KİMYA SANAYİİNDE KÜMELENME: KİMYA PARKLARI Uzmanlık Tezi Serdar DURU İKTİSADİ SEKTÖRLER VE KOORDİNASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Haziran 2014 Yayın No: 2895 KİMYA SANAYİİNDE KÜMELENME: KİMYA PARKLARI Uzmanlık Tezi Serdar DURU İKTİSADİ SEKTÖRLER VE KOORDİNASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Haziran 2014 ISBN 978-605-4667-91-8 Bu tez Müsteşar Yardımcısı Erhan USTA başkanlığında, Şevki EMİNKAHYAGİL, Mustafa DEMİREZEN, Doç. Dr. Adil TEMEL,Bahaettin GÜLGÖR, Dr. Vedat ŞAHİN, Recep ÇAKAL ve M. Cengiz SÜRMELİ’den oluşan Planlama Uzmanlığı Yeterlik Sınav Kurulu tarafından değerlendirilmiştir. TEŞEKKÜR Tezin hazırlanma aşamasında sahip olduğu bilgileri paylaşan ve özgün yaklaşımları ile yol gösteren tez danışmanım Kalkınma Bakanlığı Sanayi Dairesi Planlama Uzmanı Sayın Emine AYGÖREN’e sağlamış olduğu katkılar ve yönlendirmeleri için teşekkür ederim. Teze ilişkin yaptığı değerlendirmeler ile değerli fikirlerini benimle paylaşan Sanayi Dairesi Başkanı Umut GÜR, Hizmetler Dairesi Başkanı Sayın Mehmet Akif KOCA ve Daire Başkanı Atila BEDİR’e, Planlama Uzmanları Memduh ÜNAL, Cengiz YANAŞOĞLU, Mehmet CANSIZ, Baki KAYA, Pınar TOPÇU’ya, Sayın İsmail AKPINAR’a ve Planlama Uzman Yardımcısı Özge CEBECİ’ye, Manevi destekleri ile her zaman yanımda olan sevgili eşim ve aileme teşekkür ederim. i ÖZET Planlama Uzmanlığı Tezi KİMYA SANAYİİNDE KÜMELENME: KİMYA PARKLARI Serdar DURU Modern kimya sanayiinin başlangıcından itibaren sektördeki firmalar genel ekonomik koşulların değişmesine paralel olarak farklı stratejiler izlemişlerdir. Sektörün, imalat sanayiindeki üretim artışının da etkisi ile hızla büyüdüğü dönemde yatay ve dikey entegrasyon firmalara avantaj sağlarken günümüzde firmalar kendileri için anahtar sektörlere yoğunlaşarak rekabet güçlerini korumaya çalışmaktadır. Değer zinciri içerisinde belirli alanlara odaklanan firmalar sektör içi entegrasyonu sağlayamamaları nedeniyle rekabet güçlerini kaybetme durumunda kalmışlardır. Kimya sanayiinde sektör içi girdi kullanımının yoğun olması nedeniyle kümelenme eğilimi gösteren firmalar, odaklanmanın getirdiği sorunlara bir kümelenme yapısı olan kimya parkları ile çözüm getirmiştir. Kimya parkları ile firmalar çevre, lojistik ve enerji maliyetlerini paylaşmanın yanında tüm faaliyetlerinde entegrasyona giderek rekabet güçlerini artırmaya çalışmaktadırlar. Diğer taraftan ülkeler de bu yaklaşımı kullanarak yeni yatırımları çekmeye çalışmaktadırlar. Bu tez çalışmasında kimya sanayiinde sektörel stratejiler ele alınmış, Dünya ve Türkiye’de tarihsel gelişim ve sektörün mevcut durumu incelenmiştir. İmalat sanayiinde ulaşılmak istenilen ihracat hedefinin sağlanabilmesi için dış ticaret açığında önemli yer tutan kimya sanayiinin üretim yapısının değişmesinin gerekliliğine vurgu yapılmıştır. Sektörün üretim yapısının değişmesi ve yatırımların artırılması için kümelenme politikaları incelenmiştir. Kümelenme kavramı genel olarak anlatılmış ve bir kümelenme yapısı olan kimya parkları ele alınmıştır. Kalkınma Planları çerçevesinde plan ve yıllık programlarda da gündeme getirilen İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri kavramına benzerlik gösteren kimya parklarının sektörün ihtiyacı olan yatırımların artırılması için bir politika aracı olarak kullanılması önerilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kimya Sanayii, Kümelenme, Kimya Parkları iii Rekabet Gücü, Sektörel Stratejiler, ABSTRACT Planning Expertise Thesis CHEMICAL PARKS AS A MODEL OF CLUSTERING IN CHEMICAL INDUSTRY Serdar DURU The firms in chemical industry have followed different strategies since the beginning parallel to the change in the general economic conditions. While vertical and horizontal integrations were providing advantages to the firms during the period in which the chemical sector was growing rapidly with the effect of increase in the manufacturing industry, nowadays the firms in the sector are trying to protect their competitive powers by concentrating on the key sectors for themselves. The firms focussing on spesific areas in value chains have come to the point where they started loosing their competitive powers due to their inability to implement the economies of scale. The firms in the sector, inclining to clustering since the beginning due to the intensive input usage within the sector, have brought the solution of chemical parks to the problems emerged as a result of the focussed strategies. On one hand, the firms are trying to increase their competitive powers by sharing the enviromental, energy and logistic costs via utilization of chemical parks in addition to their attempt for integration. On the other hand, goverments are trying to attract new investments by supporting such approaches. In this study sectoral strategies in chemical industry has been discussed, historical development and present situation of chemical industry has been analyzed. It has been pinpointed that there is a strong need for a change in the production structure of the chemical industry which has an important role in the deficit of foreign trade. The clustering policies have been analyzed in this study in order to increase investments and change the production structure of the sector. The chemical parks, which are one of the cluster structures, have been examined following a general discussion of the clustering concept. It has been suggested as a result, that the chemical parks, which are similar to the Specialized Organized Industrial Zones brought into the public agenda by the previous Plans and annual programes be utilized as a policy tool for the increase of investments needed by chemical industry. Keywords: Chemical industry, Competitiveness, Sectoral Strategies, Clustering, Chemical Parks v İÇİNDEKİLER Sayfa No GİRİŞ ....................................................................................................................... 1 1. KİMYA SANAYİİ, KİMYA SANAYİİNDE KÜMELENME, KİMYA PARKLARI ..................................................................................................... 5 1.1. Kimya Sanayiinin Tanımı ......................................................................... 5 1.2. Kimya Sanayiinin Sınıflandırılması .......................................................... 6 1.3. Kimya Sanayiinin Önemi ve Diğer Sektörler ile İlişkileri ......................... 9 1.4. Kümelenme .............................................................................................11 1.4.1. Kümelenme kavramının gelişimi ..................................................11 1.4.2. Kümelenme ile ilgili bazı kavramlar .............................................15 1.4.3. Kümelerin oluşumu ......................................................................19 1.4.4. Küme türleri .................................................................................21 1.5. Elmas Modeli ..........................................................................................22 1.5.1. Faktör koşulları ............................................................................23 1.5.2. Talep koşulları ..............................................................................24 1.5.3. İlişkili ve destekleyici sektörler.....................................................24 1.5.4. Firma stratejisi, yapısı ve rekabet ..................................................24 1.6. Rekabet Gücü, Elmas Modeli ve Kümelenme ..........................................25 1.7. Kimya Sanayiinin Kümelenme Eğilimi ....................................................29 1.8. Kimya Sanayiinde Rekabet Gücü ve Kümelenme İlişkisi .........................30 1.9. Kimya Sanayii Kümelenmeleri ................................................................32 1.10. Kimya Parkları ......................................................................................40 1.10.1. Kimya parklarının potansiyel avantajları......................................45 1.10.2. Dünyadan kimya parkı örnekleri ..................................................49 1.11. Kimya Parkları ve Kümelenme..............................................................53 2. MODERN KİMYA SANAYİİ VE GELİŞME EĞİLİMLERİ ......................... 59 2.1. Dünya Kimya Sanayiinin Tarihsel Gelişimi .............................................59 2.1.1. Modern kimya sanayiinin başlangıcı (1850-1913) .........................59 vii 2.1.2. Dünya savaşları (1914-1945) ........................................................61 2.1.3. Petrokimyasalların yükselişi (1946-1972) .....................................65 2.1.4. Ekonomik krizler ve yeniden yapılanma (1973 -2000) ..................70 2.1.5. Sektörde küreselleşmenin hızlanması ve üretimin coğrafyasının değişimi (2000 sonrası) .................................................................71 2.1.6. Dünyada kimya sanayiinin mevcut durumu ve önemli ülkeler .......75 2.2. Türkiye Kimya Sanayii ve Tarihsel Gelişimi ...........................................80 2.2.1. Birinci Sanayi Planı ve sonrası (1934-1962) .................................80 2.2.2. Planlı kalkınma döneminde ithal ikameci yaklaşım dönemi (19631979) ............................................................................................81 2.2.3. Dışa açılma ve serbestleşme (1980 sonrası) ..................................83 2.2.4. Türkiye’de kimya sanayiinin mevcut durumu ...............................86 2.3. Türkiye Kimya Sanayiinin Yeni Yatırım İhtiyacı ................................... 102 2.3.1. Kimya sanayiinin geneli açısından yatırım ihtiyacı ..................... 102 2.3.2. Kimya sanayii alt sektörleri itibariyle yatırım ihtiyacı ................. 104 2.4. Dünya Kimya Sanayiinin Gelecekteki Trendi ile İlgili Tahminler ..........111 2.4.1. Kimya sanayiinde yenilik alanları ...............................................112 2.4.2. Sektörel stratejiler ....................................................................... 114 2.5. Türkiye Kimya Sanayii için Gelecek Perspektifi .................................... 118 2.6. Bölüm Değerlendirmesi ......................................................................... 119 3. TÜRKİYE’DE KİMYA SANAYİİNİN REKABET GÜCÜ VE KÜMELENME ............................................................................................ 123 3.1. Türkiye Kimya Sanayiinin GZFT Analizi ..............................................123 3.1.1. Güçlü yanları ..............................................................................123 3.1.2. Zayıf yanları ...............................................................................124 3.1.3. Fırsatlar ...................................................................................... 126 3.1.4. Tehditler .....................................................................................127 3.2. Türkiye’nin Kimya Sanayiinin Ulusal Üstünlük Elmas Modeli Çerçevesinde Değerlendirilmesi ............................................................ 128 3.2.1. Faktör koşulları ..........................................................................128 3.2.2. Talep koşulları ............................................................................ 130 viii 3.2.3. İlgili ve destekleyici sanayiler ..................................................... 131 3.2.4. Firma stratejisi, yapı ve rekabet .................................................. 133 3.3. GZFT ve Elmas Modeli Sonuçlarının Değerlendirmesi .......................... 135 3.4. Kalkınma Planlarında Kimya Sanayii ve Kümelenme ............................136 3.5. Türkiye’de Kimya Sanayii Kümeleri ..................................................... 138 4. TÜRKİYE KİMYA SANAYİİ İÇİN KÜMELENME SEÇENEĞİ ve KİMYA PARKLARI ................................................................................... 141 4.1. Türkiye Kimya Sanayii için Kimya Parkları .......................................... 141 4.2. Kimya Parkları İçin Potansiyel Bölgeler ................................................ 142 4.2.1. 1. Bölge (İstanbul, Tekirdağ, Kocaeli ) ....................................... 144 4.2.2. 2. Bölge (İzmir, Balıkesir, Manisa) ............................................147 4.2.3. 3. Bölge (Adana, Mersin, Gaziantep, Hatay) ...............................150 4.3. Kimya Parkları için Politikalar ve Kümelenme Politikalarımız ..............152 5. DEĞERLENDİRME ..................................................................................... 155 EKLER ................................................................................................................. 163 EK-1. NACE Rev.1.1 ve ISIC Rev.3’e Göre Kimya Sanayii Faaliyet Alanı .163 EK-2. NACE Rev.2 ve ISIC Rev.4’e Göre Kimya Sanayii Faaliyet Alanı ....164 EK-3. Teknoloji Yoğunluğuna Göre İmalat Sanayii Sektörlerinin Sınıflandırılması ....................................................................................165 EK-4. 2010 Yılı Satışlarına Göre İlk 100 Kimya Sanayii Şirketi .................166 EK-5. İstanbul Sanayi Odası, İlk 500 Sanayi Kuruluşu İçerisinde Yer Alan Kimya Sanayii Şirketleri........................................................................ 167 EK-6. Kimya Sanayii Yoğunlaşma Düzeyleri, 2009 ..................................... 168 EK-7. Yıllar İtibarıyla Kimya Sanayii İthalat Değerleri ................................ 169 EK-8. Yıllar İtibarıyla Kimya Sanayii İhracat Değerleri ...............................170 EK-9. Kimya Sanayii Terimlerinin Açıklamaları.......................................... 171 EK-10. Kimya Sanayicileri Derneği Tarafından Hazırlanan Öncelikli Kimyasallar Listesi ................................................................................180 EK-11. Kamunun Kimya Sanayiine Yatırımları ........................................... 184 KAYNAKLAR ..................................................................................................... 188 DİZİN ................................................................................................................... 194 ix TABLOLAR Sayfa No Tablo 1.1. ISIC ve NACE Sınıflandırmalarına Göre Kimya Sanayii ......................... 7 Tablo 1.2. SITC Rev.4 Sınıflandırmasına Göre Kimya Sanayii Ürünleri .................. 7 Tablo 1.3. GTİP Sınıflandırmasında Kimya Sanayii Ürünleri ................................... 8 Tablo 1.4. Kimya Sanayiinin Çıktılarının Kullanıldığı Sektörler .............................10 Tablo 1.5. İşlev, Çıktı, Amaç ve Aktörlerine Göre Kümeler ....................................21 Tablo 1.6. Avrupa’da Büyüklük ve Uzmanlaşmaya Göre Önde Gelen Kümeler ......35 Tablo 1.7. Jurong Island Kimya Parkı Hakkındaki Bilgiler ......................................50 Tablo 2.1. Dünya Kimya Sanayii Üretiminin ve Dış Ticaretinin İmalat Sanayii İçerisindeki Yerinin Değişimi ...............................................................72 Tablo 2.2. En Büyük Kimyasal Ürün İhracatçısı Ülkeler ve Dünya Kimyasal Ürün İhracatından Aldıkları Payların Değişimi (2000-2010) ........................73 Tablo 2.3. Kimya Şirketlerinin Büyüklüklerinin 10 Yıllık Dönemde Değişimi ........74 Tablo 2.4. 2011 Yılı Verilerine Göre Kimya İhracatı ve İthalatı En Büyük Ülkeler .78 Tablo 2.5. ICIS’a Göre İlk 20 Kimya Şirketi ...........................................................79 Tablo 2.6. Kimya Sanayiinin İmalat Sanayii İçerisindeki Yeri.................................87 Tablo 2.7. Kimya Sanayii Dış Ticaret Açığı En Büyük Ülkeler (2011) ....................88 Tablo 2.8. İmalat ve Kimya Sanayii Üretim Endeksi ...............................................89 Tablo 2.9: Kapasite Kullanım Oranları (2007-2011)................................................90 Tablo 2.10. Kimya Sanayii Dış Ticaret Endekslerinin Değişimi ..............................92 Tablo 2.11. İstihdam Büyüklüğüne Göre Yerel Birim Sayısı (2010) ........................94 Tablo 2.12. Kimya Sanayii Üretim ve Çalışan İstatistikleri .....................................95 Tablo 2.13. Sektör İstihdamının Yıllara Göre Değişimi ...........................................96 Tablo 2.14. Teşvik Uygulamaları ............................................................................98 Tablo 2.15. Büyük Projeler İçin Asgari Sabit Yatırım Tutarı ...................................99 Tablo 2.16. Kimya Sanayiine Verilen Yatırım Teşvikleri (Temmuz 2009- Mart 2012) ..................................................................................................101 Tablo 2.17. Kimya Sanayiine Ait Yatırım Teşvik Belgelerinin Alt Sektörler İtibariyle Dağılımı (Temmuz 2009- Mart 2012) ................................................. 102 Tablo 2.18. İmalat Sanayii İhracatına Göre İlk 10 Ülke, 2011 ............................... 103 Tablo 2.19. Türkiye Kimya Sanayii İmalatı ve Katma Değeri ...............................105 Tablo 2.20. Türkiye Kimya Sanayii Dengesi, 2010 ............................................... 107 Tablo 2.21. 2012 Yılı Türk Kimya Sanayii Dış Ticaret Açığı ................................108 Tablo 2.22. Seçilmiş bazı kimyasalların ihtalat miktarları .....................................109 Tablo 3.1. Türkiye’de Kimya Sanayii Kümeleri .................................................... 138 Tablo 4.1. Türkiye’de Kümelenme Potansiyeli Olan Bölgeler ...............................143 Tablo 4.2. Kimya Sanayii Girişim ve İstihdam Sayıları .........................................144 xi Tablo 4.3. 1. Bölgede Bulunan Kimya ve İlgili Sektör Kümeleri ...........................145 Tablo 4.4. 2. Bölgede Bulunan Kimya ve İlgili Sektör Kümeleri ...........................147 Tablo 4.5. 3. Bölgede Bulunan Kimya ve İlgili Sektör Kümeleri ...........................150 xii ŞEKİLLER Sayfa No Şekil 1.1. Kimya Sanayii .......................................................................................... 6 Şekil 1.2. Kimya Sanayiinin Diğer Sektörlere Etkileri .............................................11 Şekil 1.3. Küme Yapısı ...........................................................................................13 Şekil 1.4. Kavramsal Çerçeve .................................................................................18 Şekil 1.5. Kümelerin Gelişimi .................................................................................20 Şekil 1.6. Elmas Modeli ..........................................................................................23 Şekil 1.7. İş Ortamı, Elmas Modeli ve Kümelenme İlişkisi ......................................27 Şekil 1.8. Kimya Küme Kategorisi ..........................................................................33 Şekil 1.9. Avrupa Kimya Sanayii Kümeleri .............................................................36 Şekil 1.10. Kimya Kümelerinin Diğer Sektörler ile Bağlantıları ..............................37 Şekil 1.11. Çin’de Bulunan Kimya Sanayii Kümeleri ..............................................39 Şekil 1.12. Kimya Parkı Faaliyetleri ........................................................................41 Şekil 1.13. Kimya Parklarında Gerçekleştirilen Faaliyetlerin Şematik Gösterimi .....42 Şekil 1.14: Marl Kimya Parkı’nın Entegrasyonu .....................................................46 Şekil 1.15. Kimya Parkları ve Kimya Kümeleri .......................................................55 Şekil 1.16. Köln Kimya Kümelenmesi ....................................................................56 Şekil 2.1. Türkiye’deki Kimya Sanayiinin Ciro Bazında (TL) Düzey 2 Bölgeleri Arası Dağılımı ........................................................................................................94 Şekil 2.2. Kimya Sanayiinin Değişen Rekabet Yapısı ............................................ 116 Şekil 2.3. Kimya Sanayiinde Uzmanlaşma ............................................................ 117 Şekil 4.1. 1. Bölge ................................................................................................. 145 Şekil 4.2. 2. Bölge ................................................................................................. 148 Şekil 4.3. 3. Bölge ................................................................................................. 151 xiii GRAFİKLER Sayfa No Grafik 2.1. Dünya Kimya Sanayii Satışlarının Bölgesel Dağılımı (2000-2010)........72 Grafik 2.2. Kimya Sanayii Üretimlerinin Bölgesel Dağılımı 2011 ...........................76 Grafik 2.3. İlk 10 Kimya Üreticisi ...........................................................................77 Grafik 2.4. Kimya Sanayii ve İlgili Sektörlerin Üretimi...........................................89 Grafik 2.5. Kimya Sanayii, İthalat-İhracat (2012)....................................................91 Grafik 2.6: Kimya Sanayii Dış Ticaretinin Gelişimi ................................................91 Grafik 2.7. Kimya Sanayii 1980-2009 Yılları Arası Verilen Teşvik Belgelerinin Tutarlarının Yıllara göre Değişimi ve İmalat Sanayii İçerisindeki Payı100 Grafik 3.1. Kimya Sanayii İthalat ve İhracatının Teknoloji İçeriği ......................... 131 KUTULAR Sayfa No Kutu 1.1. Uzmanlaşma Katsayısı.............................................................................32 Kutu 1.2 . Kimya Sanayii Kümelenmesinde Yer Alan Alt Sektörler ........................34 Kutu 1.3 . OSB’lerde Kurulamayacak Tesisler ........................................................44 Kutu 2.1 . “Yeşil Kimya”nın 12 Prensibi ............................................................... 114 xv KISALTMALAR AB Avrupa Birliği ABD Amerika Birleşik Devletleri ACC Amerikan Kimya Konseyi (American Chemistry Council) Ar-Ge Araştırma ve Geliştirme BE Belçika CEFIC Avrupa Kimya Konseyi (European Chemical Industry Council ) CH İsviçre CZ Çek Cumhuriyeti DE Almanya DPT Devlet Planlama Teşkilatı EC Avrupa Komisyonu (European Commission) ECRN Avrupa Kimya Bölgeleri Ağı (European Chemical Regions Network) ES İspanya EU Avrupa Birliği (European Union) FR Fransa FTC Federal Ticaret Komisyonu (Federal Trade Commission) GSYH Gayri Safi Yurtiçi Hasıla GZFT Güçlü-Zayıf Yanlar, Fırsatlar-Tehditler HU Macaristan ICI ImperialChemical Industries ISIC Tüm Ekonomik Faaliyetlerin Uluslararası Standart Sanayi Sınıflaması (International Standard Industrial Classification of All Economic Activities) İBBS İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması İSO İstanbul Sanayi Odası KOBİ Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletme KSP Kimya Sektör Platformu NACE Avrupa Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması (Statistical Classification of EconomicActivities in The European Community) NAFTA Kuzey Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması (North American Free Trade Agreement) xvii NL Hollanda OECD Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Organisation for Economic Co-operation and Development) OPEC Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (Organization of Petroleum Exporting Countries) OSB Organize Sanayi Bölgesi PL Polonya REACH Kimyasalların Kaydı, Değerlendirilmesi, İzni ve Kısıtlaması (Registration, Evaluation, Authorisation and Restriction of Chemicals) SEFs Uzmanlaşmış Mühendislik Firmaları (Specialized Engineering Firms) TOBB Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği TR Türkiye TÜBİTAK Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu UK Birleşik Krallık UNIDO Birleşmiş Milletler Endüstriyel Gelişme Örgütü (United Nations Industrial Development Organization) WTO Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization) xviii GİRİŞ Kimya sanayii bilimsel tabanlı gelişen ilk sanayi dalı olup Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)’nın sanayi kollarının teknolojik düzeylerine göre sınıflandırılmasında orta-ileri teknoloji grubunda yer almaktadır. Kimya sanayii her ne kadar son yıllarda daha fazla ortaya çıkan çevre problemleri nedeniyle kamuoyu ilgisini çekmeye başlamışsa da sahip olduğu özellikler nedeniyle imalat sanayi içerisinde önemli bir yere sahiptir. Öncelikle bilimsel temelli gelişen ilk ileri teknoloji endüstrisi olup, kökeni 160 yıl öncesine, İngiliz boya üreticilerinin ilk sentetik boyayı üretmesine dayanmaktadır. İkinci olarak, kimya sanayii imalat sanayii içerisinde önemli bir büyüklüğe sahiptir. 2009 yılı rakamlarına göre, Dünya genelinde toplam imalat sanayii ihracatının yaklaşık yüzde 17,1’ini kimya sanayii ihracatı oluşturmaktadır.1 Ayrıca, kimya sanayii diğer sanayi kolları üzerinde sürükleyici etkiye sahiptir. Kimya sanayinde sağlanan gelişmelerin ve yeni geliştirilen ürünlerin diğer sanayi kolları üzerinde olumlu, bazen de devrim niteliğinde etkisi olmaktadır. Örneğin sentetik boyanın geliştirilmesi tekstil sanayiinde, suni gübrenin geliştirilmesi tarım sektöründe devrim niteliğinde gelişmelere sebep olmuş, ayrıca otomotiv, sağlık, inşaat ürünleri gibi birçok sektör kimya sanayiinin ortaya çıkarttığı yeniliklerden olumlu olarak etkilenmiştir. Yüksek teknoloji içeriği nedeniyle kimya sanayii ürünleri genel olarak katma değeri yüksek ürünlerden oluşmasına karşın, ülkemiz kimya sanayii üretimi katma değeri nispeten düşük ürünlerden oluşmaktadır. Türkiye kimya sanayii üretiminin katma değeri yaklaşık yüzde 21 2 olarak gerçekleşirken AB(27) ortalaması yüzde 28’ dir. Birlik içerisinde yer alan ve kimya sanayiinde de önde gelen ülkelerde ise bu oran yükselerek Almanya için yüzde 32, İsveç için yüzde 40 düzeyine çıkmaktadır.3 Türkiye’de kimya sanayii konusunda önemli bir üretim ve yatırım eksikliği bulunmaktadır. Bu sorun gerek Dokuzuncu Kalkınma Planı çalışmaları çerçevesinde hazırlanan Kimya Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda gerekse Yıllık Programlarda dikkat çekilen önemli bir husustur. Bu eksikliğin en açık 1 WTO, 2012 TÜİK, 2011a 3 Viale, 2008. 2 1 göstergelerinden biri de kimya sanayi ithalatının imalat sanayi ithalatı içerisinde en yüksek paya sahip olmasıdır. Kimya sanayii toplam cari açığın yüzde 26,4’ünü oluşturmaktadır.4 Kimya sanayinin başlıca sorunları Dokuzuncu Kalkınma Planı çerçevesinde ve daha sonra yapılan Girdi Tedarik Stratejisi ve Türkiye Kimya Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı çalışmalarında ele alınmıştır. Bu çalışmaların sonunda kimya sanayiinin vizyonu belirlenirken, Türkiye’nin yatırım üssü olmasının sağlanması, katma değeri yüksek ürün ve sürdürülebilir üretim yapısına geçilmesi gibi hedeflere özellikle vurgu yapılmış ve Dokuzuncu Kalkınma Planında bu sektörün geliştirileceği ifade edilmiştir.5 Bu tez çalışmasında, Türkiye kimya sanayiinde yatırımların artırılması ve sektörün düşük katma değerli yapısının yüksek katma değerli bir yapıya dönüştürülmesine yönelik politika önerisi geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak sektörel rekabet gücünün artırılması için kümelenme yaklaşımı çerçevesinde kimya parkları incelenmiş, kimya parklarının yapıları, firmalara sağladığı avantajlar anlatılmıştır. Bu parkların kurulmasına yönelik uygun bölgelerin belirlenmesi ve bu bölgelerin özelliklerine göre hangi kimya sanayii alt sektörlerin bu bölgelere daha uygun olacağının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde kullanılacak kavramların genel çerçeveleri çizilerek tanımlanmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda ilk olarak geniş bir ürün yapısına sahip olan sektörün sınırlarının, kapsamının belirlenmesi ve farklı istatistik sınıflandırmalarına göre açıklanmış olan verilerin karşılaştırmasının yapılabilmesi amacıyla kimya sanayiinin kapsamı ve sınıflandırılmasına ilişkin bilgiler verilmiştir. Akabinde kümelenme, Elmas Modeli kavramları açıklanmış, bu kavramların kimya sektöründeki yansımaları ve kimya parkları anlatılmıştır. İkinci bölümde, sektörün rekabet gücün kaynaklarının belirlenmesi amacıyla sektörün tarihsel gelişimi incelenmiş, gelecekteki eğilimleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Kimya sanayiinin tarihsel gelişiminde öncelikle sektördeki lider 4 5 Ekonomi Bakanlığı, 2011. DPT, 2007: 87 2 ülkelerin nasıl geliştikleri, sektörün gelişim aşamaları ve değişen ekonomik koşullar karşısında firmaların stratejilerine değinilmiştir. Sektörün ülkemizdeki tarihi gelişimi ve mevcut durumunun anlatılmasının ardından ülkemiz kimya sektörü için gelecek perspektifi ile ilgili değerlendirmeler yapılmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümünde ise yakın dönemde sektöre yönelik olarak gerçekleştirilen farklı çalışmalar çerçevesinde ortaya konulan sonuçlar bir araya getirilerek sektörün GZFT analizi yeniden değerlendirilmiştir. Daha sonra söz konusu analiz Elmas Modeli çerçevesinde değerlendirilerek ülkemizde sektörün rekabet gücünü azaltan etkenler tespit edilmeye çalışılmıştır. Son olarak, kimya sanayiinin dünyada gelecek perspektifi ve ülkemizin rekabet gücü değerlendirmesi sonucunda Sekizinci Kalkınma Planından itibaren gündemde olan kimya parklarının gerçekleştirilebilmesine yönelik çözüm önerileri geliştirilmiştir. 3 1. KİMYA SANAYİİ, KİMYA SANAYİİNDE KÜMELENME, KİMYA PARKLARI 1.1. Kimya Sanayiinin Tanımı Kimya sanayii, kimyasal maddeler ve bunların türevlerinin üretimini yapan süreçlerin, işlemlerin ve kuruluşların tamamıdır.6 Genel olarak kimya sanayii, kimyasal ürünlerin üretimi için kimya bilimini kullanan sanayi olarak da tanımlanabilir. Sektör; petrol, doğal gaz, madenler gibi birçok farklı ham maddeyi işleyerek 70.000’den fazla ürünün üretimini gerçekleştirmektedir. Küresel üretimin yüzde 3 ila 4’ünü, küresel imalat sanayii üretiminin ise yüzde 10’unu gerçekleştiren kimya sanayii bu büyüklüğü ile en büyük imalat sanayii sektörlerinden biridir.7 Sektör çok sayıda farklı ürünüyle birçok sanayi koluna girdi temin etmektedir. Bu ürünler başta hastalıklara karşı korunma ve tedavi süreçlerinde, temizlik ve hijyenin sağlanmasında olmak üzere giyinme, beslenme, barınma (yapı) ve otomotiv ürünlerinde kullanılan, bunların yanında pek çok alanda da karşımıza çıkmasına rağmen çoğu zaman fark edemediğimiz (örneğin elektronik eşyalar vb.) günlük hayatta vazgeçilemeyecek ürünlerdir. Kimya sanayii, ürünleri ile yaşam standardımızı yükseltmektedir. İleri teknoloji endüstrileri, bilimsel ve mühendislik alanlarında ortaya çıkan yeni gelişmeler çerçevesinde geliştirilen teknolojilerin temel alındığı ürünlerin ticarileştirilebildiği endüstriler olarak tanımlanmakta ve kimya sanayiinin de bu özelliği gösterdiğinden bahisle ileri teknoloji endüstrileri arasında 8 değerlendirilmektedir. Kimya sanayii bilimsel tabanlı gelişen ilk ileri teknoloji endüstrisi olup, OECD’nin sanayi kollarının teknolojik düzeylerine göre sınıflandırılmasında orta-ileri teknoloji grubunda yer almaktadır. Kimya sanayiinin bir alt dalı olan ilaç sanayii ileri teknoloji içeren sektörler arasında sayılırken, kauçuk ve plastik ürünler sektörü ise orta-alt teknoloji grubuna dahil edilmektedir.9 6 Britannica, 2012. WIOD, 2012 verilerine göre 2009 yılı için hesaplanmış oranlardır. 8 Chandler,2005:3. 9 OECD, 2005:182. 7 5 Şekil 1.1. Kimya Sanayii Kaynak: PETKİM, 2009 Kimya sanayii genel olarak diğer sektörlerin ham madde ihtiyacını karşılayan ara malı üreticisi bir sektördür. Sektörün ortaya çıkışı da bu karakteri ile bağlantılıdır. Sanayi devrimi sonrasında diğer sanayi kollarının artan girdi ihtiyaçları nedeniyle gerçekleştirilen araştırmalar sonucu modern kimya sanayii ortaya çıkmıştır.10 Günümüzde kimya sanayii çıktıları çoğunlukla tekstil, otomotiv, elektrikelektronik gibi diğer sektörlere girdi oluşturmaktadır (Şekil 1.1.). 1.2. Kimya Sanayiinin Sınıflandırılması Ekonomik faaliyetlerin istatistiki sınıflandırılması için genel olarak iki tür sınıflandırma sistemi kullanılmaktadır. Bunlardan ilki Birleşmiş Milletlerce hazırlanan Tüm Ekonomik Faaliyetlerin Uluslararası Standart Sanayi Sınıflaması (ISIC-International Standard Industrial Classification of All Economic Activities) diğeri ise Avrupa Birliği tarafından hazırlanan Avrupa Topluluğu’nda Ekonomik 10 Aftalion, 1991:10 6 Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması (NACE-Statistical Classification of Economic Activities in The European Community) sınıflandırma sistemidir. Son dönemde yeni versiyonları kullanılmaya başlanan her iki sınıflandırma sistemi de genel olarak birbirleri ile uyumlu olmakla birlikte NACE sistemi daha ayrıntılıdır (Tablo 1.1.). Tablo 1.1. ISIC ve NACE Sınıflandırmalarına Göre Kimya Sanayii ISIC Rev. 3 Rev. 4 Bölüm Kimyasal Madde ve Ürünleri İmalatı Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Ecz. İlişkin Malz. İmalatı Plastik ve Kauçuk Ürünleri İmalatı 24 25 20 21 22 NACE Rev. 1 Rev. 2 24 25 20 21 22 Kaynak: TÜİK, 2011b. ISIC ve NACE sınıflandırmalarında kimya sanayiinin kapsamı bölümler itibariyle aynıdır. Her iki sınıflandırma sisteminin de bir önceki versiyonlarında (ISIC Rev.3 ve NACE Rev.1) bir bölüm halinde incelenen kimya sanayii, yakın tarihte yayımlanan yeni versiyonlarında (ISIC Rev.4 ve NACE Rev.2) iki bölüm halinde incelenmektedir. Önceki versiyonlarda “Kimyasal Madde ve Ürünleri İmalatı” içerisinde incelenen “Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı” yeni versiyonlarda ayrı bir bölüm olarak incelenmektedir. Her iki sınıflandırma sisteminde kimya sanayii ve yakın ilişkide bulunduğu sektörlerin alt sektör listeleri ve sınıflandırma sistemlerinin karşılaştırmaları Ek-1 ve 2’de ayrıntılı olarak verilmektedir. Tablo 1.2. SITC Rev.4 Sınıflandırmasına Göre Kimya Sanayii Ürünleri Kısım 5 Kimyasallar ve ilgili ürünler Organik kimyasallar 51 İnorganik kimyasallar 52 Boyama, tabaklama ve renklendirme malzemeleri 53 Tıbbi ve eczacılık ürünleri 54 Uçucu yağlar, parfüm maddeleri; kişisel bakım, cilalama ve temizlik müstahzarları. 55 Gübreler (grup 272 altında yer alanlar hariç) 56 Plastik, birincil formda 57 Plastik, birincil formda olmayan 58 Başka yerde sınıflandırılmamış kimyasal maddeler ve kimyasal ürünler 59 Kaynak: TÜİK, 2011b. Kimyasal ürünlerin sınıflandırılması amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan ve Dünya Ticaret Örgütü’nün de kullandığı SITC (Standard International 7 Trade Clasification) sistemi içerisinde kimya sanayii ürünleri 5 no’lu kısım kapsamında dokuz bölümden oluşmaktadır (Tablo 1.2.). Ülkemizde kullanılan, AB ülkelerinin dış ticaret verilerinin karşılaştırılması amacıyla hazırlanan bir sınıflandırma sistemine bağlı kalınarak geliştirilen, ulusal düzeyde dış ticaret sınıflandırması olan GTİP (Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonu) sınıflandırması içerisinde ise kimya sanayii ürünleri ve plastik ürünler, 2 kısım ve 13 fasıl içerisinde incelenmektedir (Tablo 1.3.). Tablo 1.3. GTİP Sınıflandırmasında Kimya Sanayii Ürünleri VI Kimya Sanayii ve Buna Bağlı Sanayii Ürünleri İnorganik kimyasal müstahzarlar, organik, inorganik bileşikler 28 Organik kimyasal müstahzarlar 29 Eczacılık ürünleri 30 Gübreler 31 Debagat ve boyacılıkta kullanılan hülasa, boya, macun, sakızlar 32 Uçucu yağlar, rezinoitler, parfümeri, kozmetikler vb. 33 Sabunlar, yüzey aktif organik maddeler, yıkama-yağlama maddeleri 34 Albüminoid maddeler, tutkallar, enzimler vb. 35 Barut, patlayıcı maddeler, piroteknik mamulleri, kibrit vb. 36 Fotoğrafçılıkta, sinemacılıkta kullanılan eşya 37 Muhtelif kimyasal maddeler 38 VII Plastik ve Plastik Ürünleri; Kauçuk ve Kauçuk Ürünleri Plastik ve plastikten mamul eşya 39 Kauçuk ve kauçuktan eşya 40 Kaynak: TÜİK, 2011b. Kimya sanayiinin kapsamı genel olarak yukarıda belirtilen istatistiki sınıflandırmalar arasında farklılık göstermemektedir. Ancak sistemlerde alt sektörlerin ayrımının farklı yapıldığı görülmektedir. Yukarıdaki sınıflandırmalarda belirtilen alt sektörler bazı sektörel yayın ve dokümanlarda, ticari ve teknolojik özelliklerine göre de gruplandırmaktadırlar. Söz konusu alt sektörler aşağıdaki gibi gruplandırılmaktadır: Temel Endüstriyel Kimyasallar: Büyük ölçekte üretilen organik ve inorganik kimyasallar olan petrokimyasallar ve suni gübreleri kapsamaktadır. Bu tür kimyasallar çoğunlukla diğer kimyasalların üretiminde kullanılmaktadır. Özel ve Özellikli Kimyasallar: Orta ve yüksek katma değer içeren, temel endüstriyel kimyasallara göre daha küçük ölçeklerde üretilen kimyasallardır. 8 Çoğunlukla temel endüstriyel kimyasallardan ilave işlemler sonucu elde edilen bu ürünler, patent korumaları gibi haklar nedeniyle sınırlı üreticiler tarafından üretilebilmektedirler. Boyalar, pigmentler, endüstriyel gazlar, yapıştırıcılar ve katalizörler bu grupta yer aldığı gibi bazı organik kimyasallar ve plastikler de bu grupta değerlendirilmektedir. Tüketici Kimyasalları: Bu grupta yer alan kimyasallar, doğrudan tüketiciye sunulan ürünlerdir. Önceki gruplarda yer alan kimyasallar genellikle diğer sektörlerin veya kimya sanayiinin ham maddesi olarak kullanılırken bu gruptaki kimyasallar doğrudan tüketicilere sunulmaktadır. Temizlik malzemeleri, sabun, deterjan ve kozmetik ürünler bu grupta ter almaktadır. Bazı kaynaklarda bu gruptaki ürünlerden ilaç sanayii “yaşam bilimleri ürünleri” olarak, temizlik ve kozmetik ürünleri ise “tüketici bakım ürünleri” olarak iki ayrı grupta da incelenmektedir. 11 Yukarıda belirtilen gruplandırmalar istatistiki sınıflandırmalar gibi kesin çizgiler ile belirli olmayıp, istatistiki sınıflandırmalar bazen bu gruplara tam karşılık gelmeyebilmektedir. Ancak sektörün ekonomik gelişiminin açıklanmasında yararlı olmaktadır. 1.3. Kimya Sanayiinin Önemi ve Diğer Sektörler ile İlişkileri Esas olarak tekstil, cam ve sabun sektörlerinin artan ham madde ihtiyaçları nedeniyle ortaya çıkan ve gelişen bir sektör olan kimya sanayii, diğer sektörlerin ham madde ihtiyacını karşılayan karakterini günümüzde de korumaktadır. Kimya sanayii üretiminin yaklaşık yüzde 77,3’ü kimya ve diğer sektörlerde ham madde olarak kullanılmakta, ancak yüzde 22,7’lik bir kısmı tüketicilere satılabilecek nihai ürünlerden oluşmaktadır. Kimya sanayiinin girdi verdiği sektörler Tablo 1.4’te verilmektedir. Tarihsel olarak, kimya sanayii diğer sektörlerde faaliyet gösteren üreticiler ve bu üreticilerin tedarikçileri arasındaki boşlukları kullanarak ortaya çıkan ve gelişen bir sektördür.12 Geleneksel boya üreticilerinin alternatifi olarak sentetik boyanın 11 12 Kiriyama, 2010:8-9. Galambos at. al., 2007:171 9 geliştirilmesi ile ilk sentetik sektör ürünü ortaya çıkmıştır. Sonraki yıllarda Solway, Haber-Bosch gibi üretim teknikleri ile doğal yollarla elde edilebilen ham maddeler için alternatif üretim teknikleri geliştirilmiştir. Bu yönü ile sektör Şekil 1.2’de gösterilen kimya tedarikçilerinden oluşmaktadır. Tablo 1.4. Kimya Sanayiinin Çıktılarının Kullanıldığı Sektörler ISIC Rev. 3.1 Sektörler Kimya Sanayii Lastik ve Plastik Tarım, Av, Orman ve Balıkçılık Metal ve Metalik olmayan mineraller Makine İmalat Tekstil, Deri Ağaç Ürünleri ve Kağıt Gıda, Tütün Taşıtlar Madencilik Kömür, Petrol ve Nükleer Yakıt Diğer İmalat ve Geri Dönüşüm Elektrik, İnşaat, Ticaret ve Hizmetler Toplam Ara Girdi Kullanımı 24 25 A,B 26,27,28,29 29,30,31,32,33 17,18,19 20,21,22 15,16 34,35 C 23 36,37 Nihai Tüketim Kaynak: WIOD, 2012’den faydalanılarak yazar tarafından hesaplanmıştır. Kimya Sanayii Ürünlerinin Kullanımı (%) 25,2 9,1 4,7 4,3 4,0 3,2 2,8 1,3 1,3 1,1 1,0 0,8 18,5 77,3 22,7 Kimya sanayiindeki gelişmeler sonucu farklı sektörlerde kullanılan birçok ürün geliştirilmiş olup bu ürünlerin performansı ve özellikleri geleneksel ürünlerden daha üstün olmaktadır. Örneğin, daha yüksek dayanıklılığa sahip plastik araç parçaları günümüz araçlarında cam, metal gibi malzemelerin yerini almaktadır. Ayrıca geliştirilen bu ürünler çoğu zaman daha ekonomik olarak üretilebilmekte, kullanıcı sektörlerin yüksek miktardaki ihtiyaçları ekonomik olarak karşılanabilmektedir. Örneğin, sentetik boyaların bulunması ile tekstil sektörü ihtiyaç duyduğu boyayı bol ve ekonomik şartlarda sağlayabilmiş, üreticilerin rekabet güçleri artmıştır. Günümüzde otomobiller kimya sanayiinin katkısı ile geliştirilen yeni malzemeler sayesinde daha hafif, dayanıklı ve ekonomik olmuşlardır. Bunun sonucu olarak, sentetik boyanın geliştirilmesi tekstil sanayiinde, suni gübrenin geliştirilmesi tarım alanında devrim niteliğinde gelişmelere sebep olmuş; ayrıca otomotiv, sağlık, 10 inşaat ürünleri gibi birçok sektör kimya sanayiinin ortaya çıkarttığı yeniliklerden olumlu şekilde etkilenmiştir. Şekil 1.2. Kimya Sanayiinin Diğer Sektörlere Etkileri Kaynak: Budde at al., 2006:42. 1.4. Kümelenme 1.4.1. Kümelenme kavramının gelişimi Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde küme kelimesi “birbirine benzer veya aynı cinsten olan şeylerin oluşturduğu bütün, takım, öbek, grup” olarak, kümelenme kelimesi ise “kümelenmek işi” olarak tanımlanmaktadır. Bu durumda İngilizce’de isim veya fiil olarak kullanılabilen “cluster” kelimesinin, mevcut bir oluşum, grup ya da genel bir yapıyı ifade etmesi durumunda küme olarak; küme oluşumuna yönelik bir girişim, politika geliştirme ya da bir süreç ifade edilmek istenildiğinde ise kümelenme olarak çevrilmesinde fayda görülmektedir.13 Kümelenme (clustering) akademik olarak ilk defa Michael Porter tarafından ele alınmış olmasına rağmen, kavramın tartışılması Alfred Marshall’ın yığınlaşmalar ve endüstri bölgeleri hakkındaki çalışmalarına kadar uzanmaktadır. Marshall’dan sonra Perroux konuya farklı açılardan katkıda bulunmuştur.14 13 14 Alsaç,2009:7. Breschi at al.,2005:1. 11 Marshall, yığınlaşmayı uzmanlaşma ve üretimin belirli bir yerde yoğunlaşması olarak tanımlamakta, yığınların oluşmasının işletmelere belirli bir dışsal ekonomi oluşturacağını vurgulamaktadır. 15 Marshall dışsallıkları olarak bilinen bu etkiler, işletmelerin uzmanlaşmış işgücü havuzundan yararlanmaları, ihtisaslaşmış tedarikçiler ile girdi maliyetleri düşerken niteliklerinin yükselmesi ve bilginin daha hızlı yayılması olarak belirtilmiştir. 16 Sanayi bölgeleri olarak da isimlendirilen bu yığınlaşmaların küme kavramından farkı yığın içerisinde bulunan işletmelerin belirli bir sektörde veya değer zincirinin belirli bir noktasında uzmanlaşmış olmamalarıdır. Francois Perroux tarafından ortaya konulan gelişme kutbu (growth pole) kavramı ile gelişmenin bir odak çevresinde gerçekleştiği savunulmuştur. Soyut olarak tanımlanan bu ekonomik merkez daha sonra “gelişme merkezleri” olarak geliştirilmiş ve politika araçlarına dönüştürülmüştür. Gelişme merkezleri ekonomik gelişmenin sağlanması amacıyla yığınlaşmaların oluşturulmasının bir aracı olarak ortaya bir firma veya az sayıda firmanın etrafında oluşan yığınlaşma ile gelişme merkezlerinin ekonomik gelişmeyi artıracağı öngörülmüştür. Bu modelden yararlanılarak petrol rafinasyonu, petrokimyasalların üretimi ve metal üretimi gibi itici sektörlerin girdi-çıktı ilişkilerini kullanarak gelişme merkezleri oluşturulmasına çalışılmıştır. Yenilikçiliğin hızlandırılması, her ne kadar Perroux’un gelişme merkezleri kavramında yer almış olsa da bu bağlamda oluşturulan politikalarda bölgesel fonksiyonel bağlantılar ve çarpanların öne geçmesi nedeniyle ön planda kendisine yer bulamamıştır. Ancak, küme kavramı içerisinde bu konu daha ön plana çıkmıştır.17 15 Alsaç,2009:10. Cortright 2006:8. 17 Chapman et. al., 2005:598-600. 16 12 Şekil 1.3. Küme Yapısı Kaynak: Sövell, 2008’den faydalanılarak yazar tarafından oluşturulmuştur. Küme kavramını akademik anlamda ele alan ilk kişi olan Porter, kümelenmeyi “belirli bir bölgede yoğunlaşmış, birbirleri ile ilişkili işletme ve kurumlar” olarak tanımlamıştır. Porter’ın yaklaşımına göre “küme”, ihtisaslaşmış altyapı sağlayıcıları ve tedarikçilerini; müşteriler ve tamamlayıcı ürün üreten üreticiler ile bunlara ulaşım kanallarını; teknolojik genel girdiler ve yetenekler açısından ilgili işletmeleri; son olarak da ihtisaslaşmış eğitim, öğretim, bilgi, araştırma ve teknik destek sağlayan kamu ve sivil toplum kurumlarını içermektedir 18 (Şekil 1.3.). Yığınlaşmalarda söz konusu bu unsurlar arasında bir ilişki söz konusu değilken kümelenmelerde unsurlar arasında ilişkiler oluşmaya başlamıştır. Örneğin firmalar arasında ürün ve hizmet alışverişleri olurken, araştırma merkezlerinin çıktıları ticari ürün haline gelebilmekte, firmalar ürün geliştirme ve üretim süreçlerini iyileştirme gibi ihtiyaçlarının karşılanmasında bu merkezlerden yararlanılabilmektedir. Finans kuruluşları ise işletmelerin yeni yatırımlar için ihtiyaçları olan finansal desteği sağlayabilmektedir. Medya ve sivil toplum kuruluşları ise küme unsurlarının birbirleri ile iletişiminin artırılması yoluyla işbirliklerin gelişmesine yardımcı olabilmektedir. 18 Porter 1998:78. 13 Kümelenme konusuna önem veren bir kuruluş olan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) kümelenmeyi katma değer sağlayan bir üretim zincirinde birbirine güçlü bir şekilde bağlı firmaların, bilgi üreten ajansların ve müşterilerin üretim ağı olarak tanımlamaktadır. 19 Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) ise kümelenmeyi birbirleri ile ilişkili veya tamamlayıcısı olan ürünleri üreten ve satan kuruluşların sektörel ve coğrafi temelde yoğunlaşması olarak tanımlamaktadır.20 Kümelenme yaklaşımında rekabet avantajının kaynağı olarak kümeyi oluşturan unsurların mekânsal olarak yakınlığının ortaya çıkardığı yenilikçilik ve üretkenlik olarak ifade edilmektedir.21 Kümelenme içerisinde yer alan firmaların aynı anda hem rekabet hem de işbirliği içerisinde bulunmalarının yeniliği artıran bir güç olmasına vurgu yapılmaktadır. Süreklilik arz eden yenilikçiliğin sonucu oluşan kümelerin gelişmiş ülkelerin metropol ekonomilerinin önemli bir özelliği olduğu belirtilmektedir. 22 Kümelenmelerin coğrafi kapsamı için kesin bir sınır bulunmamaktadır. Kümeler bazen tek bir şehir içerisinde bulunabileceği gibi belirli bir bölgeye veya komşu ülkeleri kapsayan bir ağa kadar uzanabilir. Avrupa’da bulunan Ren nehri havzası içerisinde oluşan kimya kümelenmesi ülkelerin sınırlarını aşan bir küme olarak değerlendirilebilir. Küme yapılarında bulunan her bir unsurun birbirleri ile olan ilişkisi, bu ilişkinin niteliğine göre farklı şekiller alabilirler. Ancak çoğu son ürün veya hizmet şirketlerini, uzman girdi tedarikçilerini, finans kurumlarını ve ilgili sektördeki firmaları içermektedir. Bu unsurların yanında bazı kümelerde küme ticaret birlikleri ve kümelenme üyelerini destekleyen özel sektör kuruluşları da bulunmaktadır. Temel olarak rekabetin arttığı ve gelişmiş ekonomilerde kümelerde bulunan unsurların sayı ve çeşitliliğinin arttığı, bu unsurlar arası ilişkilerin miktar ve niteliklerinin yükseldiği söylenebilir. 