Ordu Velîleri - Somuncu Baba

ÖRNEK HAYAT / Yusuf HALICI
Ordu Velîleri
Tarakçı Hamit Kısık Hoca
Hamit Hoca, Sivaslı İhramcızade İsmail Hakkı Toprak Hazretlerinin tanınmış müridlerindendir. Tarak imal ettiği için “Tarakçı
Hoca” adıyla tanınmıştır. Küçük yaşlarda Hacı
Mustafa Rumî Hazretleri ile tanışmış ve ona
intisap etmiştir. Eğitimine Tokat’ta başladıysa
da asıl eğitimini, Çorum’da Hacı Mustafa Rumî
Hazretlerinin medresesinde tamamlamıştır.
Tarakçı Hoca, 1901 yılında mürşidi Mustafa
Rumî Hazretlerinin Hakk’a yürümesinin ardından onun halifesi Tokatlı Hacı Mustafa Haki
Hazretlerine intisap etmiş, onun da 1920 yılında vefat etmesiyle Sivaslı İsmail Hakkı Toprak
Hazretlerine bağlanmıştır.
İsmail Hakkı Toprak Hazretlerine bağlanması şu şekilde gerçekleşmiştir:
“Mustafa Haki Hazretleri, vefatına yakın bir
zamanda kendisine sorulan ‘Efendim sizden
sonra vazife kime verilecek.’ sualine kendisine
görev verilecek kimsenin henüz hazır olmadığı
yönünde bir cevap verir. Hamit Hoca bu sözün
Haki Efendi Hazretlerinin Şam’da bulunan oğlu
Bahauddin Efendi için söylendiği zannına kapılarak Şam’a gider. Şam’da Bahauddin Efendi sahrada iken ziyaretine varır. Bahauddin
Efendi, vazifenin kendisinde değil de Sivas’ta
İhramcızade İsmail Hakkı Efendi Hazretlerinde
olduğunu söyler.
Hamit Hoca orada daha fazla kalmayıp
Mekke’ye hicret eder. İki sene tarak yaparak geçinmeye çalışır fakat kimse onun tarağını almamıştır. Ailesi mağdur olan Hamit Hoca, Rasûlullah
(s.a.v.) Efendimize müracaat eder. Orada bulu-
76 AĞUSTOS 2014
nan bir doktor görmüş olduğu bir
rüyanın tesiriyle ona yol parası verir.
Osmaniye’ye gelen Hamit Hoca, rüyasında
başının bir zincire bağlı, zincirin de Sivas’a doğru olduğunu görür. Bu sırada İhramcızade İsmail
Hakkı Hazretleri de, “Katremizden hisse al..” diye
başlayan şiirini yazmış göndermiştir kendisine.
Zaten de kararını önceden vermiş olan Hamit
Hoca hemen Sivas’a giderek İsmail Hakkı Efendi
Hazretlerine gönülden bağlanır.
Mürşidine son derece bağlı, saygı ve hürmetli olan Hamit Hoca bir gün bir arkadaşı ile
Sivas’tan mürşidini ziyaretten dönerken arkadaşı henüz Sivas şehrinin sınırları içinde bir
soru sorar. Fakat Hamit Hoca bu soruya hemen
cevap vermez. Ta ki, Tokat sınırlarına girince,
“Ne sordun ki? Şimdi cevap vereyim. “ diye arkadaşına dönünce arkadaşı, neden önce cevap
vermediğini sorar. Hamit Hoca da, “Efendi Hazretlerinin makamında nasıl cevap verebilirdim.
“ karşılığını verir.
Defalarca hacca yaya olarak gidip gelen
Hamit Hoca 1949 yılında rahmet-i Rahman’a
kavuşmuştur. Kabri bugün Fatsa’da Mağazalar
Başı’ndadır.
Abdi Hoca
(Abdurrahman Hilmi Bilici)
Özellikle Kumru ilçesi ve civarında ilmi, şahsiyeti ve hizmetleriyle öne çıkmış en önemli
şahsiyetlerden olan Abdi Hoca ahlakî duruşu
ve dinî ilimlerin yeni yetişen nesle kesintisiz
bir şekilde aktarılmasındaki katkıları itibariyle
mühim bir görevi yerine getirmiş muttaki bir
âlimdir. Aslen Tokalı olan dedeleri de âlim ve
fazıl kişilerdir.
