ghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfg

qwertyuiowww.aofdersozetleri.compgüasdf
ghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfg
hjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfgh
jklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghj
SOSYAL HİZMETE GİRİŞ
klsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjk
5-8. ÜNİTE ÖZETİ
lsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjkls
izxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsi
www.aofdersozetleri.com
zxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsiz
xcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizx
cvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxc
vbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcv
bnmöçqwwww.aofdersozetleri.comertyuiop
güasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopg
üasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgü
asdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüs
dfghjklsi Lütfen destek için reklamları tıklayınız.
zxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsiz
xcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizx
cvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxc
vbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcv
[Tarihi seçin]
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 1
5. ÜNĠTE
Toplumsal değiĢme sürecinin, yoksulluğun, yaĢlılığın, engelliliğin, afetlerin ve
toplumsal olayların aile içi sorunlara etkisine baktığımızda toplumda aile
parçalanmalarının, boĢanmaların arttığını, bu durumdan etkilenen aile bireyleri baĢta
olmak üzere çocukların özgün sorunlarına yönelik sosyal çalıĢmaların önemi daha bir
artmıĢtır.
SOSYAL ÇALIġMA MESLEĞĠNĠN ALANI VE SOSYAL ÇALIġMA
Sosyal çalıĢmacının, öncelikle kurumunun yapısı ve fonksiyonlarını anlaması ve
bunların nasıl uygulanacağını öğrenmesi gerekir. Sosyal hizmet alanları; sosyal
yardım, sosyal güvenlik, aile ve çocuk refahı, tıbbi-psikiyatrik ortamlarda sosyal
hizmetler, cezaevi-adliye kuruluĢlarında, gençlik-yaĢlılık-iĢsizlik-özürlülük sosyal
kuruluĢlarında, konut-yerel yönetimler-sivil toplum örgütlenmesi ve toplum
kalkınması vb alanlarında sosyal çalıĢma pratiği üretilir.
AĠLEYE YÖNELĠK SOSYAL HĠZMETLER
Aile refahı alanında yapılan sosyal çalıĢma uygulamalarında, sosyal sorun yaĢayan
ailelerin sorunlarını çözmek, yoksulluk içinde yaĢayan ailelerin asgari geçimlerini
sağlayacak koĢulları oluĢturmak, toplum kaynaklarını kullanmak amaçlanmaktadır.
Aile destek hizmetleri aileyi bir bütün olarak alırken, aile içinde yer alan engelli
bireylerin, yaĢlıların, ruh sağlığı sorunu olan bireylerin de tedavi ve rehabilitasyon
hizmetlerinden yararlandırılırken ailenin güçlendirilmesi hedeflenmektedir. Sosyal
çalıĢmanın amacı ailenin düzeni, geliĢim ve devamını sağlamaktır.
AĠLE ĠÇĠ ġĠDDET VE SOSYAL ÇALIġMA MESLEĞĠ
Aile içi Ģiddet; aile üyelerinden birine uygulanan, onun yaĢam onurunu etkileyen,
yaĢam niteliğini bozan bir dizi olumsuz davranıĢ örüntüsüdür. Birey karĢımıza
bedensel olarak kötü muameleye maruz kalan biri olarak çıkacağı gibi, psikolojik,
cinsel ve ekonomik yönlü olumsuz yaĢam deneyimi yaĢamıĢ biri olarak gelebilmektedir.
Sosyal çalıĢmacı, aile danıĢma merkezi, sığınma evi/kadın konuk evinde, toplum
merkezlerinde, telefonla danıĢma hattı ile hizmet verebilmektedir.
SOSYAL HĠZMETLERDE ÇOCUK REFAHI
Çocuk refahı hizmetleri; çocuk refahı alanında saptanan politikalara uygun olarak,
çocuğun ülke çapında bedensel, ruhsal, ussal ve toplumsal geliĢiminin önündeki
engelleri kaldırmayı ve çocuğun geliĢimini en üst düzeyde sağlamayı amaçlayan resmi,
yerel, özel ve gönüllü hizmetlerdir. Türkiye‟de 1949da korunmaya muhtaç çocuklar
üzerine ilk yasal düzenleme gerçekleĢtiriliyor. Bu, çocukların korunmasını doğrudan
amaçlayan ilk yasa, 1979da ilk Çocuk Mahkemeleri yasası ile çocuk refahı alanında
ikinci önemli adım atılıyor. 1983 yılında ilk kez çocuk mahkemesi kuruluyor. (ilki
ABD‟nin Chicago kentinde 1899da kuruluyor. . . Çocuk Koruma Kanunu 2005te
çıkarılıyor.
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 2
SOSYAL HĠZMETLERDE KORUNMAYA MUHTAÇ ÇOCUK, EVLATLIK VE
KORUYUCU AĠLE HĠZMETLERĠ
SHÇEK kanununa göre; korunmaya muhtaç çocuk, bedensel, ruh ve ahlak geliĢimleri
veya Ģahsi güvenlikleri tehlikede olup;
1.Ana veya babasız, ana ve babasız,
2.Ana ve babası veya her ikisi de belli olmayan,
3.Ana ve babası veya her ikisi tarafından terk edilen,
4.Ana veya babası tarafından ihmal edilip; fuhuĢ, dilencilik, alkollü içkileri veya
uyuĢturucu maddeleri kullanma gibi her türlü sosyal tehlikelere ve kötü alıĢkanlıklara
karĢı savunmasız bırakılan ve baĢıboĢluğa sürüklenen, çocuğu ifade eder.
Toplumsal Koruma Sistemi: toplumsal ve ailesel nedenlerle korumasız, kimsesiz ve
güvencesiz duruma gelen çocuklara ve gençlere barınma, beslenme, eğitim, sağlık ve
sosyal güvenlik sağlayan hizmetler ve kurumlar bütünüdür. Ülkemizde ilk koruyucu
aile uygulaması 1949 yılında yapılmıĢtır. Hizmetin geniĢ olarak uygulanmasına ise 1952
yılında baĢlanılmıĢtır. Daha sonra 1961 yılında UNICEF ile iĢbirliği yapılarak bir proje
uygulanmıĢtır. 1993 yılında planlanan projeyle de hizmet canlandırılmaya çalıĢılmıĢtır.
ENDÜSTRĠYEL SOSYAL HĠZMETLER
Endüstriyel sosyal çalıĢma, çalıĢanların refahı, üretimin verimliliği, etkinliği
bağlamında yerine getirilen sosyal çalıĢma uygulamalarını kapsamaktadır.
SOKAKTA YAġAYAN VE SOKAKTA ÇALIġAN ÇOCUKLAR
Sokak çocukları, gerek aile içi sorunlardan gerek ailenin ekonomik yoksulluğundan
ötürü, ana-baba denetimi dıĢında kalarak zamanının büyük bir bölümünü sokakta
geçiren, geçimini günübirlik iĢlerle sürdürmeye çalıĢan, bu koĢullar altında toplumda
her türlü tehlikeye ve sömürüye açık çocuk ve gençlik grubudur.Bilimsel veriler
Türkiye‟de 30 bini aĢkın çocuğun sokaklarda yaĢadığını gösteriyor. Uluslar arası
ÇalıĢma Örgütü‟nün (ILO) 2006 yılı küresel raporunda Dünyada 218 milyon çocuğun
çalıĢtırıldığı ifade edilmektedir. Bu sayı Türkiye için 960 bin dolaylarındadır.
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 3
6. ÜNĠTE
Sosyal hizmetler alanında her alanın kendine özgü sorunları, sorunların çözümü için
beraberinde örgütlenmiĢ hizmetler sistemini de getirmektedir.