19 OECD, 1999:381. UNIDO, 2001. 21 Porter, 2011:201-211. 22 Porter, 2011:243-245. 20 14 1.4.2. Kümelenme ile ilgili bazı kavramlar Kümelenme kavramı öncesinde geliştirilen veya kümelerin tamamlayıcısı olan bazı kavramlar aşağıda açıklanmıştır. 1.4.2.1. Sanayi bölgeleri İlk olarak Alfred Marshall tarafından kullanılan ve ihtisaslaşmış sanayilerin belirli bir bölgede yoğunlaşması olarak ifade edilen “sanayi bölgeleri” kavramı bazen kümelenme ile eş anlamlı olarak da kullanılabilmektedir. Pyke ve Spenberger sanayi bölgelerini “çok sayıda firmanın, homojen bir ürünün üretim sürecinde, farklı safhalarda ve farklı yöntemlerle dâhil oldukları, coğrafi olarak tanımlanmış üretim sistemleri” olarak tanımlamaktadır. Onlara göre endüstri bölgelerinin genel özelliği küçük ve çoğunlukla aile şirketlerinden oluşan, yenilikçi ve girişimci karakter, firmalar arası işbirliği ve esnek ağlardır. 23 Yığılma ekonomileri hakkındaki literatür, girdi maliyetlerinin en aza indirilmesini, yerel pazarın ölçeği sayesinde mümkün kılınan girdi uzmanlaşmasını ve yakın pazarların tespit edilmesini vurgular. 24 Sanayi bölgeleri ve kümelenme yapıları, firmalar arası ilişkiler ve rekabet gücünün artırılması yönünden benzerlik göstermekle birlikte sanayi bölgelerinin daha dar bir sanayi bölümüne yoğunlaştıkları, buna karşılık kümelerin bir dizi ilgili sanayi kolunu içerdikleri belirtilmektedir. Sonuç olarak kümelerin sanayi bölgelerinden daha geniş bir coğrafi alanı içerdikleri kabul edilmektedir. Ayrıca sanayi bölgeleri yapılarında kümelenmede bulunan ilgili ve destekleyici kuruluşların olmadığı, firmalar arası ilişkinin ticari düzeyde sınırlı kalarak rekabet ve işbirliği yönünden eksikler olduğu kabul edilmektedir.25 Beccattini, sanayi bölgelerinin, coğrafi ve kültürel olarak tanımlanabilen bir bölgede, ideal olarak çok sayıda küçük firmadan oluştuğunu belirterek, kültürel ve sosyal yanına vurgu yapmaktadır. 26 23 Öz 2004:8-9. Porter, 2011:254. 25 Alsaç, 2009:31. 26 Breschi:179. 24 15 1.4.2.2. Ağ yapıları (Networks) Kümeler ve sanayi bölgeleri gibi yapılarda coğrafi yakınlık anahtar konumda olmasına rağmen, ağ yapıları için coğrafi yakınlık bir zorunluluk değildir. Ağ yapılarının en belirgin özelliklerinden bir diğeri de firmalar arası ilişkilerin yüksek güvene dayalı, genellikle de resmi sözleşmeye bağlanmış olmasıdır. Brawn ve McNaughton ağ yapılarını tanımlarken kümelerin aksine sınırlı ve belirli sayıda üyeye sahip olmasına, üyeler arasındaki ilişkilerin belirli bir ticari amaca yönelik ve sözleşmeye bağlı olmasına, ayrıca üyelerinin açık bir şekilde birlikte çalışmak üzere birbirlerini seçmelerine vurgu yapmaktadır. 27 Ağ yapılarında firmalar arası işbirliği kümelerde olduğundan daha fazladır. Firmalar rekabet avantajı elde etmek amacıyla dikey entegrasyona giderek resmi ilişkiler kurarlar. Buna karşılık küme yapılarında rekabet gücünün kaynağı olan transfer maliyetlerinin azaltılması ve bilgi alışverişi gibi faydaların elde edilebilmesi için, firmaların kendi aralarında resmi ilişkiler kurmaları şart değildir. Diğer taraftan ağ yapılarında üye firmalar arası rekabet bulunmamasına, ağda bulunmayan diğer firmalar ile rekabet etmesine karşılık kümelerde firmalar arası işbirliği ve rekabet bir arada bulunmaktadır. Kümelerin belirli bir bölgede yoğunlaşmalarına karşılık ağ yapıları belirli bir coğrafi bölgeye bağlı değildirler. Bu çerçevede kümeler, belirli bir bölgede yoğunlaşmış belirli bir sektördeki firmaların birbirleri ile işbirliği ve rekabet ilişkisinde oldukları “yerelleşmiş ağlar”28 olarak da adlandırılabilir. Küme, sanayi bölgeleri ve ağ yapıları kavramları bir arada değerlendirildiğinde kümeler bir tür ağ yapılanması, sanayi bölgeleri ise bir tür küme yapısı olarak değerlendirilebilir. 29 Kimya sanayiinin farklı üretim coğrafyalarına yayılmasında sektördeki ağ yapılarının payı büyüktür. Büyük petrol ve kimya şirketleri, özel mühendislik firmaları, küçük polimer üreticilerinden oluşan üretim ağları kimya sanayiinin günümüzde farklı coğrafyalara yayılmasını sağlamışlardır. 27 Öz, 2004:10. Öz, 2004:11. 29 Öz, 2004:11. 28 16 1.4.2.3. Bölgesel ve küresel yenilik sistemleri Kümelerin tanımı yapılırken kümeleri oluşturan unsurlar olarak firmalar, tedarikçiler, müşteriler ve destekleyici kuruluşlar olarak sayılmaktadır. Ancak bu tanım içerisinde bilgi üreten kamu veya özel kuruluşların bulunup bulunmaması hususunda kesinlik bulunmamaktadır. Bu nedenle bazı kümeler bu tür bilgi üreten organizasyonlara sahipken, bulunmayabilmektedir. bazı kümelerde bu organizasyonlar 30 Bölgesel yenilik sistemi kavramı küme kavramından farklı olarak, küme içindeki firmaların sadece birbirleri için üretim yapmalarını değil, kurumsal olarak yeni ürünlerin geliştirilmesi için bir arada çalıştığı sistemi belirtir. Bölgesel yenilik sistemlerinde küme firmaları arasında sadece ürün veya hizmet alışverişi değil ortak bilgi üretimi ve bu üretimi destekleyecek kamu ve/veya özel kurumlar yer almaktadır. Bölgesel yenilik sistemleri küme firmaları ile onların destek endüstrilerinden, destekleyici bilim organizasyonlarından ve bu iki unsur arasındaki etkileşimden oluşmaktadır. 31 Bir sektörün üretimindeki bilgi yoğunluğu arttıkça, yüksek nitelikli işgücü ve yenilikçilik kültürü doğal kaynaklı avantajlardan daha önemli hale gelmektedir. Örneğin Alman kimya sanayii firmaları sahip oldukları bilgi altyapısı sayesinde ham madde kaynağına sahip olmamalarına rağmen sektörde lider konumunu uzun yıllardır sürdürmektedirler. Devletler kümelerin bölgesel yenilik sistemlerine evrilmesini sağlayarak, ticari bilgi üretiminin ve sektörlerinin rekabet güçlerinin artırılmasına yönelik politikalar geliştirmektedirler. Bu çerçevede kimya sanayiinde devletler biyoteknoloji, yeni malzemeler vb. gibi yeni gelişmekte olan alt sektörlerde özel kümeler kurulmasını teşvik etmekte, bu yönde çalışmalar yürütmektedirler. Küresel yenilik sistemleri ise bölgesel yenilik sistemlerinin çok uluslu şirketlerin ağlarının satın alma ve dağıtım ilişkisi ile bütünleşmenin altını çizer. 32 30 EU, 2002:14. EU, 2002:14. 32 Cansız, 2011:13. 31 17 Çok uluslu ilaç şirketlerinin kurdukları bölgesel araştırma şirketleri, küresel üretim merkezleri ve dağıtım ağları oluşturmaları bu çerçevede değerlendirilebilir. Kümelenme ile ilgili olarak belirtilen bu kavramlar birbirlerine yakın anlamlarda kullanılmasına rağmen, birbirlerinin devamı niteliğini taşımaktadır. Bu kavramların birbirleri ile olan ilişkileri, Şekil 1.4’te gösterildiği gibi değerlendirilebilir. Yığınlaşma ile başlayan süreç, yığınlarda ticari ilişkilerin artmasıyla ağlara dönüşmekte, ağlar, üniversite, kamu ve araştırma merkezleri gibi yapılar ile desteklenerek kümelere dönüşmektedir.33 Şekil 1.4. Kavramsal Çerçeve Küresel Bölgesel sel Yenilik Yenilik Sistemi Sistemi Küme Ağlar Yığın Kaynak: Cansız, 2011:14. Kümelerin oluşma süreci genellikle kendi kendine oluşan bir süreç olarak kabul edilmektedir. Devletler veya bölgesel otoriteler kümelenmeyi destekleyici politikalar uygulamakla birlikte, birçok başarılı küme, sürecin doğal olarak işleyişi ile bölgenin bazı özellikleri sayesinde oluşur. Fakat bölgesel yenilik sistemleri daha planlı bir yapıda oluşmaktadır. Kümelerin rekabet güçlerinin artırılmasının en etkin yollarından biri, kümelerin bölgesel yenilik sistemleri haline dönüştürülmesidir. Bu tür firmaların birbirleri arasında ve araştırma kurumları arasında işbirliğini gerektiren yapı, devletlerin kümelenme politikalarına önemli bir rol biçmektedir. 34 33 34 Cansız, 2011:13. EU, 2002:14. 18 1.4.3. Kümelerin oluşumu Kümelerin oluşumunun belirli bir sürece bağlı olarak ilerlemediği, her kümenin oluşumunun kendine özgü olacağı genel bir kabul olmasına karşılık kümelerin ortaya çıkışının ardından geliştirilen politikalar çerçevesinde kümenin gelişerek bir yenilik sistemi haline gelmesi mümkündür. Kümelerin başlangıcı kısmen kendiliğinden gelişen bir oluşum olsa bile, gelişmesi için özellikle bazı politikaların uygulanması gerekebilmektedir. Bu aşamada kümenin gelişebilmesi için devletin yanında özel sektörün de üzerine düşen görevler vardır. Porter, kümelerin ortaya çıkması ile ilgili açıklamalarında, bölgede bulunan “elmas” parçalarının, kümenin oluşumu için uygun ortamı sağladığını da ifade etmektedir.35 Elmas Modeli’nde yer alan unsurlar ve bu unsurlar arasındaki ilişkiler açısından avantajlı olan bir coğrafi bölge veya sektör, küme oluşumu için başlangıç çekirdeğini oluşturabilir. Ancak bu durum, her avantajlı konum veya elmas modeli ilişkisinin başarılı bir küme yapısına ulaşabileceği anlamına gelmemektedir. Kümelerin doğal süreçler içerisinde oluşacağına yönelik görüşlere karşılık günümüzde pek çok devlet kümelenme programları oluşturmakta, kümelenmelerin desteklenmesine yönelik politikalar uygulamaktadırlar. Son dönemde Avrupa’da neredeyse tüm ülkeler kümelenmeyi destekleyici politikalar uygulamaktadır. 36 Belirli bir bölgede bulunan firmalara, rekabet avantajı sağlayan doğal kaynaklar, yetişmiş insan gücü, etkin bir fiziksel konum ya da uygun bir altyapı gibi faktör koşulları bir kümenin başlangıcına sebep olabileceği gibi, olağan dışı ve zorlayıcı bir talep de firmaları gelişmeye zorlayarak küme oluşumunu başlatabilmektedir. Bölgede mevcut olan ilişkili sektör kümeleri veya sektördeki başarılı bir veya birkaç şirket de diğer firmaların bölgeye gelerek bir kümelenme oluşturmasını sağlayabilir37(Şekil 1.5.). 35 Porter, 2011:285. Europa Innovia, 2008:7. 37 Porter, 2011:285. 36 19 Şekil 1.5. Kümelerin Gelişimi Kaynak: Cansız, 2011:30. Firmaların birbirleri ile ilişkilerinin az olduğu ya da hiç olmadığı yığınlaşma aşamasından sonra firmalar birbirleri arasında iletişim kanalları oluşturdukları takdirde küme yapısının temelleri oluşmaya başlamaktadır. Genel olarak Elmas Modeli’nin unsurlarından bir ya da birkaçının bölgede bulunması firmaların bir bölgeye yığınlaşmaya başlamasını sağlayabilir. Ancak başarılı bir küme oluşumu firmaların aralarındaki işbirliği kanallarının oluşması ile Elmas Modeli’nin unsurlarının arasındaki etkileşimin başlaması sonrası işlerlik kazanabilmektedir. Elmas Modeli’nde yer alan unsurların belirli bölgede bulunması sektör firmalarına rekabet avantajı kazandırmayacaktır. Elmas Modeli’nde asıl önemli olan modeli oluşturan unsurların birbirleri ile olan etkileşimidir. Bu etkileşim firmaların ve küme unsurlarının iletişimi ile artacaktır. Belirli bir sektör veya ürün grubu kümesinin oluşması ile bu sektör veya ürün grubu ile ilişkili diğer sektörlerin de bölgede yoğunlaşarak, küme yapısının oluşmasını sağlayabilir. Porter çalışmasında, ülkelerin nadiren tek bir sektöre ev sahipliği yaptığını belirterek elmas modelinin ilişkili sektörlerin de kümelenmesini teşvik ettiğini belirtmektedir.38 Kimya sanayii kümelenmeleri de kullanıcı sektörleri olan plastik, özellikli kimyasallar gibi sektörlerin gelişmesini teşvik etmektedir. 38 Porter, 2011:229. 20 Diğer sektörlerin de küme işleyişinden etkilenmesi ile büyüyen kümeler farklı yeni kümelerin oluşmasını sağlayarak dönüşüm geçirebilirler. Belirli bir sektörde rekabet üstünlüğü oluşturan firmalar, çevrelerine doğru bir yenilik ve gelişim etkisi yayacaklardır. Tedarikçiler, müşteriler ve destek unsurları kanalı ile ilerleyen bu gelişim etkisi bu alanda faaliyet gösteren firmaların da kümelenme oluşturmasını sağlayabilecektir. Böylece başarılı bir küme modeli ilgili sektörlerdeki başarılı küme oluşumlarını destekleyebilir. Örneğin, başarılı bir petrokimya sektörü küme yapısı, petrokimyasalları ham madde olarak kullanan sektörleri kendine çekerek yeni kümelerin oluşmasına zemin hazırlayabilir. Devletlerin uyguladıkları kümelenme politikalarının başarısının genellikle doğal kümelenmenin tabandan gelen etkili güçlerinden olan ülkenin iş yapma kültürü, firma stratejileri gibi tabandan gelen kuvvetleri dikkate almalarının gerekli olduğu belirtilmektedir. 39 Bu güçler görünür olmamalarına karşın uzun vadede etkili güçler olup, kümelenmenin başarısı için önemlidir. 1.4.4. Küme türleri Kümeler işlevleri, çıktıları ve amaçları çerçevesinde Tablo 1.5’te gösterildiği üzere “sanayi kümeleri”, “yenilikçi kümeler” ve “risk kümeleri” olmak üzere üç türde incelenebilir. 40 Tablo 1.5. İşlev, Çıktı, Amaç ve Aktörlerine Göre Kümeler Sanayi Kümesi Yenilikçi Küme Risk Kümesi İşlev Üretim Yenilik Yeni girişim oluşturma Çıktı Ürün Yeni ürün ve süreçler Yeni girişimler Amaç Verimlilik ve rekabetçilik Bölgesel yenilik sistemi Yeni girişim oluşturulması ile bölgede canlanma Aktörler İşletmeler ve destek kuruluşları Araştırma kuruluşları, üniversiteler, şirket laboratuvarları, yenilik destek kuruluşları Yeni girişim destekleme fonksiyonuna sahip kuruluşlar Kaynak: Cansız, 2011: 20. 39 40 Sövell, 2009:29. Cansız, 2011:18. 21 Genel olarak, KOBİ’lerden oluşan sanayi kümeleri mekânsal yakınlık vasıtasıyla öğrenme ve uyumun hızlandırılması, bilginin yaygınlaştırılması için uygun bir ortam sağlayan mekânsal yığınlaşmalardır. Bölgesel karakterde olan bu tür kümeler, rekabet gücüne odaklanarak daha rekabetçi ürünler geliştirmeye odaklanmışlardır. Bu tür kümelerde yenilik daha çok tamamen yeni ürün geliştirmeden ziyade ürünlerde iyileştirmeler yapılması ve üretim sürecinde sağlanan iyileşmelerdir. Yenilikçi kümeler sanayi kümelerinden farklı olarak yeniliğe odaklanmışlardır. Ar-Ge faaliyetlerine daha fazla kaynak ayıran işletmelerden oluşan bu tür kümeler belirli sektörlerde Ar-Ge’nin desteklenmesi amacıyla devletler tarafından politika aracı olarak da kullanılmaktadırlar. Örneğin Almanya’da silikon veya biyoteknoloji üzerine araştırmaların yoğunlaştığı kümeler bulunmakta ve devlet tarafından farklı politika araçları ile desteklenmektedir. 41 Risk kümeleri ise yeni şirketlerin oluşturulmasını hedefleyen kuluçka merkezleri olarak görülebilir. Bu kümelerde işletmelere bilgi kaynakları, maddi ve maddi olmayan destekler verilmektedir. 42 1.5. Elmas Modeli Porter “Ulusların Rekabetçi Üstünlüğü” çalışmasında, ülkelerin rekabet üstünlüğüne sahip olduğu sektörleri incelemiş, söz konusu sektörlerin rekabet gücünü bazı unsurların belirlediğini tespit edilmiştir. Rekabet gücünün kaynağının yenilik yapabilme ve kalite yükseltebilme olduğu sonucuna varmış, bunun ise dört temel unsura dayandığını savunmuştur. Bu unsurların ve onların birbirleri ile olan ilişkileri ile oluşan sistemin ülkenin bir sektördeki rekabet gücünü belirlediğini ortaya koymuştur. “Ulusal Üstünlük Elmas”ı (Şekil 1.6.) olarak isimlendirilen bu sistem, “faktör koşulları”, “talep koşulları”, “ilgili ve destekleyici sektörler” ve “firma yapısı, stratejisi ve rekabet durumu” unsurlarından oluşmaktadır. 43 41 Williams, 2009:29. Cansız, 2011:20. 43 Porter, 2011:300. 42 22 Şekil 1.6. Elmas Modeli Kaynak: Porter 2011:300. Elmas Modeli’ni oluşturan dört unsur ve bunların birbirleri ile olan ilişkileri aşağıda açıklanmıştır: 1.5.1. Faktör koşulları Bir ülkenin rekabet etmesi için gerekli olan doğal kaynaklar, işgücü, sermaye gibi üretim faktörlerindeki konumu belirtmektedir. Üretim için gereken faktör koşulları temel ve gelişmiş üretim faktörleri olarak iki grupta ele alınabilir. İlk grupta yer alan temel faktör koşulları doğal kaynaklar, demografik yapı ve konum gibi basit, elde edilmesi için ek yatırım gerekmeyen üretim faktörleridir. Buna karşılık gelişmiş faktör koşullarını elde edebilmek için bazı yatırımlara ihtiyaç bulunmaktadır. Örneğin, uygun bir demografik yapı temel üretim faktörleri olarak değerlendirilirken, eğitim yatırımlarının yapılması ile elde edilebilen eğitimli işgücü gelişmiş faktör koşullarındandır. Ancak, kamu veya özel sektör tarafından gerçekleştirilecek yatırımlar ile elde edilebilecek olan iletişim olanakları, altyapı yatırımları ve araştırma merkezleri gibi gelişmiş üretim faktörleri rekabet avantajı açısından temel üretim faktörlerinden çok daha önemlidirler. Bazı durumlarda temel girdiler doğrudan rekabet avantajı sağlarlar. Örneğin, petrol ve doğal gaz kaynaklarının Amerikan kimya sanayine ucuz ham madde temini konusunda sağladığı avantaj gibi. Diğer taraftan, temel faktörlerdeki bazı dezavantajlı durumlar, gelişmiş üretim faktörleri ile avantaj haline dönüşebilir. Birinci Dünya Savaşı öncesinde doğal azota ulaşamayan Almanya’nın Haber Bosch üretim tekniğini geliştirmesi veya ham madde ve kaynakları sınırlı olan İsviçre’nin 23 araştırma altyapısını ön plana çıkartarak ilaç ve özel kimyasallara yoğunlaşması bu hususa örnek niteliğindedir. 1.5.2. Talep koşulları Talep koşullarından kasıt özellikle iç pazar talebidir. Küreselleşen ticaret nedeniyle iç pazarın önemi azalıyor gibi görünse de, iç pazarın oluşumunun ve karakterinin şirketlerin alıcı ihtiyaçlarını belirleyebilmesi açısından orantısız bir etkisi olmaktadır. Yerel alıcıların ihtiyaçlarının küresel ihtiyaçları öngördüğü veya şekillendirdiği durumlarda, firmalar küresel alanda da rekabet üstünlüğü kazanacaklardır. Kimya sanayiinin en büyük müşterisi yine kendisidir. Bu nedenle güçlü bir iç pazar kimya sanayii firmalarına faktör koşulları açısından avantaj sağlayabildiği gibi talep koşulları konusunda da avantaj sağlayacaktır. Amerikan kimya sanayii sahip olduğu büyük ve nitelikli ürünlere talebi olan iç pazarı sayesinde büyümeyi ve Avrupa kimya sanayiini yakalamayı başarabilmiştir. 1.5.3. İlişkili ve destekleyici sektörler Ülkede tedarikçi sektörlerin ya da uluslararası açıdan rekabetçi olan diğer ilişkili sektörlerin varlığı ya da yokluğu firmaların rekabet güçlerini etkileyecektir. Bir sektöre girdi sağlayan tedarikçilerin rekabet güçlerinin yüksek oluşunun sektörün rekabet gücünün artmasına olumlu etkisi olmaktadır. Ülkede sektörle ilişkili ve onu destekleyici, uluslararası ölçekte rekabetçi sektörlerin bulunması, firmalarda oluşan bilgi birikiminin taşma etkisi veya paylaşımı yoluyla sektörlerdeki yenilikçiliğin artmasını sağlayarak rekabet avantajı oluşturabilirler. 1.5.4. Firma stratejisi, yapısı ve rekabet Tüm ülkelerin kendine özgü kültürel şartları firmaların yönetim şekline etki etmektedir. Genel olarak kesin ve tek bir örgütlenme ve yönetim şekli doğru olmamasına karşılık, belirli yönetim şekilleri ve yönetim kültürü, uygun sektörlere rekabet üstünlüğü sağlar. Örneğin optik, kimyasal madde, karmaşık makine gibi karmaşık üretim ve dikkatli geliştirme süreçlerine sahip ürünlerin bulunduğu 24 sektörlerde, katı bir hiyerarşiye ve genellikle üst düzey yöneticilerinin teknik deneyime sahip olduğu Alman yönetim sistemi başarılı olmaktadır. Diğer taraftan, firmaların sektördeki üretime bakış açıları sektörün küresel konumunu etkileyecektir. Örneğin, Alman kimya sanayii başlangıcından itibaren dış pazarlara yönelik olmuş, yurt dışı yatırımlar yapmıştır. Bu sayede önemli bir bilgi birikimine sahip olan firmalar, gerçekleştirdikleri yenilikler ile küresel gelişmeleri belirleyen aktörler olmuşlardır. Buna karşılık, odak noktaları farklı sektörler olan Zaibatsu'ların44 bünyesinde yer alan Japon firmalar iç piyasaya yoğunlaşmışlar, üretimlerini artırmalarına rağmen, küresel piyasalarda belirleyici olamamışlarıdır. Sonuç olarak Porter, sektörlerin uluslararası rekabet gücünün kaynağı açısından yerel unsurların önemli olduğunu ortaya koymuştur. Bir sektör için elmas modelindeki unsurların bir sistem içerisinde işleyişi için yerel rekabet ve coğrafi yoğunlaşma iki önemli güçtür. Yerel rekabet Elmas Modeli’ndeki her bir unsurun gelişmesini sağlarken coğrafi yoğunlaşma bu unsurların birbirleri ile olan ilişkilerini artırarak sistemin işleyişini hızlandırır. Elmas Modeli’nde devletin temel elementlerden biri olarak ele alınmamış olması Dunning ve Kettels gibi yazarlar tarafından eleştirilmiştir. Bu yazarlara göre devlet iş ortamını oluşturan tüm maddeleri etkilemekte olup, elmasın ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak Modelin ülkeye özgü avantajların tespit edilerek, bu yönde stratejilerin geliştirilmesi için kullanılabileceği ifade edilmektedir.45 1.6. Rekabet Gücü, Elmas Modeli ve Kümelenme Modern kimya sanayiinin gelişimi boyunca bazı ülke ve bölgeler her dönemde lider konumlarını muhafaza etmişlerdir. Bazı ülke ve bölgeler ise belirli dönemlerde yükselmelerine rağmen sektörde lider konuma gelememiş veya konumlarını muhafaza edememişlerdir. Ülkelerin, bölgelerin ve firmaların sektördeki konumlarının zaman içerisinde değişimi, rekabet güçlerinin değişimi ile açıklanabilir. Kimya sanayiinin başlangıcında rekabet üstünlüğüne sahip olan İngiltere’nin avantajını kısa bir süre sonra Almanya’ya kaptırması ve İkinci Dünya 44 45 Japon holdinglerine verilen isimdir. Gökmenoğlu al.al., 2012:15-16. 25 savaşı ile ABD’nin sektörde geriden başlamanın dezavantajına rağmen elde lider ülkeleri yakalaması sektörde rekabet gücü kaynağının değişimi ile açıklanabilir. Rekabet gücünü, ekonominin değişik birimleri olan işletme, sektör veya ülke olarak farklı katmanlarda, farklı şekillerde tanımlamak mümkündür. OECD’nin yaklaşımına göre uluslararası rekabet gücü; işletmelerin, sanayinin, bölgenin, ülkenin ya da ekonomik birliklerin uluslararası rekabette sürdürülebilir biçimde, nispi olarak daha yüksek faktör geliri ve istihdam yaratma etkinliğidir. 46 AB tanımına göre ise, ülkenin ya da bölgenin yaşam standartlarında sürdürülebilir bir artış olması ve işsizliğin en alt düzeyde olmasıdır. AB aynı çerçevede sanayi sektörüne yönelik uluslararası rekabet gücünü; küresel piyasada konumunu muhafaza etme ve iyileştirme olarak tanımlamaktadır.47 Porter, bir ulusun rekabetçiliğinin, endüstrisinin yenilik yapabilme kapasitesine bağlı olduğunu belirterek, ulusal seviyede anlamlı tek rekabetçilik kavramı olan üretkenliğin ancak kendini sürekli yenileyen bir ekonomi ile sağlanabileceğini savunmaktadır.48 Rekabet üstünlüğünün sağlanmasının yanında, devam ettirilmesi de önemlidir. Bazı ülkelerin zaman içerisinde belirli sektörlerde önde oluşunun nedenleri, sadece belirli faktörlere göre açıklanamaz. Çünkü rekabet ortamı gelişirken faktör koşulları da zaman içerisinde değişecektir. Örneğin, kimya sanayiinin ilk dönemlerinde pazara yakın olmak rekabet üstünlüğü sağlarken sonraki dönemlerde ürün çeşitliliği önem kazanmıştır. Petrol krizi ile başlayan dönemde ise verimlilik ön plana çıkmış, firmalar enerji ve ham madde verimliliğini artırmaya odaklanmışlardır. Bu nedenle, zamanla değişen şartlar nedeniyle belirli bir dönem için avantaj sağlayan faktör koşulları artık avantaj sağlayamayacaktır. Bu durumda, yüksek rekabet gücünün temelinde, değişen faktörlerden ziyade, gelişen bir sistemin varlığından söz edilebilir. Elmas modeli, ulusların rekabet güçlerini destekleyen bir yapı olarak işlev görmektedir. Elmas modelinin dinamik ve işleyen bir yapısı olduğu takdirde ülke 46 OECD, 1996:13. EC, 2006:2. 48 Porter, 2011:201-208. 47 26 firma ve kümeleri rekabet gücü açısından olumlu olarak etkileneceklerdir. Kümelenmelere olan katkısı açısından dinamik elmasların kümelenmenin motoru olduğu söylenebilir. Dinamik Elmas Modeli, bulunduğu bölgenin altyapısının, uzmanlaşmasının geliştirilmesini, rekabet ortamının güçlendirilmesini sağlar. Firmaların yüksek katma değerli farklılaşmış ürünlerin geliştirilmesi için ortam sağlayan dinamik elmaslar kümelenme dinamiklerinin de gelişmesini sağlarlar.49 Firmaların rekabet güçlerinin artırılması açısından kümelenme, elmas modeli ve ulusal iş ortamı ilişkisi Şekil 1.7’de gösterilmektedir. Dinamik elmas sistemleri, dinamik küme yapılarının ve rekabet gücü yüksek firmaların oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Kümeler rekabet gücünün artışı için tabandan gelen gücü oluşturmaktadır. Dinamik kümeler firmaların rekabet gücünün artışı yoluyla uzun vadede ülkenin rekabet gücünün artırılmasını sağlamaktadır. Dinamik elmas yapıları ise aşağıya doğru bölge/ülke kümelerinin gelişiminin ve yenilikçiliğini desteklemekte, kümelerin ulusal rekabet gücüne olan katkısını artırmaktadır. Şekil 1.7. İş Ortamı, Elmas Modeli ve Kümelenme İlişkisi Kaynak: Sövell at al.,2003:22. 49 Sövell at al.,2003:22. 27 Ülkelerin rekabetçi sektörlerinin genellikle kümelenme eğilimi gösterdiğini de görülmekle birlikte, bu durum tüm kümelenme yapılarının tamamının rekabet gücünün yüksek olduğu anlamına gelmemektedir.50 Kümelerin ulusal rekabet gücüne olan katkısı küme unsurlarının ilişkilerinin yoğunluğu ve derinliği ile doğru orantılıdır. Kümeler temel olarak firmalara yenilikçilik ve iyileştirme yoluyla rekabet güçlerini artırabilmesi için imkân sağlar, ancak kümenin sağlayacağı yararların artırılabilmesi küme unsurları arasındaki iletişim, işbirliği ve etkileşim kanallarının artırılması ile mümkündür. Kümelenmeye ilişkin gerçekleştirilen araştırmalarda kümelerin bilinen en önemli faydaları: x Küme içinde uzmanlaşmış işgücüne düşük maliyetle ulaşılması, x Yüksek verimlilik sağlanması, x Ölçek ekonomilerinden yararlanma ve ulaştırma maliyetlerinin düşmesi, x Kümelerin cazibe merkezleri olmaları ve yeni yatırım çekmeleri, x Kümelerde yenilik ve teknolojinin hızla yayılması, x Dış ilişkilerin/bağlantıların; beceriye, sermayeye, yeni teknoloji ve pazarlar hakkında bilgilere erişimi kolaylaştırması, x Bilgi ve teknoloji kaynaklarıyla kurulan dış bağlantıları ile sanayi yapısının geliştirilmesi, x Girişimcilik faaliyetlerinde artış ve coğrafi sınırlar içerisinde verimlilik artışının sağlanmasıdır.51 Porter, başarılı kümelenme oluşumlarını açıklarken başarılı kümelerin bulunduğu bölgelerde yer alan “elmas” parçalarına dikkat çekmektedir. 52 Her bir elmas unsuru kümenin doğuşu için temel oluşturabilir. Faktör koşulları içerisinde yer alan ham madde kaynağı kümelerin doğuşunda çoğunlukla rol oynasa da talep 50 Porter, 2011:212-228. Cansız,2011:12. 52 Porter,2011:300. 51 28 koşulları ve ilgili destekleyici sektörler de kümelerin doğuşu için tetikleyici olabilmektedir. Bu açıdan kümelenmelerin desteklenmesi için bölgenin elmas modelini oluşturan unsurlarının birbirleri ile ilişkilerinin artırılarak dinamik bir elmas modeline sahip olmasına yönelik politikalar geliştirilmesi gereklidir. 1.7. Kimya Sanayiinin Kümelenme Eğilimi Modern kimya sanayiinin Avrupa’daki gelişimi kümelenme göstererek başlamıştır. Avrupa’nın en başarılı kimya ve ilaç sanayii firmaları geleneksel olarak Ren nehri vadisinde yoğunlaşmaktadır. Ren nehri havzasında bulunan Alman ve İsviçre firmaları ham madde ve enerji kaynaklarına yakın olmanın verdiği maliyet avantajı yanında üniversiteler ve araştırma enstitüleri ile işbirliği kurarak Birinci Dünya Savaşına kadar dünya pazarına egemen olmuşlardır. 53 Ren vadisinde 19. yüzyılın sonunda meydana çıkan bu küme yapısı 20. yüzyılın başlarında aynı bölgede ilaç sanayiini ve sonrasında da ilaç endüstrisi kümesini ortaya çıkarmıştır. Kimya sanayiinin sermaye yoğun yapısı nedeniyle yatırımcılar yatırım yeri konusunda karar verirken yatırım yapılacak bölge için uzun dönemli finansal değerlendirme yapmak zorundadırlar. Söz konusu değerlendirme yapılırken seçilen yere ilişkin kısa vadeli veya tek seferlik avantajlardan ziyade uzun dönemli avantajları değerlendirilir. Sonuçta firmanın belirli bir bölge için verdiği yatırım kararı o bölge için uzun dönemli taahhüdü anlamına gelmektedir. 54 Yatırımcı firmalar için bölgede hâlihazırda faaliyet gösteren firmaların bulunması bu değerlendirmeyi olumlu olarak etkilemektedir. Başlangıçta ham madde kaynaklarına yakın bölgelerde kümelenen sektörde 20. yüzyılın başlangıcından itibaren aynı üretim zincirinde yer alan üreticilerin taşıma maliyetlerini düşürmek amacıyla taşıma altyapılarının uygun olduğu, ham madde ve pazara yakın bölgelerde toplanma eğiliminde oldukları görülmektedir.55 Üretim için gereken ham maddeler özellikle petrokimyasallarda yüksek hacimli olmaktadır. Bu nedenle, büyük petrokimya tesisleri petrol kaynaklarına veya ulaşım olanaklarının bulunduğu yerlere (boru hattı, liman gibi) kurulmaktadır. Sonraki 53 Chandler, 2005:114. Ketels, 2007:20. 55 Ketels, 2007:20. 54 29 aşamalardaki üretilen ara ürünlerin çoğu yanıcı, toksik veya fiziksel özellikleri nedeniyle taşınması maliyetli ürünlerdir. Bu nedenle üretim zincirindeki üreticilerin bir araya toplanma eğilimleri vardır. Kimya sanayiinin farklı büyüklükte ölçek ekonomileri olan parçalardan oluşması nedeniyle, farklı alt üretim konularındaki firmaların ölçekleri farklı olmaktadır. Örneğin ana kimyasallar alanında ölçek ekonomisinin önemli olması nedeniyle küresel çapta şirketler ortaya çıkarken özellikli kimyasallar alanında faaliyet gösteren firmaların müşteri odaklı çalışmaları gerektiğinden ulusal ya da bölgesel farklı coğrafi tercihleri olmaktadır. 56 1.8. Kimya Sanayiinde Rekabet Gücü ve Kümelenme İlişkisi Kümelenme yaklaşımı son yıllarda işletmelerin, sektörlerin, bölgelerin ve ülkelerin rekabet güçlerini artırmanın bir aracı olarak değerlendirmekte, ülkeler kümelenmeyi destekleyici politikalar uygulamaktadır. Ülkeler, sahip oldukları sektörlerin rekabet güçlerini artırarak ekonomik istikrarlarını güvence altına almak ve yeni yatırımlar için cazip bir ortam sunmak amacına yönelik olarak kümelenme politikalarını desteklemekte ve bu amaca yönelik mekanizmalar geliştirmeye çalışmaktadırlar. İşletmeler ise kendi rekabet güçlerini artırmak amacıyla değer zincirinde yer aldığı diğer kuruluşlar ile birlikte hareket etmeye, küme yapılarında yer almaya çalışmakta, yeni yatırım kararları verirken mevcut kümelenmeleri dikkate almaktadırlar. Kimya sanayii gibi giriş engellerinin yüksek olduğu, çok uluslu şirketlerin pazara hâkim olduğu ve birçok ürününde değer zincirinin farklı ülke sınırlarını kapsadığı bir sektörde, yeni yatırımlara karar vermek şirketler açısından önemli çalışmaları gerektirir. Firmalar mevcut kimya sanayii kümelerini tercih ederek kendileri için bu çalışmaların yükünü azaltmayı hedeflemektedirler. Ülkeler açısından ise kimya sanayii gibi katma değeri, bilgi yoğunluğu ve sermaye yoğunluğunun yüksek olduğu sektörlerde yapılan yeni yatırımların, 56 Ketels, 2007:20. 30 ekonomik getirilerinin yanında, ülkenin toplam rekabet gücüne de olumlu etkisi büyük olmaktadır. Yatırımlar ülkelerin ekonomik sorunlarının çözümünde oynamaktadırlar. Bu çerçevede özellikle komple yeni (greenfield) 57 kilit rol yatırımlar, yeni üretim kapasitesi ve istihdam yaratmaları, bilgi ve teknoloji transferi ile küresel pazara entegrasyona olanak sağlamaları nedeniyle ülkeler tarafından teşvik edilmektedir. Buna karşılık, özellikle son dönemde yaşanan finansal krizin etkisiyle yatırımların azalmasının yanı sıra, küreselleşmeyle üretim zincirlerinin ve pazarların küresel hale gelmesi, yeni yatırımlar için rekabet eden ülke sayısını artmıştır. Sonuç olarak, günümüzde tüm ülkeler ve bölgeler yatırım çekme hususunda birbirleri ile bir rekabet içerisindedirler. Yatırım için rekabet, ülkeleri kendi sınırları içerisindeki firmalar için iş ortamını iyileştirmeye, firmaların rekabet gücünün artırılması için politikalar uygulamaya ve yeni politikalar geliştirmeye yöneltmektedir. Avrupa Birliği tarafından kimya sanayiinin rekabet gücünün artırılmasına yönelik hazırlanan stratejide, kimya sanayiinin birçok değer zincirini yatay olarak kesen çözümlerinden bahisle kimya sanayiindeki yenilikçi kimya kümelerinin güçlendirilmesi öngörülmüştür.58 Kimya sanayiinin hızla büyüdüğü Asya ve Orta Doğu bölgelerinde gibi bölgelerin ölçek ekonomilerini daha büyük kapasitelere taşımasına karşılık Avrupa Birliği’nin kimya sanayiindeki rekabet avantajını muhafaza edebilmesindeki temel neden sektör ürünlerinde değer zincirindeki entegrasyonu sağlamış olmasıdır. Bu avantajı sektör kümeleri yoluyla elde etmektedir. Söz konusu sektör kümelerinin başarısının temelinde ise altyapının ve yardımcı girdi üretim tesislerinin ortak kullanımı, ana taşıma hatlarına kolay ulaşım ile pazara ve müşterilere yakın olmak gelmektedir. 59 57 Greenfield terimi, tamamen yeni yatırımlar için kullanılmaktadır. Bu terim ile kapasite artırımı veya modernizasyondan farklı olarak daha önce yatırım bulunmayan bir bölgede gerçekleştirilen tamamen yatırımlar anlatılmak istenmektedir. 58 EC,2009:4. 59 EC, 2009:6. 31 1.9. Kimya Sanayii Kümelenmeleri Kümelere yönelik politikaların geliştirilebilmesi için sektör kümelerinin tespiti önemlidir. Kümelerin arasındaki iş ilişkilerinin belirlenmesi için de önemli bir veri olan küme yapılarının tespitine yönelik olarak Harvard Business School, Strateji ve Rekabet Enstitüsü tarafından geliştirilen yöntemde istihdam verisi temel alınmıştır. İstihdam verisi sermaye yoğun sektörlere ait kümelerin karşılaştırılmasında biraz sorunlu olsa da en yaygın veri olduğundan karşılaştırma yapmak için tercih edilmiştir. 60 Bu yönteme göre sektörlerin istihdam sayıları analiz edilerek istihdam yoğunluğunun aynı olduğu sektörler belirlenmektedir. Belirlenen sektörlerin girdiçıktı ilişkileri de göz önüne alınarak küme ve alt küme sektörleri belirlenerek sektörlerin ekonomik bağlantıları ortaya konulmaktadır. İstihdam verilerine dayanılarak hesaplanan Uzmanlaşma Oranı (LQ) ile bölgede bulunan sektör kümesinin ülkede bulunan sektör kümeleri içerisindeki uzmanlaşma düzeyi belirlenmektedir. Kutu 1.1. Uzmanlaşma Katsayısı Aşağıdaki formüle göre hesaplanan uzmanlaşma (LQ) katsayısı bölgede bulunan sektör kümesinin çalışan sayısına bağlı olarak uzmanlaşmasını göstermektedir. Ú୪ୣୢୣ୩୧ୱୣ୩୲Ú୰୩ò୫ୣ୧ୱ୲୧୦ୢୟ୫న çÇሺ െ ሻ ൌ o୪୩ୣୢୣ୩୧ୱୣ୩୲Ú୰୩ò୫ୣ୧ୱ୲୧୦ୢୟ୫న Ú୪ୣGୱ୲୧୦ୢୟ୫న o୪୩ୣGୱ୲୧୦ୢୟ୫న A bölgesi için hesaplanan Uzmanlaşma (LQ) katsayısı, o bölgede bulunan sektör kümesinin, söz konusu sektörün ulusal istihdamı içerisindeki payının A bölgesinin ulusal istihdam içerisindeki payına oranıdır. Uzmanlaşma oranı bölgenin küme istihdamı yoğunluğunun, beklenilenden ne kadar daha fazla olduğunu göstermektedir. Buna göre LQ oranı 2 olan bir bölgenin ortalama istihdam değerinden (bölgenin büyüklüğüne göre ortalama istihdamdan) iki kat daha fazla olduğu söylenebilir. Kaynak: Ketels, 2007:27. 60 Ketels, 2007: 22. 32 Bölgede yer alan kümenin bölge ekonomisi içerisindeki önemi sektör kümesinin istihdamının bölge istihdamına oranı ile belirlenmiştir. 61 Kümenin Ağırlığı olarak isimlendirilen bu oran ile sektörün bölge için önemi ortaya konulmaktadır. Kimya kümesi kategorisinin yukarıda belirtilen çalışmaya göre yirmiden fazla endüstri ve yedi alt kümeden oluştuğu belirlenmiştir. Bunların yanında Şekil 1.8’de gösterildiği üzere dört farklı küme (petrol-gaz, biofarmasötikler, plastikler ve analitik cihazlar) kategorilerinin de kimya kümesi ile yakın ilişkili olduğu görülmüştür.62 Şekil 1.8. Kimya Küme Kategorisi Kaynak: Ketels, 2007: 24. Petrol-gaz ve analitik cihazlar kümeleri ağırlıklı olarak kimya sanayiine girdi temin eden sektörlerdir. Petrol–gaz kümelenmeleri kimya sanayiinin (kendisi dışında) en büyük ham madde kaynağı olan endüstrilerden oluşmaktadır. Analitik cihazlar ise kimyasal madde üretimlerinde kullanılan kontrol cihazları ile araştırmalarda kullanılan cihazları kapsamakta ve kimya sanayiine girdi temin etmektedir. Plastikler ve biyofarmasötikler ise kimya sanayii ürünlerini kullanan sektörlerdir. Özellikle plastikler büyük ölçüde kimya sanayii ham maddelerine bağlı olmasının yanında yeni ürünlerin geliştirilmesi konusunda da sektör ile işbirliği içerisindedir. 61 62 Ketels, 2007: 27. Ketels, 2007: 22. 33 Kümelerin tespiti ve birbirleri ile olan ilişkilerinin yanında farklı bölgelerde yer alan kümelerin karşılaştırılabilmesi için de istihdam verisine dayanan bazı göstergeler tespit edilmiştir. Kümenin büyüklüğü, küme firmalarının toplam istihdamına göre belirlenmiştir. Bu gösterge farklı sektörlerin kümelerinin karşılaştırılmasına uygun olmamasına karşılık aynı sektördeki kümelerin büyüklüklerinin karşılaştırması için kullanılabilmektedir. Kutu 1.2 . Kimya Sanayii Kümelenmesinde Yer Alan Alt Sektörler Europe Innova’nın kimya kümelenmesi tanımı Nace 2.0’a göre: 15.11 Derinin tabaklanması ve işlenmesi; kürkün işlenmesi ve boyanması, 20.11 Sanayi gazları imalatı, 20.12 Boya maddeleri ve pigment imalatı 20.13 Diğer inorganik temel kimyasal maddelerin imalatı, 20.14 Diğer organik temel kimyasalların imalatı, 20.20 Haşere ilaçları ve diğer zirai-kimyasal ürünlerin imalatı, 20.41 Sabun ve deterjan ile temizlik ve parlatıcı maddeler imalatı, 20.52 Tutkal imalatı, 20.53 Uçucu yağların imalatı, 20.59 Başka yerde sınıflandırılmamış diğer kimyasal ürünlerin imalatı, 23.14 Cam elyafı imalatı, 23.20 Ateşe dayanıklı (refrakter) ürünlerin imalatı, 23.91 Aşındırıcı ürünlerin imalatı, 24.46 Nükleer yakıtların işlenmesi, sektörlerini içermektedir. Kaynak: Europa Innovia. 1.9.1. Dünyada kimya sanayii kümelenmeleri AB ülkelerinde 30 kimya kümelenmesinin bulunduğu, bu kümelerin Birliğin kimya sanayiinin büyük bir bölümüne ev sahipliği yaptığı belirtilmektedir. 63 Avrupa kimya sanayii kümeleri (Tablo 1.6) genel olarak incelendiğinde, kümelerin genellikle büyük ve önemli imalat sanayii bölgelerinde ortaya çıktığı görülmektedir. Avrupa kimya sanayii kümelerinde ise BASF'in de merkezi olan Almanya’nın RheinhessenPfalz bölgesinin her üç değerlendirme kriteri bakımından da önemli büyüklüğe sahip 63 EC,2009:6. 34 olduğu görülmüştür.64 BASF'in bölgede yer alan üretim üssü kimya parkı kavramının öncüsü sayılabilir. BASF'in birleşik (verbund) kavramı ile tanımlanan park dünyanın en büyük entegre üretim tesislerinden biridir. Belçika’da bulunan Antwerp limanı çevresinde yer alan kimya kümelenmesi de önemli kimya kümelenmelerinden biridir. Antwerp, Avrupa’nın petrol ve sıvı kimyasallarının ticaret ve dağıtım merkezi konumundadır. Tablo 1.6. Avrupa’da Büyüklük ve Uzmanlaşmaya Göre Önde Gelen Kümeler Çalışan Sayısına göre büyük kümeler Uzmanlaşmaya göre Kümeler Bölge (EU NUTS-2 ) Çalışan sayısı Bölge (EU NUTS-2 ) Uzmanlaşma (LQ) 13,48 Rheinhessen-Pfalz (Mainz), DE 40.075 Rheinhessen-Pfalz (Mainz), DE Lombardia (Milan), IT 33.528 Dessau, DE 4,53 Cataluna (Barcelona), ES 30.645 Batı Marmara (Edirne), TR 4,50 Düsseldof, DE 25.248 Cheshire (Chester), UK 3,87 Viaams Gewest (Antwerpen),BE 21.937 Nordwestschhweiz (Basel), CH 3,12 Rhone-Alpes (Lyon), FR 20.961 Severozapad, CZ 3,01 İstanbul, TR 18.133 Düsseldof, DE 2,98 Darmstadt (Frankfurt am Main), DE 16.250 Escak-Magyrarorszag (Miskole), HU 2,94 Köln, DE 15.928 Münster, DE 2,67 Zuld-Nederland (Maastricht), NL 14.946 Kujawsko-Promoriskie, PL 2,42 Kaynak: Ketels, 2007:29 Avrupa’da yer alan kimya kümelenmelerinin kendi aralarında bulunan bağlantıları ile bir ağ yapısı da oluşturmaktadırlar. Almanya’nın Ruhr bölgesinde yer alan ChemSite, yedi kimya parkının birbirlerine boru hatları, demiryolu ve karayoluyla bağlanması sonucu oluşturulmuştur. Ayrıca Almanya’da bulunan kümelerin komşusu olan Belçika ve Norveç ile de boru hattı bağlantıları bulunmaktadır. Bu boru hatları sadece petrol ve doğal gaz değil etilen, propilen gibi ara ürünlerin taşınması için de kullanılmaktadır (Şekil 1.9.). 64 Ketels, 2007: 28. 35 Şekil 1.9. Avrupa Kimya Sanayii Kümeleri Kaynak: Plessis, 2011: 6. Avrupa kimya sanayii kümeleri incelendiğinde, İzmir hariç tamamının sektör ile ilişkili olan petrol ve gaz, biyofarmasötik ve plastik sektörlerinden (Şekil 1.10) en az birinde daha uzmanlaştığı görülmektedir.65 Kimya kümelenmelerinin ham madde tedarikçisi (petrol ve gaz) veya kullanıcısı (biyofarmasötik, plastik) olan bu sektörlerde de uzmanlaşmanın olmasının kimya kümesine rekabet avantajı getirdiği anlaşılmaktadır. Kümelerde görülen bu uzmanlaşma kimya sanayii firmalarının rekabet üstünlüğü elde etmek için uyguladıkları dikey veya yatay entegrasyon stratejisinin kümelere yansıması olarak görülebilir. Buna göre kimya firmalarının entegrasyon stratejilerine benzer stratejinin kümelerde de sonuç verdiği, kimya sektöründe ham madde veya ürünlere yönelik değer zinciri entegrasyonunun sektör kümelerine rekabet gücü kazandırdığı sonucu çıkartılabilir. 65 Ketels, 2007:32. 36 Şekil 1.10. Kimya Kümelerinin Diğer Sektörler ile Bağlantıları Kaynak: Ketels,2007:32. Avrupa çapında çoğu tarihsel olarak ham madde kaynaklarına yakın veya sonraki aşama üretim (downstream) endüstrilerine tedarikçi durumunda, 300’den fazla kimya parkı bulunmaktadır.66 Ayrıca yakın geçmişte kurulmuş olan birkaç özel amaçlı küme de bulunmaktadır. Genel olarak Avrupa kimya sanayii kümeleri ürün değer zincirlerine entegre ve rekabetçi altyapı ve servislere sahiptirler. Kimya sanayii kümeleri ABD’nin en bilinen kümeleri olmamalarına karşılık ülke ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadırlar. Kimya sanayii kümeleri göreceli olarak yenilikçiliğin yoğun olduğu, verimli, büyük kümelerden oluşmakta ve bu kümeler orta büyüklükteki firmalara ev sahipliği yapmaktadır. 67 Geismar, Louisiana ülkenin birçok büyük kimya üreticisinin yer aldığı kimya sanayii bölgesidir. 68 Bu bölgede BASF, Shell Chemicals, Air Products ve diğer büyük kimya üreticilerinin tesisleri bulunmaktadır. ABD kimya sanayii kümelerine ev sahipliği yapmasına karşın, kimya parkı gibi entegre üretim kümeleri çok yaygın olmayan yapılardır. Burada ülkenin kendine özgü ticari yapısının, iç pazarının büyüklüğünün etkili olduğu düşünülmektedir. 66 Plessis, 2011:4. Ketels, 2007:25. 68 Ketels, 2007:26. 67 37 Önde gelen kimya sanayii kümeleri incelendiğinde önde gelen kimya sanayi kümelerinin görece küçük fakat imalat sanayiinin yoğun olduğu bölgelerde yer aldığı görülmektedir.69 Çin Hükümeti’nin 1984 yılında yabancı yatırımcıları çekmek amacıyla ilk etapta 14 kıyı şehrini gelişme bölgesi olarak ilan etmesinin ardından yaygın bir şekilde büyük ve küçük sanayi bölgeleri ile ileri teknoloji parkları kurulmaya başlanmıştır. İlerleyen yıllarda artan sayılar ile birlikte 2004 yılı için ülke genelinde 6.866 gelişme bölgesi olduğu tahmin edilmektedir. 70 Yeni yapılan kimya parklarının çoğu ülkenin doğu kıyısında gerçekleştirilmektedir. Ülkedeki kimya parkları dört farklı kategoride incelenebilir: Tip 1: Bu tür kimya parklarında temel endüstriler rafineriler ve genellikle büyük ölçekli petrokimya gruplarına ait olan etilen üreticileridir. Kapsamlı bir plan ve sistematik bir gelişme ile farklı değer zincirinde yer alan tesisler bu parkların içerisinde yer alabilmektedir. Tip 2: Derin körfezlerde, nehir kenarlarında veya kıyılarda bulunan bu parklara genellikle çok uluslu şirketler daha fazla ilgi göstermektedirler. Parkların önemli bir özelliği liman bağlantılarıdır. Tip 3: Önceleri kamuya ait olan kimya şirketleri temelinde gelişen bu parklar çoğunlukla bazı yatırımcılar için cazip bir sektör olan özel kimyasallara yatırımcıların yoğunlaşmışlardır. ihtiyaçlarını Bu tür parkların karşılayabilmesine altyapıları rağmen üretim teknolojisi genellikle eski olup yenileme gerektirmektedir. Tip 4: Önceleri şehir merkezine yakın bulunan üreticilerin sebep olduğu kirliliğin önlenmesi amacıyla tesislerin daha iyi altyapısı olan yeni inşa edilmiş kimya parklarına yerleştirilmesi ile kurulmuşlardır. 71 Bazı çok uluslu firmaların da ortak girişimler ile yer aldığı bazı önemli kimya parklarının yerleri Şekil 1.11’de gösterilmektedir. 69 Ketels,2007:33. Festel at al.,2005:53. 71 Festel at al.,2005:60. 70 38 Şekil 1.11. Çin’de Bulunan Kimya Sanayii Kümeleri Kaynak: Plessis, 2011:6. Yaklaşık 20 civarında olan kimya parkları, Ekonomi ve Teknoloji Gelişme Bölgeleri çevresinde yer almakta ve bağımsız oluşumlar olarak çalışmaktadırlar. Kimya parkları genel olarak yerel yönetimlerin kontrolünde olmasına karşılık Şangay, Nanjing, Tianjin’da yer alan en büyük üçünün yönetimi merkezi hükümet düzeyindedir.72 Son dönemde gerçekleştirilen büyük kimya parkı yatırımlarından biri de Singapur’da gerçekleştirilen Jurong adası petrokimya parkıdır. Toplam 25 milyar Doların üzerinde altyapı yatırımı ile Uluslararası kimya firmalarının ülkeye yatırım yapmasını sağlamıştır. 1991 yılında Ekonomik Strateji Planı çerçevesinde kümelenmenin desteklenmesine karar verilen ülkede devlet gerekli altyapı yatırımlarını gerçekleştirmiştir. Uluslararası büyük kimya firmalarının gerçekleştirilen yatırımlara cevap vererek bölgede yatırım yapması ile ülke kimya sanayiinde önemli bir büyüme sağlamıştır. 73 Jurong kimya parkı 65 milyon ton/yıl’dan fazla rafineri kapasitesine sahip olup rafineri, ara kimyasallar ve son ürünleri kapsayan geniş bir üretim zincirine 72 73 Milmo, 2007: 22. Wang at al., 2000 :849-853. 39 sahiptir. Park içerisinde çoğu uluslararası büyük kimya firması olan 95 şirket faaliyet göstermektedir. Kimya parkı şirketlere depolama, lojistik ve çevre altyapılarını içeren tam üretim destek altyapısı imkânları sağlarken işgücü, Ar-Ge merkezleri ve güvenlik gibi diğer hizmetleri de sağlamaktadır. 74 1.10. Kimya Parkları Bir tür “entegre kimya üretim tesisleri” olan “kimya parkları” birbirlerine ham madde-ürün, enerji, taşıma ve altyapı gibi bağlarla bağlı üretim tesislerinden oluşan yapılardır. Kimya parkları firmalara üretim için gereken altyapıların ve diğer ortak ihtiyaçların maliyetlerini paylaşma imkânı sunarak rekabet avantajı sağlamaktadır. Kimya sanayiinin gelişmeye başlamasından itibaren firmalar dikey entegrasyon ile üretimlerini değer zinciri içerisinde, tek merkezde gerçekleştirerek maliyet avantajı ve ürün çeşitliliği sağlamaya çalışmışlardır. Bu durum kimyasalların petrol kaynaklı ürünlere kayması ile artan gelişme hızına paralel olarak artmış ve 1970’li yıllara kadar devam etmiştir. Petrol krizleri ile yaşanılan yeniden yapılanma sonrası 1990 sonrası farklı eğilimler ön plana çıkmaya başlamıştır. Özellikle 1970’lerden sonra sektörün gelişmesi ve kimyasal üretim teknolojilerinin yayılması ile sektörde küresel rekabet artmıştır. Günümüzde firmalar, rekabet güçlerini artırmak amacıyla firma için hayati öneme sahip, firmanın en iyi olduğu alanı belirleyerek Ar-Ge faaliyetlerini bu alana yoğunlaştırmaktadırlar. Firmaların bilgi üssü olarak isimlendirilebilecek bu alan, firmalar için rekabet avantajının kaynağını oluşturmaktadır. Bir ürünün değer zincirinde yer alan her bir üretim dalı, firmalar açısından bir bilgi üssü ve ana üretim konusu olarak değerlendirilmektedir. Kimya parklarının genel yönetimi parkın işleticisi tarafından yürütülmektedir. Park işleticileri, Şekil 1.12’de gösterilen yönetim süreçlerini yürütürken, destek süreçleri uzmanlaşmış tedarikçiler tarafından yürütülmektedir. Destek süreçlerini parkın işletmesine bağlı olarak farklılık göstermekle birlikte, genellikle parkta yer alan firmalar ile uzmanlaşmış tedarikçiler arasındaki özel anlaşma gerektirmektedir. 