YENİ VAKIFLARIN MARUZ KALDIĞI S A P M A L A R Aydın BOLAK (Türk Petrol Vakfı Genel Başkanı] V ^ M uhterem Hanımefendiler, Beyefen diler. Bu konuşmanın maksadı : 903 Sayılı Kanunla Türk Kanunu Medenisinde yapıl mış değişiklik üzerine yeniden t e ş k i l ve tescil edilmeye b a ş l a n a n Vakıfların; Teşkil. Tescil, İşleyiş ve Denetimlerinde Medenî Kanuna veya daha g e n i ş bir tabir le kanunun maksadına aykırı gördüğüm hu suslardaki d ü ş ü n c e l e r i m e , dikkatlerinizi çekmektir. Türk M e d e n î Kanununu d e ğ i ş t i r e r e k yeniden T ü r k - İ s l â m d ü ş ü n c e ve g e l e n e ğ i ne uygun VAKIF'ların kurulmasına imkân veren 903 Sayılı Kanun Teklifini hazırlıyanım. 1961 -1979 devrelerinde T.B.M.M. de vazife görenler, teklifin k a n u n l a ş m a s ı es nasındaki müzakerelerin h e y e c a n ı n ı hatır larlar. Parlementoda temsil edilen her dü ş ü n c e gurubunun iltifatına mazhar olan ve (AKÇALI) kanunlardan olduğu için (açık oylamaya) sunulduğundan rey verenlerin ismen belli olduğu kanunlanmızdandır. Aradan g e ç e n yıllar Kanunun teklifin deki isabetli teyid e t m i ş ve m i l l e t ç e g e n i ş ve sıcak bir alâkanın tekrar mevzuu olan Vakıf m ü e s s e s e s i sür'atle gelişmiştir. 1967 senesinden bu yana 20 sene içinde binin üzerinde vakıf kurulmuştur. M ü e s s e s e n i n daha uzun yıllar y a ş a y a bilmesi en halisane temennimizdir. Ancak J temennimizin tahakkuku, m ü e s s e s e n i n yoz l a ş m a s ı n a veya hükümlerinin tahrif veya tebdiline m ü s a a d e etmeyen bir anlayış ve tatbikat ciddiyetiyle mümkün olur. Bugüne kadar tatbikatımızda rastladı ğımız ve hüküm inkırafı olarak gördüğümüz hususları arz etmek istiyorum. VAKIFLARIN TEŞKİL V E TESCİLLERİ İLE ALAKALI HUSUSLAR Vakfın vücut bulabilmesi için : «Bir malın» ve o malın «tahsis edileceği. «belli bir gayeninmevcudiyeti şarttır. Türk M e d e n î Hukukunda «maUın ne ol duğu açıktır. 903 Sayılı Kanun «Bir mame lekin» de vakfedileceğini hükme bağlıya rak «hak ve borçlar toplam«Iarınin da vakfedilebilmesine imkân sağlamıştır. Kanuna g ö r e bir «Vakf»m vücut bula bilmesi için : 1) Mal, 2) Gaye, 3) Gayeye tahsis unsurlarının bir arada mevcudiyeti şarttır. Birisinin noksanı halinde vakıf teşkil edil e m i y e c e ğ i gibi, o vakıf tescil de edilemez. Vakıf Senedinde, Vakfın gayesi ile bu ga yeye tahsis edilen mallar ve haklar açıkça gösterilmelidir (M.K. md. 74). Gayeye tahsis edilen mal ve hakların ve tabiatı ile gelirlerinin gayenin tahakku kuna yetmesi lâzımdır. (M.K. md. 77). Bu hususu Vakfın tesciline karar verecek 247 mahkemenin tahkik ve takdir etmesi şart tır. IVlahkeme, Vakfa tahsis edilen mal ve hakların (ve gelirlerinin) Vakfın gayesinin tahakkukuna yetmeyeceğini düşünürse, teftiş makamı olan Vakıflar Genel Müdür lüğünün mütalâasını alarak, Vakfa tahsis Ğdilen malları, mümkün mertebe gayece aynı olan bir vakfa tahsis eder. Yani, hâ kim kurucu (Vakfeden) yerine geçerek ka rar verir. Teftiş makamı olan Vakıflar Genel