File

UZAYDA YAŞAM
DNA HAKKINDA 20 ŞEY
ÖZEL DOSYA
HAKKINDA 20 ŞEY
BİLİM VE TEKNOLOJİ
DÜNYASINDAN EN SON
GELİŞMELER
MART 2015
YIL 1 SAYI 1
1 MART 2015 – 15 MART 2015
www.biyogaraj.com
KAPAK KONUSU:
MARS ONE PROJESİ
UZAYDA
YAŞAM
BİYOGARAJ
Sabah çayını yudumlarken beni okumayı unutma…
İKİ HAFTADA BİR
BİYOGARAJ
Akıllı telefonunuzdan, tabletinizden ve
bilgisayarınızdan; her zaman ve her
yerden okuyabilirsiniz
BİYOGARAJ
biyogaraj.com’da olur
EDİTÖR MEKTUBU
Değerli Biyogaraj Okuyucuları,
© BİYOGARAJ
POPÜLER BİLİM DERGİSİ
Tüm hakları saklıdır.
Editör
Görkem SAYLAM
[email protected]
İmtiyaz Sahibi
G. S. BİYOGARAJ adına
Ersin SAYLAM
Genel Yayın Yönetmeni
Ersin SAYLAM
İletişim
[email protected]
Web Sitesi
www.biyogaraj.com
İnsanoğlunun gözü hep yükseklerde olmuştur. Hatırlayacağımız üzere
astronomi alanında ilk yapılan çalışmalar Antik Mısır medeniyetine
kadar dayanır. Bu medeniyet Nil Nehri’nin yanına kurulu bir
medeniyettir. Tarım arazilerini gelişmiş sulama sistemleri olmadığı için
hep bu nehrin kıyısına kurarlarmış. Senede birkaç defa bu nehir taşıp
bütün mahsule zarar verirmiş. Buna çözüm olarak da astronomiyi
kullanan Antik Mısırlılar bu nehrin taşma zamanını hesaplamayı
başarmışlar ve buna göre önlemlerini almışlardır. İşte o zamanlardan
beri astronomi Dünya tarihinin insan hayatını en çok etkileyen ve en
ilginç bilim dalı olmuştur. Bugün ise geldiğimiz nokta kesinlikle ve
kesinlikle Antik Mısır medeniyetinden çok farklı. İnsanoğlu artık
Dünya’da durmak istemiyor. Yeni gezegenlerde yaşamak istiyor. Bu
doğrultuda yapılan ilk büyük proje olan Mars One Projesi’ni sizler için
yazdım. Biz diğer gezegenlere yaşam götürmeyi amaçlıyoruz. Peki
diğer gezegenlerde bizim karşımıza sürprizler çıkabilir mi? Uzayda
yaşam adlı özel dosyada bu konuya değindim.
Güneş ışınlarının karanlıkta da cildimizin canına okuduğunu biliyor
musunuz? Ya da Antik kentlerin modern kentlerden çok fazla farkı
olmadığını… Bunun gibi birçok ilginç güncel gelişmeyi de siz değerli
okuyucularımız için yazdım.
DNA hakkında elbet hepimiz birkaç şey biliyoruzdur. DNA
hakkında bilinen yanlışları ve birkaç ekstra bilgiyi bulabileceğiniz
DNA Hakkında 20 Şey adlı yazımı da okumanızı şiddetle tavsiye
ederim.
Efsane biyologlar bölümümüzde ise Japon İmparatoru Hirohito’yu
ağırlıyoruz. Kendisi 2. Dünya Savaşı’ndaki Japonya’yı günümüzdeki
Japonya haline getiren başrol oyuncusudur. Siyasi olarak da güçlü bir
figür olan Hirohito’nun 300’e yakın yeni tür bulduğunu biliyor
muydunuz? Daha fazlası için yazıyı okumanızı tavsiye ederim.
Her gün onlarca teknolojik gelişme oluyor. Ve bunların bir çoğunu
takip edemiyoruz. Teknoloji severler için hazırladığım Trend Teknoloji
bölümünü kesinlikle takip edin.
Eskiden ameliyathaneler, leş gibi kokan her yerde böceklerin kol
gezindiği yerlerdi. Şimdi ki ameliyathanelerde böyle bir şey görmek
mümkün değil. İşte ameliyathanelerin bu denli steril olmasını sağlayan
yöntemler var. Bunların başında da modern cerrahi yöntemleri geliyor.
Yusuf BİÇAKCI’nın kaleme aldığı yazı, petrol konusunda bizi biraz
düşünmeye itiyor. Petrol ne zaman bitecek? Petrol biterse arabalarımız
ne olacak? Gibi onlarca soruyu hepimiz sormuşuzdur. Herkes petrolün
bitimine kendini şartlamışken ya petrol bitmezse. Konuk yazarımızın
yazısı bu konuda çok iyi bir cevap olacaktır.
Saygılarımla…
GÖRKEM SAYLAM
İÇİNDEKİLER
1.YAZI: Donmaya Karşı Antifriz
Proteini
15.YAZI: Beyinde Yeni Hücre Tipleri
Keşfediliyor
2.YAZI: Antik Kentler ve Modern
Kentler
KAPAK KONUSU – MAKALE:
MARS ONE PROJESİ
3.YAZI: Azotlu Gübreler ve
Rhizobialar
MAKALE: DNA Hakkında 20 Şey
4.YAZI: Bebeklerde Bağışıklık
Sisteminin Gelişimi
5.YAZI: Bebeklerde Konuşma ve
Sözcük Öğrenimi
6.YAZI: Fare Beyin Hücrelerinde
İnsan Geni
7.YAZI: İşlenmiş Gıdalar Bağımlılık
Yapıyor
8.YAZI: Beyindeki Gizli Gen: Yeni
Umut
9.YAZI: GRÖNLAND ERİYOR:
GEÇMİŞE BAKARAK GELECEĞİ
TAHMİN ETMEK
10.YAZI: Güneş Işığı Karanlıkta da
Cildimize Zarar Veriyor
11.YAZI: Sauna ve Kardiyovasküler
Hastalıklar
ÖZEL DOSYA:
UZAYDA YAŞAM
MAKALE: Karmaşık Yaşama Uygun
Gezegen Nasıl Olmalıdır?
MAKALE: Yeni Kirlilik Tehlikesi:
Uzaydaki Mikroplar
MAKALE: UZAYDA YAŞAM BULMAK
MAKALE: UZAY TAŞI ANALİZİ
EFSANE BİYOLOGLAR: Japon
İmparatoru Hirohito (1901 – 1989)
CERRAHİ: Modern Cerrahi
Yöntemler
KONUK YAZAR: İki Dönüm Tarlamız
Olsa Da Petrol Eksek
TREND TEKNOLOJİ: En Güncel
Teknoloji
12.YAZI: Yaşlanma Araştırmaları İçin
Yeni Model Organizma
13.YAZI: Asya Ağaç Halkaları ve
Veba Salgını
14.YAZI: Yaşamın Başlangıcına Dair
Yeni Bulgular
BİYOGARAJ SAYI 01 / 01 MART 2015 – 15 MART 2015
Donmaya
Karşı
Antifriz
Proteini
GENETİK
1.YAZI
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
GENETİK
Donmaya Karşı Antifriz Proteini
Yale Üniversitesi
liderliğinde gerçekleştirilen
araştırma da kenelerde
bulunan ve donmayı
önleyen protein farelerde de
tanımlandı. Yapılan çalışma
da bu proteinin farelerde de
donmayı önlediği görüldü.
Keneler ve balık gibi bazı
hayvan türleri, vücutlarında
donmayı önleyen bazı
antifriz molekülleri
bulundururlar.
Araştırmacıların bu
çalışmayı yaparken ki
amaçları ise, ya memelilere
bu gen aktarılıp bu protein
üretilirse nasıl olurdu?
Sorusuna cevap bulmaktı.
Gülhane Askeri Tıp
Akademisi’nden de
araştırmacıların yer aldığı
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
ekip, kenelerden elde edilen
antifriz proteini farelerde
tanıtıldı ve farelerden bir
takım deri örnekleri alındı.
Alınan bu deri örnekleriyle
bazı soğuk testler yapıldı. 4
gün boyunca 4 santigrat
derece de muhafaza edilen
doku hücreleri test sonunda
gayet iyi görünüyorlardı.
Hatta sayıları bile artmıştı.
Antifriz proteini, buz
kristallerinin büyümesini
sınırlandırarak soğuk
hasarını önlemektedir. Bu
çalışma, antifriz proteininin
sıcakkanlı canlılara
konulduğu vakitte aktif bir
şekilde koruyucu bir etki
yarattığını göstermiştir. Tabi
bu konuda daha çok çalışma
yapılması gerekiyor. Ayrıca
bu proteinler kullanılarak,
organ nakillerinde
kullanılacak organın raf
ömrü de uzatılabilir. Ayrıca
araştırmacılar bu proteinin
bazı otoimmün
hastalıklarda da işe
yarayacağını düşünüyor.
REFERANS:
Yale University. "Antifreeze protein
from ticks fights frostbite in mice."
ScienceDaily.
GÖRKEM SAYLAM
Antik
Kentler ve
Modern
Kentler
POPÜLER KÜLTÜR
2.YAZI
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
POPÜLER KÜLTÜR
Antik Kentler ve Modern Kentler
Araştırmacılar Meksika havzasındaki
antik yerleşim yerlerini incelediler
Antik kentler modern
kentlerden çok da farklı
değillerdi. Elbet ki tarihsel
süreç içerisinde yönetim
şekilleri arasındaki belirli
farklılıklar olmuştur.
Günümüzde belirli radikal
değişiklikler yaşanmıştır.
Daha önce, modern
şehirlerin nüfusla orantılı bir
şekilde büyüdüğü, buna
bağlı olarak da bu şehirlerde
yeterlilik ve verimliliğin
şekillendiği gösterilmiştir.
Kentsel Ölçekleme
Bir şehrin nüfus artışı,
şehirdeki tesislerin
gelişiminden daha hızlı
büyümektedir. Şehirdeki
üretim ve hizmetler kendi
nüfusuna yeterli olmak
zorundadır. Daha da fazlası
bu durum şaşırtıcı şekilde
matematiksel düzenlilik ve
öngörülebilirlik sunuyor.
Prof. Luis Bettencourt 2013
yılında kentsel ölçekleme
tezini ortaya attığında Prof.
Scott Otman bu tezin
modern şehirlerde pek
geçerli olmadığını
söylemişti.
Aralarındaki bu sürtüşme,
tarihsel süreçte kentlerin
gelişimi adlı çalışmanın
gerçekleşmesine sebep oldu.
Ortaya attıkları tezleri
kanıtlamak için ekipler
Meksika havzasına ait
arkeolojik verileri
incelediler. 1960’lı yıllarda –
Meksika’daki ani nüfus
artışından önce- istatistik
uzmanları 2000 yıl boyunca
dört kültürel dönemde antik
yerleşimin Mezoamerika’ya
kadar ulaştığını gösteriyor.
Bu verileri değerlendiren
bilim insanları, yüzlerce
antik tapınak ve antik evi
inceleyerek nüfus
yoğunluğunu, anıt ve
evlerin inşa oranlarını ve
arazi kullanımındaki
yoğunluğu analiz ettiler.
Elde edilen bulgulara göre
antik kentler ile bu kentlerin
üretim kapasitesi arasında
doğru bir orantı vardı.
Prof. Ortman; endüstri,
demokrasi ve kapitalizm
sayesinde, modern
dünyanın eski dünyadan
çok farklı olduğunu fakat bu
farklılığın şehirleşme –
üretim oranına herhangi bir
etkisi olmadığını ve bunu
cidden şaşırtıcı bulduğunu
belirtti.
Araştırma sonuçları
heyecan verici olsa da bu
çalışma sadece küçük bir
adım. Ekibin bir sonraki
çalışması; Peru, Çin ve
Avrupa’daki antik bölgeleri
incelemek.
Referans:
Santa Fe Institute. "Ancient and modern cities
aren't so different." ScienceDaily.
GÖRKEM SAYLAM
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Azotlu
Gübreler ve
Rhizobialar
TARIM
3.YAZI
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
TARIM
Azotlu Gübreler ve Rhizobialar
Uzun süreli azotlu gübre
kullanımı rhizobia adı verilen
özellikle baklagillerin
köklerinde bulunan ve bitkilere
azotu kullanmasında yardım
eden bir organizmaların
gelişmesini engelliyor. Bitkiler
havadaki serbest azotu direkt
kullanamaz.
Çiftçiler bitkilerin hızlı ve
daha fazla büyümesi için azotla
zenginleştirilmiş gübreler
kullanıyorlar. Fakat yapılan
çalışmada rhizobia adı verilen
mikroorganizmaların bu
durumdan olumsuz bir şekilde
etkilendiği ortaya çıkarıldı.
