T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ ÇOCUK PERİTON DİYALİZ HEMŞİRELİK REHBERİ 2013 Derleyen Düzenleyen :Hem. Sevginar ŞENTÜRK :Doç. Dr. Önder KALENDERER Hem. Ayşen ÖZEL Hem. Dilek TURAN Bilimsel Danışman: Doç. Dr. Nejat AKSU ÖNSÖZ Hemşirelik mşirelik bilim ve sanattan an o olu oluşan luşa şan b birr sağl bi sağlık ğlık ık d disiplinidir. isip is iplinidir. Ekonomik ve sosyal yal değişimler, hem hemşireliğin mşi şireliiği ğinn pr prof profesyonelleşme ofes esyo yonnelllleş eşme me ssür süreci, ürec eci,i, yyeniliklerin getird getirdiği değişimler, şimler, bakımd bakımda md da ka kaliteyi aliite t yi aartırma rtırma m ggereksinimi ma erek er eksi ek sini si n mii hhemşirelerin ni emşi em şire rele leri rinn bilgilerini güncellemeleri cellemeleri r zzorunluluğunu ri orun or unlu un luuluğu lul ğğuunu gget getirmiştir. e irmiişt ştir ir. Bu neden nedenlerle nle lerl erl rlee Te T Tepecik epe pecik Eğ pe Eğitim ğittim vvee Ar A Araştırma aaştıtırm rma Ha Hast Hastanesi stanessi he hem hemşirelik mşir irel elik ik hhiz hizmet izmet içi eğitimi mi ka kaps kapsamında pssam mınnda hhemşirelik em mşi şire reelilik ik ba bakım akım m hi hhizmetlerinin zmet ettle leri rini ri nin kalitesi kalitesinin sini ninn ar artı artırılması tırı rılm mas a ı vve meslektaşlarımızın slekkta t şl şlar arıımızzın çal ar çalıştığı lıştığı ğı b ğı bir birimlerdeki irim ir im mleerd rdekki uy uygu uygulamalarında g laama gu m larında kaynak ak o olabilmesi labi la b lm mes amaçlı açlı b buu re rehb rehber ber hazır hazırlanmıştır. rla lanm mış ıştıtıtır. Etkinliğini nliğ iğinni ve v ssaygınlığını aygınlığğıınnı bilg bilgi gi bi biriki birikiminden kimi minnd mi denn aalacağına laca la cağı ğına na ina inandığımız nand ndığımız meslektaşlarımıza slek ektaaşllar a ım mıza buu rrehberi ehbeeri hhaz hazırlarken, azırrla lark rkenn, zo zorr ça çalı çalışma lışm şma koşulları altınd altında ndaa va vak vakit ayırıp pd derleme errleme leem mee yyapan apann değer değerli e li hhemşirelerimize, er em mşi şi eleeri şire rimi mize ze,, bi bili bilimsel lims m el danışmanlığ danışmanlığı ığıı ilile katkıda kıdaa bu bulunan ulu lunnann değe değerli erli he hekimlerimize, eki k mlerrimize im m e,, hhemşirelik emşireli i likk mesleğine herr ko konu konuda nud da destek tek o olan, lan, n, ö özellikle zelllll iklee b buu re reh rehberlerin hberle hb lerin hha hazı hazırlanması zırl rlan anma massı ssırasında ırasında her ttürlü ır ürlü ür lü iimkanı mka sağlayan ayan B Başhekimimiz a heeki aş k miimi miz Pr Pro Prof. off. Dr o Dr. r. Orha Orhan an Gazi Yiğitbaşı ve çalışm çalışmalarımızda şmal alarrım ımızda her zaman ya yanımızda ol o olan a B an Baş Başhemşiremiz aşhhemşirremiz Gülşen İpekoğlu’na aş teşekkürlerimizi ekkürlerimi mizi mi z sunarız. Hemşireler mşireler bakımın belirleyicisi ve biçimlendiricisidirler bbiçimlendiricisidirler… Ayşen Özel Dilek Turan 1 Önder Kalenderer İÇİNDEKİLER BÖBREK ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ 4 HEMODİYALİZ 10 PERİTON DİYALİZİ 12 RENAL TRANSPLANTASYON 13 PD ORGANİZASYONU VE HEMŞİRENİN ROLÜ 15 PERİTON DİYALİZİNDE HASTA EĞİTİMİ 20 PLANLAMA VE UYGULAMA 22 EĞİTİMİN DEĞERLENDİRİLMESİ 26 PERİTON DİYALİZİNDE EV ZİYARETLERİ 27 ALETLİ PERİTON DİYALİZİ 32 PERİTON DİYALİZ KATETERİNİN YERLEŞTİRİLMESİNDE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMI 34 KATETER ÇIKIŞ YERİ PANSUMANI VE BAKIMI 36 PERİTON LAVAJI UYGULAMASI 38 PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA RUTİN TAKİP 41 GÜVENLİK VE DİKKAT EDİCİ NOKTALAR 41 PERİTON DİYALİZİNDE ENFEKSİYÖZ KOMPLİKASYONLAR 42 PERİTONİT 43 PERİTONİTLİ HASTADA NEDENE YÖNELİK HEMŞİRELİK YAKLAŞIMI 45 PERİTONİT TEDAVİSİ 47 2 PERİTONİT KOMPLİKASYONLARI 48 KATETER ÇIKIŞ YERİ ENFEKSİYONU 49 PERİTON DİYALİZİNDE NONENFEKSİYÖZ KOMPLİKASYONLAR 52 1.KARIN İÇİ BASINÇ ARTIŞINA BAĞLI KOMPLİKASYONLAR 52 2.AĞRI 57 3.DİYALİZATTA KAN YA DA FİBRİN GÖRÜNMESİ 58 4.PRURİTİS 59 5.GASTROİNTESTİNAL KOMPLİKASYONLAR 59 KONSTİPASYON 60 DİYARE 61 PANKREATİT 62 6.SIVI VE ELEKTROLİT DENGESİZLİKLERİ 62 HİPERVOLEMI 63 HİPOVOLEMİ 65 7.EOZİNOFİLİK PERİTONİT 66 8.SKLEROZAN PERİTONİT 66 9.ULTRAFİLTRASYON YETERSİZLİKLERİNE YAKLAŞIM 67 10.KATETERLE İLGİLİ PROBLEMLER 69 KAYNAKLAR 70 3 BÖBREK ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ Böbrekler omurganın iki yanında T12-L3 vertebralar hizasında ve retroperitoneal olarak yer alan fasulye biçiminde organlardır. Boyutları her yaşa göre farklıdır. Böbreklere kan sağ ve sol renal arterler yolu ile aortadan gelir ve yine sol renal venler yolu ile vena cava inferiora dökülür. Kardiyak akımın %20-25’ini böbrekler alır. Böbrek kan akım hızı sistolde yüksektir fakat diastolde bu akım azalmakla beraber devam eder. Böbreğin uzunlamasında kesitinde iç kısımında pelvis renalis adı verilen bir boşluk, ayrıca renk ve yapı bakımından birbirinden farklı olan iki kısım bulunur. Bunlar korteks ve medulladır. Böbreklerin yapısal ve fonksiyonel birimine nefron adı verilir. Nefronlar renal korteks ve medullada lokalizedir. Her iki böbrekte yaklaşık 2 milyon nefron bulunmaktadır. Bu nefronların sayısı yeni doğanda da yetişkinde de aynıdır. Nefron bowman kapsülü, glomerüller ve tübüler adı verilen 3 kısımdan oluşur. Nefronda, glomerüller filtrasyon (süzülme), tübüler reabsorbsiyon (geri emilme), sekresyon (salgılama) sonucu idrar oluşur. Her bir nefron tek başına idrar yapma yeteneğine sahiptir. Filtrasyon Glomerül yumağındaki kandan bazı maddelerin ve sıvının bowman kapsülüne geçmesine filtrasyon denir. Bu geçiş için kandan süzülecek maddeler 3 tabakadan geçer. Bunlar; • Kapiller endoteli • Bazal membran • Bowman kapsülünün yüzeyini saran epitel hücresidir. Bazal membran üzerinde mikroskobik düzeyde porlar vardır. Bu porlardan büyük moleküller geçemez. Bu nedenle idrarda büyük molekül olan protein bulunmaz. Bazı hastalık durumlarında bazal membranın yapısı bozulur ve proteinüri, albuminüri görülür. Reabsorbsiyon Glomerüler süzüntü içindeki tüm maddeler vücuttan atılmaz, sadece organizma için zararlı olanlar atılır. Geri kalan maddeler tüplerden geçer, bu 4 tüplerin çevresindeki kapillerler tarafından emilip tekrar kana karışır. Bu olaya reabsorbsiyon denir. Sekresyon Tübül hücresini bazı maddeleri idrara vermesiyle tübüler sekresyon oluşur. Örn. Mg iyonu, üre, K, NH3 tübül hücresinden lümene sekrete edilir. Böylece filtrasyon, reabsorbsiyon ve sekresyon süreçleri sonunda oluşan idrar, toplayıcı kanallara, oradan kaliksler ve pelvis renalise akıtılır. İdrar üreterler yolu ile mesaneye gelir ve burada birikir. Belirli bir hacime ulaşınca sinirsel yol ile iç sfinkter uyarılır ve üretra yolu ile dışarı atılır. Her gün yaklaşık 180 lt kadar sıvı bowman boşluğuna süzülür ve bunun 1-2 lt’si idrar olarak atılır. Çocuklarda idrar miktarı yetişkinlere oranla kilo başına defa daha fazladır. Yenidoğanda fizyolojik olarak yoğunlaşma defekti sebebi ile bu miktar daha da fazladır. Bu yüzden çocuklarda hele yenidoğanlar için dehitratasyon daha büyük bir sorundur. Böbreğin Temel Fonksiyonları • Vücut sıvı ve elektrolit dengesini korunması: Su, Na, K, Hidrojen, Bikarbonat, Ca, P ve Mg • Metabolik ürünlerin atılımı: Üre, ürik asit, kreatinin. • İlaçlar, toksinler ve metaboliklerinin detoksifikasyonu ve atılımı. • Ekstrasellüler sıvı hacmi ve kan basıncının hormonal düzenlenmesi. o Renin-anjiotensin sistemi o Renal prostaglandinler o Renal kallikrein-kinin sitemi • Hormon üretimi ve metabolizmasına katkı: Eritropoietin, D vitamini. • Peptit hormonların yıkımı: İnsülin, glukagon, parathormon, kalsitonin, büyüme hormonu. • Küçük molekül ağırlıklı proteinlerin yıkımı: Hafif zincirler, beta2mikroglobülin. • Metabolik etki: Glukonegenez, lipit metabolizması. Böbrek yetmezliğinde böbreğin temel fonksiyonlarında bozulmalar olur. Bazı hastalıklarda böbrek fonksiyonları kısmen devam eder. Buna rezidüel renal fonksiyon denir. Rezidüel renal fonksiyonun derecesinin belirlenmesinde kullanılan en objektif parametre glomerüller filtrasyon hızının ölçülmesidir. 5 Glomerüler filtrasyon hızı; Kan basıncı, etkili filtrasyon basıncı ve kapiller membranın permeabilitesi ile belirlenir. Eğer bunların herhangi birinde anormallik olursa filtrasyon hızı değişebilir. Normal glomerül filtrasyon hızı 100–125 ml/dk’dır. Çocuklarda glomerül filtrasyon hızı, yaşa ve vücut yüzeyine göre hesaplanır. DİYALİZ ENDİKASYONLARI Üremik Sendrom: Kan düzeyleri yükselmiş bulunan azotlu madde ve diğer yıkım ürünlerinin toksik etkileri sonucunda ortaya çıkan belirti ve bulgulardan oluşur. Belirtiler • Üremik hastaların uyandıktan hemen sonra bulantı ve kusma yakınmaları vardır. • İştahsızlık görülebilir, yemek yemenin hastalıklarını artıracağı düşüncesi buna katkıda bulunur. • Çoğu kez yorgunluk, halsizlik ve/veya üşüme hissinden şikâyet edilir. • Mental durumları değişmiştir, başlangıçta kişilikte çok dikkat çekmeyen değişiklikler vardır, ama giderek konfüzyon tablosu ve sonunda koma gelişebilir. Bulgular • Üreminin tipik fiziksel bulguları olan ve ürokrom pigmentinin birikimine bağlı olan derinin soluk görünümü ve nefesin amonyak veya idrar-benzeri kokusu, üremi çok ağır olmadıkça nadiren görülür. • Perikard frotmanı veya tamponada yol açan veya açmayan perikard effüzyonu bulgusu üremik perikarditi gösterir (Bu durum acil diyaliz tedavisini gerektirir.) • Ayak veya bilek düşmesi üremik motor nöropatinin işaretidir, bu durum da diyaliz tedavisine yanıt verir. • Tremor, asteriksis, multifokal myokloni ve nöbetler üremik ensefalopatinin işaretleridir. • Anemi: Önceden sadece üremiye bağlanan birçok belirti ve bulgunun kısmen üremi ile birlikte olan anemiye bağlı olabileceği gösterilmiştir. Örneğin, eritropoetin ile anemileri düzeltilince, diyaliz hastalarının halsizliklerinde belirgin bir azalma olur, bunun yanında kendilerini iyi hissederler ve egzersiz toleransında artma gözlenir. Ayrıca, kanama zamanları düzelebilir, angina pektorisleri azalabilir ve sol ventrikül hipertrofisi gerileyebilir. 6 Üremik sendrom ile kreatinin klirensi arasındaki ilişki Üremik sendrom genel olarak kreatinin klirensi 10 mlt/dk/1,73 m2 ‘nin altına düştüğü zaman gelişir. Diyabetikler özellikle daha hassastırlar ve çoğu kez daha erken dönemde (kreatinin klirensi 15 mlt/dk/1,73 m2 ‘nin altına düşünce) kronik diyalizin başlatılmasına gereksinim duyarlar. Kronik böbrek yetersizliğinde kreatinin klirensi 30 mlt/dk/1,73 m2 ‘nin altına düştüğü zaman bile azalmış spontan protein alımı, anemi ve Ca/PO4/PTH dengesinde bozukluklar görülebilir. Akut diyaliz için endikasyonlar; • Bozulmuş böbrek fonksiyonu için laboratuar bulguları mevcut olan hastalarda (kreatinin klirensi < 20–25 mlt/dk/1,73 m2) • Üremiye bağlı olduğu bilinen belirtiler: o Bulantı, kusma, iştah azalmasından dolayı beslenme bozukluğu, kanamaya yol açan gastrit, ileus ve kanamalı veya kanamasız olan kolit gibi diğer gastrointestinal belirtiler. • Mental durum değişikliği (letarji, somnolans, kırıklık, stupor, koma veya deliriyum gibi) veya üremik ensefalopatinin bulguları (asteriksis, tremor, multifokal myokloni, nöbetler) • Perikardit (kanama ve/veya tamponad için yüksek risk) (Acil endikasyon) • Refrakter ve ilerleyici sıvı yüklenmesi • Kontrol edilemeyen hipertansiyon • Özellikle oligürik bir hastadaki ağır metabolik asidoz • Kan üre azotunun 70-100 mg/dlt’yi (25-36 mmol/L) aşması veya (24 saatlik idrarda) kreatinin klirensinin 15-20 mlt/dk/1,73 m2’ nin altına inmesi ile karakterize olan renal fonksiyonun giderek kötüleşmesi Akut Böbrek Yetersizliği: Akut diyaliz için en sık endikasyon böbrek yetersizliği ile ilgili laboratuar bulguları yanında üremik bulgu ve belirtilerin bulunmasıdır. Effüzyona ya da hayatı tehdit eden tamponada yol açabileceği için özellikle perikardit acil bir diyaliz endikasyonudur. Hiperkalemi, ağır asidoz ve ilaçlar ile tedavi edilemeyen sıvı yüklenmesi diğer sık endikasyonlar arasındadır. Akut böbrek yetersizlikli hastalarda serum üre azotu düzeyi 70-100 mg/dlt veya kreatinin klirensi 15-20 mlt/dk.’nın altına inince diyaliz olağan durumlarda proflaktik bir şekilde başlatılır. Bu hastalarda serum üre azotu düzeylerine az önem verilir; çünkü bu parametre protein azotu ortaya çıkış hızına, 7 gastrointestinal kanamanın varlığına, antianabolik ilaçların kullanımına ve diğer bazı faktörlere bağlı olarak büyük ölçüde değişim gösterebilir. Üremiye bağlanan klinik belirtiler yoksa ve serum potasyum ve bikarbonat düzeyleri kabul edilebilir sınırlarda ise serum üre azotu veya kreatinin klirensinin bu limitleri aşması mutlaka akut diyaliz yapılmasını gerektirmez. Örneğin, prerenal bir kompanenti bulunan ve yüksek serum üre azotu düzeylerine rağmen kreatinin klirensi yeterli olan hastalar çoğu kez diyalize acil olarak başvurmadan tedavi edilebilir. Öte yandan, beslenme yetersizliğine veya karaciğer hastalığına bağlı olarak üre oluşumu azalmış hastalarda serum üre azotu 50 mg/dlt’nin çok daha altında iken bile üremik sendromun göstergeleri ortaya çıkabilir. Diyaliz tedavisi için daha az karşılaşılan diğer endikasyonlar arasında şunlar sayılabilir: • İlaç entoksikasyonu (bazı ilaçlar için hemoperfüzyon) • Hipotermi • Hiperkalsemi • Hiperürisemi • Metabolik alkaloz (Özel Diyaliz solüsyonu gerekir) RENAL REPLASMAN TEDAVİ SEÇENEKLERİ Son dönem böbrek yetmezliğinde renal replasman tedavi seçenekleri; • Periton diyalizi • Hemodiyaliz • Transplantasyon Diyaliz, yarı geçirgen bir membran aracılığı ile hastanın kanı ve uygun diyaliz solüsyonu arasında sıvı-solüt değişimini temel alan bir tedavi şeklidir. Sıvı ve solüt hareketi, genellikle hastanın kanından diyalizata doğrudur ve bu diyalizatın uzaklaştırılması ile hastada mevcut olan sıvı-solüt dengesizliği normal değere yaklaştırılır. Diyaliz sentetik bir membran (hemodiyaliz) ve periton membranı (periton diyalizi) aracılığı ile iki şekilde uygulanabilir. Diyaliz tedavisinin amacı uygun sıvı ve solüt değişimini sağlamaktır. Sıvı ve solüt değişiminin difüzyon ve ultrafiltrasyon olmak üzere iki temel prensibi vardır. 