Mü dürlüğü, vakıf mallarının gayeye uygun su rette Ve tarzda idare ve sarf edilip edilme diğini araştırarak murakabe vazifesini ya par. 903 Sayılı Kanun «teftiş»den maksadı da budur. ( M . K . md. 78). Teftiş makamı, vakfın mallarının mu hafazası için ihtiyaç görürse, vakfın idare şfîklini değiştirebilir. Görüldüğü gibi, Kanun «Vakıf» mües sesesini : «Yeterli mal veya hakkın belli bir gayeye tahsis edilmesi» olarak gördüğü için, bütün hükümleri bu anlayışla düzenlemiştir. Hâl böyleyken bir zamandır mal var lığı olmayan veya mal varlığı ve gelirleri belli edilen gayenin gerçekleştirilmesine yetmiyeceği aşikâr olan «Vakıf»lar tescil edilmekte ve Teftiş Makamı bu tescillere karşı Yargıtay'a gitmemiş olmalı ki, bu ka bil «Vakıf» kurucuları ellerinde bağış mak buzları bağış toplama faaliyetine girişmek tedirler. Vakıf, dernek değildir. Vakıflar da ba ğ ı ş kabul edebilir, ama kuruluşunda ona vücut veren mal varlığının bizatihi o vak fın gayesini gerçekleştirmeye yetmesi lâ zımdır. Bağışlar, bu yeterli mal varlığına eklenecektir. Hâkimlerimizin, Türk çocuk larının asırlardır severek yaşattıkları bu m ü e s s e s e y i soysuzlaştıracak Kanunun met nine ve ruhuna aykırı uygulamaları önleye ceklerine eminiz. Mal varlığı olmadan, yeterli mal var lığı olmadan «Vakıf» olmayacağı, iane ve ya bağışla vakıf kurulamıyacaği içtihatları mızla da tarsîn edilmelidir. Derneklerin, Polis denetimine tâbi olması veya dernek mallarına el konulabilmosi hükümlerinden kurtulmak için veya başkalarının mal var lığını harekete geçiren «Demekçi»liği ya 248 şatmak için Vakıf kurulamıyacaği bir kerre daha belli edilmelidir. Size YENİ VAKIFLAR KATALOGU» isimli kitaptan maruzatımı teyid eden ö r nekler vermek istiyorum. — TÜRK TARİHİ ÇEVRE KORUIVIA VAKFI — (452 shf.) Kuruluş, malvarlığı, 1975 yılında 4.000,— TL. 1983 Bilânçosu yok. Gayesi : Tarihi ç e v r e y i , tarihi ve tabii özellikleriyle koru mak ve y a ş a t m a k v s . — TÜRK TANITMA VAKFI (shf. 154) Kuruluş mal varlığı : 1982 y ı l ı n d a 60.000,— TL. 1983 Bilânçosu yok. Gayesi : Türkiye'nin millî hedef ve menfaatleri d o ğ r u l t u s u n da kültürel, turistik, s ı n a i , hizmet, ticarî, tarihi ve bilimsel sahalarda ülke ve dünya kamuoyları nın k ı y m e t l e n d i r i l m e s i n e destekte bulunmak. _ TÜRK EVİ VE KENTİ ARAŞTIRMA VAKFI (shf. 514) Kuruluş mal varlığı : 1977 yılında 8.ÛJD0,— TL. Son Bilânçosu yok. Gayesi : Türk kültür varlığının önemli bir b ö l ü m ü olan mimarî mirası korumak tır. — TÜKETİCİYİ KORUMA VAKFI (shf. 140) Kuruluş sermayesi : 1981 yılında 1.291.000,— TL. Son Bilânçosu yok. Gayesi : Üretici ve tüketicilerin teknik bilgi, ticarî, ekono mik ve sosyal konu ve so runları hakkında ç a l ı ş m a lar yapmak. — SOSYAL GÜVENLİK V E EĞİTİM VAKFI (shf. 128) 1979 yılında kuruluş mal varlığı 50.000,— TL. 1983 Bilânçosu yok. Gayesi : Türk Vatandaşlarının s o s yal güvenliğini s a ğ l a m a k , sosyal güvenlikle ilgili araştırma ( e ğ i t i m ve ö ğ retim