Endüstriyel gübre kullanımı
ve fosil yakıtların artmasıyla
topraklarda azot miktarı
giderek azalmıştır. Baklagilleri
gibi bazı bitki türleri bu
ortamda rhizobia adlı
bakteriyle mutualist (yararlı)
bir ilişki kurarak azot eksiğini
karşılamıştır.
Özellikle de azotlu gübrelerin
kullanıldığı alanlarda
baklagillerin verimliliğinde bir
hayli düşüş olurken diğer bitki
türleri bundan olumlu yönde
etkilenmiştir. Bundan dolayı
araştırmacılar 6 ekolojik alanda
inceleme yapmışlardır.
Yapılan incelemeler ve
deneyler sonucunda topraktaki
azot ekonomisinin bozulması
sonucunda rhizobia ve
baklagiller arasındaki azot
ticareti de bozulur. Bunun
sonucunda da baklagil bitkileri
daha az verimli hale gelir. Bu
da topraktaki azot miktarı
artıkça mutualist ilişkinin
sonlanacağı anlamına geliyor.
Referanslar:
University of Illinois at UrbanaChampaign. "Long-term nitrogen fertilizer
use disrupts plant-microbe mutualisms."
ScienceDaily.
GÖRKEM SAYLAM
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Bebeklerde
Bağışıklık
Sisteminin
Gelişimi
İMMÜN SİSTEM
4.YAZI
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
İMMÜN SİSTEM
Bebeklerde Bağışıklık Sisteminin Gelişimi
Henry Ford Hastanesi’nden
araştırmacılar emzirme ve diğer
faktörlerin etkisinin bebeğin
bağışıklık sistemini geliştirdiği
ve alerji ile astım gibi
hastalıkların riskinin azaldığını
bildirdiler.
Bağırsaklardaki
mikrobiyomlarda milyonlarca
mikroorganizma bulunur.
Bağırsaklardaki
mikrobiyomların bağışıklık
sistemimizde önemli rol
oynadığı zaten biliniyordu.
Ayrıca bağırsaklarımızdaki bu
mikrobiyomlar; obezite,
otoimmün hastalıklar, dolaşım
bozuklukları, pediatrik alerji ve
bazı enfeksiyonlar gibi çeşitli
hastalıkların oluşmasında da
rol oynarlar. Yapılan yeni bir
çalışmada; bilim insanları,
doğumdan sonra ilk birkaç ay
ayda bu mikroorganizmaları
bebeğe uyguladılar. Elde edilen
sonuç bir hayli şaşırtıcıydı. Bu
mikroorganizmalar bebeğin
bağışıklık sistemini uyarmaya
yardımcı olmuştu.
Araştırmacılar, anne
emzirmenin ise bebeğin
bağışıklık, astım ve alerji gibi
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
konularda ne kadar işe
yaradığını görmek istemişler.
Ayrıca araştırmacılar,
emzirmenin gut
mikrobiyomuna etkisini de
incelediler.
Bilim insanları, anne sütüyle
beslenen bebeklerde doğumdan
1 ve 6 ay sonra alınan dışkı
örneklerini değerlendirdiler.
Ayrıca araştırmacılar
emzirmenin gut
mikrobiyomuna etkisini de
incelediler. Görüldü ki, anne
sütüyle beslenen bebeklerde
doğumdan sonra değişik
mikrobiyom kompozisyonları
oluşmuştur. Bu
kompozisyonlar bebeğin
bağışıklık sistemini geliştirme
de büyük rol oynarlar. Ayrıca
emzirilen bebeklerde evcil
hayvanlara karşı alerji riski de
düşmüştür.
Araştırmacılar ayrıca bebeğin
gut mikrobiyom kompozisyonu
üzerinde etnik bir farklılığın
olduğunu da gördüler. 2002
yılında da yapılan başka bir
çalışmada ise bebeklerin
doğumdan sonraki ilk yılında
kedi ve köpeklere maruz
kalması da alerji riskini
azaltmıştır.
Bu araştırma göstermiştir ki,
erken bebeklik döneminde
bebeklerin maruz kaldığı bazı
kalıp mikroorganizmalar
bebeklerin bağışıklık
sistemlerini güçlendirir ve
astım iler alerjiye karşı koruma
sağlar. Ayrıca anne sütünün de
bebeklerin bağışıklık sisteminin
gelişmesinde büyük rol
oynadığı gösterilmiş oldu.
Referans:
Henry Ford Health System. "Breastfeeding, other
factors help shape immune system early in life."
ScienceDaily.
GÖRKEM SAYLAM
Bebeklerde
Konuşma ve
Sözcük
Öğrenimi
BEYİN
5.YAZI
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
BEYİN
Bebeklerde Konuşma ve Sözcük Öğrenimi
Yapılan yeni bir çalışmada,
bebeklere gösterilen
resimlerin tanımlandığı
seslerle birlikte söylenmesi
beyindeki bir takım
elektriksel aktivitelere sebep
oluyor.
Cortex adlı dergide
yayınlanan çalışma da,
Warwick Üniversitesi’nden
araştırmacılar, bebeklerde
ilk 11 ayda aşamalı olarak
sözcük öğrenimi ve
beyindeki elektriksel
aktiviteyi birlikte incelediler.
Yapılan incelemelerde
görüldü ki, görüntüyü
tanımlanan sözcüğüyle
birlikte söylenen
görüntülerin beyinde çok
hızlı bir şekilde eşleştiği
görüldü.
Bu da bize bebeklerin
işitsel girişlerle görselleri
eşleştirdiğini bununda
bebeklerde sözcük
öğrenimini hızlandırdığı
görüldü. Bu etkileşim
beyindeki sol hemisfer
denilen bölgedeki özel bir
aktiviteyle gerçekleşiyor.
Bebeklere gösterilen
resimlerle sözcüklerin
uyumsuz olması sonucunda
da beyindeki bazı bölgelerin
yanıt üretmeye çalışmaya
çalıştığı görüldü.
Araştırmacılar, sesin
sembolize bir etki
yarattığını, ilk 11 ayda
bebeklerin görüntülerle
sesler arasındaki bağlantıyı
spontane bir şekilde
yapmasında önemli bir rol
oynadığını gördüler. Bu
çalışma şu anlama gelebilir:
Bebekler ilk 11 ayda sadece
sözcüklerle tanımlanan
nesneleri görebilirler.
Referanslar:
University of Warwick. "Brain activity
shows infants are hardwired to link images,
sounds as they learn to speak."
ScienceDaily.
GÖRKEM SAYLAM
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Fare Beyin
Hücrelerinde
İnsan Geni
GENETİK - BEYİN
6.YAZI
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
GENETİK - BEYİN
Fare Beyin Hücrelerinde İnsan Geni
gen diziliminden sadece 16 harf
farklıydı. Fakat fare
embriyosunda izlenen insan
hızlandırıcısının gelişiminin,
şempanze hızlandırıcısının
gelişiminden daha kısa
zamanda aktif hale geçtiğini
gösterdi.
İnsan HARE5 hızlandırıcısı
olan farelerin beyninde
şempanze HARE5
hızlandırıcılarına göre embriyo
beyninde %12’lik büyüme
gözlendi. Ayrıca konuşma ve
mantık işlevlerinin olduğu
neokorteks adındaki beyin
bölgesi de etkilendi.
HARE5 adı verilen gen
regülatörü eklenen genomlar
sayesinde farelerin beyninde
%12 civarında bir büyüme
kaydedildi.
Bu çalışma da HARE5 gen
regülatörü seçilmesinin sebebi
ise bu genin maymunlarla
insanlar arasında çok büyük
benzerliklerinin olmasıdır.
Çalışma 19 Şubat 2015 tarihinde
Current Biology’de yayınlanan
çalışma, insanların beynin
neden bu kadar spesifik
olduğunu anlatmakla birlikte
otizm ve Alzheimer gibi insan
temelli hastalıkların neden
şempanzelerde olmadığını da
açıklama getiriyor.
Her genomda genlerin
aktivasyonunu düzenleyen kısa
DNA dizileri yer alır. Bunlara
hızlandırıcı (enhancer) adı
verilir. Fakat gen işleyişine
sadece hızlandırıcılar etki
etmez. Promotör bölge
dediğimiz DNA bölgesinde de
genlerin ifadesini kontrol eden
DNA dizileri vardır.
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Bu çalışma da ise insan ve
şempanze tabanlı genomik veri
tabanları taranarak beyin
dokusu ve erken dönem
gelişimindeki hızlandırıcıların
ifadesi bulunmaya çalışıldı.
Bilim insanları bu
hızlandırıcıları 2 temel türe
ayırdılar. Araştırmacılar 106
ayrı genomdan aldıkları ve
beyin gelişiminde rol
oynadığını düşündükleri 6 geni
incelediler.
Araştırmacılar bunları;
human-accelerated regulatory
enhencers olarak HARE1 ve
HARE6 olarak isimlendirdiler.
FZD8 adındaki genden üretilen
Frizzled – 8 proteininin
kromozomdaki
lokalizasyonundan dolayı
HARE5 olarak adlandırılan gen
düzenleyicilerin önemli bir
üyesi olarak kabul edildi.
Çünkü Frizzled – 8 adlı
proteininin beyin gelişimi ve
hastalığında yol gösterici
olduğu zaten biliniyordu.
Araştırmacılar tarafından
şaşkınlıkla karşılaşılan durum
ise, HARE5 hızlandırıcısının
Bu araştırma sonucunda insan
beyninin büyümesini sağlayan
genlerin bulunmasında ilk adım
atılmış oldu.
Referans:
Duke University. "Mouse embryo
with big brain: Evolving a bigger
brain with human DNA."
ScienceDaily.
GÖRKEM SAYLAM
İşlenmiş
Gıdalar
Bağımlılık
Yapıyor
BESLENME
7.YAZI
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
BESLENME
İşlenmiş Gıdalar Bağımlılık Yapıyor
Michigan Üniversitesi’nden
bilim insanları yeni
çalışmada özellikle salgın
olarak görülen obezitenin
temelini oluşturan yüksek
derecede işlenmiş gıdaların
(fastfood vb.) bağımlılık
yaptığını ortaya çıkardılar.
için yoğun toplumsal
projeler var.
Daha önce hayvanlar
üzerinde yapılan
çalışmalarda rafineri
karbonhidratlar (un, şeker
gibi) ve işlenmiş gıdaların
yeme isteğini tetiklediği ve
bağımlılık yaptığını ortaya
çıkarmışlardır.
İnsanlar üzerinde yapılan
klinik çalışmalarda da
benzer sorunlarla
karşılaşıldı.
Bu gıdalar gayet lezzetli ve
doyurucu olduğu için halk
tarafından yoğun olarak
tüketiliyor. Fakat özellikle
ABD’nde bir salgın haline
obezitenin önüne geçmek
Araştırmacılar, bu
çalışmanın hangi gıdaların
bağımlılık yaptığını
belirlemek üzere atılan ilk
adım olduğunu
bildiriyorlar. Ayrıca bu
araştırma, belirlenen
gıdaların toplumda
pazarlanması konusunda da
büyük hassasiyet
yaratacaktır. Ayrıca
bağımlılık yapan bu
gıdaların beyin üzerinde ne
gibi etkiler yarattığı da bir
sonraki araştırmaların
konusu olacaktır.
Referans:
University of Michigan. "Want
pizza, chocolate, French fries?
Highly processed foods linked to
addictive eating." ScienceDaily.
GÖRKEM SAYLAM
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Beyindeki
Gizli Gen:
Yeni Umut
GENETİK - BEYİN
8.YAZI
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
GENETİK - BEYİN
Beyindeki Gizli Gen: Yeni Umut
ABD’li ve Avustralyalı
bilim insanları, beyin
fonksiyonlarını ve
nöropsikiyatrik
bozuklukları etkileyen yeni
bir gen keşfetti.
Keşfedilen bu gen
DNA’nın Junk DNA denilen
%98’lik kısmında
keşfedilmiştir. Bu tür bir gen
ilk kez beyinde bir etki
yaratmıştır. Bu genlerin,
evrimsel süreç içerisinde
kullanılan fakat şu anda
aktif olarak çalışmayan
“kalıntı genler” olduğu
düşünülüyordu. Fakat
yapılan çalışmalar bu
genlerin halen dinamik bir
şekilde çalıştığını bize
gösterdi.
Gomafu adı verilen gen,
beyinin hızla değişen
ortamlara adapte olmasını
sağlamasına yardım ediyor.
Beyindeki bu gendeki
oluşan bir mutasyonun
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
nöropsikolojik hastalıklara
sebep olacağı düşünülüyor.
