III. TÜRK DİLİ KONUŞAN ÜLKELER VE TOPLULUKLAR MEDYA FORUMU 8-9 KASIM 2013 BİŞKEK / KIRGIZİSTAN III МЕДИА-ФОРУМ ТЮРКОЯЗЫЧНЫХ СТРАН И ОБЩИН 8-9 НОЯБРЯ 2013 ГОДА Г. БИШКЕК / КЫРГЫЗСТАН www.turkmep.org TÜRK DİLİ KONUŞAN ÜLKELER VE TOPLULUKLAR MEDYA PLATFORMU GENEL SEKRETERLİĞİ ISBN: 978-975-19-5960-7 Mart 2014 KOORDİNASYON: Hüseyin YILDIZ DEŞİFRE: Şebnem TEBRİZLİ Meral ÜST Bahar ÇETİNKAYA Azmi AYDIN TERCÜME: Anargül ALPTEKİN Egor TCACİ Yıldırım BÜKER Jenya ŞARLAK Ekaterina SHATALOVA Diana ÇETİNDAĞ Laura YELEMESSOVA Zamira ÖZTÜRK REDAKSİYON: Recep KARAGÖZLÜ TASARIM: Doruk Grup GÖRSELLER: Candan Murat ÖZCAN Egor TCACİ FOTOĞRAF DÜZENLEME: Doğan GİRGİN BASKI: Doruk Grup TEL: (0 312) 472 8 444 HATIRALARINA SONSUZ SAYGILARIMIZLA… Büyük düşünce adamı İsmail GASPIRALI “Dilde, Fikirde, İşte Birlik…” düsturundan hareketle Türk dünyasının uyanış hareketlerine öncülük etmiş, “Milletine yardım etmek istiyorsan önce elinden gelen işle başla” diyerek yol göstermiştir. UNESCO tarafından aramızdan ayrılışının 100’üncü yıldönümü nedeniyle “GASPIRALI YILI” olarak ilan ettiği büyük Türk aydını, Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformu (TÜRKMEP) tarafından da saygı ve minnetle anılmaktadır. Ünlü Kırgız edebiyatçı, gazeteci, çevirmen ve siyaset adamı Cengiz AYTMATOV, yüzyıla yaklaşan ömründe Türk halklarının en büyük öncülerinden biri olmuş, bütün dünyanın hayranlıkla izlediği onurlu bir yaşam sürmüştür. Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te gerçekleştirilen III. Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Forumu; onun düşünce ve eserlerinin açtığı ufuklar doğrultusunda, nefes aldığı, eserlerini yarattığı topraklarda, çok sevdiği halkı ile Türk dünyasının kucaklaşmasına da vesile olmuştur. Bizlere sundukları fikri ve düşünsel eserleri, örnek kişilikleri ve çığır açan vizyonları önünde saygıyla eğiliyoruz. SUNUŞ BÜLENT ARINÇ BAŞBAKAN YARDIMCISI Toplumların, halkların ortak değerler etrafında bütünleşmesi tarihi kökenleri ve konuştukları dillerin kardeşliği ile çok yakından ilişkilidir. Hızlı bir değişim ve bilgi dolaşımına sahip günümüz dünyasında bu özellik ikili işbirliğinin yanı sıra bölgesel ve küresel gelişmelerde kendini çok daha belirgin bir şekilde göstermektedir. Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar ve Avrupa dâhil olmak üzere dünyanın dört bir yanında bulunan Türk dili konuşan toplulukların, ortak paydaları ve ortak bir iletişim zemini oluşturmasını gerekli kılmaktadır. Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Ankara’da 21-22 Aralık 2010 tarihinde ilki düzenlenen “Türk Dili Konuşan Ülkeler Medya Forumu” vasıtasıyla başlatmış olduğu uzun yolculukta, dünyanın dört bir yanına dağılmış toplulukları bu ülkü etrafında, Türk dünyasının önemli merkezlerinde bir araya getirmeyi başarmıştır. Toplumsal yaşamı şekillendirmede en önemli araçlardan biri olan medya üzerinden, tarihi, kültürel ve dil kardeşliğine dayalı ortak değerlerin oluşturulması yönünde büyük bir platform oluşturmuştur. Türk dünyası medya mensuplarını, kuruluşlarını, kamuoyu önderlerini, akademisyen ve siyasetçilerini, sadece sektörün gelişimi ve sorunlara çözüm bulma amacıyla değil, ikili işbirliklerinin yanı sıra, bölgesel ve uluslararası pek çok konunun değerlendirilmesi, tartışılması, ortak çözümler geliştirilmesi noktasında da önemli bir dinamik yaratmıştır. Ankara, Bakü ve üçüncüsü Bişkek’te yapılan medya forumları, Türk dünyası medya kuruluşları ve mensuplarını Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformu (TÜRKMEP) etrafında bir araya getirmiş, TÜRK KENEŞİ başta olmak üzere, TÜRKPA, TÜRKSOY gibi diğer etkin kuruluşlarla aynı amaçlar doğrultusunda projeler üretebilecek kurumsal bir yapıya da kavuşturmuştur. Türkçe ve Rusça olarak baskısı gerçekleştirilen bu yayın, Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te yapılan “III. Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Forumu” çerçevesinde ifade edilen ve geleceğe yönelik çok önemli bakış açıları getiren görüş ve önerilerin Türk dünyası ile birlikte dünya kamuoyunun bilgisine sunulmasına vesile olacaktır. Bu çerçevede, başta Kırgızistan Cumhuriyeti Kültür, Enformasyon ve Turizm Bakanlığı olmak üzere, Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ile foruma katkı sağlayan kurum ve kuruluşlara, değerli katılımcılarına, emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. SUNUŞ MURAT KARAKAYA GENEL MÜDÜR Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, kuruluşundan günümüze yüzyıllı aşan bir deneyim ile medya sektörünün gelişmesi ve ilerlemesi yönünde büyük çaba sarf etmekte, ikili ve çok taraflı işbirliğinin medya üzerinden sağlanmasına yadsınamaz ölçüde katkı sağlamaktadır. Uluslararası gelişmeler takip edilerek ulusal kamuoyu doğru ve tarafsız bir içerik ile bilgilendirilirken, dünya kamuoyuna da Türkiye’deki gelişmeler yansıtılmaktadır. Bu ilkeleri temel düstur kabul eden Genel Müdürlüğümüz, kendisine tanınan görev ve sorumluluklar çerçevesinde ülke içerisindeki medya temsilcileri ve kuruluşlarının yanı sıra bölgesel ve uluslararası işbirliği zeminleri oluşturmakta, ikili ve çok taraflı organizasyonlara ev sahipliği yapmaktadır. Bu çabalar ülkeler arasındaki enformasyon ve bilgi akışının sağlıklı bir şekilde sürdürülmesine de büyük katkı sağlamaktadır. “Türk Dili Konuşan Ülkeler Medya Forumu” başlığı ile 21-22 Aralık 2010 tarihinde Ankara’da başladığımız yolculuk, 27-28 Ekim 2011 tarihinde ikinci forum toplantısını yaptığımız Bakü’de “Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Platformu” olarak kurumsal bir yapıya kavuşmuştur. Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te 20 ülke ve topluluktan medya temsilcisinin katılımıyla 8-9 Kasım 2013 tarihinde üçüncüsü gerçekleştirilen inisiyatif, TÜRK KENEŞİ başta olmak üzere ilgili kuruluşlarla tesis edilen işbirlikleriyle sadece bölgesinde değil çok daha geniş bir coğrafyada rol üstlenmesine vesile olmuştur. Türk dünyasına mensup medya temsilcileri ve kuruluşları olarak; bölgemizde ve bugünün dünyasında var olan sorunları karşılıklılık ve saygı temelinde çözümleme idealine sıkı sıkıya bağlıyız. Tarihten gelen ve dil yoluyla tesis edilen ortak değerlerimizi halklarımız ve dünyamızın kalkınması, barış ve huzurun tesis edilmesi yolunda harekete geçirmeyi hedefliyoruz. Forum katılımcılarının mutabakatıyla hazırlanan Sonuç Bildirgesi’nde de vurgulandığı gibi, geniş bir coğrafyayı paylaşan ülke ve topluluklar olarak demokratik bir yapının oluşturulması yönünde önemli bir görevi ifa ediyoruz. Kurumumuz tarafından Türkçe ve Rusça olarak hazırlanan bu yayın Forum katılımcılarının yanı sıra, Türk dünyası ile birlikte strateji üreten kuruluşlar ve akademisyenlere yol gösterici bir kaynak niteliği taşıyacaktır. Aynı zamanda Türk dünyası medya mensuplarını sosyal ağ üzerinden birleştirecek olan ortak internet sitemiz (www.turkmep.org) Forum kapsamında dillendirilen görüş ve öneriler doğrultusunda Türkçe, Rusça ve İngilizce dillerinde sunacağı içerik ile çalışmalarımıza zenginlik kazandıracaktır. Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent ARINÇ’ın himayelerinde başlatılan bu yolculukta, bizlere katkı ve desteğini esirgemeyen Dışişleri Bakanlığımız başta olmak üzere Azerbaycan Matbuat Şurası ve onun Saygıdeğer Başkanı Aflatun AMASHOV’a, Kırgızistan Kültür, Enformasyon ve Turizm Bakanlığı ile Bakan Saygıdeğer Sultan RAYEV ve Yardımcısı Aynura TEMİRBEKOVA’ya teşekkürü bir borç olarak telakki ediyorum. Bunun yanı sıra medya forumlarına iştirak eden, katkı sağlayan ve emeği geçen herkese şahsım ve Kurumum adına saygılar sunuyorum. İÇİNDEKİLER BİRİNCİ GÜN 08 Kasım 2013, Cuma AÇILIŞ KONUŞMALARI Murat KARAKAYA – TÜRKMEP Genel Sekreteri/BYEGM Genel Müdürü .................................................... 11 Aflatun AMASHOV – TÜRKMEP Başkanı/Matbuat Şurası Başkanı ............................................................ 13 Jandos ASANOV – TÜRKPA Genel Sekreteri .......................................................................................... 15 Halil AKINCI – TÜRK KENEŞİ Genel Sekreteri, (E) Büyükelçi..................................................................... 17. Sultan RAYEV – Kırgızistan Cumhuriyeti Kültür, Enformasyon ve Turizm Bakanı . ...................................... 19 BİRİNCİ OTURUM TEKNOLOJİK DEĞİŞİMİN YANSIMASI OLARAK YENİ MEDYA .................................................................. 21 Moderatör: Ömer ŞAHİN . ....................................................................................................................... 22 Gökhan GÜLER – Yeni Teknolojiler Medyayı Nasıl Şekillendiriyor? . .......................................................... 23 İsmet YÜKSEL – Yeni Yayıncılık Biçimleri ve Yeni İş Modelleri .................................................................. 26 Deniz ERGÜREL – Yeni Medya Denilince Ne Anlamalıyız? ....................................................................... 28 İKİNCİ OTURUM TÜRK DÜNYASINDA MEDYANIN GELECEĞİ: YENİ MEDYA ARAÇLARI VE SOSYAL MEDYANIN ETKİSİ . ..... 45 Moderatör: Aflatun AMASHOV................................................................................................................. 46 Sevil YUSİFOVA – Sosyal Medya Stratejileri Niçin Önemlidir? .................................................................. 47 Serkan KALEMCİLER – Dijital Okuyucu ve İzleyici Kitlelerini Tüketiciye Dönüştürebilir miyiz?.................... 49 Sezer RIZA – Topluluklar Arası Etkileşim Aracı Olarak Yeni Medya............................................................. 51 Mehmet Emre ALPAY – Türk Dünyasının İnternet, Sosyal Ağlar ve Teknolojiler ile Şekillenen Beklenti ve Talepleri ..................................................... 53 ÜÇÜNCÜ OTURUM MEDYA ETİĞİ BAĞLAMINDA YENİ MEDYA .............................................................................................. 63 Moderatör: Aynura TEMİRBEKOVA.......................................................................................................... 64 Zakir AVŞAR – Mahremiyet ve Haber Alma Hakkı .................................................................................... 64 Kubanıcbek TABALDİYEV – Toplumun Bilgiye Erişim Hakkı ve İçerik Üretimiyle Telif Hakkı Arasındaki Dengeyi Nasıl Korumalıyız? .......................................................................... 67 Ruşaniya ALTAY – Kamu Enformasyon ve Basın Kuruluşları Yeni Medyadan Nasıl Etkilenecek? ............... 69 Altynbek ABISHEV – Vatandaş Gazeteciliği............................................................................................... 72 BİRİNCİ GÜN 08 Kasım 2013, Cuma KÜLTÜREL PROGRAM Murat KARAKAYA – TÜRKMEP Genel Sekreteri/BYEGM Genel Müdürü ................................................... 76 Sultan RAYEV – Kırgızistan Cumhuriyeti Kültür, Enformasyon ve Turizm Bakanı . ...................................... 77 Prof. Dr. Beşir ATALAY – Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı ......................................................... 78 SONUÇ BİLDİRGESİ....................................................................................................................................... 80 FORUMA GELEN MESAJLAR.......................................................................................................................... 83 GENEL GÖRÜNÜM......................................................................................................................................... 88 AYKÖL MANAS 08 KASIM 2013 BİRİNCİ GÜN AÇILIŞ KONUŞMALARI BİRİNCİ GÜN AÇILIŞ KONUŞMALARI / MURAT KARAKAYA* Sayın Bakanım, Sayın Büyükelçiler, Türk Dünyasının Saygıdeğer Temsilcileri, Kıymetli Misafirler, Ankara’da 21 Aralık 2010 tarihinde başlayan anlamlı ve bir o kadar uzun yolculuğumuzun Bakü’den sonraki üçüncü durağı Bişkek’teyiz. Kendimi bir parçası olarak gördüğüm Kırgızistan’da, Orta Asya’nın bu çok güzel ve bir o kadar da önemli başkenti Bişkek’te sizleri ağırlamaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Hepiniz hoş geldiniz. “Türk Dili Konuşan Ülkeler Medya Forumu” adıyla başladığımız bu yolculuk bizi dünya geneline yayılan bir etkinlik noktasına ulaştırdı. Başlangıçta yolun bizi nereye taşıyacağını, bizlere kimlerin yarenlik edeceğini açıkçası çok fazla bilmiyorduk. Güzel olacağına, herkesi kucaklayacağına, ülkelerimiz ve halklarımız yararını öncelikli hedef yapacağına inancımız tamdı. Ama kısa sürede bu kadar geniş bir coğrafyada ortak geleceğimizi konuşabileceğimizi, tartışabileceğimizi tahayyül edememiştik. Saygıdeğer Misafirler... “Türk Dili Konuşan Ülkeler Medya Forumu” formatında başladığımız bu girişim aynı zamanda bir yol gösterici oldu. Bakü’de, Azerbaycan Matbuat Şurası’nın büyük katkı ve desteğiyle düzenlediğimiz ikinci buluşmamızda kurumsal bir kimlik kazandık “Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformu” (TÜRKMEP) adıyla sivil toplum kuruluşu niteliğini kazandık. Artık aramızdaki iletişim ve işbirliği çok daha kolay, çok daha etkili bir hale geldi. İnşallah bu iki gün içerisinde Bişkek’te yapacağımız çalışma bizi daha da ileriye taşıyacaktır. Bu düzenlediğimiz diğer forumlara da örnek teşkil edecektir. Buna gönülden inanıyoruz. TÜRKMEP olarak adlandırdığımız Platformun etkin ve Türk dünyasındaki medya kuruluşları ve mensuplarına hizmet yolunda neler yapabileceği üzerinde sürekli çalışıyoruz. 27 Ağustos tarihinde İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz Koordinasyon Kurulu Toplantısı’nda ülke temsilcileriyle birlikte bunları oldukça detaylı bir şekilde değerlendirdik. Hukuki temelimizi oluşturan tüzüğümüzde günün koşullarına göre oluşan ihtiyaçlar çerçevesinde düzenlemeler yaptık. Burada da bunlar üzerinde çalışmaya, sizlerin görüş ve önerilerini almaya devam edeceğiz. Bişkek toplantısından alacağımız güç ve ilham ile önümüzdeki dönem platform çalışmalarını daha etkin hale getireceğiz. www.turkmep.org internet sitemize bu anlamda büyük önem atfediyoruz. İnşallah sizlerin de katkılarıyla etkin bir mecra haline gelecektir. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– * Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon (BYEGM) Genel Müdürü 11 12 / BİRİNCİ GÜN AÇILIŞ KONUŞMALARI Ankara Forumu’nda altı ülke ile yola çıkmıştık. Bugün ise Kazakistan’dan Kerkük’e, Kırgızistan’dan Batı Trakya, Makedonya’ya, Kırım’dan Tuva’ya 20 ülke ve topluluk mensubu olarak çok daha kalabalık, çok daha güçlüyüz. Birbirimize destek olarak ortak çıkarlarımız ve değerlerimizi hep ön planda tutarak geleceğimizi güzelleştirmeye çalışıyoruz. Bu yolda kararlı ve inançlı bir şekilde devam edeceğiz. Sözlerimi tamamlarken elbette bugün burada bizleri çok güzel bir şekilde ağırlayan Kırgız dostlarıma içten teşekkürü bir borç biliyorum. Başta Cumhurbaşkanı Sayın Almazbek ATAMBAYEV olmak üzere, Kültür, Enformasyon ve Turizm Bakanı Sayın Sultan RAYEV’e misafirperverliği ve gösterdikleri ilgi nedeniyle şükranlarımı sunuyorum. Ayrıca TÜRK KENEŞİ, TÜRKPA, TÜRKSOY yönetici ve temsilcilerine bizlerle oldukları, işbirliği imkânı yarattıkları için saygılarımı sunuyorum. TİKA başta olmak üzere, Anadolu Ajansı, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Basın İlan Kurumu, TÜRKSAT temsilcilerine teşekkür ediyorum. Matbuat Şurası’nın çok değerli Başkanı Aflatun AMAŞOV ‘a destek ve katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Kısacası bu yolda bizlerle buluşan ve buluşacak olan tüm dostlarımıza, kardeşlerimize bir kez daha hoşgeldin diyor, en derin saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum. BİRİNCİ GÜN AÇILIŞ KONUŞMALARI / Aflatun AMASHOV* Sayın Forum Katılımcıları, Değerli Misafirler, Saygıdeğer Büyükelçiler, Bakanlar… Türk dünyası tarihinde çok büyük öneme sahip “Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Forumu”nun üçüncüsünde sizleri görmekten büyük mutluluk duyuyorum. Başarılı bir şekilde tamamlanmasını diliyorum. “Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformu” üç yıldır faaliyetlerini sürdürmektedir. Geçen bu dönemi birkaç açıdan önemli sayıyorum. Birincisi, böyle bir fikrin genel olarak yerine getirilmesidir. Malum olduğu üzere, Türk halkları uzun zaman tamamıyla farklı sosyal ve siyasi bir düzende yaşamıştır. Bir kısmı Sovyetler Birliği gibi büyük bir emperyalizmin vatandaşı olmuştur. Bu durum milli kimlik meselesine de tesir etmiş ve Türkçülüğün unutulmasına yol açmıştır. Buna bağlı olumsuz düşüncelerin yayılması bağımsızlık yıllarında da devam etmiştir. Ancak Medya Birliği fikrinin gerçekleştirilmesi mevcut olumsuz durumu ortadan kaldırma noktasında önemli olmuştur. Tabii burada, geçmişte Sovyetler Birliği Bölgesi içerisindeki Türk toplumlarının da birbirlerini tanıması faktörünü vurgulamak gerekir. İnanıyorum ki, geçen üç yılda sizler gündelik işlerinizde bu gibi ayrıntıları daha çok öne çıkardınız. İkincisi, Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Toplumların Medya Platformunun bağımsız yapılanma gibi çalışmalarda bulunmasıdır. Birinci ve ikinci medya forumları bu açıdan önemli olmuştur. Bakü’de düzenlenen ikinci foruma iştirak eden yüksek düzeydeki katılımcı sayısı ile forumda birçok alanda dillendirilen görüşleri özellikle vurgulamak isterim. Değerli Dostlar, Merkezi Ankara’da olan “Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformu”nun başkanlığını son iki yıl Azerbaycan yürütmüştür. Bu dönemde, yerli şubelerin çalışmaları koordine edilmiş, aynı zamanda internet portalı oluşturulmuştur. Bu nedenle Türkiye tarafına, özellikle de, Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’ne teşekkürlerimi iletiyorum. Tabii ki Platformumuzu devamlı ve dinamik bir yapıya çevirmek için çok daha detaylı çalışmalar yapılmalıdır. Medya Platformu’nun 27 Ağustos’ta düzenlenmiş olan Koordinasyon Kurulu Toplantısı’nda geniş ve faydalı fikir alış verişinde bulunduk. İşbirliğimizin geliştirilmesi, mükemmel bir şekilde işlemesi için belirlediğimiz fikir ve prensipleri, temsil ettiğimiz devletlerin değerleriyle uzlaştırmak özel bir önem taşımaktadır. Platform bünyesinde bağımsız devletlerin yanı sıra farklı ülkelerdeki topluluklar da temsil edilmektedir. Tabii ki, onlar devletlerinin idari sistemlerindeki ayrıntıları daha çok dikkate almalı ve teşkilatımızın ortak ananelere göre düzenlenen yapısını iyi anlatmalıdırlar. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– * Azerbaycan Matbuat Şurası Başkanı - TÜRKMEP Başkanı 13 14 / BİRİNCİ GÜN AÇILIŞ KONUŞMALARI Genel olarak medya alanındaki karşılıklı işbirliğinin her Türk toplumunun globalleşen dünyayla bütünleşmesini hızlandırır ve ister istemez adet-anane, dil, din birliğine, menşei yakınlığına dayanan çıkarlara da hizmet eder. Türk dilli halkların birbirleri ile ilgili daha çok malumata sahip olması aynı değerlere en azından bilmeyerek zarar vermesinin önünü alır. Değerli Dostlar, Biraz önce bildirdiğim gibi, artık Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformu internet sitesi kurulmuştur. Kanaatimce, önümüzdeki en mühim vazife sözü edilen sitenin devamlılığını temin etmektir. Bu mevzudaki teklifim, temsil ettiğimiz devletlerin ve toplumların birkaç öncü medya organının tanıtım filmlerinin yerleştirilmesidir. İkinci önemli konu, devletlerimiz ve toplumlarımızdaki medya kurumlarının karşılıklı ilişki kurmasına aracılık etmek, mevcut istikametteki ortak değerleri belirlemektir. Üçüncü olarak, uğraş alanlarımızın başında Türk halklarındaki etnik, siyasi, manevi ve diğer meselelerle ilgili olarak internet üzerinden birebir iletişimin sağlanmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Zannımca, toplumlarımız bu yolla birbirlerini daha yakından tanıma imkânı elde edebilirler. Yaşadığımız global dünya ifade ve basın özgürlüğünü mühim bir şart olarak kabul ediyor. Son yıllarda medya araçlarının sayısının hızla artması ve sosyal şebekelerin aktifliği ile birlikte bu alandaki özgürlüklerin tamamen farklı yönlere kaydıkları görünmektedir. Kanaatimce, teşkilatımız bu konuya önem vermeli, yerli komitelerimiz devamlı bir şekilde temsil olundukları bölgelerde medya özgürlüklerine dair raporlar hazırlamalıdır. Bir sonraki adım dünyada ifade ve basın özgürlüğü ile ilgili yaşanan önemli olay ve gelişmelere gerekli tepkilerin verilmesidir. Böylelikle bizler dünya medyasındaki demokratikleşme sürecine katkımızı yapmış oluruz. Temel değerlerimize yönelik suiistimal durumlarına ise bir açıdan yaklaşırız. Değerli Forum Katılımcıları, Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformu Tüzüğü gereği, üye ülkeler ve topluluklar sırasıyla başkanlık yapacaklardır. Azerbaycan olarak bugün başkanlığı Kırgızistan’a devrediyoruz. Ümit ederim ki, Kırgızistanlı dostlarımızın başkanlığı döneminde Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformu daha müteşekkil bir teşkilat olma yolunda emin adımlar atacaktır. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim. BİRİNCİ GÜN AÇILIŞ KONUŞMALARI / JANDOS ASANOV* Hanımlar, Beyler, Saygıdeğer Katılımcılar, Öncelikle Kırgız kardeşlerimize misafirperverliği ve Medya Forumu’nun güzel bir şekilde organize edilmesinden dolayı teşekkür etmeme izin veriniz. Saygıdeğer Katılımcılar, Dostlar Türkçe konuşan ülkeler olduğumuz için hepimizin problemlerini kendi sorunumuz gibi görmemiz gerekiyor. Bunları Türk dünyasının bir parçası gibi kabul etmeliyiz. Birliğimiz, kardeşliğimizin temel göstergesi olan ortak çalışmalarımıza değer vermeliyiz. Türkçe Konuşan Ülkeler Parlamenterler Asamblesi (TÜRKPA) Türk dünyası işbirliğine çok büyük katkı sağlamaya hazır. Değerli Forum Katılımcıları, Kırgızistan Hükûmeti’ne, ayrıca Kırgızistan Kültür Bakanlığı’na teşekkür etmek istiyorum. Bu güzel organizasyonun gerçekleştirilmesine katkı veren Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’ne de teşekkür ediyorum. TÜRKPA hakkında bilgi vereyim, Türkçe Konuşan Ülkeler Parlamenterler Asamblesi, 2008 yılında kurulmuştur. Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Nursultan NAZARBAYEV’in önerisiyle gündeme gelmiştir. Türk dünyası parlamentoları arasında işbirliği sağlanması amacıyla teşkil edilmiş olan TÜRKPA, parlamentolar arasındaki birlik, beraberlik, ortak çalışma ve işbirliği kurulmasına yönelik faaliyet yürüten bir organizasyondur. TÜRKPA bünyesinde, üye her ülkeden 9 milletvekili yer almaktadır. Bilginin çok yoğun dolaştığı bir dünyada yaşıyoruz. Bilgi ve deneyim alışverişi Türk dünyası ülke ve toplulukları arasında büyük öneme sahiptir. Bu nedenle, subjektif olarak düşünüyorum ki, Türkçe konuşan ülkeler arasında medya kuruluşlarının karşılıklı bilgi paylaşımında bulunması gerekmektedir. Konuşmamı hazırlarken İngilizce ve Kazakça olarak çalıştım. Eşim ile birlikte İngilizce-Rusça bir sözlük hazırlamıştık, yayınlandı. Neden bunu ifade ettim? Çünkü çeviri konusunda mütercim-tercümanlar yetersiz kalmaktadır. Türkçeden, Kazakça veya Kırgızcaya ya da Kazakçadan Türkçeye kaliteli tercüme yapılamadığını, mütercimlerin yetersiz olduğunu düşünüyorum. İyi çalışan kadrolarımız mevcut ancak onları iyi değerlendirmediğimizi görüyorum. İkinci olumsuzluk noktası bilgi eksikliğinin bulunmasıdır. Türk dünyası toplulukları arasında haber dolaşımında eksiklikler yaşanmaktadır. Bunun giderilmesi amacıyla ortak bir site kurulmasını öneriyorum. Kırgızca, Kazakça, Türkçe ve Azerice haberlerin yer alacağı bir ortam. Gazetecilerimizin de bilgi alabileceği bir ortak site kurulmasını teklif ediyorum. Kazakistan ve diğer ülkelerce de kullanılacak bilgi alınabilecek bir kaynak niteliği taşıyacak site olmalıdır. Kaynaşmanın sağlanması adına, gazeteciler ve haber ajansları için bunun önemli bir kaynak olacağını düşünüyorum. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– * Türkçe Konuşan Ülkeler Parlamenterler Asamblesi (TÜRKPA) Genel Sekreteri 15 16 / BİRİNCİ GÜN AÇILIŞ KONUŞMALARI Konuşmamı tamamlarken katılımcılarımıza verimli bir çalışma diliyorum. Fikir alışverişinin hepimiz için önemli olduğuna inanıyorum. Hepinize saygılar sunarken böylesine yararlı bir faaliyeti tertipledikleri için organizasyonu yürütenlere teşekkür etmek istiyor, başarılar diliyorum. BİRİNCİ GÜN AÇILIŞ KONUŞMALARI / HALİL AKINCI* Saygıdeğer Bakan, Sayın Başkan, Sayın Genel Sekreterler, Değerli Katılımcılar, İlk önce “III. Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Forumu”na katılıyor olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim. Böyle seçkin bir dinleyici topluluğuna hitap etmek benim için büyük bir zevktir. Bana bu imkânı tanıdıkları için Kırgızistan Cumhuriyeti ile “Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformu”na teşekkür ederim. Her şeyden önce böyle kapsamlı bir organizasyonu üstlendikleri için Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’ne ve Kırgızistan makamlarına teşekkür ederim. TÜRK KENEŞİ’nin en Batı’daki ülkesi olan Türkiye ile en Doğu’sunda olan Kırgızistan’ın bu işbirliği takdire şayandır. TÜRK KENEŞİ üçüncü defa gerçekleştirilen bu Foruma ilk defa katılmaktadır. Bir uluslararası örgüt olan TÜRK KENEŞİ tüm Türk devletleri arasında gerçekleştirilmeye çalışılan bütünleşme ve işbirliğinin çatı kuruluşudur. Söz konusu bütünleşme ve işbirliği TÜRK KENEŞİ’nin kurulduğu 2009 tarihinden itibaren ekonomi, siyaset, kültür, eğitim ve bilim gibi alanlarda çeşitli çalışmalar yapmak suretiyle zemin kazanmaktadır. Bugün burada gerçekleştirilecek olan toplantıda ele alınacak medya konusu da tarafımızdan teknik niteliğinden çok Türk devletleri arasında hedeflenen işbirliği ve bütünleşmenin bir diğer ayağı olarak değerlendirilmektedir. TÜRK KENEŞİ gerçekleştirilen devlet başkanları zirvelerinde Türk halkları arasında bütünleşme ve geçmişe dayalı ortak bir kimliğin inşa edilmesinde medyanın önemini her zaman vurgulamıştır. Bu kapsamda Cumhurbaşkanlarımız Almatı’da düzenlenen I. TÜRK KENEŞİ Zirvesi Sonuç Bildirisi’nin 5’inci maddesinde “Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformu”nun kurulmasını memnuniyetle karşılamışlar ve üye ülkelerdeki kitle iletişim araçlarının ülkelerin kamuoylarında Türk Konseyi ve hedeflerine ilişkin farkındalık yaratılması yönünde önem atfettiklerini vurgulamışlardır. Dolayısıyla KENEŞİ’in ilk zirvesinden itibaren medya konusu gündemimizdedir. Sayın Katılımcılar, Bugün milli sınırları aşan bir dünyada yaşıyoruz. Bazıları bu asrı enformasyon çağı bazıları bilgi çağı şeklinde adlandırıyor. Teknolojinin gelişmesiyle artık mesafeler ortadan kalkmış durumda ve bilgiye, habere ulaşım eskiye nazaran çok daha kolay. Bu yeni sürecin getirdiği bir zorunluluk olarak Türk devletlerinde faaliyet gösteren medya kuruluşları Batı kültürü ve yayın politikasından etkileniyor. Haberlerin sunuluş tarzı, televizyon programlarının niteliği, konuşulan dilin yapısı, giderek daha fazla Batı tesiri altında kalıyor. Yani teknolojik değişimin yansıması olarak yeni medya Batı medyasına dönüşüyor. Bu noktada ifade etmek istediğim husus şudur; bu etkileşim çerçevesinde Türk devletlerinin iletişim ağlarını, bilgi akış modellerini günün yeni ihtiyaçlarına göre uyumlu hale getirirken kültürel kimlikleri ve dillerinde birtakım değişime maruz bırakmaktadır. Söz konusu değişimin yozlaşmaya yol açmadan –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– * Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (TÜRK KENEŞİ) Genel Sekreteri - (E) Büyükelçi 17 18 / BİRİNCİ GÜN AÇILIŞ KONUŞMALARI daha iyiye, daha doğruya, daha ileriye yönelik ve Türk halklarının kültürel ve dilsel değerlerini koruyarak gerçekleşmesi büyük önem taşımaktadır. Bu düşünceden hareketle TÜRK KENEŞİ kültürümüze ve tarihimize sahip çıkma amacıyla çeşitli girişimler ve projeler yürütmektedir. Bu girişimlerden birisi çocuklarımıza ve gençlerimize yönelik Ortak Eğitim Televizyon Kanalı’nın kurulmasıdır. Bu konuda devletler arasında görüşmeler devam etmektedir. Türk dünyasının yetkin ve önemli medya mensuplarını bir araya getiren Forumun, kurulması öngörülen ortak eğitim televizyon kanalında değerlendirilmesi için uygun bir platformdur. Bu nedenle ortak eğitim televizyonu konusunun gelecek Forum toplantısı gündemine dâhil edilmesini teklif ediyorum. Buna ilave olarak ortak eğitim programları ve çizgi filmler hazırlanması gibi projelerimiz de bulunmaktadır. Ortak televizyon kanalının kurulmasının uzun vadeli ve zahmetli bir iş olduğunu göz önünde bulundurarak öncelikle eğitim programları ve çizgi filmler hazırlanması projelerinin gerçekleştirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Diğer taraftan da bu çalışmalar ortak eğitim televizyonunun içeriğine dair hazırlık çalışması anlamına gelecektir. Değerli Katılımcılar, Malûmunuz günümüzde medya, gündemimizde konuşulan konuların belirlenmesinde, imaj oluşumunda, kitlelerin tercihlerinin belirlenmesine kadar geniş bir yelpazede ağırlıklı bir yere sahiptir. Öyle ki medya bugün modern siyaset bilimi kitaplarında yasama, yürütme ve yargı erklerinden sonra bir ülkenin dördüncü erki olarak takdim edilmektedir. Kamuoyuna ulaşmanın en etkili yolu kitle iletişim araçlarını ortak yayınlar için kullanmak suretiyle ortak bilincin oluşmasına katkıda bulunabiliriz. Ayrıca bu yolla ülkelerinden uzak mesafelerde yaşayan kardeşlerimizi ülkeleri ve birbirleriyle temas halinde tutmanın da bir yolunu bulmuş oluruz. Yani diasporalarımızın işbirliğini genişletmek ve ortak hareket edebilmelerini sağlamak noktasında da medyanın etkisini kullanabiliriz. Az önce medyanın Batı tesiri altında olduğunu söylemiştim. Bu bağlamda dilimizi korumak için KENEŞ’te ortak terminoloji bulma çalışmalarımız mevcut. Geçen yıl Ortak Terminoloji Kurulumuzun ilk toplantısını gerçekleştirerek 6 terim üzerinde Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan ve Türkiye’nin uzmanlarının katılımıyla mutabık kaldık. Onları söylediğim zaman anlayacaksınız; uçak-dik uçak-helikopter-vertalyot, iz alıcı-tarayıca-scanner, göçkün-heyelan-lavinya Rusçası, kurul-komite-komitet Rusçası, keneş-konsey-Rusçası Sovyet. Bu ve benzer kelimeler zamanla ülkelerimizin medya kuruluşlarında kullanılabilir. Böylelikle makalelerinizde ve programlarınızda bu terimlere yer verilmesi suretiyle Türk dünyası medyasının özgün dilini oluşturabilirsiniz. İlaveten Ortak Terminoloji Kurulu ve Türk Akademisi tarafından bilimsel amaçlı Terminoloji Sözlüğü, Açıklamalı ve Resimli Ortak Kelimeler Sözlüğü, Karşılaştırmalı Lehçeler Sözlüğü hazırlanması hususlarında çalışmalar devam etmektedir. Ortak alfabenin oluşturulması yönünde de çalışmalar sürdürülmektedir. 