8 Difüzyon, membranın iki yanındaki konsantrasyon farkı nedeni ile solütün konsantrasyonu yüksek olan taraftan düşük olan tarafa hareketidir. Ultrafiltrasyon ise uygulanan basınç nedeni ile membranın bir yanından diğer yanına sıvı transferidir. Sıvı transferine solüt transferi de eşlik ettiğinden (konveksiyon), ultrafiltrasyon solüt değişimine de katkıda bulunur. Ultrafiltrasyona yol açan basınç hemodiyaliz ve PD’ de farklıdır. Hemodiyalizde ultrafiltrasyona yol açan basınç hidrostatik, PD’ de ise osmotik basınçtır. PD tedavisinde osmotik basınç farklı glikoz konsantrasyonlu solüsyon kullanılarak sağlanır. Hidrostatik basınç ise hastanın pozisyonuna bağlı olarak değişmektedir (otururken en fazla, yatarken en az). Diyaliz tedavisi akut veya kronik olarak uygulanabilir. Akut diyalizde hemodiyaliz veya periton diyalizinin yavaş ve sürekli yöntemleri uygulanabilir. Kronik diyaliz tedavisinde ise hemodiyaliz veya periton diyalizi uygulanabilir. Akut diyaliz endikasyonları: • Kronik böbrek yetmezliği • Akut Böbrek yetmezliği • Hiperpotasemi • Metabolik asidoz • Hiperkalsemi • Hipervolemi • Hiperürisemi • Hirepfosfatemi • Metabolik alkaloz • Hiponatremi • Yüksek doz ilaç alımı ve zehirlenmelerdir. Diyaliz tedavisinin mutlak bir kontrendikasyonu yoktur. Ancak böbrek yetmezliğine eşlik eden bazı hastalıklar; Alzheimer, multi-infarkt demans, hepatorenal sendrom, ensefalopati ile birlikte ilerlemiş siroz ve kanser diyaliz tedavisinde rölatif kontrendikedir. Kronik Diyalize Başlama Zamanı Kronik diyaliz tedavisine başlamak için kullanılan en objektif parametre glomerüller filtrasyon değeridir. Glomerüler filtrasyon değerinin ölçülmesinde pratikte en sık kullanılan yöntem kreatinin klirensidir. 9 Kreatinin klirensi 0,1-0,15ml/dak/kg düzeyine inince (70 kg bir hastada 7-11 ml/ dak. ) kronik diyaliz tedavisi başlanmalıdır. Pratik olarak kreatinin klirensi 10ml/ dakikanın altına inince veya serum kreatinin düzeyi 12mg/dl’ yi ve BUN (kan üre azotu) 100mg/dl’ yi aşınca kronik diyaliz tedavisi başlanmalıdır. Diyabetik hastalarda, kreatinin klirensi 10ml/dak’dan daha yüksek düzeylerde iken kronik diyaliz tedavisine başlamak gerekebilir; Çünkü diyabetik hastalarda diyaliz tedavisine başlamadan kan basıncı yüksekliğini kontrol altına almak mümkün olmayabilir. Diyabetik hastalarda kontrolsüz hipertansiyonun, başta diyabetik retinopati olmak üzere diyabetik vasküler hastalık üzerine çok olumsuz etkileri vardır. Kreatinin klirensi 10 ml/dak üzerinde olduğu halde hastalarda, üremiye bağlı nöropati, perikardit, malnütrisyon veya kanama gibi belirti ve bulgular gelişirse de kronik diyaliz tedavisine başlanmalıdır. Hastanın tıbbi, demografik ve psikososyal durumu göz önünde bulundurularak kronik diyaliz tedavisi planlanmalıdır.Hasta renal replasman tedavileri hakkında mutlaka bilgilendirilmelidir. HEMODİYALİZ Hastadan alınan kanın bir membran aracılığı ve makine yardımı ile sıvı ve solüt içeriğinin yeniden düzenlenmesidir. Hemodiyaliz işleminin gerçekleşmesi için yeterli kan akımı sağlanmalı (erişkinlerde yaklaşık 200-600ml/dak.) ve bir membran ile makine kullanılmalıdır. Suda eriyebilen, plazma proteinlerine bağlı olmayan düşük molekül ağırlıklı maddeler hemodiyaliz ile vücuttan uzaklaştırılırlar. Yeterli kan akımının sağlanması için kalıcı veya geçici vasküler giriş yolu sağlanmalıdır. Geçici vasküler giriş yolu sağlamak için günümüzde kullanılan en yaygın yöntem çift lümenli bir kateterin femoral, subklavien veya internal jugular vene yerleştirilmesidir. Kalıcı vasküler giriş yolları ise arteriyovenöz greft ve arteriyovenöz fistüldür. Arteriyovenöz greft: İlk seçenek olmamalıdır. Greftler teknik olarak kolayca yerleştirilir, yerleştirildikten kısa bir süre sonra kullanılabilir (ideali 2–3 hafta ama daha önce de kullanılabilir). Dezavantajları ise; daha geniş cerrahi, yüksek enfeksiyon riski, tromboz riskinin yüksek olması, anastomoz stenozu, greft yaşam süresinin 3–5 yıl olması ve cilt erozyonlarıdır. 10 Arteriyovenöz fistül (AVF): Arter ile ven arasında bir pencere açılmasıdır. Sıklıkla distalden başlayarak önkol ve kol kullanılır. Açılan fistülün olgunlaşıp kullanılır hale gelmesi için ortalama 2-3 hafta beklemek gerekir. Yavaş olgunlaşma, zamanla büyüklüğünün artması, anevrizma oluşması ve iğnenin daha zor yerleştirilmesi AV fistüllerin bazı dezavantajlarıdır. Hemodiyaliz tedavisi hastanın rezidüel böbrek fonksiyonlarına ve diyetle aldığı protein miktarına bağlı olmak üzere haftada 2–3 kez 4–6 saat süre ile uygulanır. Yetersiz diyaliz bu hastalarda morbidite ve mortaliteyi arttıran önemli bir nedendir. Hemodiyaliz tedavisi bu konuda eğitim almış ve bir sertifikaya sahip hemşire, uygun cihaz ve ekipmanla hastanede veya özel hemodiyaliz ünitelerinde yapılabilir. Avantajları; • Metabolik dengeyi daha az etkilediği için obezitenin daha az sorun olması • Haftada 2-3 kez 4-6 saat uygulanması, diğer zamanın serbest olması • Malnütrisyon ile daha az karşılaşılması • Hastaneye daha az yatma gereksinimi olması Dezavantajları; • Bir merkeze bağımlı olması • Her diyaliz seansında iğne kullanılması • Bazı viral enfeksiyonların bulaşma riskinin olması • Kan kaybı (Her seansta setlerde bir miktar kan kalmasına bağlı vb.) Hemodiyaliz sırasında hastada gelişebilecek komplikasyonlar • Hipotansiyon • Kas krampları • Bulantı ve kusma • Baş ağrısı • Göğüs ve sırt ağrısı • Kaşıntı • Ateş ve titreme • Disequilibrium ( dengesizlik ) sendromu • İlk kullanım ( first use ) sendromu • Anafilâksi • Aritmi • Kardiyak tamponad 11 • • • • • İntrakraniyal kanama Hemoliz Hava embolisi Nötropeni ve kompleman aktivasyonu Hipoksi PERİTON DİYALİZİ Son dönem böbrek yetmezliğinde renal transplantasyon ve hemodiyalize alternatif bir tedavi yöntemi de periton diyalizidir. Periton diyalizi periton boşluğuna doldurulan diyalizatın birkaç saatlik dengeleme süresinden sonra yenisi ile değiştirilmesi işlemidir. Teknik olarak yalnızca üç unsura gereksimin vardır; 1.Kateter: Periton boşluğuna sürekli bir ulaşım için gereklidir. Taşıdığı özelliklere göre farklı çeşitleri vardır. Biyo uyumlu ve dakron keçelere sahip olması aranan özellikler arasındadır. 2.Uygun formüllerde diyaliz solüsyonları: Plastik torbalar içinde kullanıma sunulan diyalizatlar, mezotelyal hücrelere ve periton yüzeyini nemlendiren yüzey aktif maddesine zarar vermeyecek niteliklere sahip olmalıdır. 3. Bağlantı setleri: Değişimler sırasında diyalizat içeren torba ve boşaltma torbası, bir ara set ile katetere bağlanmaktadır. Enfeksiyonların önemli bir nedeni olan kontaminasyon bu değişimler sırasında meydana geldiği için, hastanın işlemi en kısa sürede, dikkatli bir şekilde tamamlaması önemlidir. Periton diyalizinde değişim işlemleri elle veya makine yardımı ile yapılabilmektedir. Değişimin elle yapıldığı periton diyaliz yöntemi “Sürekli Ayaktan Periton Diyalizi” (SAPD ), makine yardımı ile yapılan yöntemi ise “Aletli Periton Diyalizi” (APD) diye adlandırılır. Sürekli Ayaktan Periton Diyalizi: Değişim işlemlerinin hasta veya yakını tarafından manüel olarak yapıldığı bir periton diyalizi tipidir. Günlük değişim sayısı, solüsyon hacmi ve içerdiği glikoz oranı, bekleme süresi hastadan hastaya değişir. PD’de değişimler genellikle günde 4-5 kez uygulanır, her değişim işlemi yaklaşık 30 dak sürer. Diyaliz solüsyonunun karında bekleme süresi ortalama 6 saattir. 12 Aletli Periton Diyalizi: Diyaliz solüsyonunu periton boşluğuna verme, bekleme ve boşaltma işleminin bir makine aracılığı ile yapıldığı periton diyaliz tipidir. Gece boyunca uygulanan değişim sayısı, yapılan makine programına göre Sürekli Siklik Periton Diyalizi, Gece Aralıklı Periton Diyalizi, Tidal Periton Diyalizi ve İntermittant Periton Diyalizi olarak farklı aletli periton diyaliz tipleri vardır. Avantajları • Hastanın hastaneye bağımlı olmaması (hastanın kontrol için genellikle ayda bir kez hastaneye gelmesi) • Daha sabit kan biyokimyası • Daha az diyet ve sıvı kısıtlaması • Daha etkili hipertansiyon kontrolü • Diyaliz işlemine bağlı kan kaybı olmaması • APD’ de hastanın günlük yaşantısının kesintiye uğramamasıdır. Dezavantajları • Enfeksiyon riski • SAPD’ DE günde 4-5 değişim yapma zorunluluğu • APD’ de hastanın gece makineye bağımlı olması • Dislipidemi ve obezite riski • Metabolik ve mekanik komplikasyonlardır. Hem SAPD hem de APD kronik böbrek yetmezliğinde başarı ile uygulanan renal replasman tedavi seçenekleridir. RENAL TRANSPLANTASYON Böbrek nakli; sağlıklı bir böbreğin son dönem böbrek yetmezliği olan hastanın karın alt kısmına ameliyat ile yerleştirilmesidir. Takılan böbrek canlı vericiden veya kadavradan alınabilir. Yapılan başarılı böbrek transplantasyonunda diyaliz tedavisinde olduğu gibi böbrek fonksiyonlarından bazıları değil, tamamı yerine getirilir. Buna ek olarak hastalar için sürekli diyaliz işleminin oluşturduğu fiziksel ve psikolojik zorluklar ortadan kalktığından dolayı yaşam kalitesi daha iyidir. ABO kan grubu: Böbrek transplantasyonu yapılabilmesi için alıcı ve verici arasında ABO kan grubu sisteminde uyum olmalıdır. Uyum kuralları kan transfüzyonundaki gibidir (O grubu genel verici, AB grubu genel alıcı) ; Rh sisteminin ise bir önemi yoktur. 13 HLA sistemi: Alıcı ile verici arasındaki uyumda aranan ikinci sistem, doku grubu olarak bilinen HLA sistemidir. HLA sistemi 6.kromozomun kısa kolu üzerinde yerleşmiş doku uyumluluk antijenlerini içerir. HLA bölgesindeki antijenler 1.sınıf (A,B,C) ve 2.sınıf ( D,DR, DP, DQ ) olmak üzere ikiye ayrılır. Böbrek transplantasyonunda önemli olan A,B ve DR antijenleridir. HLA antijenleri anne-babadan alınır. Bu nedenle anne ya da babanın doku gruplarının çocuk ile uyumlu olma derecesi %50 civarındadır. Cross match testi: Bu test böbrek nakli öncesi kesinlikle yapılması gerekli olan kan testidir. Alıcının serumundaki donör antijenlerine karşı oluşmuş antikorların olup olmadığının belirlenmesidir. Nakilden önce Cross match negatif olmalıdır. Pozitif test sıklıkla daha önce yapılmış böbrek nakli, gebelik ve kan transfüzyonlarına bağlıdır. Panel Reaktif Antikor (%PRA) testi: Bu test kadavradan nakil için bekleyen hastalarda hastanın kanındaki HLA antikorlarının miktarını ölçerek hastanın duyarlılığını ölçer. Bu testte hastanın serumu ile 60 adet HLA antijeni karşılaştırılır. Hastanın serumu bu antijenlerin yarısı ile reaksiyon vermiş ise bu durumda panel reaktif antikor oranı %50 demektir. Bu yüzde arttıkça kişinin duyarlılığı yani takılan böbreğin reddetme riski artmaktadır. Doku uygunluğu arttıkça takılan böbreğin alıcıda normal fonksiyon görmesi ihtimali de artmaktadır. Genellikle canlı akraba verici etik olarak daha iyi bir donör olarak kabul edilir ve istatistiklere göre uzun dönemde sonuçlar daha başarılıdır. Gönüllü akraba olmayan vericiler organ ticaretine neden olma riski ihtimalinden dolayı genellikle kabul görmemektedir. Kadavra donör çıktığında doku grupları uygun aday hastalar güncel değerleriyle değerlendirilerek transplantasyona uygunluğu araştırılır. Öncelikle HLA- DR uyumu göz önüne alınmak üzere en yakın doku uyumuna sahip hastalar aday olarak çağrılmaktadır. Kadavra donör böbrekleri, bekleyen adayın uyumlu antijen sayısı ile beraber hastaların medikal ve fiziksel kondisyonu, yaş ve vücut yapısı, psikolojik ve entelektüel durumu esas alan sistem doğrultusunda paylaştırılmaktadır. 14 Cins ve ırk organ paylaşımında göz önüne alınmaz. Doku uyumu majör kriterdir. Gerekli hazırlıklardan sonra alınan böbrek koruyucu sıvıdaki işlemi takiben alıcının iliak fossasına retroperitoneal olarak yerleştirilir ve renal arter, ven ve üreterin uygun teknikle anastomozu yapılır. Transplante periton diyaliz hastasının cerrahi öncesi diyaliz sıvısının drene edilmesi, sıvıdan lökosit sayımı, lökosit formülü ve kültür alınması gereklidir. Kateter çıkış yerinin günlük pansumanının yapılması ve kateter çekilene kadar 48 saatte bir heparinli solüsyonla lavaj yapılması gereklidir. PD organizasyonu ve hemşirenin rolü Periton Diyaliz (PD) Organizasyonu dikkatli planlama ve zaman gerektirir. PD hastasının yönetilebilmesi için teknik eğitim, motivasyon ve araç-gerece ihtiyaç vardır. Her PD ünitesinin, bulunduğu kurumun çatısı altında, kendine göre bir düzeni vardır. Ancak bütün ünitelerde yapılan tedavinin amacı, hastaların yaşam sürelerini olabildiğince uzatmanın yanı sıra, kaliteli bir yaşam sağlamak ve onları sosyal yaşamın içinde tutmaktır. İdeal bir PD ünitesinin planlanmasında amaç, hasta ve hasta yakınlarının eğitim, tedavi ve rutin kontrolleri sırasında, mümkün olduğunca rahat etmeleri, enfeksiyonlardan korunmalarını sağlamaktır. PD ünitesi hastaların rahat ulaşabilecekleri yerde olmalıdır. Tercihen zemin katlar seçilmeli, üst katlar olursa sürekli çalışan asansörler olmalıdır. PD ünitesinde aydınlatma oldukça önemlidir. Doğal ve suni aydınlatma yöntemlerinden faydalanılmalıdır. Ünitede ısı 20 OC olmalıdır. Mutlaka yangın alarm sistemi bulunmalıdır. PD ünitesinde, gürültüyü minimuma indirecek düzenek kurulmalıdır. Gürültüyü azaltmak, stresin azalmasını ve performansın yükselmesini sağlar. PD ünitesinde bulunması gereken bölümler PD programı için eğitimine uygun, trafiği fazla olmayan bir alan gereklidir. PD alanı sakin ve huzurlu olmalı, enfeksiyon riski taşımamalıdır. PD Ünitesi İçin Gerekli Alanlar; Eğitim Odası; Eğitim odası, bir ve birden fazla kişiye eğitim verebilecek kapasitede olmalıdır (toplam olarak en az 9 m2 ). Çünkü bazı eğitimler birebir, bazı eğitimler ise grup ile daha iyi yapılabilmektedir. Eğitim alanı, olabildiğince hastanın ev ortamına benzemelidir. Bu şekilde hastanın dikkatinin dağılması (konfüzyonu ve desoryantasyonu) önlenebilir. Ortamın ışıklandırılması ve 15 havalandırılması yeterli, oturma düzeni uygun olmalıdır. Eğitim odasında yazı tahtası, basılı araçlar (el kitabı, broşürler), maket, görsel/işitsel araçlar (video, TV, teyp), soyut görsel semboller (şekiller, karikatürler, resim dizileri), hareketsiz resimler (renkli fotoğraflar, slâyt, posterler ) gibi eğitim materyalleri kullanılmalı ve uygulama alanı olmalıdır. PD ünitesi eğitim odası için gerekli malzemeler; rahat sandalye / koltuk, muayene masası, lavabo, tartı, solüsyon ısıtıcısı, mayi askısı, PD demonstrasyon malzemeleri, uygun sehpa, APD cihazı ve gerekli malzemeler bulunmalıdır. PD Değişim Odası; Enfeksiyon riski taşımayan, havalandırılabilen ve iyi aydınlanan bir oda olmalıdır. Değişim odasında ayarlanabilen koltuk, masa, sehpa, lavabo, tartı, solüsyon ısıtıcısı, mayi askısı, pansuman arabası ve malzemesi bulunmalıdır. Hasta (değişimi uygulayan kişi) ve hemşire hariç hiç kimse değişim esnasında bu odada bulunmamalıdır. Gerekirse hastayı dışarıdan izlemeye olanak veren camlı bölme olmalıdır. Müdahale odası; Hastanın kateterinin takıldığı veya çıkarıldığı, pansuman ve bakımının yapıldığı odadır. Bu odada lavabo, tartı, ayaklı sehpa, EKG/monitör ve defibrilatör, acil müdahale kiti, oksijen sistemi, ışık kaynağı, UV lamba ve diğer gerekli malzemeler bulunmalıdır. Muayene Odası; Hastanın fiziksel muayenesinin yapıldığı odadır. Bekleme Odası; Hasta ve yakınlarının beklemeleri ve dinlenmeleri için yeterli sayıda koltuk, sehpa bulundurulan ve havalandırılabilen bir alan olmalıdır. Bekleme süresince zaman geçirecekleri TV, broşür ve dergi bulunmalıdır. Depo; Tedavi bölgesinden ayrı, direk güneş ışığı almayan, raf sistemi olan ve nemden uzak bir alan olmalıdır. Gerektiğinde kullanılacak malzemelerin (diyaliz sıvıları, APD cihazları, cihaz setleri, temizlik malzemeleri vb.) uygun koşullarda saklandığı yerdir. Malzemeler, eğitim veya tedavi odasında tutulmamalıdır. Hemşire Odası; Hemşirenin dinlenme alanıdır. Doktor Odası; Doktorun çalışma alanıdır. Sekreter Odası; Randevuların verildiği, bilgisayar, fax ve telefon gibi iletişim araçlarının bulunduğu alandır. 