T.C. TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ANESTEZİYOLOJİ ANABİLİM DALI Tez Yöneticisi Prof.Dr. Işıl GÜNDAY TOTAL KALÇA PROTEZİ SONRASI ANALJEZİDE ROPİVAKAİN VE LEVOBUPİVAKAİN EPİDURAL İNFÜZYONLARININ KARŞILAŞTIRILMASI (Uzmanlık Tezi) Dr. Sevim ATMACA EDİRNE-2007 TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimimde bilgi ve becerilerimi geliştirmemde bana emeği geçen; Prof.Dr. Günday’a, Zafer Prof.Dr. Pamukçu’ya, Beyhan Prof.Dr. Işıl Karamanlıoğlu’na Doç.Dr. Dilek Memiş’e, Doç.Dr. Alparslan Turan’a, Doç.Dr. Ayşin Alagöl’e, Yrd.Doç.Dr. Cavidan Arar’a, Yrd.Doç.Dr. Gaye Kaya’ya, Uzm.Dr. Sevtap Şahin’e, Uzm.Dr. Aklin Çolak’a, Uzm.Dr. Mehmet İnan’a, Biyoistatistik Anabilim Dalı’ndan Yrd.Doç.Dr. Nesrin Turan’a ve bana yardımcı olan tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ederim. İÇİNDEKİLER GİRİŞ VE AMAÇ ............................................................................................. 1 GENEL BİLGİLER ......................................................................................... 3 AĞRI DEĞERLENDİRİLMESİ VE ÖLÇÜMÜ .............................................. 3 POSTOPERATİF ANALJEZİ YÖNTEMLERİ .............................................. 5 EPİDURAL ANESTEZİ VE ANALJEZİ ....................................................... 10 LOKAL ANESTEZİKLER ........................................................................... 18 GEREÇ VE YÖNTEMLER............................................................................. 24 BULGULAR....................................................................................................... 27 TARTIŞMA........................................................................................................ 42 SONUÇLAR....................................................................................................... 49 ÖZET.................................................................................................................. 51 SUMMARY........................................................................................................ 53 KAYNAKLAR................................................................................................... 55 EKLER SİMGE VE KISALTMALAR ASA : American Society of Anesthesiologists BOS : Beyin omurilik sıvısı DAB : Diyastolik arter basıncı DSS : Dakika solunum sayısı EKG : Elektrokardiyogram HKA : Hasta kontrollü analjezi im : İntramüsküler iv : İntravenöz KTA : Kalp tepe atımı MSS : Merkezi sinir sistemi NRS : Numerik Rating Skala NSAİİ : Nonsteroid analjezik ilaçlar RİVA : Rejyonel intravenöz anestezi SAB : Noninvaziv sistolik arter basıncı Sc : Subkutan SpO2 : Periferik oksijen satürasyonu VAS : Vizüel Analog Skala GİRİŞ VE AMAÇ Cerrahi olgularda postoperatif ağrı en önemli sorunlardan biri olup, çoğu kez hastanın geçirdiği ameliyat ile ilgili memnuniyetini belirleyici faktörlerin başında gelmektedir. Alternatif yöntemler denense de, cerrahi servislerde geleneksel analjezi olarak intravenöz (iv) veya intramüsküler (im) enjeksiyonlar uygulanmakta ve bu durum da, hasta konforunu olumsuz yönde etkilemektedir. Hastalarda postoperatif ağrının verdiği rahatsızlık, mobilizasyonda kısıtlılık ve solunum fonksiyonlarında bozulmaya yol açıp postoperatif morbiditeye zemin hazırlamaktadır (1). Cerrahi sonrası her hastanın aynı düzeyde ağrı duymadığı açıktır. Postoperatif ağrıyı etkileyen nedenler arasında yaş, cinsiyet, psikolojik, farmakokinetik ve farmakodinamik etkenler, premedikasyon, kullanılan anestezik ajanlar sayılabilse de, en önemlisi cerrahinin lokalizasyonudur (2). Epidural veya subaraknoid aralıklar ya da periferik sinirler üzerine yerleştirilen kateterler ile uygulanan infüzyon teknikleri, günümüzde akut ve kronik ağrılı hastalarda sık kullanılmaktadır. Akut ağrının önemli ve en sık karşılaşılan örneği olan postoperatif ağrı ile mücadelede, kateter yolu ile sürekli infüzyonun yararı bilinmektedir. Bu yöntemle; ilaçların daha düşük dozda kullanılması ve böylece yan etkilerin azaltılması, etkin analjezi ile daha erken dönemde mobilizasyon sağlanabilmektedir (2). Ortopedik tedavinin amaçları; ağrıyı azaltmak, deformiteyi düzeltmek ve fonksiyonu artırarak hastanın bağımsız, üretken ve hayattan zevk alan bir birey olmasını sağlamaktır. Total kalça protezi; osteoartrit, romatoid artrit, avasküler nekroz, femur boyun kanama bozukluğu, posttravmatik dejeneratif hastalık, kalça ekleminin bazı konjenital ve kazanılmış hastalıklarında dramatik ve uzun süreli ağrı tedavisi sağlar. Çeşitli nedenlerle genç ve aktif 1 hastalara uygulanabilen total kalça protezi, erken bozulmaya, tekrarlayan revizyonlara, sonuçta hasta orta yaşa gelmeden eksizyonel artroplasti uygulanmasına yol açabilir. Özellikle ülkemiz gibi trafik kazalarının sık görüldüğü yerlerde gençlerde kalça kırıkları ve beraberinde çıkıklar sık görülür. Osteoporotik yaşlılar ve dejeneratif kemik metabolizma hastalıklarında, aynı zamanda asetabulumun kıkırdak yüzeylerinin dejenerasyonu da mevcuttur. Total kalça protezi en yaygın yetişkin rekonstriktif kalça işlemidir. İşlem sırasında eklemin kapsülü çıkartılır ve femur başı asetabulumdan ayrılır. Femur boynu kesilerek femur başı uzaklaştırılır. Ardından implant yerleştirilir ve implant ya polimetilmetakrilat sement ile sabitlenir ya da kemik içine gömülür. Postoperatif ilk gün hasta yatağından kalkar ve bir hafta içinde yardımsız yürür (3,4,5,6). Sonuçta; gerek sağlıklı kişilerde tüm yaşamlarını alt üst eden, gerekse yaşlı hastalarda metabolizma ve fizyolojik dengelerini bozan, beklenmedik kalça ve alt ekstremite kırıkları sonrası, hastanın erken mobilizasyonuna izin veren cerrahi girişim ve ağrı tedavilerine gereksinim vardır. Epidural analjezi tekniği ile kateterden lokal anestezikler, opioidler veya lokal anestezik-opioid kombinasyonu uygulanarak uzun süreli analjezi sağlanabilmektedir (3,4,7). Bu çalışmada, genel anestezi altında total kalça protezi operasyonu geçiren olgularda postoperatif analjezi amacıyla epidural yoldan uygulanan iki ayrı lokal anestezik infüzyonunun analjezik etkinlik, yan etkiler ve hasta konforu açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır. 2 GENEL BİLGİLER AĞRI DEĞERLENDİRİLMESİ VE ÖLÇÜMÜ Beşinci yaşam bulgusu olarak ağrı, Uluslararası Ağrı Araştırmaları Teşkilatına göre; varolan veya olası doku hasarına eşlik eden veya bu hasar ile tanımlanabilen, hoşa gitmeyen, duyusal ve emosyonel bir deneyimdir ve her zaman özneldir; bu nedenle değerlendirilmesinde en güvenilir kaynak, ağrıyı yaşayan bireydir. Ağrı; acil dikkat gerektiren, hastayı bunaltan, davranış ve düşüncesini bozan, bir yandan da ağrıyı durdurmaya yönelik aktivitelere yönelten, somatik reflekslere ve otonomik değişikliklere neden olan, karmaşık algılamalarla ilgili bir deneyimdir (8). Tablo 1. Ağrı ölçekleri Tek boyutlu ölçekler Sözel Kategori Ölçeği Sayısal Ölçekler Görsel Kıyaslama Ölçeği (GKÖ) Çok boyutlu ölçekler Mc Gill Melzack Ağrı Soru Formu Dartmount Ağrı Soru Formu West Haven-Yale Çok Boyutlu Çizelgesi Anımsatıcı Ağrı Değerlendirme Kartı Wisconsin Kısa Ağrı Çizelgesi Kısa Algılama Profili Davranış Modelleri Burford Ağrı Termometresi Kutu Ölçeği 3 A Tek boyutlu ölçeklerden en çok kullanılanlar, sayısal ölçekler olup, hastanın ağrısını sayılarla açıklaması amaçlanır. Ağrı yokluğu (0) ile başlayıp dayanılmaz ağrı (10-100) düzeyine kadar ulaşır. Vizüel Analog Skala (VAS:0-10) ve Numerik Rating Skala (NRS:0100) sıklıkla kullanılan yöntemlerdir (8,9). Görsel Kıyaslama Ölçeğinde (GKÖ); Bir ucunda ağrısızlık, diğer ucunda olabilecek en şiddetli ağrı yazan 10 cm’lik bir cetvel üzerinde hasta ağrısını işaretler. Çok Boyutlu ölçeklerden en sık kullanılan, Mc Gill Melzack Ağrı Soru Formudur (MPQ). Ağrının üç boyutlu karakterini saptamaya çalışan bu formun birinci bölümde, hastanın ağrıyan yerini vücut şeması üzerinde işaretlemesi istenir. İkinci bölümde, ağrıyı duyusal, algısal ve değerlendirme yönünden inceleyen 20 takım kelime grubu vardır ve hastanın ağrısına uyan kelime grubunu seçmesi istenir. Üçüncü bölümde, ağrının zamanla ilişkisi, azaltan ve artıran faktörler vardır. Dördüncü bölümde ise, ağrı şiddetini belirlemeye yönelik ‘’hafif ağrı’’ ile ‘’dayanılmaz ağrı’’ arasında değişen beş kelime grubu yer almıştır (8). Tablo 2. Ağrısını ifade etmekte güçlük çeken hastalar (8) 1.Yenidoğanlar 2.Ciddi psikoljik bozukluğu olanlar 3.Endotrakeal tüpü olanlar 4.Yaşı 85’in üzerinde olanlar 5.Sağlık ekibi ile aynı konuşma dilini kullanmayanlar 6.Eğitim düzeyleri ve kültürel yapıları, sağlık ekibinden farklı olanlar Bebeklerde, ağlama ve çekme refleksi ile fikir edinilebilinir. Küçük çocuklarda, dudakların büzülmesi, sallanma, ağrıyan yerin ovulması, vurma, tekme atma, ağlama, bağırma, ısırma, gözlerin açılması gibi reaksiyonlar olabilir. Üç yaş üstü çocuklarda, sözel iletişim, ağrı şiddetinin renklerle belirlenmesi, vizüel skala kullanılabilir. Çocuklarda, kognitif bozukluğu olan ya da konuşamayan hastalarda, yüz skalası (Wong-Baker Ağrı Sınıflama Yüz Skalası) kullanılabilir; gülen yüzden (O:Ağrı yok), ağlayan yüze (5:Dayanılmaz ağrı) değişen 6-8 farklı yüz ifadesi içerir (10,11). 4 Şekil 1. Wong-Baker Ağrı Sınıflama Yüz Skalası (11) (0:ağrı yok, 1:yok denecek kadar ağrı, 2:biraz ağrı, 3:oldukça çok ağrı, 4:şiddetli ağrı, 5:dayanılmaz ağrı ) Ağrı ölçümünde ayrıca, fizyopatolojik göstergeler (plazma katekolamin ve kortizol düzeyinde artma,kardiyovasküler ve solunum parametrelerinde değişiklik vb) ve nörolojik ölçümler (sinir iletim hızı, uyarılmış yanıtlar, mikrografi ve tomografiler) kullanılabilir (8,9,12). POSTOPERATİF ANALJEZİ YÖNTEMLERİ Postoperatif ağrı, cerrahi travma ile başlayan, giderek azalıp doku iyileşmesi ile sona eren, iyatrojenik, kısa süreli (3 aydan az), genelde iyi lokalize ve cerrahi travmanın derecesi kadar insizyon tipi ve genişliği ile ilgili akut bir ağrı şeklidir. Türkiye’deki sıklığı %30-97 arasındadır. Postoperatif ağrı kontrolünde nonsteroid analjezik ilaçlar (NSAİİ) en sık kullanılan analjeziklerdir. NSAİİ ile giderilemeyen şiddetli ağrılarda opioidler eklenir (13). 5 Tablo 3. Postoperatif analjezi yöntemleri (14) 1. Opioid uygulaması • İntramüsküler enjeksiyon • Subkutan ( intermitant bolus enjeksiyon,sürekli infüzyon) • Oral (tablet,karışım) • Hasta kontrollü analjezi (HKA) • Rektal • İntravenöz (intermitant bolus,sürekli infüzyon) • Epidural (intermitant bolus,sürekli infüzyon) • Sublingual • Oral transmukozal • Transdermal • İntranazal 2. Nonopioid analjezik uygulanması • Parasetamol (oral,rektal) • Nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar (oral,rektal,im,iv,intraartiküler) • Metamizol (oral,rektal,im,iv) 3. Bölgesel yöntemler • Epidural (lokal anestezikler ve/veya opioidler, ve/veya klonidin) • Spinal (lokal anestezikler ve/veya opioidler, ve/veya klonidin) • Paravertebral • Periferik sinir bloğu • Yara infiltrasyonu • İntraplevral • İntraartiküler (lokal anestezikler ve/veya opioidler) 4. Nonfarmakolojik yöntemler • Transkütan elektriksel sinir stimülasyonu (TENS) • Kriyoanaljezi • Akupunktur 5. Psikolojik yöntemler 6 İntramüsküler Enjeksiyon Orta dereceli veya şiddetli ağrının tedavisinde en çok kullanılan ilaçlar opioidlerdir. İntermitant intramüsküler opioid uygulaması, postoperatif analjezinin en sık uygulanan yöntemidir. Ucuz ve basit bir yöntemdir. Plazma düzeyinde oynamalar olacağından yeterli analjezi sağlanamaz. İntramüsküler enjeksiyonlar ağrılıdır ve tekniğin hemşireler tarafından kullanılması gerekliliği vardır (14). İntravenöz Uygulama Erken postoperatif dönemde hızlı bir analjezi sağlamak için, opioidlerin küçük boluslar tarzında intravenöz verilmesi sık yapılan bir uygulamadır. Sürekli intravenöz infüzyon yöntemi de uygulanabilir. İntravenöz titre edilmiş bolus enjeksiyon, hızlı analjezi sağlamak için anestezi sonrası uyanma odalarında, yenidoğan ve yanık servislerinde kullanılan mükemmel bir yöntemdir. Fizyoterapi, pansuman sırasında ortaya çıkan aralıklı ağrılar ve kanser ağrıları için önerilmektedir (14). Subkutan Uygulama Kısa yarılanma süreleri ve plazma seviyelerinin sabit kalması nedeniyle morfin (en sık), hidromorfon, diamorfin kullanılır. Hasta için rahat bir yöntem olan bu uygulamada, klavikula veya göbeğe yakın bir noktadan deri altına yerleştirilen kanül kullanılır. Kanser ağrılarında ve bazen de postoperatif ağrılarda kullanılır (14). Oral Uygulama Ucuz, kolay, noninvaziv, mobilizasyonu engellemeyen bir veriliş yoludur; uyku sırasında ağrının ortaya çıkmasını önlemede oldukça yararlıdır. Postoperatif gastrointestinal işlevlerin düzeldiği ileri dönemde ve ayaktan tedavi gören cerrahi hastalarında kullanılır (14). Rektal Yol Oral alamayan, bilinçsiz hastalar ve özellikle çocuklarda kullanılabilir. Bu yolla, NSAİİ ve morfin verilebilir (14). 7 Sublingual Yol Oral ve parenteral yollar kullanılamadığında önerilir. Bölge damarlanması zengin olduğundan ilaç hızla emilmektedir. Tablet formları, kanserli hastalarda kullanılır. Genelde Buprenorfin (agonist-antagonist opioid) tercih edilir (14). Oral Transmukozal Yol Tadı güzel olan fentanil lolipopları, çocuklarda premedikasyon için kullanılır (14). İntranazal Yol Daha az travmatik ve daha estetik, çocuklar tarafından kabul görmektedir. Sufentanil (sık), fentanil ve butorfenol, orta ve şiddetli ağrı tedavisi ve premedikasyonda kullanılır (14). Trasdermal Yol Morfinden 75 kez daha kuvvetli olan fentanil sitrat, transdermal kullanılan tek ajandır. Oral ilaç alamayan, orta ve şiddetli ağrısı olanlarda kullanılır. İyi tolere edilir (14). Hasta Kontrollü Analjezi (HKA) HKA, 1980’lerin ortalarında mikroçip teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak kullanımı kolay cihazlara dönüşmüş ve postoperatif analjezide yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Hastanın analjezik ilacı kendi kendine verebilmesi ve ağrısını kontrol edebilmesi, anksiyete ve stresini azaltmanın yanı sıra emilimdeki gecikmeleri ortadan kaldırmakta, dolayısıyla daha iyi ağrı kontrolü sağlanmaktadır. Daha düşük dozda ilaç uygulamasını sağlar. Başlangıçta sadece postoperatif ağrı kontrolünde ve iv uygulanan HKA, günümüzde subkutan (sc), oral, nazal, inhalasyon, sublingual, intratekal ve epidural olarak postoperatif analjezi yanı sıra yanık, orak hücreli anemi, doğum, myokard iskemi ve kanser vb ağrılı durumlarda başarı ile kullanılan bir yöntem haline gelmiştir. Hasta seçimi çok önemlidir; yaşlılarda, yüksek riskli ve hipovolemik hastalarda dikkatli kullanılmalı; cihazın düğmesine basmayı başaramayan, aktif psikolojik rahatsızlığı, organik beyin sendromları ve demansları olan yetişkinlerde, tedaviye alerjisi olanlar, pıhtılaşma bozukluğu olanlar (epidural HKA) ve yerleştirme bölgesinde enfeksiyonu olanlarda (epidural HKA) kullanılmamalıdır (14,15,16). 