74 Çerçioğlu,2012. 40 Parkta yer alan firmalar bu süreçleri hizmet alımı ile yürütürken, ana faaliyet konularına yoğunlaşabilmektedirler. Özetle, kimya sanayiinin gelişmeye başladığı ilk dönemde tek firmaya ait entegre üretim yapıları ile üretim maliyetinin düşürülmesini hedefleyen farklı ürünlere yayılmış üretim stratejisi yerine, günümüzde firmalar kendi bilgi üslerine odaklanmaya başlamışlardır. Bu gelişme ile entegrasyonun getirdiği üretim ekonomisinden mahrum kalan firmalar bir arada üretim yaparak, birbirleri arasında entegrasyonu artırmaya çalışmaktadırlar. Kimya parkları, yapılarına ve üretim faaliyetinin niteliğine göre bünyesinde bulunan firmalara üretim ile ilgili olarak madde-ham madde entegrasyonu, üretim nedeniyle ortaya çıkan veya üretim için gereken enerjinin entegrasyonu ile ürünlerin taşınması, depolanması ve taşınmasını içeren üretim süreçlerinde entegrasyon imkânları sağlamaktadır. Ayrıca diğer altyapı imkânları konusunda da entegrasyona gitme imkânı sağlamaktadır. Şekil 1.12. Kimya Parkı Faaliyetleri Kaynak: VCI, 2011 Kimya parkları ham maddelerin alınarak üretim süreçleri sonunda satılabilir ürün haline getirildiği süreçleri gerçekleştiren bir veya birkaç üretim birimlerinden oluşmaktadır. Söz konusu birimler değer zinciri içerisinde kendisinden bir önceki birimin ürününü ham madde olarak kullandığı gibi bazı durumlarda belirli bir süreçte yan ürün olarak elde edilen maddeler bazı süreçlerde ham madde olarak kullanılabilmektedir. Örnek şematik gösterimde (Şekil 1.13) görüldüğü üzere bazı üretim tesisleri kimya parkında bulunan diğer tesislerin ürünlerini kullandığı gibi bir 41 kısmı da direkt olarak park dışı kaynaklardan ham madde temin edebilmektedir. Üretim tesislerinin ihtiyaç duyduğu buhar gibi yardımcı üretim maddelerinin ortak altyapı ile elde edilmesi ve dağıtımı mümkün olmakta, üretim sonrası ortaya çıkan atıklar da yine ortak atık arıtma ve bertaraf sistemi yardımı ile değerlendirilebilmektedir. Firmalar üretim sonrası ürünlerinin depolama ve taşınması için de ortak altyapılar kullanabilmektedir. Şekil 1.13. Kimya Parklarında Gerçekleştirilen Faaliyetlerin Şematik Gösterimi Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur. Halen tek bir şirkete ait entegre kimya üretim tesisleri bulunmakla birlikte içerisinde pek çok firmanın bulunduğu kimya parkları son dönemde yaygın olarak kurulmaktadır. Örneğin sadece BASF firmasına ait olan Almanya’nın Ludwigshafen şehrinde bulunan 10 km2 lik alanda yer alan kimya parkında 160’tan fazla üretim tesisi bulunmaktadır. 75 Buna karşılık Singapur’un Jurong adasında yer alan kimya parkında 70’ten fazla petrokimya ve kimya şirketi faaliyet göstermektedir. Mevcut kimya parklarının kuruluşu genel olarak iki şekilde olmaktadır. Genellikle geçmişi eskiye dayanan ilk gruptaki kimya parkları, önceleri tek firmanın entegre üretim tesisi olarak faaliyet gösterirken daha sonra firmaların belirli ürün 75 BASF,2010: 7. 42 gruplarına odaklanma stratejisi çerçevesinde birleşme, satın alma gibi süreçler sonrasında farklı firmaların sahipliğine geçmiş olan parklardır. Bu parkların bir kısmında ilk entegre üretim tesisine sahip olan firma işletici olarak çalışmaya devam ederken, bir kısmında parkın işletmesi ayrı bir firma tarafından gerçekleştirilmektedir. Yeni kurulan kimya parkları ise genellikle uzman işletmeci firma tarafından kurulan, kimya üreticilerinin müşteri olarak yer aldıkları yapılardır. Bazı kimya parkı işletmecilerinin birden fazla parkı bulunmakta bu durum söz konusu parkları arasındaki entegrasyon ve iletişimi artırmaktadır. Organize sanayi bölgeleri (OSB) imalat sanayiinin geneline hizmet vermesine karşılık kimya parkları kimya sanayiine, hatta bazı durumlarda kimya sanayiinin belirli alt sektörlerine (petrokimyasallar, özel kimyasallar, plastik ürünler vb.) yoğunlaşmışlardır. Ayrıca, OSB’lerin sanayinin yanı sıra kentleşmeyi yönlendirmek, çevre sorunlarını çözmek gibi toplumsal amaçları da bulunmaktadır. Kimya parklarında ise asıl hedeflenen kimya sanayii üretim değer zinciri içerisinde entegrasyonun sağlanması yoluyla üreticilerin rekabet gücünün ve yenilikçilik potansiyelinin artırılması temel amaçtır. Son olarak ülkemizdeki mevzuat nedeniyle bazı kimyasal işlemlerin ve üretimlerin OSB içerisinde gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Kimya parklarının kimya sanayiine yönelik olarak planlamasının yapılması nedeniyle üretime yardımcı altyapılar da sektöre özel olmaktadır. Elektrik, su, atık su ve iletişim gibi genel üretime yardımcı altyapılar OSB’lerin birçoğunda bulunmasına karşılık kimya parklarında bu genel altyapıların yanında ham madde ve ürünlerin taşınmasına yönelik boru hatları, kimyasal depolama tankları, endüstriyel gaz altyapısı gibi sektöre özel yardımcı altyapılar da yer almaktadır. 43 y Kutu 1.3 . OSB’lerde Kurulamayacak Tesisler OSB Uygulama Yönetmeliği MADDE 101 – (1) OSB’lerde, aşağıdaki tesisler kurulamaz: a) Karma ve ihtisas OSB’lerde; 1) Ham petrol rafinerileri, 2) Kömür veya bitümlü şiştin sıvılaştırıldığı ve gazlaştırıldığı tesisler, 3) Sıvılaştırılmış petrol gazı dolum ve depolama tesisleri, 4) Çimento fabrikaları, beton santralleri, çimento klingeri üreten tesisler, 5) Nükleer güç santralleri ile diğer nükleer reaktörler, 6) Radyoaktif atıkların depolanması, bertarafı ve işlenmesi amacıyla projelendirilen tesisler ve benzeri radyoaktif atık tesisleri, 7) Nükleer yakıtların üretilmesi veya zenginleştirilmesi ile ilgili tesisler, 8) Endüstriyel nitelikli, sintine ve benzeri atık suların geri kazanım tesisleri, 9) Çevre ve Şehircilik Bakanlığının olumlu görüşü doğrultusunda OSB tarafından kurulmasına izin verilen; kullanılmış yağın yeniden rafine edilmesi ve/veya başka bir ürüne çevrilerek tekrar kullanımı, metal, plastik, ahşap, naylon, lastik, kauçuk, kağıt, karton, cam, iplik ve benzeri atık ve hurdaları ara veya nihai ürüne çeviren tesisler hariç olmak üzere, her türlü atığın; geri kazanımı, ayrıştırılması, yakılması,gazlaştırılması, kimyasal yolla arıtılması, nihai ve/veya ara depolanması ve/veya araziye gömülmesine ilişkin tesisler. b) Karma OSB’lerde; maddelerin üretildiği, depolandığı 1) Parlayıcı/patlayıcı/yakıcı ve dolumunun yapıldığı tesisler, 2) Petrokimya kompleksleri, 3) Üretiminde kapalı proses, gaz veya sıvı yakıt ve toz kaynaklarında filtre sistemlerini kullanan tesisler hariç; tuğla ve kiremit fabrikaları, kömür yıkama kireç, alçı ve zımpara tesisleri, 4) Klor-alkali tesisleri, sülfürik asit, fosforik asit, hidroklorik asit, klor ve benzeri kimyasal maddeler üreten yerler, azot sanayi ve bu sanayi ile entegre gübre fabrikaları, 5) Zirai mücadele ilaçları için ham madde üretimi yapan tesisler, 6) Asbest, asbest içeren ürünlerin işlenmesi veya dönüştürülmesi yapılan tesisler, 7) Ham deri işleme, padok ve sadece hayvan kesimi yapılan tesisler, 8) Talk, barit, kalsit, antimuan ve benzeri kırma ve öğütme tesisleri. (2) OSB; karma OSB’lerde, yukarıda sayılan tesisler ile OSB’nin kuruluş protokolü çerçevesinde kurulması planlanan sektörlerini veya mevcut sektör yapısını, tesisin faaliyetinden kaynaklanan çevresel etkilerini, altyapı ve atıksu arıtma tesislerine etkilerini, herhangi bir olumsuzluk anında tetikleyici etkisini, insanların çalışma ve yaşam koşullarına etkisini dikkate alarak kurulmasında sakınca gördüğü diğer tesislerin kurulmasına ilişkin olarak, üniversite ve konu ile ilgili kurumlardan alınacak raporlar çerçevesinde karar verir. Kaynak: Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği (22.08.2009 tarihli ve 27327 sayılı T.C. Resmi Gazete’de yayımlanan) 44 1.10.1. Kimya parklarının potansiyel avantajları Kimya parklarının temel avantajı, kümelenmelerin sağladığı bilgi yayılması ve yönetim konularındaki işbirliği gibi avantajların yanında kimya sektörüne özgü üretim entegrasyonlarını da gerçekleştirebilmektir. Bu çerçevede madde, enerji ve lojistik entegrasyonlarının yanında altyapıların ortak kullanımı ile yönetim ve organizasyon konularında işbirliği gerçekleşebilmektedir. Kimya parklarının üreticilere sağlayabileceği avantajlar çok çeşitli olabilmesine rağmen her kimya parkı bu avantajların tamamını sağlayamamaktadır. Kimya parkında bulunan firmaların söz konusu avantajlardan faydalanabilmeleri ancak işleticinin sağladığı imkânlar ve firmaların talepleri çerçevesinde gelişmektedir. Kimya sektörünün en büyük tedarikçisinin yine kendisi olması nedeniyle sektördeki şirketlerin arasında tedarikçi-müşteri ilişkisi her zaman bulunmuştur. Çoğu durumda bir kimya üreticisinin ürünü bir diğeri için ham madde olduğu gibi, bazı ürünlerin üretimi sırasında ortaya çıkan yan ürünler de diğer bir üreticinin ham maddesi olabilmektedir. 1.10.1.1. Entegrasyon türleri Madde entegrasyonu Ham madde, ara ürün temini ve dağıtımı altyapısı kimya parklarının en belirgin özelliklerinden biri olup hemen hemen tümünde bu tür işbirlikleri bulunmaktadır.76 Kimya sanayiin karakteristiği nedeniyle, kimya parklarında değer zinciri içerisinde gerçekleşen üretim faaliyetlerinde bir basamakta gerçekleştirilen üretim, diğer üretim aşamasının girdisi olabilmektedir. Ham madde, ara girdi ve ürün entegrasyonu rekabet gücü yüksek bir kimya sanayiinin ön koşuludur. 77 Kimya parklarında üretilen ürünün değer zinciri aynı zamanda kimya parklarının dikey entegrasyonu ile de uyumludur. Kimya parklarına ham madde olarak giriş yapan madde her üretim biriminin ürünü veya yan ürünü olarak bir sonraki üretim birimine ham madde olarak geçerek değer zincirinde dikey olarak 76 77 ECRN, 2005:240 ECRN, 2005:240 45 ilerler. Marl Kimya Parkı içerisinde yer alan farklı üreticilerin yer aldığı bir değer zinciri Şekil 1.14’de görülmektedir. Şekil 1.14: Marl Kimya Parkı’nın Entegrasyonu Etilen Etil benzen Asetik Asit Propilen Benzen Bütanol Bütilasetat Kauçuk Bütilglikol eterr Stiren Akrilik asit Kümen Polistirenn Kümen sülfonat Genişl. Polistirenn Asetik sirke asidi Ham Maddeler Bütil Bü üti akrilat Firmalar INEOS StoHaas LANXESS Synthomer OXEA DOW Lateks Sasol Kaynak: Chemsite, 2011. Not: Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde yer alan Marl kimya parkı Almanya’nın üçüncü büyük entegre kimya tesisidir. Lojistik Entegrasyonu Kimya parklarının diğer kümelerden farklı olarak ortaya çıkmasını sağlayan önemli bir entegrasyon türü de lojistik entegrasyonudur. Tüm kümelenmelerde ilişkili sektörlerin birbirleri ile ürün-ham madde ilişkileri yönü ile avantajları söz konusu olmasına rağmen kimya parklarında farklı bir lojistik söz konusudur. Kimya parklarında kullanılan ham madde ve ürünlerin park içerisinde taşınması boru hatları gerçekleştirilebilmektedir. Ayrıca ham maddelerin yanında atıklar, buhar gibi üretim gereği ihtiyaç duyulan diğer sıvı veya gaz maddeler de bu tür hatlar yardımı ile rahatlıkla taşınabilmektedir. Böylece normal taşıma yöntemleri 46 ile taşınması çok pahalı olan kimyasal maddeler park içerisinde çok düşük maliyetler ile transfer edilebilmektedir. Ayrıca kimya sanayii için önemli bir gereklilik olan liman, demiryolu gibi yüksek kapasiteli lojistik imkânlarına ulaşım kimya parkları yardımıyla daha kolay ve ucuz hale gelmektedir. Kimya sanayii ürünlerinin genellikle çevre ve güvenlik açısından yüksek riskli ürünler olması taşınma maliyetlerini yükseltmektedir. Kimya parkı içerisinde taşımacılığın boru hatları ile yapıldığı lojistik entegrasyonlarında taşıma için gereken zaman, işgücü, depolama ve riskler azalmaktadır. Bu nedenle firmalar için mali getirisi en yüksek entegrasyon lojistik entegrasyon olmaktadır. Enerji entegrasyonu Kimya yatırımlarında parklarında ölçek üreticilerin ekonomisinden enerji ihtiyaçları belirlenerek faydalanılabilmektedir. Ayrıca enerji parkta gerçekleştirilen üretim süreçlerinden enerji alan veya veren süreçlerin bir arada değerlendirilerek ilave enerji ihtiyacının azaltılması, kojenerasyon gibi ekonomik enerji üretim sistemlerinin etkin kullanılması mümkündür. Son olarak, firmaların atıklarının kurulacak merkezi tesiste yakılarak hem tehlikeli bazı atıkların bertarafı hem de enerji maliyetlerinin düşürülmesi mümkündür. 1.10.1.2. Altyapıların ortak kullanımı Kimya üretim tesislerinin üretim için gereken bazı temel ihtiyaçlarının merkezi olarak karşılanması ölçek ekonomisi sayesinde verimliliğin artırılmasına katkıda bulunmasının yanında yatırım süresini ve maliyetini de azaltmaktadır. Kimya parklarının ihtiyaç duyduğu hizmetler fiziki altyapılar ve hizmetler olarak ayrı ayrı değerlendirilebilir. Fiziki altyapılar, üretim yeri sağlanması, enerji, atık arıtma ve bertarafı sistemleri, lojistik altyapıları ile acil durum hizmetleri olarak sayılabilir. Hizmetler ise izin ve ruhsat işlemlerinde danışmanlık ve bazı izinlerin önceden alınmış olması, laboratuvar, mühendislik, bakım, güvenlik, insan kaynakları ve eğitim hizmetleri olarak sayılabilir. 47 1.10.1.3. Yönetim ve organizasyon Değer zincirindeki bir sonraki basamağa ham madde üreten üreticiler ile bu ham maddeleri kullananların aynı yapı içerisinde bulunmaları ürünler için bilgi geri dönüşünü hızlandırması ve teknik destek sağlanması gibi kolaylıklarla ürünün geliştirilmesine katkı sağlamaktadır. Ayrıca değer zincirinin halkalarının bir arada bulunması yeni ürünlerin geliştirilmesi sürecinde firmaların ortak araştırma projeleri geliştirmesini teşvik etmektedir. Kimya parklarının içlerindeki işbirliği, parkta faaliyet gösteren şirketlere önemli bir rekabet üstünlüğü sağlamaktadır. Son dönemde Avrupa’da yer alan kimya parkları iç işbirliği ve bilgi paylaşımının arttırılmasının yanında yakınlarında yer alan kimya parkları arasındaki işbirliğinin artırılmasına yönelik çalışmalarda bulunmaktadır. Bu amaçla bölgesel işbirliği çatı girişimleri kurulmaktadır. 78 Üretim süreçleri sırasında sağlanan avantajların yanında kimya parklarının en büyük avantajları yatırımcılara altyapı yatırımı yapmaları için gereken zamanı kazandırmaları ve altyapıdan sağlayacakları hizmetleri daha ucuza almaların imkânı olmasıdır. Ayrıca firmaların temel üretim konuları haricindeki üretim konularının tamamını dış kaynak kullanımı ile sağlayabilmesi temel konularına odaklanmalarını ve rekabet gücü kazanmalarını sağlayacaktır. Son dönemde Asya’da birçok yatırım kimya parkları çerçevesinde yapılmaktadır. Yaklaşık 7 milyar Dolar’lık yatırım ile gerçekleştirilen “Jurong Island” kimya parkında önceden yapılmış olan merkezi altyapı yatırımları ve üçüncü parti hizmet sağlayıcıları sayesinde ilk yatırım maliyetlerinin yüzde 20’ye kadar azaldığı, çalışma giderlerinden ise firmaların yüzde 10-15 arasında tasarruf ettikleri belirtilmektedir.79 Almanya Yatırım ve Tanıtım Ajansı ise genel olarak kimya parklarının firmalara maliyetlerini yüzde 10 ile 30 arasında düşürme imkânı sağladığını belirtilmektedir.80 78 ECRN, 2005:240 Brice, 2009:18. 80 Brice, 2009:19. 79 48 1.10.2. Dünyadan kimya parkı örnekleri 1.10.2.1. Jurong Island Kimya Kompleksi, Singapur Singapur’da ilk petrokimya kompleksi 1984 yılında faaliyete başlamıştır. Kompleksin faaliyete başlamasının ardından 1985-1986 yıllarında yaşanılan kriz sonrası, hükümet petrokimya sektörünün neden gerilediğini araştırarak sektörün yeniden büyümesi için politikalar belirlemeye çalışmıştır. Yürütülen çalışmalar sonucu 1996 yılında yayımlanan planda sanayinin geneli ve buna bağlı olarak kimya sanayii için kümelenme yaklaşımının uygulanması önerilmiştir. 81 Kümelenme stratejisinin belirlenmesinin ardından hükümet Singapur’un kimya sanayii için bölgesel bir dağıtım merkezi olmasını hedeflemiş, bu politika çerçevesinde ülkenin güneyinde yedi adanın bir araya getirilmesi ile oluşturulacak Jurong Adası Kimya Kompleksi (Jurong Island Chemical Complex) için 7,2 milyar dolarlık altyapı ağırlıklı yatırım gerçekleştirmiştir. Söz konusu yatırım sonrası ülkeye yabancı yatırım gelişi artmış ve diğer kimya kompleksleri ile birlikte kimya sanayiinin gelişimi hızlanmıştır. 82 Singapur hükümeti 2010 yılında bölgenin enerji, su ve arazi kullanımının optimize edilmesi için Jurong Island 2.0 adlı bir planı açıklamıştır. Singapur’un güneyinde bulunan 7 adanın toprak dolgusu ile birleştirilmesi sonrası ortaya çıkan alana kurulan Jurong Adası Kimya Kompleksine ilişkin bazı veriler Tablo 1.7’de verilmektedir. Pek çok uluslararası firmanın faaliyet gösterdiği komplekste ham petrolün ilk olarak işlendiği rafineri yatırımlarından, temel petrokimya ham maddelerinin üretildiği krakerler, ara petrokimyasalların üretildiği tesislerden, farklı nihai petrokimya ürünlerinin üretildiği tesislere kadar uzanan bir entegrasyon bulunmaktadır. Bu entegrasyon sayesinde firmaların birbirlerinden ürün temin etmeleri ve ürünlerini satmaları, satılan ürünlerin boru hatları yardımıyla iletimi ekonomik olarak gerçekleşmektedir. 81 82 Wang at al., 2000:850-851. Wang at al., 2000:851. 49 Tablo 1.7. Jurong Island Kimya Parkı Hakkındaki Bilgiler Toplam ciro Toplam alan Toplam faaliyet gösteren şirket sayısı Toplam çalışan sayısı Toplam sabit yatırım tutarı Toplam rafineri kapasitesi Kraker sayısı Toplam elektrik üretim kapasitesi ~44 milyar $ 3.200 hektar 95 >20.000 > 25 milyar $ ~ 65 milyon ton/yıl 3 4415 MW Kaynak: Öztürk, 2012. Üretimde sağlanan entegrasyonun yanında kompleksin bir diğer önemli özelliği ise kimya sanayiine özel olan altyapı ve lojistik imkânların sağlanmasıdır. Jurong Adasında şirketlere atık arıtımı, buhar, hidrojen gibi üretime yardımcı servislerini satabilecekleri bir ortamın yanında Banyan Logispark adı verilen 80 hektarlık alana kurulu üçüncü şahısların depolama, tank dolumu, temizlik ve bakım gibi lojistik hizmetlerinin verildiği bir alan da bulunmaktadır. Bölgenin donanımlı işgücü ihtiyacının karşılanması için Kimyasal Proses Teknoloji Merkezi kurularak yeni işe alınanların eğitimi yanında mevcut profesyonellerin gelişimi hedeflenmiştir. Bu eğitim merkezi, endüstriyel boyutta kullanılan kimyasal süreçlerin devam eden operasyonları içinde eğitilenlere derinlemesine bir eğitim fırsatı sağlamaktadır. Araştırma ve geliştirme olanakları geniş olan komplekste Kimya ve Mühendislik Bilimleri Enstitüsü ve A*STAR (Bilim, Teknoloji ve Araştırma Kurumu) bünyesinde bulunan özerk ulusal araştırma enstitüsü bulunmaktadır. Kompleks kullanıcılarına güvenlik hizmeti sağlamasının yanında, acil durumlarda müdahale edebilecek yangın söndürme ekibi de bulundurmaktadır. Kompleks enerji optimizasyonu, deniz suyu arıtma tesisleri ile su temini, atık suların toplanması ve geri dönüşümü çalışmaları, emisyonların azaltılması ve mevcut yüksek işletme standartlarının daha da iyileştirilmesi çalışmaları ile çevresel önlemleri geliştirerek sürdürülebilirliğini artırmaya çalışmaktadır. Jurong Adası Kimya Kompleksi’nin kuruluşu JTC tarafından gerçekleştirilmiş ve halen işletilmesine yönelik faaliyetler aynı kuruluş tarafından yürütülmektedir. JTC endüstriyel bölgelerin kurulması ve işletilmesi amacıyla 1958 50 yılında kurulmuş bir devlet kuruluşudur. Kuruluşun yönetim kurulunda kamu ve özel sektör temsilcileri yer almaktadır. 1.10.2.2. Marl Kimya Parkı, Almanya Marl kimya parkında ana ve özel kimyasallar üretiminde faaliyet gösteren yirmiden farklı firma yer almaktadır. Parkın geçmişi 1938 yılında ilk sentetik kauçuk olan “buna” üretimi için kurulan tesislere dayanmaktadır. İkinci Dünya Savaşından sonra bu tesislerde “buna”nın yanında plastik ve temizlik maddeleri üretimi de gerçekleştirilmiştir. Tesis, 1985 yılında, günümüzde Evonik Industries adı altında faaliyet gösteren Degussa AG adlı firma tarafından devralındıktan sonra, 1998 yılında aynı firmanın bünyesinde kurulan “Infrocor” şirketi tarafından devralınmış olup halen bu şirket tarafından işletilmektedir. Şirket, parkta yer alan 100 kadar üretim tesisinin faaliyetlerine devam edebilmeleri için gerekli altyapı hizmetlerinin sağlıklı bir şekilde sunulmasını sağlamaktadır. Günümüzde parkta ana kimyasallar ve özellikli kimyasallar alanında faaliyet gösteren üretim tesisleri yer almakta, 4000 çeşidin üzerinde kimyasal üretimi gerçekleştirilmektedir. Tesislerin ihtiyacı olan ham maddelerden etilen ve propilen boru hatları nehir yollarından sağlanmaktadır. Parkta yer alan tesislerin nihai ürünleri; stiren, polistiren gibi yüksek miktarlı ana kimyasalların yanında daha küçük ölçekte üretilen plastifiyalardan, poliyamidlerden ve yüzey aktif maddelerden oluşmaktadır. Parkta kömür ve gaz kullanan üç elektrik santrali yer almakta, bu tesisler ayrıca üretim süreçleri için buhar da üretmektedir. Parkta ham madde olarak kullanılan etilen ve polipropilenin iletildiği boru hatlarının yanında asetilen, kümen, metanol gibi maddelerin de iletilebildiği boru hatları bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli basınçlarda azot, hidrojen ve doğal gaz gibi çeşitli endüstriyel gazların boru hatları da bulunmaktadır. Atık su arıtma tesislerinin yanında atıkların bertarafı ve yakılmasına yönelik tesisler de yer almaktadır. Son olarak, parkın demiryolu, karayolu ve nehir yolu bağlantısı ve bu yollar için uygun lojistik altyapısı bulunmaktadır. 51 Marl Kimya Parkı’nda yer alan madde iletim ağlarının sağladığı ekonomik tasarrufun incelendiği çalışma, parkın 6 ayrı tesis olarak çalışması halindeki durum ile karşılaştırıldığında parkta yer alan altyapının, yıllık 140 milyon Avro veya ton başına 36 Avro’luk bir tasarruf sağladığını ortaya koymuştur. Parkın altyapı hizmetlerinin sağlayıcısı olan Infrocor yukarıda belirtilen altyapı hizmetlerinin yönetiminden ve işletiminden sorumlu olup, bu altyapıların geliştirilmesi için gerekli yatırımları da gerçekleştirmektedir. Şirket, parkın atık yönetimi, çevre, sağlık ve tesis yönetimi kanunlarına uyumunun sağlanmasının yanı sıra izin ve diğer mevzuat düzenlemelerine uyumundan da sorumludur. Parkta çevre uygulamalarına yönelik mevzuat ve danışmanlık hizmetleri de verilmektedir. Marl Kimya Parkı’na yeni yatırımcıların çekilmesi, bölgede yer alan yatırımcıların işgücü verimliliğinin sağlanmasına yönelik de çalışmalar bulunmaktadır. Parkın işletmecisi olan Infrocor tarafından yatırımcılara danışmanlık hizmeti verilmekte, parkın bağlı olduğu Chemsite kümelenme girişimi kanalı ile yatırımcıların izin süreçlerinin hızlandırılması sağlanmaktadır. Kimya parkı bünyesinde oluşturulan esnek çalışanlar havuzu yardımı ile firmaların ihtiyaç duydukları nitelikli işgücünün sağlaması da kolaylaşmaktadır. Ayrıca, insan kaynaklarının geliştirilmesi amacıyla endüstrinin ihtiyacı olan eğitimler de verilmektedir. Marl Kimya Parkı “Chemsite” kümelenme girişimi içerisinde yer almaktadır. Bu girişim Ruhr bölgesindeki kimya ve plastik alanlarında faaliyet göstermek üzere 1997 yılında kurulan bir kümelenme girişimidir. Girişim bölgede yer alan beş kimya parkı ve endüstri bölgesi ile teknoloji merkezini kapsamaktadır. Üreticiler için bir irtibat noktası olmayı hedefleyen Chemsite girişimi, bölgede yer alan kimya kümelenmesinin geliştirilmesine yönelik bir kümelenme girişimidir. Kamu ve özel sektör ortaklığı ile kurulan girişimin yönetiminde kimya sanayii temsilcilerinin yanında, yerel yöneticilerin de bulunduğu kamu kesimi temsilcileri yer almaktadır. 1.10.2.3. Willton Kimya Parkı, İngiltere Kuzeydoğu İngiltere’de yer alan “Tees Valley”de ülkenin en büyük kimya sanayii kompleksi yer almaktadır. Bölge 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren 52 ülkenin endüstri merkezi durumundadır. Başlangıçta demir-çelik endüstrisinin ağırlıkta olduğu bölgede 1960’lardan sonra kimya sanayii ön plana çıkmıştır. Bölgede kimya sanayiinin gelişiminde ICI’nin büyük rolü bulunmaktadır. Wilton 1943’te ICI tarafından gelişme için odak noktası olarak belirlenmiş, petrokimya yatırımları ile bölge 1950’lerin başından 1970’lerin sonlarına kadar da bu konumunu muhafaza etmiştir. Bölgede yer alan Tees’de kimya kompleksi ile North Tees ve Billingham’da yer alan tesisler boru hatları yoluyla birbirine bağlanmışlardır. Bölge, İngiltere ekonomisinin modernleşmesini teşvik için gelişme merkezi olarak belirlenmiş, bu kapsamda petrokimya sanayiine önem verilmiştir. Başlangıçta ICI tarafından işletilen kimya parkı, ilerleyen zaman içinde ICI’nin sahip olduğu tesisin bir kısmını farklı üreticilere satması nedeniyle farklı şirketlerin faaliyet gösterdiği bir yapıya dönüşmüştür. Tesiste faaliyet gösteren üretim hatlarının bir kısmının farklı şirketlere satılmasının ardından, ICI’nin yönetiminden çıkan kimya parkının işletmesini 1990’ların sonundan itibaren Singapur merkezli Sembcorp şirketi yürütmektedir. Kuruluşundan itibaren petrokimyasallar alanında faaliyet gösteren tesisin Avrupa’da yer alan rakipleri karşısında rekabet avantajını kaybetmesiyle bazı şirketler kimya parkından ayrılmıştır. Bu gelişmeler sonrası park kısmen cazibesini kaybetmiştir. Dow gibi bazı önemli şirketlerin de ayrılmasının ardından kimya parkı, odak noktasını alternatif enerji kaynaklarını olarak belirlemiş olup bu alandaki yatırımları çekmeye çalışmaktadır. Kimya parkında Avrupa’nın en büyük bioetanol fabrikasının yanı sıra bu tesisin çıktılarının kullanıldığı sıvı karbondioksit tesisi, gaz türbinleri ve piroliz tesisleri yer almaktadır. 1.11. Kimya Parkları ve Kümelenme Kümelenme birbirleri ile ilişkili sektörleri, ihtisaslaşmış altyapı sağlayıcıları ve tedarikçileri, müşterileri, tamamlayıcı ürün üreten üreticileri ve ihtisaslaşmış eğitim, öğretim, bilgi, araştırma ve teknik destek sağlayan kamu ve sivil toplum kurumlarını içermektedir. Kimya parkları ise içerisinde üretim yapan şirketlerin kimya sanayiinde faaliyet göstermeleri, belirli bir değer zinciri içerisinde ilişki 53 içerisinde bulunmaları, ortak altyapıları kullanmaları gibi yönleri ile kümelenmenin sektöre özgü bir şekli olarak değerlendirilebilir. Kimya parkları entegre üretim yapısına sahiptirler. Firmalar bir üretim zinciri içerisinin farklı basamaklarda üretim göstererek çoğunlukla birbirlerinden ham madde tedarik etmektedirler. Bu bakımdan kimya parkları, aynı bölgede bulunan ağ yapılarıdır. Kimya parkları coğrafi olarak kümelere göre daha küçük alanlarda daha fazla yoğunlaşmışlardır. Kimya parklarında küme unsurları olarak sayılanlardan firmalar ve uzman tedarikçiler mutlaka bulunurken diğer unsurlar (Ar-Ge merkezleri, finans kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ile kamu kurumları) parkın büyüklüklerine bağlı olarak yer almaktadır. Kimya parkları, tarihi gelişimleri sonucu şekillenen üç farklı farklı yapıda olabilmektedirler: - Tek ve büyük üreticinin yer aldığı, diğer üreticilerin daha küçük olduğu veya hiç yer almadığı kimya parkları. - Birçok firmanın faaliyet gösterdiği, kimya parkı işletmecisi şirketin sahipliğinin parkta faaliyet gösteren şirket veya şirketlere ait olduğu kimya parkları. - Kimya parkının tamamen bağımsız girişimler olarak oluşturulduğu kimya parkları. 83 İlk iki grupta yer alan kimya parkları daha çok Avrupa’da yer almakta olup geçmişi kimya sanayiinin gelişim yıllarına dayanmaktadır. Genellikle başlangıçta tek bir firmanın entegre üretim tesisi olan bu parklar, zamanla farklı firmaların faaliyet gösterdiği bir yapıya dönüşmüşlerdir. Son grupta ise özellikle son dönemde Asya ve orta Doğu’da oluşturulan kimya parkları yer almaktadır. Bu parklar genellikle kimya parkı yönetimi konusunda uzmanlaşmış tek bir işletici şirket tarafından inşa edilmekte, pazarlanmakta ve işletilmektedir. 83 ECRN, 2005:247 54 Şekil 1.15. Kimya Parkları ve Kimya Kümeleri Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur. Kimya parkları tek başına bir kimya kümelenmesi olabileceği gibi birden çok kimya parkı da bir bölgede kimya kümelenmesini oluşturabilirler ( Şekil 1.15.). Singapur’da bulunan Jurong Island kimya parkı tek başına bir kimya kümelenmesiyken Avrupa’da kimya kümelenmeleri birden fazla kimya parkından oluşmaktadırlar. Avrupa Birliği sınırları içerisinde yer alan 30 kimya kümelenmesi bünyesinde 300 kimya parkının faaliyet gösterdiği belirtilmektedir. 84 Bu parklar birbirlerine boru hatları ve kara, deniz ve diğer ulaşım yolları ile bağlanmaktadır. Almanya, Köln’de bulunan kimya parkları, bağlantıları ve bölgedeki kimya kümelemesi aşağıda gösterilmektedir (Şekil 1.16.). 84 EC,2009:6 55 Şekil 1.16. Köln Kimya Kümelenmesi Kaynak: Grigat, 2011. Yenilikçilik, kimya parklarının önemli çıktılarından biridir.85 Üretim zinciri içerisinde tedarikçi, müşteri ilişkisi içerisinde işbirliği yapan firmalar ve araştırma kuruluşları ile gerçekleştirilen işbirlikleri kimya parkında faaliyet gösteren firmaların yenilikçilik yoluyla sürdürülebilir rekabet gücü üstünlüğü kazanmasını sağlayacaktır. AB kimya sanayiinin son dönemde gelişen Asya ülkeleri karşısında ölçek ekonomisi avantajını kaybetmelerine karşılık rekabet gücünü korumasının en önemli sebebi sektör üretiminde sağlanan entegrasyon ve sektörde geliştirilen yenilikçi ürün ve üretim süreçleridir. Her iki rekabet gücü kaynağında da kimya parklarının etkisi büyüktür.86 Kimya parklarının bir diğer avantajı ise bölgede oluşturulan kümelenme sonrası kimya sanayiinin imalat sanayii üzerindeki sürükleyici etkisi yardımıyla bölgedeki diğer imalat sanayii sektörlerinin de gelişmesini sağlamasıdır. 87 Kimya parklarının belirli üretim konularında uzmanlaşmaları firmalara rekabet avantajı sağlamasına karşılık, uzmanlaşmanın ve entegrasyonun artışı ile üretimin esnekliği kaybolmaktadır. Ayrıca, park içerisinde yer alan firmaların aldığı kararlar diğer firmaların üretimlerini de etkileyebilmekte, park içerisinde olumsuz anlamda domino etkisine sebep olabilmektedir. İngiltere’nin önemli petrokimya 85 ECRN, 2005:243 EC, 2009:6 87 ECRN, 2005: 243 86 56 üretim bölgelerinden olan Teesside’de küresel firmaların kararları bölge kimya sanayii üretimini olumsuz etkilemiştir. Bunun sonucu olarak kimya parkı faaliyet konusunu alternatif enerji kaynakları olarak değiştirmek ve yeniden yapılanmak zorunda kalmıştır. 88 88 Chapman, 2005:602-605 57 2. MODERN KİMYA SANAYİİ VE GELİŞME EĞİLİMLERİ Sanayi devrimi sonrası ortaya çıkan lojistik ve iletişim teknolojilerinin yardımı ile gelişen kimya sanayii ilk küreselleşen sektörler arasında yer almaktadır. Lojistik ve iletişim gerçekleşen değişmelerin kimya sanayiini değiştirdiği gibi kimya sanayiinde meydana gelen bazı değişimler de diğer sektörleri derinden etkilemiştir. Kimya sanayiinin günümüzdeki rekabet gücü kaynaklarının tam olarak anlaşılabilmesi, gelecekte sektörün nasıl şekilleneceğinin tahin edilmesi için tarihsel gelişiminin bilinmesi gereklidir. Bu amaçla sektörün gelişme eğilimleri incelenmiş, geleceğine yönelik tahminler yapılmıştır. 2.1. Dünya Kimya Sanayiinin Tarihsel Gelişimi Günümüz modern kimya sanayiinin tarihsel gelişimi kabaca dört bölüme ayrılabilir. a. 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak Birinci Dünya Savaşı’na kadar geçen modern kimya sanayiinin başlangıç dönemi (1850-1913). b. Dünya savaşları ve aralarındaki dönemi kapsayan dönem (1914-1945). c. İkinci dünya savaşı sonrasında petrokimyasalların yükselişi ve etkisi ile petrol krizlerine kadar devam eden hızlı büyüme dönemi (1946-1972). d. Petrol krizlerinin (1973 ve 1979) ve ekonomik krizin (1982) etkisi ile yaşanan yeniden yapılanma dönemi (1973 - 1999).89 e. Sektörde küreselleşmenin hızlanması ve üretimin coğrafyasının değişimi (2000 sonrası). 2.1.1. Modern kimya sanayiinin başlangıcı (1850-1913) Genel olarak modern kimya sanayiinin başlangıcı 19. yüzyılın ikinci yarısında ilk sentetik boyanın İngiltere’de bulunmasına dayandırılır. 90 Gerçekte kimya sanayii üretimleri 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren başlamıştır. Ancak bu dönemde üretim bilimsel tabanlı olmaktan çok deneme-yanılma yöntemi ile bulunan 89 90 Chandler, 2005:19,20. Chandler, Arora at al., Aftallion. 59 yeniliklerin yapılabildiği geleneksel üretim yöntemlerine dayanan bir yapıdadır. 91 İlk sentetik boyanın elde edilmesi ve ticari olarak üretilmesi ile bilimsel olarak gerçekleştirilen bir buluşun ticari hale getirilerek üretilmesi kimya sanayiinin ilk bilimsel tabanlı endüstri olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır. Sanayi devrimi sonrası boya, cam, sabun, tekstil ve çelik sanayii gibi sektörlerin üretim hacimleri artmaya başlamış, buna paralel olarak da bu sektörlerin üretiminde kullanılan kimyasallara da talep artmıştır. İlk dönemlerde kimyasal üretimleri ağırlıklı olarak yukarıda belirtilen sektörler için ihtiyaç duyulan ürünlerden oluşmaktadır. Bu dönemde İngiltere yukarıda sayılan sektörlerdeki üretim büyüklüğü nedeniyle sahip olduğu güçlü iç talebinin etkisiyle hızla sektörün geliştiği lider ülke konumuna yükselmiş ancak bu konumunu dönemin sonuna kadar muhafaza edememiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısından Birinci Dünya Savaşına kadar olan bu dönemde boya üretimi kimya sanayiinin büyüme motoru olmuştur.92 Kimya sanayii büyük bir gelişim göstermiş, bilimsel alanda ortaya konulan yeniliklerin ticari ürünlere dönüştürülmesi ile kimya sanayii ve daha önemlisi günlük hayat ve çalışma hayatı oldukça değişmiştir. Tekstil sanayiinde sentetik boya doğal boyanın yerini almış ve boyanın tekstil ürünlerinin maliyetindeki payı oldukça azalmıştır. Kimyasal ürünlerin tedavi amaçlı kullanımının mümkün olduğu anlaşılmış, ilaç sanayii ortaya çıkmaya başlamıştır. Perkin tarafından kömür katranı kullanılarak elde edilen ilk sentetik boya sonrasında İngiltere büyük tekstil sanayiinin ortaya çıkardığı talebin de etkisi ile 1870’lere kadar boya üretiminde hâkim konum elde etmesine rağmen bu liderliğini kısa süre sonra Almanya’ya kaptırmıştır. İngiltere boya üreticilerinin güçlü iç pazara sahip olmaları bu firmaların başlangıçta büyük ölçekli üretimler gerçekleştirebilmelerini sağlamıştır. Ancak üretim, pazarlama, yönetim ve araştırma konularında gerekli yatırımları gerçekleştirememiş olmaları 1880’lerin sonunda Alman firmalarının gerisine düşmelerine sebep olmuştur.93 91 Aftalion, 1991:10. Kiriyama, 2010:13. 93 Arora at al.,1998:31. 92 60 Büyük kapasitelerde üretim yaparak ölçek ekonomisi ve geriye entegrasyonu kullanan Alman boya üreticileri maliyetlerini düşürmeyi başararak İngiliz rakiplerinin büyük iç pazarlarından kaynaklanan rekabet üstünlüğünü etkisizleştirmişlerdir. Alman kimya sanayii iç pazara üretim yaparak ölçek ekonomisini sağlayamayacağını görerek dış pazarlara yönelmiştir. Bu amaçla dünya çapında pazarlama ağı kurarak yüksek üretim kapasitelerine uygun pazarlar bulmayı başarmışlardır. Bu dönemin diğer önemli gelişmesi ise plastik ürünlerin ve nitratlı patlayıcıların üretilmesidir. 1880’lerden sonra organik kimyasalların ön plana çıkması ile inorganik kimyasalların ağırlığı azalarak organik kimyasalların ağırlığı artmaya başlamıştır. İlk dönemde organik kimyasalların elde edilmesinde genel olarak kömür katranı kullanılmakla birlikte odun kömüründen de bazı kimyasalların üretimi gerçekleştirilmiştir. Yukarıda sayılan ürünlerin yanı sıra, Solvay ve Haber-Bosch üretim tekniklerinin geliştirilmesi de önemli olaylardandır. Solvay tekniği ile ucuz soda üretiminin yolu açılmış, Haber-Bosch tekniği ile atmosferik azotun, suni gübre ve nitratlı patlayıcıların temel ham maddesi olan nitratın üretiminde kullanılması sağlanmıştır. Amerikan kimya sanayii bu dönemde Avrupa’daki rakiplerinin gerisinde olmasına rağmen temel kimyasallarda genel olarak kendine yeter konumdadır. Sektör, organik kimya sanayiinde doğal ürünlere yoğunlaşmış, odun kömürünün distilasyonundan elde edilen metanol ve kalsiyum asetat gibi ürünlerde lider durumuna yükselmiştir. 94 2.1.2. Dünya savaşları (1914-1945) I. Dünya Savaşı öncesinde bulunan nitratlı patlayıcılar ve havadaki azottan amonyak üretilmesini sağlayan Haber-Bosch üretim tekniği sayesinde Almanya savaşı 1918’e kadar sürdürebilmiştir.95 Savaş dönemlerinde tüm ürünlerin yanında kimya sanayii ürünlerine de talep artmış, fakat savaş sonrası dönemlerde tekrar 94 95 Aftalion, 1991:32-101. Aftalion, 1991:120-121. 61 normal seviyelerine düşen talep nedeniyle firmalar oluşturdukları fazla kapasiteleri değerlendirme sorunları yaşamışlardır. Savaş sonrası kimya sanayiindeki en önemli gelişme savaş öncesi dönemde önemli bir üstünlüğü olan Alman firmalarının patentlerinin, markalarının ve teknolojisinin savaş tazminatı olarak itilaf devletleri tarafından ele geçirilmesidir. Bunun sonucu olarak Almanya savaştan önce sahip olduğu teknolojik üstünlüğü kaybettiği gibi, boya ham maddelerindeki pazar payını da kaybetmiştir. İngiliz, Fransız ve Amerikan kimya sanayii BASF’in patentinde olan Haber-Bosch üretim tekniği ile ilgili teknik sırları ve patent haklarını da elde etmişlerdir. Böylece İngiliz kimya sanayii uğradığı kayıplardan da faydalanarak Alman kimya sanayiini yakalamıştır. 96 I. Dünya Savaşı sonrasında kimya sanayii firmaları fazla kapasitelerini değerlendirmek amacıyla ürünler için alternatif kullanım alanları bulmaya çalışmışlardır. Ayrıca şirket birleşmeleri, iç geliştirmeler veya lisans satın alarak ürün çeşitlendirmeye de yönelmişlerdir. Bu dönemde fazla kapasiteleri olan firmaların fiyatlarını aşırı düşürmesini engellemek amacıyla sektör firmaları aralarında aşağıda bazılarından bahsedilen anlaşmalar imzalamışlardır. Genel olarak tüm ülkelerin firmaları hükümetler nezdinde yaptıkları lobi faaliyetleri ile gümrük duvarlarını artırarak yabancı rakiplerinden korunmaya çalışmışlarıdır. 97 İki savaş arasındaki dönemde firmaların birbirleriyle yaptıkları anlaşmalar, şirket birleşmelerine kadar ilerlemiştir. İlk olarak BASF, Bayer ve Hoechest başta olmak üzere Almanya’nın önde gelen sekiz kimya sanayii firması 1925 yılında bir araya gelerek “IG Farben Industrie AG” (IG Farben) çatısı altında birleşmişlerdir. Buna karşılık olarak aynı dönemde dört İngiliz firması (BrunnerMond, Nobel Explosives, United AlcaliCompany ve British Dyestuff Corporation) da bir araya gelerek “Imperial Chemical Industries” (ICI) çatısı altında toplanmışlardır. Avrupa’da Komisyonu’nun 96 97 gerçekleşen (Federal bu Trade birleşmelere Comission-FTC) Arora at al.,1998:47. Aftalion, 1991:126. 62 karşın, Federal uygulamaları Ticaret nedeniyle Amerika’da bu tür birleşmeler gerçekleşmemiştir. Diğer taraftan tüm ülkeler gibi Amerika’da da korumacı politikaların etkisi hissedilmiştir.98 Avrupa’daki ülkelerin iç pazarlarının yeterince büyük olmaması, Avrupalı şirketleri bir araya getirerek ittifak kurmaya, güç birliği yapmaya yöneltmiş olmasına karşın, Amerikan şirketleri bu tür bir imkâna sahip olamamalarını büyük iç pazarın avantajını kullanarak aşmışlardır. Amerikan iç pazarının birçok büyük şirkete yetebilecek büyüklükte olması nedeniyle bu durumdan çok olumsuz etkilenmeyen Amerikan firmaları, dikey entegrasyona veya ürün çeşitlendirmesi yoluyla rekabet güçlerini artırmaya çalışmışlardır. 99 Önde gelen Amerikan kimya sanayii firmalarının tamamı (Allied Chemical hariç) ara ürün üreticisi firmaların ve uzman mühendislik firmalarının (Specialized Engineering Firms-SEFs) yardımları ile kimya sanayiinin diğer alt sektörlerinde üretime başlamışlardır. 100 İngiltere ve Almanya’da birleşmeler yoluyla dev şirketlerin oluştuğu sırada, Fransız kimya sanayii benzer büyüklükte dev şirket çıkartamamıştır. Fransa’da kimya sanayiinin çok parçalı bir yapıda olması, İngiltere ve Almanya’ya nazaran daha küçük şirketlerden oluşması nedeniyle bazı birleşmeler olsa bile bu İngiltere veya Almanya’da gerçekleşen türden bir ulusal dev oluşturamamıştır. 101 I. Dünya Savaşı’nın ardından 20. yüzyılın başlarında kimya sanayii asitler, alkaliler, gübreler ve boyalar olmak üzere dört temel ürün grubundan oluşmakta, organik bileşiklerin üretilmesinde ham madde olarak çoğunlukla kömür kaynaklı olan katran kullanılmaktaydı. Buna karşılık, özellikle Amerikan firmalarının daha ucuz ve kolay ulaşabildikleri petrol rezervlerini kullanmaya başlamaları, ilerleyen dönemlerde organik kimyasalların kaynağının petrole kaymasının başlangıcı olmuştur. İki dünya savaşının arasındaki dönemde öne çıkan önemli bir gelişme de savaşta ve sonraki dönemde sektörde devrim niteliğinde değişmelere yol açacak olan 98 Aftalion, 1991: 138. Aftalion, 1991:141. 100 Chandler, 2005:21. 101 Aftallion, 1991:144. 99 63 polimerizasyon teknikleri ve plastiklerin geliştirilmesidir. 102 İlk polimer (polistiren) BASF tarafından 1915 yılında geliştirilmesine rağmen, ürünün endüstriyel üretimi ancak 1936 yılında gerçekleştirilebilmiştir.103 İlaç sanayiinin ilk endüstriyel ürünleri de bu dönemde gelişmeye başlamıştır. Sülfonamid tabanlı ilaçlar çok başarılı olmamalarına rağmen antibiyotik devrimine yol açmış, ancak daha sonra bulunan penisilin gösterdiği performans ile bulaşıcı hastalıkların tedavisinde sülfonamid tabanlı ilaçların yerini almıştır. İlaç sanayiinde Avrupa’da antibiyotik devrimi yaşanırken, Amerikan şirketleri daha çok vitamin ve hormon üretimine yönelmiş, Merck Company (ABD) ve Pfizer bu alanda ürünlerini piyasaya sunmuştur. Bu açıdan Amerikan ilaç endüstrisi geleneksel olarak kimya alanından çok biyoloji alanına yakın ürünler üzerinde çalışmıştır denilebilir. 104 İki dünya savaşı arasındaki dönemde plastikler, antibiyotikler gibi yeni ürünler geliştirilmiş, birinci dünya savaşı öncesi geliştirilen ürünler ise yaygınlaşmıştır. İkinci dünya savaşının başlaması ile birlikte kimya sanayii yeniden savaş ihtiyaçlarına bağlı bir yenilikçilik ve büyüme dönemine girmiştir. II. Dünya Savaşı öncesi dönemde Almanya ve İngiltere sektördeki dev şirketleri eliyle, kimya sanayilerini savaşa hazırlamışlardır. 105 Özellikle Almanya, IG Farben yardımıyla dışa bağımlılığını azaltmak için, ilk sentetik kauçuğun geliştirilmesi yanında sentetik yakıtın üretilmesinin de yer aldığı önemli kömür teknolojileri geliştirmiştir. İkinci dünya savaşının başlamasıyla ortaya çıkan yüksek talep nedeniyle, ara dönemde geliştirilen ürünler ve yenilikler hızla üretim aşamasına geçmiştir. Amerikan hükümetinin savaş döneminde gerçekleştirdiği dört önemli hükümet programı bulunmaktadır. Söz konusu hükümet programları çerçevesinde Almanya’nın daha önce üretmiş olduğu sentetik kauçuktan daha ekonomik ve daha hızlı üretilebilen yeni bir tür sentetik kauçuk geliştirmiştir. Savaş sırasında ihtiyaç duyulan miktarda yakıtın üretilmesi için ayrı bir hükümet programı çerçevesinde 102 Aftalion, 1991: 149. Cate, 2009:27. 104 Aftallion, 1991: 161-167. 105 Arora at al.,1998:56. 103 64 geliştirilen katalitik kraking, hidrojenasyon teknolojisi ve katalitik reforming teknikleri ile Amerika’nın savaştan sonra petrol rafinasyonunda lider olmasının yolu açılmıştır. Bir başka hükümet programı ile de II. Dünya Savaşı öncesi bulunmuş olan fakat üretiminin zor ve yüksek maliyetli olduğu penisilinin ekonomik ve yüksek miktarlarda üretimi sağlanmıştır. Son olarak da atom bombasının yapılabilmesi için gerekli olan miktarda uranyum izotopunun ayrıştırılması sağlanmıştır. 106 Savaş döneminde gerçekleştirilen söz konusu programlar Amerikan kimya sanayiine savaş sonrası dönem için önemli bir bilgi ve teknoloji üstünlüğü kazandırmıştır. Bu dönemde kimya sanayiinin yeni geliştiği göz önüne alındığında, halen sektörde lider olan ülkenin bilgi altyapısının savaş dönemindeki hükümet programlarına dayandığı söylenebilir. 2.1.3. Petrokimyasalların yükselişi (1946-1972) II. Dünya Savaşı sonrası kimya sanayiinde yaşanan en önemli gelişme petrokimyasalların yükselişidir. II. Dünya Savaşı öncesinde ara dönemde ilk bilimsel temelleri atılan petrokimyasallar, sonrasında geliştirilen yeni ürünler ve kimyasallar ile birlikte önem kazanmıştır. Petrokimyasalların yaygınlaşmaya başlamasından önce ilk organik kimyasallar genellikle kömür kaynaklı işlemler sonucu üretilmekteydi. Avrupa ülkelerinde bulunan kömüre dayalı hava gazı tesisleri kimya sanayiinde bu tesislere dayalı teknolojilerin kullanılmasına yol açmıştır. ABD’de söz konusu tesislerin Avrupa’daki kadar yaygın olmaması, bu ülkenin petrole dayalı teknolojilere daha açık olmasını sağlamıştır. Savaş sırasında ABD’de sentetik kauçuk programı ve artan petrol rafinasyonu kapasitesinin de yardımı ile kömürün yerini petrol almaya başlamıştır. 107 Almanya’nın savaş hazırlıkları ve savaş sırasında uyguladığı dışarıya bağımlı olmama politikası nedeniyle kömür uzun bir süre daha organik kimyasalların ana kaynağı olmaya devam etmiştir. Ancak savaşın sonu itibariyle petrokimyasalların, petrolün tartışmasız olarak ekonomik üstünlüğünün anlaşılması sonrasında, endüstrinin temeli olacağı Avrupa için de kesinlik kazanmıştır. 108 106 Aftalion, 1991:209-213. Aftalion, 1991:214. 108 Arora at al.,1998:93. 107 65 Avrupa ve Japon firmalarının savaş sırasında uğradıkları maddi zararlara karşılık Amerikan firmaları savaş bölgesinden uzakta olmaları sayesinde maddi kayıplardan kurtulmuş, diğer taraftan savaş döneminde artmış olan üretimleri ve buna bağlı olan gelirlerin avantajı ile savaş sonrasında farklı alanlarda yeni girişimlerde bulunabilmişlerdir. 109 Savaş sonrası Almanya’da IG Farben’ın dağıtılmasının ardından Bayer, BASF ve Hoechest gibi firmalar tekrar bağımsız çalışmaya başlamışlar; her biri kendi ana faaliyet alanlarında yeniden yapılanma, araştırma, geliştirme ve üretim faaliyetlerini devam ettirmeye çalışmıştır. Yeniden yapılanma döneminin, kömüre dayalı üretimden petrole dayalı üretime geçen Alman kimya sanayii için 1973 yılına kadar devam etiği kabul edilebilir. Savaş sonrası yaşanan hızlı büyüme Alman kimya sanayiinin yeniden yapılanmasını ve modernizasyon sürecini sorunsuz olarak gerçekleştirebilmesini sağlamıştır. 