UZAYDA YAŞAM DNA HAKKINDA 20 ŞEY ÖZEL DOSYA HAKKINDA 20 ŞEY BİLİM VE TEKNOLOJİ DÜNYASINDAN EN SON GELİŞMELER MART 2015 YIL 1 SAYI 1 1 MART 2015 – 15 MART 2015 www.biyogaraj.com KAPAK KONUSU: MARS ONE PROJESİ UZAYDA YAŞAM BİYOGARAJ Sabah çayını yudumlarken beni okumayı unutma… İKİ HAFTADA BİR BİYOGARAJ Akıllı telefonunuzdan, tabletinizden ve bilgisayarınızdan; her zaman ve her yerden okuyabilirsiniz BİYOGARAJ biyogaraj.com’da olur EDİTÖR MEKTUBU Değerli Biyogaraj Okuyucuları, © BİYOGARAJ POPÜLER BİLİM DERGİSİ Tüm hakları saklıdır. Editör Görkem SAYLAM [email protected] İmtiyaz Sahibi G. S. BİYOGARAJ adına Ersin SAYLAM Genel Yayın Yönetmeni Ersin SAYLAM İletişim [email protected] Web Sitesi www.biyogaraj.com İnsanoğlunun gözü hep yükseklerde olmuştur. Hatırlayacağımız üzere astronomi alanında ilk yapılan çalışmalar Antik Mısır medeniyetine kadar dayanır. Bu medeniyet Nil Nehri’nin yanına kurulu bir medeniyettir. Tarım arazilerini gelişmiş sulama sistemleri olmadığı için hep bu nehrin kıyısına kurarlarmış. Senede birkaç defa bu nehir taşıp bütün mahsule zarar verirmiş. Buna çözüm olarak da astronomiyi kullanan Antik Mısırlılar bu nehrin taşma zamanını hesaplamayı başarmışlar ve buna göre önlemlerini almışlardır. İşte o zamanlardan beri astronomi Dünya tarihinin insan hayatını en çok etkileyen ve en ilginç bilim dalı olmuştur. Bugün ise geldiğimiz nokta kesinlikle ve kesinlikle Antik Mısır medeniyetinden çok farklı. İnsanoğlu artık Dünya’da durmak istemiyor. Yeni gezegenlerde yaşamak istiyor. Bu doğrultuda yapılan ilk büyük proje olan Mars One Projesi’ni sizler için yazdım. Biz diğer gezegenlere yaşam götürmeyi amaçlıyoruz. Peki diğer gezegenlerde bizim karşımıza sürprizler çıkabilir mi? Uzayda yaşam adlı özel dosyada bu konuya değindim. Güneş ışınlarının karanlıkta da cildimizin canına okuduğunu biliyor musunuz? Ya da Antik kentlerin modern kentlerden çok fazla farkı olmadığını… Bunun gibi birçok ilginç güncel gelişmeyi de siz değerli okuyucularımız için yazdım. DNA hakkında elbet hepimiz birkaç şey biliyoruzdur. DNA hakkında bilinen yanlışları ve birkaç ekstra bilgiyi bulabileceğiniz DNA Hakkında 20 Şey adlı yazımı da okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Efsane biyologlar bölümümüzde ise Japon İmparatoru Hirohito’yu ağırlıyoruz. Kendisi 2. Dünya Savaşı’ndaki Japonya’yı günümüzdeki Japonya haline getiren başrol oyuncusudur. Siyasi olarak da güçlü bir figür olan Hirohito’nun 300’e yakın yeni tür bulduğunu biliyor muydunuz? Daha fazlası için yazıyı okumanızı tavsiye ederim. Her gün onlarca teknolojik gelişme oluyor. Ve bunların bir çoğunu takip edemiyoruz. Teknoloji severler için hazırladığım Trend Teknoloji bölümünü kesinlikle takip edin. Eskiden ameliyathaneler, leş gibi kokan her yerde böceklerin kol gezindiği yerlerdi. Şimdi ki ameliyathanelerde böyle bir şey görmek mümkün değil. İşte ameliyathanelerin bu denli steril olmasını sağlayan yöntemler var. Bunların başında da modern cerrahi yöntemleri geliyor. Yusuf BİÇAKCI’nın kaleme aldığı yazı, petrol konusunda bizi biraz düşünmeye itiyor. Petrol ne zaman bitecek? Petrol biterse arabalarımız ne olacak? Gibi onlarca soruyu hepimiz sormuşuzdur. Herkes petrolün bitimine kendini şartlamışken ya petrol bitmezse. Konuk yazarımızın yazısı bu konuda çok iyi bir cevap olacaktır. Saygılarımla… GÖRKEM SAYLAM İÇİNDEKİLER 1.YAZI: Donmaya Karşı Antifriz Proteini 15.YAZI: Beyinde Yeni Hücre Tipleri Keşfediliyor 2.YAZI: Antik Kentler ve Modern Kentler KAPAK KONUSU – MAKALE: MARS ONE PROJESİ 3.YAZI: Azotlu Gübreler ve Rhizobialar MAKALE: DNA Hakkında 20 Şey 4.YAZI: Bebeklerde Bağışıklık Sisteminin Gelişimi 5.YAZI: Bebeklerde Konuşma ve Sözcük Öğrenimi 6.YAZI: Fare Beyin Hücrelerinde İnsan Geni 7.YAZI: İşlenmiş Gıdalar Bağımlılık Yapıyor 8.YAZI: Beyindeki Gizli Gen: Yeni Umut 9.YAZI: GRÖNLAND ERİYOR: GEÇMİŞE BAKARAK GELECEĞİ TAHMİN ETMEK 10.YAZI: Güneş Işığı Karanlıkta da Cildimize Zarar Veriyor 11.YAZI: Sauna ve Kardiyovasküler Hastalıklar ÖZEL DOSYA: UZAYDA YAŞAM MAKALE: Karmaşık Yaşama Uygun Gezegen Nasıl Olmalıdır? MAKALE: Yeni Kirlilik Tehlikesi: Uzaydaki Mikroplar MAKALE: UZAYDA YAŞAM BULMAK MAKALE: UZAY TAŞI ANALİZİ EFSANE BİYOLOGLAR: Japon İmparatoru Hirohito (1901 – 1989) CERRAHİ: Modern Cerrahi Yöntemler KONUK YAZAR: İki Dönüm Tarlamız Olsa Da Petrol Eksek TREND TEKNOLOJİ: En Güncel Teknoloji 12.YAZI: Yaşlanma Araştırmaları İçin Yeni Model Organizma 13.YAZI: Asya Ağaç Halkaları ve Veba Salgını 14.YAZI: Yaşamın Başlangıcına Dair Yeni Bulgular BİYOGARAJ SAYI 01 / 01 MART 2015 – 15 MART 2015 Donmaya Karşı Antifriz Proteini GENETİK 1.YAZI BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM GENETİK Donmaya Karşı Antifriz Proteini Yale Üniversitesi liderliğinde gerçekleştirilen araştırma da kenelerde bulunan ve donmayı önleyen protein farelerde de tanımlandı. Yapılan çalışma da bu proteinin farelerde de donmayı önlediği görüldü. Keneler ve balık gibi bazı hayvan türleri, vücutlarında donmayı önleyen bazı antifriz molekülleri bulundururlar. Araştırmacıların bu çalışmayı yaparken ki amaçları ise, ya memelilere bu gen aktarılıp bu protein üretilirse nasıl olurdu? Sorusuna cevap bulmaktı. Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nden de araştırmacıların yer aldığı BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 ekip, kenelerden elde edilen antifriz proteini farelerde tanıtıldı ve farelerden bir takım deri örnekleri alındı. Alınan bu deri örnekleriyle bazı soğuk testler yapıldı. 4 gün boyunca 4 santigrat derece de muhafaza edilen doku hücreleri test sonunda gayet iyi görünüyorlardı. Hatta sayıları bile artmıştı. Antifriz proteini, buz kristallerinin büyümesini sınırlandırarak soğuk hasarını önlemektedir. Bu çalışma, antifriz proteininin sıcakkanlı canlılara konulduğu vakitte aktif bir şekilde koruyucu bir etki yarattığını göstermiştir. Tabi bu konuda daha çok çalışma yapılması gerekiyor. Ayrıca bu proteinler kullanılarak, organ nakillerinde kullanılacak organın raf ömrü de uzatılabilir. Ayrıca araştırmacılar bu proteinin bazı otoimmün hastalıklarda da işe yarayacağını düşünüyor. REFERANS: Yale University. "Antifreeze protein from ticks fights frostbite in mice." ScienceDaily. GÖRKEM SAYLAM Antik Kentler ve Modern Kentler POPÜLER KÜLTÜR 2.YAZI BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM POPÜLER KÜLTÜR Antik Kentler ve Modern Kentler Araştırmacılar Meksika havzasındaki antik yerleşim yerlerini incelediler Antik kentler modern kentlerden çok da farklı değillerdi. Elbet ki tarihsel süreç içerisinde yönetim şekilleri arasındaki belirli farklılıklar olmuştur. Günümüzde belirli radikal değişiklikler yaşanmıştır. Daha önce, modern şehirlerin nüfusla orantılı bir şekilde büyüdüğü, buna bağlı olarak da bu şehirlerde yeterlilik ve verimliliğin şekillendiği gösterilmiştir. Kentsel Ölçekleme Bir şehrin nüfus artışı, şehirdeki tesislerin gelişiminden daha hızlı büyümektedir. Şehirdeki üretim ve hizmetler kendi nüfusuna yeterli olmak zorundadır. Daha da fazlası bu durum şaşırtıcı şekilde matematiksel düzenlilik ve öngörülebilirlik sunuyor. Prof. Luis Bettencourt 2013 yılında kentsel ölçekleme tezini ortaya attığında Prof. Scott Otman bu tezin modern şehirlerde pek geçerli olmadığını söylemişti. Aralarındaki bu sürtüşme, tarihsel süreçte kentlerin gelişimi adlı çalışmanın gerçekleşmesine sebep oldu. Ortaya attıkları tezleri kanıtlamak için ekipler Meksika havzasına ait arkeolojik verileri incelediler. 1960’lı yıllarda – Meksika’daki ani nüfus artışından önce- istatistik uzmanları 2000 yıl boyunca dört kültürel dönemde antik yerleşimin Mezoamerika’ya kadar ulaştığını gösteriyor. Bu verileri değerlendiren bilim insanları, yüzlerce antik tapınak ve antik evi inceleyerek nüfus yoğunluğunu, anıt ve evlerin inşa oranlarını ve arazi kullanımındaki yoğunluğu analiz ettiler. Elde edilen bulgulara göre antik kentler ile bu kentlerin üretim kapasitesi arasında doğru bir orantı vardı. Prof. Ortman; endüstri, demokrasi ve kapitalizm sayesinde, modern dünyanın eski dünyadan çok farklı olduğunu fakat bu farklılığın şehirleşme – üretim oranına herhangi bir etkisi olmadığını ve bunu cidden şaşırtıcı bulduğunu belirtti. Araştırma sonuçları heyecan verici olsa da bu çalışma sadece küçük bir adım. Ekibin bir sonraki çalışması; Peru, Çin ve Avrupa’daki antik bölgeleri incelemek. Referans: Santa Fe Institute. "Ancient and modern cities aren't so different." ScienceDaily. GÖRKEM SAYLAM BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Azotlu Gübreler ve Rhizobialar TARIM 3.YAZI BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM TARIM Azotlu Gübreler ve Rhizobialar Uzun süreli azotlu gübre kullanımı rhizobia adı verilen özellikle baklagillerin köklerinde bulunan ve bitkilere azotu kullanmasında yardım eden bir organizmaların gelişmesini engelliyor. Bitkiler havadaki serbest azotu direkt kullanamaz. Çiftçiler bitkilerin hızlı ve daha fazla büyümesi için azotla zenginleştirilmiş gübreler kullanıyorlar. Fakat yapılan çalışmada rhizobia adı verilen mikroorganizmaların bu durumdan olumsuz bir şekilde etkilendiği ortaya çıkarıldı. Endüstriyel gübre kullanımı ve fosil yakıtların artmasıyla topraklarda azot miktarı giderek azalmıştır. Baklagilleri gibi bazı bitki türleri bu ortamda rhizobia adlı bakteriyle mutualist (yararlı) bir ilişki kurarak azot eksiğini karşılamıştır. Özellikle de azotlu gübrelerin kullanıldığı alanlarda baklagillerin verimliliğinde bir hayli düşüş olurken diğer bitki türleri bundan olumlu yönde etkilenmiştir. Bundan dolayı araştırmacılar 6 