MOTİVASYON Motivasyon nedir? Hepimiz motive olmak, motive olamıyorum gibi sözler duymuşuzdur. Ya da ders çalışmak istemiyorum içimden gelmiyor gibi sözler... İşte bunlar motivasyonla ilgidir. O halde eğitim açısından motivasyon ders çalışmamız için bizi harekete geçiren itici güce denir. Ancak bu gücü engelleyen bazı etkenler vardır. Bu etkenleri 2 ana başlıkta toplayabiliriz; dış etkenler ve iç etkenler. Dış etkenlerden aile ve arkadaşlarla başlayalım. Örneğin; aileler çocuklarını başkalarıyla kıyaslayabilir ya da sürekli “Ders çalış, ders çalış” diyebilirler. Bunlar çalışma isteğini engelleyebilir. Aile dışında arkadaşlar da motivasyonu bozabilirler. Onlar ise” Aaa o kadar düşük mü aldın? Çok kolaydı sınav, ben 5 aldım” gibi sözler söyleyebilirler. Ya da tam ders çalışmaya başlayacağınız zaman “Hadi bizimkileri topladım maça gel” diyebilirler. Bir diğer etken de aile ve arkadaşları da kapsayan çevre faktörüdür. Çevre deyince öğretmenlerinizden komşularınızdan tutunda odanın sıcaklığına, duvarınızdaki postere kadar sizi etkileyen her şey girer. Peki bu etkenlere karşı ne yapabilirsiniz? Bir grup kaplumbağa kuleye çıkmak için yarışa giriyorlar. Seyirci kaplumbağalar yerlerini alıyor ve yarış başlıyor. Kaplumbağalar biraz ilerleyince seyirci kaplumbağalar başlıyorlar sürekli şu sözleri söylemeye: “zavallılar, kuleye çıkamazsınız, başaramayacaksınız”. Bu sözlere dayanamayan kaplumbağalar birer birer yarışı bırakıyorlar: ”haklılar, biz çok yavaş gidiyoruz, kule çok yüksek, başaramayız” diye düşünüyorlar. Ancak bir kaplumbağa var ki içlerinde o sabırla ilerliyor, ilerliyor… Ve nihayet yarışa devam eden sevimli kaplumbağamız kazanıyor. Seyirciler merakla soruyorlar: “nasıl başardın? Bize de anlat!” cevap yok. Bir daha soruyorlar. Hala cevap yok. Ve anlıyorlar ki sevimli kaplumbağamız sağırmış. Yani olumsuz konuşmaların hiçbirini duymamış. Bu yüzden devam etmiş yoluna.(Çağlayan , 2006) Sizler de etrafınızdaki insanlara karşı bazen sağır olmayı denemelisiniz. Tıpkı yarışı kazanan sevimli kaplumbağa gibi… Şimdi de motivasyonu engelleyen iç etkenleri tanıyalım. Kendi kendimize koyduğumuz engeller bunlar: 1.Çalışma isteksizliği 2.Kendine güvenmeme 3.Umutsuzluğa kapılma.(Allan , 1998) Neden çalışma isteksizliği duyarız. Başta biz hedef belirlemedik. Zaten plansız da çalışıyoruz. Dersleri sevmeye çalışmadık. Çalışmayı hep erteledik. Konular çok fazlalaştı. İşte bunları eğer sizler de yaptıysanız çalışma isteksizliği yaşayabilirsiniz. Bu isteksizliklerinizi ortadan kaldırmak için neler yapabilirsiniz? İlk önce hedef tespiti ile işe başlamalısınız. Sonra plan yapmalısınız. Dersi derste öğrenmelisiniz. Bu en kolay, en kısa zamanda yapılan öğrenmedir. Evde aynı konuyu öğrenmeye çalışırsanız anlamadığımız yerler olabilir ve etrafınızda hemen sorunuza cevap bulamayabilirsiniz. Başka bir yol da arkadaşlarla birlikte çalışmaktır. Zaman zaman buluşup etütlere gidebilirsiniz. Dershanelerde kütüphanede ya da evlerinizde birlikte çalışıp o konuyu bilen bir arkadaşınıza sorup öğrenebilirsiniz. Bunun dışında hedefinizi hayal etme yöntemini kullanabilirsiniz. Güzel sözler asabilirsiniz duvarlarınıza. Bu sözler bizim hedefimize ulaşmamıza yardımcı olacak sözler resimler olmalıdır. Örneğin: “Oturarak başarıya ulaşan tek varlık tavuktur.” (Çağlayan , 2006). Bir de olumlu düşünme önemlidir. Başarısızlıklarınızı değil başarılarınızı da hatırlamalı ve düşünmelisiniz. Olumsuzları düşünmek size hiçbir şey kazandırmayacaktır. Bunu yaşanmış bir olay ile daha iyi anlayalım: Nick adında bir demir yolu işçisinin öyküsü bu. Nick güçlü sağlıklı bir işçi, manevra sahasında çalışıyor. Arkadaşlarıyla ilişkisi iyi ve işini iyi yapan güvenilir bir insan. Ne var ki, kötümser biri, her şeyin kötüsünü bekler ve başına kötü şeyler geleceğinden korkar. Bir yaz günü, tren isçileri, ustabaşının doğum günü nedeniyle bir saat önceden serbest bırakılırlar. Tamir için gelmiş olan ve manevra alanında bulunan bir soğutucu vagonun içine giren Nick, yanlışlıkla içerden kapıyı kapatır, kendini soğutucu vagona kilitler. Diğer işçiler Nick’in kendilerinden önce çıktığını düşünürler. Nick kapıyı tekmeler, bağırır, ama kimse duymaz, duyanlar da bu tür seslerin sürekli geldiği bir ortamda olduğu için pek kulak vermezler. Nick burada donarak öleceğinden korkmaya baslar. “Eğer buradan çıkmazsam, burada kaskatı donacağım” diye düşünmeye baslar.