoglikanlardan iki özelliği ile ayrılır. Bunlar; sülfat içermemesi ve karbonhidrat yapı ile protein yapı arasında non-kovalent bağların bulunmasıdır. E)ACTH 48 – E Tiroid hormonları ve seçeneklerdeki diğer steroid hormonların (östradiol, testosteron, progesteron) reseptörleri hücre içinde yer alırken, ACTH’ın reseptörü hücre yüzeyinde yer alır. 52. DNA yapısına katılacak olan nükleotidlerdeki riboz’u, deoksiriboza çeviren enzimin kullandığı protein aşağıdakilerden hangisidir? 49. Aşağıdaki enzimlerden hangisi fonksiyonel plazma enzimidir? A)Amilaz B)ALT C) GGT D) Lipoprotein lipaz A) Tioredoksin B) Ribonükleotid redüktaz C) Dihidrofolat redüktaz D) Sitokrom-c oksidaz E) Tioredoksin redüktaz 52 – A Riboz parçasının deoksiriboza indirgenmesi difosfat seviyesinde olur ve tioredoksin proteinine gerek duyan ribonükleotid redüktaz tarafından katalizlenir. E) Lipaz 49 – D Fonksiyonel plazma enzimleri sentezlendikleri dokudan plazmaya salınırlar ve etkilerini burada gösterirler. Düzeyleri kanda daha yüksektir. Başlıca fonksiyonel plazma enzimleri; lipoprotein lipaz, psödokolinesteraz ve pıhtılaşma faktörleridir. 50. Aşağıdaki lipidlerden hangisinin yapısında sfingozin bulunur? A) Fosfogliseridler B) Steroid C) Lökotrien D) Gangliozid E)Prostaglandin www.tusem.com.tr 13 Temel Bilimler / T 36-3 53. Ribozamal RNA molekülünün sentez yeri ve sentezleyen enzim aşağıdakilerden hangisidir? 55. Aşağıdakilerden hangisi Salk tipi Polio aşısının özelliklerinden biri değildir? SENTEZ YERİ A) İndirekt (sekonder) koruma sağlamaz A) RNA Polimeraz I Nükleolus B) RNA Polimeraz II Nükleus B) Uygulama sonrası nadir de olsa paralitik hastalığa yol açabilir C) RNA Polimeraz III Nükleus, C) İntramusküler yolla uygulanır D) RNA Polimeraz I Nükleus D) poliovirusün 3 serotipini de içerir ENZİM E) İnaktif polio aşısıdır E) RNA Polimeraz II Nükleolus 53 – A Ribozamal RNA molekülünün sentezini RNA Polimeraz I enzimi, hücre çekirdeğinin çekirdekcik bölümünde gerçekleştirir. 55 – B Paralitik polio hastalığına nadir de olsa canlı polio aşısı (Sabin) neden olabilir. Salk aşısı (inaktive Polio aşısı) paralitik hastalığa neden olmaz, seçeneklerde yer alan diğer ifadeler doğrudur. Özellikler Uygulama şekli Bulaşıcılığın önlenmesi Humoral IgG yanıtı GIS’de virüs replikasyonunu engelleme GIS de lokal IgA yanıtı Diğer insanlarda sekonder koruyuculuk Nadirde olsa hastalık oluşturma İmmünyetmezliklide hastalığa neden olma Soğuk zincir İmmünite süresi Canlı aşı (sabin) Oral Evet Evet Evet Evet Evet Evet Evet Evet Uzun Ölü aşı (salk) IM Hayır Evet Hayır Hayır Hayır Hayır Hayır Hayır Kısa 56. Aşağıdaki bakterilerden hangisi zorunlu anaerob bir bakteridir? A) Staphylococcus epidermidis B) Streptococcus pyojenes ( A grubu streptokok) C) Viridans streptokoklar D) Peptostreptokoklar 54. Pantotenik asit aşağıdaki yapılardan hangisinde bulunur? E) E.coli A) Biotin 56 – D Seçeneklerde yer alan peptostreptokoklar ağız florasında bulunan Gram pozitif, zorunlu anaerob kokdur. Diş çekimini takiben beyin apsesine neden olabilir.Anaerob bakteriler son elektron alıcısı olarak nitrat ve sülfatları kullanır. B) Lipoik asit C) Piridoksal fosfat D)FAD E) Açil taşıyıcı protein (ACP) 54 – E Aktif pantotenik asit, koenzim A ve açil taşıyıcı protein (ACP) yapısında bulunur. Pantotenik asit bağırsaklardan kolaylıkla emilir ve sonra ATP tarafından fosforillenerek 4’fosfopantotenat oluşur. Sisteinin ilavesi ve karboksil grubunun ayrılması 4’-fosfopantoteini üretir. 4’fosfopantetein, KoA ve ACP’nin prostetik grubudur ve ATP’den önce adenil grubu alır ve sonra fosforillenir; sonuçta KoA oluşur. Tiyol grubu hem KoA’da hem de ACP’de açil grubu taşıyıcısıdır. Tablo: Anaerob bakterilerin gram boyanma özellikleri Gram (+) kok Peptostreptococcus Gram (+) basil Actinomyces Peptococcus Aerococcus Propionibacterium acnes Lactobacillus Gemella Mobiluncus (vajinit) Eubacterium Gram (+) sporlu basil Clostridium türleri (C, perfringens, C.difficile, C.difficle) www.tusem.com.tr 14 Gram (-) basil Bacteroides fragilis (kapsül, fimbria, β laktamaz) Porphyromonas (siyah pigment, asakkarolitik) Prevotella (kırmızı floresan, siyah pigment, sakkarolitik) Fusobacterium (yeşil floresan) Temel Bilimler / T 36-3 57. Aşağıdakilerden hangisi aside dirençli boyanma özelliğine sahip değildir? A) Legionella micdadei Tablo . Besiyerleri Besiyeri Bakteri Seçici/ ayırtedici besiyeri MacConkey agar ve Gr (-) enterik Eosin methylene blue bakteriler agar (EMB) B) Nocardia asteriodes C) Chlamydia trachomatis D) Rhodoccus equi E) Bakteri sporları 57 – C Seçeneklerde yer alan Chlamydia trachomatis aside dirençli boyanma özelliği göstermez. Chlamydia türleri zorunlu intrasellüler olup, ATP sentezi yapamaz bu nedenle enerji paraziti olarak da isimlendirilir. Chlmydialar hücre duvarı yapısında N-asetil muraminik asit içermezler ve Gram boyasıyla boyanmazlar. Chlamydia türleri konak hücreye elementer cisimciğinin endositoz ve pinositozu ile girer. Konak hücredeki enfektif formlarına elemanter cisimcik (bakteri sporu na eşdeğer yapı olup, dış ortama dayanıklıdır) , çoğalan (replikatif) formlarına ise retiküler cisimcik adı verilir. Diğer seçeneklerdeki bakteriler, bakteri sporları ile bazı protozoonların ookistleri asido rezistan (dirençli) boyanma özelliği gösterir. Mannitol tuzlu agar (Chapman besiyeri) Löwenstein-Jensen ,Middlebrook, ATS, Petragnani, MGIT CHROMagar Kanamisin Vankomisin Laked Blood agar (KVLD) , Anaerob agar,Tiyoglikolatlı buyyon Özel besiyerleri Thayer Martin Asido rezistan boyanma özelliği gösteren bakteriler ve protozoonlar Tablo’da gösterilmiştir. Tablo: ARB (asidorezistan) boyanan mikroorganizmalar BAKTERİ Mycobacterium Nokardiya Corynebacterium minittisimum Rhodococcus equii Legionella micdadei TCBS (Tiosülfat Citrat Bile Sucrose) / Alkali by BCYE (Buffered charcoal yeast extract) Löffler veya Tellürit agar Sorbitol MacConkey agar PARAZİT Cryptosporidium parvum İsospora belli Cyclospora cayetansis *Microsporidia (mikrospora) Ekinokok protoskolekslerin dikenleri * Zorunlu intrasellüler 58. Aşağıdaki besiyerlerinden hangisi mikobakterilerin üretilmesinde kullanılır? A) MacConkey agar B) Löffler besiyeri C) American Thorasic Society Bakterilerin laktoza etkisi test edilir. Laktoz pozitif bakteriler pembe koloni (E. coli ve Klebsiellla), laktoz negatifler renksiz koloni (Salmonella, Shigella ve Proteus) oluşturur. Staphylococcus Mannitolü kullanan S. aureus aureus sarı koloni oluşturur. Mycobacterium Lowenstein-Jensen yumurta bazlı, Middlebrook agar bazlı besiyeri Mantar Maya mantarlarını ayırt etmek için kullanılır Anaerob GrB. fragilis vb. bakteriler için Neisseria gonorrhoeae V. cholerae Legionella Francisella Nocardia C. diphtheriae EHEC CIN agar (Cefsoludin Irgasan Novobiosin agar) Bordet-Gengau veya Regan- Lowe besiyeri Yersinia enterocolitica Eaton’s agar Mycoplasma D) Chapman besiyeri Özellik Bordetella pertussis Çukulatalı agara göre daha seçici bir besiyeridir. İnhibitör olarak besiyerine kolistin (Gr -), nistatin (mantar) ve vankomisin (Gr +) katılır. V. cholerae besiyerinde sarı koloniler oluşturur. L- sistein, ferik pirofosfat ve aktif kömür bulunan besiyeri Gri siyah koloniler Enterohemorajik E. coli (O157:H7) sorbütolü fermente etmediğinden renksiz koloniler oluşturur Öküz gözü görünümünde koloniler oluşturur Nazofarenks sürüntü örneğinden B. pertussis izolasyonu için kullanılır İçerisinde lipit bulunan besiyerinde sahanda yumurta görünümünde koloniler E) Fletcher 58 – C Mikobakterilerin izolasyonunda kullanılan başlıca besiyerleri; 59. Aşağıdakilerden hangisi zoonoz değildir? 1.Yumurta bazlı olanlar: Löwenstein-Jensan besiyeri, Petragnani, American Thorasic Society (ATS) ve Ogava besiyeri A) Sıtma B) Kuduz C) Bruselloz D) Şarbon E)Veba 2. Agar bazlı olanlar: Middlebrook 7H10, 7H11 59 – A 3. Hızlı kültür sistemleri: Mycobacterium indikatör growth tup (MGIT), BACTEC 460,vb. oluşur. Sıtma zoonotik (omurgalı hayvanlardan insanlara bulaşan) bir enfeksiyon etkeni değildir. Sıtmanın vektörü artrapodlardan (sivrisinel, kene, bit, pire vb) anofel cinsi sivrisinek olup sivrisineklerin sokması ile parzitin sporozoid formları insanlara bulaşır. Diger seçeneklerdeki etkenler ise omurgalı hayvanlardan insanlara bulaşan zoonotik enfeksiyon etkenidir. Veba fare pirelerinden insanlara bulaşır. Başlıca zoonotik enfeksiyon etkenleri Tablo’da gösterilmiştir. Mac Conkey ve EMB besiyeri Enterobactericea ailesi üyelerinin (E.coli, Salmonella, Proteus vb.) izolasyonunda, Löffler besiyeri ve potasyum tellüritli besiyeri Corynebacterium diphteriae izolasyonunda, Chapman (mannitol salt agar) besiyeri S.aureus izolasyonunda, Fletcher ve Kortoff besiyeri ise Leptospiraların izolasyonunda kullanılan besiyeridir. Başlıca besiyerleri aşağıdaki Tabo’da gösterilmiştir. www.tusem.com.tr 15 Temel Bilimler / T 36-3 Tablo: Önemli bazı zoonotik enfeksiyon etkenleri Etken Brucella spp. M. bovis Bacillus anthracis (şarbon) Campylobacter jejuni Nontifoidal Salmonella Yersinia enterocolitica Yersinia pseudotuberculosis Yersinia pestis (veba) Borrelia recurrentis (dönek ateş) Borrelia burgdorferi (Lyme) Francisella tularensis Leptospira Listeria Pasteurella multocida Coxiella burnetti (Q ateşi) 61. Aşağıdaki seçeneklerde yer alan bakterilerden hangisi koyun kanlı agarda üremezken, çukulata agarda ve kanlı agar besiyerinde S.aureus’un etrafında iyi ürer? Bulaş yolu Süt Süt Hayvansal ürünler Kontamine su ve gıda Kontamine gıda Fekal oral A) Streptococcus pnemoniae B) Stahpylococcus epidermidis C) Streptococcus pyojenes D) Moraxella catarrhalis Fare ve fare pireleri Kene Kene Kene, tavşan İdrarla kontamine sular Süt Kedi ve köpek ısırığı Süt ve süt ürünleri, solunum yolu E) Haemophilus influenzae 61 – E Haemophilus influenzae üremesi için X faktörü (hematin) ve V faktörüne (NAD) ihtiyaç duyar. X ve V faktörü içeren çukulata agarda etken ürerken kanlı agarda üremez. Kanlı agar besiyerine S.aureus ekilirse S.aureus etrafında Haemophilus influenzae üreyebilir. Buna süt anne veya satellizm fenomeni adı verilir. Haemophilus influenzae’nın Özellikleri; • Küçük Gram negatif kokobasil • Kapsülü poliribozil-ribitol fosfat yapısında (PRP) olup antijeniktir. 