ÇOCUK ĠHMALĠ VE ĠSTĠSMARI/ÇOCUKLARIN TĠCARĠ AMAÇLI CĠNSEL
SÖMÜRÜSÜ
Ġstismar ve ihmal bütünsel olarak bakıldığında birey olarak çocuğun yaĢamını fiziksel,
duygusal, cinsel, sosyal ve eğitsel yönlerden etkileyen, sömüren, onun yaĢamsal
gereksinimlerini gidermeyen, geliĢimini, katılımını, öğrenmesini, refahını geriye iten
bir olumsuzlama sürecidir
.Cinsel Ġstismar: Psikososyal geliĢimini tamamlamıĢ çocuğun bir yetiĢkin tarafından
cinsel stimulasyon için kullanılmasıdır.
Duygusal Ġstismar: Çocuk ve gençlerin kendilerini etkileyen tutum ve davranıĢlara
maruz kalarak veya gereksindikleri ilgi, sevgi ve bakımdan yoksun bırakılarak
toplumsal ve bilimsel standartlara göre psikolojik travmaya uğratılmaları durumudur.
Çocuk Ġhmali: Çocuğa bakmakla yükümlü kiĢinin bu yükümlülüğünü yerine
getirmemesi, çocuğu fiziksel veya duygusal olarak ihmal etmesidir.
Ġstismar Nedir: Ġstismar ve ihmal bütünsel olarak bakıldığında birey olarak çocuğun
yaĢamını fiziksel, duygusal, cinsel, sosyal ve eğitsel yönlerden etkileyen, sömüren, onun
yaĢamsal gereksinimlerini gidermeyen, geliĢimini, katılımını, öğrenmesini, refahını
geriye iten bir olumsuzlama sürecidir. Çocuğun ticari cinsel sömürüsü çocukları çeĢitli
fiziksel, zihinsel sağlık sorunlarıyla yüzyüze bırakır. Sosyal çalıĢmacıların, istismara
uğrayan çocuk ve ailesi ile görüĢmek, çocuğun bakım ve korunmasının sağlanması
amacıyla sosyal hizmet kuruluĢlarıyla iletiĢim kurmak, ailenin sosyal ve psikolojik
destek sistemlerinden yararlandırılmasına yönelik yönlendirme ve danıĢmanlık
yapmak, istismar riski taĢıyan aileleri izlemek, aile görüĢmeleri ve sosyal incelemelerle
istismarın boyutlarının ortaya çıkarılmasını sağlamak, risk taĢıyan ailelere aile
danıĢmanlığı vermek; istismar olgularında adli kurumlar, sosyal hizmetler ve güvenlik
birimleriyle yazıĢmaları yapmak gibi görevleri vardır.
SOSYAL HĠZMETLERDE GENÇLĠK REFAHI ALANI
Gençlik refahı sosyal refah alanında, gençlerden oluĢan iĢlevsel topluma götürülen tüm
sosyal hizmetler ve diğer programlar yardımıyla bu alanda varılmak istenen refah
düzeyi ve hizmetlerle ilgili genel bir kavrama gönderme yapmaktadır.
SOSYAL HĠZMETLERDE YAġLI REFAHI ALANI
Osmanlılarda 2.Abdülhamit döneminde korunmaya muhtaç çocuk, özürlü, yaĢlı,
yoksul kiĢilerin korunmaları, dilencilikten ve sokaktan kurtarılmaları için Ġstanbul‟da
açılan bakım kurumu Darülacezedir. 1896‟da hizmete açılmıĢtır. Ne var ki günümüzde
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 4
bir vakıf desteğiyle varlığını korumaktadır. Sosyal çalıĢma mesleğinin birincil
alanlarından olan yaĢlı refahı alanı yaĢlı grubunun sorunlarını çözmeye, ihtiyaçlarını
karĢılamaya ve iyiliğine yönelik bütün hizmetlerin, mevzuat, program ve politikaların
oluĢturduğu bir alandır.
Gerontoloji ne anlama gelmektedir? :
yeni yeni geliĢmekte olan gerontolojik sosyal çalıĢma yaĢlıların ve ailelerinin yaĢam
kalitesini güçlendirmelerine ve sürdürmelerine yardımcı olur. Ġleri yaĢlarda fiziksel ve
duygusal iyilik halini engelleyen fiziksel, psiko-sosyal, ailesel, kültürel, etnik, örgütsel
ve toplumsal faktörlerin ortadan kaldırılması konuları da gerontolojik sosyal hizmet
kapsamındadır.
YAġLI ĠHMALĠ VE ĠSTĠSMARI
YaĢlı ihmali ve istismarı muhtaç yaĢlı kavramını ortaya çıkarmıĢtır. Kanuni anlamda
muhtaç yaĢlı; sosyal ve ekonomik yönden yoksulluk içinde olup korunmaya, bakıma ve
yardıma muhtaç yaĢlı statüsündeki kiĢiyi, ifade eder. Cinsiyet, sağlık, yaĢ, eĢle iliĢki
kalitesi, istismar öyküsü de dahil olmak üzere birden çok faktör yaĢlıyı istismara
uğratabilmekte ve risk düzeyine etkide bulunmaktadır.
TIBBĠ SOSYAL ÇALIġMA UYGULAMASI
1900‟lü yılların baĢında Boston Genel Hastanesinde çalıĢan doktor Richart C. Cabot,
sosyal çalıĢmacının, hastaneden taburcu edilen kiĢileri gidip ziyaret ederek, onların
durumu hakkında doktoru haberdar etmeleri gerektiğini öne süren ilk bilim adamıdır.
Böylece sosyal çalıĢmacı aynı zamanda hastanın hastalığını aileye anlatmakta ve gerekli
olan tedavi sonrası bakımın, aile üyeleri tarafından yürütülmesini sağlamakta idi.
Tıbbi Sosyal ÇalıĢma:
hastaların bakım, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinden sağlıkları yönünde
yararlanmalarını engelleyen içsel ve dıĢsal sorunların çözümlenmesi amacıyla yapılan
ekonomik, toplumsal, psikolojik, eğirici, destekleyici hizmetlerin tümüdür.
PSĠKĠYATRĠK SOSYAL ÇALIġMA UYGULAMASI
Psikiyatrik sosyal çalıĢma, psikiyatri kurumları ve ruh sağlığı programları çevresinde
yürütülen sosyal çalıĢmadır. Ġlk psikiyatri sosyal çalıĢmaları Boston Massachusetts
Hastanesi ve New York Bellewe Hastanesi ve Cornell Kliniği‟nin Nörolojik Kliniğinde
1905‟te baĢlamıĢtır.
Psikiyatrik Sosyal ÇalıĢma:
bireylerin ruhsal durumlarını anlamak, onların sorunlar karĢısında gösterdikleri
direnç ve geliĢmeyi kavramak açısından önemlidir. Fakat aynı zamanda yoplumsal
politika ve uygulamaların birey, grup ve topluluklar üzerindeki etkilerini öğrenmek de
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 5
o denli önemlidir. Bu doğrultuda sosyal çalıĢmacının toplumsal kaynaklarla bireyin
kapasitesini harekete geçirme sorumluluğu vardır.
SOSYAL HĠZMETLERDE ENGELLĠ REFAHI
Özürlü muhtaç sakat; bedensel, zihinsel ve ruhsal özelliklerinde belirli oranda
fonksiyon kaybına neden olan organ yokluğu veya bozukluğu sonucu normal yaĢamın
gereklerine uyamama durumunda olup korunmaya, yardıma, bakıma ve yetiĢtirilmeye
muhtaç kiĢiyi, ifade eder. Özürlüler için ya da bakıma ve rehabilitasyona muhtaç
kiĢilerin bakılması ve rehabilite edilmesi için yatılı sosyal hizmet kuruluĢları
açılmaktadır; bunlara bakım ve rehabilitasyon merkezleri denir.