dalında) yapmak. — YÜKSEK ÖĞRENİM KREDİ V E YURTLAR KURUıMU SAĞLIK, Y A R DIMLAŞMA VAKFI (shf. 68) 1973 yılında kuruluş yok — ü y e aidatları, sermayesi : 1983 de son b l â n ç o s u : 1.326.405, TL. Gayesi : Ü y e l e r i n e yardım etmek. — İBRAHİM HAKKI İZBUDAK VAKFI (Shf. 681) 1975 yılında kuruluş sermayesi : 19.950,— TL. 1983 Bilançosu yok. Gayesi : Bab^ı Aksaray Mescidini imar ve imamevi yaptır ma a m a c ı y l a kurulmuştur. Vakfın gayesinin : Kanuna/ahlâka/adabâ/millî menfaatlere aykırı o l m a m a s ı şart olduğu gibi (M.K. md. 81/A); Vakfın gayesinin hukuken de m ü m kün o l m a s ı lâzımdır. Vakıf kurucusunun tahsis e d e c e ğ i mal varlığının belli edilen ve fakat vakıfça g e r ç e k l e ş t i r i l m e s i hukuken mümkün olan bir gayeye tahsisi şarttır. M e s e l â Ahmet bey, Türk Kara Kuvvet lerinin talîm terbiye usûllerini kendisinin tespit ettiği tarzdan ve usullerle islâh için, isterse on milyar TL.sı d e ğ e r i n d e olsun, malını tahsis etse, ö y l e bir vasiyet yapsa, bu vakfın tesciline karar verilmemek lâzım dır. Yine Mehmet bey oturup Türkiye'nin b e ş yıllık kalkınma plânları o l m a k s ı z ı n na sıl kurtulacağını kendi anlayışı içinde d ü zenleyen bir gayeye yüz milyar lirasını tahsis etse, o vakfın tescili talebini red etmek lâzımdır. Yine Mehmet bey, İstan bul vilâyeti binasının kendi mimarî zevki ne göre tamir ve restorasyonu ve onun muhafazası için vakıf kuramaz. Kısacası : «Gayenin g e r ç e k l e ş t i r i l m e s i n i n b a ş k a bir şahsın iradesine tâbi o l m a m a s ı , yani hu kukî veya fiilî bir mânia ile sınırlı olma ması» lâzımdır. Bir takım kişilerin bir ara ya gelip İngiliz Parlamento binasını tamir için veya Topkapı Sarayı'nı bakıp g ö z e t m e k için vakıf kurmalarının mümkün o l m a m a s ı gerekir. Hâlbuki bu d ü ş ü n c e l e r e ters kuru luş hevesleri görülmektedir. Bu maruzatımı teyid eden bir kaç ör neği yine adını ettiğim kitaptan arz etmek istiyorum. — URFA ZİRAAT FAKÜLTESİNİ GÜÇ LENDİRME VAKFI (shf. 793) Kuruluşu 1983 yılı, kuruluş serma yesi : 20.000,— TL. Gayesi : Urfa Ziraat Fakültesinin g ü ç l e n m e s i ve g e l i ş m e s i için gerekli girişimlerde bulunmak, bu konuda fa aliyet g ö s t e r m e k . — KOCAELİ DEVLET M.M. M . AKA DEMİSİ GELİŞTİRME VAKFI (shf. 653) Kuruluşu 1980, kuruluş yılında ser mayesi : 200.000,— TL. 1982 de Bilânçosu : 1.271.294,— TL. Gayesi : Kocaeli Devlet Mühen dislik ve Mimarlık Akademisi'nin kalkınma ve ge lişmesine yardımcı ol mak. — DENİZ EĞİTİM KOMUTANLIĞI AMİ RAL VEHBİ ZİYA DÜMER VAKFI (shf. 651) 1977 yılında kuruluş sermayesi : 150.000,— TL. 1933 yılında Bilânço : 290.000,— TL. Gayesi : Denizaltıcılık Eğitimi — HASAN ERGÜVENLİ S O S Y A L V E DİNÎ HİZMETLER VAKFI (shf. 526) 1979 yılında 1.500,— ile kurulmuş 1983 de Bilânçosu : 3.909.712,—TL. Gayesi : İslâm Dininin tanıtılması için cami, Kur'an Kursu açmak, fakir ö ğ r e n c i l e r e aynî ve nakdî yardımda bulunmak, din ve kültürü geliştirmektir. — İSPİR HAYIRLAR VAKFI (shf. 262) Kuruluş yılı 1973 de sermayesi : 10.000.