Yrd. Doç. Dr. Aygül ERNEK ALAN Kullanılan Kaynaklar • Kartarı, A. 2001. Farklılıklarla Yaşamak / Kültürlerarası İletişim.Ankara: Ürün Yayınları. • Güvenç, B. 1991. İnsan ve Kültür. İstanbul: Remzi Kitapevi • Sargut A. S. 1994. Kültürlerarası Farklılaşma ve Yönetim. İstanbul: İmge Yayınları. 2 1 Diğer insanlardan öğrendiğimiz, büyüklerimizden ya da geçmişten bize aktarılan her şeyi; Lisan, bilgi, inanç, adetler, sanat, teknoloji ve kuralları bünyesinde toplar. 3 Kültürün genel karakteristiklerinden biri, bu günün kültürünün geçmişten bize aktarıldığıdır ve her toplumun geçmişteki deneyimleri dolayısıyla tarihi ve içinde yaşadığı fiziksel koşulların çeşitliliği toplumlardaki kültürlerin farklı oluşlarının bir nedenidir. 4 2 Kültürler değişir ve bir kültürü meydana getiren parçalar da birbirinden farklı bir hızla değişir. Dolayısıyla olağanüstü bir bütünleme ve parçalar arası çatışmasız bir uyum mümkün değildir. 5 Bu nedenle her kültür değişme hızı değişik olan parçalar arasında ortaya çıkan gerilme ve çekişmeleri yumuşatan, dengede tutan bir yapıya da sahiptir. 6 3 Tylor’a göre, “kültür, ya da uygarlık geniş etnografik anlamı içinde ele alındığında, toplumun bir üyesi olarak insan tarafından kazanılan alışkanlıkları, bilgiyi, inancı, sanatı, moral değerleri, hukuku, adet ve görenekleri içeren karmaşık bir bütündür”. 7 Öğrenilir. Süreklidir. Toplumsaldır, ideal ya da idealleştirilmiş kurallar sistemidir. İhtiyaçları karşılayıcı ve doyum sağlayıcıdır. Değişir. Bütünleştiricidir. Bir soyutlamadır. 8 4 Kültürlerarası İletişimin Önemi Uluslararası ilişkilerin gelişmesine koşut olarak farklı kültürlerin üyeleri arasındaki karşılaşmalar, insanlık tarihinin önceki dönemlerinde gerçekleşen kültürlerarası etkileşimlerden daha büyük siyasal, sosyokültürel ve ekonomik önem taşımaktadır. 9 Uluslararası düzeyde farklı kültürler arasında daha yoğun iletişimi kaçınılmaz kılan üç ana neden yeni teknoloji ve haberleşme sistemleri, dünya nüfusunun artması ve dünya ekonomik merkezlerinin değişmesidir. 10 5 Çağdaş iletişim araçları bir yandan diğer kültürler hakkında bilgi edinme olanağı sağlarken, diğer yandan da insanların “yabancı”yı tanıma merakını artırmaktadır. 11 Radyo ve televizyonun yanı sıra gelişen film endüstrisi dünya kültürlerinin birbirleriyle tanışmasına katkıda bulunmakta ve yine insanları birbirine yakınlaştırarak onları yüz yüze iletişim kurmaya yöneltmektedir. 12 6 Kültürlerarası iletişim, dünyanın birçok ülkesinde altkültürleri (subculture) birbirinden ayıran özelliklerin farkına varılması ve bunların iletişim üzerindeki etkilerinin araştırılmaya başlanmasıyla önem kazanmıştır. 13 Kültürlerarası iletişimin konusu, günlük yaşamın çeşitli alanlarında ve evlilik, aile, ticari ve resmi kuruluşlar vb. kurumlarda farklı kültürlere mensup insanlar arasındaki etkileşimdir. 14 7 Kültürlerarası İletişim Çalışmalarının Konusu ve Amacı • Algılama • Klişeleştirme • Akültürasyon (kültürleşme) ve enkültürasyon (kültürlenme) • Kültürel değişme • Modernleşme • Göç ve kültürel kimlik sorunları gibi konular kültürlerarası iletişimin inceleme alanı içine girer. 