ADALET ALANINDA SOSYAL ÇALIġMA UYGULAMASI
Ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve tutuklular; kurum psikologu ve sosyal
çalıĢmacı ile bireysel görüĢme yapabilmekte, psikososyal yardım programları
çerçevesinde grup çalıĢmalarına katılabilmektedir. Çocuk eğitimevlerinde, kanunla
ihtilafa düĢmüĢ ya da ailesi ve sosyal çevresinden destek görmemiĢ çocuklar, hükümleri
kesinleĢtikten sonra bu kurumlarda eğitim ve iĢ koĢullarına yönlendirilirlerken
sağaltım ve topluma kazandırma çalıĢmalarında bulunulur ve psikososyal destek
sunulur. . Sosyal çalıĢma bu alanda suça itilmiĢlerin, suçluların topluma kazandırılması
için uygulamalar yapmaktadır.
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 6
7. ÜNĠTE
Sosyal hizmet alanlarını odak alan sosyal çalıĢma uygulamaları aslında mesleğin temel
yöntemlerinin amaçlar doğrultusunda iĢlevsel kılınmasına dayanır. Bilindiği üzere
sosyal çalıĢma alanlarda uygulanırken o alanın kendine özgü dinamikleri, farklılıkları,
politikası, mevzuatı ve hizmetleri bilinmesi gereken konulardır.
SOSYAL HĠZMETLERDE YOKSULLUK ALANI VE SOSYAL YARDIM
Günümüzde yoksulluk durumu yalnız hayatta kalabilme seviyesinin üstüne çıksa bile,
yoksulluk herzaman için kötü beslenme, iklim değiĢikliklerine karĢı yetersiz korunma
ve evsizlik demektir; bunlarıntanımı, söz konusu toplumun beslenme, giyinme ve
barınmanın kesin standartlarının nasıl algıladığınabağlıdır. Bununla beraber
yoksulluk fenomeni yalnızca yokluk ve bedensel tehlike anlamına gelmez. Yoksulluk
aynı zamanda sosyal ve psikolojik bir durumdur: Ġnsan yaĢamının edebe uygunluğu,
içinde bulunduğu toplumun nezih yaĢam standartlarıyla ölçüldüğü için bu standartlara
eriĢememenin kendisi bir sıkıntı, ıstırap ve özsaygı yitimi sebebidir.
Yoksulluk, „normal yaĢam‟ olarak kabul edilen her Ģeyden mahrum bırakılma
demektir. „Ġstenilen düzeyde olmama‟ demektir.Sosyal yardımları diğer sosyal refah
hizmetlerinden ayrı düĢünmek olanaksızdır. Ele alınan sorunların doğası gereği, bu
hizmetleri örgütlenme ve kaynak kullanımı açısından tek bir çatı altındatoplamak, yani
aynı kurumları yetkili ve sorumlu kılmak, hizmette etkililik ve verimlilik ilkelerinin
dezorunlu bir sonucu olarak değerlendirilmelidir
Yoksulluk kültürü: Yoksulluğun nedenleri, sonuçları, etkilediği kesimlerin özellikleri
iyi belirlenmeli ki onu önlemeye, sonuçlarını ortadan kaldırmaya dönük politikalar
etkili olabilsin (Tufan, 2003, 15-23). Öte yandan her Ģeyden önce sağlanması gereken,
kiĢilerin özgürlüğü, güvenliğidir; refah götürürken adalet kurallarını ihlal etmemek
gerekir.
GÖÇMENLER, SIĞINMACILAR, MÜLTECĠLER VE SOSYALÇALIġMA
Göçmen kendine bir süre için ya da sürekli olmak üzere yeni bir yaĢam kurmak
amacıyla bir ülkedenbir baĢka ülkeye taĢınan kimsedir. Göçmenlerle sosyal çalıĢma
(social work with migrants); bir ülkeyegelen göçmenlerin yerleĢtirilmelerinden
beslenme, barınma, sağlık, eğitim vb. gibi bireysel ve ailesel her türlü sorunlarının
çözülmesi ve bu yolla göçmenlerin yeni yerleĢtikleri topluma olabildiğince çabuk uyum
sağlayabilmelerini gerektiren sosyal çalıĢmaların tümüdür. Sığınmacı (refugee) ise; bir
ülke yurttaĢının herhangibir, özellikle politik nedenle kendi ülkesini bırakarak baĢka
bir ülkede yaĢamak üzere o ülkeye geçmesi ve o ülkenin resmi makamlarına
baĢvurması ve sığınma isteminin resmi makamlarca kabulüyle sahip olduğu hukuksal
statü anlamına gelmektedir
Mülteci ve sığınmacı arasındaki fark: Mülteci ve sığınmacı arasındaki fark
konumlarından kaynaklanmaktadır. Sığınmacı(refugee), bir ülke yurttaĢının
herhangibir,özellikle politik nedenle kendi ülkesini bırakarak baĢka bir ülkede
yaĢamak üzere o ülkeye geçmesiyle o ülkenin resmi makamlarına baĢvurması ve
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 7
sığınma isteminin resmi makamlarca kabulüyle sahip olduğu hukuksal statü anlamına
gelirken mülteciler; ırkı, dini, milliyeti, belli bir toplumsal guruba mensubiyeti veya
siyasi düĢünceleri yüzünden zulme uğramaktan haklı sebeplerle korktukları için
ülkelerden kaçan ve geri dönmeyen ya da dönmek istemeyen kiĢiler olarak
tanımlanmıĢtır
SĠVĠL TOPLUM ÖRGÜTLERĠ VE SOSYAL ÇALIġMAUYGULAMASI
Refah derneklerine bakalım; sosyal refah dernekleri her Ģeyden önce halkın toplumsal
hizmetlere aktif olarak katılmalarını sağlama aracıdırlar. Bunların yanı sıra dernekler
demokratik yaklaĢımların, toplumsal iliĢkilerin, birbirine sevgi ve saygı duygularının
geliĢtiği ortamlar olup, aynı zamanda insanlara yardım etme, baĢkalarının sorunlarıyla
ilgilenme açısından vatandaĢlık sorumluluklarının geliĢtirildiği sosyal kuruluĢlardır.
Sivil toplum örgütleri asıl görevlerinin baĢarısı için sosyal sorumluluk kavramı altında
sosyal refah çalıĢmalarını da kullanabilmektedirler.
Sivil toplum örgütü sosyal çalıĢma iliĢkisi: Sivil toplum örgütleriyle refah dernekleri
aynı sularda çalıĢtıkları gibi, iç içe geçmiĢ olabiliyorlar. Örneğin, sivil toplum
kuruluĢları demek, egemenin belirleyiciliğinin dıĢında birçok özelliğiyle toplumsal
muhalefet kanalı; bir de daha çok özel gereksinim alanlarında savunucu bir sosyal
fayda örgütlenmesi olarak anlaĢılabilmektedir.
SOSYAL BELEDĠYECĠLĠK VE SOSYAL ÇALIġMA MESLEĞĠ
Belediyeler, görev alanlarında kalan yerlerde terk edilmiĢ, bulunmuĢ çocukları,
kimsesiz delileri koruyup gözetmekle ödevlendirilmiĢlerdir. Bu görevini yerine
getirmek için belediyeler, Darüle‟ceza‟lar (güçsüzler yurdu), kreĢler, bakımevleri,
yurtlar, iĢyerleri, çocuk bakımevleri, sağlık evleri ve çocuk yuvaları açarak kimsesiz
çocukların, güçsüzlerin, bakım, gözetim, korunma, eğitim ve güvenliklerini sağlarlar
(Özmen, 2005, 257). Bu hizmetler kentsel sosyal hizmetlerin de kapsamındadır.
Kentsel sosyal hizmetler kavramı: Kentsel sosyal hizmetler; kentsel, özellikle
anakentsel bölgelerde kentleĢmenin ve kentin özelliğinden gelen ve insanları
ilgilendiren sorunların çözümüne yönelik olarak düzenlenen sosyal hizmetlerdir.
