İL : ADANA TARİH: 07/11/2014 VARLIKLA SINANMAK Değerli Kardeşlerim! Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz: “İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, «Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir» der. Hayır o, bir imtihandır, fakat onların çoğu bilmezler.”1 buyurmaktadır. Okuduğum hadis-i şerifte ise Hz. Peygamber(sav): “Adem oğlunun iki vadi dolusu malı olsa, üçüncü vadiyi de ister. Adem oğlunun iç boşluğunu (ihtiraslı gönlünü) topraktan başka bir şey doldurmaz. Şu kadar ki (ihtirastan) tevbe eden kimsenin tevbesini Allah kabul eder.”2 Şu fani dünyada imtihan olmak için bulunan biz insanlar, her gün farkına vardığımız veya fark edemediğimiz birçok konuda imtihana tabi tutuluyoruz. İnsana verilen her türlü nimet, mal, mülk, evlat, makam, mevki birer imtihan vesilesidir. Aynı şekilde insan, karşısına çıkan her türlü sıkıntı, zorluk, acı ve musibet ile imtihan edilmektedir. Dolayısıyla kimi zaman yoklukla kimi zaman varlıkla sınanıyoruz. Şüphesiz varlıkla imtihan, yoklukla imtihandan daha zordur. Yokluğa karşı sabredilerek imtihan verilebilir; ancak varlığa gelince nimet külfete tabidir kaidesince kişinin imtihanı farklı şekillerde tezahür eder. İnsanın en çok aldandığı nokta maddi ve manevi nimet ve servetlere mazhar kılınması fakat bunların aynı zamanda bir imtihan olduğunun farkına varmamasıdır. Hâlbuki her nimetin bir hesabı var. Mal ve çocukların fayda vermeyeceği bir hesap günü var. Kıymetli Müslümanlar! Azami gayret gösterdiğimiz bedeni varlığımız, üzerine titrediğimiz servetimiz ebedi alemde hesabını vermek zorunda kalacağımız bir yük haline dönüşmesin. Çünkü ne izafi ve itibari olan dış güzelliğimiz, ne elimizde olan mal ve servetimiz, ne de ancak faniler için bir değeri olan makam ve mevkimiz ilahi terazide yer alacaktır. Yer alacak olan, maddi kazanımlar değil, iyi niyetlerimiz ve salih amellerimizdir. Nitekim Peygamber Efendimiz(s.a.s):“Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz. Ancak kalplerinize ve amellerinize bakar.” 3 diyerek bizi bu konuda uyarmıştır. Aziz Kardeşlerim! İnsan varlıkla sınanırken şu hususlara dikkat etmesi gerekir: Servetin Allah’ın bir ihsanı olduğuna mı inanmakta yoksa kendi bilgi ve becerisinden kaynaklandığı düşünüp böbürlenmekte midir? Varlığın asıl sahibini unutup “O servet bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi.” 4 diyen Karun gibi mi davranacak yoksa sahip olduğu varlığın şükrünü eda etmek için “Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!” 5 diye dua eden Süleyman (as) gibi mi olacak? Allah’ın bahşettiği mal-mülkten ihtiyaç sahiplerine infak etmekte mi yoksa “malım eksilir fakir düşerim” gibi şeytani vesveselerle kendini aldatmakta mıdır? Elindeki varlığı insanlara karşı güç olarak mı kullanıyor yoksa ondan aldığı güçle Allah’ın rızası kazanmak için sarp yokuşları mı aşıyor? Değerli Müminler! Varlıkla imtihan edilirken şunu bilmemiz gerekir. Varlığın sahibi Allah, biz ise emanetçileriz. İstediğine verir istediğinden alır. Dolayısıyla ne varlığa sevinmeliyiz ne yokluğa yerinmeliyiz. Her halimize şükretmeli, varlığı da yokluğu da Allah’tan bilmeliyiz. Helalin hesabı, haramın ise azabı olduğunu hiç unutmamalıyız. Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) de şu güzel mesajına her zaman kulak vermek zorundayız: “Bir kul şu sorulara muhatap olmadıkça yerinden ayrılamaz: -Ömrünü nerede ve nasıl geçirdi? -Öğrendiği bilgi ile ne yaptı? -Malını nereden kazandı ve nereye harcadı? -Vücudunu nerede yıprattı?”6 1 Zümer, 39/49. Müslim, Zekat 116. 3 Müslim, Birr, 34. 4 Kasas, 28/78. 5 Neml, 27/19. 6 Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 1. 2 Hazırlayan: Mehmet Ali SEZER, İl Vaizi Redaksiyon: İl İrşat Kurulu
© Copyright 2024 Paperzz