110 Avrupa kıtasında petrole dayalı kimyasal üretimi ilk olarak 1949 yılında İngiltere’de gerçekleştirilmiştir. Organik kimyasalların üretiminin savaştan önce büyük ölçüde alkolün fermantasyonu, kömür ve katrana bağlı olduğu İngiltere petrol ve kimya şirketlerinin ortak çalışmaları ile gerçekleştirdikleri büyük yatırımlar neticesinde hızla petrokimya altyapısını tamamlamıştır. Savaş döneminde İngiliz kimya sanayiinin sektörde artan ürün çeşitliliğinin yanında savaş sonrası dönemde Amerikan firmalarının da yardımı ile ülkede sentetik kauçuk gibi yeni ürünler için yatırımlar gerçekleştirilmiştir. Savaş öncesinde ulaştığı büyüklük ve ürün çeşitliliğini artıran ICI, bu dönemde etkinliğini artırmıştır.111 Fransız kimya sanayiinde kömüre dayalı üretim tesisleri daha az olduğundan petrole dayalı üretim yapısına geçiş daha kolay olmuştur. Ayrıca savaş sırasında bulunan doğal gaz kaynakları ve Marshall yardımları gibi etkenler de geçişi kolaylaştırmıştır.112 Fransız kimya sanayiinin yapısı savaş sonrası dönemde yabancıların anlayamayacağı kadar karmaşık, kamu ve özel sektör firmalarından oluşmaktaydı. Sektörel araştırmalarının 109 Aftalion, 1991:213-214. Galambos at al., 2007:145. 111 Aftalion, 1991:271-272. 112 Aftalion, 1991:217. 110 66 çoğu kamu finansmanı ile kamu bünyesindeki araştırma merkezlerinde gerçekleştirilmekteydi. Yasalar gereği firmaların ancak kamu tekeli vasıtası ile petrol ithal edebildiği sektör bu nedenlerden dolayı 1973 yılına kadar istikrar kazanamadığı gibi, bu durum devam eden on yıllık dönemde de sürmüştür.113 Sektörün bu karmaşık yapısı nedeniyle ülkeye yabancı yatırımların gelmesi zor olmuştur. Japonya’da petrokimya sanayii ancak 1957 yılından sonra gelişmeye başlamış, büyük “Zaibatsu”114ların sektöre girmesi sonrasında ancak Avrupa ülkeleri seviyesi yakalanabilmiştir. Petrol kaynaklarının olmaması sebebiyle ülkede petrokimya tesisleri daha çok liman ve petrol rafinerilerinin yakınlarında gelişmiştir. 115 Japon kimya sanayii 1945’ten sonra uzun bir süre yabancı teknolojilere bağımlı kalmıştır. Japon hükümetinin yabancı firmaların bir Japon ortakla çalışması gibi oldukça kısıtlayıcı kuralları nedeniyle hiçbir yabancı firma kendi teknolojisini tek başına uygulayamamıştır. Teknoloji transferine yönelik bütün bu tedbirlere rağmen 1973 yılında yaşanacak olan enerji krizi öncesinde Japon kimya sanayii firmaları, yabancı rakipleri ile rekabet edebilmekten uzak durumdadır. 116 İlk organik kimya ürünlerinin ortaya çıkmasının hemen sonrasında bulunan kimyasal ürünlerin bazılarının tedavi edici özelliklerinin de olduğunun anlaşılması üzerine kimya sanayiinin bir alt sektörü olarak ortaya çıkan ilaç sanayii, dünya savaşları döneminde yeni ürünler ve üretim teknikleri ile gelişimini devam ettirmiştir. İkinci dünya savaşı ve sonrasındaki dönemde artan ilaç talebi, ilaç sanayiinde endüstriyel üretimin yaygınlaşmasına, sonraki dönemde ise pek çok yeni ilacın geliştirilmesine sahne olmuştur. Kimya sanayiinin başlangıcı ile birlikte kömür katranı temelli kimyasal ürünler geliştirilmeye başlanmış, bazı Alman ve İsveç firmaları tarafından bu tür kimyasallardan üretilen ilaçlar piyasaya sürülmüştür. Birinci dünya savaşı ile birlikte Alman ilaçlarına uygulanan ambargo 113 Amerikalı firmaları bu ürünlerin Aftalion, 1991:280-281. Japonya’da sanayi ve finans şirketlerinin genel adıdır. Bu şirketler genel olarak geniş aileler tarafından yönetilmekte ve özellikle bir sektörde tekeli elinde tutan grup şirketlerinin birliğini ifade etmektedir. 115 Aftalion, 1991:219-220. 116 Aftalion, 1991:314. 114 67 geliştirilmesine ve yeni ürünlerin bulunmasına yönelik çalışma yapmaya teşvik etmiştir. İlaç firmaları 1920’ler ve 1930’larda kendi araştırma tesislerini kurmaya ve daha entegre büyük yapılar oluşturmaya başlamışlardır. Amerikan firmaları ilerleyen yıllarda çalışmalarını reçetesiz ilaçlar üzerine yoğunlaştırmışlardır. 117 Amerika’nın İkinci Dünya Savaşı programları çerçevesinde penisilin ve sülfonamid türevleri başta olmak üzere yeni antibiyotiklerin geliştirilmesi ve ilaç üretiminin daha önce olmadığı şekilde değişerek büyümesi “Tedavi Devrimi” olarak isimlendirilmektedir. Gerçekleştirilen buluşlar ve sektördeki büyüme sonucunda 1950 yılına gelindiğinde geleneksel ilaç endüstrisi değişerek reçeteli ilaçların ağırlıkta olduğu; antibiyotikler, antialerjikler, steroidler yanında birçok hastalığa özel ilaçlardan, aşılardan ve vitaminlerden oluşan ürün gruplarına sahip bir yapıya dönüşmüştür.118 Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Avrupa’nın yaklaşık 233 milyonluk119 tek bir pazar haline gelmiş olması, Avrupalı üreticiler için iç pazarlarının büyümesi yönüyle avantaj oluşturmuştur. Avrupalı şirketler yeni oluşan iç pazar avantajının yardımıyla ihracatlarını artırmaya yönelmişlerdir. Buna karşılık, Amerikan firmaları ihracatı Avrupalı rakipleri kadar hayati görmediği için sadece büyüme vizyonu olan bazı şirketler, denizaşırı ülkelerde yatırım ve çok uluslu şirket kurmaya yönelmişlerdir.120 Amerikan kimya sanayii firmalarının bu dönemde petrokimyanın yükselişinin de etkisi ile petrol şirketleri ile ortaklık kurma eğiliminde oldukları görülmüştür. Kimya ve petrol şirketleri yukarı veya aşağı yönlü dikey entegrasyona gitmenin yanında, eşit ortaklık yapıları da kurmuşlardır. Bu ortaklıklar ve entegrasyonların sonucunda kimya şirketleri için petrol alanına yapılan yatırımların karlı olması beklenirken sektörler arası farklı bakış açısı ve önceliklerin farklı olması sonucu 117 Chandler, 2005:178-179. Chandler, 2005:179. 119 Günümüzde yeni alınan üyelerin de dahil olması ile 27 ülkeye ulaşan Birliğin toplam nüfusu Eurostat verilerine göre 500 milyonun üzerindedir. 120 Aftalion, 1991:250. 118 68 kimya üreticilerin yukarı yönlü entegrasyonda başarılı olamamışlardır. Diğer taraftan petrol firmaları kimya alanındaki yatırımlarında daha başarılı olmuşlardır. 121 Amerikan kimya sanayii 1950 ve 1960’lı yıllarda özellikle polimer ve petrokimya teknolojileri üzerinde yoğunlaşarak ülke GSYH büyümesinin iki katı oranında büyüme kaydetmiştir. Özellikle 1960’lı yıllarda plastik ve sentetik kauçuk üretimindeki katma değer artışının metal işleme sektörünün iki katı olması dikkat çekicidir.122 Diğer taraftan savaş sonrası dönemde yeniden yapılanmasını tamamlayan Avrupa kimya sanayii birleşmiş iç pazarın da yardımı ile önemli ilerlemeler kaydetmiş, Amerikalı rakiplerini yakalamayı başarmışlardır. Özellikle savaş sonrasında pazarda geriye düşen Almanya’nın üç büyük firması (Bayer, BASF, Hoechest) rekabet güçlerini yeniden elde etmişlerdir.123 Savaş sonrasından 1973 yılına kadar olan dönemde ekonomik koşulların uygun olması ve sağlanan barış ortamı sonrasında ülkeler arası ticaretin kolaylaştırılması ile artan ticaret sayesinde kimya sanayii önemli büyüme kaydetmiştir. Bu dönemde yaşanılan büyümede kimya sanayiinin pek çok sıra dışı yeniliğe sahne olması ve diğer sektörlerdeki talebin etkisi önemli rol oynamıştır. Bu büyümeyi ilk dönemlerinde kullanılan kömür yerine daha çok bulunan, daha ekonomik ve daha kolay taşınabilen petrolün, sektörde ham madde olarak kullanılmaya başlanması etkilemiştir. Ayrıca ekonomik görünüm, faizlerin enflasyonun gerisinde seyretmesi nedeniyle yatırımların finanse edilmesinin kolay olması da olumlu yönde etkileyen unsurlardandır.124 Savaşlar döneminde hükümet projeleri yardımı ile yeni teknoloji geliştiren, yüksek talep nedeniyle yeni yatırımlar yapan Amerikan kimya sanayii, Avrupa’daki rakiplerini yakalamıştır. Savaş sonrası dönemde bu avantajlarını kullanarak yeni kapasiteler oluşturarak pazar paylarını geliştiren şirketler, savaş sırasında oluşturdukları bilgi altyapılarını geliştirmişlerdir. 121 Aftalion, 1991:265. Chandler, 2005:27. 123 Chandler, 2005:121-123. 124 Aftalion, 1991:319. 122 69 2.1.4. Ekonomik krizler ve yeniden yapılanma (1973 -2000) Kimya sanayiinde 1970’li yıllara kadar devam eden olumlu gelişmelerin ardından bazı olumsuzluklar ortaya çıkmaya başlamıştır. İlk olarak Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC)’nün 1960 yılında kurulması sonrasında petrol fiyatları yükselmeye başlamıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında yüzde 10 düzeyinde gerçekleşen ekonomik büyümenin yüzde 2-3 düzeyine gerilemesi yeni yatırımların finansmanını zorlaştırmış, devam eden yatırımların da yeniden gözden geçirilmesi ihtiyacını doğurmuştur. Kimya sanayii açısından ise sektör artık olgunluk dönemine girmiş, önceki dönemlerde yaşanan ve talep artırıcı etki gösteren büyük yenilikler daha az gerçekleşmeye başlamıştır. Biyoteknoloji, kompozit malzemeler gibi bazı yeni alanlar ortaya çıkmasına rağmen bu yenilikler endüstrinin büyümesini yeterince destekleyecek büyüklükler oluşturamamışlardır. 125 Yukarıda ifade edilen bütün sorunların birleşimi sonucu ekonominin yavaşlamaya başlaması, yüksek gelişme beklentisine göre planlama yapan kimya sanayiinde fazla kapasite ve karlılık sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Karlılıklarını artırmak amacıyla firmalar ilk olarak mevcut tesislerindeki personel sayısını azaltıp, üretim verimliliğini artırarak işletme maliyetlerini azaltmaya çalışmışlardır. Ayrıca fazla kapasitelerini azaltmaya, üretimlerini ekonomik değişikliklere daha az duyarlı alanlara, örneğin genel kimyasal maddelerden özellikli kimyasallara yönlendirmeye başlamışlardır. 126 Fazla kapasitenin azaltılması kimya sanayiinin her alt sektörü için farklı stratejiyi gerektirmiştir. Örnek olarak, petrokimya tesislerinin kapasiteleri esnek olmadığından petrokimyasallarda kapasitelerin yeniden düzenlenmesi oldukça zor ve uzun bir süreç gerektirmiş, her ülke kendi yapısına göre farklı stratejiler izlemiştir. Japonya’da devlet müdahaleleri ile firmalar arasında anlaşmalar sağlanarak mevcut kapasitelerin küçültülmesi sağlanırken Amerika ve Avrupa’da süreç serbest piyasa kuralları çerçevesinde gerçekleşmiştir. Avrupa’da devletlerin dahil olmadığı şirketlerin tek taraflı veya karşılıklı anlaşmaları ile kapasitelerin azaltılması sağlanmıştır. Amerika’da ise büyük şirketler tesislerini daha küçük şahıs şirketlerine devrederek fazla kapasitelerini azaltmışlarıdır. 127 125 Aftalion, 1991:319-320. Aftalion, 1991:320. 127 Aftalion, 1991:320-326. 126 70 Avrupa, Amerika ve Asya’daki firmalar fazla kapasitelerin azaltılması için çalışırken OPEC’in kurulmasından sonra artan petrol fiyatları ile gerekli sermayeyi oluşturmaya başlayan Arap ülkeleri ham madde maliyeti avantajını kullanarak aşağı yönlü entegrasyon ile petrokimyasallar alanında yatırıma başlamışlardır. 128 Güney Kore hükümeti de bu dönemde uygulamaya koyduğu ağır ve kimya sanayii programı (Heavy and Chemical Industry, HCI) çerçevesinde kimya sanayiine yatırım yapılması için özel sektör firmalarını desteklemeye başlamıştır. Destekler sonucunda ilk olarak petrokimya yatırımları gerçekleştirilmiştir. Programın en önemli özelliği özel sektör tarafından gerçekleştirilen yatırımların devlet tarafından desteklenmesidir. Bu çerçevede özel sektör yatırımları finansal açıdan desteklenmiş, bunu yanında daha sonra kimya kümelenmelerine dönüşecek olan endüstri parklarının tahsis edilmiştir.129 1973 yılında uygulamaya konulan program ile Ulsan ve Yeosu Petrokimya komplekslerinin yapımı tamamlanmış ve ülkenin etilen kapasitesi yıllık 5 milyon ton’u geçmiştir. Ancak, hızla petrokimya sanayiinin hızla büyümesinin ardından 1982 yılında programın sona ermesinin de etkisi ile program çerçevesinde desteklenen diğer sektörlerde olduğu gibi kimya sanayiinde de kapasite düzeltmesi ihtiyacı oluşmuş ve etilen kapasitesi yıllık 4,3 milyon ton’a gerilemiştir. Devlet desteklerinin sonlanmasının ardından ülke kimya sanayii özel sektör öncülüğünde yeniden yapılanmış ve düşen üretim kapasitesi tekrar artmaya başlamıştır. 130 2.1.5. Sektörde küreselleşmenin hızlanması ve üretimin coğrafyasının değişimi (2000 sonrası) Dünya kimya sanayii üretimi son on yılda Avro bazında yüzde 63,7 oranında artmış olup bu süre zarfındaki en dikkat çekici gelişme Çin’in de içinde olduğu Asya bölgesinin toplam üretimdeki payının büyümesidir. 2000 yılında sektörde dünya satışlarının ancak yüzde 6,4’ünü gerçekleştirebilen Çin on yılda dünya satışlarından aldığı payı neredeyse 3 kat artırarak yüzde 24’e çıkartmıştır. Buna karşılık aynı dönemde, Amerika ve Avrupa Birliği’nin toplam sektör satışları içerisindeki payı yüzde 57’den yüzde 40’a düşmüştür(Grafik 2.1.).131 Kimya sanayii üretiminde genel olarak (Japonya hariç) bir uzak doğuya kayma eğilimi gözlemlenmektedir. 128 Aftalion, 1991:329. Galbraith at. al, 1998:2-3. 130 Moon at.al., 2011:40 131 CEFIC, 2011:4. 129 71 Grafik 2.1. Dünya Kimya Sanayii Satışlarının Bölgesel Dağılımı (2000-2010) Kaynak: CEFIC, 2011: 4. Sektörün dış ticareti, sektörün üretiminden ve imalat sanayii dış ticaretinden daha hızlı büyümektedir. 2000-2010 yılları arasında sektör üretimi ABD Doları bazında yüzde 141 artmış,132 buna karşılık aynı dönemde sektörün dış ticareti yüzde 191 artmıştır 133. Sektörün imalat sanayii üretimi içerisindeki payı yüzde 10 düzeyinde aynı kalmasına karşılık, dış ticareti içerisindeki payı yüzde 12’den yüzde 17,1’e yükselmiştir (Tablo 2.1). Küresel üretim ve ihracat içerisinde sektörün payındaki bu değişimin nedeni büyük oranda üretim zincirinin daha fazla sayıda ülkeyi kapsamaya başlamasından kaynaklanmaktadır. Tablo 2.1. Dünya Kimya Sanayii Üretiminin ve Dış Ticaretinin İmalat Sanayii İçerisindeki Yerinin Değişimi (Milyar Dolar) İmalat Sanayii Üretim İmalat Sanayii İhracatı Kimya Sanayii Üretim Kimya Sanayii İhracatı Kimya Sanayiinin İmalat Sanayii Üretimindeki (%) Kimya Sanayiinin İmalat Sanayii İhracatındaki Payı (%) Kaynak: WTO, 2012., WIOD, 2012 verileri kullanılarak hesaplanmıştır. 1 : Tahmini değer 132 133 ACC, 2011b verileri kullanılarak hesaplanmıştır. WTO:2012. 72 2000 18.108 4.690 1.715 584 9,5 12,5 2010 40.492 9.960 4.125 1.700 10,2 17,1 1 Yukarıda belirtilen üretim ve uluslararası ticaret verilerinden de anlaşılacağı üzere kimya sanayii ticaretinde anahtar bölgeler Avrupa Birliği, Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (NAFTA) ve Uzak Doğu’dur. Son on yılda Avrupa Birliği ve NAFTA’nın sektör üretimi ve dış ticaretindeki payının azaldığı, buna karşılık Asya bölgesinin payının arttığı görülmektedir. Kimya sanayii temel üretim teknikleri yirminci yüzyılda Avrupa, Amerika ve Japonya başta olmak üzere Asya ve Orta Doğu’ya yayılmış bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak ülkelerin üretim ve dış ticaret içerisindeki payları da değişmiştir. Çin başta olmak üzere doğu asya ülkeleri sektör ihracatından artık daha büyük pay almaktadır (Tablo 2.2.). Tablo 2.2. En Büyük Kimyasal Ürün İhracatçısı Ülkeler ve Dünya Kimyasal Ürün İhracatından Aldıkları Payların Değişimi (2000-2010) (Milyon Dolar) 2000 2010 Yüzde Yüzde ABD 82.542 14,1 Almanya 202.272 11,9 Almanya 69.525 11,9 ABD 189.158 11,1 Fransa 45.270 7,8 Belçika 131.957 7,7 Belçika 38.189 6,5 Fransa 98.197 5,8 İngiltere 37.785 6,5 Çin 87.556 5,1 Japonya 35.158 6,0 Hollanda 85.333 5,0 Hollanda 31.296 5,4 Japonya 78.452 4,6 İrlanda 25.361 4,3 İngiltere 78.345 4,6 İtalya 22.681 3,9 İsviçre 74.667 4,4 İsviçre 21.851 3,7 İrlanda 69.440 4,1 Dünya 583.760 70,1 Dünya 1.704.904 64,3 Kaynak: WTO, 2012. Sektörün üretim coğrafyasının değişimi sektörün öncü şirketleri sıralamasını aynı ölçüde değiştirmemiştir (Tablo 2.3.). Sektörün cirosuna göre ilk 20 firmasının 2000-2011 yılları arasındaki değişimi incelendiğinde yeni kurulan herhangi bir firmanın listeye dâhil olmadığı görülmektedir. Benzer durum ilk 100 firma için de geçerlidir (Ek-4). Tablo 2.3’te gösterilen en büyük firmalar sıralaması incelendiğinde bazı firmaların sıralamasının önemli ölçüde değiştiği ve bazı yeni firmaların sıralamada yer aldıkları görülmektedir. Bu değişimin kaynağı satın almalar ve birleşmelerdir. Satın alma ve birleşmeler ile firmalar rekabet üstünlüklerinin bulunduğunu 73 düşündükleri alt sektörlerde yoğunlaşmayı hedeflemişlerdir. Bu amaca yönelik olarak firmalar uzmanlık alanı olarak belirledikleri alanların dışındaki üretim konularından ilgili bölümleri satarak veya yeni şirketler olarak yapılandırarak çıkmayı seçmişlerdir. İlk yirmi firma tablosunda üç satın alma görülmektedir. Tablo 2.3. Kimya Şirketlerinin Büyüklüklerinin 10 Yıllık Dönemde Değişimi 2011 (2001) 2010 Satışları (Milyon Dolar) 2001 (2011) 2000 Satışları (Milyon Dolar) 1 (1) BASF 84.651 1 (1) BASF 31.141 2 (2) Dow Chemical 53.674 2 (2) Dow Chemicals 29.534 3 (5) ExxonMobil 53.636 3 (12) Bayer 29.416 4 (25) Sinopec 48.725 4 (10) DuPount 28.268 5 (47) LyondellBasell Ind. 41.151 5 (3) Exxon mobil 21.500 1 19.796 6 (26) SABIC 40.525 6 (11) Atofina 7 (8) Shell 39.629 7 (19) Degussa2 19.249 8 (9) Mitsubishi Chemical 38.241 8 (7) Shell 15.205 3 9 (60) INEOS 34.561 9 (8) Mitsubishi Chemical 13.977 10 (4) DuPont 31.505 10 (14) AkzoNobel4 13.300 11 (6) 1 Total 24.480 11 (14) ICI4 11.627 12 (3) Bayer 23.983 12 (47) BP 11.247 13 (16) Sumitomo Chemical 23.939 13 (27) Asahi Kasei 10.155 14 (10) AkzoNobel3 19.402 14 (42) Huntsman 8.500 15 (-) Braskem 19.004 15 (40) Solvay 8.418 16 (-) Toray 18.593 16 (13) Sumitomo Chemical 8.327 17 (20) Air Liquide 17.876 17 (39) Dainippon Inks 7.854 18 (-) Linde 17.054 18 (-) General Electric 7.776 17.053 19 (-) Takeda 7.707 Mitsui Chemicals 16.806 20 (23) Kaynak: Davis 2001: 23, Davis 2011: 31. 20 (17) Air Liquide 7.692 19 (7) Evonik Industries 2 1 Total, Atofina şirketini satın almıştır. Evonik Industries, Degussa şirketini 2007 yılında satın alarak kurulmuştur. 3 Şirket 1997 yılında BP’nin Antwerp tesislerini alarak kurulmuştur. Kuruluşundan itibaren daha önce BASF, ICI, Dow Chemical ve Solvay gibi köklü firmaların bazı bölümlerini alarak büyümüştür. 4 AkzoNobel, ICI şirketini satın almıştır. 2 Kimya sanayii firmalarında yaşanılan yapı değişiklikleri, alt sektörlerden olan ilaç sanayiinde de olmuştur. Teknolojik değişimlerin yanında ilaç geliştirmenin ve piyasaya sürmenin de özel uzmanlık gerektiren süreçlere bağlanması, üretimin 74 yönetimini değiştirmiştir. İlaç sanayiinin pazarlama ihtiyaçlarının özel ve kimya sanayiinden farklı olması nedenleri ile sektör şirketleri kimya ve ilaç konularını ayrı şirketler olarak yapılandırmaya başlamışlardır. Günümüz en büyük farmasötik endüstrisi şirketleri incelendiğinde neredeyse tamamının kimya sanayii firmalarının ilaç ile ilgili bölümlerinin ayrılması ile oluşturulduğu görülecektir. Son yıllarda yaşanan küresel finansal kriz kimya sanayii üretiminin farklı alt sektörlerini hitap ettikleri tüketici grubuna göre farklı şekillerde etkilemiştir. Otomotiv ve inşaat sektörüne girdi sağlayan kimyasal üreticileri krizden en olumsuz etkilenen grup olurken ilaç, gıda ve kişisel bakım ürünleri sektörleri en az etkilenen sektörler olmuşlardır. Yakın dönemde yaşanan finansal kriz kimya sanayiinin gelişmekte olan ekonomilere geçişini hızlandırmıştır. Sektörün 2010 yılı ile birlikte yeniden bir toparlanma sürecine girdiği görülmektedir. Bu süreçte krizden neredeyse hiç etkilenmeyen Çin ile birlikte diğer doğu asya ülkeleri üretim artışının sürükleyicisi konumundadırlar. Çin ile birlikte kimya sanayiinde gelişme gösteren bir diğer ülke de Güney Kore olmuştur. Devlet öncülüğünde kurulan ve gelişen sektör 2000’li yıllara geldiğinde yeniden yapılanmasını tamamlamış ve büyümeye başlamıştır. Ülke kimya sanayii 2005-2009 döneminde ülke kimya ve petrokimya üretimi yıllık ortalama yüzde 9’un üzerinde artış göstermiştir.134 2.1.6. Dünyada kimya sanayiinin mevcut durumu ve önemli ülkeler Dünya kimya sanayii üretimi 2011 yılında yaklaşık olarak 2.744 milyar Avro olarak gerçekleşmiştir. 135 Sektörün üretiminin bölgesel dağılımı incelendiğinde sektör üretiminin yüzde 52’sinin Asya bölgesinde gerçekleştiği görülmektedir. Avrupa’da sektörde AB ülkelerinin ağırlığı ile sektör üretiminin yüzde 25’i, Kuzey Amerika’da ise yüzde 17’sini üretilmektedir (Grafik 2.2.). 134 135 Moon at.al., 2011:42 CEFIC 2011: 3 75 Grafik 2.2. Kimya Sanayii Üretimlerinin Bölgesel Dağılımı 2011 (Milyar Avro) Kaynak: CEFIC, 2012: 3. Sektör üretimi ülkeler bazında incelendiğinde en büyük kimya sanayii üretiminin küresel finans krizinden en az etkilenen Çin tarafından gerçekleştirildiği görülmektedir. Çin, 2011 yılında 734,8 milyar Avroluk üretimi ile Avrupa Birliği ve ABD’yi geçerek sektörde en büyük üretimi gerçekleştiren ülke olmuştur (Grafik 2.3.). Çin sadece ABD’yi geçmekle kalmamış, 2009 yılına kadar en büyük kimya üretiminin yapıldığı AB üretiminin toplamından daha fazla üretim gerçekleştirmiştir. Dünya sektör üretimindeki payını arttırmaya devam eden Çin’in büyümesi ile birlikte üretimlerini artıran Uzakdoğu Asya sektörün yeni üretim üssü haline gelmiş, uzun yıllar süren AB liderliğini sona erdirmiştir. Son veriler ve gelişmeler sektörde Çin ve Hindistan başta olmak üzere Uzakdoğu Asya Ülkelerinin ve Güney Amerika’nın üretimlerinin artacağını göstermektedir. Asya ülkelerinden olan Güney Kore’nin başlangıçta devlet destekli geliştirilen ve büyük ölçekli üretim yapan petrokimya sanayiini son dönemde daha yenilikçi, yüksek katma değerli ürünlere doğru 76 geliştirmesi önemli bir gelişmedir. 136 Kimya sanayiindeki yükseliş ülkenin beşinci büyük kimya üreticisi olması (Grafik 2.3.) ve ülkenin kimya firmalarından LGChem ve SKEnergy gibi firmaların en büyük kimya şirketleri arasına girmesi ile kendini göstermektedir (Tablo 2.5.). Ayrıca Orta Doğu ülkeleri de ham madde avantajlarını kullanarak önemli petrokimya yatırımları gerçekleştirmektedirler. Grafik 2.3. İlk 10 Kimya Üreticisi (Milyar Avro) Kaynak: CEFIC, 2012:5. En büyük kimya sanayii üreticileri ve bu ülkelerin toplam kimya sanayii satışları Grafik 2.4’te verilmektedir. Sektörde en büyük ihracatı ve ithalatını gerçekleştiren ülkeler ise Tablo 2.4’te verilmektedir. Buna göre, sektördeki en büyük ihracatçı ülkeler aynı zamanda önemli miktarda sektör ithalatı da gerçekleştirmektedirler. Bu veriler ışığında kimya sanayiinin kendi içerisindeki girdi çıktı ilişkisinin yoğun olduğu, sektörde bir ülkenin değer zincirinde tek başına bulunmasının mümkün olmadığı, küresel bir sektör olduğu net olarak görülmektedir. 136 Moon at.al.,2011:40 77 Tablo 2.4. 2011 Yılı Verilerine Göre Kimya İhracatı ve İthalatı En Büyük Ülkeler (Milyon Dolar) İhracat İthalat 1 Almanya 225.799 ABD 202.081 2 ABD 207.030 Çin 180.542 3 Belçika 140.155 Almanya 164.276 4 Çin 114.723 Belçika 104.833 5 Fransa 108.660 Fransa 98.597 6 Hollanda 100.775 İngiltere 79.895 7 İngiltere 84.763 İtalya 78.204 8 Japonya 84.522 Japonya 75.573 9 İsviçre 83.564 Hollanda 67.789 78.010 İspanya 51.907 İrlanda 10 Kaynak: WTO, 2013. Kimya sanayii genel olarak çok uluslu şirketlerin hâkim olduğu bir sektördür. Geçmişleri modern kimya sanayiinin başlangıcına kadar uzanan bu şirketlerin (Tablo 2.5.) sermaye güçlerinin yanında önemli bir bilgi üstünlükleri de bulunmaktadır. Kimya sanayiinde kullanılan üretim tekniklerine ait teknolojilerinin uygulamalarında deneyimden kaynaklanan bilgiler verimliliğin artırılmasında ve üretim tekniğinin başarılı bir şekilde uygulanmasında hayati öneme sahiptir. Her üretim tekniğinin uygulanmasında elde edilen bilgiler aynı konuda yapılacak sonraki yatırımlarda firmalara önemli rekabet avantajı sağlamaktadır. Sektörün bu yapısı çoğunluğu Alman ve Amerikan merkezli eski firmalara diğer firmaların elde edemeyecekleri bir bilgi altyapısı oluşturma imkânı tanımakta, bu bilgi altyapıları da sektöre yeni giren diğer firmalar için önemli giriş engellerinden bazılarını oluşturmaktadır. Sektörde günümüze kadar bu bilgi altyapısı kaynaklı giriş engelini aşarak büyük firmaların arasına girebilen az sayıda şirket bulunmaktadır. Sektörde yer alan ilk yirmi firmanın kuruluş tarihleri incelendiğinde (Tablo 2.5.), bu durum açık bir şekilde görülecektir. Yeni tarihte kurulan şirketlerden Sabic ve Braskem’in ana ülkelerinde bulunan ham madde kaynakları nedeniyle ham madde avantajları bulunmakta, LG Chem ve SK Energy firmalarının ise başlangıç döneminde devlet desteği bulunmaktadır. 78 Kimya Şirketleri Genel Sıralama1 Tablo 2.5. ICIS’a Göre İlk 20 Kimya Şirketi 1 1 BASF 84.651 1865 Almanya 2 2 Dow Chemical 53.674 1897 ABD 3 5 LyondellBasell Ind. 41.151 19532 Hollanda 4 6 SABIC 40.525 1976 Suudi A. 5 8 Mitsubishi Chemical 38.241 1934 Japonya 6 9 INEOS 34.561 19973 İngiltere 7 10 DuPont 31.505 1802 ABD 8 12 Bayer 23.983 1863 ABD 9 13 Sumitomo Chemical 23.939 1913 Japonya 10 14 AkzoNobel 19.402 1792 Hollanda 11 15 Braskem 19.004 2002 Brezilya 12 16 Toray 18.593 1926 Japonya 13 17 Air Liquide 17.876 1902 Fransa 14 18 Linde 17.054 1879 Almanya 15 19 Evonik Industries 17.053 18734 Almanya 16 20 Mitsui Chemicals 16.806 1951 Japonya 17 21 Johnson Matthey 15.153 1817 İngiltere 18 22 LG Chem 15.053 1947 G.Kore 19 23 SK Energy 14.279 1953 G.Kore 20 25 Asahi Kasei 12.955 1931 Japonya Şirket 2010 Yılı Satışları (Milyon Dolar) Kuruluş Tarihi Merkezi Kaynak: Davis, 2011: 31. 1 Genel sıralama kimya sanayii satışlarına göre yapılmıştır. Asıl faaliyet alanı petrol ve petrol ürünleri olan şirketlerin kimya sanayii satışları sonucu listede yer alan asıl faaliyet alanı petrol ve petrol ürünleri olan şirketler kimya sanayii şirketleri sıralamasından çıkartılmıştır. 2 Basell Poliolefins şirketinin kuruluş tarihidir. 3 Şirket 1997 yılında BP’nin Antwerp tesislerini alarak kurulmuştur. Kuruluşundan itibaren daha önce BASF, ICI, Dow Chemical ve Solvay gibi köklü firmaların bazı bölümlerini alarak büyümüştür. 4 Evonik Industries, Degussa şirketini 2007 yılında satın alarak kurulmuştur. 79 2.2. Türkiye Kimya Sanayii ve Tarihsel Gelişimi Ülkemizde modern kimya sanayii üretimi olarak değerlendirilebilecek üretim ancak Cumhuriyet döneminde başlamıştır. Cumhuriyet öncesi dönemde sabun, gülyağı ve barut üretimi gerçekleştirilmesine rağmen bu üretimler sanayi çapında üretim değildir. 137 Sektörün ülkemizdeki tarihi gelişimi, ekonomik politikalar çerçevesinde; x I. Sanayi Planı sonrası planlı kalkınma döneminin başlangıcına kadar geçen dönem (1934-1962), x Planlı Kalkınma Döneminin başlangıcından ekonominin serbestleşmesine kadar geçen dönem (1963-1979), x Dışa açık, ihracata yönelik büyümenin hedeflendiği serbest piyasa ekonomisine geçiş dönemi (1980 ve sonrası), olmak üzere üç dönemde incelenebilir. 2.2.1. Birinci Sanayi Planı ve sonrası (1934-1962) Cumhuriyetin ilk yıllarındaki sermaye birikiminin az olması nedeniyle sermaye yoğun sektör olan kimya sanayiinde özel sektörün yatırım yapması mümkün olmamıştır. Bu nedenle sektördeki endüstriyel ölçekteki ilk yatırımlar devlet tarafından gerçekleştirilmiştir. Özel sektörün gerçekleştiremediği büyük ara malı üretimi yatırımlarının devlet eliyle gerçekleştirilmesi amacıyla planlamalar yapılmış ve 1934-1938 yıllarını kapsayan I. Sanayi Planı uygulamaya konulmuştur. I. Sanayi Planı’nda kimya sanayiine ilişkin sudkostik, klor, suni ipek ve gül sektörlerine yer verilmiş, yatırımlar planlanmıştır. Kimya sanayiinde yapımına başlanan tesislerden süperfosfat, sülfürik asit, kostik soda ve klor tesisleri planın uygulama sürecinde tamamlanamamıştır. Süperfosfat tesisi 1944 yılında, 1938 yılında temeli atılan klor alkali fabrikası ise 1945 yılında faaliyete başlamıştır. Plan döneminde temeli atılan Gemlik Suni İpek Fabrikası (1938)’nın yapımı 137 DPT, 2001:3. 80 tamamlanmış, ülkenin yeraltı kaynaklarının değerlendirilmesi amacıyla Etibank (1935) kurulmuştur. 138 Petrol rafinasyonu ile ilgili çalışmalar 1930 yılında kurulan ilk rafineri olan Boğaziçi Tasfiyehanesi ile bu dönemde başlamıştır. I. Sanayi Planı sonrasında Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (1950) ve Azot Sanayi (1953) kurulmuştur. Her iki kurum da ülkemizin kimya sanayiinde faaliyet gösteren ilk kurumlarındandır. I. Sanayi Planı’nın ardından 2. Sanayi Planı hazırlanmış, ancak II. Dünya Savaşı’nın çıkması nedeniyle uygulanamamıştır. Birinci ve İkinci Sanayi Planları ile kimya sanayii ham maddelerinin üretilmesi hedeflenmiştir. Kimya sanayii ile ilgili yatırmalarda ülkenin öncelikle ihtiyacı olan ürünlerin yerli ham madde kaynakları kullanılarak üretilmesi ve ülkede sanayinin temellerinin atılması hedeflenmiştir. II. Dünya Savaşı sonrasında daha serbest politikalar uygulanmaya başlanmış, devlet müdahaleleri azaltılmıştır. Uygulanan politikalar sonucu kimya sanayiinde özel sektör yatırımları gerçekleşmiştir. 2.2.2. Planlı kalkınma döneminde ithal ikameci yaklaşım dönemi (1963-1979) 1960’lı yılların başında ülkemiz kimya sanayii özel sektör ağırlıklı bir yapıda olmasına rağmen özel sektörün üretimi ağırlıklı olarak tüketim malları alt sektöründe yer alıyordu. Kimya sanayii için gerekli büyük ölçekli yatırımların bir kısmı I. Sanayi Planı ve sonrası dönemde gerçekleştirilmiş, ancak kimya sanayiinin genel özelliği olan ara girdi üretimi ağırlıklı bir üretim yapısına geçilememiştir. Türkiye’nin 1963 yılına ait girdi-çıktı tablosu incelendiğinde kimya sanayii üretiminin ancak yüzde 54’ünün139 ara girdi olarak diğer sektörler tarafından kullanılmakta olduğu görülmektedir. I., II., III. ve IV. Beş Yıllık Kalkınma Planları bu dönem içerisinde, dönemin ekonomi anlayışını yansıtacak şekilde, ithal ikamesine dayanan bir yaklaşımla 138 Şağan: 2005:180. 139 TÜİK. 81 hazırlanmışlardır. Planlı kalkınma dönemi ile birlikte kimya sanayiinde devlet yatırımları artmış, kimya sanayii ham maddeleri üretimi gerçekleştirilmiştir. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda kimya sanayii için; x Temel kimya sanayiinin kurulması, x Modern tarımın gerekleri olan gübre ve tarım ilaçlarının üretilmesi, x Giyim sanayii için kullanılan sentetik elyafın üretilmesi, x Plastik ham maddelerinin rafineriler ile üretilmesi, x İthal edilen ürünlerin yurt içinde üretiminin sağlanması, hedeflenmiştir. Bu hedefler dönem içerisinde hazırlanan diğer kalkınma planlarında da gözetilmiştir. I. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967) döneminde kimya sanayii açısından yaşanan en önemli gelişme yurt dışında yaşanan petrokimyasal maddelerin yükselişine paralel olarak, 1965 yılında Petkim’in kurulmasına yönelik çalışmaların başlamasıdır. Petkim halen ülkemizin tek ve en büyük entegre petrokimya tesisi konumunu korumaktadır. II. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1968-1972) içerisinde Yarımca kompleksinde deneme üretimine başlanmış, ilerleyen dönemde artan talep nedeniyle yetersiz kalan kapasitenin artırılmasına yönelik tevsi yatırımları gerçekleştirilmiştir. Ancak II. Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde yılda ortalama yüzde 29,7 oranında artan plastik talebi sonucu Yarımca kompleksinin kapasitesinin de yetersiz kalmasından dolayı İzmir Aliağa’da ikinci petrokimya tesisinin yapılması gündeme gelmiştir. III. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977) dönemi sonunda bitirilmesi planlanan tesis yatırım sürecinde meydana gelen gecikmeler nedeniyle tamamlanamamış, ancak 1985 yılında hizmete alınabilmiştir. 140 I. Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde gerçekleştirilen büyük devlet yatırımları ile sektörde kamu yatırımlarının payı yüzde 15’ten yüzde 75’e yükselmiştir. Özel sektörün de tüketim malları üretiminden ara malı üretimine 140 DPT, 1963; DPT, 1967 ve DPT, 1972. 82 yönelmesi ile plan dönemi başında yüzde 57 olan tüketim malları üretimi oranı dönem sonunda yüzde 51’e gerilemiştir. 141 Planlı kalkınma döneminin ithal ikameci yaklaşımın benimsendiği bu döneminde girdilerini önemli oranda kimya sanayiinden alan lastik ve plastik ürünler sektörü yeniden yapılanmış, sektörün ham madde ihtiyacının karşılanmasına yönelik gerçekleştirilen petrokimya yatırımları sektörün büyümesinin karşısında yetersiz kalmıştır. Bunun sonucunda lastik ve plastik sektörü ham maddelerinin ithalatı artmaya devam etmiştir. 1963 yılı itibariyle lastik ve plastik ürünleri sektöründe yurt içinde üretilen kimyasal ham maddelerin kullanımı ancak yüzde 7,5 iken bu oran 1979 yılında yüzde 29’a çıkmıştır.142 Planlı dönemin başlaması ile kimya sanayii ve ilgili sektörlerde önemli ara ürün yatırımları ile büyük ölçekli yatırımlar gerçekleştirilmiştir. Kimya sektörüne önemli miktarda girdi sağlayan rafineri yatırımlarının yanında, sektör ürünlerini kullanan Petlas gibi yatırımlar gerçekleştirilmiştir. Ayrıca halen ülkenin tek entegre petrokimya tesisi olan Petkim’de rafineri entegrasyonu bu dönemde gerçekleştirilmiştir. Bütün bu yatırımlara rağmen bu dönemde oluşturulması planlanan organik ve inorganik kimya komplekslerinin yapımı mümkün olmamıştır.143 Kimya sanayii planlı kalkınma döneminin başlangıcında ilk üç plan döneminde de neredeyse iki kat büyüyerek imalat sanayiinin genel büyümesinden daha yüksek oranda büyümüştür. 2.2.3. Dışa açılma ve serbestleşme (1980 sonrası) Türkiye ekonomisinin genel dengesinin bozulması, enflasyon ve bütçe açığının yükselmesi sonrası 1970’lerin sonunda ekonomik kriz baş göstermiştir. Bu dönemde yaşanan petrol şoklarının da olumsuz etkisi ekonomideki genel olumsuzlukların artmasına sebep olmuştur. Bütün bu olumsuz gelişmeler sonrası 24 141 Aygören, 1995:14. TÜİK Türkiye Girdi-Çıktı tabloları kullanılarak hesaplanmıştır. 143 DPT, 1979: 533-534. 142 83 Ocak 1980’de alınan ekonomik kararlar ile ülkemiz ithal ikameci politikaları terk etmiştir. I., II. ve III. Beş Yıllık Kalkınma Planlarında ithal ürünlerin yurt içinde üretilmesine odaklanılmıştır. IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı da ithal ikameci bir anlayışla hazırlanmasına karşılık 1980’den sonra dışa açık ekonomi politikaları ile birlikte sanayide de ithal ikameci anlayış yerine ihracat hedefli politikaların uygulandığı bir dönem başlamıştır. V. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda ihracatı artırma ve buna paralel olarak rekabet edebilir bir sanayi yapısına ulaşılması, VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994)’nda ise özel sektörün sanayileşmedeki rolünün artırılması ön plana çıkartılarak özel sektör yatırımlarının toplam imalat sanayii yatırımları içerisindeki payının artırılması hedeflenmiştir.144 VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000)’ nda sanayi sektörlerinin rekabet gücünü olumsuz olarak etkileyen temel sorunlar; sermaye birikiminin yetersiz olması, teknolojik gelişmelerin yakından izlenememesi ve teknoloji üretecek konuma gelinememesi, ölçek sorunları ve uluslararası standartlarda ürün üretilememesi olarak tespit edilmiştir. Rekabet gücünün artırılması amacıyla teknoloji transferi ve geliştirmenin desteklenmesi, girdi maliyetlerinin azaltılması için gereken tedbirlerin alınması hedeflenmiştir.145 VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde ise bilgi yoğun sektörlerde Ar-Ge yatırımlarının artırılmasına vurgu yapılmıştır.146 Dışa açık sanayi yapısının sürdürülebilmesi ancak rekabet gücü yüksek bir sanayi yapısı ile mümkün olacağından VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı ile rekabet gücünün artırılması önemli bir hedef olarak ortaya konulmuştur. 1980 sonrası dönemde, yaşanan ekonomik krizler sonrası iç talebin daralması imalat sanayii sektörleri için dış pazarın önemini daha da artırmıştır. Sektörlerin krizlerden daha az etkilenmesi, 1996 yılından sonra uygulamaya konulan Avrupa Topluğu ile gümrük birliğinden sektörlerin olumsuz etkilenmemesi için gümrük 144 DPT, 1989: 3. DPT, 1995:65. 146 DPT, 2000:221. 145 84 birliği öncesi rekabet güçlerinin artırılmasına önem verilmiştir.147 Ayrıca, ihracatın artırılması ve sürekli hale getirilebilmesi için firmaların özendirilmesine ve ihracat çeşitliliğinin artırılmasına çalışılmıştır. Bu dönemde kimya sanayiine yönelik olarak atıkların değerlendirilmesi ve çevre kirliliğinin önlenmesine yönelik yatırımların desteklenmesi 148 ve yerli Ar-Ge yatırımlarının uygulanarak yerli teknolojimizin geliştirilmesi, küreselleşen dünya ve serbestleşen dış ticaret dikkate alınarak sektörün rekabet gücü yüksek projeler geliştirmesi yanında iyi bir pazarlama yapısını oluşturulmasının önemine dikkat çekilmiştir. Ayrıca, gerçekleştirilmesi gereken çevre yatırımlarına dikkat çekilerek söz konusu yatırımların gerçekleştirilmesi çerçevesinde kimya organize sanayi bölgelerinin kurulmasının gereği vurgulanmıştır. 149 Daha önce hazırlanmış kalkınma planlarından daha farklı bir anlayışla hazırlanan Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013)’nda stratejik plan anlayışı benimsenmiştir. Plan kapsamında belirlenen gelişme eksenlerinden “rekabet gücünün artırılması” çerçevesinde “sanayi ve hizmetlerde yüksek katma değerli üretim yapısına geçilmesi” hedeflenmiştir. Bu hedef kapsamında genel olarak imalat sanayiinin dışa dönük bir yapı içerisinde ekonomik büyümeyi sürükleyen temel sektör olması hedeflenmiştir. Kimya sanayii ile ilgili olarak ise katma değeri yüksek yeni kimyasalların üretilmesine ve kimya organize sanayi bölgelerinin kurulmasına önem verileceği belirtilmiştir. Ayrıca kimya sektörünün bilgi ve teknoloji yoğun alanlardan olduğu belirtilerek bu alanların geliştirileceği ifade edilmiştir. Dokuzuncu Kalkınma Planı çerçevesinde hazırlanan Kimya Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda kimya sanayiinin vizyonu: “Uluslararası ve AB mevzuatına gerekli uyumu sağlayarak, 2025 yılında; Türkiye’yi katma değeri yüksek ürünlerde üretim ve ihracat açısından, Dünya’nın ilk 10 kimya sektörüne sahip 147 DPT, 1995:19. DPT, 1984:8. 149 DPT, 2001:19. 148 85 ülkelerinden biri haline getirebilmek için; kimya sanayiinin girdi verdiği veya vermesi mümkün olan, ülkenin stratejik olarak kuvvetli olduğu alanlarda, yerli ham madde kaynaklarına dayalı ürün yelpazesini geliştirmek, 2015 yılında mevcut katma değeri dört katına çıkarmak, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını destekleyerek Türkiye’yi yatırım üssü haline getirmek, 2015 yılına kadar bugünkü yatırım hacmini 10 katına çıkarmak, üretim faaliyetlerinde ve tüketiciye sunulan ürünlerde sağlık, teknik emniyet ve çevre konularında sürdürülebilir ve güncel teknolojiye sahip ve Ar-Ge’ye önem veren, gerekli alt yapı entegrasyonunu sağlamış özel üretim alanları bulunan, bölgesinde ihracat ve lojistik merkezi olan bir kimya sanayii haline gelmektir.” olarak belirlenmiştir.150 Planlı kalkınma dönemi ile başlayarak ithal ikameci dönemde artan devletin sektördeki ağırlığı, serbestleşme ve özel sektörün ağırlığının artırılması politikaları çerçevesinde özelleştirme uygulamaları ile azalmıştır. Yedinci Plan döneminde gerçekleşen Petlas’ın özelleştirilmesi ile devlet lastik sektöründen tamamen çıkmıştır. Gübre sektöründe ise 1998 yılında özelleştirme programına alınan Tügsaş ve İgsaş’ın özelleştirmeleri VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde tamamlanarak devlet gübre sektöründen de çıkmıştır. Sektördeki en son özelleştirme ise Petkim’in Dokuzuncu Plan döneminde özelleştirilmesi olmuştur. Son durum itibariyle sektörde devlete ait işletme olarak bor kimyasalları üreten Eti Bor İşletmeleri, patlayıcı madde üreten Makine Kimya Endüstrisi Kurumu ve alkoloid üretimi gerçekleştiren Toprak Mahsulleri Ofisi, Afyon Alkoloid İşletmesi bulunmaktadır. 2.2.4. Türkiye’de kimya sanayiinin mevcut durumu Kimya sanayiinin ekonomi içerisindeki payı yüzde 3 olup son yıllarda yaşanan üretim artışına rağmen toplam ekonomi ve imalat sanayii içerisindeki payı azalmıştır. Sektör üretimi 2003 yılında toplam üretimin yüzde 4,6’sını, imalat sanayiinin yüzde 9’unu oluştururken bu paylar 2010 yılında sırasıyla yüzde 3,1 ve 150 DPT, 2007a:37. 86 6,9’a düşmüştür151 bu düşüşün devam ettiği tahmin edilmektedir. Sektör üretimi 2007 yılında yaşanan küresel kriz sonucu azalmasına karşılık 2008 yılından itibaren artışa geçmiştir. Kapasite kullanımı verileri ile birlikte değerlendirildiğine daha çok mevcut kapasitelerin kullanımı sonucu elde edilen üretim artışının 2011 ve 2012 yılında bir miktar yavaşladığı görülmektedir (Tablo 2.6.). Kapasite kullanım oranlarının yüzde 80’in üzerine çıkması sektörde üretim artışının devam edebilmesi için yeni yatırımların gerekli olduğunu ortaya koymaktadır. Tablo 2.6. Kimya Sanayiinin İmalat Sanayii İçerisindeki Yeri (Milyon TL, Cari Fiyatlarla) 2009 GSYH 1 2010 952.559 Üretim İthalat 2011 1.098.799 2012 1.297.713 1.416.817 2 592.650 2 38.726 2 40.462 2 İmalat Sanayii 420.381 524.469 579.538 Kimya Sanayii 29.941 35.978 Toplam Türkiye 217.678 278.668 403.813 426.229 İmalat Sanayii 171.447 218.462 308.176 317.533 Kimya Sanayii 33.033 55.517 55.117 57.117 Toplam Türkiye 158.482 171.343 227.011 274.595 İmalat Sanayii 148.169 158.697 211.900 257.897 Kimya Sanayii 6.644 8.581 11.337 13.164 7,1 6,9 6,7 6,8 3.607 3.867 - - İstihdam 83.514 92.348 Kaynak: TÜİK istatistiklerinden derlenmiş ve hesaplanmıştır. 1 :Üretim yöntemiyle GSYH. 2 :Üretim endeksine göre tahmini değerdir. - - İhracat Kimya Sanayii/İmalat (%) Firma Sayısı Kimya sanayii ithalatı 2012 yılı verilerine göre yüzde 17,9 ile imalat sanayii ithalatı içerisinde en büyük paya sahiptir. Sektörün en büyük ithalat kalemleri sentetik kauçuk ve plastik ham maddeleridir. İmalat sanayii ihracatının yüzde 5,1’ini oluşturan sektörün ihracatı ise önemli oranda ana kimyasal maddeler ile sabun, deterjan ve kozmetik ürünlerinden oluşturmaktadır. Sektörde 2012 yılında 31,7 milyar ABD Doları ithalata karşılık, gerçekleştirilmiştir. 151 TÜİK,2013 verileri kullanılarak hesaplanmıştır. 87 7,3 milyar ABD Doları ihracat Sektör, imalat sanayii içerisinde cari açığın önemli kaynaklarından biridir. Ülkemiz, Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre kimya sanayiinde en büyük dış ticaret açığı olan ülkeler arasında yer almaktadır (Tablo 2.7.). Kimya sanayiinin diğer sektörlerin ham madde tedarikçisi olduğu göz önüne alındığında sektördeki dış ticaret açığı daha çok sektörde üretimi gerçekleştirilemeyen kimyasallara ihtiyaç duyan diğer sektörlerden kaynaklanmaktadır. Kimya sanayii ithalatının yüzde 16’sı kimya sanayii üretiminde kullanırken, yüzde 24’ü son kullanıcılar tarafından tüketilmekte, yüzde 60’ı ise diğer sektörlerde girdi olarak kullanılmaktadır. Tablo 2.7. Kimya Sanayii Dış Ticaret Açığı En Büyük Ülkeler (2011) (Milyar ABD Doları) İhracat İthalat İhracat-İthalat 1 Çin 87,6 149,3 -61,7 2 Türkiye 7,3 31,7 -24,4 3 Meksika 11,9 34,1 -22,2 4 Brezilya 12,3 32,4 -20,1 5 İtalya 51,6 66,3 -14,7 Kaynak: WTO, 2012., TÜİK 2012 (Türkiye verileri 2012 yılına aittir). Lojistik avantajlar nedeniyle sektör firmaları çoğunlukla ülkenin kıyı bölgelerinde yoğunlaşmıştır. İstanbul Sanayi Odasının yayımladığı en büyük 500 sanayi kuruluşu listesinde yer alan kimya sanayii firmaları (Ek-5) incelendiğinde İstanbul, Kocaeli ve Ege bölgelerinin ağırlığı görülmektedir. 2.2.4.1. Üretim Kimya sanayii üretiminde yıllar itibariyle görülen artışın, son yaşanan finansal kriz sırasındaki duraklamanın ardından 2008 yılından itibaren devam ettiği görülmektedir (Grafik 2.4.). 2008-2009 yıllarında yaşanan küresel kriz sırasında imalat sanayii üretiminde genel bir azalma olmasına rağmen kimya ile plastik ve kauçuk ürünler sektörlerinin üretimlerinde azalma görülmemiştir. Krizin ilk ortaya çıktığı 2007 yılında üretim TL bazında yüzde 8 azalırken, kur farkı dolayısıyla Dolar bazında neredeyse sabit kalmıştır. Sektör üretimi 2008 ve 2009 yıllarında ise tekrar yükselişe geçmiştir. 2009 yılında Doların değer kazanması sonrası TL olarak yüzde 5,5 oranında artan üretim, Dolar bazında azalmıştır. Diğer taraftan kimya sanayii 88 üretimindeki artışa rağmen sektörün imalat sanayii üretimi içerisindeki payı 2003 yılında yüzde 9 olmasına rağmen 2009 yılında yüzde 7,1’e düşmüştür.152 Grafik 2.4. Kimya Sanayii ve İlgili Sektörlerin Üretimi (Milyar TL) 30 25 Kimyasal Madde Ürünleri İmalatı 20 Temel Eczacılık Ürünleri ve Eczacılığa İlişikin Malzemelerin İmalatı 15 10 Plastik ve Kauçuk Ürünleri İmalatı 5 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 Kaynak: TÜİK, 2011a. Tablo 2.8’de ise imalat sanayii üretim endekslerindeki gelişmeler verilmektedir. Buna göre üretim artışının 2010 ve 2011 yıllarında da devam ettiği görülmektedir. 2012’de deki ilk sonuçlara göre bu artış eğilimi sürmektedir. Tablo 2.8. İmalat ve Kimya Sanayii Üretim Endeksi Nace Rev.2 İmalat Sanayii Kimyasal Madde Ürünleri İmalatı Temel Eczacılık Ürünleri ve Ecz. İlişkin Malz. İmalatı Plastik ve Kauçuk Ürünleri İmalatı Kaynak: TÜİK, 2011a. 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 87,4 93,7 100,0 98,5 87,3 100,0 110,5 113,0 77,9 86,3 89,0 83,5 83,0 100,0 107,0 108,8 68,8 76,5 90,9 98,8 101,4 100,0 109,5 123,2 82,5 86,7 93,9 91,3 83,0 100,0 112,1 111,9 152 TÜİK, 2011 verilerine dayanılarak Nace Rev.1 sınıflandırmasına göre yapılan hesaplamalar sonucu elde edilen verilerdir. 89 Tablo 2.9: Kapasite Kullanım Oranları (2007-2011) Nace Rev.2 2007 2008 2009 2010 2011 2012 İmalat Sanayi 80,2 76,7 65,2 72,6 75,4 74,2 Kimyasal Madde Ürünleri İmalatı 73,3 72,4 68,9 80,4 82,6 80,5 Temel Eczacılık Ürünleri ve Ecz. İlişkin Malz. İmalatı 78,7 75,1 70,9 72,3 74,7 70,6 76,2 74,5 64,4 73,1 76,2 72,1 Plastik ve Kauçuk Ürünleri İmalatı Kaynak: TCMB, 2011. Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle kapasite kullanım oranında yaşanılan düşüşe benzer eğilim üretim miktarına da yansımıştır (Tablo 2.9.). Kimya sanayii imalat sanayii kadar sert bir tepki vermemiş, krizden çıkış sırasında da kapasite kullanımı imalat sanayiine göre daha hızlı artmıştır. Artan kapasiteler ve üretim miktarı birlikte değerlendirildiğinde kimya sanayiinde son yıllarda yaşanılan üretim artışının daha çok atıl kapasitenin kullanılmaya başlanmasından kaynaklandığı görülmektedir. Bu nedenle, sektörün üretim artışını sonraki yıllarda da devam ettirebilmesi için yeni yatırımların gerçekleştirilmesi gerekmektedir. 2.2.4.2. Dış ticaret Kimya sanayiinin 2012 yılı ihracat ve ithalatının alt sektörler itibariyle dağılımı Grafik 2.5’te verilmektedir. Sektörün ihracatının önemli bir kısmını ana kimyasal maddeler ile sabun, deterjan ve kozmetik ürünleri oluşturmaktadır. İthalatta en büyük kalemler ise sentetik kauçuk ve plastik ham maddeleridir. Genellikle petrokimyasal ürünlerden oluşan bu grubun üretiminin büyük entegre rafineri yatırımları gerektirmesi ve uzun yıllardır alanında tek olan Petkim’in dışında yeni bir yatırımın yapılmayışı, bu alt sektörde ve dolayısı ile sektörde her yıl artan ithalata sebep olmaktadır. Kimya sanayiinin son yıllardaki dış ticaretinin gelişimi aşağıda Grafik 2.6’da gösterilmektedir. Kimya sanayiinin ve yoğun olarak kimya sektörü ham maddelerine bağımlı olan lastik ve plastik sanayiinin genel dış ticaretinin gelişimi ayrıntılı olarak Ek -7 ve 8’de verilmektedir. 