ekolojik alanda inceleme yapmışlardır. Yapılan incelemeler ve deneyler sonucunda topraktaki azot ekonomisinin bozulması sonucunda rhizobia ve baklagiller arasındaki azot ticareti de bozulur. Bunun sonucunda da baklagil bitkileri daha az verimli hale gelir. Bu da topraktaki azot miktarı artıkça mutualist ilişkinin sonlanacağı anlamına geliyor. Referanslar: University of Illinois at UrbanaChampaign. "Long-term nitrogen fertilizer use disrupts plant-microbe mutualisms." ScienceDaily. GÖRKEM SAYLAM BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Bebeklerde Bağışıklık Sisteminin Gelişimi İMMÜN SİSTEM 4.YAZI BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM İMMÜN SİSTEM Bebeklerde Bağışıklık Sisteminin Gelişimi Henry Ford Hastanesi’nden araştırmacılar emzirme ve diğer faktörlerin etkisinin bebeğin bağışıklık sistemini geliştirdiği ve alerji ile astım gibi hastalıkların riskinin azaldığını bildirdiler. Bağırsaklardaki mikrobiyomlarda milyonlarca mikroorganizma bulunur. Bağırsaklardaki mikrobiyomların bağışıklık sistemimizde önemli rol oynadığı zaten biliniyordu. Ayrıca bağırsaklarımızdaki bu mikrobiyomlar; obezite, otoimmün hastalıklar, dolaşım bozuklukları, pediatrik alerji ve bazı enfeksiyonlar gibi çeşitli hastalıkların oluşmasında da rol oynarlar. Yapılan yeni bir çalışmada; bilim insanları, doğumdan sonra ilk birkaç ay ayda bu mikroorganizmaları bebeğe uyguladılar. Elde edilen sonuç bir hayli şaşırtıcıydı. Bu mikroorganizmalar bebeğin bağışıklık sistemini uyarmaya yardımcı olmuştu. Araştırmacılar, anne emzirmenin ise bebeğin bağışıklık, astım ve alerji gibi BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 konularda ne kadar işe yaradığını görmek istemişler. Ayrıca araştırmacılar, emzirmenin gut mikrobiyomuna etkisini de incelediler. Bilim insanları, anne sütüyle beslenen bebeklerde doğumdan 1 ve 6 ay sonra alınan dışkı örneklerini değerlendirdiler. Ayrıca araştırmacılar emzirmenin gut mikrobiyomuna etkisini de incelediler. Görüldü ki, anne sütüyle beslenen bebeklerde doğumdan sonra değişik mikrobiyom kompozisyonları oluşmuştur. Bu kompozisyonlar bebeğin bağışıklık sistemini geliştirme de büyük rol oynarlar. Ayrıca emzirilen bebeklerde evcil hayvanlara karşı alerji riski de düşmüştür. Araştırmacılar ayrıca bebeğin gut mikrobiyom kompozisyonu üzerinde etnik bir farklılığın olduğunu da gördüler. 2002 yılında da yapılan başka bir çalışmada ise bebeklerin doğumdan sonraki ilk yılında kedi ve köpeklere maruz kalması da alerji riskini azaltmıştır. Bu araştırma göstermiştir ki, erken bebeklik döneminde bebeklerin maruz kaldığı bazı kalıp mikroorganizmalar bebeklerin bağışıklık sistemlerini güçlendirir ve astım iler alerjiye karşı koruma sağlar. Ayrıca anne sütünün de bebeklerin bağışıklık sisteminin gelişmesinde büyük rol oynadığı gösterilmiş oldu. Referans: Henry Ford Health System. "Breastfeeding, other factors help shape immune system early in life." ScienceDaily. GÖRKEM SAYLAM Bebeklerde Konuşma ve Sözcük Öğrenimi BEYİN 5.YAZI BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM BEYİN Bebeklerde Konuşma ve Sözcük Öğrenimi Yapılan yeni bir çalışmada, bebeklere gösterilen resimlerin tanımlandığı seslerle birlikte söylenmesi beyindeki bir takım elektriksel aktivitelere sebep oluyor. Cortex adlı dergide yayınlanan çalışma da, Warwick Üniversitesi’nden araştırmacılar, bebeklerde ilk 11 ayda aşamalı olarak sözcük öğrenimi ve beyindeki elektriksel aktiviteyi birlikte incelediler. Yapılan incelemelerde görüldü ki, görüntüyü tanımlanan sözcüğüyle birlikte söylenen görüntülerin beyinde çok hızlı bir şekilde eşleştiği görüldü. Bu da bize bebeklerin işitsel girişlerle görselleri eşleştirdiğini bununda bebeklerde sözcük öğrenimini hızlandırdığı görüldü. Bu etkileşim beyindeki sol hemisfer denilen bölgedeki özel bir aktiviteyle gerçekleşiyor. Bebeklere gösterilen resimlerle sözcüklerin uyumsuz olması sonucunda da beyindeki bazı bölgelerin yanıt üretmeye çalışmaya çalıştığı görüldü. Araştırmacılar, sesin sembolize bir etki yarattığını, ilk 11 ayda bebeklerin görüntülerle sesler arasındaki bağlantıyı spontane bir şekilde yapmasında önemli bir rol oynadığını gördüler. Bu çalışma şu anlama gelebilir: Bebekler ilk 11 ayda sadece sözcüklerle tanımlanan nesneleri görebilirler. Referanslar: University of Warwick. "Brain activity shows infants are hardwired to link images, sounds as they learn to speak." ScienceDaily. GÖRKEM SAYLAM BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Fare Beyin Hücrelerinde İnsan Geni GENETİK - BEYİN 6.YAZI BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM GENETİK - BEYİN Fare Beyin Hücrelerinde İnsan Geni gen diziliminden sadece 16 harf farklıydı. Fakat fare embriyosunda izlenen insan hızlandırıcısının gelişiminin, şempanze hızlandırıcısının gelişiminden daha kısa zamanda aktif hale geçtiğini gösterdi. İnsan HARE5 hızlandırıcısı olan farelerin beyninde şempanze HARE5 hızlandırıcılarına göre embriyo beyninde %12’lik büyüme gözlendi. Ayrıca konuşma ve mantık işlevlerinin olduğu neokorteks adındaki beyin bölgesi de etkilendi. HARE5 adı verilen gen regülatörü eklenen genomlar sayesinde farelerin beyninde %12 civarında bir büyüme kaydedildi. Bu çalışma da HARE5 gen regülatörü seçilmesinin sebebi ise bu genin maymunlarla insanlar arasında çok büyük benzerliklerinin olmasıdır. Çalışma 19 Şubat 2015 tarihinde Current Biology’de yayınlanan çalışma, insanların beynin neden bu kadar spesifik olduğunu anlatmakla birlikte otizm ve Alzheimer gibi insan temelli hastalıkların neden şempanzelerde olmadığını da açıklama getiriyor. Her genomda genlerin aktivasyonunu düzenleyen kısa DNA dizileri yer alır. Bunlara hızlandırıcı (enhancer) adı verilir. Fakat gen işleyişine sadece hızlandırıcılar etki etmez. Promotör bölge dediğimiz DNA bölgesinde de genlerin ifadesini kontrol eden DNA dizileri vardır. BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Bu çalışma da ise insan ve şempanze tabanlı genomik veri tabanları taranarak beyin dokusu ve erken dönem gelişimindeki hızlandırıcıların ifadesi bulunmaya çalışıldı. Bilim insanları bu hızlandırıcıları 2 temel türe ayırdılar. Araştırmacılar 106 ayrı genomdan aldıkları ve beyin gelişiminde rol oynadığını düşündükleri 6 geni incelediler. Araştırmacılar bunları; human-accelerated regulatory enhencers olarak HARE1 ve HARE6 olarak isimlendirdiler. FZD8 adındaki genden üretilen Frizzled – 8 proteininin kromozomdaki lokalizasyonundan dolayı HARE5 olarak adlandırılan gen düzenleyicilerin önemli bir üyesi olarak kabul edildi. Çünkü Frizzled – 8 adlı proteininin beyin gelişimi ve hastalığında yol gösterici olduğu zaten biliniyordu. Araştırmacılar tarafından şaşkınlıkla karşılaşılan durum ise, HARE5 hızlandırıcısının Bu araştırma sonucunda insan beyninin büyümesini sağlayan genlerin bulunmasında ilk adım atılmış oldu. Referans: Duke University. "Mouse embryo with big brain: Evolving a bigger brain with human DNA." ScienceDaily. GÖRKEM SAYLAM İşlenmiş Gıdalar Bağımlılık Yapıyor BESLENME 7.YAZI BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM BESLENME İşlenmiş Gıdalar Bağımlılık Yapıyor Michigan Üniversitesi’nden bilim insanları yeni çalışmada özellikle salgın olarak görülen obezitenin temelini oluşturan yüksek derecede işlenmiş gıdaların (fastfood vb.) bağımlılık yaptığını ortaya çıkardılar. için yoğun toplumsal projeler var. Daha önce hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda rafineri karbonhidratlar (un, şeker gibi) ve işlenmiş gıdaların yeme isteğini tetiklediği ve bağımlılık yaptığını ortaya çıkarmışlardır. İnsanlar üzerinde yapılan klinik çalışmalarda da benzer sorunlarla karşılaşıldı. Bu gıdalar gayet lezzetli ve doyurucu olduğu için halk tarafından yoğun olarak tüketiliyor. Fakat özellikle ABD’nde bir salgın haline obezitenin önüne geçmek Araştırmacılar, bu çalışmanın hangi gıdaların bağımlılık yaptığını belirlemek üzere atılan ilk adım olduğunu bildiriyorlar. Ayrıca bu araştırma, belirlenen gıdaların toplumda pazarlanması konusunda da büyük hassasiyet yaratacaktır. Ayrıca bağımlılık yapan bu gıdaların beyin üzerinde ne gibi etkiler yarattığı da bir sonraki araştırmaların konusu olacaktır. Referans: University of Michigan. "Want pizza, chocolate, French fries? Highly processed foods linked to addictive eating." ScienceDaily. GÖRKEM SAYLAM BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Beyindeki Gizli Gen: Yeni Umut GENETİK - BEYİN 8.YAZI BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM GENETİK - BEYİN Beyindeki Gizli Gen: Yeni Umut ABD’li ve Avustralyalı bilim insanları, beyin fonksiyonlarını ve nöropsikiyatrik bozuklukları etkileyen yeni bir gen keşfetti. Keşfedilen bu gen DNA’nın Junk DNA denilen %98’lik kısmında keşfedilmiştir. Bu tür bir gen ilk kez beyinde bir etki yaratmıştır. Bu genlerin, evrimsel süreç içerisinde kullanılan fakat şu anda aktif olarak çalışmayan “kalıntı genler” olduğu düşünülüyordu. Fakat yapılan çalışmalar bu genlerin halen dinamik bir şekilde çalıştığını bize gösterdi. Gomafu adı verilen gen, beyinin hızla değişen ortamlara adapte olmasını sağlamasına yardım ediyor. Beyindeki bu gendeki oluşan bir mutasyonun BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 nöropsikolojik hastalıklara sebep olacağı düşünülüyor. Referans: University of California Irvine. "Hidden gene gives hope for improving brain function." ScienceDaily. Bu çalışma, nöropsikolojik hastalıkların daha iyi tanımlanmasında ve tedavisinde bundan sonra yapılacak araştırmalara ciddi bir referans olacaktır. GÖRKEM SAYLAM GRÖNLAND