İçerde yarısı yırtılmış bir karton kutunun içine girer. Titremeye baslar. Eline geçirdiği bir kağıda karısına ve ailesine son düşündüklerini yazar: Çok soğuk, bedenim hissizleşmeye başladı. Bir uyuya bilsem! Bunlar benim son sözlerim olabilir.?Ertesi günü soğutucu vagonun kapısını açan isçiler, Nick’in donmuş bedenini bulurlar. Üzerinde yapılan otopsi, onun donarak öldüğünü göstermektedir. Fakat bu olayı olağanüstü yapan, soğutucu vagonun soğutma motorunun bozuk ve çalışmıyor olmasıydı. Vagonun içindeki ısı 18 derece idi, ve vagonda bol hava vardı. Nick’in korkusu, kendini gerçekleştiren bir kehanet oluşturmuştu( Ertuğrul ,2007)Evet Nick’in önündeki en büyük engel olumsuz düşünceleriydi. Diğer iç etken kendinize güvenmemeniz. Bu durum başaracağınıza inanmamayı getiriyor. Siz kendimize güvenmezseniz başkalarının size güvenmelerini nasıl beklersiniz. Kendine güveni olmayanlarda ders çalışma isteksizliği, notlar açıklanacağında utanma, çalışkan arkadaş gruplarından uzaklaşma, dersleri zaten anlamıyorum diyerek öğrenmeye bile çalışmama, çekimserlik, çalışkan arkadaşlarına karşı duyulan kıskançlık gibi davranışlar gözlenir. Peki güveni arttırmak için neler yapılabilir? Önce küçük şeyleri kendinize hedef seçmelisiniz. Sonra adım adım basamakları çıktıkça hedeflerinizi de yükseltmelisiniz. Kendinize olumlu cümleler söylemelisiniz. Nick in düşünceleri onu ölüme götürmüştü. O halde sizler başkalarından güzel sözler beklemek yerine siz önce kendinize güzel şeyler söylemelisiniz. Siz söyledikçe ve inandıkça başaracaksınız. Başardıkça öz güveniniz artacak. Ve başarısızlıklarınıza takılıp kalmayacaksınız. Unutmamalısınız ki kaybetmek düşmek değil; düştüğünüz yerde kalmaktır. Üçüncü ve sonuncu engel ise umutsuzluğa kapılma ve pes etmedir. Zaten boşuna çalışıyorum, çok denedim ama yapamıyorum, notlarımı yükseltemiyorum, olmayacak, bıktım vs. cümleler söylüyor olabilirsiniz. Bu konuda sizlerle bir deneyi paylaşmak istiyorum. Bir akvaryuma küçük bir balık ve bir köpekbalığı konuluyor. Ortada ise balıkların diğer tarafa geçmelerini engelleyen bir cam bölme bulunuyor. Bilim adamları böyle bir durumu ayarladıktan sonra köpekbalığını gözlemlemeye başlıyorlar. Tahmin edeceğiniz gibi köpekbalığı tüm gücü ve isteğiyle küçük balığı yemek için bir hamle yapıyor. Ne var ki yiyemiyor. Her denemesinde kafasını aradaki cam bölmeye çarpıyor ve geri dönüyor. Bir, iki, üç derken onlarca kez deniyor ve her defasında sonuç aynı, değişmiyor. Başarısızlık. Ve artık balığı yeme fikrinden vazgeçiyor. Bilim adamları deneyin ikinci aşamasına geçiyorlar. Aradaki cam bölmeyi kaldırıyorlar. Ve merakla izliyorlar köpekbalığını. Ancak köpekbalığı az önceki davranışlarının aksine küçük balığı yemek için tek bir hamle bile yapmıyor. Bilim adamları bu durumu şöyle açıklıyorlar: köpekbalığı birçok kez denedi ama hep başarısız oldu. Artık pes etti. Ve kendini yiyemeyeceğine inandırdı. Kısaca bu durum öğrenilmiş çaresizliktir. Oysa az önce yüzlerce kez yaptığı hamleyi şimdi bir kere yapsa hedefine ulaşacaktı. Engel kalktığı halde içindeki engel onu başarısız kıldı (Metan , 2004) Sizlerde bu köpekbalığının durumuna düşmek istemiyorsanız asla pes etmemeli ve vazgeçmemelisiniz. Hedefimi belirleyeceğim. Yapacağım çalışmaları ertelemeyeceğim Çalışmaya yöneltecek güzel sözler bulacağım Dersi ve çalışmayı seveceğim. Başarısız olmaktan korkmayacağım. İstekli ve azimli olacağım. Başaracağıma inanacağım.
© Copyright 2024 Paperzz