90 Grafik 2.5. Kimya Sanayii, İthalat-İhracat (2012) Kaynak: TÜİK, 2012. Grafik 2.6: Kimya Sanayii Dış Ticaretinin Gelişimi (Milyar Dolar) 35 30 25 20 İhracat 15 İthalat 10 5 0 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Kaynak: TÜİK, 2011a. 91 2009 2010 2011 2012 Plastik ve kauçuk ürünleri imalatı, ülkemizde hızla gelişmekte ve sektörel olarak dış ticaret fazlası vermektedir. Kurulu üretim kapasitesi yönünden Avrupa’da dördüncü sırada yer alan sektör, ham madde bakımından ithalata bağımlıdır. Plastik ve kauçuk ürünleri sektöründeki büyüme, sentetik kauçuk ve plastik ham maddelerinin yurt içi üretimi sınırlı olduğundan, sektör ithalatında artış olarak kendisini göstermektedir. Bu durum da yerli plastik ve kauçuk ürünler sektörünün rekabet gücünü ciddi olarak zayıflatmaktadır. İthalat ve ihracat birim değerleri incelendiğinde finansal kriz nedeniyle yaşanan fiyat dalgalanmalarının dış piyasalarda daha fazla hissedilmiştir. Rekabet nedeniyle dış piyasalardaki ürünlerin birim değerlerinin azalması sonucu dış ticaret hadlerinde iyileşme görülmüşse de krizin etkisinin geçmesinin ardından olumsuz bir azalma söz konusudur (Tablo 2.10.). Tablo 2.10. Kimya Sanayii Dış Ticaret Endekslerinin Değişimi (Bir Önceki Yıla Göre Yüzde) 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 İhracat Birim Değer Endeks (ABD Doları) İthalat Birim Değer Endeks (ABD Doları) 4,5 9,1 15,1 -8,6 4,6 10,2 -0,8 1,6 8,5 15,3 -22,3 9,1 14,0 -8,0 İhracat Miktar Endeksi 18,3 7,0 6,9 -5,7 26,9 7,2 9,2 İthalat Miktar Endeksi 9,8 12,0 -0,8 1,8 16,0 7,8 3,6 Dış Ticaret Hadleri (ABD Doları) Kaynak: TÜİK, 2012. 2,8 0,5 -0,1 17,6 -4,2 -3,3 7,9 TÜİK tarafından 2002 yılında açıklanan girdi-çıktı tablolarına göre sektörün dışa açıklık oranının153 0,1007 olduğu, ancak 2003-2009 döneminde bu oranın yükselerek 0,2215’e ulaştığı görülmektedir. Küresel kriz nedeniyle 2009 yılında bir miktar azalan dışa açıklık oranı 2010 yılı tahmini üretim değerine göre 0,2632’ye yükselmektedir. Dışa açıklık oranının yükselmesinde ihracatın artışı etkili olmuştur. 153 Dışa açıklık oranı= İhracat/Üretim 92 Birçok farklı ürünün yer aldığı sektörün, en büyük tedarikçisi yine kendisidir. Sektörün çeşitli ürün ihtiyaçlarının tamamının ülke içerisinden karşılanabilmesinin mümkün olmaması nedeniyle sektörün dışa açık olması farklı üretim süreçlerinin gerçekleştirilebilmesi için zorunludur. Ancak, büyük ölçekli ana kimyasal yatırımlarının az olması nedeniyle sektörel dış ticaret açığı yüksek olarak gerçekleşmekte, imalat sanayii üretiminin artışına paralel olarak da artmaktadır. Etilen, birçok petrokimyasal ürün için başlangıç maddesi olduğundan ülkelerin kimya sanayiinin büyüklüğü ve petrokimyasal ürün kapasiteleri genellikle yıllık etilen üretimi ile ifade edilmektedir. Ülkemizin ise halen tek etilen üreticisi olan Petkim üretimini nafta kullanarak gerçekleştirmektedir. Yıllık üretim kapasitesi 520.000 ton olan Petkim, ürettiği etileni sonraki üretim basamaklarında kullanmaktadır. Etilen fabrikasının yıllık kapasite kullanımı yaklaşık yüzde 92,4154 olup, firmanın toplam mamul üretimi ülke ihtiyacının yüzde 25’ini karşılamaktadır. Petkim’in mevcut üretimi ve yıllık 1.270 bin ton olan polietilen155 ithalatı birlikte değerlendirildiğinde Türkiye’nin yıllık etilen ihtiyacının 1.500 bin ton/yıl olduğu, plastik ürünler ve diğer petrokimyasallara olan talebin artacağı düşünüldüğünde ise bu ihtiyacın her yıl arttığı değerlendirilmektedir. 2.2.4.3. Sektörde yer alan firmalar Kimya sanayii, lojistik önemi açısından çoğunlukla ülkenin kıyı bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Petrol ve petrol ürünleri, deterjan, sabun, ilaç kimyasalları, boya gibi ürünleri üreten kimya firmalarının çoğu Marmara Bölgesi’nin üç büyük sanayi ili olan İstanbul, Kocaeli ve Sakarya’da, Ege Bölgesi’nde İzmir’de bulunurken gübre ve petrol ürünleri firmalarının çoğu Akdeniz Bölgesi1’nde toplanmıştır. Ayrıca Akdeniz Bölgesi’nde ana ham maddelerden olan soda, bikromat gibi önemli üretim merkezleri de bulunmaktadır. Karadeniz Bölgesi’nde ise yine gübre fabrikaları göze çarpmaktadır (Şekil 2.1.).156 154 Petkim, 2012:32 TÜİK 2012. 156 DPT, 2007a:7. 155 93 Şekil 2.1. Türkiye’deki Kimya Sanayiinin Ciro Bazında (TL) Düzey 2 Bölgeleri Arası Dağılımı Kaynak: TÜİK,2004. Kimya sanayii firmalarının çoğunluğu KOBİ’lerden oluşmasına karşılık (Tablo 2.11) sermaye yoğun yapısı nedeniyle sektörde KOBİ’lerin oranı imalat sanayii ortalamasından daha düşüktür. Kimya sanayiinin birçok alt sektöründe yoğunlaşma derecesi yüksektir. Alt sektörlerin birçoğunda pazardaki ilk sekiz firma satışların yüzde 80’inden fazlasını gerçekleştirmektedir. Kimya sanayiinin küresel karakterin yansıtan bu durum Ek–6’da verilen tabloda ayrıntılı olarak görülebilmektedir. Tablo 2.11. İstihdam Büyüklüğüne Göre Yerel Birim Sayısı (2010) NACE Rev. 2 C İmalat Sanayii Toplamı Kimyasal Madde Ürünleri İmalatı Temel Eczacılık 21 Ürünleri ve Ecz. İlişkin Malz. İmalatı Plastik ve Kauçuk 22 Ürünleri İmalatı 20 Toplam 1-19 20-49 299.928 278.180 13.796 50-99 100-249 250-499 500-999 10004999 5000+ 3.874 2.780 783 329 176 10 3.668 3146 332 88 67 23 8 4 0 199 73 49 20 25 12 10 10 0 16.037 14.637 935 233 172 42 11 7 0 Kaynak: TÜİK, 2011a. 94 2.2.4.4. İstihdam Kimya sanayii sermaye yoğun bir sektördür. Ancak sektör istihdamı genel olarak eğitim düzeyi yüksek kalifiye işgücünden oluşmaktadır. Diğer taraftan, ilgili sektörlerden plastik ve kauçuk ürünleri sanayii ise kimya sanayiine nazaran daha emek yoğun ve kısmen daha ucuz işgücünün istihdam edildiği bir sektördür. Kimya sanayii alt sektörlerinde bilgi yoğunluğu arttıkça kalifiye eleman ve dolayısı ile işgücü maliyeti artmaktadır. İlaç sanayii en yüksek katma değere sahip olup en kalifiye istihdamın gerçekleştiği alt sektördür. Kimya sanayii istihdamı 229 bin ile imalat sanayii istihdamının 8,8’ini oluşturmaktadır. Sektörde işgücünün uzmanlaşmasının yüksek olması nedeniyle imalat sanayii içerisinde nispeten yüksek işçilik ücretine sahiptir. Sektörün ortalama işçilik ücreti imalat sanayii ortalamasının iki katı olup diğer sektörler arasında dördüncüdür. Kauçuk ve plastik ürünler sektörü ise on beşinci sırada yer almasına rağmen imalat sanayii ortalamasına yakın bir değerdedir (Tablo 2.12.). Tablo 2.12. Kimya Sanayii Üretim ve Çalışan İstatistikleri Nace Rev.1.1’e göre sektörler Kimyasal Madde Ürünleri İmalatı Plastik ve Kauçuk Ürünleri İmalatı İmalat Sanayii Firma Sayısı 3.607 18.224 324.667 Çalışan Sayısı 86 699 142 391 2.602.676 Ciro ( milyon TL) 32.915 22.407 452.213 Üretim Değeri (milyon TL) 30.029 21.078 423.122 Katma Değer (milyon TL) 6.652 5.016 85.368 22,2 23,8 20,2 35.235 15.248 15.898 Kişi Başı Üretim Değeri (TL/Pers.) 346.360 148.029 162.572 Kişi Başı Katma Değer (TL/Pers.) 76.728 35.229 32.800 Katma Değer Oranı (%) Personel Maliyeti (TL/Pers.) Kaynak: TÜİK, 2011a kullanılarak yazar tarafından hesaplanmıştır. TÜİK verilerine göre 2005 yılında kimya ve ilgili sektörlerde (24 ve 25 Nace 1.1) 203.303 kişi istihdam edilirken bu rakam beş yıl içerisinde, yaşanan küresel finansal krize rağmen, yüzde 19,7 artarak 2009 yılında 229.090’a ulaşmıştır. Bu dönem içerisinde kimya sanayiindeki artış yüzde 3,8 olurken plastik ürünler 95 sektöründe yüzde 32,1 olarak gerçekleşmiştir (Tablo 2.13.). Kimya sanayiindeki istihdam artışı genelde daha az olmakta, ancak sağlanan istihdam daha fazla süreklilik arz etmektedir.157 Tablo 2.13. Sektör İstihdamının Yıllara Göre Değişimi (Kişi) Nace 1.1 2005 2006 2007 2008 2009 2.583.747 2.684.240 2.776.303 2.858.485 2.602.676 Kimyasal Madde Ürünleri İmalatı 91.754 86.413 82.612 83.514 86.699 Plastik ve Kauçuk Ürünleri İmalatı 111.576 126.100 129.063 146.245 142.391 Toplam 203.330 212.513 211.675 229.759 229.090 İmalat Sanayii Kaynak: TÜİK, 2011a. 2.2.4.5. Yatırımlar ve mevzuat Türkiye’de 1980 sonrasında uygulamaya konulan, sektörel konuların önceliklendirilmesini hedefleyen teşvik sistemi bazı değişiklikler ile uzun yıllar uygulanmaya devam etmiştir. Sistemin bölgesel ve sektörel önceliklerin göz önüne alınarak yeniden oluşturulması amacıyla yapılan çalışmalar 2009 yılında sonuçlanmıştır. Sektörel, bölgesel ve ölçeksel öncelikler dikkate alınarak mal ve hizmet üretimine, Ar-Ge ve çevre koruma faaliyetlerine yönelik yatırımların çeşitli teşvik tedbirleri ile desteklenmesini öngören yatırım teşvik sistemi 2009 yılında yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Teşvik sisteminin uygulamalarının değerlendirilmesinin ardından 2012 yılında bazı değişiklikler ile sistem revize edilmiştir. Öncelikle bölgesel değerlendirme kıstasları değiştirilmiş, 4 bölgeden oluşan gelişmişlik sıralaması 6 bölgeye çıkartılmış, Düzey 2 istatistiki birimleri yerine her il ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Ayrıca bir önceki sistemde yer almayan “stratejik yatırımlar” kavramına yeni teşvik sisteminde yer verilmiş, bu yatırımların ayrıca desteklenmesine karar verilmiştir. 157 Küresel finans krizi sırasında yapılan çalışmalar ve sektör temsilcileri ile yapılan görüşmelerde firmaların ekonomik kriz gibi sebeplerle işçi çıkarmalara daha olumsuz baktıkları gözlenmiştir. 96 Yeniden düzenlenen yatırım teşvik sistemi amaçları içerisinde yer alan: x Uluslararası rekabet gücünü artıracak ve araştırma-geliştirme içeriği yüksek bölgesel ve büyük ölçekli yatırımlar ile stratejik yatırımların özendirilmesi, x Kümelenme ve çevre korumaya yönelik yatırımlar ile araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi, 158 kimya sanayii açısından özel önem arz etmektedir. Yeni teşvik sistemi, “Stratejik Yatırımlar”, “Büyük Proje Yatırımlarının Teşviki”, “Sektörel-Bölgesel Teşvik Sistemi” ve “Diğer Teşvik Unsurları” olmak üzere dört grupta toplanan teşvik unsurları içermektedir. Teşvik sistemini oluşturan destek mekanizmalarının yukarıda sayılan unsurlara göre uygulaması Tablo 2.14’te verilmektedir. Yeni teşvik sisteminde kümelenmeyi teşvik etmek üzere OSB’lerde yapılacak yatırımlar ile sektörel işbirliğine dayalı yatırımların vergi indirimi ve sigorta primi işveren hissesi destekleri açısından bir alt bölgede uygulanan desteklerden yararlanması öngörülmüştür. Sektörel işbirliği yatırımları ile aynı sektörde faaliyet gösteren ve en az beş gerçek veya tüzel kişinin ortağı olduğu yatırımcılar tarafından gerçekleştirilen ve ortak faaliyet gösterilen alanda entegrasyonu sağlayacak yatırımlar ifade edilmektedir. Ayrıca, Ar-Ge ve çevre yatırımlarının KDV istisnası, gümrük muafiyeti ve faiz desteğinden yararlanmaları öngörülmüştür. Kararda söz konusu yatırımların altıncı bölgede gerçekleştirilmesi halinde gelir vergisi stopajı ve sigorta primi desteğinden de yararlanması öngörülmüştür. TÜBİTAK tarafından desteklenen projeler neticesinde geliştirilen ürünlerin üretimine yönelik yatırımlar, Sağlık Bakanlığı’ndan alınacak proje onayına istinaden gerçekleştirilecek asgari 20 milyon Türk Lirası tutarındaki biyoteknolojik ilaç, onkoloji ilaçları ve kan ürünleri üretimine yönelik yatırımlar ise öncelikli yatırım 158 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar ( 19.06.2012 tarihli ve 28328 sayılı T.C. Resmi Gazete’de yayımlanan)’dır 97 alanları arasında sayılarak daha üst bölgelerde gerçekleşmiş olsa dahi beşinci bölge desteklerinden faydalanabileceği ifade edilmiştir. Tablo 2.14. Teşvik Uygulamaları Genel Teşvik Bölgesel Teşvik Büyük Ölçekli Yatırımlar Stratejik Yatırımlar Gümrük vergisi muafiyeti X X X X KDV istisnası X X X X X X X X X X X X X Vergi indirimi Sigorta primi işveren hissesi desteği Tersanelerin gemi inşa yatırımları Yatırım yeri tahsisi 3.,4.,5., ve 6. bölg. yatırımlar Faiz desteği X KDV iadesi X Gelir vergisi stopajı desteği Sigorta primi desteği 1 6.bölgedeki yatırımlar 1 X X X X X X Kaynak: 2012/3305 Sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar. 1: 6. bölgede gerçekleşecek yatırımlar için. Teşvik sistemini oluşturan dört teşvik uygulama unsuru ve bunların uygulanması genel olarak aşağıda özetlenmektedir. a ) Genel teşvik sistemi Diğer teşvik uygulamalarının tamamlayıcısı olan genel teşvik sistemi ile destek uygulamalarından yararlanamayan, asgari yatırım şartlarını sağlayan ve teşvik edilemeyecek yatırım konuları arasında yer almayan projelerin desteklenmesi sağlanmaktadır. b ) Sektörel - bölgesel teşvik sistemi Bir önceki kararda bölgesel destekler, gelişmişlik sıralamasına göre 4 grupta değerlendirilen 26 istatistiki bölgeye göre uygulanmaktaydı. Yeni teşvik sisteminde ise sosyal gelişmişlik düzeyine göre tüm iller 6 gruba ayrılarak değerlendirme yapılmıştır. Her il için ayrı olarak belirlenen sektörler o ilin dâhil olduğu gelişmişlik grubuna göre belirlenen süre ve oranlarda uygulanmaktadır. 98 c ) Büyük proje yatırımlarının teşviki Teşvik sisteminde, yüksek katma değerli yapıya geçilmesinin desteklenmesi amacıyla dış ticaret açığını azaltacak, üretim teknolojilerinde dönüşümü destekleyecek ve Ar-Ge kapasitesini artıracak büyük projelerin ülke çapında desteklenmesi öngörülmüştür. Bu amaçla belirlenen alt limitlerden büyük yatırım tutarı olan belirli sektörlerdeki büyük proje yatırımlarının tüm ülke sathında ayrı bir teşvik programıyla desteklenmesi karara bağlanmıştır. Belirlenen sektörlerden kimya sanayii ile ilgili konular ve yatırım alt limitleri Tablo 2.15’da verilmektedir. Tablo 2.15. Büyük Projeler İçin Asgari Sabit Yatırım Tutarı (Milyon TL) Asgari Yatırım Tutarları 1.000 200 50 Yatırım Konuları Rafine Edilmiş Petrol Ürünleri İmalatı Kimyasal Madde ve Ürünlerin İmalatı İlaç Üretimi Yatırımları Kaynak: 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar ( 19.06.2012 tarihli ve 28328 sayılı T.C. Resmi Gazete’de yayımlanan)’dır. d ) Stratejik Yatırımlar Stratejik yatırımlar teşvik sisteminde yapılan son değişiklik ile getirilmiş bir teşvik unsurudur. Stratejik yatırımlar, aşağıda yer alan kriterlerin tamamını birlikte sağlayan, ithalat bağımlılığı yüksek ürünlerin üretimine yönelik yatırımlar olarak tanımlanmıştır. Stratejik yatırım kriterleri, a) Asgari sabit yatırım tutarının 50 milyon Türk Lirasının üzerinde olması, b) Yatırım konusu ürünle ilgili yurtiçi toplam üretim kapasitesinin ithalattan az olması, c) Bakanlıkça belirlenecek esaslar çerçevesinde, belge konusu yatırımla sağlanacak katma değerin asgari yüzde kırk olması, d) Yatırım konusu ürünle ilgili olarak son bir yıl içerisinde gerçekleşen toplam ithalat tutarının 50 milyon ABD Dolar’ının üzerinde olması (Yurt içinde üretimi olmayan ürünlerin üretimine yönelik yatırımlarda uygulanmaz),159 olarak tanımlanmıştır. 159 2012/3305 Sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar ( 19.06.2012 tarih, 28328 sayılı T.C. Resmi Gazete). 99 Stratejik yatırımların belirlenmesinde kimya sanayii açısından önemli bir husus da rafineri ve petrokimya yatırımlarında asgari yüzde kırk katma değerli ürün üretilmesi şartının aranmaması olmuştur. Böylece petrokimyasal üretimin ilk zinciri olan ve katma değer oranı düşük rafineri ve petrokimya yatırımları da stratejik yatırım olarak değerlendirilmiş, bu tesislerin ürünlerinin kullanılacağı diğer yüksek katma değerli üretimlerin önü açılmıştır. e )Yatırımlar için devlet yardımı sisteminin değerlendirilmesi Geçmiş dönemlerde yatırım teşvik sistemi içerisinde kimya sanayiine verilen yatırım teşvik belgelerinin yıllık toplam yatırım tutarlarının değişimi aşağıda Grafik 2.7’de verilmektedir. 1990-1998 döneminde yatırım tutarında önemli oranda artış gözlemlenmiş ancak sonraki yıllarda aynı artış devam etmemiştir. Artışın devam etmemesinde önce Marmara depremi ve ardından yaşanılan ekonomik krizin etkisinin olduğu değerlendirilmektedir. Grafik 2.7. Kimya Sanayii 1980-2009 Yılları Arası Verilen Teşvik Belgelerinin Tutarlarının Yıllara göre Değişimi ve İmalat Sanayii İçerisindeki Payı Kaynak: Hazine Müsteşarlığı verilerine göre hesaplanmıştır. Bölgesel ve sektörel öncelikler dikkate alınarak hazırlanan teşvik sisteminin 2009-2012 yılları arasındaki uygulamasının sonuçlarının kimya sanayii açısından değerlendirmesi aşağıda verilmektedir (Tablo 2.16.). Kimya sanayii bu dönemde 100 önemli oranda büyük ölçekli yatırım teşviklerinden yararlanmıştır. Dönem içerisinde düzenlenen büyük ölçekli yatırım teşviklerinin yüzde 66’sı, bölgesel teşviklerin yüzde 37’si ve genel teşvik belgelerinin yüzde 4’ü kimya sanayiine yönelik olarak düzenlenmiştir. Tablo 2.16. Kimya Sanayiine Verilen Yatırım Teşvikleri (Temmuz 2009- Mart 2012) Uygulama Adet Öngörülen Sabit Yatırım (Milyon TL) Öngörülen İstihdam Genel Teşvik Uygulamaları 692 3.011 13.763 Bölgesel Teşvik Uygulamaları 100 2.038 3.547 7 23.608 1.845 799 28.657 19.155 Büyük Ölçekli Yatırımların Teşviki Toplam Kaynak: Ekonomi Bakanlığı, 2012 Kimya sanayii yatırımları için alınan teşvik belgelerinin bölgelere göre dağılımında birinci bölge yüzde 46 ile en büyük payı, üçüncü bölge yüzde 29 ile ikinci sırayı almıştır. Dördüncü ve ikinci bölge ise sırasıyla yüzde 14 ve 11 pay almıştır.160 Dördüncü bölgenin yatırımların en çok desteklenmesine rağmen aldığı payın düşük, birinci bölgenin payının ise yüksek olmasında kimya sanayii yatırımlarının gelişmiş bölgelerdeki altyapılara ihtiyaç duyduğunu, mevcut yatırımların bulunduğu bölgelerin tercih edildiğini göstermektedir. Düzenlenen teşvik belgelerinin alt sektörler itibariyle dağılımı Tablo 2.18’de verilmektedir. Rafine edilmiş petrol ürünleri, sentetik kauçuk ve plastik ham maddeleri, belge başına en büyük yatırım tutarının olduğu alt sektörler olmuştur. Kimya sanayiinde yatırım teşviki alan yedi büyük projeden üçü rafine edilmiş petrol ürünleri sektöründe yer almaktadır. Diğer dört proje ise eczacılıkta ve tıpta kullanılan kimyasal ve bitkisel kaynaklı ürünler alt sektöründe yer almaktadır. 160 Ekonomi Bakanlığı, 2012 101 Tablo 2.17. Kimya Sanayiine Ait Yatırım Teşvik Belgelerinin Alt Sektörler İtibariyle Dağılımı (Temmuz 2009- Mart 2012) Alt Sektör Adet Öngörülen Sabit Yatırım (Milyon TL) Öngörülen İstihdam Ana kimyasal maddeler 31 346,59 780 Kimyasal gübre ve azotlu bileşikler 13 43,21 153 Sentetik kauçuk ve plastik ham maddeleri 14 302,90 331 5 37,50 233 15 128,27 560 46 962,84 1.781 27 140,80 586 22 80,16 471 Plastik ürünler 596 2.750,81 11.722 Kauçuk ürünler 24 742,72 1.135 6 23.121,41 1.403 Pestisit (haşarat ilacı) ve diğer zirai- kimyasal ürünler Boya, vernik vb. Kaplayıcı mad. ile matbaa mürekkebi ve macun Eczacılıkta ve tıpta kullanılan kimyasal ve bitkisel kaynaklı ürünler Sabun ve deterjan, temizlik ve cilalama maddeleri; parfüm; kozmetik ve tuvalet malz. B.y.s. Kimyasal ürünler Rafine edilmiş petrol ürünleri Kaynak: Ekonomi Bakanlığı, 2012 2.3. Türkiye Kimya Sanayiinin Yeni Yatırım İhtiyacı 2.3.1. Kimya sanayiinin geneli açısından yatırım ihtiyacı Dünya Ticaret Örgütü (WTO) verilerine göre en büyük imalat sanayii ihracatçısı olan ilk 10 ülke Tablo 2.18’da verilmektedir. Bu ülkelerden 7’sinin kimya sanayiinde de en büyük üretimi gerçekleştiren ülkeler arasında yer alması kimya sanayii ile imalat sanayii arasındaki ilişkiyi göstermesi açısından önemlidir. Dünyadaki büyük imalat sanayii üreticilerinin kimya sanayii üretimlerinin de büyük olması aslında çok şaşırtıcı değildir. Birinci bölümde kimya sanayiinin diğer sektörler ile ilişkisi incelenirken sektör ham maddelerinin yüzde 77’sinin ara ürün olduğu, kimya sanayiinin kullandığı ara girdiler ve son kullanıcıların kullanımlarının dikkate alınmadığı durumda ise sektör üretiminin yüzde 52’sinin diğer sektörlerde girdi olarak kullanıldığı belirtilmiştir. 102 Tablo 2.18. İmalat Sanayii İhracatına Göre İlk 10 Ülke, 2011 (Milyar Dolar) Ülkeler 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Çin Almanya ABD Japonya Güney Kore Fransa İtalya Hong Kong Hollanda Belçika İmalat Sanayii İhracatı 1.771,9 1.255,7 966,5 725,3 473,3 456,8 425,2 408,2 401,9 351,3 Kimya Sanayii İhracatı 114,7 225,8 207,0 84,5 60,7 108,7 59,5 20,0 100,8 140,2 Kimya Sanayii Üretimi 944,1 218,1 568,9 232,4 174,0 104,2 62,6 - Kaynak: WTO, 2013; CEFIC, 2012:5. Bir sektörün diğer sektörler tarafından girdi olarak kullanılmasını gösteren ileri bağlantı endeksi bir birimlik sektör üretiminin ne kadarının diğer sektörler tarafından girdi olarak kullanıldığını göstermektedir. Kimya sanayii, imalat sanayii sektörleri arasında 0,7129161 olan ileri bağlantı endeksi ile sekizinci sırada yer almaktadır. Sektörün üretim büyüklüğü ile birlikte değerlendirildiğinde ise kimya sanayii diğer sektörlere en fazla girdi veren sektörler sıralamasında beşinci durumdadır. Sektör, 6,3124162 olan toplam ileri bağlantı endeksi163 ile imalat sanayii sektörleri içerisinde büyüklük olarak ana metal sanayiinden sonra gelmektedir. Bu durum sektörün önemli bir ham madde tedarikçisi olduğunu göstermektedir. Bu çerçevede, ülkemizin imalat sanayiinde üretimin odaklı bir yaklaşımla hazırlıkları devam etmekte olan 10. Plan çerçevesinde kimyasal ürünlerdeki üretim miktarını artırması bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü diğer sektörlerde hedeflenen üretim ve ihracat artışının kimya sanayiine olan talebi artıracağı görülmektedir. Sektörün mevcut üretim kapasitelerinin artırılmaması 161 Türkiye Kalkınma Bankası, 2012:487. Türkiye Kalkınma Bankası, 2012:490. 163 Toplam ileri bağlantı endeksi, ekonomideki tüm sektörlerin nihai ürünlerine birer birimlik bir talep artışı olduğunda ilgili sektörün üretiminin ne kadar arttığını ifade etmektedir. 162 103 durumunda ise bu talep ithalat yolu ile karşılanarak halen önemli bir cari açık kaynağı olan sektör ithalatını büyük ölçüde artıracaktır. Kimya sanayiinin mevcut üretiminin ithalata bağımlılığını gösteren ithalat toplam geri bağlantı endeksi 0,2839 164 ile düşük gibi görünse de bu durum sektördeki üretimin düşük olmasından kaynaklanmaktadır. Türkiye kimya sanayii üretimindeki ham madde ve malzemelerin yüzde 68’inin ithal ham madde ve malzemelerden oluştuğu tespit edilmiştir.165 İhracatın ithalat gereği yani bir birimlik ihracat için gerekli olan ithalat değeri, kimya sanayii ihracatı için 1,7077 166’dir. İhracat için ithalat gereğinin bu denli yüksek olması sektörün ithalata bağımlılığının yanında, sektörün ihracatının ithalata nazaran çok düşük olmasından kaynaklanmaktadır. 2.3.2. Kimya sanayii alt sektörleri itibariyle yatırım ihtiyacı Türk kimya sanayiinin bir diğer sorunu ise ürünlerinin katma değerinin düşük olmasıdır. Sektör üretiminin alt sektörler itibariyle dağılımının tamamı yasal nedenlerden dolayı TÜİK tarafından açıklanamamaktadır. Bu sebeple 2003-2009 yılları arasındaki Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri, Sanayi Üretim Endeksi kullanılarak Tablo 2.19’da verilen alt sektörlerin kimya sanayii üretimi içindeki payı ve ortalama katma değer içerikleri hesaplanmıştır. Sektör alt sektörler itibarıyla incelendiğinde, sadece ilaç sanayii katma değer oranının AB’nin katma değer oranına (yüzde 38) yaklaştığı görülmektedir. Diğer alt sektörlerde ise belirgin olarak ülkemiz kimya sanayiinin katma değeri düşüktür. Sektörün katma değeri en yüksek alt sektörlerinden olan özellikli kimyasalların katma değer oranı ülkemizde sadece yüzde 19 olarak gerçekleşirken AB ortalamasında bu oran yaklaşık yüzde 30 olarak gerçekleşmektedir. Bu oranların AB ortalaması olduğu dikkate alındığında Almanya, Fransa gibi ülkelerde katma değerin daha fazla olacağı açıktır. AB ortalamasına göre kimya sanayiinde katma değer oranı yüzde 28 olarak gerçekleşirken, Almanya için yüzde 32, İsveç için yüzde 40 düzeyine çıkmaktadır.167 Buna karşılık, Türkiye’de bu oran ancak yüzde 22 olarak gerçekleşmektedir. 164 Türkiye Kalkınma Bankası,2008:26. Saygılı at al., 2010:68,69. 166 Türkiye Kalkınma Bankası,2008:26. 167 Viale, 2008. 165 104 Tablo 2.19. Türkiye Kimya Sanayii İmalatı ve Katma Değeri NACE Rev 1.1 244 245 2412 242 243 246 Alt Sektörler ve Alt Sektör Grupları Kimya Sanayii Üretimi İçerisindeki Payı (%) Katma Değer Oranı (%) İlaç 22,8 30 Eczacılık ürünlerinin, tıbbi kimyasalların ve botanik ürünlerinin imalatı 22,8 30 Tüketici Kimyasalları 16,2 18 Sabun ve deterjan, temizlik ve cilalama maddeleri; parfüm; kozmetik ve tuvalet malzemeleri imalatı 16,2 18 Özellikli Kimyasallar 24,9 19 1,5 14 1,0 41 13,0 17 9,4 21 36,1 19 Boya ve pigment imalatı Pestisit (haşarat ilacı) ve diğer zirai-kimyasal ürünlerin imalatı Boya, vernik benzeri kaplayıcı maddeler ile matbaa mürekkebi ve macun imalatı Diğer kimyasal ürünlerin imalatı Ana Kimyasallar 2411 Sanayi gazları imalatı 0,4 48 2413 Diğer inorganik ana kimyasal maddelerin imalatı 5,6 27 2414 Diğer organik ana kimyasal maddelerin imalatı 1,3 17 2415 Kimyasal gübre ve azot bileşiklerin imalatı 9,9 23 2416 Plastik ham maddelerinin imalatı 12,6 16 247 Suni elyaf imalatı 6,3 8 24 KİMYA SANAYİİ TOPLAMI 100 22 Kaynak: TÜİK verilerine göre yazar tarafından hesaplanmış ortalama değerlerdir. 105 Kimya sanayiinde katma değeri yüksek ürünlerin katma değer oranının yıllar içerisindeki değişimi incelendiğinde Boya ve pigment imalatı (2412), Boya, vernik benzeri kaplayıcı maddeler ile matbaa mürekkebi ve macun imalatı (243), Diğer kimyasal ürünlerin imalatı (246), Diğer inorganik ana kimyasal maddelerin imalatı (2413) ve Plastik ham maddelerinin imalatı (2416) sektörlerindeki azalma dikkat çekmektedir. 2416 no’lu “Plastik ham maddelerinin imalatı” sektörü katma değerinin ekonomik kriz ile ciddi oranda azalması (yüzde 18’den 10’a) kriz nedeniyle dalgalanan petrol fiyatlarına bağlanabilir. Petrol fiyatlarının düşmesi petrol ile ilgili sektörlerde de ürünlerin fiyatlarının düşmesine sebep olmuş, buna karşılık stokla çalışan petrokimya şirketlerinin yüksek fiyattan aldıkları ham madde nedeniyle karlılıklarında düşme oluştur. Sektörün 2009 yılı verisinin çok düşük olması nedeniyle son üç yıllık ortalaması alınan alt sektörde katma değerin azalması dikkat çekici bir gelişmedir. Sektörün dünya genelinde ileri teknoloji içeriği nedeniyle genel olarak yüksek katma değerli ürünlerden oluşmasına karşılık ülkemizdeki katma değer oranının düşük olması üretim yapımızdaki teknoloji düzeyinin düşüklüğüne işaret etmektedir. Ülke kimya sanayimizin düşük teknoloji düzeyindeki ürünlerden oluşmasının sektörün girdi sağladığı diğer sektörleri de olumsuz etkilediği düşünülmektedir. Örneğin ham maddesini büyük ölçüde kimya sanayiinden alan lastik ve plastik ürünleri (25 Nace Rev.1.1) sanayiinin katma değer oranı ülkemizde yüzde 23 olarak gerçekleşirken aynı oran AB’de yüzde 27’dir. AB ile karşılaştırıldığında önemli bir büyüklüğü olan plastik ve kauçuk ürünleri sektöründeki bu farkın tedarikçi sektörü olan kimya sanayiindeki sorunlardan kaynaklandığı düşünülmektedir. Kimya sanayii üretimi, toplam ülke ihtiyacının ancak yüzde 50’sini karşılayabilmekte, temel kimyasal maddelerin üretimi ve plastik kauçuk ürünlerinde ise bu oran yüzde 30’un altına düşmektedir (Tablo 2.20.). 106 Tablo 2.20. Türkiye Kimya Sanayii Dengesi, 2010 (Milyon Dolar) ISIC Rev 4 Kimya Sanayii Alt Sektörleri Üretim 20 Kimyasal Madde Ürünleri İmalatı 17.883,8 5.123,8 22.309,4 35.069,4 2011 Temel Kimyasal Maddelerin İmalatı 1.615,4 1.625,9 6218,6 6.208,1 2012 Kimyasal Gübre ve Azotlu Bileşiklerin İmalatı 2.379,5 205,2 1352,1 3.526,4 2013 Birincil Formda Plastik ve Sentetik Kauçuk İmalatı 2.996,2 719,9 8214,2 10.490,5 2021 Haşere İlaçları ve Diğer ZiraiKimyasal Ürünlerin İmalatı 257,2 64,3 277,0 469,9 3.154,7 400,9 701,7 3.455,5 3.996,2 1.101,1 1065,3 3.960,4 2022 2023 Boya, Vernik ve Benzeri Kaplayıcı Maddeler İle Matbaa Mürekkebi ve Macun İmalatı Sabun ve Deterjan, Temizlik ve Parlatıcı Madd.; Parfüm; Kozmetik ve Tuvalet Malz. İmalatı İhracat İthalat Türkiye Pazarı 2029 Başka Yerde Sınıflandırılmamış Diğer Kimyasal Ürünlerin İmalatı 2.095,8 418,4 2.350,4 4.027,8 2030 Suni veya Sentetik Elyaf İmalatı 1.388,8 588,1 2.130,1 2.930,7 21 Temel Eczacılık Ürünleri ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı 6.101,7 606,1 4.770,1 10.265,7 23.985,5 5.729,9 27.079,5 45.335,1 TOPLAM Kaynak: Üretim verileri TÜİK,2011a verilerine göre hesaplanmıştır. Dış ticaret verileri TÜİK,2012 verileridir. Not: TÜİK,2011a verilerinde üretim değeri açıklanmamış olan 2021, 2030 ile kısmen açıklanmamış olan 2011 faaliyet konuları ile ilgili veriler Tablo 2.19’da verilen sektör üretim dağılımı esas alınarak hesaplanmıştır. Ülkemizin kimya sanayiindeki dış ticaret açığının alt sektörler itibariyle dağılımı Tablo 2.21’de verilmektedir. Bu sonuçlar ülkemizin kimya sanayiinin tüm alt sektörlerinde rekabet gücünün düşük olduğunu ve ithal ürünlere bağımlı olduğunu ortaya koymaktadır. Ülkemiz sadece tüketici kimyasalları sınıfında yer alan sabun, deterjan ve kozmetik alt sektöründe (2023 Isic rev.4) dış ticaret fazlası 107 verebilmektedir. Plastik ve kauçuk ham maddeleri (2013 Isic rev.4), temel kimyasal maddeleri (2011 Isic rev.4) ve sentetik elyaf (2030 Isic rev.4) imalatı alt sektörleri en yüksek dış ticaret açığının olduğu alt sektörlerdendir. Tablo 2.21. 2012 Yılı Türk Kimya Sanayii Dış Ticaret Açığı (Milyon Dolar) ISIC Rev 4 Dış Ticaret Açığı Kimya Sanayii Alt Sektörleri Sektör dış tic.açığında Payı (%) İhracat/ İthalat (%) 20 Kimyasal Madde Ürünleri İmalatı -20.783 85,2 24,2 2011 Temel Kimyasal Maddelerin İmalatı -5.200 21,3 28,9 2012 Kimyasal Gübre ve Azotlu Bileşiklerin İmalatı -1.503 6,2 13,2 2013 Birincil Formda Plastik ve Sentetik Kauçuk İmalatı -9.670 39,6 9,4 2021 Haşere İlaçları ve Diğer Zirai-Kimyasal Ürünlerin İmalatı -256 1,0 22,9 2022 Boya, Vernik ve Benzeri Kaplayıcı Maddeler İle Matbaa Mürekkebi ve Macun İmalatı -268 1,1 67,5 2023 Sabun ve Deterjan, Temizlik ve Parlatıcı Madd.; Parfüm; Kozmetik ve Tuvalet Malz. İmalatı 155 -0,6 112,5 2029 Başka Yerde Sınıflandırılmamış Diğer Kimyasal Ürünlerin İmalatı -1.967 8,1 23,4 2030 Suni veya Sentetik Elyaf İmalatı -2.075 8,5 23,6 21 Temel Eczacılık Ürünleri ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı -3.611 14,8 16,5 TOPLAM -24.395 Kaynak: TÜİK, 2012. Kimya sanayiinde yerli üretilmesi konusunda öncelik verilebilecek olan yukarıda sayılan kimyasal ürünlerin 2012 yılı ithalatı içerisindeki payları Tablo 2.22’de verilmektedir. Bu ürünler her bir alt sektör ithalatı içerisindeki en büyük ithalat kalemleri olup, toplam kimya oluşturmaktadırlar. 108 sanayii ithalatının yüzde 40’ının Tablo 2.22. Seçilmiş bazı kimyasalların ithalat miktarları (Milyon Dolar) ISIC Rev. 4 GTİP No, Kimyasalın Adı İthalat 2011 Temel Kimyasal Maddelerin İmalatı 2011 2902, Halkalı hidrokarbonlar 610,1 290531, Etilen glikol 167,9 290511, Metil alkol 166,8 3204, Sentetik organik boyar maddeler 478,8 2012 Kimyasal Gübre ve Azotlu Bileşiklerin İmalatı 3102, Azotlu mineral ve kimyasal gübreler 2013 2022 Birincil Formda Plastik ve Sentetik Kauçuk İmalatı 3901, Polietilen 2.304,8 3902, Polipropilen 2.776,7 3903, Polistiren 1.011,6 3904, Polivinil klorür (PVC) 918,0 39076, Polietilen teraftalat (PET) 317,0 Boya, Vernik ve Benzeri Kaplayıcı Maddeler İle Matbaa Mürekkebi ve Macun İmalatı 3208, Polimer esaslı boya ve vernikler 2023 2030 248,4 Sabun ve Deterjan, Temizlik ve Parlatıcı Madd.; Parfüm; Kozmetik ve Tuvalet Malz. İmalatı 3402, Yüzey aktif maddeler 2029 848,3 488,0 Başka Yerde Sınıflandırılmamış Diğer Kimyasal Ürünlerin İmalatı 3824, Dökümhanelerde kullanılan çeşitli kimyasallar 567,6 3302, İçecek imaline kullanılan kimyasallar 406,4 Suni veya Sentetik Elyaf İmalatı 5402, Polyester esaslı sentetik flament iplikler 1.485,2 Seçilmiş Ürünlerin Toplamı 12.795,6 Toplam Kimya Sanayii İthalatı 31.701,0 Kaynak: TÜİK, 2012. 109 Plastik ve kauçuk ham maddeleri imalatı (2013 Isic rev.4) alt sektörünün ürünlerinden polietilen (3901 GTİP, 2012), polipropilen (3902 GTİP, 2012), polistiren (3903 GTİP, 2012), polivinil klorür (PVC, 3904 GTİP, 2012) ve polietilen teraftalat (PET, 390760 GTİP, 2012) polimerleri bu alt sektörün ve kimya sanayiinin en büyük ithal kalemleri arasında yer almaktadır. Yukarıda belirtilen beş polimerin 2012 yılı toplam ithalatı 7,3 milyar ABD Doları olup toplam kimya sanayii ithalatının yüzde 23’ünü oluşturmaktadır. Bu grupta yer alan ürünler etilen, propilen gibi başlangıç kimyasallarından polimerizasyon işlemi sonrası üretilip, plastik ürünler imalatı (22 Isic rev.4) sektöründe ham madde olarak kullanılmaktadır. Ülkemiz plastik ürünler imalatı sektöründe Avrupa’nın en büyük kapasiteye sahip ilk üç ülkesi arasında yer almakta olup, her yıl kapasitesin arttırmaktadır. Bu sektördeki kapasite artışı plastik ham maddeleri olan söz konusu polimerlere olan talebi ve ithalat ihtiyacını arttırmaktadır. Temel kimyasal maddelerin imalatı (2011 Isic rev.4) alt sektörü daha çok diğer kimyasalların üretiminde kullanılan girdilerin üretildiği bir alt sektör olup, bu alanda yeni yatırımların gerçekleşmemesi haline kimya ve imalat sanayiinin üretim artışına paralel olarak bu alt sektörün ithalat miktarlarında da artış görülecektir. Bu alt sektör içerisinde organik kimyasalların (29 GTİP, 2012) ithalatı en büyük kalemi oluşturmaktadır. Açık halkalı alkoller (2905 GTİP, 2012) içerisinde yer alan metil alkol (290511 GTİP, 2012) ve etilen glikol (290531 GTİP, 2012) ile halkalı hidrokarbonlar (2902 GTİP, 2012) bu gruptaki önemli ithal kalemlerindendir. Ayrıca, önemli miktarda ihracat gerçekleştirilen boya imalatı (2022 Isic rev.4) alt sektörünün girdilerinden olan sentetik organik boyar maddeler (3204 GTİP, 2012) ithalatı da bu grupta değerlendirilmektedir. Söz konusu polimerlerin rafineri-petrokimya entegrasyonu çerçevesinde üretilmemesi halinde ham madde ihtiyacı temel kimyasallar (2011 Isic rev.4) grubunun ithalat miktarını arttıracaktır. Ayrıca yukarıda belirtilen ürünlerin nereyse tamamı petrokimyasal üretim süreçlerinin çeşitli basamaklarında üretilmekte olup, ara ürün niteliğindedirler. Bu nedenle bu ürünlerin yurt içinde üretimi sonucu ilk olarak yaklaşık 12 milyar ABD dolar’lık ithalatın azalacağı, dolaylı olarak ise bu ürünlerin Türkiye kimya sanayiinin rekabet gücünün yükselerek sektörün dış ticaret dengesinin 12 milyar ABD dolarından değerlendirilmektedir (Tablo 2.22). 110 daha fazla olumlu etkileneceği Sonuç olarak, dış ticaret verileri ve girdi çıktı tablosu sonuçları sektörün toplam imalat sanayii üretimi için gerekliliğinin yanında küresel ölçekte rekabet gücünün zayıf olduğunu göstermektedir. Son dönemde yaşanılan ihracat artışı ile bir miktar iyileşme görülüyor olsa bile iyileşmenin yeterli olmadığı değerlendirilmektedir. Son dönemde artan dış ticaretimize rağmen sektörün dış ticaret açığının da artması sektörde yapısal bazı sorunların bulunduğunu göstermekte, ülkemiz girdi-çıktı tabloları üzerinde yapılmış olan çalışmalar da bu hususu desteklemektedir. Bu çerçevede, 500 milyar Dolarlık 2023 ihracat hedefinin kimya sanayii açısından mevcut yapı içerisinde gerçekleşmesi daha fazla cari açığa sebep olacaktır. Sanayi üretimindeki artışa paralel olarak ithalatı hızla artan plastik ve kauçuk ham maddeleri gibi diğer sektörlerin girdisini oluşturan kimya alt sektörlerinde ülkemizin yeni yatırımlara ihtiyacı vardır Bu nedenle imalat sanayii ithalatı içerisinde yaklaşık yüzde 18 ile en büyük paya sahip olan kimya sanayii ithalatının azaltılması için sektör üretiminin artırılması ve katma değeri yüksek ürünler ağırlıklı yapıya dönüştürülmesi bir zorunluluktur. 2.4. Dünya Kimya Sanayiinin Gelecekteki Trendi ile İlgili Tahminler Sektörün tarihi gelişimi incelendiğinde her bir dönemin kendine özgü rekabet avantajı sağlayacak unsurların olduğu ancak genel olarak sektördeki bilgi birikiminin her dönemde rekabet üstünlüğü sağlayacak en önemli unsur olduğu görülmektedir. Başlangıçta girdi sağladığı sektörlerin üretim bölgelerinin yakınlarında gelişen kimya sanayii, ikinci sanayi devrimi168 sonrası günümüzde de anahtar konumda olan taşımacılık ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi ile büyük bir endüstri haline gelmiştir.169 Bu teknolojiler sayesinde kimya sanayiinde büyük çaplı üretimler ekonomik açıdan mümkün hale gelmiş, sektör küresel bir kimlik kazanmıştır. 168 Sanayi devrimi sonrasında içten yanmalı motorların, buhar gücü ile çalışan taşıma araçlarının ve telgraf, radyo gibi iletişim araçlarının ortaya çıktığı döneme İkinci Sanayi Devrimi denilmektedir. 1870-1913 yıllarını kapsayan bu dönemde iletişim ve lojistik alanındaki gelişmeler ön plana çıkmaktadır. 169 Chandler, 2005:4. 111 2.4.1. Kimya sanayiinde yenilik alanları Sektörün değişen rekabet yapısı içerisinde belirtilen yenilik odaklı firmalar, verimliliğin artırıldığı yeni üretim teknolojileri, ihtiyaca göre üretilen yeni kimyasallar ile mevcut kimyasalların yeni özelliklerinin geliştirilmesi, alternatif ham madde kaynaklarının araştırılması ve daha çevreci kimyasalların geliştirilmesi gibi yenilik alanlarında çalışmalar gerçekleştirmektedirler. Çevre, son dönemde tüm sektörleri etkilemekle birlikte, çevre açısından olumsuz bilinirliği olan kimya sanayiini özellikle etkilemektedir. Çevre ve sürdürülebilir üretim, kimya sanayiini girdi verdiği diğer sektörlerin ve kimya sanayiinin üretim yapısının daha çevreci bir yapıya kavuşturulması olarak iki yönden etkilemektedir. Bu yenilik alanlarından bir kısmı diğer sektörlerin üretimlerinin daha çevreci bir şekilde gerçekleştirilmesi kapsamında değerlendirilebilir. Kimya sanayii birçok çevreci ürünün geliştirilmesinde önemli rol oynamıştır. Yeni üretim teknolojileri geliştirilirken üretim verimliliğinin artırılması, emisyonların ve atıkların azaltılması gibi amaçlar ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle katalizör teknolojileri önem kazanmıştır. Katalizörler sektörde uzun süredir ham madde ve enerji verimliliğinin artırılması, atık miktarının azaltılması yanında birden çok ürün oluşturan reaksiyonları kontrol ederek, istenilen ürünlerin seçiminin kolaylaştırılması için kullanılmaktadırlar. Son dönemde ise bu özelliklerine ek olarak ham madde çeşitliliğinin sağlanması amacıyla farklı ham maddelerin kullanımının ekonomik hale getirilmesine yönelik de kullanılmakta ve bu kullanımına yönelik araştırmalar gerçekleştirilmektedir. Enerji ve ham madde fiyatlarındaki artışlar da katalizör araştırmalarını artırıcı etki göstermektedir. Yeni kimyasalların geliştirilmesinde ise kullanıcı sektörler ile yakın işbirliği içinde, kullanıcıların talep ve ihtiyaçlarına göre kimyasalların geliştirilmesi hedeflenmektedir. Mevcut plastik ürünler üzerindeki çalışmalar kapsamında ürünlerin mekanik dayanım, esneklik, yalıtım, termal dayanıklılık gibi özellikleri öne çıkmaktadır. Plastik ürünlere söz konusu özelliklerin kazandırılmasına yönelik yeni polimerlerin ve katkı ürünlerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Bu sayede plastik ürünlerin otomotiv endüstrisinde, havacılıkta, tekstil ve paketleme endüstrisi gibi birçok alanda daha yaygın olarak kullanılması hedeflenmektedir. 112 Diğer taraftan plastik ürünlerin yoğunlukla kullanıldığı sektörlerde kullanılan plastiğin miktarının azaltılması, bitkisel kaynaklı ürünlerin kullanılarak daha az karbon emisyonu sağlanması ve plastiğin doğada bozunabilirliğinin artırılmasına yönelik çalışmalar da halen devam etmektedir. Geleneksel olarak tekstil sektöründe kullanılan sentetik kimyasal esaslı ürünlerde ciddi türev değişiklikleri ortaya çıkmıştır. Özellikle su geçirmezlik, yüksek performanslı spor ürünleri, antimikrobiyal ve otomotiv sanayii gibi alanlarda teknoloji içeriği yüksek ürünlerinin üretilmesi giderek artmaktadır. 170 Kompozit malzemeler içerisinde takviye malzemeleri olarak kullanılan polimerler de sektörün önemli araştırma konularından biridir. Kataliz alanındaki son gelişmelerin yardımıyla polimerler üstün özellikleri olan malzemelere dönüştürülmüştür. Amaca özel hazırlanmış polimer karışımları ve polimerlerin başka malzemelerle karışımları, tek polimer sistemlerinin başaramadıkları pek çok işi başararak uygulama alanlarını artırmışlardır.171 Örneğin otomotiv endüstrisinde kompozit malzemeler sağlamlığı ve hafifliği nedeniyle otomobilin kaporta parçalarında, tamponlarda kullanılmaktadır. Günümüzde büyük ölçüde kompozit malzemelerden üretilmiş yolcu uçakları ticari olarak kullanılmaya başlanmıştır. Alternatif ham madde arayışları petrol fiyatlarının son dönemdeki artışı ile daha fazla önem kazanmıştır. Bu çerçevede, petrokimyasalların üretimi için kömür ve bitkisel kaynaklı yağların kullanımına yönelik teknolojiler geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bu amaçla sektörde kömür teknolojileri ve oleo-kimyasallar üzerine yapılan çalışmalar devam etmektedir. Önümüzdeki dönemde çevre dostu üretim, kimya sanayiinde faaliyet gösteren her ölçekteki firmanın gündemindeki konulardan biri haline gelmiştir. Bu çerçevede kimya sanayii şirketleri “yeşil kimya”nın 12 prensibini takip etmeye çalışmaktadırlar (Kutu 2.1.). Gelecek dönemde kimya sanayiince gerçekleştirilecek en önemli yenilik alanı bu prensipler çerçevesindeki gelişmeler olacaktır. Sektör söz konusu prensipler çerçevesinde ham madde kaynakları, yeni ürünler ve yeni üretim teknikleri gibi konularda yenilik arayışlarına yönelmiştir. 170 171 DPT,2007b:505. TÜBİTAK, 2003:27. 113 İlaç sanayii, kimya sanayiinin bir alt sektörü olarak gelişmiş ve özelleşmiştir. Günümüzde sektöründe en yoğun Ar-Ge faaliyetlerinin gerçeklemesinin yanında kendine özgü dağıtım kanalları ve yapısı ile kimya sanayiinin diğer alt sektörlerinden kısmen ayrılmaktadır. Günümüzde ilaç sanayii araştırmaları farmasötik ürünler; gen teknolojisine dayanan sağlık çözümleri (kanser, kalp ve damar hastalıkları, obezite, vb.), gen teknoloji ilaçları, özel kozmetik ürünler, pek çok hastalığa birden etkin tedavi sağlayan, yan etkileri en aza indirilmiş, çok hızlı sonuç veren ucuz ve çok daha akıllı ilaçlar üzerinde yoğunlaşmaktadır.172 Kutu 2.1 . “Yeşil 12 Prensibi ş Kimya”nın y 1- Önleme: Atıkların oluştuktan sonra temizlenmesi yerine oluşmasının engellenmesi daha kolaydır 2- Atom Ekonomisi: En yüksek miktarda ürünü elde etmek amacıyla sentetik yöntemler geliştir. 3- Daha güvenli kimyasal sentez: Ürünlerin üretimi için insan sağlığına veya çevreye zararsız ürünler ve prosesler kullan. 4- Daha güvenli kimyasal ve ürünler dizayn et: Kimyasalların zararlı etkilerini azalt. 5- Güvenli yardımcılar: Yardımcı malzeme (çözücüler, ayırma ajanları gibi) kullanımını en aza indir ve mümkün olan en zararsızını kullan. 6- Enerji verimliliği: Kimyasal süreçler için enerji gereksinimini en aza indirin. Mümkünse ortam sıcaklığı ve basıncında gerçekleşen prosesler dizayn et. 7- Yenilenebilir ham madde kullanımı: Ham madde kaynağı olarak mümkün olduğunca yenilenebilir kaynakları kullan. 8- Kimyasal yan ürünlerden kaçın: Atık üretme potansiyeli nedeniyle yan ürünlerin oluşmasını azaltın veya engelleyin. 9- Katalizör: Katalitik reaksiyonlar stokiometrik reaksiyonlardan üstündür. 10- Parçalanma: Kullandıktan sonra parçalanabilen (ayrışabilen) kimyasallar tasarla. 11- Kirliliğin önlenmesi için gerçek zamanlı izleme: tehlikeli maddelerin oluşumundan önce kontrolünü sağlayabilecek analitik yöntemler geliştir. 12- Kazaların önlenmesi için güvenli kimya: Kimyasal süreçlerde yangın, patlama ve kaçak riskini azaltan kimyasalları kullan. Kaynak: Anastas, 1998:30. 2.4.2. Sektörel stratejiler Genel olarak ekonomik krizlerin sektörde rekabet gücünün muhafaza edilmesi ve artırılması amacıyla yenilik yapma ihtiyacını artırdığı görülmektedir. Bu amaçla şirketler çoğunlukla Ar-Ge, dağıtım ve pazarlama gibi birçok konuda şirket 172 TÜBİTAK, 2003:70. 114 sınırlarını aşan işbirliklerine girmeye çalışmaktadırlar.173 Örneğin İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde firmalar azalan talebin oluşturduğu krizi aşmak üzere savaş sırasında askeri amaçlar için üretilen ürünlerin sivil kullanım alanlarının geliştirilmesine yönelmişlerdir. Bu bağlamda 2009 yılında yaşanan finansal ve ekonomik kriz sonrasında da yenilikçiliğin önem kazanması beklenmektedir. Son dönemde diğer sektörlerin yanında kimya sanayiinde de yoğun olarak gündeme gelmiş olan yeşil ürünlere bu çerçeveden bakmak mümkündür. Ayrıca alternatif ham madde kaynakları ve yeni üretim teknikleri geliştirme çalışmalarının da yoğunlaşmış olması bunun göstergesidir. Kimya sanayiinde finansal krizin de hızlandırdığı 1973 yılında yaşanan ilk petrol krizinden itibaren başlayan ham madde kaynağına sahip ülkelerin yükseliş süreci halen devam etmektedir. Petrol fiyatlarının yükselmesi ile yeterli sermayeyi oluşturmaya başlayan Orta Doğu başta olmak üzere petrol zengini ülkeler ham madde kaynaklarından gelen rekabet üstünlüklerini kullanarak aşağı yönlü entegrasyona giderek, petrokimya yatırımlarına başlamışlardır. Küresel şirketler sıralamasında yer alan (şimdilik) tek şirket olan Suudi Arabistan’ın petrokimya şirketi SABIC bu gelişimin en belirgin örneğidir. Orta Doğu kaynaklı şirketler (SABIC, Qatar Petroleum, Saudi Aramco vb.) Avrupalı şirketler ile ortaklıklar gerçekleştirmekte, Avrupa’da yatırımları bulunmaktadır. Son dönemde Orta Doğuda ortaya çıkan petrokimya tesisleri kapasiteleri bu alanda geçmişten gelen üstünlüğü olan Avrupa’yı tehdit etmektedir. Örneğin Suudi Arabistan’ın gerçekleştirmekte olduğu Sadara Kimya Kompleksi, 20 milyar dolarlık yatırım büyüklüğü ve 26 üretim ünitesi ile 2015 yılında tamamlandığında en büyük entegre kimya kompleksi olacaktır. Kimya sanayiinde yükselen bir diğer bölge de Uzak Doğudur. Orta Doğu ülkeleri ham madde kaynakları ile rekabet avantajı elde ederken, Uzak Doğu ülkeleri sahip oldukları kimya sanayii pazarı ve ucuz enerji kaynağı ile rekabet avantajı sağlamaktadırlar. Çin başta olmak üzere Hindistan, Singapur gibi ülkeler bu grupta yer almaktadırlar. 173 Kiriyama, 2010 :13. 115 Dünyada yaşanan bu değişimler karşısında Avrupa mevcut üretim alanlarındaki rekabet gücünü korumaya çalışmakla birlikte özellikli kimyasallarda rekabet avantajını artırdığı, tüketici kimyasallarında halen önemli ölçüde rekabet gücünün olduğu görülmektedir. Ayrıca polimerler ve petrokimyasallarda azalmasına rağmen rekabet gücü bulunmaktadır. 174 Avrupa kimya sanayii kendisi için rekabet üstünlüğü olarak bilgi birikimini ve yenilik yapma potansiyelini belirlemiş olup, kendisini değer zincirinde bilgi yoğun alanlarda konumlandırmaya çalışmaktadır. Kimya sanayiinde değişen üretim büyüklüklerine rağmen AB’nin ihracat büyüklüğünü bu çerçevede değerlendirmek doğru olacaktır. Yaşanan gelişmeler sonrasında Kimya sanayiinin rekabet yapısındaki değişim sonrası iki grubun ortaya çıktığı görülmektedir (Şekil 2.2.). Bu iki grup ucuz sermaye girdilerinin avantajını kullananlar ve bilgi yoğun ürünlere odaklanan üreticilerdir. 