Referans:
University of California Irvine. "Hidden gene gives
hope for improving brain
function." ScienceDaily.
Bu çalışma, nöropsikolojik
hastalıkların daha iyi
tanımlanmasında ve
tedavisinde bundan sonra
yapılacak araştırmalara ciddi
bir referans olacaktır.
GÖRKEM SAYLAM
GRÖNLAND
ERİYOR:
GEÇMİŞE
BAKARAK
GELECEĞİ
TAHMİN ETMEK
JEOLOJİ
9.YAZI
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
GENETİK
GRÖNLAND ERİYOR:
GEÇMİŞE BAKARAK GELECEĞİ TAHMİN ETMEK
andakinden 2 – 4 derece
daha düşüktü. Yani
sıcaklıklar gözle görülür bir
şekilde artmıştı. Bunun
sonucunda da birkaç bin yıl
içinde 100 giga tonluk bir
buzul eridi ve küresel
düzeyde denizler 16 cm
yükseldiler.
Danimarkalı Jeolog Nicolaj
Krog Larsen liderliğindeki
araştırma grubu
Grönland’da 6 yaz mevsimi
geçirdiler. Geçirdikleri bu
mevsimlerde bilim insanları
çok sıkı çalışarak çok değerli
bazı sonuçlara ulaştılar.
Buz devri 11.500 yıl önce
bitmişti ve 5000 – 8000 yıl
önce sıcaklıklar şu
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
tonluk bir buz kütlesinin
eriyeceğini öngörüyorlar.
Referans:
Faculty of Science - University of
Copenhagen. "Greenland is
melting: The past might tell what
the future holds." ScienceDaily.
GÖRKEM SAYLAM
Araştırmacılar 2100 yılında
sıcaklığın kuzey kutbunda
yaklaşık 2 – 7 santigrat
derece artacağını ve bunun
sonucunda da 400 giga
Güneş Işığı
Karanlıkta da
Cildimize Zarar
Veriyor
SAĞLIK
10.YAZI
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
CİLT SAĞLIĞI
Güneş Işığı Karanlıkta da Cildimize Zarar Veriyor
gerçekleşiyordu. Melanin
bulunmayan hücrelerde ise
sadece güneş ışığında CPD
reaksiyonları gerçekleşiyor.
Elde edilen bulgular gelecekte
daha iyi cilt koruyucularının
geliştirilmesi için
kullanılabilecek.
Yale Üniversitesi’nden
araştırmacıların liderliğinde
gerçekleşen çalışma güneş
ışığının karanlıkta da cildimize
zarar verdiğini gösterdiler.
Melanin pigmenti cilde
rengini veren bir biyolojik
pigmenttir. UV güneş ışığı veya
solaryum, DNA’da melanosit
üreten genlere zarar
verebilir.Bu zarar özellikle
ABD’de birçok cilt kanserinin
sebebidir. Cilt kanseri ABD’de
en çok görülen kanser türüdür.
Geçmişte bilim insanları
melanin koruması için cilde
gelen zararlı UV ışıklarını bloke
etmenin yeterli olabileceğini
düşünmüşlerdir. Ama yeni
yapılan bu çalışma, melanin ile
ilişkili cilt hücre hasarı
hakkında düşündürücü
sonuçlar ortaya koydu.
Çalışma da Yale Tıp
Okulu’ndan Radyoloji ve
Dermatoloji profesörü Douglas
E. Brash ve arkadaşları, fare ve
insandaki melanosit hücrelerini
UV lambalar altında
radyasyona tabi tuttular.
Radyasyon, bir tür DNA hasarı
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
olarak bilinen siklobütan dimer
(CPD) reaksiyonlarını tetikler
ve 2 DNA harfinin yerini
değiştirerek DNA’nın doğru
okunması engeller.
Yapılan çalışmada bilim
insanları melanin bulunan her
iki hücrede de UV ışınlarının
ışığın olmadığı ortamda bile
CPD reaksiyonlarının devam
ettiği görüldü. Yani DNA
hasarının karanlıkta da güneş
ışığındaki gibi gerçekleştiği
görüldü. Özellikle CPD
reaksiyonları karanlıkta da
güneş ışığı altındakinden
farksız bir şekilde
Referans:
Yale University. "Sunlight continues to damage
skin in the dark." ScienceDaily.
GÖRKEM SAYLAM
Sauna ve
Kardiyovasküler
Hastalıklar
SAĞLIK
11.YAZI
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
KALP
Sauna ve Kardiyovasküler Hastalıklar
Jama İç Hastalıkları
dergisinde yayınlanan bir
çalışmada sauna kullanımının
kardiyovasküler nedenlerden
dolayı olan ölüm riskini
düşürdüğü görüldü.
Bazı çalışmalarda sauna
banyosu ile ilişkili olarak
kardiyovasküler ve dolaşım
işlevleri arasında faydalı bir
ilişki olduğu zaten biliniyordu.
Jari A. Laukkanen
liderliğindeki araştırmacılar ani
kalp krizi riski (SCD), ölümcül
kardiyovasküler hastalıklar
(CVD), ölümcül koroner kalp
hastalığı (CHD) ile sauna
arasındaki ilişkiyi incelediler.
Araştırmaya Doğu
Finlandiyalı 2315 yaşlı erkek
katıldı (42 – 60 yaş
arası)Araştırmada yaşlı erkekler
ciddi bir takip sürecinden
getirildi. Yapılan çalışmada
haftada 2 – 3 kez saunada kalan
erkeklerde; SCD riski %22,
CHD riski %23, CVD riski %27
oranında azalmıştır. Mortalite
oranı ise (ölüm oranı) haftada 2
– 3 kez saunada kalan
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
erkeklerde %24 oranında
düşmüştür.
Haftada 4 – 7 kez saunada
kalan erkeklerde; SCD riski
%67 oranında, CHD riski %48
oranında, CVD riski %50
oranında azalmıştır. Mortalite
oranı %40 oranında düşmüştür.
Bu çalışmada görüldü ki
sauna banyosu ile
kardiyovasküler hastalıklardan
dolayı ölüm oranı arasında
güçlü bir bağ vardır. Bilim
insanlarının tavsiyesi ise, 40
yaşından yaşlı
erkeklerinhaftada birkaç kez
mutlaka gevşemek ve dinlemek
için saunaya gitmesi yönünde.
Referans:
The JAMA Network Journals.
"Sauna use associated with
reduced risk of cardiac, all-cause
mortality." ScienceDaily.
GÖRKEM SAYLAM
Yaşlanma
Araştırmaları
İçin Yeni Model
Organizma
MODEL ORGANİZMA
12.YAZI
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
MODEL ORGANİZMA
Yaşlanma Araştırmaları İçin Yeni Model Organizma
Yaşlanma ve yaşlılıkla ilgili
hastalıkları araştıran
araştırmacılar özellikle kısa
ömürlü omurgalı canlı
bulmakta bir hayli
zorlanıyordu. Bu kullanılacak
olan yeni model organizma ise
hem kısa ömürlü hem de
omurgalı bir canlı.
Afrika turkuaz killfish adı
verilen bu balık Zimbabve ve
Mozambik’te su havuzlarında
yaşarlar. Mevsimsel kuraklık
başlayınca bu balıklar kaybolur.
Ömürleri 4 – 6 ay olan bu
balıklar yaşlanma araştırmaları
için bir hayli faydalı olacaktır.
CRISPR/Cas tabanlı genom
düzenleme teknikleri
kullanılarak oluşturulan bir
platform bu balıklarla araştırma
yapacak olan bilim insanları
için bir hayli kolaylık sağlar.
Özellikle de kromozomlar ve
telomerler üzerinde yapılacak
olan araştırmalarda bu balık,
araştırmacıların yaptıkları
deneylerin etkilerini kısa
sürede görebilmesini
sağlayacaktır.
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Bu model organizma
kullanılarak, yaşlanma ve bu
sürecin getirdiği hastalıklarla
da mücadele etmek için birçok
genomik araç geliştiriliyor. Bu
da bu mücadele de
araştırmacılara gözle görülür
bir fayda sağlayacaktır.
Referans:
Cell Press. "A new model organism
for aging research: The short-lived
African killifish." ScienceDaily.
GÖRKEM SAYLAM
Asya Ağaç
Halkaları ve
Veba Salgını
SALGIN HASTALIK
13.YAZI
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
SALGIN HASTALIK
Asya Ağaç Halkaları ve Veba Salgını
Kırgızistan’ın Tien Shan dağlarındaki
1000 yıllık Ardıç ağacı gövdesi
Oslo Üniversitesi ve İsviçre
Federal Araştırma
Enstitüsü’nden (WSL)
araştırmacılardan oluşan
disiplinlerarası konsorsiyum,
Veba salgınının Asya’dan
Güney Avrupa’daki liman
kentlerine girdiğine yönelik
yeni bulgular elde ettiler.
Özellikle de 1347 yılında
“Kara Ölüm” adı verilen Veba
salgınında Yersinia pestis adlı
enfeksiyöz ajanının Asya’dan
Avrupa’ya girdiğini söylüyor
araştırmacılar.
Araştırma ekibi, Orta Asya’da
bulunan kemirgen türlerinin
gemilerle birlikte Güney
Avrupa limanlarına geldiği ve
buradan da bu vebanın
yayıldığını belirlediler. 4 yıl
süren bu salgın, Avrupa
kıtasının sosyo-ekonomik
kalkınma, kültür, sanat, din ve
siyaset gibi konularda değişime
uğrattı. Yeni teknikler ve geniş
veritabanları karşılaştırılması
sonucu bu salgının birçok kez
Asya’daki ağaçlarda yapılan
çalışmalarda Avrupa’ya
girdiğini gösterdi.
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Araştırmacılar paleoiklimsel
dalgalanmaları incelediler ve
Orta Çağ Avrupası’nda da bu
tür dalgalanmalar buldular.
Özellikle de kara sıçanlardan
yayılan vebanın daha detaylı
incelenmesi için, Asya’da bu
salgından etkilenen insanların
genetik materyallerinin de
incelenmesi gerekiyor. Ayrıca
Avrupa’ya sadece bir suş
üzerinden girmeyen vebanın
diğer suşlarının da tespit
edilmesi gerekiyor.
Kara Ölüm Denilen Büyük Veba
Salgınının Yarattığı Hasar
Vebadan önce Avrupa’daki
hızlı nüfus artışı beslenme
sorunlarına neden olmuştu. İyi
beslenemeyen insanlar
hastalıklara karşı dirençsizdi.
Kentler temiz tutulamadığı için
her yere yayılan milyonlarca
fare vebanın hızla yayılıp
ölümlerin artmasına neden
oldu. Büyük veba salgını
1347’de sadece Avrupa’da
hasar verdi sanılır, ama
salgında Asya ve Afrika’da da
çok ölüm oldu. Salgın,
Sicilya’ya ulaştığı sırada
Karadeniz ve Akdeniz liman
kentlerinde, Suriye, Lübnan,
Filistin ve Mısır’da ve Hatay’da
görüldü. Ardından 1349’da
Mekke’de ve 1351’de Yemen’de
salgın çıktı. Orta Çağ’da,
nüfusun yoğunlaştığı ülkelerin
çoğunda veba yayıldı. Yaklaşık
100 milyon insanın birkaç yılda
vebadan öldüğü hesaplandı.
Avrupa nüfusunun üçte biri
yaşamını kaybetti. O
dönemlerde dünya nüfusu
bugünkünden çok azdı.
Salgından önce 450 milyon olan
dünya nüfusunun 350 milyona
düştüğü hesaplandı.
Avrupa’nın nüfusu 75
milyondan fazla iken Avrupa
halkının üçte biri salgında
ölünce nüfus 50 milyona düştü.
Afrika kıtasının nüfusu 80
milyondan 70 milyona indi.
SALGIN HASTALIK
Çin’de salgın öncesinde 123
milyon olan nüfus, 65 milyona
geriledi. Kuzey Almanya,
Polonya, Macaristan ve Rusya
gibi nüfus yoğunluğu az olan
soğuk ülkelere salgın az zarar
verdi. Avrupa, açlık ve
hastalıklar nedeniyle salgından
200 yıl sonra toparlanabildi ve
halk yok olmaktan zor
kurtuldu.
Veba Salgınları, Antibiyotiğin
Keşfi Sayesinde Azalıp Yok
Oldu
Veba, bir enfeksiyon
hastalığıdır ve Yersinia pestis
adlı bakteri, bu hastalığa neden
olur. Bakterinin adı bu
bakteriyi bulan Fransız
bakteriyolog A. Yersin’den
gelir. Hastalık 2007’ye kadar üç
önemli salgın hastalıktan
biriydi. Antibiyotikle tedavi
edilebilen veba, gelişmiş
ülkelerin tümünde ve
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
gelişmekte olanların çoğunda
ortadan kalktı. Asya ve
Afrika’da az da olsa
görülmektedir. Geçmişte
farelerin hastalığı bulaştırdığı
sanılırdı. Hastalığın, farelerin
taşıdığı pirelerin insanları
ısırmasıyla veya insandan
insana bulaştığı biliniyor.
