KÖK BOYA Özellikle, kilimleri boyamak için dağlardaki bitki köklerinden elde edilen boyalardır. En çok kullanılan çeşitleri; • Gök boya (mavi); Ilıbada kökü, tuzsuz ekşi hamur ve çivit'ten yapılıyordu. Yörede yetişen ılıbada bitkisinin kökleri sökülüp kurutuluyor ve eziliyordu. Tuzsuz ekşi hamur hazırlanıp bir beze bağlanarak kazan içine konuyordu. Kazan sıcak su ile dolduruluyor ve karışım 15 gün boyunca bu su içinde bekletiliyordu. Ayrı bir kazan içine ılık su dolduruluyordu. Dövülerek ezilen ılıbada kökü kazana atılıp, kaynatılıyordu. Bu kazan içinde, ılık halde, 24 saat bekletilen ekşi hamur ve ılıbada kökleri alınıp, iki kazandaki su birleştiriliyordu. Bu karışım suyu içine biraz çivit katılıp, boyanacak ipler bu kazan içine konuyordu. Suyun devamlı ılık kalmasını sağlamak için de kazan hafif ateşte tutuluyordu. Karışım köz halindeki ateş üzerindeki kazan içinde bir gün bekletiliyordu. Arada bir rengi alıp almadığı kontrol ediliyor. Đstenilen renk elde edilmişse ipler kazandan alınıp, soğuk su ile durulanıp kurutuluyordu, Eğer istenilen renk elde edilmemişse, ipler istenilen ton elde edilinceye kadar kazan içinde beklemeye devam ediyordu. • Sarı (koyu kırmızı); Boyalık otu (kök boya), tetre (kavak ağacı filizi), sentetik kırmızı boya ve şap ile yapılıyordu. Tetre (kavak filizi) bir kazan içine konuyor, üzerine şap atılıp ve kaynatılıyordu. Kaynama sırasında boyanacak ipler kazana konulup, bir süre sonra ipler tetre denilen sarımtırak bir renk almaya başladığında kavak filizleri (tetre) kazandan çıkartılıyor, kazandaki su içine kırmızı renkli sentetik boya ve boyalık otu (kök boya) ilave edilip, tekrar kaynatılıyordu. istenilen renk elde edildiğinde kazandan çıkartılan ipler soğuk su ile durulanıp kurutuluyordu. • Narınç (kahverengi); Kekik, boş yaprağı (ada çayı), şap, kırmızı ve siyah renkli sentetik boya ile yapılıyordu. Kekik ve boş yaprağı içi su dolu bir kazana konularak kaynatılıyor, kaynama sırasında ipler kazana konuyordu. Sarımtırak bir renk alıncaya kadar kaynatılan ipler kazandan çıkartılıyor, kazanda kalan su, boş yaprağı ve kekik üzerine bir miktar kırmızı renkli sentetik kırmızı ve siyah boya ilave edilip, tekrar kaynatılıyordu. Boyayı iyice emdiğine ve istenilen rengi Beyaz Beyaz Renk koordinatları #FFFFFF Hex RGB (r, g, b) (255, 255, 255) CMYK (c, m, y, k) (0, 0, 0, 0) (h, s, v) HSV (0°, 0%, 100%) Beyaz, görülebilir dalga boylarındaki tüm renkleri kapsayan akromatik bir renktir. Beyaz ışık, kırmızı, yeşil ve mavi ışıkların karıştırılması ile oluşturulabilir. Eskiden, beyazın ışığın doğal rengi olduğu kabul edilirdi, ancak Newton, tam tersine beyazın tüm renklerin birleşimi olduğunu ispatladı. Resim Resimde beyazın kullanımı çok beceri isteyen bir tekniktir. Işığın tersine, boya olarak beyaz hiçbir renkle karışmamalıdır. Sembolizm Türk toplumunda ve diğer pekçok toplumda beyaz saflığın simgesidir. Gelinlikler bu yüzden beyaz olur. Ayrıca siyahın tam karşıtı kabul edilen beyaz, aydınlığın da simgesidir ve Türkçede ak kelimesiyle eş anlamlıdır. Beyaz bayrak iyi niyetin, beyaz bir sayfa da yeni başlangıçların ifadesidir. Yalnızca Çin ve Hint kültürlerinde durum terstir ve beyaz, ölümün, yasın ve kötülüğün simgesidir.Đstikrarı, devamlılığı da simgeler. Politikada beyaz renk temizlik, dürüstlük çağrışımları yaptığı için sık kullanılır. siya güm pemb yeşi çi kahv turun ma lacive tea cya beya kırmı gri bordo mor sarı üş zı e l m e cu vi rt l n z Web h renkle ri Yazılı blac silve gra whit maro purp fuchs gree lim oliv yello orang blu tea aqu red navy k r y e on le ia n e e w e e l a ş Renk Web renkleri siyah gümüş gri beyaz kırmızı bordo Yazılış black silver gray white Renk Dalgaboyu red mor pembe yeşil çim kahve sarı turuncu mavi lacivert teal c maroon purple fuchsia green lime olive yellow orange blue navy teal a Frekans kırmızı ~ 625-740 nm ~ 480-405 THz turuncu ~ 590-625 nm ~ 510-480 THz sarı ~ 565-590 nm ~ 530-510 THz yeşil ~ 500-565 nm ~ 600-530 THz camgöbeği ~ 485-500 nm ~ 620-600 THz mavi ~ 440-485 nm ~ 680-620 THz mor ~ 380-440 nm ~ 790-680 THz Renk, ışığın değişik dalgaboylarının gözün retinasına ulaşması ile ortaya çıkan bir algılamadır. Bu algılama, ışığın maddeler üzerine çarpması ve kısmen soğurulup kısmen yansıması nedeniyle çeşitlilik gösterir ki bunlar renk tonu veya renk olarak adlandırılır. Tüm dalga boyları birden aynı anda gözümüze ulaşırsa bunu beyaz, hiç ışık ulaşmazsa siyah olarak algılarız. Đnsan gözü 380nm ile 780nm arasındaki dalgaboylarını algılayabilir, bu sebepten elektromanyetik spektrumun bu bölümüne görünen ışık denir. Renkler için genelde kulağımızla duyduğumuz ince ve kalın ses analojisi yapılsa da, ses algısının aksine aynı anda gelen ışık frekansları değişik kanallardan algılanamaz (başka bir deyişle göz frekans analizi yapamaz), dolayısıyla aynı