Örneğin kentte sorun olarak ortaya çıkan sokak çocuklarıyla, iĢsizlerle, kentsel
ortamın ürünü olan yabancılaĢma vb. alanlarda yapılan sosyal hizmetlerdir.
TOPLUM MERKEZLERĠNDE SOSYAL ÇALIġMA UYGULAMASI
Armold Toynbee arkadaĢları arasında dostluğu ve fakirlere karĢı olan sevgi dolu ilgisi
ile tanınırdı. Yakalandığı tüberküloz hastalığıyla genç yaĢta ölen bu insanın hatırasını
anmak üzere 1884 yılında arkadaĢları Whitechapel bölgesinde „Toynbee Hall‟ adını
verdikleri bir halk merkezi açtılar. Böylelikle, dünyada ilk defa olarak bir toplum
merkezi kurulmuĢ oluyordu. Amacı yoksulların refahı için çalıĢmaktı.Toplum
merkezlerinin temel amacı, insanları birbirine kaynaĢtırarak, iĢbirliği sağlamak ve bu
yolla insan iliĢkilerini geliĢtirmektir (Onat, 2001, 77-87). Toplumu
demokratikleĢtirmek, geliĢtirmektir, toplum merkezlerinde söz konusu olan.
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 8
OKUL SOSYAL ÇALIġMASI VE SOSYAL REHBERLĠK
Ġlk olarak 1906-1907 yıllarında Boston, Hartford, Connecticut ve New York City‟deki
okullarda sosyal hizmete baĢlandı. Okul sosyal çalıĢması, öğrencilerin içinde
bulundukları geliĢim dönemleri, aile koĢullarını esas alarak çocuk ve gençlerin
yaĢadıkları çeĢitli sorunların çözümü, ihtiyaç duyulan hizmetlerden yararlanmaları ve
böylece eğitim etkinliklerini baĢarılı bir Ģekilde sürdürebilecekleri bir duruma
gelmelerini sağlama gibi birçok hizmeti yürütmek üzere okullarda yer alan sosyal
çalıĢmanın mesleki uygulama alanlarından birini oluĢturmaktadır.
Okul sosyal çalıĢmasının amacı: Okul sosyal çalıĢması, öğrencilerin içinde
bulundukları geliĢim dönemleri, aile koĢullarını esas alarak çocuk ve gençlerin
yaĢadıkları çeĢitli sorunların çözümü, ihtiyaç duyulan hizmetlerden yararlanmaları ve
böylece eğitim etkinliklerini baĢarılı bir Ģekilde sürdürebilecekleri bir duruma
gelmelerini sağlama gibi birçok hizmeti yürütmek üzere okullarda yer alan sosyal
çalıĢmanın mesleki uygulama alanlarından birini oluĢturmaktadır.
ORDUDA SOSYAL ÇALIġMA UYGULAMASI
Özel koĢullar ve kurallar altında yaĢayan askeri militarist koĢul ve ortamlarından
doğan sorunlarının giderilmesi, ruhsal baskılarının hafifletilmesi, toplumsal
gereksinimlerinin askerlik ortamında karĢılanması vb. gibi sosyal hizmetlerin
verilmesine yönlendirilmiĢ sosyal çalıĢma faaliyet alanıdır.
SOKAK SOSYAL ÇALIġMASI
Örneğin, kurum bakımını kabul etmeyen sokakta veya parklarda yaĢayan insanlar
için; evsizlere, alkoliklere, uyuĢturucu bağımlılarına, sokak çocuklarına kendi
koĢullarında onlarla sokak sosyal çalıĢması yapmak uygun bir mesleki yoldur. Gezici
aĢ aracı, sağlık ekipleri vb hizmetlerden de faydalanılarak sokak sosyal çalıĢması
konusunda baĢarılı çalıĢmalar yapılabilir. Açıkçası sokak sosyal çalıĢması Türkiye
açısından henüz yeni bir uygulama alanı olup, uygulama sürecinde sık
yararlanılmayan bir sosyal çalıĢma faaliyet türüdür.
KORUYUCU HĠZMETLER/ÖNLEYĠCĠ/TEDAVĠ/REHABĠLĠTE EDĠCĠSOSYAL
ÇALIġMA UYGULAMASI VE DOĞAL AFETLER
Bir hizmet alanında önleyici hizmetlere ağırlık verilirken bir baĢkasında tedavi edici
boyut önem kazanabilmektedir. Örneğin okullarda okul sosyal hizmeti aracılığıyla
madde bağımlılığı, ergen sorunları vb. konularının üzerinde çalıĢırlarken, mesleğin
AMATEM gibi yerlerde tedavi edici ve destekleyici boyutu önem kazanmaktadır. Yine
aile refahı alanına yönelik olarak yeterli aile sosyal yardımı sunulan aileler için
koruyucu önleyici bir yaklaĢım benimsenirken, yoksulluğa ya da baĢka faktörlere bağlı
olarak Ģiddet gören, ihmal edilen kadın ya da çocuk için tedavi ve rehabilite edici
çalıĢmalar devreye girebilmektedir. Engelliler için verilen sosyal hizmetlerde engellinin
gereksinim aĢamasına göre değiĢebilmektedir.
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 9
TÜRKĠYE‟DE SOSYAL HĠZMETĠN YAKIN TARĠHĠ AĠLE VESOSYAL
POLĠTAKALAR BAKANLIĞINA DOĞRU
Himaye-i Etfal Cemiyetinin ilk defa 1908 yılında yerel olarak Kırklareli‟nde
kurulduğunu ve çalıĢmalarını Balkan SavaĢına kadar sürdürdüğünü görmekteyiz. 1921
yılında Ankara‟da yeniden kurulur. 1934 yılında ise Himaye-i Etfal Cemiyetinin adı
Atatürk tarafından „Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu‟ olarak değiĢtirilir. 1981
yılında ise Milli Güvenlik Kurulu‟nca feshedilir. Bağlı kuruluĢları SHÇEK bünyesi
içinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı‟na bağlanır. Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu 27 Mayıs 1983 tarihinde yürürlüğe giren 2828 Sayılı „Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu‟ ile kurulmuĢtur. SHÇEK‟in temel
amacı, korunmaya, bakıma veya yardıma muhtaç aile, çocuk, sakat, yaĢlı ve diğer
kiĢilerle ilgili sosyal hizmetlere iliĢkin uygulamaları yerine getirmek, bu amaçla plân ve
programlar hazırlamak ve bu alandaki koordinasyonu sağlamaktır. 2011‟de siyasal
erk, sosyal hizmetler alanındaki birçok kurum ve kuruluĢu aynı çatı altında
toparlayarak Aile ve Sosyal Politikalar bakanlığını kurdu.
SOSYAL HĠZMET UZMANLARI DERNEĞĠ VE SOSYAL HĠZMET MESLEĞĠ
Sosyal çalıĢmacıların mesleki örgütlenme yönündeki ilk çabaları 1921 yılında
Amerikan Sosyal ÇalıĢmacılar Derneğinin kurulmasıyla baĢlamıĢtır. Uluslararası
düzeyde sosyal çalıĢmacıların geliĢmesinde çok önemli bir rol oynayan diğer bir
kuruluĢ da 1928‟de kurulan Uluslararası Sosyal ÇalıĢma Okulları Birliği olmuĢtur.
Türkiye‟de ise Sosyal ÇalıĢmacılar Derneği: Türkiye‟de sosyal çalıĢma meslek
elemanlarının hak ve çıkarlarının korunması, gözetilmesi ve geliĢtirilmesi için meslek
örgütü olarak kurulmuĢtur. Türkiye‟de ilk olarak 1968 yılının Nisan ayında Ankara‟da
Sosyal Hizmet Mütehassısları Derneği adıyla kurulmuĢtur. Tekrar dünyadaki
geliĢmelere yüzümüzü dönelim: Uluslararası Sosyal ÇalıĢmacılar Federasyonu (IFSW),
1928‟de kurulan Uluslararası Sosyal ÇalıĢmacılar Daimi Sekreterliği‟nin mirası
üzerine 1956‟da kurulmuĢtur
IFSW, danıĢmanlık statüsü, BirleĢmiĢ Milletler Ekonomik ve Sosyal Konsey tarafından
1957‟de kabul edilmiĢ olan uluslararası bir toplum örgütüdür.