175 Şekil 2.2. Kimya Sanayiinin Değişen Rekabet Yapısı Kaynak: Hodges, 2009:21. Yeni gelişmekte olan Orta Doğu ve Uzak Doğu sermaye verimliliğine dayanan tarafı oluştururken, AB yenilikçiliğe dayanan yapısı ile diğer grubu oluşturmaktadır. ABD ise hem ham maddeye dayalı rekabet avantajı olan hem de yenilikçi firmaları ile iki grupta da yer almaktadır. 174 175 CEFIC, Facts and Figures 2011:18. Hodges, 2009:21. 116 Petrol krizleri ile başlayan süreçte sektörün olgunluk dönemine girdiği söylenebilir. Bu dönemde sektörde yeni ürün geliştirilmesine yönelik yeniliklerin azaldığı buna karşılık üretim teknolojilerine yönelik iyileştirmelerin önem kazandığı gözlemlenmiştir. Ayrıca sektörde karlılık oranları düşmüş, yatırımların geri dönüş süreleri uzamaya başlamıştır. Petrol krizlerine yüksek kapasite ile yakalanan sektörde kapasitelerin azaltılması ve mevcut üretim tekniklerinde rekabet gücünün artırılmasına yönelik çalışmalar ön plana çıkmış, bu amaçla daha önceleri dikey entegrasyona yönelen firmaların belirli üretim alanlarına odaklanmaya başladıkları görülmüştür. Bu süreç 1990’lardan sonra daha fazla hız kazanmıştır. Günümüzde birkaç firma hariç üreticilerin çoğu belirli ürün gruplarında uzmanlaşmaya yönelmişlerdir (Şekil 2.3.). Şekil 2.3. Kimya Sanayiinde Uzmanlaşma Kaynak: Grigat, E.,2011. Çevreci üretim anlayışının yayılmasının bir diğer sonucu da sektörün üretim standartlarının değişmeye başlamasıdır. Bunun sonucu olarak her geçen gün çevrenin korunmasına yönelik yeni ulusal ve uluslararası standartlar getirilmektedir. Getirilen standartlar sektörde üretim dışı yatırım ihtiyacını artırmaktadır. Söz konusu standartların yaygınlaşması ile birlikte bu artışın devam edeceği anlaşılmaktadır. Sektördeki uzmanlaşmanın, üretim dışı maliyetlerin artması ve firmaların yenilik yapma ihtiyaçları sektördeki kümelenmelerin önemini artırmıştır. Sektörel 117 kümelenme ve bunun yapılarından olan kimya parkları firmaların yukarıda belirtilen gelişime uyum sağlamalarını kolaylaştırarak rekabet güçlerini artırmaktadır. 2.5. Türkiye Kimya Sanayii için Gelecek Perspektifi Ülkemizin kimya sanayiinin rekabet gücü ve yenilik alanları dikkate alındığında kısa vadede üretimi artırma ihtiyacını karşılamak amacıyla öncelikli olarak mevcut firmaların verimliliğini artırmasının gerekli olduğu düşünülmektedir. Sermaye verimliliğini artırmak için sektörün öncelikli olarak, tedarik zinciri yönetimi, üretim ve operasyonlar ile bilişim sistemleri konularına odaklanmasının gerekli olduğu düşünülmektedir. 176 Özellikle küresel finansal kriz sonrasında küresel şirketler yukarıdaki konularda kendilerini geliştirmeye, süreçlerin verimliliklerini artırmaya odaklanmışlardır. Bir önceki bölümde değinilen ve eğilimler içerisinde tüm firmalar öncelikle sermaye verimliliklerini artırmayı hedeflemektedir. Kimya sanayiinde tedarik zinciri günümüzde küresel bir hal almıştır. Firmaların kendi üretim alanlarına odaklanmaları ile kimya sanayiinin içerisindeki alışveriş daha fazla artmış, bu alışverişleri en ekonomik yoldan gerçekleştirmek firmaların birinci önceliği haline gelmiştir. Özellikle ekonomik kriz döneminde firmalar tedarik zinciri yönetimini harcamaları kısmanın bir aracı olarak kullanmışlardır. Üretim ve operasyonların optimize edilmesi için tedarikçi firmalar ve müşteriler ile ilişkiler önem kazanmıştır. Üretimin değer zinciri boyunca en verimli şekilde gerçekleşmesi için değer zincirinde bulunan firmaların birbirleri ile ilişkileri, istenilen özelliklerde ürünlerin sağlanması daha fazla önem kazanmıştır. Kimya sanayiinin değer zincirinde farklı aşamalardaki ekonomik kapasitelerin farklı olması üretim ve operasyonların optimizasyonu için firmaların iletişimlerini, işbirliklerini zorunlu kılmaktadır. 176 TÜBİTAK, 2003:5. 118 Tedarik zinciri ile üretim ve operasyonlarda gerçekleştirilecek yenilik ve gelişmelerin ilk etapta firmaların sermaye verimliliğini artırarak yeni yatırımlar ArGe için firmaların daha kolay kaynak sağlayabilmelerini olanaklı kılmaktadır. Gerçekleştirilen optimizasyonlar ile sağlanan maddi kaynağın Ar-Ge ve üst teknoloji üretimler için gereken yatırımların yapılmasında kullanılması önemli bir gerekliliktir. Çünkü uzun dönemde, sağlanan verimlilik ülkemiz gibi ham madde kaynağına sahip olmayan ülkeler için yeterli olmayacaktır. Ham madde kaynağına sahip ülkeler bu avantajları ile sağlanan sermaye verimliliğini etkisiz hale getirme yolunda ilerlemektedirler. Son derece ucuz ham madde kaynaklarına sahip Orta Doğu ülkelerine komşu olmamız nedeniyle daha fazla etkileneceğimiz bu olumsuzluğun etkisi ancak ürün farklılaştırması ve katma değeri yüksek kimyasallar üretimi artırılarak giderilebilecektir. Kimya sanayiinde küresel firmalar yukarıda belirtilen sorunlara bir tür sektörel kümelenme yapıları olan kimya parkları ile çözüm getirmeye çalışmaktadırlar. Küresel finansal kriz sonrasında daha da belirginleşen bu gelişme yeni yatırımların genel olarak kimya parklarında gerçekleştirilmesi sonucunu doğurmaktadır. 2.6. Bölüm Değerlendirmesi Kimya sanayiinin gelişimindeki temel itici güç diğer sektörlerdeki ham madde ihtiyacının karşılanması olmuştur. Sektör, diğer üreticilerin ihtiyaçlarını belirleyip uygun ürün geliştirerek büyümüştür. Sektör, sentetik ürünlerin ortaya çıkması ile birçok farklı sektöre girdi vermeye başlamış ve tekstil, ilaç, otomotiv gibi diğer birçok sektörde de köklü değişikliklere sebep olmuştur. Kimya sanayii, kullanıcı sektörler ile olan ilişkisi nedeniyle başlarda ürünlerin kullanıldığı bölgelere yakın konumlanmıştır. Ancak sentetik ürünlerin ortaya çıkması ile başlayan süreçte sektörde ölçek ekonomisi ve bilgi altyapısı ağırlık kazanmaya başlamıştır. Sektörün bilimsel tabanlı bir endüstri haline gelmesini sağlayan ürünlerin gelişimi, sektör firmaları ile bilimsel araştırma kuruluşlarının ilişkisini artırmıştır. Ölçek ekonomisi, ham madde kaynaklarına erişim gibi nedenlerle belirli bölgelerde yoğunlaşmaya başlayan sektör firmaları dağıtım 119 konularında işbirliklerine girmişler, özellikle dünya savaşları sonrası yaşanan bu süreçte firmalar arası iletişim ve işbirlikleri artmıştır. Tüm bu işbirliği ve iletişim süreçleri kimya sanayiinin ulaşım altyapısı uygun, ham maddeye erişimin kolay olduğu bölgelere yoğunlaşmasını sağlamış, bu bölgelerdeki araştırma merkezlerini güçlendirmiştir. Kimya sanayiinin başlangıcında üretimin daha az işlem basamağından oluşması firmaların tüm üretim zincirini kendi bünyelerinde gerçekleştirmelerini olanaklı kılmış, hatta bazı kimya sanayii firmaları ham madde yönünde dikey entegrasyon çalışmalarında da bulunmuşlardır. Ancak özellikle petrole dayalı kimya sanayiinin, plastik ürünlerin geliştirilmesi üretim zincirindeki basamakları artırmış, üretim basamaklarındaki ölçekleri farklılaştırmıştır. Artan rekabetin de etkisi ile artık kimya sanayii firmalarının üretim zincirinin tamamını kendi bünyelerinde gerçekleştirmeleri neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Petrol krizleri sonrası oluşan kapasite azaltım sürecinin de hızlandırıcı etkisi ile firmalar belirli üretim alanlarına odaklanarak bu alanlarda bilgi altyapılarını güçlendirme yolu ile rekabet güçlerini artırmaya yönelmişlerdir. İlk olarak farmasötik ürünlerin ortaya çıkması ile başlayan firmaların belirli ürünlere odaklanması stratejisinin diğer kimya alt sektörlerinde de uygulanması firmalar açısından zorunluluk halini almıştır. Kimya sanayiinde bilgi altyapısı sektör liderliği için gerekli bir unsurdur. Almanya üniversite - sanayi iletişimini iyi sağlayarak sektörde önemli bir bilgi altyapısı oluşturmuştur. Ülke firmaları bu avantajları ve başarılı bir şekilde uyguladıkları işbirlikleri ile kısa sürede sektörde lider konuma ulaşmışlardır. Dünya savaşları sonrası kayıplarına rağmen Alman kimya sanayii firmaları, sahip oldukları bilgi altyapısı sayesinde yeniden lider konuma ulaşmışlardır. ABD kimya sanayii sonradan gelişmeye başlamasına rağmen özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasındaki hükümet programları yardımıyla kendi bilgi altyapısını oluşturmuştur. Sektörde petrol krizleri ile başlayan yeniden yapılanma süreci 2000’li yıllarda üretim coğrafyasının değişmesi ile devam etmekte, kimya sanayii imalat sanayiindeki değişime paralel olarak Doğu Asya’ya doğru kaymaktadır. Küresel finansal kriz sonrası gelişmeler bu eğilimin güçlü bir şekilde devam ettiğini göstermektedir. 120 Türkiye kimya sanayiinin başlangıcı devlet desteği ile olmuş, ilk büyük ölçekli kimya yatırımları devlet eliyle gerçekleştirilmiştir. Bu durum ülkemizdeki özel sektörün sermaye yetersizliğinin bir sonucu olsa da sektörde önde olan ülkeler dâhil olmak üzere diğer ülkelerde de kimya sanayiinin gelişmesinde devletin rolü büyüktür. Almanya ve ABD’de devlet desteği firmaların Ar-Ge çalışmalarının hükümet programları ile desteklenmesi ve yönlendirilmesi gibi dolaylı yoldan gerçekleşirken Japonya, Kore ve son dönemde Çin gibi ülkelerde devlet daha fazla müdahaleci bir yaklaşım içinde olmuştur. Ülkemizde gerçekleştirilen ilk kimya yatırımlarının ardından ithal ikame politikalarının izlendiği dönemde sektör yeterince büyüyememiştir. Dışa açılmanın başlaması ile kimya sanayii üretimi ve ihracatı önemli oranda artmıştır. Ancak yatırım maliyetlerinin yüksek olduğu sektöre özel sektör yatırımları sınırlı olmuştur. Yaşanılan ekonomik krizlerin de özel sektörün büyük ölçekli kimya yatırımlarından kaçınmasına sebep olduğu değerlendirilmektedir. Bunların sonucu olarak son dönemde ülkemiz sektörde büyük oranda dış ticaret açığı vermektedir. Ülkemiz kimya sanayiinin küresel ölçekte rekabet gücünün zayıf olduğu görülmektedir. Son dönemde artan dış ticaretimize rağmen sektörün dış ticaret açığının da artması sektörde yapısal bazı sorunların bulunduğunu göstermektedir. Bu yapısal sorunlar yetersiz ve katma değeri düşük üretim olarak karşımıza çıkmaktadır. İmalat sanayii üretimi için önemli bir ara girdi üreticisi olan kimya sanayiinin üretiminin artırılması önem arz etmektedir. Kimya sanayiinin üretiminin artırılamaması halinde imalat sanayiindeki üretim artışına paralel olarak sektör ithalatında ve dolayısı ile cari açıkta ciddi artışlar beklenmelidir. Ülkemiz kimya sanayiinin rekabetçiliğinin yükseltilerek üretim miktarının artırılması için ilk etapta firmaların sermaye verimliliğinin artırılması ve elde edilen kaynağın yeni yatırımlar ve Ar-Ge için kullanılması gerekmektedir. Çünkü uzun dönemde, sağlanan verimlilik ham madde kaynağına sahip olmayan ülkemiz için yeterli olmayacaktır. Son derece ucuz ham madde kaynaklarına sahip Orta Doğu ülkelerine komşu olmamız nedeniyle daha fazla etkileneceğimiz bu olumsuzluğun ürün farklılaştırması ve katma değeri yüksek kimyasallar üretimini artırılarak giderilebilecektir. Bu sebeple firmalarımızın üretim alanlarındaki bilgi altyapılarını güçlendirmeleri gerekmektedir. 121 Kimya sanayiinin başlangıcından itibaren belirli bölgelerde yığınlaşmasının ardından firmaların belirli üretim konularına odaklanması sektörde “kimya parkları” kavramını ortaya çıkarmıştır. 1990’larda özellikle gündeme gelen “kümelenme” kavramının kimya sanayiindeki yansımalarından biri olan kimya parkları, firmaların kendi üretim konularına odaklanarak bu alanda bilgi altyapılarını artırmalarını sağlamıştır. 122 3. TÜRKİYE’DE KİMYA SANAYİİNİN REKABET GÜCÜ VE KÜMELENME Bu bölümde Türkiye kimya sanayiinin rekabet gücü elmas modeli çerçevesinde analiz edilecektir. Bu çerçevede elmas modelini oluşturan unsurların tespiti amacıyla ilk olarak sektörün GZFT analizi oluşturulmuş, daha sonra ise bu sonuçlar elmas modeli çerçevesinde değerlendirilmiştir. 3.1. Türkiye Kimya Sanayiinin GZFT Analizi Son yıllarda sektörün sorunlarının tespiti ve sektöre yönelik stratejilerin belirlenmesi amacıyla bazı çalışmalar yürütülmüş, söz konusu çalışmalarda özel sektör ve kamu kesimi katılımcıları tarafından sektörün GZFT analizi yapılmıştır. Bu çalışmada söz konusu çalışmalarda yer verilen GZFT unsurları değerlendirilerek özetlenmiş, tekrar eden bazı maddeler ve güncelliğini yitirdiği düşünülen unsurlar çıkartılmıştır. 177 Çalışmalarda dile getirilen bazı hususların sektöre özel oldukları, bazı hususların ise genel iş ortamını ilgilendiren yatay konular olduğundan hareketle ilgili maddeler ayrı gruplandırılmaya çalışılmıştır. GZFT analizinde ortaya çıkan sektör dışı hususlar dikkate alındığında sektörün genel ekonomik durumdan önemli oranda etkilendiği, bazı yapısal sorunların kaynağının da bu olduğu açıkça görülmektedir. Örneğin sermaye birikimindeki yetersizlik ülke ekonomisinin genel bir sorunu olmakla birlikte, büyük yatırım harcamaları gerektiren sektör yatırımlarını ayrıca olumsuz etkilemektedir. 3.1.1. Güçlü yanları Sektörel güçlü yanlar 1- Mevcut yer altı zenginlikleri, 2- Ülkemizde bulunmayan ham maddelere, özellikle enerji ham maddelerine olan yakınlık ve bu ham maddelerin ulaşım hatlarında bulunması, 3- Dış ticaret becerisi, 4- Uluslararası standartlarda üretim yapabilme becerisi, 177 Çalışmada kullanılan raporlar: 1- Dokuzuncu Kalkınma Planı, Kimya ÖİK Raporu, 2- Bilim Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı Kimya Sektör Stratejisi, 3- Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği Kimya Sanayii Raporu, 4- Dış Ticaret Müsteşarlığı Kimya Sektörü Stratejik Plan Toplantıları. 123 5- Mevcut ve potansiyel dış pazarlara yakınlık ve deniz-demir yolu ulaşımına uygun coğrafi konum, 6- Kimya alanında yetişmiş insan gücünün bulunması, 7- İç tüketimde halen miktar ve çeşitlilik bakımından büyüyen bir pazar olması, 8- Plastik ürünler sektöründe sahip olunan yüksek rekabet gücü, 9- Tarıma dayalı kimyasallar için pazar potansiyelinin bulunması, 10- Esnek üretime yatkın KOBİ firmalarının bulunması, 11- Özel sektörün kendi içinde ve kamu ile iletişim ve diyalog sağlayabileceği platformların oluşturulabilmiş olmasıdır. Sektör dışı güçlü yanlar 1- Ekonomik istikrarın sağlanması ile bunun korunması ve güçlendirilmesi yönünde izlenen politikalar, 2- Eğitim düzeyi yükselen genç nüfusa sahip olunması, 3- Eğitim ve araştırma kurumlarımızın özellikle teorik bilgi açısından yeterli seviyede bulunması, 4- Yüksek girişimcilik potansiyeli ve dinamik iş ortamı, 5- Alternatif enerji kaynaklarının kullanılabilmesine uygun iklim ve coğrafi koşullardır. 3.1.2. Zayıf yanları Sektörel zayıflıklar 1- Kimyasal üretimin genel olarak dağınık yapıda olması, yatay ve/veya dikey entegrasyonun olmaması, 2- Kimya Sanayiinin teknoparklarda yeterince yer bulamıyor olması, 3- İleri teknolojiye dayalı olmayan ve katma değeri düşük üretim yapısının bulunması, 4- Kimya sanayii için önemli girdilerden olan ham petrol ve doğal gaz kaynaklarının yetersiz olması, 5- Kimya sanayiinin ithalata dayalı üretim yapısı nedeniyle, girdi maliyetlerinin yüksekliği ve istikrarlı girdi tedarikinin güç olması, 6- Sektör firmalarının genel olarak küçük ölçekli olmalarının yanında aralarında koordinasyonun bulunmayışı, 124 7- Global ölçekli firmaların olmayışı, 8- Artan ihracat miktarına rağmen firmaların küresel ölçekte pazarlama ağlarının olmaması, 9- Kimya sanayii ürünlerinin kalitelerinin düşük olması, 10- İşgücünün niteliklerinin sektörün ihtiyaçlarına göre düşük olması. Özellikle ara eleman sıkıntısının bulunması, 11- Firmaların süreç ve işgücü verimliliklerinin düşük olması, 12- Bazı çevre ülkelerinin ham madde ve bilgi altyapıları nedeniyle rekabet üstünlüğüne sahip olmalarına karşın ülkemiz kimya sanayiin bu ölçekte rekabet üstünlüğü ortaya koyabilecek bir özelliğinin bulunmayışı, 13- Ham madde temini ve pazarlamayı güçleştiren lojistik problemleri, 14- Piyasa gözetim denetiminin yetersiz olması, 15- Sektör firmalarının altyapı eksikliklerinin bulunması, 16- Sektörde firmaların uluslararası ve ulusal mevzuatı, pazar gelişmelerini tam olarak takip edemiyor olmaları, 17- Sektörde yatırım ve üretim stratejilerinin eksikliği, 18- AB uyum süreci ile daha da hızlanan mevzuat değişikliklerinin firmaları, zorlaması, 19- Sektörün devlet teşviklerinden yeterince yararlanamamasıdır. Sektör dışı zayıflıklar 1- Sermaye birikimindeki yetersizliğin sermaye yoğun bir sektör olan kimya sanayiini önemli ölçüde olumsuz etkilemesi, 2- Pahalı enerji, enerjideki yüksek vergiler, 3- Mevzuatı uygulayıcı kurumların koordinasyonunun yetersiz oluşu, 4- Üniversite-sanayi-devlet işbirliğinin yetersiz olması, 5- Sınai mülkiyet ve hukuk uygulamalarındaki eksiklikler, 6- Yatırım ortamının istenilen düzeyde iyileştirilememiş olması, bürokratik işlemlerin fazla olması, 7- Etkili kullanılabilecek bir sanayi envanterinin eksikliğidir 125 3.1.3. Fırsatlar Sektörel fırsatlar 1- Ana girdi üreten ülkelere ve kimyasal ürün pazarlarına yakınlık, 2- Endüstri bölgeleri ve kümelenme alanındaki mevzuat çalışmaları ve girişimler, 3- Kimya sanayii ürünlerine ihtiyacı her geçen gün artan iç pazar, 4- Sektörün gittikçe artan bir özel sektör diyalog platformuna sahip olması, 5- Sektörün gerçekleştirmekte olduğu ihracatın da etkisi ile uluslararası standartlara uyma çalışmaları, 6- Sektörde katma değeri yüksek kimyasal üretmek için gerekli ham madde kaynağı ve pazarın bulunması, 7- Ülkemizin doğal gaz ve petrol boru hatları bakımından köprü konumunda olması, 8- AB uyum sürecinde ortaya çıkan potansiyel yatırım alanlarıdır. Sektör dışı ortamdan gelen fırsatlar 1- Ar-Ge için ayrılan fonlar, Ar-Ge’nin öneminin anlaşılması, AB desteklerinden yararlanabilme, 2- AB uyum sürecinin yürütülmesi konusunda gösterilen kararlılık. Bu yaklaşım çerçevesinde AB'ye uyum için hazırlanan projeler ve bu projelerde AB tarafının sanayinin de mutlaka yer alması ve görüşlerinin değerlendirilmesi isteği, 3- Kayıt dışının engellenmesi ve piyasa denetimi için yeterli mevzuatın varlığı, gerek otoritenin isteği gerekse meslek örgütlerinin AB'den de yararlanarak sağladığı destek ile denetim konusunda alt yapı oluşturma çabaları, 4- AB'den KOBİ'ler için sağlanacak eğitim ve kaynak destekleri, 5- Özel sektör yatırımlarının artma eğilimi, 6- Uluslararası ticaretin artan ortanda serbestleşmesi, 7- Türkiye’nin bölge ülkeleri ile ticari ve ekonomik ilişkilerinin gelişmesi, 8- Yetişmiş genç insan gücüdür. 126 3.1.4. Tehditler Sektörel tehditler 1- Ar-Ge yetersizliği, 2- Biyoteknoloji, nanoteknoloji konularında dünya ölçeğinin gerisinde kalma, 3- Bürokraside konu uzmanlarının yeteri kadar eğitim alamaması, sektörü ve mevzuatı yönlendirememesi, 4- İnsan sağlığı, iş güvenliği ve çevrenin korunması alanlarında henüz alt yapısı olmayan yönetmelik ve uygulamalarla sektörün karışıklığa itilmesi, 5- Yeni AB Direktifleri (REACH, CLP ) ve diğer uluslararası düzenlemeler kapsamında ihracatta karşılaşılacak sorunlar, 6- Kayıt dışı üretimin Ülkenin uluslararası güvenilirliğini ve rekabet gücünü azaltması, sektörün gelişme potansiyelini zayıflatması, 7- KOBİ'lerin vizyon ve misyon yetersizliği ile mevzuata uymadaki eğitim ve finansman eksikliğidir. Sektör dışı etkenlerden kaynaklanan tehditler 1- Uzakdoğu'nun Batı ülkeleri için cazibesi, 2- Uygun yatırım yerlerinin bulunmaması, 3- Yatırım mevzuatı uygulamasının karmaşıklığı ve çok başlılığı, 4- Yabancı sermayenin değer zinciri içerisinde ülke içindeki üretime daha az yer vererek üretim süreçlerinin önemli bir kısmını ülke dışında gerçekleştirmesi, 5- Yatırımların hizmet sektörüne yapılması, 6- Sektörde yatırım konusunda güvene dayalı etkin katılımların sağlanamaması ve iş birliği ortamının oluşturulamaması, 7- Türkiye’nin bulunduğu bölgede ortaya çıkabilecek siyasi istikrarsızlıktır. 127 3.2. Türkiye’nin Kimya Sanayiinin Ulusal Üstünlük Elmas Modeli Çerçevesinde Değerlendirilmesi Chandler, ülkelerin kimya sanayiindeki rekabet üstünlüğünü açıklarken bunu ülkelerin sahip olduğu ana firma veya firmaların gücüne bağlı olduğunu savunmaktadır.178 Bu çerçevede, ülkemizdeki en büyük kimya sanayii kuruluşlarından Petkim’in 2000 yılına ait dünya kimya sanayii sıralamasında 116. sırada179 yer almasına rağmen daha sonraki yıllarda listede yer alamamış olması, söz konusu listeye girebilecek herhangi bir firmamızın bulunmayışı rekabet gücümüzdeki azalmayı doğrulamaktadır. Ülkelerin belirli sektörlerdeki rekabet gücü üstünlüğünü “Elmas Modeli” çerçevesinde açıklayan Porter’ın teorisi ise birinci bölümde açıklanmıştır. Aşağıda, ülkemiz kimya sanayii açısından ulusal üstünlük elmas modelinin incelenmesi ve sektöre yönelik politikaların geliştirilebilmesi için sistemdeki sorunların model çerçevesinde tespit edilmesine çalışılacaktır. Bu bölümde ülkemiz kimya sanayiine yönelik olarak gerçekleştirilen GZFT çalışmalarından elde edilen verilere göre oluşturulmuş sonuçlar ulusal elmas modelini oluşturan unsurlar çerçevesinde değerlendirilmiştir. İlerleyen bölümlerde ise bu elmas modeli çerçevesinde kimya sanayiinin rekabet gücünün artırılmasına yönelik öneriler geliştirilecektir. 3.2.1. Faktör koşulları Faktör koşulları açısından sektörün güçlü olduğu hususlar, halen değerlendirilme imkânı olan yer altı kaynaklarımız, alternatif enerji kaynaklarını kullanabilme imkânımız, enerji taşıma hatları üzerinde bulunmamız, genç ve eğitimli nüfusumuz şeklinde sayılabilir. Zayıf olduğumuz hususlar ise sektörün en önemli girdisi olan petrol ve doğal gaz kaynaklarımızın bulunmayışı, enerji maliyetlerinin yüksek oluşu ve sektördeki yatırım eksikliğidir sayılabilir. Ham madde: Ülkemizde kimya sanayii üretiminde ham madde ve malzemelerin yüzde 68’i ithal ham madde ve malzemelerden oluşmaktadır. Bu oran 178 179 Chandler, 2005:9. ICIS, Top Performers,2000. 128 2002-2007 döneminde yüzde 63,5’ten yüzde 68’e yükselmiştir.180 Üretim için gereken ham maddelerin yurt içinden temin edilememesi, ham madde temininde firmaların zaman ve finansal kaynak kaybına sebep olmaktadır. Ayrıca bu durum, firmaları fiyat değişimlerine ve krizlere karşı daha hassas, kırılgan hale getirmekte ve bu yönüyle firmaların rekabet gücünü sınırlamaktadır. Enerji: Ülkemiz yüksek enerji maliyetlerine karşılık, coğrafi konum itibarıyla uluslararası petrol ve doğal gaz açısından doğal bir geçiş köprüsü durumundadır. Ortadoğu, Orta Asya ve Rusya ile olan yakınlığının yanında deniz ulaşımının bulunması enerji ham maddelerinin taşınmasını kolaylaştırmaktadır. Ayrıca alternatif enerji kaynaklarının kullanılabilmesi için uygun iklim ve coğrafi koşullar da bulunmaktadır. Günümüzde kimya sanayii şirketlerinin de içinde olduğu birçok firma tarafından gerçekleştirilen rüzgâr enerjisi santrali yatırımları bu tür enerjilerin kullanımına örnek teşkil etmektedir. Ülkemizin enerji maliyetleri bölgemizdeki bazı ülkelere göre yüksektir. Petrol ve doğal gaz gibi enerji ham maddelerine veya nükleer enerji gibi alternatif enerji kaynaklarına sahip ülkeler enerji maliyetlerini düşük tutabilmekte, bu durum da enerji maliyetlerine duyarlı olan kimya sanayiinde söz konusu ülkelere rekabet avantajı sağlamaktadır. İşgücü: Sektörün ihtiyaç duyduğu işgücünün sağlanabilmesi amacıyla uygulamalı eğitim hususunda kamu ve özel sektörün çalışma yapması gerekmektedir. Sadece yükseköğretim değil, sanayinin ihtiyacı olan ara kademe çalışanlarının temini de önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Sektörün çok farklı alanlara yayılmış olması nedeniyle bu tür nitelikli işgücünün sağlanması için eğitim müfredatının belirlenmesi, pratik eğitimlerin verilebilmesi gibi konularda sanayi ve eğitim kurumlarının işbirliği zorunlu hale gelmektedir. Sermaye: Kimya sanayiinin sermaye yoğun yapısı, ilk yatırım için gereken maliyetin yüksekliği ve sektörde yatırımların geri ödeme süresinin uzunluğu özel sektörün kimya sanayiine yatırım yapmasını zorlaştırmıştır. Özel sektör yatırımları daha küçük ölçekli yatırım gerektiren tüketici kimyasallarına yönelmiştir. Geçmiş 180 Saygılı at al., 2010:68,69. 129 dönemlerde uzun yıllar boyunca yaşanılan istikrarlı olmayan makroekonomik yapı, firmaların riskli gördükleri kimya yatırımlarından uzaklaşmalarına sebep olmuştur. Son dönemde, gerek yasal zorunluluktan kaynaklanan gerekse kamuoyu algısı nedeniyle uygulanması gereken çevresel yatırımlar da kimya sanayiinin üretim ve yatırım maliyetlerini artırmaktadır. Bu maliyetler, küresel çapta ticaret gerçekleştiren tüm firmaların katlanmak zorunda kaldıkları maliyetler olarak görülse bile büyük üreticilerin bir kısmı bu maliyetleri ölçek ekonomileri sayesinde azaltmakta, bir kısmı da işbirliği ile maliyetin rekabet gücüne etkisini azaltma yönünde çalışmalar yapmaktadırlar. Katlanılması gereken bu maliyetler firmaları finansal açıdan zayıflatmaktadır. 3.2.2. Talep koşulları Elmas Modeli’nde talep koşulları olarak temelde iç talep kastedilmektedir. Ülkemizde kimya sanayii ürünlerine olan talep yüksek olup, üretim yolu ile karşılanamadığı için sektörde önemli oranda cari açık verilmektedir. İmalat odaklı üretim yapısı ile sektöre olan talebin daha da artacağı değerlendirilmektedir. Genellikle ara malı niteliğinde olan kimya sanayii ürünlerine talebin, imalat sanayii üretim artışına paralel olarak artması beklenmektedir. Kimya sanayii üretimi genel olarak imalat sanayiinden en az yüzde 1 oranında daha fazla büyümektedir. Bununla beraber günümüzde birçok imalat sanayii üretiminde eskiye göre daha fazla kimyasal madde kullanılmaya başlanmıştır. Örneğin otomotiv sanayiinde araçların artık daha fazla parçası plastik veya diğer kimyasal maddelerden oluşmaktadır. Bu durum sektör ürünlerine talebin artması sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Ülkemizde hızla gelişen sektörlerden olan plastik ve kauçuk ürünler sanayii, işleme kapasitesi itibariyle Avrupa’da 3. sırada yer almaktadır. 2011 yılında yüzde 10 artan sektör kapasitesinin 2012 yılında da yaklaşık yüzde 10 artacağı tahmin edilmektedir. Üretiminde büyük oranda kimya sanayii ürünleri kullanan bu sektörün büyümesinin kimya sanayii ürünlerine talep olarak yansıyacağı açıktır. Son yıllarda hızla büyüyen sektörün de etkisi ile kimya sanayiinin en büyük ithalat alt kalemini sentetik kauçuk ve plastik ham maddeleri oluşturmaktadır. Sektörün büyüme trendi göz önüne alındığında talebin artarak devam edeceği anlaşılmaktadır. 130 Ayrıca ülkemizde tarım sektörünün gelişmesine paralel olarak zirai ilaç, gübre gibi tarım kimyasalları talebinin de artacağı öngörülmektedir. Türkiye’nin yüksek katma değerli kimyasal ürün ihtiyacı fazladır. İthalat ve ihracatın teknolojik içeriğinin katma değere bağlı olarak arttığı göz önüne alındığında aşağıda verilen sektör dış ticaretinin teknoloji içeriği (Grafik 3.1.) bu sonucu desteklemektedir. Buna göre sektör ithalatının yüzde 88’i yüksek veya ortaileri teknoloji içeriğine sahip ürünlerden oluşmaktadır. Grafik 3.1. Kimya Sanayii İthalat ve İhracatının Teknoloji İçeriği Kaynak: Ekonomi Bakanlığı, 2011. 3.2.3. İlgili ve destekleyici sanayiler Kimya sanayii açısından ilgili ve destekleyici sektörler, sektörün önemli tedarikçilerinden olan petrol ve doğal gaz ile madencilik sektörleri olarak sayılabilir. Ayrıca lojistik sektörü de kimya sanayiinin destekleyici sektörlerden biridir. Sektöre inovasyon kabiliyeti verebilecek olan üniversite ve araştırma merkezleri ile sektör içi iletişimi sağlayan sivil toplum kuruluşları da ilgili ve destekleyici unsurlar arasında sayılabilir. İlgili ve destekleyici sektörler: Kimya sanayiinin en önemli ham madde tedarikçisi petrokimyasal ürün üreten petrol rafinerileri olmakla birlikte ülkemizde bulunan rafineriler petrokimya ham maddesi olan nafta üretmemektedir. Bu tür ürünleri üretmek üzere Petkim tarafından halen yatırım aşamasında olan bir rafineri yatırımı bulunmaktadır. Ayrıca Adana’da inşa edilmesi planlanan bir rafineri için ise yatırım teşvik belgesi alınmıştır. Söz konusu petrol ürünleri yatırımlarının gerçekleşmesi halinde kimya sanayii de bundan olumlu etkilenecektir. 131 Ülkemizde kimya sanayii ham maddesi olarak kullanılan maden cevherleri bulunmaktadır. Ortadoğu’nun en büyük soda külü (trona) madeni, dünyanın en büyük bor rezervi ülkemizde bulunmaktadır. Ayrıca krom, kaya tuzu, sodyum sülfat, fosfat, kükürt gibi madenler de ülkemizde bulunmaktadır. Bu madenler inorganik kimyasallar üretimi için kimya sanayiine ham madde olarak kullanılabilmektedir. Eğitim ve Araştırma: Üniversite – sanayi işbirliği sektörün ihtiyacı olan niteliklerde çalışanların yetiştirilmesi ve yenilikçi ürünlerin bilimsel araştırma safhasından ticari ürün safhasına getirilebilmesi açısından önem arz etmektedir. Özellikle yükseköğrenimde gerçekleştirilen araştırma ve çalışmaların ticari ürün haline gelmesi sürecindeki eksiklikler önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Yükseköğrenim kurumlarında, uluslararası literatüre de giren, birçok çalışma gerçekleştirilmekte ancak bu çalışmalar bilimsel düzeyde kalmakta, bilimsel çalışmaların ticari ürün haline getirilebilmesi için sektör ve eğitim kurumlarının işbirliği gerekmektedir. Temel araştırmaların ticari ürün haline getirilmesi amacıyla yapılacak işbirliği sektörün ihtiyacı olan yenilikçiliğin sağlanmasına katkıda bulunurken çalışmaları gerçekleştiren öğrencilerin sektörün ihtiyaç duyduğu niteliklere (deneyim, uzmanlık alanı vb. ) sahip olması kolaylaşacaktır. Envanter: Diğer sektörlere önemli oranda girdi üreten sektör için yurt içinde ihtiyaç duyulan kimyasalların tespit edilmesi, yatırım kararı verebilmek için önemlidir. Her ne kadar günümüzde tüm firmalar küresel pazara göre hareket etmek zorunda olsalar da yurt içi pazar firmalar için önemli maliyet avantajı ve dış pazarlara açılabilmek için gerekli finansal destek ve ürünlerin kullanımına ilişkin geri dönüş sağlamaktadır. Halen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülmekte olan “Girişimci Bilgi Sistemi” sektörde ve ilgili sektörlerde yer alan firmaların sayı ve kapasitelerinin belirlenmesi açısından önemlidir. Ancak söz konusu veri tabanın daha işlevsel hale getirilerek firmalara yeni yatırım kararlarında yol gösterebilecek şekilde düzenlenmesi, sınırlı olan yatırım kaynaklarının daha doğru yönetilmesini kolaylaştıracaktır. Sivil Toplum: Kimya sanayiinin birçok sektöre nazaran sivil toplum örgütleri düzeyindeki sektör içi diyalogu iyi durumdadır. Sektörün sorunlarının tartışıldığı 132 Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Kimya Sanayii Meclisinin yanında sektörel dernekler ve sektörel derneklerin Kimya Mühendisleri Odası ve üniversiteler ile bir araya gelerek oluşturdukları Kimya Sektör Platformu (KSP) sektör içi iletişimi sağlamaya yönelik önemli yapılardır. KSP, çok yeni olmasının verdiği dezavantaja rağmen sektörün kendi içinde ve devletle iletişimini sağlamada önemli işlev üstlenmektedir. Buna karşılık diğer sektörlerde de görülebileceği üzere birlikte yatırım ve üretim yapılması konusunda eksiklikler bulunmaktadır. 3.2.4. Firma stratejisi, yapı ve rekabet Firma Büyüklükleri: Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk yıllarından 1980’lere kadar geçen dönemde sanayi politikası olarak ithal ihtiyacı olan ürünlerin yurt içerisinde üretilmesini hedeflemiştir. Bu politika kimya sanayiinde üretim tesislerinin küçük ölçekli kurularak sadece iç piyasaya yönelik olarak çalışmalarına veya bazı ürünlerde optimum kapasitenin oluşturulamama riski nedeniyle üretimden vazgeçilmesine sebep olmuştur. 1980’lerden sonra daha serbest bir dış ticaret rejimine geçilmiş olmasına rağmen, aynı dönemde dünya çapında kimya sanayinin gerçekleştirdiği hızlı büyümenin ardından yeniden yapılanma döneminde olması yeni kapasiteler için yatırımcıların girişimde bulunmasını engellemiştir. Dünya çapındaki sektör şirketlerinin önemli bilgi birikimi ve pazar payına sahip olmaları sonucu sektöre giriş engellerinin önemli ölçüde yükselmiş olması nedeniyle ülkemiz özel sektörü bağımsız büyük kimya yatırımlarına yönelmemiştir. Bunun sonucunda devlet tarafından kurulan Kamu İktisadi Teşekkülleri haricinde yurt içinde küresel ölçekte büyük entegre kimya tesisleri kurulamamıştır. Günümüzde halen Türk kimya sanayii küresel ölçekte faaliyet gösteren herhangi bir şirkete sahip değildir. Sektörün en büyük firması olan Petkim’in dahi 2009 yılı satışları dünya çapındaki 100 kimya firmasının yer aldığı ICIS 2010 listesinde 100. sırada yer alan firmanın satışlarının yarısına bile ulaşamamıştır.181 Sektör kuruluşlarının büyük çoğunluğunun küçük ölçekli ve kurumsal yapıdan uzak oluşu nedeniyle araştırma altyapıları ve araştırmaya ayırdıkları kaynak 181 ISO 500 listesi ve ICIS Top 100, 2010 listesidir. 133 sınırlı olmaktadır. Araştırma geliştirme faaliyetleri için ayrılan kaynaklar ancak araştırma konusu olan ürünün ticari olarak piyasaya çıkması ile geri dönüşü sağlanan, başarısızlıkla sonuçlanan araştırmalarda ise geri dönüşü mümkün olmayan harcamalardır. KOBİ ölçeğindeki işletmelerin Ar-Ge altyapısı için finansal kaynak ayırmaları, yatırım yapmaları ve çalışan istihdam etmeleri çoğunlukla mümkün olmamaktadır. Türkiye’de yer alan firmaların KOBİ niteliğinde olması ve kapasitelerinin küçük olması ölçek ekonomilerinden faydalanamamalarına sebep olmakta, ancak esnek üretim yapabilme imkânını sunmaktadır. Ana kimyasallar üretiminde çok büyük dezavantaj oluşturan küçük ölçekli üretim özel kimyasallar üretiminde avantaj olabilmektedir. Firma Stratejileri: 1980’lerden sonra takip edilen dışa açık ve ihracat odaklı büyüme politikası nedeniyle ülke genelinde firmaların dış ticaret konusunda belirli bir bilgi birikimi oluşmuş ve beceri düzeyleri artmıştır. Gümrük Birliği ile başlayan süreç sonrası firmaların AB ile ticaret ilişkisi içerisinde olmaları ise firmalara kimya sanayii gibi birçok uluslararası mevzuata tabi sektörde tecrübe kazandırmıştır. Sektör ihracatının yüzde 33’ünün182 AB’ye yapıldığı göz önüne alındığında ülke kimya sanayii firmalarının önemli bir kısmının dünya standartlarında üretim yapabildikleri söylenebilir. İş Ortamı: Sektörün kayıtlı firmalarının ürünlerinin kayıtlı olmayan firmalarının ürünlerine karşı rekabet etmesi oldukça zordur. Çünkü kayıtlı firmaların ödemekle yükümlü olduğu vergilerin yanında üretim sırasında sağlamak zorunda olduğu standartlar, almak zorunda olduğu izinler üretim maliyetini kayıtlı olmayan firmalara göre önemli oranda artırmaktadır. Piyasa koşullarında standart dışı üretimlerin tespit edilememesi standartlara uygun üretim yapan firmalar açısından önemli bir haksız rekabet unsurudur. Ülkemiz iş ortamı, iş yapma şartları üreticiyi ve yatırımcıyı zorlamaktadır. İş ortamının iyileştirilmesi ve özellikle yatırım yapma aşamalarında alınması gereken izin-onay süreçleri ve bunların tamamlanması için gerekli sürelerin kısaltılması 182 DPT, İhalat İhracat Bilgi Sistemi. 134 gerekmektedir. Yatırım öncesi izin süreçleri nedeniyle uzayan yatırım gerçekleşme süreleri yatırımcıları finansal açıdan zorlamakta, yatırım maliyetlerini yükseltmekte ve projeleri riskli hale getirmektedir. Bu yüzden sektörün ihtiyacı olan yeni kapasite yatırımları yeterli düzeyde gerçekleşememektedir. 3.3. GZFT ve Elmas Modeli Sonuçlarının Değerlendirmesi Türkiye kimya sanayiinin elmas modelindeki en önemli dezavantajının ucuz ham madde temini imkânına sahip olmayışı olarak görülebilir ancak kimya sanayiinde lider ülkelerin çoğunun ucuz ham madde kaynağı bulunmamaktadır. Sektörde yer alan firmaların temel araştırmalardan elde edilmiş ürün ve üretim süreçlerinden oluşan bilgi birikimleri firmalara ve bu firmaların bulunduğu ülkelere önemli rekabet avantajı sağlamaktadır. Bu nedenle ülkemizin kendini geliştirebileceği girdi koşullarına odaklanarak zayıflıklarından gelen dezavantajını azaltması gerekmektedir. Bu amaçla eğitimli insan gücü ve teknoloji düzeyi artırılmalıdır. Ülkemizin kimyasal ürünlere olan iç talebi, etrafındaki gelişmekte olan dış pazarlar ile birlikte değerlendirildiğinde rekabetçi bir sektörü destekleyebilecek büyüklüktedir. Geçmiş dönemde yaşanılan krizler ve istikrarlı olmayan ekonomik koşullar, özel sektörün uzun vadeli ve riskli olan kimya sanayiine yatırım yapmasını engellemiştir. Bu nedenle iç ve dış talebi karşılayabilecek düzeyde üretim gerçekleştiremeyen sektörün, son dönemde yaşanılan istikrarlı ortam ile birlikte bu alana yatırım yapılması sonrası üretim miktarını artırması beklenebilir. Kimya sanayiine girdi veren petrol ve gaz sektörü ile üretim için önemli bir gereklilik olan lojistik sektörlerinin kimya sanayiini olumlu etkilemesi beklenebilir. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için sektörün destekleyici sektörler ile koordineli bir şekilde hareket etmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Günümüzde çevre ve insan sağlığı gibi nedenlerin de etkisi ile kimya sanayii daha fazla yasal düzenlemeye tabi olmaktadır. Gerçekleştirilen düzenlemelerin sektörü olumsuz olarak etkilememesi için uygulamasının firmaların çalışmalarını asgari düzeyde etkilemesi ve kayıt dışı firmaların söz konusu düzenlemelere uymayarak haksız rekabete sebep olmasının önüne geçilmesi gerekmektedir. 135 Elmas modelinin işleyebilmesi için yerel rekabet ve coğrafi yoğunlaşma önemli bir güce sahiptir. Yerel rekabet tüm elmas unsurlarının gelişimini artırırken, coğrafi yoğunlaşma bu unsurların etkileşimini artırmaktadır.183 Sonuç olarak kimya sanayiinde ulusal üstünlük elmasının dinamik olarak işleyebilmesi için sektörel kümelenmelerin gelişmesi gerekmektedir. Bu konuya Dokuzuncu Kalkınma Planı çalışmalarında ve plan dönemi içerisinde yapılan diğer sektörel çalışmalarda değinilmiştir. 3.4. Kalkınma Planlarında Kimya Sanayii ve Kümelenme Ülkemizde Kimya İhtisas Sanayi Bölgeleri oluşturulmasının gerekliliği gerek Dokuzuncu Kalkınma Planı Kimya Sanayii Özel İhtisas Komisyonu çalışmalarında gerekse diğer sektörel çalışmalarda üzerinde durulan bir konudur. Dokuzuncu Kalkınma Planı çerçevesinde hazırlanan Kimya Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda konu ile ilgili olarak: “Mevcut kimyasalların uygun koşullarda üretilebilmesi için kimya sanayii özel organize bölgeleri tanımlanmalı, bu bölgelerde yer alacak firmalardan yüksek katma değerli ürünlere yönelenlere özel teşvikler getirilmelidir ”184 denilmiş, yapılacak bu çalışma ile lojistik ve ham madde konularında belirlenecek avantajlı bölgelere kurulacak olan ihtisas OSB’lerinin küresel yatırımcılar için ülkemizi cazip hale getireceği vurgulanmıştır. 185 Özel İhtisas Komisyonu Raporunda dile getirilen bu görüşler çerçevesinde Dokuzuncu Kalkınma Planında kimya sanayiinde katma değeri yüksek yeni kimyasalların üretilmesine ve ihtisas OSB’lerinin kurulmasına önem verileceği belirtilmiştir.186 Ayrıca Planda kümelenmenin desteklenmesine yönelik olarak aşağıdaki politikaların izlenmesi öngörülmüştür; x “İşletmelerin ortak Ar-Ge, ortak tedarik ve pazarlama faaliyetlerine önem verilecektir. İşletmelerin fiziki altyapı ihtiyaçları karşılanacak, ağ oluşturma ve kümelenme girişimleri desteklenecektir. İşletmelerin belirlenmiş sanayi 183 Porter 2011:228. DPT, 2007a:60. 185 DPT, 2007a:59. 186 DPT, 2006:80. 184 136 bölgelerinde kurulması özendirilecektir.” x ve mevcutların bu alanlara taşınması 187 “Sürükleyici sektörler liderliğinde ve güçlendirilmiş sosyal ağ yapısı içinde kümelenmelerin desteklenmesi sağlanacaktır. Bu çerçevede; yerel kümelenme alanlarını destekleyici, kümedeki aktörler arasında işbirliğini artırıcı ve kümenin dünya piyasaları ile entegrasyonunu mekanizmaların oluşumu özendirilecektir.” sağlamaya yönelik 188 Türkiye kimya sanayiinin rekabet gücünün artırılabilmesi için bu tür OSB’lerin kurulması ve kümelenme yapısı içerisinde ekonomik dışsallıkları ortaya çıkarabilecek şekilde çalışabilmesinin sağlanması gerekmektedir. Dokuzuncu Kalkınma Planı’nın “Rekabet Gücünün Artırılması” ekseni altında yer alan temel amaçlardan “Rekabet Gücünün Artırılması” hedefi çerçevesinde “Ekonominin yüksek teknolojik kabiliyete ve nitelikli işgücüne sahip, değişen şartlara hızla uyum sağlayan, ulusal ve uluslararası pazarlarda rekabet gücü olan, istikrarlı ve verimlilik düzeyi yüksek bir yapıya kavuşturulması temel amaçtır.” denilmektedir. Ayrıca, “Sanayi ve Hizmetlerde Yüksek Katma Değerli Üretim Yapısına Geçişin Sağlanması” başlığı çerçevesinde aşağıdaki amaçlar belirtilmiştir: “513. Ekonominin rekabet gücünü artırmak ve dünya ihracatından daha fazla pay almak üzere yüksek katma değerli mal üretiminin artırılması temel amaçtır. 514. İmalat sanayiinin dışa dönük bir yapı içinde ekonomik büyümeyi sürükleyen temel sektör olması hedeflenmektedir. 530. Savunma, havacılık, uzay, kimya, malzeme ve bitki genetiği gibi bilgi ve teknoloji yoğun alanlar geliştirilecektir. 534. Kimya sanayiinde katma değeri yüksek yeni kimyasalların üretilmesine ve ihtisas organize sanayi bölgelerinin kurulmasına önem verilecektir. 187 188 DPT, 2006: 81. DPT, 2006: 93. 137 538. AB’nin rekabet gücünü yitirmekte ve diğer ülkelere kaydırma eğiliminde olduğu alanlarda işbirliği ve gelişme imkânları değerlendirilecektir.”189 3.5. Türkiye’de Kimya Sanayii Kümeleri Avrupa Küme Gözlemevi (European Cluster Observatory) tarafından 36 ülkeyi kapsayan kümelenme haritalarının ve kümelerin tespitine yönelik yapılan çalışma sonuçlarına göre ülkemizde bulunan kimya sanayii kümelenmeleri190 ve özellikleri Tablo 3.1 ’de verilmektedir. Tablo 3.1. Türkiye’de Kimya Sanayii Kümeleri Bölge Çalışan Sayısı Girişim Sayısı Uzmanlaşma1 İstanbul 18.320 1.721 2.34 Tekirdağ 3.804 83 5.01 Balıkesir 3.059 96 5.18 İzmir 6.256 418 3.24 Manisa 3.290 307 3.35 Kocaeli 5.027 320 3.9 Gaziantep 2.741 239 4.57 Kaynak: Europea Innovia, 2011 1 : Uzmanlaşma: Uzmanlaşma oranı, Kutu 1.1.’de hesaplanma yöntemi ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Ülkemizde bazı kümelenmelerin görülmesine rağmen söz konusu yoğunlaşmaların tam bir küme yapısı göstermedikleri değerlendirilmektedir. Çünkü küme yapılanmalarının anlatıldığı birinci bölümde küme yapılarında firmaların birbirleri ile ürün, ham madde veya bilgi ilişkisi içerisinde olması, uzman girdi sağlayıcılarının, kamu veya özel araştırma kuruluşlarının, ihtisaslaşmış teknik eğitim kuruluşlarının bulunması gerektiği belirtilmektedir. Ancak yukarıda belirtilen yoğunlaşmalarda bu tür küme ilişkileri bulunmamaktadır. 189 190 DPT, 2006:86-87. Çalışan ve Girişim sayıları Europe Innova’nın kimya kümelenmesi tanımına göre verilmiştir. Bu tanıma göre kimya sanayii kümelenmesinin kapsadığı alt sektörler Kutu 1.2.’de ayrıntılı olarak verilmiş olup NACE ve ISIC sınıflandırma sitemindeki kimya sanayii tanımından farklılık göstermektedir. Europa Innovia verileri kimya kümelenmesi tanımına göre TÜİK verleri ise ISIC veya NACE sınıflandırmasına göre kimya sanayii verileridir. 138 Dünyada kimya sanayii küme yapıları, genel olarak birbirleri ile üretim entegrasyonuna gitmiş firmalardan, uzman hizmet sağlayıcılarından, teknik destek ve eğitim kuruluşlarından oluşmaktadır. Günümüzde bu kimya kümelerinin merkezinde kimya parkları yer almaktadır. Kimya parkları bir tür özelleşmiş kimya kümeleri olarak değerlendirilebilir. Kimya parkları, ülkemizde mevcut bulunan kimya sanayii yoğunlaşmalarını geliştirerek küme yapısı içinde birbirleri ile iletişimlerinin artırılması amacıyla kullanılabilecek yapılardır. Mevcut yoğunlaşmaların kimya parkları etrafında kümelenme aşamasına geçirilmesi sağlandığı takdirde ülke kimya sanayii firmalarının rekabet güçlerinin artırılması sağlanabilir. Bu açıdan kimya parklarının bölgelerde bulunan elmas parçalarını dinamik bir yapıda bir araya getirmeleri, kümelenmelerin gelişmeleri için merkez olmaları hedeflenmektedir. 139 4. TÜRKİYE KİMYA SANAYİİ İÇİN KÜMELENME SEÇENEĞİ ve KİMYA PARKLARI 4.1. Türkiye Kimya Sanayii için Kimya Parkları Ülkemizde, Kimya Parklarının Potansiyel Avantajları başlığında anlatılan entegrasyonların gerçekleştirildiği kimya parkı yapıları henüz bulunmamaktadır. Mevcut durumda sadece Gebze’de kimya ve plastik OSB’leri bulunmaktadır. Ancak 2000 tarihinde kurulan Gebze Kimya OSB’si henüz faaliyete geçememiştir. Halen altyapı yatırımlarına devam edilen bölgede kimya işkolunun özelliğine uygun arıtma tesisi, bertaraf tesisi, itfaiye teşkilatı, teknoloji geliştirme merkezi imkânlarının sunulacağı belirtilmektedir. 191 Gebze plastikçiler sitesi ise ihtisas OSB olmayıp genel olarak plastik ürün imalatçılarının bulunduğu OSB dir. OSB’de en büyük grubu oluşturan plastik sektörü işletmeleri mevcut firmaların ancak yüzde 34’ünü oluşturmaktadır.192 Kimya parklarının Türk kimya sanayiine sağlayacağı avantajlar ulusal üstünlük elmas modeli çerçevesinde değerlendirilmiştir. Kimya parkları sektörün girdi koşullarında yaşadığı olumsuzlukların etkisini azaltıcı etkiye sahip olduğundan sektörün yaşadığı en önemli problemlerden olan yatırım yeri bulunamayışı problemi kimya parkları ile çözülebilecektir. Kimya parkları yatırımcılara uygun nitelikte yer sunmanın yanında, sunduğu merkezileştirilmiş hizmetler ile yatırım yeri için gereken arazi miktarını da azaltacaktır. Kimya tesislerinin önemli altyapı ihtiyaçlarından biri de çevre yatırımlarıdır. Çevre yatırımları, toplam yatırım maliyetlerinin artmasına, projelerin karlılığının azalmasına sebep olmaktadır. Ayrıca özel teknik ve mevzuat bilgisi gerektiren çevre yatırımları ve yönetimi firmaların sadece kendi temel iş alanlarına yoğunlaşmalarını engellemekte veya küçük firmaların bu standartlara uymadan faaliyet göstermelerine sebep olmaktadır. Kimya parkları sunduğu merkezi çevre koruma altyapıları ile yatırımcıların sermaye yetersizliğine ve yüksek çevresel sorumluluk maliyeti sorunlarına çözüm getirecektir. 191 192 GEBKİM,2012. GEPOSB,2012. 141 Ulusal sanayinin kimya parkları yardımıyla bir araya gelmesi, ülke içerisinde sektörün değer zincirinin gelişmesine ve küresel değer zincirine entegrasyonuna katkı sağlayabilecektir. Firmaların daha yakın bir tedarikçi-müşteri ilişkisine girmeleri üretim konularında yeniliklerin gerçekleşmesini kolaylaştıracaktır. Ayrıca merkezi Ar-Ge imkânları, düşük sermaye kaynağı olan KOBİ’lerin yenilik kapasitesini artıracaktır. Kimya parkı çerçevesinde özel sektörün birbiri ile iletişimi, müşteri-tedarikçi ilişkileri çerçevesinde ürün geliştirmesi ve yenilikçilik için gereken geri bildirim imkânlarını artıracaktır. Ayrıca, kimya parkı girişimleri çerçevesinde eğitim ve araştırma kurumları ile sektör arasındaki işbirliği tek başına çalışan tesislere nazaran kolay ve etkin olarak sağlanacaktır. Kimya sanayiinin önemli sorunlarından biri olan lojistik problemi de kurulacak parklar yardımı ile daha ekonomik olarak çözümlenebilecektir. Her bir üretim tesisi için gerçekleştirilmesi gereken ulaştırma yatırımından daha az bir yatırım miktarı ile sektörün ihtiyaçlarının karşılanması mümkün olacaktır. Büyük çaplı lojistik altyapılarının gerçekleştirilmesi ve kimyasallar konusunda uzmanlaşmış lojistik hizmet sağlayıcıları ile sektör firmalarının maliyetleri azalacaktır. 