ERİYOR: GEÇMİŞE BAKARAK GELECEĞİ TAHMİN ETMEK JEOLOJİ 9.YAZI BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM GENETİK GRÖNLAND ERİYOR: GEÇMİŞE BAKARAK GELECEĞİ TAHMİN ETMEK andakinden 2 – 4 derece daha düşüktü. Yani sıcaklıklar gözle görülür bir şekilde artmıştı. Bunun sonucunda da birkaç bin yıl içinde 100 giga tonluk bir buzul eridi ve küresel düzeyde denizler 16 cm yükseldiler. Danimarkalı Jeolog Nicolaj Krog Larsen liderliğindeki araştırma grubu Grönland’da 6 yaz mevsimi geçirdiler. Geçirdikleri bu mevsimlerde bilim insanları çok sıkı çalışarak çok değerli bazı sonuçlara ulaştılar. Buz devri 11.500 yıl önce bitmişti ve 5000 – 8000 yıl önce sıcaklıklar şu BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 tonluk bir buz kütlesinin eriyeceğini öngörüyorlar. Referans: Faculty of Science - University of Copenhagen. "Greenland is melting: The past might tell what the future holds." ScienceDaily. GÖRKEM SAYLAM Araştırmacılar 2100 yılında sıcaklığın kuzey kutbunda yaklaşık 2 – 7 santigrat derece artacağını ve bunun sonucunda da 400 giga Güneş Işığı Karanlıkta da Cildimize Zarar Veriyor SAĞLIK 10.YAZI BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM CİLT SAĞLIĞI Güneş Işığı Karanlıkta da Cildimize Zarar Veriyor gerçekleşiyordu. Melanin bulunmayan hücrelerde ise sadece güneş ışığında CPD reaksiyonları gerçekleşiyor. Elde edilen bulgular gelecekte daha iyi cilt koruyucularının geliştirilmesi için kullanılabilecek. Yale Üniversitesi’nden araştırmacıların liderliğinde gerçekleşen çalışma güneş ışığının karanlıkta da cildimize zarar verdiğini gösterdiler. Melanin pigmenti cilde rengini veren bir biyolojik pigmenttir. UV güneş ışığı veya solaryum, DNA’da melanosit üreten genlere zarar verebilir.Bu zarar özellikle ABD’de birçok cilt kanserinin sebebidir. Cilt kanseri ABD’de en çok görülen kanser türüdür. Geçmişte bilim insanları melanin koruması için cilde gelen zararlı UV ışıklarını bloke etmenin yeterli olabileceğini düşünmüşlerdir. Ama yeni yapılan bu çalışma, melanin ile ilişkili cilt hücre hasarı hakkında düşündürücü sonuçlar ortaya koydu. Çalışma da Yale Tıp Okulu’ndan Radyoloji ve Dermatoloji profesörü Douglas E. Brash ve arkadaşları, fare ve insandaki melanosit hücrelerini UV lambalar altında radyasyona tabi tuttular. Radyasyon, bir tür DNA hasarı BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 olarak bilinen siklobütan dimer (CPD) reaksiyonlarını tetikler ve 2 DNA harfinin yerini değiştirerek DNA’nın doğru okunması engeller. Yapılan çalışmada bilim insanları melanin bulunan her iki hücrede de UV ışınlarının ışığın olmadığı ortamda bile CPD reaksiyonlarının devam ettiği görüldü. Yani DNA hasarının karanlıkta da güneş ışığındaki gibi gerçekleştiği görüldü. Özellikle CPD reaksiyonları karanlıkta da güneş ışığı altındakinden farksız bir şekilde Referans: Yale University. "Sunlight continues to damage skin in the dark." ScienceDaily. GÖRKEM SAYLAM Sauna ve Kardiyovasküler Hastalıklar SAĞLIK 11.YAZI BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM KALP Sauna ve Kardiyovasküler Hastalıklar Jama İç Hastalıkları dergisinde yayınlanan bir çalışmada sauna kullanımının kardiyovasküler nedenlerden dolayı olan ölüm riskini düşürdüğü görüldü. Bazı çalışmalarda sauna banyosu ile ilişkili olarak kardiyovasküler ve dolaşım işlevleri arasında faydalı bir ilişki olduğu zaten biliniyordu. Jari A. Laukkanen liderliğindeki araştırmacılar ani kalp krizi riski (SCD), ölümcül kardiyovasküler hastalıklar (CVD), ölümcül koroner kalp hastalığı (CHD) ile sauna arasındaki ilişkiyi incelediler. Araştırmaya Doğu Finlandiyalı 2315 yaşlı erkek katıldı (42 – 60 yaş arası)Araştırmada yaşlı erkekler ciddi bir takip sürecinden getirildi. Yapılan çalışmada haftada 2 – 3 kez saunada kalan erkeklerde; SCD riski %22, CHD riski %23, CVD riski %27 oranında azalmıştır. Mortalite oranı ise (ölüm oranı) haftada 2 – 3 kez saunada kalan BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 erkeklerde %24 oranında düşmüştür. Haftada 4 – 7 kez saunada kalan erkeklerde; SCD riski %67 oranında, CHD riski %48 oranında, CVD riski %50 oranında azalmıştır. Mortalite oranı %40 oranında düşmüştür. Bu çalışmada görüldü ki sauna banyosu ile kardiyovasküler hastalıklardan dolayı ölüm oranı arasında güçlü bir bağ vardır. Bilim insanlarının tavsiyesi ise, 40 yaşından yaşlı erkeklerinhaftada birkaç kez mutlaka gevşemek ve dinlemek için saunaya gitmesi yönünde. Referans: The JAMA Network Journals. "Sauna use associated with reduced risk of cardiac, all-cause mortality." ScienceDaily. GÖRKEM SAYLAM Yaşlanma Araştırmaları İçin Yeni Model Organizma MODEL ORGANİZMA 12.YAZI BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM MODEL ORGANİZMA Yaşlanma Araştırmaları İçin Yeni Model Organizma Yaşlanma ve yaşlılıkla ilgili hastalıkları araştıran araştırmacılar özellikle kısa ömürlü omurgalı canlı bulmakta bir hayli zorlanıyordu. Bu kullanılacak olan yeni model organizma ise hem kısa ömürlü hem de omurgalı bir canlı. Afrika turkuaz killfish adı verilen bu balık Zimbabve ve Mozambik’te su havuzlarında yaşarlar. Mevsimsel kuraklık başlayınca bu balıklar kaybolur. Ömürleri 4 – 6 ay olan bu balıklar yaşlanma araştırmaları için bir hayli faydalı olacaktır. CRISPR/Cas tabanlı genom düzenleme teknikleri kullanılarak oluşturulan bir platform bu balıklarla araştırma yapacak olan bilim insanları için bir hayli kolaylık sağlar. Özellikle de kromozomlar ve telomerler üzerinde yapılacak olan araştırmalarda bu balık, araştırmacıların yaptıkları deneylerin etkilerini kısa sürede görebilmesini sağlayacaktır. BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Bu model organizma kullanılarak, yaşlanma ve bu sürecin getirdiği hastalıklarla da mücadele etmek için birçok genomik araç geliştiriliyor. Bu da bu mücadele de araştırmacılara gözle görülür bir fayda sağlayacaktır. Referans: Cell Press. "A new model organism for aging research: The short-lived African killifish." ScienceDaily. GÖRKEM SAYLAM Asya Ağaç Halkaları ve Veba Salgını SALGIN HASTALIK 13.YAZI BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM SALGIN HASTALIK Asya Ağaç Halkaları ve Veba Salgını Kırgızistan’ın Tien Shan dağlarındaki 1000 yıllık Ardıç ağacı gövdesi Oslo Üniversitesi ve İsviçre Federal Araştırma Enstitüsü’nden (WSL) araştırmacılardan oluşan disiplinlerarası konsorsiyum, Veba salgınının Asya’dan Güney Avrupa’daki liman kentlerine girdiğine yönelik yeni bulgular elde ettiler. Özellikle de 1347 yılında “Kara Ölüm” adı verilen Veba salgınında Yersinia pestis adlı enfeksiyöz ajanının Asya’dan Avrupa’ya girdiğini söylüyor araştırmacılar. Araştırma ekibi, Orta Asya’da bulunan kemirgen türlerinin gemilerle birlikte Güney Avrupa limanlarına geldiği ve buradan da bu vebanın yayıldığını belirlediler. 4 yıl süren bu salgın, Avrupa kıtasının sosyo-ekonomik kalkınma, kültür, sanat, din ve siyaset gibi konularda değişime uğrattı. Yeni teknikler ve geniş veritabanları karşılaştırılması sonucu bu salgının birçok kez Asya’daki ağaçlarda yapılan çalışmalarda Avrupa’ya girdiğini gösterdi. BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Araştırmacılar paleoiklimsel dalgalanmaları incelediler ve Orta Çağ Avrupası’nda da bu tür dalgalanmalar buldular. Özellikle de kara sıçanlardan yayılan vebanın daha detaylı incelenmesi için, Asya’da bu salgından etkilenen insanların genetik materyallerinin de incelenmesi gerekiyor. Ayrıca Avrupa’ya sadece bir suş üzerinden girmeyen vebanın diğer suşlarının da tespit edilmesi gerekiyor. Kara Ölüm Denilen Büyük Veba Salgınının Yarattığı Hasar Vebadan önce Avrupa’daki hızlı nüfus artışı beslenme sorunlarına neden olmuştu. İyi beslenemeyen insanlar hastalıklara karşı dirençsizdi. Kentler temiz tutulamadığı için her yere yayılan milyonlarca fare vebanın hızla yayılıp ölümlerin artmasına neden oldu. Büyük veba salgını 1347’de sadece Avrupa’da hasar verdi sanılır, ama salgında Asya ve Afrika’da da çok ölüm oldu. Salgın, Sicilya’ya ulaştığı sırada Karadeniz ve Akdeniz liman kentlerinde, Suriye, Lübnan, Filistin ve Mısır’da ve Hatay’da görüldü. Ardından 1349’da Mekke’de ve 1351’de Yemen’de salgın çıktı. Orta Çağ’da, nüfusun yoğunlaştığı ülkelerin çoğunda veba yayıldı. Yaklaşık 100 milyon insanın birkaç yılda vebadan öldüğü hesaplandı. Avrupa nüfusunun üçte biri yaşamını kaybetti. O dönemlerde dünya nüfusu bugünkünden çok azdı. Salgından önce 450 milyon olan dünya nüfusunun 350 milyona düştüğü hesaplandı. Avrupa’nın nüfusu 75 milyondan fazla iken Avrupa halkının üçte biri salgında ölünce nüfus 50 milyona düştü. Afrika kıtasının nüfusu 80 milyondan 70 milyona indi. SALGIN HASTALIK Çin’de salgın öncesinde 123 milyon olan nüfus, 65 milyona geriledi. Kuzey Almanya, Polonya, Macaristan ve Rusya gibi nüfus yoğunluğu az olan soğuk ülkelere salgın az zarar verdi. Avrupa, açlık ve hastalıklar nedeniyle salgından 200 yıl sonra toparlanabildi ve halk yok olmaktan zor kurtuldu. Veba Salgınları, Antibiyotiğin Keşfi Sayesinde Azalıp Yok Oldu Veba, bir enfeksiyon hastalığıdır ve Yersinia pestis adlı bakteri, bu hastalığa neden olur. Bakterinin adı bu bakteriyi bulan Fransız bakteriyolog A. Yersin’den gelir. Hastalık 2007’ye kadar üç önemli salgın hastalıktan biriydi. Antibiyotikle tedavi edilebilen veba, gelişmiş ülkelerin tümünde ve BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 gelişmekte olanların çoğunda ortadan kalktı. Asya ve Afrika’da az da olsa görülmektedir. Geçmişte farelerin hastalığı bulaştırdığı sanılırdı. Hastalığın, farelerin taşıdığı pirelerin insanları ısırmasıyla