60. Aşağıdakilerden hangisi stafilokoklarla ilgili olarak yanlıştır? • En virülan olan serotip b’dir. A) Gram (+), katalaz(+), oksidaz(-) dir. • Patogenez B) Hücre duvarı yapısında teikoik asit ve peptidoglikan bulunur. • Pili: Solunum epiteline tutunur. • Kapsül (PRP): En önemli virülans faktörüdür ve antifagositik etki gösterdiği gibi invazyona katkıda bulunur. C) Osteomiyelit, cerrahi yara enfeksiyonu , besin zehirlenmesi ve haşlanmış deri sendromu gibi enfeksiyonlara neden olurlar • Lipooligosakkarit (Endotoksin): Ekzotoksini yoktur. • IgA proteaz salgılar. D) Tüm stafilokoklar basitrasine duyarlı, furozolidona dirençlidir. E) Absobabıl olmayan tampon kullanımı sonucu kadınlarda toksik şok sendromuna neden olabilir. 60 – D Mikrokoklar Gram pozitif, basitrasine duyarlı, katalaz pozitif,furozolidona dirençli koklardır. Stafilokokların tanımlanmasında basitrasin duyarlılığının yeri yoktur. Gram pozitif, katalaz pozitif kokların önemli özellikleri Tablo’da verilmiştir. Önemli özellikler Katalaz Kuagulaz Hemoliz Protein A Mannitol fermentasyonu DNA’az Novobiyosin Basitrasin Hastalık S. aureus + + Beta + + + Duyarlı Dirençli Toksijenik ve pyojenik enf. S. epidermidis S. saprophyticus + + - Mikrokok Duyarlı Dirençli Yabancı cisim enfeksiyonları Duyarlı Duyarlı İntrakranial apse, şant enf., septik artrit Dirençli Dirençli Üriner enfeksiyon 62. Aşağıdaki seçeneklerde yer alan mikroorganizmalar ve virulans faktörleri eşleştirmesinde hangisi yanlıştır? A) Francisella tularensis – Antifagositik kapsül B) Vibrio cholerae – AB modeli toksin ve adenilat siklaz enzimi aktivasyonu + - C) Campylobacter fetus- S proteini D) Helicobacter pylori-Protein-A E) Mycoplasma pnemoniaea –P1 adezin proteini ve süperantijen aktivitesi 62 – D Protein A, S.aureus’un en önemli virülans faktörü olup, IgG’nin Fc parçasına bağlanarak opsonizasyonu ve ADCC (antikora bağlı hücresel sitotoksisite)’yi önler. Diğer seçeneklerdeki eşleştirmeler doğrudur. www.tusem.com.tr 16 Temel Bilimler / T 36-3 Enterokoklara en etkili penisilin türevi ampisilindir (Listeria gibi). Tek başına kullanıldığında bakteriyostatik etkilidir ve bu nedenle genellikle aminoglikozitlerle kombine kullanılır. Enterokokların betalaktamazı konjugatif bir plazmidle kodlanır ve benzer gen S. aureusta da tespit edilmiştir. Penisiline dirençli enterokok enfeksiyonlarının tedavisinde vankomisin kullanılır ancak vankomisine en fazla direnç geliştiren bakteridir (kazanılmış direnç) ve yüksek düzey aminoglikozit direnci özellikle enterokoklarda tanımlanmıştır. Vankomisine en sık görülen direnç vanA tipi dirençtir ve bu suşlar genellikle teikoplanine’de direçlidir. Mikroorganizmaların Patogenezinde Rol Alan Bazı Virülans Faktörleri Kollogenaz ve Kologeni ve hyalüronik asidi parçaladığından hyalüronidaz mikroorganizmaların subkutan dokuya yayılamasına aracılık eder. Özellikle S. pyogenes’de hemolizinler vardır. Clostridium perfringens kollagenaz salgılar. Kuagülaz Özellikle S. aureus tarafından salgılanan bu enzim fibrin oluşturur, bu nedenle S. aureusun oluşturduğu apse formasyonu fibrin bir mantoyla örtülüdür. IgA proteaz IgA’yı parçalar ve organizmanın mukoz membranlara adheransını sağlar. Özellikle S. pneumonia, H. influenzae, N. meningitidis ve N. gonorhea tarafından salınır. M proteini S. pyogenez’in (AGS) en önemli virulans faktörüdür. Lökosidaldir. S. pyogenes’in farinks kolonizasyonu için bir adherans faktörüdür. Protein A Sadece S.aureus’da bulunur. IgG’nin Fc parçasına bağlanarak opsonizasyonu ve ADCC (antikora bağlı hücresel sitotoksisite)’yi önler. V-W proteini Yersinia pestis’in (veba etkeni) en önemli virülans faktörlerindendir. S proteini Campylobacter fetus’un hücre duvarında bulunan kapsül benzeri bir proteindir. Antifagositik Francisella tularensis’in en önemli virülans kapsül faktörleri antifagositik kapsülünün bulunması ve makrofajlar (RES) içinde fagozom- lizozom füzyonunu engellemesidir. P1 adezin P1 adezin proteini: Solunum epiteline tutunmasını proteini ve süper sağlar antijen aktivitesi - Siliyer epitelde hasar: Litik enzimler ve hidrojen peroksite bağlıdır gelişir. Hastalığın patogenezinde siliyer aktivitenin durması (siliostazis) önemlidir. - Süper antijen aktivitesi: Sistemik semptomların gelişmesine neden olur. Fagozom lizozom Legionella spp., Mycobacterium tuberculosis , birleşmesinin Brucella spp. F.tularensis ve Chlamydia spp. engellenmesi Enterokoklar katalaz negatif, eskülini hidrolize eder ve PYRpozitiftir. %6.5 NaCl’de üreyebildiği için Streptococcus bovis’ten ayrılır (Hem enterokoklar hem de S.bovis eskülini hidrolize eder) 64. Yanık nedeniyle yanık ünitesinde takip edilen 45 yaşında erkek hastanın yanık bölgesinde enfeksiyon gelişiyor. Hastaya uygulanan seftriakson tedavisine yanıt alınamıyor. Enfekte bölgeden alınan kültürlerde kanlı agar ve EMB agarda üreyen kolonilerin oksidaz pozitif,nonfermentatif ve hareketli Gram negatif basiller olduğu saptanıyor. Antibiyograda mavi-yeşil pigment ve aromatik sabun kokusu saptanıyor. Bu hastada en olası etken aşağıdakilerden hangisidir? A) Acinetobacter baumannii B) Alcaligenes feacelis C) Proteus vulgaris D) Pseudomonas aeruginosa 63. Aşağıdakilerden hangisi enterokoklar için yanlıştır? E) Citrobacter freundii A) Enterokok enfeksiyonlarının tedavisinde penisilin duyarlıysa ampisilin, penisilin direnci varsa vankomisin kullanılır 64 – D Soruda Pseudomonas aeruginosa’nın özellikleri tanımlanmaktadır. B) Katalaz testi negatiftir. P. aerugionosa toprakta, sularda, insan GIS (%10) ve cilt florasında bulunur. Hastanelerde nemli ortamlarda (solunum ve diyaliz cihazları vb) oldukça yaygın kolonizasyon gösterir. Bazı dezenfektanlara (hekzaklorofen vb) ve antibiyotiklere dirençlidir. Besiyerinde aromatik hoş koku (sabunu andıran) oluşturur. C) Eskülin hidrolizi yapar. D) PYR testi pozitiftir. E) Safrada erir. 63 – E Enterokoklar safrada erimez. Safra varlığında erime pnömokoklara özgü bir özelliktir. Enterokoklar eskülini hidrolize eder ve %6.5 NaCl’lü besiyerinde (yüksek tuz konsantrasyonu) üreyebilir. Diğer seçeneklerde yer alan ifadeler doğrudur. Zorunlu aerob gram negatif bir basildir. Nonfermenter, oksidaz pozitift ve hareketlidir. Oluşturduğu pigmentler; Piyosiyanin (mavi- yeşil pigment) sadece P. aerugionosa tarafından üretilir. Yarada mavi yeşil cerahate neden olur ve besiyerini mavi- yeşile boyar. Enterokok Türleri: İnsanın gastrointestinal sistem florasında bulunur. En sık görülen türü sırasıyla E. faecalis (%90) ve E. faecium’dur. Üriner katetere bağlı enfeksiyon ve kolon kanseri olanlarda endokardite neden olabilir. Piyoverdin (floressein) UV ışığı altında sarı- yeşil floresan verir. Yanık yaralı hastalarda erken dönemde teşhise yardımcı olur. Vankomisine dirençli enterokoklara bağlı hastane enfeksiyonları önemli bir sorundur. Enterokoklar sefalosporinlere (Listeria gibi), penisilinaza dayanıklı penisilinlere, sülfanamidlere (dışarıdan folik asiti alabilir) ve monobaktamlara doğal (intrensek) dirençlidir. Pilisu ile respratuar epitele tutunmasını sağlar. Polisakkarit kapsülü mukoid ekzopolisakkarit veya alginat kılıf gibi adlarla anılır. Kapsül bakterinin epitel hücrelerine ve trakeobronşial müsine tutunmasını sağlar, antibiyotiklerden korur ve antifagositik etki gösterir. www.tusem.com.tr 17 Temel Bilimler / T 36-3 Ekzotoksin A: En önemli virülans faktörüdür. ADP ribozilasyonuyla EF2’yi inhibe ederek protein sentezini engeller (difteri toksini gibi). 