— TL. 1983 de Bilânçosu : 403.037,— TL. Gayesi ; Millî ve manevî kalkın mamızın g e l i ş m e s i n e ça lışmak. — S O S Y A L GÜVENLİK V E EĞİTİM VAKFI (shf. 128) 1979 da kuruluş sermayesi 50.000,— TL. 240 Son Bllânçosu yok Gayesf : Türk vatandaşlannin sos yal güvenliğini sağlamak, sosyal güvenlikle ilgili araştırma (eğitim ve öğ retim dalında) yapmak. Vakıf. Resmî Senetle kurulur. Vakfa vOcut veren bu yazılı vesikadır. Vakıf hu kukumuzda vakıf senedinin değişmezliği esası vardır. «Şart-ı vakıf. Nass-ı kâtı ka idesi, Vakıf senedinde vakfm kuruluşun dan sonra değişiklik yapılmıyacağı anla yışından doğar. Halbuki son senelerde, sanki Demek Tüzöğû imiş gibi Vakıf S e netleri değiştirilmekte ve bu değişiklikler tescil edilmektedir. 903 sayılı kanun, Vakıf Senedine müdahaleyi, hâkim hükmüne tâbi tutmuştur. Binaenaleyh, bir «Dernek Genel Kurulu» gibi toplayıp. Vakıf Senedi deği şikliği yaptıktan sonra mahkemeye getiri len yeni metnin tescilinin yapıldığı görül mektedir. Vakıf Resmî Senedinin muhtevası hak kında Kanunun hükmü şudur (md. 75) : «Vakıf Senedine vakfm gayesi, uzuv ları, bu gayeye tahsis edilen mallar ve haklar, vakfın teşkilâtı İkametgâhı ve İsmi gösterilir.» Kanunun 77. maddesi ise Vakfın teşki lâtı hakkında hükümleri ihtiva eder. Bu maddeye göre : Vakfın bir idare uzvunun bulunması zaruridir. Vakıf senedinde vak fın uzuvları, İdare sureti ve temsil tarzı kâ fi derecede gösterilmemiş olur veya son radan bir imkânsızlık doğarsa teftiş ma kamı bunu vakfedene tamamlatır. Bilindiği üzere (md. 78) teftiş makamı Vakıflar Genel Müdürlüğüdür. Malûmunuz Vakıflar Genel Müdürlü ğü : Hususî Kanunla kurulmuş, Katma büt çeli bir amme hükmî şahsıdır. Yurt sathı na dağılmış teşkilâtı ile bir bütün ifade eder. Bu noktaya kadar adını ettiğimiz KA TALOG da, halen faal, tescil edilmiş, idare VQ temsil uzvu Vakıflar Genel Müdürlüğü Teşkilâtı olan müteaddit vakıf görünmek tedir. Bazıları şunlardır : — HÜSNÜ ERDÖR VAKFI (shf. 206) Yönetim Kurulu : Mahalli Vakıflar İdaresi — RIDVAN MÜNEVVER VAKFI (shf. 208) DURANÜVR Yönetim Kurulu Başkanı : Vakıflar Genel Müdürü — FATMA ÖNCEL VAKFI (shf. 227) Yönetim Kurulu yok, Başkanı: Bur sa Vakıflar Bölge Müdürlüğü — ABDULLAH ŞEVKİ ÇETİNTAŞ V A K FI (shf. 242) Yönetim Kurulu : Samsun Vakıflar Bölge Müdürlüğü — SAADET TOMBUŞ VAKFI (shf. 243) Yönetim Kurulu : Samsun Vakıflar Bölge Müdürlüğü — BEKİR KARABAY II. VAKFI (shf. 299) idaresi Hatay Vakıflar Müdürlüğü — NUH DİNÇER VAKFI (shf. 306) Antalya Vakıflar Bölge Müdürlüğün ce idare edilmekte olduğundan Yönetim Kurulu yoktur. — ABDÜLKADİR PERŞEMBE V A K F I (shf. 315) idaresi : Adana Vakıflar Bölge M ü dürlüğünce yapılmaktadır. Teftiş makamının zatında, idareciliğin de birleşmesinin hukukî olmadığı görüşünü müzakereye açmakta isabet olduğuna kaniîz. Buna benzer bir mevzu da bir vakfın İdaresinin bir derneğe tevdiîdir. Kitabın 292 cl sahifede HATAY K O R U N M A Y A MUHTAÇ ÇOCUKLARI KORUMA