veya insandan insana bulaştığı biliniyor. Hastalığın belirtileri en geç bir haftada ortaya çıkar. Titreme, ateş, kusma, baş ve sırt ağrısı, halsizlik, nefes darlığı, kasık ağrısı ve kanama gibi belirtiler olur. Vebanın farklı türleri vardır. Hıyarcıklı veba (bubonik) en yaygın türdür ve lenf bezi şişmeleri ile deri altı kanamaları görülür. Deri altında biriken kan deride siyahlıklar oluşturduğu için hastalığa kara ölüm adı takılmıştı. Vebanın ayrıca septisemik, akciğer ve gastro intestinal gibi başka türleri de vardır. Yapılan bu çalışma, insanlık tarihi ve çevre arasındaki etkileşimin bu büyüleyici konu özelinde değerli bilgiler veriyor. Referans: Swiss Federal Institute for Forest, Snow and Landscape Research WSL. "Asian tree rings explain historical plague outbreaks in Europe." ScienceDaily. GÖRKEM SAYLAM Yaşamın Başlangıcına Dair Yeni Bulgular YAŞAMIN BAŞLANGICI 14.YAZI BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM YAŞAMIN BAŞLANGICI Yaşamın Başlangıcına Dair Yeni Bulgular İlk yaşam nerede ve nasıl oluşmuştur? Okyanusların tabanında mı, bir yanardağın eteğinde mi? Yoksa başka bir gezegenden gelmiş olabilir mi? Eğer Dünya’da oluştuysa nasıl oluşmuştu? Yıldızlardan çıkan bir kıvılcım yıldızlararası toz veya volkanlar yaşamın oluşmasını tetiklemiş olabilirler mi? Yaşam, oksijen tabanlı olmayabilir fakat bol miktarda nitrojene ihtiyacımız var. Neden mi? Yaşamın temel molekülü olan DNA ve türevlerini oluşturmak için. Her şeyden önce söylememiz gereken yeryüzünde yaşamın oluşması çok kompleks süreçlerin sonucunda olmuştur. Oksijen tabanlı değil de nitrojen tabanlı yaşamın oluşması kabaca 2 milyar yıl önce olarak tahmin ediliyordu. Fakat Washington Üniversitesi’nden araştırmacılar yeryüzündeki en eski taş örnekleri inceleyerek yaşamın 3.2 milyar yıl önce BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 oluştuğuna dair yeni ve önemli kanıtlar buldular. Bilinenin tam aksine evrendeki ilk dönemlerde nitrojen sıkıntısı olmadığı bu yüzden de biyosferin geniş ve çok çeşitli olduğu görüldü. Araştırmacılar, Güney Afrika ve Kuzey Batı Avustralya’dan topladıkları 2.75 ile 3.2 milyar yaş civarında olan 52 kaya örneğini detaylı olarak analiz ettiler. Analiz edilen bu kayalar yeryüzünde korunmuş en iyi ve en eski kaya parçalarıydı. Ayrıca bu kayalar 2.3 ile 2.4 milyar yıl önce yani atmosferdeki oksijenin oluşmasından önce oluşmuştu. Bu da bize yaşamın havadan nitrojen kullanarak başladığını gösterdi. Kayalarda bir takım kompleks enzimlere rastlandı. Bu da bizi “Acaba mikroorganizmalar denizlerden ve sucul alanlardan çıkarak, koloniler halinde karada yaşamaya başladığı söylenebilir mi?” diye düşündürdü diyor araştırmacılar. Referans: University of Washington. "Ancient rocks show life could have flourished on Earth 3.2 billion years ago." ScienceDaily. GÖRKEM SAYLAM Beyinde Yeni Hücre Tipleri Keşfediliyor BEYİN – GENETİK 15.YAZI BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM BEYİN Beyinde Yeni Hücre Tipleri Keşfediliyor Karolinska Enstitüsü’nden araştırmacılar, tek hücre dizileme tekniği olarak adlandırılan tekniği kullanarak, kortikal hücre tiplerinin ve bu hücrelerde aktif olarak çalışan genleri ayrıntılı olarak haritaladılar. Bu araştırmayı çok daha özel kılan ise karmaşık doku tiplerinde ilk kez bu yöntemin kullanılması. 3000 hücreyi analiz eden ekip farklı tür nöronlarla da karşılaştı. Bu çalışma da bilim insanları, geniş çaplı tekil hücre analizi kullanarak beyin dokusunu detaylı olarak analiz ettiler. Çalışmadaki araştırmacılar, beyindeki hücrelerin ilk defa böylesine yakından analiz edildiğini doğruladılar. Araştırmacılar, farelerin beyinlerindeki serebral korteks adı verilen bölgeden 3000 hücre alarak her seferinde bir tanesini incelediler ve 20.000 gen arasından hangi genlerin aktif olarak işlevselliği etkilediği gösterildi. Analizlere göre farelerin beyninde yaklaşık 100 milyon, insanlarda 65 milyar hücre bulunuyor. Sinir hücreleri ortalama 20 mikrometre çapında iken, kan damarı hücreleri, enfeksiyonlara karşı koruyan ve sinir hücrelerine besin sağlayan glia hücrelerinin çapı ise ortalama 10 mikrometredir. Araştırmacılar çalışma sonucunda 47 farklı hücre tipi tespit ettiler. Bunlardan bazıları glia hücreleri adı verilen hücrelerdi. Referans: Karolinska Institutet. "New brain mapping reveals unknown cell types." ScienceDaily. Her dokumuzda bu dokulara özgü hücre tipleri bulunmaktadır. Bu hücre tipleri, hücrelerin genomlarındaki aktif gen bölgelerine göre belirleniyor. BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 GÖRKEM SAYLAM Elde edilen bu bulgular, multipl skleroz (ms) ve bazı nöronal temelli hastalıkların mekanizmasını anlamamıza yardımcı olacak. MARS ONE PROJESİ İNSANLIK TARİHİNİN EN BÜYÜK REALITY SHOW’U KAPAK KONUSU İ KREDİ: WIRED.CO.UK BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM KAPAK KONUSU Mars One Projesi Hollandalı bir girişimci olan Bas Lansdrop ve Arno Wielders’in 2011 yılında başlattıkları ve kar amacı gütmeyen bir projedir. Yolculuğun 250 gün sürmesi planlanıyor ve hedef ise Mars’ta bir insan kolonisi kurmak. Dünya tarihinin belki de en ilginç göç yolcuğu 2023 yılında başlayacak. Belirlenen adaylar Mars’a bir daha gelmemek üzere gidecekler. Yaklaşık 55 milyon kilometre yolun 250 günde alınması bekleniyor. Adayların belirlenmesi projenin internet sitesinden yapıldı. Projeye binlerce başvuru geldi. Aralarında 4’ü kadın 6 Türk’ün de bulunduğu seçilen adayların, bu yıl itibariyle eğitime alınmaları ve eğitimlerin yolculuğun gerçekleşeceği 2024 tarihine kadar sürdürülmesi planlanıyor. Hollanda’nın Mars One şirketi, 2023 yılında geri BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 dönmemek üzere Mars’a ilk insanları göndermeyi ve yaşadıklarını bir ‘Biri Bizi Gözetliyor’ benzeri bir TV programı olarak yayınlamayı amaçlıyor. Mars One, oldukça iddialı olduklarını belirttikleri proje kapsamında, 2030’da Mars’a çıkmayı düşünen ABD’yi geride bırakmayı istiyor. Uzmanlar, Hollandalı şirketin ne kadar başarılı olacağı konusunda şüphelere sahip olsa da, 1999 yılında Nobel Fizik Ödülü’nün kazanan Hollandaki bilim insanı Gerard 't Hooft, Mars One projesine destek verdiğini açıkladı. Hooft, konu hakkında yaptığı açıklamada, “İlk başta ‘bu iş olmaz’ diye düşündüm. Ancak projeye daha yakından bakınca gerçekleştirilebileceğine inandım” dedi. Bilim insanlarının Mars’ta koloni kurulması aşamasında en çok kafasını kurcalayan unsur, Dünya’dan 54.6 milyon kilometre uzaklıktaki gezegene yapılacak yolculukta maruz kalınacak radyasyondan nasıl korunacağı. İnsanlı yolculuklar bir kenara, 1960’dan bu yana Mars’a gönderilen Rus ve ABD yapımı keşif araçlarının yarısı Kızıl Gezegene ulaşmayı bile başaramadı. Mars One mühendislerinden Bas Lansdorp, Curiosity (Merak) keşif aracının Mars’a inmeyi başaran altıncı uzay aracı olduğuna dikkat çekerek, 2023 projelerinin gerçekleşebileceğine inandıklarını söyledi. Lansdorp, insanlı uzay araçları için yaklaşık 6 milyar dolarlık bir harcama yapmaları gerektiğini belirtti. En son teknoloji ürünü, nükleer enerjili Curiosity’nin maliyeti 2,5 milyar dolara gelmişti. Hollandalı mühendis, Mars yolculuğunu TV şovuna dönüştürme fikrinin ise “Biri Bizi Gözetliyor” yarışmasını 1999’da Hollanda’da ilk kez düzenleyen Paul Romer adlı televizyoncudan geldiğini KAPAK KONUSU söyledi. Lansdorp, “Medya aracılığıyla bu yolculuğu bir maceraya dönüştürmemiz, projenin finanse edilmesini kolaylaştıracak” dedi. Lansdorp, Kızıl Gezegen’e ayak basılmasının “insanlık tarihindeki en büyük adım olacağını” belirtti ancak Mars One projesi hakkında üstesinden gelinmesi gereken önemli konular bulunduğuna da değindi. Bunlardan birisi, hayatlarının geri kalanını Dünya’dan uzakta geçirmeyi kabul edecek gönüllülerin bulunması. Lansdorp'un planına göre, “Biri Bizi Gözetliyor: Mars” programı için seçilecek astronotların Dünya’daki eğitim süreçleri de televizyon programına dönüştürülecek. Astronotlar, kameralarla dolu bir evde yaşayacak. Mars kolonisi ve TV şovu projesi için fizikçiler, endüstri tasarımcıları ve iletişim uzmanlarıyla çalışan rüzgar enerjisi uzmanı Lansdorp, inşa edecekleri uzay gemisinin “en iyi şirketler tarafından destekleneceğini” ifade etti. Avrupa Uzay Ajansı’nda Mars keşif projesi ExoMars’ta görevli olan Jorge Vargo, “Kızıl Gezegen’deki türbülansın iki uzay aracını aynı noktaya indirmeyi imkansız kıldığını, Mars One projesinin de bu stratejiye bağlı olduğunu” belirtti. Vargo, “Yaşama modülünü inşa edecek olan robot cihaz, hedeflenen yerden 20 km öteye bile insa görev çok zorlaşır... Ayrıca, Güneş patlamarının BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 saçtığı parçacıklar astronotların ve uzay gemilerinin Mars’a varmadan yanmalarına neden olabilir” ifadesini kullandı. Mars One Gerard Blaauw ise kararlı: “Medya ve uzay havacılığını bir araya getireceğiz... Mars One kesinlikle izlemeye değer bir program olacak.” Suzanne Flinkenflögel - M. A., İletişim Müdürü (Hollanda) Mars One Ekibi Bryan Versteeg - Mission Concept Artist (Canada) Bas Lansdorp - M. Sc., Kurucu Ortak & CEO'su (Hollanda) KC Frank – Pazarlama Stratejisti (USA) Arno Wielders - M. Sc., Kurucularından Ve Baş Teknik Sorumlusu (Hollanda) Onno Groen - B.ICT., Multimedia Designer (The Netherlands) Norbert Kraft - M. D., Şef Sağlık Memuru (AMERİKA Birleşik Devletleri) M.Arch., M.Sc., Outpost and Capsule Project Manager (Denmark) KAPAK KONUSU MARS ONE PROJESİ YOL HARİTASI 2011 yılında projenin temelleri atıldı. Hedef Mars’ta insan kolonisi kurmaktı. Nisan 2013’te Şangay ve New York’ta düzenlenen basın toplantılarıyla birlikte, Mars One Projesi için astronot seçimi başladı. 