Hastalığın belirtileri en geç bir
haftada ortaya çıkar. Titreme,
ateş, kusma, baş ve sırt ağrısı,
halsizlik, nefes darlığı, kasık
ağrısı ve kanama gibi belirtiler
olur. Vebanın farklı türleri
vardır. Hıyarcıklı veba
(bubonik) en yaygın türdür ve
lenf bezi şişmeleri ile deri altı
kanamaları görülür. Deri
altında biriken kan deride
siyahlıklar oluşturduğu için
hastalığa kara ölüm adı
takılmıştı. Vebanın ayrıca
septisemik, akciğer ve gastro
intestinal gibi başka türleri de
vardır.
Yapılan bu çalışma, insanlık
tarihi ve çevre arasındaki
etkileşimin bu büyüleyici konu
özelinde değerli bilgiler veriyor.
Referans:
Swiss Federal Institute for Forest, Snow
and Landscape Research WSL. "Asian
tree rings explain historical plague
outbreaks in Europe." ScienceDaily.
GÖRKEM SAYLAM
Yaşamın
Başlangıcına
Dair Yeni
Bulgular
YAŞAMIN BAŞLANGICI
14.YAZI
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
YAŞAMIN BAŞLANGICI
Yaşamın Başlangıcına Dair Yeni Bulgular
İlk yaşam nerede ve nasıl
oluşmuştur? Okyanusların
tabanında mı, bir yanardağın
eteğinde mi? Yoksa başka bir
gezegenden gelmiş olabilir mi?
Eğer Dünya’da oluştuysa nasıl
oluşmuştu? Yıldızlardan çıkan
bir kıvılcım yıldızlararası toz
veya volkanlar yaşamın
oluşmasını tetiklemiş olabilirler
mi?
Yaşam, oksijen tabanlı
olmayabilir fakat bol miktarda
nitrojene ihtiyacımız var.
Neden mi? Yaşamın temel
molekülü olan DNA ve
türevlerini oluşturmak için. Her
şeyden önce söylememiz
gereken yeryüzünde yaşamın
oluşması çok kompleks
süreçlerin sonucunda olmuştur.
Oksijen tabanlı değil de
nitrojen tabanlı yaşamın
oluşması kabaca 2 milyar yıl
önce olarak tahmin ediliyordu.
Fakat Washington
Üniversitesi’nden
araştırmacılar yeryüzündeki en
eski taş örnekleri inceleyerek
yaşamın 3.2 milyar yıl önce
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
oluştuğuna dair yeni ve önemli
kanıtlar buldular.
Bilinenin tam aksine
evrendeki ilk dönemlerde
nitrojen sıkıntısı olmadığı bu
yüzden de biyosferin geniş ve
çok çeşitli olduğu görüldü.
Araştırmacılar, Güney Afrika
ve Kuzey Batı Avustralya’dan
topladıkları 2.75 ile 3.2 milyar
yaş civarında olan 52 kaya
örneğini detaylı olarak analiz
ettiler. Analiz edilen bu kayalar
yeryüzünde korunmuş en iyi ve
en eski kaya parçalarıydı.
Ayrıca bu kayalar 2.3 ile 2.4
milyar yıl önce yani
atmosferdeki oksijenin
oluşmasından önce oluşmuştu.
Bu da bize yaşamın havadan
nitrojen kullanarak başladığını
gösterdi. Kayalarda bir takım
kompleks enzimlere rastlandı.
Bu da bizi “Acaba
mikroorganizmalar denizlerden
ve sucul alanlardan çıkarak,
koloniler halinde karada
yaşamaya başladığı söylenebilir
mi?” diye düşündürdü diyor
araştırmacılar.
Referans:
University of Washington.
"Ancient rocks show life could
have flourished on Earth 3.2 billion
years ago." ScienceDaily.
GÖRKEM SAYLAM
Beyinde Yeni
Hücre Tipleri
Keşfediliyor
BEYİN – GENETİK
15.YAZI
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
BEYİN
Beyinde Yeni Hücre Tipleri Keşfediliyor
Karolinska Enstitüsü’nden
araştırmacılar, tek hücre
dizileme tekniği olarak
adlandırılan tekniği kullanarak,
kortikal hücre tiplerinin ve bu
hücrelerde aktif olarak çalışan
genleri ayrıntılı olarak
haritaladılar. Bu araştırmayı
çok daha özel kılan ise
karmaşık doku tiplerinde ilk
kez bu yöntemin kullanılması.
3000 hücreyi analiz eden ekip
farklı tür nöronlarla da
karşılaştı.
Bu çalışma da bilim insanları,
geniş çaplı tekil hücre analizi
kullanarak beyin dokusunu
detaylı olarak analiz ettiler.
Çalışmadaki araştırmacılar,
beyindeki hücrelerin ilk defa
böylesine yakından analiz
edildiğini doğruladılar.
Araştırmacılar, farelerin
beyinlerindeki serebral korteks
adı verilen bölgeden 3000 hücre
alarak her seferinde bir tanesini
incelediler ve 20.000 gen
arasından hangi genlerin aktif
olarak işlevselliği etkilediği
gösterildi.
Analizlere göre farelerin
beyninde yaklaşık 100 milyon,
insanlarda 65 milyar hücre
bulunuyor. Sinir hücreleri
ortalama 20 mikrometre
çapında iken, kan damarı
hücreleri, enfeksiyonlara karşı
koruyan ve sinir hücrelerine
besin sağlayan glia hücrelerinin
çapı ise ortalama 10
mikrometredir.
Araştırmacılar çalışma
sonucunda 47 farklı hücre tipi
tespit ettiler. Bunlardan bazıları
glia hücreleri adı verilen
hücrelerdi.
Referans:
Karolinska Institutet. "New brain
mapping reveals unknown cell
types." ScienceDaily.
Her dokumuzda bu dokulara
özgü hücre tipleri
bulunmaktadır. Bu hücre
tipleri, hücrelerin
genomlarındaki aktif gen
bölgelerine göre belirleniyor.
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
GÖRKEM SAYLAM
Elde edilen bu bulgular,
multipl skleroz (ms) ve bazı
nöronal temelli hastalıkların
mekanizmasını anlamamıza
yardımcı olacak.
MARS
ONE
PROJESİ
İNSANLIK TARİHİNİN EN BÜYÜK REALITY SHOW’U
KAPAK KONUSU
İ
KREDİ: WIRED.CO.UK
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
KAPAK KONUSU
Mars One Projesi
Hollandalı bir girişimci olan
Bas Lansdrop ve Arno
Wielders’in 2011 yılında
başlattıkları ve kar amacı
gütmeyen bir projedir.
Yolculuğun 250 gün sürmesi
planlanıyor ve hedef ise
Mars’ta bir insan kolonisi
kurmak.
Dünya tarihinin belki de en
ilginç göç yolcuğu 2023 yılında
başlayacak. Belirlenen adaylar
Mars’a bir daha gelmemek
üzere gidecekler. Yaklaşık 55
milyon kilometre yolun 250
günde alınması bekleniyor.
Adayların belirlenmesi
projenin internet sitesinden
yapıldı. Projeye binlerce
başvuru geldi. Aralarında 4’ü
kadın 6 Türk’ün de bulunduğu
seçilen adayların, bu yıl
itibariyle eğitime alınmaları ve
eğitimlerin yolculuğun
gerçekleşeceği 2024 tarihine
kadar sürdürülmesi
planlanıyor.
Hollanda’nın Mars One
şirketi, 2023 yılında geri
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
dönmemek üzere Mars’a ilk
insanları göndermeyi ve
yaşadıklarını bir ‘Biri Bizi
Gözetliyor’ benzeri bir TV
programı olarak yayınlamayı
amaçlıyor. Mars One, oldukça
iddialı olduklarını belirttikleri
proje kapsamında, 2030’da
Mars’a çıkmayı düşünen
ABD’yi geride bırakmayı
istiyor.
Uzmanlar, Hollandalı şirketin
ne kadar başarılı olacağı
konusunda şüphelere sahip
olsa da, 1999 yılında Nobel
Fizik Ödülü’nün kazanan
Hollandaki bilim insanı Gerard
't Hooft, Mars One projesine
destek verdiğini açıkladı.
Hooft, konu hakkında yaptığı
açıklamada, “İlk başta ‘bu iş
olmaz’ diye düşündüm. Ancak
projeye daha yakından bakınca
gerçekleştirilebileceğine
inandım” dedi. Bilim
insanlarının Mars’ta koloni
kurulması aşamasında en çok
kafasını kurcalayan unsur,
Dünya’dan 54.6 milyon
kilometre uzaklıktaki gezegene
yapılacak yolculukta maruz
kalınacak radyasyondan nasıl
korunacağı. İnsanlı yolculuklar
bir kenara, 1960’dan bu yana
Mars’a gönderilen Rus ve ABD
yapımı keşif araçlarının yarısı
Kızıl Gezegene ulaşmayı bile
başaramadı.
Mars One mühendislerinden
Bas Lansdorp, Curiosity
(Merak) keşif aracının Mars’a
inmeyi başaran altıncı uzay
aracı olduğuna dikkat çekerek,
2023 projelerinin
gerçekleşebileceğine
inandıklarını söyledi.
Lansdorp, insanlı uzay araçları
için yaklaşık 6 milyar dolarlık
bir harcama yapmaları
gerektiğini belirtti.
En son teknoloji ürünü,
nükleer enerjili Curiosity’nin
maliyeti 2,5 milyar dolara
gelmişti. Hollandalı mühendis,
Mars yolculuğunu TV şovuna
dönüştürme fikrinin ise “Biri
Bizi Gözetliyor” yarışmasını
1999’da Hollanda’da ilk kez
düzenleyen Paul Romer adlı
televizyoncudan geldiğini
KAPAK KONUSU
söyledi. Lansdorp, “Medya
aracılığıyla bu yolculuğu bir
maceraya dönüştürmemiz,
projenin finanse edilmesini
kolaylaştıracak” dedi.
Lansdorp, Kızıl Gezegen’e
ayak basılmasının “insanlık
tarihindeki en büyük adım
olacağını” belirtti ancak Mars
One projesi hakkında
üstesinden gelinmesi gereken
önemli konular bulunduğuna
da değindi. Bunlardan birisi,
hayatlarının geri kalanını
Dünya’dan uzakta geçirmeyi
kabul edecek gönüllülerin
bulunması.
Lansdorp'un planına göre,
“Biri Bizi Gözetliyor: Mars”
programı için seçilecek
astronotların Dünya’daki
eğitim süreçleri de televizyon
programına dönüştürülecek.
Astronotlar, kameralarla dolu
bir evde yaşayacak.
Mars kolonisi ve TV şovu
projesi için fizikçiler, endüstri
tasarımcıları ve iletişim
uzmanlarıyla çalışan rüzgar
enerjisi uzmanı Lansdorp, inşa
edecekleri uzay gemisinin “en
iyi şirketler tarafından
destekleneceğini” ifade etti.
Avrupa Uzay Ajansı’nda
Mars keşif projesi ExoMars’ta
görevli olan Jorge Vargo, “Kızıl
Gezegen’deki türbülansın iki
uzay aracını aynı noktaya
indirmeyi imkansız kıldığını,
Mars One projesinin de bu
stratejiye bağlı olduğunu”
belirtti.
Vargo, “Yaşama modülünü
inşa edecek olan robot cihaz,
hedeflenen yerden 20 km öteye
bile insa görev çok zorlaşır...
Ayrıca, Güneş patlamarının
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
saçtığı parçacıklar astronotların
ve uzay gemilerinin Mars’a
varmadan yanmalarına neden
olabilir” ifadesini kullandı.
Mars One Gerard Blaauw ise
kararlı: “Medya ve uzay
havacılığını bir araya
getireceğiz... Mars One
kesinlikle izlemeye değer bir
program olacak.”
Suzanne Flinkenflögel - M. A.,
İletişim Müdürü (Hollanda)
Mars One Ekibi
Bryan Versteeg - Mission
Concept Artist (Canada)
Bas Lansdorp - M. Sc., Kurucu
Ortak & CEO'su (Hollanda)
KC Frank – Pazarlama
Stratejisti (USA)
Arno Wielders - M. Sc.,
Kurucularından Ve Baş Teknik
Sorumlusu (Hollanda)
Onno Groen - B.ICT.,
Multimedia Designer (The
Netherlands)
Norbert Kraft - M. D., Şef Sağlık
Memuru (AMERİKA Birleşik
Devletleri)
M.Arch., M.Sc., Outpost and Capsule
Project Manager (Denmark)
KAPAK KONUSU
MARS ONE PROJESİ YOL HARİTASI
2011 yılında projenin temelleri atıldı. Hedef Mars’ta insan kolonisi kurmaktı.