8 Epidural HKA uygulamasını ilk kez 1988’de Gambling ve arkadaşları, bupivakain kullanarak yapmıştır. Epidural HKA, intraabdominal cerrahi, majör ortopedik girişimler, torakotomi geçirenler ve kronik kanser ağrısında başarıyla kullanılmaktadır (15). HKA izlem parametreleri değişkendir. Genelde akut ağrısı için opioid alan tüm hastaların solunum hızı ve sedasyon düzeyinin belli aralıklarla izlenmesi gerekir. Puls oksimetri de, git gide daha fazla kullanılmaktadır (14). Yara Yeri İnfiltrasyonu Yara yeri analjezisi için uygulanan belki de en basit yöntemdir; ancak hemen her zaman ihmal edilir. En çok tercih edilen anestezik %0.25 bupivakaindir. Bu teknik sıklıkla minör ortopedik ve plastik cerrahi girişimi uygulanmış hastalarda kullanılır (14). Periferik Sinir Bloğu Bupivakain gibi uzun etkili bir lokal anestezik ile brakiyal pleksus, siyatik ve femoral sinirler gibi periferik bir sinir bloğu, 12 saat süren bir analjezi sağlar. İlioinguinal ve iliohipogastrik bloklar ve interkostal blok uygulamaları basit ve etkilidir (14). Kaudal Blok Göbek altındaki cerrahi girişimlerde bölgesel anestezide ve çocuklarda postoperatif ağrı tedavisinde en sık kullanılan tekniklerden biridir. Basit, güvenli ve etkili bir yöntemdir (14). Transkütan Elektriksel Sinir Stimülasyonu (TENS) Noninvaziv, toksik olmayan, sürekli ve kolay uygulanan bir yöntemdir. Herhangi bir yan etki bildirilmemiştir. Postoperatif dönemde opioid ihtiyacını azalttığı, ileus ve pulmoner komplikasyonların daha az görüldüğü bildirilmiştir (14). Kriyoanaljezi Sıvı nitrojen ile -60oC ‘ye soğutulmuş bir kriyoprob, periferik sinire temas ettirilince sinir dokusunu korurken ikinci derecede akson hasarı meydana getirir. Esas endikasyonu, torakotomi sonrası ağrının tedavisidir. Analjezi, haftalar veya aylar sürebilir (14). Psikolojik Yöntemler Operasyon öncesinde hastaya postoperatif ağrı, opioid kullanımı ve hastanede kalış süresi hakkında bilgi vermenin yararlı etkileri olduğu bildirilmiştir. Birçok hekim tarafından 9 derin soluk alma teknikleri kullanılır. Akut ağrı tedavisinde hipnoz da etkili bir yoldur (14). EPİDURAL ANESTEZİ VE ANALJEZİ Epidural anestezi, spinal sinirlerin duradan çıkıp intervertebral foramenlere uzanırken epidural aralıkta anestetize edilmesi ile meydana gelen bir rejyonal anestezi tekniğidir. Başlıca sempatik ve sensoriyel lifler bloke olurken, motor sinirler kısmen veya tamamen bloke olabilir (17). Anatomi Epidural aralık; yukarıda foramen magnum, aşağıda sakrokoksigeal membran, yanlarda vertebra pedikülleri periostu ve intervertebral foraminalar, önde posterior longitudinal ligaman ve intervertebral diskler ile vertebralardan çıkan sinir kökleri, arkada ise ligamentum flavumla sınırlıdır. İliyak kristalardan çizilen çizgi L4 vertebrasına; 12. kaburgaların alt kenarını birleştiren çizgi L1 vertebrasına; skapulaların alt açılarından geçen çizgi T7 vertebra korpusuna denk gelir. C7 spinöz çıkıntısı, boyun fleksiyonu sırasında en belirgin olan spinöz çıkıntıdır. Spinöz çıkıntılar, özellikle lumbal bölgede genişler ve yukarıya doğru daralır. Epidural aralığın toplam volümü 118 ml olarak bulunmuştur. Torasik bölgede en fazla, sakralde en az olmak üzere hastaların %80’inde negatif basınç mevcuttur. Lumbal bölgede epidural aralık en geniştir (5-6 mm) ve ligamanlar bu bölgede kalındır. Aralık genişliği toraks bölgesinde 3-5 mm iken servikotorasik bölgede 2-3 mm’ye düşer. Cilt ve epidural boşluk arası 4-6 cm olup, şişmanlarda 8 cm, zayıflarda 3 cm’e kadar değişebilir (17,18). Epidural aralık, gevşek areoler doku, yağ dokusu, dural kılıfları ile birlikte spinal sinirler, damarlar ve lenfatikleri içerir. İntervertebral venöz pleksuslar, lokal anestezik ilaçlar için geniş absorbsiyon yüzeyi oluşturarak, ilacın difüzyonla sistemik dolaşıma geçip etkinin azalmasına yol açar. Öksürme, ıkınma sırasında ya da büyük abdominal kitleler ve gebeliğin geç döneminde meydana gelen vena kava basısı ile venlerde genişleme, epidural aralıkta daralma olur; böylece daha düşük volüm ve konsantrasyonla yeterli anestezi ve analjezi sağlanır. İntervertebral foramenler, aralığın diğer dokularla bağlantısını sağlar. Gençlerde açık olan bu foramenler, yaş ilerledikçe daralmaya ve kapanmaya başlar. Bu durum, epidural aralığa verilecek olan ilaç miktarının yaşla değişkenlik gösterebileceğini ortaya koymaktadır (17,18). Batın ve toraksın basınç farklılıkları, intervertebral foramenler ile epidural aralığa yansır. Kan basıncı değişiklikleri ve ven pleksuslarının distansiyonu, epidural aralıktaki basıncı etkileyen faktörler arasındadır. Lumbal bölgedeki 14 cmH2O kadar olan basınç, derin 10 inspirasyonla artmaktadır. Toraks bölgesinde 7-9 cmH2O kadar olan negatif basınç, astma, amfizem gibi akciğer hastalıklarında ortadan kalkabilir. Batın içi yer kaplayan durumlarda (gebelik vb), inferior vena kava üzerindeki basıncın internal venöz pleksuslar ile epidural aralığa yansıması ile membran permeabilitesi ve böylece verilen lokal anesteziklerin difüzyonu artmaktadır (17,18). Epidural bloğun spinal bloktan en önemli farkı, her seviyeden gerçekleştirilebilmesidir. Ancak L2-L3 seviyesi üzerinde blok yapılması, özellikle yaşlı hastalarda, ligamentum flavumun kalsifiye olması ve direncin artmasına, spinal kord yaralanmalarına neden olabilir. İğne spinöz çıkıntıya çok yakın ilerletilirse, faset eklemlere dokunulmasına bağlı şiddetli, künt ve lokalize ağrı ortaya çıkar (18). Epidural Anestezi/Analjezi Endikasyonları Cerrahi endikasyonlar: Sezaryan, intraabdominal cerrahi, herni cerrahisi, vajinal histerektomi, genital cerrahi, alt ekstremite cerrahisi, vajinal doğum anestezisinde uygulanır(17). Terapötik endikasyonlar: Alt ekstremitelerin vazospastik hastalıklarının tedavisi, kanser, akut pankreatit veya mezenter arter trombozunun neden olduğu ağrının tedavisinde uygulanır (17). Epidural Anestezi/Analjezi Kontrendikasyonları Kesin kontrendikasyonlar: Hastanın yöntemi istememesi, sistemik veya lokal enfeksiyon, şok, kanama, kanama diatezi ve antikoagulan tedavi, merkezi sinir sistemi (MSS) hastalıkları, ilaca duyarlılıktır (17,18,19). Rölatif kontrendikasyonları: Vertebral kolon deformitesi, artrit, osteoporoz, ciddi baş ve bel ağrısı, kardiyovasküler hastalıklar, özellikle kardiyak outputun sınırlı olduğu durumlar, intestinal obstrüksiyon, artmış karın içi basıncı, laminektomi geçirmiş olgulardır (17,18,19,20). Blok Teknikleri Oturur veya lateral dekubitus pozisyonundaki hastanın dizlerini karnına, çenesini göğsüne yaklaştırarak vertebral kolon tam fleksiyona getirilir. Enjeksiyon yapılacak yer, iliak kristaları birleştiren çizginin L4 spinöz çıkıntısı veya L4-5 aralığından geçtiği dikkate alınarak tespit edilir. Girişim genellikle median yaklaşımla, interspinöz aralığın kaudal kenarından yapılır. Cilt ve cilt altına ince ve sivri uçlu bir iğne ile lokal anestezik infiltrasyonu yapılır ve 11 2-3 dakika beklenir; böylece varsa hastanın lokal anestezik ilaca karşı alerjisi belirlenir ve Tuohy iğnesinin oluşturacağı ağrı önlenir. Sonra 16 veya 18 numaralı Tuohy iğnesi ile deri, derialtı dokusu, supraspinöz ve interspinöz ligamanlar geçilerek ligamentum flavuma gelinir. Mandren çıkarılır, serum fizyolojik veya hava dolu olan direnç kaybı enjektörü Tuohy iğnesine takılır; ligamentum flavum geçilip enjektör pistonunda hissedilen basınç kaybolana kadar ilerlenir. Kontrol için piston geri çekildiğinde enjektöre hava gelmelidir; kan veya beyin omurilik sıvısı aspire edilmezse, 3 ml lokal anestezik yavaşça verilir; 3 dakika süreyle hastada herhangi bir reaksiyon oluşmazsa, ilacın tamamı enjekte edilir veya kateter yerleştirilir (17,18,21). Epidural anestezi için genellikle iki tip iğne kullanılır. En yaygın olarak kullanılanı uç açıklığı yana bakan Tuohy iğnesidir. Ucunun künt oluşu duranın delinmesini güçleştirmekte, açıklığının yana bakması da içinden geçirilen kateterin başa veya ayağa doğru yönlendirilmesini sağlar. Diğer ve daha az kullanılan iğne tipi, ince duvarlı, künt ve düz uçlu olan Crawford iğnesidir; kateter ilerletilmesinin zor olduğu durumlarda kullanılabilir (16,17,19). İğnenin epidural aralığa girdiği, iki temel yöntemden biri kullanılarak saptanır. Bu yöntemler: 1. Negatif basınç teknikleri: a. Asılı damla tekniği (Guittererez): İğne ile ligamentum flavuma ulaşıldığında, iğnenin mandreni çekilip enjektörle iğnenin ağzına bir damla serum fizyolojik yerleştirilir. İğne yavaşça ilerletildiğinde epidural boşluktaki negatif basınç nedeniyle, iğne ağzında asılı bulunan damlanın içeri doğru çekildiği gözlenir. b. Kapiller tüp tekniği (Odom): İçinde hava kabarcıklı steril sıvı bulunan bir kapiller tüp, iğne ağzına yerleştirilir. İğne ilerletilip epidural boşluğa girildiğinde, tüp içindeki hava kabarcığının iğne yönünde hareket ettiği gözlenir. c. Manometre tekniği (Dogliotti, Zelenka): U şeklinde, 6-7 cm yüksekliğinde tüp şeklindeki su manometresi, iğne ağzına yerleştirilir. Epidural boşluğa girildiğinde, manometredeki basıncın birdenbire negatif yöne saptığı görülür (17,19). 2. Direnç kaybı yöntemleri: a. Enjektör tekniği (Dogliotti, Lund): Serum fizyolojik bulunan enjektörün iğne ile birlikte ilerletilmesi sırasında, epidural boşluğa girince enjektördeki sıvının boşaldığı gözlenir. Bugün en sık kullanılan yöntemdir. b. Yaylı şırınga tekniği (Brunner ve Ikle): Epidural aralığa girildiğinde, enjektör içeri doğru çekilmektedir. 12 c. Balon tekniği (Macintosh): 2-3 ml hava ile şişirilmiş balon, iğne ağzına yerleştirilir. Epidural aralığa girildiğinde, balonun birden söndüğü görülür. d. Brooke tekniği: Odom’un kapiller tüpü çevresine başka tüp geçirilerek içine sıvı doldurulmuştur. Sonra tüp içindeki sıvı ısıtılarak pozitif basınç oluşturulur. Epidural boşluğa girildiğinde, havanın boşluğa doğru hareket ettiği görülür. Yalnızca tarihsel önemi vardır. e. Dawkins’in dikey tüpü: 10 cm uzunluğunda, içinde sıvı ve hava kabarcıkları bulunan bir tüp iğne ağzına yerleştirilir. Epidural boşluğa gelindiğinde, pozitif basınç bulunan tüpteki hava kabarcığının boşluk yönünde hareket ettiği görülür (17,19). Epidural aralığa bir kateter yerleştirilerek uzun süreli anestezi sağlanabilir. Kateter uygun bir basınçla ilerletilir. Kateter bir kez iğne ucunu geçtikten sonra geri çekilmemelidir. Geri çekilen kateteri iğne ucu yırtabilir veya kesebilir. Kateter, epidural aralık içinde 3-4 cm ilerletilmesi yeterlidir, daha fazla ilerletilmesi halinde kendi etrafında veya geriye doğru kıvrılabilir. Daha sonra Tuohy iğnesi kateterin üzerinden çıkarılır. Kateterden kan veya spinal sıvı gelip gelmediği aspirasyon testi ile araştırılır. Aspirasyon sonunda ne kan, ne de spinal sıvı saptanmaz ise; test dozu olarak 2 ml lokal anestezik solüsyon enjekte edilir ve kateterin ucu kapatılır. Beş dakikalık bir sürede kan basıncı, kalp hızı, solunum ve bilinç, sistemik toksik reaksiyon olasılığına karşı dikkatle izlenir. Bu tip bir reaksiyon gözlenirse, kateter çekilerek yeniden girilir veya rejyonel teknikten vazgeçilerek genel anestezi uygulanır (17). Kateterin epidural aralıkta olduğu belirlenince çıktığı noktada steril gaz ile tesbit edilir ve kalan kısım ise spinöz çıkıntıların sağ veya sol tarafında kalacak şekilde ucuna bakteri filtresi takılarak omuza kadar uzun bir flaster ile cilde tespit edilir (17). Cerrahi girişimin bitmesinden sonra kateter, ağrı tedavisi veya alt ekstremitelerde sempatik blok sağlamak amacıyla postoperatif olarak 1-3 gün süreyle yerinde bırakılabilir (17). Epidural anestezide etki başlamasını hızlandırmak için çeşitli yollara başvurulur. Bunlar; yüksek yoğunlukta ilaç kullanmak, solüsyonun pH’sını artırmak (alkalinizasyon), lokal anestezik solüsyona karbondioksit eklemek (karbonasyon) veya vücut ısısına kadar ısıtmaktır (17). Epidural Anestezi Düzeyini Etkileyen Faktörler 1. Enjeksiyonun yeri: Anestetize edilmek istenen alanın orta kısmına uyan segment hizasında enjeksiyon gereklidir. Ancak teknik olarak en uygun alanlar, alt torasik ve lumbal aralıklardır. Çünkü buralarda spinoz çıkıntıların eğimi daha az, ligamentler daha kalın olduklarından iğne ile hissedilmeleri daha kolaydır, ayrıca epidural aralık daha geniş ve 13 negatif basınç daha belirgindir (17). 2. Solüsyonun volümü: Torasik bölgede her segment için 2 ml; lumbal ve sakral bölgelerde her segment için 2.5 ml hesaplanır (17). 3. İlaç yoğunluğu: Düşük volümde yüksek konsantrasyonda lokal anestezik ile alt segmentlerde daha etkili duysal ve motor blok oluşur (19). 4. Enjeksiyon hızı: Enjeksiyon ne kadar hızlı ise yayılım o kadar fazla, etki süresi o kadar kısadır. Ancak, beyin omurilik sıvısı (BOS) basıncını dolayısıyla intrakranial basıncı artırarak spinal kord kan akımını bozabileceğinden hızlı epidural enjeksiyondan kaçınılmalıdır (17). 5. Hastanın pozisyonu: Düz pozisyonda aşağı ve yukarı yayılım eşittir. Ancak masaya eğim verilmesiyle yerçekimine bağlı olarak altta kalan kısma yayılım daha çok olur (17). 