anda ince ve kalın sesleri birbirine karıştırmadan duymamıza karşın gözümüz için bu 'çok seslilik' söz konusu olmadığından değişik ışık frekanslarının sadece kombinasyonlarını algılayabiliriz. Bu prensibi açıklamak veya pratik uygulamalarda kullanmak için çeşitli renk modelleri geliştirilmiştir. Renkler Camgöbeği Kırmızı Gül rengi Turuncu Altın sarısı Haki Siyah Gri Sarı Yeşil Mor Rugiag÷l÷s Gümüş rengi Mavi Menekşe Beyaz Pembe Renk Modelleri Renkler Renk modelleri toplamsal ve çıkarımsal renk sistemleri olarak iki ayrı prensibe dayanır. Toplamsal ile kastedilen değişik ışık frekanslarının birleşerek gözümüze ulaşmasıdır. Doğada ışığı sadece nesnelerden yansıdığı şekliyle gördüğümüzden pratik olarak gözlenmesi güçtür, ancak değişik renkteki ışık kaynaklarını bir duvar üzerine yansıtarak veya bilgisayar monitörlerinde olduğu gibi aynı noktadan değişik frekansta ayrı ışıklar yayarak gözlemlenebilir. Çıkarımsal sistemler ise ışık frekanslarının aynı anda toplanarak değil, birbirlerini engellemesi, filtre ettiği olaylarda gözlemlenir. Boya veya mürekkepleri karıştırmak için kullanılır. • RGB (Toplamsal - ışık karışımı) RGB modelinde harfler R:'Red' (Kırmızı), G:'Green' (Yeşil), B:'Blue' (Mavi) anlamına gelir. Bu modelin temeli insanın göz retinasında bu renklere rastgelen ışık dalgaboyu sensörleridir. Bunların arasında kalan dalgaboylarında da bu üç sensörün herbiri değişik seviyelerde tepki verir ve bu tepki beyinde renk algısını yaratır. Örneğin gökkuşağının sarı olarak adlandırdığımız dalgaboyunda bir ışık gözümüze düştüğünde ağırlıklı olarak 'kırmızı' ve 'yeşil' sensörler uyarılır. Beynimizde bu kombinasyon 'sarı'ya dönüşür. Kırmızı ışık geldiğinde ise sadece 'kırmızı' sensörler uyarılır. Hem kırmızı hem yeşil hem de mavi ışığın aynı anda gelmesi ile tüm dalgaboylarının aynı anda gelmesi aynı etkiyi yaratır: beyaz ışık. Bu sebepten, bu üç renkte ışık kaynaklarımız varsa ve şiddetlerini de sönük ve parlak olarak ayarlayabiliyorsak, tüm renkleri elde etmemiz mümkündür. • Geleneksel (Çıkarımsal - boya karışımı) Geleneksel olarak üç temel renkten söz edilir: Kırmızı, sarı ve mavi. Bunlar ressamların boyaları karıştırarak diğer renkleri elde etmekte kullandıkları boyaların renkleridir. Aslında bu, daha kesin bir yöntem olan ve bugün renkli baskıda yaygın olarak kullanılan CMY modelinin bir yaklaştırmasıdır. • CMY/CMYK (Çıkarımsal - boya karışımı) CMY modelinde harfler C:'Cyan' (Camgöbeği, siyan), M:'Magenta' (Eflatun, macenta), Y:'Yellow' (Sarı) anlamına gelir ve bunların üçü boya veya mürekkep olarak karıştırıldığında siyah oluşur. CMY (veya temelde renkli mürekkeplerin daha pahalı olması ve üç renk karışımının pratikte tam siyahtan biraz daha soluk bir renk oluşturması nedenleriyle kullanılan siyah mürekkepli versiyonuyla CMYK) baskı tekniğinde beyaz elde etmek için boş kağıdın rengi kullanılır. Geleneksel boyalarda kullanılan kırmızı, magenta için; mavi de cyan için bir yaklaştırmadır. • CMY ile RGB'nin bağlantısı Boyaları karıştırarak elde edilen renkler bir filtreleme işlemi olarak da görülebilir. Örneğin, sarı boya dediğimiz şey aslında tüm dalga boylarıyla yani beyaz ışıkla aydınlanan bir ortamda mavi ışığın filtrelenmesi, dolayısıyla kırmızı ve yeşil ışığın gözümüze aynı anda ulaşmasıdır. Kırmızıyı da filtre edip sadece yeşil ışığın gözümüze ulaşmasını istersek sarı boyayı cyan ile karıştırır, hem mavi hem kırmızı ışığı filtre eder, dolayısıyla yeşil renkte bir boya algılarız. RGB ve CMY arasındaki bağlantı şu şekilde özetlenebilir: • R (kırmızı ışık) + G (yeşil ışık) Y (sarı) • R (kırmızı ışık) + B (mavi ışık) M (macenta) • G (yeşil ışık) + B (mavi ışık) • C (camgöbeği boya) + M (macenta boya) R+G+B (Beyaz Işık) - R (cam göbeği boyanın kırmızıyı filtre etmesi) - G (macenta boyanın yeşili filtre etmesi) B (mavi) • C (camgöbeği boya) + Y (sarı boya) R+G+B (Beyaz Işık) - R (cam göbeği boyanın kırmızıyı filtre etmesi) - B (sarı boyanın maviyi filtre etmesi) G (yeşil) • M (macenta boya) + Y (sarı boya) R+G+B (Beyaz Işık) - G (macenta boyanın yeşili filtre etmesi) - B (sarı boyanın maviyi filtre etmesi) R (kırmızı) C (camgöbeği) Renklerin Algıya Etkisi Đki ana rengin karışımıyla ortaya çıkan ara renk, karışıma katılmayan ana rengin tamamlayıcı olur. Kırmızı için yeşil, mavi için turuncu, sarı içinse mor tamamlayıcı renk işlevi yapar. Aynı zamanda birbirlerine karşıt olan bu renkler birlikte kullanıldıklarında da denge oluştururlar..[1] Sarı: En parlak renk. Dikkat çekmek için çığlık atar; bu yüzden uyarı ışıklarında sarı tercih edilir. Sonbaharın da baskın renkleri sarı ve sarı-turuncu, duygularımızı yakalayan, güçlü bir çekiciliğe sahip. Neşeyi anlatır.[2] Kırmızı: En uzun dalga boyuna sahip olan kırmızı, özellikle de koyu bir arka fonla birlikte kullanıldığında öyle şiddetlidir ki, bir görüntüde yer alan küçücük kırmızı bir leke bile görüntünün her yerini etkiler.