15 Kültürlerarası İletişim Çalışmalarının Konusu ve Amacı Disiplinler arası bir özellik taşıyan kültürlerarası iletişimin amacı, farklı kültürlerden insanlar arasında gerçekleşen iletişimi anlamak ve açıklamak, iletişim süreçleri ile ilgili tahminlerde bulunmaktır. Bu amaca ulaşmak ancak etkileşim sürecine giren bireylerin mensup oldukları kültürleri iletişim açısından incelemek ve tanımakla mümkündür. 16 8 Kültürlerarası iletişim alanında da üzerinde herkesin fikir birliği, yaygın olarak kullanılan bir kültür tanımı yoktur. Temelinde “kültür” kavramı bulunan bütün bilimsel çalışmalarda kültür yeniden tanımlanmalıdır. 17 Kültürel antropolojide kültür genellikle hem insan davranışları, hem de onun yarattığı maddi ve maddi olmayan ürünleriyle görünür hale gelen fikir, inanç, düşünme ve değer yönelimleri sistemi olarak anlaşılır. (Maletzke 1996, s. 16) 18 9 “Kültürlerarası İletişim” farklı kültürlere mensup insanlar arasında etkileşim ve anlam aktarımları, yabancının algılanması, açıklanması ve kültürel farklılıkların gözetilmesi gibi konuları inceleyen disiplinler arası bir bilim dalıdır .(s.22) 19 Bir çalışma alanı olarak kültürlerarası iletişimin kurucusu Edward T. Hall kabul edilmektedir. Hall'un, 1959 yılında yayımladığı The Silent Language adlı kitabında geçer ve alanın ilk çalışması olarak kabul edilir. Hall (1959), kültür ve iletişim arasındaki ilişkinin “iletişimin kültür, kültürün de iletişim” olduğunu kabul edecek kadar yakın olduğunu düşünür ve davranış üzerindeki kültür etkisinin anlaşılmaya başlanmasının, diğerleri ile etkileşimimizi gözlemlerken ortaya çıktığını belirtir. 20 10 KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM ÇALIŞMALARI TARİHİNDE AŞAMALAR Kuhn (1970) Bir bilimin paradigma öncesi (preparadigmatik) araştırmadan normal bilime gelişimi Kültürlerarası iletişim çalışmalarının gelişiminde temel aşama ve gelişmeler Bir kavramsal çerçevenin oluşumu * problem formülasyonu; sosyal –kültürel gerçekliğin nasıl inceleneceğinin ifadesi; olgu toplama; fikirlerin örgütlenmesi 1950’ler: kültürlerarası iletişim çalışmasının kavramlaşması * 1951-1956: Hall'un FSI’daki çalışmaları * 1959 The Silent Language’in yayımlanması Paradigma Kabulü * özgün bir şekilde tasarlanmış araştırmalarda hipotezlerin sınanması * spesifik dersler, topluluklar ve dergilerin oluşumu * büyük bir açıklıkla yapılan araştırmalar 1960’lar: "uygulama yılları" * Diplomat, işadamı ve barış gönüllülerinin eğitimi 1970’ler: "Kültürlerarası iletişimin doğuşu" * spesifik kültürlerarası iletişim derslerinin kurulması, SIETAR ve IJIR. * 1970’lerin sonu: "Tanımsal Problemler" Teori oluturma 1980’ler: Gudykunst ve diğerlerinin teori geliştirme üzerine çalışmaları Olgun bir “Normal” Bilimin Kuruluşu ????: bu evre henüz kültürlerarası iletişim için ortaya çıkmamıştır. (Hart, 1996) 21 “Kültür içi” iletişim de dahil olmak üzere, her iletişimde birbirine “denk” birçok sözlü ve sözsüz kodlar kullanılır. Kültürlerarası iletişimde de sözlü ve sözsüz kodlar kullanılır. Her sözsüz kodun kendine özgü “stil”i, “tarz”ı vardır. Her birey üyesi olduğu kültürün “düşünce tarzı”na, “dünya görüşü”ne dayalı sözsüz kodlar kullanır ve etkileşimde bulunduğu bireyden, belirli tepkiler, “feedback” bekler. Bütün bunlar kültürlerarası “yanlış anlama”nın önemli kaynaklarını oluşturur. 