67. Bronşiolit ve atipik pnömoni ön tanısı ile izlenen 3 aylık bir bebekte öncelikle düşünülmesi gereken virüs aşağıdakilerden hangisidir? A) İnfluenza virus B) Rhinovirüs C) Respiratuvar sinsityal virüs D) Coronavirus E) Boca virüs 67 – C Yenidoğanve bebeklik döneminde (0-1 yaş arası) en sık alt solunum yolu enfeksiyonu (pnomoni, bronşit, bronşiyolit) olan virus Respiratuvar sinsityal virus (RSV)’dur. RSV paramiksovirus ailesinde yer alan zarflı, seğmenter yapı göstermeyen (tek seğmentli) RNA virusudur. RSV bebek ve erken çocukluk döneminde (< 1yaş) alt solunum yolu enfeksiyonları olan bronşiolit (%50) ve atipik pnömonilerin (%25) en sık rastlanan etkenidir. Ayrıca pediyatri servislerinde görülen nazokomiyal pnömonilerin en sık rastlanan etkenidir. ABD’de pediatri servislerinde meydana gelen ölümlerin % 25’inden sorumludur. RSV pozitif bulunan çocuklarda en sık rastlanan komplikasyon otitis media (% 75)’dır. Hemaglutinin ve nöraminidazı yoktur. Virüsun konak hücreye tutunmasını sağlayan G proteinine göre A ve B olmak üzere iki adet serotipi mevcuttur. Virüs damlacık yoluyla (büyük damlacık), kontamine eller ve yüzeyler aracılığıyla (6 saat canlı kalır) bulaşır ve nazofarinksteki epitel hücrelerinde replike olur. Viremi görülmez. F proteini sayesinde hücrelerin birbiriyle kaynaşması sonucunda çok çekirdekli dev hücreler oluşur, buna sinsitya denir. Her yıl tekrarlayan enfeksiyonlara neden olabilirler. Bunun nedeni bağışıklığın tam olmamadır. Human metapneumovirüs paramiksovirus ailesinde yer alan yeni bir solunum yolu patojenidir. Çocuklarda RSV’ye erişkinde influenzaya benzer hastalığa neden olur. Sinsidya oluşturmaz. Şiddetli Akut Solunum Yetmezliği Sendromu,Severe acute respiratory syndrome (SARS) Etkeni corona virüsün bir varyantıdır. İlk olarak uzak doğu ülkelerinde (Çin’de) ortaya çıkan ve atipik pnömoni tablosuyla seyreden bu enfeksiyondur. Coronavirüs bilinen en büyük viral RNA’ya sahip virüstür. Önemli bir özelliği çift katmanlı zarfa sahip olmasıdır (çift kapsitli virüs ise rotavirüs). Zarfını enfekte ettiği hücrenin granüler endoplazmik retikulum ve golgi membranından alır. Davul tokmağı şeklinde yüzey glikoproteinleri virüse taç görünümü kazandırdığından coronavirüsdenmiştir. Coronavirüs soğuk algınlığına rinovirüstan sonra en sık neden olan etkendir. Fakat SARS- CoV pnömoni ve ARDS’ye neden olabilir. Hastalık semptomatik dönem boyunca bulaşıcıdır. Çocuklarda etkilenme daha az ve hafiftir. Coronavirus hem solunum yolu hem de fekal-oral yolla bulaşabilir. Boca virüs: Parvovirüs ailesinde yer alır. Parvovirüsler tek iplikli (DNA virüsleri genellikle çift ipliklidir istisnası Parvovirüstür) bilinen en küçük DNA virüsüdür. Eritrositlerde P antijenini reseptör olarak kullanır. Boca virüs 5 yaş altı çocuklarda (2-5 yaş arası) alt solunum yolu enfeksiyonlarına (pnömoni, bronşit ve bronşiyolite) neden olur. Elastaz: İki kısımdan oluşur. LasA (serin proteaz) ve LasB (çinko metalloproteaz) her ikiside sinerjistik etkiyle elastini parçalar. Dissemine enfeksiyon sonucunda ektima gangrenosuma (hemorajik lezyon) neden olur. 65. Sitomegalovirüse ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Organ nakli yapılan hastalarda organ reddi ve ağır seyirli pnömoniye neden olabilir B) Primer infeksiyon sonrasında organizmada latent olarak kalır. C) İmmun sistemi normal olan bireylerde asemptomatik infeksiyon veya heterofil antikor testi negatif mononükleozise neden olabilir. D) Tanıda idrar sedimentinde inklüzyon cisimleri, insan embriyonu akciğer fibroblast hücre kültürü, shell vial immun floresan antikor yöntemi ve pp65 antijeni araştırılabilir. E) Hamile kadındaki infeksiyon fetusa geçip konjenital infeksiyona neden olmaz. 65 – E Sitomegalovirüs gebelik döneminde en sık konjenital enfeksiyona neden olan virüstür. Prematüre yenidoğana CMV pozitif kan örneği verilirse yenidoğanda gri bebek sendromuna neden olabilir. Diğer seçeneklerde yer alan ifadeler doğrudur. 66. Hepatit C virusu genotiplerinden hangisine bağlı olarak siroz ve hepatosellüler karsinoma gelişme riski en fazladır? A) Genotip D B) Genotip 1b C) Genotip 2a D) Genotip 2b E) Genotip 3 66 – B HCV genotip 1b’de kronikleşme, siroz ve hepatosellüler karsinom gelişme riski yüksek, interferon tedavisine yanıt oranı düşük bulunmuştur. Yine genotip 1b’li hastalarda, hastalığın kliniğinin ve histopatolojik bulguların daha ağır olduğu bildirilmektedir. Türkiye’de en sık görülen hepatit C genotipi genotip 1b’dir. Kronik hepatit C enfeksiyonunda tedavi süresi genotipe göre farklılık gösterir. Genotip 1 hastalarında tedavi süresi 48 hafta, genotip 2 ve 3 hastalarda ise tedavi süresi 24 haftadır. Genotip 2 ve 3 hastalarında tedaviye yanıt oranları genotip 1 hastalarından daha iyidir. Hepatit B’nin A-H arasında 8 genotipi mevcuttur. Genotip D hepatit B’nin ülkemizde en sık görülen genotipidir, genotip D HCV genotipi değildir. www.tusem.com.tr 18 Temel Bilimler / T 36-3 68. Aşağıdakilerden hangisi Tinea capitis için yanlıştır? A) Çocuklarda en sık görülen saç ve saçlı derinin dermatomikozudur B) Endotriks enfeksiyonda arthrospor ve hifler saç şaftının içindedir C) Trichophyton schoenleinii kalıcı favus (kellik) etkenidir ve mikroskopide şamdan şeklinde görülür D) Her üç dermatofit cinsi (Epidermophyton, Trichophyton ve Microsporum türleri) bu hastalığın etkeni olabilir E) Baş bölgesinde gelişen iltihabı, püstüler folikülit tablosuna kerion adı verilir 68 – D Dermatofit grubu mantarlar Epidermophyton, Mikrosporum ve Trichophyton türlerinden oluşur. Dermatofit mantarlar tinea enfeksiyonuna neden olur. Tinea capitis saçı, tinea pedis ayakları tutan dermatofit enfeksiyonudur. Epidermophyton türleri saçı tutmaz, deri ve tırnağı tutar.(Epidemofiton-saçıtutmaz: EST olarak ezberlenebilir) Mikrosporum türleri ise tırnağı tutmaz (Tinea inguim=onikomikoz yapmaz: Mikrosporum –tırnağı tutmaz: MTT olarak ezberlenebilir). Trichophyton türleri deri, saç ve tırnak tutulumu yapabilir. Diğer seçeneklerde yer alan ifadeler doğrudur. 70 – B Sistemik mikoza neden olan dimorfik mantarların ilk yerleşim yeri akciğerlerdir. Diğer seçeneklerde yer alan ifadeler doğrudur. Dimorfik mantarlar termal (ısıya bağlı) dimorfizim gösterirler bu nedenle dimorfik mantar enfeksiyonu şüphesi varsa besiyeri hem 25 °C’de (saprofit, küf formları için) hem de 37 °C’de (maya formlarını görmek için) etüvde inkübe edilmelidir. Başlıca dimorfik mantarlar ve özellileri Tablo’da gösterilmiştir. Tablo. Dimorfik mantarlar Dimorfik Mantarlar Histoplasma capsulatum Blastomyces dermatidis Paracoccoides brasiliensis Coccidiodes immitis Sporothrix schenckii Penicillium marneffei Grup Sistemik mikoz Tedavi Dimorfik mantarların tedavide ilk tercih itrakonazol’dür. Şiddetli enfeksiyonlarda Amfoterisin B deoksikolat kullanılır. Sporothrix’in deri enfeksiyonlarının tedavisinde potasyum iyodürlü oral damla kullanılır. Paracoccoides’in Deri altı tedavisinde sülfonamidler mikozu kullanılabilir fakat etkinlği Fırsatçı mikoz azollerden daha düşüktür. 71. Aşağıdaki nematod grubunda yer alan parazitlerden hangisi visseral larva migransın etkeni olup göz tutulumu retinoblastomla karışabilir? 69. Aşağıdakilerden mantarlardan hangisi en sık rastlanan zigomikoz etkenidir? A) Pneumocystis jirovecii B) Candida lusitaniae C) Candida krusei D) Rhizopus oryzae E) Aspergillus terreus 69 – D Rhizopus oryzae Zygomycetes ailesi içerisinde (Bu ailede Absidia, Mucor, Rhizopus ve Cunninghamella türleri bulunur) zigomikoza (mukormikoza) en sık neden olan fırsatçı küf mantarıdır. Diğer seçeneklerde yer alan mantarlar Zygomycetes ailesinde yer almaz ve zigomikoza neden olmazlar. Seçeneklerde yer alan mantarlardan Candida krusei flukonazole doğal dirençli, Candida lusitaniae ve Aspergillus terreus ise amfoterisin-B’ye doğal dirençli mantarlardır. A) Ascaris lumbricoides B) Wuchereria bancroftii C) Toxocara canis D) Trichuris trichuria E) Loa loa 71 – C Toxocara canis ve Toxocara cati Visseral larva migrans etkenidir. Toxocara canis ve Toxocara cati Visseral larva migrans etkenidir. Toxocara canis köpek, Toxocara cati kedilerin çıkarttığı yumurtaların oral yolla alınmasıyla bulaşır. Barsaklarda larvalar oluşur ve dolaşıma karışır. Sadece larvasıyla hastalık yapar erişkin forma dönüşemez bu nedenle şaşkın parazit diye bilinir. Larvalar eozinofilik granüloma neden olur ve ölürler. Klinik: Ateş, deri döküntüsü, hepatomegali, eozinofili gelişir. Göz tutulum retinoblastomla karıştırılır. Körlüğe neden olabilir. Şiddetli vakalarda ölüm kalp, solunum sistemi veya SSS tutulumu sonucu görülür. 70. Aşağıdakilerden hangisi sistemik mikoz etkenlerinin özelliklerinden biri değildir? A) Dimorfik mantarlar olup immun sistemi normal konakta hastalık yaparlar B) İlk yerleşim yeri deridir. C) 37 °C’de maya formunda, 25 °C’de ise saprofit (küf) formunda bulunur. D) Küf formu doğada toprakta, maya formu ise patojen form olup dokularda bulunur. E) Bulaş küf formuyla olur. Tanı: Temel olarak seroloji kullanılır. Dokuda larvalar gösterilebilir. Tedavi: Dietilkarbamazin ve kortikosteroidler verilir. Loa loa geyik sineklerinden bulaşarak Calabar ödemine neden olur (Loa loa-Clabar ödemi - LCW olarak ezberlenebilir) www.tusem.com.tr 19 Temel Bilimler / T 36-3 Yarım ay şeklinde ya da oval görünümde olup invaziv formdur. Bradizoitler şekil ve yapı olarak takizoitlere benzerler ancak takizoitlere oranla daha yavaş çoğalırlar. Toxoplasma gondiii’nin formları Ookist: Ookist içinde sporozoidler bulunur. Kedinin çıkarmış olduğu ookistlerin su ve gıdalarla alınmasıya bulaşır. Bradizoid (Doku kisti): Ot yiyen hayvanların etlerinin iyi pişirilmeden yenmesiyle bulaşır. Trofozoid (Takizoid): Transfüzyon ve transplasental (konjenital enfeksiyon) yolla geçer. Trofozoid form bir çok dokuya yayılarak akut enfeksiyon semptomlarına neden olur ve bunların bir kısmı doku kistine dönüşebilir. Kist formu yıllarca dokularda saklı kalabilir. Endojen kistin reaktivasyonu immünyetmezliklilerde görülür. Doku kisti bulunan organın transplantasyonu sonucu bradizoidler geçiş gösterebilir. Oldukça bulaşıcı olup 10 trofozoidin alınması yeterlidir. Bu nedenle labotratuar enfeksiyonuna da neden olmaktadır. Amastigot formu Lesihmania donovani’ (Kala-azar, visseral leişmaniyazis etkeni protozoondur) nin dokularda görülen formudur. Promastigot formu ise tattarcığın bulaştırdığı ve 3N besiyerinde üreyen formudur. 