Nisan 2013’te Şangay ve New York’ta düzenlenen basın toplantılarıyla birlikte, Mars
One Projesi için astronot seçimi başladı.
2015 yılında seçilen adaylar tam zamanlı eğitime tabi tutulacaklar. Bu eğitim 2024 yılına kadar devam edecek. Bu
eğitim esnasında gruplar, uzak bölgelerde uzun bir süre boyunca yalnız başlarına kalacaklar. Yaşam alanının
bileşenlerini onarmayı, tıbbi prosedürleri ve habitat içinde kendi yiyeceklerini yetiştirmeyi öğrenecekler.
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
KAPAK KONUSU
2018 yılında insansız uzay aracı ve iletişim uydusu beraber Mars’a gönderilecek. Gönderilecek uzay aracı,
geliştirilen teknolojilerin sorunlarını tespit etmek için testing amacıyla gönderiliyor. Bu misyon, 2024’te
yapılacak mürettebatlı yolculuğunda gerçekleşip gerçekleşmeyeceği hakkında önemli veriler verecektir. Test
aracıyla birlikte birde iletişim uydusu gönderilecek olan projede, bu iletişim uydusu sayesinde 7 gün 24 saat
Mars’la iletişimde kalınacak.
2020 yılında Rover misyonu başlatılacak. Bir akıllı Rover( Mars yüzeyinde gezebilen çok işlevli robot) ve bir
römork’un 2020’de fırlatılması planlanıyor. Rover, Mars yaşam alanının kurulma aşamasında birçok görevi yerine
getirecek bir robot niteliğinde. Bu çok işlevli robot, römorku uzay aracı ve Mars yerleşim alanı arasında taşıma
yapmak için kullanabilecek. Aynı zamanda Mars yüzeyinde, yerleşim için en iyi alanı bulmak amacıyla etrafı
dolaşacak. Yerleşim için ideal alanın, yeterli su içeren topraklar için yeterince kuzeyde, maksimum güneş gücü
için yeterince ekvatoral bölgede ve yerleşim inşasını kolaylaştırmak için yeterince düz olması gerekiyor. Yerleşim
yeri belirlendiğinde Rover, yüzeyi kargo araçlarının gelişi için hazırlayacak. Rover aynı zamanda güneş
panellerinin konumlandırılacağı alanın da temizlenmesinden sorumlu. Ayrıca Rover ile beraber ikinci iletişim
uydusunun da, Güneş etrafında yörüngeye fırlatılması planlanıyor. Bu uydu sayesinde güneş iki gezegenin
arasına girse bile iletişim 7 gün 24 saat sağlanabilecek.
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
KAPAK KONUSU
2022 yılında 6 adet kargo aracı fırlatılacak. İkinci Rover, iki yaşam ünitesi, iki hayat destek sistemi ve bir tedarik
ünitesi 2022'de Mars için yola çıkıyor. 2023'te ise tüm üniteler Rover sinyali izlenerek Mars yüzeyine iniş yapmış
olacak.
2023 yılında Rover kampı insanlar gelmeden önce hazırlayacak. Gönderilen altı kargonun, yaşam kampından
10km öteye indirilmesi planlanıyor. Rover, birinci hayat destek ünitesini römork ile alıp doğru yere
yerleştirdikten sonra, yaşam destek ünitesinin ince film solar panelini açacak. Sonrasında yaşam destek ünitesi ile
bataryalarını şarj etmek için bağlantı kurabilecek ve böylece yaşam destek ünitesi, sadece kendi panellerini
kullanmadan daha hızlı şekilde şarj olabilecek. Rover’ın diğer tüm kargo ünitelerini alıp sonrasında diğer yaşam
destek ünitesinin ince film solar panelini ve yaşam ünitelerinin şişme bölmelerini de açması gerekiyor. Hayat
destek ünitesi yaşam ünitelerine su, elektrik ve hava ileten bir hortum ile bağlı olacak. Sonrasında ise hayat destek
ünitesi aktif edilebilinecek. Rover, yaşam destek sistemine doğru Mars toprağını beslemeye başlamasının
akabinde su bir fırın içinde yüzey altındaki buz parçacıklarının buharlaştırılması yoluyla Mars toprağından elde
edilecek. Buharlaşan su yoğunlaştırılarak yeniden sıvı hale dönüştürülüp depolanır ve bu yolla elde edilen suyun
bir kısmı ise oksijen üretmek için kullanılırken, Nitrojen ve Argon ise yaşam alanı içindeki solunabilen havanın
diğer bileşenlerini oluşturan Mars atmosferinden elde edilecek. İlk mürettebat yolculuklarına başlamadan önce,
hayat destek sistemi 0,7 bar basınç seviyesinde solunabilen atmosferi, 3000 litre suyu ve 120kg oksijeni üretmiş ve
depolamış olacak. Rover aynı zamanda radyasyondan korunma için, Mars toprağını yaşam alanının şişme
bölmelerinin üstüne yerleştirmekte görevlendirilecek.
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
KAPAK KONUSU
2024 yılında Dünya tarihinin en büyük yolculuğu başlıyor. 2024'te Mars Transit Aracı'nın parçalarının Dünya
yörüngesine fırlatılması planlanıyor. İlk olarak, transit yaşam alanı ve Mars mekiği, montaj ekibi ile beraber
Dünya etrafındaki bir yörüngeye fırlatılacak. Montaj ekibi, Mars mekiğini transit yaşam alanına bağladıktan bir
ay sonra da birbirine bağlı iki yakıt ünitesi yörüngeye fırlatılacak. Artık tam eğitimli olan ilk mürettebat aynı
Dünya yörüngesine fırlatılır ve sonrasında yörüngede Mars One ekibi ile Dünya'ya geri iniş yapacak montaj ekibi
yer değiştirir. Marstaki sistemlerin ve transit aracın son kontrolünden sonra, yakıt ünitesinin motorları ateşlenip
transit araç Mars transit yörüngesi üzerine fırlatılır. İşte bu Mars mürettebatı için geri dönüşü olmayan noktadır.
İkinci ekip için kargo ise, ilk mars yerleşimcileri ile aynı ayda fırlatılacak.
2025 yılında insanlar ilk kez Mars’a ayak basıyor. İnişten yaklaşık 24 saat önce mürettebat, transit yaşam
alanından iniş modülüne yaşam alanından getirdikleri gereçlerle taşınacak. İniş Modülü Mars yüzeyine
indirilemeyecek kadar büyük olduğundan transit yaşam alanından ayrılıp Güneş etrafında bir yörüngede
kalacak. İniş modülü bir önceki insansız Mars görevleri için kullanılanların aynısıdır. Bu mürettebata sekiz kez
test edilmiş bir sisteme iniş yapmalarını sağlar. İniş esnasında, mürettebatın, uzayda uzun bir zaman geçirdikten
sonra yeniden yerçekimi deneyimi yaşamak için 48 saatleri olacak. İnişten sonra, Mars giysileri içinde iniş
aracından ayrılıp ve Rover tarafından karşılanacaklar. Yaşam ünitelerinin birinde hava kilidi boyunca yerleşim
alanına giriş yapıp sonraki birkaç günlerini yeni ortama yerleşmek ve alışmak için harcayacaklar. İklimlendirme
periyotlarından sonra yerleşimciler geri kalan güneş panellerini de açarlar ve iniş araçları arasındaki koridorları
yerleştirip gıda üretim ünitelerini kurarlar. İkinci mürettebat için kargo ise, ilk mürettebattan sonra 5 hafta içinde
Mars yüzeyine iniş yapacak. Bu kargo toplanıp, yüklenip ve yerleşim alanına ihtiyaç fazlası olarak eklenecek.
İhtiyaç fazlalığı oldukça önemlidir çünkü, Uluslararası Uzay İstasyonu ekibinin aksine Mars One ekibi acil bir
durumda görevlerini terk edemez. İlk mürettebat indiğinde, her biri dört kişilik ekibin barınabileceği kadar
büyük iki yaşam ünitesi ve her biri tüm ekip için yeterince su, güç ve solunabilen hava sağlama kapasitesine sahip
iki yaşam destek ünitesine sahip iyi seviyede ihtiyaç fazlası olan bir yerleşim alanı bulacaklar. İkinci mürettebat
için donanım, yerleşim bünyesine eklendiğinde; dört yaşam ünitesine, dört hayat destek ünitesine ve 16
astronotluk bir ekibi yaşatmak için yeterli olacak.
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
KAPAK KONUSU
2026 yılında olumsuz bir şeyle karşılaşılmaz ise 2. mürettebat yola çıkıyor. İkinci Mars ekibinin Dünya'dan 2026
yılında yolculuğa çıkması planlanıyor. İkinci ekiple beraber üçüncü mürettebat için gerekli kargo aracıda
fırlatılır. İkinci Mürettebat Mars yüzeyine 2027'de inişini gerçekleştirir. İkinci mürettebat inişten sonar, onlar için
yerleşkelerini çoktan hazırlamış olan ilk ekip tarafından karşılanacak. Üçüncü ekip için donanım ise birkaç hafta
içinde iniş yapıp yerleşim alanına eklenecek.
Teknik Fizibilite
Mars One Projesi karmaşık bir proje gibi gözükebilir, uygulanamayacak bir proje gibi gözükebilir fakat bugün
insanoğlunda Mars’ta koloni kurabilecek bir teknoloji vardır. Skylab, Mir ve the International Space Station’dan
hayati veriler alındı. Mars’ta yaşam kurmak artık bir bilimkurgu değil. Neden Mars’ta yaşamayalım?
Mars One Projesi’nin Başarılı Olması Şu 5 Şeye Bağlıdır
Kalıcı Yerleşim
Mars One ekibindeki insanlar Mars’ta yaşamak isteyen insanlardan oluşmuştur. Bu radikal bir misyondur çünkü
geri dönüş biletiniz yoktur. Astronotlar, Mars’ta kendilerine özel evlerde yaşayacaklardır.
Kaynakların Yerinde Kullanımı
Uygulanabilir bir yaşam sistemi için gerekli olan her şey Mars’ta zaten mevcut. Astronotların tecrübesiz olması
nedeniyle, göndereceğiniz ekipman sayısı da bir hayli fazla olur. Örneğin Mars’taki toprakta su buz formunda
bulunur ve bu buzu çözüp hijyen yönünden uygun olup olmadığını analiz etmeniz gerekebilir. Mars’taki
toprakta bulunan kozmik radyasyonu da engellemek için zaten kıyafetler ve evler ona göre tasarlanacaktır.
Güneş Panelleri
Güneş; bolca bulunan ve güvenilir bir enerji kaynağıdır. Bu yüzden de hem olası kazaları önlemek için hem de
güneşten maksimum düzeyde faydalanılabilmek için nükleer enerji yerine güneş enerjisi tercih edilmiştir. İlk
paneller 3000 metrekarelik bir alana kurulacaktır.
Mevcut Teknoloji
Şu anda gerek projenin destekçileri gerekse Mars One ekibi Mars’ta yaşayabileceğimiz bir teknolojiyi geliştirmek
istiyorlar. Bunu yaparken çok hızlı olmak gerekiyor ve en küçük detayları bile gözden kaçırmamak gerekiyor.
Apolitiklik
Mars One bir sivil toplum şirketidir ve apolitiktir. Astronotları seçerken de insanların gelir düzeylerine
bakmazlar. Bu yüzden de dünya çapında onlarca ülkeden binlerce başvuru alınmıştır.
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
KAPAK KONUSU
Mars One Projesi’nde 2 Ana Risk Kategorisi Tanımlanır
İNSAN YAŞAMI:
Uzay insan yaşamı için her düzeyde tehlikedir. Bu risk Everest dağına tırmanmaya benzer. Mars’ta yapılacak
küçük bir dikkatsizlik kolonide bulunan bütün insanların hayatlarını riske atabilir.
Hayati riskin minimum olması için her bileşenin mükemmel düzeyde çalışması gerekir.
MALİYET AŞIMLARI:
Mars One Projesi’nde küçük detaylar büyük maliyetlere yol açabilir. Proje tedarikçileri tarafından geliştirilen risk
analiz profili doğrultusunda bu maliyetler belirlenmiştir. Bunların aşımı ve beklenmedik durumlar karşısında
proje riske girebilir.
DEĞERLENDİRME
Bu proje ne kadar hayal gibi görünse de her şey planlanmış ve en ince ayrıntısı düşünülmüştür. Tabi en büyük
projeler inanan insanlarla yapılır. Bu projede de projenin başarılı olacağına inanan insanlar görev alıyorlar. Bu da
projeye görünmez bir destek sağlıyor.