1926’da Bakü Türkoloji Kurultayı’nda benimsenen Birleştirilmiş Yeni Türk Alfabesi ile 1991 yılında İstanbul’da, Marmara Üniversitesi’nde düzenlenen Milletlerarası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu’nda kabul edilen ortak alfabe temel alınarak 34 harfli yeni bir alfabe üzerinde mutabık kalınmıştır. Tüm Türk dillerinde bulunan sesleri karşılayan söz konusu alfabe TÜRK KENEŞİ Sekretaryası ile üye devletler arasındaki yazışmalarda, Türk Akademisi çalışmalarında kullanılmaktadır. Kısacası Türk dünyasında geleceğe dair her türlü hedef ve girişimin kuvvetlendirilmesine yönelik medyanın katkı sağlayacağı şüphesizdir. Kamuoyuna erişimi sağlayacak, ortak bir girişimin oluşmasında büyük bir rol oynayan, Türk diasporalarının ülkeleriyle ve birbiriyle temas halinde olmalarını sağlayan bir medyadır. Bu itibarla medyanın Türk entegrasyonu ve işbirliğinin büyük bir parçası olacağı kesindir. Değerli Katılımcılar, Forum süresince birbirinden önemli katılımcılar “Yeni Medya ve Türk Dünyasında Medyanın Geleceği ve Medya Etiği” konularında tartışacaklar. İnanıyorum ki Forumun sonunda Türk dünyasının bütünleşmesi hedefi ve bu süreçte medyanın alacağı rol konularında elle tutulur sonuçlara ulaşmış olacağız. TÜRK KENEŞİ olarak bizimle ilgili çalışmalarda eşgüdüm sağlamaktan memnuniyet duyacağımızı bir kez daha belirtmek istiyorum. Sözlerimi bitirmeden önce Kırgızistan Cumhuriyeti ile “Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformu”na şükranlarımı yinelemek isterim. Bu vesileyle Forum katılımcılarına da başarılar dilerim. Teşekkür ederim. BİRİNCİ GÜN AÇILIŞ KONUŞMALARI / SULTAN RAYEV* Saygıdeğer TÜRK KENEŞİ Genel Sekreteri Halil AKINCI, Başkan Yardımcısı Adahan MADUMAROV, Saygıdeğer Murat KARAKAYA Saygıdeğer Aflatun AMASHOV, Saygıdeğer Jandos ASANOV, Saygıdeğer III. Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Forumu Katılımcıları, Kırgızistan Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Cantöre SATIBALDİYEV’in kutlama mesajını, Forum’a büyük başarı dileklerini iletmek istiyorum. III. Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Forumu’nun Kırgızistan’da, yani Çüy Vadisi’nde düzenleniyor olması bizi ziyadesiyle mutlu ediyor. Çünkü Kırgızistan’ın mazisi, 6’ıncı ve 12’inci asırlar arasında Türk cumhuriyetlerinin kültür ve uygarlık merkezi olduğu hepiniz tarafından çok iyi bilinmektedir. Eski Türk devletlerinin merkezi Ala Archa’mız Türk uygarlığının gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur. O dönemde Çüy Vadisi’nde eski Türk devletlerinin dört başkenti yerleşmiş, Türkçe isimlendirilmiş, ilk sikke basılmış ve üzerine Türk Kağan işareti konulup halk arasında kullanılmıştır. Baykal’dan Marmara’ya, Ural’dan Hindistan’a kadar Türk kökenli, eğitimli, bilimli insanlarının bunlar bilinçlerine yerleşti. Önemli bir gerçeğin altını çizmeliyiz; yazılı ilk Türkçe eser Kutadgu Bilig’in yazarı, bütün dünyanın tanıdığı Yusuf Has Hacib Çüy Vadisi’nin Balasagun kentinde dünyaya gelmiştir, bunu hepimiz biliyoruz. Gerçekten Kutadgu Bilig’in Türk şiir sisteminin gelişmesine büyük katkıda bulunduğunu, birçok dünya diline tercüme edildiğini dile getirmek görevimizdir. Türk halklarının ilk ilim adamı Kaşgarlı Mahmud, Issık Göl yakınlarındaki Barskoon kentinde doğmuştur. Divan-ı Lûgatit Türk Sözlüğü dünya halkları tarafından geniş bir şekilde kullanılmaktadır. Çünkü bugün Türk dilli devletler arasında konuyu genel bir ortak dil ile sınırlamadan tarihini, kültürünü, örf ve adetini, dini bağlarını geliştirerek, Türk dünyasını birbirine yaklaştırarak ilişkileri geliştirmemiz bizim görevimizdir. Türk dünyası uluslararası arenada sahip olduğu potansiyel doğrultusunda rolünü oynamaktadır. İkili ve çok taraflı ilişkilerini ve işbirliğini koordinasyon etmektedir. Bu arada TÜRKSOY uluslararası işbirliği teşkilatı çok aktif faaliyet yürütmektedir. Bu teşkilatın asıl hedefi Türk dünyasının genel olarak ekonomik gelişmesinin yanında, kültürel bağlarımızın güçlendirilmesi ve devam ettirilmesi, atalarımızdan gelen mirasın saklanarak genç nesillerimize aktarılması görevimizdir. Bunun dışında Türk dünyasına yönelik Türk Dili Dialektiği Sözlüğü çıkmak üzeredir. Türk halkları arasında tüm materyallerimizin geliştirilmesi için Akademi kurulması da TÜRKSOY’un ortaya koyduğu çok önemli önerilerdendir. Bişkek’te medya sektöründe işbirliğinin sürdürülmesi bizi mutlu ediyor. Bugün gerçekleşmekte olan Medya Forumu’nun diğer amacı ortak çalışmaya, deneyim paylaşımına, yeni açılımlara, yeni alanlara yöneliktir. Globalleşen dünyada bilgi kaynaklarının alışverişini sağlamak, geleceğe yönelik çalışmalarda bulunmak diğer önemli hususlar. Bu durumda hepimizin ortak bir gelecek doğrultusunda çalışmamızın önemi ortaya çıkıyor. Yapmakta olduğunuz çalışmalar bu anlamda çok büyük katkı sağlayacaktır. Hepinize başarılar diliyor, dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– * Kırgızistan Cumhuriyeti Kültür, Enformasyon ve Turizm Bakanı 19 20 / BİRİNCİ GÜN I. OTURUM I. OTURUM TEKNOLOJİK DEĞİŞİMİN YANSIMASI OLARAK YENİ MEDYA BİRİNCİ GÜN I. OTURUM Teknolojik Değişimin Yansıması Olarak Yeni Medya Moderatör : Ömer ŞAHİN Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi-Türkiye Konuşmacılar : Gökhan GÜLER Gazeteciler ve Yazarlar Birliği Genel Sekreteri-KKTC İsmet YÜKSEL Kırım Haber Ajansı-Kırım Deniz ERGÜREL Medya Derneği Genel Sekreteri-Türkiye I. OTURUM / 21 22 / BİRİNCİ GÜN I. OTURUM Ömer ŞAHİN Moderatör Hepinize iyi günler dileyerek sözlerime başlamak istiyorum. Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından organizasyonu gerçekleştirilen III. Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Forumu’na hoş geldiğiniz. “Teknolojik Değişimin Yansıması Olarak Yeni Medya” başlıklı oturumda, değerli konuşmacılarımızla birlikte olacağız. Öncelikle onları tanıtmak istiyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden Sayın Gökhan Güler, Gazeteciler ve Yazarlar Birliği Genel Sekreteri, yeni tanıdığımız için eksik söylersem lütfen düzeltin. İsmet YÜKSEL, Kırım Haber Ajansı Genel Koordinatörü, siz de hoş geldiniz. Ve diğer konuşmacımız Zaman Gazetesi Yazarı Sayın Deniz ERGÜREL bizlerle. Moderatörler çok fazla konuşmaz, sözü uzatıp haddini aştığı zamanda ‘one minute’ tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliyorsunuz. O yüzden çok fazla konuşmayacağım işin doğrusu. Şöyle bir usul ve yöntem belirleyeceğiz: Bize ayrılan iki saatlik bir süre var. Bunun tamamını konuşmacılara ayırmayı çok fazla düşünmüyorum. Hem interaktif bir katılım, hem daha verimli olması bakımından 20 dakika katılımcılarımıza söz hakkı vereceğiz. Daha sonra benim ve sizlerin sorularınızla programımıza devam edeceğiz. Özellikle ne kadar çok soru olursa o kadar verimli olacağına inanıyorum. Kırgızistan’a, Bişkek’e 96 yılıydı, 17 yıl önce gelmiştim, bu ikinci oluyor, bir kez daha burada olmaktan mutluluk duyuyorum. Tabii dışarıdan da izlediğimiz, henüz sabah erken saatte geldiğimiz için gezemedik, Kırgızistan’da da önemli değişimler var, gelişen bir ülke. Başlığımız ‘Yeni Medya’ olunca kendi kişisel maceramdan yola çıkarak değişimi çok kısa anlatmak istiyorum. Gazeteci olarak 96 yılında geldiğimizde, özellikle şunu söyleyelim; biz eski medyanın araçlarını kullanan birer temsilcileriyiz ama o dönemde işe giren, görev yapan insanlarız. Gazetecilerin büyük çoğunluğu öyledir. O dönem, 96 yılında burada yine bir aktivite vardı, farklı bir aktivite. Bakın o zaman gazeteye veya televizyona haber gönderme araçlarımız, imkânlarımız o kadar sınırlıydı ki, yeni medya dediğimiz, işte biraz sonra arkadaşlarımızın anlatacağı o araçlar, o imkânların hiçbirisi yoktu. Şimdi bir akıllı telefon var. O dönem internet vardı şüphesiz, 96’larda internet vardı değil mi Türkiye’de? Ama yaygın bir şekilde burada kullanılmıyordu. Cep telefonu sanırım o yıl almıştım ilk. Türkiye’ye 95 yılında girdi ama akıllı telefonlar yoktu. Dolayısıyla bizim sosyal medya imkânları, özellikle Twitter’dır, Facebook’tur veya 3G’dir, diğer teknolojik imkânları kullanma olasılığı yoktu. Gazetecilik şimdiye oranla daha maliyetli, zor bir işti. Medya nereden nereye geldi? Çünkü dünya, çok klişe bir sözdür ama baş döndürücü bir değişim içinde. Bu değişimin katalizorü de teknoloji ve medya gibi görünüyor. Yani teknolojik değişimler medyayı değiştiriyor, dönüştürüyor. O da topluma yansıyor. Bu da aslında iç içe geçmiş bir anlamda kavramlardır diyebiliriz. Türkiye’deki bu teknolojik değişim yine aktarılacaktır. Teknik detaylara girmek istemiyorum. Türkiye yüzlerce televizyonu, gazetesi olan ülkemiz, son derece gelişmiş imkânlara sahiptir. Çok fazla değişim, gelişim oldu ama hem biraz daha esprili olsun diye Cem YILMAZ’dan aldığımız bir espriyi buradan hatırlatayım: Teknoloji gençleri de o hale getirdi ki, şimdi yeni neslin parmaklarının uzadığı söyleniyor! Eskiden gazete ve televizyonla gözleri yorulan insanlar belki de parmaklarıyla hareket ediyor. Medya bu hale dönüştü. Yine birisi söylemişti, “Çocuğuna gazeteleri getirir misin?” demiş, gitmiş iPad’i getirmiş. Çünkü bütün gazeteler içerisinde. Belki yüz yıla sığabilecek değişimleri, dönüşümleri biz bu teknolojik gelişim sayesinde 2-3 yıl içerisinde yaşayabiliyoruz. Ben sözü daha fazla uzatmayayım. BİRİNCİ GÜN I. OTURUM / Yeni Teknolojiler Medyayı Nasıl Şekillendiriyor? Gökhan GÜLER Teşekkür ediyorum Ömer Bey. Öncelikle Sayın Protokol, Türk Dili Konuşan Ülke ve Topluluklar Medya Forumu’nun saygıdeğer katılımcılarını tek tek saygıyla selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum. Öncelikle bir teşekkür anlamında Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Murat KARAKAYA’ya ve Matbuat Şurası Başkanı Aflatun AMASHOV’a ilk günden beri çalışmalarımıza vermiş oldukları destekten dolayı teşekkür etmek istiyorum. KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Derviş EROĞLU’nun saygı ve selamlarımı ileterek konuşmama başlamak istiyorum. Üç yıl önce başladığımızda, ülke olarak ilk Azerbaycan, ikinci Kırgızistan belirlendiğinde, organizasyonun üçüncüsünün KKTC’de yapılmasını talep etmiştik. Bu toplantıda bu isteğimizde ısrar ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız da buradaki bütün ülke temsilcilerini ve organizasyonu 2014 yılı Kasım ayında KKTC’de görmekten duyacağı memnuniyeti benim aracılığımla iletmemi istemişlerdi. Konuşmama böyle bir girişle başlamak istiyorum. Ve şu anda aramızda bulunmayan ülke temsilcimiz Prof. Dr. Ata ATUN, Cumhurbaşkanımız ile birlikte Kıbrıs’taki toplumlararası görüşmelere danışman olarak iştirak ediyor. Bu vesileyle iştirak edememesinden duyduğu büyük üzüntüyü de iletmek istiyorum. Ülke Temsilci Yardımcısı olarak bana verilen ‘Yeni Teknolojiler Medyayı Nasıl Şekillendiriyor?’ başlığıyla ilgili sunumuma izninizle başlamak istiyorum. İnsanlık tarihi iletişim araçları açısından incelendiği zaman ilk insanların izler, duman, resim ve şekillerle birbiriyle iletişim kurduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Yani gelinen noktada -az önce Ömer Bey’in de ifade ettiği gibi- bir bakıma son 50 yıllık süreçte hızlı bir süreçten bahsedebiliriz. Dünyanın ciddi anlamda küçüldüğünü, en ücra köşesindeki bir durumun kısa zaman diliminde özellikle sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla yayıldığını görmekteyiz. Tabi bu süreçte az önce de ifade ettiğim gibi izler ve dumanla başlayan macera daha sonra yazının ve matbaanın keşfi, Gutenberg’in hareketli harfleri bulması ile devam etmiştir. Avisa’nın Strasbourg’ta 1609 yılında yayınlanması, 1702 de İngiltere’de The Daily Currant adlı gazete ile başlayan basın, medya, haber alma süreci, günümüzde de hızla devam etmektedir. 18’nci yüzyıla baktığımızda yeni bir toplumsal mekân olarak kahvehanelerde gidip haberleri derleyen medya veya o günkü tanımlamayla gazeteciler, bugün artık her yerde cep telefonlarıyla bu işlevi yerine getirmektedir. Yeni medya hızla yükseliştedir. Ancak özellikle gazetecilere ve haber ajanslarına duyulan ihtiyacın değişmeyeceğini düşünmekteyim. Çünkü doğru ve etik habere ihtiyaç vardır. Yeni medya potansiyeli içerisinde büyük fırsatlar vardır. Bu fırsatları bulmak, ortaya çıkarmak ve geliştirmek önemlidir. Yeni medya ortamında birtakım kontör amaçlı filtreleme ve düzenlemeler geliştirilmesi pek yakın zamanda bir zorunluluğa dönüşebilir düşüncesindeyim. Medya teknolojisinin hızla gelişmesi ve internetin yaygınlaşmasıyla radikal bir değişim sürecinden geçiyoruz. Dağıtım kanallarının çeşitlenmesi, sınırsız haber kaynaklarının ortaya çıkışı ve haber tüketim alışkanlıklarının farklılaşmasıyla birlikte medya ortamı yeni bir şekle bürünmektedir. Son yüzyılın en büyük buluşu olarak adlandırabileceğimiz internet, iletişim dünyasının dinamikleri ve gerçeklerini farklı bir boyuta taşımıştır. Yeni medya ve iletişim teknolojisi olarak adlandırılan bu gerçekliğin merkez noktasında bulunan internet, iletişime yönelik yeni uygulamaların ve parametrelerin de oluşmasını beraberinde getirmiştir. Son zamanlarda, sosyal medya olarak tanımlanan internet tabanlı uygulamalarda yeni bir eğilim ortaya çıkmıştır. Bu internet uygulamaları, kullanıcılar ve kullanıcıların memnuniyetiyle haberdar ettikleri kişiler aracılığıyla başvuranlar arasında gittikçe artan bir etkileşim sağlamaktadır. Bu içerik, fotoğraf, video, metin ve medyaya ilişkin karışık oluşumlar içererek çeşitlilik göstermektedir. Sosyal medya, zaman ve mekân sınırlaması olmadan paylaşımın, tartışmanın esas olduğu insani bir iletişim halini almıştır. Yeni iletişim teknolojileri insanlara düşüncelerini ve eserlerini paylaşacakları olanaklar yaratan, paylaşım ve tartışmanın esas olduğu bir medya sunmaktadır. Sosyal medya olarak adlandırılan bu sanal ortam, kullanıcı tabanlı olmasının yanı sıra, kitleleri ve insanları bir araya getirmesi ve aralarındaki etkileşimi attırması bakımından önem taşımaktadır. Yapılan araştırmalar, insanların bu sanal gerçeklik içinde gün geçtikçe daha fazla zaman harcadıklarını, bunun içinde gerçek yaşam ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştıklarını ve yine bu sanal gerçeklik içinde yeni bir dünya kurarak yaşadıklarını göstermektedir. Özellikle gençler arasında kullanım değeri bakımından hızlı bir yükseliş gösteren sosyal medya, diğer yandan da günümüzün geleneksel medyasına rakip olmakta, hatta kimi zaman tehdit eder duruma gelmektir. 23 24 / BİRİNCİ GÜN I. OTURUM Yeni iletişim teknolojileri aracılığıyla mesaj bombardımanının en üst düzeyde yaşandığı günümüzde, gerek kurumlar, gerek insanlar birtakım çalışmalara farkında olarak veya olmayarak duyarsız kalabilmektedir. Bu duyarsızlık beraberinde farklı davranışları geliştirmekte, insanları yeni arayışlara, yeni iletişim ortamına yönlendirmektedir. Günümüzün sanal ortam kullanıcıları tarafından bir alışkanlık haline gelen sosyal medya kullanımı her kültürden ve kesimden geniş kitlelerin taleplerine yanıt verirken, aynı zamanda bu ortamı eleştirenlerin odak noktasında bulunmaktadır. Yeni iletişim ortamlarının gelişmesi her kesimden bilgi iletişim teknolojilerine olan ilginin artması, sosyal medyanın gücünü arttırmakta, sosyalleşme kavramına da yeni boyut kazandırmaktadır. Bilgisayar ve telekomünikasyon ağları dünyayı çevreleyen yeni ve yapay bir iletişim atmosferi oluşturmuştur. Radyo linklerinden, uydu bağlantılarından ve kablo şebekelerinden oluşan bu yapay atmosfer dünyayı saran bir doku gibi, sürekli sesli, görüntülü ve yazılı bilgi iletmektedir. Bu büyük bilgi akışına rağmen, donanım, yazılım ve endüstriyel tasarım, dil bilimi ve bilişim alanında çalışan uzmanlar daha çok enformasyonun hareket edebileceği, daha kolay kullanılabilen aygıtlar geliştirmek için çalışmalarını sürdürmektedir. Amaç, televizyon kadar basit olan, ancak anında dijital dünyaya bağlanabilen yeni iletişim ve teknolojileri üretmektir. Günümüzde yeni iletişim teknolojileri, alışılmış yazılı, sözlü ve görsel yayınların güçlerini aşan boyutlara ulaşmış durumdadır. Artık tablet haberciliği, internet IP televizyonlar ön plana çıkmaktadır. Özellikle 90’lı yıllardan sonra internet, gerek hız gerekse erişim açısından iletişim gücünün artması ile kitle iletişim araçları arasında en önemli bir güce sahip olmuştur. 1994 yılında San Francisco depreminin internet aracılığıyla duyurularak yayınlanması CNN’i dahi geride bırakmıştır. İnternetin 90’lardan itibaren sivil kullanıma açılması ve bu sürece eşlik eden çeşitli teknolojik ve ekonomik gelişmelerin haber sunumu için yeni bir ortam olarak kullanılmasını mümkün kılmıştır. İletişim alanı içinden ve dışından çeşitli aktörler farklı güdülerle internet gazeteciliği uygulamalarını hızla hayata geçirmiştir. Grafik tabanlı internet tarayıcısının kullanılmaya başlanmasından sonra binlerce gazete kendi internet yayınlarını devreye sokmuştur. Geleneksel medyadan bağımsız, internet gazeteciliği uygulamalarının hızla yaygınlaşmasında internetin kitle iletişim teknolojilerine oranla çok daha düşük maliyetle içerik sunumu yapmaya olanak vermesi, dolayısıyla pazara giriş maliyetinin daha düşük olması gibi ekonomik faktörlerin payının olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. İnternette haber siteleriyle gazetecilik uygulamaları arasındaki ilişki konusunda gazetecilik mesleği niteliksel bir değişim yaşamaya başlamıştır. Geleneksel anlamda gazeteciliği internet üzerinden gerçekleştiren, diğer içerik sunumu uygulamalarından ayıran sınırlar, habercilik web sitelerinin ortaya çıkması ve yaygınlaşmasıyla birlikte giderek bulanıklaşmıştır. Yeni iletişim teknolojileri ve internet gazeteciliği uygulamalarıyla gazetecilik etiği ilişkisi üzerindeki çalışmalar bir yandan olası sorunları ve bunların sonuçlarını kapsarken, diğer taraftan herkesin haber üretimine ve sunumuna katılabildiği bir ortamda, gazeteciliğin geleneksel normlarının ve etiğinin hala geçerli olup olmadığını sorgulamaktadır. Profesyoneller dışında haber üretimi ve sunumu yapanların da bu norm ve etik kurallarla çalışmalarının zorunlu olup olmadıklarına ilişkin tartışmaları içermektedir. Gün geçtikçe ucuzlayan ve çeşitlenen, veri işleme ve saklama kapasiteleri artan sayısal fotoğraf makineleri, ses kayıt cihazları, yüksek kalitede görüntü kaydı yapabilen ve elde taşınabilir büyüklükteki sayısal kameralar, metin ve görüntü gibi çeşitli türdeki enformasyonu işlemeye yarayan yazılımlarla ve bunların merkeze aktarımını mümkün kılan kablosuz modemle donatılmış dizüstü bilgisayarlar ve görüntü kaydedebilen cep telefonları gibi sayısal donanımlar ve teknolojiler gazetecilerin günlük rutinlerini kolaylaştırmaktadır. Yeni iletişim teknolojilerinin haber üretim sürecine getirdiği bir diğer olanak ise habere konu olabilecek enformasyon erişiminin kolaylaştırmasıdır. Örneğin, internette yayınlanan raporlar, istatistikler, çeşitli kurumların resmi web sayfaları, elektronik arşivler ve kütüphaneler, tartışma ve haber grupları, kişisel web sayfaları, çoğu zaman habere konu olan enformasyona erişim ve bu enformasyonun doğrulanması sürecinde haberciler tarafından yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Tüm bunlar bazı durumlarda gazetecilik etiği açısından sorunların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Her yeni teknolojinin topluma sunulması ve kullanılması bir dizi etik sorunu beraberinde getirmektedir. Yeni iletişim teknolojilerinin ve/veya bunlar aracılığıyla mümkün hale gelen uygulamaların, sorunların anlaşılabilmesi için bunların şirketlere bireylerle ve toplumla ilişkisinin de anlaşılabilmesinin önemli olduğunu göstermiştir. Haberlerin izinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanımı yeni iletişim teknolojileri ve gazetecilik etiği tartışmalarında sıkça vurgulanan bir sorundur. İnternet gazeteciliği özelinde dü- BİRİNCİ GÜN I. OTURUM / şünüldüğünde ağ üzerinde bulunan herhangi bir haber veya görüntüyü kopyalayabilmek çok kısa sürede mümkün olabilmektedir. Böyle bir sorunu çözebilmek için daha etkin çare düşünülmelidir. Profesyoneller dışında sıradan kullanıcıların da haber sunumu yapabildikleri, bir anlamda gazeteci olabildikleri bir ortamda gazetecilik etiğinin nasıl biçimleneceği, geleneksel gazetecilik normları ve etiğinin bu yeni habercilik pratiği için yeterli olup olmadığı, geçerliliğini koruyup korumadığı yeni iletişim teknolojileri ve gazetecilik etiği tartışmalarında üzerinde durulması gereken konular arasındadır. Yeni iletişim teknolojilerinin haber üretim sürecinde kullanılmaya başlanmasıyla haber üretimi ve sunumu sürecinde yaşanan değişim, internet üzerinden medya kuruluşları ya da kullanıcılar tarafından gerçekleştirilen habercilik uygulamaları, gazetecilik etiği hakkındaki çalışmalarda fırsat/tehdit ikiliği içinde ele alınmaktadır. Sorunlara çözüm olarak da etik ilkelere uyulması ve üzerinde uzlaşılmış normlara bağlı haber yapılması önerilmektedir. Başta söylediğim gibi, günümüzde yeni medya yükselişte, ancak haber ajanslarına duyulan gereksinimin de değişmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü doğru ve etik habere olan ihtiyaç hiçbir zaman değişmeyecektir. Yeni medya potansiyeli, içerisinde büyük fırsatlar içermektedir. Bu fırsatları bulup geliştirmek bizlere, medya çalışanlarına düşmektedir. Sunumumu burada noktalarken özellikle sabah ilk oturumda yapılan açılış konuşmasında Türk Konseyi Genel Sekreteri Halil AKINCI’nın konuşmasını önemli görüyorum. Belli noktaların altını çizmişti, bunlar beni sevindirdi. İnşallah etkin bir şekilde birbiriyle daha anlaşabilir, ortak bir dilin gelişebildiği bir ortama ulaşabiliriz. Türk Dili Konuşan Ülke ve Topluluklar Medya Forumu’nda konuşmama bu şekilde son vermek istiyorum. Teşekkürler Ömer ŞAHİN Gökhan Bey teşekkürler. Öngördüğümüz süreden de daha çabuk, 13 dakikada bitirdik. Cümlenizden ben, konuşmanızda yeni medyanın hem fırsat, hem risk oluşturduğunu anlıyorum. Bu doğru, çok büyük imkân sunuyor, biz de toplumsal olaylarda görebiliyoruz. Örneğin atılan bir tweet ülkeyi karıştırabiliyor. Bu her ülke için geçerli. Veya çok önemli sorunlar doğurabiliyor. Orada bir filtrelemeden bahsettiniz. Onu biraz açarsanız birkaç dakika? Yine sorular olacak sunum bitiminde ama ben bunu sıcağı sıcağına sormak istedim. Gökhan GÜLER Filtreleme sansürden ziyade, bir haber ortaya çıktığında -Türkiye için konuşursak- Anadolu Ajansı’ndan çıkan bir haberin güvenilirliği vardır veya ulusal gazetelerin internet sitelerinde yazdıklarının. Fakat bugün isim hakkını satın aldığınız bir web sitesiyle haber sitesi kurabilirsiniz. Şimdi ben etik ve basın ahlakına uygun kurulmuş olan internet sitelerini tenzih ediyorum. Fakat bireysel olarak aldığım bu internet sitesinde gazetecilik mesleğiyle uğraşmayan biri olarak sansasyonel, ülkeyi karıştırmaya yönelik, az önce sizin de söylediğiniz gibi tweetlerle birlikte saldırı olduğu zaman, bunun bir müeyyidesinin olması lazım. Yani, herhangi biri çıkıp, istediği ülkede istediği bir şehirde kendi çıkarları için sansasyonel, olmayan, komplo teorileri ile birtakım ülkelerin iç işlerine karıştıklarını, huzuru bozabilecek bir çok şeye sebebiyet verebileceklerini söylüyorum. Ekonomiyi zarara uğratabilirler insanları yanlış yönlendirerek, yanlış bilgilendirerek. Yani bunun sadece A ülkesinde değil, dünya ölçeğinde bir sorun teşkil ettiğini düşünüyorum. Yani bunu genel anlamda tüm ülkelerin, örneğin BM’nin alabileceği bir kararla somutlaştırabileceklerine inanıyorum, bunun da tüm dünya genelinde uygulanabileceğine. Yoksa bir ülkenin alacağı tedbir de bir yere kadar. Çünkü sizin alacağınız tedbir kendi ülkenizdeki vatandaşlarınızı kapsıyor. Ama A ülkesinden B ülkesine internet sisteminden girip istediğim gibi haber yapıp sıkıntıya sebep verebilirim. Yani bu anlamda filtreleme. Sansürden çok genel anlamda kamuoyunun haklarını koruyucu doğru haberin yayılması, çünkü gazetecinin ve haber sitelerinin en temel görevi bu zaten. Ömer ŞAHİN İnternetin şöyle bir özelliği de var: eşitleyici. Herkese fırsat eşitliği sunuyor, habere erişim anlamında. Ama bu yeni medya sanırım yeni bir hukuk dili gerektiriyor. Sadece ülkemiz için değil, olası risklerin önlenmesi açısından. Gökhan Bey teşekkürler. 25 26 / BİRİNCİ GÜN I. OTURUM Yeni Yayıncılık Biçimleri ve Yeni İş Modelleri İsmet YÜKSEL Sayın Protokol, değerli meslektaşlarım; öncelikle “Türk Dili Konuşan Ülke ve Topluluklar Medya Forumu”na ev sahipliği yapan Kırgızistan’a, Türkiye Cumhuriyeti Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’ne ve bu organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum. Aslında “Yeni Yayıncılık Biçimleri ve Yeni İş Modelleri” hakkında konuşacağım. Gökhan Bey’in temas ettiği bazı konular bununla ilgili, etik ve internet yayıncılığı gibi. Demek ki birbirimizi görmeden benzer bir sunum hazırlamışız, anlaşılan profesyonel olarak uğraşan medyanın ortak bir yarası bu. Şöyle söyleyeyim çaresizliği diyeceğim bu konuda. Hazırladığım sunumu izin verirseniz okumak istiyorum. Kırım’dan gelen temsilciler olarak toplantıya katılmaktan ve Kırgızistan’da bulunmaktan ayrıca bir mutluluk duyuyoruz. Tarihte teknolojinin aşama aşama gelişimiyle birlikte her dönemde yeni yayıncılık biçimleri ortaya çıktı. Radyo ve televizyon geniş kitlelere ulaşmadan evvel, 1860-1910 yılları arasında basın-yayın altın çağını yaşadı. 1872 yılında gittiği Fransa’dan bu alanda büyük tecrübelerle dönen İsmail GASPIRALI, 1883 yılında Kırımın Bahçesaray şehrinde Tercüman gazetesini çıkarmaya başladı. Tercüman 1904’e kadar haftada iki kez, 1906’dan sonra haftada üç kez, 1912 yılından sonra ise günlük olarak yayınlandı. Adriyatikten Çin Seddine, Baltık Denizinden Kızıl Denize kadar birçok aboneye ulaştı. Tercüman gazetesinin dikkat çeken en önemli özelliği ise İstanbul şivesine benzeyen Bahçesaray şivesiyle yayınlanması ve tüm Türk dünyasının bu dili rahatlıkla anlamasındandır. O günün şartları göz önünde bulundurulduğunda, birçok teknolojik teknik imkâna rağmen, bugün hala Türk dünyasında Tercüman gazetesine benzer bir gazete yoktur. Niye böyle bir şey söyleme gereksinimi duydum? Gerçekten de Türk dünyasının ortak bir yayına ihtiyacı var. İnşallah TÜRKMEP olarak oluşturduğumuz web sayfasıyla bunun eksikliği doldururuz diye düşünüyorum. Tarih boyunca insanlara bilgi ve haber veren basın-yayın araçları teknolojinin gelişimi ile birlikte yerini farklı bir alana bıraktı. Artık günümüzde medya sadece haber ve bilgi vermiyor. İnsanların eğitim seviyelerine bakmadan dünyaya bakışını oluşturuyor, yaşam tarzını etkiliyor, onların düşüncelerine ve bazı kararlar almalarına neden oluyor. Medya her milletin kendi dilini, örf, âdetini, tarihini ve başka değerlerini koruyabilmeleri için çok önemli bir araç haline geldi. Özellikle son 20 yılda tüm dünyada medya ve medya araçları baş döndürücü bir hızla gelişti ve gelişmektedir. İletişim cihazlarının gelişimi, bu alanındaki sürekli yenilikler, mevcut olan klasik basının sürekli gelişimi ve çok sayıda yeni medya çeşitlerinin ortaya çıkışı, enformasyon üretimi ve ülkeler arasındaki enformasyon takası için asıl temeli oluşturdu. Günümüzde teknoloji sürekli gelişiyor. Habercilik artık cep telefonlarımıza kadar ulaştı. Haber yayını yapan web sitelerinin sayısı devamlı artış gösteriyor. Diğer taraftan da yayın hayatını devam ettiremeyen birçok medya kuruluşu durma noktasına geldi. Medya sektöründe rekabetin arttığı ve gelir pastasından pay almanın zorlaştığı bugünlerde, uzun vadede hayatta kalmanın kilit noktası yeni yayıncılık biçimlerini takip ve yeni iş modellerini değiştirmekten geçiyor. 