[3] Mavi: Dünyanın hakim rengi olan mavi çekingen bir renk; dinlendiriciliği ve edilgenliği anlatır. Koyu tonlarda ya da yoğun olarak kullanıldığında moral bozan, kasvet veren, açık tonlarda ya da beyazla karışık kullanıldığında, yatıştırıcı ve güven veren bir etki yaratır.[4] Yeşil: Sessizliği anlatır.[5] Mor: En kısa dalga boyuna sahip olan mor, geleneksel olarak asaletle ilişkilendirilir. Yakınlık ve güzelliğe de işaret eder Reçine ara Vişne ağacın reçinesi Reçine, katı ya da yarı akışkan, billurlaştırılması güç, suda çözünmeyen, organik çözücülerde çözünen, ısıtılınca yumuşayan ve ergiyen madde. Reçineler, bitkilerde bir yağ içerisinde erimiş halde veya zamklarla birlikte bulunurlar. Çamgiller, baklagiller, maydanozgiller gibi familyalarda reçine taşıyan bitkiler çoktur. Bu bitkilerde yağ ve zamklarla birlikte bulunan reçineler salgı kanallarında toplanır. Bitkilerde salgı kanalları tabii olarak bulunduğu gibi, patolojik bir olay veya her yaralanma neticesinde meydana gelir. Reçinesi, hücrelerinde veya salgı tüylerinde toplanan bitkiler de vardır. Eskiden eczacılıkta ilaç hammaddesi olarak kullanılan kehribar, Baltık sahillerinde bulunan Pinus succinifera (Kehribar çamı) adlı bir çam türünün fosilleşmiş reçinesinden ibarettir. Reçineler bitkilerden saf olarak elde edilmeyip, yağ gibi çeşitli maddelerle karışım halinde elde edilir. Reçine elde etmek için bitkinin kabuğu özel bir bıçakla çizilir. Sonra balyozla dövülerek veya alevle yakılarak yaralanır. Bazı bitkilerde ise reçine; etanol, eter gibi maddelerin yardımıyla, tüketme metodu ile elde edilir. Bugün sanayide tabii reçinelerin yerini büyük ölçüde suni reçineler almıştır. Suni reçineler, fiziksel yönden tabii reçinelere benzerse de kimyasal yönden farklılıklar gösterir. Termoplastik ve termoset reçineler olarak iki sınıfa ayrılırlar. Suni reçineler en çok plastikte, ayrıca vernik, yapıştırıcı ve iyon değiştiricilerin üretiminde kullanılır. Sınai önemi büyük olan reçineler ayrı konular halinde verilmiştir, bakınız Plastik, Polimer. Bazı reçineler Aşağıda polimerleşme ile elde edilen bazı reçineler verilmiştir: • • • • • • • • • • Polieter Polistiren Polisülfon Polisülfür Polivinilasetat Polivinilflorür Polivinilalkol Poliklorodifenil Poliklorotrifluoroetilen Poliakrilonitril Nano, Yunanca ‘cüce’ demektir. Nano ile tanımlanan ifadeler, herhangi bir ölçünün milyarda birini gösterir. Örneğin; nanometre, metrenin milyarda birini (1nm =1/1000000000 m) ifade etmektedir.Nanoteknoloji bizi daha akıllı değilse bile sağlıklı ve güçlü yapacak. Bu kadar küçük boyutlardaki üretim teknolojisi nicem (kuantum) fiziğinin verdiği olanaklar doğrultusunda birçok şekillerde atom ve molekülleri ucuz yollarla düzenlememizi sağlıyor ve daha sağlayacak. Bir toplu iğnenin başına yerleştirilebilecek süperbilgisayarlar, insan hücresinden küçük, kanser hücrelerini, enfeksiyonları, damar tıkanıklıklarını ve yaşlılığı bile giderebilecek tıbbi nanorobot orduları yapılabilecek. Đnsanlar geriye dönüp baktıklarında, bizim, ortaçağ zamanlarının teknolojisinin ilkel ve hemen herkesin çaresizlik içinde ve genç yaşta öldüklerini gördüğümüzde hissettiklerimize benzer hisler içinde olacaklar. Bununla beraber bilgisayarlar günümüzdekilerden milyarlarca defa daha güçlü olacak, ve yeni tıbbi cihazların özellikleri bugün iyileştirme yöntemlerini bildiğimiz hastalıklara karşı daha etkin ve iz bırakmadan, çabuk bir şekilde uygulamamızı sağlayacak, yeni tedavi yöntemleri bulma yönündeki umutlarımızı arttıracak, bu yeni ve çok titiz üretim metodları günümüzün kirleten üretim şekillerinin de ortadan kalkmasını sağlayacak. Moleküler üretim, isteneni çok çok daha etkin olarak verecek, ne fazla ne eksik, böylece kirletici maddeler oluşamayacak. Fikir olarak 60`lı yıllarda ortaya çıkmış ve 90`li yıllarda daha fazla araştırma yapılmaya başlamıştır. Yeni enerji gereksinimi ve artan çevre kirliliği bu araştırmaları hızlandırmıştır. Kısa zamanda dünyada tüm mekanik üretim anlayışını ortadan kaldıracağı ve yep yeni mesleklerin doğmasına yol açacağı bilim dünyasında ortak kanıya dönüyor. Günümüzde kumaş, boya ve araba sanayinde, temizlik için ve yüzey kalitesini artırmak için zaten kullanılmakta olan bu teknoloji hergün yeni bir ürün sunmaktadır. Tanım Nanoteknoloji: atomlar ve moleküller mertebesinde ölçüm yapabilme, analiz ve tahmin edebilme veya bir şeyler üretebilme yeteneği. Nanoteknoloji dünyası genellikle 0.1 ve 100 nm arasında çizilir ki bu da mikronun binde biri, mikron da milimetrenin binde birine denk gelmektedir. Bilim dilinde nano, saniye ya da metrenin milyarda biri demektir. Nanoteknoloji ise nano boyutlarda çalışan bir dünyadır. Bu dünya, üç atomlu ufak bir su molekülünden hemoglobin gibi oygen taşıyan çok daha