22 11 Kişilerarası ve Kültürlerarası İletişim Arasındaki Farklar Kültürlerarası iletişim, kültürel kimliğin iletişime katılanlar açısından ne kadar önemli olduğuna bağlı olarak, kişilerarası iletişimden ayrılır. Ancak her iki iletişim türünde de iletişim süreci aynıdır. Guykunst ve Kim kişiler ve kültürlerarası iletişimde, bireylerin birbirleri hakkında sahip oldukları bilginin daha çok kültürel nitelik taşıdığını, kişilerarası iletişime katılanların sahip olduğu enformasyonun ise bireysel nitelik taşıdığını belirtmektedirler. (s. 35-36) 23 Kültürlerarası İletişimin Kuramsal Dayanakları Kültürlerarası İletişim Çalışmalarında Emik ve Etik Yaklaşım Emik yaklaşımda; iletişim davranışları sistemin içinde araştırılır, her defasında yalnız bir kültür incelenir, yapı araştırmacı tarafından ortaya çıkarılır, kriterler iç karakteristiklerle ilişkindir. Antropolojik araştırmaların çoğunda emik yaklaşımı kullanma eğilimi vardır. Etik yaklaşımda; iletişim davranışları sistemin dışında durularak araştırılır, her defasında birden çok kültür incelenir ve karşılaştırılır, yapı araştırmacı tarafından kurulu, kriterler değişmez veya evrensel olarak kabul edilir. Sosyolojik ve psikolojik araştırmaların çoğunda etik, yaklaşımı kullanma eğilimi vardır. 24 12 Kültürlerarası iletişim araştırmalarında ise psikolojik ve antropolojik yaklaşımlardan yararlanma eğilimi olduğu için, her iki yaklaşım da kullanılır. 25 26 13 Hofstede’e göre kültür; “bir grubun ya da insan kategorisinin üyelerini birbirinden ayıran kolektif zihni yazılımdır” 27 Hofstede, kültürü, her insanın yaşamı boyunca öğrendiği düşünme, hissetme ve olayları ele alma tarzı olduğunu belirterek bunların büyük kısmının ilk çocukluk çağlarında elde edildiğini kaydetmektedir. 28 14 Zihni programlama ailede başlar, komşuluk ilişkileri,okul, arkadaş grupları, işyeri ve evlilikte devam eder. 29 Hofstede, “kültür” teriminin birçok anlamda kullanıldığını, ancak kendisinin kültürü geniş anlamıyla ele alarak, düşünme, duyma ve muamele tarzlarının yanında, selamlamadan yemek alışkanlıklarına, duygularını açığa vurup vurmama ve diğer bireylerle arasında fiziki mesafe bırakıp bırakmamayı, cinsel davranışlardan bireyin bedeni ile ilişkilerine kadar geniş bir davranış alanını kapsayan kavram olarak anladığını belirtmektedir. 30 15 “Zihni Yazılım” olarak kültürü yaratan üç düzey Bireye özel Grup ya da kategoriye özel Evrensel Kişilik Kültür İnsan Doğası Yaşanılır ve öğrenilir Öğrenilir Kalıtımsal 31 Kişilik; bireyin zihni yazılımının, başka bir insanla ortak olmayan, kendine özgü kombinasyonudur. 32 16 Kültürel farklılıklar kendilerini çeşitli şekillerde gösterirler. Hofstede, farklılıkları sınıflandırmak amacıyla, birbirlerine bağlantılı olarak 4 kategori saptamıştır: Semboller Kahramanlar Ritüeller Değerler 33 Semboller Kahramanlar Ritüeller Değerler Uygulamalar 34 17 Aynı kültürün üyeleri tarafından tanınabilinen ve belirli anlamları olan sözcükler, jestler, resimler, nesnelerdir. Bir dile veya branş diline ait sözcükler, giysi, saç modeli, flama ya da statü sembolleri vb. Her kültürde kısa zamanda yeni semboller oluşur ve eskileri kaybolur. Bir kültür grubuna ait semboller zamanla başka kültürün üyeleri tarafından taklit edilir. Bu nedenle semboller kültürel farklılık modellerinde en yüzeyde bulunur. 