1970 ve 80’li dönemin gazetecileri faksın ne kadar büyük bir nimet olduğunu konuşurken, internetin hayalini bile kuramazlardı. İngiltere Kraliçesinin 1976 yılında ilk mailli göndermesiyle internetin ilk adımı oluşturuldu. Artık internet hayatımızın vazgeçilmez bir unsuru haline geldi. Hayatımıza girmesiyle birlikte bugünkü yeni yayıncılık biçimleri artık içeriğin her zaman, her yerde, her türlü elektronik cihaz üzerinden talep edildiği, anında ulaşılabilmesi ve kitlelerle etkileşime girebilme imkânı sağlıyor. Yani dünyayı avucumuzun içine getiriyor. İnternetin en son marifeti ise sosyal medya alanı ve bir saat içinde hazır hale gelen haber içerikli web sayfaları oldu. Sosyal medyanın keşfi ve gelişmesiyle birlikte dünyanın her tarafında milyonlarca gönüllü gazeteci ortaya çıktı. İnternet ve sosyal medya profesyonel gazetecilerin işlerini çok kolaylaştırırken aynı aynı zamanda masa başı amatör gazetecilerin de işlerini azalttı. Tek başına kurulan web sayfasıyla yayıncılık yapanlar, gönüllü sosyal medya muhabirlerinin ortak hareketi ile neredeyse profesyonel medya işletmecileri ile rekabet etme seviyesine geldi. Masa başı amatör internet gazetecileri hiç emek harcamadan, hatta yazı yazma zahmetinde bulunmadan profesyonel muhabirlerin hazırladığı kopyala yapıştır ve yer değiştir sistemiyle pekâlâ gazetecilik yapmaktadır. Hatta muhabirlerin çekmiş olduğu fotoğraflar üzerinde oynamalar yaparak kendi isimlerini bile yazmaktan çekinmemektedirler. “Lütfen gazeteciliğin etik kurallarına uyun” diyenlere ise ortak bir cevap vardır her zaman: “Ama ben bu haberi ve fotoğrafı sizin sitenizden almadım ki, bu haber her yerde zaten vardı.” oluyor. BİRİNCİ GÜN I. OTURUM / Elbette sosyal medyanın örgütlenme aracı olarak kullanılması ve ekonomik gücü tartışılmaz. Yakın zamanda tanık olduğumuz çeşitli toplum örgütlenmelerinde doğrudan sosyal medya kullanıldı. Tüm dünyada güncel olaylar, politik etkinlikler, ünlüler ve daha birçok gelişme sosyal medyadan takip ediliyor. Bunlara ilişkin her aşamada yorumlar anında paylaşılıyor. Medyada bu kadar etkin kullanılan bir alan olarak ortaya çıktıktan sonra, yeni bir iş sahası da açılmış ve tüm sektörlerde kendini iyi yetiştirmiş sosyal medya uzmanları en çok aranan elemanlar arasına girmiştir. Gazeteciliğin geleceği tüm dünyada tartışılan bir konu haline geldi. Hemen hemen her hafta bir televizyon programında bu tür tartışmalarla karşılaşabiliriz. İnternet gazeteciliği radyo, televizyon veya internet, yayıncılığı kolaylaştırdığı oranda rekabet açısından da bir o kadar zorlaştırdı. İnternet yayıncılığı yazılı, kişisel ve görsel içeriklerin hepsini aynı anda bünyesinde bulundurabiliyor. İşletme giderlerinin önemli bir kısmı personel aylıklarını oluşturuyor. Medya işletmecileri rekabet edebilmek ve daha verimli çalışabilmek için daha fazla yeteneğe sahip gazetecileri tercih ediyor. Dünyada sırt çantalı gazeteci kavramı ortaya çıkmış durumda. Artık muhabirler ekip halinde değil tek başına habere çıkabiliyorlar. Medya yöneticileri muhabirliği, fotoğrafçılığı, kameramanlığı, sunuculuğu, editörlüğü tek başına yapan gazetecileri tercih ediyor. Bu tür gazeteciler sırt çantalarında büyük video kameralar yerine modern fotoğraf veya küçük bir makine ve haberi hemen yayına sunan gerekli cihazları taşıyorlar. İletişim fakültelerinden mezun gazetecileri, basın kuruluşları çağa ayak uydurabilmeleri için yeniden yetiştirmek zorunda kalıyor. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte basın kuruluşlarında çalışanların tek çatı altında iş yapması zorunluluğu da ortadan kalktı. Gazeteciler artık olay yerinde veya ilinde haberi merkezlerine rahatlıkla geçebiliyor. Ayrıca kadrolu eleman çalıştırmak yerine serbest çalışan uzaktaki kaliteli elemanlarla haber başına çalışıldığında daha esnek modeller gelişebiliyor. Baş döndürücü bir hızla gelişen teknolojiyi Türk dünyası medya mensupları olarak elimizdeki imkânları güzel değerlendirir ve iyi organize edebilirsek, bölgemizdeki sorunları diğer bölgelerde yaşayan Türk halklarına zamanında aktarabilirsek, en azından iyi bir kamuoyu oluşturubiliriz. Bilinçli kamuoyu çok şeyi değiştirebilir diye düşünüyorum. İşte bu yeni kurulan Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformu, İsmail GASPIRALI’nın Türk dünyası için söylemiş olduğu “dilde, fikirde, işte birlik” şiarına uygun olarak birbirimizi aynı dilde anlayabileceğimiz ortak fikirlerde buluşabilmemiz işbirliğimiz için çok önem arz ediyor. Umut ediyorum ki platformumuz görevini başarıyla devam ettirecektir. Teşekkür ediyorum. Ömer ŞAHİN Teşekkürler. Size de kısa bir soru soralım, bu sırt çantası gazeteciliği kavramı ile ne demek istiyorsunuz? İsmet YÜKSEL Benim geliştirdiğim Türkçe tanımlama olabilir. Bunun patenti size ait olabilir ama zaman zaman birçok yerde kullanabiliyoruz bunu. Şimdi şöyle, özellikle eski SSCB alanında Türkiye’den daha pratik uygulamaları mevcut. Eski Sovyet, bugünün Bağımsız Devletler Topluluğu’ndaki ülkelerin birindeki bir haber ajansı işletmecisi olarak her zaman karşı karşıya kaldığım ve her zaman zorlandığım konulardan bir tanesi. Şimdi işin içinde olduğum için en iyi bilenlerdenim. Bu bölgede özellikle, fotoğrafçı ayrı, metin yazarı ayrı, kameraman ayrı, bir habere gidildiği zaman ekip 4 kişi oluyor. Haber orda yapılır gelir. Acil haber olması hiç önemli değil. Bu hantal bir yapı merkeze geldikten sonra, oturur haberin yoğunluğundan sonra çay, kahve içilir. Arkasından bir haberci haberi yazar, fotoğrafçı fotoğrafı etiketler, sonra editöre verir ve haber akşama kadar bayatlamış bir halde sunulur, Sosyalizmin getirdiği bir şey bu. Ama Türkiye’de de buna benzer uygulamalar var, fazla pratik değil. Yeni yetiştirdiğimiz elemanlara bir sırt çantası veriyoruz, elinde kamera, fotoğraf makinesi, internet her türlü olur. O anda hem editörlüğü, hem kameramanlığı yapıyor, fotoğrafını çekiyor, metni hazırlıyor ve 15-20 dakika içinde merkeze geçebiliyor. Bizim tercih ettiğimiz gazeteci yapısı bu. Bu tür elemanlar tabii ki her zaman bulunmuyor ama kazançları çok iyi oluyor, maliyetler düşüyor, gazetecinin kazancı artıyor. Ömer ŞAHİN Aslında en başta yapmamız gereken hatırlatmayı yapma ihtiyacı hissediyorum. Bizler işimizi yaparken burada yeni medyayı konuşuyoruz. Sürekli sosyal medyada bunu da duyuruyoruz. Eğer imkânı olan, yanında telefonu olan varsa sosyal medya aracılığıyla insanlar öğrenmeye başladı, tweet ata- 27 28 / BİRİNCİ GÜN I. OTURUM bilirsiniz, bunu da böylece duyurabiliriz. Deniz ERGÜREL buyurun. Bu arada sanırım sizin sunumunuzda görsel unsurlar var, elimizde bir şeyler varsa ekrana yansıtılabiliriz. Yeni Medya Denilince Ne Anlamalıyız? Deniz ERGÜREL Bir fotoğraf getirmiştim, konuşmama başlamadan önce kaynamasın arada diye Yüksel Bey’in sırt çantalı gazetecilerine bir yorum yapmak istiyorum. Teknoloji o kadar ilerledi ki, aynı zamanda teknoloji yazarlığı yapıyorum, artık bu sırt çantalıdan cep gazeteciliğine geçmiş durumda. Çok yakın bir örnek: Birkaç ay önce apple’ın bu iPhone’ları tanıttığı Berlin’deki bir etkinlikten behsedeyim. Orada bulunduğum yerde hem fotoğraf, hem video yapmam gerekiyordu gazeteci olarak. Ve inanın tek kullandığım araç cep telefonuydu. Sırt çantam bile yoktu. Artık o kadar hızlı ilerliyor ki teknoloji, artık sırt çantası bile bazı yerlerde yük yapıyor, kullanılmıyor. Cep telefonu yeterli oluyor. Benim başlığım “yeni medyadan ne anlıyoruz?”. Bununla alakalı 15 dakikanızı alacağım. Şimdi “yeni medya nedir?” diye sorduğumuzda aklınıza gelecek olan cihazlar bellidir. Bilgisayarlar iPad’lar, dijital elektronik araçlar. Eski medya dediğimizde ise çoğumuzun aklına telgraf, teleks, kitap veya kâğıda basılı gazete gelir. Fakat aslında bu yeni medya dediğimiz kavramı doğru bir anlayabilmek için bence bu ayırım yeterli değil. Bu biraz yüzeysel bir tanımlama diye düşünüyorum. Bugün bizim yeni medya veya eski dediğimiz medya bir zamanların yeni medya medyasıydı. Bundan yüzyıllar önce örneğin 23-24 yüzyıl önce Eflatun adlı filozof sözden yazıya geçişi konuşurlarken yazı hakkında şunu söylüyor, diyor ki: “Yazı insanlığın hafızasını ortadan kaldıracak bir icattır. Çünkü yazı olduğu için artık insanlar sözleri ezberlemeyi unutacaklar ve yazdıkları için zekâlarını beyinlerini kullanma ihtiyacı ortadan kalkacak.” diye bir öngörüde bulunuyor. Daha sonra, yıllar sonra telefon icat edildiği zaman Amerika Başkanı Rutherford’a bir sunum yapılıyor, telefonu anlatıyorlar. Kendisi bakıp diyor ki: “Acaba bunu kim kullanır?” 1900’lü yılların başında bugün telefon dediğimiz şeyi Graham Bell icat etti. Telefon bile bugün artık eski, kullanılmıyor. Hiç birimiz evinde o eski telefonları, ankesörlü telefonları kullanmıyor. Eskimiş demek ki. Yeni medya derken aslında daha üst bir şeyden bahsetmek zorundayız. Daha büyük bir zihniyet değişimi, insanlık ruhunun, zamanın ruhu dediğimiz daha büyük bir değişimden söz etmek gerek. Neden böyle yapmamız gerekiyor? Öyle bir durumdayız ki aslında, bu yeni medya yeni teknolojilerin gelmesiyle birlikte, bunu biraz da harf devrimine benzetiyorum, yani harf devrimi geldiği zaman değişim çok daha sertti, bir nesil bir anda cahil oldu. Biz de biraz ona benziyoruz. Bu yeni araçların, teknolojilerin gelmesiyle birlikte bugünün bir nesli aslında maalesef cahil durumuna düşüyor ve yeni bir anlayış, yeni bir zihniyet ortaya çıkıyor. Biz yeni medya nedir diye tartışırken, yeni medya derken ne anlamalıyız? Bence yeni medya dediğimiz kavram veya medyayı yeni yapan kavram, bir iletişim aracı eğer bir öncekinden daha şeffaf, daha açık bir iletişim imkânı sunuyorsa o yenidir. Televizyon, telgraf, telefon için bütün bunların akışına baktığımız zaman giderek daha şeffaflaşan, giderek daha transparan, herkesin etkileşiminde daha açık bir medya ortamından bahsediyoruz. Demek ki bir şeffaflaştırma çağı, yeni medya haline dönüşüyor. Peki, yeniyi yeni yapan şey nedir diye sorarlarsa ki bence bunun bir kaç tane özelliği var. Ekranda görmüş olduğunuz fotoğraf bu durumu çok iyi bir şekilde özetliyor, şimdi üst taraftaki fotoğraf, aslında her iki fotoğraf da aynı olayla alakalı. Bir fotoğraf, mekân aynı mekân, olay aynı olay, 2005 yılında Vatikan’daki Papa seçiminde çekilmiş olan da, kitle Papa’nın seçimini bekliyor. Ve alt tarafta da 2013 yılında aynı kitle ile çekilmiş bir fotoğraf var. Bilmiyorum herkes görebiliyor mu? Ekran biraz parlak ama 2005 yılındaki fotoğrafa baktığınızda oradaki insanların pasif bir şekilde kendilerine verilecek bilgiyi bekledikleri ve aldıktan sonra aktaracaklarını görüyoruz. Ama 2013 yılına geldiğimizde, bu kitlenin her bireyinin ipad’ler iPhone’lar, akıllı telefonlar, cep telefonlarıyla bulundukları yerden sanki bir yayıncı, gazeteci gibi yayın yaptıklarını, bulundukları anı paylaştıklarını görüyorum. Yani pasif durumdan aktif konuma geçmişler. Bu sekiz yıllık süreçteki iki topluluğun fotoğrafı aslında bugün yeni medya derken nasıl bir zihniyet değişiminden bahsettiğimizin iyi bir örneği. Yani yeni medyanın en önemli özelliği, eskiden küçük bir azınlığın elinde olan yayın yapma ayrıcalığı artık ortadan kalkmış durumdadır. Artık herkes kendi cep telefonu, akıllı telefonu ve bilgisayarı ile potansiyel yayıncıdır. Bunu kimileri bir potansiyel gazeteci olarak da söylüyor. Ama BİRİNCİ GÜN I. OTURUM / bir anlamda katılıyorum, diğer taraftan katılmıyorum. Çünkü gazetecilik beraberinde birtakım teknik donanım da gerektiren bir meslektir. Ama herkes bir yayıncıdır. İkinci bir özelliği olarak da eski medya düzeninde tek yönlü bir iletişim biçimi vardı. Oysa bugün çift yönlülükten bahsediyoruz. İsmet Yüksel Bey’in bahsettiği gibi haber yapan muhabirler gündemi belirler. Derler ki “biz bugün gazetede bunu yazıyoruz ve ertesi gün de kitleler bunu konuşacak.” Bugün ana haber bültenini artık izlemiyoruz. İzliyoruz ama ana haber bültenini beklemiyoruz artık. Neden? Artık haber bizim ayağımıza geliyor. Burada çift etkileşimli bir yapı var. Gazetecinin haberi ilk verdiği pozisyondan ve meslekten aslında haberin derinlemesine analiz edilip verildiği bir döneme geçmiş durumdayız. Kitleler artık daha rahat bu sürece dâhil oluyor. Bence yeni medyanın üçüncü önemli özelliği “demokratik” olmasıdır. Neden? Çünkü aslında prensibi matematiğe dayanır. Yani bugün bilgisayarlarımızda, telefonlarımızda yapmış olduğumuz iletişim sayısaldır. Birlerden ve sıfırlardan oluşuyor. Matematik sınırsızdır, evrenin dilidir. Bugün burada yazdığınız bir yazı, çektiğiniz bir fotoğraf sosyal medya veya internet sayesinde bütün dünyaya yayılıyor. Çünkü böylece daha demokratik bir hale geliyor. Ve örneğin Kırgızistan’da yaşayan bir çocuk, İngiltere’deki bir üniversitede online olarak ülkeden ayrılmadan master yapabilir ve bu gerçek bir diplomadır, sanki oradaymışçasına. Çünkü teknoloji artık bu imkânı sağlanmış durumda. Öğrenciler bilgisayarın başına geçip sanki sınıftaymış gibi hocasının karşısında diplomasını alır konuma geldi. Demokratiktir. Eskiden böyle bir imkân olamazdı, İngiltere’de okumak için daha yüksek bir maliyet ödemeniz gerekirdi. Aynı zamanda yeni medya bireyseldir. Örneğin gazetelerin özelliği nedir? Size tonlarca haber ve bilgi sunar. Şimdi böyle olmuyor. Ben ekonomiye çok meraklı bir okuyucu isem eğer, ekonomi ile ilgili yazıları takip ediyorum. Hatta ekonomi ile ilgili yazarları Twitter’da takip ediyorum. Bazen yazmadan önce yazı ile ilgili birtakım yorumlarda bulunuyor, onu takip ediyorum. Spora çok meraklıysam eğer sadece spor haberlerini okuyacağım bir sistem, bir yazılımını takip ediyorum. Böylece spor haberlerini alıyorum. Demektir ki bu bireyseldir ve aynı zamanda artık elinin altında sınırsız bir bilgi kaynağı var. Şimdi biz yine eski medyayı yeni medyayı konuşurken hep bu örneği veririm. Gazetelerin rakibi artık akıllı telefonlar, eskiden bir gazete bayisine gittiğiniz zaman, gazeteler sıralanırdı ve orada aslında bir gazetenin rakibi diğer bir gazete olurdu. Manşetler eğer çok farklıysa siz gider onu alırdınız. Sabit aldığınız bir gazete markası yoksa. Bugün ise akıllı telefonlarda gazetelerin rakibi aslında Angry Birds veya çeşitli oyunlar. Neden? Çünkü akıllı telefonunuz var, 5, 10 veya 15 dakikanız var. Bu sürede gazete mi okuyacaksınız, yoksa oyun mu oynayacaksınız? O yüzden artık medya bir anlamda ilgi çekicidir. Bir diğer özelliği ise deneyimlileşmeye dayanır. Yeni medya dediğimiz zaman, “al yeni medya bu” diyeceğimiz bir kitap veya bir film yoktur. Yeni medyayı ancak deneyerek, keşfederek, biraz yanılarak, biraz yanlış yaparak anlayabiliyoruz, bu biraz huzursuzluğumuz. Burada etik diyoruz, doğru mu yanlış mı? Sınırlar ortadan kalktı, bu bize biraz huzursuzluk veriyor sanki. Bir anlamda, hani tabiri caizse elbiselerimiz üzerimizden çıkarılmış, çıplak kalmış ve ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız. Böyle extrem bir durum yaşıyorsun. O yüzden de bunu ancak keşfederek ve deneyerek anlayabileceğiz. Son olarak da belki de en önemli özelliği ekonomi. Neden en önemli özelliği? Aslında yeni medya beraberinde yepyeni bir ekonomik anlayış getiriyor. Eski ekonomik anlayışlar birer birer yıkılıyor. Örneğin bu salonda eminim ki birçok insan Facebook, Twitter, Google kullanır. İyi bir alışveriş için bu servislerin hangi birine para ödüyoruz? Hiç birine para ödemiyor, bedava olarak kullanıyoruz. Ve bu şirketlerin hepsi milyar dolarlık şirketler, ucuz şirketler de değil. Ve bunların bünyesinde binlerce insan çalışır. Hem de sadece bir tek ülkede değil, birçok ülkede ofisleri, çalışanları var. Şimdi ürünü bedava olarak sunan bir şirket düşünün. Bugün sokağa çıksak buradan dünyanın neresine giderseniz gidin, o kişinin ücretini vermesi gerekir. Ama bugün hayatımızda en yoğun olarak kullandığımız e-mail, sosyal medya gibi hizmetleri ücretsiz olarak alıyoruz. Çünkü bugün artık bedava dediğimiz bir sistem oluşmuş durumda. Bizler aslında bunları bedava alıyoruz, çünkü kişisel mahremiyetimizi veriyoruz. Kişisel mahremiyetimiz bizim para birimimiz olmuş durumda. Kullanım biçimlerimizi, kullanım alışkanlıklarımızı bu şirketlere dolaylı yoldan satarak karşılığında hizmet alıyoruz. İşte yeni medya dediğimizde beraberinde yepyeni bir ekonomik anlayış meydana getiriyor. 29 30 / BİRİNCİ GÜN I. OTURUM Yeni oyun sektörü çok konuşulur. Derler ki “oyun sektörü yararlı mı zararlı mı?” Yaklaşık bir ay kadar önce bu konsollarda “grant theft auto5” diye bir oyun çıktı. Çok popüler bir oyun, 265 milyon dolara yapıldı, belki dünya tarihinin en pahalı oyunlarından bir tanesi. Ve bir ay içerisinde dünya çapında satış rakamı 1 milyar Dolar. Bir ay içerisinde yapılmış olan maliyetin 4 katını geri getiren bir sektörden bahsediyoruz. Bunu duyunca dedim ki, oğlum birkaç sene sonra aklı başına erdiği zaman oyun oynasın, oyun yazılımcısı olsun. Çünkü bu iş gerçekten büyük bir sektördür. Yepyeni bir dünyaya, ekonomik anlayışa geçiyoruz. Bizim yapmamız gereken de bu ekonomik anlayışı doğru şekilde kavramak. Onun için de biraz o eski alıştığımız kalıpları yıkıp, yeni perspektiflere, yeni tecrübelere bakmak lazım diye düşünüyorum. Ömer ŞAHİN Deniz Bey teşekkürler. Size de kısa bir soru sorayım: her yeni eskiyor. Her eski dediğimiz de döneminin yenisi. Sizin bahsettiğiniz eski medyayı bugün biraz da infaz ettiniz. Bu eski medya bir dönemin yenisiydi. Peki, bunun sınırı ne? Yani, örneğin şimdi çok yeni olan bu medya araçları ne zaman eskiyecek? Burada öngörülen bir gelişme, bir çerçeve var mı? Deniz ERGÜREL Burada sınır yok. Belki bizi rahatsız eden, tedirgin eden de bu. Neden sınır yok? Örneğin gazetelerde şunun telaşında insanlar, “bir iPad uygulaması geliştireyim, bir web sitesi hazırlayayım.” Fakat bugün için bu geçerli ama inanın bundan birkaç sene sonra biz belki bir Google’ın geliştirmiş olduğu gözlükleri veya saatleri kullanıyor olacağız. Ve oturduğunuz yerden hızlı ve buraya taktığımız gözlükten yayın yapıyor hale geleceğiz. Ve gazeteciler şunun derdine düşecekler: “Ben o okuyucunun gözündeki gözlükten haberimi nasıl okutabilirim, nasıl ilgi çekici hale getirebilirim?” O yüzden bunda bir sınır yok. O sınırları bizler belirleyeceğiz, toplum belirleyecek, teknoloji belirleyecek. Ömer ŞAHİN Teşekkürler. Konuşmacılarımız sunumlarını tamamladı ama bize öngörülen süreden önce tamamlandı. Daha vaktimiz var dolayısıyla zaten de bizim tasarımımız da soru sorulmasını öngörmüştük. Salondan soruları alalım. Serkan KALEMCİLER Bir kere Deniz’e çok teşekkür ediyorum, duygularıma tercüman oldu. Bir telaş görüyorum. O telaş aslında hiç yaşanmaması gereken bir telaş. Yani şurada 2, 3, 4 kişilik konuşmalarda anlatılanlardan benim gördüğüm, hani Deniz’i bir kenarda tutarsam, sizi de yönetici olarak başka bir kenarda tutarsam, yeni medyanın kendilerini bitireceğini düşünen bir zihniyet görüyorum. Böyle bir şey yok. Yeni medya sadece eski medyanın, kâğıt medyanın yaptığı işi şimdi teknolojik imkânlarla ve anında yapıyor olması. Biz haberimizi bugün yazarız, akşam baskıya girer, sabah insanlar gazete bayilerinden alırlar. Zihniyet bu ama yeni medya sizin o yarın vereceğiniz haberi bugün şu andan itibaren insanlarla paylaşıyor. Onun için bu kaygıları, bu etik kaygılarını vesaireyi yadsımamakla beraber, biraz abartılı buluyorum. Deniz’e çok teşekkür etmek istiyorum. Şeref ATEŞ Yunus Emre Enstitüsü Başkan Yardımcısı (Türkiye) Özellikle burada olanlara teşekkür ediyorum. Bir ilave yapmak istiyorum. Aslında medyanın bağımsız olduğunu düşünmek bir hayaldir. Yani medya her zaman bağımlıdır. Eskiden nasıl ortaçağda deniz yollarını ellerinde bulunduran İngiltere dünyanın hâkimi idiyse, eski medya olarak tabir ettiğimiz medya da her zaman devletlerin ya da büyük kuruluşların etkileri altında olmuştur. Şimdi yeni medya olarak tanımladığımız son dönemdeki medyaya baktığımızda, tabi ki Deniz Bey’in tarif ettiği gibi BİRİNCİ GÜN I. OTURUM / medya şeffaf, transparan, demokratik ve diğer sıfatları hak ediyor. Ancak kısaca değindiğimiz bir şey var. Bunun karşısında alışveriş olması gerekiyor. Siz dediniz ki işte biz mahremiyetimizi veriyoruz, onun karşılığında bir şeyler alıyoruz. Biraz daha bu konuyu açabilir miyiz? Yani bu mahremiyeti kimler kullanıyor, nasıl kullanıyor, bugünkü sistem içerisinde bu iletişim kanallarının arkasındaki güçler midir? En son olaylarda biliyoruz. Mısır’da başka yerlerde her zaman mutlaka medyanın arkasında bir güç vardır. Bu ve bu yatırımlar da bu noktada düşünülmesi gerekir, biraz daha bunları açabilirsek. Ömer ŞAHİN Çok teşekkürler, çok önemli bir konu. Size bir hatırlatma yapayım. Deniz Bey’in cevabından önce saat 16.00 da “medya etiği bağlamında yeni medya” oturumunda Zakir AVŞAR Bey mahremiyet konusunda da bir sunum yapacak, bilginiz olsun. Buyurun. Deniz ERGÜREL Şimdi bu alışveriş kimler arasında gerçekleşiyor derseniz, bunu öncelikli olarak teknolojik şirketlerle yapıyoruz. Örneğin Google’dan bahsettik, gmail kullanıyorsunuz, birçoğunuz kullanıyordur veya hotmail veya başka türlü bu mail adreslerini almadan önce bir kurum sözleşmesi imzalarız ve biz bu kurum sözleşmesi ile onlara aslında bir hak veririz. Onlar bunun karşılığını alırlar. Teknik anlamda konuşuyorum. Mesajlarınızı okumazlar, yani bu ona bunu yazmış, şunu yazmış, bu onunla ilişkide gibi öyle bir şey yapmazlar. Fakat onlar örneğin siz yemeğinizin içerisinde İstanbul diyorsanız, mesela dikkat edin Google’da hemen sağ tarafta birtakım reklamlar çıkar. İstanbul, turizm, seyahat diyorsanız, hemen yan tarafta sizin o anahtar kelimelere ilişkin reklamlar çıkar. Yani aslında buradaki sistematik şöyle: Siz veriyi veriyorsunuz, kendiniz içeriği oluşturuyorsunuz, onlar da o içeriğe uygun olarak reklam şirketleri ile anlaşıp bizlere reklam gösteriyorlar. Ve böyle bir çark dönüyor, en basit tanımı bu. Bunun bir üst anlamı, ne kadar çok veri ve bilgi elde ederlerse, web potansiyeli oluştururlarsa şirketleri daha sonra borsaya açıyorlar. Örneğin bunu Twitter’da gördük. Dün Twitter New York’taki borsada 26 Dolardan açıldı, 45-46 Dolara kadar da çıktı. Neden? Çünkü elinde bir güç var. Örneğin bugün bu Facebook dünyanın belki en muazzam veri bankasıdır. Çünkü Facebook bizim kimlerle konuştuğumuzu, hangi sayfaları beğendiğimizi, hangi politikacıları beğendiğimizi, iyi ya da kötü bütün sırlarımızı bilen bir platform haline dönüşmüştür. İşte bunu kim kullanacak meselesi zaten en önemli sorundur. Bugün bu NSA dedikleri Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı skandalının temellinde ortaya çıktı ki, aslında bu şirketlerin birtakım verilerini Amerikan gizli örgütleri, Amerikan şirketleri bir şekilde elde ediyor ve hakkımızda bilgi topluyorlar. Bunu da göz önüne alarak şunu söylüyorum: Evet belli bir mahremiyet karşılığında servis alıyoruz. O yüzden bu araçları da buna göre kullanmak gerekir. Bunun farkında olarak kullanmak gerekir. Çünkü bildiğiniz gibi bir su şişesi bile bedava değil, ama biz bu servisleri ücretsiz olarak kullanıyorsak bunun bir karşılığı, bedeli mutlaka olacaktır ister istemez. Bu karşılıklı bir şeydir. Yoksa ben her şeyi kullanayım ama karşılığında hiçbir şey ödemeyeyim demek doğru değil. Haydar BEKİROV – Avrupa Medya Grup (Kırgızistan) Merhaba! Konuşma fırsatı verdiğiniz için herkese teşekkür ederim, Kırgızistanlıyım. Şu an buradaki oluşan coşkulu durumu biraz değiştirmek isterim. Bakıyorum da herkes günümüz medyasının hızından, sayısından bahsediyor ancak unutulan çok önemli bir kalite parametresi var. Hepimiz biliyoruz ki günümüz medyasında kalite hızlı bir şekilde düşüyor. Kaliteli haber yapan büyük medya kuruluşları var. Ancak bir de ne olursa yayımlayan küçük medya kuruluşları var. Daha önce de söylendiği gibi bu korsanlıktır, bilgi korsanlığı. Bu kalite kaybı devamında ne getirir? Bu kalite kaybı peşinde çok önemli bir şey getirir. Genç kuşak haberlere artık güven duymuyor ve medyanın seyircilerini, onların güvenini hızla kaybettiğini düşünüyorum. Yani insanların medyaya duyduğu güvenin seviyesi hızla düştü. Buna büyük medya kuruluşları da dâhil küçükler de. Bunu görmezden gelmek yanlışlık olur. Bunlar günümüzde olan şeyler. Peki, medyaya güvenin kaybedilmesi, bana göre nasıl bir sonuç doğurur? İşte sonucu artık görüyoruz. Burada da daha önce denildiği gibi, insanlar artık gözleriyle değil parmaklarıyla okuyorlar ve insanlar artık doğru bilgiyi algılamıyorlar ya da daha yetişkin olan bizlerin burada okuduğu biçimde algılamıyorlar. Gençler artık kitap okumuyor. Belki de bu -benim şahsi görüşüm- ilme ve bilgiye çok yüzeysel bir şekilde yaklaşmaya başladılar. Bu 31 32 / BİRİNCİ GÜN I. OTURUM durum, bana göre, bilincin yıkılmasına neden oluyor, gerçekten bilincin yıkılmasına, çünkü insanların artık bilgiyi yeni bir algılayış şekli var. Temel ilimler anlamını yitirdi ve bilgi akışı o kadar büyük ki artık insanların aklında kalmıyor. Ben bu durumu modern medya için en önemli tehdit olarak görüyorum. Ömer ŞAHİN Çok teşekkürler. Soru değil belki, tercümeyi dinleyen vardır, bir şey söyleyeceğim. İlginç bir değerlendirme yapıldı medyaya ilişkin. İlk kez şimdiye kadar daha karamsar bir tablo çizildi. Şüphesiz haklılıkları var. Bir kalite sorunu ve güvenilirlik sorunu olduğuna ve gençlere, yeni nesile yanlış aktarım yapılabileceğini, yeni nesli güzel sanatlardan kopardığını söyledi. Bunun üzerine isterseniz biraz konuşalım. İsmet YÜKSEL Müsaade ederseniz konuya farklı bir açıdan değinmek istiyorum. Biraz önce kendi fikirlerini söyleyen arkadaş, kusura bakmayın isminizi anlamadım. Biraz önce konuşmam da da bahsettiğim gibi hakikaten gazeteciliğin geleceği tartışılması gereken bir konu. Gazetecilik nereye gidiyor? Biraz önce arkadaş öyle bir şey söyledi. Dedi ki endişe edecek bir şey yok. Ama bana kalırsa endişe edilecek çok şey var. Şimdi medyayı yayın kuruluşlarına göre ikiye ayırabiliriz. Devletlerin, hükûmetin desteklediği medya kuruluşları, bir de holdinglerin büyük şirketlerin desteklediği medya kuruluşları. Eğer devlet ve büyük ticari oluşumlar medyayı, yayın organlarını desteklemiyorsa, kendi ayakları üstünde kalma şansları yok gibi. Biz haber ajansı çalıştırıyoruz. Şimdi haber ajansının temelinde ne vardır? Haber satmak, yaparsın ve satarsın. Sen şimdi haberini sosyal medya aracılığıyla kime satacaksın? Yani gazetelere satacaksın, aboneler bulacaksın. Ama gazeteler habere anında ulaşıyor. Senin yapmış olduğun haber tamamen haber ajansından çıkıp web sayfalarına düşüyor ister istemez. Yani ortam onu gerektiriyor. Gazeteciliğin geleceği bence endişeli bir durumdadır. Dediğim gibi, daha iyi yetişmiş gazeteciler olursa belki ferdi olarak oradan özel ajanslara, özel kuruluşlara, daha çok ücret veren büyük ajanslara, büyük yayın kuruluşlarına, devletin desteklediği ticari kuruluşların desteklediği alanlara geçer. Diğer medya kuruluşları ise biraz önce bahsettiğimiz gibi sadece herkesin haberci olması ve yayın hayatını devam ettirmesi çok zor. Benim görüşüm bu şekilde. Gökhan GÜLER Beyefendinin ismini bilmiyorum ama güzel bir noktaya değindi, arkadaşımız. Deniz Bey’in konuşmasında vurguladığı bir nokta vardı. Harf devriminde olduğu gibi, internette de yeni teknolojilerde de bir nesil cahil kelimesini belki çok şeye dikkat çekmek için kullanabiliriz. Ama neticede böyle bir durum var. Ve artık belki doğru bir söylem değil ama Google’la ilgili, arama motoru olarak Google çok kullanılıyor olduğu için hazreti Google şeklinde değerlendirmeler var. Çünkü, sanki Google’da arama yapıldığında her bulunan metin en doğrusu, en mükemmeli imiş gibi bir algı var. Özellikle yeni nesilde hele bir de kopyalayıp yapıştırma çok rahat geldiği ve insanlara zamandan tasarruf ettirdiği için, hemen o ilk bulduğu bilgi, bulguyu doğru kabul edebiliyor. Bu filtrelemeler ki ben bahsetmiştim sunumun içerisinde, olmadığı sürece ciddi anlamda yozlaşmadır. Bu konu ciddi anlamda sadece medyayı değil, toplumsal her türlü yapıyı bütün boyutuyla ilgilendiren ciddi bir sorundur. Haber açısından bakıldığında da güvenilirlik, beyefendinin de söylediği gibi bir haberde mutlaka olması gereken bir özelliktir. Güvenilirliği ciddi ulusal gazeteler, güvenilirliği olan siteler veriyor ama çok önemli bir konuda az önce Deniz Bey’in söylediği bir konuda da, haber açıklanmadan orada farklı sansasyonel bir haberi çıkardığınızda kısa süre de olsa ciddi anlamda bir krize neden olabiliyorsunuz, halkı yanıltabiliyorsunuz. Bu anlamda, küresel, evrensel anlamda filtreleme işini daha ciddiye alınız. Daha ciddi tedbirler alınması bence şart. Bekleyip bunun birtakım zararlarını gördükten sonra bu tedbirler alınırsa bilmiyorum. Ama hızlı bir şekilde bu anlamda girişim olması gerektiğini düşünüyorum Serkan KALEMCİLER Geleneksel medya bugüne kadar yapmamış. Yanıltmayı yapan teknoloji ya da habercilik değil, yanıltmayı yapan gazeteciler, sizsiniz, biziz. Ya da ben kendim gazeteci değilim anlatabiliyor muyum? Bu teknoloji ile ilgili bir şey değil. Ben kâğıt, kalem, gazete üzerinden bir sürü manipülatif haberle, ülkeleri karıştıran bir sürü enformasyon ve bilgi ile karşılaştım. Herkes karşılaştı. O yüzden lütfen tekrar söylüyorum, direnmeyin yani. BİRİNCİ GÜN I. OTURUM / Ersan SARIKAHYA - Kerkük Haber Ajansı (Irak) Kerkük Haber Ajansı Müdürüyüm. Şunu sizinle paylaşmak istiyorum. Burada tabii ki bir sebep için toplandık, yeni veya eski medyayı tartışmak için değil. Amacımız yeni medyayı nasıl değerlendirebiliriz? Bunun peşine düşersek eğer, bu tartışmanın önüne geçeriz diye düşünüyorum. Deniz ERGÜREL Aslında söyleyeceğim konudan Serkan biraz bahsetti. Şimdi endişelere katılıyorum. Neden katılıyorum? Kendi şahsımdan dolayı, oğlum büyüdüğü zaman internette ne ile karşılaşacak? Bunlar hepsi endişedir. Nasıl yetiştirelim? Sonra bu doğru-yanlış bilginin yayılması konusu var. Doğrudur, fakat şunu söylüyorum. Bununla yaşamayı öğrenmek zorundayız. Çünkü sorun yeni medyanın değil, sorun yeni bir medyada haberi yapan insanlarda. Yeni medya teknolojisi aslında bir ansiklopedi görevi görüyor. Güzel bir söz söylerseniz, teknoloji onu yazıyor, kötü bir söz söylerseniz de yazıyor. Kötü söz daha hızlı yayılıyor. Çünkü insan doğası dedikoduya, magazine, sansasyona meraklıdır. Yani şöyle bir haber olmaz: “Bugün Kırgızistan’da hava çok güzel”. Bu zaten okunmaz da. Ama Kırgızistan’da -Allah korusun- deprem oldu haberi bir anda dikkat çeker. Çünkü olumsuzluklar, negatif yükler medyanın doğasında olan bir şeydir. Bu yüzden bunu eskiden çok güzeldi, şimdi çok kötüyüz diye değerlendirmek bence olayı anlamamızı zorlaştırır. Burada önemli olan nokta, işte beyefendinin az önce bahsettiği gibi, nasıl daha iyi kullanabiliriz, nasıl onu kendi avantajımıza, kendi lehimize çevirebiliriz? Burada kritik nokta, şu yeni medya ile birlikte bahsettiğim gibi herkes bir yayıncı, herkesin