16 Laboratuar; Hastanın takip ve kontrollerinde istenilen materyallerin alındığı, saklandığı ve tahlil işlemlerinin yapıldığı alandır. Tuvalet ve Banyo; Drenaj sıvısının uygun boşaltılması için atık sisteminin ayrıca yer aldığı tuvalet ve banyo bulunmalıdır. PD ekibi ve görevleri Bir PD Ünitesinde nefroloji veya iç hastalıkları uzmanı, diyaliz eğitimi ve deneyimi olan hemşire, personel, diyetisyen, psikolog ve sosyal hizmet uzmanı olmalıdır. Gerektiğinde fizyoterapist, cerrah, idari personel ve diğer hastane ünitelerindeki sağlık bakım profesyonellerinin ekibe katılımı sağlanır. En önemlisi hasta merkezli bir ekip oluşturulmuş olmasıdır. Her şeyin yolunda gitmesi için tüm ekip elemanları arasında yakın bir işbirliği ve iletişime ihtiyaç vardır. Tüm ekip elemanlarının katıldığı düzenli toplantılar yapılmalıdır. Bu toplantılarda yapılan fikir alışverişi ekip arasındaki uyumu ve iletişimi artırarak, hastaların daha iyi takip edilmesini sağlar. Aynı zamanda, bu toplantılarda ortak hedeflerin ve felsefenin belirlenmesi başarıyı arttıracaktır. İyi ve optimal bir bakım için rol, iş ve sorumlulukların belirlenmesi önemlidir. Paylaşılan amaçlar ve fikirler karmaşayı önler. Nefrolog • Hastanın muayene, değerlendirme ve tıbbi tedavisini düzenler. • Hasta için gerekli müdahaleleri yapar. • Ekip ile ilgili koordinasyonu sağlar. • Hasta ile ilgili konularda PD hemşiresi ile karşılıklı görüşerek gerekli kararları verir. • Ünite için malzeme temini konusunda koordinasyonu sağlar. Diyetisyen • Hastaların sosyoekonomik, kültürel düzeylerine göre uygun olan beslenme programını hazırlayıp diyet eğitimini verir. • Belirli aralıklarla ve hastanın klinik durumuna göre diyet kontrolünü yapar ve eğitimini yeniler. • Diyet uzmanı, malnütrisyonun, renal osteodistrofinin ve kardiyovasküler hastalığın önlenmesinde rol oynar. 17 Sosyal hizmet uzmanı • Tedaviye yardımcı olması amacıyla, aile içi ve çevresel faktörlerin düzenlenmesine ilişkin sosyal yardımlarda bulunur. • Sosyal haklar ve toplumsal kaynaklar, kurumlar hakkında bilgi verir, danışmanlık hizmetleri yapar, hasta ve ailesi adına ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapar. Psikolog - Psikiyatrist KBY olan hastalarda olay irreversibl olduğu için anksiyete, depresyon gibi problemlere daha yoğun rastlanmaktadır. Ayrıca hastalar, ölüm korkusunu daha yoğun yaşarlar. Aile, arkadaş, çevre ve işlerini kaybetme endişesi duyarlar. Beden imgeleri bozulduğundan kendilerini beğenmeyip özgüvenlerini yitirebilirler. Bu nedenle, tedavi ekibinin yardımcı ve destek olamadığı durumlarda psikolog veya psikiyatristle işbirliği yapılmalıdır. Fizyoterapist • Uzman doktor değerlendirmesiyle hastaların fiziksel durumlarını saptayıp program yapar. • Hastanın fizik tedavi ve rehabilitasyon programını planlar. • Yaşamda bağımsızlık kazanması için koruyucu yöntemleri veya yapılması gereken diğer tedavileri uygular, fiziksel uyumu arttırıcı özel egzersizler ve önerilerde bulunur. • Fiziksel ve fonksiyonel yetersizlikleri önlemede yardımcı olur. • PD hastalarının günlük yaşam aktivitelerinde maksimum bağımsızlık kazandırır. • Hastayı, işine daha erken dönecek seviyeye çıkarmak için yardımcı olur PD Hemşiresi Hasta ile en çok iletişimde bulunan, hasta değerlendirmesini ve eğitimini yapan, ev ziyaretleri gibi birçok sorumluluğu olan kişi veya kişilerdir. Temel hemşirelik eğitiminden sonra, Diyaliz Merkezi Denetleme Kurulunca eğitim hastanesi olarak seçilmiş bir hastanede en az 3 aylık klinik ve kuramsal eğitimi tamamlayarak sertifika almış olmalıdır. PD Hemşiresinin Görev ve Sorumlulukları Hasta Bakımı; Evde hasta bakımının devamının sağlanması • Hasta seçimi • Ekip içerisinde iletişim 18 • Hasta ailesi ile iletişim • Enfeksiyon kontrolü • Komplikasyonların tanınması ve tedavisi Yönetim; Hemşirelik hizmetlerinin organizasyonu • Poliklinik hizmetinin organizasyonu • Multidisipliner ekip toplantılarına katılım • Veri toplanması • Sosyal aktivitelerin planlanması Eğitim; Eğitim programlarının oluşturulması • Hasta eğitim programlarının oluşturulması ve uygulanması • Sürekli eğitim ve hizmet içi eğitim programlarının oluşturulması Araştırma; PD ile ilgili yayın hazırlanması • Profesyonel organizasyonlara katılımın sağlanması • Hemşirelik uygulamalarının geliştirilmesine katkıda bulunulmasıdır. PD Hemşiresinin Özellikleri • PD hemşiresi sorumluluk sahibi olmalı, tedaviye inanmalı ve tedavi kalitesini geliştirmek için çalışmalı • Nefroloji hemşireliği deneyiminin yanında dâhiliye ve cerrahi hemşireliği ile ilgili yeterli bilgi ve beceriye sahip olmalı • PD eğitimi özel beceri gerektirir. Hemşire, öz bakım hakkında yeterli bilgiye sahip olmalı • Hemşire; eğitim sırasında sabırlı, tutarlı, esnek ve espritüel olmalı • Hastalara karşı olumlu yaklaşımda bulunmalı ve cesaretlendirmeli • Hasta eğitimi planlı yapılmalı ve her hasta bireysel olarak değerlendirilmeli • PD hemşiresinin karar verme yeteneği olmalıdır. PD tedavisi hasta ve ailesinin sorumluluk almalarını gerektiren, evde uygulanan tedavi olduğu için, hemşirelik bakımının odağı ve hedefi, hastaya tedavi yöntemini öğretmek, evde hastalığını idame etmesini sağlamak ve rehberlik etmektir. 19 Periton diyalizinde hasta eğitimi Periton Diyalizi, Son Dönem Böbrek Yetmezlikli (SDBY) hastanın tedavide kendi kendine yetebilmesi, olası sorunlarla baş etme yollarını bilmesi nedeniyle yaşam kalitesini arttıran bir yöntemdir. Bu nedenle PD hemşiresinin hastaya vereceği eğitim oldukça önemlidir. Eğitim, hastanın davranışlarında gözlenebilir değişiklikler meydana gelmesidir. Hastanın tedaviye katılımı, sağlık durumunu nasıl koruyacağı ya da iyileştireceğini öğrenmesine yardımcı olmayı amaçlayan, sürekliliğe sahip yeni bilgi ve beceri edinmeyi anlatır. Eğitim İlkeleri En verimli öğrenme, katılımcı öğrenmeye hazır olduğunda gerçekleşir. • Öğrenim, katılımcıların daha önceden bildikleri ve deneyimleri üzerine inşa edilirse daha etkili olur. • Katılımcılar neleri öğrenmeleri gerektiğinin farkında olurlarsa öğrenim daha etkili olur. • Çeşitli eğitim teknikleri ve yöntemleri kullanılarak öğrenme kolaylaştırılabilir. • Gözlem altında ve gerçeğine benzer ortamlarda pratik yapma fırsatı verilmesi beceri için gereklidir. • Beceride yeterlilik için tekrar gereklidir. • Anında verilen olumlu ve yargısız geri bildirim etkili olabilir. Hasta eğitiminde dikkat edilmesi gereken noktalar • Eğitim planı hasta ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde olmalıdır. • Kültürel olarak hassas ve etnik olarak uygun eğitim malzemeleri kullanılmalıdır. • Hastaların dikkat süreleri kısa olduğundan, öğretim seansları 15-20 dk. yı aşmamalıdır. • Eğitimde esnek olunmalı, otoriter yaklaşım sergilenmemelidir. • Hastanın tercih ettiği öğrenim metodu belirlenmelidir. • Eğitim etkinliği değerlendirilmelidir. • Eğitim sürekliliği sağlanmalıdır. Öğrenme bir dizi planlı etkinlikler aracılığıyla gerçekleşir 1.Tanılama: Sorunların tespit edilmesi 2.Planlama: Bakım veya öğretim planı. 3.Uygulama: Hemşirelik müdahaleleri, Öğretim-Demonstrasyon 4.Değerlendirme: Hastanın Durumu, hastadan beklenen davranış değişikliği. 20 Tanılama Tanılama; Fiziksel, psikolojik ve bilgi gereksinimi saptayıp öğrenme gereksinimlerinin belirlenmesidir. Hasta ve/veya ailesinin öğrenme yeteneğinin ve sağlık sorunlarıyla ilişkili olarak neleri öğrenmesi gerektiğinin dikkatli bir şekilde saptanması etkili hasta eğitiminin köşe taşını oluşturur. Hasta, diğer aile üyeleriyle birlikte değerlendirilmelidir. Ailenin öğrenme konusundaki gönüllülüğü ve yeteneği hastanın öğrenme sürecinin ilerlemesini etkileyecektir. Tanılama hastanın fiziksel, duygusal, davranışsal ya da çevresel sorunlarının tespit edilmesini sağlar. Kaynaklar hasta, ailesi ve kayıtlardır. Hastanın PD’ne uygunluğu değerlendirilirken; • Hastanın geçmişteki sağlık sorunları belirlenmeli (geçirmiş olduğu ameliyatları, alerjileri vs.) • Hastanın şu andaki hastalığına ilişkin sorular sorulmalı • Aile bireyleri hakkında bilgi alınmalı • Ailenin tepkisi değerlendirilmeli • Alışkanlıkları sorgulanmalı (çay, kahve, sigara, alkol) • Diyet öyküsü alınmalı • Uyku düzeni • Yaşadığı evin fiziksel ayrıntıları • Çalışıyorsa iş ortamı • Çocuk ise okul durumu sorgulanmalıdır Görüşmeyi başarılı yürütebilmek için hemşire; • İyi bir dinleyici olmalı • Soruları dikkatli sormalı • Konuşma ve ifade tarzına dikkat etmeli • Sözel olmayan ipuçlarını değerlendirmeli • Hastane ortamının farkında olmalı • Eğitim yapılan yer ve süreye dikkat etmeli • Hastanın hastalığı hakkında neler hissettiğini anlamaya çalışmalı • Hastanın adaptasyon evrelerinden hangisinde olduğunu saptamaya çalışmalıdır. 21 Planlama ve uygulama Eğitim aşamaları: 1. Ön eğitim 2. SAPD-APD Eğitimi 3. Sürekli Eğitim 1.Ön eğitim Ön Eğitim içeriği Böbreğin yapısı ve görevleri ABY nedenleri ve belirtileri KBY nedenleri ve belirtileri KBY tedavi seçenekleri • Hemodiyaliz nedir? Avantajları ve dezavantajları nelerdir? • Periton Diyalizi nedir? Avantajları ve dezavantajları nelerdir? • Transplantasyon nedir? Avantajları ve dezavantajları nelerdir? Ön eğitimle birlikte hasta hakkında edinilmesi gereken bilgiler; • Evin sağlık merkezine uzaklığı • Ev tipi • Elektrik, su şebekesi varlığı • Banyo, tuvalet durumu • Evde değişim için uygun bir alanın varlığı • İletişim sistemi • Evcil hayvan varlığı • Solüsyonlar için uygun depolama yeri • Ailenin destek durumu sorgulanmalıdır. • Edinilen bilgiler ev ziyaretiyle desteklenmelidir. 2.SAPD Eğitimi 1. Hastanın PD ekibi ile tanıştırılması 2. Genel temizlik kuralları • Kişisel temizlik • El yıkama tekniği • Giyim • Günlük banyo, diş ve ağız bakımı 22 3. PD malzemelerinin temini ve tanıtımı • Kateterin anlatılması • Kateterin takılma hazırlıklarının yapılması • Kateter bakımı • Solüsyonlarının içerikleri amaçları, yan etkileri, saklanması, ısıtılması, değişim sıklığı • PD transfer setin amacı ve değişim sıklığı • Diğer malzemelerin (enjektör, maske, mini kapak, klemp, heparin vs) tanıtılması • Antiseptik solüsyonların hazırlanması ve kullanılması 4. Asepsi, antisepsi, sterilize, dezenfeksiyon, kontaminasyon gibi terimlerin anlatılması 5. Değişim hazırlıkları • Değişim ortamı nasıl olmalıdır • Malzemelerin hazırlanması • Solüsyonların ısıtılması ve kontrolü • Maske takmanın önemi • El yıkama tekniği • Sehpa temizliği ve düzenlenmesi • PD torbası değişim tekniği (Demonstrasyonla) 6. PD torbasına ilaç uygulama • Enjektör Eğitimi (ilaçların amaç, doz, kullanım şekli, saklanması, önemi, yan etkileri) • Enjektör kullanım tekniği • Torbaya ilaç uygulama ve örnek alma 7. Kateter çıkış yeri kontrolü ve bakımı • Pansuman tekniği 8. Beslenmenin önemi • Diyetin içeriği (kalori, protein, Na, K, sıvı alımı) • Diyete uyumun önemi • Öğünlerin planlanması 23 9. Sıvı dengesi (KB, ağırlık, idrar ve ödem takibi) • Kuru ağırlığın tespit edilmesi 10.Komplikasyonların nedenleri, belirtileri, yapılması gerekenler • Enfeksiyöz Komplikasyonlar • Peritonit • Kateter çıkış yeri enf. • Kateter tünel enf. • Enfeksiyona bağlı olmayan komplikasyonlar • Hipo ve Hipervolemi • Torbada fibrin ve kan görülmesi • Ağrılar (omuz, karın, bel vs.) • İçe ve dışa sıvı akış zorluğu • Kabızlık ve diyare • Herni • Sızıntı ve kaçaklar • Kaşıntı • Kazara setlerin ayrılması • Dış keçenin cilt üzerine çıkması 11. Evde kayıtların tutulması ve önemi 12. Ev ziyareti, amacı, ev ortamının düzenlenmesi 13. Hastanın sosyal ve cinsel fonksiyonlarındaki değişiklikler 14. Rutin kan testlerinin yaptırılması • Poliklinik muayenelerinin aralıklı yapılması ve rutin kontroller 15. Hangi durumlarda acil olarak üniteye gelmesi ve acil arama sisteminin gerekliliğinin anlatılması 16. Malzemelerinin önceden temini • Önceden hazırlanmış olan standart eğitim planları hastaların değerlendirilmeleri sonucu elde edilen verilere göre değiştirilebilir. (Bireysel eğitim planı hazırlanabilir.) 24 3. Sürekli eğitim Eğitim Metodları 1. Bireysel ya da grup eğitimi 2. Konuşma ve tartışma 3. Demonstrasyon 4. Konferans Eğitim bire bir ya da grup eğitimi şeklinde yapılabilir. Genelde tercih edilen bireysel eğitimdir. Ama ortak durumu paylaşan periton diyalizi hastaları birbirlerini motive etme ve destekleme eğilimi gösterirler. Grup eğitiminde eğiticiden öğrendikleri kadar birbirlerinden öğrenecekleri şeyler de olabilir. Bir yararı da hasta grubuna eğitim vermek ünitedeki hemşireler için zaman kazandırır. 