35 Görüntülü iletişimin gelişmesiyle, bireylerin dış görünüşleri kahramanların belirlenmesinde eskisinden daha etkili olmaya başlamıştır. Savaş kahramanları, kurtarıcılar, kurucular, sanatçılar, sanal kişilikler de kültürel kahramanlar olabilir. 36 18 Belirlenen amaca ulaşmada pek etkili olmasa da, bir kültürde toplumsal gereklilik ifade eden ve bu nedenle korunan kolektif uygulamalardır. Selam verme, saygı gösterme şekilleri, toplumsal ve dini törenler ritüellere örnek oluşturur. 37 Hofstede’ye göre kültürün merkezini değerler oluşturmaktadır. En olumlu uçtan en olumsuza kadar uzanan duygulardır. Değerler iyi ile kötü, kirli ile temiz, çirkin ile güzel, doğal ile yapay, normal ile anormal, rasyonel ile irrasyonel ayrımını yapabilmeye yarar. Çocukların farkında olmadan öğrendikleri ilk kültür öğeleri değerlerdir. 38 19 İdeal davranışlarla gerçek davranışları birbirinden ayıran, davranışları düzenleyen normlardır. Normlar, bir kültür grubu veya kategorisinde mevcut olan değerlerin “normal formları”dır. İdeal davranışlar çerçevesinde ele alındığında normlar kesindir ve etik açıdan çok önemlidir. Gerçek davranışlar açısından ele alındığında ise normun istatistiksel anlamı vardır ve çoğunluğun gerçekten onlara uygun gelen davranışlarının oranını ifade eder. 39 Hofstede yaptığı anket çalışmasında sınıflandırma olarak vatandaşlık kriterini kullanmıştır. Bu şekilde devletlerden, onların homojen ve organik toplumlarmış gibi sayarak, enformasyon almak daha kolay anlayışını benimsemiştir. Ülkeler, toplumsal sistemler ve kültürler arasındaki farklılıkların saptanmasında izlenecek bir yol da “tipoloji”dir. 40 20 Tipolojinin temelinde, kolayca anlaşılabilecek bir sıra ideal tipin betimlenmesi yatar. Ülkeleri “gelişmiş”, “gelişmekte olan” ve “üçüncü dünya ülkeleri” olarak sınıflandırmak bu tür tipolojidir. 41 Tipolojiler kolay anlaşılır olmakla birlikte ampirik araştırmalarda sorunlar çıkmaktadır. Çünkü gerçek durumlar ideal tiplerle çok seyrek olarak uyuşmaktadır. 42 21 Bütün toplumlar aynı temel problemlerle karşılaşırlar ancak bu sorunlara buldukları çözümler farklıdır. Hofstede her ülkede IBM çalışanları arasında yalnız o ülkenin vatandaşı olanlara anket uygulamıştır. 43 Değerlerle ilgili olarak IBM’in çeşitli ülkelerde çalışan benzer özelliklere sahip çalışanlarına yöneltilen sorular, ortak problemleri ortaya çıkarmış, ama bu problemlerle ilgili olarak ülkeden ülkeye değişen çözümlerin olduğu bulunmuştur. 44 22 Otorite ile ilişkileri de içeren toplumsal eşitsizlik Birey ile grup arasındaki ilişkiler Erillik, dişillik fikri; erkek ya da kız olarak dünyaya gelmenin toplumsal etkileri Saldırganlığın kontrol altına alınması ve duyguların ifadesine dayalı olarak bilinmeyen karşısında nasıl davranıldığı 45 Azdan çoğa doğru değişen “güç aralığı” “Bireycilik”e karşı “kolektivizm” ya da “ortaklaşa davranışçılık” “erillik”e karşılık “dişillik” Azdan çoğa doğru değişen “belirsizlikten sakınma” 46 23 Hofstede bu dört boyutu bir araya getirerek ulusal kültürler arasındaki farklılıkları açıklayabilmek için “dört boyut” modelini geliştirmiştir. 