2015 yılında seçilen adaylar tam zamanlı eğitime tabi tutulacaklar. Bu eğitim 2024 yılına kadar devam edecek. Bu eğitim esnasında gruplar, uzak bölgelerde uzun bir süre boyunca yalnız başlarına kalacaklar. Yaşam alanının bileşenlerini onarmayı, tıbbi prosedürleri ve habitat içinde kendi yiyeceklerini yetiştirmeyi öğrenecekler. BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 KAPAK KONUSU 2018 yılında insansız uzay aracı ve iletişim uydusu beraber Mars’a gönderilecek. Gönderilecek uzay aracı, geliştirilen teknolojilerin sorunlarını tespit etmek için testing amacıyla gönderiliyor. Bu misyon, 2024’te yapılacak mürettebatlı yolculuğunda gerçekleşip gerçekleşmeyeceği hakkında önemli veriler verecektir. Test aracıyla birlikte birde iletişim uydusu gönderilecek olan projede, bu iletişim uydusu sayesinde 7 gün 24 saat Mars’la iletişimde kalınacak. 2020 yılında Rover misyonu başlatılacak. Bir akıllı Rover( Mars yüzeyinde gezebilen çok işlevli robot) ve bir römork’un 2020’de fırlatılması planlanıyor. Rover, Mars yaşam alanının kurulma aşamasında birçok görevi yerine getirecek bir robot niteliğinde. Bu çok işlevli robot, römorku uzay aracı ve Mars yerleşim alanı arasında taşıma yapmak için kullanabilecek. Aynı zamanda Mars yüzeyinde, yerleşim için en iyi alanı bulmak amacıyla etrafı dolaşacak. Yerleşim için ideal alanın, yeterli su içeren topraklar için yeterince kuzeyde, maksimum güneş gücü için yeterince ekvatoral bölgede ve yerleşim inşasını kolaylaştırmak için yeterince düz olması gerekiyor. Yerleşim yeri belirlendiğinde Rover, yüzeyi kargo araçlarının gelişi için hazırlayacak. Rover aynı zamanda güneş panellerinin konumlandırılacağı alanın da temizlenmesinden sorumlu. Ayrıca Rover ile beraber ikinci iletişim uydusunun da, Güneş etrafında yörüngeye fırlatılması planlanıyor. Bu uydu sayesinde güneş iki gezegenin arasına girse bile iletişim 7 gün 24 saat sağlanabilecek. BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 KAPAK KONUSU 2022 yılında 6 adet kargo aracı fırlatılacak. İkinci Rover, iki yaşam ünitesi, iki hayat destek sistemi ve bir tedarik ünitesi 2022'de Mars için yola çıkıyor. 2023'te ise tüm üniteler Rover sinyali izlenerek Mars yüzeyine iniş yapmış olacak. 2023 yılında Rover kampı insanlar gelmeden önce hazırlayacak. Gönderilen altı kargonun, yaşam kampından 10km öteye indirilmesi planlanıyor. Rover, birinci hayat destek ünitesini römork ile alıp doğru yere yerleştirdikten sonra, yaşam destek ünitesinin ince film solar panelini açacak. Sonrasında yaşam destek ünitesi ile bataryalarını şarj etmek için bağlantı kurabilecek ve böylece yaşam destek ünitesi, sadece kendi panellerini kullanmadan daha hızlı şekilde şarj olabilecek. Rover’ın diğer tüm kargo ünitelerini alıp sonrasında diğer yaşam destek ünitesinin ince film solar panelini ve yaşam ünitelerinin şişme bölmelerini de açması gerekiyor. Hayat destek ünitesi yaşam ünitelerine su, elektrik ve hava ileten bir hortum ile bağlı olacak. Sonrasında ise hayat destek ünitesi aktif edilebilinecek. Rover, yaşam destek sistemine doğru Mars toprağını beslemeye başlamasının akabinde su bir fırın içinde yüzey altındaki buz parçacıklarının buharlaştırılması yoluyla Mars toprağından elde edilecek. Buharlaşan su yoğunlaştırılarak yeniden sıvı hale dönüştürülüp depolanır ve bu yolla elde edilen suyun bir kısmı ise oksijen üretmek için kullanılırken, Nitrojen ve Argon ise yaşam alanı içindeki solunabilen havanın diğer bileşenlerini oluşturan Mars atmosferinden elde edilecek. İlk mürettebat yolculuklarına başlamadan önce, hayat destek sistemi 0,7 bar basınç seviyesinde solunabilen atmosferi, 3000 litre suyu ve 120kg oksijeni üretmiş ve depolamış olacak. Rover aynı zamanda radyasyondan korunma için, Mars toprağını yaşam alanının şişme bölmelerinin üstüne yerleştirmekte görevlendirilecek. BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 KAPAK KONUSU 2024 yılında Dünya tarihinin en büyük yolculuğu başlıyor. 2024'te Mars Transit Aracı'nın parçalarının Dünya yörüngesine fırlatılması planlanıyor. İlk olarak, transit yaşam alanı ve Mars mekiği, montaj ekibi ile beraber Dünya etrafındaki bir yörüngeye fırlatılacak. Montaj ekibi, Mars mekiğini transit yaşam alanına bağladıktan bir ay sonra da birbirine bağlı iki yakıt ünitesi yörüngeye fırlatılacak. Artık tam eğitimli olan ilk mürettebat aynı Dünya yörüngesine fırlatılır ve sonrasında yörüngede Mars One ekibi ile Dünya'ya geri iniş yapacak montaj ekibi yer değiştirir. Marstaki sistemlerin ve transit aracın son kontrolünden sonra, yakıt ünitesinin motorları ateşlenip transit araç Mars transit yörüngesi üzerine fırlatılır. İşte bu Mars mürettebatı için geri dönüşü olmayan noktadır. İkinci ekip için kargo ise, ilk mars yerleşimcileri ile aynı ayda fırlatılacak. 2025 yılında insanlar ilk kez Mars’a ayak basıyor. İnişten yaklaşık 24 saat önce mürettebat, transit yaşam alanından iniş modülüne yaşam alanından getirdikleri gereçlerle taşınacak. İniş Modülü Mars yüzeyine indirilemeyecek kadar büyük olduğundan transit yaşam alanından ayrılıp Güneş etrafında bir yörüngede kalacak. İniş modülü bir önceki insansız Mars görevleri için kullanılanların aynısıdır. Bu mürettebata sekiz kez test edilmiş bir sisteme iniş yapmalarını sağlar. İniş esnasında, mürettebatın, uzayda uzun bir zaman geçirdikten sonra yeniden yerçekimi deneyimi yaşamak için 48 saatleri olacak. İnişten sonra, Mars giysileri içinde iniş aracından ayrılıp ve Rover tarafından karşılanacaklar. Yaşam ünitelerinin birinde hava kilidi boyunca yerleşim alanına giriş yapıp sonraki birkaç günlerini yeni ortama yerleşmek ve alışmak için harcayacaklar. İklimlendirme periyotlarından sonra yerleşimciler geri kalan güneş panellerini de açarlar ve iniş araçları arasındaki koridorları yerleştirip gıda üretim ünitelerini kurarlar. İkinci mürettebat için kargo ise, ilk mürettebattan sonra 5 hafta içinde Mars yüzeyine iniş yapacak. Bu kargo toplanıp, yüklenip ve yerleşim alanına ihtiyaç fazlası olarak eklenecek. İhtiyaç fazlalığı oldukça önemlidir çünkü, Uluslararası Uzay İstasyonu ekibinin aksine Mars One ekibi acil bir durumda görevlerini terk edemez. İlk mürettebat indiğinde, her biri dört kişilik ekibin barınabileceği kadar büyük iki yaşam ünitesi ve her biri tüm ekip için yeterince su, güç ve solunabilen hava sağlama kapasitesine sahip iki yaşam destek ünitesine sahip iyi seviyede ihtiyaç fazlası olan bir yerleşim alanı bulacaklar. İkinci mürettebat için donanım, yerleşim bünyesine eklendiğinde; dört yaşam ünitesine, dört hayat destek ünitesine ve 16 astronotluk bir ekibi yaşatmak için yeterli olacak. BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 KAPAK KONUSU 2026 yılında olumsuz bir şeyle karşılaşılmaz ise 2. mürettebat yola çıkıyor. İkinci Mars ekibinin Dünya'dan 2026 yılında yolculuğa çıkması planlanıyor. İkinci ekiple beraber üçüncü mürettebat için gerekli kargo aracıda fırlatılır. İkinci Mürettebat Mars yüzeyine 2027'de inişini gerçekleştirir. İkinci mürettebat inişten sonar, onlar için yerleşkelerini çoktan hazırlamış olan ilk ekip tarafından karşılanacak. Üçüncü ekip için donanım ise birkaç hafta içinde iniş yapıp yerleşim alanına eklenecek. Teknik Fizibilite Mars One Projesi karmaşık bir proje gibi gözükebilir, uygulanamayacak bir proje gibi gözükebilir fakat bugün insanoğlunda Mars’ta koloni kurabilecek bir teknoloji vardır. Skylab, Mir ve the International Space Station’dan hayati veriler alındı. Mars’ta yaşam kurmak artık bir bilimkurgu değil. Neden Mars’ta yaşamayalım? Mars One Projesi’nin Başarılı Olması Şu 5 Şeye Bağlıdır Kalıcı Yerleşim Mars One ekibindeki insanlar Mars’ta yaşamak isteyen insanlardan oluşmuştur. Bu radikal bir misyondur çünkü geri dönüş biletiniz yoktur. Astronotlar, Mars’ta kendilerine özel evlerde yaşayacaklardır. Kaynakların Yerinde Kullanımı Uygulanabilir bir yaşam sistemi için gerekli olan her şey Mars’ta zaten mevcut. Astronotların tecrübesiz olması nedeniyle, göndereceğiniz ekipman sayısı da bir hayli fazla olur. Örneğin Mars’taki toprakta su buz formunda bulunur ve bu buzu çözüp hijyen yönünden uygun olup olmadığını analiz etmeniz gerekebilir. Mars’taki toprakta bulunan kozmik radyasyonu da engellemek için zaten kıyafetler ve evler ona göre tasarlanacaktır. Güneş Panelleri Güneş; bolca bulunan ve güvenilir bir enerji kaynağıdır. Bu yüzden de hem olası kazaları önlemek için hem de güneşten maksimum düzeyde faydalanılabilmek için nükleer enerji yerine güneş enerjisi tercih edilmiştir. İlk paneller 3000 metrekarelik bir alana kurulacaktır. Mevcut Teknoloji Şu anda gerek projenin destekçileri gerekse Mars One ekibi Mars’ta yaşayabileceğimiz bir teknolojiyi geliştirmek istiyorlar. Bunu yaparken çok hızlı olmak gerekiyor ve en küçük detayları bile gözden kaçırmamak gerekiyor. Apolitiklik Mars One bir sivil toplum şirketidir ve apolitiktir. Astronotları seçerken de insanların gelir düzeylerine bakmazlar. Bu yüzden de dünya çapında onlarca ülkeden binlerce başvuru alınmıştır. BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 KAPAK KONUSU Mars One Projesi’nde 2 Ana Risk Kategorisi Tanımlanır İNSAN YAŞAMI: Uzay insan yaşamı için her düzeyde tehlikedir. Bu risk Everest dağına tırmanmaya benzer. Mars’ta yapılacak küçük bir dikkatsizlik kolonide bulunan bütün insanların hayatlarını riske atabilir. Hayati riskin minimum olması için her bileşenin mükemmel düzeyde çalışması gerekir. MALİYET AŞIMLARI: Mars One Projesi’nde küçük detaylar büyük maliyetlere yol açabilir. Proje tedarikçileri tarafından geliştirilen risk analiz profili doğrultusunda bu maliyetler belirlenmiştir. Bunların aşımı ve beklenmedik durumlar karşısında proje riske girebilir. DEĞERLENDİRME Bu proje ne kadar hayal gibi görünse de her şey planlanmış ve en ince ayrıntısı düşünülmüştür. Tabi en büyük projeler inanan insanlarla yapılır. Bu projede de projenin başarılı olacağına inanan insanlar görev alıyorlar. Bu da projeye görünmez bir destek sağlıyor. Referanslar: www.mars-one.com Betül Cansu, Yeni İnsanlık Tarihinin İlk Adımı: Mars One Projesi, Fizikist NTVMSNBC, Biri Bizi Gözetliyor: Mars! GÖRKEM SAYLAM BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 DNA Hakkında 20 Şey GENETİK HAKKINDA 20 ŞEY BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM HAKKINDA 20 ŞEY DNA Hakkında 20 Şey 1) Watson ve Crick DNA’yı keşfetmediler. Bu keşif 1869 yılında İsviçreli biyokimyacı Friedrich Miescher tarafından yapılmıştır. Friedrich Miescher akyuvar hücrelerinin çekirdekleri üzerinde çalışırken bu molekülü keşfetmiştir. Watson ve Crick ise DNA’nın yapısının nasıl olduğunu keşfetmişlerdir. 