1. Başarılı bir grup eğitimi için gereken hazırlıklar • Katılımcıların birbirlerini rahatça görebilecekleri ve konuşabilecekleri bir düzenleme yapılmalı • Toplantı mümkünse yuvarlak masada yapılmalı ya da sandalyeler daire şeklinde yerleştirilmeli • Bilgi alışverişi ve tartışmayı sağlamak için grup sayısı 5-7 hasta ile sınırlı tutulmalı • Odanın ısısı, havalandırılması ve aydınlanması kontrol edilmeli • Zaman ve sıralama iyi yapılmalı 2. Tartışmayı başlatmak ve görüş alanını korumak • Hastaların kendilerini tanıtmaları ve bir miktar bireysel bilgiyi paylaşmaları istenmeli • Toplantının amacı açıklanmalı • Herkesin katılımı teşvik edilmeli • Çok disiplinli davranılmamalı yine de grubun tartışma sırasında konu dışına çıkmasına izin verilmemeli • Gerekli durumlarda bilgi ve açıklama veren bir kaynak gibi davranılmalı • Seansın sonunda konuşulanlar kısaca özetlenmelidir. Eğitim Araçları • Basılı malzemeler (El kitabı, broşürler) • Fiziksel modeller 25 • • • • • • Posterler ve çizelgeler Bilgisayar ve barkovizyon Tepegöz ve slâytlar Videokasetleri Yazı tahtası Kâğıt tahtası (Flip Chart) Eğitim araçları hiçbir şekilde eğiticinin verdiği bireysel eğitimin yerini tutamaz. Araçlar ne kadar renkli, ne kadar etkileyici ve ne kadar yeni olursa olsun hastanın yine de eğitimcinin bireysel yönlendirmesine ve takibine gereksinimi vardır. Eğitimin değerlendirilmesi Eğitim sırasında veya sonrasında hastanın öğrenme yolunda sağladığı ilerlemeler sürekli ve sistematik olarak değerlendirmeye tabi tutulur. Değerlendirme Neden Yapılır? • İstenilen davranışın sağlanması • İstenmeyen davranışın tekrar yönlendirilmesi • Hastanın ilerlemesinin ölçülmesi • Gerekli belgeleri sağlama • Etkili eğitim metotlarının ayırt edilmesi Değerlendirme Metodları Geri bildirim almak • Hasta ne öğrendiğini söyler ya da gösterir. Geri bildirim sırasında yardımcı olunmalı • Hata yaptığında uyarılmalı • Açık olunmalı • Pratik olunmalı • Esnek olunmalıdır. Yazılı Testler • Eğer hastanın eğitim düzeyi uygun ise yazılı testler eğitim öncesi, eğitim sırasında ve eğitim sonrasında kullanılabilir. • Testler öğretilen bütün bilgileri kapsayacak şekilde hazırlanmalı, önemsiz detayların üzerinde durulmamalıdır. • Kolaydan zora giden sorular sorulmalıdır. • Sorular basit bir şekilde ifade edilmelidir. • Sorular açık yani bir tek doğru cevap verecek şekilde hazırlanmalıdır. 26 • Tuzaklı sorular sorulmamalıdır. • Hastaya testi bitirmek için bol zaman verilmelidir. • Testin nasıl puanlandırılacağı açıklanmalıdır. Sözlü Testler Sorular nazik sorulmalı hasta sorguya çekilmiş hissine kapılmamalıdır. Eğitim sırasında, hastaya hissettirmeden konu tekrarı yapılmalıdır. Kontrol Listeleri Değerlendirme için basit ve hızlı bir bilgi edinme yolu sağlar. Bunları öğrenme sırasında çeşitli aşamalarda hastanın kaydettiği ilerlemeleri ölçmek için kullanılabilir. Kontrol listelerini kullanmak eğiticiye ve hastaya hastanın hangi eğitim hedeflerine ulaştığı ve hangi hedefler üzerinde çalışması gerektiği yolunda açık kanıtlar sağlar. Eğitimin Hemşireye sağladığı avantajlar • İletişim ve işbirliği • Standartlaşma • Karar verme yeteneğini geliştirmek • Bilimsel yaklaşımı sağlamak • Hemşirelik bakımında bağımsız işlevleri arttırmak • Bakımın niteliğini yükseltmek • Maliyet ve iş gücünden kazanç Periton diyalizinde ev ziyaretleri Son Dönem Böbrek Yetmezlikli (SDBY) hastaların tedavisinde en iyi yöntemlerden birinin Periton Diyalizi (PD) olduğu bilinmektedir. PD’nin başarısı ise hastanın ve/veya ailesinin bu programa göstereceği uyuma bağlıdır. Bu uyumun arttırılmasında, daha hastanın değerlendirilmesi aşamasında başlatılması gereken ev ziyaretlerinin çok büyük önemi vardır. Ev ziyaretlerinin gerçekleştirilmesinde başlıca rolü hemşireler üstlenmektedir. Hemşireler tarafından yapılan ev ziyaretlerinin tarihçesine bakıldığında, bu organizasyonun önemli aşamalardan geçtiği görülmektedir. İlk olarak 1890 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde 21 farklı ev ziyareti organizasyonu kurulmuş ve ilk ev ziyaretleri ise 1892 yılında İngiltere’ de Florance Nigthtengale tarafından sağlık ziyaretçisi adı altında başlatılmıştır. Bu olay 1910’larda koruyucu bakım olarak genişletilmiş, 1920’lerde ise pek çok gönüllü organizasyonlar 27 oluşturularak ev ziyaretlerinin önemi arttırılmaya çalışılmıştır. Daha sonraları ev ziyaretleri organizasyonları Lillian Wald tarafından halk sağlığı hemşireliği olarak adlandırılmıştır. Genel olarak ev ziyaretleri çok çeşitli amaçlara yönelik yapılmaktadır. Bunlar; • Kronik hastalıklarda hastanın kendi kendini değerlendirebilmesi • Hastanın belli başlı işlemlerde otonomi kazanarak bağımsızlığını elde etmesi • Hastanın bulunduğu çevre ile güvenlik ve sosyal sorunlarının, ev durumunun ve fizik değerlendirmenin yapılabilmesi • Tanı ve tedavi planının yönlendirilmesi • Hasta ve/veya ailesinin daha yakından tanınması • Hastaya yapılabilecek girişim ve yönlendirmelerin daha erkenden saptanması olarak sıralanabilir. Pratik uygulamada ev ziyaretlerinin hasta uyumu ve tedavinin başarısında önemli avantajları bulunmakla birlikte bazı dezavantajlarını da beraberinde getirmektedir. Bunlar aşağıda maddeler halinde belirtilmiştir. Ev ziyaretlerinin avantajları • Hastanın kendi çevresinde hastalığının bilincine varmasının sağlanması • Hastayı aile ortamında değerlendirme fırsatının elde edilmesi • Hastanın tedaviye uyumunun sağlanması • Hasta ve hemşire arasında daha iyi bir iletişimin sağlanması • Tedavi devamının arttırılması • Hemşire uyumunun arttırılmasıdır. Ev ziyaretlerinin dezavantajları • Zamana gereksinim göstermesi • Çok pahalı olmasıdır. Literatürde ev ziyaretleri ile ilgili yapılan çeşitli çalışmalarda olumlu sonuçlar alındığı bildirilmektedir. Örneğin, myokard infarktüslü hastalarda ev ziyaretleri ile hastaların hastalıkları hakkında daha iyi bir bilgi birikimine sahip oldukları ve önerilen kardiyak rejime daha iyi bir uyum sağladıkları belirtilmiştir. Bunun yanında postpartum dönemde ev ziyaretleri ile olası problemlerin erken dönemde saptandığı, emzirme döneminde ise annelerin deneyimlerinin arttığı ve ev ziyareti yapılan annelerin bebeklerini daha uzun süre emzirdikleri belirtilmiştir. Ayrıca geriatrik hastalarda aşılama oranlarında artma ve bu dönem hastalıklarının daha erken saptandığı gözlenmiştir. Yine rehabilitasyon programına alınan kronik hastalığı olanlarda ev ziyaretleri ile geçiş döneminin 28 daha hafif atlatıldığı, bunun yanında kullanılacak aletler hakkında hasta ve ailesine önerilerin tekrarlandığı ve daha kolay eğitim verildiği bildirilmiştir. Periton Diyalizi (PD) hastalarında ev ziyaretleri ile ilgili çalışmalarda ise hastaların klinik veya hastaneye bağımlılıklarının daha da azaldığı gösterilmiştir. Ayrıca PD hastalarında ev ziyaretleri ile hasta uyumunun daha iyi değerlendirilebildiği ve ev ziyaretleri yapılan PD ünitelerinin sonuçlarının daha iyi olduğu gösterilmiştir. Ev ziyaretlerinde hemşirenin rolü Ev ziyaretlerinin gerçekleştirilmesinde en önemli rolü hemşireler üstlenmektedir. Yayınlarda ev ziyaretlerinde bulunan hemşirenin toplum hemşiresi olarak da adlandırılması öngörülmektedir. Doğal olarak bu olay toplum hemşireliği olarak adlandırılmaktadır. Konu diyaliz işlemini ilgilendirdiğinde ise PD hemşiresinin yaptığı iş de toplum diyaliz hemşireliği olarak adlandırılabilir. Kronik PD uygulanan hastalarda ev ziyaretleri hasta morbiditesinin azaltılmasında önemli rol oynamaktadır. Burada ailenin, çevrenin ve/veya bakıcılarının da hastalığı bilmesi ve kabullenmesi tedavinin başarısında önemlidir. PD uygulanan hastalarda toplum diyaliz hemşireliğinin etkinliğinin arttırılmasında ekip çalışmasının önemi de bilinmektedir. Bu ekipte doktor, diyetisyen, psikolog ve sosyal hizmet uzmanı toplum diyaliz hemşiresiyle sürekli olarak işbirliği halinde olmalıdır. Ev ziyaretleriyle hasta ve/veya ailesine yardım etmek, konforu sağlamak, stresli zamanlarda destek vermek ve rahatlatmak amaçlanmaktadır. Hemşiresinin hasta ve/veya ailesiyle olumlu ilişkilerde bulunması, hastanın hastaneye bağımlılığını ve hastane uygulamalarını önemli oranda azaltmaktadır. Hepsinden önemlisi evde tedavi hastaların tercihidir. Bu durum da takip ve tedavinin başarısında önemli rol oynamaktadır. Hastalar hastanede klinik kurallara uymak durumundadırlar. Oysa ev ziyareti yapan hemşirenin hastanın evinde konuk olduğu unutulmamalıdır. Hemşire, hastanın evdeki tedavi kurallarına uymasını isterken hasta ve/veya ailesinin isteklerini, inançlarını, kültürünü ve ev koşullarını göz önüne almak zorundadır. Hastalığın özelliği nedeniyle PD hastalarında bakım çok uzun sürelidir. Bu durum hasta ve/veya ailesi tarafından da kabul edilmelidir. Diyaliz hemşiresinin burada üstlendiği rol çok önemlidir ve mücadeleyi gerektirmektedir. Çünkü hemşire ayrıcalıklı durumda olan hasta birey ve ailesiyle karşı karşıyadır. Ailenin günlük yaşam tarzı da toplum diyaliz hemşiresinin çalışma şeklinde rol oynamaktadır. 29 Toplum diyaliz hemşiresinin hastayı bağımlı olmaktan kurtarmada optimum sağlık şartlarının sürdürülmesinde önemli görevi vardır. Bu görevi sürdürürken hemşire; sağlık ekibi, hasta, aile ve toplumla ilişki içinde olmalıdır. Diyaliz hastalarının bakımından sorumlu hemşirenin ilk hedefi hastanın yaşamına uygun günlük aktiviteleri sağlamak ve hastalara diyet, sıvı kısıtlaması ve bunların diyaliz tedavisine uygunluğu konusunda eğitim vermek olmalıdır. Brindle ve Brown evde diyaliz hastalarının bakım ve tedavisi ile diyaliz hemşire grubunun rolünün uygulanabilmesi için ana hatlarıyla 5 hedef tanımlamıştır. Bu hedefler; 1-Semptomların kontrolü 2-Destek ve öğütler 3-Bakımın düzenlenmesi 4-Pratik ihtiyaçların karşılanması 5-Eğitim ve uygulama olarak belirtilmektedir. Ev ziyaretlerinin önemi PD’de ev ziyaretleri programa başlanmadan önce ve programa başlandıktan sonra olmak üzere 2 grupta değerlendirilmektedir. Ev ziyaretleri hasta seçimi sırasında başlatılmalıdır. Hasta seçim için değerlendirilirken, seçim kriterlerinde ev şartlarıyla ilgili kuşku varsa son karar verilmeden önce hasta evinde ziyaret edilmelidir. PD programına başlanmadan önce de hasta evinde ziyaret edilerek diyaliz odası ve hijyen konusunda eğitimin devamı sağlanmalıdır. Diyalize başlanmadan önce hasta ve ailesinin evde görülmesi bilgi ve desteğin sağlanması açısından çok yararlı olmaktadır. Bu sayede hasta ve/veya ailesi ile diyaliz öncesi bir ilişki için gerekli başlangıç yapılmış olur. Hasta ve/veya ailesine destek ve öneriler başlangıcın birinci noktası olmalıdır. Hastanın evinin diyaliz tedavisini uygulamak için gerekli şartları taşımaması durumuyla sıkça karşılaşılmaktadır. Bu nedenle diyaliz öncesi değerlendirme ziyaretleri ile daha başlangıçta, karşılaşılabilecek çevresel problemlerin üstesinden gelinebilmektedir. PD uygulaması için güneş gören, tozdan arınmış, fazla eşyanın olmadığı bir oda idealdir. Koşullar uygun değilse evin en az kullanılan temiz bir odası tercih edilmelidir. 30 Diyaliz öncesi ev ziyaretlerinde dikkat edilmesi gereken diğer noktalar ise; • Oturulan evin tipi • Banyo ve uyku olanakları • Havalandırma • Mutfak kültürleri olarak tanımlanabilir. Hemşire ev ziyaretine çıkmadan önce hasta dosyasını incelemeli, hastanın genel durumu hakkında bilgi edinmeli, klinik hekimi ve hemşiresiyle işbirliği yapmalıdır. PD programı başladıktan sonra yapılan ev ziyaretlerinden ise; • Hastane ortamında verilen eğitimin ev şartlarına adaptasyonu • Kontaminasyon riskini azaltmak için gerekli önlemlerin alınması • Hasta ve ailesi ile doğrudan iletişim kurularak psikososyal sorunların çözümüne yardımcı olmaya çalışılması • Verilen eğitimin ev şartlarında yenilenip, pekiştirilmesi amaçlanmaktadır. Ev ziyaretlerinde dikkat edilmesi gereken konular: • Ev ziyaretleri mutlaka randevu ile yapılmalıdır. Randevusuz yapılan ziyaretler hastayı tedirgin edebilir. Hasta randevu vermeye o günlerde uygun değilse saygı göstermeli, ısrarcı olunmamalıdır. • PD’nin temelini oluşturan eğitimi tekrarlamak için ev ziyaretleri değişim saatine uygun olarak planlanmalı ve değişim gözlenmelidir. • Hasta ve ailesi ile aynı dili konuşmalı, açıklamalar hastanın anlayabileceği sadelik ve açıklığa sahip olmalıdır. Tıbbi terimlerden mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. • Oturulan evin tipine, ailenin banyo olanaklarına, aydınlatma-havalandırma koşullarına dikkat edilmelidir. • Ailenin ekonomik koşulları ve hijyen koşulları kötü ise hassas davranılmalıdır. Hijyen konusunda ailenin onurunu kırmadan sabırla ve hassasiyetle eğitim verilmelidir. • Ailenin diğer bireyleriyle mutlaka tanışılmalı, onları PD’nin destekleyici bireyleri olarak görüp sorunları dinlenmelidir. • Hastanın ikramlarda bulunması onu incitmeden engellenmelidir. • Mutfak kültürlerine saygı duyulmalı, önemli olan noktanın diyete uyum olduğu unutulmamalıdır. 