47 Bunlara ek olarak, ulusal kültürler arasındaki farklılığı saptamakta yardımcı olabileceğine inandığı beşinci bir boyuttan, “yaşamda uzun vadeli ve kısa vadeli yönelim” boyutundan yararlanmayı önermektedir. 48 24 Hofstede “güç aralığı”nı bir ülkenin kurum ya da kuruluşlarının daha az güce sahip üyelerinin güç dağılımındaki eşitsizliği kabul etme derecesi olarak tanımlamaktadır. 49 Ast, üstün davranışlarını daha kolay gözlemleyebilmektedir. Bu nedenle, bir kurum ya da kuruluşta güç aralığının belirlenmesinde astın ifadeleri, üstün ise davranışları değerlendirilmektedir. 50 25 Birçok toplumda da toplumsal tabaka, eğitim düzeyi ve meslek birbiriyle sıkı sıkıya ilişkilidir. Güç aralığının büyük olduğu kültürlerin üyelerinin çocukları birey olarak yetiştirilmez, büyüğe saygı beklenir. Ebeveynlerin yada büyük çocukların da küçük çocuklara karşı daha şefkatli olduğu görülür. 51 Güç aralığının az olduğu kültürlerde, aktif olarak reaksiyon vermeğe başladıktan sonra, çocuklara yetişkinlere davranıldığı gibi davranma eğilimi gözlenir. Öğretmenden öğrencilere eşit bireyler olarak davranması beklenir. 52 26 Güç aralığının büyük olduğu kültürlerde ana-baba ile çocuk arasındaki eşitsizlik okulda öğretmenle öğrenci arasındaki eşitsizliğe dayanan ilişkilere yansır. 53 Kurumlardaki ast-üst ilişkileri güç aralığı büyük toplumlarda çoğunlukla duygusal temellere bağlanır. 54 27 Güç aralığının az olduğu toplumlarda ise ast ile üst doğal olarak aynı hak ve görevlere sahip olarak görülür. 55 Hofstede kültürler arasında güç aralığı farklılığının nedenlerini karşılaştırılan ülkenin; Coğrafi genişliği (ülke ne kadar genişse, güç aralığı o kadar yüksek) Nüfusu (nüfus ne kadar çoksa güç aralığı o kadar yüksek) Refah düzeyi (refah düzeyi ne kadar yüksekse güç aralığı o kadar az) olarak sıralamıştır. 56 28 Hofstede, toplum çıkarlarının onu oluşturan bireyleri çıkarlarından üstün tutulduğu kültürleri kolektivist kültürler olarak adlandırmakta ve insanların büyük çoğunluğunun bu tür kültürlere mensup olduğunu belirtmektedir. Burada belirtilmek istenen “grubun birey üstündeki gücü”dür. 57 Bireyin çıkarlarının toplumun çıkarlarından üstün tutulduğu kültürleri bireyci kültürler olarak adlandırmaktadır. 58 29 Kültürün bireycilik – ortaklaşa davranışçılık boyutu iletişim davranışları üzerinde önemli rol oynamaktadır. Bireyci kültürlerin üyeleri sözlü iletişimi tercih ederler ve duygular sözle ifade edilir. Ortaklaşa davranışçı kültürlerde ise sözlü iletişim genellikle sözsüz öğelerle desteklenir. 59 Bireyci kültürlerde toplumsal kurallara aykırı davranan bireyler kendilerini “suçlu” hissederler. Ortaklaşa davranışçı kültürlerde aynı durumdaki bireyler “utanır”lar. Hofstede, bireyci kültürleri “suç kültürleri”, ortaklaşa davranışçı kültürleri de “utanma kültürleri olarak tanımlar. 