6. Klinik etkiler: Epidural alanda yayılım yaşla artar. Bu durum, hem intervertebral foramenlerin giderek kapanmasından, hem de epidural damarların arteriosklerozundan ileri gelir. Bu nedenle 40 yaş sonrası her 10 yıl için volümün segment başına 0.1 ml azaltılması önerilmektedir. Gebelik ve abdominal kitleler, vena kava basısı nedeniyle, epidural venöz pleksuslarda dolgunluk ve epidural alanda daralmaya neden olurlar. Dehidratasyon, şok ve kaşekside yayılım azalır, etki geç görülür. Çok uzun ya da kısa boylu kişilerde volümü değiştirmek gerekir (17,19). Epidural Anestezinin Sistemler Üzerine Etkisi Kardiyovasküler sistem: Kalbin sempatik lifleri T1-T5’den gelir. Epidural anestezinin spinal anesteziden daha az kardiyovasküler depresyon yaptığı kabul edilir. Ancak kardiyak hastalarda ve hipovolemi durumunda, lokal anesteziklerin ani ve belirgin hemodinamik değişikliklere yol açabileceği unutulmamalıdır. Koroner yetersizlik ya da ventriküler hipertrofi varsa, sistolik basıncın 75-85 mmHg’ya kadar düşmesi ile elektrokardiyogramda (EKG) iskemik değişikliklere neden olur. Serebral perfüzyon, ancak ortalama kan basıncı ile sağlanmaktadır. Bu nedenle epidural blok, kafa travmalı ya da kafa içi basıncı artmış hastalarda kontrendikedir. Portal kan akımının azalması ile amid grubu anesteziklerin karaciğerdeki metabolizması etkilenir. T5 düzeyi üzerindeki yüksek epidural bloklarda, böbrek kan akımı etkilenmektedir (Filtrasyon hızında % 9 azalma); ayrıca epidural bloğa bağlı hipotansiyon varlığında, böbrek kan akımı belirgin azalmaktadır. Ekstremite derin kan akımı artarken, kas akımı azalır. Femoral ve iliyak venlerde de kan akımı artmakta olup derin ven trombozu oranı düşüktür (%10) (17,18,19). 14 Solunum sistemi: Akciğerin sempatik inervasyonu T2-T4 spinal köklerden gelir. Üst torasik segmentin blokajı, inspiratuvar rezerv volümü, tidal volümü ve fonksiyonel rezidüel volümü azaltabilir (17,18,19). Gastrointestinal sistem: Epidural blok sonrası parasempatik aktivite artışı ile peristaltik hareketler artar. Karaciğer enzimlerinde değişiklik saptanmamıştır. İnsülin sekresyonu azalır. S2-S4 düzeyindeki blok sonucu, mesanede geçici atoni gelişir (17,18,19). Diğer etkiler: Epidural bloğun alt ekstremite cerrahisinde, stres cevap üzerine etkisi çok belirgindir. Normalde postoperatif dönemde artan antidiüretik hormon, katekolaminler, kortizol, aldosteron, renin düzeylerinde düşme; azot dengesindeki negatiflik ve hiperglisemik cevapta azalma olur (9,19). Epidural Anestezi/Analjezi Komplikasyonları Epidural blokta komplikasyonlar genellikle ilk 20 dakika içinde ortaya çıkar. 1. Kullanılan ilaçlara bağlı komplikasyonlar: Merkezi sinir sistemi toksisitesinin erken semptomları, başdönmesi, kulak çınlaması, şakaklarda uyuşukluk, dilde uyuşukluk ve görme bozukluğudur. Titreme, konfüzyon, yüz ve ekstremitelerde tremor, tonik ve klonik kasılmaları, MSS depresyonu izler; bilinç kaybı, solunum depresyonu ve arrest gelişir. Spinal anestezideki kadar olmamakla birlikte aynı mekanizma ile hipotansiyon gelişir. İntravenöz sıvı verilmesi, oksijen verilmesi, masanın ayak kısmının yükseltilmesi ile tedavi edilebilir. Birlikte bradikardi varsa küçük dozlarda atropin, dirençli hipotansiyon durumunda alfa ve beta-mimetik etkili bir vazopressör, örneğin efedrin, iv olarak uygulanabilir. Bulantı ve kusma; hipotansiyon ve abdominal cerrahi sırasında organ çekilmesine bağlı olarak gelişir. Tansiyonun düzeltilmesi, oksijen verilmesi, traksiyonun kaldırılması ve atropin ile düzelir. Yüksek doz prilokain, methemoglobinemiye yol açabilir ve 1-2 mg/kg, %1’lik metilen mavisi ile tedavi edilir. İlaçlara bağlı alerjik reaksiyonlar nadirdir (17,18) . 2. Anatomik ve teknik sorunlarla ilgili komplikasyonlar: a. Yanlışlıkla duranın delinmesi ve total spinal blok: Epidural iğnenin ucundan gelen sıvının ayırt edilmesinde en pratik yöntem, sıvının işlemi yapanın koluna damlamasını sağlamaktır. BOS vücut ısısında iken diğerleri daha soğuk olacaktır. Catterberk tarafından bu amaçla basit bir yöntem daha tanımlanmıştır. Sıvı, % 2.5’luk tiyopental içine damlatıldığında presipitasyon olursa, lokal anesteziktir. Postdural ponksiyon başağrısı; sıklıkla frontal bölgede, daha az olarak oksipital veya yaygın tipte, ayağa kalkmakla artan, sıvı verilmesiyle ve yatar pozisyonda azalan bir ağrıdır. 15 b. Masif subdural yayılım: Çok nadir görülür. Tanı myelografi ile konur. c. Epidural venlere girilmesi ve epidural hematom: Önce enjeksiyon seviyesinde, daha sonra yayılan ağrı olur; motor zayıflık, uyuşukluk, idrar retansiyonu, dışkı inkontinansı gelişebilir. Nadiren paraplejiye neden olabilir. d. Lokal enfeksiyon: Selülit, epidural apse, araknoidit ve miyelit şeklinde görülür. e. Enjeksiyon ağrısı: Hızlı enjeksiyon sırasında, özellikle yaşlı hastalarda, spinal kanal içindeki basıncın artmasıyla kalça ve bacaklara doğru vuran ağrı ve beraberinde bradikardi, kan basıncında yükselme, hatta konvülzyon gelişebilir. İlacın hızlı enjeksiyonu ve BOS basıncının artmasıyla baş ağrısı ve baş dönmesi görülür. f. Sırt ve bel ağrısı: Bel ağrısı kasların gevşemesiyle veya ligamentlerin, kalın iğne ile hasarı sonucu oluşur. Blok öncesinde, sırt ve bel ağrısı sorgulanmalıdır. g. Anterior spinal arter (Adamkiewics) sendromu: Spinal kordun ön bölümünü besleyen anterior spinal arterdeki akımın dışarıdan bası ya da arteriyel hipotansiyona bağlı azalması veya epidural solüsyonlara adrenalin katılması sonucu gelişen parapleji, çok seyrek bir komplikasyondur. h. Epidural aralığa yanlış ilaç ya da nörolitik solüsyon verilmesi (ör:tiopenton) j. Kateter kullanımına ilişkin sorunlar: Kateter yerleştirilmesinde güçlük, kateterde bükülme, kopma, düğümlenme ve kateterin yönünün kontrol edilememesi, durayı delmesi, epidural alanın dışına çıkması sözkonusu olabilir. Epidural aralıkta kateterin kopması, iğne içinden kateterin çekilmesi ile olur ve laminektomi gerekir. k. Teknikte başarısızlık: Yaşlılarda ligamentlerin fibrozisi veya kalsifikasyonu, anatomik bozukluklar, epidural alana ulaşılması veya tanınmasında güçlük ve başarısızlığa neden olabilir. 3. Menenjit: İritasyona bağlı aseptik menenjit, S.aureus ve Pseudomonas ile bekteriyel menenjit olabilir 4. Mesane disfonksiyonu: Sakral segmentlerin tutulması soucu mesane tonusu kaybolarak distansiyon gelişebilir. Özellikle sıvı yüklenmesi ve uzun süren blok söz konusu ise, kateter yerleştirilmelidir (17,18). 5. Nörolojik sekeller: Spinal kord ve sinir kökleri basısı ile iğne hasarı, nörotoksik ilaçlar, antioksidanlar, yanlış ilaç verilmesi ve iskemiye bağlı nadir bir durumdur. Parestezi, baş ağrısı ve paralitik bozukluklar olabilir (18,21,22,23). 6. Isı düşmesi ve titreme: Epidural enjeksiyonu takiben, vazodilatasyona bağlı olarak hipotermi eğilimi vardır. Titremeye, ek olarak, absorbe olan lokal anesteziğin ısı düzenleyici merkezlere etkisi, spinal korda giren afferent termoreseptör liflerin diferansiyel bloğu sonucu 16 sıcaklık hissinin daha önce kaybolması, soğuk solüsyonun spinal korda direkt etkisi gibi nedenlerin de katkısı vardır (17,18). Sürekli Epidural Analjezi Sürekli epidural analjezi ilk olarak 1949’da tanımlanmıştır. Analjezi düzeylerinin dalgalanmasının yanısıra, her birkaç saatte bir hastaya yeniden bolus uygulayacak eğitimli personel gerektirmesi nedeniyle günümüzde aralıklı bolus yerine sürekli epidural infüzyon sık kullanılır hale gelmiştir. Sürekli epidural infüzyonun esas avantajı, aralıklı bolus uygulamasına göre daha stabil bir analjezik etki sağlamasıdır. Sürekli epidural analjezide sık olarak bir lokal anestezik, bir opioid veya her ikisinin kombinasyonu kullanılır. Opioidler, substansiya jelatinozada opioid reseptörlerine spesifik olarak bağlanarak; lokal anestezikler ise sinir köklerinde ve arka kök gangliyonlarında uyarı iletimini bloke ederek analjezi sağlamaktadır. Hasta tarafından kontrol edilen epidural analjezi, günümüzde intraabdominal, major ortopedik veya torakal cerrahiden sonraki iyileşme döneminde ve ayrıca, kansere bağlı ağrılarda olduğu gibi kronik ağrı sendromlarında hastalara sunulan yeni bir tedavi şeklidir (14,24). Tablo 4. Epidural uygulama yöntemlerinin karşılaştırılması (25) Avantaj Dezavantaj Sürekli epidural Daha az rostral yayılım Değişmeyen analjezi seviyesi Eş zamanlı lokal anestezik kullanım olanağı Kısa etkili opioid kullanım olanağı Kateter kontaminasyon riski azlığı Enjeksiyon için personel gerekmez Karmaşık infüzyon cihazı gerekliliği Aralıklı epidural bolus Basit İnfüzyon cihazı gerekmez Uygun opioid sayısı kısıtlı Yüksek insidansta yan etki Enjeksiyon için personel gerekliliği Doz titrasyonu daha güçtür Yan etki nedeniyle anestezik kullanımı dışlanır Hasta kontrollü epidural analjezi Hastanın aktivitesi (öksürük, akciğer fizyoterapisi) ile ağrıda oluşabilecek değişiklikleri kontrol altına alır. 17 Epidural Analjezi İçin Uygun İlaçlar Opioid reseptörlerin keşfi, ağrı tedavisinde yeni ufuklar açmıştır. Kan-beyin bariyerini geçmeden küçük dozlarda opioidleri subaraknoid ve epidural boşluğa uygulayarak derin ve uzun süreli analjezi sağlanabilmektedir. Düşük doz lokal anestezik veya opioid veya bu iki ilacın sinerjik etkisinden faydalanmak için her ikisinden çok düşük doz kullanılarak yapılan sürekli infüzyon uygulaması, postoperatif ağrı tedavisinde epidural analjeziye duyulan ilgiyi artırmıştır. Lokal anestezikler sinirlerin aksonlarını etkilerken, opioidler omurilikteki reseptörleri etkiler. Spinal opioidler, istirahatte iyi bir analjezi sağlar, fakat fizyoterapi ve ayağa kalkma aşamalarında yeterli olmayabilir. Düşük doz lokal anestezik ve opioid alan hastalarda analjezi daha hızlı başlar, daha derindir ve daha uzun sürer, daha az motor blok oluşur. Bu kombinasyonun, her iki ilaca ait yan etkileri azalttığı istirahat halinde ve daha da önemlisi, hareket halinde veya öksürürken daha iyi analjezi sağladığı kanıtlanmıştır (14,26). LOKAL ANESTEZİKLER Lokal anestezikler şaşırtıcı ilaçlardır. Dokuya ve bir sinirin çevresine enjekte edildiklerinde veya rejyonel blok için verildiklerinde, geri dönüşümlü blok oluştururlar. Epidural anestezi ve analjezi; kan kaybını, operasyon süresini ve morbiditeyi azaltır, rehabilitasyonu hızlandırır. Epidural lokal anestezikler uzun yıllardır travma, cerrahi ve doğuma bağlı akut ağrı ile çeşitli kronik ağrı durumlarının tedavisinde kullanılmaktadır. Epidural girişimin avantajı, dura ve membranların korunmuş olmasıdır; böylece BOS kaçağına bağlı başağrısı görülmez ve menenjit riski daha azdır. Dezavantajları ise, damardan zengin olması ve yağ doku içermesi ile yabancı cisim (kateter vb) reaksiyonlarının daha fazla olmasıdır (3). Lokal anestezikler, aksiyon potansiyelinin yayılmasını inhibe ederek geri dönüşümlü analjezi sağlayan bir grup bileşiktir. Sinir lifi içine sodyum akımını ve sonrasında depolarizasyonu inhibe ettiği bilinmektedir. Bütün uyarılabilir membranları etkilemesi, kalp ve MSS üzerine toksisitesini açıklamaktadır. Kardiyak iletimde kinidin benzeri etki (membran stabilizasyonu); merkezi sinir sistemi üzerine hem uyarıcı (konvülzyon), hem de baskılayıcı (koma) etki; düz kas gevşemesi ve sonrasında vazodilatasyon yaparlar. En küçük çaplı sinirler, lokal anestezik etkisine en duyarlıdır; dolayısıyla ilk olarak otonomik sinir lifleri, sonra ağrı lifleri ve en son somatik motor lifleri bloke olur. Yapısal olarak lipofilik aromatik kısım, ara grup (amid ya da ester bağ) ve hidrofilik amin grubu içeren temel bir kalıba sahiptir (27). 18 Tablo 5. Ester ve amidler arasındaki farklar Ester Amid Ör.Lidokain,prilokain,bupivakain, ropivakain,levobupivakain Ör.Kokain,prokain,ametokain En sık kullanılan enjektabl anestezikler En sık kullanılan topikal anestezikler Karaciğer amidazı ile metabolize edilirler Doku esterazı ile metabolize edilirler Etki süreleri lokal kan akımına bağlıdır; ilacın sistemik dolaşıma geçmesi ile etki sonlanır Metabolizma ile etki sonlanır. Esterazlar karaciğerde sentezlendiği için karaciğer yetmezliğinde etki süresi uzar. Düşük alerji riski Yüksek alerji riski Katkı maddelerine bağlı (metilparaben, bisülfit vb) olarak nörotoksisite; intravenöz uygulamada eklenen vazokonstriktörlere bağlı hipertansiyon ve aritmi görülebilir; diyabet gibi kardiyovasküler hastalıklarda vazokonstriktörler daha tehlikelidir. Enfekte ve travmatize deri bölgelerinden emilim hızlı olup toksisiteye neden olabilir. Lokal anesteziklerin hepsi plasentayı geçer (27). Tablo 6. Görülme sırasıyla lokal anesteziklerin toksisite belirtileri Hafif-orta toksisite Orta toksisiste Ağız çevresi karıncalanma Bilinç düzeyinde baskılanma Vazodilatasyon ,hipotansiyon Metalik tat Nöbetler Aritmiler Kulak çınlaması Koma Kardiyak arrest Konuşmanın peltekleşmesi Ciddi,ölümcül toksisite Solunum arresti Sersemlik hali Bağırma/sinirlilik (ropivakain) Kokain Sinir uçlarında noradrenalin geri emilimini bloke ederek vazokonstriksiyona neden olan tek lokal anesteziktir. Genelde kulak burun boğaz cerrahisinde kullanılır. MSS ve kardiyovasküler sistem uyarımına yol açar, bağımlılık yapıcı etkisi vardır (27). 19 Ametokain %4 tetrakain içeren jel olup işlemden 30-45 dk önce ve sadece sağlam deriye uygulanmalıdır. Yaralı, enfekte deri ya da mukozaya (bronkoskopi, sistoskopi vb) uygulama ciddi toksisite ile sonlanır. Prematüre ve bir aydan küçük bebeklerde önerilmez (27). Lidokain Kullanımdaki en eski lokal anesteziktir. Kısa etki süresi ve belirgin vazodilatasyon etkisi nedeniyle adrenalin eklenerek kullanılır. Etkisi 3-5 dakika içinde başlar. Subkutan, mukozal (üriner kateterizasyonda jel olarak), intraspinal anestezi ve periferik sinir bloklarında, postherpetik nevraljide ve allodini gibi periferik nöropatilerde kullanılır (27). Prilokain Analjezik etkisi lidokaine eş güçtedir, fakat daha az vazodilatasyon ve toksisite yapar. Yüksek dozda (10 mg/kg üzeri) metabolitlerinden biri methemoglobinemiye neden olur; yenidoğanda sık görülen bu etki, 1-2 mg/kg metilen mavisi ile tedavi edilir. Sinir blokajı, subkutan infiltrasyon, spinal anestezi, intravenöz bölgesel anestezide (Bier’s blok) kullanılır; iki dakika içinde etkisi başlar ve 1-2 saat sürer (27). Bupivakain En uzun etkili lokal anesteziktir. Bölgesel anestezide (özellikle epidural) tercih edilir. Etkisi 10 dakikada başlar ve 4-6 saat sürer. Dokulara yüksek oranda bağlandığı için yan etki süreleri de uzundur. Proteinlere %96 oranında bağlandığı için intravenöz bölgesel anestezide kullanılmaz; çünkü turnike hatalarını takiben genel dolaşıma kaçması ölümcül kardiyak toksisiteye neden olur; kardiyak depresyon, ventriküler taşikardi ve fibrilasyon yapabilir (27). Ropivakain (Naropin ®) Lidokainin radikülopatiye neden olması ve bupivakainin de yüksek kardiyotoksisitesi nedeniyle yeni lokal anestezik arayışları çerçevesinde 1988 yılında sentezlenen ve LEA 103 olarak isimlendirilen ropivakain, amino amid grubu lokal anesteziklere katılan en son ajanlardan olup fizikokimyasal özellikleri ve etkinliği açısından bupivakaine benzer; bupivakainin saf s (-) enantiomeri olup onun gibi uzun etkili, ancak ondan 2-3 kat daha az yağda çözünme ve daha kısa yarı ömre, daha geniş güvenli doz aralığına sahiptir (27,28,29). 