İDARE HUKUKU DERSİ FİNAL SINAVI CEVAP ANAHTARI

İDARE HUKUKU FİNAL SINAVI
CEVAP ANAHTARI
1) Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 26. maddesinde, “büyükşehir belediyelerinin kendilerine
verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre sermaye şirketleri
kurabilecekleri” hüküm altına alınmıştır. İstanbul Ulaşım A.Ş. de bu hükme binaen kurulmuş bir
anonim şirkettir. Sermayesi belediyeye ait olan bir özel hukuk tüzel kişisidir. Belediye iktisadi
teşebbüsü (BİT) olarak da anılan bu tür şirketler, kamu kesiminde yer alan özel hukuk tüzel
kişisi olma vasfını haizdir. Bu nedenle Türk idari teşkilatı içinde yer almamaktadır.
2) İdarenin başlıca faaliyetleri “kamu hizmeti”, “kolluk”, “özendirme-destekleme” ve
“regülasyon”dur. Kamu hizmeti, idareye kanunla görev olarak verilmiş; toplumun ortak ve genel
bir ihtiyacını karşılamaya yönelik faaliyetlerdir. Şehir içinde toplu taşıma faaliyeti hem
Büyükşehir Belediyesi Kanunu, hem de Belediye Kanunu ile idareye görev olarak verilmiş ve
toplumun ortak ve genel bir ihtiyacını karşılamaya yönelik bir faaliyettir. Dolayısıyla İBB’ye ait
İstanbul Ulaşım A.Ş. tarafından şehir içinde raylı sistem toplu taşıma faaliyeti kamu hizmeti
olarak yürütülmektedir.
İdare, kamu hizmetlerini bizzat kendisi yerine getirebileceği gibi özel kişilere gördürmek
suretiyle de yerine getirebilir. Kamu hizmetinin görülüş usulleri; emanet, müşterek emanet,
imtiyaz, iltizam, ruhsat ve bu usullerden türemiş atipik nitelikteki yöntemlerdir. Burada
Büyükşehir Belediyesi, kanunla kendisine görev olarak verilmiş toplu taşıma faaliyetini,
Büyükşehir Belediyesi Kanunu madde 26 uyarınca bir sermaye şirketi kurarak gördürmektedir.
İstanbul Ulaşım A.Ş., sermayesi belediyeye ait bir şirket olarak, kullandığı araç-gereç ve
personeli de belediye tarafından sağlandığı için olaydaki raylı sistem toplu taşıma hizmetinin
görülüş usulü, emanet usulü kapsamında değerlendirilecektir.
3) Olayda UKOME tarafından alınan kararlar, aşağıda ayrı ayrı açıklanacağı üzere idarenin kolluk
faaliyeti alanına ilişkindir. Kolluk, kamu düzenini sağlama, koruma ve bu düzenin, bozulması
halinde eski hale getirilmesi için bireysel/toplumsal davranışların düzenlenmesi ve toplum
düzenine aykırı eylemlerin kuvvet kullanılarak önlenmesi amacıyla idare tarafından yürütülen
faaliyettir. Kolluk, kendi içinde adli kolluk ve idari kolluk olmak üzere ikiye ayrılır. Adli kolluk;
kamu düzenini bozan ve suç sayılan eylemlerin işlenmesi durumunda failleri/suça ilişkin bilgi,
belge ve delilleri tespit edip adli makamlara teslim etmeye yönelik faaliyettir. İdari kolluk ise
kanunun suç sayılan eylemlerin işlenmesinden önce kamu düzenini tesis etmeye yönelik
faaliyettir.
İdari kolluk kendi içinde genel idari kolluk ve özel idari kolluk olmak üzere ikiye ayrılır. Genel
idari kolluk; ülke düzeyinde, genel olarak kamu düzeninin güvenlik, sağlık ve dirlik/esenlik
şeklindeki unsurlarını tesis etmekle görevli kolluktur. Özel idari kolluk ise genel idari kolluk
yanında ve daha özel amaçlı konular için özel bir kanuni düzenlemeye dayanılarak yerine
getirilen, ayrı bir teşkilata sahip olarak yürütülen kolluk faaliyetidir.