büyük bir protein molekülüne ya da daha da büyük DNA zincirine kadar çok geniş bir alanı kapsar. Ünlü fizik profesörü Richard Feynman 1959'da yaptığı konuşmasında “There is a plenty of room at the bottom!” diyerek nanoteknoloji dünyasının kapılarını aralamıştı zaten. Çok değil bu konuşmadan yaklaşık 40 yıl sonra nano dünyanın aslında devrimsel bir nitelik taşıdığı ortaya çıktı. Nano boyutta çalışmalara girişildikçe birbirinden farklı milyonlarca oluşumlar ve yeni yeni teknolojiler ortaya serildi. Peki daha küçük boyutlara inmeyi bu kadar özel kılan nedenler nelerdi? Đşte bu nokta cevapların daha karmaşıklaştığı ve dallanıp budaklandığı nokta. Burda çok önemli bir unsur var ki o da nanaoteknolojinin sadece minyatürleştirmek olmadığıdır. Nano boyutlara gelindiğinde quantum gibi farklı fizik kuralları işlemeye başlıyor, geleneksel malzeme özellikleri değişiyor, yüzey davranışı bütün malzemeyi daha baskın bir şekilde etkiler hale geliyor. Kısaca yepyeni bir dünya meydana geliyor. Bu sayede nano boyutlardaki malzemelerin özellikleri kontrol edilerek, farklı özellikler ihtiva eden yepyeni malzemeler dizayn edilebilme olasılığı ortaya çıkıyor. NANOTEKNOLOJĐNĐN AMAÇLARI 1Nanometre ölçekli yapıların analizi, 2Nanometre boyutunda yapıların fiziksel özelliklerinin anlaşılması, 3Nanometre ölçekli yapıların imalatı, 4Nano hassasiyetli cihazların geliştirilmesi, 5Nano ölçekli cihazların geliştirilmesi, 6Uygun yöntemler bulunarak nanoskopik ve makroskopik dünya arasındaki bağın kurulması. Kurşun Kurşun (Pb) H Periyodik cetvel Li Be Na Mg He B C Al Si N P K Ca Sc Ti V Cr Mn Fe Co Ni Cu Zn Ga Ge As Rb Sr Y Zr Nb Mo Tc Ru Rh Pd Ag Cd In Sn Sb Cs Ba Hf Ta W Re Os Ir Pt Au Hg Tl Pb Bi Fr Ra Rf Db Sg Bh Hs Mt Ds Rg Uub Uut Uuq Uup La Ce Pr Nd Pm Sm Eu Gd Tb Dy Ho Er Ac Th Pa U Np Pu Am Cm Bk Cf O S F Cl Ne Ar Se Te Po Br Kr I Xe At Rn Uuh Uus Uuo Tm Yb Lu Es Fm Md No Lr Temel özellikleri Atom numarası 82 Element serisi Metaller Grup, periyot, blok 14, 6, p Görünüş mavimsi beyaz Atom ağırlığı 207,2(1) g/mol Elektron dizilimi [Xe] 4f14 5d10 6s2 6p2 Enerji seviyesi başına 2, 8, 18, 32, 18, 4 Elektronlar Fiziksel Özellikleri Maddenin hali katı Yoğunluk 11,34 g/cm³ Sıvı haldeki yoğunluğu 10,66 g/cm³ 600,61 °K Ergime noktası 327,4 °C 621,43 °F 2022 °K Kaynama noktası 1749 °C 3180 °F Ergime ısısı 4,77 kJ/mol Buharlaşma ısısı 179,5 kJ/mol Isı kapasitesi 26,650 (25 °C) J/(mol·K) Atom özellikleri Kristal yapısı yüzey merkezli kübik (4+), (2+) Yükseltgenme seviyeleri Amfoter oksit Elektronegatifliği 2,33 Pauling ölçeği Đyonlaşma enerjisi 715,6 kJ/mol Atom yarıçapı 180 pm Atom yarıçapı (hes.) 154 pm Kovalent yarıçapı 147 pm Van der Waals yarıçapı 202 pm Diğer özellikleri Elektrik direnci 208 nΩ·m (20°C'de) Isıl iletkenlik 35,3 W/(m·K) Isıl genleşme 28,9 µm/(m·K) (25°C'de) Ses hızı 1190 m/s (20°C'de) Mohs sertliği 1,5 Vickers sertliği ? MPa Brinell sertliği 38,3 MPa Kurşun, (Lat. plumbum) periyodik tablodaki elementlerden biri olup, simgesi Pb ve atom numarası 82 dir. Yumuşak, ağır, zehirleyici, kolay dövülebilen bir metaldir. Yeni kesildiğinde mavimsi beyazdır, ancak zamanla havada oksitlenmesi sonucu mat gri bir renk alır. Đnşaat sektöründe ve ayrıca çeşitli pil, mermi, lehim, ve diğer alaşımların yapımında kullanılır. Kararlı elementler içinde en yüksek atom numarasına sahip olandır. Elektrik iletkenliği düşüktür. Korozyona dayanıklı olmasından dolayı aşındırıcı sıvıların (örneğin, sülfürik asit vb.) depolanmasında kullanılır. Az miktarda antimon veya diğer metallerle alaşımlandırılarak sertlik değeri yükseltilebilir. Bulunuşu Satürn'ün simgesi. Kullanılmakta olan en eski metallerden biridir. Simyacılar kurşunu, en eski metal olarak düşünüp Satürn gezegeniyle özdeşleştirmişler ve onun simgesiyle göstermişlerdir. Çanakkale yöresindeki tarihi "Abydos" şehrinde bulunan bir figür M.Ö. 3000 yılına aittir. Đlk üretim yapılan kurşun madenlerinden en iyi bilineni Balıkesir’de Balya-Karaaydın madenidir. Mısır’da eski Mısır medeniyetine ait kurşun borular bulunmuş ve kurşun lehimlerin çeşitli alanlarda kullanıldığı saptanmıştır. Finikeliler Kıbrıs, Sardunya ve Đspanya’da kurşun madenleri işletmişlerdir. Yer kabuğunda bulunma sıklığı 12.5 g/t dur. Nabit (doğal) olarak bulunabilen metaller arasında yer alır. Kurşunun en çok rastlanılan cevherleri, sülfür minerali galen (PbS) ve onun oksitlenmiş ürünleri olan serüsit (PbCO3) ve anglezit’dir (PbSO4). Bu mineraller arasında en önemli olanı galendir. Genel olarak sfalerit (ZnS), gümüş ve pirit (FeS2) ile birleşik halde bulunur. Kullanımdaki kurşunun yarısından fazlası geri dönüştürülmüş ürünlerden gelmektedir. Elde Edilişi Kurşun cevherleri yer altından kazma, patlatma, kırma ve öğütme aşamalarından geçirilerek çıkarılır ve daha sonra ekstraktif metalurji yöntemleriyle işlenirler. Köpük flotasyonu