72. Çiğ balık yenmesi ile bulaşabilen sestod ve trematod aşağıdakilerden hangileridir? Sestod Trematod A) Diphylobotrium latum Clonorchis sinensis B) Necator americanus Strongloides stercoralis C) Schistosoma hematobium Paragonimus westermanii D) Taenia solium Trichinella spiralis E) Taenia saginata Toxoplasma gondii 72 – A Diphylobotrium latum çiğ balıktan bulaşan sestod, Clonorchis sinensis ise çiğ balıktan bulaşan trematoddur. Diphylobotrium latum B12 vitamini eksikliği ve megaloblastik anemiye neden olur. Birden fazla ara konağı mevcuttur ve tanısı dışkıda kapaklı yumurtalarının görülmesi ile konur. Clonersis sinersis ise kolanjiyosellüler karsinoma neden olur. Domuz etiyle bulaşan sestod enfeksiyonu Taenia solium (Sistiserkus selluloza isimli larvalar domuz etiyle alınır), domuz etiyle bulaşan nematod enfeksiyonu ise Trichinella spiralis’dir (Hem olgun hem de larva şekli aynı anda insanda bulunabilir) Çiğ et veya çiğ köfteden bulaşan protozoon (tek hücreli parazit) Toxoplasma gondii, helmint (çok hücreli parazit) ise sestod (yassı solucan) grubunda yer alan Taenia saginata (Sistiserkus bovis isimli larvalar çiğ sığır etiyle alınır)’dır. Çig yengeç yenmesiyle bulaşan trematod ise Paragonimus westermanii olup, olgun şekli akciğerde bulunan tek trematoddur. Akciğerde tüberkülozla karışan kavitasyon ve eozinofilik pnömoniye neden olabilir. Necator americanus ( Ancylostoma duodenale ile birlikte kancalı kurtlar içerisinde yer alır) ve Strongyloides stercoralis parazitin enfektif larva formu olan filariform larvaların cildi delmesi (penetrasyonu) ile bulaşır. Schistosoma heamatobium trematod(yapraksı solucan) olup, dişi ve erkeği ayrıdır, dikensi yumurtası mesane venüllerini kanatır. Serkarya isimli larvaların cildi delmesiyle bulaşır. İdrarda yumurtası araştırılarak tanı konur. Skuamöz mesane kanserine neden olur. 74. Th0 ana hücresinden Th1 ve Th2 lenfosit yönünde farklılaşmada rol oynayan temel sitokin çifti aşağıdakilerden hangileridir? A) IL-1 ve IL-6 B) IL-4 ve IL-10 C) IL-12 ve IL-4 D) TNF-1 ve IL-1 E) TGF –beta ve IL-10 74 – C Th1 lenfositlerin farklılaşmasını IL-12, Th2 farklılaşmasını ise IL-4 uyarır. Th1 yanıtı hücresel immun sitemi, Th2 yanıtı ise homoral immun sistemi aktive eder. 73. Toxoplasma gondii’de hızlı çoğalabilen, anneden bebeğe geçebilen ve sıklıkla akut enfeksiyon esnasında saptanabilen formuna ne ad verilir? A)Ookist B)Bradizoid C) Sporozoit D) Amastigot E) Takizoid (Trofozoid) 73 – E Toxoplasma gondii ile daha önceden enfekte olmuş olan bağışıklığı baskılanmış hastalarda, T hücre aracılıklı immün yanıtların azalması enfeksiyonun reaktivasyonunu kolaylaştırır. Bu durum doku kistlerindeki bradizoidlerin hızla çoğalabilen taşizoidlere dünüşmesi sonucu gelişir. Trofozoid formlar (takizoidler, endozoitler) akut infeksiyon esnasında görülmektedirler. Antiinflamatuvar etkili sitokinler: IL-4, IL-10, IL-13 ve TGF-beta’dır. Proinflamatuvar sitokinler: IL-1, TNF-alfa, IL-2, IL-8 (nötrofil kemotaksisisni uyarır) , IL-12, interferon-gama www.tusem.com.tr 20 Temel Bilimler / T 36-3 75. Aşağıdaki akut faz reaktanlarından hangisi negatif akut faz reaktanıdır? A) C-reaktif protein (CRP) B) Prokalsitonin C) Prealbumin D) Ferritin E) Haptoglobulin 75 – C Seçeneklerde yer alan prealbumin negatif akut faz reaktanıdır (İnflamasyon olayında serum düzeylerinin azalması inflmasyon lehine yorumlanır) .Diğer negatif akut faz reaktanları albumin ve transferrindir. İnflamasyonda serum düzeyi artan (pozitif akut faz reaktanları) akut faz proteinlerinden başlıcaları; fibrinojen, haptoglobulin, seruloplazmin, C-rekatif protein, prokalsitonin ve seruloplazmindir. 76. Aşağıdakilerden hangisi Tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonu örneği değildir? A) Tüberkülin (PPD) cilt testi B) Kontakt dermatit C) İd reaksiyonu D) Tip 1 Diyabet E) Eritema enfeksiyozumun deri döküntüleri 76 – E Eritema enfeksiyozum (5. Hastalık) etkeni Parvovirüs B19 olup, bu hastalıkta çocuklarda yüzde görülen kelebek tarzı eriteme bağlı tokatlanmış yüz görüntüsü immun komplekslere bağlı olarak gelişir. İmmun kompleks gelişimi Tip III aşırı duyarlılık reaksiyonunun en tipik özelliğidir. Tip IV aşırı duyarlılık rekasiyonları antikorlarla (serumla) aktarılamaz, ancak lenfositlerle aktarılabilir. Tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonunda makrofajlar ve Th1 lenfositler ana hücrelerdir. En geç gelişen asşırı duyarlılık reaksiyonları endurasyon gelişimi ve granülom oluşumu tipiktir. Tablo. Aşırı duyarlılık reaksiyonları Özellikler Antikor Antijen Cevap süresi Tip I (Anaflaktik) IgE Eksojen < 30 dakika Tip II (Sitotoksik) IgM ve IgG Hücre yüzeyi ve ADCC < 8 saat Tip III (İmmünkompleks) IgM ve IgG Solubl < 8 saat Görünüm Şişlik veya kızarklık Lizis ve nekroz Efektör molekül Mast hücreleri (histamin vb) Serum (antikor) Antiparazitik etki ve toksin nötralizasyonu Antikor ve kompleman Nekrotizan vaskülit ve enflamasyon Kompleman aktivasyonu Transfer Yaralı etki Örnek Ürtiker ve egzema Astım, atopi Rinit ve rinore Saman nezlesi İlaçlar vb. meydana gelen anaflaksi Böcek sokması Loeffler pnömonisi Serum (antikor) Ekstrasellüler bakterilerin opsonizasyon, kompleman aracılı lizisi veya ADCC Transfüzyon reaksiyonları (ABO ve Rh uyuşmazlığı, direk ve indirek coombs testi, eritroblastozis fetalis) Goodpasture sendromu Pemfigus vulgaris Myastenia gravis Graves hastalığı Akut romatizmal ateş Serum (antikor) Ekstrasellüler mikroorganizmalara karşı akut enflamatuar reaksiyon SLE, PAN, sikleroderma Arthus reaksiyonu (Ör: çifçi akciğeri( Serum hastalığı Romatoid artrit Post Streptokoksik glomerulonefrit Hepatitin eklem bulguları ve deri döküntüleri Eritema enfeksiyozumun deri döküntüleri Tip IV (Gecikmiş tip) T lenfosit ve Makrofaj Organ veya doku proteini 24-72 saat (Akut) > 1 hafta (Kronik) Eritem ve endurasyon Sitokinler ve özellikle γ- interferon CD4 T- lenfosit Fungal ve inrasellüler mikroorganizmalara karşı cevap Kontakt dermatit PPD deri testi İd reaksiyonu Granülomatöz enfeksiyonlar (Tüberküloz, Lepra, Sarkoidoz, Chron vb) Greft reddi İtrasüllüler bakteri, fungal ve viral enfeksiyonlar 77. Herediter sferositozlu bir hastada kemik iliğinde gözlenen değişiklikler aşağıdakilerden hangisi ile açıklanabilir? A) Atrofi B) Metaplazi C) Kompansatuar hiperplazi D) Displazi E)Agenezi www.tusem.com.tr 21 Temel Bilimler / T 36-3 77 – C Hiperplazi bir doku veya organdaki hücrelerin sayıca artmasıdır. Bölünme yeteneği olan hücrelerde izlenir. Hiperplazi fizyolojik veya patolojik olabilir: Fizyolojik hiperplazi İkiye ayrılır: 1. Hormonal hiperplazi: Kadın memesinde gland epitelinin puberte ve gebelikte proliferasyonu, gebelikte uterus düz kaslarının hiperplazi ve hipertrofisi örnek olarak verilebilir. 2. Kompansatuar hiperplazi: Karaciğerin bir kısmı çıkarıldıktan sonra kalan karaciğer dokusunun rejenerasyonu veya hemolitik anemilerde kemik iliğinde görülen ilik hiperplazisi örnek olarak verilebilir. Patolojik hiperplazi Aşırı hormonal uyarı (en sık neden) veya growth faktör fazlalığında meydana gelir. • Aşırı östrojenin salgısı veya progesteronla dengelenmemiş göreceli fazlalıklarında oluşan endometrial hiperplazi • Androjen fazlalığında oluşan benign prostat hiperplazisi Papilloma virüslerin neden olduğu siğiller (verru) ve mukozal epitelyal kitleleri örnek verilebilir. İrrreversible hasar oluşmasında 3 temel değişiklik önemli rol oynar: Stoplazmik membran bütünlüğünün bozulması (irreversible hücre hasarında en önemli rolü oynar) Lizozomal membran hasarı ve enzimlerin aktivasyonu Şiddetli mitokondri hasarı, kalıcı disfonksiyon ve kaba dansitelerin oluşması 79. Aşağıdakilerden hangisi apoptozun intrinsik (mitokondrial) yolunda görev alan başlatıcı kaspaz enzimidir? A) Kaspaz-3 B) Kaspaz-6 C) Kaspaz-8 D) Kaspaz-9 E) Kaspaz-10 79 – D Apoptoz proglanmış hücre ölümüdür ve farklı yollarla başlatılabilen, kaspazların aktivasyonu ile indüklenen bir sistemdir. Bu yolaklar ekstrensek (reseptör başlangıçlı) ya da intrensek (mitokondrial) yolaklardır. Ekstrensek yolakta hücrelerin yüzeyinde bulunan ölüm reseptörleri ile gerçekleşir. Bunlar Tip 1 TNF reseptörü (TNFR1) ve Fas (CD 95)’dır. Fas-Fas ligand etkileşmesi, FADD (Fas associated death domain) denen adaptör proteini için bağlanma alanı oluşturur. Bu da başlatıcı kaspazlardan Kaspaz-8 ve Kaspaz 10’u aktive eder. 78. Aşağıdakilerden hangisi reversible hipoksik hücre zedelenmesinde izlenen bulgulardan biri değildir? A) Hücre şişmesi B) Çekirdekte kromatin kabalaşması C) Endoplazmik retikulum şişmesi D) Hücre membranında parçalanma E) Hücre yağlanması 78 – D Reversible hücre zedelenmesinde morfolojik değişiklikler: Hücre şişmesi (İlk oluşan değişiklik) Hücresel yağlanma Hemen her tür zedelenmenin morfolojik ilk bulgusu hücresel şişmedir.(hidropik dejenerasyon, vakuoler değişiklik) Sitoplazmada küçük berrak vakuoller şeklinde görülebilir. Yağlı değişiklik hipoksik zedelenmede ve toksik veya metabolik zedelenmelerin çeşitli biçimlerinde izlenebilir. Sitoplazmada irili ufaklı lipid vakuolleri izlenir. En çok hepatosit ve kalp kası hücresi gibi yağ metabolizmasından zengin hücrelerde görülür. Reversible Hücre Hasarında Ultrasitrüktüel Değişiklikler (Elektrom Mikroskobik Değişiklikler) Mitokondri şişmesi, küçük amorf dansiteler oluşması ER şişmesi, GER’den ribozomların ayrışması, polizomların monozomlara dönüşmesi Plazma membran değişiklikleri (mikrovillusların küntleşmesi, eğrilmesi, balonlaşması ve hücreler arası bağlantıların gevşemesi, myelin figürlerin oluşması) Kromatin topaklaşması veya kabalaşması İntrensek yolak, mitokondrial geçirgenlik artışına bağlı olarak mitokondri içinde bulunan sitokrom c’nin sitoplazmaya geçmesi ile başlar. Sitozolde sitokrom c, Apaf-1 proteinine bağlanır ve bu kompleks başlatıcı kaspazlardan kaspaz-9’u aktive eder Sonrasında her iki yolakta da ortak olan uygulayıcı kaspazlar olan Kaspaz-3 ve Kaspaz-6 aktive edilir. Kaspazlar (caspase) sistein proteaz üyelerinden olup, sitoplazmada inaktif proenzim formundadır ve aktive olmaları için kırılmaları gerekir. Bir başlatıcı kaspaz kendi aktif formunu oluşturmak üzere kırıldıktan sonra, diğer kaspazların hızlı ve sıralı aktivasyonu ile fonksiyonlarını yaparlar. Aktif kaspazlar hücre iskeleti ve nükleer matriks proteinlerini parçalarlar, DNAaz aktivasyonu ile internükleozomal kırılmaları sağlarlar. 