UKOME’ye, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nun 9. maddesi ile Büyükşehir
Belediyeleri Koordinasyon Merkezleri Yönetmeliği’nin 18. maddeleriyle ‘trafik düzenini ve
güvenliğini sağlama’ şeklinde özel bir yetki verildiği görülmektedir. Aynı zamanda özel bir
1
teşkilat yapısı öngörülmüştür. Dolayısıyla olayda trafik düzenini sağlamak amaçlı olarak verilen
“çevre trafiğinin olumsuz etkilenmemesi için, İstanbul genelindeki alışveriş merkezlerine ait
otoparklara gelen müşterilerden ilk üç saate kadar ücret alınmaması” kararı kolluk faaliyeti
kapsamında alınmış bir karardır. Yine “Eminönü ilçesi, Sirkeci Ankara Caddesinde Marmaray
Projesi kapsamında yapılan inşaat çalışmaları nedeniyle caddenin bir bölümünün can ve mal
güvenliği açısından inşaat çalışması bitene dek trafiğe kapatılması” kararı da trafik güvenliğinin,
can ve mal güvenliğinin sağlanması adına alınmış karar olup özel idari kolluk faaliyeti
kapsamında değerlendirilmelidir.
4) UKOME’nin “toplu taşıma ücretleri”nin belirlenmesine yönelik kararı, idari işlemin maddi
tasnifi açısından “genel düzenleyici işlem” statüsünü haizdir. Genel düzenleyici işlemler ile
sürekli, soyut, nesnel ve genel durumlar ihdas edilir. Bunlar hukuk düzenine yeni kural getiren,
ya da var olan bir kuralı değiştiren veya kaldıran işlemlerdir. Toplu taşıma ücretlerinin
belirlenmesi ile raylı sistemden yararlanan tüm bireyler bakımından, İdare yeni bir irade
(değiştirme, kaldırma, düzeltme) ortaya koyana kadar geçerli olacak genel, soyut ve objektif
nitelikte bir düzenleme yapılmış olacaktır.
Marmaray inşaatı bitene kadar “Ankara Caddesinin trafiğe kapatılması” hakkındaki karar, iki
farklı bakış açısı ile değerlendirilebilir. Şöyle ki, doğrudan caddeye yönelen ve bu caddenin
hukuki statüsünü diğer caddelerden farklılaştıran (kapalı olması sonucunu doğuran) ve o caddeyi
farklı bir hukuki statü içine alan bir işlem ihdas edildiği kabul edilirse, idarenin bu yöndeki
iradesinin birel-koşul işlem niteliğini haiz olacağı açıktır. İkinci ihtimalde ise, ilgili işlemin süreli
olması, düzenleyici bir nitelikten ziyade inşaat bitene kadar bahse konu caddeyi kullanan herkesi
etkileyecek, yani genele yönelik sonuçları olması bakımından da genel karar olma ihtimali
değerlendirilecektir. (Her iki ihtimal de puanlama da dikkate alınmıştır.)
5) Tüketiciyi Koruma Derneği tarafından, raylı toplu taşıma faaliyetinden, sosyal devlet ilkesi
gereğince ücret alınmaması gerektiği iddia edilmektedir. İdarenin, toplumun ortak ve genel bir
ihtiyacını bizzat kendi araç gereçleri ya da yine idarenin gözetimi altında özel kişi eliyle
yürütmesi olarak tanımlanan kamu hizmetinin genel ilkeleri süreklilik, eşitlik ve uyarlamadır.
Meccanilik, yani kamu hizmetinin bedelsiz olması ilkesi de doktrinde genel ilkeler arasında
gösterilmektedir. Yargı kararlarında vurgulandığı üzere, kamu hizmeti kavramında yaşanan
dönüşüm, günümüzde yararlananlardan ödeme güçleri oranında bir ücret alınması sonucunu
beraberinde getirmektedir. Bu ücretin niteliğine yönelik farklı görüşler bulunmaktadır. Şöyle ki,
idare tarafından belirlenen bedel, iktisadi şartlara göre oluşan ve hizmetin konusu tesislerin
bakım ve idamesini, yeni yatırımlar yapılmasını sağlamak için belirlenen bir fiyattır. Son yıllarda
yapılan bazı kanun değişiklikleri, idarenin maliyet + kâr alabileceğine imkân tanır nitelikte olsa
da, idarenin yalnızca kâr amacına yönelik olarak kamu hizmetinden bedel alabileceği anlayışı
kabul edilmemektedir. Derneğin iddiası bakımından, kamu hizmetinin meccani olması ilkesinin
günümüzdeki görünümü, bedelsiz olma iddiasını çürütmektedir.