prosesi, kurşunun, beraberinde bulunan kaya ve toprak parçalarından ayrılarak, %65-80 Pb içeren bir konsantrede toplanmasını sağlar. Kurşun konsantresi kurutulduktan sorna pirometalurjik işlemlerle önce sinterlenir ve sonra da %97 Pb içerecek şekilde ergitilir. Ürün aşamalı bir şekilde soğutularak, kurşundan daha hafif empüritelerin (safsızlıklar) dross tabakası oluşturacak şekilde yüzeyde toplanması ve uzaklaştırılmaları sağlanır. Ergimiş kurşun bulyonunda kalan empüritelerin de bir sonraki aşamada, üzerinden hava geçirilen bir ergitme işlemiyle curuf fazında toplanarak ayrışmaları ve kurşunun safiyetinin de %99.9 a çıkması sağlanır. dafa Çevre Kurşun, hava, su ve toprak yoluyla, solunumla ve besinlere karışarak biyolojik sistemlere giren son derece zehirleyici özelliklere sahip bir metaldir. Yüzbinlerce ton kurşun, kurşunlu petrolden elde edilen ve kurşun tetraetil ((CH3CH2)4Pb) eklenerek oktan sayısı arttırılan yakıtlarla çalışan içten yanmalı motorlardan çıkan gazlarla dünya atmosferine boşaltılmaktadır. Atmosferden kurşun (büyük oranda metal oksitleri ve tuzları şeklinde) yağmurla tekrar yeryüzüne inerek çevremize her geçen gün daha fazla yayılmaktadır. Kurşun madenleri ve metal endüstrileri, akü ve pil fabrikaları, petrol rafinerileri, boya endüstrisi ve patlayıcı sanayii atık sularında da istenmeyen konsantrasyonlarda kurşun kirliliğine rastlanır. Pil fabrikası atık sularında 5,66 mg/L, asidik maden drenajlarında 0,02-2,5 mg/L, tetraetil kurşun üreten fabrika atık sularında 125-150 mg/L organik, 66-85 mg/L inorganik kurşun kirliliğine rastlanmıştır. Seruzit (PbCO3) minerali. Galen (PbS) minerali. Kalsiyum Kalsiyum (Ca) H Periyodik cetvel Li Be Na Mg He B C Al Si N P O S K Ca Sc Ti V Cr Mn Fe Co Ni Cu Zn Ga Ge As Se Rb Sr Y Zr Nb Mo Tc Ru Rh Pd Ag Cd In Sn Sb Te Cs Ba Hf Ta W Re Os Ir Pt Au Hg Tl Pb Bi Po Fr Ra F Cl Ne Ar Br Kr I Xe At Rn Rf Db Sg Bh Hs Mt Ds Rg Uub Uut Uuq Uup Uuh Uus Uuo La Ce Pr Nd Pm Sm Eu Gd Tb Dy Ho Er Ac Th Pa U Np Pu Am Cm Bk Cf Tm Yb Lu Es Fm Md No Lr Temel özellikleri Atom numarası 20 Element serisi Alkalinler Grup, periyot, blok 2, 4, s Görünüş Gümüşi beyaz Atom ağırlığı 40.078(4) g/mol Elektron dizilimi Ar 4s2 Enerji seviyesi başına 2, 8, 8, 2 Elektronlar Fiziksel Özellikleri Maddenin hali katı Yoğunluk 1.55 g/cm³ Sıvı haldeki yoğunluğu 1.378 g/cm³ 1115 °K Ergime noktası 842 °C 1548 °F Kaynama noktası 1757 °K 1484 °C 2703 °F Ergime ısısı 8.54 kJ/mol Buharlaşma ısısı 154.7 kJ/mol Isı kapasitesi 25.929 (25 °C) J/(mol·K) Atom özellikleri Kristal yapısı Kübik Yükseltgenme seviyeleri (2+) Elektronegatifliği 1.00 Pauling ölçeği Đyonlaşma enerjisi 589.8 kJ/mol Atom yarıçapı 180 pm Atom yarıçapı (hes.) 194 pm Kovalent yarıçapı 174 pm Van der Waals yarıçapı ? pm Diğer özellikleri Elektrik direnci 33.6 nΩ·m (20°C'de) Isıl iletkenlik 201 W/(m·K) Isıl genleşme 22.3 µm/(m·K) (25°C'de) Ses hızı 3810 m/s (20°C'de) Mohs sertliği 1.75 Vickers sertliği ? MPa Brinell sertliği 167 MPa Kalsiyum, toprak alkalileri grubundan metalik bir element. Sembolü “Ca”dır. Đsmi Latincede “kireç” mânâsına gelen “calx” kelimesinden gelmektedir. Đlk defa 1808’de Lumphru Davy tarafından kalsiyum hidroksitten elektroliz yoluyla elde edilmiştir. Özellikleri Metalik kalsiyum gümüş gibi parlaktır. Özgül ağırlığı 1,55 g/cm3tür. 851°C’de erir. 1439°C’de kaynar. Elektriği iyi iletir. Gevrek (kırılgan) olmasına rağmen yumuşaktır. Sertliği sodyum ile alüminyum arasındadır. Haddelenebilir ve dövülebilir. Çekme mukâvemeti 438 kg/cm2dir. Oksidasyon değeri 2+’dır. Atom numarası 20, atom ağırlığı 40,08’dir. Yeryüzünde altı tabiî izotopu bulunmaktadır: Ca40, Ca42, Ca43, Ca44, Ca46 ve Ca48. Dünyâ üzerindeki kalsiyum elementinin % 97’si Ca40 izotopudur. Sun’î olarak pekçok radyoaktif izotopları elde edilmektedir. Bunlardan birisi Ca45 olup, kemikte kalsiyum kalıntısı üzerinde yapılan araştırmalarda, su tasfiye işlemlerinde, deterjan aktivitesi için ve yüzey ıslanması hâdiseleri üzerindeki çalışmalarda kullanılmaktadır. Bulunuşu Kalsiyum yeryüzünde en bol bulunan beşinci elementtir. Volkanik kayaların % 3-63’ünü teşkil eder. Kimyevî reaktivitesi yüksek olduğundan serbest halde bulunmaz. Yer kabuğunda genellikle karbonat, sülfat, silikat ve fosfat bileşikleri şeklinde bulunur. En çok rastlanan mineralleri kireçtaşı, mermer, kalsit (CaCO3), dolamit (MgCO3 CaCO3), fluorit, fluspat (CaF2) apatit Ca3(PO4)2 Ca(FCl)2, gips (CaSO42H2O) ve fosfrittir Ca3(PO4)2. Ayrıca deniz suyunda çözünmüş olarak ve kemiklerde kalsiyum fosfat, kabuklu hayvanların kabuklarında ise kalsiyum karbonat hâlinde bulunmaktadır... Üretimi Bugün metalik kalsiyum yalnız eritilmiş kalsiyum klorürün elektrolizi ile elde edilmektedir. Elektrolit kabı olarak porselen veya demir kaplar kullanılmaz. Çünkü yüksek sıcaklıkta yapılan bu işlemde erimiş