31 • Ev ziyaretleri 1 saat olarak planlanmalı, gerekli durumlarda süre uzatılıp kısaltılabilmelidir. • Sorunlar, bulunulan bölgede çözümlenmeye çalışılmalıdır. • Hasta ve ailesi ile iyi bir diyalog kurulabilmeli ve psikososyal stresleri irdelenmelidir. Hastanın ailesi ile olan ilişki ve davranışları izlenerek sorunları ile başa çıkmada yol gösterici rol üstlenilmelidir. PD’de ev ziyaretlerinin morbidite ve mortalitenin azaltılmasında çok önemli yeri bulunmaktadır. Ayrıca ev ziyaretleri ile kaliteli bir sağlık hizmeti sunulmasında hastanın ve/veya ailesinin konforuna önemli katkılar sağlanacağı gerçeği de akıldan çıkarılmamalıdır. ALETLİ PERİTON DİYALİZİ Sürekli ayaktan periton diyalizi (SAPD) en yaygın kullanılan periton diyalizi tedavi modeli olmasına rağmen aletli periton diyalizi (APD) hızla yaygınlaşan kronik periton diyaliz modelidir. Dünyada ve ülkemizde periton diyaliz tedavisi uygulanan hastaların yaklaşık %25’i aletli periton diyaliz tedavisi altındadır. Bu iki tedavi modelinin her biri için uygun hastaların seçiminde, hastanın fiziksel durumu, periton membranının transport özelliği, rezidüel böbrek fonksiyonu ve yaşam tarzı dikkate alınmalıdır. Tedavi modelleri bireye özgü olmalıdır. Tedavi seçenekleri bütün hastalara sunulmalı avantaj ve dezavantajları anlatılarak hangi tedavi modelini seçeceğine izin verilmelidir. Aletli periton diyalizi uygulamasının dünyada ve ülkemizde gösterdiği artışın nedenleri; teknolojik gelişmeye paralel olarak makinelerin kolay kullanılması ve güvenliği, SAPD’ YE göre daha iyi ultrafiltrasyon ve fazla klirens sağlanabileceği kanısı, pek çok hasta veya onların bakıcıları için yaşam tarzı avantajları sunabilmesinin yanı sıra peritonit sayısındaki azalmadır. Ancak tedaviye karar vermeden önce hastaların periton membranının transport tipi, vücut yüzey alanı ve rezidüel renal fonksiyonları bilinmelidir. APD tercih nedenleri: • Yüksek peritoneal geçirgenlikli hastalar • Tip I ultrafiltrasyon yetersizliği olanlar • Karın içi basınç artışına bağlı komplikasyon gelişen hastalar (herni, diyalizat kaçağı, sırt ağrısı) 32 • Düşük peritonit riski Bağlantı sayısının azalması, daha hijyenik ortam ve kısa bekletmeli değişimlerle peritoneal savunma hücreleri üzerine daha az olumsuz etki. Böylece teknik açıdan ve hasta açısından da bir kontrendikasyonu yok ise daha uzun süre periton diyalizi yapma avantajı sağlayabilir. • Çalışan ve okuyan hastalar • Yardımcıya gereksinim duyan ve bağımlı hastalar • Çocuk hastalar Periton Diyaliz Makineleri, Solüsyonlar ve Bağlantı Uçları: Periton diyaliz makinelerinin görünümü ve kullanımı karmaşık görünse de kendine özel kullanım kolaylığı vardır. Bu makineler ile sürekli siklik periton diyalizi (SSPD), gece aralıklı periton diyalizi (NIPD), aralıklı/İntermittant periton diyalizi (IPD) ve Tidal periton diyalizi (TPD) modelleri uygulanmaktadır. Hastaların durumuna göre belirlenen bu tedavi modelleri geceleri hasta yatarken uygulanır. Diyaliz ihtiyacına göre programlanan makine tedavi zamanı, dolum miktarı, ortalama bekleme ve boşaltım zamanı, boşaltım miktarı, döngü sayısı ve gündüz için periton boşluğuna bırakılan son dolum ayarlamalarını ekranda göstermektedir. Makinelerin tedavi ve hasta emniyeti açısından alarm sistemleri vardır. Tedavi anında oluşan olumsuz durumlarda verdiği sesli alarmı ekrana yazarak uyarıda bulunur. Daha önceki yıllarda yer çekimi ile çalışan makineler yerini hava basıncı ile çalışan makinelere bırakmışlardır. Isıtıcı düzeneği sayesinde diyaliz solüsyonu dolum öncesi ısıtılarak karına verilir ve bekleme zamanı tamamlandıktan sonra boşaltıma geçer. Böylece bir döngü diyaliz işlemi tamamlanmış olur. Daha yeni modellerde, tedavi reçetesini programlamak ve hastaya sunulan reçeteyi kaydetmek üzere akıllı kartlarla tedavi yapılmakta ve ünitede ekranda izlenmektedir. Elektrik kesintilerinde programlanan tedavi 2 saat hafızada kalabilir. Yeni model makinelerin taşınabilir olması seyahat özgürlüğü sağlamaktadır. Periton diyaliz makinelerinin son derece yararlı bir özelliği de gündüz için periton boşluğuna farklı diyaliz solüsyonu bırakabilmesidir. Çünkü devamlı rejimlerde, gündüz uzun bekletmelerde daha yüksek bir glikoz konsantrasyonu veya başka ozmotik ajan (Icodextrin…) gerekebilir. 33 APD için kullanılan diyaliz solüsyonları SAPD için kullanılan solüsyonların aynısıdır. Maliyet ve toplam torba sayısını azaltmak amacı ile 2-5 ve 6lt’lik diyaliz solüsyonları mevcuttur. Makine iki veya daha fazla solüsyonla eş zamanlı çalıştığı için kullanılan solüsyonların uygun bir şekilde seçilmesiyle hastaya kolayca birçok ara glikoz konsantrasyonu sunulabilir. Kateter ve transfer set bağlantıları SAPD de olduğu gibidir. Bu nedenle APD hastalarına gerekli olduğu zamanlarda (seyahat, peritonit, testler) manuel değişim olanağı sağlar. Üretici firmaya göre makinelerin dizaynları farklılık gösterse de Periton Diyaliz Tedavisi programlanırken makineye girilecek ve görülmesi gereken parametreler: Kullanılacak ozmotik ajanlar seçildikten sonra; • Tedavi tipi, • Kullanılacak diyaliz solüsyonu miktarı, • Tedavi zamanı, • Dolum miktarı, • Son dolum seçeneği ve miktarı, • Başlangıç boşaltım ayarı, • Ortalama bekleme süresi, • Kaç döngü diyaliz yapılacak, • Tedavi başlangıç ve bitiş zamanı, • Dolum ve boşaltım miktarları, • Toplam ultrafiltrasyon miktarı, • Işık ve ses alarm şiddeti, • Tarih ve saat ayarları, • Isıtıcı ayarı Periton diyaliz kateterinin yerleştirilmesinde Hemşirelik yaklaşımı Amaç: • Perkütan yöntemle periton diyaliz kateterinin yerleştirilmesine yardımcı olmak • Steril aseptik kurallarını uygulamak • Olası komplikasyonları önlemek 34 Hazırlık • Hasta o İşlem öncesi aç olmalı o Barsak temizliği için lavman yapılmış olmalı o İdrar sondası takılmış olmalı • Kateterin yerleştirileceği odanın temizliği sağlanmalı • Malzemeler hazırlanmalı Güvenlik/dikkat edilecek noktalar • Hasta ve ailesine yapılacak işlem hakkında bilgi verilmelidir. • Hasta ailesinden yazılı izin alınmalıdır. • Hastanın operasyondan önceki gece anti bakteriyel sabunla yıkanması ve temiz çamaşırlar giymesi söylenmelidir. • Acil durumlar için damar yolu açık bulundurulmalıdır. • Müdahale masasının sert olması sağlanmalıdır. • Operasyon öncesi kateter çıkış yeri belirlenmiş olmalıdır. • Operasyon sonrası kateter çıkış yeri kanama ve sızıntı yönünden değerlendirilmelidir. İşlem • Eller hijyenik el yıkama tekniğine uygun olarak yıkanır. • Vital bulguları alınır. • Damar yolu açılır. • Hasta müdahale masasına yatırılır ve hastanın masaya tespit edilmesi sağlanır. • Karın bölgesinin antiseptik solüsyonla silinmesi sağlanır. • Maske ve bone takılır, tüm ekip üyeleri ve hastanın da takması sağlanır. • Eller cerrahi el yıkama tekniğine uygun olarak yıkanır. • Ekip üyelerinin steril önlük ve eldiven giymesine yardım edilir. • Hekim asiste edilir. o Kateterin uygun yöntemle ve aseptik koşullara dikkat edilerek takılmasına o Kateterin dolum ve drenajının yeterli olup olmadığının kontrol edilmesine o Kateter ucuna adaptör ve ara bağlantı setinin takılmasına o Kateter hemen kullanılmayacaksa heparinli sıvı verilerek koruyucu kapak kapatılmasına o İnsiz yon ve çıkış yerinin bakımının yapılmasına o Kateter çıkış yerinde hareketi engellemek için hava geçiren bant ile sabitlenmesine yardımcı olunur. 35 • Acil diyaliz gerekiyorsa düşük volümde diyaliz başlanır. • Hasta ve ailesine eğitim verilir. o Yatak istirahatinin önemi o Kateter çıkış yeri bakımının önemi o Kanama ve sızıntı yönünden izlenmesi o Kontamine bulaşların önlenmesi o Kateterin çekilmemesi, bükülmemesi o Kateter çıkış yerinin kaşınmaması o Pansumanın açılmaması o İlk pansumanın mutlaka diyaliz hemşiresi tarafından yapılacağı o Temiz çamaşır giymenin önemi • Karın içi basıncın artmasının engellenmesi o Ağlamak ya da şiddetli hareketler yapmak o Ağır kaldırmak o Merdiven çıkmak o Kabız olmak, ıkınmak • Kişisel hijyen kuralları o El yıkamanın önemi o İlk banyonun zamanı ve yöntemi • Beslenmenin önemi • Tüm belirti, bulgu ve girişimler kaydedilir. KATETER ÇIKIŞ YERİ PANSUMANI VE BAKIMI Amaç: Kateter çıkış yerinin enfeksiyonlardan korunmasını sağlamak. Hazırlık: Gerekli malzemeler hazırlanmalı Güvenlik / Dikkat edilecek noktalar: • Kateter yeni takılmış ve kateter çıkış yerinde kanama veya sızıntı yoksa bir hafta süre ile pansuman açılmamalıdır. • Herhangi bir komplikasyon yoksa kateter çıkış yeri pansumanı bakım sıklığı haftada 2-3 kez olmalıdır. • Pansuman sırasında antiseptik solüsyonunun en az 30 sn kateter çıkış yeri ile temas etmesi sağlanmalıdır. • Tahriş etmeyen, emici steril gazlı bezi kullanılmalıdır. 36 • Pansuman sırasında yeni yara kabukları zorlanarak çıkarılmaya çalışılmamalı, yumuşaması beklenmelidir. • Ciltteki flaster izleri yağlı bir materyal(bebe yağı vb) ile silinerek çıkarılmalıdır. Uygulama: • Maske takılır, hasta ve ailesine de taktırılır. • Eller iyice yıkanır. • Kirli pansumanın ciltten kolayca ayrılabilmesi için ıslatıp dikkatli bir şekilde çıkartılır. • Eller hijyenik el yıkama tekniğine göre yıkanır. • Steril eldiven giyilir. • Kateter çıkış yeri sınıflandırılarak değerlendirilir. • Antiseptik solüsyon ile emdirilmiş steril gaz bezi merkezden dışa doğru başlayarak, dairesel hareketlerle kateter çıkış yeri silinir. • Bu işlem en az 3 kez tekrarlanır. • Kateter çıkış yeri steril gazlı bez ile kurulanır. • Kuru steril gaz bezi ile kapatılır ve hava geçirgen pansuman materyali ile sabitlenir. • Kateter kese veya file içerisine yerleştirilir. • Hasta ve ailesine eğitim verilir. o Maske kullanımı ve el yıkamanın önemi o Pansuman tekniği o Kateter çıkış yeri bakımının gerekliliği o Sıkı giysiler giyilmemesinin önemi o Kateter çıkış yerine losyon ya da krem kullanılmaması gerektiği o Travmalardan kaçınılmasının önemi o Pansuman kirlendiğinde derhal değiştirmesinin gerektiği o İç çamaşırlarının her gün değiştirilmesi, temiz ütülü çamaşır kullanmasının önemi o Kesici ve delici aletlerin pansuman yapılması sırasında yakında bulundurulmamasının gerekliliği o Antiseptik solüsyonların kullanımı ve saklanması o Banyo sırasında yapılması gerekenler • Tüm belirti, bulgu ve girişimler kaydedilir. 37 PERİTON LAVAJI UYGULAMASI Periton diyalizi uygulamalarında lavaj amacına göre heparinli ve heparinsiz olarak uygulanabilir. Lavaj Ne Zaman Uygulanmalıdır: • Kateterin aktivitesini değerlendirmek için kateter yerleştirilir yerleştirilmez • Kanama kontrolü yapmak amacı ile • Kateter yerleştirildikten 6-8. ve 24. saatlerde • Kateter rutini kullanılıncaya kadar haftada 2-3 kez Amaç: • Fibrin birikiminin söz konusu olduğu durumlarda • Şiddetli karın ağrısının varlığında • Peritonit varlığında • Kullanılmayan kateterlerde • Kötü kateter drenajında Uygulama: • 5-10 ml/kg dozda periton diyaliz sıvısıyla uygulanır. • Solüsyon torbasının yüksekliği 60cm den yüksekte olmamalı • Düşük konsantrasyonda glikoz içeren solüsyon kullanılır • Dolum işleminden sonra 5-10 dk beklenir ve boşaltıma geçilir • Lavaj işlemi 3-5 kez tekrarlanır • Boşaltım torbasındaki lavaj sıvısı miktar, görünüm ve rengi yönünden değerlendirilir • Tüm belirti ve bulgular kaydedilir SAPD’DE SIVI DEĞİŞİM UYGULAMASI Amaç: Hastaya sıvı değişim işlemini maksimum güvenlikte uygulamak. Hazırlık: • Havalandırılması, temizliği ve aydınlanması yeterli bir değişim ortamı sağlanmalı • Değişim için gerekli malzemeler hazırlanmalı 38 Güvenlik / Dikkat edilecek noktalar: • Kullanılacak bütün malzemeler ulaşılabilecek noktada olmalıdır • Diyaliz sıvısı değişimden önce dış kılıfı ile kuru ısıda ve vücut sıcaklığında olacak şekilde ısıtılmalıdır • Diyaliz sıvısının son kullanma tarihi, delik veya üretim hatalı olup olmadığı kontrol edilmelidir • Dikkatsiz ve hatalı değişim işleminin enfeksiyona sebep olacağı unutulmamalıdır İşlem: • Diyaliz sıvısı vücut ısısında ısıtılır • Malzemeler hazırlanır, eller yıkanır ve değişim yapılacak sehpa uygun biçimde silinir • Diyaliz sıvısı dış kılıfından ayrılır • Maske takılarak eller yıkanır ve çeşme peçete ile kapatılır • Diyaliz torbası sehpaya konur • Ara set ucundaki kapak açılarak diyaliz sıvısı ile bağlantı yapılır • Ara setin üzerindeki kilit açılarak periton boşluğundaki sıvı drenaj torbasına boşaltılır • Drenaj tamamlanınca ara set üzerindeki kilit kapatılır • Dolu torbaya askıya asılarak setler yıkanır • Ara set kilidi açılarak diyaliz sıvısı periton boşluğuna verilir ve sonra ara set kapatılır • Torba ara setten ayrılarak ucuna yeni kapak takılır • Diyaliz işlemi bittikten sonra çıkan sıvının rengi, fibrin varlığı ve miktarı edilerek işlem kaydedilir Ara bağlantı set değişimi Amaç: Kateter ile diyaliz solüsyonu bağlantısını sağlayan ara setin aseptik bir şekilde değiştirmek Hazırlık: • Hastaya uygulama hakkında işlem öncesi bilgi verilmeli • Oda hazırlığı yapılmalı • Hasta hazırlanmalı • Tüm malzemeler hazırlanmalı 39 Güvenlik/dikkat edilecek noktalar: • Ara set 4–6 ayda bir değiştirilmelidir • Kontaminasyon halinde hemen değiştirilmelidir • Hastane şartlarında ve mutlaka PD hemşiresi tarafından değiştirilmelidir • Bağlantı yerinden sızıntı olup olmadığı gözlenmelidir İşlem: • Maske takılır, eller yıkanır ve sehpa silinir • Kateter üzerine adaptörden 2 cm uzaklıktan klemp yerleştirilir • Eller aseptik teknikle yıkanır ve steril eldiven giyilir • Steril örtü kateterin altına yerleştirilir • Steril gazlı bez ve betadin ile ara set ve adaptör bağlantı yeri silinir. Bu işlem 3 kez tekrarlanır • Yeni ara set ve kapak tepsi içine açılır • Steril eldiven değiştirilir • Kateter altına yeni steril örtü yerleştirilir • Bağlantı steril gazlı bezlerin yardımıyla çevrilerek açılır • Yeni ara set ve adaptör bağlantısı yapılır ve kontrol edilir • Yeni kapak takılarak işlem hasta dosyasına kaydedilir. Periton eşitleme testi Amaç: • Hastaların periton zarının geçirgenlik özelliklerini belirlemek ve buna göre uygun tedavi programını belirlemek Hazırlık: • Hastaya PET için randevu verilmeli • Test öncesi sabah değişimini yapmadan kliniğe gelmesi söylenmeli • Hastanın kullandığı sisteme uygun olarak orta glikoz konsantrasyonda solüsyon vücut ısısında ısıtılmalı • Kullanılacak tüpler ve istek formları hazırlanmalı Güvenlik/dikkat edilecek noktalar: • Hastada Hipervolemi bulgusu varsa hastaya yeni bir pet randevusu verilmelidir. • Sonuçlar tutarsız çıkarsa test yenilenmelidir. • Orta glikoz konsantrasyonundaki sıvı kullanılmalıdır 40 İşlem: • Hasta test öncesi 8-12 saatlik bekleme zamanı ardından sabah değişimini yapmadan kliniğe gelir. • Orta glikoz konsantrasyonu sıvı ile değişim tekniğine uygun olarak değişimini yapar, karnından çıkan sıvının miktarı kaydedilir. • Hastada 200 ml diyalizat bekletilmeden geri alınır. Bu sıvıdan 10 ml örnek alınarak PET1 olarak etiketlenir. Bu örnek 0. saate ait örnektir. • 2 saat sonra hastadan tekrar 200 ml sıvı boşaltılır. Bu sıvıdan alınan 10 ml örnek PET2 olarak etiketlenir. Bu örnek 2. saate ait örnektir. • 2. saatte hastadan 1 tüp kan örneği alınarak PET KAN olarak etiketlenir. • Başlangıçtan 4 saat sonra diyaliz programına uygun sıvıyla değişim yapılır. Karından çıkan sıvı miktarı kaydedilir ve 10 ml örnek alınarak PET3 olarak etiketlenir. Bu örnek 4. saate ait örnektir. • Alınan 3 tüp diyalizat ile 1 tüp kan glikoz kreatinin ve üre ölçülmesi için laboratuara gönderilir. • Biyokimya sonuçları çıktıktan sonra PET, PD yeterlilik testleri formülleri formuna uygun olarak hesaplanır. • Çıkan sonuç hasta dosyasına kaydedilerek hastanın tedavi programı gözden geçirilerek yeniden düzenlenir Periton diyalizi hastalarında rutin takip Amaç: Hastanın genel durumunu ve periton diyaliz tedavisinin sürekliliğini, belirlenen aralıklarla takip etmek, tedavi - bakım ve yaşam kalitesini yükseltmek. Hazırlık • Hasta izlem ve muayene odasının temizliği ve havalandırılması sağlanmalı • Kullanılacak malzemeler hazırlanmalı (tartı, boy ölçme aleti, tansiyon aleti, stetoskop, pansuman malzemeleri, kontrol değişimi için PD solüsyonu, hasta dosyası ) Güvenlik ve dikkat edici noktalar • Rutin hasta takipleri randevu sistemleri için ayda bir yapılmalıdır • Hastalara kontrol randevusu daha önceden verilmelidir • PD tedavisine başlayan yeni hastalar bir hafta sonra görülmelidir • Hastalar randevularına aç olarak gelmelidir. • Kontrole gelirken hastaların evde tuttukları kayıtları getirmeleri söylenmelidir 41 