80. Aşağıdakilerden hangisi damar dışına çıkan lökositlerin zedelenme alanına göçünde etkili değildir? A) N-formil methyonin içeren bakteri ürünleri B) Kompleman C5a C) Kompleman C3b D) İnterlökin-8 E) Lökotrien B4 www.tusem.com.tr 22 Temel Bilimler / T 36-3 80 – C 82 – E Lökositler ekstraselüler alana çıkınca kimyasal uyarı boyunca infeksiyon veya zedelenme alanına göç ederler. Bu olaya kemotaksis denir. Şokta izlenen morfolojik değişikşikler • Beyinde iskemik ensefalopati • Kalpte, koagülasyon nekrozu, subendokardiyal kanama ve kontraksiyon band nekrozu • Böbrek glomerüllerinde ve diğer dokularda fibrin trombüsleri görülür • Böbreklerde akut tubüler nekroz • AC’ler iskemik hasara en dirençli organlardır, ancak travmatik veya septik şokta diffüz alveolar hasar görülebilir. • Adrenal bezde kortikal lipit kaybı vardır.çünkü steroid sentezi için kullanılır • GIS’de fokal mukozal kanama ve nekroz odakları, hemorajik enteropati • Karaciğerde yağlanma ve santral hemorajik nekroz. Kemotaksis, lökosit yüzeyindeki G protein ilişkili reseptörlere bağlanan çeşitli moleküllerce gerçekleştirilir. Bu moleküllere kemoatraktanlar denir. Bunlar G protein ilişkili reseptörlere bağlanınca ikincil haberciler oluşur ve bunlar sitoplazmik kalsiyumu arttırır. Kalsiyumun etkisi ile bağlanma olan bölgede aktin polimerize olur ve lökositler bağlanma olan tarafa doğru psödopodik hereket yaparlar. 83. Aşağıdakilerden hangisi mikroskopide granülomların izlendiği aşırı duyarlılık reaksiyonudur? Kemotaksise neden olan moleküller • Solubl bakteriyal ürünler(özellikle N-formil methionin taşıyan peptidler) A) Tip I aşırı duyarlılık reaksiyonu B) Tip I aşırı duyarlılık reaksiyonu • Kompleman sisteminden C5a C) Tip I aşırı duyarlılık reaksiyonu • Doku yıkım ürünleri D) Tip IV gecikmiş tipte aşırı duyarlılık reaksiyonu • Lökotrienlerden LTB4 E) Tip I V direkt hücresel sitotoksisite • Sitokinler: Kemokin ailesi (IL-8). 83 – D Tip IV Gecikmiş Tip Hipersensitivite Patogenezi incelenecek olursa; Antijen sunan hücreler (makrofajlar, dendrtik hücreler) tarafından fagosite edilen eksojen antijen MHC Class II yoluyla CD4+ T lenfositlere sunulur. APC’ler antijen sunarken IL-12 salgılayarak CD4+ T lenfositlerin CD4+ TH1’e farklılaşmasını sağlarlar. Bu hücrelerden de IFN-γ ve IL-2 salgılanır. IFN-γ gecikmiş tip aşırı duyarlılıkta anahtar rolü oynar. Makrofajları aktive edip epiteloid histiositlere dönmesini sağlarlar. Aktive makrofajlar inflmasyonu uyaran TNF, IL-1 salgılarlar, TGF-β ve PDGF ile fibroblast çoğalmasını uyarır. Il-2 T lenfositlerin proliferasyonuna neden olur. TNF ve lenfotoksin ile endotel hücreleri uyarılır. CD4+ T hücreler tarafından salgılanan IFN-γ ile aktive makrofajlar epiteloid histiositlere ve multinükleer dev hücrelere dönerler. Bu hücreler ve etraflarında lenfositik halka ile çevrili granülomatöz reaksiyon Tip IV gecikmiş aşırı duyarlılık reaksiyonunda izlenir. Eğer aktivasyon uzarsa devam eden inflamasyon ve sonuçta fibrozis gelişebilir. 81. Stafilokok aerus pnömonisinde oluşan likefaksiyon nekrozunda aşağıdakilerden hangisi görülür? A) Seröz inflamasyon B) Fibrinöz inflamasyon C) Pürülan inflamasyon D) Kataral inflamasyon E) Pesudomembranöz inflamasyon 81 – C Pürülan (süpüratif) inflamasyon, ödem sıvısı, nekrotik hücre debrisi ve nötrofillerden oluşan sıvının birikimi ile karakterizedir. Bu inflamasyon stafilokokus gibi pyojenik mikroorganizmaların neden olduğu likefaksiyon doku nekrozlarında çok sık meydana gelir. Süpüratif inflamasyonun en yaygın örneklerinden biri akut appendisittir. Yine abseler lokalize pürülan inflamasyon örneği olarak verilebilir. 82. Aşağıdakilerden hangisi hipovolemik şokta organlarda izlenebilen değişikliklerden değildir? A) Adrenal kortikal hücrelerde lipid kaybı B) Akut tübüler nekroz C) Diffüz alveoler hasar D) Myositlerde iskemik hasar E) Membranoproliferatif glomerülonefrit www.tusem.com.tr 23 Temel Bilimler / T 36-3 84. Aşağıdakilerden hangisi alzheimer hastalığında beyinde nörotik plaklarda ve amiloid plaklarda birikebilir? 85 – D Malign fibröz histiositomn erişkinlerde en sık görülen yumuşak doku sarkomu olup fibroblastik mezenkimal hücreler ve histiositik diferansiyasyon gösteren tümördür. A) Serum amiloid asosiye protein B)Kalsitonin Sık Görülen Epitel Kökenli Tümörler Benign Çok katlı skuamöz epitel Skuamöz hücreli papillom C) Amiloid beta protein D) Amiloid beta 2 mikroglobulin E) Transtretin Deri veya eklerinin bazal hücreleri Gland veya duktusları Adenom döşeyici epitel Papillom Kist adenom Solunum yolları Bronşiyal adenom Böbrek epiteli Renal hücreli adenom Karaciğer hücreleri Karaciğer hücreli adenom Üriner sistem (ürotelyal Ürotelyal papillom epitel) Plasenta epiteli Mol hidatiform Testiküler epitel (germ hücreleri) Melanositlerden kaynak- Nevüs lanan tümörler 84 – C Senil serebral amiloidoz Alzheimer hastalığında izlenir. Beyinde özellikle amiloid plaklarda ve nöritik plaklarda amiloid prekürsör proteinin proteolizi ile gelişen Amiloid beta (Aβ) birikimi vardır. Amiloidozis Sınıflandırması Kllinikopatolojik kaEşlik eden tegori hastalık Sistemik Yaygın Amiloidozis İmmünosit diskraziMultipl lerine myeloma ve eşlik eden diğer amiloidozis monoklonal (primer amiloidozis) plazma proliferasyonları Reaktif sistemik Kronik Amiloidozis iltihaplar (sekonder amiloidozis) Hemodialize eşlik eden Kronik renal amiloidozis yetmezlik Herediter Amiloidozis FMF Sistemik Senil Amilo- idozis Familyal Amiloid Nöropatisi( bir çok tipi) Lokalize Amiloidozis Senil serebral amiloAlzheimer idozis Medüller tiroid kanseri Pankreas Langerhans adaları Tip II diabet İzole atrial amiloidozis Prion hastalığı Major fibril protein Prokürsör protein AL İmmünoglobülinlerin hafif zinciri (özellikle de λ zinciri) AA SAA Aβ2m Aβ2mikroglobülin AA ATTR SAA Transthyretin ATTR Transthyretin C) Kadmiyum-Prostat kanseri Aβ Aβ2 protein E) Radon-Akciğer kanseri A Cal AIAPP Calsitonin Adacık amiloid peptid (AAP) Proinsülin Atrial natriüretik faktör(ANF) Nöral prion protein PrP AANF Prion hasta- Bozuk lıkları katlanmış protein (PrP) Malign Skuamöz hücreli karsinom (epidermoid karsinom) Bazal hücreli karsinom Adenokarsinom Papiller karsinom Kist adenokarsinom Bronkojenik karsinom Renal hücreli karsinom Hepatoselüler karsinom Ürotelyal karsinom Koriyokarsinom Seminom Embryonel karsinom Malign melanom 86. Aşağıdaki çevresel karsinojenler ve sıklıkla neden olduğu tümör eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır? A) Benzen-Lösemi, lenfoma B) Vinil klorid-Mesane kanseri D) Asbest-akciğer kanseri 86 – B MESLEKİ KARSİNOJENLER Etken Malignite Asbestoz Akciğer, mezotelyoma, larink, GIS ve böbrek kanseri Arsenik Akciğer ve deri hemanjiosarkomu Benzen 85. Aşağıdakilerden hangisi malign epitelyal bir tümör değildir? A) Renal hücreli karsinom B) Kolon adenokarsinomu C) Seminom D) Malign fibröz histiositom E) Tiroid papiller karsinom www.tusem.com.tr 24 Berilyum Lösemi, Hodgkin hastalığı Akciğer kanseri Kadmium Prostat kanseri Krom Etilen oksit Akciğer kanseri Lösemi Nikel bileşikleri Radon Burun, nazal sinüsler, akciğer kanseri Akciğer kanseri Vinil klorid Karaciğer anjiosarkomu Meslek Sanayi(ısı yalıtımı,inşaat,gemi endüstrisi),topraklar Metal eritme, metal alaşımları, elektrikli iletken aletler, ilaç, herbisid fungusit, yeraltı suları Çözücü yağlar, özellikle boya, lastik, temizleme ürünleri ve deterjanlar Uzay araçları ve yakıtları, nükleer reaktörler ve uzay araçlarında kullanılar hafif metal alaşımları Sarı pigment ve fosfor içerir. Lehimlerde bulunur. Bataryalar ve kaplama metallerinde Metal alaşım, boya sanayi Meyve- fındık olgunlaştırıcıdır. Gıda sanayi, roket yakıtı, sterilizasyon. Nikel kaplama, seramik, pil, paslanmaz çelik üretimi Uranyum tozları, yeraltı madenleri, taş ocakları Soğutucu, plastik yapıştırıcıları, plastik malzeme üretimi Temel Bilimler / T 36-3 87. Öyküsünde tiroid medüller karsinom ve paratiroid hiperplazisi olan 35 yaşında kadın hastanın adrenal bezinde kitle gelişiyor. 89. Baş ağrısı, halsizlik, kilo kaybı ve aralıklı geçici görme problemleri olan 55 yaşındaki kadın hastanın temporal arter biyopsisinde internal elastik laminada yıkım, langhans ve yabancı cisim tipinde dev hücrelerden oluşan granülomatöz inflamasyon saptanıyor. Bu hastada hangi gende mutasyon olabilir? A) EGFR-2 amplifikasyonu B) N-myc amplifikasyonu Hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Temporal arterit C) Ras nokta mutasyonu B) Poliarteritis nodoza D) RET mutasyonu C) Wegener granülomatozu E) Cyclin D1 overekspresyonu D) Churg strauss sendromu 87 – D E) Tromboanjinitis obliterans Olguda MEN-2A’dan bahsedilmektedir. MEN-2A, MEN-2B ve familyal medüller tiroid karsinomlarında RET protoonkogeninde nokta mutasyonla onkogene dönüşür. RET proteini nörotrofik faktör için reseptördür, nöral gelişimde rolü vardır. Normalde RET, parafoliküler C hücreleri, adrenal medulla ve paratiroid hücre prekisörleri gibi nöroendokrin hücrelerde eksprese edilir. Nokta mutasyonlarında MEN-2A, MEN-2B ve familyal tiroid medüller karsinomu gelişebilir. 