Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS

Sistem Değişikliği Dershaneleri Etkiler mi?
(Röportaj)
Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS) ve Seviye
Belirleme Sınavı'ndaki yenilikler açıklandı. Ortaöğretime Geçiş Sisteminin "yeni bir sınav
sistemi" olarak değerlendirilmesinin büyük bir yanlış olacağını belirten Milli Eğitim Bakanı
Sayın Hüseyin Çelik, "Bu model sadece sınavdan ibaret değildir. Bir bütün olarak ilköğretim
kurumlarımızdaki kaliteyi artırmaya yönelik, öğrenciyi okula bağlamaya yönelik yeni bir
modeldir" dedi.
Bakan Çelik, bu modelin yeni yürürlüğe konmuş olan müfredatla pekiştirilen bir model
olduğunu ifade etti. Okulun bir amacının da öğrencilerin sosyalleşmesini sağlamak olduğunu
belirten Bakan Çelik, "OKS'nin kaldırılarak yerine ilköğretim 6, 7 ve 8’inci sınıflarda sınav
yapılacağını" söyledi.
Yeni sistemi tanıtırken "İlköğretim başarı notunun öğrencinin bir ortaöğretim kurumuna
girişinde esas olacağını" belirten Bakan Çelik, "Bütün dersler bunun içine girecek.
Öğrencimizin 6, 7 ve 8’inci sınıftaki okul başarısı yüzde 25 oranında bu sınavın sonucunu
etkileyecektir. Bu da şu demektir; bir öğrenci okuldaki derslere önem verirse, bu kendisine
avantaj sağlayacak" diye konuştu.
Bu çerçevede biz de Güven Dershane Sahipleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sayın
Aysal Aytaç’a bazı sorular sorarak yeni sistemin dershanelere yapacağı muhtemel etkiler
hakkında bilgi aldık.
Bekir Özer: Aysal Hocam, öncelikle OKS’nin kaldırılmak istenmesinin gerekçeleri
neydi?
Aysal Aytaç: Meseleye nereden bakıldığına bağlı olarak bu soruya cevap verilebilir.
Ama ilk olarak OKS’nin mevcut şekliyle amaç gibi görülmesi, bunun yanında ‘ilköğretimin
çocuğu hayata ve bir üst öğretim kurumuna hazırlamak temel görevini’ yerine getiremez hale
gelmesine zemin oluşturduğunun düşünülmesi sayılabilir.
İkinci olarak OKS, yenilenen ilköğretim programlarının ön gördüğü ölçmedeğerlendirme ilkeleri ve vizyonuyla uyum sağlayamamaktaydı. İlköğretimde kullanılan yeni
öğretim programları, sonucu değil süreci ölçen ve değerlendiren farklı yöntemler kullanmayı
zaruri kılmaktaydı.
Üçüncü olarak OKS’de kullanılan sorular Türkçe, Matematik, Fen Bilimleri ve Sosyal
Bilgiler derslerini kapsamaktadır, oysa yıl boyunca öğrencinin gördüğü diğer dersler kapsam
dışında tutulmaktadır. Bu durum, ‘ölçülmeyecek bir öğretimin neden yapıldığı’ gibi soruları
beraberinde getirmiş, ilköğretim okullarının tartışılmasına neden olmuştur.
Dördüncü olarak Türkiye genelinde okul imkânlarının bölgesel farklılıklar göstermesi,
eş şartlarda yapılan sınavla eşitlik ilkesini zorladığı düşünülmektedir.
Beşinci olarak başarının bir sınavla ölçülmesinin öğrenci ve velilerde kaygı, stres,
gerilim, tek hedefe kilitlenme gibi psiko-sosyal açıdan olumsuz tutumları beraberinde
getirdiği, üstelik bu çocukların ergenlik dönemine girmiş ya da girmek üzere oldukları
düşünüldüğünde sosyal olumsuzluk meydana getirme ihtimalinin yüksek olduğu
düşünülmektedir.
Ayrıca tek sınav odaklı sürecin okul içi performansını azalttığı ve disiplini olumsuz
etkilediği savunulmaktadır.
Bekir Özer: Peki yeni getirilen sistemde neler var?
Aysal Aytaç: Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi olarak kamuoyuna duyurulan sistemin
temel mantığında; her yıl yapılacak sınavlarla o yıla ait becerilerin ölçülmesi ve bu yolla
öğrencilerin sınav hazırlık sürecinde okul dışı ortam diye nitelendirilen ortamlardan daha çok
okul ortamlarına çekilmesi ve öğrencilerin okula daha çok bağlanması amaçlanıyor. Ayrıca
tercih ve yerleştirme sisteminde merkezi sınavlara ek olarak okul notlarının ve davranış ve
yöneltme puanının da etkili olacak olmasıyla birlikte okula ve okul derslerine verilen önemin
artması hedefleniyor. Yani sistemin üç temel ayağı var: İlköğretim 6, 7 ve 8’inci sınıf
öğrencilerinin yıllara yayılan seviye ve performanslarının ölçüldüğü Seviye Belirleme Sınavı
(SBS), öğrencilerin okul ders başarılarını ifade eden Yılsonu Başarı Puanı (YBP) ve Davranış
Puanı (DP). Getirilen yeni sistemin en önemli yönü, bakış açısı. İlköğretimdeki yeni programa
uygun ve süreç odaklı olma gibi özellikleri söz konusu.