4.2. Kimya Parkları İçin Potansiyel Bölgeler Türkiye’de kimya parkları öncelikle mevcut yığınlaşmalar çerçevesinde kimya sanayii kümelerinin oluşmasına zemin hazırlayacak bölgelerde kurulmalıdır. Böylece sektör kimya parkları etrafında etkin kümelenmeler oluşturabilecektir. Kümelerin oluşmasının genel olarak kendi kendine işleyen süreçler olmasından hareketle başarılı küme programlarının sıfırdan yeni kümeler inşa etmek yerine süreci hızlandıran programlar olması gerektiği sonucuna ulaşılabilir. 193 Bu açıdan değerlendirildiğinde ilk olarak kimya sanayii kümelerinin gelişebileceği en elverişli yerlerin mevcut kimya sanayii yoğunlaşmaları olduğu açıktır. Bu bölgelerin halihazırda Elmas Modeli’nin bazı unsurlarını barındırdığı değerlendirilebilir. 193 Sölvell, 2008: 127. 142 Bir önceki bölümde ülkemizde mevcut olan yoğunlaşmalar incelenmiştir. Söz konusu sonuçlara göre Türkiye’de kimya kümelenme potansiyeli yüksek olan üç bölge aşağıdaki şekilde gruplanmıştır. Europa Innovia tarafından derlenen veriler çerçevesinde söz konusu bölgelerde yer alan illerdeki kimya sanayii yoğunlaşmaları Tablo 4.1’de görülmektedir. İlk iki bölge kimya sanayiinin mevcut durumda da yoğun olarak yer aldığı bölgelerdir. Adana bölgesine Gaziantep ile birlikte yer verilmesinin nedeni ise bölgenin liman bağlantısının olması ve ev sahipliği yaptığı boru hatları nedeniyle gelecek açısından avantajlı bir duruma gelme potansiyelidir. Hatay, yoğunlaşmanın bulunduğu Gaziantep ile Adana arasında yer alması, Mersin ise lojistik imkânları sebebiyle üçüncü bölgeye dâhil edilmiştir. Tablo 4.1. Türkiye’de Kümelenme Potansiyeli Olan Bölgeler 1 2 3 Bölge Çalışan Girişim Sayısı Büyüklük (%) Uzmanlaşma Odak (%) İstanbul 18.320 1.721 2,40 2,25 1,03 Tekirdağ 3.804 83 0,50 4,82 2,21 Kocaeli 5.027 320 0,66 3,75 1,72 Balıkesir 3.059 96 0,40 4,98 2,29 İzmir 6.256 418 0,82 3,11 1,43 Manisa 3.290 307 0,44 3,22 1,48 Gaziantep 2.741 239 0,36 4,39 2,02 Adana 1.804 109 0,24 1,57 0,69 Hatay 560 71 0,07 0,84 0,39 - - - Mersin - - Kaynak: Europe Innova, 2011. Not: Europa Innovia’nın kimya sanayii kümelenmesine dahil ettiği faaliyetler Isic ve Nace sınıflandırmalarında belirtilen kimya sanayii (20 Isic rev.4, Nace rev.2) tanımından farklılık göstermektedir. Bu nedenle Kimya sanayii ile ilgili olarak TÜİK verilerinden farklılık göstermektedir. Europa Innovia’nın tanımına göre kimya sanayii kümelenmeleri içerisinde değerlendirilen faaliyetler Kutu 1.2’de gösterilmektedir. Tablo 4.2’de TÜİK tarafından açıklanan 2002 tarihli Genel Sanayi ve İşyeri Sayımı istatistikleri verilmektedir. Her iki tablo birlikte değerlendirildiğinde ülkemiz için kimya sanayii kümesi oluşturulması amacıyla potansiyeli olan bölgeler; 143 1. Bölge: İstanbul, Tekirdağ, Kocaeli, 2. Bölge: İzmir, Balıkesir, Manisa, 3. Bölge: Adana, Mersin, Gaziantep, Hatay’dır. Yukarıda belirtilen her üç bölgede de kimya sanayii yoğunlaşması mevcut olup sektörün bölgenin tamamında başarılı kümeler oluşturması için gerekli koşullar bulunmaktadır. Elmas modeli çerçevesinde her üç bölgede de modelin işleyebilmesi için gereken potansiyel mevcuttur. Her üç bölgenin potansiyeli aşağıda ayrıntılı olarak incelenmiştir. Tablo 4.2. Kimya Sanayii Girişim ve İstihdam Sayıları Bölge Yerel Birim Sayısı İstanbul 1 2 1.876 41.643 Tekirdağ 44 2.030 Kocaeli 130 6.271 Balıkesir 57 1.503 333 5.141 52 532 102 2.859 Adana 83 3.519 Hatay 31 78 Mersin 53 1.748 İzmir Manisa Gaziantep 3 İstihdam Kaynak: TÜİK, 2011a. 4.2.1. 1. Bölge (İstanbul, Tekirdağ, Kocaeli ) Ülke kimya sanayii istihdamının yaklaşık olarak yüzde 59’unu gerçekleştiren bölge, Ekonomi Bakanlığı verilerine göre toplam kimya sanayii ihracatının yüzde 79’unu gerçekleştirmektedir. Bölge kimya sanayiinin alt sektörleri olan ilaç sanayiinin yoğun olarak yer aldığı bir bölgedir. Bölgede yer alan kimya sanayii ile ilgili ilaç ve plastik kümelerine ilişkin rakamlar verilmektedir (Tablo 4.3.). İstanbul bölgesinde yer alan kimya sanayii kümesinin plastik ve biofarmasötikler, Doğu Marmara kümesinin ise plastikler alanında uzmanlaştığı belirtilmektedir (Şekil 1.10.). Lastik ve plastik 144 ürünleri sektörünün de bu bölgede yoğun olarak yer alması, bölgeyi önemli bir kimya sanayii pazarı haline getirmektedir. Tablo 4.3. 1. Bölgede Bulunan Kimya ve İlgili Sektör Kümeleri Çalışan Sayısı İl Kimya İstanbul Tekirdağ Kocaeli 18.320 3.804 5.027 İlaç 20.500 1.409 2.757 Firma Sayısı Plastik 16.718 1.207 3.003 Kimya 1.721 83 320 İlaç 732 6 43 Plastik 3.745 43 274 Kaynak: Europe Innova, 2011. Kimya sanayiinin yanında ilaç ürünlerinde de yığınlaşma görülmesi ve özel sektör kuruluşlarının üretim yapıları göz önüne alındığında bölgenin özel ve özellikli kimyasallar alanlarında kümelenmesi için uygun bilgi birikiminin olduğu değerlendirilmektedir. Şekil 4.1. 1. Bölge a) Girdi koşulları: Bölge ham madde temini için gereken lojistik altyapısına sahiptir. Ham madde iletimi için liman imkânları ile demiryolu ve karayolu bağlantısı mevcuttur. Ayrıca, bölgede dört havaalanı da yer almaktadır. Bölgenin eğitim düzeyinin yüksek olması, çok sayıda yükseköğretim kuruluşunun bulunması araştırma altyapısı imkânlarını ve eğitimli işgücü sayısını artırmaktadır. Bölgede Marmara Araştırma Merkezi gibi kamuya ait araştırma merkezleri yanında Sanayi Bakanlığı tarafından desteklenen özel sektör Ar-Ge merkezleri de bulunmaktadır. Kimya ve ilaç sanayiine yönelik ülke genelinde kurulan 9 Ar-Ge merkezinin (4 kimya, 4 ilaç ve 1 kimya kuruluş aşamasında) 6’sı 145 bu bölgede bulunmakta, biri de bölgeye yakın Yalova’da bulunmaktadır. Söz konusu Ar-Ge merkezlerinin 4’ü ilaç, 2’si de kimya sanayiine yöneliktir. Yatırım yeri konusunda ise kimya sanayiinin ülke genelinde problemi olan uygun yatırım alanı sorunu bölgede daha fazla artmaktadır. Mevcut sektör firmaları OSB’ler içerisinde bulunmalarına rağmen dağınık bir yapı arz etmekte, birbirleri ile etkileşimleri istenilen düzeyde olmamaktadır. Firmalar arasındaki iletişim imkânlarını artırması, kimya sanayiinin üretim yapısına uygun altyapıların olması beklenen Gebze Kimya İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kuruluş çalışmaları halen devam etmektedir. Sektörün daha düzenli ihtisas OSB’leri içerisinde faaliyet göstermesi sektör içi iletişimi artırabilecektir. Bölgenin mevcut fiziki şartları büyük ölçekli petrokimya yatırımları gibi yeni kimya yatırımları için yatırım alanı bulmayı zorlaştırmaktadır. Bölgedeki yoğun ve eskiye dayalı yerleşim çevre sorunlarını beraberinde getirmektedir. Bölgede bulunan tesisler çevre standartlarının sağlanmasına yönelik ilave yatırımlara ihtiyaç duymaktadır.194 Bu ihtiyacın, firmaların merkezi çevre altyapıları ile sorunlarının çözüldüğü yeni ihtisas OSB’leri ile ekonomik olarak karşılanması mümkündür. b) Talep koşulları: Plastik sanayii bölgede oldukça gelişmiş durumdadır. Ayrıca bölge içerisinde ve yakın çevresinde bulunan otomotiv sanayii de plastik ham maddelerine talebi artırmaktadır. Söz konusu sektörlerin ürünlerinin katma değerini artırma çalışmaları ham madde tedarikçileri olan kimya sanayii firmaları ile etkileşimlerini gerektirmektedir. Bölgede özellikli kimyasallara ve özel ürünlere talep bulunmakta, bu talebin zaman içerisinde daha da artacağı tahmin edilmektedir. c) İlişkili ve Destekleyici Sektörler: Bölge mevcut durumda sektör ihracatının yüzde 79’unu gerçekleştirmektedir. Bölgenin İstanbul merkezli olarak dışa açık yapısı firmaların dünya kimya sanayii ile entegre olmasını kolaylaştıracak, küresel değer zincirlerine katılımlarını mümkün kılacaktır. Kimya parkları vasıtası ile bölgeye çekilecek yabancı yatırım dünya ile entegrasyonu artıracaktır. 194 İSO, 2009 146 d) Firma Stratejisi, Yapısı ve Rekabet: Sektörün bölgede yoğun olarak bulunması ve önemli oranda dış ticaret gerçekleştiren firmaların dinamik yapısı rekabeti artırmaktadır. Global ölçekte rekabet etmek zorunluluğu firmaları ürün kalitesini geliştirmeye, çevresel standartlara uymaya ve katma değeri yüksek ürünler üretmeye zorlamaktadır. Ar-Ge çalışmaları gerektiren bu zorunluluklar firmaların işbirliği ile daha ekonomik olarak çözülebilecektir. Sektördeki büyük ölçekli firmaların yüzde 66’sı bölgede yer almaktadır. Bölge içerisinde ise İstanbul en fazla büyük ölçekli firmaya ev sahipliği yapmaktadır. Yeni teşvik sistemi çerçevesindeki bölgesel teşvik konularında İstanbul ve Tekirdağ’da ilaç sanayii, Kocaeli’nde ise kimyasal madde ve ürünleri imalatı ile iç ve dış lastik imalatı desteklenmektedir. Gelişmişlik sıralamasında ise İstanbul ve Kocaeli birinci, Tekirdağ ise ikinci bölgede yer almaktadır. Sonuç olarak; dışa açık yapısı, firma büyüklüğü ve gelişmişliği birlikte değerlendirildiğinde bölgenin sektörün bilgi yoğun, katma değeri yüksek olan özel ve özellikli kimyasallar ve ilaç sanayiinin yoğunlaşması için uygun şartları sağladığı değerlendirilmektedir. 4.2.2. 2. Bölge (İzmir, Balıkesir, Manisa) Bölge, ülkemiz kimya sanayii istihdamının yaklaşık olarak yüzde 8’ine sahip olup kimya sanayii ihracatının yüzde 10’unu gerçekleştirmektedir. Bölgenin sektör açısından en önemli özelliği Türkiye’nin tek entegre petrokimya tesisi olan Petkim’in, İzmir’de faaliyet gösteriyor olmasıdır. Tablo 4.4. 2. Bölgede Bulunan Kimya ve İlgili Sektör Kümeleri Çalışan Sayısı İl Kimya İzmir Manisa Balıkesir 6.256 3.290 3.059 İlaç 1.063 10 139 Firma Sayısı Plastik 1.705 1.027 51 Kimya 418 307 96 İlaç Plastik 92 13 26 503 119 23 Kaynak: Europe Innova, 2011. Petrokimya ürünleri ve buna bağlı üretimler konusunda potansiyeli bulunan bölgenin kümelenme potansiyeli Elmas Modeli çerçevesinde aşağıdaki şekilde değerlendirilmektedir. 147 Şekil 4.2. 2. Bölge a) Girdi koşulları: Bölge ham madde temini ve ürünlerin pazarlanması için gerekli olan liman imkânlarına sahiptir. Ayrıca bölgede faaliyet gösteren Petkim tarafından petrokimya sanayii ham maddeleri üretecek olan bir rafinerinin yatırımının çalışmalarına devam edilmektedir. Söz konusu yatırımın gerçekleşmesinin ardından üretim zincirinin sonraki aşamaları için diğer firmalar ile işbirliği imkânlarının ortaya çıkması beklenmektedir. Bölgenin tarım potansiyeli ve petrokimyasal üretimindeki bilgi birikimi ileriye yönelik bitkisel kaynaklı alternatif kimya sanayii ham maddeleri konularında bölgeyi avantajlı konuma getirmektedir. Kimya sanayiinin ihtiyacı olan nitelikli işgücünü sağlayabilecek yükseköğretim ve orta öğretim kurumları bölgede mevcuttur. Biri teknoloji ağırlıklı olmak üzere sekiz üniversitenin bulunduğu bölgede iki üniversitenin kimya mühendisliği bölümü bulunmakta ayrıca ara eleman yetiştirilmesine yönelik kimya sanayii ile ilgili meslek yüksekokulları da bulunmaktadır. Bölge nüfusunun genel eğitim düzeyi yüksek ve sektörün ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeydedir. 148 b) Talep koşulları: Bölgede yer alan lastik ve plastik ürünler sanayiinin, mühendislik plastiklerine talep oluşturan otomotiv sanayiinin ve elektronik eşya üreticilerinin kimya sanayii ham maddelerine ihtiyacı bulunmaktadır. Ayrıca bölge ve çevre illerindeki yüksek tarım potansiyeli tarım kimyasallarına ve gübre sanayiine talep oluşturmaktadır. c) İlişkili ve Destekleyici Sektörler: Bölgede bulunan petrol ürünleri sektörü petrokimya üretimi için ham madde kaynağı olarak ve sektörde yetişmiş insan gücünün oluşmasına katkı vererek sektörü desteklemektedir. Bölge kimya sanayii açısından sahip olduğu limanların kapasiteleri nedeni ile lojistik konusunda sorunları bulunmakla birlikte yeni liman yatırımları ile bu sorunların çözülebileceği düşünülmektedir. d) Firma Stratejisi, Yapısı ve Rekabet: Yeni teşvik sistemi çerçevesindeki bölgesel teşvik konularında İzmir’de kimyasal madde ve ürünleri imalatı, Balıkesir’de patlayıcı madde imalatı, Manisa’da ise ilaç ve eczacılıkta kullanılan kimyasal ve bitkisel ürünler desteklenmektedir. Bölgenin sektördeki sürükleyici firması olan Petkim, özelleştirme sonrası yeni bir rafineri yatırımı ile ham madde güvenliğini sağlayarak kapasitesini artırmaya ve mevcut tesislerini bir kimya parkı haline getirme çalışmalarına başlamıştır. Bu kapsamda firma tarafından “value-site”195 olarak adlandırılan yapı çerçevesinde petrokimya, enerji ve lojistik entegrasyonunun sağlanması hedeflenmektedir. Kimya parkı yapısı içerisinde katma değeri yüksek yeni ürünleri üreterek ürün çeşitliliğini artırmayı hedefleyen Petkim bu amacını kuracağı kimya parkı çerçevesinde farklı firmalar ile işbirliği yaparak gerçekleştirmeyi planlamaktadır. Bölgede halen bulunan petrokimya sanayii ve ilişkili sektörler ile lojistik imkânları değerlendirildiğinde bölgenin petrokimyasallar ve organik kimyasallar, plastik ham maddeleri, boya ve temizlik ürünleri konularında gelişebileceği değerlendirilmektedir. Petkim’in gerçekleştirmeyi planladığı “value-site” kimya 195 Petkim bu vizyon çerçevesinde ham petrolden başlayarak nihai ürüne uzanan değer zincirinde Rafineri-Petrokimya-Enerji-Lojistik konularında kümelenme yapısı içerisinde dikey entegrasyonu sağlamayı hedeflemektedir. 149 parkı çerçevesinde bölgenin kümelenme yapısının daha etkin bir şekilde işlemesi ve kümelenmenin genişlemesi mümkün olacaktır. 4.2.3. 3. Bölge (Adana, Mersin, Gaziantep, Hatay) Kimya sanayii istihdamının yüzde 10’una sahip olan bölge, sektör ihracatının yüzde 5,4’ünü gerçekleştirmektedir. Diğer iki bölgeye kıyasla sektör bakımından daha geride olsa da bölgenin gelişme potansiyelinin olduğu değerlendirilmektedir. Bölge illerinden Mersin’de önemli bir kimya sanayii kümelenmesi bulunmamasına rağmen, ilin lojistik olanaklarının yüksek olması bölgede gelişecek kimya sanayii açısından avantaj sağlayacağı değerlendirildiğinden bölgeye dâhil edilmiştir. Bölgede bulunan kimya ve ilgili sektörlere ait kümelenme verileri Tablo 4.5’te verilmektedir. Tablo 4.5. 3. Bölgede Bulunan Kimya ve İlgili Sektör Kümeleri Çalışan Sayısı İl Kimya Adana 1.804 Hatay 560 Gaziantep 2.741 İlaç Firma Sayısı Plastik 115 66 Kimya İlaç Plastik 423 109 39 155 239 71 6 102 1.069 239 27 198 Kaynak: Europe Innova, 2011. a) Girdi koşulları: Bölgede sonlanan mevcut (Bakü-Ceyhan, KerkükYumurtalık) ve planlanan (Samsun- Ceyhan) ham petrol boru hatları ile kimya sanayii için ucuz ham madde temininin mümkün olduğu değerlendirilmektedir. Ayrıca bölgenin liman imkânları, ham madde kaynağı olan Orta Doğu ülkelerine yakınlığı da ayrıca bir avantaj oluşturabilecektir. Bölgede tarım ürünleri potansiyeli bulunması nedeniyle ileriye yönelik bitkisel kaynaklı alternatif kimya sanayii ham maddeleri konularında bölgede çalışma yapılabilmesi mümkündür. Bölgede halen sektörün diğer kümelenme bölgelerine kıyasla geride olduğu göz önüne alındığında yetişmiş, deneyimli insan gücü konusunda çalışmaların yapılması gerekmektedir. 150 Şekil 4.3. 3. Bölge b) Talep koşulları: Bölge illeri arasında yer alan Gaziantep yıllık 300 bin ton ile önemli bir polipropilen tüketicisidir. Ayrıca bölgede bulunan plastik ürünler sektörünün bölge ülkelerine de ihracat potansiyeli ile birlikte değerlendirildiğinde gelişme potansiyeli yüksektir. Sonuç olarak bölgede mevcut durumda plastik ham maddeleri alt sektöründe talebin olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bölgenin tarım potansiyeli tarım ve gıda kimyasalları için talep oluşturmaktadır. c) İlişkili ve Destekleyici Sektörler: Bölgeye yapılması planlanan, yıllık 10 milyon ton ham petrol işleme kapasiteli rafineri yatırımı için 2010 yılında teşvik belgesi alınmıştır. Ancak, yaklaşık 14 milyar TL proje tutarı olan tesisin halen yapımına başlanamamıştır. Tesisin tamamlanması halinde petrokimyasallar üretimi de gerçekleştirilecektir. Bölgede yapılacak rafineri petrokimyasal ürünlerin üretimi için gereken ham maddelerin sağlanması, bölgede kimya sanayiinin gelişimini desteklemesi açısından önemlidir. Arazi tahsisi gerçekleştirilen ve yönetimi oluşturulan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi’nin sektörün bölgeye çekilmesini değerlendirilmektedir. 151 hızlandırıcı etki yapacağı Mersin limanının bir lojistik merkezi haline getirilmesi çalışmaları ile Mersin’de kurulma çalışmalarına devam edilen Türkiye'nin ilk Lojistik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nin de bölgede kimya sanayiinin gelişmesine olumlu katkı yapabileceği değerlendirilmektedir. d) Firma Stratejisi, Yapısı ve Rekabet: Yeni teşvik sisteminde bölgede bulunan dört ilde de kimyasal madde ürünlerinin imalatı bölgesel teşvik kapsamında desteklenmektedir. Bölgesel gelişmişlik sıralamasında ise Adana ikinci, Gaziantep ve Mersin üçüncü, Hatay ise dördüncü bölgede yer almaktadır. Bölgede yıllık 280 bin ton olan dimetil teraftalat üretim kapasiteli SASA, 40 bin ton polistiren üretim kapasiteli Başer Petrokimya firmaları bulunmaktadır. Bölgede yapılması planlanan 14 milyar TL sabit yatırım maliyeti olan rafineri ve petrokimya yatırımı için teşvik belgesi alınmıştır. Ayrıca yakın dönemde bölgede kurulması planlanan yıllık 500 bin ton kapasiteli polipropilen tesisi için Suudi Arabistan firması tarafından anlaşma imzalanmıştır. 4.3. Kimya Parkları için Politikalar ve Kümelenme Politikalarımız Ülkemizde sanayi yoğunlaşmalarına ilişkin mevzuatta tanımlanan ve kimya parklarının kurulması ve geliştirilmesi için yararlanılabilecek kanuni yapılar Organize Sanayi Bölgeleri, Endüstri Bölgeleri ve Teknoloji Geliştirme Merkezleri olarak sıralanabilir. Ülkemizde sanayinin geliştirilmesi amacıyla uygulamaya konulan pek çok teşvik tedbirlerinden biri olan Organize Sanayi Bölgeleri uygulamalarına, ilk olarak 1962 yılında Dünya Bankası’ndan alınan kredi ile kurulan Bursa OSB ile başlanmıştır. Türkiye' de OSB uygulamaları herhangi bir yasal mevzuatı olmadan 1982 yılına kadar devam etmiştir. Söz konusu mevzuat boşluğu 1982 tarihinde "Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Fonlar Yönetmeliği" yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmelik ile doldurulmaya çalışılmıştır. Ancak artan OSB sayısı ve OSB’lerin tüzel kişiliğe sahip olmamasının meydana çıkardığı zorluklar nedeniyle yeni düzenlemelerin yapılması gerekmiştir. Bu amaçla gerçekleştirilen hazırlık aşamalarından sonra 2000 yılında 152 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu yürürlüğe girmiş, sonraki yıllarda da ilgili ikincil mevzuat düzenlemeleri gerçekleştirilmiştir. Yürürlükteki mevzuata göre OSB’ler; x Farklı sektörlerde faaliyet gösteren tesislerin yer aldığı Karma OSB' ler, x Aynı sektör grubunda ve bu sektör grubuna dâhil alt sektörlerde faaliyet gösteren tesislerin yer aldığı İhtisas OSB'ler, x 4562 sayılı Kanun’un 26 ncı maddesine göre özel hukuk tüzel kişilerince veya gerçek kişilerce kurulan Özel OSB’ler, x Organize Küçük Sanayi Bölgeleri (OKSB), olmak üzere dört tipte tanımlanmıştır. Ayrıca, yapılan son düzenleme ile yürürlükteki mevzuattan önceki tarihlerde yapısallaşan sanayi tesislerinin yer aldığı alanların OSB olarak ilan edilebilmesine olanak sağlanmıştır. 196 Türkiye’de bazı eksikliklere rağmen, kimya parklarının kurulmasına ilişkin bir mevzuat altyapısı bulunmaktadır. Endüstri bölgelerinin kurulmasına yönelik olarak hazırlanan 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu 197 bu tür bölgeler için yasal altyapı imkânı sağlamaktadır. Söz konusu Kanunun amacı “yatırımları teşvik etmek, yurt dışında çalışan Türk işçilerinin tasarruflarını Türkiye’de yatırıma yönlendirmek ve yabancı sermaye girişinin artırılmasını sağlamak üzere endüstri bölgelerinin kurulması, yönetim ve işletilmesine ilişkin esasları düzenlemek” olarak belirtilmektedir. Ancak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten günümüze kadar sadece “AdanaCeyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi” olarak ilan edilmiş, bunun dışında herhangi bir gelişme sağlanamamıştır. Dolayısıyla, endüstri bölgeleri sisteminin etkin olarak işlemediği, daha etkin hale getirilmesi için çalışma yapılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.198 196 OSBUK, 2012. 19.01.2002 tarihli ve 24645 sayılı Resmi Gazeteden faydalanılmıştır. 198 Cansız 2010: 36. 197 153 2001 yılında 4691 sayılı Kanunla kurulması öngörülen Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, yeni veya ileri teknolojide mal ve hizmet üretmek isteyen girişimcilerin, araştırmacı ve akademisyenlerin sınaî ve ticari faaliyetlerini üniversitelerin yanında veya yakınında yürütebilmelerine ve bu üniversitelerden yararlanabilmelerine imkân vermek için kurulmuş akademik, sosyal ve kültürel sitelerdir. 199 Kimya parkı kavramının ortaya çıktığı ve en iyi uygulandığı ülke olan Almanya örneği göz önüne alındığında yapılacak olan çalışmaların parkın tüzel kişiliğinin etkin hale getirilmesi ve mevcut sanayi tesislerinin bulunduğu alanlarda kurulacak endüstri bölgelerinin düzenlenmesi konularının önem arz ettiği anlaşılmaktadır. Dünya örneklerinde bazı kimya parklarının eski entegre üretim tesislerinin devamı oldukları görülmektedir. Ancak ülkemizde ilgili mevzuata göre endüstri bölgelerinin yeni yatırım yerlerinde uygulanması öngörülmüştür. Mevzuatta mevcut yatırımların bulunduğu bölgelere ilişkin de düzenlemenin yapılması gerekmektedir. Kimya parkları oluşturulurken merkezi tüzel kişiliğin ana görevi gereken destek hizmetlerinin sağlanması olduğundan en iyi altyapının sunulması konusunda uzmanlığının bulunması gerekmektedir.200 Kimya parkının yatırımcılara sunduğu altyapı ve hizmetlerin en etkin ve ucuz olarak sağlanması başarılı bir yapı için en önemli etkenlerdendir. 199 200 Sanayi Bakanlığı, 2012. Germany Trade and Invest, 2011:7. 154 5. DEĞERLENDİRME Modern kimya sanayii doğuşundan itibaren imalat sanayiinin önemli aramalı ve ham madde üretici sektörlerinden biri olmuştur. Öncelikle Avrupa ve Amerika’da gelişen sektörün, her ülkedeki gelişme dinamikleri diğerlerinden farklılık arz etmektedir. Avrupa’da bilimsel keşiflere dayanan teknolojilerin ticari hale getirilmesi ile gelişen sektör İngiltere’de iç pazar odaklı gelişirken Almanya’da daha dışa açık bir üretim stratejisi izlemiştir. İhracat odaklı büyüme stratejisi uygulayan şirketler arasında işbirliği ve birleşmeler görülmüştür. Dünya savaşları Alman kimya sanayiinin patentlerinin yaygınlaşmasına sebep olurken yeniden yapılanma çerçevesinde Avrupa kimya sanayiine küreselleşme fırsatları sunmuştur. ABD kimya sanayii de Avrupa ile hemen hemen aynı tarihlerde gelişmeye başlamıştır. Ancak, Avrupa’nın ihracat odaklı gelişme stratejisine karşılık ABD bol ve ucuz ham madde kaynaklarının avantajlarını kullanarak iç pazar odaklı bir üretim stratejisi izlemiştir. ABD firmaları iç pazara üretim yapmanın yanında ihracat yerine deniz aşırı ülkelere yatırım yapmayı tercih etmişlerdir. Avrupa ve ABD firmaları yenilik ve araştırma yöntemleri bakımından da farklılık göstermektedirler. Alman kimya sanayii üniversite-sanayi işbirliğini daha etkin olarak sağlamayı başarmıştır. Buna karşılık ABD firmaları araştırmalarını özel araştırma merkezlerinde gerçekleştirmeyi tercih etmişlerdir. Hükümet programları çerçevesinde araştırmageliştirme için itici güç sağlayan ABD firmaları bu bilgi birikimini özellikle petrokimya sanayiinin geliştirilmesi için kullanmışlardır. Sektörde önemli üretim büyüklüklerine ulaşan ülkelerden Güney Kore ve Japonya devlet destekleri ile kimya sanayii gelişme programları çerçevesinde özel sektör ile işbirliği içerisinde büyük entegre kimya yatırımları gerçekleştirmişlerdir. Singapur ve Çin gibi ülkelerde ise devlet destekleri daha çok altyapı yatırımlarının sağlanması şeklinde olmuştur. Günümüzde ülkemizde 1970’lerde gerçekleştirilene benzer devlet destekli kimya sanayii hamlesinin gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte ilk olarak Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda gerçekleştirilmesi gündeme 155 gelmesine rağmen gerçekleştirilemeyen üçüncü entegre kimya tesisi201 üretimine ihtiyaç artarak devam etmektedir. Söz konusu tesisin kamu veya özel sektör eliyle gerçekleştirilmiş olması halinde ülkemizin kimya sanayii ithalatında önemli bir büyüklüğü oluşturan plastik ham maddelerinde ihtiyacı karşılaması mümkün olacaktır. 2023 yılında 500 milyar ABD Doları ihracat hedefi ortaya koyan Türkiye’nin artan kimya sanayii ithalatı önemli bir cari açık riski oluşturmaktadır. Kimya sanayiinin önemli ithalat kalemleri kimya ve diğer imalat sanayii sektörlerinde girdi olarak kullanılmaktadır. İmalat sanayiinde üretim odaklı büyümenin hedeflendiği önümüzdeki dönemde ihracat hedefinin gerçekleşebilmesi için kimya sanayiinin yerli girdi kullanım oranının yükseltilerek üretiminin artırılması ve imalat sanayiinde rekabet gücü kazanılması bir zorunluluktur. Kimya sanayii günümüzde plastik, kompozit malzemeler ve diğer kimyasal ürünleri ile birçok sektöre önemli oranda girdi sağlamaktadır. Kompozit malzemelerden üretilmiş ticari uçakların kullanılmaya başlandığı günümüzde kimya sanayii ürünleri birçok alanda demir-çelik ürünlerine alternatif olmuştur. Bu nedenle yerli otomobil, uçak ve elektronik sanayii gibi ülkenin lokomotifi olması düşünülen sektörlerin geliştirilebilmesi için güçlü bir kimya sanayiine ihtiyaç bulunmaktadır. Türkiye’nin mevcut durumda, öncelikli olarak rafineri-petrokimya tesisi entegrasyonunu sağlamaya öncelik verecek şekilde ana kimyasal maddelerin imalatı (2011 Isic rev.4) alanında yatırıma ihtiyacı vardır. Bu faaliyet alanında yer alan ürünlerden metil alkol gibi petrole alternatif üretim yöntemleri bulunanlar için ise petrol kaynaklı üretimin yanında ilave olarak alternatif üretim yöntemleri üzerinde çalışmalara devam edilmeli, alternatif ham madde kaynakları değerlendirilmelidir. Farklı üretim yöntemleri konusunda bilgi birikimine sahip olmak ülkemiz kimya sanayiinin rekabet gücünün artmasını sağlayacaktır. Son dönemde özellikle bir bölgesel gelişme aracı olarak ortaya konulmuş olan kümelenme kavramı yatırımların desteklenmesi ve sektörlerin rekabet gücünün geliştirlmesi için bir araç olarak kullanılmaktadır. Belirli bir sanayi için uzmanlaşmış 201 DPT, 1979: 239. 156 organize sanayi bölgesi olan “kimya parkları”, mevcut kimya sanayii yoğunlaşmalarının “küme” ilişkilerinin güçlenmesini sağlayabilecektir. Uzun vadede ise kuruldukları bölgelerdeki kimya sanayii kümelerinin yenilikçi kümeler haline gelme potansiyellerinin artırması mümkündür. Bu çerçevede Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı çalışmalarından itibaren ülkemizde Kimya Organize Sanayi Bölgeleri’nin kurulmasına yönelik öneri ve hedeflere yer verilmektedir. Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda da Kimya İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri’nin kurulması hedeflenmesine rağmen halen bu konuda önemli bir gelişme sağlanamamıştır. Türk kimya sanayiinin rekabet gücünü kazanması, üretiminin artırılması, ilerleyen aşamalarda gelişerek bulundukları bölgelerdeki diğer sektör kümelenmelerini daha etkin hale getirmesi için kümelenmenin bir araç olarak kullanılabileceği düşünülmektedir. Bu politika çerçevesinde mevcut kimya sanayii yoğunlaşmalarının kümelenme performanslarının artırılması, mevcut firmaların rekabet gücünün geliştirilmesi yolu ile rekabet gücünün yükseltilmesi ve kimya sanayiine doğrudan yabancı yatırımların girişinin sağlanması için kimya parkları bir çözüm yolu olarak görülmektedir. Kurulacak parkların sundukları hizmetler ile firmaların “tak-çalıştır” mantığında yatırım yapabilmelerini sağlamaları gerekmektedir. Bu tür çalışma yönteminde firmaların ihtiyaç duydukları hizmetleri rekabetçi fiyatlarla temininin yanında temel işlevlerine odaklanmaları mümkün olacaktır. Böylece firmaların Ar-Ge çalışmalarına odaklanmaları temin edilebilecektir. Ülkemizde ihtiyaç duyulan temel kimyasalların üretimine yönelik olarak ArGe çalışmalarına odaklanılarak sentez kimyasının geliştirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede araştırma merkezleri ve üniversitelerin, özellikle kimya bölümlerinin yer alacağı teorik, bilimsel araştırmaların gerçekleştirilmesi ve sektör firmaları ile kimya mühendisliği bölümlerinin içinde bulunacağı yapılar ile bilimsel bilginin ticari ürüne dönüştürülmesi sağlanmalıdır. Bu çerçevede kimya sanayicileri tarafından belirlenen öncelikli ürünlerin (Ek-9) yurt içinde üretimine yönelik çalışmalara öncelik verilebilir. 157 Kimya parklarının kurulması ile plastik ham maddeleri, sentetik kauçuk ve ilaç ham maddeleri sektörlerinde kayda değer gelişmeler olacaktır. Bu sektörlerin kurulacak olan kimya parklarında yer almaları ile ara girdi ithalatında azalma yaşanacaktır. Kimya parklarının kurulmasının yanında işletilmesi de özel önem arz etmekte olup, kimya parkının başarısını doğrudan etkilemektedir. Dünyada kimya parklarının yönetimi genellikle konularında uzmanlaşmış firmalar tarafından yürütülmektedir. Kimya parkları kavramının ortaya çıktığı ve birçok kimya parkının faaliyet gösterdiği Almanya’da büyük kimya firmalarının işlettiği parkların yanında, yerel yönetimlerin de yönetimini üstlendiği parklar bulunmaktadır. Türkiye’de kurulacak kimya parklarında yönetimi üstlenecek olan firmaların kimya parkı yönetimine odaklı yapıda olması gerekmektedir. Kimya parkı tüzel kişiliğini temsil edecek bu firmaların hisse dağılımında ise parkta faaliyet gösteren veya gösterecek firmalar ile merkezi ve yerel kamu otoriteleri yer alabilecektir. Ortaklık yapılarında yerel yönetimlerin de temsil edilmeleri parkların yerel ilişkilerinin güçlenmesini sağlayabilecektir. Bu çerçevede İzmir bölgesinde hali hazırda devam eden Petkim çevresinde gerçekleştirilen girişimin desteklenerek devam ettirilmesi uygun olurken, İzmit ve Adana bölgeleri için özel sektör ve yerel yönetimlerin içinde bulunduğu tüzel kişilikler kurulmalıdır. Ortaklık yapısında özel şirketlerin, özellikle uluslararası kimya şirketlerinin yer almasının temin edilmesi amacıyla Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı tarafından özel çalışmaların yapılması uygun olacaktır. Mevcut kimya sanayii yoğunlaşmaları, ulaşım, altyapı ve lojistik imkânları dikkate alındığında kimya parkları için uygun olabilecek bölgelerin İzmir, Kocaeli ve Adana bölgeleri olabileceği görülmektedir. İzmir bölgesinde mevcut durumda Petkim çevresinde bir kimya parkı oluşturma çalışmaları devam etmektedir. Jurong International ile master planı çalışmasına yönelik anlaşma yapılmış ve çalışmanın ilk aşaması tamamlanmıştır. 202 202 Petkim, 2011:17. 158 Parkın rafineri entegrasyonunu tamamlayacak olan rafinerinin temeli 25 Ekim 2010 tarihinde atılmış olup, 21 Mayıs 2013 tarihinde ise inşaat, mühendislik ve tedarik süreçlerini içeren anlaşmalar imzalanmıştır. Ayrıca, Petkim’in mevcut tesislerinin kapasitesini artırmaya yönelik yatırımları da devam etmektedir. Adana bölgesinde ise mevcut durumda önemli bir kimya yoğunlaşması bulunmamasına karşılık bölgenin kimya yatırımları için uygun ulaşım imkânları potansiyeline sahip olması, pazara yakın olması ve ham madde kaynaklarına yakınlık ve ulaşım imkânlarının bulunması bölgeyi kimya parkının kurulması için uygun hale getirmektedir. Ayrıca bölgede böyle bir kimya parkının temelini oluşturabilecek rafineri projesi için alınmış teşvik belgesi mevcut bulunmaktadır. Kocaeli bölgesinde ise İstanbul ile birlikte yaygın kimya tesisleri bulunmaktadır. Ancak bu bölgede bulunan tesislerin bir kimya parkı çevresinde birleştirilmesi için bazı zorluklar bulunmaktadır. Bu zorlukların başında uygun yatırım yeri arazisi temini hususu gelmektedir. Bölgede yer alan parçalı yapıdaki eski tesislerin çoğunun artık yenilenmesi gerekmekte olup kimya parkı yapısı içerisinde daha az alan kullanacak şekilde kurulması mümkündür. Bu şekilde doğru planlanmış bir kimya parkı ile şirketlerin üretim tesislerinin modernizasyonu ve altyapıların ortak kullanımı sonrası arazi maliyetlerinde tasarruf sağlamaları mümkündür. Yukarıda ulaşılan sonuçlar çerçevesinde; Türkiye’de kimya sanayii yatırımlarının, rekabet gücünün ve üretiminin artırılması için kimya sanayiine özgü bir tür ihtisas OSB yapısında olan kimya parklarının önemli oranda çözüm getireceği düşünülmektedir. Bu çerçevede oluşturulan öneriler aşağıda sunulmuştur; 1- Kimya sanayiinde yenilikçilik ve gelişme için firmaların temel uzmanlık alanlarını belirleyerek bu konular üzerinde uzmanlıklarını, bilgi birikimlerini artırmaları gereklidir. Bölgelerde bulunan üretici ve kullanıcı sektörler dikkate alınarak İzmir ve Adana’da petrokimyasal ürünler (2014, 2016, 2017 Nace Rev. 2), Kocaeli’nde ise özel kimyasallar ve plastik ürünler (2012, 2020, 2030, 2110, 2120 Nace Rev. 159 2) üzerinde uzmanlaşmanın sağlanması amacıyla parkların yapıları buna uygun olarak yapılmalı, teşvikler buna göre belirlenmelidir. 2- İzmir için ise bölgede yer alacak Kalkınma Ajansının da yardımı ile gerekli bürokratik işlemlerin hızlandırılması sağlanmalıdır. 3- Parkların kurulacağı bölgelerde parkın dışında yer alacak ve parkı dış dünyaya bağlamak için gerekli altyapı imkânları devlet desteği ile gerçekleştirilmelidir. Lojistik altyapıları hususunda ilgili devlet kurumlarının koordinasyonunun sağlanması, gerekli liman ve demiryolu tesislerinin yatırımlarının tamamlanması gerekmektedir. 4- Kimya Parklarının içinde yer alması gereken altyapı yatırımları (firmaların ortak yararlanabileceği depolama ve yükleme tesisleri için, çevre yatırımları, park içi boru hatları vb.) için ise gereken yatırımın finansmanını kolaylaştırmak amacıyla kimya parkı tüzel kişiliklerine uzun vadeli kaynak temin edilmelidir. 5- Çevre koruması için gereken altyapıların tam olarak tamamlanmasının ardından çevre izinlerinin alınması hususunda kimya parkında yer alan firmalara kolaylıklar sağlanmalıdır. Kimya parkında gerçekleştirilmesi planlanan üretimler için park yönetimleri tarafından hazırlanacak bir genel plan çerçevesinde, parkın üretim konularına uygun olarak alınması gerekli çevre izinleri hususunda ön hazırlık yapılmalı, yatırım süreçlerinin uzamasına sebep olabilecek izin süreçlerinin kısaltılması sağlanmalıdır. 6- Bölgelerdeki mevcut yükseköğretim kurumlarının kimya sanayiine yönelik projeler gerçekleştirmelerinin yanında firmaların işbirliğini sağlayıcı bir rol üstlenmeleri önemlidir. Araştırma kuruluşlarında yürütülebilecek olan projeler yardımı ile firmalar arası işbirliği ve güven ortamı artırılabilecektir. Birden fazla özel sektör katılımcısının yer alacağı bu tür programlar yardımı ile özel sektörün karşılıklı işbirliği artırılabilecektir. Kimya parkları ile çevrelerinde bulunan eğitim tesislerinin entegrasyonu sağlanmalıdır. Ayrıca kimya parklarına entegre 160 olarak işbirliği içerisinde çalışacak, parklarda kullanılan üretim teknolojileri ile ilgili konulara önceliğin verileceği Teknoloji Geliştirme Bölgeleri kurulmalıdır. 7- Kimya parklarının uluslararası değer zincirine entegrasyonu amacıyla kimya parklarında özellikle çok uluslu kimya firmalarının yer alması önemlidir. Bu amaçla Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı ile birlikte çalışma yapılmalı ve ülkemizde yapılacak sektörün dış ticaret açığının azaltılmasını, teknoloji transferi ve sektörün bilgi altyapısının genişlemesini sağlayacak kritik kimya sanayii yatırımları özellikle desteklenmelidir. 8- Kimya parklarının kurulabilmesi ve sonuca ulaşabilmesi için mevzuat, yatırım teşviki ve yatırım ortamının tanıtılması, Ar-Ge harcamalarının desteklenmesi, finansman, piyasa denetimi ve altyapı yatırımları gibi konulardaki birçok politika araçlarının birbiriyle etkileşimli olarak bütünsel bir yaklaşımla kullanılması gerekmektedir. 161 EKLER EK-1. NACE Rev.1.1 ve ISIC Rev.3’e Göre Kimya Sanayii Faaliyet Alanı NACE Rev. 1.1 ISIC Rev. 3 24 2410 2411 2412 2413 2414 2415 2416 2417 24 2410 Kimyasal Madde ve Ürünlerin İmalatı Ana Kimyasal Maddelerin İmalatı 2411 Ana Kimyasallar 2412 2420 Kimyasal Gübre Sentetik Kauçuk ve Plastik Ham maddeleri Diğer Kimyasal Ürünlerin İmalatı 2421 Tarım İlaçları 2422 Boya 2423 Eczacılık Ürünleri 2424 Temizlik Maddeleri ve Kozmetik 2429 Diğer kimyasallar 2430 25 2510 Suni ve Sentetik Elyaf İmalatı Plastik ve Kauçuk Ürünleri İmalatı Kauçuk Ürünleri İmalatı 2511 İç-dış Lastik İmalatı 2519 Diğer kauçuk ürünleri imalatı 2520 Plastik Ürünleri İmalatı 2420 2430 2440 2441 2442 2450 2451 2452 2460 2461 2462 2463 2464 2465 2466 2470 25 2510 2511 2512 2513 2520 2521 2522 2523 2524 Kimyasal madde ve ürünlerin imalatı Ana kimyasal maddelerin imalatı Sanayi gazları imalatı Boya ve pigment imalatı Diğer inorganik ana kimyasal maddelerin imalatı Diğer organik ana kimyasal maddelerin imalatı Kimyasal gübre ve azot bileşiklerin imalatı Plastik ham maddelerinin imalatı Sentetik kauçuk ham maddelerinin imalatı Pestisisd (haşarat ilacı) ve diğer zirai-kimyasal ürünlerin imalatı Boya, vernik benzeri kaplayıcı maddeler ile matbaa mürekkebi ve macun imalatı Eczacılık ürünlerinin, tıbbi kimyasalların ve botanik ürünlerinin imalatı Temel eczacılık ürünleri imalatı Farmasötik preparat imalatı Sabun ve deterjan, temizlik ve cilalama maddeleri; parfüm; kozmetik ve tuvalet malzemeleri imalatı Sabun ve deterjan ile temizlik ve cilalama maddeleri imalatı Parfüm ile kozmetik ve tuvalet malzemeleri imalatı Diğer kimyasal ürünlerin imalatı Patlayıcı madde imalatı Tutkal ve jelatin imalatı Uçucu yağların imalatı Fotoğrafçılıkta kullanılan kimyasal maddelerin imalatı Kaset, bant vb. kayıt gereçlerinin imalatı (kaydedilmemiş) Başka yerde sınıflandırılmamış diğer kimyasal ürünlerin imalatı Suni elyaf imalatı Plastik ve kauçuk ürünleri imalatı Kauçuk ürünleri imalatı İç ve dış lastik imalatı Lastiğe sırt geçirilmesi ve yeniden işlenmesi Diğer kauçuk ürünleri imalatı Plastik ürünlerin imalatı Plastik tabaka, kalıp, tüp ve profil imalatı Plastik ambalaj malzemesi imalatı Plastik inşaat malzemesi imalatı Diğer plastik ürünlerin imalatı Kaynak: TÜİK, 2011b. 163 2413 EK-2. NACE Rev.2 ve ISIC Rev.4’e Göre Kimya Sanayii Faaliyet Alanı NACE Rev. 2 ISIC Rev. 4 20 Kimyasal madde ve ürünlerin imalatı 20 Kimyasal Madde ve Ürünlerin İmalatı 2010 Ana kimyasal maddelerin imalatı 2010 Ana Kimyasal Maddelerin İmalatı 2011 Sanayi gazları imalatı 2012 Boya ve pigment imalatı 2013 Diğer inorganik ana kimyasal maddelerin imalatı 2011 Ana Kimyasallar 2014 Diğer organik ana kimyasal maddelerin imalatı 2015 Kimyasal gübre ve azot bileşiklerin imalatı 2012 Kimyasal Gübre 2016 Plastik ham maddelerinin imalatı 2017 Sentetik kauçuk ham maddelerinin imalatı 2013 Sentetik Kauçuk ve Plastik Ham maddeleri 2020 Diğer Kimyasal Ürünlerin İmalatı 2021 Tarım İlaçları 2022 Boya 2023 Temizlik Maddeleri ve Kozmetik 2029 Diğer kimyasallar 2030 Suni ve Sentetik Elyaf İmalatı Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı 2050 Pestisid (haşarat ilacı) ve diğer zirai-kimyasal ürünlerin imalatı Boya, vernik benzeri kaplayıcı maddeler ile matbaa mürekkebi ve macun imalatı Sabun ve deterjan, temizlik ve cilalama maddeleri; parfüm; kozmetik ve tuvalet malzemeleri imalatı Sabun ve deterjan ile temizlik ve cilalama maddeleri imalatı Parfüm ile kozmetik ve tuvalet malzemeleri imalatı Diğer kimyasal ürünlerin imalatı 2051 Patlayıcı madde imalatı 2052 Tutkal ve jelatin imalatı 2020 2030 2040 2041 2042 2053 Uçucu yağların imalatı Başka yerde sınıflandırılmamış diğer kimyasal 2059 ürünlerin imalatı 2060 Suni elyaf imalatı Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin 21 malzemelerin imalatı 21.10 Temel eczacılık ürünleri imalatı 21.20 Eczacılığa ilişkin ilaçların imalatı 21 210 Eczacılıkla ilgili ürünlerin, tıbbi kimyasal ve bitkisel ürünlerin imalatı 22 Plastik ve kauçuk ürünleri imalatı 22 Plastik ve Kauçuk Ürünleri İmalatı 2210 2210 Kauçuk Ürünleri İmalatı 2211 İç-dış Lastik İmalatı 2219 Kauçuk ürünleri imalatı İç ve dış lastik imalatı; Lastiğe sırt geçirilmesi ve yeniden işlenmesi Diğer kauçuk ürünleri imalatı 2219 Diğer kauçuk ürünleri imalatı 2220 Plastik ürünlerin imalatı 2221 Plastik tabaka, kalıp, tüp ve profil imalatı 2222 Plastik ambalaj malzemesi imalatı 2220 Plastik Ürünleri İmalatı 2223 Plastik inşaat malzemesi imalatı 2224 Diğer plastik ürünlerin imalatı 2211 Kaynak: TÜİK, 2011b. 164 2 1 10,3 10,5 7,2 7,4 9,7 3,6 3,5 2,9 3,1 2,2 1,0 1,0 0,4 0,8 0,6 0,5 0,4 0,3 0,3 2,6 353 2423 30 32 33 31 34 24(-2423) 352+359 29 351 25 23 26 27-28 36-37 20-22 15-16 17-19 15-37 0,5 0,1 0,3 0,4 2,2 1,0 1,1 0,3 0,6 0,5 2,3 2,8 2,2 2,8 2,1 10,4 10,1 4,6 7,6 5,6 1,3 1.0 1,1 0,8 7,2 3,1 2,7 1,9 1,9 1,6 9,1 13,3 8,3 8,7 5,8 29,1 22,3 25,8 17,9 24,6 1,2 0,3 1,0 1,0 6,5 2,9 3,0 2,7 1,3 1,4 6,7 11,7 7,1 7,9 5,3 27,5 25,8 15,1 22,4 11,9 0,5 0,3 0,3 2,0 2,5 0,9 1,0 1,2 1,0 0,7 4,2 3,7 3,4 2,9 1,9 13,9 9,4 10,9 7,9 6,6 0,4 0,1 0,3 0,3 2,0 0,9 0,6 0,7 0,6 0,6 2,6 3,0 2,8 2,1 2,0 12,9 8,7 6,4 8,2 6,1 1999 Ar-Ge / Üretim Ar-Ge / Katma Değer Ar-Ge / Üretim Toplam Medyan Toplam Medyan Toplam Medyan Yoğunluk1 Yoğunluk Yoğunluk1 Yoğunluk Yoğunluk1 Yoğunluk 165 1,2 0,8 1,1 0,7 7,0 2,8 2,6 5,4 2,4 2,0 9,3 14,3 9,8 7,6 4,6 34,7 20,6 29,4 17,0 15,6 0,9 0,3 1,1 0,7 5,7 2,6 1,5 3,8 1,5 1,6 5,9 11,9 8,0 5,4 4,6 32,1 19,7 15,2 21,5 12,5 1991 Ar-Ge / Katma Değer Toplam Medyan Yoğunluk1 Yoğunluk 12 OECD üyesi ülkenin verilerine göre düzenlenmiştir. (ABD, Kanada, Japonya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, İrlanda, İspanya, İsveç, İngiltere) Toplam Ar-Ge yoğunluğu ülkelerin Ar-Ge harcamalarının, katma değerinin ve üretim değerinin GSYH’lerinin Satınalma Gücü Paritesine göre çevrilmesinden sonra hesaplanmıştır. Yüksek teknoloji endüstrileri Hava ve uzay taşıtları imalatı Eczacılık ve tıpta kullanılan kimyasal ve bitkisel kaynaklı ür. İmalatı Büro, muhasebe ve bilgi işlem makinaları İmalatı Radyo, televizyon, haberleşme teçhizatı ve cihazları imalatı Tıbbi aletler, hassas ve optik aletler ile saat imalatı Orta yüksek teknoloji endüstrileri Elektrikli makina ve cihazların imalatı, b.y.s. Motorlu kara taşıtı, römork ve yan-römork imalatı Kimyasal madde ve ürünlerin imalatı (ilaç hariç) Demiryolu ve tramvay lokomotifleri ile vagonlarının imalatı Makina ve teçhizat imalatı, b.y.s. Orta alt teknoloji endüstrileri Deniz taşıtlarının yapımı ve onarımı Plastik ve kauçuk ürünleri imalatı Kok kömürü, rafine edilmiş petrol ürünleri ve nükleer yakıt imalatı Metalik olmayan diğer mineral ürünlerin imalatı Ana metal sanayii- metal eşya (makine ve teçhizatı hariç) sanayii Düşük teknoloji endüstrileri Mobilya ve diğer imalat, Yeniden Değerlendirme Ağaç ve mantar ürünleri (mobilya hariç) ve Basım ve yayım Gıda ürünleri ve içecek imalatı, tütün ürünleri imalatı Tekstil ürünleri, deri ve imalatı TOPLAM İMALAT Kaynak: OECD, 2005: 182. ISIC Rev. 3 EK-3. Teknoloji Yoğunluğuna Göre İmalat Sanayii Sektörlerinin Sınıflandırılması BASF Dow Chemical ExxonMobil Sinopec LyondellBasell Ind. SABIC Shell Mitsubishi Chemical INEOS DuPont Total Bayer Sumitomo Chemical AkzoNobel Braskem Toray Air Liquide Linde Evonik Industries Mitsui Chemicals Johnson Matthey LG Chem SK Energy Reliance Industries Asahi Kasei Shin-Etsu Merck KGaA DSM Syngenta PPG Industries Yara International Chevr.Phillips Chem. Sekisui Chemical Firma Kaynak: Davis, 2011: 31-32. Sıra No 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 2010 Yılı Satışları 84.651 53.674 53.636 48.725 41.151 40.525 39.629 38.241 34.561 31.505 24.480 23.983 23.939 19.402 19.004 18.593 17.876 17.054 17.053 16.806 15.153 15.053 14.279 14.058 12.955 12.779 12.313 11.994 11.641 11.297 11.227 11.204 11.055 Sıra No 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 166 Honam Petrochemical Agrium Praxair Mosaic Teijin NPC (Iran) Formosa Chem.& Fibre Henkel (Adhesive seg.) LANXESS Solvay DIC Huntsman Air Products BP Sasol l Borealis Tosoh Polimeri Europa (ENI) Arkema Sherwin-Williams Momentive Perf.Mat.Hold. Rhodia Formosa Plastics Clariant K+S PotashCorp Wacker Chemie Dow Corning Celanese Eastman Chemical Taiyo Nippon Sanso ICL Orica Firma EK-4. 2010 Yılı Satışlarına Göre İlk 100 Kimya Sanayii Şirketi 2010 Yılı Satışları 10.727 10.520 10.116 9.938 9.850 9.810 9.719 9.683 9.436 9.422 9.407 9.049 9.026 8.900 8.572 8.308 8.265 84.651 53.674 53.636 48.725 41.151 40.525 39.629 38.241 34.561 31.505 24.480 23.983 23.939 19.402 19.004 18.593 Sıra No 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 (milyon ABD Doları) Ashland Kaneka Mitsubishi Gas Chemical Lubrizol Styron ALPEK (Grupo Alfa) Cementhai Chemicals Honeywell PKN Orlen NOVA Chemicals Showa Denko Kuraray Denki Kagaku Kogyo Daicel Chemical Ind. Airgas Nalco JSR Occidental Chemical CF Industries Givaudan Petronas Nippon Shokubai PTT Chemical CEPSA RPM PEMEX Ube Indorama Ventures Zeon Hanwha Chemical Valspar Tessenderlo Group EuroChem Rockwood Holdings Firma 2010 Yılı Satışları 17.876 17.054 17.053 16.806 15.153 15.053 14.279 14.058 12.955 12.779 12.313 11.994 11.641 11.297 11.227 11.204 11.055 10.727 10.520 10.116 9.938 9.850 9.810 9.719 9.683 9.436 9.422 9.407 9.049 9.026 8.900 8.572 8.308 8.265 EK-5. İstanbul Sanayi Odası, İlk 500 Sanayi Kuruluşu İçerisinde Yer Alan Kimya Sanayii Şirketleri Sıra No: 2011 2010 Kuruluşlar 12 12 PETKİM Petrokimya Holding A.Ş. 18 16 Unilever San. ve Tic. T.A.Ş. 28 31 AKSA Akrilik Kimya Sanayii A.Ş. 43 Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü 38 57 53 Toros Tarım San. ve Tic. A.Ş 68 65 Hayat Kimya Sanayi A.Ş. 104 110 Soda Sanayii A.Ş. 113 101 Abdi İbrahim İlaç San. ve Tic. A.Ş. 116 111 Türk Henkel Kimya San. ve Tic. A.Ş. 124 115 Betek Boya ve Kimya Sanayi A.Ş. 129 114 Bilim İlaç San. ve Tic. A.Ş. 157 İGSAŞ-İstanbul Gübre Sanayii A.Ş. 189 190 208 DYO Boya Fabrikaları San. ve Tic. A.Ş. 195 102 Bayer Türk Kimya Sanayi Ltd. Şti. 207 259 Gübre Fabrikaları T.A.Ş. 218 190 Deva Holding A.Ş. 219 269 Eti Soda Ür.Paz.Nak. ve Elk Ür. San. ve Tic. A.Ş. 227 233 244 Polinas Plastik San. ve Tic. A.Ş. 232 304 Gemlik Gübre Sanayii A.Ş. 242 219 BAGFAŞ Bandırma Gübre Fabrikaları A.Ş. 245 228 Akdeniz Kimya San. ve Tic. A.Ş. 260 261 291 Vatan Plastik San. ve Tic. A.Ş. 266 293 Adopen Plastik ve İnşaat Sanayi A.Ş. 271 283 Marshall Boya ve Vernik Sanayi A.Ş. 278 247 Pfizer İlaçları Ltd. Şti. 279 280 264 Polisan Boya San. ve Tic. A.Ş. 294 227 Nobel İlaç San. ve Tic. A.