20 Şekil 2. Ropivakainin kimyasal yapısı Kimyasal adı s-(-)-propil-2,6 pipekoloksilid hidroklorid monohidrattır (Şekil 2). Molekül ağırlığı baz olarak 274, hidroklorür monohidrat olarak 329, pKa değeri 8.1, dağılam oranı 141 ve proteine bağlanma kapasitesi %90-94’tür. Ropivakain temel olarak aromatik hidroksilasyon yoluyla metabolize edilir. Temel metaboliti olan 3-hidroksi ropivakainin yaklaşık %37’si idrarla, konjuge edilmiş olarak atılır (27,28,30). Ropivakain, bupivakainden %30 daha potenttir. Bupivakaine göre belirgin şekilde daha düşük çözünürlüğe ve myokard sodyum kanallarına karşı daha düşük afiniteye sahip olması nedeniyle, daha düşük oranda kardiyotoksisiteye neden olmaktadır. Yüksek pKa ve düşük yağda çözünme özelliği, ağrı liflerini daha fazla, motor lifleri daha az bloke etmesini sağlar. Spinal anestezide daha az potentdir (%75 ropivakain, %0.5 bupivakaine eşdeğer). Motor blok geç başlar, daha zayıf ve kısa sürelidir. Düşük dozlarda vazokonstriktör etkiye sahiptir. Bupivakaininden daha az nörotoksiktir. Bupivakainin tersine, MSS toksisite belirtileri, kardiyovasküler belirtilerden önce görülür. Gebelikte MSS ve kardiyovasküler sistem toksisitesi artmaz (27,28). Cerrahi anestezi amacıyla epidural, kaudal blok, pleksus bloğu, periferik sinir bloğu, infiltrasyon anestezisi ve rejyonel intravenöz anestezide (RİVA) kullanılır. Akut ağrı tedavisinde sürekli ya da aralıklı epidural uygulama, postoperatif ağrı, doğum ağrısı, periferik sinir bloğu ve infiltrasyon anestezisi olarak kullanılır. Lumbal epidural anestezide %1’lik solüsyondan 15-20 ml, torasik epidural uygulamada %75’lik solüsyondan 5-15 ml, brakiyal pleksus bloğunda %75’lik solüsyondan 30-40 ml ve RİVA’da %2’lik solüsyondan 40 ml kullanılır (30). 21 Tablo 7. Erişkinlerde verilen ropivakainin maksimum plazma konsantrasyonu (28). Veriliş yolu Doz Cmax (mg/l) Epidural %0.5’lik 23-28 ml %0.75’lik 20-25 ml 1.24 1.47-1.60 İnterkostal %0.25’lik 56 ml 1.06 Subklavyan perivasküler %0.5’lik 38 ml 1.26 Lokal infiltrasyon %0.75’lik 30 ml 1.42 Peribulber %1’lik 7 ml 1.42 İntraartiküler 100 mg 0.6 Cmax: Lokal anestezik ilacın sinir lifinde iletimi durduran en yüksek yoğunluğu. Amid grubu lokal anesteziklere duyarlı olduğu bilinen hastalarda kontrendikedir. Ayrıca yaşlı, atriyoventriküler bloğu, ağır karaciğer hastalığı, ağır böbrek yetmezliği ve genel durum bozukluğu olan hastalar özel dikkat gerektirir. Yan etkileri; hipotansiyon, bulantı, kusma, bradikardi, ateş, titreme, baş ağrısı, idrar retansiyonu, hipertansiyon, taşikardi, hipoestezi, sersemlik, anksiyete, alerjik reaksiyonlardır (26,27,28,31). Levobupivakain (Chirocaine ®) Bupivakain izomerleri arasındaki farklılık, ilk kez 1972’de Aberg ve Luduena tarafından not edildi; toksisite testleri sırasında bupivakainin s(-) izomerinin daha az toksik olduğu bulundu. Levobupivakain, bupivakainin s(-) izomeridir; MSS ve kardiyovasküler sistem üzerine toksisitesi ve motor blokajı daha az olup etki süresi daha kısadır (31,32). Şekil 3. Levobupivakainin kimyasal yapısı 22 Levobupivakainin kimyasal adı (2S)-1-Butil-N-(2,6-dimetilfenil)piperidin-2- karboksamid monohidroklorittir (Şekil 3). Yüksek oranda plazma proteinlerine bağlanır (%97) ve intravenöz uygulamayı takiben volüm dağılımı 67 litredir. Karaciğerde sitokrom P450 enzim sisteminde metabolize edilir. %71’i idrarla ve %24’ü dışkıyla atılır, bilinen metaboliti yoktur. Eliminasyon yarı ömrü 3.3 saattir (32,33,34). Cerrahi anestezide; epidural uygulama, periferik sinir bloğu ve lokal infiltrasyon şeklinde kullanılır. Ağrı tedavisinde ise, sürekli ya da aralıklı epidural uygulama, sürekli ya da aralıklı sinir blokajı ve lokal infiltrasyon şeklinde kullanımı önerilir (32,33,34). Epidural anestezi için %0.5-0.75’lik solüsyondan 10-20 ml, sezaryanda %0.75’lik solüsyondan 20-30 ml, periferik sinir bloğunda %0.25-0.5’lik solüsyondan 0.4 ml/kg (30 ml), oftalmik cerrahide %0.75’lik solüsyondan 5-15 ml, lokal infiltrasyon için %0.25’lik solüsyondan 60 ml ve postoperatif ağrı tedavisinde % 0.125-0.25’lik solüsyondan 4-10 ml/saat hızda epidural infüzyon (maksimum doz: 570 mg/24 saat) şeklinde kullanılır (32). Amid grubu lokal anesteziklere hipersensitivite durumlarında, intravenöz rejyonel anestezide (Bier blok) ve obstetride paraservikal blok anestezisi şeklinde kullanımı kontrendikedir (33,34). Levobupivakainin klinik çalışmalarda rapor edilen yan etkileri sırasıyla şöyledir; hipotansiyon (%31), bulantı (%21), postoperatif ağrı (%18), ateş (%17), kusma (%14), anemi (%12), kaşıntı (%9), ağrı (%8), başağrısı (%7), konstipasyon (%7), baş dönmesi (%6) ve fetal distres (%5) (32). 23 GEREÇ VE YÖNTEMLER Çalışma, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu’nun onayı (EK I) ve hastalardan yazılı izin alınarak, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı’nda yapıldı (EK II). Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı tarafından femur boynu kırığı nedeniyle kalça protezi planlanan, yaşları 40-85 arasında değişen, ASA II-IV grubu, 44 olgu, çalışma kapsamına alındı. Opioid bağımlılığı, opioid ya da lokal anesteziklere karşı aşırı duyarlılık öyküsü, koagülasyon bozukluğu ya da antikoagülan kullanımı, lumbal vertebra anomalisi, nörolojik hastalık ile lokal ya da sistemik enfeksiyon, serebrovasküler hastalık, kooperasyon zayıflığı olanlar çalışma kapsamı dışında tutuldu. Operasyon günü ameliyathane hazırlık odasına alınan olgulara, Vizüel Analog Skala (VAS) ile ağrının 0 ile 10 arasında değerlendirilmesi öğretildi. Tüm olgulara damar yolu açılarak 10 ml/kg dozda % 0.9 NaCl infüzyonu başlatıldı ve girişimden 45 dakika önce premedikasyon amacıyla im 0.06 mg/kg midazolam uygulandı. Operasyon masasına alınan olgulara, üç yollu EKG ile kalp tepe atımı (KTA), noninvaziv sistolik arter basıncı (SAB) ve diyastolik arter basıncı (DAB), pulsoksimetre ile periferik oksijen satürasyonu (SpO2) monitörizasyonu (Drager PM 8040,Lübeck,Germany) uygulandı. Olgulara oturur pozisyon verilmesi ağrılı olduğundan ve lateral dekübitus pozisyonunda epidural venleri kanüle etme riskinin daha az olduğu dikkate alınarak, epidural kateter lateral dekübitus pozisyonunda uygulandı. Antisepsi kurallarına uyularak cildin temizlenip örtülmesinden sonra, yapılacak işlem hakkında hastalara bilgi verildi. Epidural anestezi uygulanacak Grup I ve Grup II’deki olgularda, L2-3 veya L3-4 aralığından median yaklaşımla cilt ve ciltaltına 22 gauge iğne ile 2 mL % 2 lidokain enjekte edildikten sonra 16 gauge Tuohy 24 iğnesi kullanılarak serum fizyolojiğe direnç kaybı yöntemi ile epidural aralığa girildi ve epidural kateter (Perifix 401, B Braun Melsungen AG, D-34209 Melsungen, Germany) yerleştirildi. Anestezi indüksiyonunda %100 oksijen inhalasyonu ile iv 0.1-0.2 mg/kg etomidat, 0.5 mcg/kg fentanil sitrat ve 0.5 mg/kg rokuronyum uygulandı. Kas gevşemesi sağlandıktan sonra oral endotrakeal entübasyon gerçekleştirildi ve mekanik ventilasyona başlandı. Anestezi idamesi için O2 içinde %50 N2 O ve %1-2 sevofluran (Sevoran®, 250 ml, Abbott,Kent,England) ve gerektikçe 10 mg rokuronyum iv uygulandı. Supin pozisyonda subklavyen ven kateterizasyonu ve mesane kateterizasyonundan sonra hemodinamik stabilite sağlanarak, olgular lateral dekübitus pozisyonuna getirildi. Bu aşamadan sonra operasyon başlatıldı. Ekstübasyon öncesinde, anestezik gazlar kesildikten sonra, epidural kateterden 5 ml lokal anestezik (%0.2 ropivakain ya da %0.25 levobupivakain) enjekte edildi ve hasta kontrollü analjezi (HKA) cihazı ile kateterden infüzyon başlatıldı. Olgular, rastgele 3 gruba ayrıldı: 1.gruba (n=15); epidural kateterden 5ml/saatte ropivakain sürekli infüzyonu yapıldı. 2.gruba (n=13); epidural kateterden 5ml/saatte levobupivakain sürekli infüzyonu yapıldı. 3.grup (n=16); kontrol grubu olup lokal anestezik uygulanmadı; gerektikçe nonsteroid antiinflamatuvar ilaç ya da opioid verildi. Operasyon bitiminde, olguların spontan solunumları geri döndükten sonra, kas gevşeticinin etkisini antagonize etmek için iv 0.03-0.05 mg/kg neostigmin ve 0.015 mg/kg atropin ile rekürarizasyon yapıldı. Yeterli kas gücüne ulaştıktan sonra ekstübe edilen olgular, derlenme odasına alındı. Derlenme odasında 1 saat takip edilerek KTA, SAB/DAB, SpO2, dakika solunum sayısı (DSS), ağrı skorları (VAS,Yüz skala) ve varsa yan etkiler (bulantı,kusma vb) kaydedildi. Bir saat sonra olgular, vital bulguları stabil olarak ortopedi servisine gönderildi. Ağrının şiddeti, VAS ve Wong-Baker Yüz Skalası (0:ağrı yok, 1:yok denecek kadar ağrı, 2:biraz ağrı, 3:oldukça çok ağrı, 4:şiddetli ağrı, 5:dayanılmaz ağrı ) ile değerlendirildi (11). Tablo 8. 10 puanlı Vizüel Analog Skala (9) 0...........................................................5..................................................................10 Ağrı yok Orta derecede ağrı 25 En Şiddetli ağrı Operasyon sonrasında hemodinamik veriler, ağrı ölçümleri ve yan etkiler; ekstübasyon sonrası ilk koopere olduklarında (eks), 10., 30., 60.dakika ve 2., 4., 6., 8., 12., 18., 24.saatlerde kaydedildi. Analjezik gereksinimi, VAS>4 değeri olarak belirlendi ve subkutan 2.5 mg morfin uygulandı. Kullanılan toplam morfin dozu (mg) 24 saat sonunda hesaplanarak, her olgu için kaydedildi. Epidural kateter, operasyon bitiminden 24 saat sonra çıkarıldı. Kateter giriş yeri, enfeksiyon belirtileri (kızarıklık,ısı artışı vb) açısından kontrol edildi. Hasta konforu, 0-3 skala ile (O:kötü, 1:tedavi gerektiren yakınma, 2:tedavi gerektirmeyen yakınma, 3:rahat,sorunsuz) 60.dakika ve 24.saatte belirlendi. İstatistiksel değerlendirme Trakya Üniversitesi İstatistik ve Çeviri Bürosu’nda bulunan seri numarası AXA507c775506FAN3 olan STATISTICA AXA istatistik programı kullanılarak yapıldı. Ölçülebilen verilerin normal dağılıma uygunlukları tek örnek Kolmogorov Smirnov testi, normal dağılım gösterenler için; gruplar arasında fark olup olmadığı tek yönlü varyans analizi, varyans analizi sonrasında anlamlı olanlar için dağılımları homojen olanlar post-hoç yöntemlerinden Bonferoni t, homojen olmayanlar Dunnett T3 testi, ikili kıyaslamalar için bağımsız gruplarda t testi, normal dağılıma uymayanlar ve sayımla belirtilen veriler için Kruskal Wallis Varyans Analizi, Mann Whitney U testi kullanıldı. Grup içi kıyaslamalarda bağımlı gruplarda t testi ve Wilcoxon eşleştirilmiş iki örnek testi kullanıldı. Niteliksel verilerin gruplar arası kıyaslamaları için Pearson χ2 testi, Kolmogorov Smirnov iki örnek testi, grup içi kıyaslamaları Mc Nemar kullanılarak yapıldı. Tüm istatistikler için anlamlılık sınırı p<0.05 olarak seçildi. 26 BULGULAR DEMOGRAFİK VERİLER ve OPERASYON SÜRESİ Üç gruptaki olguların demografik verileri ile operasyon süreleri Tablo 9’da gösterilmiştir. Yaş (yıl) OIguların yaş (yıl) ortalama±SD (minimum-maksimum) değerleri Grup I’de 64.73±11.76 (46-78); Grup II’de 67.08±14.53 (41-85) ve Grup III’de 65.13±11.62 (49-82) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p=0.873). Cinsiyet Gruplara göre cinsiyet dağılımı (K/E); Grup I’de 11/4; Grup II’de 9/4 ve Grup III’de 8/8 olarak bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p=0.355). Vücut ağırlığı (kg) OIguların vücut ağırlığı (kg) ortalama±SD (minimum-maksimum) değerleri Grup I’de 73.55±15.11(55-107) Grup II’de 69.75±10.57(56-90) ve Grup III’de 70.40±10.75(52-90) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p=0.583). Operasyon süresi (dk) OIguların operasyon süresi (dk) ortalama±SD (minimum-maksimum) değerleri Grup I’de 117.67±41.22 (50-180); Grup II’de 128.46±51.98 (45-215) ve Grup III’de 132.81±48.27 (50-230) olarak bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p=0.661). 27 ASA skorları Grup I’de 4 oIgu ASA II; 9 olgu ASA III; 2 olgu ASA IV grubunda; Grup II’de 3 oIgu ASA II; 9 olgu ASA III; 1 olgu ASA IV grubunda; Grup III’te 3 oIgu ASA II; 10 olgu ASA III; 3 olgu ASA IV grubunda idi. Üç gruptaki olgulardan hiçbiri ASA I grubundan değildi. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p=0.916). Tablo 9. Olguların demografik özellikleri, operasyon süreleri Özellik Yaş (yıl) Grup I (n=15) (Ort±SD) 64.73±11.76 Grup II (n=13) (Ort±SD) 67.08±14.53 Grup III (n=16) (Ort±SD) 65.13±11.62 p 0.873 Cinsiyet (K/E) 11/4 9/4 8/8 0.355 Vücut ağırlığı (kg) Operasyon süresi (dk) ASA I/II/III/IV 73.55±15.11 69.75±10.57 70.40±10.75 0.583 117.67±41.22 128.46±51.98 132.81±48.27 0.661 0/4/9/2 0/3/9/1 0/3/10/3 0.916 p: Olasılık değeri. Ort±SD: p=0.05 için ortalamanın güven aralığı. POSTOPERATİF VERİLER Sistolik Kan Basıncı (mmHg) Üç gruptaki olguların sistolik kan basıncı değerleri tablo 10’da gösterilmiştir. Sistolik kan basıncı ortalama±SD (minimum-maksimum) değerleri; Ekstübasyon sonrasında: Grup I’de 131.60±21.99 (97-168); Grup II’de 132.85±20.19 (99-162) ve Grup III’de 130.94±19.11 (93-160) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. (p=0.968). Postoperatif 10. dakikada: Grup I’de 126.27±26.51 (88-180); Grup II’de 126.77±32.94 (71-183); ve Grup III’de 130.56±29.24 (87-184) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. (p=0.907). Postoperatif 30. dakikada: Grup I’de 122.27±24.06 (90-168) Grup II’de 121.38±21.90 (78-151) ve Grup III’de 133.38±20.29 (103-186) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. (p=0.261). 