İşlem • Anamnez: Hastanın iştahı, uyku durumu, halsizlik, bulantı, kusma, kaşıntı, nefes darlığı, göğüs ağrısı, kramp, ödem, karın ağrısı, konstipasyon, diyare, rezidüel idrar varlığı ve miktarı sorgulanır, varsa hastanın diğer şikâyetleri dinlenir. • Diyalizat: Rengi, hemoraji, bulanıklık, fibrin varlığı, diyaliz değişim sayısı ve volümü, drenaj miktarı ve zamanı, kullanılan diyaliz konsantrasyonu sorulmalı, gerektiğinde (enfeksiyon, drenaj problemleri, kanama vb) değişim işlemi yaptırılarak hasta uygulama ve komplikasyonlar yönünden değerlendirilir. • Fizik muayene: Vücut ağırlığı, boy ölçümü, ateş, kan basıncı, nabız ölçülerek kaydedilir. Karın herni ve diyaliz kaçağı yönünden değerlendirilir. Ekstremiteler ve genel vücut ödem yönünden muayene edilir, skrotal ve labiyal ödem varlığı kontrol edilir, cilt turgoru gözlenir(kuruluk döküntü) • Kateter çıkış yeri değerlendirilmesi: Sızıntı, eritem, ağrı, akıntı, granülasyon, kurut varlığı, eksternal kaf pozisyonu bakılarak değerlendirilir. Kateter tüneli palpe edilerek kalınlaşma, ağrı, akıntı yönünden değerlendirilerek enfeksiyon şüphesi varsa kültür alınır. • Laboratuar inceleme: Hekim istemine göre gerekli testler istenir. • Anamnez, diyalizat, fizik muayene, kateter çıkış yeri değerlendirilmesi ve laboratuar sonuçları ile birlikte değerlendirilen hastanın sonuçları gerekli formlara kaydedilir • Tedavi, uygulama ve tespit edilen sorunlara yönelik öneriler hastaya anlatılır • Değerlendirme sonucunda eksikliği saptanan konularda eğitim tekrarı yapılır. • Bir sonraki randevu tarihi, gerekli ise telefon iletişimi belirlenerek rutin hasta takibi tamamlanır. Periton diyalizinde enfeksiyöz komplikasyonlar En sık görülen enfeksiyöz komplikasyonlar; • Peritonit • Kateter çıkış yeri enfeksiyonu • Tünel enfeksiyonu 42 PERİTONİT Periton: İç organların üzerini örten ince bir tabaka (visceral periton) ile karın ve pelvis duvarının iç yüzeyini örten tabakaya (parietal periton) denir. Bu iki tabaka arasındaki boşluk ise periton boşluğudur. Peritonit: Parietal ve visseral peritonun inflamasyonudur. Bu inflamasyon enfeksiyöz nitelikte olabildiği gibi kimyasal maddeler ve allergenler gibi nonenfeksiyöz nedenlere de bağlı olabilir.PD peritonitinin cerrahi peritonitlerden farklılıkları; daha az miktarda ve çoğu kez tek cins bakteri ile başlamış olması, drenajın PD değişimleri ile kendiliğinden sağlanması, sepsisin ve pozitif kan kültürlerinin çok nadir olarak görülmesi, daha çok gram pozitif bakteriler tarafından oluşturulmasıdır. Tanı Semptomlar; • Karın ağrısı • Bulantı, kusma • Halsizlik • Konstipasyon veya diyare • Titreme, ateş • Hipotansiyon Bulgular; • Diyalizatta bulanıklık • Rebound fenomeni • Karında hassasiyet • Kanda lökositoz • Diyalizatta lökosit sayısının >100 hücre/mm3 >%50 nötrofil olması • Gram boyama veya kültürde mikroorganizma tespiti. Yukarıdaki bulgulardan en az ikisinin pozitif olması peritonit olarak kabul edilir. Peritonite Sebep Olan ve En Sık Rastlanan Mikroorganizmalar • %65-75Staphilococcus Epidermitis (deri, ellerin yetersiz temizliği) • Staphilococcus Aureus (burun-ağız) • Streptococcus Mitis/Species (ağız) • %25-30Enterobacteriae • Escherichia Coli 43 • Pseudomonas Aeroginosa (species) • %5Fungus (mantar) • Candida Albicans Mikroorganizmaların Periton Boşluğuna Ulaşma Yolları İntraluminal Yol: Bakterilerin kateter içine sıvı yolu ile girmesidir.Temas ile kontaminasyon; 24 ile 48 saat içinde enfeksiyon gelişmesi, bağlantıların dikkatsiz bir şekilde yapılması, kateter veya transfer setinin delinmesi, intraperitoneal ilaçların dikkatsiz bir şekilde uygulanması, kontamine veya iyi sterilize edilmemiş, üretim hatalı PD torbalarının kullanımını edeniyle kateter lümeninden, bakterilerin periton boşluğuna geçmesi sonucu peritonit oluşmaktadır. Bu tür peritonitlerden daha çok cilt bakterileri (özellikle S.Epidermitis) sorumludur. Nazal taşıyıcılığı olan hasta ve/veya yardımcısında ise S.Aureus ( PD hastalarının %50’si nasal S.Aureus taşıyıcısıdır) hem kateter çıkış yeri hem de peritonit etkeni olarak ön plana çıkar. Nazal taşıyıcılık çıkış yeri enfeksiyonunu ve peritonit riskini arttırır. Tedavide; Nazal mupirocin veya siklik rifampin uygulaması ve S.Aureusa bağlı çıkış yeri enfeksiyonunun tedavisi önerilmektedir. Periluminal Yol: Bakterilerin kateter çıkış bölgesi etrafına yerleşerek katetere girmesidir. Kronik kateter çıkış yeri enfeksiyonu,Tünel enfeksiyonu durumlarında mikroorganizmalar kateterin etrafından ilerleyerek periton boşluğuna ulaşabilir. Transmural Yol: Barsak enfeksiyonları ve enterik mikroorganizmalara bağlı olarak enfeksiyon oluşmasıdır. İntraabdominal bir patoloji, Şiddetli konstipasyon, Kolonoskopik Polipektomi, Endoskopik skleroterapi Laporoskopik kolesistektomi gibi işlemler. Bu gibi durumlarda mikroorganizmalar bağırsak ve diğer iç organ duvarlarını aşarak periton boşluğuna ulaşabilirler. Bu tip peritonitler ağır seyreden, iki veya daha fazla etkenli, mortalite oranı yüksek peritonit tipleridir. Hematojen Yol: Kan yolu ile mikroorganizmaların peritona ulaşmasıdır. Dental veya diğer işlemlerden sonra geçici bakteriyemi oluşması. Vaginal-Tubular yol: Uterus ve vajinal kökenli asendan infeksiyonlar, Jinekolojik işlemler (Uterus biyopsisi)Kontamine intrauterin aletlerin kullanımı 44 Diğer Yollar: Biyofilmler: Peritonit geçirsin veya geçirmesin tüm PD hastalarında, hastaya ait proteinler, tedavi başladıktan sonra, kateter ve transfer setlerin iç yüzeyinde birikerek bir tabaka oluştururlar. Bu tabakanın içine yerleşen bakteriler peritoneal savunma mekanizmalarının zayıflaması, kimyasal bir zedelenmenin oluşması gibi durumlarda peritonit nedeni olabilir. Kontamine musluk suyu kullanımı. Yüzme havuzu gibi kaynaklar. Peritonit Oluşumunda Risk Faktörleri • Çocuklar • Hijyen yetersizliği • Kötü diyaliz tekniği • İmmünsupresif kullanımı ya da immün sistemin zayıflamasına sebep olan primer hastalığın varlığı • Hipoalbünemi • Gastrik asit inhibitörü kullanımı • Sızıntı varlığı • Nazal Staphilococcus taşıyıcılığı • Kateter çıkış yeri ve tünel enfeksiyonları • Sosyo- ekonomik düzey düşüklüğü • Madde bağımlıları, psişik problemler • Uzun süreli antibiyotik kullanımı (mantar enfeksiyonu) • Tıbbi uygulamalar (kateter takılması, ara bağlantı seti değişimi) • Hospitalizasyon Peritonitli Hastada Nedene Yönelik Hemşirelik Yaklaşımı • Periton diyalizi uygulamasının gözden geçirilmesi • Eğitimin gözden geçirilmesi • Kontaminasyon zamanı ve şeklinin belirlenmesi • Günlük kayıt formlarının gözden geçirilmesi • Peritonit ortaya çıkmadan önceki semptomların soruşturulması • Çıkış yeri ve olası enfeksiyon odaklarının değerlendirilmesi • Peritonit sırasında diyetin gözden geçirilmesi • Ev ortamının sorgulanması • Kısa süre önce hastaya yapılmış uygulamaların (ara bağlantı set değişimi, PET yapılması vb) gözden geçirilmesidir. 45 Hastanın Hastanede Yatarak Tedavisini Gerektiren Durumlar Peritonit tedavisinin ilk basamağı antibiyotiklerin intraperitoneal olarak uygulanmasına dayanır. Gerekirse hastanın yatarak tedavi ve bakımı planlanmalıdır. • Hipertansiyon veya hipotansiyon • Oral alımı engelleyen Refrakter bulantı ve kusma • Ciddi karın ağrısı • Toksik görünüm • Sosyoekonomik koşullar • Merkeze uzaklığı Kültür Alma Tekniği Örnek almadan önce drenaj torbası iyice karıştırılmalıdır. Drenaj torbasının numune alma girişi betadin ile silinip steril enjektörle (20-50 ml) örnek alınıp laboratuara gönderilmelidir. Peritonitin mikrobiyolojik tanısını doğru yapabilmek için aşağıdaki noktalar önemlidir. 1. Kültür için alınan örnek bir saat içerisinde laboratuara gönderilmelidir (ilk bulanık torba en iyi örneği verir). 2. Diyalizattan fazla miktarda örnek alınmalı ve başarı şansını arttırmak için santrifüj ettirilmelidir. 3. Antibiyotik alan hastalarda örnek sedimentinin steril tuzlu su ile yıkanması veya antibiyotiği uzaklaştıran reçinelerin kullanılması gereklidir. İlk kültürden sonra diğer kültürler, uygun antibiyotik tedavisini verebilmek için, üç günlük aralarla alınmalıdır. Hücre sayımı ve ayırımı günlük yapılmalıdır. Eğer kültürler tedavi sürerken birkaç kez pozitif ise, hücre sayısı yükseliyor veya beklendiği şekilde düşmüyorsa, tedavi yeniden düzenlenmelidir. Steril veya Kültür-Negatif Peritonit Steril peritonit sıklığı, laboratuarda kullanılan kültür yöntemlerine bağlı olarak, üniteden üniteye %2-20 oranında değişir. Peritonite sebep olan organizmanın kültürünün yapılması zor olduğu durumlarda veya uygun olmayan kültür yöntemleri kullanıldığında, bazen laboratuar tarafından “steril” periton sıvısı olarak değerlendirilir.. Bu durum mikobakteriyel peritonit veya nadir bir mantardan dolayı peritonit mevcut olduğunda tipiktir. 46 Tanı; Sıvının bulanıklığının devam etmesi, nispeten düşük hücre sayısı ve lenfosit veya mononükleer hücrelerin çoğunlukta olmasıdır. Kültür negatif peritonitin muhtemel nedenleri şunlardır; • Duyarlılığı az olan kültür yöntemleri (laboratuar işlemleri yapan çoğu merkezin PD hastalarından örnek almada deneyimli olmaması) • Kültür miktarının çok az olması • Bakteri sayısı izole edilemeyecek kadar düşükken erken örnek alınması • Etken organizmanın özel kültür ortamı gerektirmesi • Kültürlerin antibiyotik tedavisi alan hastalardan alınmış olması, fakat bu durumun PD merkezi tarafından bilinmemesi • Atipik veya yavaş üreyen organizma (mikobakteri, mantar) • Semptom ve bulguların, enfeksiyöz ajanlardan dolayı olmaması • Kimyasal peritonit • Pankreatit • İntraabdominal malignite • Şileperitonium • Kültür negatif eozinofilik peritonit • Ovülasyon, menstruasyon Peritonit Tedavisi Bulanıklık açılana kadar düşük konsantrasyonlu heparin ilave edilmiş solüsyonla sık değişim (2-3 kez lavaj) yapılarak inflamasyon ajanları periton boşluğundan uzaklaştırılır (Heparin fibrin oluşumunu inhibe ederek, periton membranında daha sonra gelişebilecek yapışıklıkları önler). Hastanın ağrısı bu yolla büyük ölçüde giderilir. Tedavi protokolüne göre ünitenin önerdiği antibiyotik İP olarak başlanır. Daha sonra, hastanın tedavisi kültür-antibiyogram sonucuna göre yeniden düzenlenir ve 24-48 saat içerisinde semptomlara yönelik cevap alınamazsa, hasta yeniden değerlendirilir. Tedavi İlkeleri Peritonitin erken tedavisi önemlidir. Peritonitin ilk bulgusunda, en muhtemel organizmaları en iyi şekilde kapsayacak antibiyotik kombinasyonu ile tedaviye başlanır. PD peritoniti lokal bir enfeksiyon olduğu için, antibiyotikler intraperitoneal olarak kullanılır. Böylece yüksek lokal konsantrasyonlara erişilebilinir. Antibiyotik içeren diyaliz solüsyonu, normal bekleme zamanı süresince (4-6 saat) periton içinde bekletilir. Başlangıçta, hastanın absorbsiyon 47 ve geçiş zamanı karakteristikleri bilinmediği için, oral antibiyotikler önerilmez. PD’nin her torbasına uygun antibiyotikler ilave edilerek başarılı bir tedavi yapılmasına rağmen, günümüzde, günde bir kez antibiyotik tedavisinin aynı etkiyi gösterdiği, daha az maliyet getirdiği, hasta ve sağlık personelinin de daha az efor sarf ettiği görülmüştür. Bu yaklaşım antibiyotiklerin, değişim zamanları süresince, vücuttaki dağılım volümünden periton boşluğuna doğru, yeterli konsantrasyonda tekrar difüzyonu ve antibiyotik sonrası etki ilkelerine dayanır. İnflamasyon süresince, peritonun su transportu ile birlikte transport özelliklerinin arttığı, protein kayıplarının çoğaldığı, diyabetik hastalarda insülin ihtiyacının arttığı, kan basıncının yakın takibi gerektiği için destekleyici tedavi yapılmalıdır. APD’ deki hastalarda, yeterli antibiyotik absorbsiyonunu sağlamak için, antibiyotik gündüz ilave edilen ve 4-6 saat süreyle bekleyen uygun volümlü değişime konulmalıdır. Eğer kateterin çıkarılması gerekiyorsa, antibiyotik tedavisi, kateterin çıkarılmasından sonra 1 hafta süreyle parenteral olarak sürdürülmelidir. Bazı durumlarda; kateterin çıkartılması ve yenisinin takılması aynı seansta yapılabilir. Peritonit için sürekli profilaksi yapılmasının etkisiz olduğu ispatlanmıştır. Mupirosin pomadın, çıkış yerine devamlı sürülmesinin S. Aureus peritoniti ve çıkış yeri enfeksiyonlarını azalttığı gösterilmiştir. Peritonitin Seyri Rutin Seyirli Peritonit: Uygun tedavi sonra 48-96 saat sonunda karın ağrısının geçmesi, ateşin düşmesi, diyaliz sıvısının berraklaşmasıdır. Persistant Peritonit: Uygun tedavi başladıktan 5-7 gün sonra belirti ve bulguların, pozitif kültürlerin ve diyalizatta yüksek lökosit sayısının halen devam etmesidir. Rölaps Peritonit: Uygun antibiyotik tedavisi tamamlandıktan sonra, 1 ay içinde aynı veya farklı mikroorganizma ile peritonitin tekrar etmesidir. Peritonit komplikasyonları • UF yetersizliği ve ağırlık artışı • Periton membranı geçirgenliğinin bozulması • Peritoneal protein kaybının artması • İP Abse oluşumu • Sepsis • Abdominal yapışıklık 48 • Kateter kaybı • HD’e transfer • Exitus( %2-3) Kateter çıkış yeri enfeksiyonu Tanım: Kateter çıkış yerinde enflemasyon belirtilerinin saptanmasıdır. • Kızarıklık • Ağrı, hassasiyet • Şişlik • Kaşıntı • Pürülan akıntı • Bölgesel ısı artışı Sorumlu Bazı Mikroorganizmalar • S.Aureus • S.Epidermidis • Pseudomonas Risk Faktörleri • Kötü hijyen ve/veya kötü çıkış yeri bakımı • Katetere yapılan değişik uygulamalar • Kateterin kendi etrafında aşırı çevrilmesi • Kateterin çekilmesi • Travma • Gecikmiş çıkış yeri iyileşmesi • Diyalizat sızması ve belirgin kanama • Keçe çıkması • Deri bütünlüğünün bozulması • Aşırı terlemeden dolayı giysilerin ıslanması • Nazal taşıyıcılık Tanı • Akıntıyla birlikte kızarıklık ve/veya sertlik olması (Tek başına seröz akıntı klinik enfeksiyonu göstermez) • Akıntının gram boyamasının pozitif olması • Akıntı kültürünün pozitif olması 49 Tedavi ve Bakım • Dikkatli günlük kateter çıkış yeri bakımının yapılması ve antiseptik maddelere yanıtın değerlendirilmesi • Sistemik antibiyotik tedavisiyle beraber bölgesel antiseptiklerin kullanılması • Oral antibiyotik tedavisi başlanması • Pseudomonas üreyen çıkış yerinde enfeksiyon tedavisi: o Aminoglikozidler endikedir. Tavsiye edilen IP doz 100 mg/l’dir o Anti-pseudomonas aktivitesi olan 3.kuşak sefalosporinler tercih edilebilir o Eğer deri altındaki keçe etkilenmişse, keçenin traşlanması denenebilir. Kateter çıkış yeri enfeksiyonu komplikasyonları • Tünel enfeksiyonu • Peritonit • Kateterin çıkarılması • Geçici hemodiyaliz tedavisine alınması Kateter çekme endikasyonları • 2-3 hafta süren gr (-) çıkış yeri enfeksiyonu; (özellikle de Pseudomonas Aueroginosa etken ise) • Derialtı keçenin dışarı çıkması ile oluşup, tedavi edilemeyen S.Aureus enfeksiyonu KATETER TÜNEL ENFEKSİYONU Tanım: Aşağıdaki etkilerle mikroorganizmaların tünel boyunca devam eden bir enfeksiyona neden olmalarıdır. • Kateter sinüsindeki bakteri kolonizasyonu • Nazal stafilokok taşıyıcılığı • Kateter çıkış yerinin yönü • Keçe sayısı, keçe materyali • Peritonit • Kateter çıkış yeri enfeksiyonu • Travma • Tünel içinde apse oluşumu • Sorumlu mikroorganizmalar • Stafilokok türleri • Peritonit ve çıkış yeri enfeksiyonlarından sorumlu olan tüm mikroorganizmalar 50 Risk Faktörleri • Kateter yerleştirilmesi sırasında mikroorganizma bulaşması • Çıkış yeri enfeksiyonu • Gecikmiş yara iyileşmesi • Diyalizat sızması • Dış keçenin çıkması Belirti ve Bulgular • Derialtında tünel boyunca kalınlaşma ve düzensizlik • Tünel segmenti üzerinde kızarıklık • Tünel boyunca ağrı ve hassasiyet • Tünel içinde kateter gevşekliği • Tünel üzerinde abse • Çıkış yerinden bol akıntı • Bölgesel sıcaklık artışı • Aynı mikroorganizmayla eş zamanlı peritonit Tedavi ve Komplikasyonlar • Çıkış yeri enfeksiyonu için belirtilen tedavilerin denenmesi. • Karın duvarı selüliti • Peritonit • Kateterin çıkarılması • Hemodiyaliz tedavisine geçiş Enfeksiyona Bağlı Kateter Çıkarılma Endikasyonları • Tedaviye dirençli peritonit (5. günden sonra ) • Sık tekrarlayan peritonit (Aynı organizma ile) • Dirençli kateter çıkış yeri veya tünel enfeksiyonu • Mantar peritoniti • Tüberküloz peritoniti • Fekal peritonit • İntraabdominal abse • Membran yetersizliği • İleri derecedeki abdominal yapışıklıklar • Yetersiz diyaliz 51 Enfeksiyöz Komplikasyonlardan Korunmada Genel Prensipler • Uygun hasta seçimi yapılmalı • Deneyimli hemşire tarafından iyi bir hasta eğitimi verilmeli • Sık peritonit atağı geçirenlerin nedenleri sorgulanmalı • Güncel bağlantı sistemleri ve mümkünse APD tercih edilmeli • Mutlaka maske takılmalı • Anti-bakteriyel sabunla dikkatli el yıkanmalı ve kurulanmalı • Değişimlerin yapılacağı oda ayrı olmalı • Evcil hayvanlar odanın dışında tutulmalı • İyi bir kateter çıkış yeri bakımı • Dirençli kateter enfeksiyonlarında kateterin değiştirilmesi • Karına sıvıyı vermeden önce setlerin hızla yıkanması yöntemi • Kontaminasyon, endoskopi, Uterus biyopsisi, kolesistektomi, invaziv dental işlemlerde profilaktik antibiyotik kullanılması • Kateter çıkış yerine günlük antibiyotik krem (Mupirosin gibi) uygulaması • Uzun süre antibiyotik tedavisi alan hastalarda antifungal profilaksisi uygulanmasıdır. PERİTON DİYALİZİNDE NONENFEKSİYÖZ KOMPLİKASYONLAR 1.Karın içi basınç artışına bağlı komplikasyonlar A-Sızıntısı B-Herni C-Hidrotoraks 2.Ağrı 3.Diyalizatta kan ya da fibrin görünmesi 4.Pruritis 5.Gastrointestinal komplikasyonlar 6.Sıvı ve elektrolit dengesizlikleri 7.Eozonifililik peritonit 8.Sklerozan peritonit 9.Ultrafiltrasyon yetersizliklerine yaklaşım 10.Kateterle ilgili problemler 1.Karın içi basınç artışına bağlı komplikasyonlar A-Sızıntı Periton diyaliz sıvısının periton alanı dışına sızmasıdır. Tedavinin erken döneminde kateter yerleştirilmesini takiben kateter çevresinde ve doğumsal 52 anatomik bozukluğa bağlı olarak plevra boşluğunda, geç dönemde ise karın içi basınç artışına bağlı olarak abdominal bölgedeki cilt altında ve genital bölgede gelişen bir komplikasyondur. Nedenler: • Yerleştirme sırasında peritonun iyi bir şekilde kapatılmaması • Aynı yere daha önce de kateter yerleştirilmiş olması • Uygunsuz kaf implantasyonu • Karın içi basıncın artmış olması • Prosessus vajinalisin açılması • Steroid tedavisi • Geçirilmiş karın içi ameliyatları • Obezite • Kateterde travma ve delik Diyalizat sızıntılarının tanı ve incelemesi periton boşluğunun drenajından sonra verilen kontrast madde ve diyaliz solüsyonu karışımı kullanılarak CT peritoneografi ile yapılabilir. İşlem tamamlandıktan sonra, karışım drene edilir. Labia majör, skrotum ve penis ödemine neden olan diyalizat kaçakları PD’nin rahatsızlık veren bir komplikasyonudur. Yapılan araştırmalarda erkeklerle karşılaştırıldığında kadınlarda genital ödem insidansının çok daha düşük olduğu gözükmektedir. Bu farklılık prosessus vajinalisin erkeklerde daha sık olarak geçişe uygun olmasının sonucu olabilir. Öte yandan labia ödemi penis ve skrotum üzerindeki ödem kadar kolay fark edilmeyebilir. Ödemi açıklamak için iki mekanizma ortaya atılmıştır 1.Diyalizat kateterin girdiği bölgeden, herni içindeki bir yumuşak doku kusurundan veya bir periton-fasya kusurundan yumuşak doku düzlemini izleyebilir; bu durumda genital ödem anterior karın duvarıyla ilişkili olabilir. 2.Diyaliz sıvısı açık bir Prosessus vajinalisten geçerek labia ya da skrotuma gidebilir ve orada çevredeki yumuşak dokuya sızabilir. Prosessus vajinaliste, bağırsak diyalizata eşlik ederse beraberinde bir kasık fıtığı söz konusu olacaktır. Aslında skrotum ödeminin varlığı klinik olarak gizli bir dolaylı kasık fıtığını düşündürebilir. Karın duvarı ödeminin varlığı periton sızıntısının sözü edilen olası alanlardan birinde inguinal bölgeye yakın olduğunu gösterebilir. 53 Klinik muayenede hasta ayakta durmalıdır. Karın asimetrisi diyalizatın karın duvarına sızdığını gösterir, ayrıca karın duvarı normalden daha soluk ve portakal kabuğu görünümündedir. Elastik giysi bellerinin veya iç çamaşırlarının, karın boyunca uzanan kateterin yaptığı deri izleri normalden daha derin ve belirgindir. Oluşabilecek sızıntıları önlemek için; • Kateter yerleştirilmesinden 2-3 hafta sonra diyalize başlanmalı • Daha önce kullanılmış bir yerden kateter takılmasından kaçınılmalı • Kateter yerleştirilmesi sırasında kateterin derin keçesinin rektus kasının içine ve kılıfına uygun yerleştirildiğinden emin olmak için özen gösterilmeli • Karın içi basınç artışına sebep olabilecek hareketlerden kaçınılmalı • Kateter iyi sabitlenmeli • Diyalize düşük volümlerle başlanması önerilmelidir. Sızıntı meydana gelmişse; • Yatak istirahati önerilmeli • Scrotum elevasyonu yapılmalı • Düşük volümlerle diyaliz yapılmalı • Mümkünse sadece gece APD programına geçilmeli, gündüz karın boş bırakılmalı • Diyalize ara verilmeli (ara verme süresi sızıntının durumuna ve hastaya göre değişebilir). Bu arada hasta gerekirse hemodiyalize programına alınmalı • Kateter çıkış yeri kontrol edilmeli. Enfeksiyon olasılığı düşünülerek pansuman sık değiştirilmeli • Diyalizat kaçaklarının tedavisinde en son gelişme fibrin bazlı yapıştırıcı kullanılmasıdır. B-Herni Herni; bir organ, doku ya da organın bir kısmının bulunduğu yerden dışarı çıkmasıdır. Etiyolojisinde zorlayıcı fizik aktivite ile karın içi basıncının artması ve karın duvarının zayıflığı rol oynar Risk Faktörleri: • Multipar (sık doğum yapmış) kadınlar • Yaşlılar ve obezler 54 • Geçirilmiş karın içi operasyonları • Önceki herni tamir operasyonları • Cerrahi yöntemle kateter yerleştirme • Polikistik böbrek hastalığı (kollagen yapı bozukluğu) • Yüksek diyalizat volümleri • Oturur pozisyon • İzometrik (kas boyunun değişmediği) egzersiz • Valsalva manevrası Gelişim Yerleri: • İnguinal (kasık) • Ventral (özellikle cepleşme) • Umblikal (göbek) • İnsizyonel (operasyona bağlı) • Diyafragmatik • Sistosel (idrar kesesinin fıtıklaşması) • Uterus prolapsusu Tedavi: • Mevcut hernisi olan hastaya, önce herni tamiri yapılmalı • Kateter yerleştirilirken paramedian transrektus insizyonu kullanılmalı • Gereken durumlarda antitussif ve laksatif verilmeli • Destekleyici karın duvarı yapay ağ takviye operasyonları yapılmalı • Cerrahi onarımdan sonra PD’ne ara verilmeli ve hemodiyalize programına alınmalı • HD’e geçilemiyorsa 2-4 hafta düşük volümlü aralıklı PD ya da gece aralıklı PD yapılmalıdır. C-Hidrotoraks Artmış karın içi basınç, küçük ve sıklıkla doğumsal diyafragmatik kusur gibi nedenlerle diyaliz sıvısının plevra boşluğuna sızması sonucu oluşan solunum komplikasyonudur. PD hastalarında hidrotoraksın ne kadar sık ortaya çıktığı kesin değildir; %5-10 oranında görülebilir. Patogenez: Diyaliz sıvısının periton boşluğundan plevra boşluğuna akmasına izin verecek bir diyafragma kusuru olması gerekir. Hidrotaraks cerrahiyle ve plevroskopi ile 55 incelendiğinde diyafragmanın plevral yüzeyinde zaman zaman veziküller ya da kabarcıklar saptanmıştır. Bunların normal destek yapılarındaki yetersizlik alanlarını temsil ettiği düşünülmektedir. Diyalizatın periton boşluğuna akıtılmasıyla birlikte bu kabarcıkların şiştikleri, sızıntı yaptıkları hatta yırtıldıkları, böylece diyalizatın plevra boşluğuna geçişi için yol açtıkları ileri sürülmektedir. Diğer bir mekanizma da, PD hastalarında görülen daha küçük sıvı birikimlerinin oluşumunda diyafragma lenfatiklerinin rol oynadığını ileri sürmektedir. Belirtiler: • Nefes darlığı • Göğüs ağrısı (batıcı tarzda) • Hipotansiyon • Kilo artışı (sıvı kilosu) • Drenaj volümünde azalma • Radyografide plevral effüzyon • Sintigrafik olarak geçişin gösterilmesi Plevral effüzyondan kaynaklanan nefes darlığı, konjestif kalp yetmezliği ile karıştırılabilir. Böyle bir hastada UF’nu arttırma çabası ile daha çok hipertonik diyalizat kullanılabilir. Ancak hipertonik diyalizat ile artan UF’nun arttırdığı karın için basınç daha fazla diyalizatın plevra boşluğuna geçmesine yol açarak semptomları şiddetlendirilecektir. Tanı: • Dispne (özellikle hipertonik solüsyon ile) • PA Akciğer grafisi (Genellikle sağda plevral effüzyon) • Thorasentez o -Sıvıda glikoz oranının 40 mmol/L olması o -Lactat dextraizomer saptanması o -Diyaliz sıvısı ile metilen mavisi verilmesi • Sintigrafi • Radyokontrast madde verilmesi ile konur. Tedavi: • Torasentez yapılması 56 • Değişim volümünün düşürülmesi (effüzyon azsa) • SAPD’den APD’ye geçilmesi • PD’ne ara verilmesi veya sonlandırılması • Hemodiyalize transfer edilmesi • Plöredezis (Plevra yapraklarının kimyasal madde ile yapıştırılması) • Oxytetracycline (20mg/kg) • Asbest içermeyen pudra • Fibrin yapıştırıcı • Otolog kan transfüzyonu (40-100ml) • Cerrahi onarım 2.AĞRI Vücudun belirli bir bölgesinden kaynaklanan, var olan veya olası doku hasarına eşlik eden ve tanımlanabilen hoşa gitmeyen duygusal ve emosyonel durumdur. PD uygulanan hastalarda peritonit dışı görülen ağrı ilk dönemde değişim sırasında sık görülebilir. Abdominal Ağrı Nedenleri • Diyaliz sıvısının hızlı verilmesi • Hipertonik solüsyon kullanılması • Diyaliz solüsyonlarının asidik PH’ da olması • Kateterin subdiyafragmatik (diyafram altı) bölgeye göç etmesi • Diyalizat ısısının düşük olması • Gastrointestinal hastalıklar (peptik ülser, akut apandisit, kolesistit, pankreatit vb.) • Böbrek problemleri Yapılabilecek Girişimler • Diyaliz sıvısının uygun sıcaklıkta olması • İnfüzyon sırasında diyalizatın yavaş verilmesi • Drenaj işlemi sonunda peritonda rezidüel diyaliz sıvısı bırakılması • Diyalizatın asiditesini azaltmak için NaHCO3 ilave edilmesi (2-5 mEq/L) • Diyaliz solüsyonuna anestezik ilave edilmesi (aritmal, citanest vb.) • Hipertonik solüsyonların uygun kullanımı • Pozisyon değişikliği • Kateterin yeniden yerleştirilmesi • PD ara verilmesi 57 Sırt ve omuz ağrısı PD hastalarında nadir olmakla birlikte bazı vakalarda sırt ağrısı çok önemli bir komplikasyonu oluşturabilir ve bazen tedavinin sona erdirilmesine kadar gidebilir. Nedenleri • Karın içi basınç artışı • Kolon vertebrada mekanik değişiklikler • Dejeneratif veya metabolik kemik hastalığı • Bağlantı sistemindeki havanın periton boşluğuna verilmesi Tedavi • Değişim volümünün azaltılması • Karın duvarını güçlendirmek için fiziksel egzersizlerin önerilmesi • Tedavi rejiminin değiştirilmesi (APD) • Bağlantı sistemindeki havanın periton boşluğuna verilmemesi Bel ağrısı Nedenleri • Nöromüsküler hastalıklar • PD ile spinal mekaniğin değişmesi • Ağırlık merkezinin öne kayması • Lomber lordosun artması • Abdominal kas zayıflığı, kötü vücut duruşu, abdominal cerrahi girişimler, ağır egzersiz yapma Öneriler • Önlemede yüksek riskli hastalar belirlenmeli • İyi vücut duruşu ve doğru vücut mekanikleri hakkında bilgi verilmeli • Egzersiz önerilmeli • Değişim volümleri azaltılmalı gerekirse gece aralıklı PD’ne geçilmeli 3.DİYALİZATTA KAN YA DA FİBRİN GÖRÜNMESİ Hemoperitoneum; Drenaj sırasında diyalizatın kanlı gelmesidir. Diyalizatta kan bulunması hastalarda stres yapan bir durumdur. 58 Nedenleri • Jinekolojik: menstürasyon, ovülasyon, folikül kistlerin kanaması. • Kateterin peritona zarar vermesi ve künt travma • Neoplastik: Renal hücre karsinomu, kolon Adenokarsinom • Polikistik böbrek hastalığı • Hematolojik: İdiopatik trombositopenik purpura, antikoagülan tedavisi • Periton membran hastalığı: Peritoneal kalsifikasyon, sklerozan peritonit • Gastrointestinal: Akut kolesistit, post kolonoskopi, intraperitoneal doku kesecikleri, kateter kaynaklı dalak rüptürü, pankreatit. Diyalizatta bulunan kan ya da fibrin kateter tıkanıklığına yol açabilir. Diyalizat berrak gelene kadar İP Heparin (500-1000U/L) önerilir. Yapılan çalışmalar İP Heparin uygulamasının kanamaya veya sistemik antikoagulasyona yol açmadığını göstermiştir. Diyalizatta sık görülen fibrin, peritonit habercisi de olabilir. Enfeksiyona dikkat edilmelidir. Oda ısısında diyalizatla birkaç kez ardı ardına lavaj kanamayı azaltabilir. 4.PRURİTİS Pruritis genelde üremik sendromda sık rastlanan bir belirtidir. PD hastalarında % 25-59 oranında üremik pruritis tespit edilmiştir. Geceleri kaşıntı daha da artar ve hastanın genel durumunun düzelmesi bazen bu soruna çözüm getirebilir. Kaşınma vücutta veya extremitelerde görülür ve hasta çok rahatsızlık hissedebilir, geceleri uyku sorunlarına yol açar, depresyona ve intihara kadar götürebilir. Pruritis sebepleri arasında üremik sendromun etkileri kesindir ve araştırmalara göre kandaki vit A, kalsiyum, magnezyum, fosfor ve PTH seviyeleri veya periferal nöropati, hücre ağırlığı ve histamin seviyesi alerjik reaksiyon gösterebilir. Tedavi çok etkili değildir ama bazı vakalarda fototerapi denenebilir. 