Referanslar:



www.mars-one.com
Betül Cansu, Yeni İnsanlık Tarihinin İlk
Adımı: Mars One Projesi, Fizikist
NTVMSNBC, Biri Bizi Gözetliyor: Mars!
GÖRKEM SAYLAM
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
DNA
Hakkında
20 Şey
GENETİK
HAKKINDA 20 ŞEY
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
HAKKINDA 20 ŞEY
DNA Hakkında 20 Şey
1) Watson ve Crick DNA’yı
keşfetmediler. Bu keşif 1869
yılında İsviçreli biyokimyacı
Friedrich Miescher tarafından
yapılmıştır. Friedrich Miescher
akyuvar hücrelerinin
çekirdekleri üzerinde çalışırken
bu molekülü keşfetmiştir.
Watson ve Crick ise DNA’nın
yapısının nasıl olduğunu
keşfetmişlerdir.
2) DNA’nın kalıtsal
bilgilerimizi taşıdığını 1940’lı
yılların başlarında bakteriyolog
Oswald Avery ve arkadaşları
keşfetmiştir.
3) Watson ve Crick, 1953
yılında DNA’nın çift sarmal
yapısını keşfetmişlerdir. Bu
keşif Nature dergisinde
yayınlanmıştır.
4) Fosfor, DNA için çok önemli
bir maddedir. Fakat yakın
zamanda NASA’dan bilim
insanlarının oluşturduğu bir
araştırma ekibi, fosfor yerine
arsenik kullanan bir bakteri
keşfettiler.
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
5) Eğer vücudumuzun bütün
hücrelerindeki çekirdeklerin
içerisindeki DNA’yı uzatırsanız
10 milyar mil eder. Yani bu da,
Dünya ile Pluto arasındaki
mesafeye eşittir.
6) DNA’ların çoğu
çekirdeklerde bulunsa da
mitokondrilerimizin içerisinde
de hatırı sayılır ölçüde DNA
vardır.
7) Bakteriler dışında en küçük
genom bağırsak paraziti olan
Encephalitozoon intestinalis’e
aittir. Genomu toplam 2.3
milyar baz çiftinden oluşur.
8) Bilim insanları sentetik DNA
kullanarak, grip, HIV, Hepatit
C gibi hastalıkları viral yollarla
(virüsleri zararsız hale
getirerek) tedavi bulmak için
çalışıyorlar.
9) Batı Nil virüsü, melanom ve
hemorajik hastalığı için DNA
aşıları var ve zaten atlar,
köpekler, ve somonlar için
kullanılıyor.
10) Hong Kong’da bulunan Çin
Üniversitesi tarafından
geliştirilen teknik ile hamile
kadının kan plazmasından elde
edilen fetal DNA ile Down
Sendromu için test geliştirdiler.
Bu da, doğum öncesi DNA
taramasının bir gün
amniyosentezin yerini
alabileceğini gösteriyor.
11) Telomerler, kromozomların
uçlarında yer alan DNA
dizileridir. Telomerlerin boyu
kısaldıkça hücreler yaşlılık
dönemi ve bölünme evresine
geçerler. Bilim insanları ise bu
telomerleri uzatarak ömür
uzunluğunu artırmak için
çalışıyorlar.
12) Boston'da Dana Farber
Kanser Enstitüsü
Araştırmacıları, farelerde
telomeraz enzimini kontrol
ederek yeni beyin hücreleri
oluşturdular ve bu hücreler
daha uzun ömürlü oldular.
13) Osaka Üniversitesi’nden
bilim insanları, geliştirdikleri
mutasyonlara hassas fareler
HAKKINDA 20 ŞEY
sayesinde yeni özellikler
keşfetmeyi planlıyorlar.
14) İnsan genomunun %8’i biz
40 milyon yıldır primattan
evrimleşirken vücudumuza
entegre olan virüsten
kaynaklanıyor.
15) Bilim insanları canlı
türlerini korumak için iddialı
bir proje ortaya attılar. Projenin
adı, Yaşamı Barkodlama
Projesi. Planktonlardan
balinalara kadar dünyadaki
büyüklü küçüklü tüm canlılar
barkod sistemi ile tasniflenecek.
bakteri DNA’sı, planlanan
DNA yapısına göre yeni
oluşturulan DNA ile
sentezlendi.
20) İnsan Genom Projesi ile,
insanların DNA’sı
kataloglanmış oldu. Bilim
insanlarının şu andaki hedefi
ise bu katalogda yer alan
genlerin işlevini çözmek.
16) Adli uzmanlar, DNA
parmakizinden suçluları tespit
edebiliyorlar.
17) Gıda ve genetiğin ilginç
birlikteliği. Mikrobiyologlar,
Stilton peynirinin tadını
etkiledikleri saptanan
bakterilerin genomlarını analiz
edecekler.
18) ENCODE Projesi ile
DNA’mızın Junk DNA denilen
bölümlerinin analizi yapıldı.
19) Sentetik canlı projesi ile,
Mycoplama mycoides adlı
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
GÖRKEM SAYLAM
UZAYDA
YAŞAM
UZAYDA FARKLI GEZEGENLERDE KOLONİLER KURMAK,
İNSANOĞLU İÇİN MÜMKÜN OLABİLİR. FAKAT FARKLI
GEZEGENLERE GİTTİĞİMİZDE KARŞIMIZA NEREDE NE
ÇIKABİLECEĞİNİ BİLİYOR MUYUZ?
ÖZEL DOSYA
KONULAR:




Karmaşık Yaşama Uygun Gezegen Nasıl Olmalıdır?
Yeni Kirlilik Tehlikesi: Uzaydaki Mikroplar
UZAYDA YAŞAM BULMAK
UZAY TAŞI ANALİZİ
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
Karmaşık
Yaşama Uygun
Gezegen Nasıl
Olmalıdır?
UZAYDA YAŞAM
ÖZEL DOSYA
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
ÖZEL DOSYA
Karmaşık Yaşama Uygun Gezegen Nasıl Olmalıdır?
vardır. Tabi akciğerli yaşam
formlarının gelişmesini
istiyorsak oksijen kesinlikle
olmalıdır.
Öncelikle gezegenin ana
maddesinin ne olduğuna
bakılır. Gezegenlerin %90’ı
gazdan oluşur ve bunların
hiçbirinde yaşam yoktur.
Yaşamın olması için gezegenin
ana maddesinin kaya olması
gerekiyor.
Daha sonra gezegenin yaşına
bakılır. Karmaşık yaşamın
olması için belirli evrimsel
süreçler gerekiyor. Bu yüzden
de Dünya’yı baz alırsak, bir
gezegende karmaşık yaşamın
olup olmadığını anlamak için
bu gezegenin Dünyamızla yaşıt
hatta Dünyamızdan yaşlı
olması gerekiyor.
Tabi ki gezegenlerin
vazgeçilmezi atmosferlerdir.
Çünkü bizi güneşin
radyasyonundan koruyabilecek
tek şey atmosferdir de ondan.
Atmosfer bir gezegenin
olmazsa olmazlarındandır.
Atmosferin neyden oluştuğu da
önemlidir. Metan, hidrojen ve
oksijen gibi gazlara ihtiyaç
Peki hava durumu?
Havanın kesinlikle güneşli
olması gerekiyor. Sonuçta
güneş yoksa karmaşık hayat
yok. Gezegenin çok sıcak
omaması da gerekiyor. Çünkü
sıvıların gaza dönüşmeden
kullanılması gerekir.
Gece sıcaklıkları ise hep
sıfırın üstünde olması
gereklidir. Çünkü hücrelerdeki
tepkimelerin gerçekleşmesi için
sıfırın üzerinde belirli optimum
sıcaklıklara ihtiyaç vardır.
Araştırmacılar ise
Samanyolunda 100 milyon
süper yaşanabilir gezegen
olduğunu tahmin ediyorlar. Ki
bu da galaksideki toplam
gezegenlerin sadece %0.1’ine
denk düşüyor.
Galiba evrende o kadar da
yalnız değiliz.
Referans:
Shannon Palus, Popsci December 2014,
HOW HABITABLE IS THAT EXOPLANET?
GÖRKEM SAYLAM
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Yeni Kirlilik
Tehlikesi:
Uzaydaki
Mikroplar
UZAYDA YAŞAM
ÖZEL DOSYA
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
ÖZEL DOSYA
Yeni Kirlilik Tehlikesi: Uzaydaki Mikroplar
yapılan temiz odalarında
keşfedilmiştir.
Yanıltma:
Bu organizmaları uzaylı
zannedebiliriz. Çünkü eğer
uzaya hangi türleri
götürdüğümüzü
bilmiyorsak bu bizim için
çok sıkıntılı olacaktır.
NASA, Curiosity adlı uzay
aracını Mars yolculuğu için
alkolle yıkayıp 110 dereceye
kadar ısıttı. Bunun sebebi ise
Dünya’daki mikropların başka
gezegenlerde yayılmasını
önlemek. Fakat bilim insanları
kalkıştan hemen önce
Curiosity’den aldıkları
örneklerde, 377 bakteri türüne
ait 56.400 organizma
belirlediler.
Salgın:
Daha sonra, bu organizmaları
laboratuvarda öldürmeye
çalışan bilim insanları, mor
ötesi ışın, yüksek pH ortamı ve
dehidrasyon gibi durumlar
uyguladıklarında yine de bu
organizmaların büyük bir
çoğunluğunun büyük kısmının
sağlam çıktığını gözlemlediler.
Europa uydusu gibi sıvı
suyun bulunduğu yerler
bakterilerin üremek için
sevdikleri alanlardır.
Özellikle Geobacillus
stearothermophilus gibi
dayanıklı
mikroorganizmalar biyosferi
bu şekilde ele geçirebilirler.
Ya Gezegen Kroma Politikası
ne olacaktı?
Sırlar:
İşte bu mikroorganizmalar
Dünya’yı 4 şekilde
etkileyebilirler.
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Uzun vadeli uzay
kolonilerinde bağışıklıkları
zayıflayan astronotların
özellikle temiz diye lanse
edilen uzay araçlarında ki
mikroplara karşı direnci bir
hayli azalacaktır.
İstila:
Bazen yeni
mikoorganizma türleride
karşımıza çıkabiliyor.
Mesela Tersicoccus
phoenicis gibi bir tür
NASA’nın uydu montajı
ÖZEL DOSYA
Curiosity üzerinde bulunan bakteriler:
Gracilibacillus: Bu organizma roket
yakıtında ve mars toprağında bol miktarda
bulunan perklorat adlı tuzu tüketiyor.
Pseudomonas: Susuzluğa haftalarca
dayanabilen bakteri.
Stafilokok: Tuzu seven bu organizmalar, açık
yara işgalcileridir.
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
ÖZEL DOSYA
Moraxella: Akciğerlerimizde yaşayan
bakteriler.
Streptomyces: Çamaşır suyunda çok rahat
üreyebilirler.
Referans:
Sarah Scoles, Popsci January 2015, FOUR
WAYS SPACEFARING MICROBES COULD
MUCK UP THE SOLAR SYSTEM
GÖRKEM SAYLAM
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
UZAYDA
YAŞAM
BULMAK
UZAYDA YAŞAM
ÖZEL DOSYA
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
ÖZEL DOSYA
Uzayda Yaşam Bulmak
Güneş sistemimizde,
yeryüzümüz hariç
birçok gezegende
yaşam olma ihtimali
bir hayli yüksek. İşte
yaşam olma ihtimali
en yüksek olan
gezegenler.
MARS
EUROPA
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Mars’ta onlarca yıldır yaşam aranıyor.
Fakat daha henüz bulunmuş değil. Ya
gözden kaçırdığımız bir şey varsa.
Mars’ta, aşırı radyasyonlu ve aşırı sıcak
bir ortam vardır. Böylesine ekstrem bir
ortamda yaşam olmayabilir. Birde yerin
altına bakmak gerekir.
Jüpiter’in uydusu olan Europa (Ay’dan
çok az küçük), devasa bir okyanusa ve
deniz altı volkanlara sahip. Europa’nın
çatlak buzlu yüzeyinden arada sırada
su gayzerleri püskürüyor. Europa
Clipper aracı, Europa’da yaşam olup
olmadığını araştıracak.
ÖZEL DOSYA
TİTAN
ENCELADUS
CERES
GANYMEDE
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Satürn’ün uydusu olan Titan’da, metan
gazı bulunan kalın bir atmosfer ve sıvı
hidrokarbonlardan oluşan göller var.
Fakat sorun şu: Burada sıcaklıklar çok
düşük. Tek teselli ise astroid çarpmaları
ile geçici vahaların oluşması.