28 Postoperatif 60. dakikada: Grup I’de 126.80±21.11 (90-180); Grup II’de 113.54±24.66 (85-165) ve Grup III’de 117.81±16.39 (90-150) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. (p=0.230). Postoperatif 2.saatte: Grup I’de 119.33±23.44 (80-180); Grup II’de 108.70±13.31 (90130) ve Grup III’de 115.19±20.18 (80-140) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. (p=0.368). Postoperatif 4.saatte: Grup I’de 127.33±24.92 (80-180); Grup II’de 109.77±17.48 (80140) ve Grup III’de 116.56±19.55 (80-140) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. (p=0.093). Postoperatif 6.saatte: Grup I’de 127.33±21.86 (90-160); Grup II’de 109.08±11.15 (80120) ve Grup III’de 116.56±18.32 (80-140) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p=0.034). İleri değerlendirmede farkın Grup I ve II arasında olduğu saptandı (p=0.029). Postoperatif 8.saatte: Grup I’de 126.00±16.39 (100-160); Grup II’de 115.00±14.14 (85140) ve Grup III’de 117.87±17.59 (100-160) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.182). Postoperatif 12.saatte: Grup I’de 124.33±26.11 (80-180); Grup II’de 119.08±14.27 (90143) ve Grup III’de 115.75±9.71 (100-130) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.422). Postoperatif 18.saatte: Grup I’de 122.67±26.58 (90-180); Grup II’de 112.08±18.24 (80142) ve Grup III’de 113.38+14.91 (90-140) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.323). Postoperatif 24.saatte: Grup I’de 125.33±15.98 (110-160); Grup II’de 118.00±18.22 (90-164) ve Grup III’de 115.00±16.73 (100-160) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.23). 29 Tablo 10. Olguların postoperatif sistolik kan basıncı değerleri Ölçüm zamanı Grup I (n=15) (Ort. ±SD) Grup II (n=13) (Ort. ±SD) Grup III (n=16) (Ort. ±SD) p Ekstübasyon sonrası 131.60±21.99 132.85±20.19 130.94±19.11 0.968 Postoperatif 10. dak 126.27±26.51 121.38±21.90 133.38±20.29 0.907 Postoperatif 30. dak 122.27±24.06 121.38±21.90 133.38±20.29 0.261 Postoperatif 60. dak 126.80±21.11 113.54±24.66 117.81±16.39 0.230 Postoperatif 2.saat 119.33±23.44 108.70±13.31 115.19±20.18 0.368 Postoperatif 4.saat 127.33±24.92 109.77±17.48 116.56±19.55 0.093 Postoperatif 6.saat 127.33±21.86 109.08±11.15 ** 116.56±18.32 0.034* Postoperatif 8.saat 126.00±16.39 115.00±14.14 117.87±17.59 0.182 Postoperatif 12.saat 124.33±26.11 119.08±14.27 115.75±9.71 0.323 Postoperatif 18.saat 122.67±26.58 112.08±18.24 113.38+14.91 0.323 Postoperatif 24.saat 125.33±15.98 118.00±18.22 115.00±16.73 0.234 p: Olasılık değeri. Ort±SD: p=0.05 için ortalamanın güven aralığı. *: p<0,05: Üç grup arasında anlamlı fark. ** : p<0,05: Grup I ile karşılaştırıldığında anlamlı fark. Diyastolik Kan Basıncı (mmHg) Üç gruptaki olguların diyastolik kan basıncı değerleri Tablo 11’de gösterilmiştir. Diyastolik kan basıncı ortalama±SD (minimum-maksimum) değerleri; Ekstübasyon sonrasında: Grup I’de 76.00±7.07 (57-82); Grup II’de 77.15±13.95 (50100) ve Grup III’de 76.06±10.66 (58-95) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.951). Postoperatif 10. dakikada: Grup I’de 76.27±9.37 (58-90); Grup II’de 72.15±14.23 (4897) ve Grup III’de 73.44±10.40 (53-100) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.616). Postoperatif 30. dakikada: Grup I’de 72.73±11.06 (60-90); Grup II’de 66.31±9.78 (4880) ve Grup III’de 76.63±9.58 (60-90) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p=0.033). İleri değerlendirmede farkın Grup II ve III arasında olduğu saptandı (p=0.029). 30 Postoperatif 60. dakikada: Grup I’de 77.40±8.88 (60-90); Grup II’de 67.31±11.77 (5087) ve Grup III’de 73.06±11.02 (60-92) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.052). Postoperatif 2.saatte: Grup I’de 70.33±8.55 (60-80); Grup II’de 66.31±9.72 (50-80) ve Grup III’de 75.44±10.34 (60-90) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p=0.046). İleri değerlendirmede farkın Grup II ve III arasında olduğu saptandı (p=0.044). Postoperatif 4.saatte: Grup I’de 73.33±12.34 (50-100); Grup II’de 68.38±10.51 (50-85) ve Grup III’de 76.25±11.62 (60-95) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.200). Postoperatif 6.saatte: Grup I’de 72.67±10.50 (50-90); Grup II’de 67.46±8.68 (50-80) ve Grup III’de 74.31±10.29 (60-100) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.176). Postoperatif 8.saatte: Grup I’de 73.00±9.56 (60-90); Grup II’de 73.00±11.91 (55-100) ve Grup III’de 74.88±9.74 (60-100) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.848). Postoperatif 12.saatte: Grup I’de 73.33±12.20 (50-95); Grup II’de 71.62±8.10 (60-81) ve Grup III’de 69.63±6.95 (60-80) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.830). Postoperatif 18.saatte: Grup I’de 71.67±7.48 (50-80); Grup II’de 70.38±12.33 (50-95) ve Grup III’de 69.63±6.95 (60-80) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.818). Postoperatif 24.saatte: Grup I’de 74.67±9.15 (60-90); Grup II’de 72.62±11.79 (60-104) ve Grup III’de 71.56±10.28 (55-90) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.916). 31 Tablo 11. Olguların postoperatif diyastolik kan basıncı değerleri Ölçüm zamanı Grup I (n=15) (Ort. ±SD) Grup II (n=13) (Ort. ±SD) Grup III (n=16) (Ort. ±SD) p Ekstübasyon sonrası 76.00±7.07 77.15±13.95 76.06±10.66 0.704 Postoperatif 10. dak 76.00±7.07 77.15±13.95 76.06±10.66 0.951 Postoperatif 30. dak 72.73±11.06 66.31±9.78 ** 76.63±9.58 0.033* Postoperatif 60. dak 77.40±8.88 67.31±11.77 73.06±11.02 0.052 Postoperatif 2.saat 70.33±8.55 66.31±9.72 ** 75.44±10.34 0.046* Postoperatif 4.saat 73.33±12.34 68.38±10.51 76.25±11.62 0.200 Postoperatif 6.saat 72.67±10.50 67.46±8.68 74.31±10.29 0.176 Postoperatif 8.saat 73.00±9.56 73.00±11.91 74.88±9.74 0.848 Postoperatif 12.saat 73.33±12.20 71.62±8.10 69.63±6.95 0.830 Postoperatif 18.saat 71.67±7.48 70.38±12.33 69.63±6.95 0.818 Postoperatif 24.saat 74.67±9.15 72.62±11.79 71.56±10.28 0.916 p: Olasılık değeri. Ort±SD: p=0.05 için ortalamanın güven aralığı. *: p<0,05: Üç grup arasında anlamlı fark. ** : p<0,05: Grup III ile karşılaştırıldığında anlamlı fark. Kalp Tepe Atımı (atım/dk) Üç gruptaki olguların kalp tepe atımı değerleri Tablo 12’de gösterilmiştir. 32 Tablo 12. Olguların postoperatif kalp tepe atımı değerleri Grup I (n=15) (Ort. ±SD) Grup II (n=13) (Ort. ±SD) Grup III (n=16) (Ort. ±SD) p Ekstübasyon sonrası 87.47±11.49 87.15±12.19 86.88±11.59 0.990 Postoperatif 10. dak 79.07±8.37 81.77±17.14 79.38±11.87 0.831 Postoperatif 30. dak 79.13±6.05 80.85±18.78 80.94±12.91 0.917 Postoperatif 60. dak 82.07±9.41 81.54±18.55 78.00±14.28 0.696 Postoperatif 2.saat 80.93±6.92 80.77±12.04 83.56±13.99 0.752 Postoperatif 4.saat 84.27±7.96 87.85±16.34 85.88±10.16 0.725 Postoperatif 6.saat 84.40±7.79 91.85±17.77 89.81±11.89 0.286 Postoperatif 8.saat 87.20±10.19 92.15±12.58 88.38±10.79 0.484 Postoperatif 12.saat 88.27±10.79 88.46±11.98 88.75±9.15 0.992 Postoperatif 18.saat 90.13±10.86 89.00±14.85 87.88±11.09 0.877 Postoperatif 24.saat 87.00±6.36 90.38±15.20 85.62±10.35 0.503 Ölçüm zamanı p: Olasılık değeri. Ort±SD: p=0.05 için ortalamanın güven aralığı. Oksijen Satürasyonu (%) Üç gruptaki olguların oksijen satürasyonu (SpO2) değerleri Tablo 13’de gösterilmiştir. 33 Tablo 13. Olguların oksijen satürasyonu değerleri Ölçüm zamanı Grup I (n=15) (Ort. ±SD) Grup II (n=13) (Ort. ±SD) Grup III (n=16) (Ort. ±SD) p Ekstübasyon sonrası 99.47±0.64 99.46±0.78 99.38±0.80 0.953 Postoperatif 10. dak 99.47±0.65 99.31±0.85 99.44±0.73 0.922 Postoperatif 30. dak 99.53±0.64 99.46±0.78 99.44±0.73 0.952 Postoperatif 60.dak 99.47±0.65 99.46±0.78 99.50±0.63 0.980 Postoperatif 2.saat 99.40±0.63 99.23±0.93 99.38±0.72 0.821 Postoperatif 4.saat 99.47±0.64 99.08+0.87 99.44±073 0.385 Postoperatif 6.saat 99.80±0.41 99.92±0.86 99.38±0.72 0.251 Postoperatif 8.saat 99.57±0.51 99.38±0.51 99.50±0.52 0.121 Postoperatif 12.saat 99.07±0.50 98.77±0.72 98.75±0.68 0.385 Postoperatif 18.saat 98.85±0.59 98.85±0.69 98.50±0.51 0.738 Postoperatif 24.saat 98.85±0.69 98.69±0.63 98.44±0.52 0.738 p: Olasılık değeri. Ort±SD: p=0.05 için ortalamanın güven aralığı. Dakika Solunum Sayısı Üç gruptaki olguların dakika solunum sayısı değerleri Tablo 14’de gösterilmiştir. Dakika solunum sayısı ortanca (minimum-maksimum) değerleri; Ekstübasyon sonrasında: Grup I’de 15 (12-20); Grup II’de 14 (12-22) ve Grup III’de 13.5 (12-20) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.223). Postoperatif 10. dakikada: Grup I’de 14 (12-22); Grup II’de 16 (12-25) ve Grup III’de 13.5 (12-20) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.109). Postoperatif 30. dakikada: Grup I’de 16 (12-22); Grup II’de 16 (12-25) ve Grup III’de 12.5 (12-20) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.096). Postoperatif 60. dakikada: Grup I’de 14 (12-22); Grup II’de 14 (12-20) ve Grup III’de 14 (12-20) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.738). Postoperatif 2.saatte: Grup I’de 14 (12-16); Grup II’de 14 (12-22) ve Grup III’de 13.5 (12-20) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.713). Postoperatif 4.saatte: Grup I’de 13 (12-16); Grup II’de 14 (12-20) ve Grup III’de 14 (1218) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.101). 34 Postoperatif 6.saatte: Grup I’de 12 (12-16); Grup II’de 14 (12-17) ve Grup III’de 16 (1217) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p=0.030). İleri değerlendirmede farkın Grup I ile hem Grup II (p=0.025), hem de Grup III (p=0.033) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 8.saatte: Grup I’de 12 (12-20); Grup II’de 14 (13-17) ve Grup III’de 14 (1220) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p=0.021). İleri değerlendirmede farkın Grup I ile hem Grup II (p=0.008), hem de Grup III (p=0.041) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 12.saatte: Grup I’de 12 (12-20); Grup II’de 13 (12-18) ve Grup III’de 12 (12-16) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.455). Postoperatif 18.saatte: Grup I’de 12 (12-20); Grup II’de 13 (12-24) ve Grup III’de 12.5 (12-16) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0,383). Postoperatif 24.saatte: Grup I’de 12 (12-16); Grup II’de 12 (12-22) ve Grup III’de 12 (12-16) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0,911). Tablo 14. Olguların postoperatif dakika solunum sayısı değerleri p Ölçüm zamanı Grup III Grup I Grup II (n=16) (n=13) (n=15) med(min-maks) med(min-maks) med(min-maks) Ekstübasyon sonrası 15 (12-20) 14 (12-22) 13.5 (12-20) 0.223 Postoperatif 10. dak 14 (12-22) 16 (12-25) 13.5 (12-20) 0.109 Postoperatif 30. dak 16 (12-22) 16 (12-25) 12.5 (12-20) 0.096 Postoperatif 60. dak 14 (12-22) 14 (12-20) 14 (12-20) 0.738 Postoperatif 2.saat 14 (12-16) 14 (12-22) 13.5 (12-20) 0.713 Postoperatif 4.saat 13 (12-16) 14 (12-20) 14 (12-18) 0.101 Postoperatif 6.saat 12 (12-16) 14 (12-17) ** 16 (12-17) ** 0.030* Postoperatif 8.saat 12 (12-20) 14 (13-17) ** 14 (12-20) ** 0.021* Postoperatif 12.saat 12 (12-20) 13 (12-18) 12 (12-16) 0.455 Postoperatif 18.saat 12 (12-20) 13 (12-24) 12.5 (12-16) 0,383 Postoperatif 24.saat 12 12 (12-22) 12 0,911 (12-16) med (min-maks): Ortanca değer (en düşük ve en yüksek değerler). *: p<0,05: Üç grup arasında anlamlı fark. **: p<0,05: Grup I ile karşılaştırıldığında anlamlı fark. 35 (12-16) Ağrı Skorları Üç gruptaki olguların vizüel ağrı skorları (VAS) Tablo 15’de gösterilmiştir. Ağrı skorlarının ortanca (minimum-maksimum) değerleri; Ekstübasyon sonrasında: Grup I’de 0 (0-2); Grup II’de 0 (0-1) ve Grup III’de 5 (2-8) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.000) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 10. dakikada: Grup I’de 0 (0-2); Grup II’de 0 (0-1) ve Grup III’de 2 (0-8) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p=0.004). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.019), hem de Grup II (p=0.022) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 30. dakikada: Grup I’de 0 (0-1); Grup II’de 0 (0-1) ve Grup III’de 2.5 (0-8) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.001) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 60. dakikada: Grup I’de 0 (0-0); Grup II’de 0 (0-1) ve Grup III’de 3.5 (0-8) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.000) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 2.saatte: Grup I’de 0 (0-0); Grup II’de 0 (0-1) ve Grup III’de 3.5 (0-7) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.000) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 4.saatte: Grup I’de 0 (0-0); Grup II’de 0 (0-0) ve Grup III’de 2.5 (0-7) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.000) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 6.saatte: Grup I’de 0 (0-0); Grup II’de 0 (0-0) ve Grup III’de 4 (0-7) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.000) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 8.saatte: Grup I’de 0 (0-0); Grup II’de 0 (0-0) ve Grup III’de 2.5 (0-7) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). 