yayıncı olduğu yerde tabii ki ister istemez kalite düşecektir. Zaten burada da kalitesi yüksek olanlar sivrilecektir. Neden X gazete veya bilmem ne com’a girdiğiniz zaman evet bu doğruyu yazar diyorsanız, işte yeni medyanın kazananları bunlar olacaktır. Bu arada sıkar, hep yalan yanlış yapar diyenler de kaybedenler olacak ve yahut da kendine özel bir kitle oluşturacaktır, bu yüzden çok takılmamak lazım. Yeni düzene alışıp bununla ne yapabiliriz onu düşünmek lazım. Gökhan GÜLER Yaptığım sunuma kendi adıma cevap vermek istiyorum. Herhangi bir direnç söz konusu değil. Sadece medya açısından değil, Deniz Bey’in söylediği gibi, Google’da her önüne çıkan habere veya her önüne çıkan bilginin doğru kabul edilmesi bence yanlış bir şey. Bu konuda olan arızayı düzeltmek lazımdır. Naziya BİSSENOVA - Türkistan Gazetesi (Kazakistan) Tanıştığımıza memnun oldum. Ben diğerleri gibi uzun, güzel konuşamam. Ama keşke öyle olsaydı. Sorularım var. Onlardan birisi, maalesef şu an Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan gibi ülkelerde Sovyet dönemi, Rusya etkisi var. Bir ülkede bir şey olursa, deprem gibi, hangi ülke olursa olsun direkt biz Rusya’ya çıkarız. Ruslar ne diyorsa onlardan alırız haberi. Azerbaycan’da veya başka ülkede yayınlıyoruz. Ve Rusça bakış açısıyla haber, yazı yazıyoruz, bu yanlış. Arkadaş söyledi, basına insanların güvenmesi çok zor. Benim şu an sormak istediğim şey: Mesela İstanbul’da Gezi Parkı’na bağlı bir şey oldu. Kazaklar nasıl yaptı? Benim arkadaşlarım Ruslara baktı. Onlar ne diyorsa onu yazdım. Ben İstanbul’u aradım, arkadaşlarım var orada, Ankara’da. Ne oluyor gardaş? diye sordum. Onlar ne diyorsa onu yazdım. Bu yeni medya imkânını şu an güzelce, iyice kullanmak için Türk dünyası ne yapmalı size göre? Üçünüz de cevap verebilirsiniz. Teşekkür ederim. İsmet YÜKSEL İstanbul’daki bir toplantıda konuşulmuştu. Platform çerçevesinde bir web sayfası oluşturma konusu görüşüldü. Bence bu bir an önce hayata geçirilmeli. Bu platforma katılan birçok ülkeden, topluluktan 33 34 / BİRİNCİ GÜN I. OTURUM gazeteci var. Kendi bölgesindeki haberleri, İstanbul’da gezi olaylarında ne oluyorsa onu, Kırım’da ne oluyorsa onu, Türkiye’de ne oluyorsa ortak bir web sayfasında toplayıp bunu vermek, yani şu anda yapılacak tek şey bu. Aksi takdirde haber kirliliğinin önüne geçmek çok zordur. Şu anda konuştuğunuz yeni medya, dönüp dolaşıp ona geliyoruz ama sosyal medya (Twitter gibi) şu an çok kullanılan bir şey, hemen hemen tüm gazetecilerin kullandığı bir medya. Kendi yayın kuruluşundan önce ona haberlerini gönderiyor. Doğru mu değil mi, kirli mi değil mi? İnsanlar onu araştırmadan paylaşıyorlar. Gökhan GÜLER Ben de İsmet Bey’e katılıyorum. Bu internet sayfası ile birlikte haber havuzu oluşturulabilir ve bununla ilgili herkes günlük haberlerinin bir kısmını, en öne çıkanları paylaşabilir. Ama burada kaygı nerede öne çıkıyor? Gazetecinin içinden ortaya çıkıyor. Çünkü gazetecinin doğasında ne var? Diğer gazetecileri atlatıp, bir haberi yakalayabilmek ve öne çıkarabilmek. Şimdi bunu gazeteci yapmıyor ama o işi yayıncı olarak Deniz Bey’in dediği gibi yapmaya başlayıp da o heyecanı içinde taşıyan insanlar, doğal olarak herkesten önce ben yapayım, benim haberim her yerde paylaşılsın kaygısıyla ciddi anlamda çabalıyor. Ama bu istesek de istemesek de olmaya devam edecek. Önemli olan küresel şirketlerin, tröstlerin bunu maksatlı olarak kullanıp kullanmamasıdır. Buna kimse alet olmamalı. Bunun birilerine çıkar, menfaat getirmesine veya tam tersine içinde bulunulan ülkeye olumsuzluklar, kötü faturalar oluşturmasının önüne geçilmesi lazım. Ama filtreleme bence bu konuda gerekiyor. Sansürden yana değiliz ama bu işin sisteme mal edilmesinin de önüne geçilmesi lazım diye düşünüyorum. Deniz ERGÜREL Ne yapılması konusunda açıkça bir reçete sunmak bence mümkün değil. Ama birtakım spesifik öneriler yapılabilir diye düşünüyorum. Konuşmamda da söylediğim gibi, yeni medyayı anlamak için denemek ve keşfetmek gerekiyor. Nasıl denemek ve keşfetmek? Örneğin bir teklif olarak, Murat Bey de burada, belki bir öneri olarak bu kadar güzel hazırlanan bir etkinliğin daha bir online platformda olması, bir sonrakinde daha iyi olacaktır. Yine bir örnek vereceğim. Biz Medya Derneği olarak zaman zaman konferanslar yapıyoruz. Bir keresinde İstanbul’da böyle bir etkinliğine niyetlendik, bunu yapmak oldukça zor, insanları bir yere getirmek götürmek. Kar bastırdı, müthiş bir kar. İstanbul trafiği zaten alt üst oldu, 100-150 kişilik bir salondu, 15 kişi geldi. Tabii morallerimiz bozuldu ama konferansa başlamadan önce dedik ki, biz bunu sadece salona özel yapmayacağız. İnternette çok basit ucuz bir şekilde bir kamera ve bir internet bağlantısıyla online olduk ve Twitter’dan duyurduk. Dedik ki böyle bir konferans yapıyoruz, konumuz da bu. Bir etiket belirledik, biraz da tartışılacak başlıklar verdik, yani insanların ilgisini çekebilecek, o an ne oluyor bakayım diyebilecek iki-üç de ünlü gazeteci vardı, onlar da biraz konuştu, hararetlendirdi ve biz istatistik olarak baktık ki o gün salonda 1.100 kişi 1,5-2 saatlik konferansı internet üzerinden izlemiş. 10 kişi 15 kişi salonda varken internette bunu çok daha fazla bir kitleye hitap etme şansınız oldu. O yüzden bence bu tür şeyleri denemek ve keşfetmek gerekiyor, bloglarla, canlı yayın araçlarıyla, Twitter’da örneğin. Sosyal medyadaki kirlenmeyi önlemenin en iyi yolu olarak filtre konusuna nispeten katılıyorum. En iyi yöntem doğru bilgiyi siz vereceksiniz, doğru resmi siz çekeceksiniz, doğru yorumu siz yapacaksınız ve insanlar böyle öğrenecekler. İnşallah bundan sonraki toplantılar belki o yeni medya ruhuna uygun olur ve bu ses daha güçlü ifade edilebilir diye düşünüyorum. Nurjan NAİZABEKOVA-Adalet Akademisi (Kırgızistan) Bilgi teknolojilerinden, gelişiminden, bilginin yayılım hızından, herkes tarafından erişebilirliğinden bahsederken, ulusal güvenlik, devlet bütünlüğü açısından, son zamanlarda dünyada yaşanan olaylar, sosyal ağların gelişmesinden, herkesin bilgiyi çıkarları doğrultusunda yerleştirebileceğini gösteriyor. Bu durumda devlet bütünlüğü ne kadar hesaba katılıyor ve bu durumda sorumluluk duygusu nasıl işler? BİRİNCİ GÜN I. OTURUM / İsmet YÜKSEL Soruyu tam anlamadım ama herhalde şöyle demek isteniyor; yapılan, verilen haberlerin bulunduğu devlete zarar verip vermediği. Çünkü bilgi hızlı bir şekilde yayılıyor. Herhalde devletin kendi teşkilatları vardır. Tüm devletlerde onu engelleyecek mekanizma vardır diye düşünüyorum. Böyle zarar verecek bir durumda hemen engelleyecek yeni sistemler var, Deniz ERGÜREL bu konuda benden daha bilgili. Devletin kendi mekanizmaları içerisinde bunu önleyecek tedbirler alır diye düşünüyorum Gökhan GÜLER Bence burada öne çıkan önemli bir konu bu. Demokrasi ile de orantılı. O ülkedeki demokrasinin gelişmişliği ile alakalı. Ülke demokrasi dışı işler içerisine girmiş ise bunu engellemeye çalışıyorsa -işte Mısır da, Brezilya’da yakın zamanda yaşandı- o yüzden önemli olan burada niyet ve suistimal. Ama bu ülkelerin kamuoyunu, şirketlerin çıkarlarını koruyacak şekle dönüşmemeli, birileri bu işe alet olmamalı. İşte sansür değil filtreleme bu anlamda gerekli. Filtreleme olmadığı sürece bu devam edecektir. Küresel şirketler medyayı kullanmaya çalışır ve bunu ranta dönüştürür. Ve bu borsada spekülasyona yol açarsa, buna açık mı? Açık. Ama bu sadece internet üzerinde değil, az önce Serkan Bey’in söylediği gibi yazılı basında da var. Niye sosyal medyayı konuşuyoruz? Çünkü yazılı basında bir gün sonra okuyoruz, ama internet ortamında saniyeler sonra görebiliyoruz. Biz belki kendi aramızda şunu konuşabiliriz: Her habere güvenmeyelim, tamam bunu biz kendimiz için söyleyebiliriz, ama bütün dünya kamuoyu için, interneti takip eden kişiler için böyle bir algıyı nasıl yaratacağız? Önemli olan algıdır. Gazetecilik mesleğinin de doğasında atlatma haber var. İnsanlar bir an önce atlatma yapmak istiyor ve burada başka bir şey daha ortaya çıkıyor. Örneğin ben kendime Twitter’da, Türkiye’yi ele alırsak, en önemli gazetecilerden birinin adına sahte bir hesap açtım ve onun adına bir haber attım. Ve o bir anda hızlı bir şekilde yayıldı, basit bir örnek bu, bunu çoğaltmak mümkün. Bu tip durumlarda ne olacak? Yani internet kullanımında bu anlamda bekleyen sıkıntılar var. Birtakım önlemler gerekiyor. Yapılmadığı sürece buna açık ama buna açık diye Serkan Bey’in dediği gibi internet medyasına veya sosyal medyaya hayır mı diyeceğiz? Böyle bir şey söylemiyoruz. Önemli olan bunun bir düzene sokulması. Ömer ŞAHİN Teşekkürler. Siz çok fazla filtreleme sözcüğü kullanıyorsunuz. Gözüm hemen Hasan Bey’e takıldı, RTÜK Başkan Vekili, belki Deniz Bey’den sonra bu konuda bir şey söylemek ister. Deniz ERGÜREL Şimdi suç olan her yerde suçtur. Internette, kâğıtta, televizyonda da olsa suçtur. Internette kötü bilgiler yayılıyor veya internette yayınlanan haberler devletimize zarar verir mi? Her şey devlete zarar verebilir, her şey devlete fayda da verebilir. Sizin burada bunu nasıl kullandığınız önemli. Önemli nokta devletin burada ne yapması gerekir? Devlet burada yasakçı bir zihniyetten ziyade daha açık, şeffaf bir şekilde, ilk planda devletle alakalı bir mekanizma, bir etkinlik, bir yasa değişikliği, yani aklınıza gelebilecek herhangi bir olay olduğunda halkına, insanlara, topluma anlatmak zorundadır. Ve buna göre mekanizmalar geliştirmelidir. Yoksa yazdığınız yorumlar devlete zarar veriyor ve bunlar yasaklanmalıdır diye bir zihniyete gittiğiniz zaman, onun sonunu almak hakikaten mümkün değil. Ama elbette ki bir insan terörizmle alakalı bir çalışma yapıyorsa, yalan bilgi yayıyorsa bunun karşılığı olmalıdır. Bir de şöyle bir şey var, sosyal medyada aslında şu oluyor. Evet, sosyal medyada bilgi bir anda yayılıyor, çok kötü dedikodular da yayılıyor ama aynı zamanda eğer siz oradaysanız o dedikoduyu bir anda engelleyebiliyorsunuz. Diyorsunuz ki, hayır bu bilgi doğru değil ve ben şu an buradayım ve bu yanlıştır diyorsunuz. İşte Twitter’da mesela sahte hesaplar açılıyor. Bizler o sahte hesabın doğru mu, yanlış mı olduğunu anlayacak kabiliyeti geliştirmek zorundayız. Bunu yapmak zorundayız. Bu sadece yasalarla olabilecek bir şey değil. O kişi tweet atmış mı, atmamış mı, resmi doğru mu değil mi? Burada iş aslında dönüp dolaşıp bizim medya okur-yazarlığı dediğimiz, biraz bireye gelen bir konu var. Bireyin burada ben Tweet’i görüyorum, ama doğru mudur değil midir? Burada her şey doğru olmayacaktır. O yüzden biraz bireylerin kendilerini bilinçlendirici bir seviyeye geçmesi gerekiyor diye düşünüyorum. 35 36 / BİRİNCİ GÜN I. OTURUM Hasan Tahsin FENDOĞLU RTÜK Başkan Yardımcısı (Türkiye) Sansür kelimesi de kullanıldı. Ben öncelikle teşekkür ederim hepinize, güzel iyi bir oturum oldu. Sansürün manası şu: Bir haber diyelim televizyonda yayınlanacak yayınlanmadan önce devlet otoritesine gönderilir, faks geçilir ve onlar da onaylarsa bu haber yayınlanır. Diyelim bir dizi yayınlanacak, önce yetkili otoriteye gönderilir, bakar vize, cevap verirse o zaman yayınlanır. Böyle bir şey yok. Yani sansürün anlamı bu: yayınlanmadan önce devletin, otoritenin buna bakması, bunu düzenlemesinin adı sansür ve sansür yasak Türkiye’de. Yüz yıl önce kanun çıktı, sansür yasaklandı. Dolayısıyla sansür diye bir şey yok fakat filtreleme daha farklı, orada yine sansüre karşı çıkmak lazım. Sosyal medyada, televizyonda, yazılı medyada, her tarafta sansüre hayır diyoruz. Ama filtreleme biraz daha farklı çünkü burada hassas gruplar var, mesela çocuklar veya psikolojik durumu iyi olmayanlar olabilir. Bunların üzerinde fiziksel ve ruhsal açıdan çok zararlı durumlara gidilebilir, özellikle öğrenciler için. İnternete giren çocukların ruhsal durumları bozuluyor, okuyamıyorlar, okulu bırakıyorlar, intihar ediyorlar. Bu nedenle, bu anlamda sansür olmasın ama çocukların da düşünülmesi gerekir. Bir de büyük medya patronları kendileri için bir yayın yapacak. Elbette bunlar da önemli. Bunun önlenmesi lazım. Şimdi sosyal medyada evet bize Twitter, Facebook bedava bilgi veriyor, Google bize bilgi veriyor ama bunun karşılığında reklam veriyor. Aslında nereye girseniz reklam ya da orada da reklamlar kendisini telafi ediyor. Diyeceğim şey şu: Bizim mesela Türkiye’de 1.600 televizyon ve radyo var yani bayağı fazla. Mahremiyet dediğiniz zaman çok geliyor bize, en çok uğraştığımız konu aslında. Çünkü özel hayatın gizliliğine de geliyor. Anayasanın 20’inci maddesi, dolayısıyla çok önemli bir konudur mahremiyet. Öğleden sonraki oturumda inşallah konuşuruz. Teşekkür ediyorum. Gökhan GÜLER Sizin de söylediğiniz gibi elbette özgürlüklerden yanayım ama bu birinin özgürlüğünün bir başkasının özgürlüğüne zarar vermemesi benim kastettiğim. Hasan Tahsin FENDOĞLU Kamuoyundaki sansür kavramıyla literatürdeki çok farklı. Yani Amerikan literatüründe yayınlanmadan önce otoritenin bunu denetlemesidir sansür. Hocanın dediği şey yani Gökhan GÜLER Bey’in dediği bu anlamda değildi. Avam anlamında, yani halk anlamında bunu kullandı, o sansürü kast etmedi, çok açık ve nettir o. Gökhan GÜLER Yayıncılık değil kastettiğim filtreleme. Yayınlandıktan sonra da bunun takip edilebilirliği ve işlenen bir suç varsa bununla ilgili o kişinin bulunabilmesi. Onu yaptığınız zaman zaten herkes için açık net bilinebilir kişi olarak, muhabir olarak yaptığı, en altına imzasını attığı zaman yalan da yapsa, yanlış da yapsa sonucunda hukuki bir süreç varsa onun karşılığını görecektir. Ama sosyal medyada şu anki mevzuatla her ülkede aynı süreç yok. Yani evrensel bir sorun bu. Hasan Tahsin FENDOĞLU Özellikle ifade özgürlüğü konusunda RTÜK olarak bizim takip ettiğimiz Amerikan Yüksek Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıdır. Amerikalılar, Supreme Court diyorlar. Federal Yüksek Mahkeme’nin kararına göre, mesela burada biz oturuyoruz, bir anda birimiz ayağa kalkıyor ve “yangın var!” diye bağırıyor, buna izin verilmeli mi, verilmemeli mi? Amerikan Yüksek Mahkemesi’ne göre buna izin verilemez. “Clear and present danger” diyorlar yani “açık ve yakın tehlike”. Yakın ve açık tehlike varsa ifade özgürlüğü kısıtlanır. Amerikan Yüksek Mahkemesi yaklaşık yüz yıldır bu kriteri uyguluyor. Dolayısıyla bu tür şeylerde ifade özgürlüğü yok. Burada hemen o kişiyi dışarıya çıkartmak gerekir. Çünkü çok açık ve yakın. Ama uzak tehlike olmaz, orta tehlike de olmaz çok yakın ve mevcut bir tehlike olursa olur. BİRİNCİ GÜN I. OTURUM / Deniz ERGÜREL Ben tek bir cümle söyleyeceğim. Bununla alakalı yasal düzenleme yapıldığı zamanlarda belki temel espri, bireyin mahremiyetinin korunduğu ama devletin de kurumlarının daha şeffaflaştığı bir süreç olmadır. Dmitri POPOZOGLO – Gagauz Yeri (Moldova) Eski teknolojilerin cenazesine gelmiş gibi olmayalım, gerçi yenileri kabul etmemek için o kadar da yaşlı değilim. Yenilikten yanayım, internette birçok sitede varım, Youtube, Facebook, her yerde. Ancak, 1988 yılından beri gazetedeyim ve bilgi aktarmanın bu nostaljik şekline yine de biraz acıyor gibiyim. Alıyorsun gazeteyi, kokusunu çekiyorsun, dokunabiliyorsun. Yeni teknolojilerin eskileri öldürmemeleri için tam tersine onlara ikinci bir şans, ikinci bir nefes, ikinci bir hayat vermesi için ne yapmalı? Şahsen ben, gazetelerin ölümünün biz gazeteciler yüzünden değil, ulaştırma teknolojilerinin gelişmişliğinden ileri geldiğini düşünüyorum. Gazetenin günde üç kere de basılabileceğinden eminim. Mesele, gazetenin günde üç kez okura ulaştırılmasının nasıl sağlanacağıdır, mesele burada. Gazetelerin hazırlanmasının teknik tarafı çoktan çözüme kavuşturuldu. Mesela ben, tek başıma bir gazete yaparım, ellimden her şey gelir: Postaya da gönderiyorum, yayın evine de ve gazete günde birkaç kez basılabilir. Mesele nasıl ulaştırılacağındadır. Ömer ŞAHİN Teşekkür ediyorum. Biraz önce esprili bir tweet attım. Burası zaman zaman eski medya kutuplaşmasına da dönebiliyor ama bizler de eski medya, kâğıttan gelen insanlarız. Eski medya kâğıttan kaplan değil bunu söyleyelim. Cenaze falan değil burası. Buyurun. İsmet YÜKSEL Katılıyorum Ömer Bey’e, bir gazete okumanın ayrı bir keyfi var. Şimdi Kırım’da yaşıyorum ama Türkiye’den gelen arkadaşlara mutlaka diyorum ki yanında gazete getir. İnternette her türlü şeyi okuyabiliyorsunuz ama gazete okumanın keyfi daha başka. Sayfaları çevirerek onun kokusunu duyarak okumak daha bir keyifli. Onun için gazetenin ölmesi, eski medyanın ölmesi anlamında değil bu tartıştığımız konu. Ben yine direniyorum, gelecek endişesi sadece medyanın. Gökhan GÜLER Ben de şunu söylemek istiyorum biz burada şu anda iki oturumda daha önceden belirlenmiş olan konular başlığı altında sunumlar yaptık. Yani bu sunumları yaparken kutuplaşma değil amacım veya bir şeyi kötüleyip öbür tarafa çekmek de değil. Yazılı medya İsmet Bey’in de dediği gibi tablette okumak. Yeni nesil evet şu anda tabletten okuyor aynı zamanda cep telefonundan okuyabiliyor veya akıllı telefonlardan. Bu da ayrı bir konu başlığı olarak ele alınabilir. Bununla ilgili ne gibi tedbirler alınabilir diye çözüm önerileri getirilebilir. Ama şu anki ana konumuz bu olduğu için bu konuyla ilgili sunumlarımızı yaptık. Kesinlikle ne yasakçıyız, ne de eski medyanın cenazesini kaldırıyoruz. Deniz ERGÜREL Burada hepimizin yapması gereken durum tespiti yapmaktır. Bir de kâğıt meselesinde şunu düşünüyorum: Biz gazeteciyiz, kâğıtçı değiliz, ithalatı, ihracatı, üreticisi değiliz. Bizim görevimiz gazetecilik yapmak. Biz haber üreteceğiz, yorum yapacağız, fotoğraf vereceğiz. Ha, bunu bugünkü şartlar içerisinde kâğıttan yapıyoruz veya dün oradan yapıyorduk, bugün tabletten yapıyoruz. Yarın gözlerimize takacağımız, kitlelerin takacağı bir gözlükten yapmaya başlayacağız. Ama temel espri aynıdır. O yüzden ölecek mi konusunu bırakın kâğıtçılar düşünsün, onu biz düşünmeyelim biraz konuyu da, zamanın ruhunu da iyi anlamak lazım. 37 38 / BİRİNCİ GÜN I. OTURUM Surie İBRAHİMOVA – Devlet Televizyonu (Kırım) Kırım Devlet Televizyon ve Radyo Kurumu, Simferopol. Basılı medya hakkında konuşan Dmitriy’i desteklemek isterim. İki saattir yeni medya, gelişen teknolojiden bahsediyoruz. Yazılı medya konusunda ne yapılmalı? Şu an mesela herhangi birimiz kütüphanelerde yüzyıl öncesinde olanları takip edebiliriz. İsmet Bey de az önce Moskova’daki kütüphanelerde bulunan ‘Tercüman’ gazetesinden bahsetmişti. Fakat televizyon ya da internet medyası arşivlerine ulaşma imkânımız yok. Sizce basılı medyanın hali ne olacak? Yeni nesil olarak yüzyıl sonra bugünlerde ne olup bittiğini öğrenebilecek miyiz? Haydar BEKİROV Hanımefendinin sorusunu yanıtlamak isterim mümkünse. Bu odada atı sevmeyen yoktur diye düşünüyorum, herkes sever. Hepimiz bu güzel hayvanı biliriz. Daha yüzyıl önce ulaşım sadece atla yapılırdı. Bugünlerde ise maalesef yılda bir ata dokunabiliriz en iyi ihtimalle. Şehirde yaşayan insanlar daha nadir de olabilir. Zamanı durduramayız. Eskiden atla hızlı gittiysen bugünlerde gidemezsin. Bence bu bütün soruları yanıtlar, zaman acımasızdır. ‘Ölüyor’ ya da ‘hayatta kalıyor’ dememeliyiz, zaman her şeyi yerine koyar. Ve burada konuştuğumuz yeni medya zamanın ihtiyacıdır. Sadece gazetenin ölüp ölmediğini düşünmektense bu yeni gerçeğe, bu dine dalıp avantajları ve dezavantajlarını aramak lâzım. Teşekkür ederim. İsmet YÜKSEL Teknoloji sadece bu sosyal medya tarafından, internet tarafından geliştirilmiyor, aynı zamanda şu andaki mevcut kütüphanelerin hemen hemen tamamı dijital ortama geçiyor. Dijital ortamda eski gazeteler yüzyıl, yüz elli yıl elinde ne buldularsa arıyorlar, koyuyorlar. Nerede olduğu fark etmez dünyanın her yerinden, herhangi bir köşesinden istediğiniz kütüphaneye gidip istediğinizi alabilirsiniz. O nedenle eski gazeteler için çok fazla endişe etmeye gerek yok. Her zaman elimizde bulunur, yeter ki dijital ortamda olsun diyorum. Deniz ERGÜREL Bir ekleme yapayım: gazeteler aslında bu sayede bir gelir elde edebilirler. İyi bilirler ki eğer siz bana belli bir abonelik verirseniz, mesela aylık ben size hem bu günün haberini verebileceğim gibi, eğer imkânın varsa 10, 20, 30, 40 yıl önceki arşivlerime erişme şansıda sağlayabilirim diyebilirler. Bu onlar için ek bir gelir kapısı olur. Ekonomik model olarak bir kazanç olur. Gökhan GÜLER Ben anladım, şimdi hassasiyet ondan ziyade sadece internet gazeteciliği yapanlar arşiv tutmuyorlar. Arşiv tutmadıkları için bir yüzyıl sonra onların ne yazdığı, ne çizdiği, esas işte sorun orada. Deniz ERGÜREL Harf devrimi olunca cahil kaldık gibi bu tip kurumların da buna yatırım yapması, zorunlu arşiv tutması ve buna göre bir yapı oluşturması gerekir. İsmet YÜKSEL Büyük medya kuruluşları bunu yapıyor. Bildiğimiz kadarıyla internet sitelerinden bunlara ulaşabiliyorsunuz. Bundan sonra daha da gelişir diye düşünüyorum. Hasan Tahsin FENDOĞLU Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Şimdi Türk dünyasının ortak bir televizyona ihtiyacı var. Beş sene öncesinde, o zaman içerisinde bulunduğum TRT Yönetim Kurulu olarak bir karar aldık, TRT Avaz’ı kurduk. Avaz’ı da bütün Türk dünyasında araştırma yaptıktan sonra bulduk, üzerinde mutabık kaldık. BİRİNCİ GÜN I. OTURUM / TRT Avaz Türkiye Cumhuriyeti devletinin yapacağı bir şey değil. Ve bütün 6 veya 8 Türk devleti ve özerk cumhuriyetlerin tamamına ayrıldı. Aslında belirli saatlerde bu televizyonu kullanacaklardı. Şu anki uygulama biçimini bilmiyorum ama Sayın Başkan TRT Avaz’ın kurulma nedeni bu. Yani tamamıyla Türk dünyasının kullanımı için kuruldu. Yani diyelim 3 saat Kırgızistan, 3 saat Kazakistan, 3 saat Azerbaycan diğerleri yani belirli saatler bu Türk cumhuriyetlerine verilecek ve onlar da istediği programı uygulayacaklar. Kırgızistan günde 3 saat, Azerbaycan 3 saat ve diğerleri ne isterse onu kullanacaktı. TRT Avaz’ın şu anki kullanılma biçimini bilmiyorum, yeni bir televizyon kurulması deniyor ama bunu düşündüm. TRT Bunu yaptı, saatler tahsis etti, sonucu göz önünde bulundurmalıyız. Meral SADAK - Devlet Radyo-Televizyonu (Bulgaristan) Bulgaristan Ulusal Televizyonu Türkçe Yayınlar Bölümü. Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformu olarak yeni medyanın gelişimine karşı değilim ancak hızlı haber ve bütün dünyayla en taze, en yeni haberi paylaşmak amacıyla bazen Türkçemizde sorunlar yaşanıyor mu? Yani Türkçemizi nasıl etkiliyor yeni medya? Buna bir açıklık getirebilir misiniz? Yani burada farklı ülkelerden Türkler de var, Türkçe konuşanlar da var, dolayısıyla Türkçemizi yeni nesile aşılayabilmek ve tabii doğru şekilde kullanabilmek için ne yapmamız gerekiyor? Çünkü biraz harcanıyor galiba. Ömer ŞAHİN Sizin Türkçeniz bizim yeni jenerasyonun Türkçesinden daha iyi onu söyleyeyim öncelikle. Meral SADAK Sadece Türkçe konuşan medya platformu olarak yeni medya nasıl etkiliyor Türkçeyi? Deniz ERGÜLER Yeni medyada Türkçenin iyi kullanılması için Türk topluluklarının medyada yeni bir şeyler öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum. Şöyle ki bugün örneğin Twitter kullanıyoruz değil mi? Tweet atmak diye bir deyim oluştu sözlüğümüzde veya tweetleşmek. Şimdi bunlar Türkçe değil, neden Türkçe değil? Çünkü bunu üreten biz olmadık, bunu biz üretmedik. Bunu başka bir Batı kültürü üretti ve onların üretmiş oldukları bir kültür. Deyimleri, kelimeleri onlar ilk olarak ürettiği ve bir ad koydukları için bunu hayatımızda tatbik ederken de işin kolayına kaçıp onların değişimlerini Türkçeleştirdik. Örneğin “mention atmak” diye bir kavram yerleşti -sosyal medyada Twitter kullananlar bunu bilirler- mentionlaşmak gibi bir şey oluştu mesela. Bunların hepsi İngilizce, neden? Çünkü onu yapan Batı Kültürü veya İngilizce de ondan. Burada yapılabilecek en temel şey Doğu Kültürü de bu alanda yatırım yapıp kendi isimlerini, deyimlerini koyacak ki bu hakikaten çok zor, kolay bir şey değil. Ya da ikincisi bunları Türkçeye kazandırmaktır. Türkçe eleştirirken biraz kafa yoracak kurumlar olacak ama bunu yaparken de hayatın akışına zıt gelmeyecek. Çünkü bu biraz da doğal bir şeydir hayatın içinden çıkar. Hani böyle oturgaçlı götürgeç gibi kavramlardan daha ziyade otobüs için daha ziyade hayatın içerisindeki kavramlar geliştirecek kurumlara ihtiyaç var. Gökhan GÜLER Kısaca bir şey söyleyeyim; sabahki konuşmasında dikkatlice dinlemişseniz, TÜRK KENEŞİ Genel Sekreteri Halil Akıncı ortak terminolojiden ve alfabeden bahsetti. Sanırım o süreç üst çatı örgütü olarak TÜRK KENEŞİ ile cumhurbaşkanlarının almış olduğu ortak karar içerisinde var ama tabii bunun ciddi anlamda bir sürece ihtiyacı var. Yani terminoloji belirlenecek ve bununla birlikte ortak dilin belki ortak televizyon ve ortak alfabe gibi diğer konulara da sıra gelecektir ama zaman alacağı kesin. Yani ne kadar sürede bunu yaşayacağız, 3 sene, 5 sene, 10 sene? Bunu yaşayarak göreceğiz ama hassasiyetiniz önemli. Deniz Bey’in de dediği gibi, biz üretmiyoruz tamamen kendi içimizde konuşurken buna uygun şeyleri bir an önce bulmamız lazım ama bunun için de dil ile ilgili bir yeni bir yapılanma gerekiyor. 39 40 / BİRİNCİ GÜN I. OTURUM İsmet YÜKSEL Şimdi dil konusu tabii ki çok uzun yıllar tartışılıyor. Bunu ortak dilden önce -şahsi düşüncem- bölgelerdeki, mesela Kırım’dan örnek vermek istiyorum: Kırım Tatarları; Kırgızistan’da Kırgızca konuşuyor. İlk başta halklar kendi dillerini daha iyi kullanma seviyesine gelmelidir. Şu anda Kırım’daki en büyük tehlikeden biri asimilasyon ve dilin yok olması. Onunla karşı karşıyayız. Biz Kırım Tatarları olarak kendi ana dilimizi kurtarmakla mücadele ederken ikinci bir ortak dil için ikinci bir güç vermek sorun olur diye düşünüyorum. İki gündür Kırgızistan’dayız, Kırgızistan’da da bununla karşılaştık. Sokaklarda dolaşırken 3- 4 tane çocuk oynuyordu, dikkat ettim kendi aralarında Rusça konuşuyorlar. Gittim “Kırgızca biliyor musunuz?” dedim. Hepsi “biliyoruz” dedi. Benimle Kırgızca konuşmaya başladılar, gayet de güzel anlaştık. Onlarla biraz Kırım-Tatarca konuştum. Anlaşabilmek: işte önemli olan ilk başta halkların kendi dillerini kurtarabilmeleridir. Ondan sonra herhalde belki paralel de gidebilir ama çok umutlu görmüyorum. Yıllardır konuşuyor konuşmaya da devam edecek ama bir sonuç alamayacağız gibi geliyor bana. Khafiza CHOCHAYEVA Karaçay-Çerkez (Rusya Federasyonu) Birincisi Türk devleti olmayan ülkelerdeki asimilasyon süreci, araştırma güçlükleri ya da genel olarak ana dilin korunmasındaki güçlükler konusunda İsmet Bey’e katıldığımı söylemek isterim. Bu nedenle burada yeni medyaya ilişkin ele aldığımız birçok mesele Rusya’daki, Ukrayna’daki ve diğer ülkelerdeki küçük halklar için, Türk halkları için ikinci derecede önem arz eden meselelerdir. En önemlisi de şu ki, sıradan halka kendi dillerinde çok az şey yazdırılıyor. Bu, birincisi. İkincisi şunu sormak isterim: Ortak bir Türk dilinden, alfabesinden, bunun yanında ortak Türk dilinde yayın yapan, bu dilde hakları bir araya getiren bir televizyondan ve kitle iletişim araçlarından bahsediliyor, sorum bu projenin akla yatkınlığıyla ilgili. Özür dileyerek soruyorum. Bu konular belki daha önce tartışıldı ve bu projenin saygıdeğer organizatörleri muhtemelen bunu görüştü. Ancak mesele şu ki, bu dilin yaygınlaştırılmasında kullanılacak teknoloji nasıl bir araya getirilecek? Bu dilin sıradan bir vatandaş tarafından öğrenilmesinde kullanacağı teknolojiler, zira bu onlar için hem medya, hem portal, hem radyo, hem de televizyon, bunun nasıl yaygınlaştırılması düşünülüyor? Bir öneri olarak, madem Türk halklarının çoğu Türkçe konuşuyor. O zaman neden onu uluslararası Türk dili yapmıyoruz? Bu yapılırsa mesele daha hızlı, kolay ve sancısız çözülürdü. Bana öyle geliyor. Dinlediğiniz için teşekkür ederim. Ömer ŞAHİN Teşekkürler, bu konuyla ilgili bir şey söylemek istiyorum. Buraya ikinci gelişim demiştim, 96 yılı idi galiba, geliş amacımız dünya Türk Gençleri Kurultayı, Türk Ocağı ile gelmiştik, gazeteci olarak dünyanın her tarafından Türk gençleri ve milliyetçi gençler gelmişti. Burada, kurultayda ortak dilin ne olması gerektiği konusu tartışıldı, konuşuldu ve oylama yapıldı, Rusça çıktı. Sonuçta bu bir realitedir. Süremizin sonuna geldik gibi, hanımefendinin sorusuna cevap verirsek sevinirim. İsmet YÜKSEL Bu yeni medya dile kaydı. Soruya bir cevap; bu yeni oluşturulacak web sayfası ile ne yapılabilir? Çok şeyler yapılabilir de nereden başlayabiliriz? Yine bu platformda yapacağımız web sayfasının bir bölümünü ortak Türkçe, gazetecilerin kullanacağı ortak Türkçe, en azından kelimeler konulabilir. Benim aklıma gelen o. Onu ortak kullanıp da eğer gündeme getirebilirsek herhalde bir faydası olur diye düşünüyorum. Gökhan GÜLER Burada söylenebilecek söz, çatı örgütü olan TÜRK KENEŞİ Genel Sekreterinin söylediği gibi ortak terminolojinin geliştirilmesi. Burada alınacak üst düzey kararların uygulanabilirliğinin süreç için de görülmesi ama burada bir şeyin daha altını çizmek gerekiyor: İstanbul’daki toplantıda da biz aynı hassasiyeti göstermiştik. Türk dili ile ilgili, Türklükle ilgili bu coğrafyada yapılan bütün etkinliklerde BİRİNCİ GÜN I. OTURUM / insanlarda ben şu kaygıyı gördüm, dışarıdan bu coğrafyaya gelen biri olarak sanki bu organizasyon Ruslara karşı yapılıyor veya başka toplumlara karşı yapıyormuş gibi bir algı oluşturuyor. Anladığım kadarıyla burada tamamen sosyal kültürel ve medya çalışanlarının bir araya gelebilmesi ve ortak anlaşabilmesi üzerine kuruluyor. Belki gerçeklik olarak kısa sürede ortak terminolojinin geliştirilmesi ve hayata geçirilmesi teknolojinin gelişimiyle, internetin hızıyla ölçüldüğü zaman çok hızlı bir derecede olmayabilir ama ortak bir hedef olarak böyle bir hedefin TÜRK KENEŞİ’nde dört ülkenin cumhurbaşkanlarının almış olduğu kararlar var. Adım atılmış, hedef konulmuş ortak terminoloji ve alfabe konusunda. Bunu ancak 1-2 nesil sonra görebiliriz. Yani bu kadar kolay, bizlerin görebileceğimiz ölçüde olabilir mi, onu bilmiyorum, teşekkür ediyorum. Ömer ŞAHİN Ben teşekkür ediyorum. Değerli katılımcılar gerçekten çok verimli ve öğretici bir oturum oldu. Burada öne çıkan nokta, sorularla eksen biraz oraya doğru kaydı ama en başta benim gözlemlediğim teknolojinin yeni medya etkisi ama bir eski medya yeni medya tartışması veya olgusu burada net bir şekilde ortaya çıktı. Bu önümüzdeki günlerde hem Türkiye’de hem de diğer ülkelerde gazeteciler tarafından tartışılacak gibi görünüyor. Eski medya yeni medyaya direnmeye çalışacak ama değişmeyi öğrenmek çok kolay değil. Ben o sözü tekrar söyleyeyim, eski medya kâğıttan kaplan değil eski medyadan vazgeçilmez ama kendini yenilemeyen her şey yok olmaya ya da zayıflamaya da mahkûm, bu da bir realite. Ben çok teşekkür ediyorum, oturumunuz burada sona eriyor, bundan sonraki oturumlarda da eksiksiz katılım olur ve burada yapılan çalışmaları sosyal medya aracılığıyla özellikle duyurursak daha faydalı olur diye düşünüyorum. Teşekkürler. 