2) DNA’nın kalıtsal bilgilerimizi taşıdığını 1940’lı yılların başlarında bakteriyolog Oswald Avery ve arkadaşları keşfetmiştir. 3) Watson ve Crick, 1953 yılında DNA’nın çift sarmal yapısını keşfetmişlerdir. Bu keşif Nature dergisinde yayınlanmıştır. 4) Fosfor, DNA için çok önemli bir maddedir. Fakat yakın zamanda NASA’dan bilim insanlarının oluşturduğu bir araştırma ekibi, fosfor yerine arsenik kullanan bir bakteri keşfettiler. BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 5) Eğer vücudumuzun bütün hücrelerindeki çekirdeklerin içerisindeki DNA’yı uzatırsanız 10 milyar mil eder. Yani bu da, Dünya ile Pluto arasındaki mesafeye eşittir. 6) DNA’ların çoğu çekirdeklerde bulunsa da mitokondrilerimizin içerisinde de hatırı sayılır ölçüde DNA vardır. 7) Bakteriler dışında en küçük genom bağırsak paraziti olan Encephalitozoon intestinalis’e aittir. Genomu toplam 2.3 milyar baz çiftinden oluşur. 8) Bilim insanları sentetik DNA kullanarak, grip, HIV, Hepatit C gibi hastalıkları viral yollarla (virüsleri zararsız hale getirerek) tedavi bulmak için çalışıyorlar. 9) Batı Nil virüsü, melanom ve hemorajik hastalığı için DNA aşıları var ve zaten atlar, köpekler, ve somonlar için kullanılıyor. 10) Hong Kong’da bulunan Çin Üniversitesi tarafından geliştirilen teknik ile hamile kadının kan plazmasından elde edilen fetal DNA ile Down Sendromu için test geliştirdiler. Bu da, doğum öncesi DNA taramasının bir gün amniyosentezin yerini alabileceğini gösteriyor. 11) Telomerler, kromozomların uçlarında yer alan DNA dizileridir. Telomerlerin boyu kısaldıkça hücreler yaşlılık dönemi ve bölünme evresine geçerler. Bilim insanları ise bu telomerleri uzatarak ömür uzunluğunu artırmak için çalışıyorlar. 12) Boston'da Dana Farber Kanser Enstitüsü Araştırmacıları, farelerde telomeraz enzimini kontrol ederek yeni beyin hücreleri oluşturdular ve bu hücreler daha uzun ömürlü oldular. 13) Osaka Üniversitesi’nden bilim insanları, geliştirdikleri mutasyonlara hassas fareler HAKKINDA 20 ŞEY sayesinde yeni özellikler keşfetmeyi planlıyorlar. 14) İnsan genomunun %8’i biz 40 milyon yıldır primattan evrimleşirken vücudumuza entegre olan virüsten kaynaklanıyor. 15) Bilim insanları canlı türlerini korumak için iddialı bir proje ortaya attılar. Projenin adı, Yaşamı Barkodlama Projesi. Planktonlardan balinalara kadar dünyadaki büyüklü küçüklü tüm canlılar barkod sistemi ile tasniflenecek. bakteri DNA’sı, planlanan DNA yapısına göre yeni oluşturulan DNA ile sentezlendi. 20) İnsan Genom Projesi ile, insanların DNA’sı kataloglanmış oldu. Bilim insanlarının şu andaki hedefi ise bu katalogda yer alan genlerin işlevini çözmek. 16) Adli uzmanlar, DNA parmakizinden suçluları tespit edebiliyorlar. 17) Gıda ve genetiğin ilginç birlikteliği. Mikrobiyologlar, Stilton peynirinin tadını etkiledikleri saptanan bakterilerin genomlarını analiz edecekler. 18) ENCODE Projesi ile DNA’mızın Junk DNA denilen bölümlerinin analizi yapıldı. 19) Sentetik canlı projesi ile, Mycoplama mycoides adlı BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 GÖRKEM SAYLAM UZAYDA YAŞAM UZAYDA FARKLI GEZEGENLERDE KOLONİLER KURMAK, İNSANOĞLU İÇİN MÜMKÜN OLABİLİR. FAKAT FARKLI GEZEGENLERE GİTTİĞİMİZDE KARŞIMIZA NEREDE NE ÇIKABİLECEĞİNİ BİLİYOR MUYUZ? ÖZEL DOSYA KONULAR: Karmaşık Yaşama Uygun Gezegen Nasıl Olmalıdır? Yeni Kirlilik Tehlikesi: Uzaydaki Mikroplar UZAYDA YAŞAM BULMAK UZAY TAŞI ANALİZİ BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM Karmaşık Yaşama Uygun Gezegen Nasıl Olmalıdır? UZAYDA YAŞAM ÖZEL DOSYA BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM ÖZEL DOSYA Karmaşık Yaşama Uygun Gezegen Nasıl Olmalıdır? vardır. Tabi akciğerli yaşam formlarının gelişmesini istiyorsak oksijen kesinlikle olmalıdır. Öncelikle gezegenin ana maddesinin ne olduğuna bakılır. Gezegenlerin %90’ı gazdan oluşur ve bunların hiçbirinde yaşam yoktur. Yaşamın olması için gezegenin ana maddesinin kaya olması gerekiyor. Daha sonra gezegenin yaşına bakılır. Karmaşık yaşamın olması için belirli evrimsel süreçler gerekiyor. Bu yüzden de Dünya’yı baz alırsak, bir gezegende karmaşık yaşamın olup olmadığını anlamak için bu gezegenin Dünyamızla yaşıt hatta Dünyamızdan yaşlı olması gerekiyor. Tabi ki gezegenlerin vazgeçilmezi atmosferlerdir. Çünkü bizi güneşin radyasyonundan koruyabilecek tek şey atmosferdir de ondan. Atmosfer bir gezegenin olmazsa olmazlarındandır. Atmosferin neyden oluştuğu da önemlidir. Metan, hidrojen ve oksijen gibi gazlara ihtiyaç Peki hava durumu? Havanın kesinlikle güneşli olması gerekiyor. Sonuçta güneş yoksa karmaşık hayat yok. Gezegenin çok sıcak omaması da gerekiyor. Çünkü sıvıların gaza dönüşmeden kullanılması gerekir. Gece sıcaklıkları ise hep sıfırın üstünde olması gereklidir. Çünkü hücrelerdeki tepkimelerin gerçekleşmesi için sıfırın üzerinde belirli optimum sıcaklıklara ihtiyaç vardır. Araştırmacılar ise Samanyolunda 100 milyon süper yaşanabilir gezegen olduğunu tahmin ediyorlar. Ki bu da galaksideki toplam gezegenlerin sadece %0.1’ine denk düşüyor. Galiba evrende o kadar da yalnız değiliz. Referans: Shannon Palus, Popsci December 2014, HOW HABITABLE IS THAT EXOPLANET? GÖRKEM SAYLAM BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Yeni Kirlilik Tehlikesi: Uzaydaki Mikroplar UZAYDA YAŞAM ÖZEL DOSYA BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM ÖZEL DOSYA Yeni Kirlilik Tehlikesi: Uzaydaki Mikroplar yapılan temiz odalarında keşfedilmiştir. Yanıltma: Bu organizmaları uzaylı zannedebiliriz. Çünkü eğer uzaya hangi türleri götürdüğümüzü bilmiyorsak bu bizim için çok sıkıntılı olacaktır. NASA, Curiosity adlı uzay aracını Mars yolculuğu için alkolle yıkayıp 110 dereceye kadar ısıttı. Bunun sebebi ise Dünya’daki mikropların başka gezegenlerde yayılmasını önlemek. Fakat bilim insanları kalkıştan hemen önce Curiosity’den aldıkları örneklerde, 377 bakteri türüne ait 56.400 organizma belirlediler. Salgın: Daha sonra, bu organizmaları laboratuvarda öldürmeye çalışan bilim insanları, mor ötesi ışın, yüksek pH ortamı ve dehidrasyon gibi durumlar uyguladıklarında yine de bu organizmaların büyük bir çoğunluğunun büyük kısmının sağlam çıktığını gözlemlediler. Europa uydusu gibi sıvı suyun bulunduğu yerler bakterilerin üremek için sevdikleri alanlardır. Özellikle Geobacillus stearothermophilus gibi dayanıklı mikroorganizmalar biyosferi bu şekilde ele geçirebilirler. Ya Gezegen Kroma Politikası ne olacaktı? Sırlar: İşte bu mikroorganizmalar Dünya’yı 4 şekilde etkileyebilirler. BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Uzun vadeli uzay kolonilerinde bağışıklıkları zayıflayan astronotların özellikle temiz diye lanse edilen uzay araçlarında ki mikroplara karşı direnci bir hayli azalacaktır. İstila: Bazen yeni mikoorganizma türleride karşımıza çıkabiliyor. Mesela Tersicoccus phoenicis gibi bir tür NASA’nın uydu montajı ÖZEL DOSYA Curiosity üzerinde bulunan bakteriler: Gracilibacillus: Bu organizma roket yakıtında ve mars toprağında bol miktarda bulunan perklorat adlı tuzu tüketiyor. Pseudomonas: Susuzluğa haftalarca dayanabilen bakteri. Stafilokok: Tuzu seven bu organizmalar, açık yara işgalcileridir. BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 ÖZEL DOSYA Moraxella: Akciğerlerimizde yaşayan bakteriler. Streptomyces: Çamaşır suyunda çok rahat üreyebilirler. Referans: Sarah Scoles, Popsci January 2015, FOUR WAYS SPACEFARING MICROBES COULD MUCK UP THE SOLAR SYSTEM GÖRKEM SAYLAM BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 UZAYDA YAŞAM BULMAK UZAYDA YAŞAM ÖZEL DOSYA BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM ÖZEL DOSYA Uzayda Yaşam Bulmak Güneş sistemimizde, yeryüzümüz hariç birçok gezegende yaşam olma ihtimali bir hayli yüksek. İşte yaşam olma ihtimali en yüksek olan gezegenler. MARS EUROPA BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Mars’ta onlarca yıldır yaşam aranıyor. Fakat daha henüz bulunmuş değil. Ya gözden kaçırdığımız bir şey varsa. Mars’ta, aşırı radyasyonlu ve aşırı sıcak bir ortam vardır. Böylesine ekstrem bir ortamda yaşam olmayabilir. Birde yerin altına bakmak gerekir. Jüpiter’in uydusu olan Europa (Ay’dan çok az küçük), devasa bir okyanusa ve deniz altı volkanlara sahip. Europa’nın çatlak buzlu yüzeyinden arada sırada su gayzerleri püskürüyor. Europa Clipper aracı, Europa’da yaşam olup olmadığını araştıracak. ÖZEL DOSYA TİTAN ENCELADUS CERES GANYMEDE BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Satürn’ün uydusu olan Titan’da, metan gazı bulunan kalın bir atmosfer ve sıvı hidrokarbonlardan oluşan göller var. Fakat sorun şu: Burada sıcaklıklar çok düşük. Tek teselli ise astroid çarpmaları ile geçici vahaların oluşması. Satürn’ün uydusu olan Enceladus, çekimsel etkiler yüzünde genişleyip büzüşüyor. Bunun sonucunda uydu içten içe ısınıyor ve bu da güney kutbunun altında bir hidrotermal ağız ağını destekleyebilir. Bu ağızlar, kaya soluyan mikroorganizmalar için doğal bir yaşam alanı. Asteroit kuşağının en büyük üyesi, kil ve karbonla kaplı denilebilir. Bu ay NASA’nın DAWN uzay aracı Ceres’i incelemeye başlayacak. Bu araş yaşam arayacak bir sisteme sahip olmasa da yüzeyden elde edilen verilerden yola çıkarak yaşama uygun olup olmadığı tespit edilebilir. Yine Jüpiter’in bir uydusu olan Ganymede, Merkür gezegeninden bile büyük. Dışardan bakıldığında duruyor gibi görünse de içi sıcak ve aktif olabilir. 