36 İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.000) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 12.saatte: Grup I’de 0 (0-0); Grup II’de 0 (0-4) ve Grup III’de 2 (0-6) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.002) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 18.saatte: Grup I’de 0 (0-0); Grup II’de 0 (0-0) ve Grup III’de 2 (0-5) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.002), hem de Grup II (p=0.004) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 24.saatte: Grup I’de 0 (0-0); Grup II’de 0 (0-0) ve Grup III’de 1 (0-4) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.006), hem de Grup II (p=0.009) arasında olduğu saptandı. Tablo 15. Olguların postoperatif vizüel ağrı skorları Grup III Grup I Grup II (n=16) (n=13) (n=15) med(min-maks) med(min-maks) med(min-maks) 0 (0-1) *** 5 (2-8) Ekstübasyon sonrası 0 (0-2) *** p Ölçüm zamanı 0.000** Postoperatif 10. dak 0 (0-2) * 0 (0-1) * 2 (0-8) 0.004* Postoperatif 30. dak 0 (0-0) *** 0 (0-1) *** 2.5 (0-8) 0.000** Postoperatif 60. dak 0 (0-0) *** 0 (0-1) *** 3.5 (0-8) 0.000** Postoperatif 2.saat 0 (0-0) *** 0 (0-1) *** 3.5 (0-7) 0.000** Postoperatif 4.saat 0 (0-0) *** 0 (0-0) *** 2.5 (0-7) 0.000** Postoperatif 6.saat 0 (0-0) *** 0 (0-0) *** 4 (0-7) 0.000** Postoperatif 8.saat 0 (0-0) *** 0 (0-0) *** 2.5 (0-7) 0.000** Postoperatif 12.saat 0 (0-0) *** 0 (0-4) * 2 (0-6) 0.000** Postoperatif 18.saat 0 (0-0) * 0 (0-0) * 2 (0-5) 0.000** Postoperatif 24.saat 0 (0-0) * 0 (0-0) * 1 (0-4) 0.000** med (min-maks): Ortanca değer (en düşük ve en yüksek değerler). *: p<0.05: **: p<0.001: Üç grup arasında anlamlı-ileri derecede anlamlı fark. * : p<0.05: ***: p<0.001: Grup III ile karşılaştırıldığında anlamlı-ileri derecede anlamlı fark. 37 Yüz Skalası Sonuçları Üç gruptaki olguların yüz skalası ağrı skorları Tablo 16’da gösterilmiştir. Ağrı skorlarının ortanca (minimum-maksimum) değerleri; Ekstübasyon sonrasında: Grup I’de 2 (2-3); Grup II’de 2 (2-3) ve Grup III’de 3 (2-4) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p=0.003). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.014), hem de Grup II (p=0.010) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 10. dakikada: Grup I’de 2 (2-3); Grup II’de 2 (2-3) ve Grup III’de 3 (2-4) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p=0.001). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.003), hem de Grup II (p=0.006) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 30. dakikada: Grup I’de 0 (0-1); Grup II’de 0 (0-1) ve Grup III’de 3 (2-4) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.000) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 60. dakikada: Grup I’de 0 (0-1); Grup II’de 0 (0-1) ve Grup III’de 3 (1-4) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.000) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 2.saatte: Grup I’de 0 (0-1); Grup II’de 0 (0-1) ve Grup III’de 3 (1-4) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.000) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 4.saatte: Grup I’de 0 (0-1); Grup II’de 0 (0-1) ve Grup III’de 2.5 (0-4) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.000) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 6.saatte: Grup I’de 0 (0-1); Grup II’de 0 (0-0) ve Grup III’de 3 (1-4) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.000) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 8.saatte: Grup I’de 0 (0-0); Grup II’de 0 (0-0) ve Grup III’de 2 (0-4) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). 38 İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.000) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 12.saatte: Grup I’de 0 (0-0); Grup II’de 0 (0-0) ve Grup III’de 2 (0-3) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.000) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 18.saatte: Grup I’de 0 (0-0); Grup II’de 0 (0-0) ve Grup III’de 2 (0-3) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.000) arasında olduğu saptandı. Postoperatif 24.saatte: Grup I’de 0 (0-0); Grup II’de 0 (0-0) ve Grup III’de 2 (0-2) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.000) arasında olduğu saptandı. Tablo 16. Olguların postoperatif yüz skalası ağrı skorları [ Ölçüm zamanı p Grup III Grup I Grup II (n=16) (n=13) (n=15) med(min-maks) med(min-maks) med(min-maks) Ekstübasyon sonrası 2 (2-3) * 2 (2-3) * 3 (2-4) 0.003* Postoperatif 10. dak 2 (2-3) * 2 (2-3) * 3 (2-4) 0.001** Postoperatif 30. dak 0 (0-1) *** 0 (0-1) *** 3 (2-4) 0.000** Postoperatif 60. dak 0 (0-1) *** 0 (0-1) *** 3 (1-4) 0.000** Postoperatif 2.saat 0 (0-1) *** 0 (0-1) *** 3 (1-4) 0.000** Postoperatif 4.saat 0 (0-1) *** 0 (0-1) *** 2.5 (0-4) 0.000** Postoperatif 6.saat 0 (0-1) *** 0 (0-0) *** 3 (1-4) 0.000** Postoperatif 8.saat 0 (0-0) *** 0 (0-0) *** 2 (0-4) 0.000** Postoperatif 12.saat 0 (0-0) *** 0 (0-0) *** 2 (0-3) 0.000** Postoperatif 18.saat 0 (0-0) *** 0 (0-0) *** 2 (0-3) 0.000** Postoperatif 24.saat 0 (0-0) *** 0 (0-0) *** 2 (0-2) 0.000** med (min-maks): Ortanca değer (en düşük ve en yüksek değerler). *: p<0.05: **: p<0.001: Üç grup arasında anlamlı-ileri derecede anlamlı fark. *: p<0.05: ***: p<0.001: Grup III ile karşılaştırıldığında anlamlı-ileri derecede anlamlı fark. 39 Toplam Lokal Anestezik Dozu (mg) Üç grupta kullanılan toplam lokal anestezik miktarları Tablo 17’de gösterilmiştir. Toplam lokal anestezik dozları ortalama±SD (minimum-maksimum) değerleri; Grup I’de 210.00±0.00 (210-210) ve Grup II’de 220.00±0.00 (220-220) bulundu. Üçüncü grupta (kontrol) lokal anestezik kullanılmadığı için istatistik değerlendirme Grup I ile Grup II arasında yapıldı. İki grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark saptandı (p=0.000). Toplam Morfin Tüketimi (mg) Üç gruptaki olguların toplam morfin tüketimi Tablo 17’de gösterilmiştir. Toplam morfin tüketimi ortalama±SD (minimum-maksimum) değerleri; Grup I’de 1.00±2.07 (0-5); Grup II’de 1.54±2.40 (0-5) ve Grup III’de 7.50±2.58 (5-10) bulundu. Üç grup arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulundu (p=0.000). İleri değerlendirmede farkın Grup III ile hem Grup I (p=0.000), hem de Grup II (p=0.000) arasında olduğu saptandı. Tablo 17. Olgularda kullanılan toplam lokal anestezik ve morfin dozları Analjezik Grup I (n=15) Ort.±SD (min-maks) Grup II (n=13) Ort.±SD (min-maks) Grup III (n=16) Ort.±SD (min-maks) p 0 0.000** 7.50±2.58 0.000** Toplam lokal anestezik dozu (mg) Toplam morfin dozu (mg) 210.00±0.00 (210-210) 1.00±2.07*** (0-5) 220.00±0.00*** (220-220) 1.54±2.40*** (0-5) (5-10) p: Olasılık değeri. Ort±SD: p=0.05 için ortalamanın güven aralığı (en düşük ve en yüksek değerler). **: p<0.001: Üç grup arasında ileri derecede anlamlı fark. ***: p<0.001: Grup III ile karşılaştırıldığında anlamlı-ileri derecede anlamlı fark. 40 Yan Etkiler Üç gruptaki olgularda saptanan yan etkiler Tablo 18’de gösterilmiştir. Tablo 18. Olgularda görülen yan etkilerin dağılımı Ölçüm zamanı Postoperatif 60.dak Postoperatif 24.saat Yan etki Grup I Grup II Grup III p (n=15) (n=13) (n=16) Bulantı 2/15(%13.3) 3/13(%23.1) 3/16(%18.8) 1.000 Kusma 0/15 (% 0) 4/13(%30.8) 4/16 (% 25) 0.206 Bulantı 1/15 (%6.7) 1/13 (%7.7) 3/16(%18.8) 0.911 Kusma 0/15 (% 0) 2/13(%15.4) 5/16(%31.3) 0.258 n: Olgu sayısı. p: Olasılık değeri. Hasta Konforu Üç gruptaki olgularda saptanan hasta konforu skorları Tablo 19’da gösterilmiştir. Tablo 19. Olguların, hasta konforu skorları Ölçüm zamanı Hasta konforu 1 Grup I (n=15) 5/15 (% 33.3) Grup II (n=13) 7/13 (% 53.8) Grup III (n=16) 9/16 (% 56.3) p Postoperatif 60.dak 2 6/15 (% 40) 2/13 (% 15.4) 5/16 (% 31.3) 0.202 3 4/15 (% 26.7) 4/13 (% 30.8) 2/16 (% 12.5) 1 2/15 (% 13.3) 6/13 (% 40.0) 9/15 (% 56.3) 2 6/15 (% 40) 4/13 (% 30.8) 4/16 (% 25) 3 7/15 (% 46.7) 3/13 (% 23.1) 3/16 (% 18.8) Postoperatif 24.saat n: Olgu sayısı. p: Olasılık değeri. 41 0.202 TARTIŞMA Kalça kırıklarının cerrahi tedavisinde uygulanan total veya parsiyel kalça protezi operasyonlarından sonra hastanın uzun süre yatağa bağlı kalması; solunumsal, hemodinamik ya da trombotik komplikasyonlara neden olabilir. Bu komplikasyonları önlemek için erken dönemde mobilizasyon önemlidir ve bu da etkin bir analjeziyi gerekli kılmaktadır. Ayrıca, postoperatif dönemde cerrahi travmaya verilen stres yanıt ve ağrı, hastanın iyileşmesini geciktirip morbidite ve mortaliteyi artırmaktadır. Postoperatif ağrı tedavisinde, hastanın talebine cevap olarak aralıklı dozlarda analjezik verilmesi şeklinde uygulanan klasik tedavi genellikle etkisizdir. Bu dönemde kesintisiz devam eden dengeli bir analjezi, stres yanıtın oluşturacağı zararlı etkileri de azaltmaktadır. Epidural kateter yoluyla uygulanan sürekli analjezi, bu nedenle sıklıkla tercih edilen bir tekniktir (3,14). Postoperatif ağrı tedavisinde epidural infüzyonun uygulanması ile bazı yan etkiler bildirilmişse de, bunların göreceli olarak nadir olmaları nedeni ile bu tekniğin güvenilirliğine olan inanç halen sürmektedir (2). Sürekli epidural uygulama yöntemleri ile daha az rostral yayılım, değişmeyen analjezi seviyesi, kısa etkili opioid ve eş zamanlı lokal anestezik kullanım olanakları, kateter kontaminasyon riski azlığı, personel olmadan enjeksiyon imkanı sağlanabilmektedir (25). Çalışmamızda, genel anestezi altında total kalça protezi operasyonu geçiren olgularda, nispeten yeni kullanıma giren levobupivakain ve ropivakainin, postoperatif analjezi amacıyla sürekli epidural infüzyon yoluyla uygulanmasının analjezik etkinlik, yan etkiler ve hasta konforu açısından karşılaştırılması amaçlandı. Yapılan literatür araştırmalarında, bu iki ilacın karşılaştırıldığı çok az sayıda çalışma örnekleri bulmamız nedeniyle, ropivakain ve levobupivakaini benzer çalışmalarla tartışabildik. 42 Epidural anestezi, spinal anesteziye göre daha az kardiyovasküler depresyona neden olur. Ancak, özellikle kalp hastaları ve hipovolemi durumlarında lokal anesteziklere bağlı ani ve belirgin hemodinamik değişiklikler görülebilir. Kan basıncında düşme görülür; yeterli ön yük sağlanırsa, ard yükteki azalma hipertansiyon ve konjestif kalp yetmezliği olan hastalarda faydalıdır. Sistemik vasküler rezistans azalmasına bağlı kompansatuvar taşikardi veya T4 seviye üzerindeki kardiyak sempatik lifleri tutan blok varlığında bradikardi görülebilir (17,19). Wulf ve ark. (35) kalça protezi uygulanan 90 hastada yaptıkları çalışmada, ropivakain ile epidural anestezi sonrası postoperatif analjezi amacıyla 4-6 ml/saat hızda %2 ropivakain infüzyonu yaptıkları grupta, izofluran ile genel anestezi sonrası iv morfin HKA uyguladıkları gruba göre daha çok hipotansiyon ve bradikardi tespit etmişlerdir. Khoteev ve ark. (36) abdominal cerrahi yapılan ASA III-IV grubu, 53 kanser hastasında, intraoperatif torakal epidural yolla %2 ropivakain bolus uygulamasını takiben kan basıncında %20 ve kalp hızında %17 azalma olduğunu, postoperatif sürekli infüzyon hızını 12 ml/saat üzerine çıkardıklarında hipotansiyon görüldüğünü bildirmişlerdir. Eremenko ve ark. (37) koroner arter bypas greftleme yapılan 38 hastada, postoperatif analjezi amacıyla %2 ropivakaini 1-6 ml/saat hızda uygulamışlar ve hastaların 15’inde (%39.8) tedavi gerektiren hipotansiyon tespit etmişlerdir. Kostamovaara ve ark. (38) 1996-1997 yılları arasında kalça protezi yapılan, ASA I-III grubu, 18-79 yaş, 147 hastada postoperatif epidural analjezi amacıyla 2 mg/ml, 4-14 ml/saat hızda ropivakain sürekli infüzyonuna fentanil 2 mcg/ml ilavesinin etkilerini araştırdığı çalışmada, fentanil ilave edilen grupta hipotansiyonu daha sık rapor etmişler, fakat iki grup arasında anlamlı farklılık bulamamışlardır. Mezei ve ark. (39) abdominal cerrahi yapılan, 40-80 yaş, ASA I-II grubu hastalarda, epidural anesteziyi takiben analjezi amacıyla değişik hızlarda 2mg/ml ropivakain veya 2.5 mg/ml bupivakain uyguladıkları çalışmada, kan basıncı ve kalp hızı açısından iki grup arasında fark bulamamışlardır. Kanai ve ark. (40) alt ekstremite ortopedik cerrahisi yapılan hastalarda, kombine spinalepidural anestezi sonrası postoperatif analjezi amacıyla %0.125 bupivakain ve %2 ropivakain ve %2 ropivakain+fentanil 2.2 mcg/ml epidural infüzyonlarını karşılaştırdıkları çalışmada, tüm hastalarda kan basıncı ve kalp hızının değişmediğini saptamışlardır. Macias ve ark. (41) 1999-2001 yılları arasında, 18-80 yaş arası, ASA I-II grubu, torakotomi yapılan 80 hastada, postoperatif torasik epidural analjezi amacıyla %2 ropivakain ve %0.15 ropivakain+ fentanil 5mcg/ml ve %0.1 bupivakain+fentanil 5mcg/ml sürekli 43 infüzyonlarını karşılaştırdıkları çalışmada, toplam üç hastada (ropivakain+fentanil grubu hariç) efedrin tedavisi gerektiren hipotansiyon rapor etmişlerdir. Senard ve ark. (42) abdominal cerrahi yapılan, ASA I-III grubu, 50 hastada postoperatif epidural %0.1’lik levobupivakain+morfin ve %0.1’lik ropivakain+morfin infüzyonlarını karşılaştırdıkları çalışmada, hastaların %20’sinde sıvı tedavisiyle geçen hipotansiyon rapor etmişlerdir. Biz çalışmamızda, %2 ropivakain ve %2.5 levobupivakaini 5 ml/saat hızında uyguladık. Ekstübasyonu takiben (eks), 10., 30., 60. dakika ve 2., 4., 6., 8., 12., 18. ve 24. saatlerde kan basıncını kontrol ettik. Ropivakain grubunda tüm zamanlarda ölçülen kan basıncı değerlerini normal fizyolojik sınırlarda ve levobupivakain ile kontrol gruplarına göre daha yüksek değerlerde bulduk. Ropivakain ile bulduğumuz bu sonuçlar, ilacı aynı konsantrasyonda kullanan araştırmacıların (38,39,40) çalışmaları ile uygunluk göstermektedir. Onların da belirttiği gibi, %2 ropivakain infüzyonunun kan basıncı üzerine önemli etkisi olmadığını saptadık. Yukarıda belirttiğimiz diğer araştırmacıların çalışmalarında, %2 ropivakain infüzyonu kullanım sonrası belirledikleri hipotansiyon, az sayıda hastada (41), fentanil ilave edilmiş grupta (38) veya infüzyon hızının artışı sonrası (36) ortaya çıkmıştır. Murdoch ve ark. (43) kalça ve diz protezi yapılan ASA I-II grubu, 18-80 yaşları arası, 105 hastada yaptıkları çalışmada, epidural anestezi sonrası epidural analjezi amacıyla sürekli infüzyon yoluyla uygulanan levobupivakainin 3 farklı konsantrasyonu (% 0.0625, % 0.125 ve %0.25) arasında kardiyovasküler sisteme etki yönünden fark olmadığını bulmuşlardır. Calvo Vecino ve ark. (44) 5-16 yaş arası, ASA I-IV grubu, 64 hastada, postoperatif analjezi amacıyla her iki gruba da fentanil ilavesiyle %0.125 levobupivakaini, %0.125 bupivakain ile karşılaştırmışlar; iki ilacın profillerini benzer bulmuşlar, ancak iki hastada kalıcı bradikardi tespit etmişlerdir. Çalışmamızda, levobupivakain grubunda postoperatif 30.dakika ve 2.saatte diyastolik kan basıncı değerleri ile 6.saatte sistolik kan basıncı değerlerinde tedavi gerektirmeyecek düşme tespit ettik. Kalp tepe atımları, üç grupta da benzerdi ve normal sınırlarda kaldı. Murdoch ve ark.’nın (43) çalışma sonuçları, aynı