SOSYAL HĠZMETLERDE BĠR VAKIF ÖRNEĞĠ OLARAK SABEV
Ankara‟da 19.7.1995 günü, Türkiye‟de sosyal hizmetler alanında araĢtırma, belgeleme,
eğitim ve yayınçalıĢmalarını amaçlayarak kurulan ilk ve tek vakıf. SABEV, genel
amacı Türkiye‟de sosyal hizmetlerin ve sosyal çalıĢma (sosyal hizmet) mesleğinin
tanınmasını ve güçlenmesini sağlamaktır.
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 10
Ünite 8
GÜNÜMÜZDE SOSYAL ÇALIġMANIN TOPLUMDAKĠ YERĠ VE GENEL
DEĞERLENDĠRME
GĠRĠġ
21.yüzyılda sosyal hizmetleri geliĢmiĢ srunlarına çözüm üretme noktasında daha
kurumsallaĢmıĢ bir toplumsalyapıya sahiptirler. Ekonomik, sosyal, kültürel gibi birçok
faktörü etkileyen hatta yönünü belirleyen bir süreç,Örneğin baĢta sözünü ettiğimiz
refah devleti anlayıĢı, bütün değerlerine ve insanlık birikimine rağmen
küreselleĢme süreciyĢe birlikte önemli dalgalanmalar yaĢamaktadır.
SOSYO-EKONOMĠK YAPININ BĠÇĠMLENDĠĞĠ BĠR ÜST YAPI KURUMU
OLARAK SOSYAL ÇALIġMA
(SOSYAL HĠZMET)
Ġnsanlık tarihi aĢamalı bir geçiĢ sürecidir. Her geçiĢ süreci beraberinde birçok yapısal
sorun ortaya çıkarmıĢtır. Toplumlardaki bütün iliĢkiler geçici olarak, eğreti olarak
yapılaĢmıĢtır. Bu nedenle sosyal çalıĢma tarihsel-sosyal üstyapısal bir gerçektir.Sosyal
çalıĢma /sosyal hizmet) bilimsel-ideolojik bir disiplindir. Bu duruĢ onun kimliğinin
parçalanmaz yönlerinden biridir.Örneğin; her insan,insan olduğu için bir değer
taĢır.Ten rengi, kültürel yaĢamı, düĢünsel tutumu, yaĢam biçimi ne olursa olsun
insanın ızdırap çekmesine izin verilemez ve söz konusuolduğunda korunmalıdır yada
enazından hafifletilmelidir, tezi sosyal çalıĢmanın duruĢunun olmazsa olmaz koĢulu
olan demokratik,sosyal,hukuki niteliklerini de gün yüzüne çıkarmaktadır.
TÜRKĠYE'DE ANAYASAL DEĞĠġMELER,SOSYAL ÇALIġMA VE BÜYÜYEN
SOSYAL YARDIM ALANI
ikinci Dünya SavaĢı'ndan sonra az geliĢmiĢ ülkelerde giriĢilen demokrasi
tecrübelerinin temel sorunsalını asker-sivililiĢkileri ve bu katagoriler arasındaki
gerginlikler oluĢturmuĢtur.Demokrasi kavramı açısından irdelendiğinde farklı bakıĢ
açılarının askeri müdahaleleri''haksız-haklı'' ikileminde ele aldıkları ve düĢüncelerini
bu Ģekilde savundukları bilinmektedir. Sosyal çalıĢma (sosyal hizmet)açısından
anayasaların önemi yadsınamaz.1960 müdahalesi askeri müdahale olması açısından
kuĢkusuz eleĢtirilmesi gereken bir süreçtir.ġu da var ki 1960 müdahalesinin sonuçları
arasında sosyal devletin en çok gündemde tutulması açısından düĢüncelerini ileri süren
aydınlar olmuĢtur.Elbette bu tarihsel dönemi okurken özellikle Avrupadaki sosyal ve
düĢünsel geliĢimleri unutmamak gerekir.Askeri bir darbe olarak ne kadar eleĢtirilirse
eleĢtirilsin bu askeri eylemin sonucunda ortaya çıkan 1961Anayasası ile Türk ulusu
devlete; ''kiĢinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adalet ve hukuk
devleti ilkeleri bağdaĢmayacak surette sınırlayansiyasi, iktisadi ve sosyal bütün
engelleri'' kaldırmak, '' insanın maddi ve manevi varlığının geliĢmesi için gerekli
Ģartları'' hazırlamak görevini vermiĢtir.27 Mayıs'ın önemine bakalım:Tanilli'ye
göre.27 Mayıs, Cumhuriyet'e sahip çıkmak isteyen kimi ordu mensuplarının,
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 11
üniversite, gençlik ve 'bir kısım basın'la birlikte,serbest seçimle gelse de
karĢıdevrimciliğe dönüĢen bir gidiĢe karĢı, 'demokrasiyi devrimci temellere oturtma
giriĢimi'dir.Ne var ki yine de, 27 Mayıs'ın getirdiği kimi kurumve kavramlar
bugün,silinemez biçimde-belleklerde yer etmiĢtir.Koray ve Alper'e göre ise 27 Mayıs
1960 ihtilalinden sonra kabul edilen 1961 Anayasası, Türk sosyal politika tarihinde bir
dönüm noktasını oluĢturmaktadır.Tarihsel bir karĢılaĢtırma yapacak olursak, 1924
Anayasası, ekonomik etkinlikler bakımından daha 'liberal' bir yaklaĢıma sahipti. Buna
karĢılık, 1961 Anayasası,ekonomik bakımından sorumlu ve görevli bir devlet kavramı
geliĢtirmiĢtir.BaĢka bir deyiĢle, 1924 Anayasası'nda öngörülen 'kapitalizme dönük
liberal devlet' anlayıĢı yerine,1961 Anayasası,'sosyalrefah devleti' yaklaĢımını
getiriyordu.ÇağdaĢ toplum modeli kavramı 1930'lardan beri oldukça değiĢmiĢti. Bu
model, birtakım önemli demokratik araçlarla birlikte, devletin ekonomik ve toplumsal
yaĢamı denetleyici kurumlarını içeriyordu.ĠĢte 1960 eylemi ve bu yeni modele uygun
bir yapı getirmeyi amaçlıyordu. Türkiye'de 1961 Anayasası ile gerçekleĢtirilmiĢ ve
1963 yasaları ile demokratik düzenlemeğe digilmiĢtir. Daha on yıl geçmeden12 Mart
1971'de askeri müdahalesi ile gelmiĢtir.Sosya devlet ilkesinin, 1982 Anayasasında da
benimsenmesi ilke olarak olumlu ise de bu ilkenin yaĢama geçirilmesinde 1961
Anayasasına kıyasla 1982 Anayasası'nın getirdiği sivil Devlet Kurumlarına dasuçlayıcı
bir tutum ve davranıĢ sergilemiĢtir.Ancak 1980 Anayasası, yani bu Anayasa, çoğulcu
toplumun temel unsurlarından olan derneklerin, sendikaların ve meslek kuruluĢlarının
siyasetle uğraĢmalarını, siyasal partilere destek olmalarını veonlardan destek
görmelerini yasakladığı gibi, kendi aralarında ortak haraket etmelerini de
yasaklamıĢtır.Bakın Batı dünyasına, özellikle IMF'nin ardındaki BirleĢik Amerika, 12
Eylül Harekatı'na ekonomik açıdan her türlü kolaylığı göstermiĢtir.21.yüzyıla yaraĢır
bir anayasa özlemini yaĢama geçirmek ise günümüzde ifade edilen ve parlementonun
önündeki en önemli görevlerinden birisidir.Sarıca'ya göre sosyal devlet ilkesini
benimsemiĢanayasaları olan ülkelerde bütün partiler sosyal adalet, sosyal hizmet ,
insan hakları gibi konuları kabullenmek zorundalar. KüreselleĢmenin sosyal sorunlara
olan etkisini ve sosyal hizmetin sunumunu kısıtlayan yapısını hatırda tutarak Ģunu
söyleyebiliriz.Türkiye'de özellikle 12 Eylül mantığı bir kuĢağın bilimine, kimliğine,
yaĢam tarzına, düĢünce taĢlarına, hayatı algılayıĢ biçimine, özlemlerine, tüketim