Satürn’ün uydusu olan Enceladus,
çekimsel etkiler yüzünde genişleyip
büzüşüyor. Bunun sonucunda uydu
içten içe ısınıyor ve bu da güney
kutbunun altında bir hidrotermal ağız
ağını destekleyebilir. Bu ağızlar, kaya
soluyan mikroorganizmalar için doğal
bir yaşam alanı.
Asteroit kuşağının en büyük üyesi, kil
ve karbonla kaplı denilebilir. Bu ay
NASA’nın DAWN uzay aracı Ceres’i
incelemeye başlayacak. Bu araş yaşam
arayacak bir sisteme sahip olmasa da
yüzeyden elde edilen verilerden yola
çıkarak yaşama uygun olup olmadığı
tespit edilebilir.
Yine Jüpiter’in bir uydusu olan
Ganymede, Merkür gezegeninden bile
büyük. Dışardan bakıldığında duruyor
gibi görünse de içi sıcak ve aktif olabilir.
2022’de ESA’nın fırlatacağı JUICE adlı
uzay aracı, Ganymede hakkında bize
detaylı bilgiler verecek.
ÖZEL DOSYA
MİMAS
Satürn’ün uydusu olan Mimas’da
Enceladus’la aynı sorundan muzdarip.
Mmias’ta çekimsel etkilerden dolayı
ısınan bir buz kütlesi. Yakın zamanda
yapılan araştırmalar, Mimas’ın içinin
eriyik halde olabileceğini gösteriyor. Su
ve kaya işbirliğinin olduğu her yerde
(yerin binlerce kilometre altı olsa bile)
yaşam olabilir.
TRİTON
Neptün’ün uydusu olan Triton, Neptün ile
zıt yönde dönmektedir. Bu da akıllara
Triton’un ayrı bir gezegen olduğunu
Neptün’ün yakınından geçerken Neptün’e
yakalanmış olabileceğini getiriyor. Bu olay
da Triton’un buz dolu iç kısmını eritmiş
olabilir. Triton’un yüzey sıcaklığı -235
santigrat derece olsa da çekirdeğine yakın
kısımlarda sıcak ve ıslak bir katman
bulunabilir. Ki bu da yaşam olabileceği
anlamına geliyor.
PLÜTON
Bunda yıllar önceydi, Plüton çok şiddetli
bir çarpışma sonrasında Charon’un
oluşmasına sebep oldu. Böyle şiddetli bir
çarpışma sonucunda Plüton erimiş
olabilir. Plüton’un içerisinde bir yerlerde
devasa bir okyanus olabilir. New
Horizons sondası, 7 farklı araçla
Temmuz ayından itibaren Plüton’u
incelemeye başlayacak.
Referans:
Corey S. Powell, Popsci February 2015, WHERE
TO LOOK FOR LIFE IN SPACE
GÖRKEM SAYLAM
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
UZAY
TAŞI
ANALİZİ
UZAYDA YAŞAM
ÖZEL DOSYA
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
ÖZEL DOSYA
Uzay Taşı Analizi
METABOLİK
AKTİVİTE TESTİ
MÜHİM OLAN
SU
ORGANİK MADDE
TARAMASI
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Uzaylı yaşamı bulmaya yönelik ilk ciddi adım,
1976 yılında Viking sondalarının Mars toprağını
besin maddeleri ve radyoaktif karbonlarla
ayrıştırmasıydı. Sonuçlar herkesin beklediği gibi
negatifti. Fakat karmaşık toprak kimyası bu
duruma gölge düşürmüştü.
NASA’nın 2.5 milyar dolara mal olan Mars
araştırma aracı Curiosity, gezegenlerin eski
zamanlarda sıcak ve ıslak bir ortama sahip olup
olmadığını inceliyor. Mars’taki Gale Krateri’nde
su bulundu. Bu da Mars’ın bir zamanlar
yaşanabilir olduğunu gösterir nitelikte.
Viking ve Curiosity’den bazı dersler çıkaran
NASA’nın Mars2020 adlı yüzey aracında ortamda
organik bileşik arayan iki aygıt bulunacak. Bu
teknik işe yararsa, Mars’taki yaşamın nasıl
olduğuna dair yeni ve detaylı bilgiler elde
edebiliriz.
ÖZEL DOSYA
KİMYASAL
İŞBİRLİĞİ DE
ÖNEMLİ
ELEKTRİK
POTANSİYELİ
Kompleks biyolojik örüntüler aramak,
DNA gibi, ve azotlu bileşikleri iyi analiz
etmek.
Tüm yaşa formları elektrik enerjisini az ya da
çok bir şekilde kullanır. Eğer topraktaki
elektrik potansiyeli, dünyadaki gibi derinlere
indikçe azalıyorsa, ortamdan elektron çeken
mikroorganizmaların olduğu anlamına gelir.
Referans:
Corey S. Powell, Popsci February 2015, HAVE
WE FOUND ALIEN LIFE?
GÖRKEM SAYLAM
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Japon
İmparatoru
Hirohito
(1901 – 1989)
BİLİM İNSANLARI
EFSANE
BİYOLOGLAR
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
EFSANE BİYOLOGLAR
Japon İmparatoru Hirohito (1901 – 1989)
yılında İmparator ilan edildi.
1925 yılında İmparatorluk
Sarayı’nın içerisinde küçük bir
biyoloji laboratuvarı kurdurdu
ve Hattori’yi bu laboratuvarın
başına geçirdi. Prens
Hirohito’nun İmparator
olmasının ardından laboratuvar
genişledi. İmparator Hirohito
bu laboratuvarı hiç ihmal
etmezdi. İmparatoriçe de örnek
toplama gezilerin de sık sık ona
eşlik ediyordu. İmparatoriçenin
kendisi de amatör bir doğa
bilimciydi.
Biyoloji ve zooloji, onun için
bir hobinin ötesindeydi.
İmparator olması nedeniyle,
bazı engellerle karşılaşsa da
diğer insanların ulaşamayacağı
birçok kaynağa sahipti.
Prens Miço Hirohito 29 Nisan
1901’de daha sonra İmparator
Taişo olan veliaht Yoşihito’nun
en büyük oğlu olarak dünyaya
geldi. Çocukluk zamanlarında
yaşıtlarıyla ilişkisi
engellenmişti. İmparatorluğun
resmi eğitimini alsa da ona en
çok katkı sağlayan hocası
biyolog Hirotaro Hattori (1875
– 1965) ona mikroskop
kullanımını öğretmişti.
Sık sık birlikte gezilere çıkar
bitki ve hayvan örnekleri
toplarlardı. Kendini özgür
hissetmek istiyordu. Bu yüzden
de sık sık doğada bulunurdu.
Resmi törenler dışında batılı
kıyafetler giyerdi. Avrupa’dan
dönüşünde evlendi ve 1926
Hirohito öncelikle cıvık
mantarlar daha sonra ise deniz
biyolojisi ve özellikle de
hidrozoalar üzerine uzmanlaştı.
Sölentereler hakkında
uluslararası bir otorite haline
geldi. Ayrıca büyük Sagami
Körfezi’ndeki yaptığı kapsamlı
araştırmada 300 yeni tür
keşfetti.
Hirohito başka biyologlar ile
işbirliği içerisinde bulunarak
Hasu’nun kuzey ve Suzaki’nin
güney bölgelerinin bitki örtüsü
üzerine araştırmalarda
bulundu.
Bilim derneklerinden ve
bilimsel akademilerden çeşitli
ödüller aldı. Royal Society
üyeliğine seçildi. Japonya’daki
bilimin ilerlemesinde başrol
oyuncularından biriydi. 7 Ocak
1989’da yaşama veda etti.
Küçük oğlu da embriyolog ve
fizyologdur.
Referans:
James, I., Büyük Biyologlar, Türkiye
İş Bankası Kültü Yayınları, 2012
GÖRKEM SAYLAM
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Modern
Cerrahi
Yöntemler
CERRAHİ
MODERN CERRAHİ
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
CERRAHİ
Modern Cerrahi Yöntemler
cerrahi aspiratör cihazlarıyla
cerrahi çok yol katetmiştir.
Hekimlerin bayıltılmış
hasta üzerinde saatlerce
operasyon yapması bir hayli
zordu. Ta ki 19. Yüzyılın
ikinci yarısında, cerrahi
anestezi ve karbolik asit
emdirilmiş salgı bezlerinin
hayatımıza girmesiyle hem
bu zorlukta kurtulduk hem
de modern cerrahi
yöntemlerin uygulanmasına
başlanmış olundu.
Cerrahlar, oluşan bu
eşverişli koşullar altına
bilgilerini ve yeteneklerini
birleştirerek akıl almaz
denebilecek operasyonlar
yapmışlardır.
Anestezi, Joseph Lister’in
1865’te antiseptik
yöntemleri geliştirmesiyle
başlayan ve 150 yıldır
kullanılmakta olan bir
yöntemdi. Modern cerrahi
yöntemlerle birlikte eski
mikrop dolu özensiz
ameliyathanelerin yerini
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
metal yüzeyli, antiseptik
malzemeyle kaplı ışıl ışıl
parlayan ameliyathaneler
almıştır. Ardından
ameliyathanelere,
kauçuktan ameliyat
eldivenleri, kolalı ameliyat
önlükleri, maskeler ve
galoşlar girmiştir.
Ameliyathane spotları,
görüntü büyüten lensler ve
Modern cerrahideki bu
gelişmelere sadece
ameliyathane ile sınırlı
kalmamıştır ve ameliyat
öncesi ve sonrasında yapılan
hazırlık ve önlemlerde bu
gelişmelerin bir parçasıdır.
Hastanın ameliyattan sonra
durumunun ne olacağını,
ameliyat sonrası
enfeksiyonları ve daha
birçok problemin çözümü
de modern cerrahiye büyük
katkı sağlamıştır.
Referans:
Straus, E., W., Straus, A., Tıbbi
Mucizeler, Domingo, 2014
GÖRKEM SAYLAM
İki Dönüm
Tarlamız
Olsa Da
Petrol Eksek
ENERJİ
KONUK YAZAR
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
YUSUF BİÇAKCI
KONUK YAZAR
İki Dönüm Tarlamız Olsa Da Petrol Eksek
kullanılan petrolün ne
kadarının “fosil tabanlı yakıt”
olduğu bilinmese de aslında
petrolün kaynağı yalnızca bu
fosiller değil. Petrolün bir diğer
oluşma temeli mekanizması ise
şöyle:
Hemen hemen herkes
yeryüzünde bulunan petrolün
50 – 60 yıl içinde tükeneceğini
duymuştur. Ki bu söylenenler
insanları bir hayli korkutur.
Koca koca petrol firmaları “Ya
petrol biterse…” diye
düşünüyorlar. Çevreci
girişimciler ise bu durumdan
bir hayli memnun.
Özellikle Tesla ve Google
şirketlerinin başı çektiği
elektrikli araç projeleri ileride
böyle bir ihtimale karşı bu
şirketlerin elini güçlendiriyor.
Aslında bir baron savaşları da
başlıyor diyebiliriz. Bir tarafta
teknoloji baronları diğer tarafta
petrol baronları. Bu savaşı
kimin kazanacağını bilmemiz
zor fakat yaşanan bir takım
gelişmeler bu savaşın bir hayli
çetin geçeceğini bize gösteriyor.
Geçenlerde Prof. David
Passig’in kitabında okuduğum
bir bölümde bu konuyla ilgili
ilginç bir bölüme rastladım.
İsveçli bir bilim insanının çok
ciddi bir şekilde yaptığı
çalışmalar sonucunda elde
ettiği veriler, petrolün
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
tükeneceğine dair haberleri
efsaneye dönüştürmeye
yetiyor.
İsveçli bilim insanı,
Dünya’nın birçok değişik
noktasında çok sayıda deney ve
gözlem yapmış ve yaklaşık 10
yıl boyunca tezi üzerinde
çalışmış. Sonunda da bazı bilim
insanları tarafından da
onaylanan birçok kanıtla
birlikte tezini açıklamış. Tez,
bilim dünyasının petrole bakış
açısını bir hayli değiştireceğe
benziyor.
Tezde yer alan verilerin özetini şu
şekilde açıklayabiliriz:
“Petrol çeşitli canlı atıklarının
ve fosillerinin bin yıllar
boyunca toprak altında basınçla
ve sıcaklığın etkisiyle değişerek
oluşmuştur. Dünya’da şu anda
Fermantasyon işleminden
hatırlanacağı gibi oksijensiz
solunum yapan bakteriler
enerjilerini etraftaki organik
bileşikleri parçalayarak elde
ederler. Söz konusu bakterilerin
bu özellikleri, toprak altında
milyonlarca yıl önce meydana
gelen birikimlerin petrole
dönüşmesine yol açmıştır. Bu
canlıların petrol üretebilmeleri
için bulundukları ortamda
oksijenin tükenmesi, sıcaklığın
150 derecenin altına düşmesi ve
basıncın birkaç milyon yıl
sürmesi gerekmektedir.