kalsiyum klorür, bu tür kaplara tesir eder. Bu sebeple grafitten yapılmış kaplar kullanılmaktadır. Bundan başka kimyevî yollarla da kalsiyum elde edilebilir. Bunlardan biri eritilmiş kalsiyum iyodürü sodyum ile muamele etmektir: CaI2 + 2Na → Ca+ 2NaI denklemine göre ayrılan kalsiyum, sodyumun fazlasıyla sıcakta alaşım yapar, soğukta kristallerden saf alkol ile sodyum uzaklaştırılarak kalsiyum elde edilir. Kalsiyum, pekçok metallerin alaşımlarının elde edilmesinde kullanılır. Kalsiyum-silikon alaşımları çelikte kristallerin tânecik büyüklüğünü kontrol eder. Alüminyumlu alaşımlarda ise kalsiyum, metallerin mekanik ve elektrik özelliklerini iyileştirir. Kalsiyum-lityum alaşımları, çelik, bakır ve nikel alaşımlarında deoxsidan olarak kullanılır. Kalsiyum- germanyum alaşımları da, saflaştırıcı olarak kullanılır % 98 kurşun, % 2 kalsiyumdan meydana gelen alaşım mekanik yatak metallerinin hazırlanmasında kullanılır. Kalsiyum kolayca elektron kaybettiğinden dolayı, çok iyi bir indirgeyicidir. Bu amaç için kullanılan metalik sodyumdan pahalı olmasına rağmen, zirkonyum, hafniyum, vanadyum, tungsten, toryum, uranyum, yitryum, skandiyum, sezyum ve nadir toprak metalleri gibi az bulunan metallerin elde edilmesinde yaygın olarak kullanılır. Bu metaller, oksitleri veya florürlerinin indirgenmesi sonucu elde edilir. Suya olan aşırı hassaslığından dolayı, kalsiyum aynı zamanda alkol gibi organik çözücüleri kurutmak için de kullanılır. Deniz altında ses veren aletlerde kullanılması, su ile olan reaksiyonunda hidrojen gazı açığa çıkarmasına dayanır. Önemli bir kalsiyum bileşiği olan kalsiyum asetat, asetat ve asetik asit îmâlâtında, tekstil kurutmasında ve baskısında; kalsiyum, bromür, fotoğrafçılıkta, su alıcı madde olarak yiyecek ve ahşabın korunmasında; kalsiyum siyanamit, sun’î gübrede istenmeyen otlara karşı ve demir-çeliğin sertleştirilmesinde; kalsiyum sikhamat, alkolsüz içkilerde, düşük kalorili ve diyabetik yiyeceklerde sun’î tat verici olarak; kalsiyum hipoklorit, bakterilere, mantarlara karşı; kalsiyum tungstat ışık veren boyalarda ve floresan lambalarda kullanılır. Bu bileşiğin sentetik kristalleri laser ve maserler için bir başlangıç maddesidir. Biyolojik önemi Yaşayan canlıların fizyolojik kimyâsında kalsiyum önemli rol oynar. Đnsan vücûdundaki kalsiyumun % 99’u kemiklerde ve dişte bulunur. Vücutta birçok fizyolojik fonksiyonu olan kalsiyumun kâfi miktarlarda alınmaması kalsiyum eksikliğine sebep olur. Kalsiyumun dokularda kullanılabilmesi için C ve D vitaminlerinin de yeterince bulunması lâzımdır. Hattâ kandaki fosfor ve kalsiyumun birbirine oranları da uygun olmalıdır. Peynir kalsiyumca, ceviz fosforca zengin bir yiyecektir. Bu bakımdan, bunları tek tek yemek zararlı olup, birlikte yenmeleri büyük fayda sağlar. Kalsiyumun, kasların gerginliği ve kalbin çalışmasında, gebelik ve doğumdan sonra süt yapımında büyük rolü vardır. Kalsiyum süt ürünlerinde ve yeşil sebzelerde bol miktarda bulunur. Kalsiyumun Bitkideki Noksanlık Belirtileri Yaşlı yapraklardan genç yapraklara hareket etmediği için noksanlık belirtileri ilk olarak genç yapraklarda veya dokularda görülür. Kök gelişimi zayıflar. Genç yapraklarda kenar ölümleri, kıvrılma ve kırışma olur. Meyveler yumuşar. Meyvelerin raf ömrü kısalır. Şeker pancarında uç yanıklığı. Domateste çiçek burnu çürüklüğü. Karpuzda ve biberdede benzer simptom Elma ve armutta mantarsı leke, acı çürük ve acı benek. Birçok meyve ve sebzelerde dış ve iç zararlar görülür. Meyvelerin pazar değerleri düşer. Kobalt Git ve: kullan, ara Mavi Kobalt camları Kobalt 1735 yılında keşfedilmiş metal element. Atom numarası 27 simgesi ise Co'dur. "Kobalt" iki ya da fazla bileşenli toz metallerin yapıştırılmasında ve kesici takımlarda kullanılır. Kalsit Git ve: kullan, ara Kalsit Kalsit, kimyasal formülü CaCO3 olan kristalleşmiş kalsiyum karbonat. Saydam, beyaz, sarı,rustik yeşil ve mavimsi renkte olabilir. Sertliği 3, özgül ağırlığı 2.71'dir. Soğuk ve seyreltik hidroklorik asitte (tuz ruhu) şiddetli bir köpürme ile ayrışır. Çakı ile çizilir. Co2'li sularda çözünerek Ca(HCO3)2 yapar. Nadiren erüptif kayalardan özellikle pegmatitlerde ilksel olarak bulunur. Genellikle sekonder bir mineraldir. Doğada bolca bulunur.Genellikle karbonatlı sedimanter kayaların (kireçtaşları) ve metamorfik kayaların (mermerler) ana bileşenidir. Çeşitli şekillerde işlenerek boya, kağıt, plastik sektöründe dolgu malzemesi olarak kullanılır. Mineral ile ilgili bu madde bir taslaktır. Maddenin içeriğini geliştirerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz. Kaolin Git ve: kullan, ara Kaolin Kaolin, granit kayaçlardan elde edilen bir kil türüdür. Bazı seramiklerin ve porselenlerin yapımında kullanılır. Türkiye'de arı kil olarak da bilinir. Beyaz ve yumuşak bir toprak türüdür. Granit kayaçlar feldspat minerallerini içerir. Sert olan granit kaçaylar, atmosfer etkileri ve yer altındaki lavların sıcaklığının etkisiye, ufalanır ve yumuşar. Bu şekilde uzun süreçler sonucu feldspat mineralleri kaoline dönüşür. Dünyaca ünlü Çin porselenlerinin yapı maddesi kaolindir. 