alıĢkanlıklarına değin birçok bireysel ve sosyal yönüne derinlemesine
girmiĢtir.Özellikle 20.yüzyılın sonlarına doğru yaygınlaĢan neoliberal ekonomi
politikaları,gerek sanayileĢmiĢ ve gerekse geliĢmekte olan ülkelerde,yoksullukla
mücadele baĢta olmak üzere,bütünsosyal politika alanlarında da,ağırlığını
hissettirmeye baĢlamıĢtır.Türkiye bu olumsuz sürece 12 Eylül 1980 darbesi ve onun
ekonomi politikalarının sosyal yaĢama aktarıldığı 24 Ocak'la girmiĢtir. Türkiye'de 24
Ocak kararları ile yürürlüğe giren bir anlayıĢ vardır ki, belki asıl korkunç olan odur:
'iĢ bitiricilik' diye anılan açıkgözlülük, toplumda en kutsal inanca dönüĢmüĢtür;'köĢeyi
dönmek 'için herkesin birbirini çiğnemesi, 'ekonomide liberalizm'in erdemi olarak
görülür.Daha sonra 'Özalcılık' diye adlandırılacaktır bu. Bu deyim Turgut Özal'ın
adından geliyor.12 Eylül'ün, 27 Mayıs'ı yapan askeri kadrodan çok farklı, hatta ona zıt
anlayıĢtaki generallerinin baĢlattıklarına sahip çıkan, bir noktadan sonra haraketi alıp
götüre ona daha baĢka gerici misyonlar da yükleyen sivil kadronun temsilcisi odur.12
Eylül'ü ondan,onu da 12 Eylül'den ayrı düĢünmek mümükün değildir. DıĢsatıma
dayalı büyüme anlayıĢından yola çıkan 24 Ocak ekonomi politikası,ülkenin bir bütün
olarak daha da 'yoksullaĢması' sonucunu vermektedir.
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 12
24 Ocak kararıyla ilgili Özal'ın mirası dört ana baĢlık altında toplanabilir:
-Ekonomik miras;dıĢa açık ekonomik model ve gelir dağılımında oluĢan adaletsizlik.
-Toplumsal miras; emek örgütlenmelerin zayıflatıldığı, siyasal Ġslamın güçlendirildiği,
tarikatların cemaatler biçiminde örgütlendiği, bürokraside keyfiyet, denetimsizliğin
artıĢı.
-Siyasal miras;laik ve demokratik sosyal hukuk devletinin zayıflatılması,otoriter ve
kapalı devlet anlayıĢının yerleĢmesi.
-Kültürel miras; vahĢi kapitalizmin melez değerler sisteminin yerleĢtiği,
yabancılaĢmakta olan bir toplum olarak .Bu koĢullar insanları yoksullaĢtırmıĢ, onları
sosyal yardıma muhtaç kılmıĢtır.
SOSYAL ÇALIġMA MESLEĞĠ AÇISINDAN KIRSAL YAPI VE TOPLUM
KALKINMASI
Türkiye 1950'lerden bu yana hızlı kentleĢme olgusuna sahne olmaktadır.Kentlere göre
ise kırsal yatırımının yeterli olmaması nedeniyle sürecin geliĢimini engellemiĢtir. Öyle
ki, 27 Mayıs 1960 askeri hareketinden sonra KöyiĢleri Bakanlığının uhdesinde toplum
kalkınması projesi yaĢama aktarılmıĢ idi.Amerikansosyoloji kitaplarında belirtilen,
sosyoloji toplumu düzeltip geliĢtirmek yolunda gösterilen çağdaĢ çabadan doğdu'
tümcesini aslında sosyal çalıĢma gerçekliği içinde dile getirebiliriz.21 .yüzyılın Ģu ön
yıllarında köy sorununu çözemediğimiz, toplumsal kalkınmadan baĢarılar elde
edemediğimiz ise bilinen bir gerçektir.
KIRSALDA SOSYAL HĠZMET VE GAP ÖRNEĞĠNDE SOSYAL HĠZMET
UYGULAMALARI
GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) suya dayalı, Güneydoğu, Anadolu Bölgesi'nin
topyekün sosyo ekonomik kalkınmasını amaçlayan insan odaklı bir bölgesel kalkınma
projesidir.Dicle ve Fırat nehirleri havzasında uygulanan program kapsamında 22
baraj,19 hidroelektrik santral ve 1.7 milyon hektarın sulanmasını sağlayacak sulama
kanalları inĢaası öngörülmüĢtür.Proje tamamlandığında yılda 50 milyar m3 su akıtan
Fırat ve Dicle üzerindeki Türkiye toplam su potansiyelinin %28'ini kontrol altına
alacaktır.Dolayısıyla GAP'la olan iletiĢiminde ve etkileĢiminde bu mesleğin özellikle
insani boyuttaki önemi açık seçik ortadadır.Gap'a iliĢkin toplumsal politikalar, bölgede
sürdürülebilirinsani geliĢmenin hedefine yönelmiĢtir.Öte yandan bölgede bir türlü
tasfiye edilemeyen feodalite,toprak reformunun olmayıĢı,mülkiyetin büyük paylarının
çok az insanın elinde olması,terör,genç iĢsizliği,göç gibi konular GAP'ın büyük oranda
baĢarısızlığa uğraması için tetikleyici olmaktadır.BaĢarısız oldu.Güneydoğu özelinde
Gap, bölgenin kırsal kalkınmasınasosyal adalet temelinde etki etmeyecektir.
SOSYAL REFORM HAREKETLERĠNĠN SOSYAL ÇALIġMAYA ETKĠSĠ
Sosyal hizmet,Amerika ve Avrupa gibi sanayileĢme dönüĢümünün ve buna koĢul diğer
toplumsal değiĢmelerin yaĢandığı ülkelerde meslek olarak kendini belirlemeye
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 13
baĢlamıĢtır ve haraketlerin ürünü olarak ortaya çıkmıĢtır.Bütünsel bakarak, sorunun
genel politikayı belirleyerek hareket edildiğinde sosyal mesleklerin de iĢlevsel olacağını
varsayar.Örneğin 12 Eylül 1980 darbesine gelinceye kadar,Türkiye'de iki büyük iĢçi
konfederasyonu vardı:Türk,ĠĢ ve DĠSK.önemli ideolojikayrımlardan kaynaklanan bir
bölünmeyle doğan bu rekabetin, iĢçi hareketinin geliĢimini etkilememesi
düĢünülemezdi.DiSk'in kapatılması ve 12 Eylül sonrası getirilen düzenlemeler sonucu,
yeniden tek konfederasyonun egemen olduğu bir ortama dönüldü.Disk'in yeniden
dönüĢünün etkilerini ise talep ettiği,ülke refahının artırılması yönünde tekrar
görüyoruz.Beklenen o ki,2008,1 Mayıs anma ve etkinlikleri çerçevesinde DĠSK'in
varlığının neden endiĢe verdiğini ise o günkü eylemin gerçekçi değerlendirilmesi
halinde ortaya çıkacağı muhakkaktır.1960'lı yıllarda yaĢanan toplumsal muhalefet
sürecinin ve yapısal değiĢmelerin sosyal hizmetin Türkiye'deki biçimleniĢimi burada
örnekleyebiliriz.Türkiye'de 1963'ten sonra yapısal geliĢmeler yaratan ve kırsal göçü
daha da kamçılayıp ona yeni bir yön veren temel etken olarak ortaya çıktı.Konuya
böyle eğildiğimizde sosyal refah kavramı 27 mayıs 1960 asker darbesi ile birlikte ve
onun getirdiği 1961 Anayasası'ndahukuksal temelleri koyularak Türkiye'ye
getirilmiĢtir.9Temmuz 1961 gün ve334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasının Genel
Esaslar baĢlıklı Birinci Kısmın Cumhuriyetin Nitelikleri baĢlıklı 2.
maddesindeki,Türkiye Cumhuriyeti,insan haklarına ve baĢlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan,milli,demokratik,laikve sosyal bir hukuk devletidir.