İdare Mahkemesi ise, “enflasyon oranının üzerinde artış yapılamayacağı” gerekçesi ile ilgili
kararı iptal etmiştir. Yukarıda kamu hizmetinin genel ilkeleri bahsinde de geçtiği üzere, idarenin
% 33 oranında toplu taşıma ücretlerine zam yapması, tek başına “idarenin kâr amacı güttüğünü”
göstermez. Eğer kanunda aksine bir düzenleme yoksa idare, kamu hizmetinin en iyi şekilde
2
sunulmasına yönelik olarak enflasyon oranının üzerinde de olsa bir bedel belirleyebilir. Yeter ki,
bu bedel yalnızca kâr amacı taşımasın.
Sonuç olarak, idare tarafından belirlenen ücretler, kanunda “enflasyon oranı üzerinde zam
yapılamaz” şeklinde bir düzenleme olmadığı sürece ve idarenin yalnızca kâr amacı güttüğüne
dair veriler yoksa mahkemenin karar gerekçesinin isabetsiz olduğu iddia edilebilecektir.
6) a- Taksiciler Esnaf Odası’nın iddiası, Büyükşehir Şehir Belediyeleri Koordinasyon Merkezleri
Yönetmeliği 17. maddesi kapsamında değerlendirilmelidir. Buna göre ulaşım sektörü ile ilgili
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ihtisas meslek odalarından biri olarak
değerlendirilen taksiciler esnaf odasının toplantıya davet edilmemesi işlemin yetki ve usul
unsurlarında sakatlığı yol açar. Şekil açısından esasa etkili bir hukuka aykırılık söz konusudur.
UKOME'nin alışveriş merkezlerindeki otoparklardan ilk üç saat için ücret alınmaması yönündeki
kararı verilen mevzuat kapsamında özel hukuk kişisinin mülkiyetinde olan otoparklara yönelik
düzenleme yetkisi olmadığından konu yönünden yetkisizlik nedeniyle hukuka aykırıdır. 5393
sayılı Kanunun 18/f sinde ücret tarifesini belirlemek Belediye Meclisine verilmiş bir yetki iken,
Yönetmelikle toplu taşıma ücretlerinin belirleme yetkisinin UKOME'ye verilmesi yetki
bakımından sorun teşkil etmektedir. Üstelik Yönetmelikteki madde "Kara, deniz, göl, nehir,
kanal ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını,
bilet ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirleme" yetkisi vermektedir. "Otopark
ücretleri"ni belirleme yetkisi bu kapsamda değerlendirilemez.
Sebep bakımından ise UKOME'nin trafiğin düzenlenmesine yönelik yetkileri söz konusu olsa da
alışveriş merkezlerinin otoparklarına ilişkin getirilen bu kural esasen trafiğin olumsuz
etkilenmemesini sağlamak için elverişli değildir. Trafiğin yoğunluğu ile alışveriş merkezleri
otoparkları arasında doğrudan bir ilgi söz konusu değildir. Ancak dolaylı bir etki söz konusu
olabilir.
Konu bakımından ise otopark yönetmeliğinde yer alan düzenlemeler ışığında ticari olarak da
işletilmesi öngörülmüş olan otoparkların ücretsiz olarak öngörülmesi hukuka aykırılık teşkil
eder.
7) Metro vagonu ve metro durakları kamu malı statüsündedir. Kamu malları: sahipsiz mal, hizmet
malı ve orta malı olarak üçe ayrılır. Bir malın hizmet malı olması için idarenin faaliyetine
özgülenmiş olması gerekir. Ayrıca, faaliyete özgülenmiş olmanın yanında ilgili faaliyet için
olmazsa olmaz özellik taşıması da gerekmektedir. Metro vagonları, raylı taşıma hizmetine
özgülenmiş ve hizmetin olmazsa olmaz parçası olduklarından, hizmet malı statüsündedir.