konsantrasyonda levobupivakain kullandığımız çalışmamız sonuçları ile paralellik göstermektedir. Calvo Vecino ve ark.’nın (44) daha düşük konsantrasyonda levobupivakain kullanmalarına rağmen az sayıda da olsa kalıcı bradikardi saptamalarının uyguladıkları fentanil ile ilişkili olduğunu düşünmekteyiz. Solunum depresyonu, postoperatif epidural infüzyon ile ağrı tedavisinde opioid uygulamalarında istenmeyen en ürkütücü etkidir. Lokal anestezikler de, frenik ve interkostal sinir paralizisi veya direkt etki ile medüller solunum merkezi depresyonuna bağlı apneye 44 (postretrobulber apne sendromu) neden olabilirler. Bronş kasını gevşetirler (14). Macias ve ark. (41) çalışmalarında, ropivakain grubunda daha düşük spirometri değerleri tespit etmekle birlikte gruplar arasında fark bulamamışlar ve hiçbir hastada solunum depresyonu olmadığını bildirmişlerdir. Senard ve ark. (42) çalışmalarında, hiçbir hastada solunum depresyonuna rastlamadıklarını rapor etmişlerdir. Pouzeratte ve ark. (45) 18-70 yaş arası, ASA I-II grubu, abdominal cerrahi yapılan 60 hastada yaptıkları çalışmada, 0-12 ml/saat hızda uyguladıkları 0.2% ropivakain ile 0.125% bupivakain+ 0.5 mcg/ml sufentanil ve 0.125% ropivakain+0.5 mcg/ml sufentanil gruplarının epidural infüzyonlarını karşılaştırmışlar ve SpO2 değerlerinde düşme tespit etmekle birlikte, her üç grup arasında fark olmadığını belirtmişlerdir. Çalışmamızda SpO2 değerleri açısından gruplar arasında fark saptanmadı, ancak ropivakain grubunda dakika solunum sayıları, postoperatif 6. ve 8. saatlerde daha düşük tespit edildi. Bu bulgularımız yukarıda belirtilen çalışmacıların (41,42,45) sonuçları ile benzerlik göstermektedir. Birçok çalışma göstermiştir ki, postoperatif analjezi etkinliğinin değerlendirilmesinde en sık kullanılan yöntem VAS ile hastanın sorgulanmasıdır. Erichsen ve ark. (46) abdominal histerektomi sonrası epidural ropivakain infüzyonu ile iyi ağrı kontrolu sağlayıp düşük VAS değerleri elde etmişlerdir. Badner ve ark. (47) ortopedik cerrahi yapılan 44 hastada, postoperatif epidural analjezi amacıyla ropivakainin %0.1, %0.2 ve %0.3 konsantrasyonlarının 10 ml/saat hızda sürekli infüzyonu ile kontrol grubunu karşılaştırmışlar ve ropivakain gruplarında daha düşük VAS değerleri elde etmişlerdir. Turner ve ark. (48) ortopedik cerrahi yapılan 24-75 yaş arası, ASA I-III grubu, 151 hastada, %2 ropivakain infüzyonunun değişik hızlarda (6,8,10,12,14 ml/saat) uygulanması ile analjezik etkinliği benzer bulmuşlardır. Gianferrari ve ark. (49) 1999-2001 yılları arasında major abdominal cerrahi yapılan 590 hastada, torakal epidural analjezi amacıyla ropivakaine sufentanil ya da morfin eklenmesi sonucu VAS değerlerini 4-5 olarak tespit etmişler ve analjeziyi yeterli bulmuşlardır. Mezei ve ark. (39) çalışmalarında, ropivakain ile daha düşük VAS değerleri tespit etmişler, ancak anlamlı olmadığını bildirmişlerdir. Bertini ve ark. (50) kalça protezi yapılan 51 hastada, postoperatif dönemde epidural yolla ropivakain ve bupivakaini 2 mg/ml konsantrasyonda ve 6 ml/saat hızda uygulamışlar; analjezik etkinlikleri her iki grupta benzer bulmuşlardır. 45 Macias ve ark. (41) çalışmalarında, tek başına ropivakain verilen grupta 2. ve 12. saatlerde VAS değerinde artış olduğunu bulmuşlardır. Kanai ve ark. (40) çalışmalarında, postoperatif epidural bupivakain ve ropivakain infüzyonlarının başlaması ile VAS değerlerinde belirgin düşme olduğunu ve ropivakain+fentanil grubunda en düşük değerleri tespit ettiklerini bildirmişlerdir. Senard ve ark. (42) çalışmalarında, VAS değerlerini 2-4 olarak bulmuşlar ve iki grup arasında fark olmadığını bildirmişlerdir. Casati ve ark. (51) ise, kalça protezi yapılan, ASA I-III grubu, 45 hastada, postoperatif analjezi amacıyla %0.125 levobupivakain veya bupivakain ile %2 ropivakainin epidural infüzyonlarını karşılaştırdıkları çalışmada, her üç grubun analjezik etkinliklerinin benzer olduğunu bildirmişlerdir. Negri ve ark. (52) hipospadias onarımı yapılan, 2-6 yaş arası, ASA I grubu, 90 çocukta, postoperatif infüzyon hızını 0.2 mg/kg/saat olarak uyguladıkları %0.125 konsantrasyonda levobupivakain, ropivakain ve bupivakain infüzyonlarının benzer analjezik etkinlik gösterdiğini rapor etmişlerdir. Zhang ve ark. (53) 25-38 yaş arası, ASA I-II grubu, spinal-epidural anestezi ile sezaryan yapılan hastalarda, postoperatif dönemde epidural yolla verilen, her birine 20 mcg/ml morfin ekledikleri %0.125 levobupivakain, %0.125 ropivakain ve 0.125 bupivakain infüzyonlarını karşılaştırdıkları çalışmada, levobupivakain ile daha iyi analjezi sağlamışlardır. Çalışmamızda analjezi etkinliğini belirtmek amacıyla, diğer çalışmalardan farklı olarak VAS sorgulaması yanı sıra yüz skalası da kullanıldı. Epidural lokal anestezik infüzyonlarının başlaması ile ağrı skorlarında düşme tespit edildi. Ropivakain ve levobupivakain gruplarının analjezik etkinliklerinin yeterli olduğu; postoperatif ağrı skorlarının birbirleri ile benzerlik gösterdiği saptandı. Bulduğumuz sonuçlar, yukarıda belirtilen çalışmaların (39,46,47,50,51) sonuçlarına benzerlik göstermektedir. Senard ve ark. (42) çalışmalarında, uygulanan levobupivakain ve ropivakain dozlarını benzer olarak rapor etmişlerdir. Badner ve ark. (47) ile Etches ve ark. (54), ropivakain infüzyonu yapılan hastalarda, kontrol (salin) gruplarına göre ek analjezik olarak morfin ihtiyacının azaldığını rapor etmişler ve bu durumu ropivakainin analjezik etkisine bağlamışlardır. Schug ve ark. (55) abdominal cerrahi yapılan, ASA I-III grubu, 36 hastada postoperatif analjezi amacıyla 10 ml/saat hızda verilen %1, %2 ve %3 ropivakain infüzyonlarını salin grubu ile karşılaştırmışlar ve %1 ropivakain grubunda ek morfin ihtiyacının daha az olduğunu bildirmişlerdir. 46 Dernedde ve ark. (56) abdominal cerrahi yapılan 82 hastada, postoperatif epidural levobupivakainin 1.5 veya 5 mg/ml konsantrasyonda uygulanması ile ek morfin ihtiyacı açısından fark olmadığını belirtmişlerdir. Çalışmamızda, ek analjezik gereksinimi, VAS>4 değeri olarak belirlendi ve subkutan 2.5 mg morfin uygulandı. 24 saat sonunda kullanılan toplam lokal anestezik ve toplam morfin dozları (mg) hesaplanarak, her olgu için kaydedildi. Çalışmamız sonucunda lokal anestezik dozu, levobupivakain grubunda daha yüksek tespit edildi ve istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.001). Bu durum, Senard ve ark.’nın (42) sonuçları ile farklılık göstermektedir. Çalışmamız sonucunda morfin dozunu kontrol grubunda daha yüksek tespit ettik ve yukarıda belittiğimiz araştırmacıların (47,54,55) lokal anesteziklerin analjezik etkileri nedeniyle postoperatif morfin ihtiyacını azalttığı görüşüne katıldık. Literatürde epidural opioid uygulaması sonrası en sık karşılaşılan komplikasyonların bulantı ve kusma olduğu bildirilmektedir. Bu bulgular postoperatif dönemde hasta memnuniyeti açısından hiç istenmeyen yan etkilerdir. Lokal anestezikler, epidural infüzyon şeklinde uygulandıklarında gastrointestinal paralizi ve postoperatif dönemdeki bulantı ve kusmayı, visseral refleks aktivite ve sistemik opioid kullanımını azaltarak önlemektedir (2). Wulf ve ark. (35) çalışmalarında, epidural ropivakain uygulamasının morfin intravenöz HKA’ya göre daha az bulantı ve kusmaya neden olduğunu not etmişlerdir. Schug ve ark. (55) çalışmalarında, %1 ropivakain grubunda hiçbir hastada bulantı ve kusmaya rastlamadıklarını, diğer gruplar arasında fark olmadığını belirtmişlerdir. Yapılan çalışmaların sonucunda bulantı insidansını Gianferrari ve ark. (49) %6, Senard ve ark. (42) ise, % 36 olarak belirlemişlerdir. Kanai ve ark. (40) çalışmalarında, hiçbir hastada bulantı görmediklerini bildirmişlerdir. Macias ve ark. (41) çalışmalarında, epidural ropivakain ile bulantı ve kusma insidansının fentanil eklenen gruplardan daha yüksek olduğunu rapor etmişlerdir. Dernedde ve ark. (57) postoperatif analjezi amacıyla torakal epidural yolla uyguladıkları üç farklı konsantrasyonda (1.5, 5 ve 7.5 mg/ml) levobupivakain infüzyonlarını karşılaştırdıkları çalışmada, ilacın düşük volüm ve yüksek konsantrasyonda verildiği grupta (1.5 mg/ml) bulantının daha sık görüldüğünü tespit etmişlerdir. De Cosmo ve ark. (58) torakotomi yapılan hastalarda, postoperatif torakal epidural yolla uygulanan ve 1 mg/ml sufentanil eklenen % 0.125 veya % 0.0625 konsantrasyonda levobupivakain infüzyonlarını karşılaştırdıkları çalışmada, % 0.125 levobupivakain+ sufentanil grubunda bulantı ve kusma insidansında azalma tespit etmişlerdir. Çalışmamızda 60.dakika ve 24.saatte bulantı ve kusma varlığı sorgulandı; ropivakain 47 grubunda 3 kişide bulantı, levobupivakain grubunda 7 kişide bulantı ve 3 kişide kusma, kontrol grubunda 8 kişide bulantı ve kusma görüldü. Wulf ve ark. (35) gibi ropivakain grubunda bulantı ve kusma insidansının klinik olarak daha az olduğunu gördük; ancak bu durum istatiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0.05). Kontrol grubundaki yüksek bulantı ve kusma insidansının, yüksek morfin tüketimi ile uyumlu olduğunu gördük. Levobupivakain ile daha çok bulantı ve kusma görülmesi şaşırtıcı bir sonuçtu. Schug ve ark. (55) çalışmalarında, %2 ve %3 ropivakain gruplarında hasta konforu skorlarını yüksek olarak rapor etmişlerdir. Bertini ve ark. (50) ve Zhang ve ark. (53) çalışmalarında, ropivakain infüzyonu ile daha yüksek hasta konforu skorları tespit etmişlerdir. Senard ve ark. (42), Pouzeratte ve ark. (45), Dernedde ve ark. (56,57) ise, hasta konforu açısından gruplar arasında fark bulamamışlardır. Çalışmamızda, hasta konforunu 0-3 skala ile değerlendirdik ve ropivakain grubunda 8 kişi, levobupivakain grubunda 4 kişi ve kontrol grubunda 3 kişi postoperatif dönemi rahat ve sorunsuz olarak geçirdi. Hasta konforu skorları açısından gruplar arasında anlamlı fark bulunamadı (p>0.05). Sonuçlarımız, belirtilen araştırmacıların (42,45,55) bulduğu sonuçlara paralellik göstermektedir. Sonuç olarak; ropivakain infüzyonu ile solunum sayılarında azalma, levobupivakain infüzyonu ile kan basıncı değerlerinde düşme görülebilmesine rağmen, bu değişikliklerin normal fizyolojik sınırlar içinde olması nedeniyle her iki ilacın analjezik etkinlik, yan etkiler ve hasta konforu açısından birbirlerine üstünlükleri olmadığı kanısına vardık. 48 SONUÇLAR Bu çalışmada, genel anestezi altında total kalça protezi operasyonu yapılan hastalarda postoperatif analjezi amacıyla ropivakain ve levobupivakain epidural infüzyonlarının analjezik etkinlik, yan etkiler ve hasta konforu açısından karşılaştırılmasını amaçladık. Demografik veriler (yaş,cinsiyet,vücut ağırlığı), ASA değerleri ve operasyon süreleri açısından gruplar arasında benzer sonuçlar bulundu. 1. Postoperatif dönemde 6.saat sistolik kan basıncı değerlerinin levobupivakain grubunda daha düşük olduğunu gördük. 2. Postoperatif dönemde 30.dakika ve 2.saat diyastolik kan basıncı değerlerini levobupivakain grubunda daha düşük olarak tespit ettik. 3. Kalp tepe atımları ve SpO2 değerleri açısından gruplar arasında fark saptanmadı. 4. Postoperatif dönemde 6. ve 8.saat dakika solunum sayılarının ropivakain grubunda daha düşük olduğunu saptadık. 5. Postoperatif ilk 24 saat boyunca VAS ve Yüz skala sonuçları açısından lokal anestezik gruplarında benzer sonuçlar elde edilmesine rağmen, kontrol grubunda anlamlı yüksek ağrı skorları tespit edildi. Buna paralel olarak uygulanan ek morfin dozu da, lokal anestezik gruplarında benzer, kontrol grubunda anlamlı yüksek bulundu. 6. Uygulanan toplam lokal anestezik dozu, levobupivakain grubunda anlamlı yüksek bulundu. 7. Bulantı ve kusma görülme sıklığı açısından gruplar arasında fark olmadığını gördük. 8. Hasta konforu skorları açısından her üç grupta benzer sonuçlar elde ettik. 49 Sonuç olarak; total kalça protezi operasyonları sonrası postoperatif analjezi amacıyla denenmemiş bir yöntem olan ropivakain ve levobupivakain sürekli epidural infüzyonlarının uygulanması sırasında, normal sınırlarda olmak üzere ropivakain ile solunum sayılarında azalma ve levobupivakain ile kan basıncı değerlerinde düşme olabileceğini gördük. Bu iki ilacın analjezik etkinlik, yan etkiler ve hasta konforu açısından birbirlerine üstünlükleri olmadığı ve postoperatif analjezi amacıyla kullanılabileceği kanısına vardık. 