SOSYAL DEVLET
Engels, bütün tipik dönemleri içinde sadece egemen sınıfın devleti olan ve her
zamann,esas itibariyle,ezilen sömürülen sınıfı bağımlılık içinde tutmaya tahsis edilmiĢ
bir makineyi, devlet olaradak görse de! ÇeĢitli devrim hareketlerinin sonucu olarak
tanınan hak ve özgürlükler siyasal geliĢimin etkisiyle kiĢiselden sosyal bir niteliğe
doğru değiĢmiĢlerdir.Sosyal hizmetlerin varlığındandaki ve geliĢimindeki kilit kavram
sosyal devlettir;sosyal hukuktur.sosyal hukuk devletıdır.Bu çatı kavramların pratik
anlamında içeriği doldurulmadığı sürece sosyal çalıĢmanın iĢlevselliği de kısıtlanır.
Yoksulluk olgusundan yola çıkarak konuyla ilgili bilgimizi toparlayalım: Yoksulluk bir
güvenlik sorunu olamayacağı gibi,sağlık sisteminin üzerinde oynayacağı bir sorunda
değildir.YaĢayamamaksorunudur.Dolayısıyla sosyal devlet,kiĢileri sosyo-ekonomik
yaĢamda yalnız bırakmayarak klasik demokrasinin sosyal demokrasiye dönüĢmesinde
en büyük rolü oynamaktadir.
SOSYAL REFAH
Sosyal refah aile,din, ekonomi politika gibi geleneksel sosyal kurumların yanında,daha
sonra yer alan bir sosyal kurumdur.Diğer sosyal kurumlara nazaran daha yeni
olmasına rağmen,sosyal çalıĢma mesleğinden daha eskidir.Trihsel olarak bakıldığında
ise refah devleti 1945 sonrası dünyada ortaya çıkan 'toplumsal mukavelenin' en önde
gelen öğesidir.Sosyal refah politikası yada genel anlamıyla sosyal politika
uygulamalarıile refah devletinin ortaya çıkıĢı ve geliĢimi arasında yakın bir iliĢki
bulunmaktadır. Ya da sosyal hakların geliĢimi ve bunları yaĢama geçirmeye çalıĢan
sosyal politika uygulamaları sonucunda refah devletine ulaĢıldığını söylemek
mümkündür.Sonuç olarak sosyal ilĢkileri geliĢtirmeyle ilhili olan sosyal çalıĢma
mesleğinin hizmet ve aksiyon odağına sahip olduğu bilinmektedir.
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 14
SOSYAL POLĠTĠKA VE SOSYAL PLANLAMA
Politika toplumda yaĢayan insanlar arasında bir çalıĢma, bir mücadele ve
kavgadır.Ġnsanlar yaradılıĢları, sosyal ve ekonomik durumları bakımından değiĢik
fikirlere ve değiĢik çıkarlara sahiptirler.Aralarındaki düĢünce,çıkarve psikolojik eğilim
farklılıklarından doğan çatıĢma politikanın temelini oluĢturur.Sosyal politikanın
19.yüzyılın ikinci yarısında Avrupa'nın endüstrileĢmiĢ ülkelerinde ve özellikle
Almanya'da ortaya çıkan birkavramolduğunu görürüz.Ġlk defa Almanya'da profesör
Riehl tarafından kullanılmıĢtır.1870'lere kadar bilimsel bir niteliği olmayan bu
kavram,gerçekte devletin burjuva toplumu içinde üstlenmesi gereken etkinlikleri
göstermek amacıyla ortaya atılmıĢtır.Ülkemizde 1980'li yıllarda bu iki yol daha çok
kısır bırakılmıĢ ve mevzuat daha hakça doğrultularda ele alınıp geliĢtirilmiĢ ne de
sendikal haklara ve özgürlüklere her demokraside var olması gereken boyutlarda
etkinlik yolları açılmıĢtır.
SOSYAL ADALET
Dünya değiĢmesine,ilerlemesine rağmen dünya üzerinde birçok bölgede toplumsal
barıĢ bozulmuĢ,refah konusunda bir ilerleme olmamıĢtır.Elbette bunun nedeni
adaletsizliktir;sömürüdür.Sosyal hizmet uygulayıcılarının mücadelesi bu yönde
olmalıdır.Bilinmelidir ki,tarihsel geliĢim çizgisi gereği yalnızca sosyal demokrasinin
'tarihsel-sosyal zemini'ancak sosyal hizmeti var edebilecek ve geliĢtirecek yegane yol
olarak kendi gerçekliğini yeniden üretebilmiĢtir.Sosyal adaletin amacı, kiĢilerle toplum
arasında iyi iliĢkiler kurulmasını ve herkese uygar bir yaĢayıĢ düzeyini sağlamayı
öngörür.
SOSYAL ÇALIġMA SOSYAL SORUN VE TOPLUMSAL YAPI
Sosyal sorun etkili bir grup tarafından,çok sayıda insanı rahatsız eden belirli bazı
sosyal koĢulların sorun yarattığı ve bu durumun kolektif bir çaba ile iyileĢtirilebileceği
ifade edildiğinde ortaya çıkar.Türkiye'de,sosyal sorunların çeĢitlilik gösterdiği;bu
sorunların boyutlarını açıklayıcı,sağlıklı ve güvenilir istatistik verilerin yeterli
olmadığı;sorunların önlenmesi ve çözümlenmesine yönelik hzmetlerin ise dağınıklık
gösterdiği ve daha çok geliĢtirilmesi gerektiği söylenebilir.Sosyal çalıĢma, sosyal
sorunların çözümünde, devletin içeriğinde olması gereken önemli özelliklerdenbirisidir.
Evrensel Ġnsan Hakları belgelerine imza atma olgunluğu göstermiĢ hiçbir dünya
devleti,korunmaya muhtacını baĢ belası görmemelidir.Demokrasinin mesleği
olansosyal çalıĢmanın uygulayıcısı Cumhuriyete ve demokrasiye inanmak zorundadır.
Laikliği kendisineuygun yönleriyle değil tüm nesnel yönleriyle benimsemelidir (ġeker,
2006, 27-28). Çünkü sosyal sorunbu dünyaya ait ve çözülmesi gereken olgular dizisidir.
Artık bilinen ve kanıksanan bir Ģey var ki, sosyalçalıĢma mesleğinin sosyal sorun
alanlarında etkili hizmet ürettiği bir gerçektir.