89 – A Temporal arterit 50 yaş üstünde izlenen en sık arteria karotis eksternanın dallarını, özellikle de temporalis süperfisyalis dalını tutan granülomatöz, segmenter vaskülittir.. Oftalmik arter ve vertebral arter de tutulabilir. Olguların yarısında polimyaljia romatika hastalığa eşlik eder. Kalp ve akciğer arterleri tutulmaz. Klinikte baş ağrısı, diplopi, görme kaybı, kilo kaybı, çenede kladikasyo izlenir. Tanı biyopsi ile konur ancak biyopsinin negatif olması tanıyı ekarte ettirmez. Mikroskopide musküler tabakanın iç kısımlarında yabancı cisim veya Langhans tipi dev hücreler, internal elastik laminada parçalanma ve çevresinde granülomatöz iltihap izlenir. Lümende daralma ve tromboz görülebilir. İlerleyen dönemde arter duvarında fibrotik kalınlaşmalar görülür. Olguların az bir kısmında granülom ve dev hücreler görülmeyebilir. 88. Aşağıdakilerden hangisi aterosklerotik plağın gelişmesinde ilk aşamadır? A) Kronik endotelyal zedelenme B) LDL’nin damar duvarında birikmesi C) Monositlerin endotele adezyonu D) Köpük hücre oluşumu 90. Aşağıdaki hemolitik anemilerden hangisi eritrosit membranında edinsel bir defekte bağlı gelişir? E) Düz kas hücre proliferasyonu 88 – A A) Paroksismal noktürnal hemoglobinüri Atherogenezde Oluşum Basamakları B) Glukoz-6-fosfat Dehidrogenaz eksikliği anemisi • Kronik endotel hücre hasarı (Aterom plağı gelişiminde ilk aşamadır) →permeabilite artışı →Lökosit ve trombosit adezyonu C) Herediter sferositoz D) Orak hücreli anemi • Lipoproteinlerin damar duvarında birikimi (LDL ve okside LDL) E)Talasemi 90 – A • Monosit adezyonu ve intimaya transmigrasyonu → köpüksü hücre oluşumu Paroksismal noktürnal hemoglobinüri (PNH)’de, genetik temelli olmayan bir membran proteini defektinden (CD55, CD59 ve C8 bağlayan protein) kaynaklanan hemoliz vardır. Kronik intravasküler hemolize bağlı hemosiderinüri ile kronik demir kaybı ve demir eksikliği anemisi oluşur. Aynı membran proteini trombositler ve granülositlerde de bulunduğundan bunların fonksiyonları da bozuktur. Sonuçta hastalarda hemolize ek olarak infeksiyon ve tromboza (özellikle portal, serebral ve hepatik venlerde) yatkınlık vardır. Asit hemoliz testi (Ham’s test) ile tanı konur. PNH’lı hastalarda aplastik anemi ve AML gelişebilir. • Trombosit adezyonu ve PDGF üretimi • PDGF ile düz kas hücrelerinin uyarılması → tunika mediadan intimaya göç etmesi • Düz kas hücrelerinin proliferasyonu → ekstraselüler matriks üretimi (Atherom plağın olgunlaşmasını sağlayan son aşamadır) • Sonuç olarak tunika intimada yoğun yağ ve fibröz doku birikimi (ATHEROSKLEROZ ) www.tusem.com.tr 25 Temel Bilimler / T 36-3 91. Aşağıdakilerden hangisi kronik myeloproliferatif hastalıkladan biri değildir? 93. Prostat adenokarsinomunda hangi grade’leme sistemi kullanılır? A) Scarff Bloom Richardson B) Fuhrmann C) Gleason D) FIGO E) Mostofi 93 – C Prostat kanserlerinde Gleason grade’leme sistemi kullanılır. Bu sistemde glandüler yapı ve diferansiyasyon derecesine göre 1-5 arasında numara verilir. Bu şekilde paternler belirlenir. En sık görülen patern ile ikinci sık görülen patern toplanarak gleason skor elde edilir. Dolayısı ile skor 2-10 arasındadır. Gleason sistemi ile evre ile birlikte prognozu öngören en iyi belirleyicidir. A) Kronik myeloid lösemi B) Polistemia vera C) Kronik lenfositik lösemi D) Primer myelofibroz E) Kronik eozinofilik lösemi 91 – C Kronik Myeloproliferatif Hastalıklar: • Kronik myeloid lösemi, KML ( en sık ) • Polistemia Vera 94. Aşağıdaki over tümörlerinden hangisinde çekirdeklerinde kahve çekirdeği görünümü ve küçük rozetler şeklinde dizilmiş, lümeni asidofilik materyalle dolu Callexner cisimcikleri izlenir? A) Granüloza hücreli tümör B) Sertoli hücreli tümör C) Leyding hücreli tümör D) Tekoma E) Hilus hücreli tümör 94 – A Granüloza hücreli tümörler mikroskopik olarak, kübik epitel ile döşeli ve poligonal yapıda hücrelerden oluşan kordonlarla karekterizedir. En önemli mikroskopik bulguları Çekirdeklerinde kahve çekirdeği görünümü (grooving) Küçük rozetler şeklinde dizilmiş, lümeni asidofilik materyalle dolu Call-exner cisimciklerinin olmasıdır. Kübik epitelle döşeli, poligonal yapıda hücrelerden oluşan kordonlar mevcuttur. • Esansiyel Trombositozis • Primer Myelofibrozis • Kronik Eozinofilik Lösemi • Sistemik Mastositoz • Kök hücre lösemi 92. Respiratuar bronşiollerin tutulduğu distal alveollerin etkilenmediği, sigaranın etyolojide önemli rol oynadığı amfizem tipi aşağıdakilerden hangisidir? A) Sentriasiner amfizem B) Panasiner amfizem C) Distal asiner amfizem D) İntertisyel amfizem E) Büllöz amfizem 92 – A 95. Aşağıdakilerden hangisi biliyer sistem ve toplayıcı duktus diferansiyasyonunda rolü olan ve sentez bozukluğunda OR polikistik böbrek hastalığı gelişen proteindir? A) Polisistin B) Fibrosistin D) Podofilin C) Nefrosistin E) Renin 95 – B OR polikistik böbrek hastalığı, böbreklerde bilateral büyüme ile medulla ve kortekste çok sayıda kistlerle karakterizedir. hastalığın 4 formu vardır: Perinatal, neonatal, infantil ve jüvenil. Perinatal ve neonatal tipler daha sık görülürler ve bu hastalarda doğumda ciddi bulgular vardır. Olgihidroamnioza bağlı ciddi pulmoner hipoplaziden dolayı bebekler erken dönemde kaybedilir. Olgularda 6p21-23’de lokalize PKHD1gen mutasyonları vardırç bu gen fibrosistin veya poliduktin dernen bir proteini kodlar. Bu proteinin toplayıcı duktus ve biliyer sistem diferansiyasyonunda reseptör görevi vardır. İnfantil ve jüvenil formlarda hastalarda konjenital hepatik fibrozis (periportal fibrozis ve safra duktus proliferasyonu) ile karaciğerde kistler izlenir. Hastalarda splenomegali ve portal HT gelişebilir. Obstruktif akciğer hastalıkları trakea ve büyük bronşlardan, terminal ve respiratuar bronşiollere kadar çeşitli düzeylerde kısmı veya tam tıkanma sonucu hava akımına artmış direnç ile karakterizedir. Majör obstruktif akciğer hastalıkları kronik bronşit, bronşiektazi, astım, amfizem ve bronşiolittir. Kronik bronşit, bronşiektazi ve astım bronşlarda, bronşiolit bronşiollerde meydana gelir. Amfizem ise terminal bronşiolün distalindeki hava boşluklarının (asinusların) belirgin fibrozisin olmadığı, duvar yıkımının eşlik ettiği kalıcı genişlemesidir. Tüm amfizem tipleri içinde en yaygın görüleni sentriasiner (sentrilobüler) amfizemdir. Olguların %95’ni meydana getirir. Ancak otopsi serilerinde irregüler amfizem daha sık izlenir. Bunlar genellikle asemptomatik olduğu için klinikte sık izlenmez Sentriasiner (sentrilobüler) amfizemde respiratuar bronşiollerden oluşan santral kısım tutulurken, distal alveoller etkilenmez. Aynı asinus içinde hem sağlam hemde amfizematöz hava boşluları izlenir. Sentriasiner amfizemin en sık nedeni sigaradır. Kömür işçilerinde de sık oluşur. En önemli neden sigara olduğu için sıklıkla kronik bronşit ile beraber izlenir. www.tusem.com.tr 26 Temel Bilimler / T 36-3 96. Aşağıdakilerden hangisi nöronlarda bulunan prion proteinlerinin yapısal değişikliğe uğraması ile gelişen, ilerleyici demans ile karakterize hastalıklardır? 98 – D Ülseratif kolit (ÜK) kolon ve rektumda mukoza ile submukozada sınırlı, mukozal ülserler oluşturan kronik inflamatuar bir hastalıktır. Chron hastalığından farklı olarak lezyonlar atlamasız ve aralıksızdır yani tutulum diffüzdür. Skip lezyon ve granülomlar yoktur. En sık rektum ve rektosigmoid bölge tutulur. Bu hastalarda mukozal inflamasyona kript abseleri, mukozal ülserler, pseudopolipler eşlik eder. Kript distorsiyonu (ÜK’nin kronikleştiğini gösterir), kriptlerin saysında azalma ve goblet hücrelerinde azalma görülür. Bu hastalarda seroza ve kas tabakası tutulmadığından kalınlaşma yoktur, serozal yüzey normaldir. Striktürler görülmez. Ü.kolit hastalarında HLA B27 %90 (+)‘tir. Backwash ileitine neden olabilir. Backwash iletisi iltahabın kalın bağırsaktan terminal ileuma ilerlemesidir. Ülseratif kolitin deri lezyonu pyoderma gangrenozumdur. Ülseratif kolitin önemli komplikasyonlarından biri de kolon kanseri gelişmesi riskidir. Yaşamı tehdit edici şiddetli ishal, elektrolit kaybı, masif kanama, bağırsak rüptürleri görülebilir. (Toksik megakolon) A) Demyelinizan hastalıklar B) Nörodejeneratif hastalıklar C) Spongioform ensefalopatiler D) Lökodistrofiler E) Astrositik tümörler 96 – C Spongioform ensefalopatiler, prion proteini (PrP) denen spesifik bir proteinin anormal formları ile ilişkilidir ve hem infeksiyöz hem de bulaşıcıdırlar. Nöronlar ve gliada intraselüler vakuoller ile spongioform değişikliklerle karakterizedirler. Klinik olarak hastaların çoğunda ilerleyici demans gelişir. PrP normalde nöronlarda bulunan hücresel proteindir, bu protein yapısal değişiklikler göstererek a heliks veya B kıvrımlı tabaka formuna dönüşür ve nöral dokularda birikerek spongioform değişikliklere neden olur. 99. İlaçların güvenlik marjını göstermede en güvenilir değer aşağıdakilerden hangisidir? 