18. yüzyıla kadar, Çin porselenleri dünyaca bilinmesine rağmen, yapı maddesi bilinmiyordu. Bu dönemde gezginler tarafından Çin'den getirilen kaolin örnekleri, Avrupa'da seramik ve porselen ürünlerin üretilmesini sağladı ve hızla dünyada yaygınlaştı. Đlk başta çanak çömlek yapımında yaygın olarak kullanılan kaolin, günümüzde pek çok ürünün üretiminde kullanılmaktadır. Yüksek kalitede, parlak kağıtların üretiminde kaolin kullanılır. Ayrıca boya, plastik eşya, yapay kauçuk, ilaç, gübre, mürekkep ve kozmetik ürünlerin yapımıda da kaolinden yararlanılır. Barit Barit minerali Barit (BaSO4) baryum sülfattan oluşan bir mineraldir. Genellikle beyaz ya da renksizdir , bazen de sarı ve gri olabilir. Baryumun ana kaynağıdır. Işıma yapan şekline bazen Bologna Taşı da denir. Barit genellikle kireçtaşlarındaki kurşun - çinko damarlarında, sıcak kaynak yataklarında ve hematit cevheriyle birlikte oluşur. Sıklıkla anglesit ve selestit mineralleriyle birlikte bulunur. Barit ismi Yunanca βαρύς (ağır) sözcüğünden türetilmiştir. Mohs sertliği 3. Kırılma indeksi 1,63. Özgül ağırlığı 4,3-5. Kristal yapısı ortorombiktir. Konu başlıkları [gizle] • • • • • • • 1 Tarihçe 2 Kullanım yerleri 3 Dünya barit rezervi 4 Türkiye'deki barit yatakları 5 Ayrıca bakınız 6 Kaynakça 7 Dış bağlantılar Tarihçe Amerika Birleşik Devletleri'nde 19. yy.da çıkarılmaya başlanan barit ilk olarak 1845 yılında boya üretiminde kullanılmış ancak 1908 yılından sonra sondaj çamurlarında katkı maddesi olarak kullanılmaya başlanmasıyla hem üretimi hem de tüketimi artış göstermiştir. Türkiye'de ise 1964 yılından sonra barit madenciliği gelişmiştir. Kullanım yerleri Barit kullanımı genel olarak üçe ayrılarak incelenir: Sondajlık (%90), kimyasal (%7) ve dolgu malzemesi (3%). Kaba haliyle, ya da sadece yıkama, sudan geçirme, eleme, yüzdürme ve manyetik ayırma gibi basit işlemlerden geçirilen barit ilk ürün olarak alıcı bulur. Kaba hâldeki baritin çoğunluğu minimum bir saflığa ve yoğunluğa ulaşana kadar işlemden geçirilir. "ağır" çimento olarak kullanılan barit ezildikten sonra elenerek aynı büyüklüğe getirilir. Baritin çoğu öğütülerek sanayi ürünlerinde katkı malzemesi olarak ya da petrol veya doğalgaz kuyularını açarken ağırlık yapan katkı malzemesi olarak kullanılır. Dünya üzerinde sondajda kullanılan barit, API 13A uluslarası standardına göre , Türkiye'de ise TS 919 standardına göre üretilmektedir. Barit boya ve kağıt yapımında da kullanılır. Her ne kadar baritin içinde ağır metal olan baryum bulunsa da , baryumun yüksek çözünürlüğü nedeniyle birçok hükümet tarafında toksik maddeler arasında sayılmaz. Dünya barit rezervi Ülke Rezerv (ton) Ülke Rezerv (ton) Ülke Çin 150.000.000 Kanada 15.000.000 Fransa ABD 60.000.000 Tayland 15.000.000 Almanya Hindistan 32.000.000 Fas 11.000.000 Birleşik K Türkiye 20.000.000 Meksika 8.500.000 Đran Bulgaristan 20.000.000 Peru 3.000.000 Diğer ülk Dünya'da şu anda tanımlanmış ve bilinen barit rezerv miktarının 550 milyon ton olduğu, ancak tüm dünya rezervinin ise 2 milyar ton olduğu tahmin edilmektedir. 1997' dünya barit üretimi 6,826 milyon ton, 1999'da ise 5,660 milyon ton olmuştur. Petrol üretimindeki azalmalar barit talebini doğrudan düşürmektedir. Türkiye'deki barit yatakları Türkiye'de Antalya iline bağlı Alanya - Gazipaşa ilçeleri çevresinde, Giresun ilnde, Muş ilinde, Çanakkale ilinde, Kocaeli ilinde, Karaman ilinde, Gümüşhane ilinde, Bayburt ilinde, Isparta ilinde ve Siirt ilinde barit yatakları bulunmaktadır. Talk → Başlığın diğer anlamları için Talk (anlam ayrım) sayfasına bakınız. Talk bloğu Talcum tozu Talk, H2Mg3(SiO3)4 ya da Mg3Si4O10(OH)2. kimyasal formülune sahip hidratlanmış magnezyum silika'dan oluşan bir mineral'dir. 1Ph değeri ile bilinen en yumusak Mineraldır. Talk genelikle yekpare, nadir olarak da makroskopik algılanabilir Kristaller olarak önümüze çikabilir Dolomit Kalsiyum ve magnezyumlu karbonat birleşiminde bir mineral. Mineral ile ilgili bu madde bir taslaktır. Maddenin içeriğini geliştirerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz. kırılgan bir mineral olup özgül ağırlığı 2.8g/cm3 ve sertliği 3.5-4 arasındadır. ısıtıldığında köpürerek çözündüğü için kalsitten ayrılır kimyasal bileşimi:CaMg(CO3)2 KRĐSTAL SĐSTEMĐ:Hegzagonal sertlik:3.5-4 özgül ağırlık:2.86 Kuvars Kuvars, oldukça saf sitis (SiO2) kristallerine verilen addır. Özgül ağırlığı 2,65 g/cm³, sertliği 7 olan kuvarsa doğada çok rastlanır. Heksagonal sistemde kristalleşen kuvars, doğada kristal ya da amorf (biçimsiz) halde bulunabilir. Đçindeki yabancı maddelerin cins ve miktarına