Ş. 309 Denizatı Petrokimya Ür. Yapı İnş. San. ve Tic. A.Ş. 318 Deniz Yıldızı Petrokimya Ür.Tur.San.ve Tic. Ltd.Şti. 324 377 Kayalar Kimya San. ve Tic. A.Ş. 329 369 Kansai Altan Boya San. ve Tic. A.Ş. 333 319 Ak-Kim Kimya San. ve Tic. A.Ş. 350 405 423 Koruma Klor Alkali San. ve Tic. A.Ş. 416 331 Santa Farma İlaç Sanayii A.Ş. 435 433 Koçak Farma İlaç ve Kimya Sanayi A.Ş. 440 451 424 Eczacıbaşı-Baxter Hast. Ür.San.ve Tic.A.Ş. 459 Helvacızade Gıda İlaç Kim.San. ve Tic. A.Ş. 470 462 Setaş Kimya Sanayi A.Ş. 483 Dow Türkiye Kimya San. ve Tic. Ltd. Şti. Kaynak: İstanbul Sanayi Odası 167 Bağlı Bulunduğu Oda/Kamu Ege Bölgesi İstanbul İstanbul Kamu İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul Kocaeli İstanbul Ege Bölgesi İstanbul İstanbul İstanbul Ankara İstanbul Ege Bölgesi Gemlik İstanbul Ege Bölgesi İstanbul İstanbul Antalya İstanbul İstanbul İstanbul Gebze İstanbul Kocaeli Gebze İstanbul Ege Bölgesi İstanbul İstanbul Kocaeli İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul Konya İstanbul Kocaeli Üretimden Satışlar (Net) (TL) 3.461.561.136 2.391.104.773 1.713.591.274 1.474.648.042 1.065.362.007 958.716.853 657.888.941 622.050.045 611.083.693 565.458.714 550.584.643 461.149.556 398.105.147 392.018.256 370.805.688 349.053.506 348.954.872 336.372.126 336.899.164 321.582.496 314.243.915 294.994.974 290.479.885 284.970.526 281.621.465 281.029.675 271.941.372 254.887.735 249.201.362 243.429.503 240.358.628 236.751.188 192.996.397 187.887.072 181.496.526 173.767.278 171.670.943 168.331.686 165.329.889 EK-6. Kimya Sanayii Yoğunlaşma Düzeyleri, 2009 Sınıf Sınıf açıklama CR41 CR82 Girişim Yoğunlaşma sayısı derecesi 2110 Temel eczacılık ürünleri imalatı 100,00 100,00 1 Çok yüksek 2060 Suni veya sentetik elyaf imalatı 100,00 100,00 4 Çok yüksek 2011 Sanayi gazları imalatı 96,45 100,00 7 Çok yüksek 2051 Patlayıcı madde imalatı 91,11 99,43 16 Çok yüksek 2014 Diğer organik temel kimyasalların imalatı 82,97 97,42 68 Çok yüksek 2015 Kimyasal gübre ve azot bileşiklerinin imalatı 78,36 97,21 122 Çok yüksek 2053 Uçucu yağların imalatı 77,75 89,88 24 Çok yüksek 2020 Haşere ilaçları ve diğer zirai-kimyasal ürünlerin imalatı 72,25 94,08 41 Çok yüksek 2012 Boya maddeleri ve pigment imalatı 70,13 83,27 54 Çok yüksek 2016 Birincil formda plastik ham maddelerin imalatı 69,74 76,48 408 Yüksek 2013 Diğer inorganik temel kimyasal maddelerin imalatı 65,86 81,40 208 Yüksek 2041 Sabun ve deterjan ile temizlik ve parlatıcı maddeler imalatı 55,09 83,02 655 Yüksek 2052 Tutkal imalatı 50,26 64,04 83 Yüksek 2059 Başka yerde sınıflandırılmamış diğer kimyasal ürünlerin imalatı Eczacılığa ilişkin ilaçların imalatı 33,73 55,20 160 Orta 32,00 49,43 185 Orta Parfümlerin, kozmetiklerin ve kişisel bakım ürünlerinin imalatı Boya, vernik ve benzeri kaplayıcı maddeler ile matbaa mürekkebi ve macun imalatı 29,84 43,90 522 Düşük 21,76 32,81 1.086 Düşük 89,30 94,15 253 Çok yüksek 2219 İç ve dış lastik imalatı; lastiğe sırt geçirilmesi ve yeniden işlenmesi Diğer kauçuk ürünleri imalatı 32,95 42,17 969 Orta 2221 Plastik tabaka, levha, tüp ve profil imalatı 24,54 34,34 2.187 Düşük 2222 Plastik torba, çanta, poşet, vb. paketleme malzemelerinin imalatı 21,98 30,73 2.161 Düşük 2223 Plastik inşaat malzemesi imalatı 15,05 21,92 10.607 Düşük 2229 Diğer plastik ürünlerin imalatı 14,97 22,40 2.395 Düşük 2120 2042 2030 2211 Kaynak : TÜİK, 2012 1: CR4: Pazardaki en büyük 4 firmanın, toplam satışlarındaki yüzde paylarının toplamı. 2: CR8 : Pazardaki en büyük 8 firmanın, toplam satışlarındaki yüzde paylarının toplamı. 168 Kimyasal Gübre ve azotlu bileşikler Sentetik kauçuk ve plastik ham maddeler Pestisit (haşarat ilacı) ve diğer ziraikimyasallar Boya, vernik vb.kaplayıcı maddeler ile matbaa mürekkebi Tıpta ve eczacılıkta kullanılan kimyasal ve bitkisel kaynaklı ürünler Sabun, deterjan, kozmetik Başka yerde sınıflandırılmamış kimyasal ürünler Suni ve sentetik elyaf KİMYA SANAYİİ TOPLAMI İç ve dış lastik Diğer kauçuk ürünleri Plastik ürünleri PLASTİK VE KAUÇUK ÜRÜNLERİ TOPLAM 2412 2413 2421 2422 2423 2424 2429 2430 24 2511 2519 2520 25 24+25 Kaynak: TÜİK, 2013. Ana kimyasal maddeler Kimya Sanayii Alt Sektörleri 2411 ISIC-3 209 50 13 35 2 159 5 11 1 18 4 3 16 31 70 1970 1.341 192 52 136 4 1.148 24 59 8 81 8 32 99 416 421 1980 3.628 305 152 55 98 3.323 398 359 59 319 73 61 462 330 1.262 1990 9.122 1.039 655 174 210 8.084 720 750 298 1.514 203 98 1.653 483 2.365 2000 169 19.618 2.140 1.374 415 352 17.477 1.279 1.593 570 3.414 487 156 4.714 893 4.372 2005 2006 22.177 2.578 1.627 487 465 19.599 1.471 1.806 669 3.616 565 199 5.689 983 4.602 EK-7. Yıllar İtibarıyla Kimya, Plastik ve Kauçuk Sanayileri İthalat Değerleri 26.739 3.114 1.952 596 567 23.625 2.019 2.044 811 4.080 716 224 7.219 1.242 5.270 2007 30.445 3.451 2.160 642 648 26.994 1.904 2.302 935 5.003 767 254 7.855 1.850 6.124 2008 24.083 2.709 1.709 519 481 21.374 1.577 2.049 876 4.645 600 209 5.665 1.313 4.441 2009 30.528 3.494 2.166 670 657 27.034 2.130 2.360 1.063 5.021 702 277 8.214 1.358 5.911 2010 37.734 4.489 2.746 857 885 33.245 2.577 2.750 1.250 5.350 836 361 10.814 1.746 7.561 2011 36.182 4.481 2.668 819 994 31.701 2.714 2.595 1.233 4.566 825 332 10.678 1.739 7.019 2012 38.479 4.992 2.998 909 1.085 33.487 2.587 2.766 1.355 4.722 907 324 11.639 1.872 7.314 2013 (Milyon ABD Doları) Sentetik kauçuk ve plastik ham maddeler Pestisit (haşarat ilacı) ve diğer ziraikimyasallar Boya, vernik vb. kaplayıcı maddeler ile matb aa mürekkebi Tıpta ve eczacılıkta kullanılan kimyasal ve bitkisel kaynaklı ürünler Sabun, deterjan, kozmetik Başka yerde sınıflandırılmamış kimyasal ürünler Suni ve sentetik elyaf KİMYA SANAYİİ TOPLAMI İç ve dış lastik Diğer kauçuk ürünleri Plastik ürünleri PLASTİK VE KAUÇUK ÜRÜNLERİ 2413 2421 2422 2423 2424 2429 2430 24 2511 2519 2520 25 Kaynak: TÜİK, 2013. TOPLAM Kimyasal Gübre ve azotlu bileşikler 2412 24+25 Ana kimyasal maddeler Kimya Sanayii Alt Sektörleri 2411 ISIC-3 11,7 1,8 0,0 0,2 1,5 9,9 0,3 1,6 0,1 1,3 0,1 0,1 0,0 6,5 1970 89,0 17,6 4,6 2,6 10,4 71,3 6,1 3,8 4,3 3,0 0,1 1,2 0,6 0,0 52,1 1980 1.070 120 42 26 52 950 173 62 112 86 10 4 138 71 294 1990 2.179 781 403 112 266 1.397 342 62 300 154 65 23 106 6 340 2000 170 5.304 2.486 1.472 373 641 2.818 542 166 633 334 178 28 253 48 636 2005 6.497 3.016 1.823 481 713 3.481 578 224 747 371 223 34 399 39 865 2006 EK-8. Yıllar İtibarıyla Kimya, Plastik ve Kauçuk Sanayileri İhracat Değerleri 7.987 3.930 2.340 701 889 4.057 646 291 816 423 275 48 493 86 978 2007 9.745 4.750 2.962 820 969 4.995 546 367 1.037 497 345 63 630 218 1.292 2008 8.335 4.035 2.581 629 825 4.300 425 332 992 506 330 57 531 85 1.041 2009 10.593 4.887 3.022 869 997 5.706 588 417 1.098 640 401 64 720 207 1.570 2010 12.983 6.241 3.701 1.158 1.382 6.743 668 488 1.252 649 465 72 922 237 1.988 2011 13.738 6.430 4.055 1.135 1.239 7.312 640 600 1.392 750 557 76 1.008 231 2.058 2012 14.645 7.030 4.602 1.246 1.182 7.615 671 667 1.512 843 592 82 1.053 133 2.061 2013 (Milyon ABD Doları) EK-9. Kimya Sanayii Terimlerinin Açıklamaları Alkali : Alkaliler, suda çözünen bazlardır. Çoğunlukla “baz” veya “bazik çözeltiler” anlamında kullanılır. Hidroksit iyonları içeren alkalik çözeltilerin pH’ı 7’den büyüktür. Asitli çözeltiler ile karıştırıldığında tuz ve su meydana getirirler. Kalsiyum hidroksit, amonyak zayıf alkali (pH’ı 8-12 arasında); sodyum hidroksit, potasyum hidroksit ise güçlü alkali (pH’ı 12’den büyük) çözeltilerdir. Asetilen: Kimyasal formülü C2H2 olan hidrokarbondur. Normal koşullar altında gaz olup -83,5°C'de sıvılaşır. Yakıt olarak ve diğer kimyasalların üretiminde ham madde olarak kullanılır. Bioetanol: Tarımsal ürünlerden (şeker, nişasta veya selüloz içeren şeker pancarı, mısır, buğday ve odunsular vb.) fermantasyon ile elde edilen etanole verilen isimdir. Etanol, diğer adı ile etil alkol uçucu, yanıcı ve renksizdir. Yanıcı özelliği ile yakıt olarak kullanılabilen etanol, tarımsal kaynaklardan elde edilip, benzin ile belirli oranlarda harmanlanarak alternatif yakıt olarak kullanılmaktadır. Buna: Buna 1926 yılında Alman kimyacılar tarafından butadien(C4H6)’in polimerizasyonu sonucu üretilen ilk sentetik kauçuktur. Buna doğal kauçuğun yerini tam olarak alamasa da daha sonra geliştirilen sentetik kauçuk ürünleri için yol gösterici olmuştur. Distilasyon: Distilasyon, iki veya daha fazla bileşen içeren bir karışımın ısıtılıp, buhar ve sıvı faz oluşturmak suretiyle daha uçucu bileşence zengin karışımların elde edilmesini sağlayan ayırma işlemidir. 171 Etilen: Formülü C2H4 olan yanıcı bir gazdır. Yapısındaki karbon(C) atomları arasında çift bağ bulunmasından dolayı doymamış hidrokarbonlar olarak sınıflandırılan organik bileşiklerdendir. Sekil 1. Etilen molekülü Kaynak: Wikipedia Kimya sanayiinin en önemli ve en çok üretilen ürünlerinden biri olan etilenin 2011 yılı üretimi 141 milyon ton olup, pek çok ürünün ham maddesi olarak kullanılmaktadır. Etilen, petrokimya endüstrisinde petrol ürünü gazların kraking fırınlarında, oksijensiz ortamda parçalanması (pirolizi) ile elde edilir. Farmasötik: Farmasötik kimya, tedavi amacıyla kullanılan kimyasalların belirlenmesi, sentezlenmesi ve ürün olarak geliştirilmesini içeren bilim ve sanayi dalıdır. Kimya sanayiinin gelişmesinin ardından bazı kimyasalların tedavi edici özelliğinin bulunması sonrası gelişmeye başlamıştır. Haber-Bosch Üretim Tekniği: Endüstriyel ölçekte havadaki azotun amonyağa dönüştürülmesi işlemidir. 1909 yılında geliştirilen üretim tekniğinin endüstriyel ölçekte uygulanması 1913 yılında BASF tarafından gerçekleştirilmiştir. Günümüzde söz konusu üretim tekniği ile yıllık 500 milyon ton’a yakın azotlu gübre üretilmekte olup dünya doğal gaz üretiminin yüzde 3-5’i azot üretimi için kullanılmaktadır. Hidrojenasyon: 172 Hidrojenasyon, bir kimyasal reaksiyon sınıfıdır ve organik bileşiklere hidrojen (H2) eklenmesi işlemidir. Hidrojenasyon, özellikle doymamış organik bileşiklerin (yapılarında bulunan karbon atomları arasında birden çok kimyasal bağ içeren bileşikler; alkenler, alkinler,ketonlar ve nitriller ) genellikle basınç altında katalizörler yardımı ile direkt hidrojen eklemesi ile gerçekleştirilir. Reaksiyon: RCH=CH2 + H2 → RCH2CH3 İnorganik Kimyasallar: Organik olmayan, yani karbon-hidrojen bağı içermeyen bileşiklerdir. Geleneksel olarak jeolojik sistemler tarafından sentezlenen kimyasalları anlatmak için kullanılan terimdir. Kalsiyum asetat: Asetik asitin kalsiyum tuzu olan kalsiyum asetat (Ca(C2H3O2)2) doğal bir asittir, birçok meyvenin içerisinde bulunur. Bakteriyal fermentasyonla üretilir ve böylece tüm fermente ürünlerin içerisinde bulunur. Ticari olarak şeker, melas, veya alkolden bakteriyal fermentasyon ile veya asetaldehitten kimyasal sentez ile üretilen bileşik gıda katkısı olarak kullanılmaktadır. Katalitik kraking: Petrokimya sanayiinde kullanılan en önemli üretim tekniğidir. Bu üretim tekniği ile petrolün içerisinde bulunan yüksek kaynama noktasına sahip uzun zincirli hidrokarbonların daha değerli benzin gibi ürünlere dönüştürülmesi sağlanmaktadır. Üretim tekniğinin ticari ilk kullanımı 1915 yılında gerçekleşmiştir. Daha önceleri kullanılan termal kraking yöntemine göre daha fazla ve yüksek oktanlı benzin üretilebilmesi nedeniyle bu üretim tekniğinin yerini almıştır. Katalitik reforming: Petrol rafinerilerinde düşük oktanlı nafta ürünlerinin daha yüksek oktanlı sıvı ürünlerine çevrilmesi işlemine verilen genel addır. Üretim tekniği temel olarak hidrokarbon moleküllerinin yapısının yeniden düzenlenmesi, yeniden yapılandırılması işlemidir. İşlem sonunda hidrokarbonların aromatik bileşiklere 173 dönüşümü sağlanmakta, katalizör olarak ise alüminyum oksit üzerine oturtulmuş platin veya alüminyum oksit üzerine oturtulmuş silika- alüminyum oksit ve krom oksit gibi katalizörler kullanılmaktadır. Katalizör: Bir kimyasal tepkimenin gerçekleşmesi için gereken enerjiyi düşürerek tepkime hızını arttıran ve tepkime sonrasında kimyasal yapısında bir değişiklik meydana gelmeyen maddelerdir. Katalizörler kimyasal reaksiyonların istenilen ürünlerin üretilmesine yönelik olarak gerçekleştirilmesi, reaksiyon için gereken enerji miktarının azaltılması, reaksiyon verimliliğinin artırılması gibi amaçlar için kullanılmaktadır. Kompozit Malzemeler: Makroskobik olarak birbirinden ayrı iki ya da daha fazla malzemenin bir araya getirilmesi ile imal edilen malzeme türüdür. Kompozit malzemeler genellikle ortam koşullarına dayanıklı, esnek ama yeterli mekanik dayanıma sahip olmayan maddeler (plastik, polyester, reçine) ile daha yüksek mekanik dayanımlı takviye edici malzemelerin (cam, karbon elyafı) bir araya getirilmesi ile elde edilmektedir. İlk gruptaki maddeler matris, ikinci gruptaki maddelere ise takviye malzemeleri olarak isimlendirilmektedir. Şekil 2. Kompozit Malzemelerin Yapısı Kaynak: Wikipedia Bu malzemeler birbirlerinden farklı fiziksel özelliklere sahiplerdir ve bir araya getirilmeleri ile oluşan kompozit malzeme her ikisinden farklı özelliklere 174 kavuşur. Genel olarak takviye malzemesi taşıyıcı görev üstlenir ve etrafında bulunan matris faz ise onu bir arada tutmaya ve desteklemeye yarar. Kostik soda: Kostik, Sodyum hidroksit(NaOH)’in diğer adıdır. Sodyum hidroksit, beyaz renkte nem çekici bir maddedir. Suda kolaylıkla çözünür, yumuşak, kaygan ve sabun hissi veren bir çözelti oluşturur. İnsan dokusuna kaşındırıcı bir etkisi vardır. Kostik suni ipek, transparant + selülozik film, alüminyum, kağıt endüstrisinde, sabun ve deterjan imalinde, petrolün işlenmesi ve rafinasyonunda, tekstilin işlenmesinde, suların iyileştirilmesinde, gaz kurutmada ve CO2 gidermede, yanma gazlarının kükürdünü uzaklaştırmada ve gıda sanayiinde kullanılır. Kümen: İzopropil benzen(C9H12)’in genel adıdır. İzopropil benzen, karbon ve hidrojen içeren organik bileşiğin bağlı olduğu aromatik bileşiktir. Şekil 3. Kümen molekülünün modeli Kaynak: Wikipedia Metanol: Metil alkol olarak da bilinen metanol’ün kimyasal formülü CH3OH olup en basit yapılı alkoldür. Yıllık üretimi 27-29 milyon ton olan Metanol dünyada ticareti en çok yapılan kimyasallardan biridir. 175 Şekil 4. Metanol’ün yapısı Kaynak: Wikipedia Nafta: Nafta ham petrolün atmosferik koşullarda damıtılması sırasında elde edilen renksiz, 5 ila 10 karbon içeren, uçucu ve yanıcı sıvı hidrokarbon karışımlarına verilen bir addır. Petrol içerisindeki en hafif sıvı hidrokarbonların yer aldığı bir karışımdır. Nafta yaygın olarak solvent (çözücü) ve diğer maddelerin üretildiği bir ara ürün olarak kullanılır. Teknik açıdan arabalarımızda kullandığımız benzin ve gazyağı nafta gurubu karışımları arasında yer alır. Oleo-kimyasallar: Bitkilerden ve hayvansal yağlardan elde edilen kimyasalların genel adıdır. Petrolden elde edilen kimyasallara benzerdirler. Organik kimyasallar: Yapısında karbon içeren kimyasal bileşiklerin genel adıdır. Petrokimyasallar: Ham petrolden elde edilen kimyasallara genel olarak verilen isimdir. Bu grupta yer alan bazı kimyasallar petrolün yanında diğer fosil yakıtlardan ve bazı yenilenebilir kaynaklardan da elde edilebilmektedir. Petrokimyasallar genel olarak iki gruba ayrılabilir. Birinci grupta olefinler (etilen, propilen) yer alırken diğer grupta ise aromatikler (benzen, toluen) yer almaktadır. Rafinasyon işleminde kraking işlemi ile olefinler, reforming işlemi ile ise aromatikler üretilmektedir. Petrol rafinasyonu: Ham petrolün işlenip, benzin ve dizel gibi daha kullanışlı petrol ürünlerine dönüştürülmesidir. Rafinasyonu ile petrol, nafta, benzin, motorin, asfalt, fuel-oil, gazyağı, sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) gibi ürünlere ayrılmaktadır. 176 Polimer: Monomer denilen küçük moleküllerin birbirlerine bağlanarak oluşturdukları uzun zincirli moleküllere polimer denilmektedir. Genel olarak polimerler termosetler, termoplastikler ve elastomerler olmak üzere üç ana sınıfa ayrılmaktadır. Kauçuk, pamuk, ipek, yün gibi doğal polimerlerin yanında sentetik polimerler de bulunmaktadır. Polimerizasyon reaksiyonlarının geliştirilmesinin ardından sentetik polimerler geliştirilmiştir. Sentetik kauçuk, nylon, polipropilen bazı bilinen sentetik polimerlerdendir. Polimerizasyon: Monomer denilen birimlerin kimyasal olarak bir araya getirilerek polimerlerin oluşturulmasına polimerizasyon denilmektedir. İlk yarı sentetik polimer olan “Bakelite” 1909 yılında üretilmiş, hemen sonrasında ise ilk sentetik fiber olan “rayon” 1911 yılında geliştirilmiştir. Polimerizasyon prosesleri ile kimya sanayiinde çeşitli özellikte farklı sentetik ürünler geliştirilmiştir. Polistiren: Stiren molekülünden polimerizasyon ile üretilen polimere verilen isimdir. Petrolden elde edilen polistiren oda sıcaklığında katı halde bir termoplastiktir. Termoplastik özelliği nedeniyle ısıtılarak farklı şekillerde işlenir, daha sonra soğuduğunda sert ve kırılgan bir hal alır. Şekil 5. Polistirenin üretimi Kaynak: Wikipedia Polipropilen: Otomotiv, tekstil, ambalaj gibi geniş bir kullanım alanı olan, termoplastik bir polimerdir. Propilenin polimer hale getirilmesi ile elde edilen polipropilen, düşük maliyetli olup, çok iyi elektrik yalıtımı sağlar. Propilen: 177 Formülü C3H6 olan doymamış hidrokarbondur. Petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtlardan elde edilen propilen oda sıcaklığında gaz halinde bulunur. Petrokimya sanayiinin, etilenden sonra ikinci en önemli başlangıç maddesi olup polipropilen gibi birçok önemli ürünün ham maddesidir. Şekil 6. Propilen molekülünün yapısı Kaynak: Wikipedia Solvay üretim tekniği: Endüstriyel ölçekte soda üretim tekniği olan Solvay üretim tekniği, Ernest Solvay tarafından 1860'ların sonlarında geliştirilmiştir. Üretim tekniği aşağıdaki reaksiyona dayanmaktadır: 2 NaCl + CaCO3 → Na2CO3 + CaCl2 Solvay prosesinin en önemli özelliği, ucuz ve elde edilmesi kolay olan tuzlu su (çoğunlukla deniz suyu kullanılır) ve kireç taşı gibi girdiler kullanılarak, soda elde edilmesini sağlamasıdır. Stiren: Vinil benzen olarak da isimlendirilen stiren, formülü C6H5CH=CH2 olan organik bir bileşiktir. Polistiren ve birçok kopolimerin ham maddesidir. Endüstriyel ölçekte etil benzen’den üretilen strien’in yıllık üretimi yaklaşık 25 milyon tonu (2010 yılında) bulmaktadır. Stiren tehlikeli kimyasal olarak değerlendirilmekte olup, toksik, mutajenik ve kansorejen etkilerinin olduğu değerlendirilmektedir. Şekil 7. Stiren molekülü 178 Kaynak: Wikipedia Sudkostik: Sodyum hidroksitin diğer adıdır. Bkz. kostik Sülfonamid: Sülfonamid grubu içeren, sülfa ilaçları da denilen antimikrobiyal ilaçların genel ismidir. Bu grupta yer alan ilaçlar ilk antimikrobiyel ilaçlardır. Süperfosfat: Doğal fosfatların sülfürik asitle işlenmesinden sonra elde edilmekte olup, gübre olarak kullanılan üründür. İlk süperfosfat fabrikası 1855 yılında İngiltere’de kurulmuştur. Termoplastik: Isıtıldıklarında, belirli sıcaklıklarda esnek hale gelen ancak soğutulduklarında tekrar katılaşan polimer maddelerdir. Termoplastiklerin ısıyla tekrar tekrar şekillendirilebilme özelliği kullanılmış ürünlerin tekrar geri kazanımı için kullanılmaktadır. Uzman Mühendislik Firmaları: Kimyasal üretim süreçlerinin tasarlanması ve yapımı konusunda uzmanlaşmış olan mühendislik firmalarıdır. Kimyasal üretim yapan firmaların aksine bu tür firmalar fabrikaların işletmesini gerçekleştirmemektedirler. 179 EK-10. Kimya Sanayicileri Derneği Tarafından Hazırlanan Öncelikli Kimyasallar Listesi I- Boya Kimyasalları 1- TiO2 GRUBU GTIP numaraları : 282300000000 TiO2 320611000000 Esası TiO2 olan pigment ve müztahzarları 320619000000 Esası TiO2 olan pigment ve müztahzarları 2- Silikon bileşikleri GTIP numaraları : 391000000019 Silikon bileşikleri 391000000011 Silikon bileşikleri 281122000000 Silisyum dioksit 3- İnorganik – organik pigmentler (ör. Demir Oksit Pigmentleri - Fe2O3 – Fe3O4, krom sarısı), Pigment pastalar, (molylake) müztahzarlar 320417000012 Pigmentler ve esası pigment olan müztahzarlar 320417000011 Pigmentler ve esası pigment olan müztahzarlar 4- İşlenmiş bentonit, modifiye Bentonit (organo) bentonit, nano Bentonit 250810000011 Bentonitler 5- Metil Selüloz ve Hidroksi Etil Selüloz türevleri (Karboksimetil selüloz(Food grade), eter selüloz ve nitro selüloz gibi) 391220190011 Selüloz nitratları 391239850000 Diğer Selüloz eterleri 391231000000 Karboksit metil selüloz ve tuzları 6- Reaktif boyalar 320416000000 Reaktif boyalar ve esası bu boyalar olan müztahzarlar II- Polimerler ve bazı Katkı Maddeleri 1- Epoksi reçineler ve sertleştiriciler (Poliamin ve Poliaminoamid reçineler) 390730000000 Epoksi reçineler ve sertleştiriciler (Poliamin ve Poliaminoamid reçineler) 2- Stiren-bütadien- stiren, stiren-bütadiene gibi sentetik kauçuklar 400219209000 Stiren-bütadien- stiren, stiren-bütadiene gibi sentetik kauçuklar 3- Karbon siyahı (genel kauçuk, lastik sanayi için) 280300809019 Karbon siyahı (genel kauçuk, lastik sanayi için) 4- Polyoller (Polipropilen glikol, polietilen glikol, poli gliserol, ester poli gliserol gibi) 290531000000 Bioller – etilen glikol 290532000000 Polyoller 5- İzosiyonatlar (TDI, MDI gibi) 292910900019 İzosiyonatlar (TDI, MDI gibi) 180 6- Boya ve polimer katkı maddeleri ( köpük kesici – dispersiyon ajanı – yüzey etken maddeler gibi) Bu kapsamda, polieter-polimetilsiloksan, poliesteralkilamonyum tuzu içeren polimerler, oksitlenmiş yüksek yoğunluklu polietilenin anyonik emülsiyonu, etilene-vinil acetate kopolimer wax dispersiyonu, etilene-akrilik asit kopolimer wax dispersiyonu gibi 391000000012 Boya ve polimer katkı maddeleri 7- Üre ve üre türevleri 8- 310210100000 Üre ve üre türevleri IIITarım İlaçları Aktif Maddeleri ve diğer biyosidler 1- Bu gruptaki genel GTIP numaraları verilmiştir. 380893900019 281700001000 380899900019 380891900019 380891300000 293420800000 380893270019 380893230000 380892900019 380892100000 2- Akarisitler , Fungisidler, Herbisidler,Insektisidler, zararlı mantarları yok ediciler (bunların aktif maddeleri gibi) 3- Bakır sülfat ve diğer bakır bileşikleri 4- Organo-metalik bileşikler 5- Özellikle sağlık sektöründe, plastik ve boyada kullanılan antimikrobiyal etken maddeler (nano gümüş, poliguanidin gibi) 284321000000 Organo-metalik bileşikler 330790009011 Özellikle sağlık sektöründe, plastik ve boyada kullanılan antimikrobiyal etken maddeler (nano gümüş, poliguanidin gibi) IV- Gıda, Kozmetik ve Temizlik Ürünlerinde 1- Gıda, Kozmetik ve Temizlik Ürünlerinde Parfümeri sahasında kullanılan uçucu yağlar ve ekstrakt yağlar üretimi, makyaj müztahzarları 330290900000 Gıda, Kozmetik ve Temizlik Ürünlerinde Parfümeri sahasında kullanılan uçucu yağlar ve ekstrakt yağlar üretimi, makyaj müztahzarları 330210900000 “ “ “ “ 330210290000 “ “ “ “ 330210401000 “ “ “ “ 2- Şampuanlar 330510000000 Şampuanlar 3- Kök boyalar 320300109000 Kök boyalar 181 4- Deterjanlar aktif maddesi olan “Lineer Alkil Benzen” Deterjanlar da ağartıcı madde olarak kullanılan “monomer sodium perborat” Deterjanlarda kullanılan suda sertlik gidericiler, Pentasodyum tripoly fosfat, sodyum hexameta fosfat gibi. 283699901000 Lineer Alkil Benzen, monomer sodium perborat, Pentasodyum tripoly fosfat, sodyum hexameta fosfat gibi. 283531000000 Lineer Alkil Benzen, monomer sodium perborat, Pentasodyum tripoly fosfat, sodyum hexameta fosfat gibi. VTıbbi ve Doğal İlaçlar 1- İlaç etken maddeleri (Detaylı listesi T. C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve T. C. Sağlık Bakanlığı’ndan temin edilebilir. ) 2- Muhtelif vitaminler 3- Aşılar VI- Madenler 1- Türkiye’deki doğal kaynaklar [(madenler ; metalik altın-gümüş-platinbakır-nikel-çinko-kurşun-kobalt-bor (ileri bor türevlerinin üretiminde destekler sağlanması)] 2- Nadir Toprak Metalleri (elektronik ve güneş enerjisi sahaları ile radyoaktif metaller) 3- Kömürden üretilen kimyasallar ve sıvı/gaz yakıtlar VI- Organik /Anorganik Kimyasal Maddeler 1- Oleokimyasallar, Yağ asidi esterleri 2- Sitrik asit (TÜİK ISTPOZ no:291814000000) 3- Sodium glukonat (Biosidlerde kullanılan) 4- Sodium Karbonat (TÜİK ISTPOZ no 283620000011) 5- Sodium hidroksit, (TÜİK ISTPOZ no 281512000000) 6- Silikondioksit, Silicagel (TÜİK ISTPOZ no 281122000000) 7- Baryüm sülfat (mikronize) 8- Sodium hidrosülfit, metabisülfit, sülfit (TÜİK ISTPOZ no 283110000011) 9- Sülfürik asit (TÜİK ISTPOZ no 280700100019) 10- Fosforik asit (TÜİK ISTPOZ no 280920000013) 11- Alüminyum hidroksit (TÜİK ISTPOZ no 281830000000) 12- Alüminyum tozu (piroforik) 13- Mikronize çinko tozu 14- Azotlu heterosiklik bileşikler (TÜİK ISTPOZ no 293399900029) 15- Mürekkepler (TÜİK ISTPOZ no 321511000000) 16- Etil asetat (TÜİK ISTPOZ no 291531000000) 17- Dextrin ve nişasta 18- Amonyak (TÜİK ISTPOZ no 281410000000) 19- Çinko disülfür (TÜİK ISTPOZ no 320642000000) 182 20- Potasyum hidroksit (TÜİK ISTPOZ no 281520100000) 21- Furfuril Alkol 22- Formaldehit 23- Fenol (TÜİK ISTPOZ no 290950909000) 24- Potasyum Sülfat (TÜİK ISTPOZ no 310430001000) 25- Fosforik Asit ve poliforik asitler (TÜİK ISTPOZ no 280920000013) 26- Selüloz eterleri (TÜİK ISTPOZ no 391290900000) 27- Korozyon İnhibitörlerin üretimi (Molibden esaslılar, triazoleler, aminler vs.) 28- Çevre dostu anti fouling bileşikleri 29- Aminler ve quartlar 30- Aminoasitler 31- Plastik ve modern patlayıcılar 32- Nanotek reçineler/bağlayıcılar 33- Nanotek tuzlar ve bileşikler 34- Boronik asitler, floro borik ve boronik asitler 35- Cr. (III) tuzları ve deriveleri 36- Organik asitler (okzalik asit gibi) ve deriveleri VII- Geri kazanım ¾ Plastik (PE, Polistiren, polietilen gibi) ve metal (pil, elektronik atıklardaki metaller gibi) geri kazanım tesislerinin kurulması/geliştirilmesi önem arz etmektedir. 183 EK-11. Kamunun Kimya Sanayiine Yatırımları PETKİM x Petkim Petrokimya A.Ş. 3 Nisan 1965 tarihinde kurulmuştur, x Petkim, üretim altyapısının ilk ayağını, Yarımca Kompleksi’nde 1970 yılında işletmeye aldığı beş fabrikayla kurmuştur. x Aliağa Kompleksi, 1985 yılında işletmeye alınmıştır. x PETKİM 28.5.1986 gün, 3291 sayılı kanunun 13. maddesindeki hükme istinaden 11.9.1987 gün ve 87/12184 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsamına alınmıştır. x Yarımca Kompleksi’nin TÜPRAŞ Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş.’ne satışı 2001 yılında gerçekleşmiş olup tesiste petrokimyasal üretimi sonlandırılmıştır. x 30 Mayıs 2008 tarihinde 2.040.000.000 ABD doları bedelle SOCAR&Turcas Petrokimya A.Ş.’ne devredilmiştir x Kurumun Etilen Kapasitesi 520.000 ton/yıl olup, 2012 yılında farklı türlerde yaklaşık 3 milyon ton petrokimyasal ürün üretimi gerçekleştirmiştir. x Halen üretime devam etmektedir. PETLAS x 1976 yılında kurulmuştur. x İlk lastik üretimini 1989 yılında gerçekleştirilmiş olup ilerleyen yıllarda kapasitesini arttırmıştır. x Kurum İç ve dış lastik, uçak lastiği ve kolon üretimi gerçekleştirmiştir. x 5 Mayıs 1997 tarihinde 35.750.000 ABD doları bedelle özelleştirilmiştir. TÜGSAŞ x Ülkemiz tarımı için gerekli her çeşit kimyevi gübreleri üretmek, sağlamak ve satmak, yurt savunması için patlayıcı maddelerin esasını teşkil eden nitrat asidi ve teknik amonyum nitratı üretmek, ambalaj endüstrisi kurmak 184 sanayinin her kolunda kullanılan azot bileşiklerini sağlamak amacıyla 1953 yılında Azot Sanayii T.A.Ş. adıyla kurulmuştur. x Kuruluşa bağlı olan Gemlik İşletmeleri 1978 yılında üretime başlamış olup Kalsiyum amonyum nitrat gübresi ile gübre üretiminde kullanılan amonyak ve nitrik asit üretimi gerçekleştirmiştir. x 1967 yılında yapımına başlanılan tesis 1970 yılında üretime başlamış olup 2002 yılı itibariyle sülfürik asit ve fosforik asit ile diamonum fosfat ve kompoze gübre üretimi gerçekleştirmektedir. x Kütahya Gübre Sanayii A.Ş. 1961 yılında üretime başlamıştır. Kömürden amonyak üretimi gerçekleştiren tesisin bu üretimi 1993 yılında sonlandırılmıştır. x 1987 tarihinde Kuruluşa bağlı olan Kütahya, Samsun ve Gemlik tesisleri bağlı ortaklık haline, getirilmiştir. x Kuruluş 1998 yılında özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır. x Kuruluşa bağlı tesislerden 2004 yılında Gemlik ve İgsaş, 2005 yılında Samsunişletmelerinin devir işlemleri tamamlanmış olup kamunun sektörde üretici olarak varlığı sona ermiştir. SÜMERBANK x 1933 tarihinde kuruluştur x Tekstil sektörü ağırlıklı işletmeleri olan kuruluşun farklı sanayi kollarında faaliyetleri olmuştur. x Kuruluşun kimya sanayii yatırımı olarak değerlendirilebilecek olan Gemlik Suni İpek Fabrikası’nın yapımı 1938 yılında tamamlanmıştır. x 1969 yılında BASF ile birlikte çoğunluk hissesi BASF’e ait olan BASF Sümerbank Türk Kimya Sanayi A.S. adıyla bir ortaklık kurmuştur. 1970 yılında Gebze’de üretime başlayan şirketin Sümerbank’a ait olan yüzde 39,98 hissesi 1999 yılında 7,1 miyon ABD doları bedelle BASF’e devredilmiştir. x Gemlik suni ipek fabrikası 1973’te yeni tesisinde üretime başlamıştır. x 1990’lı yılların ortalarında özelleştirme kapsam ve programına alınan fabrika alıcı bulunamaması nedeniyle önce 1998’de TEKEL’e devredilmiş ve üretimi durdurulmuştur. 185 TMO, Afyon Alkoloidleri Fabrikası x Geleneksel haşhaş ürününü değerlendirmek ve piyasanın yasal alkaloid gereksinimini karşılamak amacıyla Afyon ili Bolvadin ilçesinde, 1976 yılında temeli atılmış ve 1986 yılında üretime başlamıştır. x Fabrika halen üretimine devam etmekte olup yıllık 20.000 ton haşhaş işleme kapasitesine sahiptir. x Ekstraksiyon ünitesinde yıllık 80-100 ton ham morfin elde edilmektedir. x Türevler Ünitesinde ise ham morfin kullanılarak çeşitli ilaç ham maddeleri üretilmektedir. ETİ MADEN İŞLEMELERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ A.Ş. x Etibank adıyla 1935 yılında madencilik, enerji ve bankacılık alanlarında faaliyet göstermek üzere kurulmuştur. x İlerleyen yıllarda demir madenciliği, demir çelik işletmeciliği, kömür işletmeciliği ve enerji üretimi faaliyeti farklı devlet teşekküllerine devredilmiştir. x Kurumun halen faaliyet gösteren tesisleri olan Kütahya Emet kolemanit işletmesi 1958, Balıkesir Bandırma boraks işletmesi 1964, Eskişehir boraks işletmesi 1970 yılında kurulmuştur x 1965 yılında Seydişehir alüminyum tesisi kurulmuştur. x 1972 yılında Elazığ Ferrokrom işletmesi ve İzmir Perlit işletmesi kurulmuştur. x 1974 yılında Beyşehir Barit İşletmesi ve Mazıdağı Fosfat İşletmesi kurulmuştur. x 1976 yılında Bigadiç Bor İşletmesi, 1979 yılında Kestelek Kolemanit işletmelesi kurulmuştur. x 1980 yılında Kütahya Gümüş İşletmesi kurulmuştur. x 1993 yılında Bankacılık faaliyetleri ayrılmış, kurumun adı Eti Holding olarak değiştirilmiştir. x 1994 yılında Keçiborlu Kükürt, Mazıdağı Fosfat İşletmeleri kapatıldı. 186 x Kurum 1998 yılında Eti Holding A.Ş. ve bağlı ortaklıkları , Eti Bor A.Ş., Eti Alümimyum A.Ş., Eti Krom A.Ş., Eti Bakır A.Ş., Eti Gümüş A.Ş., Eti Elektrometalurji A.Ş., Eti Pazarlama ve Dış Tic.A.Ş. olarak yeniden yapılandırılmıştır. x Kurumun bağlı ortaklıklarından Eti Bakır A.Ş., Eti Krom A.Ş, Eti Elektrometalurji A.Ş. ve Eti Gümüş A.Ş. özelleştirme kapsam ve programına alınarak Özelleştirme idaresine devredilmiştir. x Eti Alüminyum A.Ş. 2003 yılında Özelleştirme İdaresine devredilmiştir. x Eti Bakır A.Ş. 21,8 milyon ABD doları, Eti Gümüş A.Ş. 41,2 milyon ABD doları, Eti Krom A.Ş. 58 milyon ABD doları, Eti Elektrometalürji A.Ş. 15,3 milyon ABD doları bedelle 2004 yılında Eti Alüminyum A.Ş. 305 milyon ABD doları bedelle 2005 yılında özelleştirilmiştir. x Kuruluş 2004 yılında Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü olarak yeniden yapılandırılmıştır. x Kuruluş halen bor alanında faaliyet göstermekte olup miktar bakımından bor pazarının yüzde 46’sına sahiptir. x İstanbul Sanayi Odası’nın 500 Büyük Kuruluş (üretimden satışlar) sıralamasında 2011 yılında 38. Sırada yer almaktadır. x Kuruluş halen Bigadiç, Emet, Bandırma ve Kırka olmak üzere dört farlı işletmede üretim faaliyetlerini yürütmektedir. 2012 yılında 1,79 milyon ton bor kimyasalları ve eşdeğeri ürün üretimi gerçekleştirmiştir. 187 KAYNAKLAR ACC, “Chemical Industry Facts and Figures”, (çevrimiçi), http://www.americanchemistry.com/chemistry-industry-facts, erişim tarihi : 01/07/2011a ACC, “Global Business of Chemistry”, (çevrimiçi) http://www.americanchemistry.com/Jobs/EconomicStatistics/IndustryProfile/Global-Business-of-Chemistry, erişim tarihi: 12/07/ 2011b AFTALION, Fred., A History of the International Chemical Industry, University of Pennnnsylvania Press, Philadelphia, 1991 ALSAÇ, Filiz., Bölgesel Gelişme Aracı Olarak Kümelenme Yaklaşımı ve Türkiye İçin Kümelenme Destek Modeli Önerisi, DPT Uzmanlık Tezi, 2009 ANASTAS, Poul T. , J.C. WARNER, Green Chemistry: Theory and Practice, Oxford University Press: New York, 1998, pp.30 ARORA, Ashish., L. RALPH, , R. NATHAN, Chemicals and Long-Term Economic Growth, John Wiley & Sons Inc, 1998 AYGÖREN, E., Türkiye'de Kimya Sanayiinin Yapısı ve Bir Talep Çalışması, Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, DPT, Ankara, 1995 BASF, BASF in Ludwigshafen, BASF, (çevrimiçi) http://www.basf.com/group/corporate/siteludwigshafen/en/function/conversions:/publishdownload/content/aboutbasf/worldwide/europe/Ludwigshafen/Uploads/BASF_in_LU_2011.pdf, erişim tarihi : 02/02/2013 BEDİR, Atila, Uluslararası Ticarette Fiyata Dayalı Rekabet Gücü ile Endüstri İçi Ticaret Arasındaki İlişki: Türk İmalat Sanayi Örneği, DPT, Ankara, 2009 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, “Ar-Ge Destekleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Kanun İle Sağlanan Destek ve Muafiyetler”, (çevrimiçi ) http://sagm.sanayi.gov.tr/ServiceDetails.aspx?dataID=107, erişim tarihi: 15/12/2012 BRESCHI, Stefano, F. MALERBA, Clusters Networks and Innovatıon, Oxford University Press, New York, 2005. BRICE, Andy, "Insight on Site", ICIS, Ağustos 17-23, 2009 pp. 18-20 BRITANICA, Chemical Industry, (çevrimiçi) http://global.britannica.com/EBchecked/topic/108720/chemical-industry, erişim tarihi: 01 Ocak 2012 BUDDE, Florian, U.H. FELCH, H. FRANKEMOLLE, Value Creation: Strategies for the Chemical Industry, WILEY-VCH Verlag GmbH & Co., Weinheim, 2006 CANSIZ, Mehmet, Türkiye’de Kümelenme Politikaları ve Uygulamaları, Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kurulu, Ankara, 2011 188 CANSIZ, Mehmet, Türkiye’de Organize Sanayi Bölgeleri Politikaları ve Uygulamaları, DPT, Ankara, 2010 CATE, Madelon T., "The Birth of Plastic", ICIS, May 18-24, 2009, pp. 26-27 CEFIC, 2011, "Facts and Figures", CEFIC, 2011, (çevrimiçi) http://www.cefic.org/Facts-and-Figures/, erişim tarihi: 25/12/ 2011 CEFIC, 2012, "Facts and Figures", CEFIC, 2012, (çevrimiçi) http://www.cefic.org/Facts-and-Figures/, Erişim Tarihi: 05/06/2013 CHANDLER Alfred D.JR, Shaping the Industrial Century, Harvard Unıversity Press, Cambridge, 2005 CHAPMAN, Keith, "From `growth centre' to `cluster': restructuring, regional development, and the Teesside chemical industry", Environment and Planning A, 2005, vol.37, pp. 597- 615 Chemsite (http://www.chemsite.de), Marl Chemical Park, Materials Flow System, (çevrimiçi doküman) http://www.chemsite.de/chemsiteen/chemieparks_industriestandorte/ chemieparkmarl/stoffstromverbund.php, Erişim Tarihi: 10/01/ 2011. ÇERÇİOĞLU, Ayla, PETKİM, Petrokimya Sektörü Değerlendirme Raporu, Yayınlanmamış Doküman. 25/01/2012 DAVIS, Nigel, “The Top Chemical Players”, ICIS, 2001, 15-21 Ekim, pp: 22-26 DAVIS, Nigel, “From Strength to Strength”, ICIS, 2011, 12-18 Eylül, pp: 30-39 DPT, 1963-1967 Kalkınma Planı (Birinci Beş Yıl), Ankara, 1963. DPT, İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1968-1972), Ankara, 1967. DPT, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977), Ankara, 1972. DPT, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), Ankara, 1979. DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989), Ankara, 1984. DPT, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı(1990-1994), Ankara, 1989 DPT, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1994-2000), Ankara, 1995. DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2000-2005), Ankara, 2000. DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Kimya Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2001 DPT, Ekonomik ve Sosyal Sektörlerdeki Gelişmeler, Ankara, 2006 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013), Ankara, 2006 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı Kimya Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2007a, Ankara DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı Petrokimya Sanayii-Klor Alkali-Sentetik Elyaf ve İplik Çalışma Grubu Raporu Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2007b, Ankara 189 Economy Watch (www.economywatch.com), China Chemical Industry, (çevrimiçi), http://www.economywatch.com/world-industries/chemical/china.html, Erişim Tarihi: 15/12/ 2011 ECRN, Chemical Parks as Regional Growth Engines for European Chemical Regions, 2005, (çevrrimiçi), http://lsa-st52.sachsenanhalt.de/intranet/documents/studies/EcASt3_Chemieparkstudie_ENG_Fi nal_010306_neu.pdf erişim tarihi: 04/05/2013 Ekonomi Bakanlığı, "Kimya Sanayinde Girdi Tedarik Stratejisi", İhracata Dönük Üretim Stratejisi Değerlendirme Kurulu V. Toplantısı, 26 Ağustos 2011 ESER, Emre, Türkiye'de Uygulanan Yatırım Teşvik Sistemleri ve Mevcut Sistemin Yapısına Yönelik Öneriler, DPT Uzmanlık Tezi, 2011. EU (Eurepean Union), Regional Clusters in Europe, Observatory of European SMEs, 2002 EC (European Commission), Economic Reforms and Competitiveness: Key Measures From The European Competitiveness Report, 2006 EC (European Commission), Final Report of the High Level Group on the Competitiveness of the European Chemicals Industry, European Communities, 2009 EUROPE INNOVA, Cluster Policy in Europe, Oxford Reaserch, http://www.clusterobservatory.eu/index.html#!view=documents;mode=on e;sort=name;uid=100146;id=, 2008, erişim tarihi: 02/07/2012 EUROPE INNOVA, Çeşitli İstatistikler, (çevrimiçi), http://www.clusterobservatory.eu/index.html , erişim tarihi: 2011 FESTEL, Gunter, U. OELS, A. KREIMEYER, M. ZEDTWITZ, The Chemical and Pharmaceutical Industry in China Opportunities and Threats for Foreign Companies, SpringerLink Date,Berlin, 2005 GALAMBOS, Lous, T. HIKINO, V. ZAMAGNI, The Global Chemical Industry in the Age of the Petrochemical Revolution, Cambridge University Press, New York, 2007 GALBRAIH, James, K.J., “The Legacy of the HCI: An Emprical Analysis of Korean Industrial Policy”, Journal of Economic Development, June, 1998 GEBKİM (Gebze V Kimya İhtisas Organize Sanayi Bölgesi), Gebkim Hakkında, (çevrimiçi) http://www.gebkim.org.tr/ihtisasosb.html, erişim tarihi: 25/01/2011 GEPOSB (Gebze Plastikçiler Organize Sanayi Bölgesi), Geposb Hakkında, http://www.geposb.com.tr/tr/giris.php, erişim tarihi : 25/01/2011 Germany Trade and Invest, Germany’s Chemical and Related Process Industry 2011, http://www.chemicalparks.com/PressReleases/Documents/GermanysChem icalandRelatedProcessIndustry2011.pdf , erişim tarihi: 04/07/2012 190 GÖKMENOĞLU, Muharrem, M. AKAL, R. ALTUNIŞIK, “Ulusal Rekabet Gücünü Belirleyen Faktörler Üzerine Değerlendirmeler”, Rekabet Dergisi, Ekim, 2012 GRIGAT, Ernst, Chancen Und Herausforderungen Für Europa, (çevrimiçi) http://lsa-st36.sachsen-anhalt.de/files/Vortrag_Grigat_II.pdf, erişim tarihi: 04/11/2011 Hazine Müsteşarlığı, Hazine İstatistik Yıllığı 2008 - Yatırım Teşvik İstatistikleri, (çevrimiçi) http://www.hazine.gov.tr/irj/go/km/docs/documents/Treasury%20Web/Sta tistics/Annual/VI- %20Yatirim%20Tesvik/TUGM2.xls, erişim tarihi: 15/07/ 2012 HODGES, Paul, "Budgeting for Budgeting for a New Normal", ICIS, Aralık 2009 HODGES, Paul, "Budgeting for Uncertainty –The Difficult Transition Ahead,as We Enter the New Normal", ICIS, Ocak 2011 İSO (İstanbul Sanayi Odası), Firmam Çevre Mevzuatına Ne Kadar Uyumlu Projesi Değerlendirme Raporu ve İhtiyaç Analizi, İstanbul Sanayi Odası, Kasım 2009 İSO (İstanbul Sanayi Odası), Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu, (çevrimiçi) http://www.iso.org.tr/tr/web/BesYuzBuyuk/turkiye-nin-500-buyuk-sanayikurulusu--iso-500-raporunun-sonuclari.html, erişim tarihi: 15/04/2012 KETELS, Christian, The Role of Clusters in the Chemical Industry, EPCA, 2007, http://www.epca.eu/content/Publications/ThinkTankReports/docs/EPCAH arvardclusters.pdf, erişim tarihi : 05/07/2011 KIRIYAMA, Nobuo, "Trade and Innovation: Report on the Chemicals Sector", OECD Trade Policy Working Papers, No. 103, OECD Publishing, 2011 KROM, Uğur, Input Output Analizi, Ankara, 1963 MILMO, Sean, “Investment opportunity”, ICIS, Şubat 2012 MOON, Il, J. CHO, “The Chemical Industry of South Korea”, American Institute of Chemical Engineers, December, 2011 OECD, Industrial Competitiveness, Directorate for Science, Technology and Industry, 1996 OECD, Science, Technology and Industry Scoreboard, OECD, 2005 OSBUK (Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu), Dünya'da ve Türkiye'de OSB uygulamaları, (çevrimiçi) http://www.osbuk.org/index.php?page=content/osbuygulama&id=1, erişim tarihi: 15.01.2012 ÖZ, Özlem, Clusters and Competitive Advantage, Palgrave-Macmillan, New York, 2004 ÖZTÜRK, Hayati. “Kimya Sanayii ve Türkiye”, Kimya Teknik Komitesi, 2012 191 PETKİM, “Türkiye Petrokimya ve Kimya Sanayii- Stratejik Önemi Bugünü ve Geleceği Çalıştayı”, Petkim, 2009 PETKİM, 2010 Faaliyet Raporu, Petkim, 2011 PETKİM, 2012 Faaliyet Raporu, Petkim, 2012 PLESSIS, Fred ;"Improving Competitiveness of European Chemical Industry Clusters", ESCPP, CEFIC, http://ec.europa.eu/enterprise/sectors/chemicals/files/wg_29feb08/clusters_ duplesis_en.pdf, erişim tarihi: 5/09/ 2011 PORTER, Michael , "Clusters and the New Echonomics of Competition", Harvard Business Review, November-December 1998, pg. 77-90 PORTER, Michael, Rekabet İstanbul,2011 Üzerine, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı, Resmi Gazete (Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü). Arşiv-Fihrist-Düstur. http://www.resmigazete.gov.tr/default.aspx, Erişim Tarihi: 01/09/2011. ROTH, Gill., "2010 Top 20 Pharmaceutical Companies Report", Contact Pharma, Temmuz-Ağustos 2010, http://www.contractpharma.com/issues/201007/view_features/2010-top-20-pharmaceutical-companies-report/, erişim tarihi: 02/ 11/2011 SAYGILI, Şeref., CİHAN, C.,YALÇIN, C.,HAMSİCİ, T., Türkiye İmalat Sanayiinin Yapısı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Ankara, 2010 SÖLVELL,Örjan,“Clusters”, Ivory Tower, Ödeshög, 2009 SÖLVELL, Örjan; LINDQVIST, G., KETELS, C., “The Cluster Initiative Greenbook” Bromma Tryck AB, Stockholm, 2003 ŞAĞAN, Ali, Birinci Sanayi Planı ve Türkiye’nin Kalkınmasına Etkileri (19331938), Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul, 2005 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Kapasite Kullanım Oranı, (çevrimiçi), http://evds.tcmb.gov.tr/cbt.html, erişim tarihi: 05/05/2013 TİM, "2023 Türkiye İhracat Stratejisinin Uygulamaya Aktarılması ve Sektörel Kırılım", 2011 Türkiye İstatistik Kurumu, 2002 Genel İşyeri Sayımı, Tablo, İBBS ve ekonomik faaliyet sınıflarına göre yerel birim sayısı ve istihdam, 2010 Türkiye İstatistik Kurumu, Dış Ticaret İstatistikleri, Veri, Dinamik Sorgulama, 22 Ocak 2012,http://www.tuik.gov.tr/AltKategori.do?ust_id=4 Türkiye İstatistik Kurumu, İş İstatistikleri, Veri, Dinamik Sorgulama, (Çevrimiçi), http://www.tuik.gov.tr/AltKategori.do?ust_id=9, erişim tarihi : 01/05/2011a Türkiye İstatistik Kurumu, Sınıflama sunucusu, Veri, Dinamik Sorgulama, (Çevrimiçi), 192 http://tuikapp.tuik.gov.tr/DIESS/SiniflamaTurListeAction.do, erişim tarihi : 01/05/2011b TÜBİTAK, "Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü Projesi, Kimya Paneli Raporu", TÜBİTAK, 2003 Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş., "Küresel Mali Kriz ve Reel Sektöre Muhtemel Etkileri", Ekim 2008 Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş., Türkiye İmalat Sanayiinin Analizi, Ankara, 2012 TÜSİAD, Türkiye’de Bölgesel Gelişme Politikaları, Yayın No. TÜSiAD-T/200509/408, Eylül 2005 UNIDO, Industrial Development Report 2009, 2009 VCI, Chemical Parks in Germany, 2011, (çevrimiçi) http://www.chemicalparks.com/PressReleases/Documents/Chemical%20P arks%20in%20Germany%202011.pdf , erişim tarihi: 04/06/2013 VIALE, Patrice,"The Manufacture of Basic Chemicals", EUROSTAT, 2008, http://epp.eurostat.ec.europa.eu/cache/ITY_OFFPUB/KS-SF-08058/EN/KS-SF-08-058-EN.PDF , Erişim Tarihi: 01/05/2012 WILLIAMS, Dede, "The High-Tech Trumph", ICIS Chemical Business, August 1723, 2009 pp 28-29 WIOD, World Input-Output Database: Construction and Applications, (çevrimiçi) http://www.wiod.org/database/index.htm, erişim tarihi: 01/06/2013 WTO, International Trade Statistics, Veri, Dinamik Sorgulama, Time Series on International Trade, Veri, Dinamik sorgulama, http://stat.wto.org/StatisticalProgram/WSDBStatProgramHome.aspx?Lang uage=E, erişim tarihi: 20/01/2012 193 DİZİN katma değer, 1, 6, 45, 50, 65, 84 kauçuk, 47, 61, 62, 63, 65, 81, 105, 133, 137, 139, 141, 150, 151, 153, 154, 165, 166 A Altyapı, 5, 11, 15, 28, 30, 31, 32, 37, 100, 112, 116, 129, 130, 131, 133, 134, 136 Ar-Ge, xiv, 14, 30, 31, 43, 77, 78, 88, 89, 93, 95, 96, 101, 102, 109, 112, 117, 121, 122, 133, 136, 141, 142, 155, 156, 157, 167 Asya, 37, 67, 69, 95, 104, 143 L lojistik, 30, 35, 36, 78, 80, 100, 111, 117, 133, 152 O OSB, xiv, 111, 112, 116, 121, 128, 129, 134, 155, 170 otomotiv, 1, 46, 48, 87, 105 C Cari açık, 132 D P Değer zinciri, ii, 28, 31, 32, 37, 42, 102 Dış ticaret, ii, 49, 77, 80, 85, 96, 99,106, 108, 109, 150, 151, 152 Petkim, 74, 75, 79, 103, 104, 107, 122, 123, 124, 125, 133, 149, 170 Petrol, 5, 15, 23, 27, 55, 60, 61, 62, 63, 65, 66, 67, 84, 90, 100, 101, 104, 141, 152 Plastik, 48, 49, 50, 54, 74, 84, 87, 99, 120, 121, 123, 125, 137, 138, 139, 141, 148, 150, 160, 162, 164 E Elmas modeli, 12, 15, 19, 105, 111, 119 F R Farmasötik, 70, 88,137 Rekabet, ii, 6, 7, 8, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 22, 23, 28, 31, 37, 57, 59, 63, 65, 77, 85, 89, 90, 91, 92, 96, 99, 100, 102, 103, 104, 105, 108, 109, 112, 113, 132, 134, 150 İ İhracat, viii, 80, 83, 109, 131, 144, 151, 166, 170 İlaç, 60, 64, 70, 81, 83, 88, 120, 123, 125, 153, 158, 162 İthalat, viii, x, 80, 106, 144, 150, 151, 165 S Sürdürülebilir, 2, 18, 45, 78 T K Tarım, 1, 54, 74, 106 Tekstil, 1, 48, 54, 56, 57, 87, 141 Kalkınma Planı, 1, 2, 3, 45, 74, 75, 76, 77, 78, 96, 98, 111, 112, 132, 168 194
© Copyright 2024 Paperzz