60 30 Erillik, “cinsiyete dayalı rollerin belirgin olarak birbirinden ayrıldığı; erkeklerin kararlı, sert ve maddi yönelimli, kadınların alçakgönüllü, duyarlı oldukları ve yaşam kalitesine önem verdiği kültürleri” niteler. Dişillik, “cinsiyete dayalı rollerin birbiriyle kesiştiği, hem kadınların, hem de erkeklerin alçakgönüllü, duyarlı oldukları ve yaşam kalitesine önem verdiklerini kültürleri” niteler. 61 Annenin bebeğe karşı davranışları, üyesi olduğu kültürün cinsiyetleri nasıl değerlendirildiğine bağlı olarak farklılık gösterir. Eril kültürlerde çocuklar “güçlü”ye hayranlık duymayı öğrenir. Dişil kültürlerde ise “zayıftan ve ezilenden” yana olmak fikri aşılanır. 62 31 Bu terim ilk olarak Amerikan organizasyon sosyolojisinde kullanılmıştır.Sonra çeşitli ülkelerde ve kuruluşlarda gözlenmiş ve her kültürün belirsizlikleri farklı yollarla ortadan kaldırmaya ya da onlardan kaçınmaya çalıştıkları saptanmıştır. Aşırı belirsizlik korku yaratır ve her insan topluluğu bu korkuyu azaltmanın yollarını aramıştır. 63 Farklı kültürlerin üyelerinin aynı mesajı farklı şekillerde algıladıkları gerçeğinden hareket edilirse, doğal olarak kültürler arasında “korku” derecesinin de farklı olmasını beklemek gerekmektedir. 64 32 Korku derecesinin yüksek olduğu kültürlerde mesajları birkaç kanaldan birden iletmek eğilimi gözlenir. Gönderen bir taraftan konuşurken, diğer taraftan da jestlerle sözlerini desteklemek gereksinimini hisseder. 65 Bu kültürlerde yüksek sesle konuşmak, duygularını çeşitli şekillerde belli etmek ve söz gelişi kararlılığını göstermek için masaya vurmak gibi iletişim davranışları toplumsal kabul görür. 66 33 Japonlar başta olmak üzere Uzak Doğulular bu kurala uymaz, çünkü onlar duygularını farklı biçimde ifade ederler ve kültürlerini tanımayanlar Uzak Doğuluları “duygusuz” bireyler olarak algılayabilirler. 67 Araştırma kapsamına alınan kültürlerin güç aralığı boyutu dikkate alındığında belirsizlikten sakınma dereceleri ile güç aralığı arasında herhangi bir başlayıcı ilişki olmadığı belirlenmiş ancak korku derecesi ile belirsizliklerden sakınma boyutu arasında pozitif bir korelasyon olduğu saptanmıştır. 68 34 Hofstede, belirsizlikten sakınma derecesini “bir kültürün üyelerinin tanımadıkları durumlarda kendilerini ne kadar tehdit ediliyor hissettikleri” ile ilişkilendirmektedir. 69 Belirsizlikten sakınma derecesinin yüksek olduğu kültürlerin üyeleri iletişim sürecinde duygusal, huzursuz, aktif ve saldırgan davranışlar gösterirler. Belirsizlikten sakınma derecesinin düşük olduğu kültürlerde ise bireyler sakin, kontrollü ve tembelliğe eğilimli izlenimi uyandırırlar. 70 35 Hoftsede, kültürel boyut kuramının yalnız bütün toplumlar için geçerli olan temel problemleri açıkladığını ve insanlığın bunların dışında da problemleri olabileceğini, belki de yaptığı araştırmalarda bu sorunları ortaya çıkarabilecek soruları sormadığı için şimdiye kadar onların bulunamadığını belirtmiştir. 71 Kültürel boyutlar kuramına dayanılarak genellemeler yapmaktan sakınmak gerekmektedir. Kültürel boyutlar kuramı bir kültürü diğer bir kültürle karşılaştırmakta kullanışlıdır. 72 36
© Copyright 2024 Paperzz