2022’de ESA’nın fırlatacağı JUICE adlı uzay aracı, Ganymede hakkında bize detaylı bilgiler verecek. ÖZEL DOSYA MİMAS Satürn’ün uydusu olan Mimas’da Enceladus’la aynı sorundan muzdarip. Mmias’ta çekimsel etkilerden dolayı ısınan bir buz kütlesi. Yakın zamanda yapılan araştırmalar, Mimas’ın içinin eriyik halde olabileceğini gösteriyor. Su ve kaya işbirliğinin olduğu her yerde (yerin binlerce kilometre altı olsa bile) yaşam olabilir. TRİTON Neptün’ün uydusu olan Triton, Neptün ile zıt yönde dönmektedir. Bu da akıllara Triton’un ayrı bir gezegen olduğunu Neptün’ün yakınından geçerken Neptün’e yakalanmış olabileceğini getiriyor. Bu olay da Triton’un buz dolu iç kısmını eritmiş olabilir. Triton’un yüzey sıcaklığı -235 santigrat derece olsa da çekirdeğine yakın kısımlarda sıcak ve ıslak bir katman bulunabilir. Ki bu da yaşam olabileceği anlamına geliyor. PLÜTON Bunda yıllar önceydi, Plüton çok şiddetli bir çarpışma sonrasında Charon’un oluşmasına sebep oldu. Böyle şiddetli bir çarpışma sonucunda Plüton erimiş olabilir. Plüton’un içerisinde bir yerlerde devasa bir okyanus olabilir. New Horizons sondası, 7 farklı araçla Temmuz ayından itibaren Plüton’u incelemeye başlayacak. Referans: Corey S. Powell, Popsci February 2015, WHERE TO LOOK FOR LIFE IN SPACE GÖRKEM SAYLAM BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 UZAY TAŞI ANALİZİ UZAYDA YAŞAM ÖZEL DOSYA BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM ÖZEL DOSYA Uzay Taşı Analizi METABOLİK AKTİVİTE TESTİ MÜHİM OLAN SU ORGANİK MADDE TARAMASI BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Uzaylı yaşamı bulmaya yönelik ilk ciddi adım, 1976 yılında Viking sondalarının Mars toprağını besin maddeleri ve radyoaktif karbonlarla ayrıştırmasıydı. Sonuçlar herkesin beklediği gibi negatifti. Fakat karmaşık toprak kimyası bu duruma gölge düşürmüştü. NASA’nın 2.5 milyar dolara mal olan Mars araştırma aracı Curiosity, gezegenlerin eski zamanlarda sıcak ve ıslak bir ortama sahip olup olmadığını inceliyor. Mars’taki Gale Krateri’nde su bulundu. Bu da Mars’ın bir zamanlar yaşanabilir olduğunu gösterir nitelikte. Viking ve Curiosity’den bazı dersler çıkaran NASA’nın Mars2020 adlı yüzey aracında ortamda organik bileşik arayan iki aygıt bulunacak. Bu teknik işe yararsa, Mars’taki yaşamın nasıl olduğuna dair yeni ve detaylı bilgiler elde edebiliriz. ÖZEL DOSYA KİMYASAL İŞBİRLİĞİ DE ÖNEMLİ ELEKTRİK POTANSİYELİ Kompleks biyolojik örüntüler aramak, DNA gibi, ve azotlu bileşikleri iyi analiz etmek. Tüm yaşa formları elektrik enerjisini az ya da çok bir şekilde kullanır. Eğer topraktaki elektrik potansiyeli, dünyadaki gibi derinlere indikçe azalıyorsa, ortamdan elektron çeken mikroorganizmaların olduğu anlamına gelir. Referans: Corey S. Powell, Popsci February 2015, HAVE WE FOUND ALIEN LIFE? GÖRKEM SAYLAM BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Japon İmparatoru Hirohito (1901 – 1989) BİLİM İNSANLARI EFSANE BİYOLOGLAR BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM EFSANE BİYOLOGLAR Japon İmparatoru Hirohito (1901 – 1989) yılında İmparator ilan edildi. 1925 yılında İmparatorluk Sarayı’nın içerisinde küçük bir biyoloji laboratuvarı kurdurdu ve Hattori’yi bu laboratuvarın başına geçirdi. Prens Hirohito’nun İmparator olmasının ardından laboratuvar genişledi. İmparator Hirohito bu laboratuvarı hiç ihmal etmezdi. İmparatoriçe de örnek toplama gezilerin de sık sık ona eşlik ediyordu. İmparatoriçenin kendisi de amatör bir doğa bilimciydi. Biyoloji ve zooloji, onun için bir hobinin ötesindeydi. İmparator olması nedeniyle, bazı engellerle karşılaşsa da diğer insanların ulaşamayacağı birçok kaynağa sahipti. Prens Miço Hirohito 29 Nisan 1901’de daha sonra İmparator Taişo olan veliaht Yoşihito’nun en büyük oğlu olarak dünyaya geldi. Çocukluk zamanlarında yaşıtlarıyla ilişkisi engellenmişti. İmparatorluğun resmi eğitimini alsa da ona en çok katkı sağlayan hocası biyolog Hirotaro Hattori (1875 – 1965) ona mikroskop kullanımını öğretmişti. Sık sık birlikte gezilere çıkar bitki ve hayvan örnekleri toplarlardı. Kendini özgür hissetmek istiyordu. Bu yüzden de sık sık doğada bulunurdu. Resmi törenler dışında batılı kıyafetler giyerdi. Avrupa’dan dönüşünde evlendi ve 1926 Hirohito öncelikle cıvık mantarlar daha sonra ise deniz biyolojisi ve özellikle de hidrozoalar üzerine uzmanlaştı. Sölentereler hakkında uluslararası bir otorite haline geldi. Ayrıca büyük Sagami Körfezi’ndeki yaptığı kapsamlı araştırmada 300 yeni tür keşfetti. Hirohito başka biyologlar ile işbirliği içerisinde bulunarak Hasu’nun kuzey ve Suzaki’nin güney bölgelerinin bitki örtüsü üzerine araştırmalarda bulundu. Bilim derneklerinden ve bilimsel akademilerden çeşitli ödüller aldı. Royal Society üyeliğine seçildi. Japonya’daki bilimin ilerlemesinde başrol oyuncularından biriydi. 7 Ocak 1989’da yaşama veda etti. Küçük oğlu da embriyolog ve fizyologdur. Referans: James, I., Büyük Biyologlar, Türkiye İş Bankası Kültü Yayınları, 2012 GÖRKEM SAYLAM BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Modern Cerrahi Yöntemler CERRAHİ MODERN CERRAHİ BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM CERRAHİ Modern Cerrahi Yöntemler cerrahi aspiratör cihazlarıyla cerrahi çok yol katetmiştir. Hekimlerin bayıltılmış hasta üzerinde saatlerce operasyon yapması bir hayli zordu. Ta ki 19. Yüzyılın ikinci yarısında, cerrahi anestezi ve karbolik asit emdirilmiş salgı bezlerinin hayatımıza girmesiyle hem bu zorlukta kurtulduk hem de modern cerrahi yöntemlerin uygulanmasına başlanmış olundu. Cerrahlar, oluşan bu eşverişli koşullar altına bilgilerini ve yeteneklerini birleştirerek akıl almaz denebilecek operasyonlar yapmışlardır. Anestezi, Joseph Lister’in 1865’te antiseptik yöntemleri geliştirmesiyle başlayan ve 150 yıldır kullanılmakta olan bir yöntemdi. Modern cerrahi yöntemlerle birlikte eski mikrop dolu özensiz ameliyathanelerin yerini BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 metal yüzeyli, antiseptik malzemeyle kaplı ışıl ışıl parlayan ameliyathaneler almıştır. Ardından ameliyathanelere, kauçuktan ameliyat eldivenleri, kolalı ameliyat önlükleri, maskeler ve galoşlar girmiştir. Ameliyathane spotları, görüntü büyüten lensler ve Modern cerrahideki bu gelişmelere sadece ameliyathane ile sınırlı kalmamıştır ve ameliyat öncesi ve sonrasında yapılan hazırlık ve önlemlerde bu gelişmelerin bir parçasıdır. Hastanın ameliyattan sonra durumunun ne olacağını, ameliyat sonrası enfeksiyonları ve daha birçok problemin çözümü de modern cerrahiye büyük katkı sağlamıştır. Referans: Straus, E., W., Straus, A., Tıbbi Mucizeler, Domingo, 2014 GÖRKEM SAYLAM İki Dönüm Tarlamız Olsa Da Petrol Eksek ENERJİ KONUK YAZAR BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI YUSUF BİÇAKCI KONUK YAZAR İki Dönüm Tarlamız Olsa Da Petrol Eksek kullanılan petrolün ne kadarının “fosil tabanlı yakıt” olduğu bilinmese de aslında petrolün kaynağı yalnızca bu fosiller değil. Petrolün bir diğer oluşma temeli mekanizması ise şöyle: Hemen hemen herkes yeryüzünde bulunan petrolün 50 – 60 yıl içinde tükeneceğini duymuştur. Ki bu söylenenler insanları bir hayli korkutur. Koca koca petrol firmaları “Ya petrol biterse…” diye düşünüyorlar. Çevreci girişimciler ise bu durumdan bir hayli memnun. Özellikle Tesla ve Google şirketlerinin başı çektiği elektrikli araç projeleri ileride böyle bir ihtimale karşı bu şirketlerin elini güçlendiriyor. Aslında bir baron savaşları da başlıyor diyebiliriz. Bir tarafta teknoloji baronları diğer tarafta petrol baronları. Bu savaşı kimin kazanacağını bilmemiz zor fakat yaşanan bir takım gelişmeler bu savaşın bir hayli çetin geçeceğini bize gösteriyor. Geçenlerde Prof. David Passig’in kitabında okuduğum bir bölümde bu konuyla ilgili ilginç bir bölüme rastladım. İsveçli bir bilim insanının çok ciddi bir şekilde yaptığı çalışmalar sonucunda elde ettiği veriler, petrolün BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 tükeneceğine dair haberleri efsaneye dönüştürmeye yetiyor. İsveçli bilim insanı, Dünya’nın birçok değişik noktasında çok sayıda deney ve gözlem yapmış ve yaklaşık 10 yıl boyunca tezi üzerinde çalışmış. Sonunda da bazı bilim insanları tarafından da onaylanan birçok kanıtla birlikte tezini açıklamış. Tez, bilim dünyasının petrole bakış açısını bir hayli değiştireceğe benziyor. Tezde yer alan verilerin özetini şu şekilde açıklayabiliriz: “Petrol çeşitli canlı atıklarının ve fosillerinin bin yıllar boyunca toprak altında basınçla ve sıcaklığın etkisiyle değişerek oluşmuştur. Dünya’da şu anda Fermantasyon işleminden hatırlanacağı gibi oksijensiz solunum yapan bakteriler enerjilerini etraftaki organik bileşikleri