41 42 / BİRİNCİ GÜN I. OTURUM İsmail Gaspıralı (20 Mart 1851 - 24 Eylül 1914) “Bir insana nutuk ve dil ne kadar gerek ise, çok insanlara yani bir millete, bir kavme matbuât ve neşriyât bu derece gerektir; çünkü, matbuât; halkın, milletin dilidir. Matbuât, bir dil-i milliyedir ki sesi dünyanın bir tarafından bir tarafına kadar gider. Bir dildir ki sedası bin yıl sonra işitilir. Matbuât, bir kuvvettir ki denizlerin, çöllerin, bir tarafından bir tarafına geçer; zamanları birbirine karıştırır. Zamanımızda bu ecib kuvvete malik olan ufak ve zur milletler olduğu hâlde, bizde matbuât eseri yok derecede olması, nice vakitlerden beri deli gönlümüze bir kaygı bir ağrı vermekte idi.” (Tercüman, 7 Kasım 1883. Sayı: 24) Tercüman, 7 Kasım 1883. Sayı: 24 44 / BİRİNCİ GÜN II. OTURUM II. OTURUM TÜRK DÜNYASINDA MEDYANIN GELECEĞİ: YENİ MEDYA ARAÇLARI VE SOSYAL MEDYANIN ETKİLERİ BİRİNCİ GÜN II. OTURUM Türk Dünyasında Medyanın Geleceği: Yeni Medya Araçları ve Sosyal Medyanın Etkileri Moderatör : Aflatun AMASHOV Matbuat Şurası Başkanı/TÜRKMEP Başkanı-Azerbaycan Konuşmacılar : Sevil YUSİFOVA Kadın Gazeteciler Birliği Başkanı-Azerbaycan Serkan KALEMCİLER ensonhaber.com-Türkiye Sezer RIZA Cumhuriyet Gazetesi-Batı Trakya Mehmet Emre ALPAY Basın ve Enformasyon Uzman Yardımcısı-Türkiye II. OTURUM / 45 46 / BİRİNCİ GÜN II. OTURUM Aflatun AMASHOV Moderatör Sevgili katılımcılar, hepinizi selamlıyorum. “Türk Dünyasında Medyanın Geleceği: Yeni Medya Araçları ve Sosyal Medyanın Etkileri” başlıklı oturumumuzda konuşmacılarımız görüşlerini aktaracaktır. Sırasıyla; “Sosyal Medya Stratejileri Niçin Önemlidir” başlığıyla Azerbaycan Kadın Gazeteciler Birliği Başkanı Sevil YUSİFOVA’nın bir sunumu olacaktır. Ensonhaber.com internet sitesi Başkanı Serkan KALEMCİLER, Batı Trakya Cumhuriyet Gazetesi Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Sezer Rıza ve Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nden Uzman Yardımcısı Mehmet Emre ALPAY’ı devamında dinleyeceğiz. Sabahki birinci oturumda ilginç tartışmalar yapıldı ve çeşitli konulardaki sorunlar değerlendirildi, çözüm önerileri sunuldu. Sosyal ağların dili ve diğer meselelerle ilgili olarak kendi görüşlerimi kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle dil konusuna değinmek istiyorum. Gerçekten bu kurumun dili hangi dil olmalı? Sayın arkadaşımın benden önce söylediği gibi bundan birkaç yıl önce Rusça ortak dili olarak kabul edilmiştir. Türk dilli halkların sanırım bütün kurultaylarına iştirak etmişimdir. Bunlar genelde 90’lı yıllardan sonra düzenlendi. Organizasyonlar başlangıçta Rusça yapılıyordu, çünkü katılımcıların büyük çoğunluğu bu dili biliyorlardı. Ancak, son üç yılda bu kurultaylarda, nereden gelirse gelsin -Orta Asya ülkeleri, Azerbaycan, Rusya’nın çeşitli bölümleri, Tataristan ve Başkırdistan- bütün katılımcılar Türk dilinde konuşmaya başladı. Artık Türk dili bu tür toplantılarda ortak dil misyonunu üstlendi. Demek oluyor ki platformumuzda ve aynı zamanda sosyal ağlarda ortak dil olarak Türkçeyi görebiliriz. Çünkü katılımcı ülkeler Türkçe konuşmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’de bu ülkelerden çok sayıda öğretmen ve öğrenciler tahsil almakta ve bunun gibi kurumlarda çalışmaktadır. Bundan ötürü diyebiliriz ki, kurumumuzun ortak dili Türkçedir. Ayrıca bu forumda “klasik gazete medyası”, “yeni medya” ve “online medya” başlıkları gündemdedir. Aralarında ne gibi farklılıklar var, sorunlar nelerdir? Klasik medya temsilcileri yeni medyayı kabul ediyor mu? Bana göre esasen önemli bir fark yoktur. Klasik medya temsilcileri belki yaş itibarıyla yeni medyayı kabul etmeyebilir, belki de interneti kullanamıyorlar. Bence zamana ihtiyacımız var. Gazetecilik her zaman ve her şartta gazeteciliktir, fikir ileri sürmektir. İster kâğıt üzerinde yaparsınız isterseniz internet ortamında. Bunun dışında sorumluluk üzerinde de duruldu. Geleneksel medyada meydana gelen etik sorunlar üzerinde her ülkede yasal düzenlemeler yapılmıştır. Ancak internet medyasında bu yönde bir hukuki düzenleme henüz bulunmamaktadır. Şunu dile getirmeliyiz ki daha önlem alınmamıştır. Bildiğiniz gibi yakın bir zamanda bir olay yaşanmıştı. Meksika’da başı kesilen bir kadının görüntüleri Youtube’a yüklenmişti. Çeşitli kuruluşlar Youtube yönetimine başvurarak engellenmesini, videonun kaldırılmasını talep etti. Ancak bu çok olumsuz görüntüler birkaç gün geçtikten sonra internetten kaldırıldı. Aslında bu kurumların da kendilerinin hazırladığı ve kabul ettiği etik kurallar var. İnternet üzerinden online gazetecilik yapan kuruşlar ve sosyal ağların üzerinde mutabık kaldıkları etik kurallar mutlaka belirlenmelidir. Peki, biz ne yapmalıyız? Dünyanın her yerinde olduğu gibi klasik gazetecilik yerini online gazeteciliğe bırakmaktadır. Geçen yıl Amerika’da 150’den çok gazete kapandı, pek çok gazetenin tirajı düştü. Doğrusu, şu an 16 milyonla en yüksek tirajlı gazete Japonya’da çıkmaktadır. Gerçi bu gazetede de artık aynı sorunlar duyulmaktadır. Bu manada anlamalıyız ki, gelecek online, internet ve sosyal ağlarındır. Her şey telefonlaşmaktadır, bütün insanlığın algısı - magazine yönelmesi, haber alması, her şey- telefon üzerinden kuruluyor. BİRİNCİ GÜN II. OTURUM / Sosyal Medya Stratejileri Niçin Önemlidir? Sevil YUSİFOVA Çok teşekkür ederim Aflatun Bey. Fırsattan istifade ederek öncelikle “III. Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Forumu”nu organize edenlere, başta Murat KARAKAYA’ya teşekkür ediyorum. Çok güzel bir işin altına imza attılar. Aynı zamanda sizleri burada selamlamaktan memnunluk duyuyorum. Aziz meslektaşlarım ve aziz dostlar, birinci panelde konuşmacılar ve hocam da biraz önce internet medyası hakkında bilgi verdi. Burada bulunanlar da internet medyası hakkında gerekli bilgi ve birikime sahip. Bundan ötürü, konumuz “Türk Dünyasında Ortak internet Medyası” olsa da ilk önce ülkemin medya manzarasını gözünüzde canlandırıp, Azerbaycan’da internet medyasının durumu nasıl, biz nasıl çalışıyoruz, size bahsetmek istiyorum. Ulusal medyanın başlangıcı 22 Temmuz 1875 tarihine rastlamaktadır. Türkçe ilk gazete “Ekinci” adıyla çıkarılmıştır. Bu tarihten günümüze Azerbaycan çeşitli aşamalardan geçerek, kendine özgü bir medya yaratabilmiştir. Ve bu özgün çizgi üzerinde yürümektedir. Bugün itibarıyla 40’ın üzerinde günlük, 70’e yakın haftalık ve aylık gazete mevcuttur. Bu arada 25 civarında dergi ve diğer yayınların olduğunu kaydedebiliriz. Genel olarak bugün yazılı medya ürünü beş yüzün üzerindedir. Bağımsızlıktan günümüze televizyon ve radyo kanallarının sayısı hızlı bir şekilde artmaktadır. Yeni kurulan bölgesel TV kanalların sayısı 14, ulusal televizyon 10, 24 saat yayın yapan radyo sayısı da 16’dır. İnternet ile tanışmamız 1990 yılındaki bağımsızlığın ardından olmuştur. Bu tarihten itibaren elektronik medya gelişmeye başladı. Dünyada medyada yaşanan gelişmeler elbette Azerbaycan’da takip edilmekte, yeni medya alanları ortaya çıkmaktadır. İnternet radyo, internet televizyon, haber portalları, sosyal ağlar ve bloglar vs. Biraz önce Aflatun Hoca da dile getirdi, bütün dünyada olduğu gibi Azerbaycan’da da yazılı basının tirajı düşmeye başladı. Bir çok gazete online sisteme geçerken, bazıları kısmen uygulamaya başladı. Bazıları ise baskı sayılarını muhafaza edebildi. Resmi istatistiklere baktığımızda, cep telefonlarının satın alınması ve bunlar üzerinden haber izlenmesi çok ilginçtir. Ülkemizde 100 kişiye 116 cep telefonu düşmektedir. Bu da cep telefonuyla haberleşmenin sosyal medyanın gelişmesine etkisini göstermektedir. Son beş yılda dünyada olduğu gibi, Azerbaycan’da halk arasında süratle akıllı telefonlar, tablet ve diğer dizüstü bilgisayarların yayıldığını görebiliriz. Paralel olarak kablosuz internet, wi-fi şebekeleri ve wimax, data card gibi mobil internet hizmetleri süratle yayılmaktadır. Bugün Azerbaycan’ın en ücra kentlerinde bile internet hizmeti verilerek bundan istifade edilmesi için imkân yaratılmıştır. Sosyal medyanın izleyici sayısının sürekli artması internet medyasının nasıl geliştiğini gösterir. İtiraf edelim ki 147 karakteri olan - yani Twitter veya mobil telefonlarımızı örnek verirsek- yeni bir medya gelişmektedir. Yani biz 147 karakteri olan bir medyadan faydalanmaya başlıyoruz. Herkes bu medya aracılığıyla istediği zaman isteği yerden haber yaymak ve okumak imkânı elde etmiştir. Yazılı basın tarihinde görülmemiş rakamlar artık sosyal medyada kendini göstermeye başlamıştır. Mesela, Show Business’den aldığım bir haberdeki istatistiğe göre Lady Gaga’nın takipçileri üç milyona varmıştır. Tasavvur edelim ki, hiçbir yazılı basının üç milyon tirajı olmamıştır. Bugün sosyal medya üç milyon takipçi sayısını aşan bir okuyucu kitlesi elde etme imkânı vermektedir. Muhtelif istatistikî verilere göre her ay dünyada 240 milyon kişi Twitter, 1 milyar 155 milyon kişi ise Facebook kullanmaktadır. Ülkemizde ise her yüz kişiden 70’i internetten istifade etmektedir, yani yüzde 70’i internet kullanıcısıdır. Bu 3 milyon 700 bin kişi demek oluyor ki, bu sayı günden güne artmaktadır. Facebook kullanıcılarının sayısı 1 milyona yaklaşmıştır. Ülke devlet adamları, milletvekilleri ve ünlü insanlarının Facebook hesabı ve web sayfası vardır. Bu sayfalardan istifade eden insanlar hem bilgi veren hem aynı zamanda bilgi alan konumundadır. Azerbaycan hükûmeti web siteleri ve diğer medyadaki herhangi alana yapılan filtreleme ve tecrit gibi müdahalelere karşı çıkmaktadır. Yakın zamanda mutlaka medyada izlemişsinizdir, Azerbaycan’da “Uluslararası III. İnsani Forum” düzenlenmiştir. Bu forumda Sayın Cumhurbaşkanımız İlham Aliyev’in konuşmasındaki bir ayrıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. 47 48 / BİRİNCİ GÜN II. OTURUM Sayın Cumhurbaşkanımızın Azerbaycan’da internete engellemelerin hiçbir zaman yapılmayacağını ve buna karşı durulacağını bildirmesinin yanı sıra “internet o kadar çok gelişiyor ki internet medyası ülkemizde artık ikinci erk haline gelmiştir” ifadelerini kullanmıştır. Sosyal medyanın insanların hayatına getirdiği yenilik ve değişiklileri bir atom parçasına benzetebilirim. Yani onu hem dünyamızı aydınlatan enerjiği kaynağı hem de dünyayı sarsan bir patlayıcı silah gibi kullanabiliriz. Sosyal medya hayatımıza bir patlayış gibi girdi. Ancak iyi taraflarının yanı sıra kötü taraflarını da beraberinde getirmiştir. Bu ne demektir? Esasen bu kanundaki boşluklarla ilgilidir. Medya yöneticilerinin etik ilkeleri olsa bile ne yazık ki kanundaki bu boşluklardan doğan sebeplerle medya yalan bilgilerle insanları yanlış yönlendirebilmektedir. Örnek olarak “Gezi Parkı” olaylarını göstermek isterim. Türkiye’de baş gösteren olaylarda -burada arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi- birçoğu Rusya’dan, bir kısım ise Twitter’den haber almaktaydı. Bu da toplumların yanlış bilgilenmesine sebep oluyordu. Oysa gerçekler farklıydı. Twitter aracılığıyla başka bir ülkede, başka bir bölgede olan bir hadisenin, şiddetin resimleri yayınladı ve bu “Gezi Parkı”nda yaşanmış gibi kaleme alındı. Bu tür yanlış haberlerin yayılarak insanların aldatılması engellenmeli ve buna karşı bir mekanizma oluşturulmalıdır. Ne yapabilir, bu tür haberlerin yayılmasını nasıl önleyebiliriz? Bildiğiniz gibi Azerbaycan’da bir Karabağ problemi vardır, Ermenistan saldırısıyla karşı karşıyadır. Ancak bununla ilgili sosyal ağlara baktığımızda ülkemiz hakkında yanlış bilgi verilmektedir. Düşünün, St. Petersburg’da bulunan Ermitaj Müzesi’ndeki çok ünlü bir fotoğrafı göstererek “Bakın bu öldürülmüş Ermenilerin başlarıdır” diye haber yapılıyor. Tekzip versek bile haberi alan kesime ne kadar ulaşabileceğiz? İşte sorun burada ortaya çıkmaktadır. Sosyal medyanın stratejileri nedir? Bunları hepiniz çok daha iyi biliyorsunuz. Burada akademisyenler, uzmanlar var. Türk dünyasına yönelik şunu söylemek isterdim ki, bugün Türk dili konuşan devletlerin bir platformu oluşturuldu, iyi ki de kuruldu. Aslında insanlar çok uzun zaman önce Azerbaycan’da bu fikri ileri sürmüştü. Milli liderimiz rahmetli Haydar ALİYEV Türk dünyasının birleşmesi isteğinde bulunmuştu. Aflatun AMASHOV ve Vugar SAFARLI da böyle bir medya birleşmesine nasıl nail olabilinir diye çok çaba gösterdi. Çok şükür bu bize nasip oldu ve böyle bir platform ortaya çıkarıldı. Ancak -bu şahsi fikrimdir- her şeyin Ankara’da toparlanması işleri bir parça aksatabiliyor. Mesela yarın burada ortak bir sitenin tanıtımı yapılacaktır. Bu tanıtımlar bölünebilir, yani görevleri paylaştırabiliriz. Eğer sekreterya Ankara’ya yerleşirse web sayfaların yönetilmesi de Astana’da ve yahut Azerbaycan’da olabilir. Öyle ki her ülke kendi üzerine düşen görevi yerine getirebilsin. Ayrıca ortak dil üzerine konuşuldu. Buna bağlı olarak Facebook’ta Gürcistan ve Azerbaycan arasında medya kulübü oluşturuldu ve iki ülke gazetecileri burada bilgi alış verişinde bulunuyor. Keşke Türk dilli ülkelerin bu platforma uygun bir Facebook sayfası olsa ve buradan haber alış verişinde bulunabilseydik. Konuşmamı sonlandırıyorum, ancak sorularınız olursa cevaplayabiliriz. Dikkatiniz için çok teşekkür ederim. Aflatun AMASHOV Teşekkürler Sevil Hanım. Azerbaycan’da 2013 “Yeni Teknolojiler” yılı ilan edilmiş ve devlet programı olarak kabul edilmiştir. Devlet kurumları ve ülkede faaliyet gösteren bütün teşkilatların birbiriyle yalnız online aracılığıyla haberleşmesinin yanı sıra insanların da yine aynı kurumlarla ilişkilerinin online olarak gerçekleştirilmesi kanuna bağlanmıştır. Toplumun genelinin interneti kullanması, herkesin dâhil edilmesi istenmektedir. Siz sanırım bunları da söylemek istiyordunuz. Konuşmanızdan ötürü minnettarlığımı bildiririm. BİRİNCİ GÜN II. OTURUM / Dijital Okuyucu ve İzleyici Kitlelerini Tüketiciye Dönüştürebilir Miyiz? Serkan KALEMCİLER Öncelikle herkese merhaba diyorum. Haziruna, sayın devlet büyüklerimize merhaba. Kırgızistan’da böyle bir program olduğu bildirildiğinde inanılmaz derecede heyecanlandım. Çünkü hep böyle beylik cümleler sarf edip Türk kardeşlerimiz, dostlarımız, arkadaşlarımız, kandaşlarımız, yoldaşlarımız diye bahsettiğimiz ama hiç görmediğimiz, hep uzak durduğumuz, sadece çekik gözlülüklerinden dolayı acaba tanır mıyızı kendimize yapıştırdığımız bir durum var bu coğrafya için. Ancak bu çok acı ve kötü bir şey. Yeni medya temsilcilerinden birinin sahibi olarak bu bağlamda gezi hayatımda bir dönüm noktası oldu. Yapabileceklerimi hiç sınırlamayacağım. Yani internet sitelerinde, dijital platformlarda, İngilizce, Almanca, Fransızca ve Arapça sayfaları açılıyor. Kuvvetle muhtemel nasıl yapacağımı, hangi şekilde formüle edeceğimi kafamda detaylandırdım. Bu coğrafyaya, Türk dünyasına yönelik bir lisanla da genişleteceğim. Türkiye’ye ve bu coğrafyaya ait en son haberleri buluşturma konusunda kendime bir görev addettim, bunu öncelikle söylüyorum. Benim sunumum biraz farklı olabilir, kusura bakmayın. Çok didaktik, kâğıda bağlı bir yaklaşımda bulunmayacağım. “ensonhaber.com”u biraz tanıyanlar bilir, aslında neler olduğunu insanlara anlatan bir web sitesidir. Bunun için başarılı olmuştur. 468’e 220 ebadında bir manşette ne olduğunu verir ve hatta tıklama ihtiyacı bile hissetmezsiniz. Yani Yunan jetleri Ege’de Türk uçağını taciz etti haberini “ensonhaber” şöyle veriyor: “Ege’de taciz. Para biriktiren Yunanistan 4 dakikalığına F16 havalandırdı.” Şimdi Yunan ekonomisinin krizde olduğunu biliyoruz, herkesin kafasında bu bilgi var. Ancak, krizde olduğu halde Türk uçaklarını taciz etmek için büyük masraf yaparak uçak kaldırıyor. İt dalaşı dediğimiz hadise, yıllardır süregelen bir şey. İşte burada “ensonhaber” bir zekâya hitap etmekte ve bu zekâ bir Türk felsefesiyle örülmüştür. Belki yabancıların bunu algılaması zor olabilir ama bu coğrafyadaki insanların bu felsefeyi özümsedikleri ve algıladıkları kanaatindeyim. Onun için sunum biraz öyle olacaktır. Zaten yazdığım metne de çok bağlı kalmayacağım, herkes aynı rakamları verdi. Dünyada 1 milyar 500 bin insan sosyal medya ve internet kullanıyor diyecektim ancak hanımefendi bu rakamları verdi. Şimdi bir daha aynı şeyleri tekrarlasam dünyada Müslüman âlemi kadar -yani 1 milyar 500 bin- insanın sosyal medya ve interneti kullandığını bileceksiniz. Deniz konuşurken çok heyecanlandım. Camiamızın ne kadar değerli bir insana sahip olduğunu bir kez daha müşahede ettim. Deniz ERGÜREL sabahki oturumda konuştu, Zaman Gazetesi Yazarı. Bu camianın, dijital dünyanın önemli isimlerinden biri olduğunu hep düşünüyordum ama bugünkü konuşmasında bir kez daha anladım. Birincisi, benim kadar heyecanlı değil, daha dingin, daha iyi anlıyor meseleyi. Benim kadar çabuk sinirlenip cevap vermiyor. Oysa ben çok çabuk hiddetleniyorum. Çünkü bu sektöre dair inanılmaz bir dijital dünyayla ilgili inanılmaz bir yaşam içerisindeyim. Alışveriş merkezlerindeki dijital bilgisayarların, makinelerin ekranlarını ‘ensonhaber’ yapıp kaçan bir çılgın çocuğum, onun için Deniz’in söyledikleri benim açımdan önemliydi. Böyle dingin, karşısındakini dinlemeyi bilip sakince fikirlerini ifade eden sakin güçlere hayranım, çünkü ben sakin bir değilim. Onun için söylediği “yeni medya demokratiktir” sözü aslında buradaki konuşmaların özüdür. Yeni medya şeffaf, demokratik bir olgudur. Kusura bakmayın, evet, gazeteler eskiden bir gün sonra meseleleri yayınlardı ve eğer güçlüyseniz akşam baskıdan önce bir şekilde o gazeteler yayınlanmadan ulaşır bastırırdınız, bastırırdık. Ancak yeni medyada böyle bir şey yok, ben yayınladıktan sonra haberi görüyor. Haberi sorguladıkları zaman da yapılacak bir şey kalmıyor. Çiğ yemeyeceksiniz ki karnınız ağrımasın, çiğ yerseniz karnınız ağrır. İşte yeni medya böyle bir oluşum. Dürüstlük bezirgânlığı iddiasında da değilim ama elimizden geldiği kadar yeni medya dediğimiz modelde şöyle bir olgu oluşturmaya çalışıyoruz. Biz paramızı gazetecilik yaparak kazanıyoruz. Farklı alanlarda yaptığımız işleri desteklemek için medyayı kullanmıyoruz. Bu yeni bir medya ve gazetecilik modelidir. Sadece gazetecilik yaparak para kazanıyoruz. Sadece gazetecilikle insanlara doğrudan haber vererek hayatımızı sürdürmeye gayret ediyoruz. Şükürler olsun biz geçinmenin biraz yukarısına çıktık ama daha bu camiada, bu sektörde çarpışan, mücadele eden çok fazla arkadaşımız var. Benim konum “Dijital Okuyucu ve İzleyici Kitlelerini Tüketiciye Dönüştürebilir Miyiz?” idi. Dönüştürürüz, tamam bir o kaldı, onu da yapalım. Şimdi bu internet gazeteciliği insanların kafasında hep 49 50 / BİRİNCİ GÜN II. OTURUM değişik bir yere sahip. Örneğin Ekrem DUMANLI “pijamalı gazeteciler” adlı bir tabirde bulunmuştu. Gündüz yapılan oturumda “çantalı gazeteciler” diye bir söylem vardı, Kırımlı beyefendiden, ismini anımsayamadım. Gazetecileri “pijamalı gazeteciler” olarak ele alan Ekrem bey, evlerinden şortlarıyla, pijamalarıyla sayfalarını güncelleyen insanlar olarak anlattı. Aslında hayalim oydu benim. Amerika’daki Washington Post gibi “ensonhaber”i evlerinden, otel odalarından, havuz başlarından, pikniklerden güncellenen bir yer olarak konumlamak istiyordum. Çünkü kira, sigorta, bir sürü stopaj vs. maliyetlere girmek benim için çok bir büyük zulümdü. Ama bu hayalimi gerçekleştiremedim çünkü Türk insanında göz göze bakmadan çalışamama gibi bir durumunu keşfettim. Sinerji oluşması gerekiyor. Yani iki gözün birbirine teması ve birbiriyle konuşmasının faydalı olduğunu gördüm. Geldiğimiz noktada “ensonhaber”in diğer yayın grubu siteleri ile beraber “Kadın ve Kadın”, “Kralspor.com”, “videonuz.com”. “oyunmoyun.com”la beraber yaklaşık 40 kişiye varan bir ekibe ulaştığını gördüm. Bu benim için üzücü ama sektör için sevindirici bir durum. Benim için üzücü çünkü çok param gidiyor. Ne kadar az para harcayıp verim alırsam o kadar faydalı. Onun için bu çantalı gazeteciler modeli çok güzel gerçekten. Yani dört kişinin yaptığı işi bir kişiye yaptırıp o bir kişiye biraz fazla para verip üç kişinin parasını cebe atıyorsunuz. Dolayısıyla bir girişimci olarak bundan muzdaribim ama bu sektör öyle sadece pijamalıların, şortluların ya da bornozla gazetecilik yapanların iş yaptığı bir yer değil. Bilakis böyle doğru düzgün, herkesin bir ofis ortamında çalıştığı vergisini, kirasını ödediği bir sektördür. Şimdi bunları niçin anlattım. Bu, ciddi para harcayarak yayıncılık yapan sektörün para kazanmaya ihtiyacı var. Fakat insanlarımız bilmiyor. Tıpkı bizim düzgün kurumsal işyerlerinde çalıştığımızı bilmedikleri gibi. Dün bir reklam kampanyası yayınladık, bir Vodafone reklamı. Çocuk babasının elindeki cep telefonuna ulaşıyor, cep telefonunu almaya çalışıyor -bir rich medya uygulaması, zengin medya uygulaması- bu arada babası telefonsuz kalıyor. Çocuk telefonunu veriyor ve Vodafone burada insanlara bir aile paketini tanıtıyor. Yani bir aile paketi var, bu paketle artık çocuğunuz sizin telefonunuzu almayacak, kendiniz ona da bir telefon vererek ucuz konuşabileceksiniz diyor. Ve bir full patch reklamı, yani tam sayfa reklamı. Bu reklamla ilgili okur bana aynen bu cümlelerle hitap etmiş: “Kıymetli ‘ensonhaber’ yetkilisi, ‘ensonhaber’i ve sizleri beğenerek takip etmekteyim, her sabah ilk açtığım web sitesi. Ancak bugün üzülerek temaşa eyledim ki bugün bir reklam sayfayı tam olarak kaplamış ve hiç haber okuyamıyoruz. On saniye kadar bu sürüyor, sonra kapanıyor. Bu zulmü çekmek zorunda mıyız?” demiş. Ya kardeşim bu “ensonhaber” suyla mı çalışır? Ya da bu internet siteleri tebrikle, öpücükle, pohpohlamayla mı çalışır? Hayır, para kazanmak zorundayız. Vatandaş da şunu söyledi bana cevaben, telefonunu yazmış, aradım. “Ama dedi, ben şöyle biliyorum, her girdiğinizde siz para kazanmıyor musunuz?” Hayır, siz her girdiğinizde internet siteleri para kazanmıyor. Ama şöyle bir şey oluyor, ne kadar çok ziyaret olursa o kadar çok sayfa gösterimine sebep oluyor. Bu durumda reklamcılara “ensonhaber”e günde yaklaşık 2 milyon insanın girdiğini ve 2 milyon insanın yaklaşık 10 milyon, 11 milyon sayfamızı ziyaret ettiğini ve 20 dakika kadar da süre geçirdiğini söylüyor ve bunları söylüyoruz reklam alıyoruz. Evet, internet kullanıcılarını, dijital takipçilerini tüketiciye dönüştürebilir miyiz? Dönüştürüyoruz zaten. Onlardan elimizden geldiğince yani sizlerden istifade etmeye çalışıyoruz hayatımızı sürdürmek için. Ama internette şöyle bir tuzak var. Tüketiciye dönüştürelim, para kazanalım derken bu tıklat baktır haberciliği yapalım anlamına da gelmiyor. Yani öyle bir vurdu ki diyor mesela ve bir tane de adam gösteriyor, hâlbuki çok saçma bir konuyu merak uyandırıcı bir manşetle sizlere sunuyor. Bunu o koca, büyük medya, konvensiyonel medya, ana akım medya denilen gazetelerin web siteleri yapıyor. Haberin içerisine giriyorsunuz, bir foto galeri çıkarıyor önünüze, foto galeriyi geziyorsunuz yaklaşık 45’inci resimde belki gösterdiği saçma aslında hiç de ilgisi olmayan konuyu size aktarıyor. Yani diyeceğim evet, zaten dönüşüyor, yaklaşık 1 milyon 500 bin kullanıcı var. İnanılmaz rakamlar var. Ben böyle irticalen konuşurken bana hazırlanan sunumu size aktarmayı bıraktım. Hatta bu çeviriyi yapacak kişinin önüne Serkan KALEMCİLER şu konuşmayı yapacak diye bir metin gitti ama çocuk tamamen çuvalladı, hiç onunla alakalı konuşmadım. Kuvvetle muhtemel de konuşmayacağım ama birkaç rakam söyleyeyim size sonra kıymetli moderatörümüze sözü vereceğim. Süremi aşmıyorum değil mi bu arada? Aşıyorsam söyleyin, aşıyorsam süre verin. Şimdi bakın dünya üzerindeki nüfusun yüzde 60.7’si cep telefonuna sahip 2008’de 40.7 imiş, şimdi yüzde 20’lik bir kullanım artış oranı elde edilmiş. Yüzde 40.7’den beş yıl içerisinde yüzde 60,7’ye gelmiş, bu korkunç bir artış. Düşündüğünüz zaman dehşet rakamlara sahip olduğunu ve iştah kabarttığını anlayabilirsiniz. Telefon kullanıcılarının yüzde 20’si ise akıllı telefona sahiptir. Şu anda o yüzde 60’ın yüzde 20’si akıllı telefona sahip, 2008’de yüzde 1.5, tam yüzde 18 buçukluk bir artış olmuş. BİRİNCİ GÜN II. OTURUM / Dolayısıyla bu rakamları gördüğünüz zaman burada nasıl para kazanabilirim düşüncesinde olup sürekli tüketiciyi yani dijital kullanıcıyı bir tüketiciye çevirme ve girişimi arayışında oluyorsunuz. Bunda olmazsanız da zaten hayatınızı sürdürüp karnınızı doyurmazsınız. Umarım özetle istediğim şekilde keyiflice dinlemenizi sağlayıp anlatabilmişimdir. Aflatun AMASHOV Teşekkür ederim Serkan Bey. Kesinlikle sizin faaliyetleriniz genel olarak buradaki ülkeler için de önemli olabilir. Para kazanmaktan bahsettiniz. Para kazanmanın yollarını kısaca ve sır değilse aktarabilir misiniz? Mesela yıllık bütçeniz ne kadar olabiliyor? Serkan KALEMCİLER Şöyle söyleyeyim yaklaşık giderimiz -çok muhafazakâr davranmama, çok cimri olmama, lavabodayken eğer birisi dört tane peçete kullanırsa içeriden bağırırcasına öksürmeme rağmen yaklaşık 3 milyon 500 bin TL civarında yıllık işletme giderimiz var. 3 milyon 500 bin TL’yi Dolar olarak çevirirsem yaklaşık 1 milyon 500 bin Dolar ve üzeri yıllık bütçemiz. Topluluklar Arası Etkileşim Aracı Olarak Yeni Medya Sezer RIZA Teşekkür ederim Sayın Başkan. Öncelikle hepinizi en içten saygı ve sevgilerle selamlıyorum. Bu etkinliğin düzenlenmesinde katkısı olan herkese çok teşekkür ederim. Dediğim gibi etkinliğe Batı Trakya’dan katılıyorum. Gümülcine merkezli haftalık Türkçe yayın yapan “Cumhuriyet” gazetesinin sahibi ve sorumlusuyum. Aslında benden başka da gazetede kimse yok. Herhalde dünyada da böyle bir gazete de var mı onu da bilmiyorum, tek kişilik bir gazete. Sunuma geçmeden önce, benim konum “Topluluklar Arası Etkileşim Aracı Olarak Yeni Medya”. Ancak bu konuya girmeden önce mutlaka birçoğunuz biliyorsunuzdur ama bilmeyenler de olabileceği için kısaca Batı Trakya ve Batı Trakya’daki basın hakkında bilgi vermek istiyorum. Yunanistan’ın dokuz coğrafi bölgesinden biri olan Batı Trakya doğudan Meriç Nehri ile Türkiye’den, batıdan da Karasu Nehri ile Makedonya Bölgesi’nden ayrılmıştır. Kuzeyde Rodop dağları ile Bulgaristan’dan ayrılarak güneyden de Ege Denizi ile çevrilmiştir. İskeçe yani bugünkü Yunanca ismiyle Xanthe, Gümülcine bugünkü Yunanca ismiyle Komontini ve Dedeağaç bugünkü Yunanca ismiyle Alexandrapolis olmak üzere üç vilayetten oluşmaktadır. Batı Trakya’nın toplam nüfusu Yunanlılarla birlikte 350 bin civarında olup Türk nüfusun tahminen -bunda çok kesin bir rakam yok ama- 150 bin olduğu söyleniyor. Çünkü yetkililer bölgedeki Türklerle ilgili tam bir rakam açıklamıyorlar maalesef ama tahmini rakam 150 bin civarındadır. Şimdi, Batı Trakya’dan sonra azınlık basınına biraz değinelim. 