İlk
tahsiline
Findekse
müftüsü
Mustafa Efendi’de başlayan
Abdi Hoca, daha sonra tahsiline
Kumru’da medresesi olan Müderris
Mehmet Efendi’den devam eder. Müderris Mehmet Efendi onu, Ünyeli Hacı Yusuf
Efendi’ye gönderir. Bir ara tahsiline ara verip
kendi köyünün yakınlarında bir yerde hizmetçi olarak çalışan Abdi Hoca tekrar Yusuf
Efendi’nin yanına döner ve uzun yıllar orada okuyup icazet alır. Yusuf Efendi’nin zahiri
ilimlerin yanında tasavvufî ilimlerde de Abdi
Hoca’ya rehberlik yaptığı da bilinmektedir.
İcazet aldıktan sonra köyüne dönen Abdi
Hoca, Fizme’nin Çakıllı denilen mevkiinde
daha önceden kurulmuş ve fakat âtıl halde
bulunan medreseyi faaliyete geçirir. Orada uzun yıllar talebe okutur. Ayrıca yazlık
olarak kullanılan Akdana denilen yerde de
yaz aylarında talebe okutur. Böylece kışın
Fizme’de yazın da Akdan’da ilmî faaliyetlerine kesintisiz olarak devam eder. Abdi Hoca
ilmî faaliyetlerini bu şekilde medreselerin
kapatılmasına kadar sürdürür. Sonraki zamanda medrese ve tekkelerin kapatılmasıyla
da “Hükümeti saymak mecburiyetindeyiz.”
diyerek medresedeki ilim faaliyetini bırakır.
Medreselerin kapanmasından sonra Abdi
Hoca’yı Diyanet’te etkin bir görev alması için
davet ederler ama o bunu kabul etmez. Daha
sonra Fatsa’da vaiz olmasını isterler. Bu teklife sıcak bakan Abdi Hoca bazı sebepler nedeniyle bir süre sonra bu görevi bırakır.
Abdi Hoca’nın göze çarpan en mühim
hizmetlerinden biri irşat faaliyetleridir. Bilgisinin genişliği, sohbetinin güzel oluşu ve
sağlam ahlakî duruşuyla gittiği her yerde
halktan sevgi ve saygı görmüştür. Etrafta tanınmış olması misafir olarak gittiği yerlerde
kendiliğinden oluşan bir sohbet halkasının
kurulmasını beraberinde getirmiştir.
Konuşmalarında bölge halkının ihtiyaç duyduğu,
ibadet, ahlak, komşuluk adabı ve
kul hakkı, ahiret hesabı gibi konulara
ağırlık verirdi. Gür sesle konuşur, ayet ve
hadislerle tezyin ettiği sohbetlerin kimi yerinde ağlamaktan kendini alamazdı. Böylece
dinî bilgi aktarımında hissiyatı da işin içine
katardı.
Temiz giyinmeye özen gösteren Abdi
Hoca geçimini çiftçilikle kazanmış, meyve
fidanı dikmeye özel önem vermiştir. Özellikle olgunluk ve yaşlılık zamanlarında gelen gideni çok olduğu için her zaman ziyaret
edilen, akıl danışılan ve duası alınan bir âlim
olmuştur. Abdi Hoca’nın halk nezdindeki konumunu talebelerinde birisi yaşadığı bir hatırayla şöyle dile getirir:
“Çorum’da imamlık yapıyordum. Oradaki
insanlar beni oradaki hatırı sayılır bir hocanın yanına götürdüler ve beni, ‘Ramazan için
gelen hocamız’ diye tanıttılar. O hoca bana
nerelisin diye sordu. Fatsa, Korgan derken
iş Kumru’ya geldi. Bunun üzerine bana; ‘Sen
Abdurrahman Efendi’yi bilir misin?’ diye sorunca ben, âcizane talebesiyim, dedim. Bunun üzerine o mübarek kalktı, geldi ve beni
gözlerimden öptü. ‘Ey dostlar! Gelin bu kişiyi ziyaret edin, dedi. O, hocamızı görmediği
halde ismini duymuş meğer.”
Abdi Hoca ahir ömründe sol yanına felç
vurmuş, son üç dört yılını yatağa bağlı bir
vaziyette geçirmiştir. Ancak o, yatakta felçli,
gözleri iyi görmez bir halde iken bile kendisini ziyarete gelip bilgisinden istifade etmek
isteyenlere bilgi vermekten onlarla ilgilenmekten geri kalmamıştır. 1957 yılın da vefat
eden Abdi Hoca’nın mezarı bugün Fizme’nin
Avdullu Mahallesi’nde kendi evine yakın bir
yerdedir.
somuncubaba 77