Metro duraklarının da raylı taşıma hizmeti için olmazsa olmaz niteliği ve hizmete göre
uyarlanmış olmaları da hizmet malı olduklarına işaret eder. Ancak, metro duraklarının, herkesin
kullanmasına açık olduğu durumlarda orta malı olarak değerlendirilmeleri de yanlış olmaz. (Her
iki ihtimal de puanlamada dikkate alınmıştır).
Kamu malından yararlanma; genel ve özel yararlanma olarak ikiye ayrılır. Özel yararlanma ise,
özel istisnai ve özel kural yararlanma olarak ikiye ayrılır. Özel kural yararlanma tahsis amacına
uygun bir yararlanmayı ifade eder. Özel istinai yararlanma ise, tahsis amacını tehlikeye
düşürmeyen ancak tahsisle doğrudan ilgili de olmadığı için tahsisle bağdaşabilir nitelikte kabul
edilmektedir. Çiçek satan işletmecinin metro duraklarından yararlanması, metro durağının tahsis
3
amacıyla bağdaşmayan, ancak ulaşım hizmetini de tehlikeye düşürmediğinden tahsisle
bağdaşabilir niteliktedir. Dolayısıyla gerekli şartların sağlanması halinde, çiçek satıcısının metro
duraklarından, tahsis amacıyla bağdaşabilir olması sebebiyle özel-istisnai yararlanmadır.
8) Ankara caddesinin trafiğe kapatılması nedeniyle satışlarının belirgin ölçüde düştüğünü belirten
dükkân sahibi, idarenin hukuka uygun ve dolayısıyla kusurunun bulunmadığı bir işlemi
nedeniyle zarar görmüştür. Bu nedenle idarenin kusursuz sorumluluğu gündeme gelecektir. İdari
tarafından herkesin yararına olacak bir kamu hizmetinden yalnızca cadde üzerindeki dükkân
sahiplerinin zarara uğraması karşısında, toplumun belli bir kısmının daha fazla mağdur olması
sonucu doğmaktadır. Özel ve istisnai bir zarar söz konusudur. Bu halde kamu külfetleri
karşısında eşitlik (ya da fedakârlığın denkleştirilmesi) olarak biline ilke kapsamında idarenin
kusursuz sorumluluk esaslarına göre sorumlu olacağı söylenebilir.
9) Kamulaştırma; Anayasa’nın 46. maddesine göre, kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının
gerektirdiği hallerde, karşılığını peşin ödemek şartıyla, özel hukuk kişilerinin mülkiyetinde
bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını kanunda gösterilen esas ve usullere göre
mülkiyetine geçirmek veya bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaktır.
(V) Vakıf Üniversitesi, kamu tüzel kişiliğini haiz olup idari teşkilatta hizmet bakımından
yerinden yönetim kuruluşları arasında yer almaktadır ve bir kamu kurumudur. Kamulaştırma
Kanunu’nun 30. maddesine göre; kamu tüzel kişilerinin sahip oldukları taşınmaz mal, kaynak
veya irtifak hakları diğer bir kamu tüzel kişisi tarafından kamulaştırılamaz. Bu malın kamusal
mal veya kamunun özel malı olması sonucu değiştirmemektedir. Ayrıca, şunu da belirtmek
gerekir ki vakıflar tarafından kurulan üniversitelerin kamulaştırma yolu ile taşınmaz edinme
yetkilerinin kaldırılmış olması, mallarının “kamu tüzel kişiliğine ait mal” statüsünden çıktığı ve
artık kamulaştırılabileceği anlamına gelmemektedir.
Dolayısıyla, İBB, bir kamu kurumu olan (V) Vakıf Üniversitesi’nin özel mal niteliğinde olsa
dahi, mülkiyetinde bulunan söz konusu taşınmazı kamulaştırma yoluna gidemeyecektir. İBB’nin
aldığı karar, işlemin konu unsuru bakımından hukuka aykırıdır.
Tartışılması gereken bir diğer nokta da Marmaray istasyonuna ulaşımın sağlanması için taşınmaz
üzerinde irtifak kurmanın yeterli olup olmayacağıdır. Eğer proje kapsamında yapılan çalışmalar
sonucu, söz konusu istasyon için taşınmaz üzerinde irtifak kurmanın yeterli olacağı belirlendiyse
taşınmazın tamamı kamulaştırılmaz ve irtifak hakkı ile yetinilir, aksi durumda yine konu unsuru
bakımından hukuka aykırılık meydana gelecektir.