24 Temmuz 1923’te imzalanan “Lozan Barış Antlaşması” ile Yunanistan’a emanet edilen Batı Trakya Türk azınlığı yayın süreleri, sahiplerinin ömrü ve çalışma azimleriyle sınırlı olan çok mütevazı bir basın gücüne sahip, yani kurumsallaşmaya geçememiştir. Yani sahibi vefat ettiğinde, emekliğe ayrıldığında o kurum, o gazete kapanıyor. Dolayısıyla kurumsallaşma gerçekleşmemiş durumda. Şu an için Batı Trakya’da biri 15 günde bir, diğeri ikisi de haftalık olmak üzere toplam üç gazete, aylık olarak yayınlanan üç azınlık dergisi var. Ayrıca Batı Trakya’da üçü Gümülcine’den biri İskeçe’den olmak üzere dört radyo istasyonu ve bir çok haber sitesi bulunmaktadır. Bir yıl öncesine kadar İskeçe’den yayın yapan bir radyo merkezi daha vardı ama ekonomik nedenlerle yayınına ara verdi. Batı Trakya’da Türk azınlığın haklarını ve kimliğini savunmada, var etmede önemli bir yeri olan azınlık basını ekonomik, teknik ve azınlık olmaktan kaynaklanan bazı sorunlar yaşamaktadır. Batı Trakya’da basına reklam verecek iş yeri sahibi öncelikle çok az. İş yeri sahipleri reklama inanmadıkları için pek desteklemiyor. Dolayısıyla azınlık basınının tek gelir kaynağı aboneleri. Malumunuz, Serkan Bey de bahsetti zaten, Yunanistan üç dört yıldan beri ciddi ekonomik kriz yaşıyor. Bu insanlara da yansıyor ve dolayısıyla abone gelirlerini de düşürmüş durumda. Gazetelerin ikinci bir gelir kaynağı da resmi ilandır. Ancak Yunanistan bu konuda çıkardığı yasalarla neredeyse azınlık basınının ilan almasını sıfırlamıştır. Dolayısıyla buradan da bir gelir yok. 51 52 / BİRİNCİ GÜN II. OTURUM Şimdi bu girişten sonra “Topluluklar Arası Etkileşim Aracı Olarak Yeni Medya” konusundan biraz bahsetmeye çalışayım. Zaten birinci oturumda aşağı yukarı paralel şeyler söylendi. Serkan Bey işin içinde olduğu için yeni medyayla ilgili çok güzel bir sunum yaptı. Ama ben de kendime göre bir şeyler hazırladım. Müsaadenizle şimdi bunu süremi aşmadan anlatmaya çalışayım. Aslında yeni medya kavramı 1970’lerde bilgi ve iletişim tabanlı araştırmalarda sosyal, psikolojik, ekonomik, politik ve kültürel çalışmalar yapan araştırmacılar tarafından ortaya atılmış bir kavram. Ancak 70’lerde değinilen anlam 90’larda müthiş bir ivme kazanan bilgisayar ve internet teknolojisiyle gelişmiş ve farklı boyutlara ulaşmıştır. Günümüzde yeni iletişim ortamı yeni medya olarak adlandırılmaktadır. Medyanın, yeni olarak tanımlanması gerçekte iletişim ve bilişim sektöründeki teknolojik gelişimlerle ilgilidir, yeni iletişim teknolojileri olarak da adlandırılmaktadır. Bu da insanlara düşüncelerini, eserlerini paylaşacakları olanakları yaratan, paylaşım ve tartışmaların esas olduğu bir medya sunmaktadır. Sosyal medya olarak adlandırılan bu sanal ortam kullanıcı tabanlı olmasının yanında kitleleri ve insanları bir araya getirmesi ve aralarındaki etkileşimi artırması bakımından önem taşımaktadır. Yapılan araştırmalar insanların bu sanal gerçeklik içinde gün geçtikçe daha fazla vakit harcadıklarını, bu sanal gerçeklik içinde gerçek yaşam ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştıklarını ve yine bu sanal gerçeklik içinde sanal bir dünya kurarak yaşadıklarını göstermektedir. Özellikle gençler arasında kullanım değeri bakımından hızlı bir yükseliş gösteren sosyal medya diğer yandan da günümüzün geleneksel medyasına rakip olmakta hatta zaman zaman tehdit eder duruma gelmektedir. Günümüzün sanal ortam kullanıcıları tarafından bir alışkanlık haline gelen sosyal medya kullanımı her kültürden, her kesimden geniş kitlelerin sosyal taleplerine yanıt verirken aynı zamanda bu ortamı eleştirenlerin odak noktasında da bulunmaktadır. Yeni iletişim ortamının gelişmesi, her kesimden iletişim teknolojilerine olan ilginin artması sosyal medyanın gücünü artırmakta ve sosyalleşme kavramına da yeni bir anlam katmaktadır. Sosyal medya, sürekli güncellenmesi, çoklu kullanıma açık olması, sanal paylaşıma olanak tanıması açısından en ideal mecralardan bir olarak kendini göstermektedir. İnsanlar sosyal medyada günlük düşüncelerini yazmakta, bunun üzerine tartışabilmekte ve yeni fikirler ortaya koyabilmektedir. Ayrıca kişisel bilgilerinin yanında çeşitli fotoğraflar, videolar paylaşabilmekte, iş arayabilmekte ve sıkılmadan gerçek dünyayı bu sanal ortamda yaşayabilmektedirler. Bu durum geçtikçe tüm dikkatlerin bu alana yönelmesine sebep olmakta ve sanal dünyada yeni bir kavramsal çerçeve çizmektedir. Bugün yeni iletişim teknolojileri alışılmış radyo ve televizyon yayınlarının güçlerini aşan boyutlara ulaşmış durumdadır. Yeni iletişim teknolojilerinden biri olan internet ise hem bilgiyle ulaşmak hem genelde yeni iletişim teknolojilerinin kapasitesinin dönüşümünü sağlamaktadır. İnternet özellikle de web, iş yaşam alanımızın her noktasında bilgiyi gönderme ve erişme özelliği bakımından bir iletişim devrimi gerçekleştirmiştir. Bu devrimle beraber veri değişimi ve analizin kolaylaşması söz konusu olmuş ve küresel iş döngüsü hızlanmıştır. Bu teknoloji kullanımı tüm dünyada çok hızlı bir şekilde artmaya devam etmektedir. Özellikle 90’lı yıllardan sonra internet gerek hız gerekse erişim açısından iletişimin gücünün artmasıyla kitle iletişim araçları arasında önemli bir yere sahip olmuştur. 2004 yılında yapılan bir araştırmaya göre diğer iletişim araçları ile karşılaştırıldığında 50 milyon kullanıcıya ulaşma süreci radyo için 38 yıl, televizyon için 13 yıl, internet için ise beş yıl olduğu hesaplanmıştır. Kavram ve içerik açısından genel olarak bireylerin internette birbirleriyle yaptığı diyalog ve paylaşımdan oluşan sosyal medyayı zaman ve mekân sınırlaması olmadan, tartışmanın esas olduğu bir insani iletişim şekli olarak tanımlamak mümkün. Sosyal medya, sosyal ağlar ve toplu gruplar bulunuyor, insanlar kurumlarını tanıtıyor, arkadaş ilişkileri kuruyorlar, ürün servisi, fikir nesnelerin içeriğine ilişkin bağımlılık gösteriyor. Günümüzde akıllı diye nitelendirilen cep telefonlarının da yaygınlaşmasıyla birlikte çok sayıda insanın hayatında önemli bir yer edinen sosyal medyanın özelliklerini katılımcılar, açıklık, konuşma, toplum ve bağlantılılık başlıklı altında şöyle sıralayabiliriz. Sosyal medya katılımcıları cesaretlendirir ve ilgili olan her bir kullanıcıdan geri bildirim alır. En çok sosyal medya servisleri geri bildirime ve katılımcılara açıktır. Bu servisler oylama, yorum, bilgi paylaşımı gibi konularda cesaret aşılarlar. Bunlar çok nadir ulaşıma yönelik engeller koyarlar. Geleneksel medya yayına ilişkin iken sosyal medya iki yönlü konuşmaya olanak tanıması bakımından daha iyidir. Sosyal medya topluluklara çabuk ve etkili bir oluşum için izin verir. Topluluklar da sevdikleri fotoğraflar, politik değerler, TV kanallar gibi şeyleri paylaşırlar. Sosyal medyanın çoğu türlü bağlantılı işler gerçekleştirir. Diğer siteler, araştırmalar insanların ilgili oldukları herhangi bir konuda link vermesine olanak tanır. Bu özellikler çerçevesinde, sosyal medya ile geleneksel medya arasındaki farkları ise şöyle sıralayabiliriz. Bir, erişim. Hem geleneksel medya hem sosyal medya teknolojileri herkesin genel bilgiye BİRİNCİ GÜN II. OTURUM / erişebilmesine olanak tanır. İki, erişebilir. Geleneksel medya için üretim yapmak özellikte özel şirketlerin ve hükûmetlerin sahipliğindedir. Oysa sosyal medya araçları genel olarak herkes tarafından az veya sıfır maliyetle kullanılabilir. Geleneksel medya üretimi çoğunlukla uzmanlaşmış eğitim gerektirir. Çoğu sosyal medya için bu geçerli değildir, yani herkes üretimde bulunabilir bir akıllı cep telefonu veya iPad’i olan. Geleneksel medya, iletişimde meydana gelen zaman farkı anında etki ve tepkisi olan sosyal medya ile kıyaslandığında uzun olabilmektedir. Geleneksel medya da sosyal medya araçlarına adapte olmaktadır. Kalıcılık geleneksel medya yaratıldıktan sonra değiştirilemez. Yani bir dergi, bir gazetede bir makale yazdığınız da bunun üzerinde bir değişiklik yapamazsınız. Oysa sosyal medyada anında, hemen, biraz sonra değiştirilebilir. Sosyal medya özellikle toplumun davranışlarını etkilemesi bakımından da önemlidir. Öte yandan sosyal medya diğer insanların davranışlarını etkilemekte birtakım avantajlara sahiptir. Özellikle kullanıcı için çok hızlı elde edilen geri bildirimler bunlar örnek olarak gösterilebilir. Ancak, bu avantajları açık bir şekilde belirtmek de oldukça zordur. Bu durum sosyal medyanın etkisinden ve gelişiminden ileri gelmektedir. Sosyal medya kullanım bakımında karmaşık bir yapıda görülse de aslında basit bir iletişim simetrisine sahiptir. Örneğin, bir öğrenci sosyal medya üzerinden bir öğretmen ve uzmanla iletişim kurarken aynı zamanda farklı kişiler bu öğrenci ile yine sosyal medya üzerinden iletişim kurabilmektedirler. Bu durum sosyal medyanın kullanım kolaylığını da açıklamaktadır. Bu gün sosyal medya sayesinde dünyanın bir ucunda olan gelişme öbür ucundaki insanlara anında ulaşabilmektedir. İşte bu özelliklerinden dolayı aslında Türk dili konuşan ülkeler ve topluluklar da birbirine sosyal medya üzerinden bağlantı kurabilirler. Bu sayede eminim ki o bölgelerde yaşanan sorunlar oluşacak olan geniş kamuoyu baskısıyla daha çabuk çözülebilir. Söyleyebileceklerim bu kadar, beni dinlediğiniz için çok teşekkürler. Biraz sunumda acemilik de var, heyecan da var. Bunun için özür dilerim. Aflatun AMASHOV Teşekkürler Sezer Bey, siz daha çok görüşlerinizi bildirdiniz. Bizim için çok ilgi çekiciydi. Şimdi ise, programa geç başladığımız için arayı biraz erteleyeceğiz. Çünkü görüyorum ki söz almak isteyen çok. Türk Dünyasının İnternet, Sosyal Ağlar ve Teknolojiler ile Şekillenen Beklenti ve Talepleri Mehmet Emre ALPAY Teşekkür ederim. Öncelikle geleneksel medyanın dönüşüm sürecine önderlik eden araçların değişimin toplumsal etkileri üzerinde durmak istiyorum bu konuşmada. Çünkü “Geleneksel Medyanın Dönüşüm Süreci ve Yeni Medya” temalı forumda bu dönüşüm sürecinin Türk dünyasının beklentileri ve taleplerini karşılayıp karşılamayacağını merak ediyoruz ve bunu araştırdık. Bu konuda bazı düşüncelerimi sizlerle paylaşamaya çalışacağım. Sosyal medyayı şekillendiren yeni medya araçlarını ve bunların işlevlerini saymak burada konuşmacılara tahsis edilmesi mümkün olamayacak kadar uzun zaman alabilir. Fakat üzerinde durulması gereken ilk nokta 1970’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde kuruluşuna tanık olduğumuz ve 1980’lerle yükselişe geçen neoliberal akım ile enformasyon teknolojisi çerçevesinde örgütlenmiş, küresel ekonomi ve dünya jeopolitiğiyle etkileşim içinde yeni bir üretim, iletişim, yönetim ve yaşama biçimi olarak somutlaşan bir toplumsal dönüşümdür. Bu toplumsal dönüşümün ekonomik anlamda ana hedefi üretim maliyetlerini düşürerek üretimi kitleselleştirmek ve farklı coğrafyalara yaymaktı. Bu toplumsal dönüşüm birkaç unsura dayanıyordu. Birincisi ve hammaddesi enformasyondur. Buluşların hareket kaynağı enformasyon olan teknolojilerdi. Teknolojiler sosyo-kültürel dönüşümün hazırlayıcısı olan küresel ekonominin sağlıklı bir biçimde işleyebilmesi için ağ oluşumu gerekliliğini doğurdu. Elektronik devrelere bağlı olan ağlar; sosyal, fiziksel ve fonksiyonel özelliklere sahip belli mekânları birbirlerine bağlar. Küresel ekonomi ve finansal operasyonlarda belli bir konuma sahip alanların oluşturduğu ağlardır. En önemli özelliği planlamanın ve üretimin tek merkezden yapılması ilkesini terk edip çok merkezli üretim ve tüketim olan bir anlayışı topluma aşılama çalışmasıdır. Bu noktada bizim için önemli olan hususlardan birisi internettir. İnternetin hayatımıza girmesi ilk defa bir merkez tarafından kontrol edilmeyen ağlar ortaya çıkardı. Mikro-elektronik teknolojisi, telekomünikas- 53 54 / BİRİNCİ GÜN II. OTURUM yon, bilgisayarlar ve internet birbirinden ayrılamayan sistemler olup, bu sistemler birbirine bağlandıkça yeni teknolojilerin üretimini ve var olanın da gelişimini sağlamıştır. Bu gelişmelerin en önemlilerinden biri de cep telefonudur. Cep telefonu ve diğer ileri düzey telekomünikasyon yöntemlerinin ekonomik ve sosyal ilişkilerimizi derinden etkilediği açıktır. Bugün bilgisayar, cep telefonu, tablet ve diğer araçlarla erişim sağladığımız internet, topluluklar arasındaki iletişim serüvenini varoluşsal bir dönüşüme uğratmakla kalmadı geleneksel kodlarla oluşmuş toplumsal yapının bütün unsurlarına dokunarak hayatın akışını değiştirmeyi başardı. Hiçbir alan ve kısıtlamayla sınırlandırılamayan, bütün dünyanın sınırlarını aşarak yepyeni bir ortamın oluşmasını sağlayan bir yapıya dönüştü. Bu yönüyle elektronik araçların etkileşimi vasıtasıyla sanal düzeyde -ama muazzam miktarda- verinin biraz evvel ifade ettiğim ağlar aracılığıyla dolanıma girmesini sağladı. Bu işlemlerin gerçekleşme süresinin son derece kısalmış olması da sosyal medyanın zamanı tanımlanabilir bir olgu olmaktan çıkarmasına neden oldu. Daha önce uzunca bir süre yazı ve resimden oluşan iletişim süreci, ses ve görüntünün eklenmesiyle zamanı yapısal dönüşüme uğratmıştır. Resmin, sesin ve görüntünün aynı anda karşılıklı akışı sağlanarak interaktif bir iletişim süreci başlamıştır. Bu şunu da beraberinde getirdi: Artık bir kaynaktan çıkarak kitlelere yayılan televizyon yayını, gazeteler ve diğer geleneksel medya araçlarının yanında bilgiye ulaşmada alışkın olduğumuz sınırlamaları ortadan kaldıran yeni iletişim teknolojileri kullanıcının enformasyon kanalları ve içeriği üzerindeki kontrolünü ve üretkenliğini arttırır. Konuşmamın başından beri bahsettiğim ve tarihsel arka planı olan bu toplumsal dönüşüm sürecinde tüketici aynı zamanda mesajın üreticisi haline gelmiştir. Öte yandan geleneksel medyanın sunmadığı bu aktif katılım hakkının ifade özgürlüğü alanını genişleten bir olgu olduğunu düşünebiliriz. Sosyal medya olarak tanımlanan oluşumlar bir arada aynı anda, aynı paylaşımlarda bulunmayı ve kültürel ilişkilerin hızını arttırdı. Bilginin bu kadar hızlı bir boyutta üst üste eklenmesi, korkunç bir birikim sağlıyor ve ileride olacak gelişmeleri körüklüyor. İnternet süreciyle başlayan küresel ölçekte enformasyon akışının son noktalarından biri olan toplumsal paylaşım ağları, zaman ve mekân kavramlarını bir kere daha dönüşüme uğratarak bireysel ve toplumsal hayatın yeniden yorumlanmasına neden olmuştur. Bu nedenle küresel bir ağ döngüsü içinde gerçekleşen bu yeni sürecin anlaşılmasına denk düşen en anlamlı toplum tanımlaması ağ toplumudur. Yani anlaşılacağı üzere sosyal medya tarihsel arka planı 40 yıla yaklaşan bir toplumsal dönüşümün yansımasıdır. Genelde sosyo-ekonomik yapının özelde tüketim ve iletişim kalıplarının değiştiği bu 40 yıllık süreç, bugün Türk dünyası olarak adlandırdığımız coğrafyada da köklü değişikliklerin olmasına neden oldu. Sosyal ve ekonomik yaşantımızı kökünden değiştiren dönüşüm süreci başta Türk dünyası olmak üzere farklı coğrafya ve bölgede uluslararası gelişmelere yol açtı. Bu gelişmelerden en mühim olanı 1991 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasıdır. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan bağımsızlığını kazanmış, bu arada Türklerin yaşadığı 13 ayrı bölgede de özerklik elde edilmiştir. Uluslararası sistemin İkinci Dünya Savaşı sonrası şekillenen iki kutuplu yapısı, SSCB’de teşkil edilen sistem ve kutuplar arasında çatışma ihtimali güvenlik algısını ön plana çıkarmış, Türkiye’nin ve Türkçe konuşulan diğer ülkelerin de içinde bulunduğu geniş coğrafyada kitleler arası iletişim ve işbirliğini geliştirmek mümkün olamamıştır. 1970’li yıllarla başlayan sosyo-ekonomik zihniyetin dönüşümü tıpkı tek elden yönetilerek kitlelere ulaştırılan geleneksel medyanın gücünün azalması gibi ikili bloklaşmanın zayıflamasına neden olmuş ve uluslararası sistem çok kutupluluğa kaymıştır. Soğuk Savaş’ın sona ermesi başta Avrasya coğrafyası olmak üzere dünyanın pek çok diğer bölgesinde kendini ifade etme ve örgütlenme imkânı bulamayan toplulukların bu haklarına kavuşmasını da sağladı. Türk dünyası için durum nedir? Bugün Türkiye ve Türk cumhuriyetlerinde 60 milyona yakın sosyal medya kullanıcısı vardır. Bu rakama özerk topluluklar ve Türk cumhuriyetleri dışındaki diasporaları da eklersek çok daha büyük bir rakama ulaşırız. Bugün altı Türk cumhuriyetin nüfusu 136 milyondur. Bu demektir ki bu coğrafyadaki akrabalarımızın yarıya yakını ile teknolojinin yarattığı sosyal ağlar vesilesiyle bir biçimde iletişim kurabiliriz. Türk dünyasının belki 100 yıla yakındır beklentisi olan sağlıklı bir iletişim ve güçlü bir işbirliği hedefini gerçekleştirmeye bu nedenle bugün daha yakınız. Ancak mühim olan nokta neredeyse maliyetsiz olan bu iletişim imkânlarını beklenti ve taleplerimiz doğrultusunda nasıl fırsata dönüştüreceğiz? Türk cumhuriyetinin -Türkiye hariç- toplam gayri safi milli hâsılası 1 trilyon 413 Dolardır. Türkiye dâhil hepsi çok zor ve çalkantılı dönemlerden geçmiş ve hepsi hâlâ gelişmekte olan ülkeler konumundadır. BİRİNCİ GÜN II. OTURUM / Öyleyse işbirliğini faydalı kılacak, işlevsel hale getirecek en önemli nokta ağlar üzerindeki ekonomik örgütlenmelerdir. Medyanın bütün imkânlar seferber kılınarak coğrafyaları tanınır hale getirmesi Türk dünyası için büyük önem arz etmektedir. Kalkınma sorunlarını çözememiş küresel ağlara iyi eklemlenememiş bir Türk dünyasının işbirliği imkânlarını arttırma olasılığının düşük olduğu kanaatindeyim. İkinci husus bu işbirliği sürecinin aktörleriyle ilgidir. Bu işbirliği sürecine kim öncülük edecektir? 1970’lerde başlayan dönüşüm öncesi ve sonrasında geleneksel medya aracılığıyla öne çıkartılan figürler ve konular ile düşün insanları vardır. Bugün de var. Aynı husus sosyal ağlar için de geçerli. Haberi ve iletişim sürecini üreten insanlar algıları da etkiliyor. Bu noktada Türk dünyasının kanaat önderleri olan siz değerli “Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformu” üyelerine büyük görevler düşmektedir. Toplumu etkileme ve yönlendirme noktasında sorumluluk almak platformun yapısını muhakkak güçlendirecektir. Üçüncü nokta da bu sürecin yönetiminde büyük görev alacak medya mensuplarının durumu ile ilgili. Türklerin çoğunlukta yaşadığı coğrafyaların tanık olduğu bütün talihsiz gelişmelere rağmen bugün Türk dili ve Türk kültürü bütün kudretiyle varlığını sürdürmektedir. Lehçe farklılıklarına rağmen Türk dili konuşanlar birbirleriyle bir biçimde iletişim kurabilmektedirler. Ancak medya mensuplarına düşen iletişimin bütün tarafların anlaşabileceği bir biçimde sağlanması için ortak bir dil geliştirilmesine çalışmaktır. Örneğin Türkçe konuşan ülkeler ve toplulukların medya mensuplarının kendilerine ait kişisel ve görsel birikimlerinin internet üzerinden yayınlanabileceği bir portal, ortak yayın ağlarının ve dilinin oluşturulmasına katkı verecektir. Sonuç olarak ulusal sınırların ötesinde örgütlenmeler fikirleri olarak ifade edebileceğimiz küreselleşmenin kendisini var eden iletişim araçları ve ağlar aracılığıyla başarıya ulaştığı kesindir. Türk dünyasının beklentilerini karşılamak için hukuki altyapısı oluşturulmuş, temeli ekonomik işbirliğine dayanan, kültürel bağlarla desteklenen, itici gücü ulaştırma altyapısını kuran medya olan kesintisiz bir işbirliği sürecidir. Türk dünyasının en önemli beklentisi fikir ve işbirliğinin gerçekleştirilmesidir. Görünen o ki dilde birlik zaman alsa da sağlanacaktır. Gelecek yıllardaki forumlarda bunun ölçülebilir sonuçlarını göreceğiz. Yüzyıl boyunca bir biçimde bu işbirliğini gerçekleştirmek için çalışmış tüm medya mensuplarına ve bugün onların mirasçısı olan sizlere bu vesileyle saygılarımı sunuyorum. Aflatun AMASHOV Teşekkürler Mehmet Bey, çok iyi bir sunum yaptınız. Bu sunumunuzun daha sonra katılımcılar arasında dağıtılması gerekiyor. Oturumumuzu bitirdik ancak iki duyuru yapmak istiyorum. Bugün forum çerçevesinde Kırgızistan’ın Haber Ajansı ile Azerbaycan’ın “Trend İnformasiya Ajansı” arasında mukavele imzandı. Hepimiz adına bir daha tebrik ediyoruz. Diğer konu ise, Azerbaycan’ın tanınmış yazarı Yunus OĞUZ ile ilgili. Türkiye ve Türk Cumhuriyetlerinde de tanınıyor. Çok sayıda tarihi romanların sahibidir. Yarın Cengiz AYTMATOV Kütüphanesinde “Tamerlan” adlı kitabının tanıtımı yapılacaktır. Elchin MİRZABAYLI - Halk Gazetesi (Azerbaycan) Teşekkür ediyorum. Tabii ki burada yer alan her medya mensubu gibi ben de bu önemli platforma katılmaktan gurur duyuyorum ve herkesi selamlıyorum. Ancak değinmek istediği birkaç önemli mesele var. Bugünkü panelin konusu ile ilgili olmasa bile medya platformun gelişmesi ile ilgilidir. Sosyal medya ile ilgili sorunların tartışılması her birimiz için önemli. Ancak buradaki katılımcıların her biri bu sektör içinde olan insanlar ve konuşulanların çoğu herkes için bilindik şeyler. Sözlerimle konuların, sunumların değerini düşürmek istemiyorum ama işin içinde olan insanlar olarak aynı şeylerin her birimiz için tekrar olmasını kanaatimce lüzum görmüyorum. Düşünüyorum ki, Türk dünyası, medya kurumları arasında işbirliğinin gelişmesi üzerine görüşmelerimize devam edersek daha güzel, daha önemli olurdu. Buna yönelik olarak da birkaç fikrimi söylemek istiyorum. Ortak Türk dilinin gelişmesinden söz açıldı. Ortak dilin gelişmesi için ilk sırada ortak sözlük yaratılmasına 55 56 / BİRİNCİ GÜN II. OTURUM ihtiyaç vardır. Bu istikamette belirli adımlar atılıyor elbette. Ancak bütün Türk dillerinin temsil edildiği bir elektronik internet sözlük olmadıkça bu işte ileriye doğru adım atmak sorunlu olacaktır. Daha önce meslektaşım Sevil Hanım sunumunda, her şeyin Ankara’da toplanmaması ve paylaşılmasından bahsetti. Bu işin geliştirilmesi için sadece toplantı düzenlenmesi -Ankara, Bakü, Kırgızistan’da- şüphesiz önemlidir. Ama Ankara’daki, Türk dünyasının gelişme ve birleşme sürecine yanaşma biçimi Kırgızistan, Kazakistan, Azerbaycan’da tamamen farklıdır. Ve bu ülkelerin insanlarının sürece katılmaması işbirliğinin geliştirilmesine imkân vermemektedir. Bu bakımdan yükün paylaşılmasına ihtiyaç var ancak bu bilimsel bir yaklaşımla hayata geçirilmelidir. Azerbaycan’da birkaç yıl önce medyanın gelişimiyle ilgili bir tasarı ortaya koyuldu. Sorunlarımızı biliyorduk ve bu tasarıyı hazırladıktan sonra Azerbaycan’da medyanın gelişimi için devlet desteği fonu yaratıldı. Fon, muhalif mi, hükümet yanlısı mı, fark koymadan projeleri desteklemeye başladı, ayrım yapmadan. Bugün bu iş ilerlemekte ve zannımca önemli bir adımdır. Genel olarak bu Platform için de önem taşımaktadır. Bence bu tecrübeden hareketle Türk dünyasıyla ilgili Platform bünyesinde ortak bir fon yaratılırsa, Kazakistan’da, Azerbaycan’da diğer Türk devletleri ve topluluklarında proje hazırlanır ve bütçe ayrılırsa, destek verilirse o zaman bu işin daha çok ileri gitmesi imkânı var. Çünkü bir site açılması önemli olmakla birlikte bu işin ilerlemesine mani olacaktır. Bu siteler her bir devlette yaratılmalı ve her bir medyanın içinde bu projeler hayata geçirilmelidir. Teşekkür ediyorum. Sağ olun. Aflatun AMASHOV Elchin bey, düşüncelerinizi ileri sürdünüz, elbette benzer toplantıların sadece Ankara’da, Bakü’de, başka yerlerde düzenlenmesiyle ilerleme kaydedilmez. Başka yerlerden, Orta Asya’dan ciddi talepler olmalıdır. Ve biz Murat Bey’le bugün bu konuyu konuştuk yakın bir gelecekte Astana’ya misafir olacağız. Orada konuşarak belki ülkeleri de misafir edip belli konuları tartışabiliriz. Teşekkür ederim. Hamit KARADENİZ – Bakü Basın Müşaviri (Türkiye) Kıymetli katılımcılar, hepinizi en kalbî muhabbetlerimle selamlıyorum. Bu platformun oluşturulmasında ve bu sunumda emeği geçen tüm katılımcılara, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Sabahki oturumda da dile getirilmişti. Az önce de Sevil Hanım bunu özellikle belirttiği için, zaman zaman yaşadığımız bir durumu burada paylaşmak isterim. Haberin kaynağı çok önemlidir. Biraz önce Bakü Basın Müşavirliğinin bir ilanını okudum. Her seferinde gerek Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, gerekse de Dışişleri Bakanımız, Azerbaycan’ın meselesi, kendi meselemizdir; Karabağ meselesi çözülmeden Ermenistan ile anlaşmamız söz konusu değildir, diyorlar. Ama buna rağmen internet sitelerinde yayımlanan kaynağı belirsiz haberler, Azerbaycanlı kardeşlerimizin kafalarını karıştırıyor, dolayısıyla da bu tür haberler bir bildiriyle düzeltilmek zorunda kalınıyor. Biraz önce yine Gezi olaylarıyla ilgili haber kaynaklarına değinildi. Zaman zaman bir araya geldiğimizde Azerbaycanlı kardeşlerimiz, haber merkezinin daha güvenilir, daha dürüst ve daha sağlam kaynaklı olması noktasında Türkiye’nin önderlik yapmasını, önderlik yapmasını talep ediyor. Bütün kardeşlerimizin böyle bir talebi var. Diğer Türk dili konuşan ülkelere mensup kardeşlerimizin de böyle bir talebi olacağını tahmin ediyorum. Anadolu Ajansının da bu konuda daha güçlü, daha gayretli ve haberlerin oradan alınması noktasında bir önderlik yapacağına inanıyorum. Yani her seferinde Rusya üzerinden veya başka bir haber merkezinden aldığımız haberlerin, Türk toplumunu ne kadar yanılttığını her gün görüyoruz. Şimdi bu konuda dinimizin kitabı da diyor ki: Bir haber size ulaştı mı, araştırın; aslı var mı yok mu, doğru mu yalan mı onu görün; araştırmadan bir işlem yapmaya kalkmayın, sonra pişmanlık duyarsınız. Başka haber kaynaklı haberler de toplumumuzun beynini bulandırmaktadır. Zaten soru sormaktan ziyade böyle bir taahhüde erişmekti amacım. Hepinize teşekkür ediyorum. BİRİNCİ GÜN II. OTURUM / Valery LUKOVTSEV – Yakutistan (Rusya Federasyonu) İlk önce, Türk devletlerinin en uzak olan Saha-Yakutistan Cumhuriyeti adına sizlere teşekkür etmek istiyorum. İlk defa Türk Dili Konuşan Devletler ve Toplulukları Medya Forumuna katılıyorum. Böylesine saygın bir organizasyona katılmaktan memnuniyetlik duyuyorum. Bu nedenle organizatörlere ve katılımcılara teşekkür ediyorum. Türk dünyasından oldukça uzakta bulunduğumuz için tarafımıza böyle fırsatlar az düşer. İleri teknolojilerin gelişmesine rağmen mesafe mesafedir. Örneğin, Saha (Yakutistan) Cumhuriyeti yaklaşık 3 milyon kilometrekarelik bir alanı kaplamakta. Düşünebiliyor musunuz? Bu topraklar içinde Yakutistan’ın gazeteci, basın ve kitap yayıncılığı mensupları Türk dili ailesine ait ana dilimiz olan Saha dilinde yazılan kitaplarımızın dağıtımı gerçekleştirmekteyiz. Saha Yakutistan Ulusal Kitap Basın Evi Başkanlığını yürütmekteyim. Kurumumuz tarafından yıllık 800 bin tiraj ile 434 kitap yayımlanmakta. Nüfusu 500.000 olan Saha Cumhuriyeti için bu oldukça önemlidir. İleri teknoloji konusunda fazla bilgiye sahip değiliz. Rusya Federasyonu’na bağlı olan tüm Türk bölgeleri yeni medya teknolojilerini yeni yeni öğrenmeye çalışıyor. Örneğin, elektronik ve multimedya kitapları hazırlıyoruz. Çocuklara yönelik kitapları yayımlıyoruz. İşte kitaplar böyle (gösteriyor). Bu işi oldukça büyük güçlükle başarabiliyoruz. Bu nedenle bir sonraki “Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Forumu” sırasında tüm Türk dünyasında ileri teknoloji kullanımının daha kolay anlaşılması için belli tedbirlerin alınmasını istiyorum. Liderlerimiz var, Türk dili konuşan ülkeler arasında Türkiye, Azerbaycan ve Kazakistan gibi. Tüm dünya ve bazı Avrupa ülkelerinin yanı sıra bu ülkeler medya sektöründe oldukça iyi gelişmeler kaydedilmiştir. Fakat nedense bizler Çinlilerden gerideyiz. Biz böyle kitapları (gösteriyor) Çin’de hazırlatıp yayımlıyoruz. Neden Türkiye böyle kitapları yayımlamıyor? Biz ve tüm Türk dünyası böyle kitaplar için Türkiye’ye sipariş verirdik. Halklarımızı birbirine yakınlaştırmak amacıyla hedef belirlememiz lazım. Örneğin, Maksim AMMASOV’dan bahsetmek isterim. Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti’nde yapılan Uluslararası Türk Gençler Birliği (DGTV) 1997 yılı AMMASOV yılı olarak ilan edildi. Türk gençleri neden böyle bir şey yaptı? Çünkü o Saha’nın oğlu olup özerk Saha (Yakutistan) Cumhuriyeti’ni kurdu. Ardından Kazakistan’ın en büyük üç bölgesinde çalıştı. Kazakistan’ın sanayileşme süreci içerisinde katkılarda da bulundu. Kazak köylüleri açlıktan kurtarmaya çalışırdı. Sonra Kırgızistan Merkez Komitesi’nin Başkanlığını yürüttü. Diğer bir deyişle o Kırgızistan’ın ilk Cumhurbaşkanlığını da yaptı. Geçen yıl Bişkek’te Maksim AMMASOV anıtının dikilmesi kararlaştırıldı, bu nedenle Kırgız halkına ve yöneticilerine çok teşekkür ediyorum. Tatar asıllı Kazakistan yazarı Ashadullah Hammİdullİn ise, 1988 yılında Kazakistan’da efsanevi Maksim adıyla bir roman yazdı. Geçen yıl AMMASOV’un 100’üncü doğum yıldönümü ve anıtın dikilmesi nedeniyle Kırgızistan’da düzenlenen konferansın sonucunda kitap yayımladık. AMMASOV, 1920’li yıllarda kamu ve siyasi faaliyetlerini üç Türk halkına adamıştır. Sovyetler Birliği’nde Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve diğer Türkistan ülkelerinin bölge yetkilisiydi. Bu nedenle böyle liderlerin adlarını tarihe yazdırmak için güçlerimiz birleştirmemiz gerekiyor. Tabii ki, onun yaptıkları Atatürk’ün yaptıklarıyla kıyaslanmaz. 20’inci yüzyılın başında o inanılmaz başarıyı elde etti. Türk devletleri ve halklarının gelişmesi sürecine büyük katkılarda bulundu. Elimizde büyük imkân bulunmaktadır, çok sayıda internet haber siteleri ve gazeteleri, basın ve yayın evleri vardır. Fakat medya sektöründe bu konuda Amerika, Çin ve Batı ülkelerinden daha gerideyiz. Platform internet sitesinin kurulmasına çok sevindim. Sadece Türk dilinde olursa az bilenler anlamakta, izlemekte zorlanır. Dünya Türk Dergisi adıyla bir yayınımız vardı, Rusça, Türkçe ve diğer dillerdeydi. İnternet sitesinin yanı sıra böyle dergileri gündeme almalıyız. Medya alanında zayıf olursak Batı ülkelerinin gerisinde kalırız. Bu nedenle güçlerimizi birleştirmemiz lazım. Dinlediğiniz için teşekkür ederim. 57 58 / BİRİNCİ GÜN II. OTURUM Altynbek ABISHEV - Kazakistan Konu sosyal medya olduğu için sorum hem Türkiye hem de Azerbaycan’dan gelen arkadaşlarımıza yönelik bu. Bugün Türkçe ve Azerice haber üretiminin yüzdeleri nedir? Örneğin, Twitterda şu kadar milyon kullanıcı varsa onun yüzde ne kadarı Türkçe ve Azerice haberdir? Hoş geldiniz Orta Asya’ya, teşekkür ederim. Serkan KALEMCİLER Günde Twitter üzerinden ne kadar haber üretildiği konusunda bir bilgim yok. Belki Deniz Bey buna cevap verebilir. Ersan SARIKAHYA Açıkçası herkesin konuştuğu bir problem var. Herkesin gözü Türkiye’de, anavatan olduğu için. Haberimiz kendi ülkemizde on kere yayımlansa bir değeri yok, ama Türkiye de bir kere yayımlansın bizim için inanılmaz bir moral kaynağıdır. Bir örnek söyleyeyim: Önceki gün, tam kestiremiyorum ama -arada 4 saat fark var çünkü-, Kerkük’te ciddi bir olay yaşandı: Türkmeneli TV binası, Kerkük Haber Ajansı’nın binası ağır bir saldırıya uğradı ve üç insanımızı kaybettik. Bu ilk hadise değil, Kerkük’te her gün abartısız iki üç patlama oluyor. Ne yazık ki Türkiye’de televizyonların dışında haber ajansları ve TRT bunu alt yazıyla geçiyor. Bir an önce yapmamız gereken, en azından derdimizi anlatabileceğimiz bir ortak web sitesi kurmaktır. Birileri mutlaka bu siteye bakacaktır. Türkçe veya Arapça fark etmez, bir an önce birbirimize derdimizi ulaştıralım. Bayram namazında seksen kişinin ölmesi, Kerkük’te bir vatandaşın haberi olmadan Türkiye’de es geçiliyor. Ufak bir hadise değil. Aflatun AMASHOV Hepinize minnettarım, size de minnettarım, ikinci oturumu sonlandıracak bir cümle kurayım. CNN, BBC’ye hizmet ediyor, El Cezire vardı, o da Afrika’ya hizmet ediyordu, sonra Amerikalılar aldı. Ben düşünüyordum ki Türk dünyası da bir ortak televizyon, güçlü televizyon kursun ve muhtelif yerlerde yayınlar yapsın. Ancak son zamanlarda yapılan araştırmalar gösteriyor ki insanlar artık haberi, malûmatı daha çok internetten alır oldu. Buradan anlaşılıyor ki biz Türk dünyasındaki meselemizi, online gazetecilikle halledebiliriz. Bu yolda bize uğurlar olsun. Teşekkürler. 