97. Aşağıdakilerden hangisi el bileği ve parmakların tendon kılıflarından gelişen soliter, ağrısız, sinovisitleri andıran hücre proliferasyonu ile karakterize lezyondur? A) Pigmente villonodüler sinovit A)LD1 / ED99 B)LD10 / ED90 C)LD50 / ED50 D)LD90 / ED10 E)LD99 / ED1 B) Dev hücreli tendon kılıf tümörü 99 – A Terapötik İndeks C)Ganglion %50 vakayı öldüren dozun (LD50) %50 vakada etki yapan doza (ED50) veya %50 vakada toksik etki yapan dozun (TD50) %50 vakada etki yapan doza (ED50) oranıdır (LD50 / ED50 veya TD50 / ED50). D) Sinoviyal kist E) Pannus 97 – B Eklemleri döşeyen sinoviyadan, bursalardan veya tendon kılıflarından gelişen benign neoplazmlar villonodüler sinovit olarak bilinir. Sinoviyadan gelişenler pigmentli villonodüler sinovit, tendon kılıfından gelişenler ise lokalize nodüler tenosinovit (dev hücreli tendon kılıf tümörü)’tir. Bu iki lezyon morfolojik olarak benzerdir, klinik olarak farklı özellikleri vardır. Pigmente villonodüler sinovitin çoğu diz eklemini tutan monoartiküler artrit şeklindedir.ağrı, eklemde kilitlenme ve tekrarlayan şişlik şikayetleri vardır. Dev hücreli tendon kılıf tümörü ise sıklıkla el bileği ve parmakların ten kılıflarını tutan soliter, yavaş büyüyen ağrısız kitle şeklinde ortaya çıkar. LD50/ED50 oranı küçük ilaçların terapötik indeksleri dardır. LD1/ED99 veya TD1/ED99 terapötik indeks hakkında daha net bilgiler verir. 100. Aşağıdakilerden hangisi propranolol’un kullanım endikasyonlarından biri değildir? A) Migren profilaksisi B)Glokom C) Esansiyel tremor D) Miyokart enfarktüsünün sekonder profilaksisi E) Anksiyeteye bağlı taşikardinin kontrolü 100 – B Propranolol’un Endikasyonları 98. Aşağıdakilerden hangisi ülseratif kolitte beklenen bir bulgu değildir? • Esansiyel ve renal hipertansiyon • Stabil ve unstabil anjina A) Tutulum rektum ve sigmoid kolondan başlar. • Miyokart enfarktüsünün sekonder profilaksisi B) Mukoza e submukoza ile sınırlı ülserler görülür. • Sinüs taşikardisi / Supraventriküler taşikardi C) Lezyonlar aralıksızdır, diffüz ilerler. • Migren profilaksisi D) Serozit sık izlenir. • Esansiyel tremor E) Lezyon komşuluğunda pseudopolipler izlenebilir. • Anksiyete www.tusem.com.tr 27 Temel Bilimler / T 36-3 • Tirotoksikoz 103. • Hipertrofik obstriktif kardiyomyopati I. ATP duyarlı potasyum kanal blokörü • Feokromasitoma (alfa blokörle kombine) II. Amilin reseptör agonisti Propranolol sodyum kanallarını bloke ederek lokal anestezik etki yaptığı için glokomda kullanılmaz. Glokomda lokal anestezik etki yapmayan timolol gibi beta blokörler kullanılır. III. PPAR-gama agonisti IV. GLP-1 reseptör agonisti Yukarıda verilen antidiyabetik ilaçlardan hangileri kilo kaybına neden olur? 101. Aşağıdakilerden hangisi ketaminin farmakolojik etkilerinden biri değildir? A) İndirekt sempatomimetik etki A) I, II ve III B) I ve III C) II ve IV D) Yalnız IV E) I, II, III ve IV B) Hipertansif etki 103 – C C) Analjezik etki Glukagon Benzeri Peptit-1 (GLP-1) Reseptör Agonistleri (Eksenatid / Liraglutid) D) Bronkokonstriktör etki E) Kafaiçi basıncını artırıcı etki Tip 2 diyabet tedavisinde parenteral yoldan kullanılırlar. Glukoz aracılı insülin sekresyonunu artırırlar, glukagon sekresyonunu azaltırlar, mide boşalma süresini uzatırlar ve santral iştah merkezini baskılarlar. Beta hücresinin kitlesini artırarak apoptozisi önlerler. 101 – D Ketamin • NMDA reseptörlerini bloke eder. • Disosiyatif anestezi yapar. Tek başlarına verildiklerinde hipoglisemi yapmazlar. Sulfonilürelerin hipoglisemi yapıcı etkisini artırırlar. Kilo kaybına neden olurlar. En sık yan tesirleri bulantı, kusma, diyare ve iştahsızlık gibi gastrointestinal yakınmalardır. • Anestezik ve analjezik özelliğe sahip tek intravenöz anesteziktir. • Sempatik stimülasyon yaparak taşikardi, hipertansiyon ve kardiyak output artışına neden olur. Amilin Reseptör Agonisti (Pramlintid) • Bronkodilatör özelliğinden dolayı bronkospazmı olanlarda uygundur. Tip 1 ve tip 2 diyabet tedavisinde parenteral yoldan verilir. Glukagon sekresyonunu azaltır, mide boşalma süresini uzatır ve santral iştah merkezini baskılar. Postprandial hiperglisemide kullanılır. Kilo kaybına neden olur. • Hipertansiyonlu hastalarda, kardiyojenik ve septik şokta kullanılmaz. • Vücut salgılarını, beyin kan akımını ve kafa içi basıncını artırır. 104. Aşağıdaki mekanizmalardan hangisi ile antiemetik etki elde edilemez? • Postoperatif halüsünasyonlara ve psikotik reaksiyonlara neden olur. A) Muskarinik M1 reseptörlerin blokajı ile B) Histamin H1 reseptörlerin blokajı ile 102. Aşağıdaki antiaritmik ilaçlardan hangisinin sodyum kanallarından ayrılma süresi (Trec) en uzundur? C) Substans P NK1 reseptörlerin blokajı ile A)Lidokain D) Dopamin D2 reseptörlerin blokajı ile B) Meksiletin E) Kannabinoid CB1 reseptörlerin blokajı ile 104 – E C)Amiodaron Tablo: Antiemetik İlaçlar D)Kinidin Antiemetik İlaç Ondansetron / Palanosetron Aprepitant / Fosaprepitant Klorpromazin / Droperidol Metoklopramid E) Propafenon 102 – E Antiaritmik İlaçlar • Trec süresi en kısa: 1B grubu (Lidokain / Meksiletin / Fenitoin) Dimenhidrinat / Meklizin Skopolamin Diazepam / Lorazepam Dronabinol / Nabilon • Trec süresi en uzun 1C grubu (Flekainid / Propafenon) www.tusem.com.tr 28 Antiemetik Etki Mekanizması Serotonin 5-HT3 reseptör blokajı Substans P NK1 reseptör blokajı Dopamin D2 reseptör blokajı Dopamin D2 ve serotonin 5-HT3 reseptör blokajı Histamin H1 reseptör blokajı Muskarinik M1 reseptör blokajı GABAA reseptör aktivasyonu Kannabinoid CB1 reseptör aktivasyonu Temel Bilimler / T 36-3 105. Aşağıdaki antibiyotiklerden hangisi nefrotoksisite ve myopati riskinden dolayı aminoglikozidler ve statinlerle birlikte kullanılırken dikkatli olunmalıdır? 107. Aşağıdaki serotonin reseptörlerinden hangisi potasyum çıkışını artırarak hücrede hiperpolarizasyona neden olur? A)5-HT1A B)5-HT2A D)5-HT3 A) Linezolid B) Daptomisin C)5-HT2C C) Klindamisin D) Kloramfenikol E)5-HT4 E)Azitromisin 107 – A Tablo: 5-HT Reseptörleri 105 – B Daptomisin Lipopeptit yapıdadır. Bakteride stoplazmik membrana bağlanır. Kalsiyum ve potasyum dengesini değiştirerek hücre membranını depolarize eder. İntraselüler DNA, RNA ve protein sentezini baskılar. Bakterisid etkilidir. Reseptör 2.haberci cAMP↓ 5-HT1A Antagonist --- 5-HT1D 5-HT2A/C --Ketanserin 5-HT3 Yalnızca gram(+) bakterilere etkilidir. Metisiline dirençli stafilokok ve vankomisine dirençli enterokok tedavisinde intravenöz infüzyonla kullanılır. 5-HT4 Etki Agonist Hiperpolarizasyon Buspiron Repinotan cAMP↓ Hiperpolarizasyon Triptanlar IP3 ve DAG↑ Yavaş depolari--zasyon Na-K iyon Hızlı depolari--kanalı zasyon cAMP↑ Yavaş depolarizasyon Tegaserod Prukaloprid Metoklopramid Ondansetron Metoklopramid --- Myopati ve rabdomyolizise neden olabilir. Kreatin kinaz düzeyi haftalık takip edilmelidir. Myopati yan tesirinden dolayı statinlerle birlikte verilmez. Pulmoner surfaktan tarafından antagonize edildiği için pnömoni gibi alt solunum yolu enfeksiyonlarında kullanılmaz. Nefrotoksik yan tesirlerinden dolayı aminoglikozidlerle verilmez. 108. İlaçların metabolizmasında rol alan faz 1 ve faz 2 reaksiyonları ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? 106. Aşağıdakilerden hangisi neostigmin ile fizostigminin ortak özelliklerinden biridir? B) Faz 1 reaksiyonları işlevselliştirme, faz 2 reaksiyonları sentez reaksiyonlarıdır. A) Faz 1 reaksiyonları genellikle düz endoplazmik retikulumda, faz 2 reaksiyonları çoğunlukla stoplazmada meydana gelir. C) Yaşlanma ve karaciğer hastalıkları faz 1 reaksiyonlarının aktivitesini değiştirmezken, faz 2 reaksiyonlarının aktivitesini azaltır. A) Tersiyer amin yapısında olma B) Oral verildiklerinde yüksek oranda emilme C) Nikotinik reseptörleri doğrudan aktive etme D) Faz 2 reaksiyonları faz 1 reaksiyonlarına göre daha hızlıdır. D) Plazma esteraz enzimleri tarafından metabolize edilme E) Faz 1 ve faz 2 reaksiyonları ile ilaçlar veya metabolitleri daha polar hale getirilir. E) Atropin zehirlenmesinde görülen santral bulguları önleme 108 – C Metabolizma Reaksiyonları Metabolizma reaksiyonları en fazla karaciğerde olmak üzere mide-barsak kanalı, böbrek ve akciğer gibi birçok doku ve organda gerçekleşir. İlaç metabolizma reaksiyonları faz I işlevselleştirme ve faz II sentez (konjugasyon) olmak üzere sınıflandırılır. Faz II konjugasyon reaksiyonları ana bileşiğe veya faz I metabolitine glukuronik asit, sulfat, glutatyon, aminoasit, su veya asetatın kovalent bağ ile bağlanması ile olur. Faz I ile polar hale getirilen bileşik faz II ile daha polar yapılır ve idrar veya dışkı ile kolayca atılır. Faz I reaksiyonlarını yapan enzimler çoğunlukla düz endoplazmik retikulumda faz II reaksiyonunu yapanlar stoplazmada bulunur. Faz 2 reaksiyonları faz 1 reaksiyonlarına göre daha hızlıdır. Yaşlanma ve karaciğer hastalıkları faz 2 reaksiyonlarının aktivitesini değiştirmezken, faz 1 reaksiyonlarının aktivitesini azaltır. 106 – D Neostigmin Kuvaterner amin yapısında (hidrofilik) olduğu için mide barsak kanalından düşük oranda emilir ve santral sinir sistemine geçemez. Plazmada esteraz enzimleri tarafından metabolize edilir. Diğer antikolinesterazlardan farklı olarak nikotinik reseptörleri doğrudan uyarır. Myastenia gravis ve ileus tedavisinde kullanılır. Fizostigmin Tersiyer amin yapısında (lipofilik) olduğu için mide barsak kanalından hızla ve tama yakın emilir, santral sinir sistemine yüksek oranda geçer. Plazmada esteraz enzimleri tarafından metabolize edilir. Atropin gibi santral etkili antikolinerjik zehirlenmesinde parenteral, glokom tedavisinde lokal yoldan kullanılır. www.tusem.com.tr 29 Temel Bilimler / T 36-3 111 – A 109. Aşağıdaki klasik antipsikotiklerden hangisinin kilo alımı, hiperlipidemi ve hiperglisemi yapıcı etkisi en yüksektir? Tablo: Antihipertansif İlaçlar A) Haloperidol B) Klorpromazin C) Flufenazin D)Molindon E) Loksapin ACE inhibitörü Parametre Renin inhibitörü Plazma renin konsan ↑ ↑ ↑ ↑ ↓ 0 Plazma renin aktivitesi ↓ ↑ ↑ ↑ ↓ 0 ARB Diüretik Beta Ca Kanal blokör blokörü 109 – B Antipsikotik İlaçlar • Kilo alımı, hiperglisemi ve hiperlipidemi riski en yüksek ilaçlar: Olanzapin / Klozapin / Klorpromazin 112. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi ADP’nin P2Y12 reseptörlerini reversibl inhibe ederek antiagregan etki yapar? • Hipotansiyon ve sedasyon riski en yüksek: Klorpromazin • Ekstrapiramidal yan tesir riski en yüksek: Haloperidol • 5-HT, H1, Muskarinik ve alfa reseptör blokörü etkisi en düşük: Sulpirid A) Klopidogrel B) Ticagrelor C) Tirofiban D) Cilastazol E) Eptifibatid • En uzun yarı ömür: Aripiprazol 112 – B • D2 reseptörlerine parsiyel agonist: Aripiprazol Tablo: Antiagregan İlaçlar • Hiperprolaktinemi riski yüksek atipik: Risperidon 110. Aşağıdaki sedatif ilaçlardan hangisinin etki süresi diğerlerine göre daha uzundur? Antiagregan İlaç Etki Mekanizması Aspirin Siklooksijenaz-1’in irreversibl inhibisyonu Tiklopidin / Klopidogrel / Prasugrel ADP reseptörlerinin (P2Y12) irreversibl inhibisyonu Ticagrelor / Cangrelor ADP reseptörlerinin (P2Y12) reversibl inhibisyonu A) Zolpidem B) Eszopiklon Absiksimab / Tirofiban / Eptifibatid Glikoprotein IIb/IIIa reseptör blokajı C) Diazepam D) Triazolam Cilastazol Fosfodiesteraz III inhibisyonu Dipiridamol Fosfodiesteraz ve adenozin re-uptake inhibisyonu E) Temazepam 110 – C Benzodiazepin ve Atipik Benzodiazepinlerin Etki Süresi • Ultra-kısa etkili: Midazolam • Kısa etkili: Triazolam / Zolpidem / Eszopiklon 113. Metilksantinlerin diüretik ve konvülsan etkilerinin mekanizması aşağıdakilerden hangisidir? • Orta etkili: Lorazepam / Oksazepam / Temazepam A) Fosfodiesteraz 3 inhibisyonu • Uzun etkili: Flurazepam / Diazepam / B) Fosfodiesteraz 4 inhibisyonu C) Adenozin A1 reseptör blokajı D) Histon deasetilaz aktivasyonu E) IL-10 sekresyonunun stimülasyonu 111. Aşağıdaki antihipertansif ilaçlardan hangisi plazma renin konsantrasyonunu ve plazma renin aktivitesini değiştirmez? 113 – C Metilksantinlerin Etkileri • Fosfodiesteraz 4 inhibisyonu; Bronkodilatasyon, bulantıkusma, başağrısı A) Kalsiyum kanal blokörleri B) Diüretikler • Fosfodiesteraz 3 inhibisyonu; Aritmi C) Beta blokörler • Adenozin A1 reseptör blokajı; Diüretik etki, konvülsiyon D) ACE inhibitörleri • Prostaglandin inhibisyonu, histon deasetilaz ve IL-10 aktivasyonu; Antiinflamatuvar etki E)AT1 reseptör blokörleri www.tusem.com.tr 30 Temel Bilimler / T 36-3 114. Aşağıdakilerden hangisi antiandrojenik etkili ilaçlardan biri değildir? 115. Aşağıdakilerden hangisi anjina pektoris tedavisinde kullanılan nitrat, beta blokör ve verapamilin ortak etkilerinden biridir? A) Siproteron B)Ganireliks A) Kalp hızını azaltmaları C)Finasterid B) Kalbin kontraktilitesini azaltmaları D)Anastrazol C) Kalbin oksijen gereksinimini azaltmaları E) Löprolid D) Diyastol sonu hacmi azaltmaları E) Ejeksiyon zamanını uzatmaları 114 – D Antiandrojenik İlaçlar 115 – C GnRH analogları: Löprolid, gosarelin, nafarelin, buserelin ve gonadarelin GnRH reseptörlerini uyararak ilk 7-10 gün gonadotropin ve seks steroidlerinin sekresyonunu stimüle eder. 10.günden sonra reseptörlerde desensitizasyona bağlı gonadotropin ve seks steroidlerinin sekresyonunu baskılarlar (tıbbi kastrasyon). Tablo: Antianjinal İlaçlar (Boldlar istenmeyen etki) GnRH antagonistleri: Ganirelis, setroreliks, abareliks ve degareliks GnRH reseptörlerini bloke ederek kullanıldıkları andan itibaren gonadotropin ve seks steroidlerinin sekresyonunu baskılarlar. Parametre Nitrat Beta blokör Verapamil Kan basıncı Azaltır Azaltır Azaltır Kalp hızı Refleks olarak artırır Azaltır Azaltır Kontraktilite Refleks olarak artırır Azaltır Azaltır Diyastol sonu hacim Azaltır Artırır Artırır Oksijen gerksinimi Azaltır Azaltır Azaltır Ejeksiyon zamanı Kısalır Uzar Uzar 116. Aztreonam’ın aşağıdaki beta-laktam antibiyotiklerden hangisi ile çapraz alerji olasılığı en yüksektir? Ketokonazol: Adrenal ve gonodal steroid hormonların sentezini inhibe eder. Abirateron: Pregnenolon veya progesteronun 17-hidroksilasyonunu inhibe ederek androjen prekürsörlerinin androjene dönüşümünü baskılar ve prostat kanserinde oral yoldan kullanılır. A) Seftazidim B) Seftriakson C) İmipenem D) Nafsilin E) Piperasilin 116 – A Aztreonam Finasterid: Testosteronu dihidrotestosterona dönüştüren tip 2 5α-redüktazı inhibe edererek prostat hiperplazisi ve hirşütizm tedavisinde kullanılır. Monobaktam yapısında beta-laktam antibiyotiktir. Transpeptidazı inhibe ederek bakteri hücre duvarı sentezini engeller. Zamana bağlı bakterisid etki yapar. Dutasterid: Testosteronu dihidrotestosterona dönüştüren tip1 ve tip2 5α-redüktazı inhibe edererek prostat hiperplazisi ve hirşütizm tedavisinde kullanılır. Yalnızca gram(-) aerobik bakteri enfeksiyonlarında (psödomanas dahil) parenteral yoldan kullanılır. Kimyasal yapısı seftazidime etki spektrumu III.kuşak sefalosporinlere benzer. Gram(+) ve aneorobik bakterilere etkinliği yoktur. Siproteron asetat: Steroid yapılı androjen reseptör blokörüdür. Progesteron benzeri etki ile FSH ve LH sekresyonunu baskılar. Serebrospinal sıvıya yeterli derişimde geçer. Antibakteriyel etkisine hızlı tolerans gelişmez. Böbrekler yoluyla değişmeden elimine edilir. Böbrek yetmezliğinde yarı ömrü uzar. Penisilin veya diğer beta-laktam antibiyotiklerle çapraz alerji göstermez (seftazidim dışında). Penisiline alerjisi olan hastalarda gram(-) bakterilere bağlı pnömoni ve menenjitte kullanılabilir. Nefrotoksik ve ototoksik yan tesir yapmaz. Flutamid / Nilutamid / Bikalutamid / Enzalutamid: Nonsteroid yapılı androjen reseptör blokörleridir. Oral yoldan aktiftirler. Prostat kanserinin tedavisinde GnRH analogları ile kombine kullanılırlar. Spironolakton: Dihidrotestosteron ve mineralokortikoid reseptör antagonistidir. 17-hidroksilazı inhibe ederek testosteron ve androstenidonun plazma düzeyini de azaltır. Kadınlarda hirşütizm tedavisinde kullanılır. Hiperkalemiye neden olur. 117. Aşağıdaki adrenerjik β2 agonistlerden hangisinin etki süresi diğerlerine göre daha kısadır? Simetidin: Histamin H2 ve androjen reseptörlerini bloke ederek peptik ülser ve hirşütizm tedavisinde kullanılır. A) Salmaterol B) Arformoterol C) İndacaterol D) Carmoterol E) Albuterol www.tusem.com.tr 31 Temel Bilimler / T 36-3 117 – E 119 – E Selektif β2 Agonistler Fluoksetin, paroksetin, sitalopram, sertralin ve fluvoksamin selektif serotonin geri alım inhibitörleridir. Salbutamol, terbutalin, pirbuterol ve albuterol gibi kısa etkili β2 agonistler astımın akut tedavisinde kullanılır. Uzun etkili salmaterol, formaterol, arformoterol, carmoterol ve ultrauzun etkili indakaterol yalnızca profilakside verilir. Trazodon 5-HT geri alımını ve 5-HT2 reseptörlerini bloke eder. Venlafaksin, duloksetin ve milnasipran 5-HT geri alımı daha fazla olmak üzere serotonin ve noradrenalin geri alımını inhibe eder. Uzun etkililerde daha fazla olmak üzere bronkodilatör etkilerine tolerans gelişir. Toleransı önlemek için kortikosteroidlerle birlikte kullanılırlar. Taşikardi, hiperglisemi, iskelet kası tremoru ve hipokalemi gibi yan tesirleri vardır. Reboksetin, atomoksetin, protriptilin, desipramin (en güçlü), maprotilin nomifensin ve viloksazin noradrenalin geri alımını daha güçlü inhibe eder. 118. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi multipl myelom tedavisinde kullanılan proteazom inhibitörüdür? 120. Aşağıdakilerden hangisinde vazopresin analogları V2 reseptörlerini uyarmak için kullanılmaz? A) Vorinostat B) Erlotinib A) Santral diabetes insipidus C)Lenalidomid D)Bortezomib B) Tip 1 von Willebrand hastalığı E) Sorafenib C) Primer enurezis nokturna 118 – D D) Postoperatif ileus Anti-kanser İlaçlar E) Hemofili A Vorinostat / Romidepsin: Histon deasetilazı inhibe ederek kutanöz T-hücreli lenfoma tedavisinde kullanılırlar. 120 – D Vazopresin analoglarının primer kullanım endikasyonu santral diabetes insipidus ve özefagus varis kanamasıdır. Bortezomib / Carfilzomib: Selektif proteozom inhibitörleridir. Tekrarlayan ve refrakter multipl myelom tedavisinde kullanılırlar. Nefrojenik diabetes insipidus tedavisinde kullanılmazlar. Nefrojenik diabetes insipidus tedavisinde ilk tercih ilaç tiazid grubu diüretiklerdir. İmatinib / Desatinib / Nilotinib: Bcr-abl tirozin kinaz inhibitörleridir. PDGF, src ve c-kit tirozin kinazını da inhibe ederler. KML, cajal hücrelerinden gelişen ve en sık midede yerleşen stromal tümör (GIST) ile Philadelphia kromozomu pozitif ALL tedavisinde kullanılırlar. Tablo: Vazopresin Analoglarının Kullanımı V1 uyarısı Erlotinib / Gefitinib: Epidermal büyüme faktörünün (EGF) tirozin kinazını doğrudan inhibe ederek küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde kullanılırlar. Siklofosfamide bağlı hemorajik sistit İleus Sorafenib / Sunitinib: Anjiogenez inhibitörleridir. VEGF, PDGF ve c-kit tirozin kinazını doğrudan inhibe ederler. Sorafenib renal hücreli kanser ve hepatoselüler kanser tedavisinde kullanılır. Sunitinib renal hücreli kanser ve gastrik stromal tümör tedavisinde yararlıdır. 119. Aşağıdaki antidepresan ilaçlardan hangisi serotonine kıyasla noradrenalin geri alımını daha güçlü inhibe eder? B) Trazodon C) Venlafaksin D) Fluvoksamin Ekstrarenal V2 uyarısı Hafif hemofili A Kolon divertikülüne bağlı Enurezis nokturna von Willebrand hastalığı kanama Lapatinib / Naratinib: İnsan epidermal büyüme faktörü reseptörü (HER-2) ve epidermal büyüme faktörü reseptörünün (EGF) tirozin kinazını doğrudan inhibe ederek metastatik meme kanserinin tedavisinde kullanılırlar. A) S-sitalopram Renal V2 uyarısı Özefagus varis kanaması Santral diabetes insipidus E) Desipramin www.tusem.com.tr 32
© Copyright 2024 Paperzz