VAKFI'nın idaresi aynı isimli derneğe verilmiştir. Çeşitli amme hukuku vesayetine tabi olan ve özel bir Kanunla çalışması düzen lenen bir derneğin, vakıf hükmî şahsiyetini nasıl temsil ve vakıf işlerini ne suretle ted vir edebileceği de müzakere edilmelidir. Herhalde teftiş makamı ile idarenin birleştirlmesi mevzuu daha alâka çekici bir mevzu olur. Bu noktaya kadar vakıfların teşkil ve tescilleri ile alâkalı bazı hususları dikkat lerinize arz etmeye çalıştık. Şimdi vakıf ların işleyiş, yani çalışışlan ile alâkalı bazı hususları arz etmek istiyorum. Vakıfların bir çoğu ciddi kayıt nizamı görmemiştir. Vergi muafiyeti tanınan v a kıfların tâbi olduğu kayıt düzeni, vakıf cid diyetine uyan bir esastır. Şahsi harcamalar yerine, bütçeye göre yapılan sarflar anla yışı teessüs etmektedir. Ancak tatbikatta en çok aksar görünen şu noktalardır. — Vakıflar Genel Müdürlüğü İSTİB- D A L anlayışı ile gayrimenkul tasarruflarmı birbirine karıştırmaktadır. Kanunun 8 0 / A maddesi, eski hukuku muzun İSTİBDAL hükmünün tekrarıdır. Bu büküm nizamnamenin 27 ci maddesinde tekrarlanmıştır. Hükümden maksat, Vakf edilmekle, temlik ve temellükten haps v a ki olmuş i s e , yani vakfın ana mal varlığı na dahil mevkuf temlik ve temellükten men edilerek Allah'ın hükmü haline gelmiş i s e ve öyle iken geliri, giderini karşılıyamıyor veya kıymetine uygun gelir getiremiyorsa. vakıf senedindeki men hükmüne rağmen ISTİBDAL'e karar verilebilme imkânı tanı maktır. Halbuki tatbikatta Genel Müdürlük her türlü alım ve satıma müdahale etmekte ve vakıf senetlerine dahi bak madan yetki kullanmaktadır. Hüküm şudur: Senet temlik ve temellükü ve tasarrufu tec viz etmişse izne, ne satarken, ne alırken ihtiyaç yoktur. Eğer vakfiye men hükmü ta şıyorsa o zaman izin lâzımdır. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 c l maddesinin 5. bendi hükmüne göre iş letme hesabı esasına göre defter tutmala rına izin verilen dışındaki vakıfların bilan ço düzenleme ve ilân etme mecburiyeti açıktır. Buna rağmen bir çok vakfın bilan ço düzenlemediği elimizdeki katalog'dan anlaşılmaktadır. Vakfın denetimi i s e henüz iktisadî analiz seviyesine ulaşmamıştır. Teftişler daha ziyade şekli ve kaydî'dir. Vergi muafiyeti tanınan vakıflann har camaları ile alâkalı olarak da bir hususu arz etmek isterim. 25.7.1970 tarih ve 7/1066 sayılı Bakan lar Kurulu Karan ile yürürlüğe konulan Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıflar hakkında Tüzüğün 3. mad desi, 30.7.1982 tarihli Resmî Gazetede y a yınlanan 8/4475 sayılı kararla değiştiril miştir. Yapılan bu değişiklik ile vakıfların yö netim ve idame masraflarına ve vakıf mal varlığını artıracak yatırımlara tahsis edilelecek mebaliğin. vakıf gelirlerinin üçte bi rini aşmayacağına dair bir sınırlama geti rilmiştir. Getirilen bu sınırlama vakıfların geliş mesi bakımından gayrı müsait bir ortam yaratmış bulunmaktadır. Herşeyden önce, yönetim ve idare gi derleri gibi cari giderlerin yatırım gider leri ile aynı torbaya