50 ÖZET Bu çalışmada, total kalça protezi yapılacak, yaşları 40-85 arasında değişen, ASA II-IV grubundan 44 olgu randomize olarak 3 gruba ayrıldı. Operasyon odasında üç yollu EKG, noninvaziv kan basıncı, periferik oksijen satürasyonu monitörizasyonu uygulanan olgulara, lateral dekübitus pozisyonunda, steril koşullarda, L2-3 veya L3-4 aralığından 16 gauge Tuohy iğnesi ile median yaklaşımla, direnç kaybı yöntemi kullanılarak epidural kateter yerleştirildi. Midazolam premedikasyonu sonrası anestezi indüksiyonu için %100 oksijen inhalasyonu ile iv 0.1-0.2 mg/kg etomidat, 0.5 mcg/kg fentanil sitrat ve 0.5 mg/kg rokuronyum uygulandı. Oral endotrakeal entübasyon ve mekanik ventilasyon yapıldı. Anestezi idamesi %50 O2+ %50 N2O ve %1-2 sevofluran ve gerektikçe iv 10 mg rokuronyum ile sağlandı. Operasyon bitiminde, ekstübasyon öncesinde, anestezik gazlar kesildikten sonra, epidural kateterden 5 ml %0.2 ropivakain ya da %0.25 levobupivakain enjekte edildi ve hasta kontrollü analjezi cihazı ile 5ml/saat hızda Grup I’e ropivakain, Grup II’ye levobupivakain sürekli infüzyonu başlatıldı. Grup III kontrol grubu olup gerektikçe nonsteroid antiinflamatuvar ilaç ve opioid verildi. Operasyon bitiminde, ekstübasyon sonrası, 10., 30., 60.dakika ve 2., 4., 6., 8., 12., 18., 24.saatlerde hemodinamik ölçümler ve ağrı skorları kaydedildi. Ek analjezik olarak VAS>4 olduğunda subkutan 2.5 mg morfin uygulandı. Kullanılan toplam morfin dozu ve toplam lokal anestezik dozu, her olgu için not edildi. Postoperatif 60.dakika ve 24.saatlerde yan etkiler ve hasta konforu skorları rapor edildi. Demografik veriler, ASA değerleri ve operasyon süreleri benzerdi. Postoperatif 6.saatte sistolik kan basıncı değerleri ile 30.dakika ve 2.saatte diyastolik kan basıncı değerleri, levobupivakain grubunda daha düşük bulundu (p<0.05). Postoperatif 6. ve 8. saatte dakika 51 solunum sayıları ropivakain grubunda daha düşük tespit edildi (p<0.05). Postoperatif dönemde VAS ve yüz skala sonuçları ile uygulanan ek morfin dozu, kontrol grubunda sonuçlar anlamlı yüksek bulundu (p<0.005). Toplam lokal anestezik dozu, levobupivakain grubunda anlamlı yüksek bulundu (p<0.001). Kalp tepe atımları ve SpO2 değerleri ile bulantı ve kusma insidansları ve hasta konforu skorları açısından fark bulunmadı. Sonuçta; total kalça protezi operasyonlarında postoperatif analjezi amacıyla ropivakain ve levobupivakainin sürekli epidural infüzyonları sırasında, her iki grupta da normal fizyolojik sınırlar içinde olmasına rağmen ropivakain grubunda dakika solunum sayısında azalma ve levobupivakain grubunda ise kan basıncı değerlerinde düşme belirlendi. Her iki ilacın analjezik etkinlik, yan etkiler ve hasta konforu açısından birbirlerine üstünlükleri olmadığı kanısına varıldı. Anahtar kelimeler: Postoperatif analjezi, ropivakain, epidural sürekli infüzyon, levobupivakain 52 COMPARISON OF EPIDURAL INFUSIONS OF ROPIVACAINE AND LEVOBUPIVACAINE FOR POSTOPERATIVE ANALGESIA AFTER TOTAL HIP ARTROPLASTY SUMMARY In this study, 44 patients, 40-85 years old, ASA I-IV status, undergoing total hip artroplasty, were randomized in three groups. In the operation theatre, electrocardiogram, non-invasive blood pressure and peripheral oxygen monitorization were used and than in lateral decubitus position an epidural catheter was inserted with using loss resistance technique in L2-3 or L3-4 space with using 16 gauge Tuohy needle in sterile conditions. After intravenous midazolam premedication, the anesthesia induction was performed by using 100% oxygen inhalation and intravenous 0.1-0.2 mg/kg hipnomidate, 0.5 mcg/kg fentanyl citrate and 0.5 mg/kg rocuronium. After endotracheal intubation the maintanence of anesthesia was made by using 50% N2O + 50% O2 and 1-2% sevoflurane and during the operation rocuronium was used for maintanence of neuromusculer blockage if necessary. At the and of the operation, before extubation, 5 ml 0.2% ropivacaine or 5 ml 0.25% levobupivacaine was given using epidural catheter. With using patient controlled analgesia device, 5 ml/hr ropivacaine was given continuosly to Group I and also 5 ml/hr levobupivacaine was started to given continuosly to Group II. Group III was agreed as control group and non-steroidal anti-inflammatory drugs and opioids were given if necessary. 53 At the end of the operation, after extubation, at 10th, 30th, 60th minutes and 2th, 4th, 6th, 8th, 12th, 18th and 24th hours, hemodinamic measurements and pain scores were all recorded. Subcutaneously 2.5 mg morphine was used if VAS pain score was greater than 4. Total morphine consumption and total local anesthetic consumption were all recorded. Side effects and patient satisfaction were recorded at 60th minute and 24th hour in the postoperative period. Demografic data, ASA scores and operation times were similar in all groups. The systolic blood pressure in postoperative 6.hour and diastolic blood pressure measurements in postoperative 30.minute and 2.hour were lower in levobupivacaine group (p<0.05). In postoperative 6. and 8.hours breathing time were lower in ropivacaine group (p<0.05). In postoperative period VAS and face scala pain scores, supplementation morphine dose was higher in control group (p<0.005). Total local anesthetic dose was significantly higher in levobupivacaine group (p<0.001). Heart rate, peripheral oxygen saturation, nausea and vomiting frequency and patient satisfaction were all similar. In conclusion; decreases of breathing rate in ropivacaine group and decreases of blood pressure levels in levobupivacaine group were detected. These decreases were in physiologyc limits normally. There were no differences in analgesic efficiency, side effects and patient satisfaction between the two groups. Key words: Postoperative analgesia, ropivacaine, epidural continuous infusion, levobupivacaine 54 KAYNAKLAR 1. Çevik B, Sezen Ö, Büyükkırlı H, Bombacı E, Çolakoğlu S. Bupivakain ve ropivakain ile insizyon bölgesi infiltrasyonunun postoperatif analjezi üzerine etkileri. Türk Anest Rean Der Dergisi 2005;33:145-50. 2. Can T. Alt Ekstremite Ortopedik Cerrahi Girişimlerinde Epidural İnfüzyon Yöntemiyle Bupivakain ile Bupivakain ve Sufentanil Kombinasyonunun Postoperatif Analjezi Etkinliklerinin Karşılaştırılması (tez). İstanbul: S.B.Göztepe Eğitim Hastanesi; 2006. 3. McLain RF, Weinstein JN. Ortopedik cerrahi (Çeviri: Çimen A). Ağrı Tedavisi El Kitabı’nda (Çeviri editörü: Erdine S). Ankara: Güneş Kitabevi; 2006. s.435-51. 5. Yücetürk G. Ortopedi ve Travmatoloji. Birinci basım. İzmir: Güven Kitabevi, 2007:286-9. 6. Harkess WJ. Artroplasty of Hip. In: Champbell’s Operative Orthopaedics (Editor: Crenshaw AH). Eighth edition. America. Mosby Year Book, Inc; 1992. p.442. 7. Özcengiz D, Özbek H. Anestezi El Kitabı. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 1998:307. 8. Eti Aslan F. Ağrı ve Kontrolü. 1.basım. İstanbul: Avrupa Tıp Kitapçılık, 2006:68-9. 9. Önal A. Algoloji. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 2004:18-29. 10. Kayhan Z. Klinik Anestezi. 2.baskı. İstanbul: Logos Yayıncılık, 1997:769. 11. Pain management: Reducing disparities for homeless patients (editorial). Healing Hands 2004;8:5. 55 12. Morgan GE, Mikhail MS. (Çeviri: Lüleci N). Klinik Anesteziyoloji. İstanbul: Tayt Ofset; 2002. s.284-5. 13. Eti Aslan F. Ağrı ve Kontrolü. 1. basım. İstanbul: Avrupa Tıp Kitapçılık, 2006:159-90. 14. Rawall N. Postoperatif ağrı tedavisi. Erdine S (Editör). Ağrı’da. İkinci baskı. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri; 2002. s.118-35. 15. Yücel A. Hasta kontrollü anestezi. Erdine S (Editör). Ağrı’da. İkinci baskı. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri; 2002. s.144-53. 16. Dilek U, Yörükoğlu D. Postoperatif PCA. Anestezide Güncel Konular’da. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri; 2002. s.515-29. 17. Kayhan Z. Klinik Anestezi. 2.baskı. İstanbul: Logos Yayıncılık, 1997:477-98. 18. Erdine S, Özyalçın SN, Raj PP, Heavner J, Aldemir T, Yücel A. Rejyonel Anestezi. Nobel Tıp Kitabevleri, 2005:135-58. 19. Morgan GE, Mikhail MS, Murray JM. Clinical Anesthesiology. Third edition. New York: Mc Graw Hill Co; 2002. p.253-73. 20. Hawkins JL. Epidural Analjezi ve Anestezi. Dikmen Y (Çeviri editörü). Anestezinin Sırları’nda. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri; 2006. s.360. 21. Erdine S. Sinir Blokları. İstanbul: Emre Matbaacılık, 1993:193-6. 22. Faccenda KA, Finucane BT. Epidural block: Technical aspects and complications (Regional anaesthesia). Anaesthesiology 2002;15(5):519-23. 23. Brull R, Mc Cartney CJL, Chan V,El-Beheiry H. Neurological complications after regional anesthesia: Contemporary estimates of risk (Analgesia: Regional anesthesia). Anesth Analg 2007;104(4):965-74. 24. Raj P.P. Sürekli bölgesel anestezi. Erdine S (Editör). Ağrı’da. İkinci baskı. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri; 2002. s.611-21. 25. Barash PG, Cullen BF, Stoelting RK. (Çeviri: Elar Z). Klinik Anestezi El Kitabı’nda. İstanbul: Logos Yayıncılık; 1999. s.532. 26. İzdeş S, Kesimci E, Can S, Kanbak O. Lomber epidural anestezide %0.75 ropivakainin epidural veya intravevöz tramadol ile kombinasyonunun etkinliği. Anestezi Dergisi 2006;14(2). 27. Stannard, Booth S. (Çeviri: Karacan İ,Özaras N). Ağrı’da. 1.baskı. İstanbul: Medikal Yayıncılık; 2007. s.103-15. 56 28. Kazak Z, Ökten F. Ropivakain ve klinik kullanımı. Türkiye Klinikleri J Anest Reanim 2006;4:18-25. 29. Ropivakain (editorial). In: Goodman LS, Gilman A (Eds.). Eleventh edition. New York: Mc Graw Hill Co; 2006. p.370. 30. Güler T. Rejyonal İntravenöz Anestezide Prilokain, Artikain ve Ropivakainin Karşılaştırılması (tez). Edirne: Trakya Üniversitesi; 2005. 31. McLeod GA, Burke D. Review Article Levobupivacaine. Anaesthesia 2001;56(4):331-41. 32. Bhatt SH. Levobupivacaine: A stereo-selective amide local anesthesic. Journal of the Pharmacy Society of Wisconsin;2001. 33. Norwalk CT. Chiracaine (levobupivacaine) anesthetic extends use to post-op pain management. Doctor’s Guide. 2000. http://www.docguide.com/dg.nsf. 34. Levobupivacaine (editorial). 2006. http://metagenics.com/resources/imc/One Medicine Prof/Prof Drugs/Levobupivacaine. 35. Wulf H, Biscoping J, Beland B, Bachmann-Mennenga B, Motsch J. Ropivacaine epidural anesthesia and analgesia versus general anesthesia and intravenous patient-controlled analgesia with morphine in the perioperative management of hip replacement. Ropivacaine Hip Replacement Multicenter Study Group. Anesth Analg 1999;89(1):1116. 36. Khoteev Azh, Sokolov SN, Popov Lıa, Dyshaev SIu, Suniaikin VA. Use of continuous epidural infusion of ropivacaine as a component of an anesthesiological appliance and postoperative analgesia in elderly patients in cancer surgery. Anesteziol Reanimatol 2005;(5):25-7. 37. Eremenko AA, Ziuliaeva TP, Shandruk ID, Kolpakov PE, Erogov VM, Iavorovskia AG. Continuous epidural infusion of ropivacaine hydrochloride (naropin) during postoperative analgesia in cardiosurgical patients. Anesteziol Reanimatol 2003;(5):63-7. 38. Kostamovaara PA, Laurila JJ, Alahuhta S, Salomaki TE. Ropivacaine 1 mg x ml-1 does not decrease the need for epidural fentanyl after hip replacement surgery. Acta Anaesth Scand 2001;45 (4):489–94. 39. Mezei M, Mihalik Z, Penzes I. Continuous postoperative epidural analgesia in abdominal surgery using ropivacain. Magy Seb 2002;55(2):87-91. 40. Kanai A, Kinoshita S, Suzuki A, Okamoto H, Hoka S. Advantage of ropivacaine for postoperative epidural analgesia following leg orthopedic surgery. Masui 2005;54(1):813. 57 41. Macias A, Monedero P, Adame M, Torre W, Fidalgo İ, Hidalgo F. A Randomized, Double-Blinded Comparison of Thoracic Epidural Ropivacaine, Ropivacaine/Fentanyl, or Bupivacaine/Fentanyl for Postthoracotomy Analgesia. Anesth Analg 2002;95:1344-50. 42. Senard M, Kaba A, Jacquemin J, Maquoi LM, Geortay MPN, Honore PD at al. Epidural levobupivacaine 0.1 % or ropivacaine 0.1 % combined with morphine provides comparable analgesia after abdominal surgery. Anesth Analg 2004;98:389-94. 43. Murdoch JAC, Dickson UK, Wilson PA, Berman JS, Gad-elrab RR, Scott NB. The efficacy and safety of three concentrations of levobupivacaine administered as a continuous epidural infusion in patients undergoing orthopedic surgery. Anesth Analg 2002;94:438-44. 44. Calvo Vecino JM, San Norberto L, Abad Gurumeta A, Velasco Villanueva D, Velasque Muatoz MF, Pico Brezmes S at al. Levobupivacaine versus racemic bupivacaine for thoracic and upper lumbar epidural anesthesia-analgesia in children. Rev Esp Anestesiol Reanim 2007;54(5):288-96. 45. Pouzeratte Y, Delay JM, Brunat G, Boccara G, Vergne C, Jaber S at al. Patient-Controlled Epidural Analgesia After Abdominal Surgery: Ropivacaine Versus Bupivacaine. Anesth Analg 2001;93:1587-92. 46. Erichsen CJ, Sjövall J, Kehlet H, Hedlund C, Arvidsson T. Pharmacokinetics and analgesic effect of ropivacaine during continuous epidural infusion for postoperative pain relief. Anesthesiology 1996;84(4):834-42. 47. Badner NH, Reid D, Sullivan P, Ganapathy S, Crosby ET, McKenna J at al. Continuous epidural infusion of ropivacaine for the prevention of postoperative pain after major orthopaedic surgery: a dose-finding study. Can J Anaesth 1996;43(1):17-22. 48. Turner G, Blake D, Buckland M, Chamley D, Dawson P, Goodchild C et al. Continuous extradural infusion of ropivacaine for prevention of postoperative pain after major orthopaedic surgery. BJA 1996;76:606-10. 49. Gianferrari P, Voltolina M, Clara ME, Marzullo A, Campra D. Postoperative pain management: epidural analgesia. Minerva Chir 2003;58(6):857-60. 50. Bertini L, Mancini S, Di Benedetto P, Ciaschi A, Martini O, Nava S at al. Postoperative analgesia by combined continuous infusion and patient-controlled epidural analgesia (PCEA) following hip replacement: ropivacaine versus bupivacaine. Acta Anaesth Scand 2001;45(6): 782–5. 51. Casati A, Santorsola R, Aldegheri G, Ravasi F, Fanelli G, Berti M at al. İntraoperative epidural anesthesia and postoperative analgesia with levobupivacaine for major orthopedic surgery: a double blind, randomized comparison of racemic bupivacaine and ropivacaine. J Clin Anesth 2003;15(2):126-31. 58 52. De Negri P, Ivani G, Tirri T, Modano P, Reato C, Eksborg S at al. A comparison of epidural bupivacaine, levobupivacaine and ropivacaine on postoperative analgesia and motor blockade. Anesth Analg 2004;99:45-8. 53. Zhang YF, Lao JX, Liu WX, Li Y, Lai GZ. Comparison of levobupivacaine, ropivacaine and racemic bupivacaine in patient-controlled epidural analgesia after cesarean section. Nan Fang Yi Ke Da Xue Bao 2006;26(2):224-6. 54. Etches RC, Writer WD, Ansley D, Nydahl PA, Ong BY, Lui A at al. Continuous epidural ropivacaine 0.2% for analgesia after lower abdominal surgery. Anesth Analg 1997;84(4):784-90. 55. Schug SA, Scott DA, Payne J, Mooney PH, Hagglöf B. Postoperative analgesia by continuous extradural infusion of ropivacaine after upper abdominal surgery. BJA 1996;76:487-91. 56. Dernedde M, Stadler M, Bardiau F, Seidel L, Boogaerts JG. Low vs. high concentration of levobupivacaine for post-operative epidural analgesia: influence of mode of delivery. Acta Anaesth Scand 2006;50 (5), 613–21. 57. Dernedde M, Stadler M, Bardiau F, Boogaerts J. Comparison of different concentrations of levobupivacaine for post-operative epidural analgesia. Acta Anaesthesiol Scand 2003;47:884-90. 58. De Cosmo G, Mascia A, Clemente A, Condego E, Aceto P. Use of levobupivacaine for the treatment of postoperative pain after thoracotomies. Minerva Anestesiol 2005;71 (6):347-51. 59 EKLER 60 EK I 61 EK II 62
© Copyright 2024 Paperzz