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 15
SOSYAL ÇALIġMA FELSEFESĠ AÇISINDAN AYDINLANMA VE
MODERNLEġME
Modernlik, on yedinci yüzyılda Avrupa‟da baĢlayan ve sonraları neredeyse bütün
dünyayı etkisi altınaalan toplumsal yaĢam ve örgütlenme biçimlerine iĢaret
eder.Modernlik, bu iki muhteĢem fail tarafından desteklenenyaĢam biçimleri
yönünden, Batı‟ya mı özgüdür? Bu soruya lafı gevelemeden „evet‟ yanıtı
verilmelidir.18. Yüzyıl deyinceilk akla gelen niteleyiĢ! Aydınlıklar! O devrin kültür
adamlarının baĢlıca kaygısı da budur; Aydınlıklarınartması, Aydınlıkların yayılması.
Michelet, buna bakıp Büyük Yüzyıl diye adlandıracaktır o devri; amaVoltaire için 18.
yüzyılın yaptığı, bir öncekinin yarattığını çoğaltmak, yaymak ve kitlelere
ulaĢtırmaktırbir bakıma. Aslında, modern tarihin büyük devrimci yüzyılı 17.
Yüzyıl‟dır; 17. Yüzyıl‟dadır ki, insansoyunun düĢüncesinde köklü bir değiĢim olmuĢtur
(Tanilli, 1989, 7). On sekizinci Yüzyıl‟da BatıAvrupa‟da kentsoylu sınıf çok hızlı bir
geliĢme gösterirken, onlarla birlikte ekonomi de, toplumda vedolayısıyla insanların
dünyaya bakıĢları da değiĢmeye baĢladı. Zamanla bu yeni bakıĢ açısına“Aydınlanma
Felsefesi”, bu felsefenin doğup geliĢtiği döneme de “Aydınlanma Çağı” dendi.
FransızdüĢünür Voltaire‟in deyimiyle; Ġngiltere‟de yurttaĢları zenginleĢtiren ticaret,
onların özgürleĢmelerinekatkıda bulundu ve bu özgürlük de ticareti yaygınlaĢtırdı;
onun sonucunda devlet büyüdü. Diderot‟un öncülük ettiği akım, yasa, genel
olarakyeryüzünün tüm haklarını yöneten insan aklıdır, dedi Müslüman dünyada en
doğru ve tutarlı yolu, Ģimdi daha iyi anlıyoruz ki, Türkiye‟de 1923Devrimini yapanlar
seçmiĢlerdir; dini, bireylerin vicdanlarına terk ederek, toplumu ve devleti
de,doğmaların yerine tarihin ve yaĢamın zorunluluklarına bırakarak… Laiklik, ne
Batı‟da ne de bizde, birözentinin eseri olmamıĢtır; yaĢam dayatmıĢtır onu.
KÜRESELLEġME VE SOSYAL ÇALIġMA
Avrupa‟nın hedefi, iki yüzyıl boyunca her Ģeyden önce Asya oldu.Hindistan‟a, Çin‟e,
Japonya‟ya ulaĢmak, oraların zenginliklerini toplamak, halklarını
hıristiyanlaĢtırıpAvrupalılaĢtırmak, ve onların yardımıyla Ġslamı kuĢatıp boğmak,
kısaca yeryüzünde tek bir inancı, tek biruygarlığı egemen kılmak:Avrupa, baĢtan
aĢağıya değiĢmiĢ bir Asya düĢledi. Özetle Asya, Avrupa‟ya yabancı ve kapalı kaldı;
onun asıl iyi diye sunmak istediği Ģeyibütün gücüyle itti. Avrupalıların ülkesine de
karĢıydı, mutluluktan anladığına da KüreselleĢme‟ sözcüğü kendine bir yandan
tutkulu yandaĢlar öte yandan da alerjik karĢıtlar yarattıKapitalizmin yalnızca yüz
değiĢimidirküreselleĢme. KüreselleĢmenin birinciniteliği, siyasal ve askeri alanda
Amerika BirleĢik Devletleri‟nin egemenliği ve „dünya jandarmalığı‟rolüne soyunmuĢ
olmasıdır.
KÜRESELLEġMENĠN TOPLUMSAL SONUÇLARI
Kristof Kolomb‟un yönetiminde, 3 Ağustos 1492 tarihinde, Palos limanında hareket
eden üç karavel,yığınla deneyimin sonucu, bütün bir kuĢağın evren hakkındaki
bilincinin simgesi, son olarak daAvrupa‟nın artık geniĢleyip yayılacak olan etkinliğinin
çerçevesidir aslında. Kolomb‟la, dünyanın fethineçıkıyordu Batı (Tanilli, 1986, 608).
ĠĢte o fetihi yüzyıllar da geçse sürdü. Kolomb‟un torunları aldı baĢınıgitti. 21. yüzyılda
da sürüyor o talan edici fetih! Adı küreselleĢme.
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 16
BirleĢmiĢ Milletler KalkınmaProgramı son 15 yıl içinde Ģu gerçeklikle bizleri
yüzleĢtiriyordu: 1960‟ta dünya nüfusununzirvedeki %20‟si, tabandaki %20‟den 30 kat
daha zengindi.1991‟de 61 kat daha zengindi. Sürecin tersineçevrilmesini bırakın, bu
uçurumun büyüme hızının öngörülebilir gelecekte yavaĢlayabileceğine ya
dadurabileceğine dair hiçbir iĢaret görünmüyor. 1991‟de dünyanın tepesindeki %20,
dünyanın gayr-ı safihasılasının %84,7‟sini, küresel ticaretin %84,2‟sini ve iç yatırımın
%85‟ini elinde tutarken tabandaki %20için bu oranlar sırasıyla yüzde 1,4, 0,9 ve
0,9‟du. Tavandaki %20 dünya enerjisinin %70‟ini,metallerin %75‟ini ve ağaçların
%85‟ini tüketiyordu (Bauman, 2000, 83). Uluslararası Göç Örgütü‟nünverileri
gösteriyor ki, Avrupa‟da yılda 120 bin çocuk ve genç kız seks sektörünün bir nesnesi
oluyor.Dünya'da her yıl 600 binden fazla kız çocuğu ve kadın insan tacirlerinin
ticaretinde kullanılıyordu. Öteyandan zengin Avrupa‟nın vatandaĢlarından 3 milyonu
evsiz, 20 milyonu iĢsiz ve 30 milyonu dayoksulluk sınırının altında yaĢıyor
KÜRESELLEġMENĠN SOSYAL ÇALIġMAYA ETKĠSĠ
Batı‟da sanayileĢme ve sosyal devlet fenomenlerinden değerler yüklenip 20. Yüzyılda
meslekikimlikleĢmesini gerçekleĢtiren ve 20. yüzyılın sonlarına doğru ve de 21. Yüzyılın
ön yıllarındaküreselleĢme ile kendini yeniden tanımlayan, baĢka bir ifadeyle
biçimlendiren sosyal çalıĢma disiplini vemesleğindeki kırılmalar, kopmalar, kayıplar,
Türkiye‟de henüz kendisini yüzyılımızda dahiörgülüyemiyen disiplin ve meslek için
ölümcül bir durgunluğu da beraberinde getirmiĢtir. ÇünküküreselleĢmenin sosyal
devlet olgusuna bakıĢ açısı, onu ortadan kaldırmayı ya da en azından, onunsistemli ve
bütüncül bir sosyal refah hizmet modeli olmasının yolunu kapatmayı hedeflemektedir
Sermaye aldı yürüdü hoyrat yüzünü. Toplumları yoksullaĢtırdı. YabancılaĢtırdı.
Ġnsanlığın ve adaletin hamuru olan hangi meslekler ve sosyal düzenlemeler varsa,
bütün ideolojik aygıtlarıyla onlarıyok etmeye çalıĢtı. Kısmen baĢardı da! Sosyal
çalıĢma mesleği de “sadakayla” özdeĢ kılındı. Ġstenmedi.Bu koĢullarda Türkiye sosyal
çalıĢması da kendince rasyonel tepkiler verdi. 6. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı
bunun üzerine inĢa edildi
www.aofdersozetleri.com
Sayfa 17