parçalayarak elde ederler. Söz konusu bakterilerin bu özellikleri, toprak altında milyonlarca yıl önce meydana gelen birikimlerin petrole dönüşmesine yol açmıştır. Bu canlıların petrol üretebilmeleri için bulundukları ortamda oksijenin tükenmesi, sıcaklığın 150 derecenin altına düşmesi ve basıncın birkaç milyon yıl sürmesi gerekmektedir. Uygun koşullarda bakteriler her 10-30 dakika içinde, sayılarını logaritmik olarak artırırlar. Tek bir bakterinin sayısı önce ikiye, sonra dörde, daha sonra sekize çıkarak çoğalır ve bu işlem bu şekilde devam eder. Bu yolla tek bir bakteri 10-12 saat sonra sayıca milyonlara ulaşabilir. Bakterilerin bazı çeşitleri hızlı sıcaklık değişimlerinden etkilenmezler. Bazıları çeşitli hastalıklara neden olurken, bazıları insan ve bitki metabolizmasının yararlı bir üyesi olarak bulunmak zorundadır. Kimisinin besinleri okside etme özelliği vardır. Bu oksidasyon yöntemi ile bakteriler başka canlılara besin sağlarken, yer altında da çeşitli kaynak ve madenlerin oluşumuna neden olurlar. KONUK YAZAR Bilim insanları gayet zorlu geçen deneyleri sonucunda yerin kilometrelerce aşağısında yaşayan ve petrol üreten bakteri türleri keşfettiler. Bu keşif için İsveçli bilim insanı yaklaşık 10 yıl üzerinde çalışmıştır. Bu araştırması sonucunda İsveçli bilim insanı yerin binlerce metre altında devasa bakteri kolonilerine rastlamıştır. Bilim insanları bu çalışmayı tam olarak reddetmese de hala çekinceleri devam etmekte. Mesela bu bakteriler yeryüzünde şu ana kadar kullandığımız ve bundan sonra kullanacağımız petrolün ne kadarını oluşturmuşlardı? Öte yandan bilim çevreleri bunlarla uğraşa dursun, İsveçli bilim insanı iddiasını kanıtlamak için bakteri kolonilerinden oluşan tarlalar kurmaya başladı bile. Ayrıca İsveçli bilim insanın tezini kanıtlar nitelikte gelişmelerde sürekli yaşanmakta. Mesela Dünya’nın pek çok yerinde kapatılan birçok petrol kuyusu var. Bu petrol kuyularında daha sonra BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 yapılan incelemelerde tekrar petrol bulunuyordu. Bilim insanları daha önce bu duruma bir anlam verememişlerdi. Bu tez cidden geçerli mi değil mi bilemiyoruz fakat, eğer geçerliliğini kabul ettirirse özellikle çevrecilerin bundan sonra petrole karşı daha güçlü argümanlara ihtiyaçları olacak. İleride yeryüzünde su sıkıntısı çekilecek yerlerde tonlarca petrol var. Bunu da göz önünde bulundurduğumuz takdirde denilecek çok da fazla bir şey yok. Su bulamazlarsa petrol içsinler… KONUK YAZAR: YUSUF BİÇAKCI En Güncel Teknoloji TEKNOLOJİK GELİŞME TREND TEKNOLOJİ BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI GÖRKEM SAYLAM TREND TEKNOLOJİ En Güncel Teknoloji belirlendi. Araştırmacılar, otistik çocuklarda 9 proteinin çok yüksek düzeyde olduğunu 3 proteininin de çok az ya da hiç olmadığını tespit ettiler. Fakat halen test pazarlama aşamasında değil. Pazarlama aşaması için daha geniş test prosedürleri uygulanmalı ve testlerde daha büyük gruplar üzerinde incelenmeli. JavaSkinz Bu ürün iç astarı sayesinde tüketicilere optimum sıcaklıkta içecek sunan bir ürün. İçeceklerin daha keyifli bir şekilde içilmesi amacıyla üretilmiştir. Bu yenilikçi ürün daha iyi bir içme keyfi için faz değiştirme paketleri kullanır. Artık sıcağı sıcak gibi soğuğu da soğuk gibi için. Akıllı Beşik BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Bu ürün bebekleri olan ebeveynleri bayağı rahatlatacak gibi. Artık ebeveynler akıllı telefon ya da tabletlerinden beşiği sallayabilecekler. Özellikle çalışan ebeveynler için iyi bir ürün. Bu ürün ebeveynlere 6 farklı sallama hızı sunuyor. Ayrıca, doğadan melodilerde çocuğunuza dinletebilirsiniz. Tükürükle Otizm Testi Tükürük tabanlı bir test, gelecekte otizm için daha hızlı ve güvenilir bir test olabilir. Bu testle yapılan ilk çalışmada otistik ve otistik olmayan iki çocuk kullanılmıştır. Kütle spektrometresi kullanılarak tükürükteki protein düzeyleri PlasCorb: Gıda Atıklarından Oluşturulan Grafen AB tarafından finanse edilen projede anaerobik solunum sonucunda oluşan biyogazdan yararlanılır. PlasCorb ekibi biyogaz üretimi sırasında gazlardaki karbonları tutarak daha sonra grafitik karbon ve hidrojene dönüştürmeyi amaçlıyorlar. Proje 3 yıllık bir proje ve şu anda 2. Yılında. Araştırmacılar bu yolla atıklardan büyük bir proje olan gıda atıklarını geri dönüştürmeyi amaçlıyorlar. TREND TEKNOLOJİ Beam Akıllı Projektör Nanokatmanlar İçin Yeni Yöntem uygulamayla lezzetli kahve deneyiminize başlayabilirsiniz. Evler İçin Tesla Pil Beam akıllı projektör ile harhangi düz bir yüzeye, video ve fotoğraflarınızı yansıtabilirsiniz. Kickstarter firmasının geliştirdiği projektör, Android işletim sistemi destekli 1.3 GHz çift çekirdekli işlemci, 8 GB’lık depolama kapasitesine sahip olup Bluetooth ve WiFi ile donatılmıştır. Bu projektör ile IOS ve Android telefonlara yüklenecek bir uygulama ile kontrol edilebilir. Serin Tutan Tuğla Özel bir yöntem kullanılarak normaldakinden 10 kat daha güçlü bir çelik elde edilmiştir. Bu ürün şu anda ticarileştirilmese de metale nano düzeyde yeni özellikler vermek için kullanılabilir. Özellikle büyük boyutlu metallere uygulandığında çok maliyetli ve zordur. Bu yöntem ile galvonik elektrik akımları kullanılarak nano yapılı katmanlar oluşturulmuştur. Bu süreç büyük metallere uygulandığında maddi yönden de ciddi bir kazanç sağlar. Evlerimizde çok fazla enerji harcamaktayız. Tesla’nın geliştirdiği pil sayesinde ev ve iş yerleri için güzel bir enerji kaynağı olacağa benziyor. Çekici bir tasarımı olan bu pilin evlerimize farklı bir hava katacağını söylememiz yanlış olmaz. Seri üretime geçilmesi için Tesla şirketi meraklı yatırımcılara çağrıda bulundu. Yeni Kaplama İle Bakterilere Son Akıllı Kahve Makinesi 3D olarak basılabilen nu tuğla, özellikle çöl benzeri lokasyonlarda kullanılabilri. Seramik bir yapıdan oluşan tuğla, su dolu gözenekleri sayesinde bu işi yapıyor. Dışarıdan gelen hava su tarafından soğutulur ve elektrik kullanılmadan ev serinletilmiş olur. BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Demleme işlemleri her zaman zor olmuştur. Özellikle de iyi bir kahve içmek istiyorsanız. Geliştirilen bu cihaz sayesinde kahvenizi akıllı telefonunuzdan ya da tabletinizde istediğiniz şekilde ve en lezzetli şekilde hazırlayabilirsiniz. IOS ve Android platformlarından indirebileceğiniz bir Araştırmacılar ultra-kaygan bir biyofilm antibakteriyel bir yüzey sağlıyor. Polimer tabanlı olan kaplama, yapısındaki silikon yağı zamanla yüzeye vererek, bakterilerin yüzeye bağlanmasını engelliyor. Ayrıca bu kaplama toksik bir etki yaratmaz ve tıbbi cihazlarda da kullanılabilir. Equil Smartmaker TREND TEKNOLOJİ Bu yeni akıllı tahta ile, artık tahtaya yazdığımız notları depolayabilir ve bunlara diğer cihazlarda da ulaşabiliriz. Kuru bir yüzey kullanılması gereken smartmaker ultrasonik bir yüzeye sahip. Ayrıca bu cihaz 4 GB’lık bir depolama alanına sahip. Enerjiyi Hasat Zamanı Kaplama sıvı bor bileşikleri içeren ve altın nanoparçacıklardan oluşan kolloidal bir yapıya sahiptir. Yapısındaki nanokompozitler sayesinde toksinlerin çıkışına izin vermez. Bu da uzun ömürlülük anlamına gelir. Kaplama, tıbbi cihazlarda ve spor malzemelerinde kullanılabilir. Hidrojellerle İlaç İletimi Bilim insanlarının geliştirdiği yeni teknolojiyle, bu ağaçtan maksimum enerji elde edilebilir. Bu ağaç, kinetik enerjiden ve güneş enerjisinden maksimum şekilde faydalanır. Biyonik yapraklara 3-B baskıyla oluşturulan bir gövde de eklenmiştir. Mekanizma OPV teknolojisine (organik fotovoltaik) dayanır. Geliştirilen yeni teknikler sayesinde hidrojeller ilaç aktarımı için cazip hale geldi. Geliştirilen jel, örgü şeklindeki ağ polimerleri ve nanopartiküllerden oluşur. Bu jeller düşük stres altında da şekillerini değiştirebilirler. Şırıngaya enjekte edilebilen bu jel aynı anda iki ilaç aktarımını da sağlar. Altından Antibakteriyal Kaplama Isı Haritalı Mikrodalga Araştırmacılar, her yüzeye uygulanabilen altından antibakteriyel kaplama geliştirdiler. Bu kaplamanın toksititesi gümüş’ün toksititesinden çok daha az. BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1 Bu fırının ekranında gıdanızın ne kadar piştiğini ısı değişim renkleriyle görebilirsiniz. Bu mikrodalga fırın içerisinde bir kızılötesi kamera bulunur. Fırının kapağında bir ekran vardır ve akıllı telefonlardan kullanıcılar yemeklerinin ne zaman piştiğini ve pişme durumlarını kontrol edebilirler. Gevşemiş Emniyet Kemerlerine Son Bir sensör sayesinde gevşemiş emniyet kemerlerini uyaran sistem sayesinde olası bir kaza da yaşanabilecek bir trajedinin önüne geçilmiş olunacak. Cihaz; tuşlar, uyarı modülü ve gösterge panelinden oluşmuştur. Eğer emniyet kemeri gevşemiş ise anında hem flash ışıkları hem de bip sesiyle ebeveynler uyarılır. Evden Sağlık Kontrolü: CliniCloud Evden yapılan kontrollerin çok da kesin sonuç vermediği zaten biliniyordu. Fakat geliştirilen yeni teknoloji sayesinde, akıllı telefona bağlı; steteskop ve termometreden oluşan bir ekipman kullanılarak evden de yüksek doğrulukla sağlık kontrolü yapılabilir. Dijital steteskop akıllı teklefona USB ara kablosuyla bağlanır. Termometre ise tamamen kablosuzdur. Elde edilen veriler akıllı telefondaki uygulama da ya da bulutta depolanır. Aynı zamanda bu teknoloji sayesinde doktorunuzla anlık olarak da görüntülü iletişime geçebilirsiniz. BİYOGARAJ Sabah çayını yudumlarken beni okumayı unutma… İKİ HAFTADA BİR BİYOGARAJ Akıllı telefonunuzdan, tabletinizden ve bilgisayarınızdan; her zaman ve her yerden okuyabilirsiniz BİYOGARAJ biyogaraj.com’da olur
© Copyright 2024 Paperzz