60 / BİRİNCİ GÜN II. OTURUM Cengiz Turakuloviç Aytmatov (12 Aralık 1928 - 10 Haziran 2008) “Geçmişte, fikirler, yaşam biçimleri, bireysel yazgılar ve ortak tarihler dünyanın dört bir bucağına yayılırken halklar birbirlerinden uzak, bir başlarına yaşarlardı. Günümüz dünyası ise, gerek siyasal planda – barışı koruma savaşımında – gerek kültürel planda bölünmez bir bütün oluşturmaktadır. Uluslararası kültürel ve bilimsel işbirliğine uluslararasındaki gerilimi düşürücü çabaların bir kesiti olarak bakılabilir.” “İNSAN İÇİN EN ZOR OLANI, HER GÜN İNSAN OLABİLMEKTİR.” 62 / BİRİNCİ GÜN III. OTURUM III. OTURUM MEDYA ETİĞİ BAĞLAMINDA YENİ MEDYA BİRİNCİ GÜN III. OTURUM Medya Etiği Bağlamında Yeni Medya Moderatör : Aynura TEMİRBEKOVA Kültür, Enformasyon ve Turizm Bakan Yardımcısı-Kırgızistan Konuşmacılar : Zakir AVŞAR Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı-Türkiye Kubanıçbek TABALDİYEV Manas Üniversitesi İletişim Fakültesi-Kırgızistan Ruşaniya ALTAY Tatar-İnform Haber Ajansı Türkiye Temsilcisi-Tataristan Altynbek ABISHEV TIL Dergisi-Kazakistan III. OTURUM / 63 64 / BİRİNCİ GÜN III. OTURUM Aynura TEMİRBEKOVA Moderatör Sözlerime başlarken siz değerli dostlarımı selamlıyorum. Öncelikle “Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Forumu” fikir sahiplerine teşekkür etmek istiyorum. Üçüncüsünde birlikteyiz. Kırgızistan demokratik kültürü yeni gelişen bir ülkedir. Kırgız medyası da yeni yeni gelişmektedir. Ancak işbirliği oluşturulması bakımından elverişli ve deneyime sahiptir. Haber ajansları, yayın, basın evleri ve bazı gazetecilerimiz çok aktif. Bildiğiniz gibi, basın özgürlüğü sıralamasında komşu ülkelerimize göre daha iyi durumdayız. Kırgızistan Cumhurbaşkanı Almazbek ATAMBAYEV, ülkemizde ifade özgürlüğü ve basın sektörünün gelişmesini sağlayan her etkinliğe büyük önem vermektedir. Bugün, Medya Etiği Bağlamında Yeni Medya üzerine konuşacağız. Kırgızistan için de oldukça güncel bir özellik taşımaktadır. Açık ve şeffaf bir medya ortamının güçlü ve zayıf yönleri bulunmaktadır. Medya sektörü oldukça kalabalık ve özgür bir topluluk olması nedeniyle muhabirin hazırladığı çalışmanın (haber, bilgi, rapor) sorumluluğu gündeme gelmektedir. Özdenetim unsurların geliştirilmesi oldukça önemli, çünkü devlet yetkili kurumları basın mensuplarına hiçbir şekilde etkilememeye çalışıyor. Belirttiğim hususların ilgili yasalara yansıtılması da çok sevindirici. Bu süreç, parlamento, kamuoyu, basın tarafından izleniyor. Kimse basın özgürlüğünü ihlal etmiyor. Bu tür şartlarda aralıksız eleştiri nedeniyle gazeteciliğin güvenilirliğini korumak oldukça zor, etik konusu gündeme geliyor. Daha önce özdenetim unsurların geliştirilmesine değendim. Devlet yetkilileri, yani biz, profesyonel kınama uygulamasının geliştirilmesi için Gazeteciler Birliği ve çeşitli ilgili kuruluşlarla çalışmaya hazırız, kısaca böyle ifade edeyim. Tabii ki Kırgızistan hakkında uzun uzun konuşabiliriz, ama Sayın KARAKAYA’nın bizimle olması hasebiyle, bu uluslararası forumun Kırgızistan’da düzenlenmesine karar verildiği için ona teşekkür etmek istiyorum. Bugün, bu medya platformu ve forumun katılımcılarından, onların Kırgızistan’ı keşfettiğini duydum. Bu çok önemli, çünkü forumun amacı buydu. Düşünüyorum ki, herhangi bir muhabir ya da insan aynı şekilde bir ülkeyi tanırsa forum ya da platform amacına ulaşmış olunur. İzin verirseniz konuşmacılara sözü bırakıyorum. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zakir Avşar ile başlıyoruz. Aramızda konuşurken Sayın Avşar’ın 21 yıl önce Kırgızistan’da bulunduğunu, iyi derecede Kırgızca konuştuğunu ve Başbakanımızın danışmanı olarak görev aldığını öğrendim. Mahremiyet ve Haber Alma Hakkı Zakir AVŞAR Sizleri selamlıyorum. Konuşmamı Kırgızca değil, Türkçe yapacağım daha akıcı olması için. Kırgızcamı aradan geçen yıllarda fazla kullanmadığım için gördüğünüz gibi düşüne düşüne konuşuyorum, kontrolden çıkabilir ve beni gülmekten anlayamayabilirsiniz. Değerli dostlar süre kısıtlı, normal derslerimde anlattığım konuları açarken yaptığım esprilere dahi yetmez ama ne yapalım bu süre içinde olabildiğince usul ekonomisine uyacağız. Tabii bir de akşamın en dezavantajlı saatlerine denk geldik, müşterilerimiz dolayısıyla da sayımız azaldı. Tek avantajımız şu ki çok güzel bir oturum başkanımız var. Dolaysıyla rüşveti kelam ile başlayarak uzatmaya çalıştığımı düşünmeyin ama hakikaten kendisi güzeldir, fevkalade güzel konulara temas etmiş ve bizim de işimizi kolaylaştırmışlardır. En azından çerçeveyi nasıl çizeceğimizi görebiliyoruz. Şimdi öncelikle bahsedeceğimiz husus nedir? Bir insan hakları meselesidir. Mahremiyetten bahsediyoruz, bir de karşısında aleniyet vardır. Mahremiyet-aleniyet ilişkisine girdiğimizde, bir de bizim profesyonel olarak icra etmekte olduğumuz mesleğimiz ve de çok çetrefilli bir alanda insan ve bir BİRİNCİ GÜN III. OTURUM / birey olarak kendimiz var. Tüm bu hususları birbiri içine geçirdiğimizde bu konuda konuşmak o kadar kolay değil, eskiden de zordu ama şimdi daha da zor. Neden? Çünkü bir başka insan hakkı karşımıza çıkıyor: bilgi edinme hakkı, internete erişim hakkı. Bunlar, doğrudan bir insan hakkı olarak tartışılmaktadır bugün dünyada. Bu hak tartışılırken de şu üç basamak ortaya konmaktadır değerli arkadaşlarım: İnternete erişim bir haktır, bu hakkı vermek özgürlükler çerçevesinde olur ve fakat bu özgürlüklerin kullanımı ancak güvenlikle sağlanır. Eğer üç basamak üst üste inşa edilmezse bu kez karşımıza çok sıkıntılı bir alan çıkar. Bu sıkıntılı alanda kuşkusuz ki mağduriyete uğrayacak olan kimlerdir? Elbette bireyler. O halde bizim bireyleri böyle aşkın bir mağduriyete tabi tutmaya hakkımız var mıdır? Elbette yoktur. O halde ne yapacağız? Gizlilik ayrı, mahremiyet ayrı konulardır? Bir şeyi ifşa etmek istemezseniz, kendinize sır olarak saklarsınız o gizliliktir. Mahremiyet biraz daha iç âleminize yolculuktur. Kendinize bir yaşam alanı tayin eder ve orayı başkalarına girilmez alan olarak ilan edersiniz. İkisi arasında böyle ince bir çizgi vardır. Gazeteci bazen gizliliği, bazen de mahremiyeti ihlal eder. Sır olan da, giz olan da sakladığınızda, gazetecinin “kamu yararı” dediği husus var ya o oluşabilir, ama mahremde kamu yararı oluşmaz. İşte en temel mesele budur. Tabii bunu birçok bağlamda tartışabiliriz, ama mahremiyeti, özel hayatı tartışırken, özellikle insan hakkı bağlamında bakmak lazım. Bu, devredilemez, vazgeçilemez ve kimse tarafından da ihlal edilemez, temel bir insan hakkıdır. Üç tane iç içe geçmiş daire düşünün. En geniş daire, sizin kamuya açık alanınızdır. Bu alanı, kamuyla beraber yaşadığınız için insanlar buna şahit olur, burada bir problem yoktur. Bunun içinde başka bir alan daha vardır, daha sınırlıdır. Bu alanı kimlerle isterseniz onlarla yaşarsınız: ailenizle, çoluk çocuğunuzla, arkadaşlarınızla, oraya sadece onları alırsınız. Bir de giz, sır alanınız vardır. Buraya kimsenin girmeye, hulûl etmeye, girmeye çabalama hakkı dahi yoktur. İşte değerli arkadaşlar, bu ihlaller, bu çemberlerde en iç halkaya doğru gitmekle karşımıza çıkmaktadır. Vaktimiz sınırlı olduğu için her hususa kısaca değineceğim. Burada karşınıza şu çıkıyor: Bir, kamu yararı meselesi; biz diyor, bunu kamu yararı için yapıyoruz. İki, kamuoyuna mal olmuş şahsiyet. Değerli arkadaşlar, ne kamu yararı ne bir insanın kamuya mal olmuş olması, çok tanınmış olması o kişinin birey olarak haklarını hiçbir şekilde ortadan kaldıramaz. Dolayısıyla da birey olarak herkesin hakları vardır ve o hak alanına tecavüz ettiğimiz zaman çok büyük sorunlarla karşılarız. Çünkü insan haklarını ihlal ediyoruz demektir, burada. Bu durumda ne yapacağız? Toplumun gerçekleri öğrenme, haber alma hakkını göz ardı mı edeceğiz? Hayır, kuşkusuz ki bu hakkı koruyacağız. Ama diğer yandan bireyi de koruyacağız. Buna mecburuz. Bireyi korumazsak şayet bir süre sonra bakarız ki toplumu çürütmüşüz. Toplumu çürütmek mi yoksa daha iyi olanı yapmak mı? Bireyi koruyacağız. Şimdi bunun adına özellikle sosyal medyada ne diyoruz? Kişisel verilerin korunması meselesi diyoruz. Burada temel sorumlu kim? Aşkın düzenleyici güce sahip olan devlettir. Devletler bireyi korumak zorundadır. Kime karşı koruyacaklar? Diğer bireylere karşı, bir de devletin kendisine karşı koruyacaklar. Bundan bir kere vazgeçemeyiz. Gelelim işin özüne: Acaba değerli arkadaşlarım, insanların o en geniş âlemlerinde, yani bahsettiğimiz üç daireden biri olan kamuya açık alanlarında dahi kişilik hakları var mıdır, yok mudur? Birey olmalarından kaynaklanan hakları var mıdır, yok mudur? Hepsini ihlal edebilir miyiz? Bir iki esprili örnek vereceğim hem biraz rahatlarsınız, hem de konuyu daha iyi anlarsınız. Atatürk’ün mezun olduğu Manastır şehri vardır, hani Askeri İdadi’den mezun olduğu Manastır. Manastır’a gitmiştim. Belediye Başkanı çok esprili bir adam, dedi ki, “Manastır’da bir büyük cadde var. Oraya bir kamera koyduk, bir süre sonra insanlar rahtsız oldu.” “Neden?” dedim. “Televizyondan veriyorduk; şehrimizi tanıtmak, insanlarımızı birbirine göstermek için. Herkes sevgilileriyle pastaneye geliyor, bir araya geliyordu. Kadınlar televizyonu açıyor, kocam ne yapıyor, diye bakıyordu. Bir süre sonra sıkıntılar çıkmaya başladı.” dedi. Değerli arkadaşlarım, çok iyi niyetle yapsanız, en geniş alanda, kamusal alanda yapsanız bile bireylerin hakkını ihlal edebilirsiniz. Çünkü kimlerin mağdur olduğunu hesaplayamıyoruz. Eğer malzemeniz insansa her adımı dikkatli atacaksınız. Türkiye’de MOBESE kameraları vardır trafik denetimi için umumiyetle. Bu denetimde önceleri -dünyada da örnekleri olmuştur- kameralar trafik ihlalini çekiyorlar, ihlal zaptıyla birlikte evlere fotoğraflarını gönderiyorlar; bazen hanımlar açıyor zarfları ve bakıyorlar ki kocalarının yanında nefis bir sarışın var. 65 66 / BİRİNCİ GÜN III. OTURUM Kim bu? Doğal olarak yine ne var bir mahremiyet ihlali var. Kamuya açık alanda velev ki onaylanmayacak bir şey yapıyor olmanız bile yetkili olmayan bir başkası sizi sıkıntıya sokamaz. Şöhretli, kamuya mal olmuş olmak başlı başına bir derttir. Başta insanlara zevk verir, ama ondan sonra hâl ve hareketlerini o kadar kısıtlamaları gerekir ki. Söz gelimi Sayın Genel Müdürüm, çok yakışıklı genç bir adam. Tıraşsız, pabucu boyasız sokağa çıkamaz; ya bir çalışanına rastlarsa öyle değil mi? Değil bir sarışın hanımefendiyle gezmek böyle bir şeyin imkânı yok. Dolayısıyla şöhretin ağır bir maliyeti vardır insanlara. Bugün Sayın Bakan ile camiden çıktık, kaç kişi geldi eline sarıldı, ben Erzurum’dan, ben işte şuradan öğrencinizim diye. Bu insanların hâl ve hareketleri zaten yeterince toplum tarafından denetleniyor, bir de medyanın toplum hizmeti yapıyorum diye bu insanların en özel alanına girme hakkı yoktur. Değerli arkadaşlarım, ben aslında sizlere çok güzel bir sunum hazırlamıştım. Ancak süre kısıtlı olduğu için gösterebilir miyiz bilemiyorum. Sayın Başkan izin verirse, eğer bu mümkünse çantamdan çıkarayım, bir daha bunları bulamazsınız, bu topluluk da bulamaz, burada herkes medya mensubu sonuçta. Herkesin işine yarayacaktır. İşi somuta getirelim falan diyoruz ya. Size zahmet olacak ekrandan yansıtalım görüntüyü. Çünkü herkesin kamusal, toplumsal sorumlulukları var neticede. Yani ne demek istediğimi biraz da pratikte göstermek suretiyle anlatalım. Şimdi ne ihlaldir, ne değildir, ne haber olur ne olmaz bunlar üzerinden daha rahat tartışabiliriz. Çünkü hepimiz mesleğimizi yaparken bu tür sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Değerli bir insanın başbakan olması onun aile hayatının olmadığı anlamı taşımaz. Bir insan cumhurbaşkanı, başbakan da olsa, hanımefendi gibi bakan da olsa sonuçta bir aile hayatı vardır. Kimsenin onun aile hayatını kendisi bir şekilde açıklamak istemedikçe öğrenmek gibi bir hakkı yoktur. Kimse kusura bakmasın. Akşam evde ne yemek yiyor? Eve kim misafir geldi? Size ne? Böyle haber olur mu? Bundaki kamu yararını bana söyleyin. Bir insan yüksek kamusal sorumluluk üstlenmekle insan olmaktan veya birey olmaktan çıkıyor mu? Hesabını soracağınız şeyler farklıdır. Nedir? Kamusal işiyle ilgili hususlardır. Onu icra ederken bir yanlışı var mı yok mu ona bakarsınız. Şimdi o görüntülerde göreceksiniz. Bir evvelki Sayın Cumhurbaşkanımızın emekli olup kendi özel evine geçtiği ilk günü. Bir büyük televizyonumuz haber yapıyor. Eski cumhurbaşkanı köşkten ayrıldığı gün evinde ilk gününü nasıl geçirdi? Bir tek biz ulaştık flaş flaş flaş diye. Ben de merak ediyorum. Herhalde diyorum bizim cumhurbaşkanı durdu durdu evini açtı bu televizyonculara. Hayır, adamın çok yüksek duvarları var, yerleştiği evde korumaları var. Dayamış makineyi köşede yüksek bir yerden evinin içine zumlamışlar. Adam sofrasına oturmuş çoluk çocuğuyla. Bu artık röntgencilikten de öte son derece gayri ahlakî bir şey. Bir insanın evini, oturma odasını ya da yatak odasını nasıl dikizlersiniz. Buna nereden hak ve cesaret bulabiliyorsunuz. Bu bakımdan değerli arkadaşlarım, sansür değil, kısıtlama değil, ama öncelikle bir etik çerçeveyi yerleştirmemiz lazım. Bireyi ihmal etmeyeceğimiz. Hepiniz yarın aynı konuma geçebilirsiniz. Bugünkü konumunuz bu olabilir, ama yarın o hakkı ihlal edilen bireylerden biri olma ihtimaliniz kuvvetlidir. Kendiniz için arzu etmeyeceğiniz bir şeyi başkaları için isterseniz asla doğru bir şey yapmış olmazsınız. Bir gazetecinin hiçbir şekilde mahrem alana girmek gibi bir hakkı yoktur. Bunu meşrulaştıracak herhangi bir mekanizma da yok. Bir kere bu temel haklarla ilgili olarak istisnasız bütün demokratik anayasalar şu kısıtlamaları koyar: vazgeçilemez, ertelenemez ve devredilemez. Kısıtlanması kanunla öngörülen şartlarda ama asla hakkın özüne dokunulmak suretiyle olamaz. Nasıl kısıtlanır temel haklar? Hâkim kararıyla. Soruyorum: anayasa ve kanunların teminatına alınarak temel hakların kısıtlanmasının çok önemli süreçlere, hâkim kararına bağladığı bir yapıyı siz bir gazeteci olarak kendi iradenizle nasıl aşabilirsiniz? Böyle bir hakkınız olabilir mi? Sayın Başkan da bana bakıyor programı yetiştirmek için. Doğal olarak ben de sorular kısmında açmak için konuyu şimdilik burada noktalıyorum. Aynura TEMİRBEKOVA Sayın Avşar’a teşekkür ediyorum. Konuşmacımıza sorularınız varsa, anladım oturum sonrası olacak. O zaman memnuniyetle sizlere Kırgızistan’da iyi tanınan gazetecimizi, Kabar Haber Ajansı Genel Müdürü ve Başkanı, Kırgız-Türk Manas Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Kubanıçbek TABALDİYEV’i takdim etmek istiyorum. “Bilgi İçeriği Erişim Hakları ve İçerik Telif Hakları Koruma Dengesi” konulu sunumunu yapacak. Başlamadan önce ise, Sayın Avşar’ın duygusal ve çok ilginç bir konuşma yaptığı için ona bir daha teşekkür etmek istiyorum. BİRİNCİ GÜN III. OTURUM / Toplumun Bilgiye Erişim Hakkı ve İçerik Üretimiyle Telif Hakkı Arasındaki Dengeyi Nasıl Korumalıyız? Kubanıçbek TABALDİYEV Programda belirtilen sunumumu biraz genişletmek istiyorum. Sadece basın etiği konusuna değil, diğer önemli hususlara değinmek istiyorum. Konuşmamı üç farklı bölüme ayrıcağım. Değindiğim konular bugünlerde büyük önem taşımakta ve her geçen yıl medya sektörünün gelişmesiyle daima güncel kalmaktadır. İlk olarak, anladığım kadarıyla, hâlihazırda “Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformu”, medya ortamında içeriği zengin ve güncel olan internet sitesinin kurulmasıyla varlığını güçlendirmeyi planlıyor. Bu iyi bir girişim ve tüm forum katılımcılarının bu girişimi desteklemesi gerektiğini düşünüyorum. Bu bağlamada bir soru ortaya çıkıyor. Belki de bu soru şimdi hemen dikkat verilecek bir nitelikte değildir, ama ileride büyük önem kazındıracak bir soru haline gelebilecek. Türk dünyası yaklaşık 150 milyon kişiden oluşmaktadır. Belki de daha fazla. Yarısı Türkiye’de, kalanlar ise Orta Asya’da yaşamaktadır. Maalesef belirttiğim sayının sadece yarısı Türk dili anlıyor ve konuşabiliyor. Bu nedenle, söz konusu internet sitesi herkes ve özellikle medya bilgilenmesi noktasında yeni başlayanlar tarafından anlaşılacak şekilde hazırlanmalıdır. Bu ise, tek dilde konuşmamızı gerektirmektedir. Tek dili kullanamadığımız için internet sitemizin içeriği farklı dillerde hazırlanmalıdır. Türk dili ailesinden olan tüm dilleri kullanmak oldukça zor. Tek çözüm tek dili seçmemiz. İngilizce olabilir, ama Orta Asya ülkeleri için bu hala pek kullanışlı olmayabilir. Rusça da olabilir. Burada Rusya ile bazı sorun ya da anlaşmasızlıklar var olduğunu ne kadar söylersek söyleyelim tüm Orta Asya ülkelerinin Rus dilinde bilgi edinmesi çok önemli. Bununla birlikte, bu tür çalışma ve denemelerin daha önce yapıldığını de söylemek istiyorum. Türk Dili Konuşan Ülkeler Haber Ajansları Birliği tarafından 2006 yılında bu konuda ilk adımlar atıldı. Bu çalışmanın fikir sahibi Anadolu Ajansıydı. Türk dili konuşan ülkelere yönelik hazırlanacak ortak internet sitesi için birkaç örnek geliştirildi. Burada Azerbaycan da dâhil tüm Orta Asya ülkelerinin haber ajansları kendi dillerinde haberleri yayınlayabilirdi. İmkân varsa aynı haberler Türkçeye de tercüme edilebilirdi. Aynı zamanda, bu sitede Rus dilinde haberlerin yayını yapılabilirdi. Orta Asya ülkelerinde Rus dili oldukça geniş bir şekilde kullanıldığı ve Türkiye ile ilgili haberler tarafımıza Türk dilinde gelmesi nedeniyle Anadolu Ajansı, yayınladığı haberleri Rusça da dâhil birkaç dile çevirmeye başladı. Bu ise anladığın ve konuştuğun dilde haber alma ve bilgi edinme anlayışının Türkiye’de de oldukça yaygın olduğunu göstermektedir. En kısa yoldan gitmek ya da engel olmayan yoldan yürümek diye bir deyim var. Öğrenciyken üniversitem şehir dışındaydı. Çok sayıda öğrencinin diğer şehirlerden ve hatta farklı ülkelerden geldiği için üniversite kampüsünde yaşardı. Üniversite binasından yurt binasına, kampüsten yemekhaneye ya da yemekhaneden üniversite gitmek için bir yoldan geçmeliydik. O yol yapılı değildi, asfalt yoktu, her öğrenci en kestirme yolu kullanırdı. Kısa yollar patikalar haline geldikten sonra üniversite rektörü sadece o zaman kaldırım yapılsın diye talimat verdi. Bu uygulama, yönlendirme olmadan her insanın en kısa yolu bulabileceğini gösteriyor. Niçin bunu anlattım? Düşünüyorum ki, söz konusu sitenin oluşturulması doğal yoluyla gerçekleşmeli. Her isteyenin site ile ilgili kendi fikrini teklif edebileceği bir site kuralım. En çok popüler ve beğenilen fikirler oybirliğiyle kabul edilir. Dil ya da ülke sorunu söz konusu olmayacak, çünkü belli kararlar oybirliğiyle alınacak. Bu konuda Türk dili konuşan ülkelerinin haber ajanslarının tecrübesinden de mutlaka faydalanılmalıdır. Siteye mali destek Anadolu Ajansı tarafından veriliyordu, şimdi bu zor olabilir. Önceki oturumda biri bu konuya değindi. Sitenin çalışmasını sağlayacak bir fonun kurulması gerekiyor. Diğer yandan yönetim biriminin oluşturulması da gerekiyor. Bu olmadan her Orta Asya ülkesi için ilgi çekecek sitenin kurulması zor olur. Aynı zamanda bir daha vurgulamak istiyorum ki, sadece kendi ülkelerine değil. Türk dili konuşan ülkeleri ve bu ülkelerdeki sorun, başarı ve perspektifleri hakkında tüm dünyaya bilgi vermeliyiz. Sorun, başarı ve perspektiflerimiz hakkında tüm dünyaya bilgi vermemiz için çoklu ulus ve dil yöntemi uygulamamız lazım. İngilizce başta olmak üzere Türkçe ve Rusçanın kullanılmasını teklif ediyorum. Kendimizi tanıtmak lazım, bunun yapmazsak gelişmeyiz. Kendi suyumuzla pişer dururuz diye deyim var, öyle kalırız. Kırgızistan demokrasi ve basın özgürlüğü açısından özgür bir ülke oldu- 67 68 / BİRİNCİ GÜN III. OTURUM ğunu çok söyledik. Maalesef, demokrasi ve basın özgürlüğü ülkenin içinde kalan iki tabir. Buraya gelenler bilir, demokrasi ve basın özgürlüğü dışında başka hiçbir şeyle övünemeyiz. Yardım edebilecek olan insanlarla sorunlarımızı ve yaşadıklarımızı paylaşmalıyız. Ortak sitenin kurulması, çok katılımlı bir şekilde iki dil bilen ve hatta çok dil bilenlerin yardımıyla gerçekleşmelidir. Sadece o zaman Türk dünyası’nın sesinin duyulduğu ve bizlerin teknoloji gelişmesinin bir parçası olduğunu söyleyebiliriz. Masaya yatırılacak ikinci konu, programda da yer alan basın etiğidir. Maalesef, değindiğimiz tüm konular dünya çapında neredeyse tüm medya forumlarında konuşulur ve belli çözümler üretilir. Neden böyle sorunlar yaşanmaktadır? Neden bu tür konular tüm dünyanın ilgi alanı olur? Bunun iki sebebi var: Sebeplerden biri şu ki, bilgi kaynağı muhabirlerin ve haber dağıtıcı kaynağı medyanın olduğu düşünülmektedir. Teknolojinin gelişimi, internetin yayılması ve özellikle sosyal paylaşım ağları ve sitelerinin kullanımının artmasıyla rekabet artıyor. Hâlihazırda küçükten büyüğe herkes sosyal paylaşım ağları ve sitelerini kullanıyor. iPad gibi aletleri oldukça hızlı kullanan küçücük çocuklar ve aksakallar sosyal paylaşım ağlarından faydalanıyor. Hayatımızda günden güne sosyal paylaşım ağları daha büyük bir yer alıyor. Rakiplerimiz de sosyal paylaşım ağlarında karşımıza çıkıyor. Onlar ne gazeteciliği ne de basın etiğini biliyor. Basın etiği ne demek biliyoruz. Sosyal paylaşım ağlarının içiriği gazeteciler tarafından doldurulmadığını unutuyoruz. Son verilere göre, Kırgızistan’da yaklaşık 2 bin resmi tescili olan gazete, dergi ve haber ajansı benzeri medya kuruluşu bulunmaktadır. Anketlere göre, belirtilen rakamının yüzde 10’u faal ve haber yayımcılığıyla uğraşmaktadır. Salonda bu anketleri gerçekleşmekte olanlar da bulunuyor. Haber yayımcılığıyla uğraşanların verilere göre, yaklaşık iki bin, burada çok sayıda gazeteci çalışıyor, 6 milyonluk bir nüfus için 2 bin gazeteci var, 6 milyon kişinin sosyal paylaşım ağlarına erişimi söz konusu. Bir bakın ne kadar büyük bir dengesizlik. Bahsettiğim bu 2 bin gazetecinin de sosyal paylaşım ağlarında kendi haberlerini yerleştirmek için arada bir ne istek ne de imkân var. Nüfusun büyük bir kısmı, medya tarafından verilen bilgiyi basın etiği ya da belli standartlara uygun bulmuyor. Manas Üniversitesi’nde on yıldan fazla çalışıyorum ve gazeteci olacak öğrencilerle bir aradayım. Hâlihazırda medya sektörü ve kamuoyunun tüm sorunlarından haberdar olup belirttiğimiz basın etiğine uyarak hareket eden tek bir öğrenci görmüyorum. Aralarında sanal yolla gerekli ve güncel bilgileri aktaran kimse de yok. Bu öğrenciler, arkadaşları ve internet ortamında kendilerini takip edenleriyle güncel ve yararlı bilgiyi paylaşmıyor. Çoğalan sosyal paylaşım sitelerine bir bakın. Forum katılımcılarının büyük bir kısmı Türkiye’den geldi herhalde. Sizler Rus dili kullanan sosyal paylaşım ağlarına bakarsanız eğer yararlı bilgi paylaşımını göremezsiniz. Sabah birisi kalkınca içtiği ilk kahvenin biraz fazla acı olduğunu ya da buna benzeyen olayları paylaşıyor. Yararlı olabilecek bilgi dışında her şeyi bulabilirsiniz. Sosyal paylaşım ağları üzerinden paylaşılan bilgilerinin yüzde 98’i işe yaramaz. Daha önce belirttiğim bu 2 bin gazetecinin bu tür bilgi akımıyla baş etmesi çok zor. Bu bağlamda, muhabirlerin eğitim sürecini azaltmamalıyız, tersine artırmalıyız. Her ülkenin nüfusun genel eğitim durumu da sosyal paylaşım ağlarının içeriğine çok etkiliyor. Eğitim düzeyi açısından oldukça iyi düzeyde bulunan Kırgızistan’ın nüfusunun yüzde 90’ı okumayı ve yazmayı bilir. Nüfusun yayın ve dağıtım seçiminin iyi düzeye gelmesi için çok çaba göstermek lazım. Bu konu devlet düzeyinde çözüm gerektirmektedir. Eğitim alan bir insan kendini belli bir şekilde sınırlayabiliyorsa, sanal ortamında ‘yaşayan’ birçok insan da aynı tavrı göstermelidir. Daha önce anlattığım gibi, bazı insanlar gerçek dünyada uyumak ve yemek için yaşarlar. Bazı insanlar ise iPad ve iPhone gibi çeşitli elektronik eşyalarıyla hayatlarını geçirirler. Kendilerini sadece sanal ortamda iyi ve rahat hissedenlerin büyük çoğunluğunun eğitim düzeyi düşüktür. Bu konu ulusal öneme sahiptir. Sayın Avşar’ın söylediği gibi eğitimli bir kamuoyu iyi tanınan ya da herhangi bir insanın özel hayatını takip etmez. İnsanlar neyin kötü ya da iyi olduğunu anlar. Üçüncü ele alacağım konu ise, yeni neslin eğitim düzeyidir. Bu konuda bazı fikirlerimi belirttim. Hâlihazırda Kırgızistan gibi daha şeffaf, açık ve demokratik ülkelerde eğitim sürecinin kalitesi oldukça düştü. Öğretmenler, öğrenciler ve eğitim denetçileri istenilen düzeyin altında. Maalesef eğitim sürecinin kalitesi iyiye gitmiyor, tersine düşüyor. Gazetecilik fakültesi olan 6 üniversite var, bunların yarısında mevcut sorunlara çözüm olabilecek, kendinden emin ve çağdaş gereksinimlere cevap verebilecek gazeteciler iyi eğitiliyor. Bunlardan biri Manas Üniversitesi’dir. Bahsettiğim bu üniversitelerde eğitimle birlikte pratik uygulamalar da yapılıyor. Maalesef, bazen bunu başaramıyorlar, fakat en azından gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Çoğunlukla yerli olan üniversitelerin diğer yarısında ise, gazetecilere sadece teori öğretiliyor. Pratik becerilerini kendi imkânlarıyla geliştiriyorlar. Kırgız dilinde yayın yapan medyanın oranı çok düşük ve yukarıda söylediklerimden kaynaklanıyor. Öğrencilerimizi BİRİNCİ GÜN III. OTURUM / pratik için yurtdışına BBC ve Azatlık Radyosu ya da New York Times ve Financial Times gibi gazetelere gönderebilseydik çok iyi olurdu. Mevcut durumda böylesi uygulamaları göremiyoruz ne yazık ki. Öğrencilerimiz pratik becerilerini geliştirmek için Khabar (KTR) ya da Kırgızistan Sözü Gazetesi gibi medya ajanslarımıza gelmiyor. Böylece öğrencilerin bilgi dağarcığı sadece teoriyle sınırlıdır. Bununla birlikte, bilgi dağarcığı yeterli değildir, çünkü eğitim kalitesi düşük. Bazen öğrenciler gereken bilgiyi kendi imkânlarıyla ediniyor. Gazetecilerimizin eğitim kalitesi ve mevcut olan sorunlara karşılık verebilme düzeyi üzerinde durulması gereken olumsuzluklardan. Bunu nasıl çözebiliriz? Belki bir daha aynı şey söyleyeceğim. Ortak internet sitesinin kurulması gibi uygulamalarla bu devletler düzeyinde çözülmesi gereken bir durum. Devlet önem ve yeterli destek verirse, en önemlisi belirlenen hedeflere ulaşmak için gerçekleştirilen faaliyetleri takip ederse çözümü bulunur ve her başlatılan iş sonuca ulaşır. İnternetten ne gelebilecek, kim tahmin edebilir? Sosyal paylaşım ağlarından sonra ne olacak ve ileride bizleri ne bekliyor, kim söyleyebilir? Hâlihazırda olanlar bile bize atılan bir mesaj. Ve bu mesaja nasıl bir cevap bulacağımızı bilmiyoruz. Sosyal paylaşım ağ ve sitelerinden korkan bir nesil var. Bilgisayarlardan korkan ve bilgisayarı açamayanlar bile var. Diğer bir bölüm genç ise, sosyal paylaşım ağ ve siteleri hakkında biliyor ama kullanmak istemiyor. Hem iyi anlıyor hem de iyi takip ediyor. Belli bir süre sonra sosyal paylaşım ağ ve siteleri, çok kullanılan cep telefonları gibi olacak, herkes kullanacak. Yeni bir şey olacak, her altı ayda bir yeni bir şey ortaya çıkıyor. Bunu görmezlikten gelemeyiz, çünkü bunlar zamanın gereksinimler, bu nedenle, basın etiği, eğitim kalitesi ve ortak sitenin kurulması gibi konular devlet düzeyinde görüşülmeli. Bazı sorunlarımızı forum ya da buna benzeyen etkinlik düzenleyip çözebiliriz. Az önce belirttiğim konular ise sadece devletin yardımıyla masaya yatırılmalı. Bugünkü forumun özellikle belirttiğim sorunların gidişatına etkileyebilecek olan bir organizasyon olduğunu düşünüyorum. Tüm katılımcılarından bu konulara önem vermelerini istiyor, çok teşekkür ediyorum. Aynura TEMİRBEKOVA Teşekkürler Sayın TABALDİYEV. Sosyal paylaşım ağları yoluyla, bilgi edinme imkânları arttı. Daha önce bakanlıklara gitmemiz, forumlara katılmamız ve röportaj almamız lazımdı, şimdi ise sosyal paylaşım sitelere ya da herhangi politikacı ve devlet çalışanına ait özel internet sayfasına girip soru sorabilirsin. Bilgi internet ortamına basın kuruluşları tarafından yapılan resmi basın bilgilendirmelerinden bile daha hızlı bir şekilde yerleştiriliyor, bu bir avantaj. Kubanıçbek tarafından dile getirilen önemli konular ise, Türk dili konuşan devletleri tarafından oluşturulan bu tür platform çerçevesinde masaya yatırılmalı. Bununla birlikte, buraya eklememiz gereken bir konu daha var, sabah TÜRKPA Genel Sekreteri Jandos ASANOV’un, Türk dili konuşan devletler çerçevesindeki herhangi bir işbirliğinin tercümanlardan başlamasının gerektiği yönündeki ifadesini duydunuz. Sadece bu yolla kaliteli tercüme, bilgi paylaşımı, kitap ve edebi eserlerinin çevirisi de söz konusu olabilir. Kamu Enformasyon ve Basın Kuruluşları Yeni Medyadan Nasıl Etkilenecek? Ruşaniya ALTAY Hürmetli konuklar, değerli meslektaşlarım, size İdil boyundan, Tataristan’dan, denizler ve güneş ülkesi Türkiye’den kucak dolusu kardeşlik ve dostluk selamları getirdim. Bir zamanlar Anadolu’da yaşayan Türklerin de anavatanı olan ve şu anda Kırgızların anavatanı olan bu güzel insanların yaşadığı, 1917’den sonra zor durumda olan bizlere de kucak açan Kırgızistan’a ve Kırgız halkına buradan saygılarımı iletiyorum. Bu güzel ve anlamlı etkinliği düzenleyen Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’ne çok teşekkür etmek istiyorum. Böylesi anlamlı etkinliklerin bizler için yararı büyüktür. Birbirimizle tanışıp, kaynaşmak ve ileride bir amaçla hizmet etmek için çok önemli bir etkinliktir. Keşke bu internet olayı daha 1900’lü yılların başında çıksaydı. Mesela biz Tatarlara 1905 yılına dek gazete yayımlamak yasaktı. Ama aydınımız Kayyum NASIRİ ne yapmış? Gazete yasaksa, ben de takvim çıkarırım demiş. Bu takvimde Tatar halkıyla ve sorunlarıyla ilgili yazılar ortaya konulmaya başlanmış ki bu şekilde Tatar gazeteciliğinin de temeli