Bütün bunlar eğitim açısından çok yararlı adımlardır. Biz dershaneciler eğitim
açısından faydalı olacak her değişikliği destekleriz, çünkü bu gençler bizim gençlerimiz,
geleceğimizi de onlarla kuracağız.
Bekir Özer: OKS’deki sistem değişikliği ile liselerin dört yıla çıkarılması, dershaneleri
nasıl etkiliyor? Gelecek yıllarda bu anlamda neler bekliyorsunuz?
Aysal Aytaç: Öğrenci ve velilerin daha başarılı olma isteği olduğu müddetçe özel
dershaneler varlıklarını sürdürecektir. Aslında ismine her ne denilirse denilsin –ister OKS,
ister ÖSS, isterse bir başka merkezi sınav sistemi- yarışmanın ve rekabetin olduğu her
yerde dershanelere olan ihtiyacın devam edeceğini söylemek mümkündür.
Bu anlamda ülkemizde, hem ilköğretimden ortaöğretime hem de ortaöğretimden
yükseköğretime geçişte öğrenciler arasında 1970'li yıllara kadar tam bir yarış ve rekabet
bulunmamaktaydı. Öğrenciler için devam edilecek okul türü, henüz ‘hayati öneme haiz’,
‘hayatın en önemli dönüm noktalarından biri’ durumuna gelmemişti. Ancak üniversitelere
duyulan talebin artmasıyla birlikte hem ortaöğretim hem de yükseköğretime geçiş için bir
yarışma ve rekabet başladı. Bu da dershanelere olan ihtiyacın her geçen gün artarak devam
etmesini sağladı.
Bugüne gelince yeni ortaöğretime geçiş sistemi için belki şu söylenebilir 6, 7 ve 8 inci
sınıflar için yeni kurs programları düzenlenecek; bu kurslar; okul derslerini takviye ve sınava
hazırlık amaçlı olacaktır. Altıncı ve yedinci sınıflarda küçük bir grup dershaneye ihtiyaç
duyabilir. Her dershane alt sınıflar için yeterli grup oluşturamayabilir. Bu da başarı düzeyi
yüksek öğrenci gruplarına hitap eden dershaneler için bir sıkıntı oluşturmazken diğerlerinde
problemlere yol açabilir.
Liselerin dört yıl olmasına gelince; özellikle bu yıl dershaneler liselerin dört yıla
çıkarılmasından ciddi şekilde etkileniyor, üniversiteye hazırlık hafta sonu grubu oldukça az.
Ancak bundan sonraki yıllar için bir azalmadan bahsetmek zordur. Üstelik sistemde yapılması
tasarlanan şeylerin çoğu dershaneler açısından dezavantaj oluşturacak şeyler değildir.
Dolayısıyla dershaneler liselerin dört yıla çıkmasından dolayı bir sıkıntı yaşamayacaktır.
Belki şu söylenebilir, grupların fazla olması dershanelerde ihtisas alanlarının oluşmasına yol
açabilecektir. Bunu başarabilenler daha verimli dershanecilik yapacaktır. Başaramayanlar
biraz sıkıntı yaşayabilirler.
Bekir Özer: Dershaneciliğin Türkiye’deki geleceğini nasıl görüyorsunuz? Ortaöğretime
geçiş sisteminin değişmesi ya da önümüzdeki yıllarda -mümkün mü bilemiyoruz amaÖSS’nin kalkması gibi uygulamalar dershanelerin kapanmasını gündeme getirebilir mi?
Aysal Aytaç: İnsanlarda iyiye ulaşma arzusu oldukça özel dershanelere ihtiyaç devam
edecektir. Bazıları dershaneleri eğitimdeki boşluktan doğmuş kurumlar gibi görüp boşluklar
kaldırılırsa dershaneler kalkar gibi görmekte, dershanelere kaldırılması gereken kurumlar
olarak bakmaktadır. Oysa gençlere zararlı alışkanlıklar kazandıran kurumlar, ticari bir kurum
gibi rahat faaliyet gösterirken eğitim amaçlı çalışan kurumlar hakkındaki bu kanaat çok
yanlıştır. Maalesef karar mekanizmasında bulunan bazı yetkililer de bu düşüncelerin etkisi
altındadır.