göre, saydam, renkli, ya da yarı saydam durumdadır. Renkleri : Kuvarsın rengi beyaz(süt kuvars),mor(amotist),pembe kuvars,duman renkli füme gibi çeşitli renklerde olabilir. Beraber bulunduğu mineraller : Alkali feldspatlar ve plajioklaslar. Beyaz kuvarz Bir kaya üzerinde ametist, 13 cm (5inç) Kullanım alanları Kumlarda bolca bulunan kuvarsın saf olmayanları içinde demir vardır. Beyaz kum olarak bilinen oldukça saf kuvarslar camcılıkta kullanılır. Kuvars kristali mor-ötesi ve kızılaltı ışınımlara saydamdır; bu bakımdan morötesi lambaların ve P. Curie tarafından ortaya kondu. Bu özelliğinden dolayı elektronik sanayiinde osilatör olarak kullanılır. Ergitilen kuvarstan, ısınınca genleşme oranı çok düşük olan bir cam elde edilir. Ani sıcaklık değişikliklerinden etkilenmesi istenmeyen malzemelerin yapımında kuvarstan yararlanılır. Türleri • • • • • • • • • • Saydam ya da renkli dağ kristali (necef taşı) Kahverengi dumanlı kuvars Sarı renkli sitrin Portakal renginde medeira sitrini Yeşil renkli kloritli kuvars Menekşe renkli mor necef (ametist) Kan renginde yemani Pembe renkli hematoyit kuvars Đçinde mika bulunan kırmızı renkli yıldız taşı (aventurin) Đçinde tutam halinde rutil iğneleri bulunan Venüs saçı • Đçinde amyant lifleri bulunan kedigözü PĐEZOELEKTRĐK Kuvarz piezoelektrik bir taştır. Üzerine uygulanan belli bir basınçta (sıkıştırma) bir voltaj üretir, bu özelliği sayesinde aynı zamanda quartz saatlerde de kullanılır. George Washington Pierce kuvars salıngacını dizayn edip patentini aldı(1923). 1927'de Warren Marrison ilk kuvars salıngaçlı saati icat etti.Bilindiği gibi kati maddeler yüklü parçacıklardan oluşur ve bir kati madde içindeki negatif ve pozitif yüklü parçacıklar dengededir(yani kati madde elektriksel olarak yüksüzdür).Ancak mekanik bir yolla malzeme üzerine bir kuvvet uygulamak, yüzey yüklerinin oluşmasına neden olabilir.Bir kristalde piezoelektrik özelliğin gözlenmesi,bu yüzey yüklerinin oluşmasına bağlıdır.Fakat simetri özellikleri bu yüklerin oluşması için gerekli koşulları kısıtlamaktadır.Bu nedenle simetri merkezi olmayan kristaller bu iş için en uygun malzeme grubunu oluşturmaktadır.Elektriksel olarak yüksüz ve yapısal simetri merkezi bulunmayan bir kristale uygulanan basınç,artı yüklerin merkezi ile eksi yüklerin merkezinin birbirlerinden hafifçe ayrılmasına ve kristalin karşılıklı yüzeylerinde zıt yüklerin ortaya çıkmasına neden olur.Yüklerin bu şekilde ayrılması bir elektrik alanı yaratır ve kristalin karşılıklı yüzeyleri arasında ölçülebilir bir potansiyel farkı oluşur.Piezoelekrik etkiyi ifade eden bu surecin terside geçerlidir.Ters piezoelektrik etkide de,karşılıklı yüzeyleri arasına bir elektrik gerilimi uygulanan bir kristalde boyutsal bir sekil değişimi oluşmaktadır. Piezoelektrik malzemeler, baslıca iki malzeme grubundan oluşur; kuvars ve turmalin gibi Mika Mika, çok kolay dilimlenebilen yapraksı bir silikat grubuna verilen isimdir. Mikalar, çok ince bükülgen pullar ya da yapraklar halinde kolayca bölünebilme özellikleriyle dikkat çeker. Mikanın bütün türleri, monoklinik sistemde billurlaşır. Billursu kayaların çoğunda bulunan mika, granitin üç temel elemanından biridir. Özellikle pegmetit içinde üst üste yığılmış yapraklar halinde bulunur. Mika, ısıya karşı çok dayanıklı bir mineraldir; bu özelliğinden ve saydamlığından ötürü bazı sobalarda kullanılır. Mika aynı zamanda kusursuz bir yalıtkandır. Bu nedenle kondansatörlerin yapımında da kullanılır.Mika genellikle feldspat içerisinde yoğun bir şekilde bulunur. Mineral ile ilgili bu madde bir taslaktır. Maddenin içeriğini geliştirerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz Silikon Silikon, silisyum-oksijen (...-Si-O-Si-O-Si-...) zincirine çeşitli grupların eklenmesi ile elde edilen polimer ailesinin üyelerine verilen genel addır. Silikonlar suya dirençli, elektrik iletkenliği çok düşük, kimyasal aşındırıcılara, oksidanlara ve sıcaklık değişikliklerine dayanıklı olmaları nedeniyle yalıtımda, yapıştırıcı ve kayganlaştırıcı ürünlerin yapımında yaygın olarak kullanılırlar. Tıp alanında kullanılan çeşitli protezlerin (özellikle meme protezi) ve tıbbi kayganlaştırıcıların içeriğinde bulunurlar. Selüloz Selüloz, β-Dglikoz polimeri. Üç boyutlu selüloz görüntüsü. Selüloz (C6H10O5), bitkilerde hücre yapısının büyük bir bölümünü oluşturan kâğıt, yapay ipek ve patlayıcı maddelerin yapımında kullanılan bir karbonhidrat. Selüloz bitkinin sert ve kuvvetli olmasını sağlar, otçul hayvanlar selülozu sindirebilirler bunun nedeni ise bağırsaklarında yaşayan simbiyat bakterileri, protozoa türleri ve odun yiyen bazı böcek türlerinin salgıladıkları selülaz enzimidir. Selüloz sanayide cmc adıyla seramik yapımında, boya üretiminde üstün filim yapıcılıgı sayesinde ekonomik oluşuylada tercihen kullanılmaktadır.
© Copyright 2024 Paperzz