manevi hazırlıklar

MANEVİ HAZIRLIKLAR
İnsanın maddi hayatı olduğu gibi bir de manevi hayatı vardır. Maddi hayatının
direği, kendi bedeni ve bünyesidir. Kişinin beden ve bünyesinin sağlamlılığı ölçüsünde
maddi hayatı da sağlam ve beklenen fonksiyonların icra edildiği bir hayat olur. Ama
vücudun her hangi bir organında bulunan bir hastalık ya da eksiklik, fazlalığı oranında
hayatı etkiler. Hatta bu hastalık veya eksiklik devamlılık göstermeye başlarsa sahibine,
günümüzde “ENGELLİ” denilmektedir. Yani normal bir hayata ulaşmasına, bir cihetle
engeli olduğu için erişemeyen insan demektir. Maddi hayatın motoru ise kalptir.
Manevi hayatın sahipleri ise ruh ve manevi kalp, yani basirettir. Bunların da
sıhhatleri ve hastalıkları söz konusudur. Bunlar sıhhatli olursa o kişi maddi vücudu
itibariyle de engelsiz biri ise işte o zaman insan gerçek sıhhati yakalamış olmaktadır.
Ruh ve manevi kalbi yönüyle sıhhatli olan bir insan, maddi bedeni itibariyle bazı
hastalıklara müptela olsa da, insani hasletler göstermesi yönünden, sapasağlam bir
nokta da bulunur. Ruhu ve basireti sağlam olan fertlerden oluşan aileler ve toplumlar
da sağlam ve sıhhatli olur. Ama maddi beden ve bünyeleri sağlam olduğu halde, ruh ve
basiret bünyeleri hastalıklı ve engelli olan kişilerden oluşan veya bunların çoğunlukta
olduğu toplumlar ise hakikatte topyekûn sıhhatini kaybetmiş, hastalığa düçar olmuş
toplumlar durumundadırlar.
Maddi hastalıklar çoktur. Hele günümüzde yüzlerce, binlerce hastalık ismi
vardır. Ama manevi hastalıkların sayısı o kadar çok değildir. Ancak her biri
öldürücüdür. Onlara yakalanmamak veya çabuk tedavi olmak gerekir. Bunların
başında gıybet, haset, yalan, yalancı şahitlik, söz taşıma ve tecessüs (insanların
gizliliklerini araştırma) gibi hastalıklar gelir. Bunların her biri gerek ferdin gerekse
toplumun manevi hayatını siler yok eder.
Mesela hasedi ele alacak olursak; bu, Allah’ın nasip ettiği bir nimeti başkasının
elinde gördüğünde onu çekememesi, kıskanması ve o nimetin ya da nimetlerin onun da
elinden gitmesini temenni etmesi anlamlarına gelmektedir. Bu öyle bir hastalıktır ki,
topluma zarar verdiği gibi daha ziyade kendisini yiyip bitirir. Zira Allah’ın nasip ettiği
bir şeyi kişilerin engellemek gibi bir imkânı olmaz. Boşu boşuna telaşa ve
huzursuzluğa girmiş olur. Ancak bu hastalık, her vesileyle kendini göstereceğinden,
her zaman huzursuzluk vesilesi olur.
Bunun çaresi; nimet kime gelirse gelsin verenin ve takdir edenin Allah
olduğunu düşünerek, hemcinsine gelen bu nimetlerin kendisine de verilmesini,
Allah’tan dilemek ve nimete mazhar olanları da tebrik etmektir.
Maddi hastalıklar, insanın sadece dünyevi hayatına zarar verir. Dünya hayatı ise
geçicidir. Her hal ve şartta geçer ve gider. İyi ve sıhhatli geçmesi için çalışılmalıdır.
Ancak ölümler, musibetler, kaza ve belalar (Allah korusun) sıhhatli ve sağlam iken de
gelir.
Fakat manevi hastalıklar, insanların hem dünyalarına hem de ebediyet ifade
eden ahiret hayatına zarar veri. Onun telafi ve tedavisi ise burada yapılmalıdır. Zira
manevi hastalıklar, ahirette daimi hastalıklardır. Yüce Mevla, insanlarımızı,
toplumumuzu ve tüm Müslümanları, hatta insanlığı maddi ve manevi tüm
hastalıklardan korusun.
Mehmet ŞAHİN
Kırşehir İl Müftüsü