İBB’nin burada izlemesi gereken usul, Kamulaştırma Kanunu’nun 30. maddesinde yer alan
idareler arası mal devri usuludür. Bu usule göre; İBB, önce taşınmazın veya irtifak hakkının
bedelini tespit ederek üniversiteye başvurur. Üniversite devre onay vermez veya cevap vermez
ise İBB, Danıştay’a başvurur ve bu başvuru Danıştay tarafından 2 ay içinde incelenip kesin
olarak karara bağlanır. Danıştay, hangi idarenin bu taşınmaza daha fazla ihtiyacı olduğu yönünde
bir değerlendirme yaparak kararı verir.
4
10) a- İBB Başkanı: Genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli bir hizmeti
yerine getirmekle birlikte, seçimle göreve gelmekte ve belirli bir süre sonunda görevden
ayrılmaktadır. Seçilmişler ve özel personel kanunu ve düzeni bulunan (hâkimler, savcılar,
askerler gibi) personeller diğer kamu görevlisidir. Bu sebeple diğer kamu görevlisi olarak
nitelendirilir.
İBB Genel Sekreteri: Asli ve sürekli bir görevi, bir kadroya bağlı şekilde ve kariyer, liyakat,
sınıflandırma ilkelerine tabi olarak bu görevi yerine getirmektedir. Bu sebeple memur olarak
nitelendirilebilir.
Ulaşım AŞ. Genel Müdürü: Belediye İktisadi Teşebbüsünde iş akdine bağlı olarak görev
yapmaktadır. Bu sebeple kamu görelileri arasında nitelendirilemez.
Zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere, eleman temininde güçlük çekilen durumlarda,
özel bir meslek bir bilgisine ihtiyaç duyulan işlerde Belediyede sözleşmeli personel istihdam
edilmesi mümkündür.
b- Memurların suç işlemesi durumunda suçun niteliğine göre hakkında ceza kovuşturması üç
biçimde yapılabilir:
i.
ii.
iii.
Memur sıfatıyla ilgili olmayan, herhangi bir birey gibi işlediği suçlar için genel kurallara
göre.
Müsteşar, vali ve kaymakamlar istisna olmak üzere; mal bildiriminde bulunmama ya da
gerçeğe aykırı bildirim/açıklamada bulunma, haksız mal edinme, mal kaçırma, gizleme
vs. ile rüşvet, irtikâp, ihtilas, zimmete para geçirme, görev sırasında veya görevinden
dolayı kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarının
açıklanması ve açıklanmasına sebebiyet verme ve Bankacılık Kanunu’nda yazılı
suçlardan sanık olunması durumunda 3628 sayılı kanuna göre Cumhuriyet savcısı,
idareden izin almaksızın soruşturma başlatır ve durumu atamaya yetkili amire bildirir.
Görev sebebiyle işledikleri veya görevlerinden doğan suçlardan ötürü Cumhuriyet
savcısının soruşturma başlatabilmesi için yetkili idari merciin izni gerekmektedir. 4483
sayılı kanunda soruşturma izni verecek merciler ve izin için izlenecek usul
düzenlenmektedir.
Netice itibariyle olayda, görevle ilgili olmayan bir suç olduğu ve genel hükümlere göre
soruşturma ve kovuşturmanın yapılabileceği açıktır. Bunun yanı sıra, suçun görev sırasında
işlenen kaçakçılık suçunu oluşturacağı ve 3628 sayılı kanuna göre soruşturma izni alınmasına
gerek olmayacağı sonucuna ulaşılması da doğru cevap olarak kabul edilmektedir.
Aynı gerekçeyle kamu görevlisi hakkında hem disiplin soruşturması hem de ceza soruşturması
ve kovuşturmasının yapılmasına bir engel bulunmamaktadır. Ceza Hukuku toplum düzenini
korurken disiplin hukuku kurum düzenini korumaktadır. Bu sebeple Ceza soruşturması ve
disiplin kovuşturmasının bağımsızlığı genel kuraldır. Bu ilke Devlet Memurları Kanunu’nun
125/son ve 131. maddelerinde de düzenlenmiştir. Disiplin Hukuku ve Ceza Hukuku hükümleri
ve sonuçları farklıdır, kural olarak birbirlerine etki etmezler.
5