konulması bütçeleme tekniği yönünden bariz bir hatâ teşkil et mektedir. Çünkü, gerek kamu sektörüne dahil kuruluşlar ve gerekse özel sektöre mensup şirketlerin bütçelerinde cari har camalar ile yatırım harcamaları ayrı bö lümler halinde tespit olunur. Bu sebeple Vakıflar Tüzüğünde yer alan bu hükmün daha ilmî bir şekilde dü zenlenmesi uygun olacaktır. Ayrıca, vakıfların amaçlarını gerçek leştirmek üzere yapacakları yatırımların gelirlerinin üçte biri ile sınırlandırılması, vakıfların gelişmelerini engelleyici tesirler yapacaktır. Özellikle eğitim amacına yöne lik vakıfların öğrenci yurtları, güçsüzlere yardım amacına yönelik vakıfların güçsüz leri barındırma yurtları, ilmî araştırma va kıflarının araştırma t e s i s ve lâboratuarları inşa etmeleri ve gelirlerinin çok büyük bir kısmmı bu işlere tahsis etmeleri gerek mektedir. Mevcut sınırlama, bu gibi yatı rımları imkânsız hale getirmektedir. Diğer taraftan bu hüküm şimdiye ka dar uygulanan ve halen cari olan Kalkın ma Plânlarının hedeflerine de aykırı bulun maktadır. Malûm olduğu üzere, Kalkınma Plânlarımızın ana hedefi, toplam tasarrufla rın ve yatırımların mümkün olduğu kadar fazla nispetlerde arttırılmasıdır. Beş yıllık plânlarda ve yıllık programlarda bu ana hedefin gerçekleşmesi çabaları hâkimdir. Mevzuatımızda bu ana hedefe ters dü şen yegâne düzenleme. Vakıflar Tüzüğün de yer alan vakıf yatırımlarını kısıtlayan hükümdür. Bu sebeple Hükmün değiştiril mesi isabetli olacaktır. Bu noktaya kadar size kısaca endişe lerimi izah etmeye çalıştım. Vakıf müesesesi, Türk çocuklarını İs lâm disiplini içinde özenle geliştirdiği ve asırlardır yaşattığı, dünyevî olarak : İçtimaî tesanüd ve fırsat müsavatı manevî olarak ise : HAYR-I CARİ yani ölümden sonra da sevap sağlıyan bir müessesedir. Sevimsiz hale gelmesini, hukuktan sapmalarını önlemek ve korumak şarttır. Bu düşüncelerle bazı maruzatta bu lunmak istiyorum. 803 sayılı Kanunun yayını tarihinden 251 bu yana yapılan uyarılara rağmen dernek mahiyetinde, yani şahıs topluluğu olan va kıflar kurulmaktadır. Vakfa üye kaydı şeref üyeliği, hatta üyelikten ihraç hükmü taşı yan, tıpkı demek gibi «genel kuruMarı olan vakıf senetleri görülmektedir. Şahıs toplu luğu mahiyetindeki bu gariD kuruluşlara* kanun koyucu olarak, lakayt kalmak ve va kıf m ü e s s e s e s i n i yozlaştırmak mümkün de ğildir. O sebeple : kısa olarak ifade ettiğim bu husus elbette yasama organında enine boyuna ele alına caktır. Diğer bir çözüm yolu ise Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 903 Sayılı Kanuna göre teşkil e d e c e ğ i bir vakfa mükellefiyetli bsğışlar yolunu açmaktır. Böylelikle d a ğ ı nık, küçük, d e r n e k l e ş m i ş vakıf kurma hayır ve hasenat yapma arzuları, bir merkezde ve bir vakıfta toplanabilir. Bunun için Vakıflar Kanununda gerekli değişiklik yapılabilir. 