Dershaneler ülkemizde eğitimde fırsat eşitliğini daha geniş tabana yayan, eğitimde
sürekli yeniliklerle heyecan kazandıran, öğrenmenin çok istekli olarak yapıldığı, devam
zorunluluğu olmadan öğrencilerin kendi arzularıyla devam ettiği, hiçbir teşvik
unsurundan yararlanmadan gelişen, kademeler arası geçişte adaptasyon ve oryantasyon
görevi yapan, öğrencilere eğitimle ilgili çok güzel alışkanlıklar kazandıran, bölgeler
arası farkları ortadan kaldıran, öğrencileri zararlı ortamlardan uzaklaştıran bu ve
benzeri birçok konuda yararlı kurumlardır.
Son yıllarda yapılan her değişiklikte özel dershanelere eğilimi azaltma gibi bir hedef
çizilmiş ve eğitim adına çok zararlı kararlar alınmıştır. Bunların zararları görülmektedir.
Mesela dershanelere ilgiyi azaltmak için ÖYS kaldırılmış ve sadece yetenek gerektirecek
şekilde sorulardan oluşacağı söylenerek ÖSS ile yerleştirme tercih edilmiştir. Bunun en büyük
zararını bizzat yüksek öğretim kurumları ve liseler görmüştür. Okul dersleri önemli değil
denilince öğrenciler lisede gördükleri dersleri önemsememiş ve üniversiteler ile yüksek
okullar lise bilgilerinden yoksun öğrencilerle eğitime başlamıştır. Birçok yükseköğretim
kurumu lise bilgilerini tamamlamak için ek programlar uygulamıştır.
Sistemle ilgili düzenleme yapanların bir eğitim kurumunu nasıl saf dışı ederiz
düşüncesini bırakıp atacakları adımlarda gençleri nasıl geleceğe daha iyiye hazırlarız
konusunu öncelikli olarak düşünmeleri şarttır.
Ayrıca sistemle ilgili ne tür düzenleme yapılırsa yapılsın dershaneler kendi esneklik
sınırları içinde değişen şartlara adapte olacaklardır.
Bekir Özer: Aysal Hocam, dershanecilik son gelişmelerle birlikte cazip bir sektör mü?
Dershaneler, bazılarının iddia ettiği gibi ‘az bir yatırım yapıp çok para kazanmak isteyenlerin
açtığı’ kurumlar mıdır?
Aysal Aytaç: Dershanecilik şu anda çok cazip bir sektör değildir. Ancak; işsizlik
oranının yüksek olduğu, üniversite mezunlarının bile iş bulmakta zorlandığı ülkemizde
dershanecilik özel sektörün kendi imkânlarıyla çok büyük masrafa girmeden yatırım
yapabildiği, yatırımın kısa sürede kazanca dönüşebildiği bir alan gibi düşünülmektedir. Bu
sebeple rekabet şartlarının çok ağırlaştığı ve kamuoyunda dershanecilik sektörüne karşı
olumsuz bir bakış açısı geliştirilmeye çalışıldığı şu günlerde bile hala bu alana yatırım
yapanlar vardır.
Bekir Özer: Peki dershaneciliğin cazip bir sektör olmayışı, dershanelerin öneminin
azaldığı şeklinde değerlendirilebilir mi? Yoksa tersine dershanelerin önemi artıyor mu?
Aysal Aytaç: Özel dershaneler her dönem eğitim sistemindeki değişikliklerden olumlu
ya da olumsuz etkilenebilirler, yalnız bu etki hep sınırlı düzeyde olmuştur. Dershanelerle ilgili
en iddialı adım, 1998 yılında YÖK tarafından atılmış ve amaçlarının ‘dershanelere yönelimi
ortadan kaldırmak olduğu’ açıkça ifade edilmiştir. Ancak dershaneler esnek yapıları ve
eğitimde ürettikleri alternatif yaklaşımlarla mevcut sistemde öğrenciler için daha önemli
kurumlar haline gelmiştir. Bunun en somut göstergesi o tarihten sonra dershane sayısındaki
hızlı artıştır.
Son değişikliklere gelince, OKS için yapılacak değişiklikler planlanırken öğrencilerin
okul ortamlarından daha verimli yararlanması düşünülmüş, dershaneleri dışlama gibi bir
düşünceyle hareket edilmemiştir. Zaten dershaneler okula paralel eğitim veren, okulu
destekleyen kurumlarıdır. Bu olumlu yaklaşım tüm karar vericiler için örnek olmalıdır.
Eğer sistem düzenlenirken ‘eğitim adına faydalı olanı yapmak’ düşüncesiyle
hareket edilirse tüm kurumlar üzerlerine düşen fedakârlıktan çekinmezler. Biz de
dershanelerin öneminin artması ve eksilmesine bakmadan sınav sistemleri için düşünülen
değişikliklerin olumlu yanlarını hep alkışlamaya devam edecek, olumsuz yanlarına olan
itirazımızı ise seslendirmeye devam edeceğiz.