Uygun koşullarda bakteriler
her 10-30 dakika içinde,
sayılarını logaritmik olarak
artırırlar. Tek bir bakterinin
sayısı önce ikiye, sonra dörde,
daha sonra sekize çıkarak
çoğalır ve bu işlem bu şekilde
devam eder. Bu yolla tek bir
bakteri 10-12 saat sonra sayıca
milyonlara ulaşabilir.
Bakterilerin bazı çeşitleri hızlı
sıcaklık değişimlerinden
etkilenmezler.
Bazıları çeşitli hastalıklara
neden olurken, bazıları insan ve
bitki metabolizmasının yararlı
bir üyesi olarak bulunmak
zorundadır. Kimisinin besinleri
okside etme özelliği vardır. Bu
oksidasyon yöntemi ile
bakteriler başka canlılara besin
sağlarken, yer altında da çeşitli
kaynak ve madenlerin
oluşumuna neden olurlar.
KONUK YAZAR
Bilim insanları gayet zorlu
geçen deneyleri sonucunda
yerin kilometrelerce aşağısında
yaşayan ve petrol üreten
bakteri türleri keşfettiler. Bu
keşif için İsveçli bilim insanı
yaklaşık 10 yıl üzerinde
çalışmıştır.
Bu araştırması sonucunda
İsveçli bilim insanı yerin
binlerce metre altında devasa
bakteri kolonilerine
rastlamıştır.
Bilim insanları bu çalışmayı
tam olarak reddetmese de hala
çekinceleri devam etmekte.
Mesela bu bakteriler
yeryüzünde şu ana kadar
kullandığımız ve bundan sonra
kullanacağımız petrolün ne
kadarını oluşturmuşlardı?
Öte yandan bilim çevreleri
bunlarla uğraşa dursun, İsveçli
bilim insanı iddiasını
kanıtlamak için bakteri
kolonilerinden oluşan tarlalar
kurmaya başladı bile. Ayrıca
İsveçli bilim insanın tezini
kanıtlar nitelikte gelişmelerde
sürekli yaşanmakta.
Mesela Dünya’nın pek çok
yerinde kapatılan birçok petrol
kuyusu var. Bu petrol
kuyularında daha sonra
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
yapılan incelemelerde tekrar
petrol bulunuyordu. Bilim
insanları daha önce bu duruma
bir anlam verememişlerdi.
Bu tez cidden geçerli mi değil
mi bilemiyoruz fakat, eğer
geçerliliğini kabul ettirirse
özellikle çevrecilerin bundan
sonra petrole karşı daha güçlü
argümanlara ihtiyaçları olacak.
İleride yeryüzünde su sıkıntısı
çekilecek yerlerde tonlarca
petrol var. Bunu da göz önünde
bulundurduğumuz takdirde
denilecek çok da fazla bir şey
yok. Su bulamazlarsa petrol
içsinler…
KONUK YAZAR:
YUSUF BİÇAKCI
En
Güncel
Teknoloji
TEKNOLOJİK GELİŞME
TREND TEKNOLOJİ
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 1.SAYI
GÖRKEM SAYLAM
TREND TEKNOLOJİ
En Güncel Teknoloji
belirlendi. Araştırmacılar,
otistik çocuklarda 9 proteinin
çok yüksek düzeyde olduğunu
3 proteininin de çok az ya da
hiç olmadığını tespit ettiler.
Fakat halen test pazarlama
aşamasında değil. Pazarlama
aşaması için daha geniş test
prosedürleri uygulanmalı ve
testlerde daha büyük gruplar
üzerinde incelenmeli.
JavaSkinz
Bu ürün iç astarı sayesinde
tüketicilere optimum
sıcaklıkta içecek sunan bir
ürün. İçeceklerin daha keyifli
bir şekilde içilmesi amacıyla
üretilmiştir. Bu yenilikçi ürün
daha iyi bir içme keyfi için faz
değiştirme paketleri kullanır.
Artık sıcağı sıcak gibi soğuğu
da soğuk gibi için.
Akıllı Beşik
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Bu ürün bebekleri olan
ebeveynleri bayağı rahatlatacak
gibi. Artık ebeveynler akıllı
telefon ya da tabletlerinden
beşiği sallayabilecekler.
Özellikle çalışan ebeveynler
için iyi bir ürün. Bu ürün
ebeveynlere 6 farklı sallama
hızı sunuyor. Ayrıca, doğadan
melodilerde çocuğunuza
dinletebilirsiniz.
Tükürükle Otizm Testi
Tükürük tabanlı bir test,
gelecekte otizm için daha
hızlı ve güvenilir bir test
olabilir. Bu testle yapılan ilk
çalışmada otistik ve otistik
olmayan iki çocuk
kullanılmıştır. Kütle
spektrometresi kullanılarak
tükürükteki protein düzeyleri
PlasCorb: Gıda
Atıklarından Oluşturulan
Grafen
AB tarafından finanse
edilen projede anaerobik
solunum sonucunda oluşan
biyogazdan yararlanılır.
PlasCorb ekibi biyogaz üretimi
sırasında gazlardaki karbonları
tutarak daha sonra grafitik
karbon ve hidrojene
dönüştürmeyi amaçlıyorlar.
Proje 3 yıllık bir proje ve şu
anda 2. Yılında. Araştırmacılar
bu yolla atıklardan büyük bir
proje olan gıda atıklarını geri
dönüştürmeyi amaçlıyorlar.
TREND TEKNOLOJİ
Beam Akıllı Projektör
Nanokatmanlar İçin Yeni
Yöntem
uygulamayla lezzetli kahve
deneyiminize başlayabilirsiniz.
Evler İçin Tesla Pil
Beam akıllı projektör ile
harhangi düz bir yüzeye, video
ve fotoğraflarınızı
yansıtabilirsiniz. Kickstarter
firmasının geliştirdiği
projektör, Android işletim
sistemi destekli 1.3 GHz çift
çekirdekli işlemci, 8 GB’lık
depolama kapasitesine sahip
olup Bluetooth ve WiFi ile
donatılmıştır. Bu projektör ile
IOS ve Android telefonlara
yüklenecek bir uygulama ile
kontrol edilebilir.
Serin Tutan Tuğla
Özel bir yöntem kullanılarak
normaldakinden 10 kat daha
güçlü bir çelik elde edilmiştir.
Bu ürün şu anda
ticarileştirilmese de metale
nano düzeyde yeni özellikler
vermek için kullanılabilir.
Özellikle büyük boyutlu
metallere uygulandığında çok
maliyetli ve zordur. Bu yöntem
ile galvonik elektrik akımları
kullanılarak nano yapılı
katmanlar oluşturulmuştur. Bu
süreç büyük metallere
uygulandığında maddi yönden
de ciddi bir kazanç sağlar.
Evlerimizde çok fazla enerji
harcamaktayız. Tesla’nın
geliştirdiği pil sayesinde ev ve
iş yerleri için güzel bir enerji
kaynağı olacağa benziyor.
Çekici bir tasarımı olan bu pilin
evlerimize farklı bir hava
katacağını söylememiz yanlış
olmaz. Seri üretime geçilmesi
için Tesla şirketi meraklı
yatırımcılara çağrıda bulundu.
Yeni Kaplama İle
Bakterilere Son
Akıllı Kahve Makinesi
3D olarak basılabilen nu
tuğla, özellikle çöl benzeri
lokasyonlarda kullanılabilri.
Seramik bir yapıdan oluşan
tuğla, su dolu gözenekleri
sayesinde bu işi yapıyor.
Dışarıdan gelen hava su
tarafından soğutulur ve elektrik
kullanılmadan ev serinletilmiş
olur.
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Demleme işlemleri her
zaman zor olmuştur. Özellikle
de iyi bir kahve içmek
istiyorsanız. Geliştirilen bu
cihaz sayesinde kahvenizi akıllı
telefonunuzdan ya da
tabletinizde istediğiniz şekilde
ve en lezzetli şekilde
hazırlayabilirsiniz. IOS ve
Android platformlarından
indirebileceğiniz bir
Araştırmacılar ultra-kaygan
bir biyofilm antibakteriyel bir
yüzey sağlıyor. Polimer tabanlı
olan kaplama, yapısındaki
silikon yağı zamanla yüzeye
vererek, bakterilerin yüzeye
bağlanmasını engelliyor.
Ayrıca bu kaplama toksik bir
etki yaratmaz ve tıbbi
cihazlarda da kullanılabilir.
Equil Smartmaker
TREND TEKNOLOJİ
Bu yeni akıllı tahta ile, artık
tahtaya yazdığımız notları
depolayabilir ve bunlara diğer
cihazlarda da ulaşabiliriz. Kuru
bir yüzey kullanılması gereken
smartmaker ultrasonik bir
yüzeye sahip. Ayrıca bu cihaz
4 GB’lık bir depolama alanına
sahip.
Enerjiyi Hasat Zamanı
Kaplama sıvı bor bileşikleri
içeren ve altın
nanoparçacıklardan oluşan
kolloidal bir yapıya sahiptir.
Yapısındaki nanokompozitler
sayesinde toksinlerin çıkışına
izin vermez. Bu da uzun
ömürlülük anlamına gelir.
Kaplama, tıbbi cihazlarda ve
spor malzemelerinde
kullanılabilir.
Hidrojellerle İlaç İletimi
Bilim insanlarının geliştirdiği
yeni teknolojiyle, bu ağaçtan
maksimum enerji elde
edilebilir. Bu ağaç, kinetik
enerjiden ve güneş enerjisinden
maksimum şekilde faydalanır.
Biyonik yapraklara 3-B
baskıyla oluşturulan bir gövde
de eklenmiştir. Mekanizma
OPV teknolojisine (organik
fotovoltaik) dayanır.
Geliştirilen yeni teknikler
sayesinde hidrojeller ilaç
aktarımı için cazip hale geldi.
Geliştirilen jel, örgü şeklindeki
ağ polimerleri ve
nanopartiküllerden oluşur. Bu
jeller düşük stres altında da
şekillerini değiştirebilirler.
Şırıngaya enjekte edilebilen bu
jel aynı anda iki ilaç aktarımını
da sağlar.
Altından Antibakteriyal
Kaplama
Isı Haritalı Mikrodalga
Araştırmacılar, her yüzeye
uygulanabilen altından
antibakteriyel kaplama
geliştirdiler. Bu kaplamanın
toksititesi gümüş’ün
toksititesinden çok daha az.
BİYOGARAJ 1 MART – 15 MART 2015 SAYI 1
Bu fırının ekranında
gıdanızın ne kadar piştiğini ısı
değişim renkleriyle
görebilirsiniz. Bu mikrodalga
fırın içerisinde bir kızılötesi
kamera bulunur. Fırının
kapağında bir ekran vardır ve
akıllı telefonlardan kullanıcılar
yemeklerinin ne zaman
piştiğini ve pişme durumlarını
kontrol edebilirler.
Gevşemiş Emniyet
Kemerlerine Son
Bir sensör sayesinde
gevşemiş emniyet kemerlerini
uyaran sistem sayesinde olası
bir kaza da yaşanabilecek bir
trajedinin önüne geçilmiş
olunacak. Cihaz; tuşlar, uyarı
modülü ve gösterge panelinden
oluşmuştur. Eğer emniyet
kemeri gevşemiş ise anında
hem flash ışıkları hem de bip
sesiyle ebeveynler uyarılır.
Evden Sağlık Kontrolü:
CliniCloud
Evden yapılan kontrollerin çok
da kesin sonuç vermediği zaten
biliniyordu. Fakat geliştirilen yeni
teknoloji sayesinde, akıllı telefona
bağlı; steteskop ve termometreden
oluşan bir ekipman kullanılarak
evden de yüksek doğrulukla sağlık
kontrolü yapılabilir. Dijital
steteskop akıllı teklefona USB ara
kablosuyla bağlanır. Termometre
ise tamamen kablosuzdur. Elde
edilen veriler akıllı telefondaki
uygulama da ya da bulutta
depolanır. Aynı zamanda bu
teknoloji sayesinde doktorunuzla
anlık olarak da görüntülü iletişime
geçebilirsiniz.
BİYOGARAJ
Sabah çayını yudumlarken beni okumayı unutma…
İKİ HAFTADA BİR
BİYOGARAJ
Akıllı telefonunuzdan, tabletinizden ve
bilgisayarınızdan; her zaman ve her
yerden okuyabilirsiniz
BİYOGARAJ
biyogaraj.com’da olur