atılmış. Eğer o dönemde internet olsaydı Çarlık Rusya’sında çok farklı olaylar yaşanır, ezilmekte olan Türk halklarının “Türk yazı” gerçekleşmiş olur ve çok farklı bir harita ortaya çıkardı. Ama bunlar birer tarihi süreç ve tarih böyle değil, başka bir yol aldı. 69 70 / BİRİNCİ GÜN III. OTURUM İnternet günümüzde çok önemli, kitlesel internet iletişimi ilk başlarda geleneksel medyada sunulan haberlerin yayılmasına olanak sağlayan bir işlev üstlenmişti. Geleneksel medya ve televizyonlar çok fazla yatırım gerektirirken internet iletişimi bunlara gereksinim duymadan, üstelik hem görsel hem de basılı medyanın işlevlerini de içeren teknolojik özelliğiyle hayatımızda önemli bir yer edindi. Dijital gazetecilik dönemi başladı, kamu ve enformasyon basın kuruluşları, haberlerini ve diğer gazetecilik ürünlerini kendi web sitelerinde yayınlıyorlar. Artık web sitesi bulunmayan dergi veya gazete kalmadı, çünkü dijital dünya ortamında var olmak ancak bu süreçten geçmekle mümkün. Basın kuruluşları eskiden haber ulaştırma ve gündem oluşturma konusunda tekel olarak kabul edilirken günümüzde haber portallarının da faaliyet göstermesiyle büyük bir rekabet ortamında çalışmak zorunda. Devlet kuruluşlarının elektronik sayfaları da yeni medya ile iç içe faaliyet göstermektedir artık. Gazeteciler ve bazı basın kuruluşları blog oluşturarak haber ve fikirlerini daha geniş kitlelere ulaştırabiliyorlar. Bilindiği gibi her basın kuruluşunun kendine has yayın politikaları vardır. Gazetecilerin bazı fikirleri ve bazı yazıları o politikaya uygun olamayabilir ve özellikle devlet tarafından kontrol mekanizması güçlü, basın özgürlüğü kısıtlı olan ülkelerin gazetecileri yeni medyanın sağladığı bu imkânlardan en güzel şekilde yararlanabiliyorlar. Çalıştıkları kurumda beyan edemedikleri fikirlerini bloglarında, web sitelerinde yazarak gündem oluşturuyor, toplumdaki sorunların üzerine gidiyor ve tartışma açıyorlar. Gazeteciler blogging teknolojisini geleneksel yayın formatına göre daha hızlı bilgi potansiyeline sahip olduğu için artık iyice benimsediler. Bu arka planda sunulan bilgi, yararlı ilgi alanı kaynaklarını, kaynaklarla ilgili materyalleri, röportajların dökümlerini veya kişisel yorumları içerebilmektedir. Televizyon için içerik üreten yapımcılar, popülarite, yayıncılar ise tanıtım için sosyal ağlara yatırım yapmaya başladılar. Buradaki trafiği kendi içeriğine yönlendirme gayreti gözleniyor. Günümüzde birçok gazete en iyi online haber, makale ve analizleri günlük şeklinde forumlarında, kendi bloglarında yürütmektedirler. Blogları sadece gazeteciler değil bireyler de oluşturabiliyor. Bloglarda ve internet sitelerinde yayımlanan yazılar, sesli veya görüntülü haberler sosyal ağlarda dolaşarak daha çok ilgi toplayabiliyor. Şu ya da bu konuyla ilgili yenilikleri, haberleri geniş kitlelere ulaştırabiliyor. Örneğin, internet olmasaydı biz Tataristan Cumhurbaşkanının oğlunun evlendiğinden ve yengemizin bir Fransız olduğunu öğrenemeyecektik. Çünkü Cumhurbaşkanımız, özel hayatıyla ilgili hiçbir şeyi açıklamıyor. Cumhurbaşkanının oğlu evleneceğini ve düğün tarihini kendi blogunda ilan etmiş, sonra bunu gören bir kişi, Irık MİNNİHANOV evleniyor, başlığıyla bu blogun adresini Facebook’ta paylaşmış ve bu haber insanların bir yığın insanın yorum getirmesine yol açtı ve günlerce gündemde kaldı. Ancak Zakir Bey diyecek ki kamu yararı bu haberin neresinde? Sana ne bana ne. Ama duruma şöyle bakmak lazım, Tatarlar bitmek üzere, inkırazın (tükenme) eşiğinde bir millet olarak biliyoruz. Dinimiz, dilimiz, yani kültür ve sanatımız inkırazın eşiğinde ve bu durumdayken dünyaya dağılan Tatarların Mekke’ye bakarcasına Tataristan’a baktığı düşünülürse, buradaki mesele, Tataristan Cumhurbaşkanı olan insanın ailesine yabancı gelin gelmesidir. Bu insan Tatar milletine, Tatarlığı yaşatmak adına örnek oluşturması gereken bir insan ve sosyal medyada yapılan yorumlar da bu yönde. Dolayısıyla burada bir milli sorun, kamu yararı meselesi söz konusu ve o yüzden bu olay sosyal medyada birkaç gün gündemde kaldı. Sosyal ağın etkisini görüyoruz burada. Son dönemde dijital gazetecilik üzerine araştırmalar yapılmaya başlanmış. Dört yıldır yapılan bu araştırmalardan sonuncusu 11 farklı ülkeden 478 gazeteciyle görüşülerek hazırlanmış. Buna göre, gazetecilerin birinci haber kaynağı, sosyal medya. Gazetecilerin yüzde 47’si, Twitter’ı, yüzde 35’i Facebook’u haber kaynağı olarak kullanıyor. Buna ben de katılıyorum. Bir gün bir arkadaşım Facebook’ta Tataristan’da düzenlenen öğrenciler arası olimpiyatla ilgili bir fotoğraf yayımlamış, ben de bunun altına eleştirel bir yorum yazmıştım. Arkadaşım yabancı bir memlekete gidip nasıl kendi memleketini kötüleyebilirsin? Diye cevap yazmış. Burada benim amacım, memleketimi kötülemek değildi. Orada bu etkinlik nedeniyle halka rahatsızlık veriliyordu, bunu dile getirmiştim. Türkiye’de de yapıldı bu organizasyon ve halkı o kadar da zor duruma sokmadı. Demek ki yapılabiliyor ve bazı şeylere dikkat edilmesi gerekiyormuş. Bunu vurgulamak istemiştim, kişisel kavgaya dönüşmesin diye fotoğrafın altına cevap yazmadım, ama kendi bloguma “ben doğduğum ülkeyi methetmek isterim ama oradaki sorunları görmezlikten gelemiyorum. Rusya’da şu şu sorun var” diye sıraladım. Dört beş paragraflık bir yazı yazdım. Sonra bu yazıyı Prag’da Azatlık Radyosu’ndan Tatarca Yayın Dairesi Başkanı, radyonun sayfasına alıp alamayacaklarını sordu. Çok yerinde sorunlara değinmişsiniz” dedi. Orada yayımlandığında da haftanın en çok okunan ve en çok yorum yapılan yazısı oldu. Burada köklü bir iletişim aracı, sosyal medyada çıkan bir yazıdan etkilenmişti. Benzer bir olayı ben de yaşadım. Bir gün internette gezinirken İtalyan sayfalarında Rudolf NURİYEV’in adasının satışıyla ilgili bir haber gördüm. Çok astronomik bir fiyatla satılıyordu 8 hektarlık bir arazi, 195 milyon Dolar. BİRİNCİ GÜN III. OTURUM / İlgimi çekti, bir Tatar olduğu için araştırmaya başladım. Bilinmeyen bazı yönlerini de içeren bir makale kaleme aldım. Tatar-inform’da çıktı, epey yorum aldı ve daha sonra en çok okunan ya da çok ilginç yazıları bir araya getiren “Matbuat.ru” diye bir portalımız da sayfasına aldı. Orada da haftanın en çok okunan makalesi oldu. Buradan çıkan sonuç: Geleneksel medya ile yeni medya birbirini hem besliyor hem de tamamlıyor. Aynı anda eşit katılım, etkileşim sağlıyor. Anlık ve hızlı bilgi paylaşımı söz konusu olduğunda sosyal medya kullanıcılarına adeta bir haberci gibi görsel ve yazılı bilgi aktarabiliyor. İşin güzel yanı da, bu paylaşımların, bizzat olayı gözlemleyen kişiler tarafından ortaya konuluyor ve sosyal ağlara yerleştirilerek gerçeğe erişimin sağlanıyor olmasıdır. Bu durum yine yeni bir tercüme teriminin oluşmasına yardımcı oluyor: “Yurttaş haberciliği.” Benden sonraki arkadaş bundan söz edeceği için geçiyorum. Yeni medya terimidir bu. Artık sıradan insanlar dahi sosyal medyada içeriği üreten, türeten, dağıtan ve tüketen durumuna geldi. Sosyal medya, bir taraftan geleneksel medyaya rakip gibi görülüyor diğer taraftan da geleneksel meydanının taşıyıcısı ve temsilcisi rolünü oynuyor. Dönelim yine dijital gazetecilik araştırmasının neticelerine: Gazetecilerin yüzde 30’u, daha önce ziyaret ettikleri blogları haber kaynağı olarak görüyor. Bu haber araştırmasını yaparken ilk başta Twitter, Facebook ve bloglara giren gazetecilerin oranı yüzde 4 iken, gazetecilerin yüzde 20’si yüz yüze görüştükleri haber kaynaklarına, yüzde 21’i basın açıklamalarına ulaşıyor. Yine bu araştırmaya göre, halkla ilişkiler temsilcileri hâlâ haberlerin temel kaynağı olmaya devam ediyor. Gazetecilerin yüzde 62’si PR faaliyetlerine dayandırırken yüzde 59’u yüz yüze görüştükleri kaynakları temel dayanak olarak görüyor. Araştırma, medyanın malî yapısı üzerindeki öngörüleri de ortaya koyuyor. Araştırmaya katılan gazeteciler, son yıllarda basın sektöründeki reklam gelirlerindeki düşüşün yavaşladığı görüşünü paylaşıyor. Araştırmada, bu düşüşün dijital ortamın yayılmasının bu sonuca ulaşılmasında önemli rol oynadığı kaydedilmiş. Katılımcıların çoğu online yayınların çoğunun dijital olmayan yayınları geride bıraktığı görüşünü paylaşıyor. Nüfus, okuma-yazma oranı milli gelir kentleşme oranı artarken iletişim ve ulaşım teknolojileri gelişirken kâğıda basılan dergi ve gazetelerin tirajlarının artmamasının hatta düşüşe geçmesinin en önemli nedenlerinden biri de, kuşkusuz dijital medya ve internet gazeteciliğidir. İnsanların bilgi ve haber ihtiyacını dolayısıyla asıl işi habercilik olmayan arama motorları dâhil birçok irili ufaklı internet sitesi haber kanalları açarak günün gelişen haberlerini en hızlı biçimde yansıtma yarışında. Dolayısıyla geleneksel medya bugünlerde zor zamanlar yaşıyor. Özellikle gazetelerin sosyal medya karşısında sıkıntı çektiği bir gerçektir. Dünya Gazeteler ve Haber Yayıncıları Birliği verilerine göre, 2007-12 arasında gazetelerin dünya çapında tirajı yüzde 39 azalmış ki bu altı yıl öncesine 51 milyar Dolardan fazla kayıp demek. 2001’de İngiltere’de 64, son beş yılda Amerika 170 gazetenin kapandığı bilinmektedir. Business Insight’ın web sitesinde yer alan bir habere göre, 2009 yılı Temmuz ayında Amerika’da kapanan gazete sayısı 105 olmuş, işsiz kalan sektör çalışanı sayısı 100 bin, reklam gelirlerindeki düşüş yüzde 30, en büyük köklü 25 gazeteden 23’ünün tiraj kaybı ise yüzde 7-20 arasında gerçekleşmiş. Kapanan gazeteler kervanına, Fransa’nın büyük ekonomi gazetesi “La Tribune” de eklenmiş durumda. Tamamıyla yok olmaktan haftalık olarak yayımlanması kurtarıyor onu, ama günlük olarak internetten devam edecek. Gene ünlü bir gazete, rotatiflerini ebediyen durdurmuş ve varlığını internette sürdürmeye çalışıyor. Büyük kriz yaşanan Yunanistan’da da geleneksel medyanın durumu hiç iyi değil: 2010’da iki gazete kapanmış, hatta televizyon kanalları bile kapanmanın eşiğine gelen başka gazete ve televizyonlar da var, İspanya’da da durum aynı. İtalya ise içler acısı bir halde: 100 gazete ve dergi kapılarına kilit vurma aşamasında. Tüm bu gazeteler belki hayatlarına internet ortamında iyi kötü devam edecek, ama kâğıt olarak hayatımızda yer almayacak. Kâğıt kullanımı azalırken mobil erişim hızla artıyor. Dünya haber trafiğinin yüzde 30’dan fazlası artık mobil iletişim hatları üzerinden yürümekte. Bu konudaki istatistikî veriler şöyle: Dünyada 6 milyar cep telefonu hattına karşılık Türkiye’de 61 milyon cep telefonu hattı; dünyada mobil internet kullanıcı sayısı 1 milyar iken Türkiye’de bu sayı 6 milyon; dünyada internet kullanıcısı 2.1 milyar iken Türkiye’de 35 milyon; dünyada blogspot sayısı 1 milyar iken Türkiye’de 1.5 milyon. Dünyada Facebook kullanıcısı sayısı 900 milyon, Türkiye’de 30 milyon; dünyada Twitter kullanıcısı sayısı 200 milyon, Türkiye’de 5 milyon. Kamu enformasyon basın yayın kuruluşları da bu yeni duruma ayak uydurmaya çalışıyorlar. Basında her zaman ön planda olan rating ve tiraj kaygısı, geleneksel medyayı, önce içerik dağıtımı sonra da hedef kitlelerin ihtiyaçlarını karşılama noktasında sosyal medya ile entegre olmaya itiyor. ABD’nin New York Times gazetesi, dijital aboneliği yayın stratejisinin önemli bir parçası haline getirmeye çalışıyor. Bazı gazeteler, haftanın birkaç günü kâğıt baskı yapmaktan vazgeçiyor. Kimi TV kanalları ve dergiler yepyeni teknikler uygulama çabasında. Gazete ve dergiler okurlarına iPad kanalıyla ulaşmanın hesaplarını yapıyor, piyasadan silinip gitme sorunları bir tek 71 72 / BİRİNCİ GÜN III. OTURUM Amerika ve Avrupa’da geçerli değil, geleneksel basının devlet kanadı altında olduğu Tataristan’da da söz konusu. Bazı basın kuruluşları hayatta kalabilmek için farklı yollara başvuruyor. Daha birkaç ay önce Tataristan’daki üniversite öğrencileri ve akademisyenlere yönelik Maarifet gazetesi ayda bir kez dergi olarak yayımlanacak. Gelen haberlere göre, bu durumda olan başka gazeteler de var ve kimi aylık dergiler de üç ayda bir yayımlanmanın planlarını yapıyorlarmış. Bunlar devlet tarafından maddi destek görmekle beraber yeni medyanın geniş imkânları karşısında rekabete yavaş yavaş yenik düşmektedirler. Örneğin Prag’da bulunan Azeri radyosu Azatlık, Tatar Başkurt dilindeki yayınları 1953’ten beri sürdürmektedir. Sovyetler döneminde kısa dalgada dinleniyordu, ancak anti-Sovyet içeriği yüzünden devlet tarafından parazitlendirilerek engellenmeye çalışılıyordu. Buna rağmen bu radyonun belli bir dinleyici kitlesi vardı. Dünyadaki Tatarlar için ana dilimizde tek haber kaynağı idi. Bu radyo ile Tatar Devlet Radyosu arasında bir anlaşma imzalanarak bu radyonun bazı programları Tatar Devlet Radyosu’nda da yayımlanmaya başlanmıştır. Ancak son dönemde de Azatlık kısa dalgadan hizmeti durdurdu, artık sadece internetten dinlenebiliyor. ABD Kongresi tarafından finanse edilen medyanın da, yeni medyadan hem olumlu hem de olumsuz etkilendiğini görüyoruz. Aslında geleneksel medyanın hayatta kalma stratejileri farklı olsa da uzmanlar bazı noktalarda hemfikirler. İyi gazeteciye yatırım, okuyucu için anlamı olan, güçlü, ilgi çekici ve okuyucunun istediği içeriği üretmek ve farklı platformlar üzerinden kitlelere ulaşmayı bilmek bunlar arasındadır. Kısacası şu anda basılı gazeteler için artık ölüyor, diyoruz, ancak halkımız arasında internet kullanmayı bilmeyenler de var; yani en azından bir otuz yıl daha basılı gazetelerimiz olacak. Ayrıca bir alışkanlık haline gelmiştir gazete okumak; bunun keyfi ayrıdır. Gazeteyi seven insanlar varken tamamen vazgeçmek mümkün değil. Daha sonraki yıllarda gazete diye bir şey kalır mı kalmaz mı bilemeyiz. İleride gazete okumak bir lüks haline de gelebilir. İnternete düşmeyen bazı haberler sadece gazetede yayımlanabilir ve pek az insan okuma şansı bulabilir. Ama gazetelerden tamamen vazgeçmek mümkün olmaz. Rekabete açık dünyamızda gazeteciliğin çok kuvvetli olması gerekiyor. Kaliteli, yalansız dolansız bir habercilik için gerçekten bunun okulundan mezun olan gazetecilerle çalışmak gerektiğine inanıyorum. Ne olursa olsun dünya hep iyi haberlerle dönsün. Uyandığımızda iyi haberlerle uyanalım, güne iyi haberlerle başlayıp iyi haberle uykuya dalalım. Vatandaş Gazeteciliği Altynbek ABISHEV Bana Türkçe ve Rusça sunum yapabileceğimi söylediler. Ben Türkçeyi tercih ettim forumun adına uygun olarak. En doğru haberleri bağımsız gazetecilerden alıyoruz. Bağımsız gazetecilik ikiye ayrılıyor: Citizen Journalism ve Civic Journalism. Eğer bir polis bir vatandaşı dövüyor ve bir vatandaş bunu çekip youtube’a koyuyorsa, CNN, BBC, Türkiye, Kazakistan bunu alıp yayımlıyorsa bu otomatik olarak “citizen journalizm” anlamında vatandaş gazeteciliği oluyor. Gazeteci, editörün baskısı ve sansürü altında olmasına rağmen bağımsız bir habercilik yapıyorsa bu da “civic journalism” anlamında vatandaş gazeteciliği oluyor. Örneğin Russia Today’de en çok izlenen video nedir diye baktığımızda, ilk beşte genelde Rusya’ya düşen göktaşı ve benzeri vatandaş gazeteciliğinden örnekler yer alıyor. Russia Today, vatandaş gazeteciliğinden para kazanıyor, diyebiliriz. Örneğin, bir çocuk bir arabanın fotoğrafını çekip youtube’da yayımlıyor ve 10 milyon izleyici alıyor; oysa büyük bir haber ajansı bir fuardan canlı yayın yapıyor ama maksimum izleyici sayısı 2 milyon oluyor. Vatandaş gazeteciliği yaygınlaşıyor demek ki. Veri üretimi ne kadar diye bakalım bir de: 1.5 milyar internet kullanıcı varsa en iyimser rakamla yüzde 5’i haber veri üretirken yüzde 95’i sadece tüketici. Vatandaş gazeteciliğinden çıkan üretim artarsa bu tüketimi karşılayacaktır. Dil Dergisi’nin editörü olarak başından beri katıldığım bu forumlardan dördüncüsünde katılımcıların kendi ülkelerinin dilinde konuşmalarının faydalı olacağına inanıyorum. Bu sayede biraz kulak aşinalığı sağlanmış olur, yani o dili dinlemiş oluruz. Sosyal ağda konuşulan bir örnekten söz etmek istiyorum: Türkiye’deki çok meşhur bir yarışma programında konuk çocuk Kırgız idi, tercümanı da Rusçadan tercüme ediyordu yarışmacının söylediklerini. Çocuk beşe kadar saydığında iki taraf da nece konuştuğunu anlayamadı. Burada sorun bizde. En azından gelecekteki forumlarda Kazakça konuşursak bir kulak alışkanlığı yaratabiliriz. Kırgızistan’a geldiğime çok memnunum. Bizi ağırladıkları için Kırgızistan’a ve katkılarından dolayı da Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’ne teşekkür etmek istiyorum. BİRİNCİ GÜN III. OTURUM / Aynura TEMİRBEKOVA Oturum moderatörü olarak Sayın AVŞAR tarafından hazırlanan görüntülerin izlenmesini teklif ediyorum. Hazırlıklar için epey çaba sarf edildi. Hemen akabinde oturumumuzu kapatacağız. Elbette sorularınıza da zaman ayıracağız. Bu arada resepsiyon için de oldukça az vaktimiz kaldı. Orada da karşılıklı konuşmaya, bilgilenmeye devam edeceğiz. Zakir Bey söz sizde. Zakir AVŞAR Bir TV kanalı, bir cinayetle ilgili görüntüleri ekrana getiriyor. Bütün Türkiye’ye ve öldürülen kızın ailesine bunları izletiyor. Medyanın böyle bir olayı ekrana getirip böyle bir vahşeti bütün detayıyla vermek gibi bir hakkı var mı? Her medya işletmesi aynı zamanda bir ticari kuruluş kar-verim esası üzerine çalışıp reklam alıp para kazanacak, biliyoruz. Ama birilerinin dramı başkalarının kazancı anlamına gelebilir mi? Kötü örneklerden bir tanesidir bu. Değerli arkadaşlar, görüyorsunuz ki mahremiyetin sınırları hep zorlanabiliyor, ama kamuya mal olan insanlar kamulaştırılmış değildir, dolayısıyla da onların özel hayatlarına merak doğru değildir. Bir de Sayın ALTAY’ın Tataristan Cumhurbaşkanının oğlunun evliliğiyle ilgili söylediklerine dair demek isterim ki orada eğer ırkçı, eleştirel söylemi aşan hakaret içeren yorumlar olursa sorun vardır, yoksa bu evliliğin haber yapılmasında bir problem yoktur. Aynura TEMİRBEKOVA Ne yazık ki bu güzel sunumların uzaması nedeniyle süremizi aşmış bulunuyoruz. Ama birlikte olmaya, sorunları konuşmaya devam edeceğiz. Bir kez daha hepinize teşekkür ediyorum. 73 74 / BİRİNCİ GÜN KÜLTÜREL PROGRAM KÜLTÜREL PROGRAM 76 / BİRİNCİ GÜN KÜLTÜREL PROGRAM MURAT KARAKAYA* Değerli Konuklar. III. Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Forumu’nun kültürel programında sizlerle birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bugün Sayın Kültür Bakanımızın da katılımıyla çok verimli çalışmalar yapıldı. Gerek ele alınan konular, gerek konuşmacıların dile getirdiği görüş ve öneriler ve gerekse katılımcılardan gelen katkıların düzeyi geleceğe yönelik çok güzel ümitler yeşertmemize vesile oldu. İki gündür Bişkek’teyiz, Kırgızistan’dayız ve kendimizi evimizde gibi hissediyoruz. Bu duyguların oluşmasını sağlayan Kırgız dostlarımıza ve Kültür, Enformasyon ve Turizm Bakanımız Sayın RAYEV’e minnettarlığımızı sunuyoruz. Katılımınız için bir kez daha teşekkür ediyorum. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– * TÜRKMEP Genel Sekreteri BİRİNCİ GÜN KÜLTÜREL PROGRAM / SULTAN RAYEV* Saygıdeğer Genel Müdür, Sevgili Katılımcılar, Bugün çok önemli bir görevi hep birlikte yerine getirdik. Medya platformu aracılığıyla, sizin önerilerinizle organizasyon yeri olarak Bişkek’in seçilmesinden büyük memnuniyet duyuyor, hepinize şükranlarımı iletiyorum. Çünkü Kırgızistan medyası ve basın mensupları diğer Orta Asya ülkeleriyle karşılaştırırsak daha özgür bir ortamda mesleklerini yürütmektedirler. Bu nedenle Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Forumu’nun ülkemiz medyasının gelişimi açısından, yol gösterici olması sıfatıyla önemli olduğunun altını çizmek istiyorum. Sayın KARAKAYA’nın da vurguladığı gibi çok hareketli oturumlar gerçekleşti, sorular soruldu, geniş katılım sağlandı. Türk dünyası medyasının geleceğine yönelik olumlu sinyaller verildi. Bir kez daha böylesi güzel bir organizasyon için başta Sayın Genel Müdür olmak üzere herkese teşekkür ediyorum. Aynı zamanda tüm siz katılımcılara da aynı dileklerimi iletiyorum. Forumun gelecek çalışmalara ışık tutmasını, yön vermesini temenni ediyorum. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– * Kültür, Enformasyon ve Turizm Bakanı 77 78 / BİRİNCİ GÜN KÜLTÜREL PROGRAM Prof. Dr. BEŞİR ATALAY* Sayın Bakan, Sayın Genel Müdür, Sevgili Katılımcılar, Bayanlar, Baylar, Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. “Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Forumu” katılımcılarını en derin sevgi ve saygıyla selamlıyor, çalışmalarınızın verimli geçmesini diliyorum. Aslında bugün sizlerle olmayı, çalışmalarınıza katılmayı planlamıştım. Ancak uçağın gecikmesi ve katılmam gereken diğer toplantıyla aynı saate denk gelmesi nedeniyle ne yazık ki bu olamadı. Biliyorsunuz Kırgızistan Sosyal Demokrat Partisi Kongresi yapıldı. Davetli olarak geldiğim için oraya katılmam gerekiyordu. Ama bu akşam sizlerle birlikte olarak bunu telafi etmek istedim. Gün boyu çok fazla konuşup, dinlediğiniz için ben de sizleri fazla yormayacağım, kısaca bir iki noktanın altını çizmek istiyorum. Birincisi yapmış olduğunuz bu organizasyon büyük öneme sahip. Özellikle Türk dünyasının, Türk dili konuşan ülke ve toplulukların medya mensuplarının bir araya gelmesi kaydedilmesi gereken bir husustur. Bu etkinlik bütün siyasi aktivitelerimiz içerisinde onlardan çok daha değerli bir girişim, proje bunu ifade etmek istiyorum. Değerli medya mensuplarının bir araya gelmesi, karşılıklı paylaşımda bulunması, bu ortamda birbiriyle iletişim halinde olması ve Türk dünyasının tanıtımı yönünde emek sarf etmesi çok büyük sonuçlar doğuracaktır. Bu nedenle toplantıyı düzenleyenlere, katılanlara ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum. İkinci nokta; sabah aranızda olabilseydim bu konuda çok daha detaylı ve uzun şekilde ifade etme fırsatı bulacaktım. Ama şimdi kısaca değinmek durumundayım. Elbette demokratikleşme, insan hakları, hukukun üstünlüğü çağımızın en önemli değerleridir ve konularıdır. Türkiye olarak bu noktada biz son on yıl içerisinde çok büyük çaba harcadık. Adeta sessiz devrim diye nitelenebilecek değişimler yaptık. Anayasa, yasalar, uygulamalar, mevzuatlar vb. Bunları adeta bir kitap gibi, belgesel niteliğinde çoğalttık. Arkadaşlarımız buraya da getirdi onları. Arzu edenlere takdim edebiliriz, üç dilde yayımlandı. Ama esas ifade etmek istediğim o değil. Kırgızistan, burada bulunduğumuz kardeş, dost ülke, ata yurdu demokratikleşme anlamında çok ileri adımlar atmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı Almazbek ATAMBAYEV’den başlayarak, parlamentosuyla, Hükûmetiyle Orta Asya’da demokrasiyi yeşertmek için çaba sarf ediyor. Bu hem Kırgızistan hem de Orta Asya Türk Cumhuriyetleri için çok önemlidir. Ve biz de Türkiye olarak Kırgızistan’ın bu demokratikleşme sürecine çok büyük katkı sağlıyoruz. İnşallah Türk Cumhuriyetleri içinde etkili bir model oluşturur diye de düşünüyoruz. Onun için bilhassa bugün burada yapılan Sosyal Demokrat Parti Kongresine katıldım. Kırgızistan, gerçek anlamda, objektif bir seçimle işbaşına geldiği, parlamentonun çalıştığı bir ülkedir. Dolayısıyla Kırgızistan’ın bu sürecine, bölgedeki ülkelerin demokratikleşmesine medyanın biraz daha katkı vermesini, teşvik etmesini bekliyoruz. Sözlerimi tamamlarken, dünya ne kadar saydam olursa demokrasi o kadar etkili olur. Dolayısıyla saydamlıkta da basının rolü çok fazladır. Bu nedenle bölgemizde size çok iş düşüyor. Hepinizi tekrar sevgiyle selamlıyorum. Toplantınızın verimli sonuçlanmasını diliyorum. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– * T.C. Başbakan Yardımcısı 80 / İKİNCİ GÜN SONUÇ BİLDİRGESİ SONUÇ BİLDİRGESİ İKİNCİ GÜN SONUÇ BİLDİRGESİ / “III. Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Forumu”, Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir ATALAY ve Kırgızistan Cumhuriyeti Kültür, Enformasyon ve Turizm Bakanı Sayın Sultan RAYEV’in teşrifleriyle, ilgili ülkelerden medya mensupları, kamu ve özel basın kuruluşları temsilcilerinin geniş katılımıyla 8-9 Kasım 2013 tarihlerinde Bişkek’te gerçekleştirilmiştir. Türk dili konuşan bu geniş ve hayati coğrafyada faaliyet gösteren basın dünyasının temsilcileri aşağıda yer alan ilkeler üzerinde mutabık kalmışlardır. - Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar arasında var olan köklü ortak tarih, dil, kimlik ve kültüre dayanan ortak çıkar ve ilişkileri daha yoğun işbirliği yoluyla geliştirmek yönündeki temel ideal desteklenmektedir. - Cumhurbaşkanlarının katılımıyla Kazakistan’ın Almatı şehrinde düzenlenen Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin (Türk Keneşi) Zirvesi Bildirisinde yer verilen ‘‘üye ülkelerdeki kitle iletişim araçlarının Konsey ve Konsey ile ilgili kuruluşlar hakkında daha fazla farkındalık sağlamak konusunda önemli bir rol oynaması gerektiği’’ vurgusu Medya Platformu üyeleri tarafından da paylaşılmaktadır. - TÜRK KENEŞİ, TÜRKPA, TÜRKSOY başta olmak üzere resmi ve gayriresmi kuruluşlarla işbirliği ortamının oluşturulmuş olması büyük memnuniyetle karşılanmış, bu yönde atılacak her türlü adımın işbirliği alanlarının genişletilmesine ve uyumlaştırılmasına büyük katkı sağlayacağına dair inanç bütün katılımcılar tarafından paylaşılmış, süreçte medyanın önemli bir rol oynadığı gerçeği bir kez daha vurgulanmaktadır. - Türk dünyasından medya kuruluşları ve temsilcilerinin katılımıyla 28 Ekim 2011 yılında Bakü’de resmi kuruluşu gerçekleştirilen Türk Dili Konuşan Ülke ve Topluluklar Medya Platformu (TÜRKMEP) benzeri örgütlenmelerin Avrasya’da bölgesel ve uluslararası işbirliğini pekiştireceğine inanılmaktadır. - İfade ve basın özgürlüğü ile birlikte genel olarak medya sektörünün ortak kimliğin korunmasını da içeren çağdaş değerleri kapsayıcı, teknolojik ve bilgi yenilenmesini azami kullanabilen bir yapıya kavuşmasının temel hedef olduğu inancını güçlü bir şekilde onaylamaktadır. - Geniş bir coğrafyayı paylaşan ülke ve toplulukların demokrasi altyapısını güçlendirecek gelişmeleri yakından takip etmesinin önemli olduğu vurgulanmakta, teknolojiyi kullanabilen bir medya dünyasının yaratılmasının geleceğimizin sağlıklı bir şekilde kurgulanmasına yadsınamaz bir katkı sağlayacağı kanaati paylaşılmaktadır. - Forum katılımcısı gazeteci, akademisyen, sivil toplum kuruluşu ve kanaat önderleri olarak bizler; “Yeni Medya” olarak adlandırılan ve teknolojinin bütün imkânlarını kullanan bugünün dünyasında medya sektörünün bu yapıya ivedilikle adapte olmasının gereklilik ve hatta bir zorunluluk olduğu gerçeğinin altını kuvvetli bir şekilde çizmektedir. - Kontrolsüz ve düzensiz bilgi yayılımının yoğun olarak gözlemlendiği Yeni Medya Ortamı’nda, bireysel ve toplumsal özgürlüklere saygı kadar, haber ve eseri yaratanların haklarına riayetin de bir o kadar önemli olduğu gerçeği güçlü bir şekilde vurgulanmaktadır. - Ülke ve topluluk temsilcileri belirlenen Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformunun, üzerinde uzlaşılan ilke ve değerler paralelinde düzenleyeceği ortak organizasyonların Türk dünyasının özkaynaklara dayalı olarak tanıtmayı ve halklarımızın doğru ve yansız haber almasını amaçlayan ortak organizasyonların mevcut süreci derinleştirecek şekilde devam etmesinin büyük katkı sağlayacağı kanaati taşınmaktadır. - Bu çerçevede TÜRK KENEŞİ’NİN öncelikle Türk tarih ve edebiyatı eğitimine yönelik Ortak Eğitim Televizyonu kurma kararının ve ortak terminoloji oluşturulmasına yönelik çalışmalarının Medya Platformun amaçlarıyla örtüştüğü vurgulanmaktadır. 81 82 / İKİNCİ GÜN SONUÇ BİLDİRGESİ - Yeni medya araçlarının kullanımının sağlıklı bir medya kültürü ile desteklenmesinin gerekli olduğu bilinciyle, etik değerleri dikkate alan mesleki yaklaşımın sektörün geleceği ve güvenilirliği adına elzem olduğu düşünülmektedir. - Gelenekselleşen ve geniş bir coğrafyada etki alanını genişleten “Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Forumu’nun dördüncüsünün Kasım 2014 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde düzenlenmesine karar verilmiştir. MESAJLAR III. Türk Dili Konuşan Ülkeler Medya Forumu Katılımcılarına Türk Dili Konuşan Ülkeler Medya Forumu”nun katılımcılarını, konuklarını ve organizatörlerini selamlıyorum. Forumun kapsadığı coğrafyanın oldukça geniş olması, çok sevindiricidir. Etkinliğe Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye ve Rusya’nın birçok ülkesi ve bölgelerinden kitle iletişim araçlarının yöneticileri ve gazeteciler iştirak etmektedir. Küresel gelişmelerin yaşandığı bugün, küçük halkların yanı sıra devletleri dahi yabancı kültür yayılmacılığı tehdidi altında bırakıyor. Bu arada, en küçük bir etnik grubun dili ve kültürünün bile benzersizlik ve orijinalliği bakımından var olmaya hakkı olduğuna şüphe yok. Türk halklarının kültürel gelenekleri ve dilleri, bütün Avrasya tarihi alanında olduğu kadar büyük Rus kültürünün de ayrılmaz parçasıdır. İşbu Medya Forumu, ortak kültürel değerler ve tarihi geçmiş temelinde çeşitli ülkelerden bir dizi Türk halkının birleşmesi için benzersiz bir ortam oluşturuyor. Bu Forum aracılığıyla akraba halklar arasında kültürel etkileşim, diyalog ve karşılıklı anlayış mümkün kılınıyor. Türk dili konuşan ülkelerin medya profesyonellerinden oluşan böyle bir birliğin, dünyada yaşananlarla ilgili vatandaşların tam ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesi, görüş ve deneyim alışverişi, iletişim kurulabilmesi için gerekli olduğuna eminim. Kitle iletişim araçlarının kültür, gelenek ve dil propagandasında, Türk dili konuşan ülke ve topluluklar alanının sağlamlaşması ve birlik olmasında önemli rol oynayabileceğinden eminim. Forum konukları ve katılımcılarına verimli çalışmalar ve faydalı tartışmalar dilerim! R. B. TEMREZOV Karaçay-Çerkez Cumhuriyeti Başkanı URKUYA SALİYEVA (УРКУЯ САЛИЕВА) Maksim AMMASOV
© Copyright 2024 Paperzz