1) Kanunlarımızda gerekli tadilât ya pılarak, kuruluş şekil ve tarzı derneğe ben zer vakıfların kurulması bir nizama bağlan malıdır. Böylelikle vakıfların dernekleşmesi veya faaliyetten men edilen derneklerin vakıflaşması suistimali önlenecektir. Be nim doğru gördüğüm yol : İltihakı vakıfla ra imkân ve izin vermektir ve derneğe ben zer vakıf kuruluşlarını men etmektir. İltihakı Vakıf : İsminden de anlaşıla cağı gibi varlıklarını veya belli edilmiş mal ve haklarını aynı gayeye tahsis eden ve bu gayeye ulaşmak için teşkil edilecek ida renin ayniyetini kabul eden kişilerin mey dana getirdiği vakıftır. Diğer bir tabirle : Birden ziyade kişinin değişik zamanlarda, değişik miktar ve mahiyetteki mal varlık larını, ilk t e ş e b b ü s edenin tespit edip si cille kaydettirdiği belli edilmiş gaye için Ve belli edilmiş biçimde idare edilmek üze re tahsis etmeleridir. 2) Uyarılara veya dikkatlere r a ğ m e n kamu parasına dayanan vakıf tipi ç o ğ a l maktadır. Bu kuruluşların bir ihtiyaçtan doğduğunu kabul ederek ve onları yok farzetmek yerine, kanunla düzenlemenin deha doğru olacağını düşünerek aşağıdaki hu susların kanunlarımızda yer almasını doğru görüyorum. Her yıl Bütçe Kanununda hükümet belli edeceği mevzularda, özel hukuk hü kümleri içinde ve Medenî Kanuna g ö r e va kıf kur&bilmek için TBMM'den yetki va tah sisat alır. Bakanlar Kurulu, bütçeyi müteakip, ka rarname ile bakanlıklar veya kamu kurum ve kuruluşlarından vakıf kurmak veya bir vakfa katılmak isteyenlere yetki verir. Mah kemeler adı edilen yetki vesikalarını gör meden bu kabil vakıfların tescilini yapa mazlar. Bu vakıflar, idarî hiyerarşiye uygun idare uzuvları ile idare edilirler. Teftiş ve murakabsları, ilgili bakanlıkça veya B a ş bakanlık'ça veya bağlı oldukları ü s t emir makamınca yapılır. Bu esaslar kanunlaşma dan ö n c e kurulan çeşitli vakıflar i s e kanun la belli edilecek bir müddet içinde mevzularına ve yürütme organı içindeki idare bağ larına göre tasnif edilerek birleştirilirler veya kurulmuş bir vakfa iltihak ederler. Bu vakıflara vergi muafiyeti tanınmaz. İlk tahsis vesikasında, belirlenen bir zaman için ve tahsis vesikasında tayin edil miş bir idare tarzı ile belli edilen bir gaye ye, mal varlığı veya hak tahsisi için davet te bulunulmaktadır. Tahsisin başlangıcında belli edilen idare uzuvlarının, tahsis ede nin dışında olması vakıf teşebbüsünün mu vaffakiyeti için şarttır. Eğer ilân edilen ve halka açılan bu fikrî t e ş e b b ü s e belli edile cek bir zaman diliminde iltihak olmazsa te şebbüsü bir vasiyet telâkki etmek, doğru bir çözüm olacaktır. Bu vakıflar özel hukuk hükümlerine tâbi olarak çalışırlar. Hizmet kusur ve ce zaları umumî hükümlere tâbf olur. Katılanlar ile sağlanan mal varlığının yeter olup olmadığı ise hâkim tarafından karara bağlanacaktır. Hâkimin aksi kararı halinde, katılanlar için. ya v a z g e ç m e ya da vasiyet hükümleri tatbik edilecektir. Çok Yukarıdaki düşüncelerimin tartışmala rı, sağlıklı bir hukukî sonuca varmamıza imkân verecektir. Herhalde hüküm b o ş l u ğunun giderilmesi için d ü ş ü n m e y e b a ş l a mak en doğru yoldur. 252
© Copyright 2024 Paperzz