5.GASTROİNTESTİNAL KOMPLİKASYONLAR PD hastalarında sindirim sistemi ile ilgili komplikasyonlar bildirilmiştir. Bunların bazıları; • Konstipasyon • Diyare • Gastroözefagial reflü 59 • Dolgunluk hissi ve iştah azalması • Pankreatit Konstipasyon Bağırsak peristaltizminin yavaşlaması ya da feçesin kıvamını oluşturan maddelerin yetersizliği sonucu oluşur. Konstipasyon kateterin sıkışmasına, bükülmesine, yer değiştirmesine (özellikle pelvisten yukarı çıkmasına) neden olarak drenajı engelleyebilir ve tedaviyi olumsuz yönde etkiler. Uzun süreli konstipasyonlar hemoroidlere neden olmaktadır. Eğer drenajda azalma hipertonik solüsyon kullanılmaya rağmen devam ediyorsa ve hastanın öyküsünde konstipasyon şikâyeti varsa batın grafisi çekilerek kateterin pozisyonu kontrol edilmelidir. Nedenleri • Psikosomatik hastalıklar • Kullanılan ilaçlar (CaCO3-kolinerjik ilaçlar) • İyon değişiklikleri • Çay, kahve alışkanlıkları • Yetersiz diyaliz • Kötü beslenme • Fiziksel hareket yetersizliği • Peritonit Bulgular • Karın ağrısı • Karında gerginlik • Dolgunluk hissi ve rektuma basınç • Kuru, sert ve şekilli dışkı • Defekasyonun haftada 3 kereden daha az olması • Defakasyon sırasında zorlanma Yapılabilecek Girişimler • Yeterli beslenmenin yanı sıra lifli gıdalardan zengin yiyeceklerin diyete eklenmesi • Fiziksel aktivitelerin arttırılması • Sabahları 1 bardak ılık su içilmesinin önerilmesi • Bitkisel içerikli laksatiflerin verilmesi 60 Diyare Bağırsak peristaltizminin artması ile sulu, bol miktarda ve sık dışkılama yapılmasıdır. Nedenleri • Oral alınan demir preparatları • Alınan çeşitli ilaçlar (antibiyotikler vb) • Hastalarda immün yetmezliğe bağlı barsak florasının bozulması • Kateterin dokunmasıyla ortaya çıkan bağırsak hareketlerinde artma • Fırsatçı parazitler Tedavi Sebebe yönelik tedavi yapılmalıdır. Gastroözefagial reflü ve gastroparezi Birçok PD hastasında görülen bu semptomlar, karın içi basınç artışından, diyaliz sıvısındaki yüksek glikozun emilmesinden ve diyaliz yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Belirtiler • %20 oranında bulantı ve şişkinlik (dolgunluk) • %14 oranında kusma • Protein-elektrolit değerlerinde düşme • İleri dönemlerde malnütrisyon bulguları görülebilir • Özefagus alt sifinkter basıncı normal olsa da pHmetre ile yapılan değerlendirmede semptomatik hastalarda daha çok reflü olduğu gösterilmiştir. %50 oranında katı ve sıvı mide boşalma zamanında azalma görülebilir. Tedavi • Gastroözefagial reflü varsa ilaç tedavisinin önerilmesi • Dolgunluk hissini ortadan kaldırmak ve iştah azalmasını engellemek için, diyaliz boşaltım işleminin yemekten önce yapılıp dolumun yemekten sonraya bırakılması • Proteinden yüksek, emilimi kolay, yumuşak lifli gıdalar alınması • Öğün sayısının sık, miktarının az olması 61 • Diyaliz solüsyonundaki glikoz emilimi nedeniyle karbonhidrattan fakir diyet alınması • Günlük fiziksel aktivite (yürüyüş) yapması önerilmelidir. Pankreatit PD solüsyonu, epiploic geçit (epiploic foramen) yolu ile peritoneal kavitenin aşağı kesesine geçebilir ve pankreas irritasyonu yaparak pankreatite neden olabilir. Mortalite hızı oldukça yüksek bir komplikasyondur. Nedenleri • Yüksek diyalizat konsantrasyonu • Torba, setler ve üretim anındaki diğer toksik ajanlar • Asidik diyalizat • Uzun süredir uygulanan PD • Peritonit • Hipertrigliseridemik hastalar • Kemik hastalıkları için kullanılan vitamin D ve kalsiyum ilaçları Belirti ve Bulgular • Serum amilaz seviyesi normalin çok üstündedir (10 kat) • Kültür negatif peritonit • Epigastrik hassasiyetle birlikte tüm batında yaygın ağrı • Diyaliz solüsyonunun rengi genellikle parlak olup peritonit eşlik ediyorsa sıvının rengi bulanıktır • Ultrasonografik ve tomografik incelemelerde pankreas ödemli görünümdedir Tedavi • Sebebe yönelik tedavi yapılmalı • Periton diyalizine ara verilip geçici HD tedavisi uygulanmalıdır 6.SIVI VE ELEKTROLİT DENGESİZLİKLERİ Su –sodyum metabolizması Son dönem böbrek yetmezliği olan hastalarda serum Na konsantrasyonu, su ile tuzun diyetle alınmasına ve diyalizle uzaklaştırılmasına bağlı olarak değişir. Sıvı periton boşluğuna osmotik olarak geçer. Sıvının geçişi tuz geçişinden daha fazladır. Bu teoriye göre sıvının bu şekilde geçişi hastada dehidratasyona yol açar. Plazma tonisitesi artar. Hipertonisite ADH uyarır ve susuzluk hissi yaratır. 62 Bu durumda hastalar plazma tonisitesini azaltmak için sıvı alırlar. Bu nedenle PD hastaları normalden daha düşük plazma Na konsantrasyonu gösteririler. Özellikle PD uygulanan çocuklar, alınan sodyumun kaybedilenden az olması nedeniyle hiponatremiye daha yatkındır. Potasyum metabolizması PD hastalarında düşük plazma K+ konsantrasyonu sık karşılaşılan bir problemdir. Hipokalemi, diyabetik PD hastalarında kusma-diyare sonucu gelişebilir. Alım azlığı olanlarda diyalizat ile K+ kayıpları görülebilir. Serum K+’mu 3 mEq/L’nin üzerinde tutulmalı, Digoksin alanlarda ve kardiyak aritmisi olanlarda K+ yakından takip edilmelidir. Rezidüel renal fonksiyonu olan hastalarda böbreklerle K+ kaybının olması hipopotasemiye neden olur. Bu durumda KCl diyalizat sıvısına eklenebilir.( 20 mEq/L’ye eklenmesi serum K+’nu 2-3 saatte 0,44 mEq/l yükseltir.) Hiperkalemi akut PD ve kronik PD hastalarında bazen görülebilir, bilinen hiperkalemi nedenleri araştırılmalıdır. Asit-baz dengesi Sağlıklı insanda böbrekler asit atarak, yeni bikarbonat üreterek asit-baz dengesini korurlar. Böbrekler yetersiz hale geldiğinde net asit atılımı azalır ve metabolik asidoz gelişir. Diyaliz solüsyonlarında bikarbonatın tampon madde olarak kullanılması sırasında reaksiyon zinciri oluşmuş bu nedenle daha az reaksiyona yol açan asetat ve laktat tampon madde olarak kullanılmıştır. Karamelizasyonu önlemek için diyalizat glikoz içeriği pH’ı 5-6 arasında tutulmalıdır. Asetat solüsyonlar daha fazla asiditeye neden olurlar. Solüsyonun asidik olması, hastalarda karın ağrısı ve kimyasal peritonite yol açar. Laktat içeren solüsyonlar normal serum bikarbonat seviyesini gösterir. Periton diyalizi hastasında metabolik ya da respiratuar alkaloz gelişebilir. Nedeni hipertonik solüsyonların sık kullanılması olabilir. Hipervolemi Na+ hücre dışı sıvının en önemli katyonudur. Vücut Na+ miktarının artması hipervolemiye neden olur. 63 Nedenleri • Yetersiz sıvı çekilmesi • Yetersiz hipertonik değişim sayısı • Kateterin kötü çalışması • Diyalizat sızması • Yetersiz Na çekilmesi • Mevsimsel değişmelere bağlı olarak sıvı kayıplarının azalması • UF yetersizliği • Aşırı sıvı alımı o Total vücut Na+ nun ve suyunun artması o Na+ miktarında artma (diyetle fazla miktarda tuz alımı) • Hipoalbüminemi Belirtiler • Pozitif sıvı dengesi • Kan basıncında artma • Ağırlık artışı • Nefes darlığı • Periferik ödem • Derialtı ödem • Boyun venlerinde dolgunluk • Pulmoner ödem • Konjestif kalp yetmezliği • Taşikardi Tedavi • Hipertonik diyaliz solüsyonu kullanılmalı • Sıvı alımı kısıtlanmalı • Ağırlık takibi yapılmalı • Değişim araları kısaltılmalı • Sıvı dengesi takip edilmeli • Vital bulgular sık takip edilmeli • Kalp yetmezliği yönünden gözlenmeli • Diyaliz yeterliliği gözden geçirilmeli • Gerekirse hemodiyaliz önerilmeli • Tuz alımı kesilmeli • Diyeti yeniden gözden geçirilmeli 64 Hipovolemi Na+ hücre dışı sıvının en önemli katyonudur. Vücut Na+ miktarının azalması hipovolemiye neden olur. Nedenleri • Aşırı sıvı çekilmesi o Total vücut Na+ nun ve suyunun azalması • Hipertoniklerin aşırı kullanılması • Aşırı Na çekilmesi • Sıvı takibinin doğru yapılmaması • Yaz aylarında aşırı terleme • İshal, kusma • Yetersiz sıvı alımı Belirtileri • Negatif sıvı dengesi • Kan basıncında düşme • Ağırlık kaybı • Azalmış deri turgor basıncı • Müköz membranların kuru olması • Taşikardi • Halsizlik • Postural hipotansiyon Tedavi • Hipertonik solüsyonların kullanımı kesilmeli • Bekleme süresi uzatılmalı • Sıvı ve Na kayıpları yerine konmalı • Sıvı dengesi takip edilmeli • Vital bulgular yakından izlenmeli, ağırlık takibi yapılmalı 65 7.EOZİNOFİLİK PERİTONİT Hastalar genellikle belirtisiz fakat bulanık diyalizatla kliniğe başvururlar. Nedenleri • Silikona karşı alerji • Pudra • Yerleştirme sırasında karın içine hava kaçması • İlaçlar Belirtileri • Diyalizatın bulanıklaşması • Enfeksiyona ait bölgesel ve sistemik bulguların olmaması • Diyalizattaki hücrelerin çoğunu eozinifollerin oluşturması Tedavi Hastaların büyük çoğunluğunda, periton diyalizatı eozinofilisi, diyalize başlandıktan sonra iyi huylu bir olay olarak ortaya çıkar. Bu, diyaliz kateterine veya diyalizatın kendisine allerjik cevap olabilir. Diyalizat her değişimde bulanık kalırsa, periton diyalizatı eozinofilisi enfeksiyöz peritonitin erken bulgularını maskeleyebilir. Genelde steroid tedavisi, sıklıkla sayısı artmış olan dolaşan periferik eozinofillerin parçalanmasına neden olur ve bu tedavi periton diyalizatı eozinofilisini azaltır veya iyileştirir. 8.SKLEROZAN PERİTONİT Çok nadir rastlanan ama çok tehlikeli bir komplikasyondur. Değişik iç organlarını saran fibröz doku kılıflarına yol açan İntraabdominal enflamatuar olayın son evresidir. Sklerotik dokunun histolojik incelemesi değişik yoğunlukta kronik enflamatuar infiltratın nüfuz ettiği yoğun fibröz dokuyu ortaya çıkarır. Bu durumun klinik belirtileri, bağırsak obstrüksiyonu ve PET ile görülen yüksek D/Do oranına rağmen kötü ultrafiltrasyonla ilgilidir. Tedavi başlangıcından birkaç ay veya yıl sonra gelişebilir ve uzun süre belirti vermeyebilir. 66 Nedenleri • Asetat içeren diyaliz solüsyonları • Hipertonik glikozlu diyaliz solüsyonları • Plastik partikülleri, formaldehit, klorheksidinli ve alkollü antiseptikler • Tekrarlayan peritonit atakları (psödomonas enf.) • Fungal peritonit • Bakteriyel endotoksinler • Beta-bloker ilaçlar, intraperitoneal ilaç uygulamaları Belirtileri • Ultrafiltrasyon yetersizliği • Üremik toksinlerin yetersiz atılımı • Tekrarlayıcı abdominal ağrı • Bulantı, kusma, iştahsızlık Tanı • Klinik bulgularla beraber • Abdominal tomografi ile bağırsak obstrüksiyonu ve adhezyonları saptanabilir • Periton biopsisi ile kesin tanı konulur. Komplikasyonlar • Ciddi beslenme bozukluğu • Sepsis • Bağırsak ile ilgili cerrahi komplikasyonları oluşur Tedavi Sonuç alınmayan bir hastalıktır. Sklerozan peritonit geliştiğinde PD sonlandırılmalıdır. 9.ULTRAFİLTRASYON YETERSİZLİKLERİNE YAKLAŞIM Periton diyalizindeki bir hastada UF yetersizliği, periton membranının geçirgenliğinin azalmasıyla oluşabilir. UF yetersizliği; hastanın vücut ağırlığının ilerleyici artışı şeklinde kendini gösterir. Ancak hastanın fazla sıvı alması ve rezidüel renal fonksiyon kaybından dolayı da kilo artışının olabileceği gözden kaçırılmamalıdır. 67 Periton dışı UF yetersizliğinin nedenleri • Hasta ile ilgili o Uyumsuzluk o Karmaşık tedavi rejimlerini anlamada yetersizlik o Yetersiz eğitim o Bıkkınlık • Uygunsuz tedavi o Membran tipi ve tedavi uygunsuzluğu o Uygunsuz diyaliz solüsyonu seçimi • Mekanik sorunlar o Diyaliz solüsyonu sızıntısı o Kateter tıkanması o Omentumun kateteri sarması o Kateterin konum bozukluğu UF yetersizliği halinde öncelikle membran dışı nedenler araştırılmalı, sonra PET yapılmalıdır. Hastanın başlangıç PET’ne kıyasla, son PET’inde saptanan değişikliğe göre UF yetersizliğinin olası nedenleri yorumlanmalıdır. UF yetersizliğinin membranla ilgili nedenleri • Düşük boşaltım hacmi ve yüksek transport o Kalıtımsal o Edinsel o Peritonit o Uzun süreli PD • Düşük boşaltım hacmi ve düşük transport o Ciddi peritonit sonrası adezyonlar o Ağır sklerozan peritonit olguları • Düşük boşaltım hacmi ve orta derecede transport o Mekanik sorunlar o Aşırı lenfatik reabsorpsiyon o İçeriye diyaliz solüsyonu sızıntısı o Aquaporin eksikliği 68 10.KATETERLE İLGİLİ PROBLEMLER KATETERDE HASAR Dış keçenin ya da KÇY çevresindeki kılların tıraşlanması, iğne, makas, dişli klemp kullanılarak yapılan uygulamalarla oluşan travma, çıkış yeri pansumanı için uygun olmayan antiseptik kullanımı sonucu kateterin bütünlüğünün bozulmasıdır. Kateter üzerinde kesi, yarılma, delik görülmesi veya kateterden diyalizat sızması ile hasar tespit edilebilir. Kateter hasarı kateterin tekrar kullanımını engeller durumda değil ise hasarlı bölge steril şartlarda kesilerek yeni adaptör ve ara bağlantı seti takılmalıdır. Kontaminasyon şüphesi ile 72 saat enfeksiyon takibi yapılmalıdır. KATETERDE KİNG veya MALPOZİSYON Kateterin, karın içi organların hareketine ve konstipasyona bağlı olarak periton boşluğu içinde sıvı akışını engelleyecek şekilde kıvrılmasıdır. Diyaliz sıvısının içe ve belirgin olarak da dışa akışının sağlanamaması ve ADBG’ DE kateterde kingin tespit edilmesi ile teşhis konur. Hastaya, bağırsak hareketlerini arttırmak için günde 3-4 kez olmak üzere, oral tablet ve rektal laksatif verilmelidir. Kateter içine basınçlı olarak heparinli sıvı ile flaşlama yapılmalıdır. Bunlarla başarı sağlanamazsa kateter tekrar gözden geçirilmeli veya kateter yeniden takılmalıdır. Hastanın klinik durumuna göre diyaliz tedavisi düzenlenmelidir. OMENTUM SARMASI Erken veya geç dönemde kateterin ucunun omentum tarafından sarılması sonucu diyaliz solüsyonunun içeri veya dışarı akışının sağlanamaması ve bunun sonucunda periton diyalizi işleminin yapılamamasıdır. Değişim sırasında sıvının içeri verilmesinde ve drenajında sorun vardır. Boşaltım miktarı çok az olup, rengi hemorajik ve hastada karın ağrısı olabilmektedir. Heparinli diyaliz sıvısı basınçlı verilip tıkanıklık açılmaya çalışılmalı. Trombolitik ajanlar (streptokinaz, ürokinaz ) hekim önerisi ile uygulanabilir. Cerrahi girişimle omentum, kateter üzerinden sıyrılıp aynı anda omentektomi de yapılarak kateterin tekrar tıkanma şansı azaltılmaya çalışılmalıdır. 69 KAYNAKLAR 1. Sürekli Ayaktan Periton Diyalizi Temel Bilgiler Kitabı. Ed: Akçiçek F.S. Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir,1997 2. Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve transplantasyon Hemşireliği Eğitim programları Kitabı; Ed. Akçiçek F.,İstanbul,2001 3. SAPD El Kitabı; Ed.: Aydın Z. İstanbul, 2001 4. Diyaliz Tedavisi 3. Baskı, Çev. Ed.:Süleymanlar G., Erek E., 2004 5. Pediatrik Periton Diyalizi Hemşireliği Uygulamaları. Ed.: Tola Y., Pehlivan G., İstanbul, 2001 6. Periton Diyalizi El Kitabı 2. Baskı Ed.: Ertürk J., Korkmaz R., Şentürk S.,İstanbul, 2009 BU HEMŞİRELİK REHBERİNİN EĞİTİM PLANLAMA KOORDİNASYON KURULUNDAN ONAYI ALINMIŞTIR. TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ HEMŞİRELİK HİZMET İÇİ EĞİTİM DÖKÜMANIDIR. PARA İLE SATILAMAZ, ÇOĞALTILAMAZ 70 71
© Copyright 2024 Paperzz